ARAKAN A ÇÖZÜM OLMAK Arakan Raporu Dr. Mehmet ÖZAY Malezya Teknoloji Üniversitesi -Universiti Teknologig Malaysia UTM- Öğretim Üyesi



Benzer belgeler
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Devrim Öncesinde Yemen

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

4. İslam İşbirliği Teşkilatı ( İİT ) Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

MEDRESE VE İSLAM KÜLTÜR MERKEZİ İNŞA PROJESİ- VİETNAM

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Değerli Çekmeköy Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğrencileri

5. İİT ÜYESİ ÜLKELER DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

İSLAM ÜLKELERİNDE MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM KONGRESİ SONUÇ DEKLARASYONU

TÜRKIYE. ILISKILERI. Serhat Orakçı. Tarihî Süreç, Yaklaşımlar ve Beklentiler. Türkiye-Afrika İlişkileri Tarihî Süreç, Yaklaşımlar ve Beklentiler

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

İ Ç İ N D E K İ L E R

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRK-ARAP SERMAYE PİYASALARI FORUMU 2013 TÜRKİYE

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

stratejik saiklerle bu ülkeyi çok daha yakından tanımak durumundadır. Bu çalışmanın, söz konusu ihtiyaca hizmet etmesi umulmaktadır.

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

ITUC KONGRESİ KARAR TASLAĞI NDA HAK-İŞ İN ÖNERİLERİ KABUL GÖRDÜ

Değerli S. Arabistan Cidde Uluslararası Türk Okulu

IV. Uluslararası Türk-Asya Kongresi Sonuç Raporu

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

2 Ekim 2013, Rönesans Otel

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 SĠYASET

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE KUR TANIMLARI

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

Gençlerin Katılımına ilişkin Bildirgenin tanıtımı Gençlerin Yerel ve Bölgesel Yaşama Katılımına İlişkin Gözden Geçirilmiş Avrupa Bildirgesi

KAMU MALİ YÖNETİMİNDE SAYDAMLIK VE HESAP VEREBİLİRLİĞİN SAĞLANMASINDAKİ GÜÇLÜKLER VE SAYIŞTAYLARIN ROLÜ: EUROSAI-ASOSAI BİRİNCİ ORTAK KONFERANSI

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

SOSYAL BİLGİLER 7 ESKİ VE YENİ MÜFREDAT KARŞILAŞTIRMASI (ÜNİTE YERLERİ DEĞİŞTİRİLMEDEN)

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

C E D A W KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ. Prof. Dr. Feride ACAR

İSİPAB Dördüncü Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansı Raporu nun Sunumu

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI: DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE DEKİ YERİ VE ÖNEMİ. Düşünce Kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kâr amacı ve partizanlık anlayışı

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ (YÖNETİM VE LİDERLİK) YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Avrupa Birliği Yol Ayrımında B R E X I T

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Doç. Dr. S. EKER

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu

Tarabya Konferansı. Alman-Türk İşbirliği Konusu olarak İslam ve Avrupa

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk 1 İçindekiler Milletlerarası Hukuk Çift-İ.Ö. 2. Dönem - Part 5 Pratik

EUROSAI-ARABOSAI ÜÇÜNCÜ ORTAK KONFERANSI VE ABU DHABİ DEKLARASYONU

UNESCO MİLLÎ KOMİSYONLAR TÜZÜĞÜ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ

DİASPORA - 13 Mayıs

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

Amerikan Stratejik Yazımından...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

KUZEYDOĞU ASYA DA GÜVENLİK. Yrd. Doç. Dr. Emine Akçadağ Alagöz

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

IFLA İnternet Bildirgesi

İktisat Tarihi

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

DÜNYA TÜRK İŞ KONSEYİ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI YÖNERGESİ

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

İÇİNDEKİLER SÖZEL BÖLÜM

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ

Transkript:

ARAKAN A ÇÖZÜM OLMAK Arakan Raporu Dr. Mehmet ÖZAY Malezya Teknoloji Üniversitesi -Universiti Teknologig Malaysia UTM- Öğretim Üyesi DÜBAM HAZİRAN 2012

İÇİNDEKİLER GİRİŞ..3 ARAKAN NERESİ - ARAKANLILAR KİM?.. 5 İÇ VE DIŞ GÜÇLERİN TARİHSEL MÜCADELESİ.. 7 BUDİZMİN TOPLUMSAL BASKI ARACINA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ VEYA MERKEZİ YÖNETİMİN ETNİK TOPLULUKLARA BAKIŞI... 10 ETNİK AYRIŞMAYA YOL AÇAN SÜREÇLER.... 12 Sömürge Dönemi Gelişmeleri: Değerler Manzumesi: Bağımsızlık Öncesi Hazırlık Süreci ve Arakan ın Dışlanması: Siyasal Örgütlenme: Modern Ulus-Devlet Yapılanması: MODERN DÖNEM ve ARAKANLILARA YÖNELİK BASKILAR.... 17 SORUNUN ÇÖZÜMÜ 19 a)acil müdahale b)orta vadeli müdahale ve c) haklar arayışı i)eşit vatandaşlık statüsünün verilmesi: ii)dini ve kültürel aidiyetlerin tanınması ve gündelik yaşamda pratiğe dökülmesinin önündeki engellerin kaldırılması; iii)eğitim olanaklarının hayata geçirilmesi; iv)ülke içinde serbest dolaşım ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi; SON SÖZ.. 24 KAYNAKLAR. 26 2

GİRİŞ Günümüzde bir buçuk milyonu Burma nın 1 Arakan Eyaleti nde bir o kadarının da Bengaldeş, Tayland ve Malezya gibi ülkelerde mülteci sıfatıyla yaşayan toplam üç milyon Arakanlı Müslümanın insanlık dramı devam etmektedir. Tarihte Arakan adıyla kurulmuş olan İslam Sultanlığı ndan bugüne kadar geçen süreçlerde Arakan Müslüman nüfusu defaatle kırılmalara maruz kalmıştır. Bunun doğal bir sonucu olarak bugün Arakan adıyla bilinen toprakların %88 inin Budistlerden teşekkül ettiği bilinmektedir (Augn-Thwin 2012: 47). Son gelişmelerin odağında Arakan Eyaleti başkenti Sittwe de nüfus dağılımının Arakanlıların göçlerini açıklayan bir başka göstergedir. Öte yandan, Arakan Eyaleti nin güneyinde ise, tarihsel olarak varlık süren Maghların, yani Rakhine lerin (Rakhaings) çoğunluğu teşkil etmesi kadar, iç göçlerle yoğun bir Budist nüfsunun varlığı dikkat çeker. Bölgenin Burma merkezi yönetiminde Rakhine olarak adlandırılmasının bile, Arakanlı Müslümanların bölgede yeri olmadığını, bunun yerine bölgenin bir diğer etnik unsuru olan Rakhine ile özdeşleştirilme çabasının sergilendiği ortaya çıkmaktadır. Ülkede Müslümanların varlığı Arakanlardan ibaret değildir. Tarihin değişik evrelerinde Arakan dan çıkartılarak Burma nın değişik bölgelerine zorunlu göçe tabi tutulanların oluşturduğu Müslüman gruplar kadar, Çin deki baskı rejiminden kaçan Çinli Müslümanlar özellikle de Yunnan dan gelenler, Burma nın kuzeyinde Shan Eyaleti nde konuşlanmış olan Panthay adıyla anılan Müslüman grubu oluşturmaktadır (Henderson vd. 1971: 65). Arakan sorunu, Güneydoğu Asya da çoğunluğunu Budist ve Hıristiyan toplumların oluşturduğu yapılar içerisinde var olma mücadelesi veren 1 Tarihireferanslarbağlamındabugünüdeğerlendirirken, ülkeninadının Burma olarakzikredilmesidahadoğruolacaktır.öyleki, Myanmaradının da, ülkedesüregidencuntarejimininkendinimeşrulaştırmagirişimleribağlamındakipolitikalarınürünüolduğunuhatırdatutma ktafayda var. 3

etnik Müslüman azınlığın sorunundan bağımsız ele alınamaz. Çünkü Güneydoğu Asya toplumlarının antropolojik ve sosyolojik özellikleri nazara dikkate alındığında, benzer süreçlere tabi oldukları dikkat çeker. Bu durum, özellikle de ulus-devlet yapılanması bağlamında zorunlu hiyerarşik yeniden yapılanmaya tabi tutulmalarında belirginlik kazanır. Bununla birlikte, Arakan sorunu, Burma toprakları içerisinde süregiden tarihi dönüşümlerin bir sonucu olarak neşet etmesiyle bu ülkedeki sorunlar yumağı içerisinde köklü bir nitelik taşır. Bu topraklar üzerinde hüküm sürmüş yerli ve yabancı yönetimler, siyasi rejimler ve aktörler bugün var olan sorunda şu veya bu şekilde pay sahibidirler. Bu çerçevede Burma yı bölge ülkelerinden ayıran ve kendine has kılan niteliklere göz atmakta fayda var. Örneğin, 1824 yılından 1948 e kadar İngiliz sömürgeciliğinde kalan o dönemki adıyla Burma, İngiliz Devletler Topluluğu na üye olmamıştır (Holliday 2011: 41). Bir diğer husus, Japon işgali döneminde İngilizlerle-Japonlar arasındaki çatışmalar önemli kayıplara neden olurken, özellikle Burma Ordusu nun önce Japonlar ardından İngilizlerle işbirliği yapması ülke içerisinde siyasi ayrımlara yol açmıştır. Bu nedenle, 4 Ocak 1948 de bağımsızlığını kazanan Burma da etnik azınlıklara siyasi karar süreçlerinde yer verme ve ülke içerisinde birlik tesisi önemli bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Bu sorun, Augn San ın, Hiç bir ulus, bir başkasının egemenliği altına alma hakkına sahip değildir. yaklaşımında çözüm bulduğu düşünülebilir. Modern Burma nın kurucu babası olma sıfatını taşıması dolayısıyla San ın sarfettiği bu ifade, günümüz Burma sında yaşananlar ile yukarıda aktarılan görüş arasındaki tezat, kuruluş aşaması ile aradan geçen elli yılı aşkın sürede Burma nın tecrübe ettiği siyasi gelişmeler ve uygulama arasındaki farka dikkat çekmesiyle üzerinde durulmayı hak ediyor.bu bağlamda, ülkede neler yaşandığı ve bu yaşananların Arakanlı Müslümanların kaderini nasıl etkilediği konusuna aşağıda ayrıntılı bir şekilde değineceğiz. Modern Burma yı ve sorunlarını anlamaya çalışırken, ülkenin kurucu aktörlerinin ve akabinde neler yaşandığı da önemlidir. Bu bağlamda, ülkenin kurucu aktörü olarak öne çıkan Aung San ın devletin 4

temellerinin ırk önceliğine değil, demokratik haklar üzerine inşa edilmesi gerektiği üzerinde durması o dönem için dikkate değer bir gelişmeydi. Öyle ki, Sang, 23 Mayıs 1947 tarihinde, demokrasi konusunu ayrıntılı bir şekilde ele aldığı Rangoon da yaptığı konuşmada, anayasa için nasıl bir siyasi çerçeve çizileceğinin ipuçlarını vererek, Sınıf, ırk, din veya cinsiyet farkı gözetmeyen, ancak ve ancak halkın çıkarlarını gözeten bir devletin gerçek demokrasiye ulaşabileceğini (Silverstein 1993: 153, 154) ileri sürüyordu.san, azınlıklar konusuna da eğildiği bu konuşmasında, devleti teşkil farklı etnik unsurların geleceklerini belirleme hakkına sahip olmalarına güçlü bir atıfta bulunması (Silverstein 1993: 157) ülkenin geleceği için umut ışığı olarak değerlendiriliyordu.ancak sadece birkaç yıl sonra ordunun açıktan açığa 1947 yılında Aung San ın önderliğinde oluşturulan anayasa çalışmasını eleştirmesi (Holliday 2011: 46), ülkede ortaya çıkan aralarında Arakanlı Müslümanlarınınkinin de bulunduğu özgürlükçü hak arayışlarını yadsıyan dolaylı bir mesaj niteliği taşıyordu. Yukarıda özetlemeye çalıştığımız Burma nın kuruluşu öncesi ve sırasındaki gelişmeler elbette ülkedeki tüm etnik unsurlar kadar, belki de daha çok Arakanlı Müslümanların varlıklarını devamı noktasında büyük önem taşıyordu. ARAKAN NERESİ - ARAKANLILAR KİM? Arakan adı verilen topraklara dair tarihi veriler 4. yüzyıla kadar geri gitmektedir. O dönemde, Arakan Krallığı nı oluşturan insan unsurunun Hintli mi yoksa Tibet-Burma ırkına mı mensub olduğu konusunda bugüne kadar yapılan araştırmalarda kesin bir sonuç alınamamıştır (Henderson vd. 1971: 77).Bu belirsizlik, bölgenin bir yandan denizle öte yandan karadan Çin sınırları üzerinden çeşitli insan topluluklarının etkileşimine konu olmasından kaynaklansa da, bölgede Hint tesirinin gözardı edilemeyecek boyutta olması, öte yandan tarih boyunca sürekli çeşitli ulusların etkileşimine konu olması bakımından Arakan bölgesi dikkat çekici bir öneme sahip olduğuna kuşku yok. Gerek Hint, gerek Moğol etkileşimleri çerçevesinde Arakanlıların antropolojik özellikleri itibarıyla Indo-Mongoloid sınıflamasına gireceğini söyleyebiliriz (Collis 35, 37). Bu erken dönemin ardından, Güneydoğu Asya İslamlaşma süreçlerinin benzerinin Arakan da 5

da gerçekleştiği düşünülebilir. Bu sürece dair verileri yer ve isim adları gibi etimolojik bağlamda ortaya konulmaktadır. Günümüzde hem belli bir coğrafyayı ve hem de bu bölgede yaşayan halkı tanımlamak için kullanılan Arakan adı ise Rakhaing kelimesinin İngilizceleşmiş halidir (Aung-Thwin 2012: 41). Arakan veya Rohingya adıyla halk ve coğrafya tarihte Roang, Rohang veya Roshang olarak biliniyordu. Bununla birlikte, Rohingya nın Arapça Raham kelimesinden türediği varsayılıyor. Malay dünyası ve uzantısı olan bölgelerle ilgili coğrafi terminolojinin ve anlatıların yer aldığı Arap tarihçilerine ait eserlerin en meşhurlarının kaleme alındığı 9. ve 10. yüzyıllara ait kimi eserlerde de Arakan bölgesine atıflara rastlanmaktadır. Örneğin, bu bağlamda Jazirat-al-Rahmi veya Rahma nın Rohingya ile bağından söz etmek mümkün (Yunus 1994: 7-8, 10, 12). Yukarıda zikrettiğimiz etimolojik veriden hareketle Arakan bölgesinin tarihin erken dönemlerinden itibaren Müslüman unsurların çeşitli vesilelerle bölgedeki varlıklarına işaret etmektedir. Arakan Müslümanlarının etnik nitelikleri konusunda bir diğer antropolojik gerçek, sahip oldukları ana dilleridir. Yazılı bir dil olma özelliği de gösteren Arakanca, özellikle 1784 Budist Burma ilhâkı akabinde de 1823 yılından itibaren başgösteren İngiliz sömürgeciliği dönemindeki sosyo-kültürel baskılar neticesinde bugün neredeyse yok olmaya yüz tutmuş bir dil hüviyetindedir (Yunus 1994: 14). Arakan ın coğrafi konumu özellikle Batı Hindistan sahilleri ile bugün Bengaldeş olarak bilinen topraklar üzerinden kültürel, sosyal ve ekonomik ilişkiler olduğunun belirgin göstergesidir. Bu çerçevede, 15 ve 17. yüzyıllar arasında Hindistan daki Müslüman unsurlarla yakın bağ kurduğu ileri sürülen Arakan Sultanlığı günümüzde Bengaldeş sınırları içinde yer alan Chittagong şehrine kadar hakimiyet alanlarını geliştirmiş olması (Henderson vd. 1971: 77), Arakan da kurulan devlet sisteminin siyasi ve teritoryal hakimiyet sahasının genişliğini göstermesi bakımından da önemlidir. Öyle ki, bugün yaşanan iltica olayları neticesinde çok sayıda 6

Arakanlının Chittagong da yaşayor olmasının böylesi bir tarihsel geçmişle de payı olduğu düşünülebilir. Arakan ın içinde yer aldığı coğrafya, Batılı araştırmacıların genelde dile getirdikleri üzere Hindistan ve Çin gibi iki büyük Asya medeniyeti arasında uzanan bir toprak parçası olduğu görülür. Oysa bu tanımın eksiklik taşıdığını söyleyebiliriz. Hindistan ve Çin e ilâve olarak Hint- Çini nden güneye ve Asya-Pasifik Adaları nı kapsayacak şekilde genişleme gösteren coğrafya Malay dünyası olarak bu iki medeniyetin etkileşimlerine ortaklığı bağlamında Arakan üzerinde de şu veya bu şekilde nüfuzundan söz etmek mümkün. Bu argümanları mantıksal olarak destekleyecek bir diğer husus ise bir yandan İslamiyetin yayılma evreleri öte yandan bölgenin İslam öncesi dönemden başlayarak deniz ticaret yolu üzerinde rol olması Arakan coğrafyasının tarihi süreçte nasıl bir gelişme seyri izlediğine dair bir fikir vermektedir. Bir yandan Arab Yarımadası ve Fars Körfezi çıkışlı Batı Asya denizci ve ticaret sınıfının Hindistan ın doğu ve batı sahilleri boyunca kurdukları sağlam ticari bağlar; öte yandan Malaka Boğazı eksenli olarak gelişme kaydeden ve içerisinde Sumatra, Cava başta olmak üzere Pasifik e doğru genişleyen adalar topluluğunda yerleşik halkların oluşturdukları geniş ticari ve kültürel ağ, Bengal Körfezi boyunca uzanan sahil şeridi üzerinde güçlü bir kültürel, dini ve ekonomik bağlantı hatlarına olanak tanıdığını öngörmük güç değil. Bu coğrafi özellikler içerisinde, Arakan bölgesinde yaşayan iki farklı etnik toplumsal gruptan bahsetmek mümkün. Birincisi Müslümanlar ve ikincisi ise Roang Maghs adıyla anılan Budist Arakanlılar. Bugün bölgede etnik çatışma şeklinde ortaya çıkan gelişmelerde, öncelikle farklı bir etnik unsura bağlı olduğu ifade edilen Roang Budistlerinin, Arakan Müslümanlarına karşı tarihsel sebeplerle cephe almalarından kaynaklanmaktadır(yunus 1994: 11-12, 131).Bununla birlikte, Arakanlı Müslümanlar, dil ve kültür benzerliğine rağmen, kendilerini farklı bir etnik unsur kabul etmektedirler. İÇ VE DIŞ GÜÇLERİN TARİHSEL MÜCADELESİ 7

Arakan bölgesi, sahip olduğu jeopolitik özellikten ötürü sürekli kuzey ve güneydeki güçlerin kapışma bölgesi olurken, 16. yüzyıldan itibaren sahil şeridlerinde önemli ticaret şehirlerini ele geçirme mücadelesi veren Batılı sömürgeci güçlerin müdahalelerine maruz kalmıştır. Bu bağlamda, bir dönem Pegu ve Burma Krallıkları nın, ardından Hindistan da yerleşik olan Moğolların ve Burma nın hakimiyet çabalarına, daha sonra da Portekiz gemilerinin saldırılarınauğramıştır (Phayre 1998: 77, 79; Yunus 1994: 50, 51). İngilizlerin Hindistan a yerleşmesiyle doğuda güvenlikli bölge tesisinin yanı sıra, Hindistan ın gıda ihtiyacını karşılamaya yönelik yayılmacı politikaları sürecinde de Arakan bir kez daha yabancı istilasına maruz kalmıştır. 1784 tarihinde Budist Burma Krallığı; akabinde 1824 de İngiliz sömürge yönetiminin işgaline uğradı (Yunus 1994: 13, 14). Burma Krallığı nın Arakan topraklarını ilhâk girişiminin ekonomik ve kültürel nedenlere dayanır. Ekonomik nedeni, Güneydoğu Asya genelinde görüldüğü üzere kralların varlığı teritoryal hakimiyetten ziyade, sahip oldukları insan gücüyle doğru orantılıdır. Bu bağlamda, insan kaybını telafi Arakan topraklarını ilhak girişiminin bir nedenini oluşturur. Öte yandan, Burma Krallığı Arakan bölgesini tarihsel, kültürel ve linguistik değerler bağlamında kendine ait bir bölge kabul iddiasıyla Arakan ı merkeze entegre etme amacı taşıyordu (Augn Thwin, 2012: 179). Kırk yıl boyunca Burma işgaline konu olan Arakan toprakları ve halkı, bu süre zarfında herhangi bir maddi ve toplumsal gelişme ile karşılaşmak bir yana, var olan değerlerini yitirmiş, sözde Burma hakimiyeti altında hiçbir gelişmeye taraf olamamıştır. Ayrıca, barışın ve istikrarın yerini tehdit ve tehlikeye terk ettiği bu dönemde yaklaşık iki yüz bin Arakanlı Müslümanın özellikle Bengal e göç ettiği bilinmektedir. Ayrıca, zorunlu göçe tabi tutulan binlerce kişi de Burma nın değişik bölgelerine yerleştirilmiş; binlercesi kutsal tapınak inşaatlarında köle işçi olarak çalıştırılmışlardır (Jailani 1999: 122, 124). İngilizlerin Arakan bölgesine nüfuzları ise, doğrudan yayılmacılık politikasından ziyade, bölgede ortaya çıkan siyasi ve teritoryal gelişmeyle alâkalıdır. Bu bağlamda, Burma güçleriyle çarpışan Arakanlıların bugün Bendaldeş sınırında bulunan Chittagong şehrine kaçan Arakanlıları ele 8

geçirmek amacıyla harekete geçen Burmalıların İngiliz sömürgeciliğinin doğu sınırlarına girmesiyle, İnglizileri harekete geçmeye sevk etti. Bu dönem, bir yandan sömürge sınırlarını koruma gayesi taşıyan İngilizler, ana vatanlarını Burma egemenliğinden kurtarma çabasındaki Arakanlılar arasında bir tür ittifakın doğmasına yol açtığı görülür.bu kısa süreli çatışmalar ve anlaşmazlıkların daha sonra 5 Mart 1824 de İngiliz-Burma savaşlarının ilkine yol açtı. (Aung-Thwin 2012: 178, 179; Holliday 2011: 26). İngilizlerle-Arakanlılar arasındaki bir diğer yakınlaşma, II. Dünya Savaşı nda İngilizlerin Arakanlı Müslümanları gerilla olarak kullanmasıyla ortaya çıktığı söylenebilir.arakanlıların bu birlikteliğe yanaşmalarının en önemli nedeninin, İngilizlerin Arakanlı Müslümanlar için otonom hakkını verme talebi olduğu düşünülebilir. Ancak savaş sonrasında bu yönde bir gelişme olmadı (Steinberg 2006: 218).Bu sürecin akabinde, Takhins örgütlenmesi örneğinde olduğu gibi Budist Burmalıların saldırıları gibi nedenlerle Bağımsızlık öncesinde 1947 yılı Kasım ayında Mujahidler 2 adıyla silahlı birlikler kuruldu (Steinberg 2006: 218). Bu oluşumun, 1942 yılında Müslümanlara karşı girişilen büyük kıyım sürecinde 200.000 Arakanlılın varlarını yoklarını terk ederek göç etmek zorunda kalmalarının devamında bir öz-savunma düşüncesiyle harekete gündeme geldiği unutulmamakla birlikte, özellikle 1948 yılı ortalarında, yani bağımsızlıktan sadece birkaç ay sonra tıpkı Karen, Kachin ve Mon etnik yapıları gibi silahlı mücadeleye girişmelerinin Aung San ın devlet modeli ile Burma milliyetçilerinin etnik çoğunluk unsuruna dayalı ulus-devletçi anlayışları arasındaki farka dayandığına kuşku yok. Bu oluşumda Pakistan ın bağımsızlığı kazanmasının rolü olduğu düşünülebilir. Budist unsurlara karşı girişilen kimi saldırılar üzerine Burma Ordusu 1950 li yıllarda Mujahid hareketine karşı verdiği mücadele sonrasında 1961 de hareket varlığına son verdi (Holliday 2011: 43; Yunus 1994: 136; Henderson vd. 1971: 78). Her ne kadar, 1951-51, 1956 ve 1960 yılları ülkede parlamenter sistemi uygulama noktasında önemli aşamalar olarak dikkat çekse de, merkezdeki 2 Jafar Kawal adıyla da bilinen Mohammad Jafar ın öncülüğünde kurulan bu hareket 9

yozlaşma ve güvensizliğin yanı sıra, belki de daha çok Burmalılaştırma politikası bir süre sonra etnik unsurlar arasındaki huzursuzluğun yeniden neşet etmesine yol açtı. Bu minvalde, Arakan başta olmak üzere Çin, Laos ve Tayland sınırı boyunca varlık süren etnik yapılar merkeze karşı otonom statü elde etme veya özgürlük mücadelelerine giriştiler (Holliday 2011: 44). Yabancı gözlemcilerin pek de ümitvâr olmadıkları ve dağılmasının an meselesi varsayılan Burma, ülke içinde yaşanan kaos ortamıyla mücadelede bir ordunun bir alternatif olarak ortaya çıkmasında Soğuk Savaş döneminin gerçeklerinin payı unutulmamalıdır. Bu çerçevede kapı komşusu Çin deki komünist devrime karşı en disiplinli kurum olarak ortaya çıkan ordu (tatmadaw), bu süreçte varlığını ülke birliğinin yegâne savunucusu olarak pekiştirirken (Holliday 2011: 44, 45), aynı zamanda, etnik unsurlar üzerindeki baskısını da meşrulaştırmış oluyordu. BUDİZMİN TOPLUMSAL BASKI ARACINA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ VEYA MERKEZİ YÖNETİMİN ETNİK TOPLULUKLARA BAKIŞI Toplam nüfusun %30 unu etnik azınlıklar olgusu (Henderson vd. 1971: 60), ülkede birlik esasına dayalı bir toplumsal bir yapı oluşmasının önündeki en önemli engeli oluşturmuştur. Bu durum, siyasi temsiliyet noktasında merkezde siyasi, askeri ve ekonomik gücü elinde tutan Budist Burma (Barma) çoğunluğunun ülkenin var olan imkânlarını etnik gruplarla paylaşmak istememesi nedeniyle, on yıllarca süren iç çatışmalar, ayaklanmalar, baskı ve zulümlere yol açmıştır. Birbiri ardı sıra hüküm süren sivil ve özellikle de askeri yönetimler, azınlıklar içerisinde var olan - etnik aidiyetlerine rağmen, dini aidiyet olarak Budist olmalarından hareketle- unsurlardan teşekkül ettikleri askeri güçlerle azınlıklar üzerinde hakimiyet kurmayı tercih etmişlerdir. Örneğin, Shan, Mon, Karen ve Arakanlıların bir bölümü Budistken, Budist olmayan Burmalıların oranı ise sadece %15 tir. Budist Burmalıların bu sayısal üstünlüğü, ülke politikalarının oluşumuna önemli bir etkisi olmuş ve olmaya devam etmektedir (Henderson vd. 1971: 60). Bu nedenledir ki, 1960 larda Budizm devlet dini kabul edilmiştir. Bu 10

politika ile azınlıklar veya etnik unsurları andıracak veya atıfta bulunduracak herhangi bir terminolojinin resmi olarak kullanımı da yasaklanmıştır (Gravers 1999: 56; Henderson vd. 1971: 75). Budizm olgusuna bu kadar vurgu yapılması ülkenin orta kesimlerinde varlık süren Barma etnik çoğunluğunun tarihi referansları ile açıklanmaktadır. Bu nedenledir ki, modern Burma devletinin resmi ideolojisinde Budizm bir tür toplumsal çimento olarak işlev görecek şekilde politika aracı kılınmaktadır. Aradan geçen altmış yıllık dönemde Budizm, milliyetçilik, sosyalizm, cunta yönetimine eklemlenerek (Sakhong 2010: 48), bir anlamda farklı dinden olan azınlıklar üzerinde baskı aracına dönüştürülmüştür. Ülke içerisinde etnik unsurlar arasında Budizm olgusunun sergilediği bu yapının ötesinde, Arakan Eyaleti nde yaşayan Müslümanlar ile Budist Maghların aynı ırk temelli varlığı, dini aidiyetleri ile bir anlamda farklılık kazandığı görülür.arakan bölgesinde etnik yapının homojenliğine rağmen, dini aidiyet noktasında var olan ayrım bu bölgenin, çoğunluğu teşkil eden Burmalılar karşısında herhangi bir siyasi birliktelik sergilemesi önündeki engeli teşkil eder. Din ayrımının toplumsal bütünlüğü gölgede bıraktıran bu oluşumuna karşın, Budizme mensubiyet Maghları daha çok Burmalı çoğunluğa yaklaştırmaktadır. Bu özellik özellikle II. Dünya Savaşı sonrası doğan siyasi boşlukta bağımsızlık mı? mandacılık mı? sorusuna Maghların Budist Burma yönetimini tercihi ile ikincisini seçtikleri görülür (Yunus 1994: 108). Aynı ırka mensup bu toplum arasında yaşananların bir tür din savaşı olarak adlandırılmasını haklı kılacak önemli gelişme ise Thakin örgütünün Arakan daki temsilciliğini yürüten liderler arasında U Pinnya Thiha adında Budist bir rahibin bulunması. Thiha, Japon İşgali döneminde, yani 28 Mart 1942 günü başlayan ve bir ayı aşkın süren katliamda 100.000 i aşkın Arakanlı Müslümanın katline, 500.000 kişinin evlerini terk etmelerine yol açan saldırıların emrini verenlerdendir (Yunus 1994: 108-111; Jailani 1999: 166). Çalışmanın değişik yerlerinde değindiğimiz Thakinsadlı örgütsel yapının kışkırtmaları ve desteğiyle Maghların gerçekleştirdikleri saldırıların yanı sıra, Arakan bölgesinin Japonlarla İngilizler arasında önemli çatışmalara konu olması Müslümanların önemli can ve mal 11

kaybına yol açtığı ve geri kalan Müslümanların önemli bölümünün Arakan ın kuzeyine göç etmek zorunda kalmaları gibi nedenler Magh ların süreçte Arakan ın güneyinde çoğunluğu oluşturmasına neden oldu (Jailani 1999: 137; Yunus 1994: 118; Henderson vd. 1971: 78). Bugün Arakan topraklarında Müslüman çoğunluğun sadece kuzeyde yoğunlaşmasının temel nedeni özellikle II. Dünya Savaşı sırasında yaşanan bu çatışmalardır. Bu gerçeğe tanıklık etmiş bir İngiliz subayının anılarında şunlar yazar: Savaş öncesi dönemde Arakan Müslümanlar ve Maugh ların yerleşik olduğu bir bölgeydi. 1941 yılında iki toplumsal grup arasında başlayan çatışmalar sonucu Maughlar bölgenin güneyinde Müslümanlar da kuzeyde çoğunluğu oluşturdu. (Yunus 1994: 118). ETNİK AYRIŞMAYA YOL AÇAN SÜREÇLER Arakan lıların vatandaşlık, eğitim ve serbest dolaşım haklarının olmaması, ülkede özellikle etnik çatışmaların odağında olan bir dışarlıklı grup olarak dikkat çekiyor. Bunun en son örneklerinden biri, 2012 yılı Haziran ayı başlarında meydana gelen ırza geçme fiilini işlemekle suçlananların Arakanlı Müslümanlar olmalarıydı. Ancak Gravers ın (1999: 86) 1997 yılında yaşanan benzer bir olaya atıfta bulunarak, olayın faillerinin bilinmemesine rağmen, suçun Müslümanlara atılması konusunu gündeme getirmesi, tarihte benzer suçlar isnad edilerek Müslümanlara ve camilere saldırıların meşruiyet kazandırıldığına dair örnekler olduğu ortaya koyuyor. Bu durum, Arakanlıların diğer etnik unsurlar, özellikle de Budist Burmalılar arasında herhangi bir eşitlikli ilişkiye konu edilmediklerinin açık bir kanıtıdır.burada, etnik çatışmaların tarihi köklerine dair unsurları maddeler halinde ele almakta fayda var. Sömürge Dönemi Gelişmeleri: Güneydoğu Asya sömürge dönemi, bölge halkları arasında milliyetçilik olgusunun yaygınlaşması ve bu bilincin gelişmesinin temel nedenlerindendir. Sömürgeci güçler, özellikle de İngilizler hüküm sürdükleri topraklarda işgücü ihtiyacını karşılamak için farklı coğrafyalardan göçleri bilinçli olarak yönlendirmiştir. İngiliz 12

sömürgeciliğinin olmazsa olmazlarından kabul edilebilecek sömürge yönetiminin yeniden yapılandırılmasında önemli işlev görece insan gücünü teşkil eden dış göç, Burma topraklarına Hindistan ve Bengaldeş üzerinden sağlandı (Holliday 2011: 26; Jessy 1985: 390).Böylece, 1824 yılından itibaren Burma topraklarına giren İngilizlerin bir dizi politikasıbudist Burma halkı arasında bir tür aşağılık kompleksinin doğmasına neden oldu. Hintli ve Bengalli göçmenlerin yanı sıra, İngilizlerin idari mekanizmadaki görevlendirmelerde Karenleri Burmalılara tercih etmeleri gibi nedenlerle Karenlerin Burma topraklarında orta sınıfı teşkil etmesi hatırlanabilir(gravers 1999: 27). Buna ilâve olarak, İngilizler Arakan ın kültürel benzerliklerinden hareketle Bengal yönetimine eş değer bir yapılanmayı gündeme getirmişler ve bu anlamda Burma genelinden farklılığı ortaya konmuştur (Augn-Thwin 2012: 181). Yukarıda zikredilen bu hususlar, daha sonra modern gelişmeler çerçevesinde, özellikle de 20. yüzyıl başlarından itibaren Budist Burmalılar arasında milliyetçilik ideolojisinin gelişmesine yol açtığı gibi, Arakanlıların dışarlıklı kabul edilmesinin de nedenleri arasında sayılmıştır. Bu dışarlıklı göç unsurları, orta sınıf yönetici ve ticaret hayatındaki işlevleri Budistler üzerinde unutulması mümkün olmayan bir sosyal baskı unsuru olarak gerçekliğini sürdürüyor. Bu anlamda, bu dışarlıklı unsurların bir yandan ırksal öte yandan dini mevcudiyetleri, Budistlerin Arakanlı Müslümanları, belki de önyargıları sonucu aynı kefeye koymalarına neden oluyor. Yakın geçmişteki benzer etnik saldırılarda bunu görmek mümkün. 1930 larda Budist öğrencilerin kurdukları dernekler vasıtasıyla Hint-karşıtı gösteriler ülke geneline yayılmış ve Arakanlı Müslümanları da hedef almıştır (Yunus 1994: 103). Değerler Manzumesi: Asya değerler manzumesinin bir sonucu olarak Burma da bireysel veya kollektif haklardan bahsedilmesi söz konusu değildir. Bunun yerine, bireylere tahsis edilen ve hiyearşik olarak sıralanan görevler ve sorumluluklar dizgesinden bahsedilebilir (Sakhong 2010: 38). Son bin 13

yıllık süreçte Burma topraklarında hüküm süren Barma etnik yapısı içinde doğan ve gelişen monarşik yapı, modern süreçte diğer etnik yapılar üzerinde kurduğu siyasi egemenliği, tarihten tevarüs eden bu hiyerarşik toplum düzeni üzerinden sürdürme çabasındadır. Bu olgu, tekil etnik yapı içerisinde yer alan bireyler bağlamında haklar olgusunun olup olmaması kültürel anlamda hazmedilebilir olsa da, etnik çoğulculuğun hakimiyeti altında yaşam sürmek zorunda kalan etnik azınlıklar bağlamında kabul edilebilirliği söz konusu değildir. Dolayısıyla, bu tür toplumlarda insan hakları çerçevesinde bireysel ve toplumsal hakların uygulanamaması, ulusdevlet yapılanmaları bağlamında aşılması mümkün olmayan sorunlar yumağına dönüşmüştür. Burma toplumunda sınıfsal bir yapılanmadan değil, olsa olsa etnik farklılıklara dayalı bir toplum yapısından söz edilebilir. Her bir etnik yapı, toplumsal statü, davranış ve değerler bağlamında birbirinden farklılık taşımaktadır. Bu farklılıklar, Burmalıları, etnik azınlıklardan; Budistleri Budist olmayanlardan, rahipleri sivillerden; orduyu sivillerden ayırmaktadır (Henderson vd. 1971: 58). Bu değerler ayrımı, özellikle Budist Burmalıların diğer gruplara yönelik aşağılayıcı ve ayrımcı politikalarının temelini oluşturmaktadır (Henderson vd. 1971: 60). Bağımsızlık Öncesi Hazırlık Süreci ve Arakan ın Dışlanması: Budist unsurların Arakanlılara karşı sergiledikleri bu ayrımcı ve baskıcı tutumun İngiliz sömürge yönetimince dolaylı desteğini almasıyla da Arakanlıların durumu bağımsızlık öncesi süreçte, örneğin 27 Kasım 1931-12 Ocak 1932 tarihleri arasında Londra da düzenlenen Burma Konferansı na katılan 24 delegasyon arasında Arakanlı Müslümanları temsilen kimse bulunmuyordu. Bununla birlikte, Arakan (Rhakin) bölgesinden etnik unsur olarak Budist Maghlardan bir heyetin varlığı dikkat çeker. Konferans ta Burma yı temsil eden güçlerin Arakanlılara karşı ayrımcı tutum takınan Thakins adı verilen kuruluş olduğu dikkate alındığında, İngilizlerle Budist Burma elitleri arasında bir ortaklıktan söz etmek mümkün (Yunus 1994: 104). 14

Bu konferans sonrasında somut bir gelişme olarak 1937 yılında otonom hakkı verilen Burma da siyasi yetkilerin Thakins örgütüne verilmesi, bağımsızlık sonrasında dozu giderek artarak devam edecek baskı ve zulümler için nasıl bir siyasi gerekçe olduğunu ortaya koyar. Öyle ki, otonom hakkı kazanılmasından bir yıl sonra (1938) başgösteren Müslüman karşıtlığı bunun ilk nüvesi olmuştur (Yunus 1994: 104). Siyasal Örgütlenme: 20. yüzyıl başlarından itibaren Burma milliyetçiliğinin başgöstermiş ve bu oluşumdevrimci milliyetçi bir örgütlenme olan Thakins (Jessy 1985: 400) çatısı altında giderek yaygınlık kazanmıştır. 3 II. Dünya Savaşı öncesinde Thakins örgütünün kışkırtmaları sonucu, Arakan bölgesinde Müslüman Arakanlılarla Budist Maghlar arasında sosyal çözülmebaş göstermiştir.burma topraklarında dört farklı yönetim yapısı teşkil eden İngilizlerin çekilmesini müteakip, Arakan daki yönetim Budist Magh lara devredilmesi Arakanlı Müslümanların bir kez daha görmezden gelindiğini ortaya koyuyor (Yunus 1994: 105). Ancak toplumsal barışı etkileyen unsurların salt idarenin el değiştirmesiyle sınırlı olmadığı aşikardır. Bunun savaş sürecinin doğurduğu yeni atmosferde bölgeyi terk eden İngilizlerden kalan önemli sayıda silah ve mühimmatın Magh ların eline geçmesiyle farklı bir çehreye bürünecektir. Bu süreçte, Müslümanların olan bitenden ne kadar haberdar oldukları şüphelidir. Öyle ki, Arakanlı Müslümanlar, ırksal olarak aynı çatı altında toplandıkları Maghların bu kargaşa döneminde yanlarında olacaklarını düşündükleri ve kendi aralarında herhangi bir İslam birliği çabası içinde olmadıkları görülür (Yunus 1994: 106). Ayrıca, bu sürecin bir devamı olarak,japonlar elinde giderek siyasi ve askeri gücü giderek artan Thakins örgütü, zamanla ülkede idari mekanizmanın da yürütücüsü mevkiine getirildi (Jessy 1985: 433).Japon İşgali nin sona ermesi ve akabinde İngilizlerin bölgeden çekilmesi ile 3 Japon işgalinin başladığı (Ocak 1942) dönemde Thakins örgütünün başkanlığını Aung San yürütüyordu (Bkz.: Jessy 1985: 433). 15

özellikle Thakins örgütü marifetiyle Arakan bölgesindeki Maghların silahlandırıldığı görülür. Modern Ulus-Devlet Yapılanması: Aung San önderliğinde bağımsızlığa giden süreçte, ulus-devlet yapılanması yerine, federatif bir oluşuma akla getirecek devlet yapılanması öngörülüyordu. Önce Japonlar, akabinde İngilizler yanında yer alarak bir anlamda ulusal liderliği yürüten Aung San, Akyab a (yeni adıyla Arakan Eyaleti nin başkenti Sittwe ye) yaptığı seyahat sırasında Arakanlıların siyasi taleplerinin karşılık bulması, diğer azınlıklarla aynı siyasi ve toplumsal düzeye getirilmeden gerçekleşmesinin zorluğuna dikkat çekmesi üzerine Jamiat ul Ulama Arakan adıyla siyasi bir yapılanmaya gidildi. İngiliz Lord Atlee nin çabalarıyla birleşen bu oluşumun çalışmaları sonunda Aung San, Arakan Müslümanları etnik ve siyasi bir kategori olarak kabul etmesi, Arakanlıların gelecekten umutlanmalarına yol açsa da, bu siyasi tanımlamanın pratikteki yansımasının gerçekleşmediği, 1947 yılındaki Panglong Konferansı na Müslümanlar yerine, aynı bölgede yaşayan Budist Maghların liderlerinin davet edilmesinde ortaya çıkar (Steinberg 2006: 218; Jailani 1999: 166). Bununla birlikte, yeni devletin anayasa hazırlıkları çerçevesinde gündeme gelen 1947 Panglong Konferansı nda kabul edilen etnik azınlıklara otonom hakkını da içeren anayasa taslağı kabul edildi (Sakhong 2010: 71-2). Müslümanlar, Panglong da yer almamakla beraber, söz konusu konferansta karar verilen etnik unsurların otonom hakları meselesi, Aung San ın bağımsızlıktan kısa bir süre önce Burma ultra-milliyetçilerinde katledilmesiyle rafa kaldırılmıştır. Böylece, 1948 yılında gelen bağımsızlığın temelleri, demokrasi, eşitlik ve otonom hakkına (Sakhong 2010: 66) dayanan Panglong Konferansı ndaki kararlar muvacehesinde yazılan Anayasa ya değil, ultra-milliyetçilerin kaleme aldığı alternatif anayasaya dayanmaktadır. Bu anayasa, etnik unsurların varlığını tanımadığı gibi, ülkede etnik çoğunluğun baskı ve zulmünün ortaya çıkmasına neden olmuştur. Arakan Eyaleti, Müslümanların varlığına rağmen, bu konferansa davet edilmemiş (Steinberg 2006: 218), onların 16

yerine Arakan daki Budist Maghların siyasi temsiliyetine devredilmiştir (Jailani 1999: 167). Bu süreç önce devlet başkanlığına getirilen U-Nu liderliğindeki yönetici elitin ulus-devlet yapılanmasını öngören yeni bir anayasa çerçevesinde ulusal entegrasyonun tesisi, bir başka deyişle homojen bir toplum inşası amacıyla Budizmin devlet dini kabulünü öngörüyordu. Bu bağlamda, U- Nu nun Myanmarlı olmak Budist olmaktır (Buddha Bata Lumyo) sloganına - ki Budizmi bir araç olarak kullanmayı yeğleyen bu politika 1961 yılından itibaren yürürlüğe girmiştir (Sakhong 2010: 47-48);bir sonraki lider Ne- Win in liderliğinde ise, ana dil eklenmesi çoğulcu etnik yapıya sahip Myanmar da zorunlu olarak tek ulus, tek dil, tek din (Burman, Myanmarsa, Budizm) inşasını sürecine işaret etmektedir (Sakhong 2010: 46, 48); Henderson vd. 1971: 75). MODERN DÖNEM ve ARAKANLILARA YÖNELİK BASKILAR Bağımsızlığın ardından Burma, sahip olduğu ekonomik ve etnik çeşitliliğin doğuracağı avantajlarla gündemde önemli bir yer işgal edeceği konusunda yabancı gözlemcilerin dikkatini çekiyordu. Ancak, bu dönemde merkezdeki siyasi elitin ülkenin etnik zenginliğinden istifade etmek yerine, asimilasyon, baskı ve yıldırma politikaları ile ortadan kaldırmayı yeğlemesiyle birbiri ardı sıra gelen kaoslara neden oldu ve bu anlamda ülke siyasal yaşamı krizlerle dolu bir sürece tanıklık etti. Kimi siyasetçiler sorunları halletme konusunda çaba harcarken, merkezdeki güçlerin engellemeleriyle karşılaşmaları, etnik unsurlarla ilgili bir devlet politikası geliştirilememesinin de nedenini oluşturur. Konu Arakan olduğunda ise merkezin duruşunda pek de fazla bir değişmenin olmadığı görülür. Bu bağlamda, Burma Başbakanlarından U Saw ın, Arakanlıların Burma kanı taşıdıklarını kanıtlayıncaya kadar dışarlıklı olarak muamele görecekler ini dile getirmesi (Jilani 1999: 165), Burma rejiminin Arakanlı Müslümanlara yönelik bakışını ortaya koyması açısından dikkat çekicidir. 17

Ulus-devlet inşası yönünde politikalar geliştirilmesine örnek olarak 1960 yılında yapılan seçimlerin hazırlık dönemindeki söylem bağımsızlıktan sonra geçen neredeyse on yılı aşkın sürede merkezin kafasının hala karışık olduğunu ortaya koyuyordu. Bu dönemde, U Nu seçim kampanyasını Budizmin devlet dini olacağı vaadi üzerine bina etmesi, ona seçimi kazandırsa da, aynı zamanda, ülkede huzursuzlukların da kaynağını teşkil etti. Anayasada bu yönde yapılan değişiklik önce Kaçin, Chin ve Karenler arasında gösterilere yol açarken; hükümet bu ayaklanmalara çözüm olarak diğer dinlerin korunacağı yönünde garanti vermesi, bu sefer Budist çoğunluğun tepkisini çekmiş ve Budist rahipler Rangoon da bir camiye saldırmışlardır (Henderson vd. 1971: 53). Seçim kampanyasında Arakan da gündeme gelmiş ve U Nu, Araka na yarıotonom hakkı verileceğini ilân etmişti (Henderson vd. 1971: 53). Bu gelişme, Arakanlı Müslümanların, bağımsızlık veya otonom eyalet statüsü talepleriyle siyaset mekanizmasını zorlayarak merkezi hükümeti ikna çabalarının 1960 lı yılların başında ortaya çıksasının bir sonucu olarak değerlendirilebilri.ancak aşağıda görüleceği üzere, 1962 yılı Mart ayında gerçekleşen askeri darbe ile bu hakları kendilerine verilmemiştir (Henderson vd. 1971: 77). Yeni hükümet, azınlık sorunları ile giderek daha yoğun bir şekilde karşı karşıya kalması üzerine 1962 yılı Şubat ayında Rangoon da biraraya gelen eyalet temsilcileri toplantısından tıpkı bağımsızlık öncesinde yüksek sesle dillendirilen federalizm yapılanması çıksa da, iktidar partisinde başgösteren kopmalar üzerine U Nu istifa etmek zorunda kaldı. Akabinde 2 Mart 1962 tarihinde general Ne Win, ülkede yaşanan birlik probleminden ötürü ordunun yönetime el koyduğunu belirterek yönetimi sivillerden devralması (Henderson vd. 1971: 54) hükümet kanadındaki kopuşların hangi güçlerin müdahalesiyle olduğu konusunda bir fikir vermektedir. 1974 Anayasası nda eyaletler yeniden tanımlanırken, Rohingya Vatansever Cephesi adıyla yeni bir siyasi oluşum kuruldu. Ancak bu oluşumun varlığına, ordunun cevabı sert olunca, 1978 yılında sayıları 200.000 i bulan Arakanlı Müslüman topraklarını terk etmek zorunda kaldı (Holliday 2011: 18

52; Steinberg 2006: 218). Benzer bir problemin 1991-92 de yeniden nüksetmesi üzerine 210.000 ilâ 280.000 arasında Arakanlı nın ülkeyi terk ettiği, bunlardan sadece 20.000 inin BM güvencesiyle ülkelerine döndüğü biliniyor. Arakanlılara yönelik baskı ve zulüm sistemine karşı Arakanlıların -en azından bir bölümünün- alternatiflerin tükenmesi üzerine farklı oluşumlara kapı araladıkları görülür. Bu çerçevede 1990 larda iki silahlı oluşum dikkat çeker: a)arakan Rohignya İslami Cephesi ve Rohingya Dayanışma Örgütü (Steinberg 2006: 218). Bu oluşumun hayata geçirilmesinde, 1990 lı yıllarda Güneydoğu Asya nın diğer bölgelerinde giderek daha çok ses getiren özgürlük hareketlerinden etkilenmeler olduğu düşünülse de, ne kadar etkin oldukları şüphelidir. Burma içinde bu gelişmeler olurken, Güneydoğu Asya ülkelerinin Burma daki etnik azınlıklar sorununa, özellikle de Arakanlıların temel insani haklardan mahrumiyetleri karşısında seslerini çıkaramamaları dikkat çekicidir. Bunun, özellikle Güneydoğu Asya toplumlarına özgü çoğulcu etnik yapının diğer ülkelerde de varlık sürmesi olduğunu görmek zor değil. Yani başındaki komşu ülkede süregiden zulme karşı ses çıkarabilmek için öncelikle her ülke merkezi yönetimlerinin veya çoğunluğu oluşturan etnik grubun temel siyasi ve kültürel hakları kendi sınırları içerisindeki topluluklara vermesi gerekmektedir. Konu bu bağlamda ele alındığında, sorunun salt Hint-Çini nin bir köşesinde izole bir sorundan değil, bütün bir bölgeyi içine alan ancak iç ve dış mülahazalarla üzeri sürekli kapatılan bir insanlık dramından bahsedilebilir. SORUNUN ÇÖZÜMÜ Arakan sorununa, birbirinden kopuk tekil yöntemlerle çözüm arayışları, ancak bu sorunun algılanmasındaki kısırlığı ortaya koyacağı gibi, dikkate alınabilecek potansiyel gelişmeler de, nitelik ve nicelik olarak daralmalara neden olacaktır. Bunun yerine, bölgeyi bütüncül bağlamda ele alacak geniş çerçeveli yaklaşımlara acilen ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacın ortaya konması elbette akademik ve siyasi bir bilinç gerekmektedir. Bir diğer husus, bölgeyi değerlendirmede gerek Batılı veya dışarlıklı Müslümanlar, 19

akademisyen ve araştırmacılar ile kurum ve kuruluşların tekeline terk edilemeyecek kadar önemlidir. Yani, dışardan herhangi bir nüfuzun bölgenin asli unsurları olan Müslüman toplumların, bu konu özelinde Arakanlıların sorunlarının hakkıyla ortaya konmasının önündeki karakteristik problemlerin birini oluştucağına kuşku yok. Bu nedenle, söz konusu bölgelerde, özellikle de Arakan da temsiliyet kabiliyete sahip olan toplum liderlerinin katkıları birincil derecede önem arz etmektedir. Chin, Kachin, Karen etnik unsurları arasında önemli sayıda Hıristiyan nüfusun bulunması (Sakhong 2010: 50), uluslararası arenada, özellikle bu grupların haklarının gündeme getirilmesine ve Batılı kurum ve kuruluşların bu etnik unsurlar özelinde çalışmalar yürütmelerine neden olmaktadır. Bu çerçevede Arakanlı Müslümanların ulusal ve uluslararası arenada yalnız bırakıldıkları açıkça gözlenmektedir. Arakanlı Müslümanlar özelinde yapılacak girişimleri a)acil müdahale; b)orta vadeli müdahale ve c) haklar arayışı olarak üç maddede ele almak mümkün. a)acil müdahale ile Arakan Eyaleti nde yaşayanların yanı sıra, Arakanlıların mülteci olarak bulundukları hem Bengaldeş deki, Arakan- Bengaldeş sınırındaki, hem de Tayland ve Malezya da acil temel insani ihtiyaçlarının, yani gıda, sağlık, eğitim vb. giderilmesi gerekmekte ve bu çerçevede insani yardım bağlamında kalıcı çözüm bulunması konusunda BM nezdinde acilen girişimler başlatılmalı; ulusal, bölgesel ve uluslararası kuruluşların insani yardım odaklı çalışmalarının acilen söz konusu coğrafyalarda faaliyetlere başlamaları ve bu faaliyetleri bölge halklarının kendi ayakları üzerinde duruncaya kadar devam ettirilmesi gerekmektedir. Arakan Eyaleti ne nüfusunun çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu ülkelerin duyarsız kalmadığını gösterecek girişimlere, orta ve uzun vadeli destek projelerine acilen ihtiyaç vardır. Bu mekanizmanın ortaya konulmasında söz konusu bu ülkeler arasında, günümüz koşulları dikkate alındığında; 20

a) Arakan sorununun uluslararası arenaya taşınmasında Türkiye nin öncülüğü azami önem taşımaktadır; b) Güneydoğu Asya bölgesinde tarihsel ve kültürel yapı benzerliğinden ötürü Malezya ve Endonezya nın sürece aktif katkısı zorunluluk arz etmektedir. Bu bağlamda Malezya eski başbakanlarından Dr. Mahathir Muhammed in kurucusu olduğu Perdana Global Peace Foundation adlı kuruluşun 25 Haziran 2012 Pazartesi günü Arakan ı konu alan açıklaması kayda değerdir. Kurumun müdürlüğünü yürüten Dr. Zulaiha Ismail, Arakan sorununun çok yönlü olarak ele alınması gerektiğini ileri sürüyordu (New Straits Times, s. 13) c) Geçmişi yüzyıllara varan ilişkiler dolayısıyla Bengaldeş in Arakan sorununun çözümünde yapıcı rol alması gerekmektedir; d) Açe ile Endonezya merkezi hükümeti arasında varılan anlaşma süreçlerinde aktif rol alan Açeli barış görüşmecilerinin Arakan sorununa katkı yapacaklarına kuşku yoktur. Papua, Moro- Mindanao daki çatışmaların sonlandırılması süreçlerine aktif olarak katılan Açeli sivil toplum kurumlarının Arakan sorununun çözümünde rolleri göz ardı edilmemelidir. b)orta vadeli müdahale ile Arakanlı Müslümanların Burma devletinin reform sürecinde hak ettikleri yeri almalarını sağlayacak ulusal, bölgesel ve uluslararası girişim ve inisiyatiflerin hayata geçirilmesi önem taşımaktadır. Özellikle ülkede demokrasinin yerleşmesi konusundaki çabalarıyla öne çıkan NLD din lideri Suu Kyi ile Arakanlı Müslüman liderler arasında sıkı diyalogun geliştirilmesi ve bu diyalogun hükümet ile NLD arasındaki görüşmelere yansıyacak boyutlara taşınması gerekmektedir. Myanmar ın son bir yıldır sürdüregeldiği demokratikleşme ve liberalleşme politikaları çerçevesinde uluslararası kurumların temsilcilikleri giderek artan sayıda varlık göstermektedir. Türk ve Müslüman kurum ve kuruluşların bu süreçte Arakan bölgesine özel bir önem vermeleri ve yerli kurum ve kuruluşlarla çeşitli işbirlikleri 21

geliştirmeleri Arakanlı Müslümanların varlığının ulusal ve uluslararası arenada duyurulmasına katkı yapacaktır. Arakan Eyaleti nin Myanmar siyasi haritası içerisindeki mevkiinin diğer etnik unsurlarla aynı statüde ele alınması noktasında ASEAN, BM nezdinde girişimler yapılmalı; Myanmar ın yükselen yıldızı Suu Kyi ile doğrudan temaslar kurularak Arakanlı Müslümanların yüzyılı bulan siyasi çözümsüzlüğünün ülke politikalarında yer verilmesi üzerinde durulmalıdır. Arakanlı Müslümanların üzerinde yaşadıkları vatan topraklarının geçirdiği dönüşüm aslında içinde yaşadıkları Budist toplumu ile etkileşimlerini yansıtması bakımından dikkat çekicidir. İngiliz sömürgeciliği döneminde 20.000km 2 lik toprak parçası modern Myanmar devletinin kurulmasıyla 14.200km 2 ye düşmüştür (Jilani 1999: 17). Bu toprak kaybı, Budist Bamarların ve Maung ların Arakanlı Müslümanlar üzerinde uyguladıkları baskı ve zulmün maddi ifadesinden başka bir anlama gelmiyor. c)haklar arayışı ile salt Arakanlı Müslümanları değil, ülkenin diğer etnik unsurlarının da geleceğini etkileyecek şekilde topyekûn yasal haklar silsilesinin hayata geçirilmesini hedeflemelidir. Bu anlamda, Burma hükümeti nezdindeki girişimlerin; i)japonya, Tayland, Malezya, ABD gibi tekil ülkeler; ii) ASEAN gibi bölgesel işbirlikleri; iii) Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler (BM), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Dünya Gıda Programı, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)gibi uluslararası kurumların yönlendiriciliği ve yaptırım gücünün önemli rol oynayacağı düşünülebilir. Bu süreçlerde halkının çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin Arakan meselesine azami ilgi göstermesi, tüm araç ve imkânları pratiğe dökmesi, siyasi, ekonomik ve kültürel işbirliklerinden hareketle önce kendi aralarında, ardından uluslararası kurumlar ve örneğin ABD, Japonya gibi öncü devletler nezdinde Burma hükümetinin azınlıkları konu alan yasama süreçlerini acilen uygulamaya geçirecek güç birliği sergilemelidirler. Burma devletinin yasama organlarında en kısa sürede 22

yasalaşması ve uygulamaya geçirilmesi gereken konular ana başlıkları ile şöyledir: i)eşit vatandaşlık haklarının verilmesi; ii)dini ve kültürel aidiyetlerin tanınması ve gündelik yaşamda pratiğe dökülmesinin önündeki engellerin kaldırılması; iii)eğitim olanaklarının hayata geçirilmesi; iv)ülke içinde serbest dolaşım ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi. Bu maddeleri tek tek ele almakta fayda var. i)eşit vatandaşlık statüsünün verilmesi: Arakanlı Müslümanların vatandaşlık haklarının olmaması, temel insani haklardan mahrumiyetlerini de beraberinde getirmektedir. Örneğin, etnik saldırılar karşısında, mağdur tarafın ulusal veya uluslararası kurumlar bağlamında haklarını araması bu çerçevede mümkün gözükmemektedir. Bu uygulamasıyla Hiçkimse vatandaşlık haklarından mahrum edilemez diyen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Deklarasyonu nun 15. Maddesi ni ihlâl eden Burma rejimi, vatandaşlık haklarını gaspettiği Arakanlıları yerlerinden yurtlarından çıkarabildiği gibi, zorla işçi olarak da ülkenin herhangi bir yerinde çalıştırabilmektedir (Jilani 1999: 410). ii)dini ve kültürel aidiyetlerin tanınması ve gündelik yaşamda pratiğe dökülmesinin önündeki engellerin kaldırılması; Arakanlıların dini aidiyetlerinin ülkedeki Budist çoğunluktan farklılığı ve Hıristiyan unsurların uluslararası Hıristiyan kurumlarından aldıkları destekle kıyaslandığında kendi haline terk edilmişlikle malul olduğu görülür. Dinlerinin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirme haklarından mahrum oldukları kadar, dilleri, toplumsal yaşamın gerekleri olan evlilik ve aile kurumlarının kısıtlanması gibi kültürel haklarının görmezden gelinmesi karşısında ilgili kurum ve kuruluşların harekete geçmelidir.merkezi hükümetin uygulamakta olduğu dini ve kültürel assimilasyon politikasının acilen sona erdirilmelidir. 23

iii)eğitim olanaklarının hayata geçirilmesi; Arakanlı Müslümanların her türlü eğitim hakkından mahrumiyeti, ülkenin geleceği olan çocukların ve gençlerin mağduriyetine neden olmaktadır. Ailelerin ekonomik yoksulluk ve yoksunlukları kadar, Müslümanların sosyo kültürel yapılarına uygun eğitim kurumlarının yokluğu Arakanlıları yaygın eğitim faaliyetlerinden dahi uzak tutulmalarına neden olmaktadır. iv)ülke içinde serbest dolaşım ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi;bir köyden diğerine, bir şehirden diğerine geçiş hakkının ve seyahatin kısıtlanması örneklerinde olduğu gibi, ülke içerisinde dolaşım özgürlüğünün sınırlandırılması, çocukların gençlerin eğitim faaliyetlerin yararlanmalarının önündeki en büyük engellerden birini teşkil etmektedir. Eyaletin ihtiyaçları ve kültürel kodlarına uygun eğitim alt yapısının yenilenmesi, ana dilde eğitim, dini eğitim kurumlarının faaliyete geçirilmesi, yüksek öğretim hakkının verilmesi bu anlamda önem taşımaktadır. SON SÖZ Arakan da çözüm tek başına ele alınabilecek bir olgu olmadığını modern Myanmar tarihi ortaya koymaktadır. Ülkenin tek etnik yapısı olmamakla birlikte, diğer etnik yapılardan ayrıldığı noktalar bulunmaktadır. Ancak bu noktalardır ki, merkezi Burma hükümeti nezdinde Arakan ı diğerlerinden çok daha ayrılıkçı bir konuma itmektedir. Bu da, Arakanlıların dini aidiyetleridir. Her ne kadar, Arakan da Budist Arakanlıların varlığı gerçekse de, tarihsel ve kültürel olarak Müslüman olan grup tek başına ele alınmalıdır. Son birkaç yılda Myanmar cunta rejiminin destek verdiği sivil hükümetin reform çabası ülke içerisinde siyasi bir açılım gerçekleştirmek ve etnik unsunlar arasında barışçıl bir gelişmeye kapı aralamaktan ziyade, uzun yıllar Batılı devletlerin ekonomik ambargosunun neden olduğu çıkmaza bir çözüm bulmak amacıyla gündeme getirildiği kanısı yaygındır (Hlaing 2003: 9). Örneğin, ülkede önemli sayıda etnik unsur varlık sürmekle 24

birlikte, merkezi yönetimin barış masasına oturduğu etnik unsurlardan sadece Karenler uluslararası medyada yer almaktadır. Bunun önemli bir nedeni, Karenlerin kahir ekseriyetinin Hıristiyan unsurlardan teşekkül etmesidir. Myanmar hükümeti reform çabalarında samimiyeti ülkenin dört bir tarafında yaşayan Budist Burma (Barma) dışındaki toplumsal grupların tümünü içine alacak bir açılım paketiyle ulusal ve uluslararası sahnede çıkmasıdır. Bunun dışındaki, söylemler manipülatif ve göstermelik olmaktan öteye geçmeyecektir. Bu nedenledir ki, kimi Batılı sivil toplum kuruluşları ve gözlemciler, Batılı ülkelerin Myanmar a ekonomik yaptırımları tümüyle kaldırmamaları, reform sürecinin alacağı yönelimi beklemelerini ısrarla vurgulamaktadırlar. Bu ahvalde, Arakanlı Müslümanların sorunlarına nasıl sorun bulunabilir sorusunun havada kalmaması da önem arz etmektedir. Çünkü Arakanlılar en azından son yüzyıllık tarihlerinde sürekli mağduriyete uğrayan, olmadık işkencelere tabi tutulan, vatan topraklarını terke zorlanan bir etnik unsurdur. Bunun yanı sıra, Arakanlı Müslümanların Güneydoğu Asya nın çeşitli ülkelerinde devam eden Müslüman unsurların hak mücadelelerinde ne ulusal ne de uluslararası arenada sergiledikleri performansı sergileyememeleri maruz kaldıkları bölünmüşlük ve parçalanmışlıkla açıklanabilir. Bu bağlamda, ülke genelinde hissedilen değişim ortamını kendi gelişim evresine terk etmeden, Arakanlıların ülke içindeki muhalif siyasi oluşum ve ülke dışında da uluslararası kurumlar ve özellikle de halkı Müslüman olan ülkeler ve bu ülkelerin üyesi oldukları kurumların acilen harekete geçmesi gerekmektedir. Myanmar da cunta rejiminin gölgesinde faaliyet gösteren mevcut hükümetin reform çabalarının Doğu Asya, Avrupa Birliği, Güneydoğu Asya birliklerine mensup ülkelerden ve de özellikle ABD den olumlu yanıt almasının şartları olarak sadece Suu Kyi liderliğindeki NLD ye siyasi kazanımlar sağlayacak girişimlerle sınırlı olmaması gerekir. Ancak gelişmelerin bu yönde olduğuna dair işaretler de yok değil. Örneğin, 1 Nisan seçimlerinin akabinde Parlamento da Anayasa üzerine yemin etmeme kırmızı çizgisini kaldıran Suu Kyi nin merkezi hükümetle işbirliği yapmaya başladığının açık ve somut bir kanıtı olarak dikkat 25

çekiyor. Kaldı kı, ordu destekli sivil yönetimin reform çabasının ülkedeki halklara barış ve özgürlük getirecek köklü açılımlara yönelmediği, aksine cunta rejiminin varlığını şu veya bu şekilde de olsa devam ettirmesini sağlayacak kimi manipülatif reform göstergeleri neticesinde ülkeye akacak yatırımlardan hasıl olacak gelirle ordunun modernizasyonunu gerçekleştireceği öngörüleri hiç de yeni değil (Hlaing 2003: 9). Bu çerçevede, Türkiye başta olmak üzere halkı Müslüman olan ülkeler yukarıda zikredilen ülkeler ve birlikler özelinde girişimlerde bulunarak Myanmar a yapılacak yaptırımların ülkedeki her etnik unsurun sosyal, kültürel ve siyasal haklarına karşılık olması konusunda lobi faaliyetlerini acilen hayata geçirmelidirler. Güneydoğu Asya İşbirliği nin önemli üyeleri konumundaki Endonezya ve Malezya nın Myanmar üzerinde kayda değer bir nüfuzu olacağı düşünülebilir. 26

KAYNAKLAR Augn-Thwin, Michael; Aung-Thwin Maitrii. (2012). A History of Myanmar since Ancient Times Traditions and Transformations, London: Reaktion Books. Collis, M. S. Arakan Place in the civilisation of the Bay, JBRS, Vol. II. Gravers, Mikael. (1999). Nationalism as Political Paranoia in Burma: An Essay on the Historical Practice of Power, Surrey: Curzon. Henderson, W. John; Heimann, Judith M.; Martindale, Kenneth W.; Shinn, Rinn-Sup; Weaver, John O.; White, Eston T. (1971). Area Handbook for Burma, Washington: US Government Printing Office. Hlaing, Kyaw Yin. (2003). Political Impasse in Myanmar, In Political Development in Myanmar and Vietnam, Singapore: Institute of Southeast Asian Studies. Holliday, Ian. (2011). Burma Redux: Global Justice and the Quest for Political Reform in Myanmar, New York: Columbia University Press. Jessy, Joginder Singh. (1985). History of Southeast Asia (1824-1965), Kedah: Penerbitan Darulaman. Jilani, AFK. (1999). The Rohingyas of Arakan: Their Quest for Justice, Published By, Ahmed Jilani. New Straits Times, Give Refuge to Rohingya, Neighbors Told, 25 Haziran, 2012. Phayre, Arthur P. (1998). History of Burma: From the Earliest Time to the End of the First War With British India, Reprinted, Bangkok, Orchid Press. 27