KÖYDEN ŞEHRE GÖç VE ŞEHİRLEŞME (ÇEVRE SORUNLARI, ÖZELLİKLE TOPRAK AÇıSıNDAN)



Benzer belgeler
30 yıllık 2 / B sorunu bitecek. Herkes. rahat bir nefes alacak.

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

Ne kadar 2/B arazisi var?

Kırsal Alan ve Özellikleri, Kırsal Kalkınmanın Tanımı ve Önemi. Doç.Dr.Tufan BAL

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Kapsamına Giren Kurum ve Kuruluşların Girdikleri Hizmet Kollarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik

İL ÖZEL İDARELERİNE VE BELEDİYELERE GENEL BÜTÇE VERGİ GELİRLERİNDEN PAY VERİLMESİ HAKKINDA KANUN

Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; 1- Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Genç (Çocuk) Nüfus ( 0-14 yaş )

İL ÖZEL İDARELERİNE VE BELEDİYELERE GENEL BÜTÇE VERGİ GELİRLERİNDEN PAY VERİLMESİ HAKKINDA KANUN

T.C. SULTANBEYLİ BELEDİYE MECLİSİ Tarih : HUKUK KOMİSYONU-BÜTÇE VE Rapor No : 2012 / 1 TARİFE KOMİSYONU MÜŞTEREK RAPORU

ANTALYA İLİ, AKSU İLÇESİ, ATATÜRK MAHALLESİ, ADA 2 PARSELİN BİR KISMINI KAPSAYAN ALANDA HAZIRLANAN 1/5.000 ÖLÇEKLİ İLAVE NAZIM İMAR PLANI

İZMİR İLİ, ALİAĞA İLÇESİ, ÇAKMAKLI KÖYÜ, LİMAN AMAÇLI 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DİLEK ÇAKANŞİMŞEK ŞEHİR PLANCISI

BÖLGE VE NÜFUSUN GENEL DURUMU. Doç.Dr.Tufan BAL

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

MÜKELLEF BĐLGĐLENDĐRME NOTU

İmar Barışı (İmar Affı)

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

Çaldıran daha önceleri Muradiye İlçesinin bir kazası konumundayken 1987 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne yükselmiştir.

NÜFUS POLİTİKALARI. Taylan BATMAN Yeşilpınar Mirioğlu ÇPL

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

YGS-LYS ALAN SIRA DERS İÇERİK SINIF

kullanılacak bina inşaat metrekare maliyet bedelleri açıklandı.

DÜNYA TARIMININ BAŞLICA SORUNLARI

ANAYASA UZLAġMA KOMĠSYONU BAġKANLIĞINA

Kemal LOKMAN. Petrol Dairesi, Ankara

SEKTÖREL GELİŞMELER İÇİNDEKİLER Otomotiv. Beyaz Eşya. İnşaat. Turizm. Enerji. Diğer Göstergeler. Sektörel Gelişmeler /Ağustos

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM/KURULUŞ. Hazine Müstaşarlığı Kalkınma Bakanlığı Maliye Bakanlığı Sosyal Taraflar

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

VAN-TUŞBA BELEDİYE MECLİSİNİNOCAK AYI KARAR ÖZETLERİ

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS

1: YÖNETİM-YERİNDEN YÖNETİME İLİŞKİN KAVRAMSAL ÇERÇEVE...1

İktisat Tarihi II. 13 Nisan 2018

EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N

ANTALYA İLİ, BATI ÇEVRE YOLU GÜZERGÂHI İLE KEPEZ İLÇESİ ŞAFAK VE ÜNSAL MAHALLELERİ YERLEŞİM ALANLARININ DÜZENLENMESİNE İLİŞKİN 1/100.

AvivaSA CEO su Meral Eredenk: Bireysel. Emeklilik, Destekle Vites Yükseltecek

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 14.Hafta SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI. Dr. Osman Orkan Özer

21. Yüzyıl İçin Planlama Seminerleri 2015 Sonbahar III. 21. Yüzyılda Toprak, Tarım ve Gıda. 1/3 Yücel ÇAĞLAR İletişim:

6- Belediye Başkanlığı Đmar ve Şehircilik Müdürlüğü nün tarih ve 507 sayılı yazıları ile

BELEDİYELER MALİ DURUM RAPORU

NİTELİKLİ EĞİTİMİN TOPLUMUN REFAH SEVİYESİNE ETKİSİ. Prof.Dr. Muammer Kaya, ESOGÜ Rektör Adayı,

128 ADA 27 VE 32 PARSEL NUMARALI TAŞINMAZLARA YÖNELİK 1/5000 ÖLÇEKLİ AÇIKLAMA RAPORU

ÇAKÜ Orman Fakültesi Havza Yönetimi ABD 1

ANADOLU NUN İKİNCİ 500 DE YILDIZI PARLADI ARAŞTIRMA

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM/KURULUŞ. Hazine Müstaşarlığı Kalkınma Bakanlığı Maliye Bakanlığı Sosyal Taraflar

Cumhuriyet Halk Partisi

(1) Türkiye Sanayisinin Dünya İçindeki Yeri Üzerine Bazı Sayısal Bilgiler, Orhan Silier, Mimarlık Sayı 11, Kasım 1072

TARSUS TİCARET BORSASI

Resmi Gazete Tarihi: Resmi Gazete Sayısı: 24516

Sosyal Düzen Kuralları. Toplumsal Düzen Kuralları. Hukuk Kuralları Din Kuralları Ahlak Kuralları Görgü Kuralları Örf ve Adet Kuralları

Sosyal Düzen Kuralları

T.C. SULTANBEYLİ BELEDİYE BAŞKANLIĞI Tarih KOMİSYON RAPORLARI Rapor No 2010 / 18 HUKUK KOMİSYONU RAPORU

BİR SOSYAL OLGU OLARAK TÜRKİYE'DE KENTLERDE KONUT SORUNU

MANİSA İLİ ALAŞEHİR İLÇESİ BEŞEYLÜL MAHALLESİ

Ekonomik Etki Değerlendirme Çalışması

TÜRKİYE 1997 GENEL NÜFUS SAYIMI SONUÇLARI HAKKINDA DÜŞÜNCELER

ORMAN ENDÜSTRİ POLİTİKASI DERS 3

Tarımın Anayasası Çıktı

MANİSA İLİ ALAŞEHİR İLÇESİ KURTULUŞ MAHALLESİ ada 2 parsel- 10 ada 4, 5, 7 parsel -9 ada 12 parsel

BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI!

ANTALYA İLİ, AKSU İLÇESİ, ATATÜRK MAHALLESİ, ADA 2 PARSELİN BİR KISMINI KAPSAYAN ALANDA HAZIRLANAN 1/1.000 ÖLÇEKLİ İLAVE UYGULAMA İMAR PLANI

İNSAN VE ÇEVRE A. DOĞADAN NASIL YARARLANIYORUZ? B. DOĞAYI KONTROL EDEBİLİYOR MUYUZ? C. İNSANIN DOĞAYA ETKİSİ

68 SERİ NO.LU EMLAK VERGİSİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ YAYIMLANDI

BURSA DAKİ 250 BÜYÜK FİRMA VERİLERİNİN GENEL BİR DEĞERLEMESİ

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

Sakarya ili kültür ve turizm bakımından önemli bir potansiyele ve çeşitliliğe sahiptir. İlde Taraklı Evleri gibi

Tarımsal Gelir Politikası/Amaç

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ

MANİSA İLİ ALAŞEHİR İLÇESİ BEŞEYLÜL MAHALLESİ

BİR DOĞAL ALANIN DEĞERİ VE DOĞAYI KORUMANIN GEREKÇELERİ DERS 2

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

T.C. SULTANBEYLİ BELEDİYE MECLİSİ Tarih : KOMİSYON RAPORLARI Rapor No : 2011 / 9 BÜTÇE VE TARİFE KOMİSYONU RAPORU

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701

T.C. SULTANBEYLİ BELEDİYE MECLİSİ Tarih : KOMİSYON RAPORLARI Rapor No : 2012 / 22 HUKUK KOMİSYONU RAPORU BELEDİYE MECLİS BAŞKANLIĞI NA

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN KAMU ALTYAPI YATIRIMLARININ SERMAYE PİYASALARI ARACILIĞIYLA FİNANSMANI KONULU

MANİSA İLİ ALAŞEHİR İLÇESİ İSTASYON MAHALLESİ

CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ 3. HAFTA

T.C. Belediye Meclisini Teşkil Eden Zevat Karar Tarihi 10/10/2014 Cem KARA ( ) Karar No 50

MANİSA İLİ SARUHANLI İLÇESİ

TARIM POLİTİKASI. Prof. Dr. Emine Olhan. A.Ü.Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

Sanayi kuruluşlarının ayrımı

Kuraklıkta Son Durum. Esin ERTEK TSKB Ekonomik Araştırmalar

T.C. DEFNE BELEDİYESİ MECLİS KARARI

109 MİLYAR DOLARLIK YABANCI PORTFÖYÜ VAR

6360 sayılı Kanun un 1 inci maddesine göre büyükşehir belediyesi bulunan illerdeki il özel idarelerinin tüzel kişiliği kaldırılmıştır.

T.B.M.M. CUMHURİYET HALK PARTİSİ Grup Başkanlığı Tarih :.../..«. 8

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Konut Projesi (Ataşehir)

T.C. TARSUS BELEDİYE MECLİSİ KARARI. Karar No : 2013/10-1 (237) Karar Tarihi : 03/10/2013

TURİZM HUKUKUNUN KAYNAKLARI:

2023 e Doğru Kentsel Dönüşüm, Ulusal Çevre Politikaları ve Sektörden Beklentiler. 23 Ocak 2015, İstanbul. Sayın Bakanım,

SARAY Saray İlçesinin Tarihçesi:

Kur artışının ekonomiye olumlu ve olumsuz etkileri var

İnşaat Sanayii YÜZKIRKBEŞ EYLÜL - EKİM 2014 TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ İŞVEREN SENDİKASI DOSYA İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ

TURİZMİ TEŞVİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

TÜRKİYE AÇISINDAN EURO NUN ROLÜ

AKTİF EĞİTİMCİLER SENDİKASI EKONOMİ SERVİSİ YÜKSEK ENFLASYON / KAMU ÇALIŞANLARI KAYIP RAPORU

İŞLETMENİN KURULUŞ ÇALIŞMALARI. Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT

MİLLİ AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ SEFERBERLİK KANUNU

KELES BELEDİYESİ MECLİS KARARI

Transkript:

Türkiye'nin Gelişme Eğilimleri Konferansı, 10-15 Haziran 1974 Hacettepe Üniversitesi - ANKARA KÖYDEN ŞEHRE GÖç VE ŞEHİRLEŞME (ÇEVRE SORUNLARI, ÖZELLİKLE TOPRAK AÇıSıNDAN) Prof. Fehmi YAVUZ GİRİş: Köy ve şehir ayırımı, ileri ülkelerde önemini ve ağırlığını yitirmektedir. Dünya nüfusunu 2/3'nü barındıran geri kalmış ülkelerde ise bu ayırım sürüp gidiyor; alınan önlemler, gösterilen planlı çabalar özlenen ve beklenen sonucu vermiyor; köylük yerlerin çoraklaşmasından, kentlerin de köyleşmesinden söz ediliyor. Bu olumsuz gelişme, şehirleşme ile sanayileşmenin birlikte yürürnemesinin ürünüdür. Öte yandan ileri ülkelerin üç-beş yüzyıl önce başlattıkları Rönesans, Reform, Bilim ve Teknolojiyi geliştirme çabalarının sonucu olarak, sorun olmaktan çıkardıkları, bunalım yaratan olayların tümü ile geri kalmış ülkeler birden karşı karşıya bulunuyorlar. Örneğin bu ülkelerde sanayileşme başta olmak üzere, eğitim, sağlık, beslenme, ulaştmna, haberleşme, bayındırlık, konut gibi sosyo-ekonomik sorunlar her geçen gün üst üste yığılmaktadır. 20 yıl ara ile patlak veren iki Cihan Savaşı, insanlar, toplumlar, ülkeler arasındaki ilişkilerin, doğa - insan ilişkilerinin çok daha başka yol ve yöntemlerle ele alınması, değerlendirilmesi gereğini ortaya koydu. Başka sözlerle, insanın insanı, kimi ülkelerin dünya kaynaklarını alabildiğine sömürmesine karşı' çıkanlar arttı. Bireysel Çlkarların toplamının, toplumun çıkarlarına eşit olduğu ve herkes kendi gelirini artırırsa, toplumun çıkarının da artacağı görüş ve felsefesi çağdı~ı bir nitelik kazanmağa başladı. Hızlı nüfus artışının insanoğlunun bu sonuca varmasında büyük etkisi oldu. İnsan hakları bildirileri yayınlandı, Birleşmiş Milletler Örgütü kuruldu. Hızlı nüfus artışı, ileri ve geri ülkelerin tüm sorunlarının başında yer alıyor. Artış payının geri kalmış ülkelerde yüksek olması, sorunu

2 FEHMİ YAVUZ daha da ağırlaştırıyor. Nüfus hemen her ülkede, daha çok köylerde artar. Bir bakıma, artan nüfusun yer değiştirmesi anlamına gelen şehirleşme, geri kalmış ülkelerde daha hızlı oluyor. Kısaca, köy itiyor, şehir ise gelenlerin tümüne, insanca yaşama olanağı sağlama gücünden yoksun bulunuyor. Anayasalarda yer alan, insanların çalışacağı ve yaşayacağı yeri seçme özg!irlüğü, şehirleşmeyi polis tedbirleriyle düzenlemek yolunu tıkamıştır. İnsanoğlu bu hakkına kavuşmak, feodal toplum yapısını kırmak için kanlı savaşlar vermiştir. Öyle ise sosyo -ekonomik önlemlerle, köy ve kent arasında denge kurmak, nerede yaşarsa yaşasın, herkesin insan haklarından yararlanmasını sağlama yollarını aramak zorunluğu ile karşı karşıya bulunuyoruz. Konferansta Türkiye'nin 1974-2024yıllarını kapsayan 50 yıl içindeki gelişme eğilimlerinin tartışılması söz konusudur. Biz bu süreyi çok buluyoruz. Oldukça oturmuş, durmuş bir sosyo-ekonomik ve de politik yapıya kavuşmuş olan ileri ülkeler için bile bu süre çok uzundur. Örneğin Batı ülkelerinde bilim ve teknolojiyi her 10 yılda bir değiştirmekten, yenilemekten söz ediliyor. ~ugün bilinen faktörlerin çoğundan fütüroloji bilginleri yararlanmak ta güçlük çekiyorlar. Yeniden ortaya çıkabilecek nedenlerin ise bütün tahminleri alt-üst etmesi her zaman beklenmelidir. Örneğin petrol sılahının kullanılmasıyla yaratılan bunalım, başta Roma Kulübünün öncülüğü ile yapılanlar olmak üzere, dünyanın geleceği hakkındaki tahminleri değersiz hale getirmiştir. Sistemli spekülasyon anlamına gelen, fütürolojinin 50 yıl için değil, 10-20yıl gibi kısa süreler için yapılması, gerçeklerden tüm uzaklaşmayı bir ölçüde önler. Ankara'daki nüfus artışı çarpıcı bir örnektir. 1928 yılında Alman Şehircilik Uzmanı Jansen ile, yarışmaya giren iki uzmana, başkent nüfusunun 50 yıl sonra 300 bin olacağını, zamanın yöneticileri bildirmişti. 50 yılın dolmasına 4 yıl kala, Ankara'nın nüfusu 1.5 milyona ulaşmıştır. Biz köyden şehre göç ve şehirleşme açısından ele almak istiyoruz. konusunu daha çok toprak TOPRAtaN KÖY VE KENT AÇıSıNDAN TAŞIDIGI ÖNEM: Toprak hemen herşeyi verir ve canlılar evreninin dünyamızdaki.sınırlarını çizer. insanoğlunun ve bütün canlıların yaşamı Biosphare denilen ve en derin denizlerin dibi ile, en yüksek dağların doruğu arasındadır. Ve 20.000 metre derinliği geçmez. Madenler topraktan çıkarılır, sular toprak üzerinde durur, ya da akar. Hayvanlar ve bitkiler, hammaddeler onun üzuinde üretilir. Konumuz bakımından toprağın

KÖYDEN ŞEHRE GÖç VE ŞEHİRLEŞME :i en önemli özelliği üretilmemesidir. Dünya üzerindeki topraklar sınırlıdır. Ülkelerin topraklarını, başka ülkelere saldırarak çoğaltma olanağı da kalmamış gibidir. Öyle ise insanlık açısından, dünya topraklarından, ülkeler a,çısından da kendi sınırları içindeki topraklardan akıllıca yarnrlanmak zorunluğu vardır. Bu zorunluk, hızlı artan nüfus karşısında her geçen gün elle tutulur, gözle görülür bir biçimde ortaya çıkıyor. İnsanoğlu doğa'dan, topraklardan, 20. yüzyılın ortalarına kadar akıllıca yararlanmak gereğini duymamıştır. Bu akılsızca yararlanmanın adına şimdi yağma, talan ekonomisi, fırsatçılık diyoruz. Hele toprk alış-verişinin mendil, saat, otomobil.. gibi piyasa ekonomisi kurallarına göre yapılması durumu daha da ağırlaştırılmış bulunuyor. Ülkemizin toprakları da yağma ekonomisi ölçülerine göre işletilmiştir ve işletilmektedir. Bunun başka adı: "Birşey vermeden çok şey almak" tutkusudur. Ormanlar bu kurala göre işletilir. Toprağa verilmesi gereken gübre tezek olarak yakılır, erozyonu önlemek için gereken çaba gösterilemez, mer'alar aşırı derecede otlatma konusu olursa... çevre kirlenecek, doğa-insan ilişkileri düzenini yitirecektir. Bunun olumsuz sonucundan bütün canlılar payını alacaklar ve de almaktadır. Toprakların yok edilmesinin, kısırlaştırılamasının başka bir alanı da çoğunlukla kentlerdir. Konut, işyerleri, fabrikalar, geniş yollar, ha va alanları... için her yıl binlerce dönüm toprak tarımdan alınarak kısırlaştırılıyor. Bir tarım uzmanı 13 yıl önce, bu nedenle her yıl yitirdığimiz toprakların toplamını 250 bin dönüm olarak tahmin etmişti. O) Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği, Mimarlar Odasının bir yayınına göre: "önümüzdeki 20 yılda şehirlerde yerleşecek 32 milyon yeni insan, barınma, iş, ulaşım ve sosyal hizmet gibi şehirsel aian olarak kişi başına 110 metrekare arazi ihtiyacı hesabıyla 3 milyar 520 milyon metrekare şehirsel alana yayılacaktır." (2) Bu rakama köyler, şehirlerarası yollar, hava alanları, kıyılarımızda turizme ayrılan topraklar ve benzerleri girmiyor. Bu gidiş, beslenme alanının daralması yanında köyden şehre olan akını hızlandırmaktadır. Toprakların giderek azalması, mer'aların traktörlerle sürülüp ekime açılması, kalanlarının, besleme güçlerinin (ıı Yusuf Saim Atasağun, Türk Ekonomisinde Zirai İstihsalin Onemi ve artınıması Imkanlan, V. İskan ve eşhircilik Haftası Konferansıarı, S.B.F. Yayını, Ankara, 1962, s. 182. (2) Sorunlarımız. İsteklerimiz, 1973 S. 18.

4 FEHMİ YAVUZ çok üstünde otlatmaya konu olması, erozyon nedeniyle, başta dağ ve orman köylüleri olmak üzere tarımla ve hayvancılıkla uğraşanlar için kentlere akın tek kurtuluş yolu olmaktadır. TOPRAK FİYATLARI ARTIYOR: Ülkemizde toprak fiyatları bugün hiçbir engele çarpmadan artıyor. İkinci Dünya Savaşına kadar yalnız Ankara'da arsa, (taşınmaz mal) fiyatlarında, spekülasyon ölçülerine varan bir artıştan söz ediliyordu. Bunun nedeni Ankara dışındaki hiçbir kentte aşırı nüfus artışının olmamasıdır. O dönemde İstanbul başta olmak üzere, hemen bütün şehir ve kasabalarda bir durgunluk görülür, ülke ölçüsünde bir şehirleşme yoktur. İkinci Dünya Savaşından sonra şehirleşmenin, arsa ve emlak spekülasyonunun yaygınlaştığını görüyoruz. Son yıllarda yurt dışında çalışan işçiler, biriktirdikleri paralarla tarla, bağ, bahçe, dükkan, mağaza, ev satınalma yoluna gittiklerinden, fiyat artışları hem hızlanmış, hem de şehir ve kasaba sınırlarını aşarak, köylük yerlere de yayılmıştır. Bu gidişe "DUR" denmezse, emlak fiyatlarındaki art~şın nerelere varabileceğini şu satırlardan izleyelim: "İhtiyatlı bir kabulle metrekaresi 50 liradan halkımızın arsa spekülatörlerine ödeyeceği para 20 yılda 76 milyar lirayı bulur. Bu, bugünün para değeri ile önümüze serilen rakamdır. çoğu zaman diğerlerinden daha fazla artan arsa fiyatlarını düşününce, 20 yıl sonra şeleşmeye açılan yeni arazilerdeki vurgunculuğu astronomik rakamlarla ifade etmek zorunda kalacağız. Yukarıdaki rakamlarla halen şehir içinde bulunan arazilerde hızlı şehirleşme ve kamu yatırımları aracılığı ile çok büyük bir hızla artan yüz milyonlarca arsa spekülasyonunu, üç tarafı deniz ile çevrili yurdumuzun sahil şeritlerinin turizm adına yağmasını, kamu yatırımlarının yapıldığı kırsal alanlarda fiyatı yükselen arazi değerlerini eklersek ne kadar vahim bir olayla karşılaştığımızı anlarız." (3) Batı ülkelerinde de şehirleşme ile arsa fiyatlarındaki artış at başı gitmiştir. Aradaki fark, onların sanayileşmeyi gerçekleştirmelerine karşın bizim bunu yapmaktaki başarısızlığımızdan doğuyor. Batı ülkelerinde, Sanayi Devrimi adı verilen dönemde, köyden kente gelenler, çalışma koşulları ağır da olsa, bir işe girebiliyorlardı. Sömürgeler ise, ham madde kaynağı, sanayi ürünlerine pazar olmanın yanında, köyden kopan gençlere çalışma, yeteneklerini gösterme, zengin olma bal3) Sorunlarınıız, isteklerimiz, 1973,Adıgeçen Mimarlar Odası Yayını, B. 18.

KÖYDEN ŞEHRE GÖÇ VE ŞEHİRLEŞME 5 kımından, çoğu kez sınırsız denebilecek, olanaklarla dolu idi. 200 yıldanberi sömürge olmayan Birleşik Amerika topraklarının bu alandaki rolünü de unutmamak gerekir. Emlak fiyatları açısından sanayileşme ve sömürgecilik şöyle değerlendirilebilir: Batıda sanayiciler, herhangi bir yoldan para biriktiren kişiler, durmadan gelişen, olanaklarla dolu olan iş hayatına, endüstri alanına para yatırmağı genellikle çıkarlarına daha uygun buluyorlardı; başka sözlerle, emlake para yatıarak servet yapmak, zengin olmak, için seçenek listes~in başlarında değil, sonlarında yer alıyordu. Ülkemizde ve öteki geri kalmış ülkelerde ise durum çok başkadır. Ve emlak alış-verişine, servet yapmak bakımından üstün bir öncelik tanınır. Örneğin büyüklü, küçüklü pek çok iş adamının ülkemizde, emlake büyük. paralar yatırdığı, kıyı yağmasına katıldığı bilinen bir gerçektir. Para biriktirenlerin, eline topluca para geçenlerin (ikramiye alan emekliler gibi) de en kısa yoldan kat, daire, arsa... almak için çırpındıkları her zaman görülür. Hele bankalarda biriken paraların satınalma gücünün, birkaç yıl içinde yarıya düşebileceği korkusu çoğunluğu bu yola itmektedir. - Enflasyon emlak fiyatlarını artıran çok önemli bir kamçıdır. Genel durumu şöyle özetleyebiliriz: Emlak alış verişinin, servet yapmak, para kazanmak isteyenler bakımından seçenek listesinin başlarında yer alması, talebi artırmakta ve fiyatları durmadan yükseltmekte ;artan fiyatlar bu alana yeni çekicilik eklernekte ve talebin katlanıp katmerlenmesi sonucunu yaratmaktadır. Bu kısır döngü içinde bir yandan planlı şehirciliğimiz bunalımlardan kurtulamıyor, dar boğazlardan çıkamıyor, öte yandan sanayileşme gerçekleşmiyor. Konumuz açısından, köyden gelenler şehirlerin sorunlarını ağırlaştırmanın yanında, çoğunlukla umduklarını bulamıyorlar, kalkınmaya katkılı olamıyorlar. Üretilemiyen bir tekel malı olması, toprak hakkında piyasa ekonomisinin dışında ve değişik ilkelerin uygulanmasını gerektirir. Yalnız taşınan malların piyasa değeri olduğu gerçeğini kabul etmek, başarı ile uygulanacak bir arsa (emlak) politikasının ilk adımıdır. Bundan sonraki adımları şöyle özetleyebiliriz: çoğu kez sahibinin hiçbir emeği ürünü olmayan fiyat artışlarından toplumun büyük paylar alması gerekir. Şehir toprakları ka~ulaştırılmalı ve toprak mülkiyeti ile, üzerindeki yapınin mülkiyeti ayrı şeyler olarak kabul edilmelidir. Bugün toprağa (emlake) akan paraların sanayileşmeye, ülkenin kalkınması açısından gerekli olan alanlara kayması için her çareye başvurulmalı-

6 FEHMİ YAVUZ dır. Böylece ~ehirleşmenin daha çok yozlaşması önlecek ve sanayileşrnek için olumlu adımlar atılmış olacaktır. Şehirleşmemizin başlangıcında bulunuyoruz. Bu konuda geç kalmış sayılmayız. Yitirilecek zaman olmadığını bilmek, sorunların çözüm sınırını aşmasının, sosyoekonomik açıdan, daha ileri giderek, politik açıdan yaratabileceği bunalınılan da önceden görmek zorundayız. KÖY VE KENT ARASINDA DENGE KURMA Çı\Bı\.Lı\RI : Her ülkede sanayiinin venü!usun dengesiz dağılışından :sözedilir. Yine her ülkede az gelişmiş, gelişmemiş, çok gelişmiş bölgeler vardır. Bu alandaki sorunlara çözüm bulmak için Bölıe Planlaması yol ve yöntemlerine başvurulduğunu da biliyoruz. Ülkemizde geri kalmış bölge denince Doğu ve Güneydoğu akla gelir.. Bir genelleme yaprak kıyılardan içerilere, Batıdan doğuya, düzlüklerden yükseklere gidildikçe geriliğin göze çarpacak ölçülere ulaştığım söyleyebiliriz. Cumhuriyetle hirlikte başkentin Ankara'ya taşın- ~ası ile dengesizlik bir ölçüde önlenmiş sayılır. Öte yandan Bölge Planlaması, büyük şehirlerimizin sorunlan ile ilgili çabalar, araştırma düzeyinde kalmış ve uygulama olanağına kavuşmamıştır. Cumhuriyetin ilanından 15 gün önce çıkanlan Mübadele, İmar ve İskan Kanununun ı. maddesi ile, bu adı taşıyan bir Bakanlık kurulmuş ve yeni Bakanlığa: "Lozan Mübadele Anlaşması gereğince göç edecek olanların taşınması, barınması işleri" yamnda kapsamı çok geniş olan şu görevler de verilmiştir : - Tahrip edilmiş olan yerlerde konutlan yanmış, yıkılmış olanların yerleştirilmesi ve refaha kavuşturulması, - Göçebe aşiretlerin yerleştirilmesi, - Memleketin harap olan mahallerinin iman. Bu Bakanlık 14 ay kadar sonra kaldırılmıştır. 1958 yılında İmar ve İskan Bakanlığı kuruluncaya kadar, İskan işlerinin (Toprak ve İskan demek belki daha doğru 'olur) İçişleri, Sağlık ve Sosyal Yardım Tarım Bakanlıkları, Başbakanlİk arasında el değiştirdiğini görüyoruz. İmardan ise belediyesi bulunan yerlerde, bu örgütler sorumlu tutulmuştur. Köy ve kentlerle ilgili konulardan, örgütlerden söz ederek fazla dağılmak istemiyoruz. Köy Kanunumian başlayarak,aşarın kaldırılma- Bı, sıtma savaşında elde edilen başarı, toprak mahsulleri ofisinin ku-

KÖYDEN ŞEHRE GÖç VE ŞEHİRLEŞME.7 rulması, Şeker Endüstrisinin geliştirilmesi, Zirai Donatım Kurumu, Et ve Balık Kurumu, Köy Enstitülerİ... 1960'dan önceki dönemin başlıca ürünleridir. 1960 yılında girilen planlı kalkınma döneminde, özellikle Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı uygulamaları arasında, toplum kalkınması köy kalkınmasına eşit tutulmuştur. Köyişleri Bakanlığı da bu dönemde kurulmuştur. Kentler için çıkarılan kanunların, kurulan örgütlerin sayısı oldukça kabarıktır. 1924 yılında Köy Kanununun çıkarıldığı günlerde Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu, 1928 de Ankara'nın imarı için özel Kanun, 1930'da Belediye Kanunu, 1933'de Belediye Yapı ve Yollar Kanunu ile Belediyeler Bankası Kanunu çıkarılmıştır. Belediyeler Bankası durmadan gelişerek, 1945 de İller Bankası adını aldıktan sonra daha geniş görevler yüklenmiş ve özellikle belediyeler için bir teknik ve mali yardım kurumu olmuştur. Eskiyen Belediye Vergi ve Resimleri Kanununun yerini 1948'de Belediye Gelirleri Kanunu almış, günümüze dek, gecekondularla ilgili yarım düzineden fazla kanun çıkarılmıştır. Belediye ve köylerle ilgili bir düzineden fazla Kanun tasarısının, Yıllardanberi kanunlaşması bekleniyor. Bu arada çıkarılan kimi kanunlarla belediyelerin borçları bağışlanmak, ya da hazineye aktarılmak suretiyle (terkin-tahkim) ferahlık yaratılırken kimi kanunlarla da bunalımları artırılmıştır. Örneğin 1 Mart 1971 de yürürlüğe giren Emlak Vergisi Kanunu, belediyelerin Temizlik ve Aydınlatma Resmi kaynağını kurutmuştur. Yalnız İstanbul Belediyesinin bu yüzden iki yılda 260 milyon TL. gelirden yoksun kaldığını öğreniyoruz." (4) Köyler bakımından çarpıcı bir örnek salmanın tavanıdır. İkinci Dünya Savaşından kısa bır süre önce, salmanın tavanı 20 TL. olarak saptanmıştı. Para, enflasyon nedeniyle satınalma gücünü yitirmiş, salma hem verim, hem de adalet açısından yetersiz ve değersiz bir duruma gelmiştir. Örgütlenme bakımından, son günlerde merkez köylerinden, köykentlerden, İl Mahalli İdare Planlamasından (İLMİP) söz ediliyor. Merkez köyanlayışı yerini köy-kentlere bırakabilir. Başta İl Özel İdareleri olmak üzere, bir ilin sınırları içindeki belediyelerin kaynaklarını birleştirerek planlı kalkınmaya katkılarını artırma amacına yönelen (İLMİP) unutulmak üzeredir. Bunun nedeni gelir projeksiyonu yapılamaması ve köylerin kapsam dışı bırakılmasıdrr. (4) Beleq.iye. İstanbul, Aylık Dergi, Mart - Nisan ı974, s. ll.

J 8 FEHMİ YAVUZ Andığımız, ya da anmadığımız, şehirleşme, köyden şehre akınla ilgili çabaların, bütün içindeki yerlerinin belli ilkelere göre saptanması gerekir. Yıllardanberi araştırma alanında saplanıp kalan bölge planlaması çalışmalarını uygulamaya kavuşturmak, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde başarı ile uygulanan toplum kalkınmasını (köy kalkınmasını) yeniden canlandırmak yolları ~ranmalı. ve tartışılmalıdır.. TOPRAKLA İLGİLİ ÇABALAR: Başta Anayasamız olmak üzere, günümüzedek çıkarılan bütün kanunlar, tutarlı ve yeterli bir arsa (emlak) politikasının temellerini atmaktan uzak kalmıştır. Bugüne dek hep arsa ve emlak fiyatlarındaki artışa seyirci kalmak ve pahalı emlakten nasıl vergi alırız, şehircilikte, konut politikası uygulamada, gecekonduculuğu önlemede, endüstrinin, turizmin gereksindiği toprakları sağlamada nasıl yararlanırız... gibi çok sakat bir yol izlenmiştir. Ayrıntılara girmeden, Kat Mülkiyeti Kanununun, Emlak Vergisi Kanununun, Arsa Ofisi Kanununun ve benzerlerinden hiçbirinin emlak fiyatlarını durdurmağa, geriletmeğe yönelmediğini, fiyat artışına seyirci kaldığını söyleyebiliriz. Bu ortam içinde emlak fiyatları hiçbir engele çarpmadan artıyor ve şehirleşmemizin, köy-kent ilişkilerinin, sanayileşmenin, turizmin geleceğini karartan boyutlara ulaşıyor. Anayasanın özünde ve kimi maddelerinin sözünde toprakların kamu yararına kullanılması, spekülasyonun önlenmesi konularında, umut parıltıları tümden yok sayılmaz. Örneğin, Milli Birlik Komitesi Anayasanın 36 ncı maddesine şöyle bir fıkranın eklenmesini önermişti: "Devlet arsa mülkiyetinin toplum yararına aykırı olarak kullanılmasını önleyici tedbirleri alır". Konu Anayasa Komisyonunda, Kurucu Meclis Karma Komisyonunda ayrı ayrı tartışıldıktan sonra, böyle bir fıkranın eklenmemesi sonucuna varılmıştır. Kurucu Meclis Karma Komisyonunun gerekçesi şöyledir: "Bilhassa büyük şehjrlerde toplum zararına olarak gelişen arsa spekülasyonuna son verecek tedbirleri almanın devletin görevlerinden olduğu hususunda görüş birliğine varılmıştır. Ancak bir taraftan Anayasadaki mevcut hükümlerin bu hususta kafi olduğu, diğer yandan da eklenecek böyle bir fıkranın diğer hükümlerin tefsiri bakımından bazı mahzurlar yaratacağı gözönünde bulundurularak ihtilaflı fıkranın tasarıda yer almamasının daha uygun düşeceği mütalaa edilmiştir. Zira 36. maddenin son fıkrasında genelolarak mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykın olamaz. hükmü mevcuttur.

KÖYDEN ŞEHREGÖÇ VE ŞEHİRLEŞME 9 Arsalar hakkında ayrı bi~ hükmün Anayasda yer alması diğer mülkiyet konuları bakımından Devletin aynı ödev ve yetkiye sahip olmadığı zehabını da yaratabilir." Bu satırlar arsa spekülasyonu ile savaşın Devletin- ödev ve yetkileri arasında bulunduğunu açıkça gösteriyor. Öyleyse spekalasyon kavramınl açıklığa kavuşturarak, bununla savaş ödevinin hangi yetkilerle ve nasıl başıatılıp amaca ulaşılacağı hususu, günümüzedek savsak}anmıştır demek abartma olmaz. SONUÇ: Ülke ölçüsünde dengeli bir yerleşme düzeni kurarak, insan gücünden, teknolojiden, doğal kaynaklardan akıllıca yararlanmak, kalkınmanın hızla 'gerçekleşmesi, toplumun yıkıcı bunalımlardan korunması açısından çok önemlidir. Köylünün şehirlere doğru akın etmesi önlenemez ve önlenmemelidir. Ancak bunun hızını ve yönünü ayarlamak yolları tutulabilir. Tarım işçiliği çok ağırdır; endüstri ve servis sektörlerinden çok daha az gelir sağlar. Öyle ise tarımsal alanlardaki yaşama koşullarını çekilir duruma getirmek, kurulacak bir kentler hiyerarşisi ile, insanların hergün artan gereksinmelerini kolayca karşılama olanakları yaratmak gerekir. Anayasa ve ilgili kanunlar eşitlikten, türlü özgürlüklerden söz edebilir. Gerçekten bir köylü ve şehirli ayırımının sürüp gitmesi ve bunun statüko farkı olarak ortaya çıkması ile özlenen dengeli yerleşme düzeni kurulamaz. Örneğin köyler, belediye örgütüne kavuşmak için çırpınmaktadır. Bu amaca ulaşan köyler salmadan,imeceden kurtuluyor ve devletin yaptığı yardımlardan pay alıyor. Komşu köy, ya da mahallelerle birleşme yolu ile, nüfusunu 2000'e yükseıterek statü değiştiren, küçük belediye olabilenler, yalnız İller Bankası aracılığı ile, nüfusa göre dağıtılan paylardan 100.000TL. alıyor. (2000X 50 = 100.000). Salmanın tavanı olan 20 TL.'yi, zengin ve fakir tüm aileler için uygulayan 200 haneli bir köy idaresinin bu kaynaktan elde edeceği gelir ise 4000 TL. dir. (20 X 200 == 4.000) 1971 yılı köy bütçeleri ortalamasının 10.000 TL.'nin üstüne bile_çıkamaması (9200 TL.) bu acı gerçeği yansıtmağg yeter. Toprak, emlak fiyatlarının artmasının yarattığı sosyo-ekonomik sakıncalara değindik. Anyasa da hükümetlere mülkiyet hakkının toplum zararına kullanılmasını önleme ödev ve yetkisini veriyor. Toprağın, taşınmaz malın öteki mülkiyet alanlarından çok ayrı durumu ol. duğu bilincine varmak zorunluğu ortadadır. Taşınmaz malların piyasası yoktur, çünkü bunları, çok bulunan yerlerden az olan yerlere ta- i

FEHM! YAVUZ şıyarak, piyasalan etkileme olanağından yoksunuz. Hele taşınmaz mal sahiplerine dokunulmazlık ölçülerine varan, sınırsız haklar tanımak, kamu yararlanyla hiç bağdaşmaz. Geri kalmış ülkelerin, başka ülkelerin kaynaklarını, hammaddelerini pazarlannı sömürme olanağından yoksun bulunmaları, servetlerini artırmak, kısa yoldan zengin olmak isteyenler için, emlak alışverişini seçenek listelerinin üst basamağına çıkarmış bulunuyor. Bu ülkelerde kamu yararının ciddi önlemlerle korunması daha çok ağırlık kazanmaktadır. Yetkili ve sorumluların, politikacıların kamu yararını özdenlikle koruma ile, emlak alış-verişinden çıkar sağlama yollanndan birini, ya da ötekisini seçmeleri, çözüme ulaşmayı olumsuz, ya da olumlu yönde büyük ölçüde etkilemektedir.