2011 e girerken Türkiye gerçeği



Benzer belgeler
ABD'li Gazeteciden İstenilmeyen Irkları Kısırlaştırma Planı İddiası - Komplo Teorileri - Gizli ilimler Sitesi

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

KARS ŞEKER FABRİKASI RAPORU

GENEL BAŞKANIN MESAJI

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

Kayıt Dışı İstihdam Çalıştayı Ankara da Yapıldı

- SOSYAL GÜVENLİK KURUMU NUN SAĞLIK ALANINDA ÜSTLENDİĞİ ÇOK ÖNEMLİ GÖREVLER BULUNMAKTADIR

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

EKONOMİK VE SOSYAL GÖSTERGELER TEMMUZ 2010 RAPORU

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Uluslararası Yükseköğretim Hareketliliği ve Türkiye nin Konumu temalı Toplantı İstanbul TOBB Plaza da Gerçekleşti

TORBALI TİCARET ODASI MOBİLYA SEKTÖR ANALİZİ

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

İRAN ÇAY RAPORU Ocak Tahran-Lahican-Tebriz İRAN. Rize Ticaret Borsası 2014

Bitkisel Üretimde Genetiği Değiştirilmiş Ürünler: Efsaneler ve Gerçekler

BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI!

Enerji ve İklim Haritası

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır.

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

Avrupa Bölgesel Sosyal Güvenlik Forumu -1ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK:

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Sivil toplum KAMU HARCAMALARINI İZLİYOR

11-16 ŞUBAT DEMİR CEVHERİ PİYASA FİYATLARI

Temmuz Ayı Tekstil Gündemi

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

GELİR POLİTİKALARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Başkan Acar 4. Ulusal Sağlık Kurultayına Katıldı

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

Ekonomik Rapor 2011 I. MAKRO BÜYÜKLÜKLER AÇISINDAN DÜNYA EKONOMİSİNE GENEL BAKIŞ 67. genel kurul Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mart 2012, No: 26

Ekonomi Bülteni. 15 Haziran 2015, Sayı: 15. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

ŞEKER PANCARI RAPORU- 2018

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI. Şubat 2018

İKİ AYDA 500 BİN YENİ İŞSİZ Krizin Tahribatı

Dünya siyasi, ekonomik sorunların daha da arttığı, kutuplaşmanın ve karşıtlığın güçlendiği bir dönemi yaşıyor.

BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜNDE İTHALATA BAĞIMLILIK SÜRÜYOR

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

Tablo 1. Seçilen Ülkeler için Yıllar İtibariyle Hizmetler Sektörü İthalat ve İhracatı (cari fiyatlarla Toplam Hizmetler, cari döviz kuru milyon $)

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Türkiye Ekonomisi 2000 li yıllar

WORLD FOOD DAY 2010 UNITED AGAINST HUNGER

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:4

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 56

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 74

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Aralık 2017 İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- AĞUSTOS 2018 MEVSİM ETKİLERİNDEN ARINDIRILMIŞ İŞSİZLİK ARTTI, İSTİHDAM DÜŞTÜ

Aylık Dış Ticaret Analizi

HAFTALIK EKONOMİ RAPORU

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

İspanya ve Portekiz de Tahıl ve Un Pazarı

Politika Notu Nisan ve 2008 Krizlerinin Karşılaştırması. Müge Adalet Sumru Altuğ

SANAYİ LOKOMOTİF SEKTÖR OLMAKTAN ÇIKTI

Lojistik. Lojistik Sektörü

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No: 20

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Haziran 2016

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu Sayfa 1

Türkiye nin esas gündemi orta gelir tuzağından çıkmak olmalıdır

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI

Türkiye`de Sağlıkta Dönüşüm ve Endüstrimizin Mevcut Durumu

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

İNSANİ GELİŞMEYİ SÜRDÜRMEK:! EĞİTİM VE İŞGÜCÜ PİYASASI GÖSTERGELERİ İTİBARİYLE TÜRKİYE NİN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ!

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

Bayraktar Kayıtdışı yüzde 53 ten yüzde 33 e düştü bu bir rekordur

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2014, No: 90

Söz konusu dönemde benzinli otomobil sayısı ise yüzde 27,8'lik azalışla 4 milyon 62 bin adetten 2 milyon 929 bin adete geriledi.

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- EYLÜL 2018 İŞSİZLİK TIRMANIYOR. Gerçek İşsiz Sayısı 6 Milyon. İşsiz Sayısı Bir Yılda 192 Bin Arttı

KRİZ İŞSİZ BIRAKIYOR

Olmazsa Olmaz Sosyal Güvenlik

Cari işlemler açığında neler oluyor? Bu defa farklı mı, yoksa aynı mı? Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti

tepav Tasarruf kamudan başlar Nisan2012 N DEĞERLENDİRMENOTU Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 ŞUBAT AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

İŞGÜCÜ PİYASASINDA GÜVENCE VE ESNEKLİĞİN SAĞLANMASI İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM/KURULUŞ SÜRE SGK. Sosyal Taraflar

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

Mayıs Ayı Tekstil Gündemi

GENEL EKONOMİK DEĞERLENDİRME

Araştırma Notu 14/165

GRAFİKLERLE FEDERAL ALMANYA EKONOMİSİNİN GÖRÜNÜMÜ

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

EKONOMİK GÖRÜNÜM MEHMET ÖZÇELİK

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

Yenilenebilir olmayan enerji kaynakları (Birincil yahut Fosil) :

ORMAN ENDÜSTRİ POLİTİKASI DERS 3

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

Toplam Erkek Kadin Ermenistan Azerbaycan Gürcistan Kazakistan Kırgızistan Moldova Cumhuriyeti. Rusya Federasyonu

KUZEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ TARIM SEKTÖRÜ GZFT ANALİZİ

Şişecam, Yenişehir de dünya genelinde tek lokasyonda kurulu en büyük Cam Kompleksi nin yeni yatırımlarını açtı.

JAPON EKONOMİSİNİN ANA BAŞLIKLAR İTİBARİYLE ANALİZİ

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı

Transkript:

başyazı 2011 e girerken Türkiye gerçeği Türkiye ekonomik ve sosyal sorunlar açısından olduğu kadar siyasal ve uluslararası sorunlar bakımından da bir yılı geride bıraktı. Geride kalan dönemde sorunlara baktığımız zaman,ülkemizin bazı alanlarda mesafe kat etmiş olmakla birlikte önemli ölçüde ağırlaşan sorunlarının hala çözüm beklediğini belirtmek gerekir. Bu sorunların ülkenin potansiyeliyle sahip olduğu emek gücü, birikmiş sermayesi ve kazandığı tecrübe ile çözülebileceğini düşünmek bir iyimserlik tutumundan çok gerçeği yansıtan bir bakış açısıdır. 2 şeker-iş dergisi ocak 2011 İsa GÖK Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı

Türkiye ekonomik ve sosyal sorunlar açısından olduğu kadar siyasal ve uluslararası sorunlar bakımından da bir yılı geride bıraktı. Geride kalan döneme baktığımız zaman, ülkemizin bazı alanlarda mesafe kat etmiş olmakla birlikte önemli ölçüde ağırlaşan sorunlarının hala çözüm beklediğini belirtmek gerekir. Bu sorunların ülkenin potansiyeliyle sahip olduğu emek gücü, birikmiş sermayesi ve kazandığı tecrübe ile çözülebileceğini düşünmek bir iyimserlik tutumundan çok gerçeği yansıtan bir bakış açısıdır. Ülkemizin imkânlarının artık geçmişle mukayese edilemeyecek düzeyde arttığını görmek durumundayız. Bunları analiz etmeye çalışırsak, öncelikle şunu görmemiz gerekir; birincisi ülkemiz hızla bir bölgesel güç olma yoluna girmiştir,1990 lardan sonra Sovyetler Birliği nin çöküşüyle ortaya çıkan yeni uluslararası ortam, bölge ülkelerinin bütün ikili ilişkilerini değiştirici etkiler yapmıştır. Bir anlamda soğuk savaş dünyasının kalıpları kırılırken bölge ülkeleri hem hareket serbestîsi elde etmişler, hem de soğuk savaşın maliyetini düşürecek imkânlara kavuşmuşlardır. Hemen söyleyelim, bu imkânlardan yeterince yararlanıldığını iddia etmek doğru gözükmemektedir. Mesela; bölge ülkelerinin askeri harcamalarının azaltılıp, kaynakların daha çok kalkınmaya yönlendirilmesi gerekli olduğu halde, bu konuda yeterli adımlar atılamamıştır.kısaca ifade etmek gerekirse, bölgemizdeki siyasi yapıların konjonktür değişmiş olmasına rağmen bunu algılayamamış olmasına bağlayabileceğimiz gibi,aynı zamanda bu yapıların konjonktürün bir parçası haline gelmiş olmasıyla açıklamak da mümkündür. İkincisi, bu süreçte olumsuz şartlar olduğu halde, Türkiye açısından pozitif sayılabilecek önemli gelişmeler bulunmaktadır.bunlar içinde Türk Dünyası diye ifade edilen bağımsız devletlerin ortaya çıkması,ortadoğu da soğuk savaş gerilimiyle içine kapanmış ülkelerin nispi olarak dışa açılmaları önemli fırsatlar sayılmalıdır.türkiye nin bu coğrafyayla yeniden ilişkilerini tanımlamaya başlaması esas itibarıyla dünyadaki değişmenin bir parçası olarak görülmelidir.bu imkanı ülkemiz açısından bir fırsata dönüştüren esas faktör, Türkiye nin bu coğrafyanın en büyük devlet tecrübesine sahip olan siyasi geleneğidir.bu gelenek içinde büyük bir imparatorluğun mirasçısı olmakla birlikte bölge ülkeleriyle mukayese edilmeyecek düzeyde sahip olduğu demokrasi tecrübesinin önemi büyüktür.bu değerlere ülkemizin modernleşme sürecinde ortaya koyduğu başarıları da eklediğimiz zaman tablo daha iyi anlaşılır hale gelecektir. Üçüncüsü, Dünyada yaşanan büyük değişim dalgasının yönüyle ilgilidir. Aslında 1980 li yıllarda ortaya çıkan bu dalga giderek yükselmekte ve batı merkezli bir ilişkiler sisteminden doğuya doğru bir kayma göstermektedir. Önceleri Asya Kaplanları diye bilinen ülkelerle başlayan ekonomik atılımın zaman içerinde bütün Asya yı saran daha geniş bir hareketin parçası olduğu ortaya çıkmıştır. Bugün dünyada yaşanan olayı, bir sistem değişimi olarak tanımlayanlar bulunmaktadır. Türkiye açısından bu süreç çok önemli bir açılım imkânı getirmektedir. Türkiye doğu ve batı arasındaki ilişkileri sürdürebilen, her iki dünyaya da sunacağı imkânları olan bir konumda yer almaktadır. başyazı İmkanlar ve sorunlar Ortaya çıkan imkanların bütünüyle bir toplum açısından kullanılıp kullanılamayacağı meselesi birçok şarta bağlıdır. Bu şartların başında, o toplumun ortaya çıkan değişim sürecini yönetebilecek siyasi kadrolara,ekonomik elitlere kısaca seçkin bir yönetici elite sahip olup olmaması gelmektedir.eğer ülke bu kadrolara sahipse o zaman sorun,bu kadroları demokratik bir sistem içerisinde fonksiyonlarını yerine getirmelerine dönüşecektir. Türkiye de siyasal sistemin demokratikleşme sorunlarıyla karşı karşıya bulunması, devlet içerisinde bulunan kurumlarla sivil toplum arasındaki ilişkilerin bir dengeye kavuşmada sorunlar yaşaması, içinde yaşanılan konjonktürün iyi değerlendirilememiş olmasının en önemli sebepleri arasındadır. www.sekeris.org.tr 3

başyazı Türkiye nin demokratikleşme meselesini daha çok demokrasiye inanmayan hatta demokrasi düşmanı bazı örgütlerin talepleriyle karıştırmamak lazım. Bilhassa son yirmi yıldır ülkemizi karşı karşıya bulunduğu terör sorunu demokratikleşme sürecinin önündeki en önemli engel olduğunu unutmamak gerekir. Terörü sadece yaratığı şiddetle döktüğü kanla, verdiği tahribatla ölçmek ve değerlendirmek eksik olacaktır. Bunun için terörün, esas olarak ülkenin siyasal yapısında dengesizliklere yol açtığını, siyasal bütünleşmeyi engelleyen bireysel hak ve özgürlüklerden, siyasal hak ve özgürlüklere kadar bir çok alanda özgürlüklerin kullanılmasına mani olan bir etki yarattığını asla gözden kaçırmamak gerekir. Bütün bunlara terörle mücadele ortamının yarattığı gerilimleri, negatif tutumları, kardeşlik duygularını zedeleyen tavırları eklediğimizde tablonun toplumsal bakımdan bir travma yarattığını görebiliriz. Bu noktada terörle mücadelenin oluşturduğu şiddet kültürünü siyasi olarak militarizmi beslediğini de hatırlatmak isterim. Bahsedilen bütün bu hususlar Türkiye nin demokratikleşmesinin önündeki engelleri oluşturmakla kalmaz aynı zamanda ülkenin bütünlüğüne zarar vermeye yönelik hareketlerin yaratabileceği sonuçların ne kadar tahripkâr olduğunu da gösterir. Ülkemizin güneydoğu bölgesinde yoğunlaşan terör hareketinin son zamanlarda giderek bir siyasi yapılanmaya yöneldiği ve hem milli devlet yapısına hem de ülkenin bütünlüğüne yönelik taleplere dönüştüğü görülmektedir. Ülkemiz tüm bu olumsuz gelişmelere demokrasisini güçlendirerek cevap vermelidir. Terör örgütlerinin ve terörden beslenen siyasal hareketlerin en fazla korktukları şey,onlarla yapılacak mücadelenin özgürlükleri genişleterek demokrasi içerisinde gerçekleştirilmesidir.unutulmamalıdır ki, özgürlükler ayrılıkçı taleplere adres oluşturan bölge halkının ülkeyle daha fazla entegre olmasına imkan hazırlayacak,demokrasi o insanların etnik kimliklerinin üstünde birey ve yurttaş olarak daha fazla yaşamalarına imkan verecektir. Türkiye nin etnik ayrışmadan bütünleşmeye yönelmesi özgürlük demokrasi ve kalkınma sarmalının kurulması ve güçlendirilmesiyle mümkündür. Sosyal sorunlar Türkiye nin uluslararası sistemde yaşanan değişmeler, siyasal süreçlerinde yaşanan sorunların yanı sıra, sosyal sorunlarının bütün imkanlara rağmen arttığı görülmektedir. Bu konuda üzerinde durmak istediğimiz meselelerin başında işsizlik gelmektedir.türkiye hızla değişim yaşarken ortaya çıkan işgücüne katılma eğiliminin gerisinde kalan istihdam yaratma çelişkisiyle kaşı karşıyadır.tarım çözülürken kentlerde yoğunlaşan işgücünün meydana getirdiği kentli işsizlik çözülemediği, kronik hale dönüştüğü durumlarda tam anlamıyla bir toplumsal felaketin kaynağı olabilir. İşsizliğin yarattığı sorunların ne kadar tahripkar olduğunu görmek için şu hususlara dikkat çekmek isterim; İşsiz insan öncelikle toplumla fonksiyonel olarak bağ kurma yeteneğini kaybetmeye başlayan insandır. Bu bağların zayıflaması ve kaybolması insanların sadece kişilik sorunları yaşamasına yol açmaz,toplumun güven duygusunu üretmesini de zedeler. İkinci önemli nokta, işsizliğin aile yapısı üzerindeki olumsuz etkisidir.işsiz insanlar sadece kendileri için değil aileleri içinde katkı yapma gücünü kaybeden dolayısıyla ailenin devamlılığına katkısı zayıflayan insanlardır. Üçüncü nokta, toplumsal açıdan işsiz bir meslek, bir beceri veya sadece bir emek potansiyelinin kullanılamaması heba edilmesi anlamına gelir. Yaşadığımız kriz sürecinde Türkiye deki işsizlik oranları resmi rakamlarda yüzde 15 in üzerine kadar tırmanmıştır. Yılsonu itibarıyla bu oranın yüzde 11 civarında gerçekleştiği tahmin edilmektedir.

Bütün bu oranlara ve resmi verilere ihtiyatla yaklaşmak gerekir. Tahmin edilen işsizlik seviyesi çok daha yukarılardadır. Bilindiği gibi, ülkemizde kayıt dışılık her alanda olduğu gibi işsizlik meselesinde de yaygındır. İnsanların büyük bir kısmı iş bulma ümidi taşımadığı için resmi kurumlara müracaat etmemekte dolayısıyla rakamlar içerisinde yer almamaktadırlar. Ülkemizdeki işsizlik sorununun bir boyutu işgücüne yeni katılanlarla ilgili olduğu halde diğer bir boyutu da işlerini kaybetmiş olanlarla ilgilidir. Sadece ekonomik kriz sürecinde yaklaşık 400 bin kişinin belli sürelerle veya süresiz olarak işini kaybettiğini hatırlatırsak bu boyutunun önemini daha iyi görebiliriz. Bir işte çalıştığı halde işini kaybedenler içinde özelleştirme dolayısıyla işinden olan işçilerin ayrı bir yeri vardır. Ülkemizde özelleştirme politikaları kamu kaynaklarının bir rant yağmasına dönüştürüldüğü için çalışanlar üzerinde bu uygulamaların ağır bir toplumsal maliyet yarattığını görmek gerekir. Biz şeker sanayinde bunu en ağır şartlarıyla yaşamış şeker işçileri bu konuda büyük mağduriyete uğramışlardır. Sektörümüzde uygulanan ve hale ısrarla devam ettirilmek istenen özelleştirme siyasetinin sadece işsizlik yaratmadığını aynı zamanda ülkemize katma değer kaybettirdiğini hepimiz biliyoruz. Ülkemizin işsizlikten sonra en önemli diğer sosyal sorunu, yoksulluktur. Bir kamu kuruluşu olan TÜİK in yaptığı son araştırma verilerine göre, yurdumuz insanlarının yüzde 18.08 i yoksulluk şartlarında yaşamaktadır. Yoksulluk sınırının 825TL gibi oldukça düşük tutulduğu dikkate alındığında dahi neredeyse ülkemizde yaşayan her beş kişiden birinin yoksul olduğu bir toplumsal durumla karşı karşıyayız demektir. Yoksulların sayısı 12 milyon 751bin iken, 339 bin kişinin ise açlık çektiği görülmektedir. Artan yoksulluğun yanı sıra tarım politikasında yapılan yanlışlar ile tarım alanları her geçen gün daralmaktadır. Nişasta Bazlı Şeker kotasının her yıl yüzde 50 oranında artırılması pancar şekeri üretimi üzerinde 120 bin tonluk daralmaya neden olmaktadır. Bu durum 210 bin dekar alanda pancar tarımı yapılamaması ve 300 bin ton besi hammaddesi olan küspenin ve 50 bin ton melasın yok olması demektir. Yaşanan daralma ile tarımsal istihdamda ise yaklaşık 20 bin tarım işçisi işsiz kalmakta ve milli ekonomide yaklaşık 300 milyon TL kayıp oluşmaktadır. Yaşanan bu tablo, bugün alınmak istenen önlemler teşvik paketleri ve artı istihdam sağlama politikaları ile çelişmektedir. Diğer yandan AB ye uyum aşamasında olan ülkemiz açısından AB reform sürecine bağlı olarak Şeker Rejimi Reformu gereği, 2015-2016 yıllarına kadar 21 olan şeker üreticisi ülke sayısının kademeli olarak 6 ya düşürülmesi hedeflenmektedir. Bu anlamda, çok yüksek bir şeker üretim potansiyeline sahip olan Türkiye; şeker pancarı tarımı ve endüstrisini en azından 2015 yılına kadar korumalı, desteklemeli ve geliştirmelidir. AB müzakereleri sürecinde tarım politikası gündeme alınarak ülkemizin pancar şekeri sektörü varlığının sürdürülmesi garanti altına alınmalıdır. Bu olanaklar sağlandığında Türkiye nin pancardan şeker üretiminde dünyanın yıldız ülkesi konumuna gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Şeker işçisinin her türlü fedakarlığa hazır olduğu bilinerek, sektörün pancar üreticisi, şeker işçisi ve devletin de içinde bulunduğu yeni bir modelin yaşaması sağlanmalıdır. Yukarıda ifade ettiğimiz imkânlarla, konjonktürün getirdikleri ile dünyanın içinde bulunduğu değişim dalgalarıyla yaşadığımız sosyal gerçeklik arasındaki çarpıklık açıkça ortadadır. Bu çelişki ülkemizin sorunları ve imkânları dengeli bir şekilde yönetemediğinin ya da bu konularda en azından yetersizliklerin yaşandığını göstermektedir. Biz sendikacılar, işçi hareketinin temsilcileri başta TÜRK-İŞ ve diğer konfederasyonlar, onlara bağlı sendikalar bu gerçeği dikkate alan bir strateji takip etmediğimizde sadece biz kaybetmeyiz, işçiler kaybetmez aynı zamanda Türkiye kaybeder gerçeğini asla unutmayalım. başyazı

içindekiler ŞEKER-İŞ SENDİKASI ADINA İMTİYAZ SAHİBİ İsa GÖK Genel Başkan Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hasan Basri GÜZEL gündem 14 > Şeker-İş Şube İdari ve Mali Sekreterler Toplantısı KKTC de... özel haber 17 > GDO lar Kıyamet Habercisi mi? gündem 20 > İsa Gök Türkiye de İş Sağlığı ve Güvenliği Artırılacak gündem 21 > TÜRK-İŞ Başkanı Mustafa Kumlu Türkiye Değişimde Önemli... Editör Önsel ÜNAL Yönetim Yeri Şeker-İş Sendikası Genel Merkezi Karanfil Sk. No: 59 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0.312 418 42 73-74 Faks: 0.312 425 92 58 www.sekeris.org.tr info@sekeris.org.tr Organizasyon ve Hazırlık Aren Tanıtım Hizmetleri Tic.Ltd. Şti. Dr. Mediha Eldem Sok. 38/15 Kızılay / ANKARA Tel: (0.312) 430 70 81 www.arentanitim.com.tr info@arentanitim.com.tr Baskı: Aydoğdu Ofset Matbaacılık Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti. İvedik Organize Sanayi Ağaç İşleri Sitesi 21. Cad. 598 Sk. No: 20 Yenimahalle/ANKARA Tel: 0.312 395 81 44 Faks: 0.312 395 81 45 www.aydogduofset.com aydogduofset@hotmail.com Baskı Tarihi: 31.01.2011 Yayın Türü: Yaygın süreli Ücretsiz Dağıtılmaktadır. (3 aylık dergi) Şeker-İş Dergisi Basın Meslek İlkelerine Uyar gündem Şeker-İş Şube Başkanları 10 > KKTC de Toplandı haber İsa Gök GDO lu Patates Şeker Pancarına Alternatif Olamaz < 22 gündem İsa Gök Küreselleşme Gelir Dağılımını Daha da Adaletsizleştirdi < 24 araştırma haber Çiftçi Arazisi İpotekle Yabancıların Eline Geçiyor < 25 nostalji İlk Toplu-İş Sözleşmemizde Üyelerimize Sağlanan İlginç İmkanlar < 26 nostaljik anı M. Sadık Şide den Bir Anı < 27 geçim Asgari Ücret Yüzleri Güldürmedi < 28

haber İsa Gök Sektör Üzerinde 36 > Oynanan Oyunları Bozmalıyız nostaljik araştırma Aralık 1985 de 59 Bin Lira Olan Gıda Harcamaları Tutarı Yüzde... < 30 nostalji Eski Devlet Büyüklerinin Şeker Fabrikaları Hakkındaki Duyguları < 34 gündem Türk Ekonomisine EMAF Dopingi < 37 köşe Verimlilik Kavramına Bakış < 42 basından dipnotlar < 46 içindekiler özel haber İklim Savaşları Gerçek mi Oluyor? < 38 32 > haber İsa Gök NBŞ Kotasının Artması Milli Ekonomiye Zarar Verir haber 50 > 2010 un Ardındaki Çalışma Hayatı haber 54 > Bu Şeker Katma Değer... 56 > şubelerden 58 > gündem 60 > Şeker-İş Pakistan ı Unutmadı... sağlık 62 > Sporculara Pancar Suyu Takviyesi şubelerimizin Yeni Başkanları 44 > Gündem İsa Gök Çocuklarınızı NBŞ li Ürünlerden Uzak Tutun

dünyadan kısa kısa kısa Çayın Şaşırtan Performansı Euromonitor un global çay pazarıyla ilgili raporu, geçen yıl içecek ürünlerinde çayın en iyi performans gösteren kategorilerden biri olduğunu gösterdi. Doğu Avrupa ise geçen yıl çay satışlarının en fazla olduğu bölge oldu. 2004-2009 arasında çay satışları yüzde 15,1 yıllık bileşik büyüme oranı ile 4 milyar Euro ya yükseldi. Batı Avrupa pazarındaysa yüzde 2 yıllık bileşik büyüme oranı ile 2004 ten itibaren durgun bir seyir izleyerek 2009 da 4,25 milyar Euro ya ulaşan pazarın birkaç yıl içinde Doğu Avrupa pazarının gerisinde kalacağı tahmin ediliyor. Euromonitor un global büyüme beklentilerine göre 2014 e kadar son beş yılda görülen büyümeden daha düşük bir büyüme olacağı tahmin ediliyor. 2004-2009 yılları arasında 14 milyar 630 milyon Euro dan 19,75 milyar Euro ya yükselen dünya çay satışlarının 2014 e kadar da 22,1 milyar Euro ya ulaşması bekleniyor. Euromonitor un çay sektöründe gelecekteki büyümeyi etkileyecek trendler arasında markalaşma, sağlık ve sağlıklı beslenmenin olacağını vurguladığı raporunda, Unilever in Lipton markasının global olarak en büyük marka olduğu da belirtildi. Sağlık Beyanlarında İbre 2012 yi Gösteriyor AB deki gıda ürünleriyle ilgili sağlık beyanlarının onaylanması en az iki yıl gecikecek. Avrupa Komisyonu bitkisel bileşenlerle ilgili olanlar dışındaki tüm sağlık beyanlarının onaylanması için resmi tarih olarak Haziran 2011 i vermişti. 27 Eylül de yayınlanan Avrupa Komisyonu bildirisinde Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu nun (EFSA) değerlendirmelerini 2011 yılı sonunda tamamlayacağı belirtildi. Konuyla ilgili tüm çalışmaların tamamlanmasının ardından Komisyonun gıda sağlık beyanlarıyla ilgili EFSA nın önerilerini kabul ya da reddedeceği son onayların 2012 de verilmesi bekleniyor. Komisyonun bildirisinde, gecikmenin 44.000 in üzerinde çok sayıda başvuru olmasından ve gıda üreticilerinin başvurularda gecikmelerinden kaynaklandığı belirtildi. 8 şeker-iş dergisi ocak 2011

Milenyum Hedef leri İçin Olası Bir Strateji Bilim adamları, zenginleştirilmiş sütün çocuklardaki ölüm, hastalık ve beslenme yetersizliğinin azaltılmasını hedefleyen Milenyum Gelişim Hedeflerinin başarılması için olası bir strateji sağlayabileceğini açıkladılar. ABD Johns Hopkins Üniversitesi ve Hindistan Annamalai Üniversitesinden bilim adamlarının zenginleştirilmiş süt ürünlerinin olası sağlık etkilerini değerlendirmeye aldıkları ve Hindistan New Delhi nin varoşlarında yürüttükleri Fonterra destekli araştırmaya göre, özellikle çinko ve demir gibi mikro besin ögeleri ile zenginleştirilmiş sütün, küçük çocuklardaki beslenme eksikliklerini azaltmak için etkili bir araç olabileceği öne sürüldü. Yaşları 1 ile 4 arasında değişen 633 çocuk arasında gerçekleştirilen çalışmada, zenginleştirilmiş ve kontrol örneği olan zenginleştirilmemiş süt içen iki grup oluşturuldu. Zenginleştirilmiş süt çinko, demir, selenyum, bakır, A vitamini ve C vitamini içeriyor. Çocuklara bir yıllık süre boyunca günde 3 porsiyon süt verildi ve sağlık parametrelerindeki ilerleme ölçüldü. Kontrol grubundakiler ile karşılaştırıldığında, zenginleştirilmiş süt ile beslenen çocuklarda belirgin bir kilo artışı ve boy uzaması tespit edildi. Aynı zamanda ortalama hemoglobin ve serum ferritin seviyelerinde de gelişme görüldü. Ve son olarak zenginleştirilmiş süt ile beslenen gruptaki çocuklarda demir eksikliği anemisi riski yüzde 88 azaldı. Mısır Şuruplu Şekerlere Dikkat ABD ve AB de kotaları kısıtlanan mısır şuruplu şekerlerin pankreas kanserine neden olduğu iddia edildi. Vatan gazetesinin haberine göre, AB ve ABD de kotaları kısıtlanan nişasta bazlı şekerlerin (mısır şurubu) pankreas kanserine neden olduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlandı. İstanbul Üniversitesi nden onkolog Yavuz Dizdar, bu konuda hazırladığı raporu Sağlık Bakanlığı na gönderdi. Gazozdan bisküviye, çikolatadan keke tatlı her yiyecekte mısır şurubu kullanılıyor. Raporda şekerleme, bisküvi ve çikolatalar ile pek çok gıda ürünlerinde kullanılan nişasta bazlı şekerlerin(nbş)(mısır şurubu) kansere davetiye çıkardığı vurgulanıyor ve bu ürünlerin kullanılmaması konusunda vatandaşlar uyarılıyor. Halk sağlığını tehdit eden tatlandırıcıların, yetişen yeni neslin geleceğini tehlikeye attığını kaydeden Dizdar, dünyada, sağlığa zararlı gerekçesiyle yasaklanan tatlandırıcıların, her yıl yüzde 50 oranında kota artışıyla Türkiye ye sokulduğu ifade ediliyor. dünyadan kısa kısa kısa www.sekeris.org.tr 9

gündem Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı Gök: Tek tip özelleştirme Türkiye şartlarına göre değil Şeker-İş Şube Başkanları KKTC de Toplandı... Gök, 1980 li yıllardan itibaren, dünya genelinde başlatılan özelleştirme uygulamalarının, her ülkeye uygulanabilecek tek tip özelleştirme yöntemi olmadığını söyledi. Şeker-İş Şube Başkanları, Başkanlar Kurulu toplantısında biraraya geldi. 13-19 Aralık 2010 tarihleri arasında Yavru Vatan Kıbrıs Mercure Otel de gerçekleştirilen ve Başkanlığını Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri ve Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ün yaptığı toplantıya Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ile Şube Başkanları katıldı. Şeker sektörünün özelleştirilmesi sürecinde Şeker-İş in uyguladığı strateji ve üstlendiği sorumluluk konusu çerçevesinde Genel Başkanımız İsa Gök, ülke gündemine ilişkin sorunlar ve şeker sektörü konusunda şube başkanlarına bilgi verdi. 1980 li yıllardan itibaren, dünya genelinde başlatılan özelleştirme uygulamalarının, her ülkeye uygulanabilecek tek tip özelleştirme yöntemi olmadığını iddia eden Gök, toplantı öncesi yaptığı konuşmasında kısa dönemde, bütçe açıklarını kapatmak için, devlete gelir sağlamayı hedefleyen, öncelikleri doğru belirlenmemiş bir şekilde özelleştirme yapılmasının, ekonomiye yarardan çok, zarar getireceğini söyledi. Uluslararası güç merkezlerinin terörü bir dış politika aracı olarak görüp, bölgesel ya da küresel çıkarlarını gerçekleştirmek ve hegemonya oluşturmak için kullandığını kaydeden Gök, Türkiye de bin yıllık kardeşliğimizi bozmaya çalışan, milletimizin zenginliği olan farklılıklarımızı bir ayrıştırma gerekçesi olarak gösterip milletimizi bölüp, kardeş kanı dökülmesine sebep olan terör örgütüne karşı dün olduğu gibi bugün de sendikamızın tavrı nettir diye konuştu. Gök, Türkiye nin meselelerini toplumsal, siyasal ve ekonomik meseleler olarak üç grupta topladı. Türkiye nin siyasi sorunlarının başında demokrasi meselesinin geldiğini ifade eden Gök, Bunun gerçekleşebilmesi için her şeyden önce devletin içinde yer alan bütün kurumların milletin iradesi ile şekillenen milli egemenlik fikrine saygı göstermeleri esası gereklidir. Bu kurumlar içerisinde ordunun, yargının kendi fonksiyonları ve görev alanları ile ilgili anayasal ve yasal ilkelere, demokrasinin ruhuna bağlı kalarak görevini yapmaları bir zorunluluktur. Bu konuda Türkiye nin yaşadığı sorunlar, 12 Eylül den bu yana ortaya çıkan çarpık ilişkilerin düzeltilmesi, askeri müdahale ve ara rejim baskılarını yaratan tortuların temizlenmesi, milletimizin geleceği ve demokrasimiz açısından önemli bir gelişme sayılmalıdır diye konuştu. 10 şeker-iş dergisi ocak 2011

Türkiye nin yaşadığı sorunlar, 12 Eylül den bu yana ortaya çıkan çarpık ilişkilerin düzeltilmesi, askeri müdahale ve ara rejim baskılarını yaratan tortuların temizlenmesi, milletimizin geleceği ve demokrasimiz açısından önemli bir gelişme sayılmalıdır Cari açık halen ülke ekonomisinin yumuşak karnı Sivil toplumun güçlenmesi ve gelişmesinin, devlet karşısında sosyal hak ve özgürlüklerin teminatını oluşturduğuna işaret eden Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, sivil toplumun gelişmesinin ancak örgütlenme hakkının kullanılması ile mümkün olacağını söyledi. Konuşmasında Türkiye nin ekonomik sorunlarına da değinen Gök, 2001 krizinden büyük bedeller ödeyerek çıkan Türkiye ekonomisinin dengesiz kurulmuş olan bankacılık ve finans kurumları ile mali piyasalar üzerinden krize yakalandığını hatırlattı. Gök, şunları söyledi: 2001 krizinden sonra bankalarla ilgili yapılan düzenlemeler disiplinli bir yapı yaratmış, 2008 krizinin Türkiye ekonomisinde derinleşmesi bu sebeple belli bir ölçüde engellenmiştir. Buna rağmen dışa dayalı büyüme ve cari açık sorunu ülke ekonomisinin zayıf karnı olarak halen mevcudiyetini korumaktadır. Bugün, yaşanan krizin bedelinin kimler tarafından ödendiği bütün çıplaklığıyla ortadadır. Sıcak para girişi ve ithalata dayalı büyüme, Türkiye nin üretim yapısını değiştirmeden ekonomik faaliyetleri genişleterek krizlere açık bir yapıyı sürdürmesine yol açmaktadır. Rakamlara kısaca baktığımız zaman bu politikaların yarattığı tabloyu daha net görebiliriz. 2002 yılında 129 milyar dolar olan Türkiye nin dış borcunun, 2009 yılının sonunda 273 milyar dolar seviyesine gelmiş olması oldukça düşündürücüdür. Yine 2003 yılında 8 milyar dolar olan cari açığın 2008 yılı sonunda 50 milyar dolara yaklaşması yanlışların sürdürülemez bir noktaya geldiğini göstermektedir. Türkiye nin ekonomik büyümesinin istihdam yaratmayan bir büyüme olduğunu, bunun da ithalata dayanan politika ile ilgisi bulunduğun altını çizen Gök, 2009 Ocak ayında yüzde 15.5 olan işsizlik oranının aynı yılın Şubat ayında yüzde 16.1 e kadar ulaştığını vurguladı. 2010 Ocak ayında bu oranın yüzde 14.5 olmasının Türkiye nin en büyük sorunun halen işsizlik olduğu görüşünü savunan Gök, bugün gelinen noktada işsizliğin halen yüzde 13 civarında olmasının da sorunun önemini koruduğunu gösterdiğini yineledi. Sosyal politikaların bir diğer probleminin, yoksulluk ve gelir dağılımı ile ilgili olduğuna dikkat çeken Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, uygulanan asgari ücret politikasının ülkemizin yoksulluk şartlarını belirleyen bir uygulama olduğunu ifade etti. Gök konuşmasına şöyle devam etti: Asgari ücretle çalışan insanların açlık sınırının altında yaşadığı Türk-İş in yaptığı araştırmalarla yıllardır gündem www.sekeris.org.tr 11

gündem belgelenmiş bulunmaktadır. Şimdi TÜİK in yaptığı araştırmalar da bu konuda Türk-İş i doğrulayacak noktaya gelmiştir. Kısaca şunu söyleyebilirim ki, Türkiye nin yaklaşık 700 milyar doları aşan milli gelirinin yüzde 45 ini nüfusun en zengin yüzde 20 lik aile grubu kontrol ederken, en yoksul yüzde 20 lik grup ise bu milli gelirden yüzde 6 civarında pay alanlardır. Asgari ücret uygulaması, sosyal harcamalar ve vergi politikaları devletin gelir dağılımına müdahale etme konusundaki en önemli araçlarıdır. Fakat bunlar gelir dağılımını düzeltmek için değil daha çok bu bozuk yapıyı sürdürmek için kullanılmaktadır. Şekerpancarının GSYH ya 2 milyar dolar katkısı var Türkiye de uygulanan geleneksel tarım politikalarının dünya ile karşılaştırıldığında, yetersiz ve eksik kaldığının altını çizen Gök, günümüzde ihracatın, tarım ürünlerinden daha çok sanayi ürünleriyle yapılmakta olduğuna değindi. Şekerpancarının sağladığı sosyal ve ekonomik katma değerle stratejik bir öneme sahip olduğuna vurgu yapan Gök, tarımsal hammadde ve sanayide kullanılan şeker pancarından şeker üretimi ile ülkemiz Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ya yaklaşık 2 milyar dolar civarında katma değer ve istihdam sağlandığını iddia etti. Yan sektörlerin gelişmesine önemli katkıları bulunan pancar şekeri üretimine yeterli ilginin gösterilmesi sağlanmalıdır. Devletimiz bu amaçla çiftçisine sahip çıkmalı, gerekli teşvik ve bilinçlendirmeyi sağlayabilmelidir diye konuşan Gök, 1980 li yıllardan itibaren, dünya genelinde başlatılan özelleştirme uygulamalarının, her ülkeye uygulanabilecek tek tip özelleştirme yöntemi olmadığını, söyledi. Gök konuşmasına şöyle devam etti: Kısa dönemde, bütçe açıklarını kapatmak için, devlete gelir sağlamayı hedefleyen, öncelikleri doğru belirlenmemiş bir şekilde özelleştirme yapılması, ekonomiye yarardan çok, zarar getirecektir. Nitekim, bu konular özelleştirmenin finansörlerinden olan Dünya Bankası uzmanlarınca hazırlanan ülke raporlarında da zaman zaman dile getirilen gerçeklerdir. Bildiğiniz üzere sendikamız Şeker-İş olarak, Türkşeker i 2000 yılında kapsama alan, bu ideali gerçekleştirmek için 2003 yılında yol haritası belirleyen ve günümüze kadar devam eden özelleştirme politikaları ile mücadele etmekteyiz. Genel Merkezimiz tarafından sendikamız görüş ve önerileri doğrultusunda tamamen bilimsel ve resmi verilere dayanan şeker sanayiinin mevcut durumunu, sorunlarını ve özelleştirmenin olası sonuçlarını aktaran pek çok rapor ve kitap hazırlanmıştır. Sektörümüzü yakından tanıyan siyasi iktidar ve muhalefete mensup milletvekillerimizin konuyla yakından ilgilenmeleri ve mücadeleye destek vermeleri sendikamızın gücüne güç katmıştır. Fabrikalarımızın bulunduğu illerimizde sektörümüzle ilişkili olarak pancar üreticileri, nakliyeciler, besiciler, yöre esnafı, sivil toplum kuruluşları, medya temsilcileri ve akademik çevrelerle yaptığımız bilgilendirme görüşmeleri sonucunda özelleş- 12 şeker-iş dergisi ocak 2011

misyon kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması ve portföy B grubu için yine aynı tarihte verdiği ihale şartları belgesinin iptali ve yürütmenin durdurulması kararları, bir kez daha haklılığımızı ortaya koymuştur. gündem Toplu İş Sözleşmesi Tasarı ve Teklif Paketi Hazırlığı Önümüzdeki dönemde Türk Şeker Fabrikaları ile Amasya, Kayseri, Konya Şeker Fabrikalarımız için 24. dönem, Kütahya Şeker fabrikamız için 4. dönem, Adapazarı Şeker Fabrikamız için yetki sorunu çözüldüğünde 1. dönem Toplu İş Sözleşmeleri bağıtlanacaktır. Bu Toplu İş Sözleşmelerimiz ile sektörümüzün devamını sağlayacak mücadelemiz de göz önünde bulundurularak üyelerimizin ücretleri ile geçici işçilerimizin çalışma sürelerinin daha iyi seviyelere yükseltilmesi hedeflenmektedir. Toplu İş Sözleşmeleri ile ilgili hazırlık çalışmaları sözleşmelerimize ilişkin anket formlarının hazırlanması ve şube başkanlıklarımıza gönderilmesi ile başlamıştır. Üyetirme konusunda geniş bir kamuoyu desteği sağlanmıştır. Bor, Ereğli, Ilgın Şeker Fabrikalarının ihale ilanı yayınlandığında, eğer bu fabrikalar satılırsa geriye kalan 18-20 fabrikanın yaşama şansı yok, buralar kapanmak zorunda kalacaktır. demiştik. 28 Kasım 2006 tarihinde Bor, Ereğli, Ilgın Şeker Fabrikaları nın ihalesi süresiz olarak iptal edildi. Portföy A grubunu oluşturan Kars, Erciş, Ağrı, Muş ve Erzurum Şeker Fabrikalarımızın ihale ilanı yayınlandığında, gerek yazılarımızda, gerekse internet sitemizde bu fabrikaların üretim maliyetleri yüksek, buralar sosyal amaçlı kurulmuş fabrikalardır. Bunlara alıcı çıkmaz dedik. 27 Kasım 2008 son teklif verme tarihine kadar fabrikalara hiç teklif gelmemesi üzerine ihale iptal edildi. Ardından yine aynı inançla Portföy C grubu fabrikalarının 11 Eylül 2009 tarihinde ihale ilanının yayınlanmasının ardından kaleme aldığımız sayısız yazılarımızda, özelleştirme gerçeği raporumuzda, pancar tarımı ve şeker sanayi kitabımızda, Başbakan a açık mektup başlıklı tüm kamuoyunu ayağa kaldıran gazete ilanlarında değindiğimiz ve bu mücadelelerin yapı taşlarını oluşturan; ülkemizde pancardan şeker üretiminin devamlılığının sağlanması, şeker üretiminde dışa bağımlılığın önüne geçilmesi, ülkemizin pazar haline gelmemesi yönündeki belirlediğimiz ilkeler Danıştay 13.Dairesi nin 15 Aralık 2009 tarihinde portföy C gurubu için verdiği ihale ilanı ve şartnamesi ile 12 Ocak 2010 tarihinde ihaleyi sonuçlandıran ihale kolerimiz tarafından doldurulan talep formları, şube başkanlıklarımızca şube görüşü haline dönüştürülerek Genel Merkezimize yollanmıştır. Genel merkezimize yollanan şube görüşleri toplu iş sözleşmelerimizdeki maddeler üzerinde şubelerimizin ayrı ayrı tekliflerinin yer aldığı kitapçık haline getirilerek, Başkanlar Kuruluna sunulmuştur. 24. dönem toplu iş sözleşmelerimiz için işverenlerimize sunulacak Tasarı ve teklif Paketini hazırlamak üzere toplanan başkanlar kurulumuz, toplu iş sözleşmemizdeki maddeler üzerinde dönem içerisindeki taleplerimizi ve yeni tekliflerimizi tek tek tartışarak 24. dönem Tasarı ve teklif paketimizi hazır hale getirmiştir. www.sekeris.org.tr 13

İsa Gök Yenilenebilir Enerjide Avrupa nın Lideri Olabiliriz gündem Şeker-İş Şube İdari ve Mali Sekreterler Toplantısı KKTC de Gerçekleştirildi Şeker-İş İdari ve Mali Sekreterler toplantısı Yavru Vatan KKTC de gerçekleştirildi. Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri ve Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, eğitim semineri öncesi yaptığı konuşmasında ülkemiz ve sanayimizin oldukça zor bir dönemden geçtiğini belirterek özellikle petrol ürünleri fiyatları konusundaki yüksek vergi yükü sonucu artan maliyetlerin tüketim yapan kesimi zor durumda bıraktığını kaydetti. Şeker-İş İdari ve Mali Sekreterlere hitap eden Gök, akaryakıt fiyatlarını aşağıya çekmenin sırrının özelleştirilmek istenen şeker fabrikalarında olduğunun altını çizdi. Gök, Biz özelleştirmelerle uğraşırken, dünya alternatif enerji kaynakları üzerinde çalışmaktadır. Dünya fosil yakıt rezervinin sınırlı olması, maliyeti ve çevreye verdiği zararları göz önünde bulundurulduğunda şeker pancarından üretilen biotenol yakıtı önemini her geçen gün daha da artırmaktadır. Dünyanın en büyük şeker üreticisi olan Brezilya ihracatını azaltarak ve şeker kamışından elde ettiği şekerlerin bir kısmından vazgeçerek biotenol üretimine geçmiştir diye konuştu. Brezilya nın ürettiği biotenolü Avrupa Birliği ülkelerinin çoğuna ihraç ettiğini hatırlatan Gök, bu ülkenin 2012 yılından itibaren de 70 den fazla biotenol üretim tesisinin açılmasını planladığını kaydetti. Gök şunları söyledi: Brezilya nın dışında Kolombiya ve Amerika Birleşik Devletleri nde, şeker kamışı ya da tahıllardan elde edilen etanolün kullanımı, hükümet programlarıyla teşvik edilmektedir. Öyle ki şeker üretiminde ön sıralarda olan ABD bile biotenol ihtiyacının yüzde 25 e yakınını Brezilya dan ithal ederken, Türkiye genel olarak enerjide yüzde 90 dışa bağımlı bir ülke konumundan çıkamamıştır. Türkiye nin enerjideki dışa bağımlılığını pancarla kıracağına inandığını vurgulayan Gök, bu siyasi kararın alınmasında geç kalınmaması gerektiğini hatırlattı. Bu yönde bir karar alınırsa Türkiye petrol ürünlerinde dışa bağımlı bir ülke konumundan hızla uzaklaşacaktır diye konuşan Gök, bu görevi yaşatmanın şeker pancarı üreticisi, çiftçisi ve devletin omuzlarında olduğunu söyledi. Gök şöyle devam etti: Bakınız, Fransa önce şeker fabrikalarını özelleştirmiş. Sonra kişilere kar amacıyla özelleştirmenin yapılmayacağını görmüş. Sonra aldığı bir kararla bu fabrikaları pancar üreticilerine devretmiş. ABD de ise şahısların tek bir fabrikası yok. Ülkemizde ise sektörün kurtuluşu pancar üreticisi, şeker işçisi ve devletin içinde olduğu yeni bir yapıyla mümkündür. Hızla değişen dünyaya sendikalar ve sanayinin de ayak uydurma zorunluluğu olduğunu ifade eden Gök, ülkenin kalkınması için herkese büyük görevler düştüğünü söyledi. Gök, şeker sektörüne ilişkin şu bilgileri verdi: 14 şeker-iş dergisi ocak 2011

Özelleştirme yol haritası uluslar arası kartele ihale edildi 600 yıl dünyaya hükmetmiş, Çanakkale Zaferi Destanını yazan şanlı bir neslin torunları olarak bu milleti şahlandırmalıyız. Kısa ömrümüzde bu coğrafyada yaşayan her hadiseyi çözmek gibi bir sorumluluğumuz var. Yakın geçmişte Kuzey Irak ta yapılan vahşeti ve bıraktığı izleri unutmamalıyız. Tek kutuplu dünya düzeninde neler yaşadığımızı iyi analiz etmek zorundayız. Neoliberal politikaların dünyayı ne hale getirdiğini hepimiz biliyoruz. Ülkemiz üzerinde oynanan oyunların bir başka boyutu şeker sektörü üzerinde de oynanmakta, bugün sanayi kadrolarındaki eksiklikten tutunuz, sanayideki teknik yenilenme ile ilgili problemlere, sanayide üretilen şekerin maliyetine kadar yığınla sıkıntılar yaşamaktayız. Bu problemlerin çözümü için sektörün mutlaka özelleştirme programından çıkartılması gerektiğini unutmamalıyız. Ne yazık ki, 1980 yılı sonrası yeni liberal politikaların bir gereği gibi basın yoluyla neler şırınga edilmişse sorgusuz bunları aldık, doğruluğunu kabul ettik. Bugün sanayimizin çökmemesi için gayret göstermemize rağmen çoğumuzun karamsar olduğunun bilincindeyiz. 2000 yılında şeker fabrikaları özelleştirme kapsamına alındığında Türkiye nin durumuna bakınız. O yıllar Türkiye büyük bir krizde. Ekonomisi çökmüş, ülkenin ayağa kalkması için sıkı para politikaları uygulanmış, IMF ye el açılmış. 2001 yılında ilk defa Şeker Kanunu çıkartıldı. NBŞ ile ilgili yeni söylemler girdi gündemimize. Türkiye bu kanunla NBŞ yi resmileştirmiş oldu. ABD, Kuzey Irak taki askerlerini kristal şekerle beslerken, Fransa gibi şeker üreten ülkeler NBŞ yi yasaklarken Türkiye de NBŞ kotaları yüzde 10-15 seviyesinde uygulamaya konuldu. Özelleştirme yol haritası uluslar arası kartele ihale edildi. Sektör bu şekliyle yaşamaz Sektördeki sıkıntılardan kurtuluşun yolunun bilgi sahibi olmaktan ve insanları bilgilendirmekten geçtiğini vurgulayan Gök, şeker fabrikalarının özelleştirilmemesi konusunda pancar üreticisi, taşıyıcısı, besicisi, yöre halkı ve tüm vatandaşlarmızın bilgilendirilmesi gerektiğine değindi. Gök şunları söyledi: AB, müzakere sürecinde Avrupa Birliği ülkeleri içinde 6 ülkenin şeker üretebileceğini diğer ülkelerin pancar üretimini terk etmelerini söylüyor. Türkiye nin pancar şekeri ve tarımla ilgili, Avrupa Birliği henüz bir sayfa açmadı ancak, içinde bulunduğumuz süreç, 2016 yılında Avrupa Birliği şeker rejimi hayata geçtiği zaman Türkiye nin şeker sektöründen çekilmesine doğru hızla yol almaktadır. Bir kere çalışanlarımızın neler kaybettiği ile ilgili değil, ülkemizin neler kaybedeceği ile ilgili kaygılarımızın olması gerekmektedir. Sektörün bu şekliyle yaşaması mümkün değildir. Devletin bu yönde bir tercihini yapması gerekmektedir. 2002 yılından bugüne şeker sektörü bütün olumsuzluklara rağmen kendi ayakları üzerinde durmaya çalışmaktadır. Ancak, şu bir gerçek ki mevcut Bakınız, Fransa önce şeker fabrikalarını özelleştirmiş. Sonra kişilere kar amacıyla özelleştirmenin yapılmayacağını görmüş. Sonra aldığı bir kararla bu fabrikaları pancar üreticilerine devretmiş. ABD de ise şahısların tek bir fabrikası yok. haliyle de uzun süre ayakta durması imkansızdır. Devlet, şeker sektörü üzerinde oynanan oyunlara tedbir almadığı taktirde zaten küresel güçlerin odağı halindeki şeker sektörü, pancar üreticisi ve kooperatifçilik olgusu ortadan kalkacaktır. Yarınları görebilmemiz açısından hepimizin gerçekleri iyi kavraması, dikkatli olması ve üzerimize düşen milli bilinç sorumluluğunu yerine getirmemiz gerekmektedir. Türkiye nin yönünün AB ne dönük olduğu unutulmamalıdır. Genç, dinamik yapısıyla Türkiye, çok yakın bir gelecekte mutlaka AB nin yıldız ülkesi olacaktır. Yeter ki kardeş kavgasını bir kenara bırakalım, birbirimizi anlamaya çalışalım. Kendimizi sorgulamalıyız Ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Gök, Cumhuriyetin 87. yılında ülkede sağ-sol ve Alevi-Sünni çatışmalarına yönelik kardeş kavgalarıyla sürekli kaos ortamının yaratılmak istendiğine dikkat çekti. Kürtler ve Türkler ayrı milletler olarak ayrıştırılmak isteniyor diye konuşan Gök, bütün olumsuzluklara rağmen insanların kendilerini sorgulamadığını iddia etti. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Bugün sürekli kardeş kavgalarıyla dünyaya hükmetmiş bir imparatorluğun mensupları olarak ülkenin birlik ve beraberliğine zarar verecek her hareket ülkemizde yaşandı. Zaman zaman çeşitli tezgahlar sergilendi. Ancak, kendimizi sorgulama gereği duymadık. Artık kardeş kavgaları ile ülkeyi oyalamayalım. Ben haklıyım kelimesini bir tarafa bırakıp, ülkemiz için neler yapabileceğimizi tartışalım. Eğer şiddet ve nefret duygularından kendimizi ayrıştırabilirsek birçok hadiseyi çözebileceğimiz kanaatini taşıyorum dedi. gündem www.sekeris.org.tr 15

gündem 16 şeker-iş dergisi ocak 2011

GDO lar Kıyamet Habercisi mi? Önsel ÜNAL Yasa değişikliği ile şimdiye kadar sadece dışarıdan satın alınabilen genetiği değiştirilmiş ürünlerin, artık Türkiye topraklarında üretileceği iddia ediliyor. Hatırlarsanız 2009 yılı Nisan ayında milletvekillerinden ve TÜBİTAK üyelerinden oluşan bir grup, ABD ye sessiz sedasız bir gezi düzenlemişti. Amerikan Tarım Bakanlığı sponsorluğunda gerçekleştirilen GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) ve Tohum Gezisi sonrasında, hepimizin sağlığını doğrudan etkilemesine rağmen fazla konuşulmayan üç yeni yasa tasarısı TBMM gündemine alınmıştı. Bu yasa tasarılarından sadece biri, yeni Tarım ve Gıda Bakanlığı kurulması teklifi medyada yer alırken, Türkiye de genetiği değiştirilen ürünlerin üretimine kapı açacak değişiklik teklifi gözlerden kaçırıldı. Yasa değişikliği ile şimdiye kadar sadece dışarıdan satın alınabilen genetiği değiştirilmiş ürünlerin, artık Türkiye topraklarında üretileceği iddia ediliyor. Bu yasa tasarısının ne anlama geldiğini tam olarak anlayabilmek için, Aktüel Dergisinin geçtiğimiz yıllarda yaptığı bir haberi hatırlatmakta fayda var. Dünya çapında Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO)ticareti yapan dev şirketlerin gizli amaçları arasında bazı ırkların yok edilmesi ve Ari Irk projesinin hayata geçirilmesinin bir parçası olduğunu savunan Alman asıllı Amerikalı araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl ın bu konudaki çok çarpıcı bilgilerini okumakta fayda var. Kıyamet tohum deposu Yeni Aktüel Dergisinin 29 Kasım- 5 Aralık 2007 tarihli 125. sayısında Kıyamet Kapısı başlığıyla kapak konusu olarak işlediği ve 26 Şubat 2008 de tamamlanacağını duyurduğu proje, tamamlandı. Norveç in kuzeyindeki Spitsbergen adasında Svalbard Küresel Tohum Deposu adı verilen o ambar, Mart 2008 itibariyle resmen faaliyete başlamış. Donmuş bir dağın 130 metre altına inşa edilen ambarda şu anda dünyanın dört bir yanından yaklaşık 3 milyon farklı tohumun özel ambalajlarda saklandığı iddia ediliyor. Kuzey Kutbu na 1100 kilometre uzaklıkta olan buzdağı ambarında bazı dayanıklı tohumlar 1000 yıl kadar bozulmadan kalabilecek. Her türlü nükleer saldırıya, patlamaya ve depreme dayanıklı olan bu tohum deposuna kıyamet tohum deposu da deniyor. Dünya üzerindeki tüm tohum çeşitlerini biraraya getirmeyi hedefleyen ambarın amacının, gelecekte dünyanın başına gelebilecek nükleer savaş, meteor düşmesi veya iklim değişimi gibi bir felaket durumunda, tohum çeşitliliğinin korunmasını sağlamak olduğu öne sürülüyor. Buraya kadar her şey gayet iyi niyetli görünüyor. Ancak Alman asıllı Amerikalı araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl ın bu proje ile ilgili dehşet verici şüpheleri var. Dünyayı genetikle ele geçirecekler Engdahl, tarım sektörünü ellerinde tutan GDO (genetiği değiştirilmiş organizma) devlerinin bizim bilmediğimiz bir özel haber Alman asıllı Amerikalı araştırmacıgazeteci F. William Engdahl ın istenmeyen ırkları kısırlaştırma planının ayrıntıları açıkladığı üprertici iddialarla şok olacaksınız! Alman asıllı Amerikalı araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl, tarım sektörünü elinde tutan GDO devlerinin insanlık için gerçek bir kıyamet yaratacağını söylüyor. www.sekeris.org.tr 17

özel haber şeyler bildiklerini düşünüyor. Spitsbergen in buzlaşmış kayalıklarının altında dünyayı ekonomik ve genetik olarak ele geçirme planlarının yattığını iddia eden Engdahl, teorisini ambar projesi finansörlerinin kimlikleri ve geçmişleri hakkında ayrıntılı hatırlatmalar yaparak ispatlıyor. Aktüel dergisi, ilk baskısı 2007 de yapılan, Nisan 2009 da Türkçe ye çevrilen Ölüm Tohumları/Kalıtımın Değiştirilmesinin Arkasındaki Karanlık Oyunlar adlı kitabın da yazarı olan Engdahl ile kıyamet muhafızları dediği finansörlerin kimlikleri, neler yaptıkları ve Svalbard Küresel Tohum Deposu üzerindeki hedefleri hakkında konuştu. Kıyamet muhafızları Öncelikle, bu ambarın Global Crop Diversity Trust (GCDT- Küresel Hasat Çeşitliliği Örgütü) aracılığıyla işletildiğini söylemeliyim. Nisan 2009 rakamlarına göre 123 milyon dolarlık bir finansmanları var. Roma da kurulan bu örgütün başında Kanadalı Margaret Catley- Carlson bulunuyor. 1998 e dek New York merkezli Nüfus Konseyi nin de (Population Council) başkanıydı. Bu konsey John D. Rockefeller ın nüfus popülasyonunu düşürmek amacıyla 1952 de kurduğu, aile planlaması adı altında gelişmekte olan ülkelerde kısırlaştırma çalışmaları yürüten bir konsey. Diğer GCDT üyeleri arasında Hollywood Dream Works Animation a başkanlık eden Lewis Coleman da var. Coleman, ABD nin en büyük Pentagon anlaşmalı askeri endüstri şirketi olan Northrup Grumman Corporation ın da kurul başkanıydı. Örgütün finansörleri Geçen yıl şirketin aktif yönetiminden çekilerek kurduğu Bill-Melinda Gates Vakfı aracılığıyla kendini Asya ve Afrika daki çiftçilere yardıma adayacağını beyan eden Microsoft un kurucusu Bill Gates! Dünyanın en büyük patentli GDO tohum ve tarım kimyasalları devi ABD li DuPont / Pioneer Hi-Bred! Yine bir ABD li GDO devi Monsanto! İsviçre menşeli GDO tohum ve tarım kimyasalları şirketi Syngenta! 1970 lerde 100 milyon dolarlık bir kaynakla Yeşil Devrim diye bilinen tohumda gen devrimini başlatan ve tarımsal değişim ile ideal genetik saflığı sağlama çalışmalarını yürütmek üzere dünyanın en büyük vakıflarından birini kuran petrol devi Rockefeller! ABD, İngiltere, Norveç, Almanya, İsviçre ve Kanada dan da devlet fonları aktarılıyor. Yani özetle, GDO tohumları az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere yayarak tarlalardan orijinal tohumların kökünü kazıyan şirketler, şimdi dünya üzerindeki tüm orijinal tohumları olası bir kıyamet günü için kutuplarda buzdan bir adaya saklıyor. Dünyanın pek çok ülkesinde zaten var olan tohum depolarına ne gibi bir felaket gelecektir ki, Svalbard a muhtaç kalınacaktır? Nükleer savaş, iklim değişimi veya meteor düşmesinin dışında bir felaketten mi söz ediyorsunuz? Evet, planlı bir felaketten söz ediyorum. Bunu anlamak için yalnızca 2003 Amerikan bombardımanından sonraki Irak a bakmak yeterli. Irak medeniyetlerin beşiği ve binlerce yıl önce buğday tarımının doğduğu yerdir. Ebu Garib de yüzlerce yılda geliştirilen buğday tohumu çeşitlerinin yer aldığı bir tohum bankası bulunuyordu. Amerikan bombardıma- 18 şeker-iş dergisi ocak 2011

nından sonra o tohum mahzeni tarihe karıştı. Artık kimse o tohumların nerede olduğunu bilmiyor. Düşünün, dünyadaki tüm tohum çeşitleri NATO destekli Svalbard da biraraya getirilip kontrol altına alındığında, dünyadaki diğer paha biçilmez tohum bankalarını savaşlar ve terörist eylemler ile yok etmek çok kolay olacak! Sonrasında da Monsanto ve DuPont gibi devler kendi GDO tohumlarını tüm dünya çiftçilerine tek elden sunabilecekler. Yani tüm tohum çeşitlerini ele geçirdikten sonra dünyanın diğer tohum bankalarını, tekel oluşturabilmek amacıyla yok edebilirler. Ari ırk yaratma projesi Peki tekel olma arzusunun temelinde yatan tek sebep ekonomik mi? Hayır. Bunu açıklamak için önce kıyamet muhafızlarının kimliklerinden ve geçmişte neler yaptıklarından biraz söz edelim. Rockefeller 1971 de Uluslararası Tarım Araştırmalarında Küresel Danışmanlık Grubu olan CGIAR ı kurdu. CGIAR, üçüncü dünya ülkelerinin bilim adamlarının ve agronomistlerinin (tarım uzmanı) modern tarım ürünü kavramlarında uzmanlaşmaları ve ABD de öğrendiklerini ülkelerine götürmeleri ile yakından ilgilendi. GDO lu Gen Devrimi nin yaygınlaşması için paha biçilmez bir etki şebekesi oluşturdular. CGIAR, daha etkin olabilmek için BM Gıda ve Tarım Örgütünü (FAO), BM İlerleme Programı nı ve Dünya Bankası nı da işin içine dâhil etti. Rockefeller Hitler in de finansörüydü Üstün ırk yaratma projesi tam olarak nasıl bir şey? Rockefeller Vakfının ve zengin finans kurumlarının 1920 lerden beri genetik olarak üstün ırk yaratmayı meşrulaştırmak için kullandıkları öjenik bilimi daha sonradan genetik mühendisliği olarak değiştirilmiştir. Hitler ve Naziler buna ari üstün ırk diyorlardı. Hitler in öjenik çalışmaları da bugün Svalbard a milyonlarca dolar akıtan Rockefeller Vakfı tarafından finanse edilmişti. Rockefeller Vakfı, Third Re-Ich s Kaiser VViIhelm Instilutcs nün ari ırk öjenik çalışmalarını finanse ediyordu. 2. Dünya Savasında ABD resmi olarak savaşa Hitler Almanya sının karsısında olarak girerken, Rockefeller Standard Oil Group, illegal olarak Alman Luftvvaffe ve VVehrmacht birliklerine petrol nakline devam etti. Bununla ilgili ABD Senato araştırması da yapıldı. Rockefeller Vakfı insanı gen dizilimlerine indirgemeye çalışan sözde moleküler biyoloji bilimini yaratmıştı ve sonunda insan özelliklerini istenen şekilde değiştirmeyi amaçlıyorlardı. Hitler in Ojenikçi bilim adamları 2. Dünya Savasından sonra sessizce ABD ye götürülmüş ve Çeşitli yaşam formlarının genetik olarak tasarlanması konusunda ilk adımları atmışlardır. 20 yıllık kısırlaştırma projesi Örnekler üzerinden gidelim. Küçük bir Kaliforniya biyoteknoloji şirketi olan Epicyte, genetik mühendisliği marifetiyle, yendiğinde erkeği kısırlaştıran bir mısır geliştirdiklerini açıkladı. Epicyte, Svalbard ın iki sponsoru olan DuPont ve Syngenta ile teknolojilerini yaymak için ortaklık kurmuştu. Çok ilginçtir ki Epicyte, genetiği değiştirilmiş sperm öldürücülü mısırı ABD Tarım Bakanlığfndan (USDA) aldığı araştırma fonuyla geliştirmişti. Bir başka örnek 1990 larda BM Dün ya Sağlık örgütü, Nikaragua, Meksika ve Filipinler de 15 ila 45 yaşları arasındaki milyonlarca kadının tetanoza karşı aşılanması için bir kampanya başlattı. Erkekler de tetanoz olabilirdi ama aşı erkeklere yapılmadı. Bu şüphe uyandırıcı durumdan ötürü Katolik bir kilise organizasyonu olan Comite Pro Vida de Mexico (Meksika Yaşam Komitesi) aşıları test ettirdi. Test sonuçları ile, Dünya Sağlık örgütü nün (WHO) yalnızca çocuk doğuracak yaştaki kadınlara dağıttığı aşıların Chorionic Gonadotrophin (hcg) içerdiği ortaya çıktı. Doğal bir hormon olan hcg, tetanoz toksoid taşıyıcılarıyla birleştiğinde kadınların hamile kalmasını engelleyen antikorları üretiyordu. Daha sonradan ortaya çıktı ki Rockefeller Vakfı, Rockefeller Nüfus Konseyi, Dünya Bankası ve ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri, Dünya Sağlık örgütü (WHO) için tetanoz taşıyıcı bir kısırlaştırma aşısı üretmek için 1972 de 20 yıllık bir proje başlatmışlardı. Ayrıca Svalbard Kıyamet Tohum Deposu nun ev sahibi Norveç hükümeti kısırlaştırıcı aşının üretilmesi için 41 milyon dolar bağış yapmıştı! Hibrid tohumlarla tekel tuzağı Rockefeller in gelişmekte olan ülkelerde yürüttüğü Yeşil Devrim çalışmalarına bu açıdan bakınca korkunç görünüyor. Rockefeller Vakfı 1946 da sadece adı yeşil olan Yeşil Devrim i başlattı. Neydi Yeşil Devrim? 60 larda Rockefeller in çalıştığı Meksika, Hindistan gibi ülkelerde daha çok ürün veren ıslah edilmiş tohum çeşitleriyle açlık sorununu büyük ölçüde çözmeyi vaat ediyordu. Yıllar sonra. Yeşil Devrim in aslında Rockefeller ailesinin ileride tekelleştirebilecekleri bir tarım politikası geliştirme planı olduğu ortaya çıktı tıpkı yarım yüzyıl önce petrol endüstrisi işinde yaptıkları gibi. özel haber www.sekeris.org.tr 19

Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök: gündem Türkiye de İş Sağlığı ve Güvenliği Artırılacak Türkiye de iş sağlığı ve güvenliği bilincinin artırılması için harekete geçildi. Türk İş Konfederasyonu ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi (ÇASGEM) tarafından iş sağlığı ve güvenliği bilincinin geliştirilmesi amacıyla düzenlenen eğitim seminerlerinin ilki Çorum da gerçekleştirildi. Türkiye de iş sağlığı ve güvenliği bilincinin artırılması için harekete geçildi. Çorum un yanı sıra Antalya, Bursa, Kırklareli, Konya, Elazığ, Erzurum, Kayseri, Adana ve İzmir de de düzenlenecek olan seminerlerde 700 işçinin bilgilendirilmesi amaçlanıyor. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı ve Türk İş Sendikası Genel Eğitim Sekreteri İsa Gök, Uluslararası Çalışma Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Birliği (AB) çalışma belgelerinde çalışana değer verilmesi, çalışma hayatının çalışma çevresiyle birlikte insancıl hale getirilmesi ve yaşam kalitesinin yükseltilmesinin temel amaçlar arasında yer aldığını söyledi. Türkiye de meydana gelen iş kazalarında ve ölümlerinde artış olduğuna dikkat çeken Gök, Günümüzde özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma, esnek çalışma biçimleri sağlıksız ve güvenliksiz bir çalışma hayatını işçilerimize dayatmaktadır. Türkiye de kayıt dışı ekonominin varolduğu bir yapıda sosyal güvenlik haklarına uyulmamakta, var olan haklar da geriletmeye çalışılmakta, sigortasız ve kaçak işçi çalıştırma her geçen gün anmaktadır dedi. Kayıt dışı istihdam iş kazalarını arttırdı Ülkede iş sağlığı ve güvenliği tablosunun olumsuz olmasının bu alanda ciddi önlemlerin alınmamasından kaynaklandığını dile getiren Gök, ülkedeki kayıt dışı örgütsüzlüğün iş kazalarını ürkütücü boyutlara taşıdığına dikkat çekti. İş kazalarının yüzde 62 sinin işyeri büyüklüğünün 50 nin altında işçi çalıştıran işyerlerinde olmasının dikkat çekici olduğuna işaret eden Gök, iş kazalarında dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alan Türkiye nin meslek hastalıklarında ise son sıralarda bulunduğunu kaydetti. Gök, İş sağlığı ve güvenliği alanında ülkemizin ihtiyaç duyduğu politikaların belirlenmesi, uygun stratejilerin uygulanması, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi çalışanlar için sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının oluşturulması için sosyal tarafların iş sağlığı ve güvenliğinin tüm süreçlerine katılımları gerekmektedir diye konuştu. Çorum un yanı sıra Antalya, Bursa, Kırklareli, Konya, Elazığ, Erzurum, Kayseri, Adana ve İzmir de de düzenlenecek olan seminerlerde 700 işçinin bilgilendirilmesi amaçlanıyor. Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Toplantısında düzenlenen seminere Türk-İş Eğitim Uzmanı Özcan Karabulut, Türk-İş Samsun 6. Bölge Temsilcisi İsmail Ekşioğlu, ÇASGEM Yayın ve Dokümantasyon Şubesi Sorumlusu Ziya Mert, ÇASGEM araştırmacısı Dr. Bülent Piyal, İşKur İl Müdürü Zafer Eyvaz, Türk-İş Çorum İl Temsilcisi Sefer Kahraman ile sendika üyeleri katıldı. 20 şeker-iş dergisi ocak 2011