Hipnoz ile ilgili olarak hemen hemen herkesin bir fikri vardır. Ve bu fikir genellikle filmlerden öğrenilen birisine adam öldürtmek, hırsızlık yaptırmak gibi genelde olumsuz örneklerden oluşmaktadır. Peki, gerçekte durum bu mudur? Hipnotize olmuş birisine gerçekten her istenilen şey yaptırılabilir mi? Tabi bunlardan önce bakalım hipnoz nedir, ne değildir? Hipnoz durumu nedir? H İ P N O Z NE DEĞİLDİR? NEDİR? Uyku Uyanık bir durum Bilinçsiz bir durum Rahatlama durumu Aldanma Hayalinizde canlandırma 1 / 5
Zayıf zihinlilik Zihin alıştırması Kişisel Kontrolü kaybetme Bilinç dışınızla uyum Gerçek kontrolün sergilenmesi Yukarıdaki tablo, hipnozla ilgili olarak ne olup, ne olmadığı hakkında kısa bir bilgi vermektedir. Yani toplum içerisinde hep konuşulagelen, aklımı kaybedecek miyim, kontrolsüz mü olacağım, acaba ne olacak? gibi sorulara cevap olabilir. Çok kesin olarak söyleyebiliriz ki, hipnoz, bir bilinç kaybı, zayıflık ve kontrolü kaybetme değildir. Bunun yanında bilinçaltı zihin ile iletişimin bir gevşeme ve rahatlama hali olduğunu da söyleyebiliriz. Hipnoz, kelime kökeni olarak eski Yunan mitolojisinde Uyku Tanrısı olarak geçmektedir. Zaten bu kökten geldiği için, hipnoz halindeki bir insan dışarıdan bakıldığında uyuyormuş gibi gözüktüğünden uyku ile özdeşleştirilmektedir. Aslında yıllardır hipnoz ve öğrenme ilişkisi üzerine uygulamalı çalışmalar yapan birisi olarak bana bazen hipnoz nedir? diye sorduklarında şöyle yanıtlar veriyorum: Düşünün ki, televizyon karşısında tuttuğunuz takımın maçını seyrediyorsunuz ya da çok sevdiğiniz diziyi izlerken halinizi Nasıl bir ruh halindesiniz? Neler hissediyorsunuz? Nasıl bir konsantrasyon halindesiniz? Etrafınızda olan bitenlerin ne kadar farkındasınız? Otobanda araba sürerken süreklilik gösteren otoyol çizgilerinin yarattığı etkiyi düşünelim. Böyle dediğimde hemen insanlar şunu söylüyor: Tamam da hipnoz nedir, nasıl oluyor? Bakıyorum ki olmayacak, o zaman şu örneği veriyorum: Öldünüz ve sizi mezara koydular. Melekler gelip parmaklarını şıklattılar ve kafanızı tahtaya vurdunuz. Sonra melekler size dedi ki: Şimdi uyanabilirsin Dediğimde insanlar haa! diye anladıklarını beyan eden bir ifadeyle karşılık veriyorlar. Artık ne anlıyorlar, onu tam kestiremiyorum. Aslında hipnoz, bir uyku hali değil, tam tersine, duyuların ve duyguların daha bir keskin hale gelmesidir. 2 / 5
İnsanlar hipnozu ezoterik ve mistik bir şey olarak düşünürler ama asla öyle değildir. Hipnoz sadece dikkatin odaklandığı, gereksiz düşüncelerin ve sorgulamaların o an için askıya alındığı kişinin kendisini telkine açık hale getirdiği özel bir zihinsel durumdur. Hipnoz, aslında trans durumunu başlatmak için bir yoldur. Ve biraz önce söylediğim gibi, bizler gün içerisinde bir çok kez trans durumuna gireriz; TV hipnozu, otoyol hipnozu gibi... Hatta ve hatta âşık olmak bile bir trans durumudur. Çünkü âşık olduğunuz anda, sadece bir kişiye ve bir duruma odaklanmış, diğer bütün duygu ve düşünceleri askıya almışsınızdır. Hatta ve hatta, kişi için zaman ve mekân kavramı bile özel bir hal almıştır. Hipnoz, dediğimiz gibi trans için bir araçtır. Peki trans ne içindir? Yani ne işe yarar? Trans durumu, kişiyi verilecek olan telkinleri kabul edebilir duruma getirmek içindir. Telkin ise, bir düşüncenin, özellikle de bir iddia veya tavsiyenin dolaylı veya korumalı bir şekilde verilmesidir. Telkin, genellikle sadece bir düşüncedir. Bu düşünce makul görünür ve gerçeklik havası verilerek takdim edilir. Placebo ve Hipnoz Biz artık çok net biliyoruz ki, insan beynine herhangi bir uyaran geldiğinde, beyinde bazı bölgeler uyarılmakta ve bazı bölgeler bu uyaranlara bağlı olarak parlamaktadır. Ve bu da nöron ağlarında bir elektrik akımı olarak gözlemlenmektedir. Montreal Üniversitesi ndeki bir araştırmada, kişilere bir resme bakmaları isteniyor ilk önce Siyah ve beyaz karelerden oluşan bir resim bu. Sonra gözlerini kapatıp bu resmi tamamıyla renklendirmeleri isteniyor. Ve bu arada beynin aktivitesi ölçülüyor. Placebo da benzer uygulamalar yapıldıktan sonra beyin aktiviteleri inceleniyor. Ve sonuç olarak bir kişiye gözlerini kapatıp telkinlerle bir şey yapması istendiğinde, beynin ön tarafında bir parlama olduğu gözlemlenirken, placebo ile yapılan çalışmada beynin daha arka kısmında parlamalar olduğu gözlemlenmiştir. Dolayısıyla kişi canlandırma yaparken, beyin çok farklı bir yol izlemektedir. Bu araştırma özellikle hipnozun placebo ile aynı mekanizma olduğunu söyleyenlerin teorilerini çürütmek için yapılmış bir çalışma. Gerçeklik nerede? 3 / 5
Çok kadim dönemlerden beri filozofların sorduğu, felsefi ekollerin ve daha sonra psikoloji ekollerinin dayandığı temel soru şu: İnsan, gerçekliği zihninden mi oluşturuyor yoksa dışarıda bir gerçeklik var mıdır? Yani dışarıdaki gerçeklik mi kendisine bize dayatır? Tabi ki bizim bu gibi kadim sorulara bir çırpıda cevap vermemiz mümkün değildir. Ancak insan beyni ile ilgili rakamsal bir veriyi paylaşmak istiyorum. İnsan beyni, bir günde 400 milyar veri işlerken, bizler sadece bu verilerin 2000 kadarının farkında oluruz ve bu farkında olduklarımız da, vücut, çevre ve zamanla ilgili olanlardır. Şimdi buradaki kritik nokta şu; 400 milyar veri ile 2000 veri arasındaki boşluk çok büyük ve bu boşluk nasıl doluyor veyahut doluyor mu?işte bu boşluğa ben İnsan zihninin yitik hazinesi adını veriyorum. Beynimiz, 400 milyar veriyi alıyor fakat biz bunları bütünleştiremediğimiz için anlamlı bir bütünlük oluşmuyor. Ya da gerekli nöronal bağlar kurulamıyor veyahut bu bağlar kullanılmaya kullanılmaya kopmaya başlıyor. Duygu ve düşüncelerin kara delikleri 400 milyar ile 2000 arasındaki bu büyük boşluk, insan zihninin kendi içinde bir gerçeklik oluşturmasına sebep olabiliyor. Bu duruma ise Duygu ve düşüncelerin kara delikleri diyorum. Mesela zihnimizin duygusal tansiyonunu çok yükselttiğimiz anda, düşünce tarafı çekinik kalacak ve belki de yanlış karar vereceğiz. İşte bu, o duygunun oluşturduğu bir kara delik olarak etrafındaki her şeyi yutarak büyümeye devam ediyor ve bir süre sonra kişiyi esir alacak duruma geliyor. Aynı şey, tersi durum için de geçerlidir. Biz bir duygu veya düşünce durumu içine girdiğimiz anda beynimiz hemen nöronal bir bağ kurma çabası içine girmekte ya da var olan eski bağı aktif hale getirmeye çalışmaktadır. Fakat her zaman olmayabilir bu bağlar, veyahut doğru olmayabilir. Örneğin aşk duygusu ile ilgili olarak, beyinde mutlak surette kurulmuş bir nöronal bağ vardır. Fakat bu bağ, bir kişiyi çağrıştırıp, olumsuz duyguların da tetiklemesiyle öfke ve kızgınlık duyguları olarak dışa vurmaktadır. Daha basit anlatımla söyleyecek olursak, 400 milyar ile 2000 arasındaki boşluğu, zihin kendince doldurmaktadır. Ve her bir duygu ve düşünce etrafında kara delikler oluşturmaya başlayacaktır. Fakat az öncede bahsettiğimiz verilerin ancak çevre, vücut ve zaman ile ilgili olanlarının farkında oluruz. İşte bu 2000 birimlik veri ise bizi sadece Mümkün olduğunu düşündüğümüz şeyleri görürüz noktasına getirir. 4 / 5
Aykut Karahan www.gencgelisim.com 5 / 5