Ön Kuluçka Nedir? Ardından Ne Gelir?



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

SUPERNOVA BOY OYUN TASARIM BELGESİ MURAT DALKILIÇ


:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

OYUN GELİŞTİRME AŞAMALARI-I

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Yetersiz Şifre Politikasının Sonuçları

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

Hashtag ile ilgili bilmeniz gereken herşey Ne zaman hashtag yapmalıyım, nasıl hashtag oluşturmalıyım? HASHTAG KULLANIM REHBERİ

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

eralp tarafından yazıldı. Cumartesi, 19 Şubat :51 - Son Güncelleme Cumartesi, 19 Şubat :11

Digital Age. Yeni Nesil Mutluluk Araştırması. Nisan, ZENNA Digital Age Yeni Nesil Mutluluk Araştırması Nisan, 2017

Bunların takibini kolaylaştırmak için tüm haberlerin tek bir noktada eksiksiz ve güncel şekilde bir araya getirilmesi gerekiyordu.


BTÖ 716 Eğitsel Bilgisayar Oyunları Tasarımı Yahya İLTÜZER Tasarım Belgesi Snowball

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (19 Aralık Şubat 2017)

L Oréal in Dijital Dönüşümü

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Rutinler temamız kapsamında sabah sporu yaptık, grup sohbetleri ile paylaşımlarda bulunduk. Sabah sporunda reçel yaptık, hayali reçellerimizi

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

TEST: Nasıl Daha Verimli Öğrendiğinizi Biliyor musunuz?

============================================================================

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

2000 li yıllardan itibaren teknolojinin hızlı gelişiminden belki de en büyük payı alan akıllı telefon ve tabletler gibi kablosuz iletişim olanağı

ŞKULU BİR ATMOSFERDE HIZLI REFLEKSLERİN OYUNU OYUNCU - 6 YAŞ VE ÜZE

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç


ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

AFİLLİ EĞİTİM REHBERİ- Copyright By Alia RİOR

Kasım/Aralık fındığın başkenti. kirazın anavatanı

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz?

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

Mobil Pazarlama Stratejiniz İçin Çevrimiçi Video Neden Olmazsa Olmaz?

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Video Reklamcılığında, Daha Uzun Videolar Daha Güçlü Videolar mıdır?

Jamie Foxx J

Samsun Çocuk Hizmetleri İ l Koordinasyon Sekretarya Birimi

Yrd. Doç. Dr. Gökçe BECİT İŞÇİTÜRK. Gökçe BECİT İŞÇİTÜRK 1

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI 2. DÖNEM YAZ OKULU EĞİTİM PROGRAMI

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Neden Daha Fazla Satın Alalım?

Kızlarla Konuşma Sırları KENDİNİ DEĞİŞTİRMEYE HAZIR MISIN?

Çalınan Laptopuzunun Peşini Bırakmayın!..

Asiston Hizmetleri Bilgilendirme Kitapçığı

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

01-05 MAYIS OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR OKULA GETİRECEKLERİMİZ. PAZARTESİ Emek ve Dayanışma Günü dolayısı ile okulumuz 1 gün tatil edilmiştir.

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz.

Özel gereksinimli çocuklar

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

SINIF İÇİ ETKİNLİKLER

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

SANAL GERÇEKLİK. Reklamcılık için ne ifade ediyor? Kaynak: thinkwithgoogle

ÖZEL ÜSKÜDAR SEV İLKÖĞRETİM OKULU

Zayıflarken Yapılan 5 Hata ve Çözümleri

2KiloMavi de. Misafir Yazarlık. Eylül kilomavi.wordpress.com

FireBug eklentisini eklentiyi yazan sitesinden veya FireFox un eklentiler indirebilirsiniz.

Two Fighter To Fight

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya

Türkiye ye Yönelik Beklentiler Olumsuz Olamaz

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Chapter 15. Getting the Gameplay Working. T. Kıvanç Bayraktaroğlu

Forex Ek Kazanç Sistemi

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

KİŞİSEL "GÜÇ KİTABINIZ" Güçlenin!

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy,

Windows 7 Format Atma ve Kurulumu (Resimli Anlatım)

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:


2. En başarılı olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri? 3. En başarısız olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri?...


Sanal Antrenör düğmesine basıp tüm bu işleri senin için özel antrenörümüzün yapmasını da sağlayabilirsin!

Littlest Pet Shop Açıklamalar

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR?

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Kaynaklarımız Üç Kumbara

Bilgi ve İletişim Teknolojileri

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

ÖZEL ASÇAY ANAOKULU SİHİRLİ ELLER SINIFI HAFTALIK BÜLTENİ

Eğitimde Bilişim Teknolojilerinin Yeri Ve Önemi

ÇOKLU ZEKA ÖZELLİKLERİ

Aşağıdaki 5 cümlenin hepsine evet demiyorsanız, bu pdf dosyasını incelemek için gereken 3 dakikayı ayırmasanız da olur

Not: Bu yazımızın video versiyonunu aşağıdan izleyebilirsiniz. Ya da okumaya devam edebilirsiniz

HAZIRLAYANLAR 4D SINIFINDAN DENİZ ARIKAN SELİN YAĞMUR ÇAKMAK DOĞA SU TOPRAK ASU LAL ÖCALAN ŞİMAL ÖZER. Danışman Öğretmen Aslı Çakır

Bir Hayalim Var. Eģlenceli/Yaratıcı Ögrenci Aktiviteleri ve Piknik Organizasyonu.

Transkript:

ATOM, yani Animasyon Teknolojileri ve Oyun Geliştirme Merkezi, ODTÜ Teknokent tarafından 2008 yılında kendi bünyesinde kurulmuş olan bir ön-kuluçka merkezi. ATOM a oyun geliştirme ve animasyon alanlarında faaliyet gösteren ekipler başvurabiliyor. Bu başvurular arasından seçilen geliştiriciler merkeze kabul ediliyor ve bir yıllık destek programına da başlamış oluyor. ATOM olarak merkezdeki geliştiricilere çeşitli destekler sunuyoruz. Bunlardan en önemlisi ekiplerimizin bir arada çalıştığı ortak ofis alanı. Açık ofis modelindeki alanda tüm ekipler hem kendi projeleri üzerine çalışıyor, hem de diğer ekiplerle aktif iletişimde kalarak farklı deneyimlere de tanıklık edebiliyor. Fiziksel ve teknik altyapı, donanım ve yazılım, iş modeli desteği, üniversite-sanayi işbirliği gibi desteklerimizi sürdürmenin yanısıra, sektörde faaliyet gösteren uzmanların ATOM daki geliştiricilerle iletişimini sağlamayı çok önemsiyoruz. Çeşitli etkinliklerimizde farklı rollerdeki geliştiricilerin ATOM içinde ve dışındaki geliştiricilere deneyimlerini aktarmasına imkan sunarken, merkezdeki ekiplerin ihtiyaçlarını takip ederek mentor desteği sağlamaya devam ediyoruz. Ön Kuluçka Nedir? Ardından Ne Gelir? Ön-kuluçka tanımı yaygın olarak bilinmese de çok önemli bir tanım. Çünkü ATOM a şirketler değil, henüz şirketleşmemiş olan ekipler alınıyor. Yeni kurulan şirketlerde büyük oranda görülen problemlerin başında, iş modeli ve iş planı sü- 1

reçlerinde yaşanan deneyimsizliğin şirket kapanmaları ile sonuçlanması geliyor. Bu durum, ekiplerin henüz vizyonunu ve ürün odağını belirlemeden şirket yönetimi süreçlerinde boğulmasından kaynaklanabiliyor. Teknoloji odaklı iş fikirlerinin yenilikçi çalışmalarını destekleyen kuluçka yapıları, belli seviyeye gelmiş şirketlerin daha hızlı ilerlemesini ve hedeflerine ulaşmasını sağlar. Ancak, bir şirket henüz Ar-Ge yapısını tanımlayamamışsa ve iş yönetimini şekillendirememişse malesef gelir elde etmeye başlamadan önce kapanma riskiyle karşı karşıya kalabiliyor. Ön-kuluçka mantığı, ekiplerin yaratıcı ve yenilikçi fikirlerine odaklanmalarını ve aynı süreçte iş modellerini de oluşturmalarını sağlıyor. Dolayısıyla, şirketleşme sürecine girmeden önce ekibin iflas etme riskinden uzak kalmasını, bu süreçte gerekli donanımı kazanarak sektöre avantajlı şekilde girmesi sağlanmış oluyor. ATOM, dünyada sadece oyun ve animasyon geliştirme süreçlerine odaklı olarak kurulan ilk ön-kuluçka merkezi. Şimdiye kadar atılan adımlar, alınan sonuçlar ve kaydedilen ilerleme, yurt dışında iletişimde olduğumuz sektör temsilcileri tarafından da büyük ilgiyle takip ediliyor. Umu- yorum ki sektöre destek olma hedefinde kararlı olan merkezimizle gurur duymaya ve her yıl modelimizi bir adım daha ileri taşımaya devam edeceğiz. Nice Yıllara! ATOM beş yılını tamamladı, altıncı yaşından gün alıyor. Bu sürede Türkiye de faaliyet gösteren geliştiricilerin sayısının, desteğinin ve ilgisinin artmış olması, merkezin sektördeki rolünü de gün geçtikçe daha önemli yerlere taşıyor. Şimdiye kadar toplamda 120 üzerinde geliştirici, 35 üzerinde ekip ATOM süreçlerine ka- 2

bul edildi. Bu ekiplere ek olarak, toplamda 1000 kişi üzerinde katılımcı da ATOM etkinliklerinden faydalandı. ATOM dan çıkan ekipler arasından 9 ekibin şirketleşerek sektörde faaliyetlerini devam ettiriyor olması, ATOM ekiplerinde deneyim kazanan arkadaşlarımızın sektörün önde gelen stüdyolarında çalışan önemli geliştiriciler haline gelmesi bizleri çok mutlu ediyor. 20 milyonun üzerinde oyuncuya ulaşan, oyunu sektöre çıktığı ilk gün ABD sıralamalarına girmeyi başaran, projesine ve şirketine yatırım alan, farklı geliştirme anlayışlarını denerken edindiği bilgileri diğer ekiplerle paylaşmayı önemseyen ATOM ekipleri, yerel geliştirme kültürünü de önemli ölçüde etkiliyor. Bizim için sektörle iletişimimizi aktif tutmak çok önemli. Sadece merkezimizdeki geliştiricilerle değil, sektörde deneyimli veya yeni tüm geliştirici şirketlerle bilgi alışverişini aktif tutmaya çalışıyoruz. Ayrıca, belli bir birikime sahip veya çalışmalarına yeni başlamış olan bireysel geliştiricilerle de organik bağımızın olması, merkezimizin en önemli özelliklerinden birini oluşturuyor. Halen yeşerme evresinde olan ve hızla büyüyen yerel geliştirici kesimi olarak başarılarımızı ve başarısızlıklarımızı paylaşmak, hepimizin en önemli değeri olacaktır. Etkinliklerimizi, ekiplerimizin çalışmalarını ve güncel haberlerimizi web sitemizde, Twitter hesabımızda ve Facebook sayfamızda paylaşıyoruz. Tüm geliştiricilerin bir araya gelip birlikte keyifli vakit geçireceği sosyal aktiviteleri bu yıl programımıza daha çok dahil ediyoruz. Hem bizleri daha yakından tanımak, hem de geliştirme ağının bir parçası olmak isteyen arkadaşlarımızı paylaşım odaklı, özgün geliştirme anlayışını destekleyen ve eğlenmeden olmaz diyen ATOM dünyamıza mutlaka bekliyoruz. www.metutech-atom.org // www.facebook.com/metutech.atom https://twitter.com/metutech_atom Elif Buğdaycıoğlu ATOM Program Yöneticisi 3

Yazıma başlamadan önce hemen belirteyim, orta çağ temalı oyunlarından zerre haz almam, lakin AC serisinde beni bağlayan her zaman bir şeyler olmuştur. Gerek senaryosu, gerek grafikleri, gerekse müzikleri hep bir şekilde bana kendini sevdirdi. VAAS NEREDESİN? Oyununa başlamadan önce hiç bir şekilde fragman, demo falan elime almadım. Bu yüzden aklımda hep Far Cry 3 artı gemiler gibi bir resim canlandı, lakin öyle olmadı, iyi mi oldu kötü mü oldu diye sorabileceğinizi düşündüm, açıkcası kararsızım, Far Cry ında kendine has artıları ve eksileri vardı. Konumuz daha çok Far Cry a kaymadan yazımıza devam edelim. PARDON DESMOND NEREDESİN? Önceden de belirttiğim gibi oyun hakkında hiç bir ön hazırlık yapmadan başına geçtim. Öncelikle güzel bir müzik ve Windows 8, Psn gibi bir menü karşıladı beni, hemen grafik ayarlarını en sona getirdim ve alt yazıları açtım. Ana menüdeki müzik beni benden almaya başladığı sıralarda menüyü inceleme süremi uzun tuttum. Eski beyaz tonlu menü yerini tamamen koyu mat yeşile bırakmış, büyük bir şekilde single, multiplayer başlıkları var, ek olarak online bağlantılarınız olduğunda bunlarla ilgili ek içerik ve bilgi veren kısımların da aktif olduğunu göreceksiniz. Single player dedim ve hemen oyuna başladım çünkü Desmond öldükten sonra ne olacağımızı çok merak ediyordum. Spoiler vermeyeceğim daha fazla ve açık konuşmak gerekirse benim ilgimi çekti yeni getirilen kişiler, yine de Desmond ı özlemiyor değilim. BU DÜNYA BİZE GÖRE DEĞİL SANIR- SAM... Grafikler inanılmaz hoş olmasına rağmen insan, özellikle NPC grafikleri ve animasyonları sanki biraz yetersiz kalıyor, çevreye adapte olamamış gibi duruyor. Koskoca halatların insanlardın içinde geçtiği, el 4

kol animasyonlarının çığırından çıktığına şahit oldum. Hatta internet ortamında gezerken koca gemilerin kaybolduğu sadece denizin üstünde dikdörtgen boşluk kaldığı resimleri görmüşsünüzdür. Çevreanimasyon etkileşimini bir kenara bırakalım ve çevreyi ele alalım bu sefer. İnanılmaz gemi, su ve savaş efektleri var kesinlikle görmeniz lazım, kıymık, yağmur, deniz, balık, kuş, köpek neler neler... Her şey en ince ayrıntısına kadar işlenmiş, yağmur ve dalış sırasında ekrana su sıçraması da güzel ayrıntılardan biri. Dalış demişken artık suyun içine dalabiliyoruz yalnız aman aman bir şey değil bu tamam belki aman aman ama şu yönden (ne çok ama geçti yahu); stealth olarak yüzmek için, yani denizin derin güzelliklerini pek göremesek de, gizlenip düşmanlarınıza sinsi saldırılarda bulunabilirsiniz. Lakin nefes süreniz var ve bunu idareli kullanmanız lazım. Kıyafetlerin çevre ile etkileşimi de çok hoş düşünülmüş, örnek vermem gerekirse (ki vereceğim) dalış sonrasında kıyafetinize verilen ıslaklık hissi ve damla efektleri. Çevreyi biraz daha açalım, toplayıcılığımız hala devam ediyor, çeşitli hayvanların (köpek balığından tutun da, maymuna kadar...) derilerini toplayıp para karşılığında satabiliyoruz. Özellikle köpek balığı avcılığı hoşunuza gidebilceğini düşünüyorum. Hazineler hala var, haritasını elde edebilirseniz çevrenizde bir çok gizli, toprak altında bekleyen hazineler olduğunu göreceksiniz. Özellikle adalarda dolaşmak ki sırf bu yüzden- eğlenceli hale geliyor fakat bir yerden sonra aynı grafikler ve animasyonlar can sıkabilir. Etrafımızda uçuşan gizemli nesnelere de tanık olacaksınız, yan görevleri ve ek bonusları bunları bularak elde edebilirsiniz. 15 KİŞİYE SALDIRDIM... Çevre dedik, grafik dedik, ee dövüş animasyonları kaldı... hemen ona da el atalım pardon yumruk-. Normalde oyunun mantığına ters giden şeyler yapmayı 5

severim, heyecanı ikiye katlar, AC serisinde her zaman yaptığım gibi gizli gizli adam öldürmek yerine direk girerim 15 kişi arasına (belki daha fazla belki daha az), onlar bana vurmaya çalışır, ben onlara... Dövüş animasyonları önceki oyunlara göre biraz daha düzeltilmiş, ama kılıç saplarken falan hala vucutta iz bırakmıyor. Tüm bunlara rağmen counter ve vuruş hissiyatı tam kıvamında olmuş, sanki ben vuruyormuşcasına(tabi ben vuracağım J ) yumruğumu, kılıcımı savurdum. Silahlara biraz değinelim hemen, silahları satın almak için silah dükkanlarını bulunduğunuz mevkide bulmanız lazım. Fiyatları ve satılan ürünleri güç, saldırı hızı gibi özellikleri arasında seçip satın alıyoruz. KARA GÖRÜNDÜ! Sadece karada dövüşmüyor, artık denizlerde de çetin savaşlara giriyoruz. Bunun için limanlarda Jackdraw geliştirmelerini yapmamız lazım. Bunun için seçenek bol ya çevrede bulacaksınız ya da savaş sırasında ele geçirdiğiniz gemiyi tamir için kullacaksınız. Ayrıca ele geçirdiğiniz geminin tayfalarını kendi tayfanıza katabiliyorsunuz, tabi sınırı var. Toplayacak olursak; bir gemiyi ele geçirdiğinizde seçenekler önünüze geliyor, bunlardan istediğinizi seçiyorsunuz, kararı size bırakıyorum, iyi yağmalar Geliştirmelerinizde öncelik zırh sonra saldırı gücü diye öneride bulunabilirim, çünkü; geminin can ve savunma değerleri savaşta uzun süre dayanmanıza yetecektir. Saldırı gücünde toplar, fıçılar gibi seçenekler var, bunları da zaman buldukça geliştirin derim, en son fıçıları yapabilirsiniz, zaten pek fıçı atan bir kişi değildim. Arada burun kısmına da el atın, burundan çarpışmalarımı hem öneriyorum hem önermiyorum, zevkli lakin rakibe çok yanaşmış oluyorsunuz, çarpışma bittikten sonra yan yana dururken top atışlarına maruz kalabiliyorsunuz, risk oranı tamamen sizin insiyatifinizde, ama bence kesinlikle deneyin. KULAKLARIMIZ BAYRAM EDİYOR AC serisinin müzikleri hep beni benden almıştır fakat, AC 4 ün müzikleri ile bu işi 6

bir adım öteye taşımayı başarmış. Gerek gemi, gerekse menü müzikleri cidden ambiyansı iyi yakalıyor ve size gerekli olan gazı veriyor-en azından ben savaşlarda çok gaza getirdi o güzel müzikler-. Bazı korsan şarkılarını çevrede uçuşurken görebilirsiniz, dikkat edin. PİNG SADECE BENDE Mİ VAR? Gelelim multiplayer kısmına, burada gözüme çarpan ilk özellik Game Lab, çünkü burada her ne kadar yaratıcılığım pek olmasa da ve bu yeteneğe sahip insanları kıskansam da- yaratcılığınızı konuşturabiliyorsunuz, tamamen kendinize has modlar, özellikler, görevler burada sizin emrinizde ve sınır hayal gücünüz-tabi oyun motorunun sınırı da var, ama ona gir meyeceğim-. Modlara bakarsak, Discovery de yapay zekaya karşı keşif yapacaksınız, burada farklı bir hikaye var önünüzde. Unleash mod da bana göre tamamen bir time attack-ki nefret ederim zamana karşı görevlerden- modu ki sizin kendi sınırlarınızı görmek için birebir. Free-for-All kısmı(multiplayerın tek kişilik kısmı), kısımda dedim çünkü içinde alt modlar var, bunlar; Wanted; burada aranan şahsiyeti öldürmeye, kendiniz iseniz kaçmaya çalışıyorsunuz. Kendinizi korudukça stunlar, tuzaklar ile- puan alıyorsunuz, öldürürseniz daha çok puan alıyorsunuz. Deadmatch da ise kim kime dum duma, kendini ele veren rakipleri bularak onları avlamanız gerekiyor, en çok öldüren bu modun galibi oluyor. Süreye dikkat etmeyi sakın unutmayın. Assassinate de hedefiniz oluyor o hedefi öldürmeniz gerekiyor lakin hedef siz de olabilirsiniz aman dikkat. Tek kişilik multiplayer kısmı bu kadar şimdi takım kısmında neler var onlara bakalım kısaca; Takım kısmında ise, Manhunt; takım arkadaşlarınızla birlikte karşı takımdaki kişileri öldürerek puan topladığınız bir kısım. Artifact Assault; capture the flag mantığı bulunan bulunduğunuz mekanı korumanız ve Artifact ınızı çaldırmamanız gereken bir kısım, rakip takımın Artifact ını çalıp kendi basenize dönmeniz gerekiyor, önceki kısımlarda olduğu gibi burada rakiplerinizi gösteren yuvarlak pusulamsı şey yok. Bu bölümün en sevmediğim kısmı; rakip Artifact sınırınızı geçer geçmez çalması, hani bir efekt, bir animasyon vs yok, sınırı geçerse çaldırmış oluyorsunuz ve kovalamaca başlıyor, yakalarsanız otomatik olarak Artifact basenize gidiyor. Domination ise, haritada belirli alanları ele geçirerek ve ele geçirdiğiniz alanları savunarak eğleniyorsunuz. Zamana karşı yarış söz konusu aman dikkat. Multiplayer kısmının belirli modlar hariç- en belirgin özelliği kişi pusulası, hedefinizi bu pusula sayesinde aramak kolaylaşıyor, hedefinize yakınsanız p u s u l a h a l k a s ı tamamen parlıyor, size de göz açmak kalıyor. Şöyle toplarsak bir çok mod, bir çok yaratıcı mod bizi bu alanda bekliyor, yeteneklerinizi, zekanızı, şansınızı ve tabi ki arkadaşlarınızı kullanmak size 7

kalmış, çok zevkli anlar sizi bekliyor olacak, emin olabilirsiniz. İstediğiniz tip karakteri seçip bu modlarda hoş vakit geçireceksiniz, unutmadan; Ubisoft un sunucusu şöyle, lagı böyle, aman çok uğraştım girmeye gibi şeylere değinmeyeceğim, bu tarz sorunları minimum düzeyde yaşadım ama maksimum düzeyde de yaşayanı gördüm, umarım hiç yaşamazsınız. BAYRAK GÖNDERE ÇEKİLİRKEN... Kara bayrağımız göndere çekilirken, yazıma son veriyorum, oyun 10 üzerinden 8 puan veriyorum, ufak tefek grafik buglarını falan da görmezden gelirsek, güzel bir macera-aksiyon oyunu elimizin altında, tadını çıkartırın, sadece dümdüz görev yapmayın, yan görevlere el atın, 15 kişiye saldırın, kaleleri kuşatın, ele geçirin, denizlerde uzun kalmayın malum C vitamini eksikliği çarpabilir J, kıymıklara dikkat edin, bol bol gezin, bu geniş dünyayı keşfe çıkın, iyi eğlenceler herkese. Çağrı Yargı 8 cagriyargi@oyunabakis.com

Profesyonel Oyunculuk Tekrardan Starcraft! Ama bu sefer farklı bir açıdan. Eğlenerek okuyunuz. Starcraft Ladder Anxiety Bu sefer bahsetmek istediğim şeylerden bir tanesi Starcraft ı çok ciddiye alan her amatör oyuncunun başına gelebilecek çok sık rastlanan bir problem: Ladder Anxiety yani Merdiven Kaygısı. Hayır, tabii ki de bu şekilde Türkçeye çevirmeyeceğim! Belki de Maç Kaygısı diyebiliriz, ne dersiniz? Eğer ki Starcraft oynar iken bir gün 1v1 de eliniz Maç bul düğmesine gitmiyor, ya da giderken eliniz ayağınız buz kesiyor ise Ladder Anxiety yi yaşıyorsunuz demektir. Korkmayın! Güçlü bir düşman olsa da yenilmez olmadığı aşikâr. Bu kaygıyı ya da paniği yenebilmek için birden fazla yol var. Sırasıyla: Kaygının Belirtilerini Gidermek Panik yapmak adrenalin salgılamanıza neden olur. Tüm kan beyne hücum eder. Elleriniz ve ayaklarınız soğur ve giderek parmak hareketleriniz kütleşmeye başlar. Bunu engellemek için parmak uçları boş eldiven takabilirsiniz. Kalın bir şeyler giyinebilirsiniz. El ısıtıcı jelleri sıkabilirsiniz veya sıcak bir şeyler içebilirsiniz. Nefesinizi kontrol altına alıp derin ve yavaş nefes almak işe yarayabilir. Adrenalin boşa gitmesin diye evde varsa hafif ağırlık çalışabilirsiniz veya esneyebilirsiniz. Kaygının Nedenini Ortadan Kaldırmak Bunu yapabilmek için oyuna ve oynayışınıza olan bakış açınızı biraz değiştirmeniz gerekiyor. Kaybetmek doğaldır. Profesyonel oyuncular da %40-45 oranda kayıp alabiliyorlar. Kaybettiğiniz takdirde karşınızdaki oyuncunun sizden daha iyi olduğu anlamını çıkarmamanız gerekir. Bunun tam tersi de geçerlidir diyebiliriz. Kötü mü oynadığınızı düşünüyorsunuz? Daha önce belirlediğiniz taktiklerle pratik yapın. Kaygının belirtilerini gidermek Kaygının nedenini ortadan kaldırmak Kaygıyı ortadan kaldırmak Kaygının oluşmasını önlemek Bilindik stratejilere yenildiğinizi mi düşünüyorsunuz? Tüm bu stratejileri listeleyip karşı önlemlerini alarak oynayın. Kaybettikten sonra sinirleniyorsanız fiziksel egzersizlere yönelebilirsiniz. 9

(Şınav, mekik çekmek veya ağırlık çalışmak gibi). Oyunu oynarken sadece kazanmaya odaklı değil, bir mekaniğinizi geliştirmek üzerine gidin. Böylelikle kaybetseniz dahi, oyunda geliştiğinizi daha iyi algılarsınız. Rakibinizden korkmayın ve her daim rakibinizi takip etmeye özen gösterin ki rakibin elinde hangi üniteler var bilin. Bu sayede de kötü sürprizlerle karşılaşmazsınız. Kaygıyı Ortadan Kaldırmak Sizi rahatlatacak başka şeylerle uğraşın. Örneğin, bir süreliğine başka oyunlar oynayın veya yine Starcraft ın Arcade oyunlarından oynayın. Arkaya sözsüz bir müzik koyun. Oyunun sizi rahatsız eden seslerini iptal edin. Kaygının Oluşmasını Önlemek Küçük hataları önemsemeden oyuna devam edin ve aklınızda hep bir basamak sonrasını düşünmeye çalışın derim. Her şeyden önemlisi oyunu oynamaya devam edin. Çünkü ancak oynadıkça oyununuz gelişir ve daha üst düzey oyunlar çıkarmaya başlarsınız. Seviyeniz yükseldikçe oyuna duyduğunuz saygı da eminim ki artacaktır. Bir yandan da Pro-gamer maçlarını izlemeyi deneyebilirsiniz. Day9 veya Husky Youtube kanallarında da takip edebileceğiniz tonlarca profesyonel oyunlar var. Genelde onlar en güncel stratejileri genellikle normal oyunculardan önce kullanmaya başladıkları için onların oyunlarından kazanacağınız bilgi ile büyük farklar yaratabilirsiniz. Yüksek seviye oyuncuların çoğu size yapılacak olan birçok taktiğin cevaplarını bulduğu için kısa yoldan hangi rakibe nasıl tepki vereceğinizi bu oyunlardan öğrenebilirsiniz. Oyununuzu oynayın ama şunu unutmayın, kaybettiğiniz her maç sizi daha ileriye götürebilecek potansiyeli taşır. Önemli olan ise bu kaybı nasıl değerlendirdiğinizdir. Spot Işığı Ret Joseph Kroon Güney Kore de geleneksel eğitim kampına katılan kafileden olan Hollanda asıllı oyuncu Joseph Zerg ile macro odaklı oyunları ile ünlenmiş. Ret Starcraft 1 de pro-gamer olmak istemiş ama Starcraft 2 çıkana kadar bu seviyeye ulaşamamıştır. Bu basamakta odağınızı hep oyunda tutmanız gerekiyor. Bunun için ise: 10

E-Spor Takvimi (Starcraft 2) (? Ocak 2014?) 2014 WCS Europe Season 1 ESL üzerinden online takip edebileceğiniz Avrupa kökenli oyuncularla taktik savaşlarının tavan yapacağı şampiyonayı mutlaka takip edin. 2014 GSL Season 1 (? Ocak 2014?) 1. Image Courtesy of Kevin Chang for Team Liquid Ret, Kore de GSL e kalifiye olmuş ama code A ya girebilmesine rağmen burada daha fazla ilerleyemediğini gördüğü için anavatanına geri dönmüştür. Ünlü sunucu Day9 ın favorisi olan Joseph, Team Liquid adı altında katıldığı turnuvalar ile beraber e-spor kariyerini sürdürmekte. Kore de düzenli olarak organize edilen ve tüm dünyaya açık olan global starcraft ligi Starcraft 2 nin en sağlam oyunlarına ev sahipliği yapıyor. GomTV üzerinden tüm karşılaşmaların ilk maçlarını online olarak bedava izleyebilirsiniz. Denizhan Güçer denizhangucer@oyunabakis.com 11

Çocukluğu 8 Bit kokanlar bu duyguyu çok daha iyi anlayacaklar, Piksel Art aşkı. İçinde kocaman bir dünya barındırır, piksel art alemi. Piksellerden oluşan dünyalar, bu günün dev grafikleri ve senaryolarıyla betimlenmeye çalışılan dünyalardan daha büyüğüne abilik ederler aslında. Her pikselin bir ruhu vardır en başta, kutulu oyun almak, en sevdiğin sanatçının konser biletini itinayla saklamak gibi tarifsiz duyguların emsali Piksel Art oyunların grafikleri daha da candandır, senaryoları basit ama oyuncuyu oyuna anında hapsedecek cinstendir. Sevgilimiz kaçırılır, kardeşimiz öldürülür, dünyayı uzaylılar istila eder, daha neler neler 8 Bit oyun oynamanın verdiği zevk kadar, onları geliştirmek hazzından da bahsetmek gerek. 8 Bit oyun geliştirmek çok ayrı bir tat, çünkü oyun üzerinde sahip olduğunuz söz, büyük bir ekiple yapacağınız üç boyutlu oyundakine oranla çok daha fazla. Bir bakıma aşçı sizsiniz, malze- meleri siz seçer, nasıl pişireceğinize siz karar verirsiniz. Ve dolayısıyla, bir işe size ait olan ne kadar düşünce katılmışsa, o iş o kadar sizin olur. 8 Bit geliştirmenin bir diğer çekici yanı ise, yaratıcılığı sınırlayacak en ufak bir etkeni dahi barındırmaması. Tabi Z ekseninin yokluğunu bir kısıtlayıcılık etkeni saymazsanız. Neyi nasıl ifade edeceğiniz, mekaniği nasıl oluşturacağınız tamamen sizin ve ekibinizin yaratıcılığına kalmış. Mutant Mudd Deluxe bizi, ekran kartı düşmanı, teknoloji azmanı üç boyutlu oyunların ellerinden alıyor ve Piksel Art Dünyası nın eğlenceli grafikleri arasına bırakıyor. Steam aracılığı ile de erişebileceğiniz oyun, kısa bir süreliğine çocukluğumuza dönebileceğimiz bir portal olabilir. Oyun, evinde Atari oynayan ana karakterimizin bir anda kendini dünyayı istila eden mutant çamurları temizlerken bul- 12

masıyla başlıyor. Intro için birkaç kare daha çizilerek senaryo daha iyi aktarılabilirdi ancak mutant çamurları temizlemek ve dünyayı kurtarmak amacı güttüğümüzü anlıyoruz ve hızla amaca hizmet etmeye başlıyoruz. Dünya yı kurtarmadan önce training bölümü ile karşılaşıyoruz ve tüm oynanış mekaniğini olabildiğince hızla öğreniyoruz. X zıplar, Z ateş eder, X e havadayken ikinci kez basarsan jetpack devreye girer ve havada biraz daha kalırsın. Tüm mekanik bu. :D Oyunun en dikkat çeken yanı ise, oyuncuya sunduğu platformlar arası geçiş imkanı. Bu cümleyi biraz daha açmaya çalışacağım. Arka arkaya dizili üç platform düşünün. Bu platformlardan biri kameraya çok yakın, diğeri orta uzaklıkta, bir sonraki ise çok daha geride. Ve bu üç platform arasında geçmenizi sağlayan zıplama noktalarımız var. Bu noktaları kullanarak oyunun bize sunduğu platformları geziyor ve bölümü tamamlıyoruz. Kameraya en yakın platformdaysak karakterimiz daha bir piksel piksel görünüyor. Orta sıradaki platform, görüntünün en ideal olduğu platform. En uzaktaki platformda ise görüntü, masaüsütünüzdeki birden fazla öğeyi seçmek için işaretçimizle yarattığımız o şeffaf mavi dikdörtgenin arkasında kalmış gibi. :D Elimizde bir su tabancası var, menzili bir hayli dar. Sırtımızda da oyunun olmazsa olmazı Jatpack. Oyun tam anlamıyla zamanlama yeteneğimize dayandırılmış. Benim gibi ne zaman nereye zıplayacağına hızla karar veremeyen bir platform oyuncusuysanız, oyuna alışmanız biraz uzun sürebiliyor. Ancak oyun algoritmasını çözdükten sonra Mudds Deluxe ekmek su gibi gidiyor desek yeridir. Oyun, bölümlerde topladığımız altınlarla ekipmanlarımızı upgrade edebileceğimiz bir sistem de sunuyor bizlere. Bu gibi sistemler de oyuncuyu daha çok altın toplamalıyım, daha çok altın için de oyunu daha çok oynamalıyım düşüncesine ittiği için, bir güzel bağlıyor ekran başına. Oynmanmazsa olmaz 8 Bit oyunlar listesine kesinlikle eklenmeli Mutant Mudds Deluxe. Bence bir deneyin, seveceksiniz. İyi oyunlar. Halil Coşgun halilcosgun@oyunabakis.com 13

Infinity Ward un geliştirdiği, Activision ın ise dağımtımını yaptığı Call Of Duty, 29 Ekim 2003 tarihinden bu yana bizlerle. Fps severlerin yakından takip ettiği ve bir hayli beğendiği bir seri olmayı başaran Call Of Duty, şüphesiz bu başarısını senaryosundan müziğine, kodundan grafiğine büyük bir titizlikle geliştirilmesine borçlu. Serinin son oyunu Call Of Duty Ghosts, serinin diğer oyunlarına göre devrim sayılabilecek yenilikler içermese de, daha ilk bakışta özgün senaryosuyla kalpleri kazanmayı başarıyor. Ayrıca serinin geçmiş oyunlarındakine oranla daha akışkan savaşların gözlemlenmesi, Ghosts a ilgimizi bir hayli artırıyor. Ghosts da senaryo açısından büyük bir ilerleme var dedik, evet, bu kez Ruslarla savaşmıyor, daha büyük yaratıcılıkla kurgulanmış olaylar içerisine sürükleniyoruz. Güney Amerika Devletleri tarafından kurulan gizli bir örgüt, Amerika yı neredeyse yok olmanın eşiğine getiriyor. Bu denli kritik bir durumdan kurtuluş yolu ise gizli örgütle savaşmak görevini üstelenecek olan Ghosts Takımı oluyor. Oyunu oynarken aynı zamanda Ghosts Takımı nın tarihini de öğreniyoruz. Böylece, kendimizi oyuna daha da kaptırıyor, bazen bir filmi izlermiş gibi hissediyoruz. Yer yer yapılan ve takımın felsefesini daha iyi anlamamızı sağlayan Flashback ler tadından yenmiyor doğrusu. Hazır felsefe demişken, takımın felsefesinin ne pahasına olursa olsun, görev tamamlanmalı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. 14

Oyunda, Ghosts Takımı na katılmaya karar veren Logan ve Hesh kardeşleri canlandırıyoruz. Bu iki çaylak üzerinden öyle güzel işlenmiş ki hikaye, spoiler vererek alacağınız zevki azaltmak istemiyorum. :D Serinin önceki oyunlarında eleştiri oklarına hedef olan durağan, tekdüze savaşlar Ghosts ile yerini daha dinamik ve akışkan savaşlara bırakıyor. Bu da dolayısıyla oyunu, FPS severlerin gözünden birkaç adım daha öne taşıyor. Savaşların gerçekleştiği atmosferler de oyuna ayrı bir haz katmış. Mekan bir hayli değişken, uzayda dahi savaşıyorsunuz. (Evet bildiğimiz uzay. :D) Bu arada sevimli dostumuz ölümsüz Riley den bahsetmeden geçersek ayıp olur. Riley köpeğimizin adı. Çok yetenekli bir köpek. Elimizin uzanamadığı yerlere Riley i salıyor ve hatta baktık düşmanla başa çıkamıyoruz, atıl kurt! diyerek Riley i düşmanın üzerine salıyoruz. Ölmüyor Riley, yani ben öldürtemedim. :D Bu bir eksi olarak görülebilir ancak koskoca gölü bir mürekkep damlası karıştı diye içine siyah diye nitelendiremeyiz. Paragrafı bitirecektim tam, kendimle çelişesim geldi. Düşündüm de, Riley ölümlü olsaydı ben onu hiçbir düşmanın üzerine salmazdım. Ölmesini istemezdim çünkü. Hem oyun zaten yeterince stresli, sen beni vurdun ben seni vurdum, bir de Riley ölmesin diye kasarsak, stres oranı bir hayli artabilirdi. Böyle iyi, ölümsüz Riley candır. Bitiremediğim bir oyunun incelemesini yazmak kadar can sıkıcı bir durum yok ancak, benim oyunu bitirmemi beklesek, dergi çıkmayacaktı. Kısaca oyunda geçirdiğim saatler sonunda izlenimlerimi belirtmek istedim. Multiplayer ı inceleyemedim, onu da arada derede bir yerde değinerek kendimi affettireceğim. İyi oyunlar arkadaşlar. 15 Halil Coşgun halilcosgun@oyunabakis.com

Oyun dolu bir yılı geride bırakmadan önce 2013 yılına damgasını vuran oyunlardan ilk beşini sizler için seçtik. İyi okumalar, oyun dolu yıllar. Listemizin 5. sırasında Dead Space 3 var. Oyun içi atmosferi ile göz dolduran Dead Space 3, karmaşık silah modifikasyon sistemi ile de kendinden bolca söz ettirmişti. Serinin zayıf halkası olarak nitelendirilse de oyun beğeni toplamayı başardı. Metal Gear Solid, yaşattığı yüksek seviye aksiyon sayesinde sevenlerini bir kez daha ekran başına bağladı. Bölüm sonu boss dövüşlerinin akıllardan silinceğini pek sanmıyorum. 16

Starcraft 2 çıktığı günden bu yana, film gibi Campaign lerinin başında bir çok oyun severi sabahlattı ve daha bir çoğunu sabahlatacak gibi görünüyor. Starcraft komünitesi hakkında daha fazla bilgi için, her ay yayınladığımız Profesyonel Oyunculuk yazılarını okumanızı tavsiye ederim. Ubisoft un belki de en sağlam kalesi halinde gelen Assassin s Creed, Black Flag ile kendini bir kez daha kanıtladı. Akıcı dövüş sahneleri ile oyuncuları ekranlara bağlayan Black Flag, listemizde iki numarayı fazlasıyla hak ediyor. 17

Oyun dünyasına en alakasız insanların dahi beklediği bir oyun varsa, o da GTA dur. V ile bizlere gelecek GTA lar hakkında ipuçları veren ve yenilikçi düşüncelerini aktaran Rockstar, GTA tarihinin en büyük haritasının yanında, ilk kez birden fazla karakteri kullanma imkanını da sağladı. Yapım aşamasından çıkış tarihine kadar hakkında dur durak bilmeden yazılması, konuşulması ise oyunun medyada ne kadar popüler olduğunu gösteriyor. Bu başarının bir sırrı yok, her şey ortada, GTA Felsefesi... Halil Coşgun halilcosgun@oyunabakis.com 18

OyunaBakış Ekibi olarak, sizler için, FPS tarihinin en iyi 5 silahını seçtik. #5 Beşinci sırada, içinde bir çok yaratıcı silah bulunduran efsanevi FPS Painkiller dan Stake Gun var. Stake Gun la atılan sırıklarla duvara birden fazla yaratık mıhlayabiliyorsunuz. Ayrıca farenizin sağ tuşunu kullanarak atabileceğiniz bombalar, dev yaratıklara karşı çok etkili. #4 Listemizin dördüncü sırasında ise bir çoğumuzun geçmişini süsleyen Medal Of Honor Allied Assault dan MP40 var. Oyunun en etkili silahlarından olan MP40 ın nostaljik kokusu işaretçilerimizden uzun bir zaman çıkmayacak gibi görünüyor. 19

#3 FPS tarihinin en çok konuşulmuş silahlarından Gravity Gun ı atlayamazdık, o da listemizde. Half Life ın silahlar konusunda ne kadar yaratıcı bir oyun olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak Gravity Gun, çevredeki cisimleri hareket ettirebilme, düşmana fırlatabilme gibi özgürlükleri kullanıcıya tanıdığı için, oyun severlerin beğenisine sunulduğu ilk günden beri gönüllerde kolay kolay yıkılamayacak bir taht kurmuştu. Listemizin ikinci sırasında bir efsane daha var, Quake 3 - Rocket Launcher Oyunun akıcı savaşları sırasında kullanılan en etkili silahlarından biri olduğu gün gibi ortada Rocket Launcher ın. Bazı noktalardan soba borusunu andırsa da, zamanının en iyi modellerinden olduğunu düşünüyorum. #2 #1 Özellikle Multiplayer oynarken kullanmaya doyulamayan meşhur levye, bizde FPS tarihinin en iyi silahı. Tavsiyemiz, hala online Half Life oynuyorsanız, rakibinizin üzerine levye ile ipini koparmış deli dana gibi koşmanız. Öldürebilirseniz, o tadı alacaksınız. :D Halil Coşgun halilcosgun@oyunabakis.com 20

Bu ay aslında kendisinden fazlasıyla bahsettiren hatta şuan Google Play Store da en çok indirilenler listesinde üst sıralarda olan Andorid ve İOS tabanlı "Traffic Racer" oyununun biraz kulağını çınlatıyoruz. Peki neden PC veya PS-XBox değil de Andorid ve İOS tabanlı oyunu ele alıyoruz. Karar verme aşaması olarak sıkıntı çekerken oyunun Unity platformu ile yazılmış olması beni etkiledi ve "Ben bunu yazarım Arkadaş!!!" dedirtti sağolsun. Nedir bu Unity dedikleri şey neden her yerde karşımıza çıkıyor? Cevapları hiç de zor değil aslında. Unity ; Dünya üzerinde en çok kullanılan oyun motorlarından birisi. Gelelim oyun üreticisi SK Games! Yani oyun yazarı ve geliştiricisi Soner Kara'nın kendi isminin baş harflerini verdiği ve şu ana kadar sadece Android ve İOS platform üzerinde çalışmalarını sürdüren ve bence bu alanda ismini belki de sık sık duyacağımız başarılı insan. Oyun hakkında biraz araştırma yaptığımızda oyunun Unity ile 8 ayda tasarlandığını ve oyunun Google Play'de "Ücretsiz" olarak sunulmasına karşın istore'da "$0,99" olarak satışa sunulduğunu öğreniyoruz. En çok kullanılmasının sebebi ise içerisinde bulundurduğu C#, Boo, Javascript programlama dil desteklerinin yanı sıra İOS ve Android tabanlı oyunlar da yazabileceğiniz kullanışlı bir oyun motoru aslında. Hatta isterseniz yazdığınız dilde bile değişiklik yapmadan platformlar arası geçiş yapabiliyorsunuz. İşte oyun açılırken ekranda Kocaman şekilde Unity yazması da bu yüzden olacak ki ilgimi çekti. Ama yılbaşında Apple' ın 5 uygulama hediye sunacağı haberini vermesi geriye kalan 4 uygulamayı seçmeniz gerektiğini apaçık gösteriyor. 21

Evet Traffic Racer! Tamamıyla trafik kurallarına aykırı aksiyonlara puan vermesi b u g ü n l e r d e g ü n d e m d e o l a n "Karayollarında Güvenlik" konusuna epey ters düşüyor. Gerek Paul Walker'ın şaibeli ölümü gerek mevsim gereği Buzlu, karlı yollar açısından oldukça tezat oluşturuyor. Oyunu açtığımızda gayet sade ekranlar bizi karşılıyor. Ardından Ana menüsüne ulaşıyoruz. Bir heyecanla arabaları dolaşıyoruz ki karşımıza ne çıkıyor. Efsaneler!!! Tam olarak ileride yine ele alacağım lakin ufak bir Spoiler verirsek araçlarda ikinci sırada karşımıza Tofaş Şahin- Doğan klasiği gülümsüyor. Gelelim elinize para geçtiğinde alabileceğiniz araç seçeneklerine. Oyunda gündelik hayattan gördüğümüz birçok araç mevcut.üstelik efsaneler de sadece sadece Tofaş ile sınırlı değil; Otobanların gözdesi Peugeot 106, BMW E30, Mitsubishi Lancer, Volkswagen Golf, hatta Tır bile mevcut! Zaten sık sık güncellendiği için her seferinde yeni araçlar, performans iyileştirmeleri ve bazı kullanışlı özellikler geliyor. Sonrasında ise size nasıl bir yolda sürmek istediğinizi soruyor. İster 4 şeritli tek yön, İster çift şeritli gidiş-geliş İsterse zamana karşı. Bunların hepsinin sonucu size puan olarak geri dönüyor lakin ben karşılıksız sadece yeteneklerimi geliştirmek istiyorum diyenlere serbest sürüş modu da bulunuyor tabi. Bir hızla başlıyorsunuz oyuna zaten paramız olsun da şu Şahin i bir alalım, yolların tozunu attıralım diye. Tabi başta dediğimiz gibi oyunun amacı girilen tehlikeli makaslar sonucu puan kazanmak ki yüksek hız, karşı şeritte sürme, ve yakın geçiş de puan veren diğer kategoriler.tabi sonra bu puanları belli katsayılar ile çarpıp paraya çeviriyor. Öncelikle süreceğimiz arabayı seçiyoruz zaten default olarak bize Ford Ranger veriyor. İsterseniz amacınıza ulaşmak için durmadan sürün, isterseniz de belli miktarda parayı elde ettiğinizde aracınızı hız, manevra, fren mesafesi alanlarında geliştirin ve rengini jantını kendinize göre ayarladıktan sonra yolunuza devam edin karar size kalmış. Sensör desteği olan oyun ile sanki gerçek araba sürer gibi telefonu(tableti) sağa sola hareketleri sonucu oynayabiliyorsunuz ancak, hızlanma ve yavaşlamak için ekranın sağ ve sol köşelerine dokunmanız yeterli. İsterseniz gazı otomatik veriyor. 22

Yani oynanış açısında kontrolleri hayli basit. Grafik olarak açıkçası gerçekten göz doyurucu grafikleri ve efektleri var ki özellikle çizimler benim çok hoşuma gitti. Işıklandırmalar ve gölgelendirmeler parlamalar bir mobil oyuna oranla çok yüksek performansta. Öyle ki Şahin de görmeye çok alıştığımız efsane Jantları bile kazandığınız parayla alabiliyorsunuz. Yapay zekası ile yer yer şerit değiştiren diğer araçlar yerine göre yavaşlayıp hızlanabiliyor da. Bu da sizi bazı anlarda zor durumda bırakabiliyor. Sizde telefonunuzu veya tabletinizi elinize aldığınızda yapacak şeyler arıyorsanız bahsettiğimiz gibi oyunu nerede bulacağınızı biliyorsunuz. Şimdiden iyi oyunlar :) Rıdvan Uyan ridvanuyan@oyunabakis.com 23

Ankara Üniversitesi Oyun Geliştirme Topluluğu (ANOYGE) tarafından ilki düzenlenen ANOYGE Game Jam 2013, 29 Kasım 1 Aralık tarihleri arasında gerçekleşti. Daha çok mobil platformlara yönelik oyunlar geliştirilen jamden; OyunaBakış ekibi olarak Ankara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği 3. sınıf öğrencileri tarafından geliştirilmiş üç oyunu sizler için seçtik! Gezgin Yumurta Cüneyt Çarıkçı tarafından Android e yönelik geliştirilen Gezgin Yumurta isimli oyun; oyuncuların becerilerine hitap ediyor. Fizik temelli oyunda, oyuncunun çevredeki materyalleri de kullanarak yumurtayı kırmadan sepete ulaştırması gerekiyor. Şu an beş bölümü tamamlanmış oyunu, yakında Android markette görmeyi umut ediyoruz. Fruit Crash Kemal Duran; Windows Phone için geliştirdiği oyunu, meyve patlatmaca oyunu olarak tanımlıyor. Yan yana denk gelen meyvelerin üzeri çizilip patlatılmasıyla oynanan oyun, yedi farklı meyve çeşidini içeriyor. Geliştiricinin diğer çalışmaları için kemalduran.website.org adresi ziyaret edilebilir. Pokeball Çağrı Yılmaz tarafından ios için geliştirilen Pokeball, breakout temelli bir oyun. Elimizdeki poke toplarla, yukarıdaki Pokemonları yakalamaya çalıştığımız oyun; Pokemon fanları tarafından ilgi çekici bulunacaktır. 24 Mustafa Cihan Özer mustafacihanozer@oyunabakis.com

Mürettebatımı toplamışım, iyi kötü bir gemi bulmuşum, e zar zor elime bir harita da geçmiş düşmüşüm yola, tam Blood Island a doğru gidiyorum, tak! Devam etmek için ikinci diski takın uyarısı geliyor. Oyunun ortasında ilk cd yi çıkarıp ikinci cd yi takıyorum ve sevdiğim kızın peşine düşüyorum. Curse of Monkey Island ı çıkarmışlar. Efendim, zaten oyun tarihçesinde 1997-1998 yılları altın çağ olarak anılır ama o oyunlara zamanı geldiğinde değineceğim. Şimdi biz gelelim Guybrush Treepwood ve sevgilisi Elaine e. Tek cd nin içerisine sığmayan oyunlara akıl sır erdiremediğimiz, e hadi akıl sır erdirdik diyelim, oyunun ortasında bi yere geldiğimizde disket çıkarıp takar gibi cd çıkarıp takarak oyuna devam edebildiğimiz yıllar Dünya uzun süredir savaşmamış, son büyük savaş biteli elli yıldan fazla olmuş, dünyada oyun sektörü almış yürümüş, LUCASARTS ın abileri Monkey Island serisinin üçüncü oyunu olan The Hayır sanki çok yaşlıymışım gibi konuştum ama serinin oynadığım ilk oyunu da bu üçüncüsüydü. Hatta ilk başlarda abim oynardı, ben izlerdim, sonra nasıl bitirileceğini ezberleyip kendi başıma oynamaya başladım. Hoş bu oyunu biri oynarken izlemek bile çok zevklidir. Neyse efendim, oyun, korsan olmaya çalışan bir gencin hikayesini anlatır. Bu yolda ezeli bir düşman edinmiş. Bir de sevdiği vardır. Karayipler in derinliklerinde bir çarpışan arabanın üzerinde aç susuz sürüklenirken başlıyor oyun. Açlıkla, susuzlukla boğuşurken bir anda kendinizi bir savaşın ortasında, bir geminin içerisinde buluyorsunuz. Eski oyunlardan aşina olduğunuz bir karakter çıkıyor karşımıza. Gemiden bir yüzme simidi yardımıyla kurtulup karaya çıktığımızda bizi sevgilimiz Elaine karşılıyor. Tam ona evlenme teklif edecekken olanlar oluyor ve Elaine e verdiğimiz yüzük onu bir altına çeviriyor. İşte The 25

Curse of Monkey Island Guybrush Treepwood un, uzatmalı sevgilisi Elaine i, ona verdiği yüzüğün lanetinden ve uzatmalı düşmanımız LeChuck dan kurtarmaya çalıştığımız bir oyun oluyor. Şimdi ben size tutup da efendim oyunun çözümünü anlatmayacağım ama söylemek isterim ki bu oyunu çözümüne bakmadan bitirebilmeniz neredeyse imkansız. Hayır çok mantıklı bir insan olsanız bile bunun yanında demir gibi sağlam bir İngilizceniz olmalı ki ortamda neler dönüyor anlayıverin. Ama oyunu bitirmek bir yana, Monkey Island ın görselleri, müzikleri, karakterleri, esprileri hakikaten çok etkileyici ve unutulmayacak cinsten. Mekan ve karakter çizimleri sizi bir anda oyunun müptelası yapıyor, bunun yanında oyun içindeki animasyonlar da gayet ilgi çekici. Hele o Lucasarts daki abilerin mizah anlayışı yok mu. Yaşanan olaylar, oyun içindeki diyaloglar, Guybrush ın tepkileri oyun sırasında bol bol gülmenizi sağlıyor. Zaten eğer gülmüyorsanız o biraz önce bahsettiğim demir gidi sağlam İngilizceniz yok demektir hiç kusura bakmayın. Ne diyorduk, evet, Guybrush, restorandaki sürekli rezervasyon soran amca, tiyatrodaki opera sanatçısı, ıslak havluyla kovaladığımız satıcı, mezarlıktaki eli kolu durmayan adam bende iz bırakmış oyun karakterleri oldu. O zamanların bilgisayar teknolojisiyle oyunun asıl kahramanı çiziyorlarmış. Henüz kahramanın ismi belli olmadığı için guy, yani adam olarak kaydediyorlarmış. E tabi program da uzantı olarak.brush ekliyormuş dosyanın sonuna. Gel zaman git zaman bizim kahramana bir isim bulmak gerekmiş. Bir de bakmışlar ki aradıkları ismi program çoktan oluşturmuş, efendim Guybrush ismi de oradan gelmekteymiş. Bu rivayet bile stüdyodaki abilerin ne denli uçuk kaçık insanlar olduğuna dalalet ediyor. Ha sonra neler oldu, 3 boyutlu oyunlar yapılmaya başlandıktan sonra bi karmaşa oldu, bi telaş, ardından 3 boyutlu bir monkey island 4 geldi. Şimdi efendim yine yılların monkey island ekibine çok tahaksızlık etmeyeyim sonuçta o kadar hatırlar var ama pek olmamıştı sanki o 3 boyutlu oyun. Çizgiyle yarattıkları o muteşem dünyayı yaratamadılar sanki. Gerçi ben oynu oynamadım ama oynayıp da beğenen varsa onu ayrıca bir konuşuruz. Ama bir yandan da ilk iki oyunun görsellerinin tamamını tekrar çizdiler, yenilediler, nerdeyse bambaşka birer oyun yarattılar, o da çok çok iyi oldu. Tekrar the curse of monkey island a dönersek, çok iyi bir atmosferi vardı, üzerine o yılların oyun heyecanını eklersek, türünün diğer örnekleri olan grim fandango, broken sword ve larry ile birlikte 26

muazzam bir oyundu monkey island. Komikti, eğlenceliydi. Şimdi bundan nerdeyse on beş yıl önce yatağa uzanmış abimi monkey island oynarken izlediğimi düşünüyorum, bir de geçen yıl o kadar işin, okulun arasında tekrar bilgisayarıma kurup hafızamı zorlayarak bitirdiğimi hatırlıyorum, varın işte o iki zaman dilimi arasında daha kaç kere bitirdiğimi siz düşünün.(şaka şaka düşünmeyin ben söyleyeyim, en az bi 4-5 kere bitirdim galiba) Orhan Umut Gökçek orhanumutgökcek@oyunabakis.com 27

Merhaba OyunaBakış takipçileri. Bu yazımızda teknolojinin hızla yöneldiği mobil alanından bir hibriti inceleyeceğiz. ASUS Padfone Infinity. Öncelikle, nedir bu ASUS Padfone Infinity? ASUS Padfone, hem bir cep telefonu hem de bir tablettir. Şöyle ki, bu cihaz aslında bir cep telefonu fakat eğer isterseniz tablet aparatının arkasındaki özel hazneye takılarak 10.1 inç büyüklüğünde bir tablete dönüşebiliyor. Dahası, ASUS un Transformer serisinden de bildiğimiz dock tipi klavye aparatı da mevcut. http://www.asus.com/tablets_mobile/ PadFone/ adresinde bunun nasıl gerçekleştiğini görebileceğiniz, üzerinde farenin sol tuşuna basıp sağa doğru sürükleyerek kullanabileceğiniz hoş bir animasyon mevcut. Şunu da belirtmek isterim ki, ASUS daha önce de bir Padfone çıkarmıştı, şimdi piyasaya sürülen ise Yeni Padfone Infinity olarak anılıyor. Tıpkı Nexus 7 nin yeni versiyonuna Yeni demeleri gibi. Hangisi eskiydi hangisi yeniydi derken kafaları daha fazla karıştırmadan ürünün teknik özelliklerine geçiyorum. Teknik özellikler: Telefon olarak 5 Full HD ó Tablet olarak 10.1 Full HD ekran Snapdragon 800 çipset 28

4 çekirdekli işlemci @2.2GHz 2 GB RAM 13 Megapiksellik f/2.0 geliştirilmiş kamera (100 Mikro-SD kart girişi ve Unibody tasarım Ürün bence güzel düşünülmüş. Diğer firmaların düşünmediği bir ihtiyaç alanına hitap ediyor. Performansı da teknik özelliklerde görebileceğiniz gibi gayet üst seviye olacaktır. Normal şartlarda tutabilirdi fakat yüksek fiyatları nedeniyle bu cihazın ülkemizde fazla rağbet görmeyeceğini düşünüyorum. Biraz fantezi kaçıyor yani. Geliştirilmiş kamerası 100 adet sıralı fotoğraf çekebilme özelliğine sahip. Alıcısına şimdiden hayırlı olsun diyor, bu yazıyı da burada noktalıyorum. Ahmet Dağtaş ahmetdagtas@oyunabakis.com 29

Yeni yıl bahanesiyle OyunaBakış ekibiyle ufak bir röportaj düzenledik. İşte ekibe sorduğumuz on bir soru ve ekipten gelen cevaplar: 1) Klasik bir soruyla başlayalım. Video oyunlarla nasıl tanıştınız? Ahmet: İlkokul 3'e gidiyordum. Misafirliğe gittiğimiz evlerde bilgisayar ile tanıştım. O dönemde diğer alanlar bugünkü kadar gelişken ve yaygın olmadığından olsa gerek, genellikle bilgisayarlarda oyunlar oynanıyordu. Alt komşumuzun bilgisayarındaki NFS 2'yi oynamak için heyecandan çıldırıyordum. Ok yönlerini tek elle kontrol etmeyi de bana İnternet Kafe'deki abilerden öğrendim. İtiraf ediyorum, ben de İnternet Kafelerde yancıydım :) Çağrı: 1998 yılında babamın iş yerinde DOS sisteminde Fifa94 ile başladı, ondan öncesi atarilere dayanıyordu. Cihan: Hepsi annemin yüzünden oldu. Bir gün eve Micro Genius kutusuyla geldi; o günden beri durum bu Denizhan: Commodore sayılıyor mu? Üç yaşımda iken babam eve bilgisayar getirmişti ve her gün Test Drive oynardım mutlaka. Erdem: Hiç unutmam, sene 97. Ilık bir ilkbahar akşamında tanıştım onunla. İlk gördüğüm anda hayatımın geri kalanında hep yanımda olması istedim. Adı mı neydi? Pentium. Evet, Pentium II 350 Mhz işlemciliydi evimizin yeni bireyi. Adı oradan geliyor. İlk bilgisayar oyunumu onunla oynadım. Volfied oynamak onunla bir başka zevkliydi. Sonra gitti işte. Herkes gibi o da gitti... Halil: Üst komşu bilgisayarında platform oyunu oynuyordu, oradan merak saldım. Murat: Birgün eve döndüm ve yerde birşey duruyor, dedim bu ne? Bilgisayar dedi babam. Ne yapılır ki bunla? Sonra yanda birşey parladı, bir disket, üstünce "Prince" yazıyordu. "Pirince" de ne dedim kendi kendime ve disketi taktım. Sonra bir şekilde oyuna girdim ce ilk oynadığım oyun, Prince of Persia diye bildiğimiz serinin ilk oyunu oldu. Rıdvan: Babamla beraber şirkete gittiğimde babam ağlamıyım diye bana ufak Flash oyunlar açardı orada tanıştım heralde :P 2) Peki, OyunaBakış dergisine nasıl dâhil oldunuz? Ahmet: Geçenlerde bir arkadaş anlattı. Bir dergi var, donanım editörü lazım dedi. Şöyle bir durdum. Sağıma baktım yok, soluma baktım yok. Ben yazayım ortak dedim. İyi de etmişim. Sorumluluk almak insanı geliştiriyor. Şaka bir yana, donanım dünyasının içinde olmak benim için ayrı bir keyif. Bu çevremce de biliniyordu. OyunaBakış'ın kuruluş yazarlarından olmak benim için bir şereftir. Çağrı: Aynen şöyle; Ben: Gelebilir miyim? Arkadaşlar/Abiler: OOO Mario tabi tabi buyur buyur :D (Metucon 2013 Super Mario cosplayim ile temelleri atıldı). Cihan: Bunun temelleri aslında taa blog dönemine dayanır. Ama o uzun bir hikâye. Özetle 30

diyebilirim ki kendi hâlimde takılıyordum, Halil işin içine soktu. Elimde fotoğrafların var gibi, türlü şantajla beni yazmaya zorladı. Denizhan: Oyun geliştirici gezegenlerinden birinin "distress signal"'ini yakaladım ve ekibe katıldım. Erdem: Halil C.(23) aracılığı ile bu yapılanmaya ben de dâhil oldum. Ben aslında istememiştim ama çok ısrar etti. Ben sadece tasarımcıyım abi, valla yazmıyorum ben. Halil: Dergi mistik bir şekilde bizi kendine çekti, ne olduysa karlı bir yaz akşamında oldu. Murat: Yine bir gün evdeyim, internette takılırken bir Facebook grubundan bi arkadaşla tanıştım, Kendisi M.Cihan Özer olur. Bir proje için konuşmaya başlamıştık. O sırada onların inceleme sitesi olduğunu öğrendim, ben de kendi çapımda blog tutuyordum. Sonra onlarla birleştirme kararı aldık, sonra gaza geldik dedik dergi yapalım. Gel zaman git zaman planları yapıp, her şeyi yerine oturtup ilk sayımızı çıkarttık. Rıdvan: Bi yaz günüydü :D internette gezerken dergiyi gördüm. Okudum sonra siteyi gezdim baktım yazmak ister misiniz falan yazıyo önce inanamadım sayfayı yeniledim hatta :D Sonra Halil abiye E-mail attım, belki de attığım en mantıklı e-maildi. 3) Biraz da içinde bulunduğumuz aya yönelik konuşalım. Yeni yıldan beklentileriniz nelerdir? Ahmet: Alttaki derslerimin tamamını vermek :D Murat: Güzel güzel oyunlar çıksın, ben de kendi geliştirdiğim oyunumu bitireyim. İnsanlar onu oynasın çok sevsin, sonra ikincisini yapayım, sonra belki filmini bile çekerler. Rıdvan: Aslında beklentiler denince aklıma daha neler neler geliyor. Ama yeni yıldan bir beklentim yok, kiii o benden baya bir şey bekliyor zaten :D Elimdeki yetenekleri geliştirmeyi planlıyorum tek beklentim bu diyebilirim. 4) Peki sizin kişiliğinize, benliğinize inersek; eğer daha da büyüme imkânınız varsa; büyüyünce ne olmayı düşünüyorsunuz? Ahmet: Valla ben biraz daha büyürsem sinemalardaki sevgili koltuklarına tek oturabilir hale geleceğim :D Mümkünse büyümeyeyim. Bacaklar darboğaz yapar, kalbi overclock'lamak gerekir, öyle olunca hararet artar ve daha iyi bir soğutma gerekir. O zaman da kasayı değiştirmek gerekir. Ben en iyisi Google'da CEO olmak diyip konuyu kapatayım yoksa bu böyle uzar gider :) Çağrı: Mutlu (tanıdık geldi mi :D ), zengin, sağlıklı. Cihan: Daha da büyürsem Godzilla olacağım! Denizhan: Kendim. Erdem: Büyüyünce müyendis olmayı düşünüyoruz ama tekliflere de açığız. Halil: Bilgisayar oyunu olacağım. Çağrı: Sağlık, para, Ps4(alacağım ama yazıyorum gene :D ), mutluluk, aşk, iş... klişe fakat etkili. Cihan: Geçen senekiyle aynı. Denizhan: Efsane besteler yapmak. Saniyede 15 nota hızına ulaşabilmek. Erdem: Money money money.(yazıldığı gibi okunur) Halil: Ajanda bekliyordum, onu da dün aldım. 31

Murat: Valla ben biraz daha büyürsem 2.30 metre olurum sanırım, o saatten sonrada oyun sektörünü bırakır, ya manken olurum ya basketbolcu. Başka seçenek yok bence, fırsatları değerlendirmek lazım. Eminim sorunun asıl cevabı bu değil ama şuan bu cevap güzel oldu gibime geliyor. Baketbolcular iyi kazanıyor mu acaba, yani NBA de kesindirde Türkiyede kazanıyorlar mı acaba? Merak ettim Rıdvan: Şimdi büyümek var, büyümek var :P Başarılı olmayı düşünüyorum ne olursa olsun, neresi olursa olsun, sempatik olmayı da öyle. Cihan: Hani büyük bir hevesle, bir Jelibon daha yemek için elini pakete daldırırsın; ama bir tane bile Jelibon kalmamıştır ya Bence bunun üzerine hayal kırıklığı yok. Denizhan: Aynı anda 10 ayrı işi yapamamak. 9 ile yetinmek zorunda kaldım. Erdem: Hani üniversitede kızlar teklif ediyordu? Halil: Resident Evil Murat: Valla bu soru sorulduğunda Hobbit'in 2. filminden çıkmış olduğum için cevabımda bu olacak, evet Hobbit'in 2. filmi gerçekten rezalet. İlk filmi de çok sevmemiştim ama gerçekten 2. film berbat ötesi. O 3D animasyonlar çok başarısız ve Legolas'ın çoğu sahnesi animasyondu, Orlando ya boşuna para vermişler bence. Rıdvan: Bir seferinde 8 mesajlık mesaj atmıştım yanıt ":)" gelmişti. 6) Bunları duyduğumuza çok üzüldük Peki, bir gecede 10 bin Dolar kazanmak ister misiniz? Ahmet: Sen gel ayda 280 lira kredi alan öğrenciye bunu sor :D İsterim tabi! Çağrı: Evet(hayır diyeni dövüyorlarmış). 5) Bugüne kadar yaşadığınız en büyük hayal kırıklığınız neydi? Ahmet: Eski masaüstü bilgisayarımın işlemcisi AMD Athlon 3200+'yı bana çift çekirdek diye satmaları, dahası benim bilgisayarımı anlatırken hem işlemci ismini söyleyip hem de çift çekirdekli dememdir muhakkak. Bilgisayarı topladıktan 2 yıl sonra öğrendim bunu, dünyam yıkılmıştı, zoruma gitmişti. Yılmadım, usanmadım, donanım okudum ben de. Baştan sonra tüm konularını okuduğum forumlar bile mevcuttur. Çağrı: Bilgisayar mühendisi olamamak. Cihan: Kimi indiriyoruz? Denizhan: Bitcoin'i takip ediyor musunuz? Daha fazlası da mümkün. Erdem:??!! Halil: Peki 10 bin dolar beni kazanmak ister mi? Murat: Bunu bir ahlaksız teklif olarak değerlendirmek istemiyorum, umarım değildir. Valla oyun sektöründe bir gecede onu kazanabilirsin de, kaybedebilirsin de... Ama umarım kazanırım ya, PS4 almak lazım, PC'mi yenileyeceğim, dergiyede biraz para lazım. geri kalan içinde birşeyler bulurum. Nasıl kazanacaz acaba? 32

Rıdvan: Bir gecede istemem! Kazanç demek emek demektir. Eğer sunduğum iş gecede 10 bin dolarlık değilse, o paranın bana faydası olmaz zararı olur. Rahatlık yapar, rahat da bize batar :D Ayda 10 bin olsun bizim olsun :P 7) Klasik bir soruyla devam edelim. Yanınıza üç şey alıp bir yere düşmeniz istense, nereye düşmek isterdiniz? Ahmet: Yatağıma :) Çağrı: Japonya, Tokyo. Cihan: Ada olmaz, deniz sevmiyorum ben. Güney desen yazın çok sıcak, kuzey desen kışın çok soğuk... Evde kalsam olmaz mı ya? Hı? Evde kalayım ben ya... Denizhan: Silikon Vadisine. Erdem: Bu aralar düşmeyi düşünmüyorum. Sağ olun. Halil: Mevsim yazsa, köy evi damına. Damdan düşmemek kaydıyla yıldızlar seyredilebilir. Murat: Tokyo olurdu sanırım, ya da vazgeçtim ya, Land of OOO ya düşmek isterdim, Finn ve Jake ile beraber maceradan maceraya atılmak isterdim. Ice King'in peşinden koşum, kaçırdığı prensesleri kurtarmak isterdim. Bir de kabul ederse Marceline ile takılırıdım. O bass çalar ben gitar çok güzel olurdu bence. Rıdvan: Bu soruyu yıllarca duydum hep düşündüm. O üç şeyi bulamadım :D ama çıkarım yaparsak, birinci önceliğim geleceğin çökmüş dünyasını anlatan bilim-kurgu film ve dizilerden öğrendiğim hayat kurtarıcı olarak tuvalet kağıdı, çorap(ki onsuz yapamam), bide çantamı alırdım. Neresi dersek Komodo Adaları olabilir. 10.000 $$$ 8) Sıra herkesin merak ettiği soruda: O işi ne yaptınız? Ahmet: O iş bende Osman Abi sen rahat ol. 2 çay söyle de içelim boğazımız kurudu burada! Çağrı: Murat Reyiz'in yardımıyla ''avukata verdim'' :D Cihan: Avukata verdim. En temizi... Denizhan: Çok uğraştım ama yakında olacak. YouTube'a koyacağım videosunu da. Erdem: Hacı o işi bir türlü halledemedik ya. Çok uğraştık ama olmuyor ya, bizlik bir durum yok. Halil: O işi çok karıştırdılar, biz de anlamadık. Murat: Avukata verdik bakalım, sonuç ne olacak bekliyoruz, ama sıra varmış, önce Dizi-mag ile Warner Bros. arasındaki dava varmış. Rıdvan: Nasip değilmiş bende oluruna bıraktım. Hayır yani Akıl var mantık var insan bir düşünür acaba bende mi hata var diye! 9) Peki bize bir özlü söz söyler misiniz? Ahmet: Yolcu yolunda gerek. Çağrı: ''The peace cannot be kept by force... it can only be achieved by understanding.'' - Albert Einstein. Not: Mobile Suit Gundam 00 animesini izleyin ;) Cihan: Ben, seni İstanbul'un boğazında değil; Angara'nın ayazında sevdim la... Denizhan: Kendini bil. Erdem: Başkası olma kendin ol böyle çok daha güzelsin. Halil: Kardanadamını güneş eriteceğine, kendin yık. Murat: Bir tane aklıma geldi ama derginin geleceğini düşünerek sustum, o yüzden aklıma ilk gelen şeyi söylüyorum: Yazın yaşa, kışın taşa oturmayacaksın. 33

Rıdvan: "Ey dost, âşıkların hayatı ölmektir. Sen gönül vermedikçe, gönül bulamazsın" -- Mesnevi 10) Bir de türkü istesek? Ahmet: Ah yalan dünyada,yalan dünyada / Yalandan yüzüme gülen dünyada Çağrı: Hayır :D Japonca şarkı ismi versem dinleseniz? Luna Haruna - Sora wa takaku kaze wa utau (Fate Zero'culara gelsin bu da). Cihan: Adana köprü baaağşı, Adana köprü baaağşı... Denizhan: Yok. Erdem: Olsa dükkan senin. Halil: Konsol seçme söz olur, Steam yükle koz olur. Murat: Ulus, Cebeci, Çankaya, gardaş deriz kankaya, bize her yer Paris değil, la bize her yer Angara! Rıdvan: Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek gönül bu sevdana vaz mı geçecek :D Bizim oralardandır. Çağrı: Kesinlikle kendi kararlarını vermelerini, kimseden etkilenmemelerini ve bundan pişman olmamalarını istiyorum, marjinal olmalarını şiddetle tavsiye ederken, dergiyi sıkıca takip etsinler :) Cihan: Mahalleden, Hakkı Abi'nin selamı var. Selamımı ilet; o anlar, dedi. Denizhan: E-spor'u sevsinler. Sevin şunu yahu! Erdem: OyunaBakış çok güzel dergiymiş. Kesin bilgi, yayalım! Halil: "Hala o oyunun başında mısın?" tepkilerini duymaktan bıktıysanız, ya profesyonel oyuncu olun, ya da oyun geliştirici. "Ben ekmeğimi bundan yiyorum" modunda rahat rahat oynarsınız oyunlarınızı. Oyun dolu seneler. :D Murat: Olmaz mı? Oyun oynayın, ama güzel oyunlar oynayın, bi oyunu hırs için, başkalarını geçmek için değil, zevk almak için oynayın. Yani diyorum ki önce adam olmak lazım. Rıdvan: Bende birçok yayının okuyucusuyum sonuçta. Mesajım olsa olsa "Keep reading!" olurdu. Yani insan okudukça var. Daha iyisini okuyabilmeniz için iyi gelişlerle karşınızda olacağız. 11) Son olarak okuyuculara iletecek bir mesajınız var mı? Ahmet: Hepsine bol oyunlu günler diliyorum. 34

Ocak ayında bizlerle!.. Yunus Ayyıldız ve Yasir Yazıcı tarafından geliştirilen yerli mobil oyun, ocak ayında oyun severlerin beğenisine sunulmaya hazırlanıyor. Yaklaşık beş aydır geliştirilen ve Microsoft tarafından düzenlenen Dev2Win etkinliğinde birincilik alan oyunun tasarımcısı Yunus Ayyıldız ile yapacağımız Ropörtajı OyunaBakış Ocak sayısında bulabilirsiniz. Oyun dolu yıllar, takipte kalın. :D Halil Coşgun halilcosgun@oyunabakis.com 35