AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE KABUL EDĠLEBĠLĠRLĠK HAKKINDA KARAR Başvuru no: 36797/10 Süleyman Dinç v. Türkiye 19 Şubat 2013 tarihinde, Başkan Guido Raimondi, Yargıçlar Danute Jociene, Peer Lorenzen, Andras Sajo, Işıl Karakaş, Nebojsa Vucinic, Helen Keller ve Daire Yazı İşleri Müdürü Stanley Naismith in katılımıyla oluşturulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Dairesi), 20 Mayıs 2010 tarihli başvuru ile ilgili yapılan müzakere sonrasında aşağıdaki kararı vermiştir: T.C. Adalet Bakanlığı, 2013. Bu gayriresmi çeviri, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü İnsan Hakları Daire Başkanlığı tarafından yapılmış olup, Mahkeme açısından bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak belirtilmiş olması ve yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koşulu ile Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü İnsan Hakları Daire Başkanlığına atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla alıntılanabilir.
OLAY VE OLGULAR 1. Başvuran Süleyman Dinç, 1986 doğumlu olup Mardin de ikamet etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde Ankara da görev yapan avukat M. H. Toy tarafından temsil edilmiştir. 2. Başvurunun kendine özgü koşulları, başvuran tarafından ifade edildiği şekilde aşağıdaki gibi özetlenebilir. 3. Başvuran, 2006 er celbinde silâhaltına alınacaklar arasında yer almıştır. 4. Başvuran, 31 Ağustos 2005 tarihinde askerlik şubesinde yoklamasını yaptırmış ve askerlik eğitimine başlamadan önce Diyarbakır Askeri Hastanesi nde rutin sağlık muayenesine tabi tutulmuştur. 5. Başvuran, bu vesileyle sağ böbreğinde bulunan taşların cerrahi bir müdahale ile alındığı konusunda doktorları bilgilendirmiştir. 6. Ürolog, başvuranı muayene etmiş ve askerliğe elverişli olduğu kanaatine varmıştır. 7. Akabinde başvuran, askerlik eğitimini yapmak üzere 24 Ağustos 2006 tarihinde Batman Hava Meydan Komutanlığı na katılmıştır. 8. Başvuran, askerlik görevini ifa ettiği sırada ürolojik rahatsızlıklar yaşamıştır. 9. Başvuran, 3 Nisan 2007 tarihinde Diyarbakır Askeri Hastanesi ne sevk edilmiştir. Doktorlar kendisine gerekli sağlık tedavilerini uygulamışlardır. 10. Başvuran, 6 Nisan 2007 tarihinde sağlık nedenlerinden dolayı askerlik hizmetine elverişli olmadığını bildirmiştir. 11. Başvuran, 20 Kasım 2007 tarihinde askerlik görevlerini yerine getirmek için elverişli olduğunu söylemek zorunda olmadığını ileri sürerek, avukatı aracılığıyla Savunma Bakanlığı aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesi önünde tazminat davası açmıştır. 12. Hâkimler, davanın esasına ilişkin bir karara varmadan önce tıbbi bilirkişi raporu düzenlenmesine karar vermişlerdir. 13. Üroloji alanında uzman olan üç hekim tarafından 14 Ocak 2009 tarihinde bilirkişi raporu tanzim edilmiştir. Hekimler, başvuranın askerlik görevine başlamadan önce üreterin tıkanmasına bağlı olabilecek böbrek atrofisinden muzdarip olduğu kanısına varmışlardır. Askerliğe elverişliliğine ilişkin zorunlu sağlık muayenesi sırasında hastaya pelvik ultrason yapılmadığını ve bu muayene sonucunun dosyanın içeriğinde yer almadığını gözlemlemişlerdir. İlgilinin böbrek taşı nedeniyle ameliyat olmasının, sağlık bakımından askerlik hizmetini yapmaya elverişli olmadığı anlamına gelmediğini eklemişlerdir.
14. Aynı zamanda Askeri Yüksek İdare Mahkemesi nin talebi üzerine 27 Temmuz 2009 tarihinde, GATA Profesörler Sağlık Kurulu başvurana ilişkin sağlık raporu düzenlemiştir. Kurul, ilgilinin 31 Ağustos 2005 tarihinde elverişliliğe ilişkin sağlık muayenesi sırasında talep edilen ultrasonu yaptırmadığını kaydetmiştir. Hekimlere göre, bu muayene ilgilinin askerlik hizmetini ifa etmeye elverişli olup olmadığının daha açık şekilde değerlendirilmesine imkân vermiştir. Her halükarda, Profesörler Sağlık Kurulu ilgilinin muzdarip olduğu hastalığın değişim gösterdiği, hastalığın askerlik hizmetine bağlı olmadığı ve askerlik görevinin ilgilinin hastalığını etkilemediği kanaatine varmıştır. Kurul, teşhisin gerçekleştirilmesinde ve sağlık tedavisinin uygulanmasında geç kalınmadığı sonucuna varmıştır. 15. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, 21 Ekim 2009 tarihli kararla, özellikle 14 Ocak 2009 tarihli tıbbi bilirkişi raporu ile 27 Temmuz 2009 tarihli sağlık raporuna dayanarak ve davalı idarenin davaya özgü koşullarda sorumluluğunun bulunamayacağı kanaatine vararak, başvuranın tazminat talebini reddetmiştir. 16. Mahkeme, 30 Aralık 2009 tarihinde ilgilinin karar düzeltme talebini reddetmiştir. ġġkâyetler 17. Başvuran, Sözleşme nin 3. maddesini ihlal edecek biçimde yetkililerce sağlık bakımından askerlik hizmetini yapmaya elverişli olduğu kanaatine varılmasından şikâyet etmektedir. 18. Başvuran, aynı zamanda Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafından varılan çözümün Sözleşme nin 6. maddesinin 1. fıkrası anlamında adil olmamasından ve Sözleşme nin 13. maddesine aykırı olmasından şikâyet etmektedir. Ayrıca, hâkimlerin sağlık raporlarını doğru biçimde değerlendirmediklerini iddia etmektedir. HUKUKĠ DEĞERLENDĠRME 19. Başvuran, davanın kendine özgü koşullarında Sözleşme nin 3, 6 ve 13. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir. 20. Mahkeme, başvuranın 3. madde açısından dile getirdiği şikâyetin Sözleşme nin 8. maddesi açısından incelenmesinin uygun olacağı kanaatine varmıştır. 21. Mahkeme, bu bağlamda esasen bireylerin fiziksel ve ruhsal bütünlüklerine ilişkin sorunların Sözleşme nin 8. maddesinin uygulama alanına girdiğini hatırlatmaktadır (Carlo
Dossi ve diğerleri v. İtalya (kabul edilebilirlik hakkında karar), No. 26053/07, 12 Ekim 2010, Yardımcı v. Türkiye, No. 25266/05, 5 Ocak 2010, Marie-Thérèse Trocellier v. Fransa (kabul edilebilirlik hakkında karar), No. 75725/01, 5 Ekim 2006 ve Gecekuşu v. Türkiye (kabul edilebilirlik hakkında karar), No. 28870/05, 25 Mayıs 2010). 22. Aynı zamanda, 8. maddede yer alan daha çok negatif yükümlülüklere Sözleşme ile güvence altına alınan hakların etkin bir şekilde korunması kavramının özünde yer alan olumlu yükümlülüklerin de eklenmesi gerektiğini hatırlatmaktadır (Roche v. Birleşik-Krallık [BD], No. 32555/96, 157, AİHM 2005-X). 23. Böylece devletler kişilerin hayatlarını koruma konusunda olduğu gibi, aynı zamanda kendi hukuki sorumlulukları altında bulunan kişilerin de fiziksel ve psikolojik bütünlüklerinin korunmasına yönelik gerekli tedbirleri de almak zorundadırlar. 24. Mecburi askerlik hizmeti alanında da açıkça geçerli olan bu zorunluluk devletlere, kişinin fiziksel ve psikolojik bütünlüğüne yönelebilecek tehditlere karşı etkin bir önleyici mekanizma oluşturacak şekilde yasal ve idari tedbirleri alma yükümlülüğü de yüklemektedir. 25. Mahkeme, somut olayda öncelikle başvuranın askeri birliğe katılmasından şikâyet ettiğini gözlemlemektedir. Oysa dosyada yer alan belgeler ile özellikle 27 Temmuz 2009 tarihli sağlık raporuna göre, askerlik hizmetinin ilgilinin geçirdiği hastalık üzerinde herhangi bir etkisinin bulunmadığı, hastalığın değişim gösterdiği, ayrıca askerlik hizmeti nedeniyle oluşmadığı ve teşhisin gerçekleştirilmesi ile sağlık tedavisinin uygulanmasında geç kalınmadığı belirtilmiştir (yukarıda belirtilen 14. paragraf). 14 Ocak 2009 tarihli tıbbi bilirkişi raporu aynı zamanda başvuranın askerlik hizmetinden önce geçirmiş olduğu, böbrek taşının alınmasına ilişkin cerrahi müdahalenin, sağlık bakımından askerliğe alınması için elverişsiz olduğu anlamına gelmediğinin anlaşılmasına imkân vermektedir. 26. Mahkeme, ardından başvuranın askerlik vazifesini ifa ederken gerçekten ürolojik rahatsızlıklar geçirdiğini kaydetmektedir (yukarıda belirtilen 8. paragraf). 27. Mahkeme, son olarak yetkililerin başvuranı hastaneye sevk ederek makul biçimde hareket ettiklerini ve başvuranın da hastanede gerekli tedavilerden yararlandığını tespit etmektedir. Sağlık muayenelerinin sonunda, ilgili, askerlik hizmetine elverişli olmadığını bildirmiştir. 28. Mahkeme, alınan tedbirlerin Sözleşme nin 8. maddesi anlamında başvuranın fiziksel ve psikolojik bütünlüğünün korunması için yeterli olduğunun kabul edilebileceğini değerlendirmektedir. Dolayısıyla ilgilinin şikâyeti, Sözleşme nin 35. maddesinin 3. fıkrası anlamında açıkça dayanaktan yoksundur.
29. Sözleşme nin 6. ve 13. maddeleri bağlamında dile getirilen şikâyetlere ilişkin olarak Mahkeme, başvuranın esasen delillerin değerlendirilmesine ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafından benimsenen çözüme itiraz ettiğini kaydetmektedir. 30. Mahkeme, yerel mahkemenin böyle bir kararı ya da başka bir karar almasına neden olan davaya ilişkin unsurları değerlendirmekle görevli olmadığını, aksi durumda ise dördüncü derece mahkemesi niteliğine bürüneceğini hatırlatmaktadır (Kemmache v. Fransa (No. 3), 24 Kasım 1994, 44, A serisi No. 296-C). 31. Dosyadaki hiçbir unsur, davanın seyrinde herhangi bir keyfilik unsurunun bulunduğunu göstermemektedir. Mahkeme, çekişmeli yargılama ilkesine riayet edildiği ve avukat tarafından temsil edilen başvuranın menfaatlerini savunması için iddialarını dile getirebildiği kanısındadır. 32. Öte yandan, Mahkeme tarafından tıbbi bilirkişi raporlarının - Askeri Yüksek İdare Mahkemesi nin davanın esasına ilişkin karar vermek için dayandığı - sonuçlarına itiraz edilmesi ve ayrıca elinde bulunan sağlık bilgilerinden hareketle uzmanların vardıkları sonuçların doğru olup olmadığı hakkında tahmin yürütülmesi mümkün değildir (Tysiqc v. Polonya, No. 54110/03, 119, AİHM 2007-IV, yukarıda anılan Yardımcı kararı, 59 ve Glass v. Birleşik-Krallık, No. 61827/00, 87, AİHM 2004-II). 33. Bu değerlendirmeler ışığında, Mahkeme, ulusal yetkililer tarafından olay ve olgulara ilişkin yapılan tespitlere ve varılan sonuca itiraz etmek için herhangi bir sebep görmemektedir. 34. Dolayısıyla, Mahkeme başvurunun Sözleşme nin 35. maddesinin 3. ve 4. fıkraları uyarınca reddedilmesi gerektiği kanaatine varmıştır. Mahkeme, bu gerekçelerle, oy birliğiyle, Başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Stanley Naismith Yazı İşleri Müdürü Guido Raimondi Başkan