Kula Gezisi Mehmet Keskin İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü Avcılar / İstanbul
Kula nın kuş bakışı oblik görünümü. Son evreye ait 10 30 bin yıl yaşlı bazaltik lav yaygıları ile Kula ilçesinin yerleşim yeri arasındaki dramatik çelişkili görüntü.
Kula Jeoparkı Batı Anadolu Ege eşiğinde, Manisa İli sınırları içerisinde yer alır. Yaklaşık 300km 2 alan kaplayan Kula Jeopark sahası, ekseriyeti Kula İlçesinde olmakla birlikte kısmen Salihli İlçesi ile Sandal Beldesi, Gökçeören (Menye) Beldesi, Adala Beldesi ve Gökeyüp Beldelerini içine almaktadır. Türkiye nin en genç volkanik sahalarından birisi olan Kula volkanlarının şöhreti antik Yunan Coğrafyacısı Strabon un Geographica adlı eserinde Kula yı Katakekaumene yani YANIK ÜLKE olarak tarif etmesinden beri iki bin yıldır artarak devam etmektedir.
Kula Jeopark sahası doğal, jeolojik, kültürel ve arkeolojik zenginliğinden ötürü antik dönemlerden günümüze dek pek çok seyyahın ve araştırmacının ilgisini çekmiş ve eserlerine konu olmuştur. Keppel (1830), Hamilton ve Strictland (1841), Texier (1862), Bresh ve Premerstein (1891), Washington (1900), Philippson (1914) bunlardan yalnızca bazılarıdır. Kula ve çevresinde peri bacalarından karstik mağaralara, kanyonlardan volkan konilerine pek çok doğal miras bulunur. Üstün nitelikli jeolojik ve jeomorfolojik mirasın yanı sıra Kula, çok iyi korunmuş Osmanlı kent mimarisiyle zengin bir tarihi ve kültürel mirasa sahiptir.
Kula Jeoparksahası Paleozoik yaşlı metamorfik kayaçlardan (şist, gnays, serpantinit) prehistorik volkanik püskürmelere dek yer kürenin 200 milyon yıllık geçmişine ışık tutan zengin bir jeolojik çeşitliliğe (geodiversity) sahiptir. Kula Jeoparkı sahasının oluşumunda tektonik faaliyetler geniş yer tutar. Kula Jeoparkı nın içerisinde bulunduğu Ege bölgesi kıtasal çarpışma ve dalma batma süreçlerinin kontrolü altında dünyanın tektonik (depremler, volkanlar) bakımından en aktif sahalarından birisidir. Kula da günümüzden kabaca bir milyon yıl önce başlayan volkanik faaliyetler üç ana püskürme döneminin ardından nihayet günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce son patlamalarıyla Türkiye nin en genç geniş ölçekli volkan topoğrafyalarından birini oluşturmuşlardır.
Kula nın Jeopark ilan edilme sürecinin 10 yıllık bir geçmişi vardır. Bu süreçte muhtelif araştırmacılarca pek çok değerli eser ortaya koyulmuş olsa da planlama hataları ve tecrübe yetersizliği nedeniyle bu girişimlerin tamamı sonuçsuz kalmıştır. 2011 yılında Kula Belediyesi himayesinde ve Jeopark uzmanı Dr. Erdal Gümüş koordinatörlüğünde hayata geçirilen Kula Jeoparkı Avrupa Jeoparklar Ağı Başvuru Eylem Planı 2012 inisiyatifi neticesinde nihayet 4 Eylül 2013 tarihinde Kula Jeoparkı Türkiye nin ilk ve tek Avrupa ve UNESCO Jeoparklar Ağı üyesi ilan edilmiştir. Kasım 2011 de Kula Volkanik Jeoparkı, Avrupa Jeoparklar Ağı Başvuru projesi hayata geçirildi. Kasım 2012 de Türkiye nin Avrupa ve UNESCO Jeoparklar Ağı na ilk resmi başvurusunu yapıldı. Mart 2013 de Kula Volkanik Jeoparkı Türkiye nin ilk Avrupa ve UNESCO Jeoparkı adayı oldu. Haziran 2013 Kula, Avrupa ve UNESCO Jeoparklar Ağı denetiminden geçen ilk Türk Jeoparkı oldu. Haziran 2013 Kula da Türkiye nin ilk Jeopark Ziyaretçi Merkezi ve yürüyüş rotası hizmete girdi. Temmuz 2013 de Kula da Türkiye nin ilk Jeopark Araştırma ve Uygulama Merkezi (JARUM) Celal Bayar Üniversitesi ve Kula Belediyesi işbirliğiyle kuruldu. Eylül 2013 de İtalya da düzenlenen törenle Kula Volkanik Jeoparkı Türkiye nin ilk ve tek Avrupa ve UNESCO Jeoparkı ilan edildi.
Tarihi Kula Evleri Kula da Müslüman ve gayrimüslim tabaya ait sekiz yüzden fazlası tescilli olmak üzere üç bine yakın konut, ibadethane ve ticarethane kentsel sit kapsamında koruma altına alınmıştır. Bu bakımdan Kula 18. yy Osmanlı mimarisinin ve hoşgörüsünü en iyi yansıtan yerlerden birisidir. Kula yı önemli kılan sadece meskenlerin değil tüm kent dokusunun hemen hemen bozulmadan günümüze dek ulaşabilmiş olmasıdır. Kula, sadece mimari açıdan değil; Osmanlı İmparatorluğu nun son döneminde şehir hayatı ve günlük yaşama dair sosyal ve ekonomik motifleri yansıtması bakımından üstün nitelikli bir kültürel mirastır.
Kula da Kuvaterner yaşlı genç bazaltik lavlar ve volkan konilerinin bir kısmı o kadar gençtirler ki, üzerlerinde henüz bitki örtüsü bile yeşerememiştir. Kimi yerlerde evlerin bu genç lavların üzerine inşa edildiği yerlerde sanki lavlar sokaklardan akarak binaları çevrelemiş gibi görünürler.
Kula nın kendine özgü mimarisi, eski Osmanlı dönemi mimarisinin izlerini taşır.
Kula volkanik alanının Ege bölgesindeki konumu. Bir sonraki slaytta görülen uydu görüntüsü, kırmızı ile çerçevelenmiştir.
Kula ve civarının uydu görüntüsü. Özellikle 3. Evrenin bazaltik lav alanları ve volkanik konileri üç ayrı alanda yüzeyleniyor. Ortadaki ve Kula kuzeyinde kalan en doğudaki lav alanlarında, çatlak ve konilerden çıkan lavlar genel olarak kuzeye akmıştır. En batıdaki lav alanından çıkan lavlar ise vadi boyunca batıya ve oradan da güneybatıya doğru uzun bir mesafe katetmiştir. Soldaki göl, Demirköprü baraj gölüdür.
Kula yı ilk kez keşfeden ve dünyaya tanıtan coğrafyacı Volkanik işlemlerin de ilk yorumunu yapan bilim insanı
Kula Jeopark sahasında yer alan üstün nitelikli doğal oluşumlar 2 bin yıldır bilinmektedir. Antik dönemin büyük Coğrafyacısı, Amasya doğumlu Strabon (İÖ 63 İS 24) ansiklopedik şaheseri olan Coğrafya kitabında Kula yı kömür karası bazalt taşlarından ötürü Katakekaumene yani Yanık Ülke olarak adlandırıp detaylı bir biçimde anlatmaktadır. Strabon un (İÖ 63 İS 24) iki bin yıl önce yazmış olduğu Coğrafya kitabından alıntı: Lydia ve Mysia lılar tarafından iskan edilen Phrygia Katakekaumenē bu adlandırılışını aşağıdaki bazı nedenlerden alır; yakınındaki Philadelphia kentinin duvarları dahi güvenlikte değildir, hatta sarsıntıdan hergün çatlar. Burada yaşayanlar arazinin yarattığı huzursuzluğa karşı daima dikkatlidirler ve bütün yapılarını ona göre planlarlar Eski tarihçilerin söylediklerine de kulak vermek gerekir. Örneğin, Lydia Tarihi ni yazmış olan Ksanthos benim daha evvelce bir yerde işaret ettiğim gibi, bu ülkenin sık sık karşılaştığı acayip değişiklikleri anlatır. Gerçekten burasını Arim lerin efsanesinin geçtiği ve Typhōn un acı çektiği yer olarak kabul etmişler ve buraya Katakekaumenē ülkesi demişlerdir.
Strabon un Amasya daki heykeli. Beş yüz stadion uzunluğu, dört yüz stadion genişliği olan Mysia ve Maionia denen ve Katakekaumenē olarak adlandırılan ülkeye gelinir. Burada hiç ağaç yoktur; sadece kalite olarak ünlü şarapların hiçbirisinden aşağı olmayan Katakekaumenē şarabının elde edildiği bağlar vardır. Toprağın yüzü küllerle kaplıdır, dağlık ve kayalık olan ülke sanki yangından olmuş gibi siyah renktedir. Bazıları, bunun yıldırımlardan ve ateşli yeraltı patlamalarından olduğunu tahmin etmektedir ve bunlar Typhōn un efsanevi hikayesinin burada olduğunda tereddüt etmemektedirler. Fakat kaynağı şimdi tükenmiş olan ve yerden fışkıran bir alev nedeniyle olabileceği yerine, bütün bir ülkenin bir seferde böyle bir olayla yanmış olacağını kabul etmek mantıksızdır.' Burada birbirlerinden kırk stadion uzaklıkta olan physas (Physse) denen başka bir deyişle nefes alan delikler olarak bilinen üç çukur görülür. Bunların yukarısındaki dik tepeler, mantıklı olarak tahmin edildiği taktirde, topraktan fışkıran sıcak külle oluşmuş olmalıdır. Bu tür toprak bağcılığa iyi uyum sağlar. Halen en iyi ve bol miktarda şarap elde edilen, üzeri küllerle kaplı Katana toprağında olduğu gibi. Bazı yazarlar bu gibi yerlere bakarak, Dionysos a ( Phrygenes ) denmesinin iyi bir nedeni olduğu hükmüne varmışlardır. http://tr.wikipedia.org/wiki/kullan%c4%b1c%c4%b1:erturac/kula_volkanizmas%c4%b1
Kula nın genç lavlarını konu alan ve dünyaya tanıtan ilk petrolojik çalışma
Kulait: amfibol içeren bazalt. İsimlendiren: Hanry S. Washington Yıl: 1900 (Kasım) The Journal of Geology, Cilt: 8, Sayı:7, s. 610 620 https://archive.org/stream/jstor 30058726/30058726#page/n1/mode/2up
Kula nın amfibollü bazaltları Amfibol Amfibol Hayalet amfibol (Psödomorf) Piroksen
Menderes masifinin serisit şistlerinin ince kesit görünümü.
Jeolojik Konum Anadolu Plakası ve yakın çevresine ait neotektonik haritası üzerinde gösterimi. KAF: Kuzey Anadolu Fay Zonu, DAF: Doğu Anadolu Fay Zonu, OF: Ovacık Fayı, EAZ: Ege Açılma Zonu (Barka ve Gülen, 1989'den değiştirilerek) (Şen vd., 2001)
Batı Anadolu Alp Himalaya dağ oluşum kuşağı içinde yer almaktadır. Alp Himalaya dağ oluşum kuşağı, Afrika/Arabistan ve Hindistan Levhalarının kuzeye doğru hareket etmeleri ve Avrasya Levhası ile çarpışmaları sonucunda meydana gelmiştir. Türkiye nin neotektonik zaman aralığı Doğu Anadolu da kabuk kalınlaşması ve kısalmasına neden olan kıtasal çarpışmayla (Avrasya Arap Plakaları) karakterize edilmektedir (Dewey vd., 1986). Bunun sonucu, Anadolu Bloğu, Kuzey Anadolu Fayı ve Doğu Anadolu Fayı vasıtasıyla batıya doğru kaçmaya başlamıştır. (McKenzie, 1991). Anadolu Bloğunun Batıya kaçışı, Ege bölgesindeki Helen makaslama zonunda durmuş ve sonrasında D B sıkışmaya bağlı olarak K G genişlemesi meydana gelmiştir (Şengör ve Yılmaz, 1981). Geç Paleosen süresince Pontid Ada Yayı ile Anadolu Torid çarpışması gerçekleşmiş, kabuk içi deformasyonlar ve K G yönlü kabuksal kısalmalar meydana gelmiştir (Şengör ve Yılmaz, 1981). Geç Miyosen Pliyosen de ise Batı Anadolu daki baskın tektonik rejim olan kabuksal genişleme oluşmuştur (Angelier vd., 1981).
Akçığ (1988) Batı Anadolu kabuk kalınlığının 35 40 km olduğunu ve Basin and Range Province deki gibi negatif Bouguer anomalisi gösterdiğini söylemiştir. Genişleme zonlarındaki negatif anomaliler, kabuksal bir incelmenin göstergesidir (Darracott vd., 1972). Avrasya Arabistan plakalarının çarpışması sonucu oluşan KAF nınbatıya doğru yönelmesi sonucu Ege Graben Sistemi oluşmuştur (Şekil 5). Ege bölgesi doğu batı gidişli pek çok graben yapısı içermektedir. Ege bölgesi, grabenlerin oluşumundan bu yana %50 oranında bir kuzey güney genişleme geçirmiştir. Yaklaşık doğu batı gidişli Edremit, Bakırçay, Kütahya, Simav, Gediz, Küçük ve Büyükmenderes ve Gökova grabenlerini kapsar. Diğer yapıları ise KKD gidişli graben ve horstlardır (Gördes, Demirci, Selendi, Uşak, Güre)(Şengör, 1987; Yılmaz ve diğ., 2000; Nebert, 1960). Egedeki gerilme tektoniği yerel olarak tipik bir rift volkanizması içermektedir ve Batı Anadolu daki Kula bazaltik volkanizması yaklaşık 400 km 2 lik bir alana yayılmaktadır (Borsi vd., 1972).
Avrasya Arabistan plakalarının çarpışması sonucu oluşan KAF nınbatıya doğru yönelmesi sonucu Ege Graben Sistemi oluşmuştur. Ege bölgesi doğu batı gidişli pek çok graben yapısı içermektedir. Ege bölgesi, grabenlerin oluşumundan bu yana %50 oranında bir kuzeygüney genişleme geçirmiştir. Yaklaşık doğu batı gidişli Edremit, Bakırçay, Kütahya, Simav, Gediz, Küçük ve Büyükmenderes ve Gökova grabenlerini kapsar. Diğer yapıları ise KKD gidişli graben ve horstlardır (Gördes, Demirci, Selendi, Uşak, Güre)(Şengör, 1987; Yılmaz ve diğ., 2000; Nebert, 1960). Egedeki gerilme tektoniği yerel olarak tipik bir rift volkanizması içermektedir ve Batı Anadolu daki Kula bazaltik volkanizması yaklaşık 400 km 2 lik bir alana yayılmaktadır (Borsi vd., 1972). Menderes Masifi grabenleri (Candan vd., 2000 ile Işık vd., 2003 den değiştirilerek alınmıştır).
Kula nın jeolojisi
Bölgenin temeli: Menderes Masifi Bölgenin temelini ve yerli kayalarını Menderes Masifi temsil etmektedir. Menderes Masifi, Anatolid Torid Platformu nun batı kısmını oluşturmaktadır. İzmir Ankara kenet kuşağı ile Likya napları arasında yer alan Menderes Masifi GB KD uzanımlı ve elips biçimlidir. Batı Anadolu nun paleotektonik dönem birlikleri (Yılmaz, 1997).
Menderes masifinde çok yaşlı (Erken Paleozoyik ve daha yaşlı), yaşlı (Geç Kretase), genç (Eosen Oligosen), çok genç (Erken Miyosen) dönemlerinde gelişmiş olduğu söylenebilecek ileri dereceli metamorfik kayalar bulunur. Masifin çekirdeği yüksek derecede metamorfizma geçirmiş gnays ve şistlerden oluşur (Şengör ve diğerleri, 1984). Jeopark alanında bu metamorfik kayaçlar, Eşme formasyonu olarak adlanmışlardır.
Masifin çekirdeği Prekambriyen yaşlı gnayslardan oluşur. İstif üstte doğru Paleozoyik yaşlı mika şistler, Permo Karbonifer yaşlı metakuvarsit, siyah fillit ve koyu renkli rekristalize kireçtaşları ile devam eder. Menderes Masifi ne ait Eşme formasyonu nun gözlü gnaysları
Bunların üzerine Mesozoyik yaşlı neritik kireçtaşları gelir. Paleosen ve Alt Eosen ise istifte rekristalize pelajik kireçtaşları ile temsil edilir. Menderes masifi metamorfik çekirdek karmaşık (core complex) olarak kabul edilir (Bozkurt ve Park, 1994, 1997; Hetzel ve diğerleri, 1995).
Menderes Masifi nin Gnays ve şistlerinin (kayraklar) genel görünümü: Eşme Formasyonu Kula Jeoparkı nınanakayasını teşkil eden Paleozoik yaşlı Menderes Masifinin metamorfik kristalin kayaçlarından olan şistler ve gnayslar üzerinde karakteristik topoğrafyalar gelişmiştir. Yatay sedimenter tabakaların derine gömülmeleri sonucunda bölgesel metamorfizma geçirmeleri ve tektonik süreçlerle deformasyonu sonucu bloklar halinde ayrışarak özel bir jeomorfolojik görünüm arz etmektedirler.
Şistler. Mermerler.
Çok evreli metamorfizma geçirmiş olan Menderes masifindeki esas metamorfizmanınyaşı 35 45 milyon yıl olarak önerilmiştir (Şengör ve diğerleri, 1984; Yılmaz, 1997, Yılmaz ve diğerleri, 2000). Üst Miyosen Pliyosen de (9 6 my) bazik volkanizma etkin olmuştur.
Ofiyolitik Melanj: Vezirler melanjı Kula Volkanik Jeoparkı Acısu mevkiinde OfiyolitikMelanjyüzlek verir. Yeşil renkli ve kaygan bir yüzeye sahip ve Serpantinit adı verilen bu kayaçlar Anadolu daha henüz okyanus altından yüzeye çıkmamışken okyanus tabanını temsil eden bazaltik lavların deniz suyuyla temas ederek su alıp, yeni minerallere dönüşmek suretiyle değişmeleri sonucu oluşmuşlardır. Bu başkalaşım sürecinin bir yan ürünü olarak beyaz renkli magnezit minerali oluşmuştur. Sahada ayrıca kısmen başkalaşıma uğramış Listvenitik kireçtaşları ve silisli mineral zenginleşmeleri görülebilmektedir.
Ahmetler Formasyonu (Pliyosen) Bölgede Pliyosen, konglomera, kumtaşı, tüfit, kiltaşı marn ve kireçtaşı ardalanmasından oluşan Ahmetler formasyonu ile başlamaktadır (Ercan vd., 1977). Bu birim, Menderes metamorfiti ve Vezirler melanjı üzerine uyumsuz gelmektedir.
Ulubey Formasyonu (Pliyosen) Ahmetler formasyonu üzerinde uyumlu olarak yer alan ve gölsel bir ortamda oluşmuş kireçtaşlarından meydana gelir.
Kula volkanitleri Kuvaterner
Kula volkanitleri, Batı Anadolu'da Manisa il sınırı içinde, yaklaşık 30 35 km uzunlukta ve 10 15 km genişlikteki bir alanda, Kula ilçe merkezi çevresinde bulunan Kuvaterner yaşlı genç alkali bazaltik lav akıntıları ve tefralardır. Kula volkanik bölgesinin temelini, daha önceki slaytlarda tanıtılan Menderes Masifi ne ait metamorfik kayaçlar ile Tetis okyanusunun kapanması ile ilişkili serpantinitler oluşturmaktadır. Serpantinitler, günümüzde halen aktif olan sıcak su kaynakları ve kaplıcalara yakın kesimlerde bulunmaktadır.
Kula, Batı Anadolu'da Kuvaterner yaşlı genç volkanitlerinin ender olarak görüldüğü alanlardan biri olup, volkan konileri, kraterler, lav akıntıları ve tefra örtüsü şeklinde olup volkan konileri orjinal görünümlerini halen korumaktadırlar.
Kula ilçe merkezinden başlayarak, Demirköprü barajının batısına kadar uzanan bu volkanik alan, 600 700 m yükseklikte bir yayla üzerindedir. Bu yayla, kuzeyde Gediz nehri ve güneyde Alaşehir Salihli grabeni ile sınırlanmıştır. 400 km 2 bir alanı kaplamaktadır. Alandaki volkanik malzeme toplam 2.3 km 3 hacimindedir.
Arazide volkanik morfoloji anlamında; 92 adet farklı evrelere ait monojenik (bir aktivite ile oluşmuş) volkan ve lav akıntıları ile karakterize olan bir morfolojiye sahiptir. Sinder (cüruf) ve Spatter konileri Susuz Maarlar AA lav akıntıları ve ilişkili yapılar Piroklastik yağma ve Surge depoları Lavlarda soğuma sütunları
Volkanik aktivite Kuvaterner boyunca 3 evrede gelişmiştir. 1.evre Burgaz Volkanikleri (~1 my). 2.evre Elekçitepe Volkanikleri (~250 by). 3.evre Divlittepe Volkanikler (~20 by).
2. EVRE (geniş platolar) Elekçitepe volkanitleri: 0.3 My 1. EVRE (platolar) Burgaz volkanitleri: ~1 My Jeoparkın haritası 3. EVRE Divlittepe volkanitleri: 10-30 bin yıl
Bu alanda volkan konileri,alaşehir Salihli grabeninin (Gediz grabeni) uzanımına uygun olarak K B GD yönde irili ufaklı bir şekilde dizilmektedirler ve graben kırık sistemi ile ilgilidirler. Volkanizma tipik çatlak «Fissür» volkanizmasıdırve tüm lavlar «aa»tipi olup, üzerlerindeki blok ve pürüzlerdeki girinti ve çıkıntıların büyüklükleri bir kaç cm ile 1 m arasında değişir. Güncel püskürmelerdeki AA lavları
BLOKLU LAVLAR (aa tipi lav akışları)
Divlittepe volkanitlerinin 10-30 bin yıl yaşlı sert, sivri, koyu renkli «aa» tipi ve bloklu lav akıntısı.
Arkadaşınız Murat TABAK ınarazi çalışamsı ve tezinden.