Prof. Dr. Fatih Mehmet Botsalı



Benzer belgeler
TÜRKİYE NİN ENERJİ POLİTİKALARI

Türkiye nin Enerji Politikalarına ve Planlamasına Genel Bakış

ÜLKEMİZDE ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ VE ALINAN TEDBİRLER

TÜRKIYE NİN MEVCUT ENERJİ DURUMU

Azerbaycan Enerji Görünümü GÖRÜNÜMÜ. Hazar Strateji Enstitüsü Enerji ve Ekonomi Araştırmaları Merkezi.

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARIMIZ VE ELEKTRİK ÜRETİMİ. Prof. Dr. Zafer DEMİR --

Doç. Dr. Mehmet Azmi AKTACİR HARRAN ÜNİVERSİTESİ GAP-YENEV MERKEZİ OSMANBEY KAMPÜSÜ ŞANLIURFA. Yenilenebilir Enerji Kaynakları

Yakın n Gelecekte Enerji

Yenilenebilir olmayan enerji kaynakları (Birincil yahut Fosil) :

Dünyada Enerji Görünümü

Dünyada Enerji Görünümü

(*Birincil Enerji: Herhangi bir dönüşümden geçmemiş enerji kaynağı) Şekil 1 Dünya Ekonomisi ve Birincil Enerji Tüketimi Arasındaki İlişki

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI TÜRKİYE NİN ENERJİ STRATEJİSİ. Enerji, Su ve Çevre İşleri Genel Müdür Yardımcılığı

Dünya Enerji Görünümü Dr. Fatih BİROL Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Ankara, 25 Aralık 2012

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI TÜRKİYE NİN ENERJİ STRATEJİSİ. Enerji, Su ve Çevre İşleri Genel Müdür Yardımcılığı

ÜLKEMİZDE ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ VE ALINAN TEDBİRLER

TÜRKĐYE NĐN ENERJĐ ARZ POLĐTĐKALARI

ENERJİ KAYNAKLARI ve TÜRKİYE DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI

ENERJİ VERİMLİLİĞİ MÜCAHİT COŞKUN

İÇİNDEKİLER TABLO VE ŞEKİLLER...

Enerji ve İklim Haritası

Yenilenebilir Enerji Kaynakları

World Energy Outlook Dr. Fatih BİROL UEA Baş Ekonomisti İstanbul, 1 Aralık 2011

Türkiye nin Enerji Teknolojileri Vizyonu

AR& GE BÜLTEN Yılına Girerken Enerji Sektörü Öngörüleri

ENERJİ. KÜTAHYA

Yenilebilir Enerji Kaynağı Olarak Rüzgar Enerjisi

5.5. BORU HATLARI 5.5-1

Ülkemizde Elektrik Enerjisi:

Kömür, karbon, hidrojen, oksijen ve azottan oluşan, kükürt ve mineral maddeler içeren, fiziksel ve kimyasal olarak farklı yapıya sahip bir maddedir.

Bu dönemde birincil enerji tüketiminin yıllık ortalama yüzde 5,7, elektrik tüketiminin ise yüzde 6,7 oranında büyüdüğü tespit edilmiştir.

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

İÇİNDEKİLER SUNUŞ... XIII 1. GENEL ENERJİ...1

AVRUPA ENERJİ BORU HATLARI

Dünya Enerji Görünümü Dr. Fatih Birol Baş Ekonomist, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) İstanbul, 20 Aralık 2013

Dünya Seramik Sektörü Dış Ticareti a) Seramik Kaplama Malzemeleri

TÜRKİYE NİN RÜZGAR ENERJİSİ POLİTİKASI ZEYNEP GÜNAYDIN ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI ENERJİ İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Enerji Ülkeleri.Rusya En Zengin..! 26 Ocak 2015

Türkiye nin Enerji Geleceği İklim bileşenini arıyoruz

NÜKLEER ENERJİ. Dr. Abdullah ZARARSIZ TMMOB-Fizik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı

ULUSLARARASI ENERJİ AJANSI NIN 2012 DÜNYA ENERJİ GÖRÜNÜMÜ RAPORU

Enerji Verimliliği : Tanımlar ve Kavramlar

2008 Yılı. Petrol ve Doğalgaz. Sektör Raporu

KÜRESELLEŞEN DÜNYA GERÇEKLERİ TÜRKİYE NİN ENERJİ GÖRÜNÜMÜ VE TEMİZ TEKNOLOJİLER

ENERJİ SEKTÖRÜMÜZÜN POZİTİF GÖRÜNÜMÜ

ENERJİ VERİMLİLİĞİ (ENVER) GÖSTERGELERİ VE SANAYİDE ENVER POLİTİKALARI

BİYOKÜTLE ENERJİ SANTRALİ BİOKAREN ENERJİ

Nilgün Ş. AÇIKALIN Daire Başkanı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Transit Petrol Boru Hatları Dairesi Başkanlığı

European Gas Conference 2015 Viyana

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI

ÜNĠVERSiTESĠ ULAġTIRMA VE LOJĠSTĠK BÖLÜMÜ LOJĠSTĠK KULÜBÜ 7.LOJĠSTĠK ZĠRVESĠ. 10 Mayıs Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Nabucco Boru Hattı Projeleri

Türkiye de Yenilenebilir Enerji Piyasası. Dünya Bankası Shinya Nishimura 28 Haziran 2012

Hidroelektrik Enerji. Enerji Kaynakları

ELEKTRİK ve PLANLAMA 21. YÜZYILDA PLANLAMAYI DÜŞÜNMEK. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Cengiz GÖLTAŞ 14 Mayıs 2011

Enervis H o ş g e l d i n i z Ekim 2015

Biliyor musunuz? Enerji. İklim Değişikliği İle. Mücadelede. En Kritik Alan

DÜNYA ENERJİ SEKTÖRÜNDE 2040 A BAKIŞ

AR& GE BÜLTEN. Ülkemiz önemli maden yataklarına sahip olup belirli madenlerde kendine yetebilen ender ülkelerden birisidir.

TÜRKİYE DOĞAL GAZ MECLİSİ KIŞ DÖNEMİ DOĞAL GAZ GÜNLÜK PUANT TÜKETİM TAHMİNİ VE GELECEK YILLARA İLİŞKİN ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER

DÜNYA VE ÜLKEMİZ ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR GÖRÜNÜMÜ

ELEKTRİKLİ ARAÇLARIN VE YAKIT ETKİNLİK POLİTİKALARININ PETROL FİYATLARINA ETKİSİ

Türkiye de Rüzgar Enerjisi. 1

LOJİSTİK SEKTÖRÜ BÜYÜME ORANLARI

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

Sürdürülebilir Kalkınma - Yeşil Büyüme. 30 Mayıs 2012

DÜNYADA ve TÜRKİYE DE ENERJİ GÖRÜNÜMÜ

CEYHAN DA SANAYİ KURULUŞLARI BOTAŞ

KÜRESELLEŞEN DÜNYA GERÇEKLERİ TÜRKİYE NİN ENERJİ GÖRÜNÜMÜ VE TEMİZ TEKNOLOJİLER

ENERJİ VERİMLİLİĞİ (EnVer) & KANUNU

PETROL VE DOĞALGAZ ZENGİNİ ÜLKELER ORTASINDA TÜRKİYE

TMMOB Maden Mühendisleri Odası

Orta Asya da Çin ve Rusya Enerji Rekabeti

Kömür ve Doğalgaz. Öğr. Gör. Onur BATTAL

TÜRKĐYE NĐN ENERJĐ ARZ GÜVENLĐĞĐ VE ENERJĐ SENARYOLARI

Türkiye Elektrik İletim A.Ş. Genel Müdürlüğü Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Üyesi

SOCAR TÜRKİYE Türkiye de Entegre Enerji

Türkiye Kalkınma Bankası Yayını İÇİNDEKİLER. EKİM ARALIK 2012 Sayı : 66 TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş. MAKALE BANKAMIZCA İŞTİRAK EDİLEN TOPLANTILAR

Türkiye nin. Enerji Profili 1/70

Türkiye de Enerji ve Geleceği

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARI ve ENERJİ

Bu bağlamda, enerjiye ve/veya enerji kaynaklarına ulaşmak, ülkeler için vazgeçilemeyen bir gereksinim durumunda olmaktadır.

Türkiye Elektrik Piyasası

Dünya Birincil Enerji Tüketimi Kaynaklar Bazında (%), 2015

TÜRKİYE NİN ENERJİ SATRANCI EKİM 2007

Türkiye nin Elektrik Üretimi ve Tüketimi

PETROL BORU HATLARININ ÇUKUROVA'YA KATKILARI VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

KÜRESEL ISINMA ve ENERJİ POLİTİKALARI. Özgür Gürbüz Yeşiller Enerji Çalışma Grubu 8 Ekim İstanbul

ÜLKEMİZİN GENEL ENERJİ GÖRÜNÜMÜ

SANAYİDE ENERJİNİN VERİMLİ KULLANILMASI

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

TÜRKĠYE NĠN ENERJĠ ARZ POLĠTĠKALARI

DÜNYA SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ SEKTÖRÜNE GENEL BAKIŞ

SERAMİK SEKTÖRÜ NOTU

ENERJİ ÜRETİMİ VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

RÜZGAR ENERJĐSĐ. Erdinç TEZCAN FNSS

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL

Dünyada ve Türkiye de Enerji Görünümü Selahattin İncecik. İstanbul Teknik Üniversitesi

3. Ekonomik Kriterler 3.1. İşleyen bir piyasa ekonomisinin varlığı Makroekonomik istikrar (s ) Piyasa güçlerinin etkileşimi (s.

Transkript:

Prof. Dr. Fatih Mehmet Botsalı

1950 den beri dünya nüfusu 2 kattan fazla artarken enerji talebi ise 6 kat artmıştır. Halen dünya nüfusu 6,4 milyar olarak tahmin edilmektedir ve Birleşmiş Milletler in tahminine göre dünya nüfusu 2015 yılında 7,2 milyar ve 2050 yılında 8,9 milyar olacaktır. Gittikçe artan sayıda insan enerji kullanacaktır. Başta Çin olmak üzere gelişen ekonomiler daha fazla enerji tüketeceklerdir. Dünya devletleri arasında ABD den sonra Çin en çok enerji tüketen ülke konumundadır. 2004 yılı içinde dünya birincil enerji tüketimi 10,2 milyar ton petrol enerjisi eşdeğeri (PEE) kadardır. Bunun %37 si petrolden, %27 si kömürden, %24 ü doğal gazdan, %6 sı hidrogüçten ve %6 sı nükleerden karşılanmıştır. 2003 yılında söz konusu oranlar %39, 24, 24, 6 ve 6 olarak gerçekleşmiştir.

Toplam enerji tüketiminde yenilenebilir enerjinin (jeotermal, güneş, rüzgar, odun,...) payı %1 2 olarak tahmin edilmektedir. Petrol ve doğal gaz dünya enerji tüketiminden %60 tan fazlasını, petrol, doğal gaz ve kömürden oluşan fosil kaynaklar ise %85 ini karşılamaktadır. Son 30 yıldaki tüketim eğilimi incelendiğinde, tüketimi en hızlı artan enerji kaynağının doğal gaz olduğu görülmektedir. Bu eğilimin süreceği ve doğal gazın toplam enerji tüketiminde %24 olan payının 2025 2030 civarında %26 ya yükseleceği düşünülmektedir.

2004 yılı içinde tüketilen birincil enerji kaynaklarının %23 ü ABD, %29 u Türkiye ve Rusya yla birlikte Avrupa ve Avrasya, %13,6 sı Çin, %6,5 i Rusya ve %5 i Japonya tarafından kullanılmıştır. Dünya birincil enerji tüketimi 2004 te %4,3 artmıştır. Çin in bulunduğu Asya-Pasifik bölgesinde artış %8,9 olarak gerçekleşmiştir. Özellikle petrol fiyatının yüksekliğinden dolayı kömür en yüksek artışı göstererek %6,3 lük bir oran yakalamıştır. Petrol tüketimi %3,4, doğal gaz %3,3, hidroelektrik %5 ve nükleer enerji %4,4 artış göstermiştir.

Bütün enerji kaynakları (petrol, doğal gaz, kömür, nükleer enerji, alternatif enerji kaynakları) göz önüne alındığında dünyada her gün 205 milyon varil (28 milyon ton) PEE enerji tüketilmektedir. Enerji; konut sektöründe, endüstride, ulaşımda ve güç sektöründe kullanılmaktadır. Teknoloji, gittikçe enerjiyi daha verimli kullanmanın yollarını araştırmaktadır. Bu nedenle kişi başına enerji tüketimi yerine enerji başına üretim verimliliği (enerji yoğunluğu) ülkelerin gelişmişlik düzeylerini açıklamak amacıyla tercih edilmektedir

Uluslararası Enerji Ajansı nın (International Energy Agency, IEA) tahminlerine göre, 2015 yılında dünya enerji talebi 1/3 oranında artarak günde 240 milyon varil (33 milyon ton) PEE rakamına ulaşacaktır. Burada en kritik soru, bu talebin nasıl karşılanacağıdır. Yenilenebilir ve alternatif enerji kaynakları dile getirilmektedir: rüzgâr, dalga, güneş, biyokütle ve jeotermal gibi. Teknolojilerindeki gelişmelerden dolayı bu tür yenilenebilir enerji kaynakları, maliyetlerinin gittikçe düşmesine rağmen (uygun koşullarda rüzgâr ve jeotermalde 3 4 cent/kwh, biyokütlede 8 cent/kwh) ilk yatırım maliyeti ve rahat ulaşılamaması gibi nedenlerle, hala fosil yakıtlarla karşılaştırılabilecek düzeyde değildir.

Bunların gelecekte önemli enerji kaynakları olacakları konusunda kimsenin şüphesi yoktur. Bunlardan biri veya birkaçı gelecekte dünya enerji talebinin önemli bir kısmını karşılayacaktır. Fakat bilinen gerçekler bu geleceğin, en az 20 veya 30 yıl, pek yakın bir tarih olmadığını göstermektedir. Fosil yakıtlara alternatif kaynaklar olarak hidroelektrik, nükleer ve hidrojen düşünülebilir. Ancak bunların fosil yakıtların yerini tamamen alması yerine ancak belirli bir kısmını karşılaması olasıdır. Geleceğin yakıtı olarak düşünülen hidrojenin elektrik gibi bir enerji taşıyıcısı olduğu, enerji kaynağı olmadığı, bir başka enerji kaynağı kullanılarak elde edildiği unutulmamalıdır.

Bugün hidrogüç hariç tüm yenilenebilir ve alternatif enerji kaynakları dünya talebinin sadece %2,4 ünü karşılamaktadır. Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere birçok ülkede araştırmalar sürdürülmektedir. Ancak tüm araştırmalara rağmen, yapılan IEA tahminleri, yenilenebilir ve alternatif enerji kaynaklarının oranının 2015 te sadece %3,3 olacağı şeklindedir. Talebi karşılamak üzere diğer hangi kaynaklar olabilir sorusunun yanıtını nükleer güçte arayanların sayısı gittikçe azalmaktadır.

Bugün dünya enerji tüketiminin %6 sı nükleer güçten karşılanmaktadır. Ancak özellikle güvenlik konusunda toplumların direnci nükleer güce olan ilgiyi azaltmış durumdadır. ABD de son 20 yıl içinde yeni nükleer santral yapılmadığı gibi, Avrupa da da gelecek 10 yıl içinde nükleer santrallerin gittikçe bir azalma eğilimine gireceği uzmanlarca belirtilmektedir. Petrolün bitme korkusu ve yüksek petrol fiyatı söz konusu eğilimi değiştirebilir. Yenilenebilir enerji türlerine ek olarak, nükleer güç ve hidrojen 2030 ve sonrasında dünya enerji gereksiniminin gittikçe artan bir oranını oluşturacağı düşünülmektedir.

1970 ve 1980 lerdeki nükleer güçle ilgili sorunlara rağmen, günümüzde birçok enerji uzmanı, özellikle Kyoto Protokolü ndeki karbondioksit kısıtlamalarından dolayı, nükleer enerjinin dünyanın birçok yerinde kullanımının tekrar gündeme geleceği konusunda fikir birliği içindedir. Örneğin, kömüre bağımlı bir ülke olan Çin, büyüyen enerji gereksinimi ve kötü hava kalitesi göz önüne alındığında, en güvenli ve teknolojik olarak en gelişmiş reaktörlerin devreye alındığı varsayılırsa, nükleer güç için beklide en uygun ülkedir. Konutlar ve arabalara elektrik üretimi için diğer bir seçenek elektrik üretiminde hidrojen ve oksijeni suya dönüştüren yakıt hücreleridir.

Gelecekteki ulaşım için birçok farklı ve olası senaryolar varken, 2025 ötesinde küresel ulaşım sistemleri için uzun dönemli vizyonlar, karbon olmayan ve karbon üretmeyen işlemlerden türetilen bir enerji taşıyıcıyı veya bir yakıtı hedef almaktadır. Evrende en çok bulunan ve en hafif element olan hidrojen, fosil yakıtlar, yenilenebilir ve nükleer güç gibi birçok birincil enerji kaynaklarından türetilebilir ve ulaşım dahil birçok kullanım alanları olabilir. Araçlarda güç üretirken sadece suyu emisyon olarak veren kullanımında, araçlardaki yakıt hücrelerinde depolanabilir.

Çevre ve enerji yönünden çekici olmasına rağmen, hidrojen halen oldukça pahalıdır, üretilmesi, iletilmesi, depolanması ve dağıtılması konularında henüz verimlilik sağlanmamıştır. Dolayısıyla bir ulaşım yakıtı olarak hidrojenin kullanımında maliyeti azaltmak için teknolojik devrimler gerekmektedir. Ulaşım yakıtı olarak hidrojenin gelecekteki katkısı henüz garanti değildir. Yakıt hücrelerinde diğer enerji taşıyıcılar olarak dimetil eter (DME), metanol, amonya ve syngaz (sentetik gaz) araştırılmaktadır.

Yukarıda yapılan değerlendirme göz önüne alındığında; arz-talep dengesini sağlamak için geriye hidrokarbonlar, petrol, doğal gaz ve kömür kalmaktadır. Bu kaynaklardan hangilerinin daha fazla önem kazanacağı ülkeden ülkeye değişmektedir. Örneğin, Çin de kömürün büyük miktarlarda tüketileceği belirtilmektedir. Fakat dünya genelinde ise, petrol ve doğal gazın tercih edilen enerji kaynakları olacağı kesin gibidir. Bu durumda önemli olan soru bu artan petrol ve doğal gaz tüketiminin endüstri tarafından güvenli bir şekilde nasıl sağlanacağıdır.

Yukarıda yapılan değerlendirme göz önüne alındığında; arz-talep dengesini sağlamak için geriye hidrokarbonlar, petrol, doğal gaz ve kömür kalmaktadır. Bu kaynaklardan hangilerinin daha fazla önem kazanacağı ülkeden ülkeye değişmektedir. Örneğin, Çin de kömürün büyük miktarlarda tüketileceği belirtilmektedir. Fakat dünya genelinde ise, petrol ve doğal gazın tercih edilen enerji kaynakları olacağı kesin gibidir. Bu durumda önemli olan soru bu artan petrol ve doğal gaz tüketiminin endüstri tarafından güvenli bir şekilde nasıl sağlanacağıdır.

Halen bilinen fiziksel gerçekler bu soruyu olumlu yanıtlandırmaktadır. Gerekli kaynakların ve rezervlerin varlığı bilinmektedir. Dünyada 1000 milyar varil (143 milyar ton) üretilebilir petrol rezervinin ve 155 trilyon m3 (140 milyar ton PEE veya 975 milyar varil PEE) üretilebilir doğal gaz rezervinin hazır olduğu bilinmektedir. Ek olarak, 800 milyar varillik petrol ve 126 trilyon m3 lük doğal gazın daha bulunabileceği USGS (the US Geological Service) tarafından tahmin edilmektedir.

Mevcut 143 milyar ton üretilebilir petrol rezervinin %25 i Suudi Arabistan da, yaklaşık 10 luk değerlerle Irak, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve İran da ve daha düşük oranlarda Venezüella, Rusya, ABD, Libya, Nijerya ve diğer ülkelerde bulunmaktadır. Bilinen en önemli gerçek rezervin 2/3 ünün Orta Doğu da olduğu ve OPEC tarafından kontrol edildiğidir.

Dünya yıllık petrol üretimi ve tüketimi değeri aynı olup, 3,6 milyar ton kadardır. Dünya petrol üretiminde en yüksek pay sahibi ülkeler %11 lik oranlarla Suudi Arabistan ve Rusya olup, OPEC dünya petrol üretiminin %38 ini karşılamaktadır. Dünya petrolünün %25 i ABD de tüketilmektedir. Daha sonra hızla büyüyen Çin ve daha sonra Japonya, Almanya, Rusya ve diğer ülkeler gelmektedir. Halen gelişmekte olan ülkelerin petrol tüketimi gelişmiş ülkelerin tüketiminden az olmakla beraber 2025 te tüketimlerin eşitleneceği tahmin edilmektedir.

Dünyada fosil enerji kaynaklarının bitmekte olduğu gibi olumsuz görüşlere genelde inanılmamaktadır. Yıllık üretimin bilinen üretilebilir rezerve oranı kömür için %0,4, doğal gaz için %1,5 ve petrol için %2,5 kadardır. Bilinen petrol ve doğal gaz rezervlerinin dışında var olan alışılmamış türden fosil kaynaklar olan ağır petrol, petrollü kumlar, petrollü şeyller ve metan hidratların önemli orandaki rezervleri petrol ve doğal gazın tükenmesi kaygılarını azaltmaktadır. En azından üretimin maksimuma ulaşacağı tarihi geciktireceği öngörülmektedir.

Kötümser olanlar dünya petrol üretiminin maksimuma ulaşacağı ve inişe başlayacağı tarih olarak 2010 u görürken, iyimserler ise söz konusu tarihin daha 30 40 yıl içinde olmayacağını iddia etmektedirler. Belirsizlikleri en fazla konulardan biri olan enerji hakkında projeksiyonlar yapmak kolay değildir. Dolayısıyla projeksiyonlarda farklıkların olması doğaldır. Enerji kaynaklarının fiziki olarak varlığı sorun olarak görünmemektedir. Ancak enerji kaynaklarının güvenle sağlanması için iki önemli risk unsuru mevcuttur. Bunlardan birincisi çevre sorunudur. Bu tür enerji kaynaklarını kullanan toplumların dünya ikliminde yarattığı sorunlardan kaynaklanan risk bilinmektedir.

Söz konusu risk orta ve uzun dönemde oluşacaktır, fakat bugünden de bazı önlemlerin alınması ve hazırlıkların yapılması gerekmektedir. Sera gazlarının atmosferdeki derişimlerinin sürdürülebilir gelişmeyi tehdit etmeyecek düzeyde tutulması olasıdır. Bazı ülkelerde benimsenen emisyon ticareti sisteminin bölgeler arası kullanımı bu alanda önemli bir yaklaşımdır. Çevre sorunlarının dönülemeyecek noktaya ulaşmadan çözümlerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Enerji kaynaklarının güvenle sağlanmasında ikinci önemli risk ise arz ve talebin coğrafik olarak aynı yerde olmamasından kaynaklanmaktadır. Gelecekte daha da artacak olan enerji ticareti talebin karşılanması için arzın güvenle iletilmesini gündeme getirmektedir.

2015 yılında dünyada en azından dört ithalat bölgesi var olacaktır. Bunlar: Avrupa, Japonya, Çin ve ABD dir. Avrupa nın petrol ve doğal gaz gereksiniminin %80 ini ithal edeceği, ABD nin petrolünün %65 ini ve doğal gazının %30 unu ithal edeceği öngörülmektedir. 2015 te dünya petrol talebinin %70 i (64 milyon varil/gün) ve dünya gaz talebinin %20 si ticaretle sağlanacaktır. Ticaretle ilgili sorun, bu ticaretin güvenli olup olmamasından kaynaklanmaktadır. Enerji güvenliği, sürdürülebilir ve uzun dönemli olmanın yanı sıra endüstri ve hükümetler tarafından yapılan hareketlere bağımlıdır.

Güvenlik konusu artan ticaretten değil, artan talebi karşılayacak kaynakların sınırlı sayıda ülkelerde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Son yıllarda oluşan küresel terörizm ve Orta Doğu petrollerine ve yakın gelecekteki olası doğal gazına artan bağımlılık döneminde, enerji güvenliği konuları gelecekteki dünya enerji ticareti ve üretimi eğilimlerini ve yönünü kesin olarak etkileyecektir. Enerji arzının maliyeti arttıkça ve Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerin mevcut kaynaklara yönelik enerji talebi arttıkça güvenlik konusu çok daha önemli konuma gelecektir. Güvenlik amacıyla petrol arz kaynaklarını çeşitlendirmeye kalkan Çin halen yirmiden fazla ülkeden petrol ithal etmektedir.

Yerli enerji üretimine önem veren Çin, 2020 den önce inşa etmek üzere 24 32 arasındaki sayıda yeni nükleer reaktörün planlamasıyla dünyada ender rastlanan bir nükleer gelişme planı uygulamaktadır. Bakü-Ceyhan boru hattının iletim yolu olarak kullanılacağı Hazar Denizi petrolleri ve Endonezya da geliştirilmekte olan yeni petrol üretim sahalarına rağmen, gelecekte dünya ticaretinin büyük kısmının Orta Doğu, Rusya ve Afrika dan geleceği kesin gibidir. Rusya en çok petrol üreten ülkeler arasında Suudi Arabistan la birlikte başı çekmektedir. IEA a göre 2015 yılında tahmini 64 milyon varil/günlük petrol ticaretinin %80 i bu üç bölgeden karşılanacaktır. Doğal gaz için söz konusu oran %50 kadardır.

Enerji kaynaklarına ulaşım ve kaynakların kullanımı, kaynakların pazara ve uluslararası şirketlere açılmasına bağlı olduğu kadar piyasadaki ekonomik rejimlere de bağlıdır. Yeni kaynaklarının devreye girmesinde petrolün fiyatı ve teknolojik gelişmeler belirleyici olacaktır. ABD, Avrupa ve Asya söz konusu ticarette alıcı rolündedirler ve dolayısıyla dünyanın gelişmiş ülkeleri olarak ve ekonomileri olarak sürdürülebilir enerji güvenliğini sağlamak isterler. Soru: bunun için neler yapılması gereklidir? Bu sorunun yanıtını bulmak için dört konuyu dikkatle incelemek gerekmektedir. Bunlar:

Petrol ve doğal gaz uluslararası ticareti yapılan maddelerdir. Her bölge kendi kaynaklarını geliştirmek istemektedir. Fakat buna uluslararası rekabette sınır koyan fiyat ve maliyet unsuru vardır. Enerji fiyatı uluslararası pazarda belirlenmektedir ve fiyatlar dünyada tüm ülkelerin ekonomilerini etkilemektedir. Diğer taraftan; herhangi bir ülkeye bağımlı kalmaksızın gelişme, dünya ticaretinin gelişmesi ve büyümesi herkesi ilgilendirmektedir. Tek bir ülkeye veya bölgeye bağımlılık ekonomik ve stratejik olarak tehlikelidir. Bugün ABD günde 13 milyon varil petrol ithal etmektedir ve bu ithalat 57 farklı ülkeden yapılmaktadır. Herhangi bir ülkeye en fazla %17 oranında bağımlıdır. Bu ise ABD için olumlu bir yaklaşımdır. Bu amaca yönelik olarak ABD li petrol şirketleri çok sayıda ülkede yatırım yapmaktadırlar.

Enerjide 2015 teki talebi karşılamak üzere dünyada yaklaşık 2 trilyon dolardan fazla yatırım yapmak gerektiği tahmin edilmektedir. Son birkaç yıl içinde ortalama yıllık yatırım 160 milyar dolar kadardır. 2015 e kadar daha fazla yatırım yapmak gerektiği açıktır. Ancak yatırım yapılacak ülkenin yatırım yapmak için koşullarının uygunluğu önem kazanmaktadır. Elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımının bu yatırımın üçte ikisini götüreceği, petrol ve gaz sektörlerindeki anapara harcamalarının ise küresel enerji yatırımının yaklaşık %20 sini alacağı düşünülmektedir.

Geçen 30 yıl içinde dünya enerji endüstrisi mali sorunları yenmiş durumdadır. Ancak, Asya, Avrupa ve ABD deki yaşlanan nüfus için sağlık hizmetleri, çevresel temizlik ve altyapı yatırımı gibi unsurlardan kaynaklanan ve 2030 öncesinde yapılması gereken yatırımlar, zor hükümet kararlarının alınmasına neden olacaktır. Söz konusu mali zorluğun karşılanması, yatırım gereksinimlerinin Kuzey Amerika ya ve Avrupa ya göre daha büyük olduğu gelişmekte olan ülkelerde kolay olmayacaktır. Örneğin birçok Afrika ülkeleri ve Hindistan elektrik üretimi ve iletiminde devasa yatırımlar yapmak durumundadırlar.

Uzun dönemde dünyada LNG pazarının büyümesi, uzak bölgelerdeki rezervlerin geliştirilmesi, sıvılaştırma tesisleri, iletim ve tekrar-gazlaştırma sonrası pazarlanması gibi aşamalar içerdiğinden, aşırı anapara bağımlıdır. Venezüella daki ağır petroller, Kanada daki petrol kumları ve Katar daki gazdan sıvıya dönüştürme gibi alışılmamış türden hidrokarbonların geliştirilmesi, bu tür büyük ölçekli projelere büyük şirketlerin büyük anapara kaynaklarını ayırmalarını gerektirmektedir. Üçüncü konu ise gerekli kaynakların geliştirilmesi ve altyapının inşaatı ile ilgilidir. Hazar Denizi petrolünün getirilmesi için Bakü-Ceyhan boru hattı gibi benzeri boru hatlarının yapımı, LNG nin deniz taşımacılığının geliştirilmesi için LNG terminallerinin yapımı, Sibirya dan petrol ve doğal gazın getirilmesi için yeni boru hatlarının yapımı gibi.

Özellikle petrol ve gazda olmak üzere, altyapı darboğazları dünya enerji endüstrisinde yaygın durumdadır. Yeni enerji kaynakları ve özellikle hidrokarbonlar için aramalar, uluslararası şirketleri Batı Afrika, Sibirya ve Hazar Denizi bölgeleri gibi uzak ve ulaşımı zor bölgelere gitmeye zorlamaktadır. Enerji kaynağını, sahadan pazara ulaştırmak için gerekli ve yeterli altyapının inşası gelecek 30 yıl içinde trilyon dolarlık düzeyde yatırım gerektirecektir. Bu açıdan bakılırsa, enerji güvenliğinden daha çok altyapının geliştirilmesi, genişletilmesi ve yayılması daha önemli bir sorun olacak gibidir.

ABD nin de içinde bulunduğu Batı nın çoğunluğu, OPEC in etkisini ve gücünü kıracak ve rekabet edecek şekilde, Rusya nın petrol üretimini güçlü tutmasını beklemektedir. Rusya daki ve diğer eski Sovyetler Birliği ülkelerindeki petrol ve gaz ihraç kapasitesi büyütülmezse, bölgeden yeni petrol ve gaz arzı kısıtlanmış olacaktır. Kapasite darboğazına ek olarak politik, ekonomik ve lojistik unsurlar petrolün Avrupa ya ve batı pazarlarına hareketini sağlayacak yeni girişimleri karmaşık hale getirmektedir. Orta Asya da geniş petrol ve gaz kaynaklarının çoğunluğu Rusya ya giren ve çıkan eski Sovyet boru hattı ağı etrafındadır ve Rusya bölgesi dışında olan tek hat, gerçekleştirilmesi uzun süren, uzun pazarlıklar sonucu ve ABD nin de ağırlığını koymasıyla olan, Bakü-Ceyhan petrol boru hattıdır.

Doğal gaz uzun yıllar yerel veya bölgesel endüstrilerde kullanılmıştır, fakat hızla küresel endüstri olma durumundadır. Kaynaktan tüketim merkezlerine 15 000 km ye varan uzaklıklarda arzın iletilmesi planları, birçok uzmana göre, insanlık tarihindeki en karışık arz zincirini gerektirmektedir. Önümüzdeki otuz yıl içindeki olası küresel gaz endüstrisi gelişmesi içindeki tüm yatırımların yaklaşık yarısı, denizaşırı ülkeler için LNG tanker limanları ve tekrargazlaştırma terminalleri gibi altyapı geliştirme ve genişletme projelerine ayrılacaktır.

Şubat 2004 tarihli Cambridge Energy Research Associates (CERA) çalışmasına göre, dünya doğal gaz endüstrisinin son 40 yılda gösterdiği gelişme ve büyüme önümüzdeki sekiz yıl içinde gerçekleşecektir. Bu gelişmede daha çok gazın Asya dan çıkışı ve ABD ye girişi rol oynayacaktır. Çin tek başına gelecek on yıl içinde maliyeti milyar dolarları bulan dokuz yeni LNG terminali planlamaktadır. Dördüncü önemli konu ise teknolojinin geliştirilmesini kapsamaktadır. Derin denizlerde arama ve üretim, otomobil sektöründe verimliliği arttırmak için yapılan yenilikler burada sayılabilir. Bugün 2100 m su derinliğine sondaj yapılmaktadır.

Bu ise 10 yıl öncesine göre 2,5 kat derinlik demektir. Alberta Kanada daki petrollü kumlardaki 174 milyar varillik üretilebilir petrol rezervi üretim maliyetinin ekonomik olması durumunda, teknolojik gelişmeyle devreye girebilir. Söz konusu rezervle Kanada hemen Suudi Arabistan dan sonra dünyada en yüksek petrol rezervine sahip ülke konumunda olacaktır. Meksika körfezinin derin sularından 25 milyar varilin üzerinde petrol üretilebileceği tahmin edilmektedir. Bu miktar Hazar Denizi ndeki toplam potansiyele yakındır.

Özetlemek gerekirse: Enerji güvenliği önemli bir sorun olarak durmaktadır, Enerjiye talep artmaktadır; petrol ve doğal gaza alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesi ancak uzun dönemde gerçekleşebilir, Enerji kaynaklarının bilinen rezervi yeterlidir, Yeraltından daha fazla enerji üretimine ve kaynakların daha verimli kullanılmasına yönelik teknolojik çalışmalar desteklenmelidir, Enerji güvenliğinde var olan riskler politik risklerdir ve sadece özel sektör tarafından çözülmeleri beklenmemelidir.

Her ne kadar enerji kaynakların aranmasında, geliştirilmesinde ve pazara ulaştırılmasında gerekli yatırımları yapmakta özel sektör önemli rol oynamaktaysa da, hükümetler tarafından alınacak kararlar yatırıma açık pazarların korunmasında ve ticaretin serbest ve açık sürdürülmesinde gereklidir. Hükümetler arası kararlar ve anlaşmalar, kaynakların geliştirilmesinde ve alt yapı oluşturulmasında kullanılan yatırımların uzun dönemde başarılı olmasını belirleyeceklerdir.

Kaynak arzında çeşitlilik önemlidir. Örneğin, Orta Doğu bölgesi gibi sadece bir bölgeye bağımlı olmaktan kurtulmak isteniyorsa, Rusya (özellikle Sibirya), Batı Afrika (Çad, Nijerya, Angola, Kamerun,...) ve Hazar Denizi bölgelerinden petrol ve doğal gazın getirilmesi için gerekli yatırım güvencesini sağlayacak teknolojik ve ticari yatırımların yapılması gerekmektedir. Bu amaçla, hükümetlerin genelde kısa dönemli bakışlarıyla enerji planlaması için gerekli orta ve uzun dönemli bakışların birbiriyle uyumlu hale getirilmesi önem kazanmaktadır.

Sonuçlar Yukarıdaki değerlendirmeler göz önüne alındığında; çevreyle dost, sürdürülebilirlik özelliğine sahip, güvenle ulaşılan, uluslararası ilişkilerde dünyanın çıkarını gözeten ve ekonomik olan bir enerji sisteminin gerektiği açıktır. Dünya yeni bir enerji sistemine doğru kayarken aşağıda sıralanan konulara ağırlık verilecektir: Enerji tasarrufu ve verimli kullanımı Araştırma-geliştirme çalışmaları Alışılagelmiş enerji kaynakları için tüm sosyal-çevre türü maliyetlerin fiyatlarına yansıtılması Temiz, yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi Ulaşılabilir hedeflerin ve amaçların belirlenmesi.

Sonuçlar Enerjinin doğayı kirletmeden temiz ve verimli kullanılmasının dünyanın geleceğini ve gelecek nesillerin yaşam ortamını olumlu etkileyeceği bir gerçektir. Bizim nesilde olmasa bile gelecek neslin içinde dünya ekonomisinde fosil yakıtlardan karbon-dışı yakıtlara doğru bir geçiş sürecinin yaşanması beklenmektedir. Birincil enerji tüketiminin %85 ini oluşturan petrol, gaz ve kömürle dünya enerji ekonomisi karbon ağırlıklıdır.

Sonuçlar Fosil yakıtlara bağımlılık yaklaşık 200 yıllık bir geçmişe sahiptir, 1600 1800 arası ise odunun kullanıldığı ve ormanların tüketildiği bir dönemdir. Fosil yakıtlara olan uzun bağımlılık tarihçesi, fosilden karbon-olmayan ekonomiye geçiş döneminin zor olacağını işaret etmektedir. Açıkça ve kesin olarak, bu geçiş devrim niteliğinde olacaktır ve tüm dünyada hükümetler ve endüstri tarafından alınacak benzeri görülmemiş sorumluluk ve kararlar içerecektir.

ENERJİ Ülkelerin toplumsal gelişimlerinin sürükleyici unsurlarının başında enerji tüketimi gelmektedir. Enerji, günlük yaşamımızın ve üretimimizin en önemli girdilerden birisidir. Bu nedenle, ülkenin ve enerji sektörünün yönetimini üstlenenler toplumun ve ekonominin gereksinim duyduğu enerjiyi yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevre ile uyumlu bir şekilde sunmak yükümlülüğündedirler. Ayrıca, ülkenin enerji arz güvenliği açısından da bu kaynakları çeşitlendirmek zorundadırlar.

ÜLKEMİZİN MEVCUT ENERJİ DURUMU Ülkemiz çok çeşitli birincil enerji kaynaklarına sahip bir ülkedir. Ülkemizde taşkömürü, linyit, bitümlüşist, ham petrol, doğal gaz, uranyum ve toryum gibi fosil kaynak rezervleri ile hidrolik enerji, jeotermal enerji, güneş enerjisi, dalga enerjisi, biyokütle enerjisi gibi tükenmez kaynak potansiyelleri bulunmaktadır. Ülkemizin, dünyada halen yoğun olarak kullanılan fosil kaynakların, özellikle akışkan fosil yakıtların görünür rezervleri yeterli düzeyde değildir. Ülkemizin kömür, jeotermal ve hidrolik enerji rezerv ve potansiyeli ise dünya kaynak varlığının %1 i civarındadır.

ÜLKEMİZİN MEVCUT ENERJİ DURUMU Ülkemizdeki enerji tüketimi 2005 yılı sonu itibariyle yıllık ortalama 92,5 milyon ton eşdeğer petrol (MTEP), 2006 yılı sonu toplam elektrik enerjisi üretimi 175,7 milyar kwh ulaşmıştır. Bu dönemde yurtiçi toplam elektrik enerjisi talebi (brüt talep) ise 174 milyar kwh e olarak gerçekleşmiştir. 2006 yılında elektrik enerjisi üretiminin % 44 ü doğal gazdan; % 25,1 i hidrolikten; % 18,4 ü linyitten; % 6,3 ü ithal kömürden; % 3 ü fueloil den; % 1,6 sı taşkömüründen ve % 1,1 i naftadan elde edilmiştir. 2006 yılında % 54,7 lik kısmı ithal kaynaklardan sağlanan ülkemiz elektrik enerjisi, üretiminin % 74,7 lik kısmı termik santrallarda gerçekleştirilmiştir.

Kaynaklara Göre 2006 Yılı Üretim Miktarı Üretim (GWh) Üretimdeki Payı (%) Fuel-Oil 5.324 3,0 Motorin 18 İhmal edilebilir Taş Kömürü 2.855 1,6 İthal Kömür 11.055 6,3 Linyit 32.242 18,4 Doğal gaz 77.233 44,0 Jeotermal 100 İhmal edilebilir LPG 452 0,3 Nafta 2.010 1,1 Biogaz 39 İhmal edilebilir Diğerleri 84 İhmal edilebilir Hidrolik 44.154 25,1 Rüzgâr 129 İhmal edilebilir GENEL TOPLAM 175.695 100,0

ENERJİ Günümüzde, ulusal ekonomilerin temel girdisini oluşturan enerji kaynakları, gerek gündelik yaşamımızın idamesi, gerek toplumsal refah seviyesinin arttırılması bakımından hayati öneme sahiptir. Dünya genelinde enerji kaynaklarının kıtlığı ve enerji talebinin fazlalığı, enerji ihtiyacının karşılanmasını stratejik bir mesele haline getirmektedir. Son yıllarda enerji arz güvenliği, dış politika, güvenlik, küresel istikrar, sürdürülebilir kalkınma, çevre ve iklim değişikliği ile birlikte anılan bir kavram haline dönüşmüştür.

I. Türkiye nin Enerji Profili ve Stratejisi Enerji kaynaklarının %74 ünü ithal etmekte olan ve bu nedenle öncelikle kendi enerji güvenliğini sağlamayı hedefleyen Türkiye, enerji ihtiyacının imkanlar ölçüsünde yerel kaynaklardan ve en düşük maliyetle karşılanmasına, çevresel etkilerin gözetilmesine, enerji arzında kaynak ülke, güzergah ve teknoloji çeşitlendirmesine gidilmesine, yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılmasının yanısıra nükleer enerjinin de yeni bir kaynak olarak eklenmesiyle enerji sepetinin çeşitlendirilmesine, ayrıca ülke içinde ve dışında hidrokarbon kaynakları arama-geliştirme faaliyetlerine önem vermektedir.

I. Türkiye nin Enerji Profili ve Stratejisi Türkiye, 2001 yılından bu yana enerji alanında uygulamaya koyduğu mevzuat ile artan enerji ihtiyacının, serbest piyasa kuralları çerçevesinde etkin bir biçimde karşılanmasını hedeflemekte; ayrıca, enerji verimliliğinin arttırılması ve enerji teknolojilerinin yaygınlaştırılması yolunda da yoğun çalışmalar sürdürmektedir. Son 10 yıl içerisinde, dünyada doğal gaz ve elektrik talebinin Çin den sonra en fazla arttığı ikinci ülke konumunda bulunan Türkiye nin önümüzdeki dönemde de ekonomik ve sosyal gelişme hedefleri ile tutarlı olarak, enerji talebi artışı bakımından dünyanın en dinamik enerji ekonomilerinden biri olmaya devam etmesi beklenmektedir.

I. Türkiye nin Enerji Profili ve Stratejisi Türkiye, ispatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin dörtte üçüne sahip bölge ülkeleriyle, Avrupa'daki tüketici pazarları arasında jeo-stratejik bir konuma sahiptir. Bu ayrıcalıklı doğal köprü konumu Türkiye ye enerji güvenliği bağlamında fırsatlar sağlamakta, aynı zamanda sorumluluklar da yüklemektedir. Rusya, Norveç ve Cezayir den sonra doğal gazda Avrupa nın dördüncü ana arteri olma hedefini güden Türkiye, Doğu-Batı ve Kuzey-Güney eksenlerinde, üretici ve tüketici ülkeler arasında güvenilir bir transit ülke rolünü üstlenme ve dinamik bir enerji terminali konumu edinme yönünde de girişimlerde bulunmaktadır.

II. Projeler: Hem Türkiye nin hem de bölge ülkelerinin enerji güvenliğinin sağlanması bağlamında hayata geçirilen ve üzerinde çalışılmakta olan projelere ilişkin bilgiler özetle aşağıda yer almaktadır:

Irak - Türkiye (Kerkük- Ceyhan/Yumurtalık) Ham Petrol Boru Hattı I. Hat 986 (Irak 345, Türkiye 641), II. Hat 890 (Irak 234, Türkiye 656) km uzunluğundadır. 1976 yılında işletmeye alınmış ve ilk tanker yüklemesi 25 Mayıs 1977'de gerçekleştirilmiştir. Irak'a uygulanan BM ambargosu nedeniyle Ağustos 1990'da işletmeye kapatılan hat, 14 Nisan 1995 tarih ve 986 sayılı BM kararına istinaden, 16 Aralık 1996 tarihinde, sınırlı petrol sevkiyatı için tekrar işletmeye alınmıştır. Yıllık taşıma kapasitesi toplam 70,9 milyon tondur. Anılan hattan petrol taşımacılığına yönelik süresi 2010 yılında son bulan anlaşmanın süresinin 15 yıl uzatılmasına ilişkin anlaşma Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız ile Irak Petrol Bakanı Şehristani tarafından 19 Eylül 2010 günü Bağdat ta imzalanmıştır.

Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı: Doğu-Batı Enerji Koridorunun en önemli bileşenini oluşturan ve 1760 km ile dünyanın en uzun ikinci boru hattı olan Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı, Azeri-Çırak-Güneşli (AÇG) sahasından başlayarak, Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden, çevresel açıdan hassas Karadeniz ve Türk Boğazlarını by-pass ederek, Türkiye nin Akdeniz kıyısındaki Ceyhan daki terminale ulaşmaktadır. Hattın kapasitesi 1 milyon varil/gün den 1.2 milyon varil/gün e çıkarılmıştır. Kasım 2008 itibariyle, Kazak petrolü de BTC üzerinden dünya pazarlarına ulaşmaya başlamıştır. 24 Nisan 2011 tarihi itibariyle petrol yüklemesi yapılan tanker sayısı 1507 ye, sözkonusu hat üzerinden yapılan petrol ihracatı da 1 milyon 174 bin varile ulaşmıştır.

Mavi Akım Doğal Gaz Boru Hattı Rus Doğal Gazının Karadeniz Altından Türkiye Cumhuriyeti ne Sevkiyatına İlişkin Hükümetlerarası Anlaşma 15 Aralık 1997 de imzalanmıştır. Aynı tarihte yılda 16 milyar m3 doğal gaz alımına yönelik 25 yıl süreli üçüncü Doğal Gaz Alım Satım Anlaşması imzalanmıştır. Türkiye toplam 30 milyar m3/yıl üç kontrat ile RF nin AB den sonra 2. büyük doğal gaz pazarı haline gelmiştir. Hattın resmi açılış töreni Türk-Rus-İtalyan Başbakanların katılımlarıyla 17 Kasım 2005 tarihinde Samsun da gerçekleştirilmiştir. 1236 km (Samsun-Ankara kesimi: 501 km) uzunluktaki hat üzerinden doğal gaz alımını 2003 yılında başlanmıştır.

İran-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı 1131 km uzunluğunda olan bu boru hattından, İran dan Türkiye ye yılda 10 milyar m3 doğal gaz sevkiyatına ilişkin 25 yıl süreli Doğal Gaz Alım-Satım Anlaşması, 8 Ağustos 1996 tarihinde imzalanmıştır. Bu hat üzerinden doğal gaz nakline 2001 yılında başlanmıştır.

Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı Doğu-Batı Enerji Koridoru nun ikinci bileşeni olan Bakü- Tiflis-Erzurum (BTE) Doğal Gaz Boru Hattı, 3 Temmuz 2007 itibariyle faaliyete geçmiştir. Hazar Denizi nin Azerbaycan a ait kesiminde yer alan Şahdeniz sahasının geliştirilen bölümünden (Faz I) çıkarılan doğal gazı Türkiye bu hat üzerinden tedarik etmektedir. Faz I e yönelik olarak ülkemizin Azerbaycan ile yılda 6.6 milyar m 3 doğalgaz alımını öngören bir anlaşması mevcuttur. Şahdeniz Faz II bağlamında ise, 7 Haziran 2010 tarihinde İstanbul da imzalanan belgelerle, gerek Faz II den ülkemiz piyasasına yönlendirilecek, gerek Türkiye üzerinden Avrupa ya ihraç edilecek Azeri doğal gaz miktarlarına, gerekse fiyat ve transit tarifeye ilişkin olarak taraflar arasında ortak bir anlayış sağlanmıştır.

Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğal Gaz Enterkonektörü (TYİE) Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğal Gaz Ulaştırma Koridorunun Geliştirilmesine İlişkin Hükümetlerarası Anlaşma 26 Temmuz 2007 tarihinde Roma da imzalanmıştır. Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Boru Hattı, 18 Kasım 2007 tarihinde İpsala da iki ülke Başbakanlarının katılımıyla düzenlenen açılış töreniyle hizmete girmiş; projenin Yunanistan-İtalya ayağının ise 2015 itibariyle tamamlanması öngörülmektedir. Öte yandan, 17 Haziran 2010 tarihinde BOTAŞ, Depa (Yunanistan) ve Edison (İtalya) arasında bir Mutabakat Zaptı imzalanarak, sözkonusu şirketler arasındaki işbirliği alanları genişletilmiştir.

Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğal Gaz Enterkonektörü (TYİE) Güney Gaz Koridorunun hayata geçirilen ilk parçası olan TYİE, aynı zamanda Azeri gazının Güneydoğu Avrupa ya ulaştırılması açısından da büyük önem taşımaktadır. Proje ile Türkiye üzerinden Yunanistan a 3 milyar metreküp, İtalya ya ise 8 milyar metreküp doğal gazın ulaştırılması beklenmektedir.

Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesi Doğal gazın Türkiye-Bulgaristan-Romanya ve Macaristan üzerinden Avusturya ya taşınmasını öngören projeye ilişkin çalışmalar devam etmektedir. Bu çerçevede, Nabucco Hükümetlerarası Anlaşması 13 Temmuz 2009 tarihinde Ankara da imzalanmıştır. Anlaşma, Taraf Devletlerin onay işlemlerini tamamlamaları neticesinde, 1 Ağustos 2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 3.300 km uzunluğundaki hattın 2.000 km sinin Türkiye toprakları üzerinden geçmesi planlanmaktadır. Boru hattının nihai ve azami kapasitesinin 31 milyar metreküp/yıl doğal gaz olması öngörülmektedir.

Arap Doğal Gaz Boru Hattı Projesi Mısır doğal gazını Ürdün ve Suriye üzerinden Türkiye ye ulaştırması öngörülen hattın yılda 10 milyar metreküp taşıma kapasitesine sahip olması planlanmaktadır. Mısır- Suriye arasında faal olan hattın, Suriye ile ülkemiz arasındaki parçasının (Halep-Kilis Hattı) tamamlanması yolundaki çalışmalar sürmektedir.

Irak-Türkiye Doğal Gaz Koridoru Projesi Güney Gaz Koridoru nun hayata geçirilmesi bağlamında Irak önemli bir konuma sahiptir. 15 Ekim 2009 tarihinde Türkiye ile Irak arasında imzalanan ve Nabucco projesine atıfta bulunan Doğal Gaz Koridoru Anlaşması ile Irak gazının Türkiye ye ve Türkiye üzerinden Avrupa ya taşınması gündeme getirilmiştir. Öte yandan, Nabucco Hükümetlerarası Anlaşması nın imza töreni sırasında Irak Başbakanı Nuri El-Maliki, Irak enerji sektöründeki gelişmelere bağlı olarak, Nabucco projesi için gerekli gazın yarısını tedarik etme taahhüdünde bulunmuştur.

Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi Yapımı planlanan boru hattı, Samsun un doğusunda Ünye den başlamakta, Sivas a ulaşmakta, devamında Bakü- Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hattına paralel gitmektedir. Hattın % 45 i BTC ye paraleldir ve bu nedenle geçiş hakkından yararlanabilecektir. Sözkonusu projenin inşaatı Çalık Enerji-ENI ortaklığı TAPCO (The Trans Anatolian Pipeline Company) şirketi tarafından üstlenilmektedir. Projenin temel atma töreni 24 Nisan 2007 tarihinde Ceyhan da gerçekleştirilmiştir. 550 km uzunluğunda olması planlanan hattın Ceyhan Limanı na yılda 60 milyon ton petrol taşıması öngörülmektedir.

Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi Projeyle, Geniş Hazar petrolünün bir kısmının doğrudan Ceyhan Terminaline ve buradan dünya pazarlarına ulaşmasını kolaylaştırması, böylelikle Türk Boğazları üzerindeki yükü hafifletmesi amaçlanmaktadır. Samsun- Ceyhan projesine yönelik bir Hükümetlerarası Anlaşma nın (IGA) imzalanması için Rus tarafıyla 24 Eylül 2010 tarihinde Moskova da müzakerelere başlanmış olup, görüşmeler sürdürülmektedir.

III. Enerji bağlamında Türkiye- AB ilișkileri: Karşılıklı dayanışma, bağımlılık ve eşitlik ilkelerine dayalı, Türkiye nin ve Avrupa nın enerji güvenliğine katkıda bulunacak Nabucco doğal gaz boru hattı projesi, Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine de yol açacaktır. Öte yandan, Enerji Topluluğu Antlaşmasına (ETA) katılım müzakerelerine de 9 Eylül 2009 tarihinde başlanmış bulunulmaktadır. Türkiye, ETA konusunda diğer ülkelerden farklı durumunun Avrupa Komisyonu tarafından dikkate alınmasını beklemektedir. AB ile Enerji Faslının açılmasına yönelik tarama süreci tamamlanmıştır.

III. Enerji bağlamında Türkiye- AB ilișkileri: Diğer yandan Türkiye nin ENTSO-E elektrik (Avrupa Elektrik İletimi Koordinasyon Birliği-eski adıyla UCTE) ağıyla senkronize bağlantısının tesisine yönelik çalışmalar da devam etmekte olup, Eylül 2010 da EN-TSO ile senkron deneme işletmesi başarı ile başlatılmış bulunmaktadır.

IV. Ulusal Enerji Arz Portföyünün Zenginleștirilmesi Türkiye, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, yerel kaynakların kullanımının azami seviyeye yükseltilmesi ve iklim değişikliğiyle mücadele hedeflerinden yola çıkarak, ulusal enerji arz portföyünde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını yükseltme ve enerji sepetine nükleer enerjiyi de ekleme yolunda çalışmalarını sürdürmektedir.

IV. Ulusal Enerji Arz Portföyünün Zenginleștirilmesi Yenilenebilir enerji bakımından önemli bir potansiyele sahip olan Türkiye, jeotermal potansiyeli ile dünyada 7., Avrupa da ise 1. sırada yer almaktadır. Sözkonusu enerji kaynağının yanısıra, hidroelektrik kaynakları, rüzgar ve güneş enerjisinin geliştirilmesine de öncelik verilmektedir. Bu çerçevede, 18 Mayıs 2009 tarihinde kabul edilen Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi uyarınca, 2023 itibariyle rüzgar enerjisi kurulu kapasitesinin 20.000 MW; jeotermal enerji kapasitesinin ise 600 MW a çıkartılması, elektrik enerjisinin asgari %30 luk bölümünün yenilenebilir enerjiden karşılanması hedeflenmektedir.

IV. Ulusal Enerji Arz Portföyünün Zenginleștirilmesi Öte yandan Türkiye, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesine verdiği önemin bir ifadesi olarak, 26 Ocak 2009 tarihinde Bonn da düzenlenen konferans sonunda imzalanan anlaşmayla, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı nın (IRENA) kurucu üyeleri arasında yer almıştır.

V. Nükleer Enerji Enerji alanında mümkün mertebe bağımsızlığın giderek önem kazandığı günümüzde nükleer enerjiye duyulan ilgi de artmış, nükleer rönesans kavramı ortaya çıkmıştır. Bu gelişmelere paralel bir şekilde Türkiye, ulusal enerji bileşenine nükleer enerjinin eklenmesi için hazırlıklarını sürdürmektedir. Bu çerçevede, 2030 yılına kadar Türkiye nin nükleer enerjide 10 bin MW lık kurulu güce ulaşması öngörülmektedir. Bu kapsamda, ilk nükleer santralin Mersin-Akkuyu, ikincisinin ise Sinop ta inşaası planlanmakta olup, 12 Mayıs 2010 tarihinde RF ile Akkuyu da bir nükleer güç santrali tesisine yönelik bir Hükümetlerarası Anlaşma imzalanmıştır.