KOMÜNİZM FAALİYETLERİ VE YEŞİL ORDU

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "KOMÜNİZM FAALİYETLERİ VE YEŞİL ORDU"

Transkript

1 CENGİZ ÇETİNTAŞ TBMM Tutanaklarında Kurtuluş Savaşı: 11 TBMM Tutanaklarında KOMÜNİZM FAALİYETLERİ VE YEŞİL ORDU ( ) 1

2 TBMM Tutanaklarında Kurtuluş Savaşı: 11 KOMÜNİZM FAALİYETLERİ VE YEŞİL ORDU CENGİZ ÇETİNTAŞ EDİTÖR CENGİZ ÇETİNTAŞ ISBN BASKI 2017 Bu kitabın her hakkı Cengiz Çetintaş' a aittir. Bilgiler kaynak gösterilmek koşuluyla kısmen kullanılabilinir. Ancak kitabın tümü dergi, kitap veya benzer şekillerde yayımlanamaz. 2

3 İÇİNDEKİLER TBMM TUTANAKLARI... 5 GİRİŞ MAYIS 1920: RUSYA SOVYETLER KOMİSERLİĞİNİN GÖNDERDİĞİ BİLDİRİ HAKKINDA YAPILAN GÖRÜŞMEDE MAYIS 1920: GİZLİ OTURUMDA MUSTAFA KEMAL PAŞA, VE GENEL KURMAY BAŞKANI İSMET BEY İN BOLŞEVİZM VE KOMÜNİZM HAKKINDAKİ BEYANATLARI EYLÜL 1920: İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA TOKAT MİLLETVEKİLİ NAZIM BEY'İN SEÇİLMESİ VE MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN MÜDAHALESİ SONUNDA İSTİFA ETMESİ OCAK 1921: GİZLİ OTURUMDA ANADOLU DAKİ KOMÜNİZM FAALİYETLERİ HAKKINDA GÖRÜŞME VE MUSTAFA KEMAL PAŞA NIN AÇIKLAMALARI ŞUBAT 1921 GİZLİ OTURUMDA KOMÜNİZM FAALİYETİNDE BULUNDUĞU İDDİASI İLE YARGILANMAK İSTENİLEN TOKAT MİLLETVEKİLİ DR. NAZIM BEY İN DOKUNULMAZLIĞININ GÖRÜŞÜLMESİ MART 1921 KOMÜNİZM FAALİYETİNDE BULUNDUĞU İDDİASI İLE YARGILANMAK İSTENİLEN TOKAT MİLLETVEKİLİ DR. NAZIM BEY İN GİZLİ OTURUMDA YAPTIĞI SAVUNMA NİSAN 1921: GİZLİ OTURUMDA ERZURUM MİLLETVEKİLİ MUSTAFA DURAK BEY İN, KOMÜNİZM VE BOLŞEVİZM HAKKINDA BEYANATI NİSAN 1921: ERZURUM MİLLETVEKİLİ HÜSEYİN AVNİ BEY İN, KOMÜNİZM FAALİYETİNDE BULUNDUĞU İDDİASI İLE ALBAYRAK GAZETESİ BAŞYAZARI HAKKINDA VERDİĞİ GENSORU ÖNERGESİNİN GÖRÜŞÜLMESİ...76 SON NOT

4 4

5 TBMM TUTANAKLARI Tarih yazmak için çeşitli kaynaklardan yararlanılır. Arkeolojik buluntular, yazılı eserler, çeşitli yerlere çizilmiş resim ve gravürler vb gibi çeşitli kaynaklar vardır. Tarih'in veri kaynaklarından biri de tutanaklardır. Bu tutanaklar zamanının siyasi, sosyal, ruhsal, ekonomik, dini ve etnik durumunu en iyi yansıtan tarihi belgelerdir. Yaşadıkları dönemde toplantıya katılanların ağızlarından çıkan gerçek sözler, ifadeler bu tutanaklarda yer alır. Sonradan kurgulanmış, değiştirilmiş ifadeler değildir bunlar. Dobra, dobra, konuşmacının gönlünden nasıl geçiyorsa öyle dile gelmiş olan ifadelerdir. Günümüzde Büyük Önder, Başkomutan, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk ün ve onunla birlikte Kurtuluş Savaşını zaferle sonuçlandıran, Cumhuriyet'i kuran ve Anadolu'da yeniden aydınlanma dönemini başlatan milletvekillerinin, bir takım yanlışlıklara saplanmadan, saptırmadan, gerçek anlamda kim olduklarını ve neleri ne şartlarda başardıklarını, bu tutanaklar sizlere en iyi biçimde sunar. Doksan yılı aşkın bir süreden beri TBMM Genel Kurul tutanaklarını yazan, dergi haline getiren, onları bugüne kadar saklayan ve günümüzün teknolojik imkanlarından yararlanarak dijital ortamda yayınlayan binlerce Meclis çalışanının ve değerli Meclis başkanlarının üstün çabaları sayesinde bu tutanaklar günümüze kadar ulaşmıştır. Onlar sayesinde dijital ortamda Meclis Genel Kurul tutanaklarını bir tık kadar yakın mesafede ulaşıp o günlerde neler olduğunu, neler konuşulduğunu, hangi kararlar alındığını ve hangi kanunlar çıkartıldığını öğrenebiliyoruz. Milletvekillerinin kişiliklerini, tartışmalarını, kavgalarını, uzlaşmalarını, ülkeleri için yaptıkları özverileri ve her şeyi öğreniyoruz. Ancak dikkat etmemiz gereken şey, o dönemin koşullarında söylenenleri bugünün değer yargılarıyla yorumlamamaktır. O dönemdeki sosyal, siyasal, ekonomik ve etik değer yargıları elbette bugünküne benzememekteydi. O nedenle Mustafa Kemal Atatürk'ü ve o dönemin bakanlarını, milletvekillerini bugüne göre değerlendirmemiz onlara büyük haksızlık olur. Onlar bugün yaşasalardı, söylem ve davranışları elbette daha farklı olurdu. Ancak farklı olmayacak şeyler de vardı, ülkelerini koruma içgüdüsü, azim ve irade, fedakarlık, çağdaş uygarlığa erişme isteği. Arşivin tozlu raflarında duran tutanakların kimseye bir yararı yoktur. Benim yaptığım iş, dijital ortamdan yararlanarak onları arşiv raflarından alıp çıkarmak, günümüzün anlaşılır Türkçesi ile kamuoyuna sunmaktır. Bu işi yaparken, kendimi doksan yıl öncesinin Meclis Genel Kurul salonunda stenograflara ayrılmış masada oturuyor hissediyorum. Meclis kürsüsünde ağızlardan çıkan her sözü not alıyor, temize çekiyor, derliyor ve o dönemin en önemli kitle iletişim aracı olan telgraf ağıyla sizlere ulaştırıyorum sanki. Bu müthiş bir düş, keyif verici bir haz ve çok önemli bir toplum hizmetidir, benim için. 5

6 6

7 GİRİŞ Birinci Dünya Savaşı nda düşman olarak karşı ittifaklarda savaşan Türkler ile Ruslar, savaşın sonlarına doğru meydana gelen gelişmelerle birbirlerine yaklaşmışlardı. Rusya da 1917 yılında meydana gelen ve adına Sovyet Devrimi denilen ihtilal, Çar II. Nikola nın tahttan indirilmesi ve çarlık rejiminin ortadan kalkması ile sonuçlanmıştır. Çarın yerini önce Menşevik, ardından da Bolşevik Hükümetler almıştır. Bolşevik, çoğunluktan yana anlamına gelen Rusça kelime, 1903 yılında düzenlenen Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin ikinci kongresinde Parti'nin üyelik tanımı üzerine başlayan görüş ayrılığı sonucu yaşanan ayrışmadaki taraflardan Lenin yanlısı grup çoğunlukta olduğu için Rusça çoğunluk anlamına gelen Bolşevik olarak, azınlıktaki Martov yanlıları da Menşevik olarak adlandırılacaktır. Kongreden sonra iki taraf arasında birleşme girişimleri olsa da bu gerçekleşmeyecek ve kesin ayrım yaşanacaktır. Bolşevikler aynı yıl Ekim Devrimi ile iktidarı alacaklar ve Komünist Rus Devletini kuracaklardır. Bolşevik İhtilalın ilk yıllarında Sovyet lider Lenin'in Türkler ve Müslümanlar ile ilgili konuşmaları, Bolşevikler ile Osmanlı Türklerinin birbirlerine yakınlaşmasına neden olmuştur. 1 Lenin'in bu vaadi ve Bolşevizm'in Rusya'dan dalga dalga yayılacağı düşüncesi Türkiye Büyük Millet Meclisini derinden etkiliyordu. Bir yandan iç isyanlar ve diğer yandan Yunanlıların Bursa'yı işgal etmeleri, milletvekillerinin ümidini Rusya'- ya ve Komünizme bağlamıştı yılında, dışarıda Enver Paşa, bir cins İslam Bolşevikliği peşinde çalışırken, Anadolu'daki bir kısım İttihatçılar da Enver Paşa paralelinde çabalar içindeydiler. Anadolu'da ilk kurulan Komünist parti olan Yeşil Ordu Cemiyeti bu çabaların ürünüdür. Çerkez Ethem in kardeşi Milletvekili Reşit Bey de bu Cemiyetin kurucuları arasındadır. İç isyanların bütün Anadolu yu boydan boya sardığı bir dönemde ve düzenli ordu birliklerinin Yunan kuvvetleri karşısında dağılıp çözüldüğü bir ortamda, Mustafa Kemal Paşa Kuva-yı Milliye ye yardımcı olur, iç isyanların bastırılmasında rol oynar düşüncesiyle oldukça güvendiği kişilerce başlatılan Yeşil Ordu girişimini olumlu karşılamıştı. Ancak Yeşil Ordu yu kuranların amacı daha başkadır. Onlar başlangıçta Enver Paşa ile işbirliği halinde İslam Dünyası nda bir Yeşil Komünizm kurma düşleri görmektedirler. O günlerin tek etkin askeri gücünün komutanı olan Çerkez Ethem in kişiliğinde yeni bir lider kazanırlar. Kuva-yı Seyyare ve bazı düzenli ordu birlikleri yeşil ve kırmızı renkli flamalar kullanmaya başlarlar. Mustafa Kemal Paşa, kontrolden çıkan Yeşil Ordu nun kapatılmasını ister. Paşa ya bağlı birçok Yeşil Orducu kişiler bu emre uyar, 1 Lenin, 3 Aralık 1917 tarihinde Rusya'nın ve Doğu'nun Müslüman emekçilerine hitaben, "İstanbul'un işgali için Çar tarafından meydana getirilmiş gizli antlaşmaların hükümsüz olduğunu ilan ederiz. İstanbul'un Müslümanlar elinde kalması gerekir. Türkiye'nin taksimine ve oradan bir parçanın Ermenistan'a verilmesine dair olan antlaşmanın yırtıldığını ilan ederiz." diye konuşmuştu. 7

8 ama Ankara ve Eskişehir il örgütleri faaliyetlerini sürdürür yılı başında Kütahya da Çerkez Ethem in, düzenli ordu birliklerine yenilmesiyle birlikte, Yeşil Ordu girişimi son bulmuş ve örgüt dağılmıştır. Yeşil ve kırmızı renkli flama taşıyan birlikler yeniden kırmızı ve beyaz renkli flama taşımaya başlamışlardır. İttihat ve Terakki Hükümeti iktidarda iken muhalif faaliyetlerinden dolayı Sinop'a sürgün edilen Mustafa Suphi, buradan Çarlık Rusya'sına geçmiş ve burada Ruslara esir düşmüştü. Esirliği sırasında tanıştığı mahkum devrimcilerin etkisi ile 1918 yılında Sosyalist Müslüman Doğu Halklar Kurultayının ardından sürgündeki askerler ve Türkiye'deki gruplarla beraber 10 Eylül 1920 tarihinde Bakü'de yapılan kongre ile Türkiye Komünist Partisini kurdular. Mustafa Suphi ve arkadaşları Anadolu'da gerçekleşen Kurtuluş Savaşına destek vermek için önce Mustafa Kemal Paşa ile irtibat sağladılar. Mustafa Kemal Paşa'nın daveti ile Ankara'ya gelmek için yola çıktılar. Bunların yurda girmeleri ile protestolar başladı. Kars ve Erzurum'dan sonra Kazım Karabekir'in yönlendirmesi ile Trabzon'a geçtiler. Mustafa Suphi'nin amacı buradan gemi ile Samsun'a geçip Ankara'ya ulaşmaktı. Ama Kazım Karabekir'in ise onları Rusya'ya geri göndermeyi istediği iddia edilmiştir. Gemi Karadeniz'e açıldıktan sonra Trabzon kabadayılarından Yahya Kahya ve adamları gemiye arkadan yetişip Mustafa Suphi ve arkadaşlarını öldürmüşlerdir. Bu cinayetin sırları açıklanamamıştır. Gizli yazışmalar ve telgraflar ancak bunu kanıtlayabilirdi ki bunlar hala bilinmemektedir. Bir süre sonra Yahya Kahya, Muhafız Alay Komutanı İsmail Hakkı Tekçe tarafından öldürülmüştür yılının son günlerinde Halk İştirakiyun Fırkası kuruldu. Daha önce Bakü'de kurulmuş olan Türkiye Komünist Partisi, Yeşil Ordu ile beraber çalışacağını bildirerek Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası programını ve kuruluş bildirgesini yayınladı. Türkiye Komünist Partisi'nin yasal kolu olan bu parti, böylece Türkiye'- nin ilk yasal komünist partisi oldu. Yayın organı Emek olan parti, işçilere ve yoksul köylülere yönelik bir politik çalışma yapıyordu yılı başında kapatıldı. Sakarya Savaşı'ndan sonra partinin çalışmalarına tekrar izin verildi. 15 Ağustos 1922'de Ankara'da ilk kongresini yaptı. İzinsiz kongre yapması nedeniyle parti 12 Eylül 1922 tarihinde yeniden kapatıldı. Bu arada Türk Komünist Fırkası, Mustafa Kemal Paşa'nın talimatı doğrultusunda 18 Ekim 1920 de kuruldu. Bu kararın önemli nedenlerinden biri, Ankara Hükümeti ile Sovyet Hükümeti arasındaki yakınlaşmaydı. Bu dönemde Sovyet Hükümeti, Kurtuluş Savaşı nı silah ve cephane göndererek destekliyordu. Türk Komünist Fırkası nın kurucuları arasında, Tevfik Rüştü Aras, Yunus Nadi Abalıoğlu, Hakkı Behiç Bayiç, Refik Koraltan, gibi tanınan kişiler vardı. Partiye Mustafa Kemal Atatürk, Fevzi Çakmak, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, İsmet İnönü ve Kazım Karabekir de üye oldular. Yeni Gün gazetesi partinin yayın organı olarak çıkarıldı. Türk Komünist Fırkası, Komünist Enternasyonal'e üyelik için başvurduysa da kabul edilmedi. Parti, Anadolu daki sol eğilimleri bünyesinde toplamayı ve 8

9 denetim altında tutmayı amaçlıyordu. Ancak Çerkez Ethem in Ankara Hükümeti ile çatışmaya girmesinin ardından, kuruluşundan yaklaşık üç ay sonra kapatıldı. Zaman zaman ilgisiz ve yetkisiz kişilerin, kendi adlarına Anadolu hareketi temsilcileriymiş gibi Sovyetlerle temas etmeleri, Sosyalist Enternasyonal toplantılarına katılmaları, Anadolu'ya gelip kendilerini Bolşeviklerin temsilcileriymiş gibi göstermeleri, Ankara da hoş karşılanmamış ve çeşitli önlemler alınmıştır. Yunanlıların İzmir'den dalga dalga Anadolu içlerine ilerlemeleri sırasında Rus Kızıl Ordusuna olması gerektiğinden çok fazla ümit bağlanmış ve sanki bir kurtarıcı gibi düşünülmüştür. Ayrıca o zamanki ifadesi ile Bolşevizm, bütün dünyaya yayılacak ve önünde durulması mümkün olamayacak sosyal ve siyasal bir akım olarak yorumlanmıştı. 9

10 10

11 24 NİSAN 1920: MUSTAFA KEMAL PAŞA NIN MECLİSİN AÇIŞ NUTKUNDA KOMÜNİZM HAKKINDA KONUŞMASI (1.Dönem, 1.Yasama Yılı, 2.Birleşim, Gündem: 2/1) Meclis bir gün önce açılmıştı ve ilk gün çalışma kuralları ile ilgili bir takım kararlar alındı. Secim mazbataları için komisyonlar kuruldu. Mustafa Kemal Atatürk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti Temsil Heyeti Başkanı olarak değil, Büyük Millet Meclisinin Ankara Milletvekili olarak Genel Kurul da bulunuyordu. Uzun bir açış konuşması yaptı. Mondros Ateşkesi nden 23 Nisan 1920 gününe kadar gelişen olayları ayrıntılı olarak anlattı. Bu arada Sovyet Rusya ile olan ilişkilere de değindi. MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara): Bolşeviklerin kendilerine has bir kısım görüşleri vardır. Bolşevikler sürekli olarak kendi görüşlerini kabul ettirme çabasındadırlar. Milletimizin gelenekleri, dini ve kabul edeceği şeyler vardır. Biz her ne yaparsak geleneklerimizi, dinimizi göz önünde bulundurmak zorundayız. İşte bu sebeple bizimle Bolşeviklik arasındaki ilişki incelemeye ve ayrıntılarıyla düşünmeye değer. Biz hiç kimsenin, hiç bir milletin adet ve geleneklerine, milli görüşlerine karşı değiliz. Yalnız ülkeyi baskıyla yönetmeye, despotluğa ve yayılmacılığa düşmanız. Avrupalılar Bolşevizm den korkmaktadır. Bizim Bolşeviklerle birlikte hareket edeceğimizden sürekli olarak kuşkulanmaktadırlar. Bağımsızlık şartlarımız sağlanırsa neden onlarla birlikte hareket etmeyelim? Milli sınırımız içerisinde, gösterdiğim şartlarda varlığımızı koruduğumuzda, başka bir şey istemek doğru değildir. Ancak her ihtimale karşı hayatımızı korumak için dıştan destek aramak gerekebilir. Bu durumda kendi görüşlerimiz esas kalmak şartı ile her kaynaktan yararlanmayı uygun görürüz. Gerektiğinde Bolşeviklerden ne derece yardım alabileceğimizi anlamak için teşebbüslerde bulundum. Burada milletimizi ilgilendiren bütün konular görüşüldü. Kesin sonuca varılmış değildir. Eğer kaçınılmaz şekilde ihtiyaç görülürse Yüce Meclisiniz bu konuda daha köklü kararlar alabilir. 1 1 TBMM Gizli Celse Zabıtları (24 Nisan 1920), 1.Dönem, c.1, s.2-10, 11

12 11 MAYIS 1920: RUSYA SOVYETLER KOMİSERLİĞİNİN GÖNDERDİĞİ BİLDİRİ HAKKINDA YAPILAN GÖRÜŞMEDE (1.Dönem, 1.Yasama Yılı, 14.Birleşim, Gündem: 5/1) Mustafa Kemal Paşa iki hafta önce Meclisin açılışı dolayısıyla gizli oturumda verdiği beyanatında, Bolşeviklikten korkan Avrupa nın endişelerini de göz önünde bulundurarak, ülke şartlarının dikkate alınması ve TBMM nin kendi düşünceleri baki kalması şartı ile Bolşeviklerden istifade edilebilir, demişti. Yalnız Meclis bu konuda yeterince bilgi sahibi değildi. Mustafa Kemal Paşa da milletvekilleri de Bolşevik düşünceye temkinli yaklaşıyorlardı. Ama onlarla ittifak kurmaları da şarttı. CELALETTİN ARİF BEY (Başkan Vekili): Efendim, Kazım Karabekir Paşa dan havale bir telgraf var. Okunacaktır. Rusya ve Doğu Müslümanlarına, Kolçak ordularının, Denikin ordularının mahvolmasından daha önemli bir mesele, bütün milletlerin ve Müslüman milletlerin uyanması ve harekete geçmesi meselesidir. Doğu nun taksimi için başlayan kanlı muharebelerin sonu gelmek üzeredir. Dünyanın bütün toplumlarını kendi boyundurukları altına alan İngiliz yağmacılarının kuvvetleri, seferberlikleri sona ermektedir. Artık Rus Büyük İnkılabı nın darbeleri sayesinde dünya köleliğinin ve esaretinin eski binaları yıkılıyor. Hükümetler milletlerin eline geçecektir. Rusya alın teriyle ve kan bahasına çalışan bütün milletlerine, dünyanın esir milletlerine hürriyet kazandırmak için şerefli bir sulh sağlayacaktır. Rusya bu mukaddes emel peşinde yalnız değildir. Avrupa'nın Dünya Harbi yüzünden bitkin bir hale gelmiş olan milletlerinin elleri bize uzanmıştır. Keza Avrupa'nın meşhur yağmacılarına asırlarca esir olan büyük Hindistan da kendi mebuslarını seçerek ve meşum esareti yıkarak ve Doğu toplumlarını hürriyete davet ederek kendi eliyle isyan bayrağını kaldırmıştır. Yağmacıların ayağı altında emperyalizm tuzağı yatmaktadır. Rusya'nın ve Doğu nun Müslümanları, o camileri, ibadethaneleri, mektepleri tahrip edilen ve hakları gasp edilen insanlar, sizin dininiz ve adetleriniz, milli ve medeni hürriyetiniz serbest ve el sürülmez bir halde kalacaktır. Serbestçe ve engelsiz olarak milli hayatınızı tanzim ediniz, buna hakkınız vardır. Bilmelisiniz ki Rus Sovyetleri Büyük İnkılabı, sizin hukukunuzu bütün kuvvetiyle himaye edecektir. Binaenaleyh, bu inkılaba yardım ediniz. Doğu nun Müslümanları, Türkler, Araplar, İranlılar, Hindular kendi memleketleri, malları, hayatları taksim ve harap edilmek üzere bulunan kimseler, sona erdirilen Çarlık tarafından tanzim edilen, İstanbul'un cebren işgali antlaşması yırtılmış ve mahvedilmiştir. Rus Sovyetleri Cumhuriyeti, memleketlerinizin zorla işgalini ret ile ilan eder. İstanbul Müslümanların elinde kalacaktır. Türkiye'nin taksimine ve Türk arazisinden bir Ermenistan teşkiline dair olan antlaşma yırtılmış ve mahvolmuştur. Yine ilan ederiz ki İran'ın imhasına dair yapılan antlaşma da yırtılmıştır. Yağmacıları, 12

13 memleketinizi boyunduruk altına alan zalimleri reddediniz. Artık susulacak devir geçti. Memleketinizin efendisi kendiniz olunuz. Arkadaşlar, kardeşler dünyanın esir milletlerinin kurtuluşunu bayraklara yazalım. Rusya Sovyetler Komiserliği HAMDULLAH SUPHİ BEY (Antalya): Reis Beyefendi, nereden geliyor, efendim. CELALETTİN ARİF BEY (Başkan Vekili): Efendim, Sovyetlerin telsiz telgraflarından bildiri olarak veriliyor ve Erzurum'daki bizim telgrafçımız bunu alıyor. Kazım Karabekir Paşa da bize ve diğer kumandanlıklara tebliğ ediyor. HAMDULLAH SUBHİ BEY (Devamla): Meclisi adına bir cevap vermek lazım gelmez mi efendim? (yeri belli değil, sesleri) FEYZİ EFENDİ (Malatya): Teşekkürlerle dinlenilmiştir. TUNALI HİLMİ BEY (Bolu): Efendim, Müslümanlara hitaben olduğu için yalnız milli değil, bilhassa dini vazifemizdir. Yine evvelce geçen gün arz ettiğim gibi bir teşekkür yazılmalıdır. (gürültüler) Kime yazılacağı bellidir. Sovyet Hükümetinin imzası var. HAMDULLAH SUPHİ BEY (Devamla): Mademki telgrafın bize ait olan bir tarafı da vardır. Niçin Millet Meclisi buna dair bir söz söylemesin, efendim? Müsaade buyurursanız benim bir teklifim var. Arkadaşlar, bence bu bir fırsattır. Millet Meclisi, gelen kuvvetler hakkında kendi durumunu tayin edebilir. Bizim için Bolşevik cereyanları karşısında bazı endişe noktaları vardır. Bunların hiçbirini inkar etmek istemeyiz. Memleketimiz şüphesiz ki, Bolşevizm in neden ibaret olduğunu, hedefleri nelerdir, bunu açık bir şekilde bilmiyor. Fakat bizim bilmememiz Bolşevizm in hudutlarımıza gelmesine mani olmuyor. Bu hareket, bütün Rusya Müslümanları arasında yer yer toplanmalar, iştirakler ve yeni hükümetler meydana getirdi. Bundan Türk orduları doğdu. Onlar Bolşevik hareketine iştirak ettiler ve Rusya'da doğmuş olan yeni, büyük inkılabın bir kısmını da oradaki kardeşlerimiz meydana getirdiler. Biz buna karşı dorumumuzu tayin etmiyoruz. Çünkü bu çok eskimiş bir zaafımızdır. Yine açıklıktan çekiniyoruz. Memleket Bolşevizm i bilmiyor, memleket Bolşeviklik hakkında aydınlatılmamış, aksine aldatılmıştır. Zannediyorum ki sırf aldandığımıza göre düşünürsek Bolşeviklik kuvveti bu topraklara girecek olursa, yağma için girecektir, tahrip edecektir, yakacaktır, yıkacaktır, ananelerimize ve mukaddesatımıza hürmet etmeyecektir. Bu böyledir diyenler var. Fakat izah etmeliyiz, Bolşeviklik nedir, öğrenmeliyiz, hakkında hüküm vermeliyiz. Belki böyle değildir. Belki bizim için en hakiki bir yardımcı geliyor. Başkalarını topraklarımızdan kovmak için bizi destekleyici bir kuvvet geliyor. Her tarafta az çok müşkülat içindeyiz, bunu her gün deniyoruz. Belki onlardan istifade ederek düşmanlarımızı atacağız ve milli birliğimizi vücuda getireceğiz. Onun için bence Millet Meclisi Bolşevikliğin esasları hakkında bir açık fikri elde etmeli ve kendi düşüncesini ifade etmelidir. Bütün 13

14 memlekete, Bolşeviklik nedir ve bize ne getiriyor, bunu söylemeye mecburuz. Görüyorum ki efendim, ne vakit buna temas eden bir haber gelirse Meclisin ilk aldığı tedbir kaçmak, geriye çekilmek oluyor. Ben diyorum ki Millet Meclisinin en mühim vazifelerinden biri, doğrudan doğruya millete Bolşeviklik hakkında bir şey düşünmek ve ne düşündüğünü izah etmektir. Şimdi en son haberleri hatırlamanızı rica edeceğim. Bize oradaki kumandanımızın bildirdiğine göre Kırgız kuvvetleri Ermenistan hududuna gelmişlerdir, dedi. Ermenistan dört beş ayda aşılacak değildir. Ermenistan hududuna varacak olan kuvvet iki üç muharebe verdikten sonra bizim hudutlarımıza ulaşabilir. Biz buna karşı muhalif bir vaziyet mi alacağız, hudutlarımızı kapayacak mıyız? Yoksa bunu kendimiz için faydalı bir kuvvet görerek ve hudutlarımızı açarak el ele verip kurtuluş mücadelemize devam mı edeceğiz? Bildiğimiz bir şey var arkadaşlar. Bu telgraf onu tekrar etmekten başka bir şey yapmıyor. Lenin İslam alemine hitaben ilk sözlerini söylediği vakit dedi ki biz sizin din ve mal haklarınıza ve müesseselerinize hürmet edeceğiz. Acaba şimdi de böyle düşünüyor mu, düşünmüyor mu? Ben Rusya'nın içinden gelmiş, en yakından tanıdığım ve namuslarını itimat ettiğim subaylara dayanarak söylüyorum ki Bolşevizm İslam memleketlerinde tecavüzkar olmadı. Milli müesseseleri kökünden kazımadı. Bilakis o Müslüman kütlelerin arasında minnet hissi ve şükran doğuracak surette onlara yardım etti. Bunun içindir ki Kolçak ve Denikin kuvvetleri bizim kardeşlerimizin memleketlerini mahvetti. O halde biz bir şey yapalım. Mademki onlar hudutlarımıza yaklaşıyor ve bizim onu defetmek imkanımız da yoktur. Bilhassa o kuvvet, İngilizler Rusya'yı istila ettikleri vakit mükemmel darbelerle topraklarından onları uzaklaştırdı. Güney Rusya'da tutundurmadı. Mademki bu kuvvet kendi topraklarını muhafaza edecek, aynı zamanda başka topraklarda istediklerini kabul ettirecek muazzam kuvvetlere ve teşkilata haizdir ve yavaş yavaş bize yaklaşıyor, Meclisin vazifesi, arz ettiğim üzere ya lehinde veya aleyhinde düşüncelerini vakit gecikmeden tespit etmektir. Eğer lehinde bir düşünceye sahip isek, eğer öyle kanaatlerimiz varsa memleketimize bunu anlatalım. Gelenden korkmasınlar, ürkmesinler, ne kadar kargaşalıklar olabilir. Bu memleketin mesuliyeti bizim omuzlarımızın üzerindedir. Cesur olalım. Mademki buraya geldik, bu kadar büyük bir işi üzerimize aldık, bu gibi Dünya meseleleri hakkında Millet Meclisinin düşüncelerini açıkça telkin edelim. Biz bunu tayin ettikten sonra Erzurum daki kumandanımıza kendi görüşümüzü söyleyebiliriz. On beş yirmi gün geçtikten sonra hudutlarımıza ulaşacak kuvvetlerle beraber ne yapacağız? Bu bilinmeli. İsterseniz ilk hareketi ben yapayım efendim. İman ediyorum ki memleketimizdeki işgalci hain kuvvetleri kovmak için bizim en tabii destekleyicimiz gelen Bolşevik kuvvetleridir. (alkışlar) TUNALI HİLMİ BEY (Bolu): Asıl söyleyeceğimi sona bırakıyorum, evvelkini tekrar ediyorum. İnsani vazifelerini açıkladıklarından dolayı kendilerine tebrik telgrafları çekelim, asıl teklifim budur. Teşekkür ederim Suphi Bey. Geçen gün benim sözlerim yanlış anlaşıldı. Ben memlekette şöyle ihtilal yapalım, böyle yapalım, Bolşeviklik meydana getirelim diye söz söylemedim. Fakat bu derece, bir hafta zarfında 14

15 kendisini inkılaba azimli gördüğümden dolayı Hamdullah Suphi Bey i tebrik ederim. (gülüşmeler) BESİM ATALAY BEY (Kütahya): Arkadaşlarım, bugün Osmanlı alemi, Anadolu, iki karşılıklı akımın buluşma yerinde bulunuyor. Bu akımların biri, inançların, dinlerin, doğduğu Doğu dan, diğeri ise zulmün, kahrın, zorbalığın bulunduğu Batı dan geliyor. CELAL BEY (Saruhan): Medeniyet diye geliyor. (bravo sesleri) BESİM ATALAY BEY (Devamla): Biz bu zayıf kollarımızla, bu yığın, yığın teşkilatımızla bu iki akımın içinde şaşırıp kaldık. Hangisine katılacağız? Bu iki kuvvet çarpışacak, çarpışmamasının imkanı yok. Milyonlarca Müslüman ı esaret altına almış, yıllardan beri inleten ve utanmadan Kuranı Kerimi ele alarak, ey İngilizler siz dünya yüzünden şu kitabı kaldırmadıkça dünyada ihtilalın önünü alamazsınız, diyen Gladstone nun 1 çocuklarının süngüleri altına mı gireceksiniz? Onun bayrağının altına mı gireceksiniz? Yoksa Doğu'dan bize ellerini açan kuvvete mi koşacaksınız? (tabii Doğu ya, sesleri) Büyük Peygamberimiz diyor ki Müslümanlığı ondan olmayan birtakım insanlar temin ve teyit edecek. İşte Allah o kuvveti bize gönderiyor. Biz Bolşeviklerle iyi geçinerek bilakis şeriata daha fazla yaklaşıyoruz. Yine şeriat diyor ki mahrumların sizin mallarınızda hakkı vardır. Biz zekatı teklif etmekle bir şey kaybetmiş olmuyoruz, bilakis yaklaşıyoruz. MÜFİT EFENDİ (Kırşehir): Zaten biliniyor, yeni değil. BESİM ATALAY BEY (Devamla): Ben bu şeye teşekkür telgrafı çekilmesi taraftarıyım. Bilhassa bizden bahsediliyor ve bilhassa bizim göz bebeğimiz olan İstanbul'dan bahsediliyor. Binaenaleyh bunlara teşekkür telgrafı çekilmesi taraftarıyım. HAMDULLAH SUPHİ BEY (Antalya): Arkadaşlar, kürsüye iki defa geldiğim için affınızı rica ederim. Bir kelimeyi düzeltmem mevzuu olmasa idi tekrar gelmeye lüzum görmezdim. Fakat muhterem arkadaşımız Bolu Mebusu Hilmi Bey, büsbütün başka bir surette anlattığım şeyin yerini değiştirmek suretiyle bir hatasını sevap göstermek istediler. Eğer Rusya'dan gelen kuvvetten bahsedilmiş olsaydı zannediyorum ki kendilerinin söylediği sözü düzeltmeye hiç lüzum yoktu. İstanbul'daki Hükümet karşısında, Padişahımız karşısında ihtilal kelimesi bahis mevzuu 1 William Ewart Gladstone, İngiltere Başbakanı. ( ) Popülist konuşmalarıyla tanınır. Osmanlı yönetimindeki Bulgarlar hakkında 5 Eylül 1876 tarihinde basılan, bir broşür kaleme alan ve Osmanlıların bağımsızlık isteyen Bulgarlara yaptıklarını alçakça ve eşi görülmemiş bir zulüm olarak sayan Gladstone, Türklerin dünyadan tasfiye edilmesi gerekliliğini anlattı. Gladstone'a göre Türkler, insanlığın dev bir insanlık dışı örneğidir. Osmanlı Hükümeti için ise hiçbir hükümetin işlemediği kadar günah işlemiş, hiçbir hükümet onun kadar günahkarlığa saplanmamış, hiçbiri onun kadar değişime kapalı olmamıştır, demiştir. 15

16 değildir. Çünkü bir millet vardır ki meşru haklarını meşru yollar dahilinde müdafaa etmekle meşguldür. İhtilal, bu halde bahis mevzuu olamaz. Karşımızda İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar memleketimizin işgalcileri var. Bunlara karşı da toprağı müdafaa eden bir vaziyetteyiz. İhtilal kelimesinin yine yeri yoktur. Eğer Rusya'dan gelen ihtilal harekâtı ile buradaki kuvvetlerin birleşmesi bahis mevzu olursa, o günkü nutuklarında yine ihtilal sözünün sırası değildi. Çünkü her şeyden evvel siyasi bir anlaşma düşünüyoruz. Bugün zannediyorum ki hatiplerin ara sıra yaptığı bir şeyi yaptılar, bir kelimenin yerini değiştirdiler. Rusya'yı öğrenmek için muhtelif vasıtalardan istifade ettiğim zamanlardan beri bir ümit noktası olmak üzere Rusya'nın büyük inkılabını gördüm. Bolşevik kuvvetleri Azerbaycan'ın hududuna henüz varmışlardı ve biz yine aynı yerden, Doğu kumandanımızdan bu malumatı almıştık. Aradan üç gün, beş gün, on gün geçtiği halde içeri girmemişlerdi. Sebebini bize açıkladılar. Bolşeviklerin önünde bir Müslüman memleketi, bir Türk memleketi vardı. Türklerin, Müslümanların kalplerini kırmak, müesseselerini ezmek istemedikleri için girmemişlerdi. Meclis kendi kararıyla onlarla anlaşsın ve bunda küçücük bir ziyan yoktur. Önündeki Müslüman milletinin hatırını sayan ve ona hürmet eden, dini, milli müesseselerini tanıyan, ona ziyan vermekten uzak kalmasını arzu eden bu kuvvet şimdi yavaş, yavaş bize geliyor. Muhterem arkadaşlarım da böyle düşünüyorlardır herhalde. (hay hay, sesleri) Gelen hareket, hakikaten kumandanımızın dediği gibi, pek büyük ehemmiyeti haizdir. Hepimiz İslam memleketleri üzerinde düşmanların ne yaptıklarını biliyoruz. Hindistan da yüz milyonlarca halkı idare eden İngilizlerin adedi yirmi bin kişi geçmez, fakat onların silahlarını almışlardır. Bunun içindir ki Hindistan'ın Müslüman ve putperest ahalisi, yirmi bin İngiliz in tehdidi önünde esir bir vaziyettedir. İran'ın içine giren İngilizler bir avuçtan ibarettir. Afganistan'daki nüfuzları bir sahte esasa dayanıyor. Adana'da tecrübesini bizzat yapıyorsunuz, bir avuç kahramanımızın önünde düşman ne zayıf bir vaziyettedir. O halde bütün bu Müslüman memleketlerinin bizim ile beraber kurtuluşa ermesi için Kırgızlardan, Başkırlardan ibaret bu Müslüman ve Türk kuvvetleri ile birleşmemizden daha tabii ne olabilir. Millet Meclisi bu mesele hakkında görüşünü tespit etsin ve bundan çekinmesin. Bunu istemenin sırası gelmiştir. (Bu konuda görüşme bir süre daha devam etti. Bolşeviklik hareketinin Hükümet tarafından araştırılması ve Meclise ayrıntılı olarak sunulması istendi. Bazı milletvekilleri, gelen telgrafa şimdilik cevap yazılmamasını ama teşekkür telgrafı gönderilmesini önerdiler.) CELALETTİN ARİF BEY (Başkan Vekili): Şimdi efendim evvela bahis mevzuu olan mesele, bu telgrafa bir teşekkür telgrafı yazılmasını kabul edenler lütfen ellerini kaldırsınlar. Kabul edildi. 1 1 TBMM Zabıt Ceridesi (11 Mayıs 1920), 1.Dönem, c.1, s , 16

17 29 MAYIS 1920: GİZLİ OTURUMDA MUSTAFA KEMAL PAŞA, VE GENEL KURMAY BAŞKANI İSMET BEY İN BOLŞEVİZM VE KOMÜNİZM HAKKINDAKİ BEYANATLARI (1.Dönem, 1.Yasama Yılı, 21.Birleşim, Gündem: 2/1) Meclis açıldıktan sonra, bir ay içinde çok önemli siyasal gelişmeler meydana gelmişti. İtilaf devletleri Saint Remo da toplanarak, ileride Osmanlı Hükümetine dayatacakları Sevr Antlaşmasının esaslarını tespit ettiler. Fransızlar Güneydoğu Anadolu da askeri yönden Kuva-yı Milliye karşısında zorlanmaya başladılar ve Ankara Hükümeti ile barış şartlarını görüşmeye başladılar. Meclis te Bolşevik Rusya ile ittifak mı yapalım, yoksa Bolşevik akımının içine mi girelim tartışmaları başladı. İSMET BEY (Genel Kurmay Başkanı): Düşmanlarımızın elinde bir takım kuvvetler ve doğrudan doğruya silah kuvvetleri vardır. Bu kuvvetlerden birincisi doğuda Ermeni kuvveti, batıda Yunan Ordusu, İstanbul, Adana, Maraş, Urfa mıntıkalarında yığılmış olan İngiliz ve Fransız kuvvetleridir. Bu projeyi vücuda getirmeye memur edilen Ermeni kuvveti üç zayıf tümenden ibarettir. Bu kuvvet gerek Kafkasya da gerek başka yerlerde İslam topluluklarıyla çevrili ve Rusya dan gelen sosyal sele karşı, Bolşeviklerin devamlı dünya inkılabını vücuda getirmek için yaptıkları akına karşı şaşırmış ve aciz bir haldedir. Bu kuvvet yani İtilaf projesini bize tatbik ettirmek isteyen Ermeni Ordusu böyle bir kuvveti haiz olmak şöyle dursun her gün etrafını ihata etmiş İslam kuvvetlerinin taarruzlarının tehdidi karşısındadır. Orada, iman sahibi, azim sahibi olan o muhitte bizzat silahıyla, kuvvetiyle mukavemet edecek kuvvetimiz vardır. Binaenaleyh imha politikasını doğuda tatbik ettirecek bir kuvvet yoktur. Doğu da başlayan sosyal inkılap durmadan ilerliyor. Bugün Kafkasya da bundan bir ay evvelkine, iki ay evvelkine nispetle daha ziyade ferahlık vardır. Ermenistan son ay zarfında iki üç defa hükümet değiştirdi. Hükümet bir partiden diğer partiye geçti. Birbirine taban tabana zıt hükümetler iktidara geldi ve şimdi Bolşeviklerle doğrudan doğruya temastadırlar. Gürcistan Hükümeti bir İngiliz Hükümeti idi. Bundan bir buçuk ay evvel tarafsız bir hükümet oldu. Şimdi de Bolşevik bir hükümet oldu ve şu dakika İngilizlere harp ilan eden bir hükümet olduğu söyleniyor. Azerbaycan ın durumu Yüce Heyetinize arz olunmuştur. Burada sosyal inkılaba doğrudan doğruya cüretle girilmiş bir vaziyet vardır. Orada kendi memleketlerini Ermenilere karşı muhafaza etmek için hücumlar, hazırlıklar vardır. Rus İnkılabı şeklinde başlayıp bütün cihanı istila etmek yolunda durmadan ilerleyen sel, batı milletlerine tesirini her suretle gösteriyor. Biz bu vaziyeti günü gününe takip ediyoruz. Şekil ve vaziyet o haldedir ki bugün bizden itibaren doğuya doğru başlayan bütün milletler, batı milletleriyle anlaşamamışlardır. Muhakkaktır ki dünyanın yarısı diğer yarısı ile mütemadiyen harp edecek ve anlaşamayacak, kendi hayatını, kendi kuvvetini, kendi mevcudiyetini muhafaza etmiş bir millet olarak biz de iştirak edeceğiz. (inşallah sesleri) 17

18 SIRRI BEY (İzmit): Hükümetin bugün yaptığı beyanat şüphe yok ki bizim maneviyatımızı takviye etmiştir. Bolşevikler hakkında, görüyorum ki münakaşalarımız her ne vakit bu maddeye temas etse mutlaka kaba bir tabirle yan çiziyoruz. Diyoruz ki doğu ile birleşelim, kurtuluşumuz doğudan gelen tesir neticesinde ortaya çıkacaktır. Bunu hararetle alkışlıyoruz. Fakat Hükümete demiyorum ki mademki bu milletin ruhu bu merkezde toplanıyor, memleketin, vatanın ve hatta dinin selameti doğudan gelen akımın önüne katılmakta bulunuyor, siz şimdiye kadar ne düşündünüz? (bravo sesleri) Batının her vakit üzerimize havale ettiği imha politikasına karşı mukavemet edebilmek için ancak doğuyu gösteriyoruz ve sonra yine onunla içli dışlı olmaktan kaçınıyoruz. Doğu ile temasta bir maddi fayda görüyorsak bunu vaktiyle yapmalıyız. Zira Kafkasya da bize zıt bir millet vardır. O millet ki bizi doğramakla zevk alıyor. Bizden evvel bizim menfaatimize muhalif olarak Bolşeviklerle bir anlaşma yapsak olmaz mı? (pek doğru sesleri) İcap etmez mi ki biz onlardan evvel davranalım da vatani ve milli menfaatlerimiz neyi icap ediyorsa onun üzerine bir anlaşma yapalım. Ben teklif ediyorum. Hükümet bunun hakkında ne biliyorsa bize söylesin. (alkışlar) MUSTAFA KEMAL PAŞA (Meclis Başkanı): Efendiler, Mebus Sırrı Beyefendinin sorusu, Bolşevikliğe lazım gelen ehemmiyet ve bu ehemmiyete nazaran Hükümetin ne gibi teşebbüste bulunduğu veya bulunmadığı şeklindedir. Şüphe yok ki Bolşeviklik akımı ve istilası hepimizce biliniyor. Bunun hakkında söz söylemeyeceğim. Fakat yine söylemek isterim ki Bolşevikliği lüzumu kadar ehemmiyetle herkes gibi Hükümet de biz de mütalaa etmiş ve layık olduğu ehemmiyeti vermişizdir. Evet, demek oluyor ki biz Bolşeviklikten edebileceğimiz istifadeye yabancı değiliz. İtimatla arz ederim ki Bolşeviklerle ittifak için, Hükümet teşebbüs etmektedir. Yalnız Hükümet bu husustaki teşebbüsünde gayet tedbirli olmak lüzumunu kabul etmiştir. Şöyle ki bir defa mevcudiyetimizin muhafazasını ve temini dışarıdan değil, içeriden kendi vicdanımızdan bulmak prensibini Hükümet kabul etmiştir. Çünkü kendi kuvvetimizi dikkate almaksızın hariçten, şuradan buradan gelecek kuvvetlere dayanarak istikbal isteyeceksek ve o kuvvetten ve o imdattan yardım da gelmezse hayal kırıklığına uğrarız. Bunun için önce kendi kuvvetimize ehemmiyet veriyoruz. Fakat kendi kuvvetimize düşmanlarımızın adedinin çokluğunu dikkate alarak kuvvet ilave etmek gerekebilir. Bu suretle tabii ki doğudan gelmesi muhtemel olan kuvvetlere iltifat edeceğiz. Ancak burada iki durumu bir birinden ayırmak lazımdır, Bolşevik olmak ve diğeri Bolşevik Rusya sıyla ittifak yapmak. Biz Hükümet olarak Bolşevik Rusya ile ittifak etmekten bahsediyoruz. Yoksa Bolşevik olmaktan bahsetmiyoruz. Bolşevik olmak büsbütün başka bir meseledir. Böyle bir mesele ile uğraşmaya bizim ihtiyacımız yoktur. Fakat ittifak meselesi ciddiyet ve ehemmiyetle takip edilmektedir ve muvaffak olacağımıza ümit ediyoruz. Ancak bu noktanın açıkça müzakeresini Batıya karşı fiilen harp ilan edeceğimiz güne tehir etmek istiyoruz. İşte böyle bir harp ilanı yapıldı mı korkumuz olmasın. Artık batıdan korkmuş olmayalım, korkuya lüzum görmeyelim. O günü görünceye kadar ve doğudan gelen kuvvetin, maddeten bize yardımının ortaya konmasına kadar tabi ki 18

19 batı ile her nevi siyasi münasebete girişmekten geri durmayacağız. Çünkü Batılılarla, Amerikalılarla siyasi münasebete girişmek doğudan her hangi bir devletle siyasi münasebete girişmekten bizi menedemez. Bolşeviklerle ittihat ve ittifak edildikten sonra da siyasi münasebete girişilebilir. Onun için bu noktada azami kanaat buyrulmasını rica ederim. (alkışlar) Nitekim Bolşevikler başından beri yalnız kendi prensiplerini takip etmişler ve yalnız kendi prensiplerine riayet eden ve bütün manasıyla Bolşevikliği kabul edenlerle anlaşmışlardır. Fakat bütün milletleri birden bu sosyal esaslara uydurmaya imkan olmadığına ve emperyalizmi yenmek için İslam alemi ile ittifak lazım geldiğine kani olmuşlar ve milletlerin dinine ve milliyetine riayet etmeye karar vermişlerdir. O halde bir çare kalıyor ki bütün milletleri silah kuvvetiyle ezerek, öldürerek, mağlup ederek kendi prensiplerini kabul ettirmektir. Halbuki bütün bu prensipleri tatbik etmekten gayelerinde emperyalizme karşı mukabele etmek, mücadele etmek için tabii yalnız kendi kuvvetleri kafi değildir. Evet, kendilerine hakiki kuvvet olarak destek olacak bir kuvvet olarak İslam alemini görmüşlerdir. Binaenaleyh İslam alemini oldukları gibi kendilerine müttefik yapabilirlerse, o zaman batıda emperyalizme karşı galip geleceklerine kanidirler. İslam aleminin dini esaslarından ayrı olarak Rusya da yetişmiş, Rus ırkından meydana gelmiş hiç bir zihniyeti tatbik etmenin imkanı olmadığını onlar da elbette anlamışlardır. Karar vermişlerdir ki Bolşevikler bir milletin milli ve dini esaslarına hücum etmeyecekler, yalnız emperyalizme karşı müştereken mücadeleyi kabul eden milletlerle ittifak edeceklerdir. Nazari olarak ve tahmin üzerine arz etmiyorum, şimdiye kadar vuku bulmuş olan hadiseler neticesinde bu hakikatler ortaya çıkmıştır. İşte mesela Azerbaycan da, mesela Türkistan da, mesela Kuzey Kafkasya da bunları bütün manasıyla Bolşevik olmuşlar zannetmeyiniz. Binaenaleyh Bolşevik prensiplerini kabul etmek sosyal bir meseledir. Bugünün işi değildir. Şimdilik Hükümetin açıklamaları bundan ibarettir. 1 1 TBMM Gizli Celse Zabıtları (29 Mayıs 1920), c.1, s.38-48, 19

20 4 EYLÜL 1920: İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA TOKAT MİLLETVEKİLİ NAZIM BEY'İN SEÇİLMESİ VE MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN MÜDAHALESİ SONUNDA İSTİFA ETMESİ (1.Dönem, 1.Yasama Yılı, 58.Birleşim, Gündem: 3/1) Birinci TBMM Hükümetinin ilk İçişleri Vekili olan Cami Bey'in istifası ve ondan sonra seçilen Hakkı Behiç Bey'in de istifası ile boşalan İçişleri Bakanlığı için tekrar oylama yapıldı. Bu seçimde Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa, Refet Bey i kendi adayı olarak göstermişti. Nazım Bey ise Halk Zümresi adayı olarak seçime girdi ve az bir farkla seçildi. Mustafa Kemal Paşa, Meclisin bu tercihine karşı çıktı ve Nazım Bey İçişleri Bakanlığından istifa etmek zorunda kaldı. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Efendiler, İçişleri Vekili seçimine başlıyoruz. Seçim gizli oylama ile yapılacaktır. İsmi okunan arkadaşın oy pusulasını sepete atması rica olunuz. Oy kullanmaya başlıyoruz. (Milletvekillerinin adları tek tek okunarak oylama yapılır. Ara verilir. Oy pusulaları açılarak oylar sayılır ve...) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Celse açıldı efendim. İçişleri Vekaleti için yapılan oylamanın neticesini arz ediyorum. Oylamaya iştirak eden 204, Oylamada karar yeter sayısı vardır. Ancak adaylardan hiç biri yeterli oy miktarına ulaşamadılar. Refet Bey 65, Nazım Bey 66, Sırrı Bey 31, Hamit Bey 16, Hacı Şükrü Bey 3, Zekayi Bey 1, Ömer Mümtaz Bey 1, Ömer Lütfi Bey 1, Hakkı Behiç Bey 1, çekimser 15 oy. Netice budur, seçim yeniden yapılacaktır. SIRRI BEY (İzmit): Reis Beyefendi, bir şey söylememe müsaade buyurur musunuz? HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Buyurun, efendim. SIRRI BEY (İzmit): Arkadaşlar, ben İçişleri Vekili olsam da burada kalamayacağım. Bana verdiğiniz oyları diğer adaylara vermenizi rica ederim. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Oylama başlıyor. İsimler okunuyor. (Milletvekillerinin adları tek tek okunarak ikinci oylama yapılır. Ara verilir. Oy pusulaları açılarak oylar sayılır ve...) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Celseyi açıyorum. İçişleri Vekaleti için yapılan oylamanın neticesini bildiriyorum. 187 üye oylamaya katılmış, 98 oy ile Tokat Mebusu Nazım Bey İçişleri Vekâletine seçilmiştir. (alkışlar) 14 çekimser var. Refet Bey 65, Hamit Bey 6, Sırrı Bey 2 oy almışlardır. ÖMER LÜTFİ BEY (Amasya): Müsaade buyrulur mu Reis Bey oylamaya katılanların yekunu kaçtır? 20

21 HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): 187 üye oylamaya katılmıştır. Karar yeter sayısı tamamdır. 98 oy ile Nazım Bey İçişleri Vekaletine seçilmiştir. (Allah muvaffak etsin sesleri) ÖMER LÛTFİ BEY (Amasya): Yüz seksen yedinin içine çekimserler de dahil midir? HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Dâhildir ve mesele tamamdır. 1 (İki gün sonra, 6 Eylül 1920 tarihindeki oturumda...) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): İçişleri Vekilinin istifası vardır. Nazım Bey arkadaşımız İçişleri Vekaletinden istifa ediyor. TBMM Başkanlığına Sağlık vaziyetim İçişleri Vekâletini kabule müsait olmadığından, bu Vekâlete diğer birinin seçilmesi istirham olunur. 5 Eylül 1336 Tokat Mebusu ve İçişleri Vekili Nazım HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): İstilasını kabul buyuranlar ellerini kaldırsın. Kabul edilmiştir. Efendim, İçişleri Vekili seçimini bugünkü gündeme alarak, şimdi seçim yapılmasını arzu buyuranlar ellerini kaldırsın. Kabul edilmiştir. Efendim, bu mesele bugünkü gündeme alınmıştır. Şimdi seçimi yapalım. OPERATÖR EMİN BEY (Bursa): Müsaade buyrulursa oy pusulalarını toplamak hakkında bir teklifte bulunacağım. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili):Bu İç Tüzükte açıkça vardır. Başka usul kabul edemeyiz. OPERATÖR EMİN BEY (Bursa): Efendim, çok vakit geçiriyoruz. Onun için bir usul arz edeyim. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili):Bu oylama gizlidir, efendim. OPERATÖR EMİN BEY (Bursa): Yalnız oylamaya katılanları anlamak için diğer bir sepete de isim yazılı olan kâğıtlar atılabilir. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Kürsüde oyunuzu verirsiniz, İç Tüzük böyle der. Şimdi yeni bir şekil çıkarırsak üyeler anlayıncaya kadar karıştırırız. Oy kullanmaya başlıyoruz. 1 TBMM Zabıt Ceridesi (4 Eylül 1920), 1.Dönem, c.3, s , 21

22 (Milletvekillerinin adları tek tek okunarak oylama yapılır. Ara verilir. Oy pusulaları açılarak oylar sayılır ve...) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili):Efendim, İçişleri Vekâleti oylaması neticesinde 187 üye oylamaya katılmıştır. Karar yeter sayısı vardır. 131 oy ile Refet Bey İçişleri vekili seçilmiştir. (alkışlar, Allah muvaffak etsin sesleri) Hasan Hayri Bey 4, Hamit Bey 2, Vehbi Efendi 2, Hamdullah Suphi Bey 2, Mehmet Şerif Bey 1, Cami Bey 1, Kadri Ahmet Bey 1, Mehmet Bey 1, Hacı Mehmet Bey 1, Hacı Şükrü Bey 1 oy almışlardır. 24 çekimser vardır. Efendim, bugünkü gündemden kalan maddeleri müzakere etmek için Çarşamba günü toplanmak üzere celseyi tatil ediyorum OCAK 1921: GİZLİ OTURUMDA ANADOLU DAKİ KOMÜNİZM FAALİYETLE- Rİ HAKKINDA GÖRÜŞME VE MUSTAFA KEMAL PAŞA NIN AÇIKLAMALARI (1.Dönem, 1.Yasama Yılı, 136.Birleşim, Gündem: 2/2) Meclisin açıldığı günlerde Komünizm, Türkiye nin ve hatta Avrupa nın önleyemeyeceği bir siyasi güç olarak biliniyordu. Bu akımın er veya geç doğu sınırlarından Anadolu ya gireceği düşünülüyordu. Milletvekillerinin bir kısmı da buna inanıyorlardı. Mustafa Kemal Paşa ise bu konuda temkinli hareket ediyordu. Komünizm akımını kontrol altında tutabilmek için yakın arkadaşlarına Türkiye Komünist Fırkasını kurdurdu yılına gelindiğinde ise Komünizm karşıtı hareket başladı VEHBİ EFENDİ (Başkan Vekili): Müzakereye başlıyoruz. Genel Kurmay Reisi Fevzi Paşa Hazretleri izahat vereceklerdir. Ancak, daha evvel Reis Paşa tarafından Meclise havale edilmiş bulunan iki telgraf sureti var, okuyoruz. Genel Kurmay Reisliğine (Gizli) 1. Diyarbakır İstiklal Mahkemesine tayin edilen Şeyh Servet Efendi, Bolşevik propagandası yaparak Sivas'tan ayrılmıştır. 2. Burada Muallim Ruşen Zeki ve Dava Vekili Şakir beyler Bolşevik propagandası yapmaktadırlar.. 1 TBMM Zabıt Ceridesi (6 Eylül 1920), 1.Dönem, c.3, s , 22

23 Genel Kurmay Reisliğine (Gizli) 1. Ankara'da bulunan Bolşevik Heyeti, memleket dahilinde para karşılığında bazı Müslümanlar vasıtasıyla propaganda yaptırmaktadırlar. 2. Türk Komünist Halk partilerinin memleketi yıkıma götüreceği düşüncesindeyim. 3. Kamuoyunun parçalanmaya tahammülü kalmadığına dair düşünce, Ankara dan uzaklaştıkça gayet açık bir şekilde görülmektedir. Buna dair 15 Ocak 1921 tarihli telgrafımı ehemmiyetle arz ederim, efendim. Ahmet Cemil VEHBİ EFENDİ (Başkan Vekili): Bu mevzu ile alakalı olarak Tokat Mebusu Mustafa Bey'in bir önergesi var, okutuyorum. TBMM Başkanlığına Büyük Millet Meclisinin teşekkülüne sebep olan şartların en mühimlerinden biri de memlekette asayişin temini ile halkın fikirlerini bir nokta etrafında birleştirmekten ibaret olduğuna şüphe yoktur. Memleketin on, on beş senedir fırkacılık (particilik) belasıyla maruz kaldığı felaket ve bu yüzden halkın fikirlerinde meydana gelen sapıklık arzu edilemez bir haldedir. Yüce Meclisin açılışında bütün üyeler memleketin kurtuluş ve istiklalinden ve Hilafetin kurtarılmasından başka bir gaye takip etmeyeceğine dair yemin ettiği halde, ne yazık ki arkadaşlardan bazıları bütün bu hakikatlerin aksine olarak memleket içinde, hem de dine muhalif olarak bir takım cereyanlara kapılarak, bu hususta konferanslar tertip etmektedirler. Böyle bir zamanda memleketin huzur ve birliğe olan ihtiyacı karşısında bütün üyelerin bu türlü fırkalar ve ayrılıklar içine girmesi, aksi hareketi sabit olanların Meclisten ihracı hususunun karara alınmasını, memleket ve millet selameti adına teklif eylerim. 2 Ocak 1921 Tokat Mebusu Mustafa FEVZİ PAŞA (Milli Savunma Vekili): Efendim, Diyarbakır'a P Teşkilatına 1 gizli vazife ile gönderdiğimiz vazifeli, yolda gördüğü hadiseler için bu telgrafı çekiyor Temmuz 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa nın talimatıyla Fevzi Çakmak Paşa nın kurduğu askeri istihbarat servisidir. Kısa adı "P" dir. Açılımı ise, Askeri Polis Teşkilatıdır. Bütün ajanları askerlerden oluşmakta, başında Binbaşı İsmail Hakkı Bey bulunmaktadır. Amacı, İngiliz ajanları ve propagandalarını ortadan kaldırmaktır. Ancak ajanlar sadece İngilizleri izlemekle kalmaz, aynı zamanda milletvekillerini de izlemeye başlarlar. Sonradan Hacı Şükrü Bey TBMM kürsüsünden izlendiğini söyleyerek sitemde bulunur. Bunun 23

24 Malumunuz mahkemeler tarafsız ve bağımsız olmalıdır. Bu gibi hareketler ve düşünceler kati olarak vazifesine tesir eder. Yüce Meclisiniz neye karar verirse o tatbik olunur. Böyle bir hareket tarzı şüphesiz ki uygun değildir ve onun için arz ettim. Yüce Meclisiniz ne yolda karar verirse öyle olur. MUSTAFA BEY (Tokat): Efendiler geçenlerde Atpazarında genç üç dört köylüye tesadüf ettim, konuşuyorlardı. Ben de kulak misafiri oldum. Köylüler diyorlar ki, -Burada bir cemiyet teşekkül etmiş, bolca para veriyorlarmış, hem oradan para alacağız, hem de zenginleri soyacağız ve saadetimizi temin edeceğiz....ben bunları dinledikten sonra tahkikatta bulundum. İş bizim içimizde. Karahisar Mebusu Şeyhi Servet Efendi, bir de Mardin Mebusu üç kişiler. Benim işittiğim bunlar bir takım yabancılardan para almışlar, bilmem ne yapmışlar. Bunlar köylüleri teşvik ediyorlarmış. Biz buraya bunun için toplanmadık, düşmanı kovmak, memlekette birliği kurmak, istiklalimizi kurtarmak, hudutlarımızı tayin etmek için toplandık. Halbuki bunlar öyle bir bomba bırakıyorlar ki ne memleket, ne de halk kalmayacaktır. (alkışlar) Millet birbirini kıracaktır. Zannedersem bu gibilerin Meclisten ihracı lazımdır. Bizim milletimiz buna katiyen razı değildir. VEHBİ EFENDİ (Başkan Vekili): Erzurum Müdafaayı Hukuk Cemiyeti adına şimdi bir telgraf gelmiştir. Erzurum Belediye Reisi Zakir Bey, zannederim Belediye Reisidir. (yaşasın Erzurumlular sesleri) MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara): Efendiler, vaktiyle Bakü den Mustafa Suphi başkanlığında bir heyetin memlekete gelmek isteğinde bulunduklarından, bunların bir komünist partisine mensup olduklarından bizi haberdar etmişlerdi. Bu Mustafa Suphi nin ahlakı hakkında malumat sahibi olan birçok arkadaşlarımız var. Erzurum ahalisi bunu en yakından tanıyanlardır. Halbuki Mustafa Suphi son zamanlarda memleketimize gelmek üzere bulunuyordu. Bunlardan bir kısmını deniz yoluyla göndermişler, kendisi de Kars üzerinden gelmek istiyordu. Bunu haber alan Erzurumlular böyle bir adamın memlekete girmesinden son derece heyecanlanmışlar ve girmemesi için teşebbüste bulundular. Resmi makamlara müracaat ettiler. Bu adam memleketimize girerse parçalarız... BİR MEBUS BEY: Aynı isabet olmuş Paşa Hazretleri. MUSTAFA KEMAL PAŞA (Devamla): Bana gizli olarak da müracaat etmiş idi ve diyordu ki ahalinin tezahüratı karşısında mümkün değildir. Kendisi hudut haricine çıkarılmak üzere... Benim de fikrimi soruyordu... Geldiği zannolunan bir adamın memleket dahilinde serbest bırakılması... Erzurum da tatbiki düşünülen... Muvafık buldum ve kendilerine yazdım. Bu telgraf da ondan sonra geliyor. üzerine Mustafa Kemal Paşa, bu işi takip edeceğini ve gerçekten bunu işittiğini, bundan dolayı müteessir olduğunu belirtir yılında teşkilata kapatılır. 24

25 VEHBİ BEY (Karesi): Biz buraya niçin toplandık? Memleketimizin cennet gibi yerleri, en kıymetli mabetlerimiz ve birçok abidelerimiz, bugün en adi bir düşmanın ayağı altında çiğnenmektedir ve onun karşısında henüz daha taarruz değil, müdafaa vaziyetindeyiz. Bu vaziyeti yirmi ay sonra ancak temin edebildik. Son bize Cenabı Hakkın yardımı ile İnönü'de kazandığımız zaferle davamızın henüz başında bulunuyoruz. Adeta bu vaziyet karşısında Bizans ın, İstanbul un bütün siyasi cereyanları, bütün kirli ve pis havası, Ankara nın nezih muhitine de yayılmak istidadı göstermiştir. Bugün henüz daha bir karış toprağımızı kurtaramadığımız halde, kadın, erkek, ihtiyar, genç Sultan Osman ın ve Ertuğrul un türbesine varıncaya kadar en büyük makamları, en büyük makamlarımızı Yunan çiğnediği halde, burada partiler kurmaya çalışıyoruz. Ben zannediyorum ki burada particilik yapmak, dinsizlikten, vatansızlıktan başka bir şey değildir. Benim atalarımın toprakları çiğnenirken, burada birtakım sefiller kalksınlar da memleketin içine bomba koymaya teşebbüs etsinler. Efendiler yetişir, bu memleketin son kalan parçası işte bu mukaddes topraklardır. Mevki, makam düşüncesiyle particiliğe kalkışmak, müdafaayı işgal etmek, bu dinsizlikten, vatansızlıktan başka bir şey olamaz. Efendiler, biz buraya kellemizi koltuğumuza aldık geldik. Bugün hamdolsun o günkü vaziyet geçti. Fakat henüz memleket kurtulmamıştır. Uşak'ta bugün Yunan kuvvetleri, hayalden hatırdan geçecek bir şey değildir. Vakit bulmayan Yunan, İstanbul'da hükmünü icra ediyor. Venizelos'un bütün Müslümanların, ezandan başka bir şey işitilmeyen Balıkesir de, kadısı da cebren kiliseye götürülüyor. Binaenaleyh efendiler, biz bu memlekette ve zannediyoruz ki hepimiz ferden birer birer... Eğer başımıza birer şapka koysaydık herhalde bundan zengin ve mesut bir yerde... Fakat yegane bizi sevk eden cihet ancak ve ancak ezanı Muhammedi... (alkışlar) Bunun karşısında efendiler, bugün gözümüz önünde bir Azerbaycan faciası vardır. Oradan gelmiş Müslümanlar varlar. Faciayı bu Müslümanlardan dinlerseniz, efendiler gözlerinizden yaş akar. Yunan ne yapmış ise, ne yapıyorsa yapılmıştır ve görülmüştür. Binaenaleyh bu memleket ancak ve ancak İslamiyet sayesinde kurtulur ve bu millet onun hizmetinde olalım diye çalışıyor. Başka işte çalışanlara bin kere lanet olsun. Bu memleketin muhtaç olduğu, elimizden geliyorsa vatanını seven her fert, dinini seven her fert aklın, mantığın kabul ettiği yolu takip edelim. Efendiler ben Bolşeviklik hakkında beyanatta bulunmayacağım. Herkesin bildiği, öğrendiği bir vaziyettir. Bilmeyen kalmamıştır. Vatanımızı seven her fert, dinini seven her ferdin yapacağı bir şey varsa o da memleketin muhtaç olduğu adaletten nasibini almasıdır. Başka bir şey yoktur. Binaenaleyh bu memlekette yalnız adaletin partisi vardır. Bolşevikler de bizden bir şey beklemiyorlar. Kendileri arzu ederler ki dünyaya bu düşüncelerini yaysınlar. Ümit ediliyordu ki Bolşeviklerden bir menfaat olur ve olabilir. Efendiler, biz bir mahkemeye hakim seçiyoruz. Hiçbir misli geçmemiş bir şeydir ki idam kararını derhal veriyoruz. Bize resmen teklif ettikleri halde memleketin vaziyeti karşısında bunu ileriye sürmek, ben zannediyorum ki efendiler, evvelki bir camii şerifte vaaz veriliyor... İşte, hoca efendilerin hepsi ile görüştüm, şahadet ediyorum... O adam buradan gidiyor. Yüce Meclisinizin kanaati haricinde başka bir kanaat telkin ediyorlar. Birisi diyor ki Peygamber Efendimizin mirası 25

26 kalmaz... Binaenaleyh onu... Kafirdir, işte hoca efendiler. Öyle bir fitne ki memleketi felakete götürür. Ancak bu Meclis vatan müdafaası için burada toplanmıştır. Fakat hiçbir zaman bunları inkar etmek cüretinde bulunamaz. HULUSİ EFENDİ (Yozgat): Hasbünallah ve nimelvekil. 1 VEHBİ BEY (Devamla): Vatanımızın mukaddes yerlerinde, mukaddes evladımızın kanlarını o yabancı hainlerine karşı mukaddes cihada sevk etmek lazım gelirken, bilakis vatanın evlatları arasına nifak sokarak yayın yapanların acaba ne maksadı vardır? Efendiler, ben hiçbir Müslüman düşünemezdim ki hatta az çok bir tahsil gören bir efendiden böyle cahilcesine bizleri kandırmaya çalışan, başında koca imam başlığı olan bu adamın fikri acaba hangi bir ilmi cemiyet tarafından kabul edildi? Eğer bunun böyle bir fikri varsa, ulu orta kendi kendine milletimin idaresi eline verilmiş mi ki milleti kendi fikrine uydurmak istiyor. Burada muazzam bir Millet Meclisi varken böyle bir şey var mı söyleyin? Öyle herkes kendi hava ve hevesine, kendi fikir ve düşüncesine göre hareket edebilir mi? Bu gibilere salahiyeti kim vermiştir? MUSTAFA BEY (Tokat): O salahiyeti Hükümete verelim. VEHBİ BEY (Devamla): Dini kaidelere dört elle sarılmak lazım gelirken milleti önü alınmaz sürtüşmelere düşürmek, dine saldırmak cinayettir. Bu öyle bir cinayettir ki affı mümkün değildir. Biz dinimizden mi çıktık, kitabımız mı yok, nedir bu? Açalım kapıları gelsin yabancılar onlar yapsınlar. Bir yabancı gelirse millet buna aldanmaz. O bilir ki o yabancıdır, ulema kılığında, Allah lanet etsin, kahretsin, milleti kandıranları. Bunlar milleti birbirine düşürecektir. Onun oradan derhal kaldırılarak istiklal mahkemesine vermek lazımdır. Milletin bugünkü felaketinin sebebi particiliktir. Bundan sonra bütün millet, bu Millet Meclisinden dinin muhafazasını istiyor. Millet bizden bunu istiyor. Millet bizi buraya niçin gönderdi? Biz bir kaç defa mebuslar seçtik, onlar bir iş görmedi. İnşallah siz ümit ederiz ki iş görürsünüz, çünkü Anadolu nun göbeğinde İslamiyet'i yaymaya çalışacaksınız ve İslamiyetin aleyhine çalışan birtakım insanları, fesatçıları ortadan kaldırırsınız. Biz bu fikirle geldiğimiz halde ne yazık ki Anadolu nun göbeği olan bu İslam diyarında insanlar ne kadar fitneci, ne kadar haristirler. İnsanlar bilirsiniz ki ne kadar şeytandır. Millet on senedir kan akıtıyor. Bu kadar kanı bu vatanın kendisini muhafaza için verdi. Evvela vatan, sonra din. Milletin vermiş olduğu salahiyetle, kamuoyunun aleyhine hareket edenleri millet acaba kabul eder mi? Hülasa herhalde Meclisimiz bu celsede Şeyh Servet Efendi hakkında bir karar verir. BASRİ BEY (Karesi): İslam aleminin gerilemesinin sebeplerinden en mühimi, hepinizce malum olduğu üzere taklitçiliktir. Göz alıcı teoriler, yaldızlı haplar gibi bu millete yutturulmak istenilmiş, milli hüviyet ve hakiki mahiyet unutularak millet bu 1 Al-i İmran Suresi, 173. ayet "Allah bize yeter, o ne güzel vekildir." 26

27 şekilde kendi benliğinden uzaklaştırılmıştır. Son seneleri itibara alırsak görürüz ki biz bir vakit Fransız olduk, bir vakit İngiliz olduk, Dünya Harbinde Alman olduk. Şimdi de Bolşevik olmak istiyoruz. Eğer Bolşevik olalım demekle derhal Bolşevik olmak mümkünse ve bunda memleket adına bir fayda var ise olalım. Fakat bu Bolşevik olalım demekle olacak bir şey değildir. Bir kere Bolşevikliğin doğmasını icap eden sebepler bilhassa Türkiye de yoktur. Türkiye, Rusya değildir. Türkiye Rusya gibi ruhaniliğin baskısı altında değildir. Emperyalistliği, kapitalistliği destekleyen dar bir dine sahip değildir. Türkiye ve bütün İslam alemi öyle bir dine sahiptir ki birçok sosyal, siyasi hatta güzel sanatlarda birçok esasları bakımından ayrıca Bolşeviklik tatbikine imkan ve lüzum yoktur. Binaenaleyh Bolşeviklik bizim memleketimizde tatbik imkanından mahrum bir ideoloji halindedir. Efendiler, sosyal meseleler böyle beş on şahsın meydana atılıp da ruhi değişikliklere kalkmasıyla halledilmesi mümkün olan şeyler değildir. Sosyal meseleler, senelere, hatta asırlara ihtiyaç isteyen şeylerdir. Bunlar bir kaç günde halledilebilir şeyler değildir. Bolşeviklerle dostluk anlaşması yaptık. Bu siyasi bir şeydir. Fakat Ruslar bizi kendileriyle dostluk kurduğumuzdan dolayı Bolşevik yapmak istemiyorlar. Yapmak isteseler de esasen Bolşevikliği icap edecek bir şey bizde olmadığı için bu, güçleri yetmez bir teklif olur ki biz buna karşı ret ile karşılık veririz. Mamafih efendiler, Bolşeviklik meselesi ihmal edilecek bir mesele de değildir. Bugün doğuda, Hilafet diyarında bulunmak itibariyle kendilerinin öteden beri himaye ettiği bir İslam alemi var ki Bolşeviklerin yanlışlıkları sebebiyle maalesef sürüklenip gitmek üzeredir. Doğu Müslümanları ile herhalde bizim aramızda sıkı münasebet kurmak ve Bolşeviklik hakkında Müslümanlığın alacağı vaziyet nedir, bunu tespit ve tayin etmek lüzumludur. Efendiler, aslında biz milli hudutlarımız içinde bağımsız yaşamak yeminiyle, yani Milli Misak ile burada çalışıyoruz. Fakat biz miktarı yüz milyonlara varan İslam aleminin kuvvetini ihmal edebilecek miyiz? Biz ihmal etsek bile, bu Hilafet diyarında bulunan İslam alemi bizlerin yakasını bırakmayacaklardır. Bugün görüyoruz ki doğuda Rus Bolşevikleri Müslümanları kendi emellerine doğru sürüklemekle meşguldürler. Bize düşen vazife bütün İslam ulemasını, düşünürlerini, eğer mümkün ise Ankara'da toplamaktır. Bu şekilde doğuda bulunan ve Bolşeviklerin kucağına sürüklenmekte olan İslam alemini muhakkak bir felaketten kurtarmış olacağız, İslam birliğini temin etmiş olacağız. Efendiler, zannediyorum ki hiddetle, şiddetle bu işiniz hallolunamaz. Herhalde fikir ile mantık ile halletmek lazımdır. Bugün maalesef Meclisimiz içinde Bolşevizm, bizim arkadaşımız olan Şeyh Servet Efendi çıkmış, Bolşeviklik ile Müslümanlığı güya kendi kafasına göre birleştirerek, güya Bolşevikliğin, Müslümanlığın istediği bir şey olduğunu propaganda etmek istiyor. Buna, bu harekete karşı hiddetle değil, fikirle karşılık vermek lazımdır. Mamafih Şeyh Servet Efendinin buraya derhal çağırılması lazımdır. Fakat bu çağırılmakla da mesele bitmiş olmaz. Mesela Şeyh Servet Efendi ye karşı ilmi bir şekilde müdafaa etmek lazımdır. Bir beyanname yayınlanmış, doğru, eğri. Buna karşı bir beyanname ile karşılık vermek ve müdafaada bulunmak lazımdır. Efendiler Yahya Galip Beyefendi onun beyannamesine kim tenezzül eder buyuruyorlar. Evet, ben de tenezzül etmem. Fakat Şeyh Servet birçok Müslümanları zehirlemiş- 27

28 tir. Bugün Anadolu milli birliğinin dağıtılması gaye olarak kabul edilmiştir. Anadolu yu dağıtmak için bu gibi fesatlar çıkarılmaktadır ve istihbaratıma göre bunları yapanlar da yabancı kimselerdir, yabancı paralarıdır. Geçenlerde Halk İştirakiyun Fırkası mensubu bir kişi ile görüşüyordum. Kendisinin Mecliste bir mühim bir mevkii vardır. Onunla şöyle bir konuşma geçti aramızda. -Arkadaşım, sen Mecliste mert olarak tanınmış bir adamsın. Öyle bir uçuruma gidiyorsun ki ölüyorsun, uçurum içinde boğulacaksın. Seni uyarıyorum. Bu melun teşkilatın içerisinden çık. -Efendi, bizim yürüdüğümüz yol Müslüman yoludur. -Mirası kaldırıyorsunuz. Müslümanlık, mirası kaldırmamıştır. Müslümanlık bunu kaldırmamıştır. Miras hakkında birçok ayetler vardır Kuranı Kerimde. Buna ne dersin? -Sen bilmiyorsun Hazreti Peygamber in malına, mülküne kimse mirasçı olmamıştır. -Bu peygamberlere mahsus bir şeydir ve bu da ayrıca o zaman halledilmiş bir meseledir. İslamiyet te miras kalkamaz ve kalkması da bizim menfaatlerimize uygun değildir....hülasa efendiler, bunları o Şeyh o derece aldatmış ki bu zavallılara acımamak elden gelmiyor. Fakat yalnız kendilerini uçuruma götürse, Allah belasını versin der geçeriz. Fakat bütün Müslümanları da o uçuruma sürüklemek istiyor. Efendiler, bu mesele sopa ve şiddet meselesi değil, bir fikir meselesidir. Binaenaleyh ben öyle istiyorum ki bu dini kaideleri bu Meclisin düşünürleri ortaya koysunlar. Bu, bir kaç sözle halledilecek mesele değildir. Rusya'da bu hareketler hakkında ilmi makaleler, beyannameler basıp, dağıtmak lazımdır. Bu şekilde üç yüz elli milyon Müslümanı da bu isyandan kurtarsın. HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Efendiler, Yüce Meclis açıldığı zaman adeta dayanaksız bir halde olduğundan kendisi için bir kurtarıcı, kendisine bir dayanak arıyordu. İşte o zamanlar, Türkler Yeşil Ordu yu kurmuştu. Diğeri de Kızıl Ordu idi. Birleşerek geliyorlar, bizi kurtaracaklar diye kulaklarımız doldu. Şeyh Servet Efendinin burada bir kaç defa söylediği uzun nutukları hep alkışladık. Bundan bir ders almalıyız. Efendiler, bir ders almalıyız. Ben bile alkışladım. Fakat o sırada Erzurum'dan aldığım haberlere göre anlamadığımız bir tufan geliyordu, bu tarafa doğru. Efendiler, Rusya da Bolşevizm, Komünizm, hakiki Marksizm gelmişti. Buradan Hükümet bir heyet göndermişti. Onlar da gözleriyle görmüştü ki üretim durmuş, ziraat durmuş, herkes aç kalmış, sağa sola saldıran bir kaç haydut bunlara Kızıl Ordu diyorlardı. Doğudan da maalesef yanlış haberler geliyordu. Komünizme taraftar olmasına imkan olmamakla beraber, Kazım Paşa Hazretleri, vermiş oldukları telgraflarda... Yani o kasti değildir, ya bilmeyerek o, bu geldi böyle söyledi. Tabii ben arkadaşlarla görüştüm. Memleketimiz Rusya ya daha yakın olması dolayısıyla bu tufanı daha yakından görmek istedik. Hükümetten müsaade aldık, Erzurum a 28

29 gittik. Yolda giderken halkın bilmeyerek, rüya görmüş gibi, Bolşevikliğe aşık olduğunu gördük. Soruyorlar, Bolşevik misin? Bolşevikler bizi kurtaracaktır, sözlerine çok maruz kaldım. Erzurum'a gittiğim zaman Bakü'de toplanmış olan Üçüncü Enternasyonal Kongresine giden arkadaşlarıma tesadüf ettim. Bir Bolşevikliktir dilden dile dolaşıyordu, amma ne? O sırada efendiler Nuri Paşa nın ordu artıkları gelmişti. Onlardan Bolşevikliği sordum. Dediğim gibi, aç ve çıplak kalmış, üretim durmuş, artık sağa ve sola salmış, zayıflar ölüyor. Bunlar Azerbaycan'a geçmek istemiş. Azerbaycan bunlara yardım göstermek istemiş. Demişler ki bizim o Mustafa Suphi denilen adam gibi birtakım serseri insanlar, vatansız insanlar Azerbaycan'a dolmuş, Azerbaycan'da propaganda yapıyorlar, Türkiye'yi kurtarmak için. Büyük Millet Meclisine müracaatta bulunulmuş. Azerbaycan'a müracaatta bulunulmuş. Geçmek için müsaade istenilmiş, Azerbaycan'da propaganda böyle imiş ve Azerbaycan Ordusuna nüfuz etmiş. Sakın bu orduya silah atmayın. Bolşevik orduları Garp Cephesine geçecek. Bir gün arzu buyrulursa getirin okurum size, bunun gibi yazılar. İşte Bolşevik Ordusu yardım edecek. Azerbaycan'da bir gün bir kongrede diyorlar ki bizim istiklalimizi Türk kardeşlerimizin uğruna kurban edelim. Onlarsız biz yaşayamayız. Gelsin Rus orduları buradan geçsin. Halil Paşa gidiyor, o kongrede bulunuyor, Bolşeviklerle anlaşılıyor, Rusları içeri çekiyor. Bu böyledir. Bolşevikler Azerbaycan'a girer girmez üç, beş, on gün istirahat, filan, adalet göstermek istiyorlar. Ondan sonra Gence'de Ermenileri teşvik ediyorlar. Onlar Bolşeviklerden bir kaç adam öldürüyorlar. Derken bir karışıklık, Nuri Paşa da Bolşevikler aleyhine vaziyet alıyor. Her şey altüst oluyor, yalnız Karabağ ve o havalide... On gün sonra efendiler Bakü'de onların hepsi kesiliyorlar. Sonra yüz otuz beş milyon altın alıp götürüyorlar, bankalardan. Niçin götürüyorsunuz diyorlar. Diyorlar ki Ruslar harp ile meşgul iken siz para kazanıyordunuz, bunlar Ruslarındır. Pencere perdesine varıncaya kadar çekip götürüyorlar. Oradaki bütün Müslümanların bütün malları ellerinden alınıyor. Bir bağda iki oda veriliyor. O odada kendisi oturur... Hulasa beyler sonra orada Ermeniler yine bütün memur olarak alıyorlar, ne kadar memur varsa Ermeniler oluyor. Her şeyi Ermenilere teslim ediyorlar. Kongre esnasında Ruslar da yapılan hatayı resmen kongrede söylemişlerdir. O kongreye birçok Müslümanlar da gitmişti. Bizden elli altmış kişi gitmişti. -Bizim son ümidimiz sizsiniz, siz de eğer Komünist olursanız sizden bize hayır yoktur. Çünkü yarım milyon Türk süratle kesilmiştir, yarım milyon da Türkistan'da kesilmiştir. Milli şarkılar söyleyen Türkistan halkı isimleri alınarak öldürülmüştür. Bugün mekteplerimiz yalnız Taşkent'te bizim esirlerin açtığı elli dört mektep muallimleri kovulmuş, bizim Türk subayları kovulmuş, yerlerine Komünist muallimler konulmuştur. Bizim Komünistler itiraf etmelidirler ki geçen sene hiç Komünist değillerdi. Ruslar tarafından aşılanmıştır. Bu sekiz aylık bir komünistliktir....diyor. Sonra efendiler, ben arkadaşlarımı tenzih ederim ve kendilerine hürmet ederim. Bugün bizi istila eden akım, Rusların akımıdır. Rus Ordusu bildiğimiz gibi değildir. Bunlarda harp kabiliyeti yoktur. Azerbaycan cephesine gönderdikleri ordunun harp kabiliyeti yok idi. Ermenilerle bile harp edemediler. Birtakım serseri ve 29

30 harp kabiliyeti zayıf kimselerdir. Ermenistan a Ruslar giremediler ve Deniken Ordusunu mağlup edemediler. Bir tiyatrodan başka bir şey değildir. Yarım saat harp ediyordu. Nerede karın doyuruyorsa orada hizmet. Yalnız bir şey varsa muntazam harp eden ordusu yok. İşte bu hakikatleri arz ederken Erzurum böyle düzensiz bir iş karşısında lakayt kalamazdı. Bize, teşebbüste bulununuz dediler, ne teşebbüsünde bulunalım. Bir mikrop gibi aç kalmış, memlekete saldırmak istiyor. Memleket sizin, diyor, babanızın malı mı? Taraftar edinebilmek için mümkün ise sizin malınız komşuların, komşuların malı sizinmiş. Ne ise kaideleri nedir bilmiyorum, belki iyidir. Maalesef bu teşkilat ordu arasında da var. Erzurum'a girdiğimiz zaman, muhtelif cereyanlar vardı. İçlerine girdim, birtakım ordu subayı arasında bunun askere yayılacağından korkuyorlardı. Askerlere, at tımar etmeyeceksin, memleketine gideceksin, gibi propagandalar yapılıyormuş. Ordunun başındaki Kazım Karabekir Paşa Hazretlerine müracaat ettik, aramızda şöyle bir konuşma geçti. - Paşam, orduda bir düzensizlik acaba olabilir mi? -Belki efendiler garip gelecektir sözüm, benim kanaatime kalırsa, İslamiyet le Bolşeviklik arasında pek az fark vardır. -Onlarda miras, zekat yok, Paşam. Ne buyuruyorsunuz? -Bugün iki siyaset vardır, Doğu ve Batı siyaseti. Bizim Batı ile İngilizlerle anlaşmamız mümkün mü? -Yoktur. -O halde bizim Doğu ile anlaşmamız şarttır....dediler. Hatta kendileri şu kanaatte idiler ki bu mutlaka bizim Memlekete giriyor. Ruslar gibi aşağı taraftan başlar da subaylara, askerler hükmetmek suretiyle... Ben dedim ki, -Bunu bir siyasi tedbir mahiyetinde anlarız, politika mahiyetinde anlarım. Belki Hükümet Batı ya karşı bir gösteriş yapıyor. Sizi de böyle sevk ediyor. Bolşevik görünmemiz. Evet, biz Bolşevikliğe yakın göründükçe Batılılar bize doğru geliyor. Hükümet böyle bir siyaset takip ettikçe İngilizler bize yakınlaştılar. Bolşeviklik sebebiyle bize müsait şartlarla sulh yapabilirler. Sulh yaptıkları zaman Ruslarla muhalif vaziyete girer miyiz? Evet, girmemek için çaresi, herhalde Komünist görünmelidir. -Hatta efendiler arkadaşlarınıza bundan başka bizim için çare yoktur ve bana Bolşevikler söz verdi. Ben askeri delege tayin olundum. Bu teşkilatı memleket içinde yapacağım....buyurdular. İşte efendiler bu cümleden harp ediyorken ordumuz Gümrü'ye girdi. Bir kaç Ermeni nin hapis olunduğunu işittik. Bize geldiler. Bu Ermenileri çıkartmak... Malumunuz biz de harbi Ermenilere yapmadık, yalnız Taşnaklarla yaptık. 30

31 Bunların arasında fark vardır. Onu ben bilmiyorum. O Ermeniler çıktılar. Gümrü'de bir hükümet yaptılar, bir teşkilat yaptılar. Tabii Hükümetin bu hususta daha fazla malumatı vardır. Rus Bolşevikleri Ermenistan a girmezden evvel Gümrü'de Bolşevik Ermeni Hükümeti kuruldu. Maksat da Taşnaklarla ikisinin arasına ikilik sokmak idi. Evet bugün Ermeniler hudut içerisinde fesada başladılar. Şimdi en büyük kurtuluş beklediğimiz kapı doğu kapısı... Maalesef Ermeni sulhu neticesiz kalmıştır. Zannediyorum ki Erzurum valisi ve Necati Bey bunun sebebini de söylemiştiler. Yusuf Kemal Beyle de yolda görüştük. Hükümetin bu ittifakı... Hükümet gönderiyor. Hükümetin kendi siyasetini Avrupa ya karşı... Hükümet beyanatında söylerse cevabını veririm. Bugün Yusuf Kemal Bey Hocam da gitmişti ve bana demişti ki ben komünistim. Hükümetin adına ittifak etmek... Şöyle böyle Hükümetin adına giden Yusuf Kemal Bey de bana dedi ki ben de Komünistim. Memleketin selametini bunda görüyorum. Şahitsiniz. Şeyh Servet Efendi meselesi değil ki bu. Bir kere Hükümet müsaade etmiş, burada bir Komünist partisi yapmıştır efendiler. Bana cevaben Muhittin Baha Bey dedi ki biz Hükümet müsaade ederek Memleket menfaati noktasından vatani vazife olarak yapmışımdır, ben milliyetperver bir adamım dedi. Milliyetperverlik, komünistlik ilkeleriyle devam değildir. Demek ki ya Hükümet veya kendisini aldatıyor. O hata olarak, gösteriş olarak, böyle yapmak istiyor. Daha ileri giderseniz ben çok katiyetle biliyorum. Zannederim Hükümet Komünistlere yardımda bulunmuş, yani Komünist fırkalarına para vermiş. O da usulsüz ya... Şimdi Bolşeviklik İslamiyet e uygun mudur, değil midir? Her meslek erbabının vicdanına havale ederiz. Memleketi bu felaketten nasıl kurtaracağımızı düşünelim, hep beraber çaresine bakalım. Efendiler, bu Şeyh Servet meselesi değildir. Bu zannediyorum ki Hükümetin halledeceği meseledir. Mustafa Suphi'yi... Tabiidir ki şahsı hakkında nasıl bir adam olursa olsun ona karışmam... Memleketimizden kovulmuş. Hüsrev Bey'in de sınıf arkadaşı olsa gerek, bu sebeple kendileri daha iyi bilirler zannederim. Sonra Sinop'a nakledilmiş, Rusya'ya kaçmış. O adamın bizim burada, birçok kişi ile temas ettiğini biliyorum. Bize Rüştü Bey'den, Kazım Paşa dan mektup aldığını söylemişlerdir. Mustafa Suphi kendi başına hareket eder değildir. Şark cephesinde bu adam yalnız başına değildir. Fakat o adam da birçok kişi ile haberleştiğine Şark Cephesini benden dinlemeyin, Şark Cephesine bir heyet göndeririz. Şark Cephesi tetkike muhtaçtır. Bu yüzden ileri geri sözleşmişizdir, ben bir hakikati söylüyorum. Belki tarafsız değilim, aksi çıkarsa namussuzum. Bir heyet gönderin Şark Cephesine. Bu millet bu Hükümet adına mektup yazan, söz söyleyen her kimlerse onların da cezasını verdiriniz. En büyük vazifeniz budur, efendiler. MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara): Efendiler, zannediyorum ki gayet mühim ve ciddi bir mesele üzerindeyiz. Ben de bu münasebetle bu mevzuda, gerek Hükümet adına ve gerek şahsım adına bir kaç noktayı izah edeceğim. Hakikaten milletimizin hakiki gayesini elde etmek maksadıyla burada toplanan Meclisiniz, takip edeceği esaslardan ayrılamaz. Şüphe etmiyorum ve hiç kimsenin şüphe etmeyeceğini zannediyorum ki Büyük Millet Meclisi ve onun Hükümetinin bugüne kadar 31

32 takip ettiği siyaset tamamen milli emele uygundur. Bu siyasetin ne olduğunu tekrara lüzum görmem. Yalnız iki kelimesini zikredeceğim ki o da milli hudutlar dahilinde milletin istiklalidir ve bu gayet kuvvetli ve büyük mana ifade eder esastır. Bugüne kadar bu esastan ayrıldığımıza ifade edecek en ufak bir emareyi bile göstermek mümkün değildir. Efendiler, bu iki esas üzerinde yürüyen insanlar, düşünen kafalar tabii Komünizmin esasları ile mutabakatta bulunamaz. Binaenaleyh Yüce Heyetinizin takip ettiği siyaset hiçbir vakitte Komünistlik esasına dayalı değildir. Bu böyledir, bunu tekrar ediyorum, bir defa daha. Fakat yine malumunuzdur ki bu milli esaslarına derin bağlarla sadık kalan Meclisiniz ve Hükümetiniz bağımsız bir devlet olarak Rusya Bolşevik Cumhuriyeti denilen bir devletle siyasi münasebette hiçbir vakit Komünistlik ile Bolşeviklik esaslarını telaffuz etmemiştir. Zannediyorum ki Dışişleri Vekiliniz muhtelif vesilelerle bu vaziyeti izah etmiştir. Binaenaleyh ben tekrar ediyorum, milletimizin, devletimizin, Yüce Heyetinizin Ruslarla olan münasebeti doğrudan doğruya iki bağımsız devletin karşı karşıya olan ve her biri kendine ait olan gayelerini tamamen saklı bulundurmak şartıyla, bugüne kadar böyle olduğu, bugünden sonra da böyle devam edeceğine şüphe etmeyiniz. Rus Bolşevik Hükümeti resmi temsilcileri ile temasa geçen, resmi temsilcimiz olan temas ve münasebetlerinde Rusya dahilinde bu milletin herhalde sersem birtakım evlatları oralarda da serseriliklerine devam etmişlerdir. İşte bu serseriler bir iş yapmak hülyasına kapılarak memleketimize ve milletimize faydalı olmak için Türkiye Komünist Fırkası diye bir fırka teşkil etmişlerdir ve bu fırkayı teşkil edenlerin başında da Mustafa Suphi ve onun gibiler bulunmaktadır. Bunlar doğrudan doğruya bir vatani hisler ile değil, benim kanaatimce belki kendilerine para veren, kendilerini himaye eden ve bunlara ehemmiyet veren Moskova'daki prensip sahiplerine yaranmak için birtakım serserice teşebbüslerde bulunmuşlardır. Bunların yaptıkları teşebbüs, Rus Bolşevizmini muhtelif kanallardan memleket dahiline sokmak olmuştur. Bu suretle memleketimize, milletimize hariçten komünizm cereyanı sokulmaya başlanmıştır. Diğer taraftan efendiler, memleket dahilinde komünizmin ne olduğunu bilmeyen, Bolşevik kuvvetin bizim için faydalı olabileceğini düşünen birtakım insanlar da hatta bu hariçten gelen Komünizm cereyanına temas etmeksizin kendiliğinden Komünizm teşkilatı yapmak hevesine düştüler. Bir zaman geldi ki Ankara'da, Eskişehir'de, şurada burada memleketin hemen birçok yerlerinde birçok insanlar, birbiriyle münasebetleri olmaksızın, Komünistlik teşkilatı kurmaya ve aynı zamanda hariçten de birtakım insanlar serseri surette memlekette dolaşmaya ve aynı zamanda propaganda yapmaya başlamışlardır. Daima esaslarını muhafaza etmekte en büyük faydayı gören Hükümetiniz bunun için iyi bir neticeyi düşünmek mecburiyetini hissetti. Herhalde bu memlekette ve bu millet içinde Komünizmin tatbik bulamayacağına inanıyoruz. Komünizmin ne olduğunu münevverler bilirse, o zaman memleket dahilinde tatbikine imkân olabilir. Fakat münevverler dahil olduğu halde halk, ordu Komünizmin ne olduğunu bilmiyor. Bilinmeden de körü körüne cahilane Komünizm olabilir veya milletin bir kısmı temayül edebilir. Bu suretle azınlığın azınlığı denecek derecede teşekkül edecek bu kuvvet, kendini hakim bir kuvvet farz ederek, çünkü bilgisiz bir teşekkül olacağından derhal mem- 32

33 leket dahilinde, tabii bu gibi inkılap Milli Heyetimiz tarafından derhal imha edileceğine inanıyoruz. Herhalde bir feveran olabilir, bir inkılap teşebbüsü olabilir. Bu itibarla Hükümet tedbir düşünmek mecburiyetinde kalır. Efendiler, iki türlü tedbir olabilirdi. Birisi, doğrudan doğruya Komünizm diyenin kafasını kırmak, diğeri, Rusya'dan gelen her adamı derhal denizden gelmiş ise vapurdan çıkarmamak, karadan gelmiş ise hududun haricine atmak gibi şiddetli tedbirler olabilir. Bu tedbirleri tatbik etmemekte fayda görülmüştür. Birincisi, siyaseten iyi münasebetlerde bulunmayı lüzumlu bulduğumuz Rusya Cumhuriyeti, tamamen Komünisttir. Eğer böyle sert tedbir tatbik edecek olursak, o halde Ruslarla münasebette bulunmamak lazım gelir. Halbuki biz birçok sebepten dolayı Ruslarla temasta bulunmak istedik ve istiyoruz ve isteyeceğiz. O halde tatbik edeceğimiz tedbirler de dostluğunu istediğimiz bir millet, bir hükümetin prensiplerini tahkir etmemek mecburiyetindeyiz. İkinci bir nokta da fikir cereyanlarına karşı fikre dayanmayan kuvvetle mukabelede bulunmak, o cereyanı imha etmedikten başka, herhangi bir muhatabınızla, herhangi bir insanla konuşulduğu zaman onun herhangi bir fikrini kuvvet zoru ile reddederseniz, o ısrar eder. Israr ettikçe kendi kendini aldatmakta daha çok ileri gidebilir. Binaenaleyh, fikir cereyanları şiddet ve kuvvetle reddedilmez. Bilakis takviye edilir. Buna karşı en tesirli çare, gelen fikri cereyana karşı fikir cereyanı vermek, fikre fikirle karşılık vermektir. Binaenaleyh Komünizmin memleketimiz için, milletimiz için, dini icaplarımız için kabul edilemez olduğunu anlatmak, yani kamuoyunu aydınlatmak en iyi bir çare görülmüştür. İşte Hükümet böyle bir çareye başvurarak, diğer taraftan da lazım gelen tedbirleri almıştır. Hükümet bu cereyanın önüne geçmeyi düşündüğü sırada, aynı şekilde düşünen birtakım kıymetli ahlaklı arkadaşlar bana müracaat etmişlerdir. Bunlar bu bakımdan, bu memleket ve milletin menfaatlerine en iyi ne şekilde hizmet edebileceklerini düşünüyorlardı. İşte bu düşüncenin mahsulü olmak üzere Ankara'da Komünist Fırkası adı altında bir fırka teşekkül etti. Bu fırkayı kuran arkadaşların bence bilinen zihniyetini kısaca izah etmek istiyorum ki yanlış anlaşılma olmasın. Bu arkadaşlar bir defa milli hudutlarımız dahilindeki halkın istiklalinin korunması, yani bu milletin milli gayesinin, istikbalinin temini için yardımcı olmak istiyorlar. Yine onlar da hepiniz gibi milletin refah ve saadeti için idare makinesinin iyileştirilmesini, sosyal hayatımızda mümkün olduğu kadar milletin kabiliyeti nispetinde ilerlemeyi düşünen insanlardır. Binaenaleyh bu fırkayı kuranlar, Komünizmin ne olduğunu millete anlatmak ve bunun ne olduğunu bütün esasları, prensipleri bütün milletçe malum olmadıkça olsa olsa onların içinden halkın kabiliyet ve yeteneğine mümkün olduğu kadar bağlı olabileceklerini ifade ediyorlar. Komünizm, tatbik kabiliyeti görüldüğü takdirde tatbik zihniyetinde idi. Fakat gayet katı oldukları nokta, bu Memleket içinde ve bu millet içinde her türlü sosyal inkılâbın sahibinin yine bu millet olmalıdır. Yine bu milletvekilleri olmalıdır ve çok katı oldukları bir nokta varsa, bu memleket içinde yabancılarla hiçbir inkılap yapmamaktır. İşte bu işi iyi niyet ile yapmayı arzu eden arkadaşların teşebbüsü Hükümetçe uygun görülmüş ve kendilerinin müracaatları üzerine resmen müsaade edilmiştir. Yalnız bu müsaadeyi vermekle Hükümet bir şey düşündü. Evet, komünizm sosyal bir meseledir. Yalnız teşebbüs 33

34 maksadı belli olmayan, meçhul bulunan birtakım kimselerin komünizm adı altında, Bolşevizm adı altında teşkilat yapmasını katiyen yasaklamak istedik ve bu bakımdan İçişleri Vekili bütün memurlara dedi ki Komünistim diyenler, Hükümetçe resmen programı görülmüş ve mevcudiyeti resmen tasdik edilmiş cemiyete girebilirler. Fakat kendi kendine teşekkül eden fırkanın Hükümete verdiği bir teminat vardı ki o da her önüne geleni teşkilata almayıp, belki aklı başında milli mukaddesata dini kaidelere sahip insanlar ancak bu milli gayeye sadık kalmak şartıyla halka propaganda yapabilirler. Rus Bolşevizminin yapmış olduğu tahribatı birçoklarımızdan daha iyi bilmektedirler. Mevcudiyetlerine lüzum kalmadığına kani oldukları dakikada bütün millete hitaben bizzat kendileri Komünizmin bu memleket içinde tatbik kabiliyeti olmadığını kendileri ifade ederler ve dağılırlar. Bu fırka bu şekilde teşekkül ettikten sonra, Halk İştirakiyun Fırkası adı altında bir fırka Hükümete müracaat etmiş bulunuyordu. Bu fırka hakkında bir kelime daha ilave etmek isterim. Türkiye Komünist Fırkası, yani Komünistliği ne Arapça, ne Türkçe yapmak istememiş olduklarını, yegane gayelerinin halkı aldatmamak olduğunu, söylediğimiz şeylerin Komünistlik olduğunu anlasınlar, düşüncesiyle kurulmuştur. Onun için doğrudan doğruya Komünist kelimesini tekrar ediyoruz ki halkı aldatmış olmayalım diye. Binaenaleyh Türkiye Komünist Fırkası bu şekilde memlekette teşekkül ettiği sırada, Bakü'de yine Türkiye Komünist Fırkası adıyla bir fırka vardı. Bu şekilde, hariçte bulunan ve hariçten emir alan bir fırka da reddedilmiş oldu. Halk İştirakiyun Fırkasının teşekkül sebebini bilemem. Kurucuları bunu izah edebilirler. Yalnız benim anladığıma göre Türkiye Komünist Fırkasının teşekkülü ile Halk İştirakiyun Fırkasının teşekkülü arasında fark vardır. Türkiye Komünist Fırkası Türkiye için, Türkiye dahilinde çalışan bir fırka mahiyetindedir. Halk İştirakiyun Fırkası, doğrudan doğruya Komünizm mahiyetini gösterir bir fırkadır ve aldığımız malumata göre burada bulunan Rus Elçiliği ile tamamen temasta bulunuyorlar. Bu hususta fazla bir şey söylemek istemiyorum. Yalnız bir şey rica etmek istiyorum. Bir defa ben Reisiniz olmak itibariyle Komüniste karşı söz söylerken Doğu siyasetimize karşı söz söylememeliyiz. Bu bir sosyal meseledir. Şu ve bu sebeple memleketimizde tatbik edilemez. Bunu serbestçe söyleyebiliriz. Yalnız Hıristiyan olan bir devletle siyasi münasebette bulunmamıza bu mani değildir. Binaenaleyh biz komünistlik istemeyiz, öyle ise Doğu siyasetini yapamayacağız demek doğru değildir. Bu gayet abes olur. Biz Ruslar komünist olduğu için onun aleyhinde bulunmuyoruz. Bize tatbiki mümkün olmadığı için dini hayatımıza ve sosyal vaziyetimize uygun olmadığından, olmaz diyoruz. Hüseyin Avni Bey, bu mesele hakkında konuşurken bir mesele daha ortaya çıktı. Doğu meselesine dair bütün konuşmalarını dikkatle takip ettiğim için bende şöyle bir kanaat meydana geldi. Bu kanaat, konuşmasının bir şahsa dair olduğudur. Kendileri o şahsın ismini telaffuz ettiler. Dediler ki Kara Kazım Paşa ihlal etti. Şimdi efendiler, Hüseyin Avni Bey arkadaşımız gayet mühim bir meseleye temas ettiler ki bunun hakkında hiçbir söz söylemek istemiyorum. Fakat kendileri temas ettiği için Yüce Heyetinizden bazılarının kafaları karışacağından bir iki kelime ile izah etmek istiyorum. Bir defa Kazım Karabekir Paşa yı içinizde tanıyanlar ve tanımayanlar vardır. Binaenaleyh Kara Kazım Paşa gayet 34

35 zeki, ahlaklı, fevkalade dürüst, namuslu, tedbirli bir adamdır ve bunların üstünde bir mizacı vardır ki ilk temasa geldiği zaman Hüseyin Avni Bey anlayamaz. Ben de kısa temasta anlayamadım. Gayet sır saklayan bir kişidir. İşte böyle bir hali bulunduğu için Hüseyin Avni Bey arkadaşımız Kazım Paşa yı tekdirde hata etmiştir. HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Bir dakika müsaade buyurur musunuz? MUSTAFA KEMAL PAŞA (Devamla): Müsaade buyurun, sözümü kesmeyiniz. Kazım Karabekir Paşa nın hususiyetlerini arz ettikten sonra buna dair fazla söz söylemek istemiyoruz. Yalnız ufak bir tereddüdü olanlar Kazım Karabekir Paşa Hazretlerinin bir buçuk seneden beri her gün vermiş oldukları raporları mütalaa ettikten sonra bir karara varması ve ona göre konuşması lazım gelir. O zaman o mütalaayı yapan kişinin bu kıymette, bu kudrette biri hakkındaki Kazım Paşa Hazretlerinin kıymetlerini takdirde ne dereceye kadar hata etmiş olduklarını anlayacaklardır. Şimdi bunu ispat olmak üzere, burada okunan telgrafta buna dair bir vaziyet var. Mustafa Suphi geliyor. Bir defi Mustafa Suphi'yi herkesten evvel Doğu Anadolu da Hüseyin Avni Bey den evvel meydana çıkaran Kazım Karabekir Paşa dır. Bu adamın memlekete girmesinin zararlı olacağını takdir eden Kazım Karabekir Paşa dır ve bunun memleket haricine çıkarılması lazım geleceğini bilen de Kazım Karabekir Paşa dır. Bunun planını da yapan Kazım Karabekir Paşa dır. Yoksa Erzurum'da Valiliğiniz değildir. Biz değiliz efendiler. Bilmem Bolşeviklere temayülü varmış, Mustafa Suphi'nin bilmem nesi imiş. Herkesten evvel kuvvetli bir tedbir alan Kazım Karabekir Paşa'dır. Ben arz ediyorum. Çünkü vesikaları vardır. Şuradan buradan bu meseleyi tasvir eden telgraflarını birer birer getireyim okuyayım. Sonra buyurdular ki Paşa ile görüşmüşler, İslamiyet le Bolşevizm in aynı... Binaenaleyh Kâzım Paşa nın Bolşeviklik ve Komünistlik hakkındaki bütün düşündükleri, şimdiki ifadem ile anlaşılan manadadır. Fakat bu sözlerle sizi imtihan etmiştir ve yine Kazım Paşa beyanatı arasında Doğu siyasetinin lüzumu takibinden bahsetmiştir. Bunun için söz söylemeye lüzum görmüyorum. Kazım Paşanın Komünistlerle temasta olanlara karşı Komünist görünmesi vaki olabilir. Memleket ve millet için iyi bir siyasi maksadı temin etmek içindir. Hakikatte Komünist ve Bolşevik olduğu için değildir. Yine buyurdular ki Gümrü'de Kazım Paşa kendi eliyle Ermenileri Komünist yaptı. Kazım Paşa ile aramızda bir hafta haberleşme cereyan etti. Ermeni meselesinin halli bahis olduğu sırada şunu mu yapalım, bunu mu yapalım diye muhtelif meseleler mevzu olduğu zaman, o münakaşada bulunmuş olsaydınız takdir ederdiniz ki en faydalı olan şey, zaten Komünist olmayan serseri Ermenilere Komünist dedirtmek için ve Taşnak mevcudiyetini bir an evvel yıkmak için yapmıştır. Kazım Paşa hakkındaki diğer bir noktasına cevap vermek isterim. Mustafa Suphi ile ilk temasta bulunduğu zaman, Eskişehir'de bulunduğum sırada Mustafa Suphi'nin ve daha bir adamın imzasıyla bir vesikayı ve bir mektubu bana gönderdi. Mustafa Suphi bana müracaat ediyor ve diyor ki bizim hariçte teşekkül maksadımız, dahildeki milli maksadımızı kolaylaştırmaktan ibarettir. Binaenaleyh size nasıl hizmet edebiliriz? Bu mektubu getiren adam aynı zamanda bana gizli olarak diyor ki Merkez Heyetindenim. Bu adam Lenin'in yegane adamıdır ve Lenin 35

36 Türkiye hakkında bir iş yapmadan evvel mutlaka Mustafa Suphi ile bu adamın etrafını sarmaktır. Lakin aslı yoktur, idaresiz ve milliyetsiz bir adamdır. Ben doğrudan doğruya Mustafa Suphi'nin mektubuna cevaben yazdım ve onu okuyabilirsiniz. Bu milletin, bu milletvekillerinden meydana gelen Meclisin maksadı, gayesi, siyaseti kati olarak budur. Hiçbir vakitte merkezi dışarıda bulunan bir teşkilatla beraber çalışamayız. Biz kendi kendimizi sevk ve idareye çalışırız. Bu memlekette çalışmak isteyenler, hakiki olarak çalışmak isteyenler memleketin içinde bulunurlar. Onun için Mustafa Suphi'ye ceza yapamazsınız efendim. Bir de Doğu Anadolu nun vaziyetini tetkik etmek için bir hususi heyet talep etmişler. Doğunun vaziyetini hangi noktadan anlamak istiyorsunuz? Asıl mektubu getirip de gizli tebligatta bulunan, söylediğim şeylerin hepsi hakkında müspet deliller mevcuttur. Tekrar delile lüzum yoktur. Kanaatlerimizi tespit edebiliriz. Bu mesele hakkında eğer Kazım Paşa nın buna temayülünü tahkik etmek ise maksat, bu gayet açıktır. Azerbaycan'da bilmem Dağıstan'da Bolşeviklerin Komünizme karşı ne gibi ciddi tedbirleri düşündüğünü anlamak için, Hükümete olan tekliflerini mütalaa buyurabilirsiniz. Kazım Paşa nın ne ruhta ve Bolşeviklere karşı olan hissiyatı malamunuzdur. HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Kazım Paşa ya hürmetimiz vardır. Erzurum Valisi olması için İstanbul'da bile çalıştık ve sonra o kadar da basit bir adam değilim ve şahsi bir garezim yok. Vali Hamit Bey, Necati Bey in Hükümete verdikleri son şeyi de söyleyin. MUSTAFA KEMAL PAŞA (Devamla): Şimdi efendiler bu noktadan başlayacağım. Ben de dünyada hiç şahsi garez taşır adam değilim. Bir defa siz Vali Hamit Bey le Necati Bey in verdikleri şeyden nereden haberdar oldunuz? Üçü Ermenistan sulhunu yapmak için tarafımızdan tayin edilmiş bir Delege Heyetidir ve onlarla yaptığımız gizli haberleşmemiz sizce neden malum oluyor? Bu Necati'nin fikri bana gelir. Demek o zatın bana yazdığı telgraftan sizin de malumatı vardır. Kazım Karabekir Paşa nın takip ettikleri siyaset hakkında şikayet eden izahatınızdan şimdi bu noktayı izah için bir şey daha söyleyeyim. Siz Necati Bey le Hamit Bey in bildikleri bir faaliyet safhasını belki biliyorsunuz. Fakat Kazım Karabekir Paşa ya Hükümet tarafından verilen talimatı biliyor musunuz? Bana yazmış olduğu telgraftan size de malumatı vardır. Meseleyi aydınlatmak için soruyorum. Orada ne renk ve şekil göstereceğine dair Hamit Bey Necati Bey in malûmatı yoktur. HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Ben tereddüt ettim şahsımda. MUSTAFA KEMAL PAŞA (Devamla): Çünkü her gittiğiniz yerde aleyhinde bulundunuz, yazık değil mi? Tarihe geçecek onun yaptığı şeyler. YAHYA GALİP BEY (Kırşehir): Sizden ne vakit valilik istedi? Bu meseleyi Komünistlik ile muhakeme etmezden evvel biraz tarihe lütfen bakmanızı rica ederim. Bize Avrupa hükümetlerinin bu kadar tecavüzünün, bu kadar zulüm ve taarruzlarının sebebi nedir? Ben muhakememde böyle buluyorum ki bizim Müslümanlığımız, onların Hıristiyanlığıdır. Hatta buna misal olarak bu Dünya Harbini göstereceğim. 36

37 Dünya Harbinde biz istiklalimizi, mülk ve milletimizi muhafaza etmek için girdik. Hiç kimseye taarruz etmek için girmedik. Bize tecavüz ediyorlardı. Bizimle beraber harbe giren Almanya, Bulgaristan, bunlar istediği gibi tecavüz ediyorlardı, memleketlerimizi çiğniyorlardı. Zafer için her lazım olan şeyi yapıyorlardı. Bu itibarla onlara yaptıkları ve bize yaptıkları meydandadır. Şu halde Almanya'ya hiçbir şey yapamamışlardır. Fakat bizim hayatımızı elden almak cüretine kadar ilerlemişlerdir. Ne için? Müslüman olduğumuz için. Başka bir şey için değildir. Doğuda Rus İmparatorluğu üzerinde Bolşeviklik adıyla bir fikir çıkarmışlar. Bunlar bizimle hoş geçinmek istiyorlar. Tabii ki Müslümanlar kendileriyle hoş geçinmek isteyen halk ile daima hoş geçinirler. Bu muhakkaktır ki Ehli Salibin yaptığı her şey bizim için kötüdür. İslamiyetin imhasını beklerler. Bolşeviklik, Komünistlik gibi Ehli Salipten doğmuş fikirlere kapılmamız da doğru değildir. Bizim dinimiz İslam, kitabımız Kuran olmakla onu takip edeceğiz. İyice düşünmeliyiz. Biz ne için toplandık, maksadımız ne idi? Sonra içimizde ulema kıyafetine girerek, yalan yanlış fikirleri göstermek bir ihanettir. En evvel yapılacak muamele, bunu o kisvesinden çıkarmaktır. (doğru sesleri) Bolşevikliği İslamiyet le birleştirmek akılsızlıktır. Eğer Bolşeviklik İslamlık ise, onlar İslamlığı kabul etsinler. BİR MEBUS BEY: Arkadaşlar, yalnız Komünistliği iddia eden bu adama verdiğim cevapta anadan doğma Komünistim dedim. Fakat buna emin olunuz ki benim dinim ve imanım büsbütün başkadır. Burası şimdi bir ilmi kürsü olmadığı için tabii Komünistliğin leh ve aleyhinde bulunacak değilim ve bundan bahseden arkadaşımız da Yahya Galip Bey di. Yalnız Komünistlik iddia eden bu adam, iki ay evvel bizden bir iki vilayeti Ermenistan hesabına istedikleri zaman, hayret ettim. Haç düştü, kırılmayayım, yuvarlanmayayım derken bir hal geldi, İslamiyet'i sarmaya başladı. İslamiyet kelimesi başladığı dakikadan kıyamete kadar devam edecek. Çünkü efendiler, bir tarife göre Komünizm demek de nahiyeci idare demektir. (gürültüler, dinleyiciler arasında beş yaşında bir çocuk var sesleri) VEHBİ EFENDİ (Başkan Vekili): İndirin. (gülüşmeler) MUSA KAZIM EFENDİ (Konya): Efendiler, bu millet Dünya Harbi neticesinde baskıcı ve istilacı emellere mani olmak için birlik ve beraberlik içinde ancak mukaddesatının muhafazasını ve memleketi müdafaaya azmetmiştir. Fakat yakın zamanda teşekkül eden Komünist Fırkası ve Halk İştirakiyun Fırkası bu gayemize bir ayrımcılık sokmuştur. Bu Komünist fırkalarının yayınlamış oldukları bazı makalelerde öyle şeyler görülür ki bu safdil ahali için düşmanlarımızın bizim hakkımızda kendi kuvvetleriyle, toplarıyla yapamadıkları tahribi kendi elimizle yapmış olacağımızdan korkuyorum. Binaenaleyh halkın tabii hakları gasp edilmiştir. Her şeyden evvel Türkiye Devleti, bir Müslüman Devletidir. Türkler, İslamiyet'i muhafaza ile mükelleftir. Fakat diyeceğim, Din İşleri Makamı bazı böyle yayınlara karşı, arkadaşlarına müracaat ederek, bu yayınlarda itidal vazifesiyle mükelleftir, halbuki bugüne kadar bunu ihmal ettiğinden dolayı teessüf ile... 37

38 SALİH EFENDİ (Erzurum): Şeyh Servet Efendi nin makalesi baştan sona tahrifat ile doludur. Ayet ve hadisleri kendi keyfine göre tahrif etmiştir. MUHİTTİN BAHA BEY (Bursa): Söz istiyorum bunun hakkında. VEHBİ EFENDİ (Konya): Biz malum ya olduktan beri modaya çok heves ederiz. Modacı bir milletiz. Bir vakit Fransa yı taklit ile meşgul olduk. Şimdi diğerlerini taklit ile meşgulüz. Tarihler buna şahittir. Bir millet kendinde mevcudiyet, kudret görmezse o millet yaşayamaz. Efendiler bununla beraber maddiyatın maneviyata ihtiyacı vardır. Efendiler maneviyatı olmayan bir millet yaşayamaz. Çünkü maddiyatını tanzim edemez. Maneviyattır milletleri birbirine bağlayan. Maneviyatına sahip olmayan her millet, her zaman, maddiyatına sahip olamayıp, maddiyatını tanzim edemediğinden dolayı perişan olur. Müslümanların dini ve hissi aksine ben Komünistim diye meydana çıkmanın manasını bilemem. Şeyh Servet Efendi hakkında yalnız Musa Kazım Efendi söyledi. Bir makale yazmış ve Allahın ayetini şöyle tefsir ediyor. Allah eşyayı insanlar için halk etmiştir. Binaenaleyh insanlar eşyadan eşit olarak faydalanacaklardır. Şu halde insanlardan birinin diğerinden daha fazla eşyayı bulundurması meşru değildir, demiştir. Bakın efendiler, bu Kuranın manasını tahriftir. Efendiler biz ya Müslümanız veya Hıristiyanız. Şüphe yok ki Müslümanız. Müslüman olduğumuz halde, böyle bir dinsizlik adı altında bir fırka ile meşgul olacak isek, Yunan ile meşgul olmakta ne mana var? Beraber olurum, geçsin gitsin. Yunan ile harp etmeye ne mana var? Yunan ile bizim harbimiz dinimiz içindir. Şu halde Komünizm diye bir dinsizliği benimseyeceksek millet arasında uğraşmanın manası nedir? Bununla beraber bakın efendiler, şimdi yine Hükümetten soracağım, Emek Gazetesi diye bir gazete çıkmış. Bu da Halk İştirakiyun Fırkasının gazetesiymiş. O Gazetede Musa Kâzım Efendinin söylediği gibi diyor ki dini esaslar sonradan saltanat hakkı, mülk edinme hakkı gibi birtakım garip haklar meydana gelerek halkı, memleketi berbat etmiş ve bir avuç azınlığın, çoğunluğa hakim olmasına sebep olmuştur. Bir makalesinde de diyor ki Mustafa Kemal Paşa Anadolu da her ne yapsa, ne kadar muvaffakiyet elde etmiş olsa, yine bir şey yapamayacaktır. Kazanacak yine halk olacaktır. Ne yapacaksak gelin arkadaşlar yoldasınız. Budur efendiler. Şimdi ben Hükümetten soruyorum, bu gazeteyi gördü mü, görmedi mi? MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara): Gördü, gördü. Hükümet bu gazeteyi istiklal mahkemesine vermiştir, yarın muhakemesi olacaktır. Hükümet vazifesini yapmıştır. (teşekkür ederiz sesleri) VEHBİ EFENDİ (Devamla): Gelelim Şeyh Servet Efendiye... (gülüşmeler) Efendiler, bu adam Bolşevikliği, Komünistliği altı aydan beri söylüyor ve bu adam büyük bir kitap yazdı ve tahrifattan ibarettir. Fakat ben şunu aradım ki bu kitabı bastıracak kadar bunun gücü yoktur, bu yardımı nereden aldı? MUSTAFA BEY (Tokat): Anladık ya para, parası.. 38

39 TUNALI HİLMİ BEY (Bolu): Şimdi haber aldım ki gazetenin kendisinin olduğu söylenmiş, katiyen reddederim. VEHBİ EFENDİ (Devamla): Bu adam Hükümetten ve Meclisten rica ederim, derhal geri döndürülsün. Hakkında kanuni takibata geçilmesini teklif ediyorum. VEHBİ EFENDİ (Başkan Vekili): Müzakereyi aâfi görüyor musunuz? (hayır, sesleri) Dışişleri Vekili söz söyleyecek. AHMET MUHTAR BEY (Dışişleri Vekili): Muhterem efendiler, içinde yaşadığımız zamanın, tarihimizde en nazik ve vahim bir an olduğunu Yüce Heyetinize tekrar etmeye lüzum görmem. Binaenaleyh Hükümetin siyasi münasebetlerine dair söylenecek sözlerin ihtiyatla söylenmesini istirham ederim. Daha önceleri de söylediğim gibi Rusya ile münasebetlerimizdeki maksat, yalnız memleketin milli hudutları içinde istiklalini temin etmek için dışarıda bir dayanak aramak gayesi içindir. Biz Rusya ile bu şekilde, bu maksatla müzakerelere başladığımızda Komünist olan Rusya Hükümeti bize hiçbir vakit kendi sosyal ideolojisinin kabulünü şart koşmamıştır. Bu böyle olduğu gibi, Rusya Hükümeti Şuralar Cumhuriyetinin Ankara'da bulunan Büyükelçisi geldiği vakitte kendileriyle görüştüğümde hatta ayaklarının tozu ile ilk defa, ilk telaffuz ettiğim söz şu olmuştur. -Biz, bizi mahvetmek isteyen emperyalist devletlerle olan mücadelede sizinle iştirak ediyoruz, size elimizi veriyoruz. Fakat bu memlekette sosyal inkılap yapmak icap ederse, bunun lüzumu gerekirse bu inkılabı ancak bu memleketin evlatları yapacaktır....birçok tecrübelerden sonra, Rusya Hükümeti anladı ki İslam alemi için, Komünizm müsait değildir. Rusya Şuralar Hükümetinin başında bulunanlar bunu anlayamayacak kadar ahmak adamlar değillerdir, bunu anlamışlardır. Bize katiyen bu yolda bir teklifte bulunmamışlardır. Malumunuz Rusya iki kuvvete karşı mücadele ediyor. Biri emperyalizm, yani masum ve mazlum milletleri esaret altına almak, kendi menfaati için onları hayvan gibi çalıştıran devletlere karşı onları yıkmak için yaptığı mücadeledir. Diğeri de milli bir şekilde tecelli eden kapitalizme karşı mücadele etmektir. Kapitalizmin ne olduğunu Yüce Heyetinize tekrar arz etmeyeceğim. Yalnız birincisinde Rusya ile hemfikir bulunuyoruz. Kapitalizm meselesine gelince, bizde halkı böyle zincir altında inletecek surette teşekkül etmiş muazzam kapitalistler yoktur. Bunun içindir ki Rusya Hükümeti Avrupa ya, yani hakiki emperyalist, hakiki kapitalist devletlere mücadele yüzünü çevirmiştir. Biz Rusya ile yalnız bir maksat uğrunda işbirliği yapıyoruz. Samimiyetle temenni ediyorum ki bu gayemize ulaşalım. Binaenaleyh bütün Batı alemine düşman bulunduğumuz bir zamanda Doğu da elde edebileceğimiz bir dayanak olsun. Fakat ben öyle zannediyorum ki Yüce Heyetiniz, birçok münakaşalar neticesinde Rusya Devleti ile münasebet kurulmasını kabul etmiştir. Yüce Meclis bu fikrinden döndü ise bilmiyorum. Bu devlet, en kuvvetli zamanlarında bile diğer devletlerle münasebetini kesmemiştir. Dünyada hiçbir devletle münasebet kurmadan yaşayan bir devlet yoktur. Binaena- 39

40 leyh biz daha birçok milletlerle siyasi münasebette bulunmak istiyoruz. Ne için hakikatten korkuyorsunuz? En büyük devlet İngiltere bile siyasi münasebet kuracak, dayanacak bir millet arıyor. Binaenaleyh bunları söyledikten sonra, Hüseyin Avni Bey in söylediklerine karşı, memleketimizin dış münasebetlerinin mesuliyetini yüklenmiş olmak itibariyle, bu Hükümet adına, söyledikleri sözleri reddediyorum. Çünkü kendisiyle siyasi münasebetlerde bulunmak istediğimiz bir devletin haydut tabiriyle tarif edilmesine razı olamayız. Binaenaleyh bunu reddetmek Dışişleri Vekilinin vazifesidir. Ben mesuliyeti haiz bir şahıs olmam itibariyle bu sözü bu kürsüden söylemek Yüce Meclisinizin Rusya da tatbik edilmiş olan sosyal meseleleri Meclisin içinde münakaşa etmek başka bir şeydir. Münasebetlerimizin bozulması ihtimali olan bu gibi sözlerin, fikirlerin söylenilmemesini Yüce Heyetinizden rica ediyorum. Çünkü devlet, çocuk oyuncağı değildir. Devletin menfaatleri gayet muazzamdır. Biz bu memleketi her birimiz kendi istediğimiz gibi tasarruf edemeyiz. Onun menfaatleri neyi icap ederse biz onu yapmaya mecburuz. Şimdi efendim sözüme nihayet veriyorum. Bu istirhamımdan sonra elbette Yüce Heyetiniz bunu dikkate alacaktır. Şimdi aleyhinde söz söylenen bu hükümet, bize tabii müttefik olarak müracaat eden Moskova konferans esaslarını hazırlamak için müzakerede bulunmakla beraber, bugün maruz olduğumuz Yunan taarruzuna karşı memleketin her türlü mukavemetini temin için her türlü tedbiri almış olan bu Hükümet, bir taraftan vazifesi ne olursa olsun... İşte bu kürsüye, Hüseyin Avni Bey e cevap vermek üzere gelmek için müsaade istedikten sonra Rusya dan aldığım bu telgrafı Yüce Heyetinize okuyarak sözüme son vereceğim. (Sözü edilen telgraf tutanakta yer almamaktadır.) HÜSREV BEY (Trabzon): Bizim sahile alınıp bir an evvel cepheye yetiştirmek... En mühim mesele, cephane ve silah meselesidir ve Yüce Meclis ister ki bu ihmal edilmesin. Bu hususta bir dakika tehir edemez. VEHBİ EFENDİ (Başkan Vekili): Müzakereyi kafi görenler lütfen el kaldırsın. Müzakere kafi görüldü. ŞÜKRÜ BEY (Karahisar): Müsaadenizle müzakerenin başında burada bulunmadığım için şahsım hakkında söylenen sözlere vakıf değilim. Fakat bulunduğum dakikadan itibaren Fırka'ya dair bazı sözler hakkında ufak... MUSTAFA BEY (Tokat): Hangi fırka? (gürültüler) ŞÜKRÜ BEY (Devamla): Mademki burada fırkalar konuşulmuştur. Siz ne hak ile burada söz söylemiş iseniz, ben de o hak ile söylüyorum. Muhterem arkadaşlar, malumunuzdur ki dünyada fikirler hiçbir zaman kendi daireleri içinde çıkılamaz. Burada bizim toplanmamızı emreden şey, vatan müdafaası hissidir ve emperyalist devletlerin üzerimize hücumu karşısında müdafaasız kalan millet, meclisini toplamıştır. Bu bir hakikattir. Hepimiz buraya gelirken, hepimizin kalbinde, vicdanında ve yemin ettiğimiz gibi yaşayan bir şey varsa, milli hudutlarımız dahilinde, bu mille- 40

41 tin istiklalini temin etmektir. Bütün mebusların vazifesi budur. Fakat mebusların vazifesi bu iken, her mebusun sosyal ve siyasi fikirlerini tahdit etmek hakkı da kimseye verilmemiştir. Herkesin bir sosyal ve siyasi fikir edinme hakkı vardır. Bu hakkı hiç kimse, hiçbir fert mani olamaz. Binaenaleyh bu kanaatlerimiz dairesinde hepimiz çalıştık ve çalışıyoruz. Bilirsiniz ki Paşa Hazretleri Komünizm Fırkasından bahsetti. Ben de Halk İştirakiyun Fırkasının teşekkülünden bahsedeceğim. (gürültüler) Müsaade buyurun, onu söyleyeceğim. Efendiler, hepinizin biliyorsunuz ki biz buraya geldiğimiz zaman daha başında bizim burada nasıl çalıştığımızı biliyorsunuz. O vakit bir Yeşil Ordu teşekkül ettiğini hepimiz biliyorduk ve bütün arkadaşlarımızın oraya giderek yemin edildiğini haber alıyorduk. Bu cümleden olmak üzere beni de o Fırka'ya almak için vasıta oldular, ben bunu uygun bulmadım. Çünkü bu Fırka o vakit gizli bir şekilde çalıştığı içindir ki o Fırka'nın memleket dahilinde bazı fenalık yapabilmesi mümkün olabilirdi. Bunun için ben bunu uygun bulmadım. Meclis dahilinde bir Halk Zümresi teşekkül etti ve bu Zümre'ye de birçok arkadaşlar dahil oldular ve bu Halk Zümresi'nin teşkiliyle beraber onu takiben Hükümet bir Halkçılık Programı yaptı. Ben de bulundum. Nihayet Yüce Meclisinizde uzun münakaşadan sonra kabul ve ondan sonra bana bir müracaat oldu. Basın ve Yayın Dairesi... Bana Tokat Mebusu Nazım Bey söyledi. (başka celseye bırakalım sesleri) Efendim eğer bu Mecliste fırkaların vaziyetinin ne olup olmadığını anlamak istiyorsanız dinlersiniz. Mecliste muhtelif kanaat ve fikirler vardır ve bu kanaat ve fikirler hakkında bir malumat edinmiş olsaydı şimdiye kadar zannederim ki bu kadar fikir cereyanları olmazdı. Ben matbaamı sattım. Buraya geldikten sonra itirazlara uğradım. Matbaa makinesi İngiliz makinesi imiş, Fransız makinesi imiş, işinize gelmeyecek olursa benim makbulümdür. Beş bin liraya sattım. Bir hizmet etmek emeliyle verdik. İki bin liraya almıştım, yalnız makineyi, orası lazım değil. (gürültüler) VEHBİ EFENDİ (Başkan Vekili): Bu meselenin istiklal mahkemesince takip edilmekte olduğu ve Yüce Meclisinize malumat edeceğinden... Kabul edenler lütfen el kaldırsın... HULUSİ EFENDİ (Yozgat): Komünist Fırkasına para verildi mi? Maliye Vekili izah etsin. FERİT BEY (Maliye Vekili): Efendim, Hoca Efendinin sordukları Komünist Fırkasına para verilip verilmediği meselesidir. Yüce Heyetiniz derece emindir ki Maliye Vekaleti ne olduğu belli ve tahsisatı olmayan bir yere para veremez. Bunu hatta tasavvur buyurmalarını ben hayretle karşılıyorum. Binaenaleyh, benim malumatım, ne Komünist Fırkasına ne de diğer fırkalara bu tarzda Maliye Vekaletince beş para verilmediğidir. MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara): Ben de Hükümet Reisi sıfatıyla arz ediyorum, Maliye Vekaletince değil, hiçbir vekaletçe, hatta hususi ödenekten, hiçbir para verilmemiştir. 41

42 VEHBİ EFENDİ (Başkan Vekili): Bu hususta önergeler var. Her önergede Şeyh Servet Efendi nin istiklal mahkemesine verilmesi yolunda, bazı önergelerde de istiklal mahkemesi üyeliği elinden alındıktan sonra ve istiklal mahkemesine havalesi için bir şube tarafından tahkikat icrası... (gürültüler) Müsaade buyurunuz, rica ederim dinleyiniz. Diğer bir önergede de ilmiye sıfatının elinden alınması, başka önergede propaganda ile bu kitabı iptal edecek, gazetelerde yayınlanmak üzere diyor. Evvela oya sunacağım. Şeyh Servet Efendi'nin istiklal mahkemesi üyeliğinden uzaklaştırılmasını isteyenler lütfen el kaldırsınlar. İstiklal mahkemesi üyeliği elinden alınmıştır. CELALETTİN ARİF BEY (Erzurum): Müsaade buyurunuz efendim, bir mebusun istiklal mahkemesine verilmesi için bir karar verilmesi lazımdır. Nitekim Hacı Şükrü Bey hakkında da aynı esas olmuş ve mesele de şubeye havale edilmiştir. Madem bu kişi şimdi istiklal mahkemesi... Buradan hakkında tahkikat için şubeye havale ediniz. (gürültüler) HÜSREV BEY (Trabzon): Reis Bey'in söylediği gibi İç Tüzüğe göre vesika lazımdır. Binaenaleyh vesika olmayınca mebusluğu bahis mevzu olamaz. VEHBİ EFENDİ (Başkan Vekili): Şimdi çekilecek kura üzerine evrak şubeye verilir. Hükümet vesika gönderir, ondan sonra Yüce Heyetinize arz edilir. (gürültüler) Sessizliğe davet ediyorum. Genel Kurmay'dan gelen ve okunan raporu vesika sayıp şubece tahkikat yapılmasını kabul edenler lütfen el kaldırsın. (gürültüler) Aksini oya koyuyorum. Şubeye havale edilmiştir. 1 1 ŞUBAT 1921 GİZLİ OTURUMDA KOMÜNİZM FAALİYETİNDE BULUNDUĞU İDDİASI İLE YARGILANMAK İSTENİLEN TOKAT MİLLETVEKİLİ DR. NAZIM BEY İN DOKUNULMAZLIĞININ GÖRÜŞÜLMESİ (1.Dönem, 1.Yasama Yılı, 142.Birleşim, Gündem:8/2) Meclisin açıldığı günlerde Sovyet Rusya daki Bolşevik, Komünist rejim bir kurtarıcı olarak görülüyordu. Doğu dan büyük bir kızıl veya yeşil ordu gelecek ve Yunanlıları Batı Anadolu dan sürüp atacaktı. Ancak milletvekillerinin Bolşevizm ve Komünizm hakkında fazla bilgileri yoktu. Bilinen tek şey, bu rejim emperyalizme ve kapitalizme karşıydı. Anadolu nun da en büyük düşmanı Batı emperyalizmi idi. Bir yıl geçtikten sonra düşünce değişti, bu akım karşısında tepkiler başladı. VEHBİ EFENDİ (Başkan Vekili): Müzakereye başlıyoruz. Evvela Ankara İstiklal Mahkemesinden gelen bir şikayet tezkeresi var. Bu teskereye göre İstiklal Mah- 1 TBMM Gizli Celse (22 Ocak 1921), 1.Dönem, c.1, s , 42

43 kemesi, Tokat Mebusu Nazım Bey in gizli bir teşkilat ile alakadar olduğunu ne yazık ki zannediyor ve bundan dolayı da kendisini muhakeme etmek istiyor. Onun için Yüce Heyetinizin müsaadesini istirham ediyor. MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara): Muhterem arkadaşlar, dünkü aleni celsede sizlere karşı pek acı bir hakikati derin elemlerle arz ve ihbar etmek mecburiyeti karşısında bırakıldım. Filhakika öteden beri gizli celselerimizde konuşulanların dışarıya, düşmanlarımıza muntazaman ihbar edilmekte olduğuna dair istihbaratımız vardı. Evvela burada dışarıya ifşası millet ve memleketimiz menfaatleri için gayet zararlı olan birçok şeyleri daha bir kaç gün evvel buraya gelmiş bulunan Dışişleri Vekilimiz Bekir Sami Bey e Moskova Rus Dışişleri Komiseri Çiçerin aynen söylemiştir. Binaenaleyh, işte bu ihbar ne yazık ki içimizden çıkabiliyor ve nasıl bir kanal ile oraya gidebiliyor? Yine istihbaratımız vardır ki gizli celselerimiz muntazam raporlarla İstanbul'da İngilizlere gönderiliyor. (lanet sesleri) Binaenaleyh ne yazık ki içimizde bu zihniyette insanlar olduğunu itiraf mecburiyetindeyiz ve yine bu insanları meydana çıkarmak hepimize müştereken ait bir vatani ve vicdani vazifedir. Yalnız bana ait değildir. Dün müştereken bu istihbarat üzerine kabul etmeye mecbur olduğumuz bu esas üzerine meydana çıkarmamız lüzumu vardır. Yalnız biraz daha ileri giderek dünkü ifadelerimde kendi bildiğim gizli şeyleri de ifşa etmiş oldum. Hakikaten ben şahsen vesikalara dayanarak isim dahi söyleyebilirim ve bilhassa bu isimler üzerinde ulaştığım malumatın hangi kaynaklardan alındığını, hatta gizli celsede bile söylemeyi siyasetimiz ve menfaatimiz için uygun görmedim. Fakat herhalde söylenmiş bir sözdür, bunu Yüce Heyetiniz bir defa daha tetkik etse uygun olur. Söyleyeceğim sözler, vereceğim izahat mümkün olduğu kadar mahdut bir dairede kalabilmek için münasip görürseniz on beş kişiden ibaret olmak üzere bir heyet seçiniz. Ben o heyete izahat ve malum vereyim. Onlar benim malumat ve izahatım üzerine elde edecekleri kanaati ya doğrudan doğruya Yüce Heyetinize arz ederler, lüzum görürlerse daha tetkik ederler ve rica ederim, bu meselede hepimiz aynı alaka ile müştereken çalışalım. MEHMET SALİH EFENDİ (Erzurum): Arkadaşlar, ben meselenin ne tarzda cereyan ettiğini bilmiyorum. Tabii bunu İstiklal Mahkemesi meydana çıkarır. Daha önce de arz etmiştim, gizli celselerde koridorları muhafaza edemiyoruz. İstanbul gazetelerinde okudum. Alemdar gazetesi yazmıştı. Top ve mermi hakkında Meclisimizde bir konuşma olmuştu. Alemdar gazetesi de bunu aynen yazmıştı. Mutlaka içimizde bir şey var. VEHBİ BEY (Karesi): Ben bu mesele üzerine söz söyleyecek değilim. Müzakere edilecek olursa o zaman konuşurum. Temyiz Mahkemesi üyelerinden birinden gelen mektubun son kısmını okuyacağım. -Şimdi bir de Bolşevik akımı vardır ki pek çirkin bir şekil alıyor ve gayet adi adamlar iş başında bulunmak istiyorlar. Allah sonumuzu hayır eylesin. 43

44 ...(nereden yazıyor sesleri) Sivas' tan. Şimdi geçen gün burada yine memleketin felaketi müzakere edilirken Ziya Hurşit Bey arkadaşımıza Akdağ'dan bir telgraf gelmişti ki Paşa Hazretlerine de o vakit takdim etmişlerdi. Telgrafta, Türkün kurtuluşu için Türkiye Halk İştirakiyun Fırkasının programını tatbik etmek iyi midir?...diye soruyor. Falan yere bir memur gidiyor orada Bolşevik teşkilatı başlıyor. Şimdi biz bu memleket biliyoruz ki birlik olursak kurtulacaktır. Büyük Millet Meclisinin bir tek gayesi vardır. Başka gayesi yoktur. Başka fırka yoktur. Bu neticeleninceye kadar, memleketin istiklali, istikbali kurtarılıncaya kadar ve memleketin tapusu cebimize konuncaya kadar, memleketin içinde bu teşkilatı yapmak vatana ihanettir. Benim kanaatim bu merkezdedir. (katılırız sesleri) Soruyorum, İçişleri Vekili Bey den, Akdağ'da, Sivas'ta, Çorum' da, şurada, burada yapılan tahrikleri soruyorum, Adnan Beyden. Memleketin muhtelif yerlerinde bugün için, böyle fevkalade bir günde, istikbalde ve ilelebet zarar getirecek olan bu tahrikleri yapanlar hakkında malumat var mıdır, yok mudur? FEYYAZ ALİ BEY (Yozgat): Halk İştirakiyun Fırkasını açan Yozgat'ta bir memurdur. DR. ADNAN BEY (İçişleri Vekili): Efendim, Halk İştirakiyun Fırkasının muhtelif yerlerde şubeler açtıklarını mutasarrıflar, valiler haber veriyorlar. Bunlar arasında memur bulunanlara derhal mani olunmasıdır. Yalnız bunlardan başka asıl tehlikeli ve gizli olarak teşkilat olduğunu ve bu teşkilatın başında bir kişinin bulunduğunu öğrendik ve bu adamı tevkif ettirdik. Bunun doğrudan doğruya Mustafa Suphi ile alakası olduğunu haber aldık. Sonra Giresun da bazılarının böyle bir fırka halinde toplandığını ve memurların da olduklarını duyduk. Bütün o memurları vazifeden almayı düşünüyoruz. Başka yerlerden buna dair malumat yok. Yozgat'ta gizli bir şekilde teşebbüs etmiş merkez memuru var. Onu da vazifeden aldık. VEHBİ BEY (Karesi): Memleketin böyle tehlikeli bir zamanda, devlet idaresinde bulunan mutasarrıf ve memurlar halka ancak birlik ve beraberlik için nasihat etmeleri lazımken fırka, ayrılık, başka mana ifade etmeyen bu vaziyetimizde, hangi şekilde olursa olsun, fırkalara girmelerini Hükümet uygun görüyor mu, görmüyor mu? DR. ADNAN BEY (İçişleri Vekili): Biz bunu genelge ile duyurduk. BİR MEBUS BEY: Girdikleri fırkada faal olmasalar bile, ihraç olunmalıdırlar. DR. ADNAN BEY (Devamla): Bir kanun yoktur elimizde, faal olmadıkları halde onların bu fırkada bulunmalarını teftiş ve tetkik için elimizde bir şey yoktur. SÜLEYMAN SIRRI BEY (Yozgat): Cemiyetler Kanunu vardır. Hükümetler bütün cemiyetleri her vakit teftiş eder. 44

45 DR. ADNAN BEY (Devamla): Tabii ki teftiş neticesinde mani oluyoruz. Şimdi söyledim. VEHBİ BEY (Karesi): Efendim benim anlamak istediğim, memurların umumiyetle... (gürültüler) Müsaade edin söylüyorum, bir memurun fırkaya girmesine Hükümet izin veriyor mu, vermiyor mu? DR. ADNAN BEY (Devamla): Eğer bu adam bir fırkaya girmişse ve biz haber almışsak, o adamı derhal cezalandırıyoruz. Budur yapacağımız, azlediyoruz. TAHSİN BEY (Aydın): Ne şekilde cezalandırıyorsunuz? VEHBİ BEY (Karesi): Doğrudan doğruya kanun neyi emrediyorsa onu yapabilir, fevkalade bir şey olamaz. Bu idari bir meseledir. Memurların hareketlerini tetkik edecek olan Hükümettir. (karşılıklı konuşma olmasın sesleri) MEMDUH BEY (Sivas): Efendiler daha önce bazı şeyler bildiğim için söz istedim. Bilhassa Paşa Hazretlerinin, hepimizin bu hususa dair çalışmasını tavsiye etmesi, benim bildiklerimi bir an evvel söylememe sebep oldu. Binaenaleyh şunu talep edecektim ki ben de istiklal mahkemesine gideyim, bildiklerimi söyleyeyim. İlk evvela Mustafa Kemal Paşa, müsaade buyurunuz bir kelime arz edeyim. Benim ağzımdan... (hay hay sesleri) Zaten ben ne vakitten beri söylemek istiyordum. Fakat bunu ispat edemeyeceğim için ancak arkadaşlara Mecliste böyle adamlar mevcut olduğunu söyledim. Fakat daha fazla söylemekte hakkım yoktu. Çünkü belki iftiracı vaziyette kalacaktım. Bundan korkuyordum. Bir şeye teşebbüs edilmiş, ben de söyleyeceğim. Malumunuz vaktiyle Meclisimizde bir Halk Zümresi vardı ve zannediyorum ki bu Halk Zümresi de Paşa Hazretlerinin arzusuyla olmuştu. Dışarıya karşı bir siyaset takibi için yapılmıştı ve ben de katılmıştım. Onun programı bana uygun gelmişti, bilhassa bazı maddeleri. Bu zümreye katıldığım zaman, söyleyeceklerimin bir mahkeme huzurunda tutanağa geçmesini arzu ederim. (burada söyleyiniz sesleri) Müsaade buyurunuz, söyleyeceğim. O fırkanın tek tek burada kimler olduğunu saymayı lüzum görmüyorum. Biraz önce ismi okunan Nazım Bey ve biri de Şeyh Servet Efendi'dir. Evet, daha başkalarının isimlerini hatırladığım vakitte söyleyebilirim. Herhalde zannediyorum ki bizim gibi gençleri, daha doğrusu bizi alet etmek istiyorlardı. Bunlarla meydana gelen münasebetimde hakikaten Milli Hükümete karşı şiddetli bir aleyhtarlık mevcut olduğunu tamamıyla hissediyor ve görüyordum. İtiraf ediyorum, ben hakikati anladım. Sözlerinden böyle bir Yeşil Ordu şubesinin mevcut olduğunu ve bunlarla daima münasebette olunduğunu ve sonra bir zaman gelecek ki bunların kuvvet ve kudretiyle... Bunlar böyle yaptıkça, bize ve bizim gibilere karşı itimatları sarsıldı. Halk Zümresinin son günlerinde maksat anlaşılmaya başlandı. Biz de bunlardan kendimizi çekmeye ve şüphe almaya başladık. Bir vakit geldi ki bizim Şeyh Servet Efendi bize bir gün filan yere geliniz, dedi. Ben, bir de Karesi Mebusu Basri Bey, bir de Şükrü Beyefendi ki Mehmet Şükrü Bey de kurucularındandır. Onlar belki tafsilatını daha güzel kelimelerle söyleyebilirler. Sonra efendim, Şeyh Servet Efendi bizi evine davet etti. 45

46 Orada bize katılarak Ziynetullah Efendi nin evine götürdü. Biz yolda giderken, siz Merkez Heyetinde olacaksınız, şöyle böyle olacaksınız, bize payeler vermeye kalkıştılar. Oraya girdiğimiz vakitte orada üç dört tane kadın vardı. Onlara Rahime yoldaş, Fatma yoldaş, Halime yoldaş diye hitap ediyorlardı. Biz bunların karşısında tuhaf bir vaziyet aldık. (gürültüler) Müsaade etmiyorsunuz ki söyleyeyim. Evet, bize bu kadınlar da olduğu halde, bir cemiyetten bahsettiler. Biz daha oraya gitmezden evvel bilhassa Nazım Bey bana söylemişti ki biz hakikaten Halk Zümresindeniz, hatta Şeyh Servet Efendi bir takım ayetlerden bahsederek halkçılığın bilhassa bizi kandıran öyle gayet açık bir şekilde izah etti ki zannederim Meclis de bu programı çoğunlukla kabul etmişti. Katiyen bize gizli bir Komünistlik meselesini, Halime, Fatma yoldaşın yanına götüreceğini, bize ancak bunları söyledi ve bize, burada gizli bir cemiyet vardır. Maksadı bizim maksadımızdan başka bir şey değildir ve biz kendi programımıza tabi olacağız. Biz de pekala dedik. Kalktık gittik ve gider gitmez o manzaraya şahit olduk. Ondan sonra bize cemiyetin gayesinden bahsetti. Bilhassa ben birçok hususa itiraz ettim. Başka türlü çıkamazdık. Bir kere oraya gelmiştik. Çıktıktan sonra derhal üç kişi, birisi de Erzurum Mebusu Asım Bey di. Üçümüzün de düşüncesi aynı imiş soruşmaya başladık. Bu benim asabiyetimi tahrik eder. Benim milli ananelerime muhaliftir. Bu tür komünistliği yapamam dedim. Bu gizli komünist teşkilatının esası o vakit böyle yapıldı. Sonra yalnız bir şey daha vardır. Yalnız burada bulunan bu cemiyet ile uğraşmamız vardır ki demin Beyefendinin buyurduğu gibi, taşra teşkilatının mevcut olduğunu ve bir para geldiğini bununla ispat edeceğim. Zannederim ki Şükrü Bey gazetesini buraya getirdiği zaman, Basın Yayın Umum Müdürlüğüne sattı. Tekrar geriye alındı. Verilen para Şükrü Bey in parası değildi, muhakkak yarısı dışarıdan alınmıştı. Nazım şöyle diyordu, matbaa açmak istiyorsunuz, bu paranın bin lirasını Şükrü Bey veriyor. Buna cevaben diyordu ki Anadolu da bir kardeşimiz var, bu parayı o getirdi. Halbuki biz, bu paranın doğrudan doğruya Rus Elçiliği tarafından verilmiş olduğu kanaatinde idik. Zira bu kanaatimize sebep olan Ziynetullah ı ve Rus Elçiliğinden bir yoldaşı beraber görmemizdir. Bir müsamere gecesi Hilmi Bey in hanımının orada konferans vermesi bize, bu fırkada mutlaka Rus parmağının ve Rus parasının olduğunu anlattı. Bildiklerimi daha fazla hatırlayamıyorum. Şimdi bildiklerimi istiklal mahkemesine de söyleyebilirim. RİFAT BEY (Tokat): Arkadaşlar, Nazım Bey in biraz geçmişinden bahsedeceğim. Çünkü benim seçim bölgemdendir. (yüksek söyleyin sesleri) Bir gün Halk Zümresine ben de gitmiştim. Programlarının bazı yerlerini değiştiriyor ve ilave ediyorlardı, sonra bitti. İçişleri Vekaleti o zaman boş idi. İçişleri Vekaletine seçim için Halk Fırkası olarak kimi yapalım dediler. Sonra dendi ki Nazım Bey uygundur. İşin içine mezhepçiliği soktular. Ne kadar Alevi köyü varsa onlara hitaben bir beyanname yaptı. Sonra gelelim Zile isyanına, Zile'de malumunuz asileri Zile'ye davet ettiler. Davet eden adamlar bunun adamlarıdır ki bu isyan sonunda asıldılar. Bazı muhalif arkadaşlarımız var. Bu gibi meselelerde şiddet lazımdır. Hacı Şükrü Bey in meselesi hâlâ Komisyondan çıkmadı. Bunları bitirelim ve halledelim. 46

47 HAKKI HAMİ BEY (Sinop): Efendim, Yüce Meclisin ilk toplandığı günlerdeki iç ve dış vaziyet dikkate alınırsa, Bolşevikliğin memleketimizde yayılmasına sebebiyet verenler hakkında bir kanaat edinebiliriz. Biz öyle bir vaziyette toplanmıştık ki her taraftan ümit ve kuvvet bekliyorduk. Fakat ne yazık ki o kuvvetler itimat edilecek kuvvetler değildiler. Son zamanda ne gibi bir maksat ve mahiyet peşinde koştuklarını fiilen ispat ettiler. Hatta Bolşevikliği, ne yazık ki bilmeyerek hepimiz adeta bizim için bir kurtuluş çaresi olduğunu zannederek, bütün ümidimizi oraya verdik. Hatta bir gün muhterem Hamdullah Suphi Beyefendi de Doğu dan bir nur doğuyor diye başlayan nutku ile şüphesiz gelecek olan Yeşil Ordu mudur, yoksa Bolşevikler midir, o kuvvetlerden istifade edilebileceği ümidini vermişti. O vakit her taraftan ümit bekliyorduk. Yine hatırınızdadır ki gazetelerde zannederim, Bolşevikliğin herhalde memleket için faydalı olacağı tarzında bazı makaleler de vardı. Fakat bizim için meçhul olan şey, Bolşeviklik nedir? Yalnız işittiğimiz diğer bir şey var, Bolşeviklik şeriatın şimdiye kadar tatbik edilemeyen bazı mühim kısımlarının tatbikinden ibarettir. Binaenaleyh eşitlik vardır. Öyle ise bu bizim için menfaatli bir şeydir diye birçok kimseler Yüce Meclisinizde, Bolşeviklik kelimesi söylenirken bir mutluluk, bir ümit içinde idi. Fakat insanların bilmediği, anlamadığı bir akım karşısında kalırlarsa bunu ne yazık ki benimsemeyerek böyle elim, vahim vakalar ortaya çıkar. Eğer biz o zaman temkinli bir şekilde Bolşeviklik hakkında biraz araştırma yapmış olsaydık, bu fena cereyan bugünkü şekli almazdı. Bolşeviklik nasıl bir şeydir, acaba bizde tatbik imkanı var mıdır, yok mudur? Bu akım hakkında yaptığım tetkikat ve gerek oradan gelenlerden edindiğim malumata göre onların takip ettikleri esasları bizim dinimiz kabul edemez. Yalnız bu hakikat anlaşıldıktan sonra, bu akımı tesis etmek için çalışanlar memlekete zannederim fenalıktan başka bir şey yapmış olmadılar. İkinci bir mesele, her memleketteki siyasi kanaatleri hürmet etmek lazımdır ve bu ilmi bir meseledir. Fakat yalnız bir bakımdan hürmet edilmemek lazımdır. O da ister doğrudan doğruya, ister kendisi bu memlekette bu suretle fikir ve kanaatiyle bu siyasi akımı tesise çalışmış olsun. Kendi memleketinin siyasi fikrini bizim memlekete yaymaya çalışmak için para harcamak suçtur. Çünkü hiçbir devlet yoktur ki diğer bir devlet saadetinin temini, huzur ve refahı için hazinesini boşaltsın da bütçesini oraya sarf etsin. Şimdi arz etmek istediğim Bolşeviklik bu müsait olan muhite girmiştir. Çünkü Bolşevikler emellerine ulaşmak için İngiltere'- de ve sonra Yunanistan'da teşkilat kurmaya muvaffak olduklarını gazetelerde, şurada, burada görürsek, herhalde dört tarafı düşmanla çevrili ve henüz kuvvet ve kudretini gösteremeyecek bir vaziyette bulunan memleketimizde, bugünkü hale kadar geçen bir sene zarfında korkarım ki belki esaslı bir teşkilat yapmış olabilir. Şüphesiz bu teşkilat aleni olursa elbette onun ilmi veya hukuki bir şekilde kurucularıyla temas edilir, önüne geçilebilir. Fakat gizli olan bir teşkilatın önüne geçmek için çare, şüphesiz bunda şiddetli bir tetkikat ve takibattır. BASRİ BEY (Karesi): Efendiler, biz Türklerin en büyük sosyal kusuru, sırları ifşa etmek oluyor. Bu sırların dışarıya çıkması bana göre, bilhassa Hıristiyan evlerinde oturmamız ve Hıristiyanların yanında kendi arkadaşlarımızla konuşmamızdan 47

48 ibarettir. Benim ismim de geçti. Bu mesele hakkındaki bildiklerimi istiklal mahkemesinde arz edeceğim. Gerek Nazım Bey le, gerek Şeyh Servet Efendi ile aramda olanları bir gizli celsede de söylemiştim. Bunda benim zerre kadar alakam yoktur. Halk Zümresini kurdukları zaman hadiseye vakıf değildim. İki defa beni de çağırdılar. Müzakerelerini şöylece dinledim. Nazım ve Şeyh Servet beni kendilerine bağlamak için, kul etmek, köle etmek için ne kadar şeytanlık varsa hepsini kullandılar. Fakat Memduh Bey in söylediği gibi, ben açık söyleyeyim, Nazım Bey'in her şeyden çok haris, ihtiraslı, karıştırıcı bir adam olduğunu anladım. Halbuki ben memleketi işgal edilmiş, muhacir bir mebusum. Ben her şeyden evvel memleketimin selametini düşünürüm. Nazım Bey le vesaire ile birleşmek, onlarla çalışmak, benim milli gayeme taban tabana zıt çıktı ve esasen buraya gelirken biz Karesi mebusları, yani üç arkadaş, mebus olduğumuz müddetçe hiçbir siyasi fırkaya girmemeye söz verdik. VEHBİ BEY (Karesi): Memleketimizde bizden böyle söz aldılar. BASRİ BEY (Devamla): Milli Harekât başladığı sıralarda, ben firarda idim. İngilizlerin takibine maruz kalmıştım. Bilhassa benim İngilizler yüzünden başıma gelmemiş felaket kalmamıştır. (gürültüler) Onu Hükümette bulunan Celal Bey de bilir. Ben, İngiliz taraftarı olduğunu işittiğim bir adamla tabii çalışamam. Bununla sabittir ki Halk İştirakiyun Fırkasının ne fena bir gaye takip ettiği, Memduh Bey in hikaye ettiği gibi, kanaatim bunların yabancılarla beraber olduğu merkezindedir. İstiklalimizi kurtaracağına inandığım bir devleti yabancıya bile kul, köle olmak benim gibi mert düşünenler için züldür. NAFİZ BEY (Canik): Bu gibi siyasi fırkalara iştirak edilmemesine dair bir teminat yok mudur? Diğer bir mesele de yabancılara alet olan alçakların herhalde kafası kırılmalıdır. (kafi sesleri) FAİK BEY (Edirne): Hepimiz ve herkes bilir ki bir memleket ve bir vatan ancak kendi evladından ve kendi kuvvetinden istifade edebilir ve ancak öyle yaşayabilir. Hiçbir memleket yoktur ki yabancı kuvvetten istifade ederek yükselebilsin ve hatta yaşayabilsin. Gerek şahsi olsun ve gerek fırka halinde olsun yabancı kuvvetlere müracaatla onlardan istifade etmek suretiyle bir memlekette faaliyete geçerse, bunun iyi niyet zannetmek kadar gaflet olamaz. Eğer yabancı kuvvetinden istifade ederek çalışmak istiyorlarsa bunlar aptaldır. Memlekete faydalı olamaz, olmadıkları takdirde haindirler. Memlekete daima zararlıdır. Demek istiyorum ki her şeyden evvel zararlılığı ve hıyaneti belli olmuş olan bu Halk İştirakiyun Fırkasını feshetmek lazımdır. Bu fırkayı kuranlar içerisinde maalesef mebus sıfatını taşıyanlar da mevcuttur. Meclisimizde yapılan gizli müzakerelerin, memleketin menfaatine son derece aykırı olarak yabancıların ve hatta düşmanların kulağına eriştiği sabit olmuş bir hakikattir. Bütün arkadaşların söyledikleri gibi, bazı tedbirsizliklerin neticesi olsa bile, kim iddia edebilir ki bir hıyanet mahsulü değildir? Evet, efendiler kati olan bir şey vardır ki bu hıyaneti yürüten eller içimizde de vardır. Bunların içimizden temizlenmesi lazımdır. Bu itibarla ben teklif ediyorum, bu Halk İştirakiyun Fır- 48

49 kasına mensup kaç kişi varsa, ister iyi niyet sahibi olsun, ister olmasın mebusluktan çıkarılmalıdır. Bir arkadaşın dediği gibi, burası bu gibi gafil ve hain adamlara yurt olamaz. Ondan sonra eğer bunların içinde gafilleri varsa temizlenmek için ait oldukları mahkemeye giderler, orada kendilerini temizlerler. Efendiler, biz bu Meclise itimat edemezsek, bu Meclis tamamen iyi niyet sahibi olamazsa, bu Meclis namuslu olamazsa, emniyet edilecek bir şey meydana gelemez ve gayemize ulaşamayız. Onun için teklifimin kabulünü rica ederim. HAMDULLAH SUPHİ BEY (Antalya): Arkadaşlar; şimdiye kadar benden evvel söz söyleyen arkadaşların söyledikleri sözler arasında doğrudan doğruya maddeye temas eden kısımlar var, olmayanlar var. Vaktin gecikmiş olduğunu dikkate alarak müsaadenizle rica edeceğim, bir husus için bir iki söz söylememe müsaade ediniz. Ben, vaktiyle bir defa değil, iki üç defa Ruslar hakkında beyanatım oldu ve bunları söylemiş olmaktan dolayı zerre kadar pişman değilim. İstiklal Muharebesinde bir millet daima kendisine yardımcı maddi ve manevi kuvvetler arar. Biz de aradık, fakat hatırlarsınız ki muhterem arkadaşlarım, günün birinde karşınıza çıkıp, biz Bolşevik olalım demedim. Muhterem arkadaşlar, fırkalar teşekkül ederken ben haberdar idim, gidip dahil olmadım. Fakat emin olunuz ki bu fırkalara girmiş olan arkadaşlarımın hepsini suçlamıyorum. Biz siyaseti yeni yeni öğrenen olan bir milletiz. Hürriyetimizi elde edeli çok zaman olmamıştır. Gafletler yaparız, acemilikler gösteririz. Fakat asıl hakikat baş gösterdi mi şahsi menfaatlerimiz için memleketin yüksek menfaatlerini feda edersek suçumuz, günahımız, hıyanetimiz o vakit başlar. Hükümetimizdeki vekil arkadaşlar, burada çeşitli defalar Bolşeviklerden ve Ruslardan bahsetti. Onlarla hâlâ bugün dostça münasebetlerimiz devam ediyor. Hükümetimiz de ve Yüce Meclis de Bolşevizm bahis mevzu olunca, hayır dedi. Bu benim emelime uygun değildir, dedi. Bu husus kafi derecede açıktır muhterem arkadaşlar. İçimizde infiale zaman zaman zemin olan münakaşalar yapıyoruz. Fakat bütün bunlarda birbirimizi kırar sözler geçiyor, anlaşamazlık ortaya çıkıyor. Fakat bunlar emin olabilirsiniz ki uzaktan bu vaziyete baktığımız vakit zerre kadar ehemmiyeti olan bir şey değildir. Dünyanın en büyük inkılaplarının içyüzünü tetkik ediniz, göreceksiniz ki ne zaaflar vardır, ne hatalar vardır. Fakat bir defa keşmekeş oldu mu tarih ve dünya hayrette kalır. Böyle bir vaziyet içindeyiz. Anlaşamamaklar, kırılmaklar, dargınlıklar hepsi mevcuttur. Fakat biz uzun sürmüş muharebelerden sonra memleketimizin son parçasında, son kaleye çekilmiş, son müdafaa kuvveti vaziyetindeyiz. İleride evlatlarımız zaman gelecek, bugünlerdeki memleketimizin bu elim vaziyetini tetkik ettiği vakit, emin olunuz ki Yüce Heyetinize minnet ve şükran hisleri besleyecekler. Yıkılmış olan bir memlekette kahramanlar gibi bakacaktır ve bu şükranı daima bize ödemeye kalkışacaktır. Heyetimiz, kutsal bir heyettir, bir milleti, bir tarihi kurtarmaya azmetmiş bir heyettir. Elverir ki aramızda zayıf kalpli kimseler bunun büyüklüğünü ihlal etmesin. Bu itibarla arkadaşlar, Hükümet en mühim yerlerden haber alıyor ki bizim aramızda en mahrem haberler, aramızda gizli kalmalı iken İngilizlere gidiyor. En hayati, en mühim meseleler bahis mevzu olduğu vakit demek ki gizlilik kalmıyor. Arkadaşlar, Dışişleri Vekilimiz gidi- 49

50 yor, bir yabancı devlete, oranın dışişleri nazırının ağzından Meclis Reisiniz şunları, şunları söylemiştir deniyor. Demek ki gizlilik yoktur. Hükümet gizlilik şartlarını aramak hakkına sahip değil midir? Aramızda emniyet yok. Bu itibarla uygun bulursanız Hükümet bu kadar mühim meseleler hakkında gelip size gizli malumat vereceğinden, ben Hükümete mensup bir arkadaşınız olarak tekrar ediyorum, Meclisimizde gizlilik şartları temin edilmelidir. Bu Yüce Meclisin gizliliğini ihlal eden zayıf adamları meydana çıkarmalı ve cezalandırmalıdır. (müzakere kafi sesleri) VEHBİ EFENDİ (Başkan Vekili): Müzakereyi kafi görenler lütfen el kaldırsın, müzakere kafi görüldü. Reis Paşanın teklif ettiği komisyonun kurulmasını kabul edenler lütfen el kaldırsın. Kabul edilmiştir. MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara): Arkadaşlar, bahis mevzu olan isimler hakkında malumat verilmediği için bana vesika sorduğunuz zaman onu daha sonra sırası geldiği zaman arz ederim. Onun için vereceğim malumat tamamen mahduttur. Onu temin maksadıyla böyle Komisyonun mevcudiyetini arzu ediyorum. FUAT BEY (Çorum): Vehbi Bey buyurdular ki bu Komisyonun içerisinde şüphe duyulabilecek kişiler de bulunabilir. Şimdi bu mahzuru ortadan kaldırmak için Meclis Divanına tamamıyla emniyetimiz vardır, kaç kişi istiyorsanız, on mu, beş mi, altı mı, Divan seçsin. Sonra bu Komisyon tetkikatını yapsınlar. Tetkikatı bitirdikten sonra Yüce Heyete desinler ki biz yaptığımız tetkikatta vesikalara dayanarak şu arkadaşlarımız hakkında bu kanaat oldu. Bu adamlar hakkında şu muamele münasiptir, desin. VEHBİ EFENDİ (Başkan Vekili): Komisyonun Divanımız tarafından seçilmesini kabul edenler lütfen el kaldırsın, kabul edilmiştir. Tokat Mebusu Nazım Bey hakkında istiklal mahkemesinden gelen bu şikayet yazısını kura çekerek bir şubeye mi verelim? MUSTAFA BEY (Tokat): Hayır, hayır! (olamaz sesleri, gürültüler) VEHBİ EFENDİ (Başkan Vekili): Oturunuz rica ederim. İç Tüzük gereğince bir şubeye havale etmek lazımdır. İstiklal Mahkemesinden gelen şikayet yazısının bir şubeye havalesini oylarınıza arz edeceğim. Kabul edilmediği takdirde doğrudan doğruya karar verirsiniz. İç Tüzüğe göre şubeye gönderilmesini kabul edenler. (ret sesleri) Efendim şubeye gönderilmeyerek burada karar verilmesini arzu edenler lütfen el kaldırsın. Efendim dokunulmazlığının kaldırılması için karar isteniyor ki bu kararı şubeden gelecek rapor üzerine ve Yüce Heyetiniz tarafından daha sonra verilecektir. Tekrar oya sunuyorum. Şubeye havalesini kabul edenler lütfen el kaldırsın, kabul edildi. Üçüncü şubeye kura isabet etmiştir. Celseyi kapatıyorum. 1 1 TBMM Gizli Celse (1 Şubat 1921), 1.Dönem, c.1, s , 50

51 21 MART 1921 KOMÜNİZM FAALİYETİNDE BULUNDUĞU İDDİASI İLE YARGI- LANMAK İSTENİLEN TOKAT MİLLETVEKİLİ DR. NAZIM BEY İN GİZLİ OTU- RUMDA YAPTIĞI SAVUNMA (1.Dönem, 2.Yasama Yılı, 10.Birleşim, Gündem:2/1) Yeşil Ordu, Milli Mücadele hareketine karşı zararlı telkinleri engellemek ve milli hareket lehine kamuoyu oluşturmak amacıyla Mustafa Kemal Paşa nın kurulmasına rıza gösterdiği bir partidir. Kadrosunda on dört mebus yer almaktaydı. Nazım Bey in yanı sıra Dr. Adnan Bey, Hakkı Behiç Bey gibi önemli isimler de bulunmaktaydı. Yeşil Ordu kısa zaman sonra gayesinden uzaklaşarak gizli bir ihtilal cemiyeti haline gelmiş ve Mustafa Kemal Paşa yı tedirgin etmiştir. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Tokat Mebusu Nazım Bey hakkında Üçüncü Şubeden gelen rapor var, okunacak. (Okunduğu söylenen rapor, tutanakta yer almamaktadır.) REFİK ŞEVKET BEY (Saruhan): Müzakere usulüne dair söz istiyorum. Efendim, şimdi bizim buradaki vaziyetimiz, Türkiye'de şimdiye kadar görülmemiştir. İlk defa olarak Kanunu Esasi'nin bu maddesini tatbik edeceğiz. Bu müzakere bir mebus arkadaşımızın ithamına ait müzakereden ibaret olacaktır. Binaenaleyh buradaki vaziyetimiz bir hakim vaziyeti değildir. Mahkemeye sevk etmek için delilleri tetkik etmekten ibarettir. Bu müzakere neticesinde bu arkadaşlarımızın ya mahkeme edilmelerine veya edilmemelerine karar verilecektir. Onun için rica ederim, şimdi bu vaziyette söz söylenirken arkadaşımızın burada bulunmamaları lazımdır. Müsaade buyurursanız en ufak misali kendimiz için düşünelim. Burada aleyhimizde bulunanlara karşı, vaziyetimiz ne olur? O halde rica ederiz, hepimiz birbirimizin haklarını müdafaa ile mükellefiz. Uygun bulunursa müdafaa dinlemeyeceğiz, evrak üzerinde karar vereceğiz. Buna Yüce Heyetiniz bilmem ne der. CELALETTİN ARİF BEY (Erzurum): Müzakere usulü hakkında Refik Şevket Bey e cevap vereceğim. Tokat Mebusu Nazım Bey e birçok şeyler isnat olunuyor. Mesela Reis Paşa Hazretleri bazı ifadelerde bulunmuşlar. Acaba bu ifadeleri Nazım Bey dinlediler mi? Diğer şahitler bir takım sözler söylediler. Esas itibariyle ben diyorum ki bu husustaki tahkikat henüz tamamıyla tamamlanmamıştır. Raporu şubeye iade etmeli ve şube yeniden bunun tetkik etmelidir. MÜFİT EFENDİ (Kırşehir): Burada cereyan eden ilk vaka, doğrudan doğruya bir arkadaş hakkında bulunmasına ve burada kendi fikrini kendi kanaatini hiçbir kuvvete mağlup olmayarak, hiçbir maksat takip etmeyerek söz söylemesi icap eden arkadaşlarımızın bir fikir besleyerek söylemesi lazımdır. Kendisinin çağrılarak müdafaasının dinlenmesi lazımdır. Heyeti tarafından dinlendikten sonra bir şeye karar verilir. 51

52 HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Nazım Bey in celsede bulunmaması teklif ediliyor. Bir önerge var, okuyalım. TBMM Başkanlığına Üçüncü Şube raporunda dokunulmazlıkları kaldırılması istenilen Tokat Mebusu Nazım, Afyonkarahisar Mebusu Mehmet Şükrü ve Bursa Mebusu Şeyh Servet Efendi nin, Kanunu Esasinin 79.Maddesi gereğince muhakeme edilmelerine karar verilmesini, adı geçenlerin muhakemelerinin tutuksuz olmak ve Meclise devamlarına mani olmamak üzere icrasını teklif ederim. 52 Saruhan Mebusu Refik Şevket HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Şikayet ve iddia olunan kişi ya doğrudan doğruya kendini müdafaa eder. Bunun için Nazım Bey arkadaşımızı dinleyelim. Buyurunuz Nazım Bey. REFİK ŞEVKET BEY (Saruhan): Nazım Beyefendiye söz veriyorsunuz ama hepimiz aynı maksadın, aynı iyi niyetin adamlarıyız. Önergem reddolunursa, Nazım Bey müdafaasını yapsın. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Beyler önergeyi okudum. Refik Şevket Bey in önergesini kabul buyuranlar el kaldırsın. Kabul olunmadı. NAZIM BEY (Tokat): Arkadaşlar, en evvel Yüce Meclisinize minnettar olduğum vicdani vazifemi ifa edeyim. Burada bulunmadığım bir Cuma günü, hasta olduğum bir gün, bir gizli celse yapılır. Ortaya aleyhimde bazı ithamlar atılmış, bir karar çıkarmak isteyenler bu arzudan iki ay evvel bazı siyasi fırkacılık ihtiraslarını maalesef buraya da getirerek aleyhimde birçok propagandalar yaparak, bilhassa hoca efendiler üzerinde mühim tesirler yapıldı ve bu tesirler ile benim idamıma karar verilmek isteniliyor. Evet efendiler, bu o kadar ustalıkla yapılıyor. Bunu yapanlar hakikaten Yüce Meclisin manevi vaziyetini takdir edememişler ve bilmemişlerdir. Bu fikir akımına karşı bunu takdir edemediler. Ben evimde hasta iken Pazar günü bunu haber aldım. Efendiler, eğer ilk uğradığım bu iftiraya ilk Mecliste ben olsaydım intihar ederdim. Evet, bu Mecliste iftiraya uğrayan yalnız ben değilim. Ben dokuzuncuyum, onuncuyum, on beşinciyim. Bunu haber aldığım zaman çok üzüldüm. Fakat benim huzuruna çıkacağım meclis bu Meclis tir. Benim namusumu muhafaza eden bu Meclisin huzurunda bütün hakikatleri söyleyeceğim, dedim. Şimdi müdafaama başlamadan Raportör Beyefendiye iki soru soracağım. Evvela onlara cevap versinler, sonra müdafaamı yapayım. İç Tüzüğe göre şube ve komisyonlar tahkikatları aleni yaparlar. Gidip orada müzakereleri dinlemek her mebusun hakkıdır. Biz ihtilal hükümetiyiz, fakat kanunsuz hareket eden bir Meclis değiliz. Şube Raportörü Beyefendiye soruyorum, niçin benim hakkımda müzakere olunurken şubenin önüne bir adam dikmiştir. Bunun sebebi nedir? İç Tüzüğün bu

53 hükmünü niçin ihlal etmiştir. Cevap istiyorum. İkincisi, ben ifademde Yeşil Ordu dan bahsettim, size bir tarihçe yaptım. Benim bildiğim on dört kişiden, başkalarının iddia ettiği yirmi beş kişiden bu izahat alınmış mıdır, alınmamışsa, niçin? Efendim, üçüncü bir mesele var. Cemiyetin Nazım Bey den başka kurucuları var mıdır? Ondan sonra bir sebep daha var. Bunun hakkında tahkikat yapılmamıştır, icap ederse onu da izah edeceğim. Gizli olduğundan bahis buyurmuşlar. İşte efendim bu gizliliğe bu tahkikat meselesinde vakıf olduk. Bu hafiyelikte bilhassa Nazım Bey, Mehmet Şükrü Bey, Şeyh Servet Efendidir. Burada zannediyorum ki saydığım üç kişiden bahsediliyor. Bu itibarla tahkikatın gizli olmasını kararlaştırdık ve gizli yaptık. Şimdi efendim, şubede alınan bu karardan anlaşılıyor ki Yeşil Ordu nun kurulduğu tarihten itibaren Hükümet tarafından yasaklandığı tarihe kadar olan faaliyetler, suç sayılmamıştır. Gösterilen yirmi beş kişi veya on dört kişi zanlı mevkiinde bulunuyordu, ifadeleri tahkikat dosyasında vardır. CELALETTİN ARİF BEY (Erzurum): Filan tarihe karşı yapılan şeyleri şube suç saymıyor buyuyorsunuz. İfadedeki bu çelişki nedir, eğer bir suç varsa ilk defasından itibaren suçtur. Eğer böyle değilse tarih nasıl tayin olunur. Anlayamıyorum. Gerçi bu Yeşil Ordu başında kanun ve mevzuat... Fakat Hükümet tarafından veya Meclisin Reisi tarafından siyasi olmamak üzere, birliği temin için grup şeklinde bir fırka teşekkül ediyor. Her ne kadar resmi beyanname vermemiş ve her ne kadar Hükümet emir vermemiş ise de bir müsaade vardır diyerek suç sayılmamıştır. NAZIM BEY (Tokat): Ben öyle zannediyorum ki eğer Şube İç Tüzüğe uygun hareket edip de benim ifademi serbest alsaydı, bu evrak buraya böyle gelmeyecekti. Kamuoyu hakikate tamamıyla vakıf bulunacaktı. İşin bütün mahiyeti, bütün ruhu bundan ibarettir. (gürültüler, itişmeler) Şimdi söyleyeceğim efendim, Şube başka hiç kimsenin ifadesine müracaat etmemiş, Mustafa Kemal Paşa Hazretlerini dinlemiş. Mustafa Kemal Paşa da bizi İngiliz taraftarı olarak söylemiş. Ben Şubede söyledim, Ateşkeste Samsun'da idim. Ailem orada idi. Oğlum Almanya'da idi. Almanya'da ondan haber alamıyordum. Samsun da işsiz idim. Öteden beri siyasetle uğraşıyordum. Siyasi faaliyetlere devam ettim. En fazla Doğu Anadolu Müdafaayı Hukuk Cemiyetine devam ediyordum, oraya üye idim. Arkadaşlarla orada memleketin geleceği düşünüldüğü sırada nereye başvuracağız diye düşünürken, Sovyet İnkılabı bizi kurtarır ve kurtaracaktır diyen oldu. İngiliz himayesi kurtarır diyen oldu. Bunları söyleyenler bu memleketin evladı, hayırlı evladı idi. Bu inkılabı iyice tetkik ettim. İsmail Fazıl Paşa Hazretleri bir gün kendileriyle konuştuğum esnada, Anadolu için iyi düşünceler var, dedi. Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey, Ali Fuat Paşa görüşmüşlerdir. Ben de düşünüyorum, sen de inşallah onlarla çalışırsın, dedi. Pekala dedik. Mustafa Kemal Paşa Anadolu ya geçmiş. Biz bütün ümitleri buna bağlıyorduk. İnşallah oraya gider, şöyle olur, böyle olur dendi. Paşa Samsun'a geçmiş. Benim de oğlum Almanya'dan gelmişti. Samsun'a beraber geldik. Arkadaşlar dediler ki Anadolu da herhalde hareket başlayacaktır ve bunun Bolşeviklik olması muhtemeldir. Çünkü Avrupalılar Bolşeviklik nereye giderse oradan kaçıyorlar. Bizim elimizde kuvvetimiz yoktur. Kendimizi toparlayamayız. Askerimiz, sila- 53

54 hımız yoktur. Böyle bir manevi kuvvetle bunları tepeleriz. Samsun'a geldim. Mustafa Kemal Paşa Hazretleri o vakit Amasya'da idi. Hamit Bey'le görüştük. Hamit Bey dedi ki Paşanın vatan müdafaası hususunda bir fikri var mıdır? Belli bir fikri yoktur, dedi. Orada Bolşevizm cereyanına Samsun yakın olduğu için biraz daha tetkik etti. Konuştuğum kişilerden biri de Osman Bey ile Emin Bey idi. Dediler ki bu sosyal inkılap bizim kanaatimize göre buralara gelecek. Bazı mukaddesatımızı, bazı ananelerimizi mahvedecek. Onun için biz dedik ki bu cereyan buraya gelmeden bir teşkilât yapıp önüne geçsek uygun olmaz mı dedim? Darül Hikmeti İslamiye de 1 hoca efendiler bu sosyal inkılabı anlayabilirler, bunu tetkik etsinler, dinimize uygun mudur, değil midir tetkik etsinler. Pekala, uygundur dediler. Bir hocayı vazifelendirmişler. Bunun üzerine İngilizler bunu haber almışlar, Osman Bey i yakalamışlar. EMİN BEY (Canik): Nazım Beyefendi... OSMAN BEY (Lazistan): Arkadaşlar mesele yanlış istikamete gidiyor. Yüce Heyetiniz bu işin içinden çıkamaz. Hemen, hemen bir ciltten ibaret olan bir evrakın neticesini, tahkikat raporunu ben burada dinledim. Nasıl olabilir ki bunu ilk defa dinlediğim halde nasıl malumat veririm? Bu, bir hakim heyeti değildir. Burada ithama karşı kafi sebep bulunamadı, deniyor. Şimdi meselede bir itham vardır, görüyoruz, ben buna karşı şöyle söylerdim. Muhterem arkadaşlar, benim üzerimde böyle bir itham vardır ve Mebus sıfatı üzerimde iken mahkemenin muhakeme etmesi mümkün değildir. Ben aranızdan kısa bir müddet için ayrılıyorum. Üç beş arkadaş beni muhakeme etsinler. Kararı size bildirsinler ve zannediyorum en doğrusu da budur. Şimdi bu müzakere böyle devam ederse benim de kafam şişecek. Şimdi burada Nazım Bey lehinde söyleyemem, aleyhinde de söyleyemem. Benim zihnimde bir iz bırakmıştır. Bu gibi lekelerle arkadaşları lekelemek doğru olamaz. Geçenlerde Memduh Şevket Bey itham edilmişti. Burada, Ankara'da mahkemeye gitti ve beraat edip geldi. Nazım Bey neden korkuyor? NAZIM BEY (Tokat): Beni korkak bir adam zannetme. Pek yanlış anlıyorsun. Karşında korkak adam yok. OSMAN BEY (Devamla): Paşa Hazretleri buyuruyorlar ki bu adam İngiliz taraftarıdır. Bu adam gelmiş, Tokat'ta fesatta bulunmuştur. Ben Erzurum Kongresinde şurada idim. Bu haberi telgrafla getirttim. Hamit Bey le görüşemedim acilen çıktım yılından 1922 yılına kadar faaliyetlerini sürdürmüş bir kurumdur. Görevleri, Devlet içinde ve İslam aleminde ortaya çıkan dini meselelere çözümler bulmak, yabancıların veya Müslümanların sorularına gerekli cevapları vermek ve halkı dini konularda aydınlatmaktı. Bunun dışında İslam aleyhindeki her türlü gelişme için kurumları yazılı olarak uyarılıyordu. Basında İslamiyet aleyhinde yazı yazan yazarlara gerekli cevaplar veriliyor, hatta cezalandırılmaları için İçişleri Nezaretine müracaat ediliyordu. 54

55 NAZIM BEY (Tokat): Amasya'ya geldim. Amasya'da Refet Bey le görüşmeyi arzu ettim. Çünkü Halit Bey benim Samsun'da kongreye gitmemi uygun bulmuştu ve ısrar etmişti. Mustafa Kemal Paşa oradan geçtikten sonra bir Bolşevizm cereyanı olduğu ahali arasında söyleniyordu. Hatta bana dediler ki bir yerde birinin çiftliği satılmış, ahali parasını vermemiş. Bolşeviklik ilan edilecekmiş dendi. Bu meseleye orada bulunan mebus arkadaşlar da şahittir. Ben buna inanmadım. Bu, ahali arasında söylenmiş bir şeydir. Refet Bey in geldiği gece on kişiden ibaret olan bir çete bir birini bastılar, orada onların kafalarını kırdılar ve biz Bolşeviğiz kafanızı kıracağız, dediler. Refet Bey in gelişinde, böyle bir halin meydana gelmesi dikkatini çekmiş ve demiş ki Bolşeviklik ilan olunuyor. Bunu bana söylediler. Fakat buna inanmadım. Bana dediler ki gelen adamları görmek için Beyazıt Camine gittik, oturduk. Başı yarılmış adamları getirdiler. Bu adamlar bize böylece ifade ettiler. Evet, geldiler, bizi dövdüler, başımızı kırdılar, dediler. Ben bunun üzerine Refet Bey i görmeye gittim. İstanbul vaziyeti hakkında Refet Bey e malumat verdim. İstanbul'da hal şöyledir, böyledir, İngiliz cemiyetinin kahvelere, sokaklara asılmış bir beyannamesi var, dedim. Kendisine sordum, -İngiliz Sevenler Cemiyetinden malumatınız var mı? -Hayır, yok işitiyoruz. Üyeleri kimlerdir? -Sait Molla vesaire, şundan bundan ibarettir. Ben bir kaç defa oraya gittim, bulundum, olanlar bundan ibarettir. Doğu vilayetleri meselesi bundan ibarettir, Bolşevizm bundan ibarettir. Siz beyannameyi gördünüz mü, ben de bir tane var size göstereyim....dedim. Kahvehanelerde şurada burada bulunan nizamnamelerden birini kendi elimle ona verdim. NEŞET BEY (Üsküdar): Sait Molla ile evvelce bir ahbaplığınız var mı? NAZIM BEY (Devamla): Paşa Hazretleri bu meselenin şahididir. Refet Paşa burada olsaydı ona da sorabilirdiniz. Biz oraya sadece tetkikat için gittik. Cami Bey de oraya gelmiştir. Tokat'ta İngiliz propagandası yaptı dediniz. Tokat mebusları şahittir. İngilizler bu milleti mahvedecektir. Ey ahali gözünüzü açınız dedim. Beyanname yazdım. Bayburt'a, Erzurum'a gönderdim. Bu fikirde bulunur bir adam olsaydım bu beyannameyi yazmazdım. İkiyüzlülüğü katiyen kabul etmem. Himayeciliği sordular. Dedim ki İngiliz himayeciliği bu memleketi iktisadi esaret altına almaktır. Amerikan himayeciliği de öyle. Bunun ikisi de uygun değildir, dedim. Söylediğim söz budur. İngiliz Sevenler Cemiyetinde bir Sait Molla vardır ki bütün alemin nefretini kazanmış bir adamdır. Benim katiyen onunla münasebetim yoktur. Fahrettin Hayri de orada idi. Tetkikat için mi gelmiş, bilmiyorum. Hüsrev Bey Havza'dan Fahrettin Hayri'ye bir mektup yazmış. Fahrettin bana orada okudu. Dedi ki, -Bakınız Anadolu da ne diyorlar? Biz burada vatan mücadelesi ile meşgul iken, İstanbul'da bazı adamlar İngiliz Sevenler Cemiyeti kuruyorlar. Bunlar alçaktırlar. 55

56 ...bilmem nedirler. Bir gün Fahrettin Hayri yolda bana dedi ki yarın Cami Bey gelecektir. Rica ederim sen de bulun. Cami Bey geldi ve dedi ki, -Arkadaşlar ben Milli Ahrar Fırkasındanım. 1 İngiliz cereyanı da lazımdır. Biz buna da inanıyoruz, fakat buna muvaffak olabilmek için çalışmak lazım geliyor. Orada Fahrettin Hayri Bey ve ben bulunuyorum. Bunun için de para lazım, elli bin lira lazım. Sait Molla'ya müracaat edilmelidir....dedi. Şimdi bu Cami Bey oradaki Cami Bey dir. Demek ki o da tetkikat için gelmiş. Bu Cami Bey, İçişleri Vekili iken bana tezkere yazarak, İçişleri Müsteşarı yapıyor. Ben eğer bu fikirde bir adam idi isem buraya mebus olarak geldiğimde niçin Paşa Meclise kabul etti? HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Beyannameyi yalnız Refet Bey e mi verdiniz, başkalarına da verdiniz mi? NAZIM BEY (Devamla): Ben doğrusu Refet Beye kardeşçe bu meseleyi anlattım ve bu beyannameyi gösterdim. Şark siyasetini takip ediyoruz. Mustafa Kemal Paşaya gönderiyoruz dedim. HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Refet Bey aklı başında bir adam. NAZIM BEY (Devamla): Şimdi eğer ben bu fikirde bir adam olsaydım, Tokat ta da, Amasya'da da, Zile'de de beyannameler yazdım, yapıştırdım. MUSTAFA BEY (Tokat): Tokat'ta ben böyle şeyler görmedim. NAZIM BEY (Devamla): Gizli teşkilatta yalnız ben değildim. Buraya geldim. Paşa Hazretleri bana dediler ki fikirleriniz doğrudur, bunu tatbik edeceğiz. Yirmi gün sonra Vakkas Bey bana dedi ki Paşaya Bolşeviklik hakkında izahat verdim. Adnan Bey le, Hakkı Behiç Bey le görüşmemi bana tavsiye etti. Rica ederiz siz de Bolşevik... Yani Paşa Hazretlerinin bu teşkilattan haberleri vardır. BİR MEBUS BEY: Böyle bir malumatları olduğunu söylediler mi? NAZIM BEY (Devamla): Söz yok. İbrahim Süreyya Bey bana dedi ki oraya girdiğimiz zaman Adnan ve Hakkı Behiç beyleri ve Paşanın bütün sırdaşı olan adamları görünce, Paşanın malumatı sonradan olduğunu zannederim. EMİN BEY (Eskişehir): Rusların yanına İslam kadınlarının gitmesi İslamiyet te var mıdır? 1 Mondros Ateşkesinden sonra kurulmuş olan bir siyasi partidir. Merkeziyetçi İttihat ve Terakki'cilere karşı, merkez sağ siyasetinden yanaydı. Milli Kurtuluş hareketini destekledi. Son Osmanlı Mebusan Meclisine mebus sokmayı başardı, ancak seçimlerin meşruluğunu kabul etmeyerek Meclisin dağılmasını istedi. Bazı üyeleri ilk TBMM ne katıldı. Parti, Anadolu'da kurtuluş hareketinin gelişmesi sonucu kendini feshetti. 56

57 NAZIM BEY (Tokat): Dur azizim, onu söyleyeceğim. Biz o hususta pusuya düşürülmüşüz. Herifin karısıyla, baldızı örtülü bir halde çıkmış, Yeşil Ordu kurulması sırasında. (gürültüler) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Beyefendi, esasa dair bir şey varsa onu müsaade buyurunuz. (gürültüler) VEHBİ EFENDİ (Konya): Reis Bey rica ederim bir şey söyleyeceğim. Kafalarımız şişti. Toplantı yeter sayısı yok, yarına kalsın. RASİM BEY (Sivas): Efendim vaktimiz geçiyor. Hep mevzu harici şeylerdir. Bunlar kimseyi tatmin etmez. BİR MEBUS BEY: Şube kendisini bazı maddelerle suçluyor. Gizli Komünist Fırkası kurdu mu, bu Fırkaya muhalif olanların bazılarının ve Paşa nın idamına karar verildi mi, programında var mıdır? (gürültüler) REFİK ŞEVKET BEY (Saruhan): Bir şey söylemeye müsaade buyurunuz. Şimdi efendim, arkadaşımız Nazım Bey kürsüye çıkarak... (gürültüler) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Emin Bey oturunuz. HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Ben şu kanaati taşıyorum, ya bu ithamları temizleyecek, ya da buradan çıkacak, mahkemeye gidecek. Bugün serbest olarak bir kaç saat zihnimizi yorarak dinleyelim ve kararımızı verelim. REFİK ŞEVKET BEY (Saruhan): Efendim müzakerede intizam yok. Bir şey soracağım, Amasya'da gizli komünistlik cereyanı bir buçuk seneliktir. Yeşil Ordu teşkilatı var. NAZIM BEY (Devamla): Ben de diğerleri ile birlikte iştirak ederim. İbrahim Süreyya Bey e sordum. Dedim ki azizim Paşa nın bundan malumatı var mıdır? Malumatı var dedi. Hatta ben de bu mesele ile ilgilendiğine bir kanaat hasıl olmuş idi. Süreyya Bey dedi ki Paşa sizin esasen bu işle ilgilendiğinizi söyledi. Ben onların içine girmem. Çünkü burada bir ihtilal hükümeti var, bir de Vatan müdafaası meselesi var. Ben bilhassa yalnız başıma kalmıştım. Sonradan bazı şeyler oldu. Bunun en büyük şahidi, Yahya Galip Beyefendidir. Vakkas Ferit gider, Yeşil Ordu adına bir mühür yaptırır. Polisler Vakkas'ı tutarlar, Vilayete götürürler, Yahya Galip Bey tutar onu hapseder. Biz Vakkas Ferit'in hapse girdiğini haber aldık. Fırka Merkezi toplandı. Yirmi dört saat sonra Vakkas Ferit hapisten çıktı. Şimdi Yahya Galip Beyefendi polis tahkikatıyla nasıl tutar hapseder? YAHYA GALİP BEY (Kırşehir): Müsaade buyurunuz da açıklayayım. (sonra sesleri) NAZIM BEY (Devamla): Sonra Vakkas Ferit, Şerif Manatof la birlikte konferans verdiler. Yine o konferans üzerine Polis Dairesi Yahya Galip Bey e ihbar etmiş. Davet etmişler, memleketi terk ediniz demişler. Daha sonra Vakkas Ferit çıktı ve Yahya Galip Beyefendinin azliyle neticelendi. Şimdi herhanginiz benim yerimde 57

58 olsanız Yeşil Ordunun siyaseten meydana gelmiş bir hükümet partisi olduğundan ve bu sıralarda Ethem Bey i Yeşil Ordu ya katarlar. Paşa bundan gücenir. Çünkü malumat vermemişler. (gürültüler) Ben bildiğimi söylüyorum, yalan değildir. Şimdi azizim, Yeşil Ordu, hepsi mebus olmak üzere on dört kişiden ibarettir, bir umumi merkeze sahiptir ve ben de oraya dahilim. MUSTAFA BEY (Giresun): İsimleri kimdir, söyler misiniz? NAZIM BEY (Devamla): Efendim söyleyeyim. Hakkı Behiç Bey, Muhittin Baha Bey, ben, Sırrı Bey, Yunus Nadi Bey, Eyüp Sabri Bey, İbrahim Süreyya Bey, Reşit Bey, Şeyh Servet Efendi, Hacı Şükrü Bey, İzmit Mebusu Hamdi Bey bir aralık devam etti. Şimdi bu meselede Hükümetin malumatı olmadığına hanginiz kanaat getirirsiniz? Vicdanınıza müracaat ederim. Bu on dört kişi bir araya gelir, bir siyasi mesele takip ederler ve beni de çağırırlarsa, siz benim yerimde olsanız ne dersiniz? Şimdi bunlar talimatı yaptılar, beraber yaptık. Paşa nın bundan malumatı olmadığından vallahi malumatım yoktur. Paşanın malumatı var mı, yok mu bilmem, bunu katiyen bilmiyorum. Paşanın malumatı olmadığı nasıl mümkündür ki ikisi de Hükümette bu işin içindedir. Sonra Paşa nın faaliyetlerinizi bırakın demesi, Paşa nın bundan haberi olduğuna delildir. Şimdi bana isnat olunan şey nedir? Esasen Yeşil Ordu gizli tüzüğünü okursanız bilmem kaçıncı maddesinde diyor ki Türkiye'de bir Gizli Yeşil Ordu Teşkilatı vardır. Gizlilik programın içinde vardır. Bu gizli parti neden oldu? Biz İngilizlere karşı gizli yaptık. Çünkü o vakit Yunanlılar henüz bize taarruz etmemişlerdi. İngilizler bu işte bir Bolşeviklik olduğunu anlayacaklar, bize hücum edeceklerdi. Gizlilik bundan dolayıdır, İngilizlere karşı. Şimdi ben İngiliz taraftarı olduğuma göre, Paşa ile en çok temasta bulunan adamlar, bu on dört kişi beni aralarına aldılar, yine Paşa nın malumatıyla beni umumi katip üyesi yaptılar. Yunus Nadi Bey geldiler, Rusya'ya bir adam göndermek istiyoruz dediler. Demek ki Paşa biliyordu. Hakikaten öyle üç kişi gidileceğini Paşa ya söylediler. Paşa hayır, ben adam gönderdim, başka kimsenin gitmesine lüzum yoktur, demiş. Bunlardan inkılap Hükümetinin Reisi olan Paşa nın haberi olmasın, bu nasıl oluyor? Bunun imkanı var mıdır? Kendi adamlarından on dört kişinin bulunduğu bir yeri bilmesin. Şimdi bunlar gösteriyor ki burada Yeşil Ordu teşkilatı olsun da ihtilal Hükümeti Reisi olan Paşa nın malumatı olmasın? EMİN BEY (Eskişehir): Şu işin gizli safhasına geçseniz, Nazım Beyefendi. NAZIM BEY (Devamla): Demek ki o kadar gizliyiz ki Paşa nın bile haberi yok. AVNİ BEY (Saruhan): Gizli komünist mührünü ne vakit yaptırdınız? NAZIM BEY (Devamla): Efendim bugün İçişleri Vekaletinin seksen bin lirası bir tahkikat uğruna gidiyor. Bunu siz kabul ediyor musunuz? Paşa nın haberi yok. Burada bir Yeşil Ordu Merkez Heyeti vardı. Bu şimdi bahis mevzu olan Salih Hacığlu burada bir gizli cemiyeti kurmuşlardı. Gizli Komünist Partisiyle katiyen alakam yoktur. Faaliyetlerinizi durdurun dendiği anda burada bir Yeşil Ordu Merkez Heyeti vardı. Sonra Konya Mebusu Refik Bey arkadaşımız buradadır. Hüsrev 58

59 Bey in mesul memur olmasını münasip görmüştür. Sonra Paşa çağırıp da Süreyya Bey e faaliyetlerinizi durdurun, dedi. Refik Bey, -Azizim ben Salih Hacıoğlu'nu biraz şüpheli görüyorum. Mademki siz buraya dahilsiniz, sizi mesul tanıyoruz, korkarım ki Hüsrev Sami işlerinin çokluğu sebebiyle bu işle uğraşamayacak....dedi. Sonra Refik Bey i koridorda buldum. -Siyaseten böyle icap etti, faaliyetleri durdurduk. Rica ederim siz de Ankara Merkez Heyetinin faaliyetlerini durdurduk diye söyleyin. EMİN BEY (Eskişehir): Tarihi hatırınızda mı? NAZIM BEY (Devamla): Paşa nın cepheden dönüşünde, bunun üzerine biz haber aldık ki bazıları faaliyete devam etmiş. Eskişehir'de bir Komünist Partisi çıkmış, dediler. Biz bunu yanlış bulduk. Esasen Yeşil Ordu yu kurmaktan maksat... Haber verelim, tekrar faaliyete geçelim. Paşa döndü. Arkadaşlar toplandık, Yunus Nadi Bey le beraber Paşa ya gittik. Söz Yunus Nadi Bey in idi. Çünkü evvelinden beri Paşa ile temasta bulunan kendisi idi. -Faaliyetimi durdurmanızı istediniz, biz de sizin emrinizi tuttuk. -Şimdi ortalıkta bazı cereyanlar var, bir takım münasebetsiz adamlar çıkıyor, parti kuruyorlar....dedi. Biz bu teşkilatı böyle adamlara yaptırırsak bu memleket fena olur. Biz sizin elinizin altındayız. Bu sözü kah muvafık buldu, kah muvafık bulmadı. Nihayet muvafakat eyledi ve o vakit... MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara): Neye muvafakat edildi? Müsaade eder misiniz? NAZIM BEY (Devamla): Mebuslardan bir Halk Zümresi kurulmasına muvafakat eylediler. Halk tabirini Paşa, Zümre tabirini Yunus Nadi Bey koydu. Ben o zamana kadar, bütün mebus arkadaşlar bilirler ki bir Halk Zümresi nin aleyhinde idim. Fakat bu karar verildikten sonra arkadaşlar dediler ki bir program yapalım. Programını Yunus Nadi Bey yaptı. Paşa ya götürüp gösterdi mi, bilemiyorum. Bana getirip gösterdi. Bizim arkadaşımız bunlardır ve buna sen de himmet et dedi ve biz de pekala dedik. Bu işe çalıştık. İkinci hafta Paşa ile bir daha temasta bulundu. O vakit Üçüncü Enternasyonalin bir beyannamesi gelmişti. Paşa, bu cereyanın kontrol edilmesi lazım gelecektir, bunu Hükümetçe yapalım dedi. Biz de o vakit Paşaya dedik ki Hükümet memurlarını yolunuzda olan adamlardan tayin edelim. Halbuki Kadri Bey i Van'a tayin ettiniz, bu adam Bolşeviklik aleyhinde propaganda yapıyor, bunu nasıl yapalım? Paşa dedi ki Kadri benim yolumdan çıkmaz, ona da anlatırsak o da yola gelir. (gürültüler) Biz yemin ettik ve faaliyete geçtik. Paşa nın müsaadesiyle sonra Kadri Bey geldi. O da yemin etti. ATIF BEY (Beyazıt): Faaliyet Halk Zümresi adına mı, yoksa Yeşil Ordu adına mı? 59

60 NAZIM BEY (Devamla): Hayır, şimdi azizim bu iki adam yemin eder de Paşa nın haberi olmaz mı? OSMAN BEY (Lazistan): Ben de Hüseyin Avni Bey in fikrine iştirak edeceğim. Elbette içimizden bir heyetin kurulmasıyla bu meselenin halline çalışacağız. (gürültüler) MÜFİT EFENDİ (Kırşehir): Ben yalnız Nazım Bey'in müdafaasına ait bir şey söyleyeceğim. Güya Paşa nın malumatı var, şunun malumatı, filanın malumatı var, demek isteniyor. Elde bir Cemiyetler Kanunu var. Cemiyetler Kanununa göre hareket edilmedikçe, üç tane paşa bir arada olsa, bir resmi müsaade verilmedikçe olmaz. Şimdi böyle bir cemiyet var mı, yok mu? HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): O halde yalnız değildir. Müdafaa ediyorsa bunu söylesin. (gürültüler) FAİK BEY (Cebelibereket): Şuradan buradan sorular, konuşmalar geliyor. Bu hal Mecliste meselenin anlaşılmasına mani olur. İstedikleri kadar söylesinler. Yalnız mevzu haricinde olmasın. NAZIM BEY (Devamla): Azizim, şimdi bir Yeşil Ordunun tüzüğü vardı. Bir rivayete göre yirmi beş kişi gazete ile ilan edildi. Yeşil Ordu Cemiyetler Kanununa uygun olarak teşekkül etmiş midir, deniyor. Bu yalnız benim hatam değil, bu on dört kişinin hatasıdır, eğer idam edilmek lazım geliyorsa hepimiz birden idam edilelim. Muhittin Baha Bey dedi ki biz yirmi beş kişiyiz. Hakkı Behiç Bey de yazdığı şeyde diyor ki Nazım Bey in bildiğinden başka daha adamlar vardı. Benim bildiğim on dört kişidir. Şimdi Muhittin Baha Bey burada ise gelsin, o da söylesin. Bunlar bizden ayrılmışlardır ve bir Komünist Partisi kurmuşlardır. Mühürü alın getirin dedik. Sonra Salih Ayetullah geldiler. Bunların beyanname yazdıkları bir gece orada bulundum. Bunlar memlekete nifak sokuyorlar, dedim. Hacı Şükrü Bey buradadır. Gece gitti, Paşa ya haber verdi. Konya Mebusu Refik Bey de buradadır. Bunlara dedim ki azizim siz bu şeye dahildiniz, bizim malumatımız dışında bunlar nasıl yapılıyor? Benim anladığım, Hükümet lazım gelen tahkikatı yaptı. Yeşil Ordunun Hükümet aleyhinde bulunduklarını Vakkas, Ferit Bey e söyledi. Ben Hacı Şükrü Bey e tezkere yazdım, dedim ki azizim benim bildiğim vardır. Paşanın aleyhinde bunlar söz söylüyorlarmış. Hacı Şükrü Bey buradadır. Dedi ki biz sizden ayrılmıştık, yine size girmek istiyoruz. Vakkas Ferit çıkmış gitmişti. Kendisini Kırşehir'de yakaladılar, hapsettiler, mahkemeye verdiler. Mahkemeleri yapılmış, bunlar beraat etmişler. Bu adamlar Halk İştirakiyun Fırkasının teşekkülünden yirmi gün sonra bana müracaat ettiler. Maksadım bu gizli şeyleri meydana çıkarmaktı. Allah hakkı için ben bunların aleyhinde idim. Efendim Bolşevik harekâtının başladığı ve bize doğru geldiğini işittiğimiz zamanlarda hepimizin gözü ve aklı Doğu da idi. Hatta bazıları Ruslardan orduların gelmesine bekliyorlardı. Sonra dikkate alıyor musunuz, Rus tehlikesi mühimdi. Bolşevik selinin memleketi yıkmaması için Yeşil Ordu kuruldu. Yeşil Ordu teşkilatı, arkadaşlardan bir kısmının dediği gibi, Rus seli önü- 60

61 ne bir siper yapmak istedi. Bunlar geldikleri zaman bu selin önüne onlar geçsin diye. Yeşil Ordu teşkilatı, gizli bir teşkilat değildir. Efendiler sizin koridorlarınızda herkesin elinde bir Yeşil Ordu tüzüğü vardı. Yeşil Ordu teşkilatı gazete ile ilan edilmiştir. Bir kişi bilmem nasıl umumi merkez olur, anlamam. Samsun'da açıktan açığa, her yerde söyleniyordu, maksadı bundan ibaretti. Yeşil Ordu merkez heyetinin yirmi beş kişi olmasına karar vermiştik. Eskişehir'de teşkilat varmış, kimlerden kurulmuş, kimse bilmiyor. Söyleyeceğim bundan ibarettir. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Müzakerenin yeterliliğine dair önergeler var. BASRİ BEY (Karesi): Benim bir önceki mesele hakkında önergem var. Binaenaleyh şubenin raporundaki muayyendir, niçin onlardan bahsedilmiyor? İfadelerin aynen okunmasını teklif ediyorum. NECATİ BEY (Lazistan): Efendim, Sivas'ta Sultani muallimlerinden Ruşen Efendi adında biri Ordu Kumandanı tarafından mahkememize verilmiştir. Bu kişi gizli Komünist teşkilatıyla birleşmiş ve bu tarzda çalışınız diye kendisine talimat verilmiş. Kendisinde Şeyh Servet Efendi'nin de teşkilat yapmak üzere mektubu var, yanında Salih bilmem ne yoldaş imzası var. Ordu tarafından elde edilmiş, aynen mektubu mevcuttur. Subaylar arasında Yeşil Orduya asker kaydettiğini... Aynı zamanda bu kişi Mustafa Suphi'ye bir mektup göndermiştir. Bu adam aldığı emir üzerine kim olduğu bilinmeden kendisine verilen emir üzerine teşkilat yapabilir mi? (gürültüler) Mahkememizden geçen şeyleri arz ediyorum. Bu hapsedilmiş idi. NAZIM BEY (Tokat): Arz ettiğim gibi, tekrar faaliyete geçtiğimiz zaman Van Valisi Kadri Bey le Beyazıt Mutasarrıfı Tahir Bey i aramıza kattık. Şeyh Servet Efendi nin de teşkilat yapmak üzere kendisine yazdığı mektup da vardır. Memleketin menfaati, faaliyete son verdirmeyi icap ettirir dendiği zaman, biz son verdik. Memlekette bir ihtilaf çıkarmak istemiyoruz. Memlekete hizmet etmek isterken, istemeyerek de olsa fenalık yapmak aklımızdan geçmez, dedik. Bize darıldılar, çekildiler. (kim sesleri) Eğer bizim bir kabahatimiz varsa bize izin vermemeli idi. Mademki izin vermişler, kabul etmişler demektir. Biz faaliyeti bıraktık. İki milyon lira nereden aldım? Bana müracaat ettikleri vakit onların teşkilatı vardı. Rıfat Efendi ve Avni Bey in sorduğu mesele Haziranda idi. Şimdi bana ne soruyorlar? Ben bunu sokaktan işittim. Eskişehir'de bir beyanname yazmışlar, bir de mühür basmışlar. Hüsrev Sami Bey gitti, Paşa Hazretleri oraya adamlar gönderdi. Şerif Manatof Hükümetten dört yüz elli lira almış, bir Komünist Partisi kurmuş. ŞEVKET BEY (Sinop): Efendim, Nazım Bey buyurdular ki Şube yalnız Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin ifadesini aldı ve tahkikatını ona göre yaptılar. Malumunuzdur ki istiklal mahkemesinden Meclise bir müzekkere gelmişti. Bu müzekkerede Mustafa Nuri ve Zinetullah gibi kişilerin yakalandıklarını... Nihayet bir şey oldu mu, bilmiyorum. Şubenin tahkikatı hakkında izahat vereceğim. Biz bu meseleyi Mecliste inceledik. Nazım Bey e isnat olunan suçlardan birincisi, ahali arasına nifak ve fesat sokmak, tahriktir. Bir takım şahıslar yakalandı ve bunlar suçlarını 61

62 kabul ettiler. Nazım Bey in de suçu bulunduğundan, bu itibarla diyorum ki Nazım Bey i istiklal mahkemesine gönderelim. Nazım Bey hakkındaki tahkikat Üçüncü Şubeye havale edildi. Mesele şubeye geldikten sonra biri Nazım Bey hakkında şubece icra kılınan tahkikat, diğeri de istiklal mahkemesince yapılan tahkikat. Bu iki tahkikat da aynı mesele hakkındadır. Böyle olmasına sebep, Nazım Bey in mebus olmasıdır. Malumunuz önce dokunulmazlığının kaldırılması lazımdır. Ondan sonra mahkemeye sevk edilebilir. Bunu Şubede düşündük, acaba biz istiklal mahkemesi tahkikatıyla ve elde ettiğimiz vesikalarla ne şekilde hareket edeceğiz? Nihayet Basri Bey, Memduh Bey, Asım Bey arkadaşlarımızın ifadelerine müracaat ettik. Bu ifadeler tamamıyla burada okunmuştur. Şüphe ederlerse bakabilirler, aynıdır. Sonra efendim, biz Nazım Bey in ifadesine müracaat etmek istedik. Sonra Nazım Bey den sorduğumuz soruları eline vererek kendisini bu suretle serbest bıraktık. Bütün cevaplarını istedikleri gibi vermişlerdir. Teşekkür ederiz ki Nazım Beyefendi ifadeleri tamamıyla okunmuştur. Burada tekrara lüzum kalmadı. Gizli Cemiyet meselesini itiraf ettikten sonra, bunu Hükümete vermekten ibarettir. Yani Hükümetin bundan haberi vardır. Bu resmen teşekkül etmiştir. Diğer suçlamaları tamamen kendisi inkar etmektedir. Ben öyle zannediyorum ki, Paşa Hazretlerini doğrudan doğruya Nazım Bey in müdafaa şahidi olarak dinlemişizdir. BASRİ BEY (Karesi): Bizi ne olarak dinlediniz? (gürültüler) BİR MEBUS BEY: Yanlış anlaşılmasın. Malumunuz bir dava şahidi vardır. Paşanın dava şahidi olmadığına göre bizim de mevkiimiz başkalaşır. ŞEVKET BEY (Devamla): Şahit gösteriyorlar, şahit sıfatıyla alınmıştır. Çünkü tutanakta öyledir. Şimdi Nazım Bey hakkında bir suçlama bulunduğu için arz ediyorum. Memduh Bey, Basri Bey, Asım Bey in ifadeleri şahit sıfatıyladır. Şüpheli sıfatıyla ifade almaya salahiyetimiz yoktur. Şimdi efendim, Nazım Bey hakkında deliller elde ettik. Bu tabii istiklal mahkemesince elde edilmiş idi. Bunlardan ikisi mektuplardır. Bu mektuplardan birisi Zinetullah ile Şerif Manatof un Ethem e karşı Gizli Komünist Fırkası mührüyle yazdığı bir mektuptur. İkincisi de, Ethem'in kardeşi Tevfik'e yazılan bir mektuptur. Taahhüt edilen paranın sekiz bin lira olmayıp, iki milyon lira olduğuna dairdir. Diğeri de Paşa nın kendilerini aldattığına dair bir mektuptur ki bu da Zinetullah ve Şerif Manatof imzalı mektuptur. Bir de efendim, Nazım Bey in bize verdiği Yeşil Ordu, Gizli Komünist Fırkası ve Halk İştirakiyun Fırkası tüzükleri vardır. Esas itibariyle Halk Zümresi, Mecliste teşekkül etmiş ve siyasi olmadığı için, yalnız Meclise mahsus olarak kalmıştır. Fakat ondan sonra teşkilatını taşraya yaymak için bir takım beyannameler yayınlanmıştır. En sonra istiklal mahkemesine kadar aksetmiştir. Meseleyi bu suretle düşünürsek daha iyi olur. Sonra Efendim, bu Yeşil Ordu Fırkası yasaklandığı tarihe kadar, yalnız Mecliste faaliyet gösterdiği için biz bu kısmı bir suç saymadık. Bu, Şubenin bir kanaatidir, efendim. Sonra ikinci kısım geliyor ki o zaman bu Yeşil Ordu dan ayrılmış Komünist adını taşıyan bir Fırka var, fakat vaktiyle ayrılmıştır. Ayrıldıktan sonra yalnız başına ve Nazım Beyefendinin buyurdukları gibi, bir kaç arkadaştan ibaret olarak 62

63 faaliyet göstermiştir. Daha sonra Gizli Komünist Fırkasını kuranlar bu Fırka'dan ayrıldıklarından dolayı canları sıkılmış, tekrar Nazım Beye gelmiş, biz seninle birleşeceğiz, kabul ediniz demişlerdir. Ondan sonra efendim, Yeşil Ordu bu ayrılanlarla birleşiyor ve Halk İştirakiyun Fırkası adını alıyor. Halk İştirakiyun beyannamesi burada okunduğu gibi, bizim parolamız emektir diyor. İkincisi, adres Tokat Mebusu Nazım'dır. Sonra Yeşil Ordu Tüzüğünde ehemmiyetle dikkate alınacak bir madde var. Bu gizli değil de nedir? Bir de bu Halk İştirakiyun kelimesini iki kısma ayırıyoruz. Birisi, Halk İştirakiyun Fırkası ki yani gizli olanıdır. Fakat bu beyanname tarihsizdir ve Nazım Bey tarafından yazılmıştır, el yazısı iledir. Mühürün üzerinde Gizli Komünist Fırkası, imzasında da temsilcisi kelimesi var. Mühürler Salih Hacıoğlu na aittir. Nazım Bey in umumi katip unvanı altında imzası var. Bir de umum merkezi mühürü var. Asıl mesele bu değildir. Bir beyanname var ki bu da Gizli Komünist Fırkasının beyannamesidir. Hürriyet ve İtilaf Fırkasına aittir ve İngiliz taraftarıdır. Bu beyannamede, Ankara'da Mustafa Kemal Paşa tarafından kurulan bir Hükümet var, fakat bu Hükümet burjuvaziye mensuptur, kendileri İttihat ve Terakkinin siyasetini takip ederler, diye yazmaktadır. Bunlar açıkça yazılıdır. Bu beyanname, Yeşil Ordu Partisiyle Gizli Komünist Partisi birleşiyor. Nazım Bey de Gizli Komünist Partisinin beyannamesinden haberdardır. Haberdar olduğu halde Yeşil Ordu ile birleşmiştir, birleştirmiştir ve bunu Nazım Bey'e sorduğumuz zaman, Hükümet bu beyannameyi tutmuştur, dedi. Zannederim bu, mantıki bir müdafaa ve mantıki bir iddia değildir. Asıl kabahati buradadır. Böyle yıkıcı ve gizli bir cemiyet ile kendi fırkasını birleştirmesidir. Efendim sonra buna Halk İştirakiyun adını vermiştir. Zinetullah'ın evinde kadınlarla birleşerek o kadınların iştirak ettiği müzakere neticesinde meydana gelen bir tartışma üzerine cemiyet dağılmıştır. Orada ekseriyet diğer tarafa geçmiştir, ifadeleri de böyledir. İstiklal mahkemesindeki şüpheliler Nazım Bey e suç yüklüyor. Binaenaleyh Nazım Bey suçlu mevkiindedir. Orada muhakeme olması herhalde lazımdır. Bunun için istiklal mahkemesine gitmelidir. Orası bizim arkadaşlarımızdan kuruludur. Gizli Komünist Fırkası mensupları tevkif edilmiştir. Nazım Bey birçok ifadelerde bulundular. Paşa Hazretleri de Şube'de bunu kati olarak söylemişler. Farz edelim ki Paşa Hazretleri böyle bir emir versinler, acaba böyle bir emir kanuni midir, değil midir? Bir kere Cemiyetler Kanununa aykırıdır. Nazım Bey e isnat olunan suçlar, ahali arasında nifak sokmak, Milli Hükümetin siyasetini değiştirme, yabancılardan para alma ve asi Ethem'le birlikte isyan etme suçlarıdır. Bunlara bizce delil ile kanaat hasıl olmuştur. Esasen mesele kanaat meselesidir. Bu kanaate göre istiklal mahkemesinde şüpheli bulunandan biz de Nazım Bey in şüpheli olduğuna kanaat getirdik. Şimdi efendim, bu tahkikat esnasında biz bir meseleye daha vakıf olduk. Demin bir parça arz etmiştim. Bu da gizli komisyon meselesidir. Bunun için Mecliste bir gizli komisyon kurulmuş, sonra bize de yani Şube'ye de malumat verilmiştir. O halde efendim, Meclisin çoğunluğu bundan haberdar olmuşlardır. Yani arz etmek istiyorum ki kanaatimiz bir tahkikat neticesidir. Fakat biz bunu tahkik etmek istemedik. Çünkü bu kişilerin vatana hıyanet suçu işledikleri sabit olduğu takdirde, ben öyle zannediyorum ki bunun cezası idamdır. İkincisi, bu Rus Elçiliği ile alakası tespit 63

64 edilmiştir. Bundan dolayı da tahkikatı genişletmedik. Fakat elimizde deliller mevcuttur. Bunlar da bir takım raporlarla, ifadelerdir. Nazım Bey, Mehmet Şükrü Bey ve Şeyh Servet Efendi ye isnat olunan bu hafiyelik suçlaması, kendilerinin Rus Elçiliğinden maaş alarak Meclisteki müzakereden Ruslara haberdar etmeleri ve bu şekilde Bolşevikliğin memleketimizde kurulması için yapılan bir harekettir. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Müzakereyi kafi görüyor musunuz? (kafi sesleri) Müzakere kafi görüldü. Önergeler var. Müsaadenizle Şube'nin raporuna göre bu önergelerden esasa dair olanları ayırdıktan sonra oylarınıza arz edeyim. TBMM Başkanlığına Üçüncü Şube raporunda şüpheli oldukları ifade edilen Tokat Mebusu Nazım Bey, Afyonkarahisar Mebusu Mehmet Şükrü Bey ve Bursa Mebusu Şeyh Servet Efendi nin Kanunu Esasinin 79. Maddesi gereğince tutuksuz olarak muhakeme edilmelerine karar verilmesini ve Meclise devamlarına mani olmamak suretiyle icrasını teklif ederim. 21 Mart 1921 Saruhan Mebusu Refik Şevket MÜFİT EFENDİ (Kırşehir): Efendim, Şube adına söyleyeceğim. Bugün burada saatlerimizi geçiriyoruz. Bu arkadaşlara ait şüpheyi kaldırmak için Şube uğraşmıştır. Merhamet buyurunuz. Hüseyin Avni Bey in Şube'miz hakkında verdikleri önergeden dolayı söz söylemek isterim. Şube hiç bir şekilde bir arkadaşa bir fikir besleyerek tahkikatına devam etmemiştir. Muhakeme bunları suçlu bulursa, milletin intikamı alınacaktır. Rica ederim, ortada milletin namusu, İslamiyetin namusu, paralar için satılıyor. Hakkında isnat edilen suçlardan dolayı Şube'mizin kanaatine göre diğer iki mebus ile beraber karar verecek iken, Meclisin bunlar hakkında bir karar veriniz demesinden dolayı... Aynı delil onlar hakkında da mevcut olduğunu Yüce Heyetinize göstermiştir. HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Efendim, ben Şube hakkında haksız yapmış demedim. Şube tarafsızlığını muhafaza etmiş ise ben de kimseyi muhafaza etmek istemem. Demek istiyorum ki efendiler bu işte parmağı olan arkadaşım da ortaya çıktı. Onlar hakkında tekrar tahkikat yapılmalıdır. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Efendim, Şube ile Refik Şevket Bey in önergesi arasında bir ihtilaf kalmadı. REFİK ŞEVKET BEY (Saruhan): Ben bu meselenin evveliyatını bilmiyordum, şimdi öğrendim. Uzun zamandan beri devam eden dedikoduların bütün toplanıp halledileceği bir zamanda Yüce Heyetin tarafsızlığına müracaat ediyorum. Tutuksuz olarak muhakeme edilmek meselesi, mahkemenin vazifesine müdahale olabilir. İstiklal mahkemeleri kendi içimizden ve Meclis adına vazife yaptığına göre, bizim 64

65 bu şekilde bir karar vermemiz lazımdır. O arkadaşın mebusluk sıfatı kaldırılmadıkça aramızda bulunmak hakkına sahiptir. TAHSİN BEY (Aydın): Bunda işte Yüce Meclis ihmalkarlık ediyor. Bu kişi Şube'de muhakeme edildi. Hakkında tahkikat icra olundu. Saatlerce haklarını müdafaa etti. Bu vaziyette bunlar hakkında karar vermek ne derecelerde doğru olduğunu Yüce Heyetin kanaatine bırakırım. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Saruhan Mebusu Refik Şevket Bey in önergesini ve Şubenin Raporunu Kanuni Esasi nin 79. maddesi gereğince oylarınıza sunuyorum. Yalnız müsaade buyurunuz, on beş imzalı ad okunarak oylama yapılmasına dair bir önerge verildiği için yoklama yapıyorum. Tokat Mebusu Nazım Bey, Afyonkarahisar Mebusu Mehmet Şükrü Bey ve Bursa Mebusu Şeyh Servet Efendi nin tutuksuz olarak ve Meclise devamlarına mani olmamak üzere muhakeme edilmeleri kabul edilmiştir. 1 (Bu karara göre Tokat Mebusu Nazım Bey, Afyonkarahisar Mebusu Mehmet Şükrü Bey ve Bursa Mebusu Şeyh Servet Efendi, Ankara İstiklal Mahkemesinde yargılanmışlardır. Üç hafta süren yargılamanın sonunda mahkeme kararını Meclise gönderilmiş ve 12 Mayıs 1921 tarihindeki oturumda karar okunmuştur.) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Ankara İstiklal Mahkemesinin kararına dair tezkere var, okutuyorum. TBMM Başkanlığına Büyük Millet Meclisinin 21 Mart 1921 tarihli gizli celsesinde, Hükümeti devirme suçu işledikleri iddiası ile mahkememiz tarafından muhakeme edilmelerine izin verilen Tokat Mebusu Nazım Bey, Bursa Mebusu Şeyh Servet Efendi ve Afyonkarahisar Mebusu Mehmet Şükrü Bey in mahkemeleri neticelenmiştir. Nazım Bey e suçu sabit bulunduğundan, Ceza Kanununun 46.Maddesi ve Vatana Hıyanet Kanununun 2. maddesi gereğince on beş sene ağır hapis cezası verilmesine ve diğerleri Bursa Mebusu Şeyh Servet Efendi ile Mehmet Şükrü Bey in beraatlarına oybirliği ile karar verilmiştir. Karar Yüce Meclise arz olunur, Efendim. 10 Mayıs 1921 Ankara İstiklal Mahkemesi Heyeti adına İhsan HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Karahisar Mebusu Mehmet Şükrü Bey ile Bursa Mebusu Şeyh Servet Efendi hakkında Yüce Heyetinizin kanuni tatbikat 1 TBMM Gizli Celse Zabıtları (21 Mart 1921), 1.Dönem, c.2, s.14-26, 65

66 yapılması yolundaki kararı, mahkemenin bu hükmünün kendilerine tebliğ edildiği dakikadan itibaren tabii geçersizdir ve bunlar mebusluğa ait haklarını tamamen geri almışlardır. Nazım Bey hakkındaki mahkemenin hapis hükmü sebebiyle, tabii maalesef ismini listemizden ihraç edeceğiz NİSAN 1921: GİZLİ OTURUMDA ERZURUM MİLLETVEKİLİ MUSTAFA DU- RAK BEY İN, KOMÜNİZM VE BOLŞEVİZM HAKKINDA BEYANATI (1.Dönem, 2.Yasama Yılı, 19.Birleşim, Gündem: 2/1) Altı ay önceki Sovyet Rusya ilişkilerinin belirsizliği ve Komünizm hakkındaki bilinmezlikler ortadan kalktı. Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin sadece emperyalizme karşı, karşılıklı menfaat ilişkisine dayalı olması kesinlik kazandı. Kızıl Ordunun Anadolu ya gelip Yunanlıları yeneceği hayali de Komünizm akımının Türkiye de yayılacağı endişesi de yavaş yavaş ortadan kalktı. Milletvekilleri, Komünizm ve sosyalizm hakkında, bazı yanılgılara düşseler de bilgi sahibi olmaya başladılar. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Doğu Anadolu dan dönmüş bulunan Erzurum Mebusu Durak Bey izahatta bulunacaktır. Buyurun efendim. MUSTAFA DURAK BEY (Erzurum): Efendiler Ekim başlarında idi, biz buradan ayrıldık ve seçim bölgemize gidiyorduk. O vakit Doğu Anadolu da mühim hadiseler meydana geliyordu. Tabii malumunuz o vakit Ordumuz harekete geçmiş ve Ermenistan üzerine taarruza başlamak üzere idi. Hatta Çorum'a gittiğimiz vakit, Ordumuzun Sarıkamış'ı zapt ettiği işitilmişti. Fakat aynı zamanda Rusya'da, Türkiye ile alakadar bazı meseleler cereyan ediyordu. Bunları biraz kısaca arz edeceğim. Hamdolsun Ermenistan üzerine yapılan taarruz ve hareket muvaffakiyetle neticelendi. Tabii Yüce Meclisiniz bundan da haberdarsınız. Onun için uzun boylu izahat vermek istemiyorum. Aynı zamanda Rusya'da, Türkiye hesabına çalışan bir takım adamların fikir rüzgarları, Osmanlı memleketini altüst ediyordu, yakıyordu, yıkıyordu. Ben biraz sitemde bulunacağım. Fakat rica ederim şahıslar bence mukaddestir. Yalnız ruhi ve sosyal vaziyetimiz hakkında bahsedeceğim. O zaman memlekette bir Bolşeviklik meselesi vardı. Fakat o Bolşevikliğin ne olduğunu, memlekette bilenlerimiz pek azdı desem doğrudur. Halk, Bolşevikliği kurtarıcı diyor ve hakikati ihtimal ki hiç kimse bilmiyordu. Ben de itiraf ederim ki geçen sene bu sıralarda burada bulunduğumuz zaman filan yerden gelen Kızıl Ordu denildikçe zannediyordum ki Rusya'dan bize imdat gönderiyorlar. Bilmiyorduk ki memleketimizi kundaklıyorlarmış da bundan haberimiz yokmuş. Erzurum a vardığımda burada da bir takım partiler teşekkül etmeye başladı. Komünistlik partisi, Halk zümreleri vesaire, 1 TBMM Zabıt Ceridesi (12 Mayıs 1921), 1.Dönem. c.10, s , 66

67 vesaire... Bunların hepsinin altında Bolşeviklik vardı. Bana da bu partilere girmemi teklif etmişlerdi, fakat girmemiştim. Ben milletin mukadderatını omzuma almışım. Milletin mukadderatını üzerine almış olan insanların çok dikkatli olmaları şarttır. Bunun için uzun boylu tahkikat ve tetkikat yapıyordum ve bunun için çok uğraşıyordum. Erzurum'da kongreden dönenlerden izahat ve malumat aldım. Malumunuz geçen sene Bakü'de bir kongre teşekkül etmişti. Kars'a gittim. Oradan birçok kişi ile görüştüm, Gümrü'ye gittim ve bilhassa Bolşevikleri kendi gözümle gördüm ve lazım gelen malumatı topladım. Elimde vesikalar mevcuttur. Bulduğum netice efendiler, Bolşeviklik ne demektir? Yüce Heyetinizi bu hususta biraz aydınlatacağım. Belki kanaatimde aldanmış olabilirim. Bolşeviklik, Komünistlik, İştirakiyun, bunların ayrısı gayrisi yoktur. Bolşeviklik Rusya'da çoğunluk manasınadır. Bolşeviklik için, komünistlik için Türkiye hesabına çalışan sefil şahıs, Mustafa Suphi ve adamlarıdır. Onların gizli notlarını takdim edeceğim, okuyacaksınız. Onlar, bütün Türkiye adına vekil olarak, bütün Türkiye hesabına çalışıyorlar. Size birçok isimler okuyacağım. Ben Türkiye'nin, Büyük Millet Meclisinden başka vekilini düşünemiyorum. Siz kimsiniz, kim göndermiş sizleri Rusya ya, neredendir elinizdeki vesikalar? Efendiler, Bolşevikliğin dört esası vardır, aksini iddia edenler buyursunlar. Dinsizlik, Allah yoktur. Dört esasın birincisi budur efendiler. Milliyet de yoktur. Bir sosyalistten, bir Bolşevikten milliyetini sorarsanız der ki milletim bütün insanlıktır. Dünya yüzündeki bütün adamlar milletimdendir. Vatan da yoktur, efendilik de yoktur. Bolşevikliğin esasları bunlardır. Şimdi efendiler, burada ufak bir misal arz edeyim. Herifin birisi at alıyormuş, dostu demiş ki yahu senin hayvanının kaç ayağı var? Demiş ki üç ayağı var. Birisi istediği vakit çifte atar, ikincisi, üçüncüsü yok... Allah ı tanımak olmadıktan sonra o diğer esaslar yerin dibine girsin. Bolşeviklerin yaptıkları dinsizlik programlarından bir iki maddeyi okuyayım. Efendiler, Rusya Komünist Partisinin kabul ettiği programdan. Arz edeyim müsaade buyurun. Yüz tanesi zengin, orta sınıfındandır, burjuvazi derler ve esasen burjuvazi programında mevcut iken... Ben kanaatimi söylüyorum, gördüğümü, işittiğimi söylüyorum. Acaba bu komünistlik nereden kaynaklanmıştır, nasıl ortaya çıkmıştır? Efendiler, Yahudilerden kaynaklanmıştır, anlatayım. Rusya'da zaman, zaman Yahudiler ihtilallar çıkardı. Zaman, zaman bunlara kılıç salladılar filan. Kılıçtan kurtulanlar da İngiltere'ye, Almanya'ya ve her tarafa dağıldılar ve öteden beri hiç bir yerde bir topluluk olamamışlardır. Hükümetleri, devletleri yok. Nereye gitmişlerse kovulmuşlar, nereye gitmişlerse dayak yemişlerdir. Düşünmüşler, taşınmışlar sonra tam fırsat bulmuşlar, Rusya'da çalışmışlar, çabalamışlar bunu meydana getirmişler. Evet, başta bulunanların yüzde doksan beşi Yahudi dir. Buradaki elçileri de Yahudi dir. Hatta Yahudilerin propagandaları hakkında bir de gazeteleri vardır. O gazeteden size bir şey okursam ümit ederim ki kanaatlerime katılırsınız. Bakınız Efendim arz edeyim. Buhara Cumhuriyeti bir Müslüman memleketidir, bilirsiniz. Rusya'da birçok yerler Bolşevikliğe geçtiği halde, orada bir kısım ahali henüz isyan halindedir ve daha Bolşevikliğe boyun eğmemiştir. Buhara Cumhuriyeti halkı cahil kalmış, halkı aydınlatmak hususunda çalışılacaktır. Gece dersleri açmıştır. Tedrisat Rus, Türk, Yahudi lisanları üzerinedir. İşte size dikkat çekici bir husus, Yahudi- 67

68 ler bütün dünyaya hakim olmak istiyorlar. Yine o maddeden arz ediyorum. Sınıflarla dini propaganda münasebetleri... Dini hurafelerden kurtulmak için... Din ne için işlerine gelmiyor, sebebi nedir? Çünkü dinde namus var, ahlak var, iyilik var, her şey var, onun içinde... Bunlar onların işine gelir mi? Tabii gelmez. Sonra milliyet meselesi efendiler. Onlarda milliyet yoktur, milliyet bütün insanlıktır. Böyle iken milliyeti nasıl devam ettireceksin? Bugün yirmi yaşından yukarı hiç kimsenin Bolşeviklikte hayat hakkı yoktur. Yirmi yaşından sonra her şahıs ölüme mahkumdur. Fakat zaman, zaman öldürecekler. Ben propaganda yapmıyorum, böyledir efendiler. Bu öyle bir meseledir ki hocaları, alimleri öldürürler. Sonra kısım, kısım zengin der öldürürler, burjuvazi der öldürürler. Yirmi yaşından yukarısını niçin öldürürler? Çünkü bu yaştan yukarı olanları bu fikre getirme imkanı yoktur. Hatta değil biz Müslümanları, Hıristiyanları da mümkün değil. Böyle bir fikre getirmek mümkün değildir, neden? Çünkü bunlar kalkacak, kendilerine yeni bir nesil yetiştirecekler. Rica ederim efendiler, ben buradan indikten sonra kim isterse çıkar konuşur. Müsaade buyurun mevzuu kaybediyorum. Efendiler, bugün yirmi yaşında bulunanların hayat hakkı yoktur. Çünkü programlarında bir madde vardır ki çocuk yuvaları tesis ediyorlar. Henüz mektep yaşına gelmeyen çocuklar için çocuk yuvaları tesis ediyorlar, çocukları alacaklar, götürüp o yuvada terbiye edecekler. Ankara'dan alınan çocuklar, Ankara'da terbiye edilmez. Ankara'ya çok uzak bir yerde terbiye edilir. Sebebine gelince, dinini, milliyetini, her şeyini kaybetsin, sipsivri dinsiz çıksın, diye. Bugün üç yaşındaki çocuk yirmiye çıktı mı onun da hayat hakkı yoktur. Kadınlar, ortak maldır. Efendiler, evlilik meselesi yoktur. Çarşıda gezerken birini yakalar, nikah memuruna giderler, sen beni aldın mı, aldım. Acaba nikah olduğuna dair ne gibi vesika vardır derseniz şunu gösterebilirim, Bolşevikliğin bir kitabı. Bolşeviklikte evlilik meselesi ta temelinden reforma tabi tutuldu. Kadın, artık erkeğin esiri değildir. Evlenmek isteyenlere hiç zorluk yoktur. Kadını boşamak artık yoktur. Evlilik artık servetin sevki ile yapılmış bir muamele değildir. İki tarafı birleştiren şey yalnız muhabbettir. Meşru olmayan çocuklara da dikkat edilmelidir. Ana ve baba bu çocuklara tamamen meşru evlatları gibi bakacaklardır. Efendiler nereye gidiyoruz? Az kalıyordu, pek ufak bir ip kalmıştı, yakında ölecektik. Bu mesele ölmüştür efendiler. Malum ya kadınlıkta bir dul vardır, iş görmez, yemek yiyemez, ekmek bulamaz, tabii bunun içinde kadınlar da vardır. Orada çalışan bir kadın hamile olursa iki ay evvel ona müsaade ederler, doğumdan sonra da müsaade ederler, onun haricinde müsaade yoktur. Çalışmazsa ekmeği yoktur. Emzikli kadınlar her üç saatte bir defa süt verebilir. Yalnız lütfetmişler, kadınları ve on altı yaşından ufak çocukları gece işlerinden affetmişlerdir. Bunlar memleketi nasıl idare edeceklermiş? Mesela Ankara'da bir şirket kurulacak, şirket değil ya mesela ekin ekenler, çiftçiler, herkes gidip ekecek, sonra burada umumi bir ambar var, mahsulün hepsini getirip o ambara doldururlar. Kime lazım gelenlere... Kimler çalışanlar... Efendiler, biz bugün bir tarafta duralım. Herhangi devlet, ordusunu muntazaman idare kudretini haizdir. Ordu, kimi yerde aç kalır, kimi yerde susuz kalır. Bir de bütün Dünyanın mahsulünü birleştirecekler, bir ambara koyacaklar ve o ambardan dağıtacaklar... Ne olacağız o vakit? Bolşeviklikte herkes memurdur, 68

69 çiftçi, çoban, ekinci, satıcı, memurdur, bakkal memurdur. Çünkü hiç kimsenin mülkiyet hakkı yoktur. Efendiler herkes memur olursa işleri kim görür? Misal arz edeceğim. Onlar masanın başında yazı yazmak vazifesini, bana da yerin altında kömür çıkarmak, taş çıkarmak vazifesini verecek. Ben orada çalışmayacağım dersem, zor ile çalıştıracaklar. Neden sen masa önünde çalışıyorsun da ben kömür madeninde çalışıyorum? Sonra Bolşeviklik iktisaden de memleketi öldürür. Neden, çünkü rekabet yoktur. Neden rekabet yoktur? Mesela bir köyde iki çiftçi var. İkisinin de üçer çift öküzü olduğunu ve ikisinin de üçer tarla sürdüklerini ele alalım. Birisi çalışıyor, cesur bir adamdır, gece durmaz, gündüz durmaz, çalışır. Diğerinin de az çalışıyor. Böyle olursa üretim olur mu? Ne olur? Memleket aç ve sefil olur. Efendiler; bugün Rusya açlık içindedir ve sefalettedir, pek perişandır. Yiyecek ekmek bulamıyorlar. Hatta koyu bir komünist, komünistliği şöyle methediyordu, adamımı gönderdim, üç gün adamım bekledi, bir gecelik gazyağı verdiler. Hay Allah belanı versin. Yemek namına hiçbir şey kalmamıştır, memleket sefalet içinde yuvarlanıyor. Hatta gözümle gördüğümden dolayı bir misal arz edeyim. Efendiler, Rusya'ya gidenler koca Rusya memleketine götürmek üzere tenekelerle kavurmalar yaptırdılar. Elli kilo fasulye aldılar, sucuk, pastırma, peynir vesaire, hepsini Erzurum'da topladılar, götürdüler. O zengin memlekette bizim bir iki zatımız yiyecek bulamayacaklar, düşününüz sefaleti. Kadınlar çırıl çıplak bir haldedir. Ayaklarında yok, üstlerinde yok. Artık bilmem nasıl arz edeyim. Rusya'daki bu sefaleti görenler hayret ediyorlar ki Rusya, bir iki sene zarfında bu kadar büyük bir sefalete nasıl maruz kalmıştır? Biraz da Rusların tatbik ettikleri zulüm ve facialardan bahsedeceğim. Efendiler, Bolşevikler Azerbaycan'da, Türkistan'da, Buhara'da, Başkırdistan'da pek büyük zulümler yapmışlardır. Her türlü faciayı yapmışlardır. Buhara'da yıkılmadık namus kalmamıştır, hatta Buhara'dan gasp edilen eşya ve mücevherat on sekiz vagon idi. Onun içinde efendiler, Cengiz Han ın hazinesi de vardı. Bunlar hep bir takım ahlaksız ve namussuz ellerde sarf olunuyor. Bunlardan bir fukara istifade etmemiştir, hiç kimse de hiç bir zengin de hiç bir şey kalmamıştır. Binlere okumuş evlatlar bir günde kurşuna dizilmiştir. Buna mukabil dört aydır Ermenistan'da, Bolşeviklik ilan edildi. Çünkü maksat Müslümanları mahvetmek, parçalamaktır. Gözlerinizi iyi açınız. Zannetmeyiniz ki Ruslar bizi parçalamayacaklar. Onlar Bolşevikliği memlekete süs için sokmuyorlar. Maksatları bizi mahvetsinler. Efendiler, Türkiye, Komünistliği kabul etseydi, Mustafa Suphi'nin raporu var, onda da göreceksiniz, Türk ün hükümet merkezi Moskova olacaktı. Bizi birden bire Moskova'ya bağlayacaklardı. Bu siyasi fırka da burada vardır, onlarla Moskova ile irtibatını bilmiyorum, Hükümet düşünür. Onların siyaseti, bizimle dost olmak, birlik olmak, bizi Doğu da hâkimdir demek... Ruslar zaten bu siyasetleriyle başka yerleri elde ediyorlar. Ruslar bizim nüfusumuzdan istifade ettiler. Türkistan'ı ve Buhara'yı elde ettiler, Azerbaycan'ı elde ettiler. Zavallı Müslümanlar aldanıyorlar, hiç bu meselelerin farkında değildiler. Fakat ne vakit anladılar, epey zaman geçtikten sonra. Ruslar bizim maddi ve manevi nüfuzlarımızdan pek çok istifade temin ettiler. O Müslüman memleketlerini feci hallere soktular. Zannediyorum ki Türkistan ve Azerbaycan'da yavaş, yavaş kendilerini kurtarırlar. Onlar da Rusların ne oldu- 69

70 ğunu takdir ediyorlar. İnşallah onlar da kurtulacaklardır. Rusların siyaseti yalnız bizi değil, bizi elde ettikten sonra İran'ı da elde etmektir. Ondan sonra Hindistan'a doğru uzanmaktır. Efendiler dört aydır Ermenistan'da Bolşeviklik var ama henüz Taşnaklar Ermenistan'a hakimdir. Taşnaklar işi çeviriyorlar. Rusların Ermenistan'- da daha iki üç kişiyi kurşuna dizdikleri yoktur. Sebebi de onlar, Ermeniler, Rusların elinde bize karşı bir silahtır ve emin olunuz ki bir gün bize karşı kullanılacaktır. Gürcüler zavallı bir millettir. Onları insandan saymıyorum. Türkistan'ın Kazan vilayeti henüz Bolşeviklere teslim olmadı. Acaba Ruslar, Ermenileri niçin böyle tutuyorlar? Ermenileri tutmaktan maksatları büyüktür. Kendileriyle bizim aramıza bir set çekiyorlar ve daima böyle bir kurdu bizim aramıza sokacaklar. Efendiler, Ruslar arz ettiğim yerlerden milyonlarla değil, milyarlarla parayı bizim memleketimize gönderiyorlar ve bizim aleyhimizde kullanıyorlar. Hakikaten bu memlekete birçok para gelmiştir. Gelmiştir, zannetmeyiniz ki gelmemiştir. Türkiye Komünist Fırkasının program ve kararları... MUSTAFA BEY (Tokat): İrtibatları burası ile mi? MUSTAFA DURAK BEY (Devamla): Türkiye'den başka bir yer düşünemem. Efendiler, Bakü'deki gizli komitenin seçim evrakını okuyorum, kendi el yazılarıdır, müsveddenin aynıdır. Burada bir takım çizilmiş yazılar var. Seçilen yoldaşlar aşağıda gösterilmiştir. Mustafa Suphi Yoldaş, oybirliği ile Mehmet Emin Yoldaş yirmi yedi oy ile İkinci Reis Trabzon'da alıkonulmuştur. Hasan Bey orada duruyor onu Trabzonlulardan himaye eden yoktur. Hilmi oğlu Hakkı, Süleyman Nuri, İsmail Hakkı, Nazmi, Ethem Necat, Süleyman Sami, Lütfi Necdet, İsmail Çitoğlu, Hasan Sait, Asım, Necati Selim, Mehmetoğlu yoldaşlar merkez heyeti adaylıklarına seçilmişlerdir. Şimdi efendim, bunlar Bakü'de Türkiye hesabına çalışan sefil ve serseri şahıslardır, hepsi Türkiyelidir. Bunların yardakçıları hakkında da şimdi bir rapor vereceğim. Yani Mustafa Suphi'nin altı senelik çalışmasına ait mühim malumatı gösterir bir raporunu vereceğim. Onda bir takım isimler öğrenilecek. Mesela, Erzurum'a ve Trabzon'a kimler gitmiş, Ankara'ya kim gelmiş, ne yapmış anlaşılacaktır. Bunlardan başka İstanbul'a iki kişi gönderilmiş, isimleri Mithat ve Abdurrahman dır. Zonguldak'a Abdurrahman ve Ahmet yoldaşlar, Trabzon'a ve Rize'ye Çerkez Yusuf Kemal Yoldaş... Bizim Yusuf Kemal Bey değildir, yanlış anlaşılmasın. Nahcivan ile Anadolu arasında münasebeti temin için Cemal Hakkı yoldaş. Kemal, Salih Zeki, Hilmi, Hakkı, Nurettin yoldaşlar... Efendiler, burada Naciye yoldaş namında birisinin, kadınlık hakkında dört maddelik bir nutkunu kabul etmişler. Sonra efendim, bunlardan başka Türkiye hesabına Rusya'ya gidip gelip mekik atanlar var. Bakalım, Yüce Heyetiniz bunlardan kimleri tanıyor? Mahmut Şevket, Baha Şakir, Tokat Asker İmamı Mesut Efendi adında birisi vardır. Bu kişi de duyduğuma göre altı bin lira almıştır. Görüyorum ki efendiler, bu saydığım adamları kimse tanımıyor. Bu sefiller kimdir ki memleketin hesabına çalışıyorlar? Herhalde zannederim ki Hükümet, meseleyi ehemmiyetle dikkate alır, bugünden sonra Hükümet lazım gelen teşebbüslerde bulunur. Bu sefilleri Rusya'da da tanıyan yoktur. Bu sefiller kimlerdir ve kimin vekaletine sahiptirler? Hükümet bunlara fırsat vermez ve 70

71 Rusya'da da teşebbüslerde bulunursa, belki tehlikeyi önlemek imkanı olur. Efendiler, Yüzbaşı Kazım adında bir adam, Erzurum'a gelmiş, ben de orada idim. Rusya'da çalışıyormuş, Türkistan'da, Buhara'da çalışmış, kimsenin haberi yok. Erzurum'dan Bayburt'a gittiği vakit Bayburt'ta jandarmaymış. Ufak bir propaganda yapmak istemiş. Telgraf verir vermez cephe kumandanlığına şikayet ettik. Cephe kumandanı acele bunu aldırdı. Ben Vilayette iken bu geldi, cebinden vesika çıkardı, Buhara'daki birçok faaliyetinden bahsetti. Nişanlar çıkardı, kimin nişanı olduğunu anlayamadım. İşte şöyle hizmet ettim, Buhara'da şurada, burada çalıştım, birçok şeyler. Ben işe hiç müdahale etmedim. Daha sonra bir vesika daha çıkardı, bütün Türkler adına diye imza var, imza koymuş, ben bunu okudum, bunu okur okumaz kalktım, sıra şimdi bana geldi. Derhal elini tuttum, sana vekaleti kim verdi ve kimin hesabına çalışıyorsun, senin Allah belanı versin; sen ne ad ve hesap ile hareket ediyorsun, dedim. Efendiler ben Kars'ta bulunduğum zaman Komünistlerin ilk grubu memlekete geliyordu ve bu grup ile ikinci gelen grup arasında reislik kavgası vardı. Doktor Fuat Sabit ile Kars'ta ve hatta mühim yerlerde uzun boylu münakaşalar yaptık. Onun peşinden Mustafa Suphi gösteriş içinde Gümrü'ye geldi. Ben de Kars'ta bulunuyordum ve Erzurum'a gitmek için acele ediyordum. Doktor Fuat Sabit bir kaç adamıyla Erzurum'a gelmiş idi. Gelince bir heyet gitti, sizi kabul etmiyorlar, dediler, memleketten kovdular. Aradan bir kaç gün geçti, tabii Kars'ta bulunan arkadaşlarımız da yani oradaki Müslümanlar da onlara dediler ki siz memleketimizi kırk sekiz saat içinde terk edeceksiniz. Bunun yanında bir meseleden daha bahsedeceğim. Geçen sene bu vakitler Doğu cephesindeki ordu Bolşevik tir, deniliyordu. Biz de bunu ne üzerine söylüyorsunuz, bir bildiğiniz mi var, diye soruyorduk. Bundan iki ay evvel Mustafa Suphi Erzurum'a geldiği zaman, geleceği sıralarda biz ne olursa olsun dedik, her şeyi göze aldık, zira bizim Erzurumlular da Ordudan şüphe ediyorlardı. Din yok, milliyet yok, istiklal yok, ne yaşayacağız diyerek, her şeyi gözümüze aldık. Ordu Kumandanlığına bir telgraf yazdık, dedik ki Erzurum Ordudan biraz şüphe ediyor. Çünkü Ordu, Bolşevikliğe biraz meylediyor. Fakat herhalde biz ordularımızın Bolşevik olmadığına, olmayacağına inanıyorduk. İki gün sonra Doğu Cephesi Kumandanlığından on beş sahifelik bir telgraf geldi. Telgrafta umumi siyasetimizden uzun uzadıya bahsediliyor ve neticede Ordu içinde Bolşeviklik propagandası yapanları temizledik, Bolşeviklikten eser kalmadı Orduda, deniliyor. Bundan emin olabilirsiniz ki Bolşeviklik adına Orduda hiç bir şey yoktur. Efendiler Mustafa Suphi'nin Erzurum'a geleceği anlaşılması üzerine, zaten burada İçişleri Vekaletinin gönderdiği yazı bizi son derecede kuşkulandırmıştı. Çünkü herkesi Hızır biliyoruz. Herkes kurtarıcı bir kuvvet bekliyor. Fakat Mustafa Suphi Erzurum'a girip de orada alkışlandıktan sonra bu müsamahaları yapıyorlar. Fakat bilmiyorum bu müsamahalar siyaseten icabı mı idareten mi yapılıyor? Bu müsamahaları yapıyorlar, çünkü Ruslar bizi o şekilde öldüreceklerdi. Efendiler Erzurum ahalisi galeyana geldi, son derecede galeyana geldi. Zaten orada o vakit Müdafaayı Hukuk Heyetinin istifası, yine Bolşeviklerle temas edilmesinden dolayı infial üzerine idi. Tabii orada yokluk var idi. Bu yokluğu doldurmak için ve çalışmak için, Müdafaayı Hukuk Cemiyeti aralarında toplantı yaptı- 71

72 lar. Müdafaayı Hukuk Cemiyeti programı, Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti programı idi. Yalnız üç maddelik bir ilave daha yapılmış, antikomünist, yani Komünistliğe karşı mücadele etmek. Orası o vakit o lüzumu görmüştü ve bu teşkilattan Hükümetin ve polisin haberi vardı. Yani hatıra gelmesin ki bu başka bir cemiyettir. Hayır, yine Müdafaayı Hukuk tur. Efendiler halk öyle heyecana gelmişti ki yedi yaşından yetmiş yaşına kadar herkes heyecanda idi. Halk, içlerinden yirmi kişilik bir heyet teşkil ettiler. Heyet gitti, lazım gelen tedbirleri aldı ve Yüce Heyetinizi de haberdar etti. Benim de bazı telgraflarım var, onları da okunacağım. Efendiler Erzurum ahalisi lazım gelen tedbirleri aldı ve Mustafa Suphi ile adamları Erzurum'a geleceği zaman, halk dükkanlarını kapattı, yedi yaşından yetmiş yaşına kadar. Bunlar, evvelce Erzurum ahalisi bizi karşılamaya çıkmış diye bıyık buruyorlardı. Fakat istasyona yaklaşınca müteessir oldular, biraz istirahattan sonra bunlar trenden indirildi ve bana söz verildi. Zaten Mustafa Suphi yi Erzurum iyi tanır. Son zamanlarda Kastamonu Valiliğinde bulunan Ali Rıza Bey in oğludur. Babası da kendisinden memnun değildir ve kovmuştur. Bu yirmi kişilik heyet de tabii beraber gelmiş idi ve Kars'ta da Ordu tarafından takip altında bulunduruluyordu. Bunların Rusya'ya geri gitmeleri siyaseten uygun görülmüyordu. Sözü bana verdiler. Oğlum nereden gelip nereye gidiyorsun diye söze başladım, kimin hesabına söz söylüyorsun ve nesin? Halk asabileşmişti, protesto yaptılar, bağırdılar, çağırdılar. Kartopu gibi bir şeyler, bir şeyler, bir şeyler... Trene bindirip kovdular. Tabii Trabzon'a da böyle gittiler. Trabzon'a kadar hiç bir köy, hiç bir kahve, hiç bir han bunları almadı, ekmek bile vermedi. Sekiz dokuz gün ekmeksiz, aç ve susuz Trabzon'a kadar geldiler. Herhalde yollarda değirmen köşelerinde kaldılar. Trabzonlular da onlara ekmek vermediler. Trabzonlular da hazırlanmışlar, teknelerini hazırlamışlar. Trabzon ahalisi de protesto yapıp Değirmendere'de bekliyor. Onlar da belki daha hakaret görürüz diye gece geliyorlar. İşte Mustafa Suphi böyle gidiyor. Kazım, henüz Doğu cephesindedir. Efendiler bu aralık benim de bazı haberleşmelerim vardır ve telgraflarımın tutanağa geçmesini istiyorum. Siz de bunlar hakkında biraz malumat edinirsiniz. Efendiler Erzurum'a varışımdan bir kaç gün sonrası idi. Buradan bir telgraf aldım. Erzurum'da Mebus Necati Yoldaş'a Durak'la beraber Umum Merkezimize yani Komünist Fırkasına üye olarak seçildiniz. Hakkı Behiç MUSTAFA DURAK BEY (Devamla): Erzurum'a gittikten sonra beni böyle açıktan açığa telgrafla Komünistliğe davet gücüme gitmişti. Ben o zaman şu telgrafı yazdım. Ankara'da Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa'dan Hakkı Behiç Bey'e Orada iken Komünizmin memleketimizde tatbikinin mümkün olmadığı 72

73 kanaatinde idim. Buraya gelince, halk ile temasım ve tahkikatım neticesinde bu kanaatim daha fazla kuvvetlendi. Seçim bölgemde buna taraftar bir kişi dahi bulunmadığı gibi, esasen bunun İslamiyet bakımından da kabul bulunamayacağı kanaatine sahibim. Haber aldım, Komünist Fırkası içinde adımın bulunmamasını rica ederim. Erzurum Mebusu Mustafa Durak MUSTAFA DURAK BEY (Devamla): Tabii bunun yanında Yüce Heyetinize de bir telgraf göndermiştim. TBMM Başkanlığına Orada bir Komünist Fırkasının kurulduğunu ve bilgim dışında yapılan seçimle propaganda için vazifelendirildiğimi haber aldım. Bu siyasi akımın Türkistan'da ve Azerbaycan'da meydana getirdiği tahribatı vatan muhabbetine uygun görmediğim için, teklifi reddederim ve muhterem arkadaşlarımın bu mühim hususu vatanseverliklerinin dikkatini çeker, telgrafımın Meclise arz edilmesini istirham eylerim. Erzurum Mebusu Mustafa Durak MUSTAFA DURAK BEY (Devamla): O sırada Kars'ta bulunuyordum. Bir buçuk ay sonra Erzurum'a geldim. Arkadaşlarımızdan Besim Atalay Bey, Tevfik Rüştü Bey, Rıza Nur Bey ve Soysallı İsmail Suphi Bey oraya gelmişlerdi. Mecliste, telgrafımın okunup okunmadığını sordum. İsmail Suphi Bey dedi ki okundu, size teminatlı cevap yazılmasına karar verilmişti, ama cevap gelmedi. İçişleri Vekaleti vilayetlere bir genelge gönderdi. Genelgede diyor ki Komünistlik vesikası olan kişiler hakkında takibat yapılmasın. Buna da kızdım ve şu telgrafı yazdım. TBMM Başkanlığına İki ay evvel Komünizm cereyanı aleyhinde verdiğim telgrafa, Yüce Meclis tarafından teminatlı cevap yazılmasına karar verildiğini öğrendim. Bu telgrafıma henüz cevap alamadığıma hayret ediyorum. Bu defa da İçişleri Vekaletinin vilayetlere gönderdiği genelgede, Komünist Fırkası vesikası olan kişiler hakkında tahkikat ve takibat yapılmaması emiri verildiğini haber aldım. Demek ki elinde vesikası olan şahıslar her türlü Komünizm propagandasını serbestçe yapabilecekler. Yüce Meclisin gayesine ulaşmak için lazım olan fikir birliğinin olmasını isteyen çoğunluğun kararı tatbik edilmemiş. Yüce Meclisin şimdiye kadar defalarca ilan eylediği hedef ve maksadına uymayan bir siyasi fırkaya, böylece bir resmiyet verilmiş. Onun icraat ve harekâtına yardım edilmesi yolunda, bir resmi makamdan vilayetlere genelge 73

74 gönderilmesinin ne dereceye kadar doğru olduğunun takdir lazımdır. Fakat halkın günden güne gittikçe artan asabiyetini azaltmak için buralarda hatalı görülen bu mesele hakkında acilen açıklamada bulunulması lazımdır. Bu telgrafımın, halkın hislerine tercüman olarak, Büyük Millet Meclisine arz edilmesini, Büyük Millet Meclisinden hemen bir karar verilmesini ve fikir ayrılıklarına meydan verilmemesi arzumuzdur. Erzurum Mebusu Mustafa Durak MUSTAFA DURAK BEY (Devamla): Efendiler, sonra bir telgraf daha vermiştim ve Ethem'i sormuştum. Ethem'in vaziyeti ne olduğunu biliyordum ve Yunan tarafına geçtiğini de biliyordum. Buna cevaben şu telgrafı alıyorum. Erzurum'da Mustafa Durak Beyefendiye Komünizm akımı hakkındaki telgrafınız bir siyaset anlayışı olarak görünüyor. İhtimaldir benim bir siyasetim olarak anlaşılmış olur. İçişleri Vekaletinin genelgesi, Komünist Fırkasının vesikasına sahip olmayan şahıslar hakkında takibat yapılmaması şeklinde değil, belki karışıklık çıkarmaları muhtemel serserilerin, komünistlikten bahisle yeni teşekkül etmiş bulunan Fırka'nın içine sızmalarına mani olmak içindir. Ben de onu soruyorum. Bu şekilde Hükümete mensubiyeti malum olan şahısların, Komünizm hakkında faaliyette bulunmaları men edilecek ve neticede memleket huzur olacaktır. Büyük Millet Meclisi Hükümetinin ve onu vücuda getiren Meclisin siyasi esasları, bir hayat gayesi olarak çizilmiştir ve bütün millet tarafından seçim suretiyle tespit edilmiş olan bu esasların aksine ne bir karar, ne bir icraat olmamıştır. Yalnız vatanın yüksek menfaatlerini düşündüklerini zannettiğim bazı arkadaşlar tarafından Halk İştirakiyun Fırkası kurulmuş ve bu Fırka'nın resmi olarak Hükümetten istedikleri vesikayı vermemek uygun olmazdı. Hiç bir fırka ve siyası akımın, hiç bir sebeple memleketin huzur ve emniyetini ihlal etmesine katiyen müsaade olunmayacağına, Erzurumluların itimat etmesi ve emniyeti göstermesi lâzımdır. Ethem kıtalarıyla Yunan içindedir ve şiddetle takibata devam olunmaktadır. Yakında neticesi müjde olarak verilecektir. 17 Ocak 1921 TBMM Reisi Mustafa Kemal MUSTAFA DURAK BEY (Devamla): Tabii efendim, bu telgraf açık söyleyeyim ne beni tatmin etti ve ne de Erzurum halkını. HAŞİM BEY (Çorum): Ne için? MUSTAFA DURAK BEY (Devamla): Cevabı şu, ben buraya şu telgrafı yazdım. 74

75 Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Komünizm akımı hakkında vermiş olduğum telgraflardan bir siyaset anlayışı olduğunu söylüyorsunuz. Bundan hiç bir mana çıkaramadım. Ben bir şey anlayamadım. Eğer bunda bana bir siyaset atfedilmek isteniyorsa ki bunu ümit edemiyorum, bunun yanlış olduğunu bütün mevcudiyetimle temin edebilirim. Benim hal ve harekâtım hakkında, Mecliste bulunduğum zaman, bir fikir ve kanaate sahip olduğunuzu tahmin edebilirim. Ne bir fırkanın meddahı, ne de diğer bir fırkanın kötüleyicisiyim. İşte hakikati olduğu gibi görür ve söylerim. Tarihi olarak yaşadığımız şu nazik günler ve dakikalarda bir siyasi gayeyi takip etmenin affedilmez en büyük bir cinayet olduğunu idrak edenlerdenim. Şahsınıza da samimi ve sarsılmaz hürmetler beslerim. Şimdi asıl meselenin ruhunu arz edeyim. Paşa Hazretleri burada Komünizm aleyhinde pek büyük bir cereyan olduğuna ve günbegün bunun artırdığına katiyen itimat buyurunuz. Trabzon da Erzurum'la hemfikirdir ve meseleyi ehemmiyetle dikkate alınız. Çünkü halk bu yeni siyasi akım ile yakından temas etmiş, tahkikat ve tetkikatta bulunmuş, programlarını okuyup hususi adamlar göndermiş ve her şeye vakıf olmuştur. Zavallı Azerbaycan'ın ve Buhara'nın Türkistan'ın, Başkırdistan'ın pek elim ve acıklı vaziyetlerini hemen bilmeyen yok gibidir. Hele Şuralar programlarındaki siyaset, halkın tepkisini en üst seviyeye sokmuştur. Burada ben, oldukça ehemmiyetli bir baskı karşısında bulunuyorum. Her gün halkın bölük bölük müracaatlarına maruz kalıyoruz. Çünkü telgraflarla verilen cevaplarla ne yazık ki halkı tatmin edemedim. İhtimal meselenin ehemmiyeti anlaşılamamıştır. Şimdi ben bununla alakadarım. Kars'ta bulunduğum zaman Müdafaayı Hukuk Cemiyetinden ve bütün halk tarafından şu günlerde yeni bir cemiyetin teşkil ve yirmi kişiden ibaret bir heyetin Komünizm ruhunu aşılamak üzere Mustafa Suphi ve adamlarının İstasyona geldiklerinde bütün halk tarafından protesto edilip kovulduklarından Meclisin haberdar olup olmadığını bilmiyorum. Ben maddi ve manevî mesuliyetten kurtulmak için meseleyi bütün açıklığıyla Meclise arz etmeyi bir vazife sayarım. Meselenin önemini ve büyüklüğünü takdir ettiğim için bütün haberleşmelerimin tutanağa geçirilmesini ayrıca ve ehemmiyetle rica ederim. Şurasını da arz ederim ki Erzurum halkı Büyük Millet Meclisinin yardımlarıyla bu işi başarmak azmindedir. Çünkü bu ahali, Büyük Millet Meclisine kırılmaz ve sarsılmaz bir azim ve itimatla bağlıdır. Canını ve her şeyini, mukaddesatını muhafaza uğrunda feda eder. Bu uğurda hayatından vazgeçer. Şurası da muhakkaktır ki Erzurum ahalisi Ruslarla dost olmak ve hatta müttefik bulunmak hususundaki menfaatleri veya zararları da bilmektedir. Ancak İslamiyet e uygun olmayan Komünizm ruhunu imha için her ne pahasına olursa olsun yemin etmişlerdir. Ümit ederim ki bu yazdıklarımın vatani bir vazife olduğuna kanaat buyrulur ve bu şekilde bütün halkın da hissiyatına tercüman olurum. Lüzumlu tedbirler alınsın, efendim. 75

76 Erzurum Mebusu Mustafa Durak HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Vakit gecikti celseyi tatil ediyorum NİSAN 1921: ERZURUM MİLLETVEKİLİ HÜSEYİN AVNİ BEY İN, KOMÜNİZM FAALİYETİNDE BULUNDUĞU İDDİASI İLE ALBAYRAK GAZETESİ BAŞYAZARI HAKKINDA VERDİĞİ GENSORU ÖNERGESİNİN GÖRÜŞÜLMESİ (1.Dönem, 1.Yasama Yılı, 22.Birleşim, Gündem: 3/1) Milli Mücadele sırasında Erzurum da yayınlanan Albayrak Gazetesi Başyazarı Mithat Bey, bir ara Bolşevik prensiplerinin etkisinde kaldı. Erzurum'da seçimle bir valinin işbaşına getirilmesi faaliyetlerinden Ankara Hükümeti zaten rahatsızlık duyuyordu. Ayrıca Erzurum'dan Ankara'ya elli kişinin imzasını taşıyan sert bir telgraf çekildi. İmza sahiplerinin öncülüğünü Mithat Bey yapmıştı. Bunun üzerine Mithat Bey, bu telgraf ve yazdığı makaleler yüzünden yakalandı ve hapsedildi. (Beş gün önce, 13 Nisan 1921 tarihinde Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni Bey in soru önergesinin gündeme alınıp, alınmamasına dair kısa bir görüşme yapılmıştı.) DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey in, Erzurum'da Albayrak Gazetesi 2 Başyazarı Mithat Bey in tevkif edilmesinden dolayı Hükümet için verdiği gensoru önergesi okunacak. 1 TBMM Gizli Celse Zabıtları (11 Nisan 1921), 1.Dönem, c.2, s.28-35, tarihinde Erzurum da sayıları hızla artan Ermenice yayımlara karşı çıkarılmaya başlanan gazete, Rus işgali sırasında kapatılmakla birlikte 1918 yılında, Erzurum Rus işgalinden kurtarıldıktan sonra yeniden yayın hayatına başlamıştır Doğu Anadolu nun Ermenilere verilemeyeceğini savunarak Milli Mücadeleyi desteklemiş ve yayınlarıyla sadece Erzurum un değil tüm Anadolu nun sesi olmaya çalışmıştır. Mustafa Kemal Paşa'nın daha yaygın kitlelere ulaşabilmek için fazilet adaları diye nitelediği yerel basını desteklemesi de Anadolu nun diğer gazeteleri gibi Albayrak ın yayınlarını cesaretlendirmiştir. Aynı zamanda Erzurum Müdafaayı Hukuk Cemiyetinin de yayın organı olarak faaliyet göstermiştir. Gazetenin sayfalarında Bolşevikliği öven yazılara yer vermesi, Anadolu Müdafaayı Hukuk Cemiyeti ve Kazım Karabekir ile arasının bozulmasına sebep olmuş, gazetenin Genel Yayın yönetmeni Mithat Bey, 13 Mart 1921 tarihinde tutuklanmıştır. Bu olaydan sonra yayınına aralıklarla devam eden gazete, 1922 yılında yayın hayatına son vermiştir. 76

77 TBMM Başkanlığına Erzurum'da çıkartılan Albayrak Gazetesi Başyazarı ve Aziziye Mektebi muallimi, eski Erzurum Maarif Müdürü Mithat Bey i 21 Şubat 1921 tarihinde, ekte takdim ettiğim başmakaleden dolayı, Erzurum Mevki Kumandanı Emin Bey, vazife ve salahiyetini suiistimal ederek tevkif etmiştir. Memleketimizin pek kıymetli ve münevver evlatlarından Mithat Bey e pek çok işkenceler yapıldığını öğrendiğimiz zaman, kanuni haklarından mahrum bırakılan bu kişinin haklarının iadesi için Maarif, Adalet, İçişleri, Milli Savunma vekaletlerine müracaat ettik. Yapılan yazışmalar neticesinde bu haksızlığa nihayet verilmesi ve Mithat Bey'in tahliyesiyle bu hususta kanunsuz harekete cüret eden Emin Bey hakkında kanuni takibat yapıldı. Fakat 13 Mart 1921 tarihine rastlayan Erzurum'un kurtuluşunun yıldönümü merasimi esnasında askerler tarafından cebren polis dairesinden alınarak tekrar tevkif ve Harp Divanına verilmek üzere Kars'a gönderildiğini haber aldık. Milli Savunma Vekaletine müracaat ettik. Yapılan tahkikat ve tetkikat neticesinde yapılanın kanuna aykırı olduğu anlaşılmış ve bu husus Milli Savunma Vekaleti tarafından Şark Cephesi Kumandanlığına tebliğ olunmuş ise de bir aydan beri bu emir ehemmiyete alınmayıp hâlâ Mithat Bey in hapis olduğunu bugün Erzurum'dan bildirdiler. Bu haksız muameleye şimdiye kadar niçin mani olmadığı hususuna dair Hükümete verdiğim gensorunun gündeme alınmasını arz eylerim. 9 Nisan 1921 TUNALI HİLMİ BEY (Bolu): Rica ederim, böyle bir gensoru ne oluyor? Erzurum Mebusu Hüseyin Avni HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Gensoru vazife oluyor, vatanseverlik oluyor. TUNALI HİLMİ BEY (Bolu): Cephelerde kan ağlıyor... HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Siz anlamazsınız, susunuz rica ederim, susunuz, çünkü bilmezsiniz. Cepheleri tutacak kanundur, adalettir. DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Efendim, gensoru önergeleri müzakere edilmeden oya arz olunur. Yüce Heyetiniz kabul veya reddeder. Hüseyin Avni Bey in teklif ettiği gensoru önergesini kabul edenler lütfen el kaldırsın. Kabul edildi. (aksini oya koyunuz sesleri) MAZHAR MÜFİT BEY (Hakkari): Reis Beyefendi, usule dair söz söyleyeceğim. İç Tüzük, gensorular hakkında diyor ki gensoru önergesi Meclis tarafından kabul edildikten sonra bir gün kararlaştırılır. Hükümetin keyfine bırakılmaz. İç Tüzük gereğince günün tayinini talep ediyorum. 77

78 DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Efendim, gensoru önergeleri için Yüce Heyet gün tayin eder, bu malum şey. Fakat bir müddet için tehirini talep etmek de Hükümetin hakkıdır. Fakat yine hüküm Yüce Heyetin kararıdır. TUNALI HİLMİ BEY (Bolu): Bir ay sonra. DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Gün tayin etmek arzu ediyor musunuz? (gürültüler) HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Mithat Bey bir aydan beri haksız yatıyor, efendiler. Eğer adalet varsa ordu da vardır, her şey vardır. Adalet her şeyden lazımdır. Eğer Hükümet yoksa o başka. TUNALI HİLMİ BEY (Bolu): Hamiyet her şeyden mukaddestir. (gürültüler) DR. ADNAN BEY (Başkan Vekili): Rica ederim susunuz, söz vermiyorum. Yüce Heyetiniz arzu ederse gününü bugün tayin eder. Efendim, Pazartesi gününün gündemine dahil edilmesini kabul edenler ellerini kaldırsın. Kabul edildi. 1 (Gensoru önergesinin görüşülmesine 18 Ekim 1921 Çarşamba günkü oturumda başlandı.) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey in Hükümet için verdiği gensoru önergesinin müzakeresi, Yüce Heyetinizin kararıyla bugün yapılacak. Hüseyin Avni Bey bugün bu müzakerenin tehiri için bir teklifte bulunuyorlar. TBMM Başkanlığına Albayrak gazetesi Başyazarı Mithat Bey hakkındaki gensoru önergesini verdikten sonra Adalet Vekaletinin yeniden teşebbüste bulunduğunu öğrendim. Bu teşebbüs ile yapılacak muamelenin neticesi meseleyi daha iyi aydınlatacağı için, önergenin müzakeresinin on beş gün tehir edilmesini teklif ederim. 18 Nisan 1921 Erzurum Mebusu Hüseyin Avni (uygundur sesleri) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Paşa Hazretleri tehir hakkında bir şey söyleyecek misiniz? HAMDİ NAMIK BEY (İzmit): Rica ederim, gensoru zamanı değildir. Şahıslar üzerine gensoru verilmez. Lütfen geri alsınlar. HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Hayır, efendim. 1 TBMM Zabıt Ceridesi (13 Nisan 1921), 1.Dönem, c.9, s , 78

79 SALİH EFENDİ (Erzurum): Müsaade buyurun. Hamdi Bey anlamadan bu meselenin tehirini talep ediyor. Hüseyin Avni Bey in bu vermiş olduğu gensoru önergesi Hükümetin aleyhinde bir mahiyette değildir. OSMAN BEY (Lazistan): Hüseyin Avni Bey arkadaşımızın gensoru önergesi vermeye her vakit hakkı vardır ve bugün bu gensorunun tehirini talep etmesi de Meclisçe tabii tasvip edilmiştir. Ben kendilerinden rica ediyorum, bu önergeyi geri alsınlar ve istedikleri zaman tekrar versinler. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Efendim, gensoru önergesinin gündeme alınması karar verildikten sonra, Yüce Heyetinizin malı olur. Şimdi Hüseyin Avni Bey tehirini istiyor. Tehiri oylarınıza arz ediyorum. HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Gündeme alınmasını kabul etmiştik. Cevap versinler, efendim. HAFIZ MEHMET BEY (Adalet Vekili): Hükümet tehirine razı değildir. Ya müzakere bugün yapılır veya hiç yapmamak üzere geri alırlar. HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Rica ederim, Hükümetin böyle hakkı yoktur. Adalet Vekaletinin teşebbüsü neticeleninceye kadar on beş gün tehirini Yüce Heyetinizden istirham ediyorum ve ısrar ediyorum. (doğru değildir sesleri) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Efendim Hükümet bugün cevap vermek istiyor. Önerge sahibi de tehirini talep ediyor. (hayır, hayır sesleri) Tehirini oylarınıza arz edeceğim. Kabul edilmediği takdirde müzakere edeceğiz. Tehirini uygun bulanlar lütfen el kaldırsın. Efendim kabul olunmadı. Gensoru önergesine cevap olarak Adalet Vekili Hafız Mehmet Bey konuşacaklar. HAFIZ MEHMET BEY (Adalet Vekili): Albayrak Gazetesi Sahibi Mithat Bey askeriye tarafından hapsedildiğinden dolayı, Hüseyin Avni Bey in verdiği gensoruya Hükümet adına cevap vereceğim. Mithat Bey, Hükümet aleyhinde yayınladığı bir makaleden dolayı oradaki Kumandan Emin Bey tarafından hapsedilmişti. Yapılan müracaat üzerine Adalet Vekaleti, hem Emin Bey hakkında tahkikat yapılmasını ve şayet bu makale suç teşkil eder mahiyette ise bundan dolayı makale sahibi hakkında da kanuni muamele yapılmasını emretmişti. Savcı vazifesini yaptı ve takibata başladı. O sırada askeriye, Mithat Bey hakkındaki tahkikatın kendi salahiyetleri dahilinde olduğunu iddia ettiler. Şimdi bu hale göre mesele ihtilaflı bir hal aldı. Yani kanunen bu tahkikatın yapılması adliyeye mi yoksa Askeri Harp Divanına mı aittir? Hükümet, emir vermek suretiyle, bu tahkikat size aittir veya değildir diyemez. Taraflar İhtilaf Komisyonuna gider, orası tayin eder. Hükümetin diyeceği şimdilik bundan ibarettir. Şayet meselenin daha teferruatlı müzakere edilmesi Yüce Meclis tarafından istenirse, Hükümet gizli celse teklif ediyor. NEŞET BEY (Çankırı): Kısa bir soru sormama müsaade buyurur musunuz? Erzurum'da sıkıyönetim var mıdır ve Mithat Bey in muhakemesi Sıkıyönetim Mahkemesinde mi yapılıyor yoksa Harp Divanında mı yapılıyor? 79

80 HAFIZ MEHMET BEY (Adalet Vekili): Erzurum'da sıkıyönetim yoktur. Yalnız orası harp mıntıkasıdır. Askeriye, harp mıntıkası olması sebebiyle bize aittir, diyor. HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Efendim, Hükümet dolambaçlı bir yol takip ediyor. Bugün burada itiraf ederek ikinci bir safhaya geçiyor. Efendiler, Büyük Millet Meclisinin kanunu bir yarbay tarafından ihlal edilmiştir. Hükümet yarbayı cezalandıramamıştır. Adalet Vekaleti kanun kudret ve kuvvetini gösterememiştir. Adalet Vekili gelmiş burada İhtilaf Komisyonu var diyor. Halktan birisi makale yayınlarsa, rica ederim bu Harp Divanına mı gider? Bunu bir kumandan mı hapseder? Vekil Bey bundaki aczini burada itiraf etmekle beraber bir ihtilaf makamı çıkarıyor. Efendiler, hiç ihtilaflık bir şey yoktur. Bir yarbay bir gazeteciyi tutmuş hapsetmiştir. Efendiler, burada basın ve yayın hürriyeti nerede? Efendiler, gensoru önergemin tehirini talep etmeme sebep, Adalet Vekilinin vermiş olduğu telgraftır. Telgrafta diyor ki... Erzurum İstinaf Savcılığına Erzurum'da Feyziye Mektebi muallimlerinden Mithat Bey in Yarbay Emin Bey tarafından hapis ile işkence edilmekte olduğuna haber alınmıştır. Tahkik edilerek kanuna aykırı bir muamele var ise şahsın hürriyetinin iade edilmesinin teminini ve neticesinin süratle bildirilmesini rica ederim. 1 Mart 1921 Adalet Vekili Mehmet Adalet Vekâletine Vatanın en felaketli zamanlarında en ağır yükleri omuzlarında taşıyanların, sonradan meydanı geniş bulanların tecavüzüne maruz kalması tarihimizin ümitsiz tecellisidir. Bundan önceki telgrafta arz ettiğim gibi askerlikle hiç alakam olmadığı gibi, sıkıyönetim mıntıkasında bulunmadığım halde Mevki Kumandanı Yarbay Emin Beyefendi tarafından davetle askeri kışlada sekiz gün hapis edildim ve işkenceye tabi tutuldum. Kişi hürriyeti ve basın hürriyeti zedelenmiş, adli ve idari müesseseler ile kanun hakimiyetine itimat sarsılmıştır. Savcılık tarafından takibata başlamış olsa da tecavüz şahsımdan çok hukuka ve kanun ruhuna zarar vermiştir. Vilayet Merkezinde bu zorbalık ve baskı pervasızca icra edilmiş olduğu için, icabına göre bu muameleyi yapanın tevkif edilip cezalandırılmasının lüzumunun, Yüce Meclis tarafından karara alınarak tebliğiyle adaleti temin etmek mevcut meşruiyetin teyidine müsaadelerini hak ve hürriyet adına istirham eylerim. 4 Mart 1921 Albayrak Gazetesi Müdürü Mithat 80

81 Adalet Vekâletine Mithat Bey tevkif edilmiş ve ceza müddetini tamamlamak suretiyle tahliye edilmiştir. Tevkif sebebi Merkez Kumandanlığından sorulmuş ve alınan cevap şöyledir. Mithat Bey, Albayrak Gazetesinde memurlara tecavüzde bulunulacak şekilde bir yazı yazmış. Mithat Bey ihtiyat askerliği vazifesi ile mükellef olduğu için asker sayıldığından, subaylar da askeri memur oldukları için, bu tecavüze dahil edilmiş olacaklarından ve bu gibi askerlik mükellefi olanların subaylara karşı tecavüzde bulunanların Askeri Ceza Kanunu gereğince cezalandırılmaları gerekiyormuş. Aklı başına gelir ümidiyle bu defalık bir hafta hapis edilmiş. Mithat Bey, kendisine askerlik mükellefiyeti tatbik edilmediğini, muallim ve gazeteci olması itibariyle de kanunen mükellefiyetinin tecil edildiği, askerlikle alakası olmadığını ve şahsi meselelerden dolayı Mevki Kumandanı Emin Bey kendisini konuşmak için davet ederek kışlada hiçbir kanun ve usulün kabul edemeyeceği şekilde tevkif edildiğini, sekiz gün hapis kaldığını, kanuna ve salahiyete aykırı olarak işkenceye maruz kaldığını, ifade etmiştir. Kumandan Bey ve Mithat Bey taraflarından alınan ifadeler böyledir. Benim mütalaama gelince, mademki Mithat Bey hâlâ sivildir, gazetesindeki makalesi eğer cezaya sebep olacak bir şey ise Basın Kanunu gereğince adliye mahkemesi tarafından hakkında kanuni muamele yapılması lâzım gelirdi. 5 Mart 1921 Erzurum İstinaf Savcısı Raci Erzurum İstinaf Savcılığına Basına ait suçlar kayıtsız ve şartsız umumi mahkemelere ait olduğu ve Mithat Bey asker olmadığı sizce itiraz olunurken çarşaf kadar telgraf çekmek suretiyle böyle bir zamanda telgrafhaneyi işgal ettiğinizden dolayı telgraf ücretini ödemenize karar verilmiştir. Kanun hükmünün tamamıyla tatbiki lazımdır. 81 Adalet Vekili Mehmet HÜSEYİN AVNİ BEY (Devamla): Halktan birisi asker eline veriliyor. Adalet Vekili ile olan haberleşmede istinaf savcısı diyor ki tamamıyla takibat yapamıyorum. Tesir altında kaldım. Ona karşı kendisi diyor ki takibata emir verin ve yolsuz muameleye nihayet verin. Bunlar kararlaştırılmış, ihtilaf hallolunmuş. Efendiler takibata emir vermiş, bu meseleyi burada yeniden başka şekle sokarak bir gizli celse talep ediyor. Ne gizli celsesi? İşte makale meydanda, bunu cihana yayınlanmıştır. Efendiler, makale okunsun rica ederim. Bir gazeteci, bir muallim bu yüzden hapis ve tevkif olunur mu? Adliye tarafından tevkif olunursa tamam, keyfi olarak bir

82 mevki kumandanı tutup da bir gazeteciyi hapse atsın, işkence yapsın sonra, Hükümetin kuvvetsizliğini, kudretsizliğini ben anlamıyorum. Rica ederim makale okunsun. (okunsun sesleri) Okunsun, rica ederim. Her şey söylenir. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Sözünüz bitti mi efendim? HÜSEYİN AVNİ BEY (Devamla): Hayır. BİR MEBUS BEY: Makale neye dairdir? HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Sözünü kesmeyin, efendim. HÜSEYİN AVNİ BEY (Devamla): Efendim makalenin okunmasını oya koymanızı rica ederim. Çünkü okunursa mesele daha iyi anlaşılır. (okunsun sesleri) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Efendim gazete makalesini, Yüce Heyetinizin kararı olmadıkça ben burada okutursam, Meclisi beyhude işgal etmiş olurum. (okunsun, sesleri) Müsaade buyurun Efendim. Makalenin okunmasını arzu buyuranlar... HACI TEVFİK EFENDİ (Çankırı): Hükümet bir gizli celse teklif ediyor, efendim. Elbette okunmasında bir mahzur vardır. MÜFİT EFENDİ (Kırşehir): Her şeyden evvel, evvela celsenin şekli tayin edilmelidir. Sonra iki şekil arasında kalıyor. Birisi, Hüseyin Avni Bey iddia ediyor ki gazete ile yazılan bir makale kanunen suç teşkil etmez iken bunun hakkında kanuni takibat yapılmıştır, bu kanunsuzdur. HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Hayır, öyle değildir. MÜFİT EFENDİ (Devamla): Merhamet buyurunuz ikincisi, Hükümetin bu gensoruya karşı vermiş olduğu cevapta göstermiş olduğu lüzum başka bir şekil alıyor. Fakat her iki tarafın davasını mükemmel şekilde dinlemeksizin, Yüce Heyetin vereceği kararda ne derece isabet olacaktır ve ne derece olmayacaktır? Hükümet diyor ki ben davamı tamamıyla size izah edebilmek için bir gizli celse isterim, orada beni dinleyiniz ve vereceğiniz kararı o şekilde veriniz. Bunu gizli celsede dinleyelim, ona göre karar verelim. (alkışlar) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Gizli celse yapılmasını kabul buyuranlar lütfen ellerini kaldırsın. (kabul sesleri) Kabul edilmiştir. Efendim, lütfen katip ve kavaslar salondan ayrılsınlar. 1 (Gizli oturuma geçildi ve görüşmeye devam edildi.) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Albayrak Gazetesi makalesinin okunmasını isteyenler lütfen el kaldırsın. Kabul edildi. (Mithat Bey in makalesi tutanakta yer almamıştır.) 1 TBMM Zabıt Ceridesi (18 Nisan 1921), 1.Dönem, c.10, s.32-36, 82

83 HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Makale hakkındaki kanaati Yüce Heyetinizin irfanına terk eylerim. Tabiidir ki gazeteciliğin vazifesi budur. Şayet bunda kanuna aykırı sözler varsa, bu Büyük Millet Meclisinin kurduğu Hükümetin adliyesine aittir. Basın ve Yayın Kanunu vardır, mahkemeye sevk ederler, siyasi suç mudur, başka bir şey midir, bunu tahkik ederler ve kararını alırlar. Ben kendi kanaatime göre bütün gazetelerin serbest olarak yazmalarını kabul ederim. Bence serbest yazılan yazılardan kıymetli yazı yoktur. Fazla söylemiyorum, irfanınıza havale ediyorum. Efendim, sizi Doğu ahalisi adına temin ederim ki oranın halkı ufak bir hata gördükleri zaman, vazifelerine koşarlar. Erzurumlular her zaman vazifesini yaptı ve yapıyor. Şayet makalenin hatası varsa mahkemeye veriniz. Müsaade buyurunuz, Mithat mesleği, şahsiyeti ile tanınmış bir adamdır. Bu kişi bu makaleyi yayınladığı zaman Mevki Kumandanı onu makamına davet eder, hapsedildiniz der. Neden diye sorar. Bu yazdığınız makaleden dolayı diye cevap verir. Bize haber verdiler, Hükümete müracaat ettik. İnsaflı Paşa Hazretleri dediler ki bu bir kere muallimdir, askerlikle alakası yoktur, kumandan tevkif edemez, bunda yanlışlık var. Tahliyesine emir verildi. Cephe diyor ki bir hafta yatsın, sonra çıksın. Çıktığı zaman Adalet Vekili Bey in buyurdukları gibi Emin Bey in bu hareketinden dolayı rencide olur. Tahkikat yapar. Nasıl olur da bir kumandan bir başıbozuğun tahkikatını yapar? Askerlikte kolaydır bir adamı tutarlar atarlar. Hangi kanuna muhalefet ediliyor? Kanuna tecavüz milletin ruhuna tecavüzdür. Kumandan bunu takdir etmez, etmemiştir. Yattı, çıktı. Bu defa takibat yapılmasından kızar. Merasim esnasında takibata koyulur. Koşa koşa dairesine süngülüler gider. Bizzat karakola götürürler, hapsederler. Vali İçişlerine yazıyor ve diyor ki biz hükümetiz, kanunu tatbik edeceğiz. Mithat Bey münevver bir adamdır. Münevver olması itibariyle Doğu Cephesine giden gelen Mithat Bey le temas ederler. Kazım Paşa onu takdim eder. Efendim arz edeyim Bolşevikler geldikleri zaman ahaliyi topluyor. Yarın Bolşevikler gelecek diyor. Kazım Paşa, biz bilmeyiz Mithat Bey e gidiniz, diyor. Bu memlekette yetişmiş burjuvazi sınıfına mensup bir adamla temas etmeyiz, diyor. Köylüler diyor ki bizim ona itimadımız vardır. Cebine de bir mühür koyuyor. Biz Celalettin Arif Bey ile birlikte gittik. Şahsı itibariyle Kazım Paşa Hazretlerini ne kadar itimat edilen biridir ki her işi ona yaptırır, irfanı yüksek, ahlakı yüksek, yalnız asabi ve sözünü esirgemeyen bir adam. Hata gördüğü zaman ağlıyor, bağırıyor, şikayet ediyor. Efendiler geçenlerde bütçe münasebetiyle Yüce Meclis bunu dinlediği zaman derin düşünceye daldı. Paşa Hazretleri bilahare temin buyurmuşlardı. Biz gittik efendiler Ilıca'ya gittiğimiz zaman bizi karşıladılar ve dediler ki siz seferberlik yapmışsınız, buradan harp yükümlülüğü parası toplanıyor. Otuz bin lira istiyorlar. Halbuki bilmiyor musunuz ki on paramız yok, aç, susuzsunuz. Dedim, sizden kim para topluyor? Nasıl olur da para istenir? Dedi ki Büyük Millet Meclisi üyesi misin? Bana şeytan gibi görünüyorsun. Hiç bir haberin yok. Bu sözler üzerine sendeledim. Efendiler bizden harp yükümlülüğü paraları alındı. Bir buçuk milyon lira verdik. Biz bilmiyorduk. İşte bu. Dava buradan kopuyor. Telgrafla Fevzi Paşa emir verdi, dedi ki kimin elinden alındı ise derhal parası geri verilsin. Büyük Millet Meclisi, Hükümet tesis etmiştir. Paşalara, beylere kuvveti, Büyük Millet Meclisi vermiştir. Paşalara 83

84 da, memurlara da, kumandanlara da salahiyeti Büyük Millet Meclisi vermiştir. Onun emrine itaat edenler onun emrinden çıkamaz. Ahaliye ilan ettiler. Fevzi Paşa emir verdi verilsin diye. Yine Vali yazıyor ki burada üç buçuk insan kalmıştır. Bunları sıka sıka ne alıyorsunuz, isyana mı teşvik etmek istiyorsunuz? Sonra efendim bir adamın evladı askere gitmezse, babaları sürükleniyor. Bunlar bu haksızlıklara tahammül edemiyor, artık yetişir diyorlar. Vali Hükümete bildiriyor. Hükümetin bundan haberi oluyor. Tabii hiç cevap yok. Sonra Fevzi Paşa Hazretleri emir verdi. Efendim dedi, Askeri Ceza Kanununun 4.Maddesi gereğince bunu yapıyoruz. Her kim ki kırk beş yaşından aşağı olursa, gözü ile ağzı ile bir karşı çıkarsa, o adam harp divanına sevk olunurmuş. Müsaade buyurursanız bu maddeyi size arz edip güldüreceğim. Maddeleri emrederseniz şimdi okuyacağım. Bakınız efendiler ne güzel kanun, ne güzel mahkeme tasdik etmiştir. Bu adamın kendi aleyhinde yazdıklarını tasdik etmişlerdir. Kendisinin şikayetlerini tasdik etmişlerdir. Şimdi efendim bu maddelerden dolayı Milli Savunmada Hukuk Müşavirliğine emrolundu. Gelen cevaptaki en son tedbir ve en son emirdir. Benim Erzurum'la olan haberleşmemde edindiğim malumat. Sonra bu makale ve kanuni takibat yapılması daha fazla asabileştiriyor. Milli Savunma Vekiline gelen şu son cevapta, salahiyetime binaen emir verdim, tevkif ettim diyor. Vekil Beyin söylediği salahiyet meselesi bundan ibarettir. Asayişten de biz mesulüz, orada asayişsizlik olamaz. Vali diyor ki baskı yapmayınız, bunda hata vardır, hatayı gördük diyor. Erzurum'dan İstinaf Savcısı diyor ki tamamen takibat yapamıyorum, tesir altındayım. Bu adam bu makaleden dolayı hapis olmuştur. Hükümetin kanun kudreti orada bir iki adamın elinde oyuncak olmuştur. Size açık söylüyorum biz, Büyük Millet Meclisi her şeye hakimiz. Efendiler Yüce Heyet kanını verdi, buraya geldi. Ne için? Kanunu hakim kılmak için. Şahıslar, fertler katiyen hakim olamaz. Kanun hakimdir. Bunu her vakit için böyle görmek isterim. İşte sizin kanunuz, işte sizin Hükümetiniz. RASİH EFENDİ (Antalya): Kanun hakim midir? Öyle ise Meclisin verdiği hükmün, beş sene hapse dair verdiği kararı Hükümetin müsaadesiyle dolaşırsa bundan kim mesul olur? Hiç... (alkışlar) HAFIZ MEHMET BEY (Adalet Vekili): Yüce Mecliste okunan makaleyi sükûnetle dinledim. Fakat bu makalenin ne anlatmak istediğini ve bundan maksat olan gayeyi Yüce Meclisin tamamen anlaması için biraz meselenin teferruatından bahsetmek icap eder. Efendiler hepinizin malumudur ki bundan altı yedi ay evvel Bakü de Şark Milletleri Kongresi yapıldı. Bu kongre yapılıncaya kadar Erzurum'da çıkartılan bu gazete milliyetçi makaleler yazıyordu. Bakü Kongresine iştirak etmek üzere giden bu gazetenin yazarları Cevat, Ethem Nejat, İsmail Hakkı beyler Bakü'ye vardıkları ilk günlerde pek milliyetçi sözler söylüyorlardı. Hatta Kongrede Ankara Hükümeti adına nutuk söyleyecek olan Doktor İbrahim Tali Bey de yerini bana havale etmişti. O gün saat üçte toplanmak üzere karar verildi. Saat üçte Cevat gelmedi. Dörtte, beşte yine gelmedi. Tali Bey'le diğerleri altıda geldiler. O sırada haber aldık ki Cevat, Ethem Nejat ve İsmail Hakkı beyler, Mustafa Suphi'- 84

85 nin reisi olduğu Türkiye İştirakiyun Cemiyetinde imişler. Saat altı buçukta bunlar gelince dedik ki, -Nerede kaldınız? -Efendiler biz sizinle beraber çalışamayız. Çünkü biz eskiden beri Bolşevik'iz. Siz yanlış yola gidiyorsunuz. Geliniz hep beraber çalışalım. -Milletimiz adına, Müslümanlık adına Bolşeviklikte bir iyilik temin edebilir miyiz? Mühim, ihtilalın şahidi olacaksınız. Eğer bu gaye kayıp olursa ben Bolşeviklik, komünistlik anlamam....bakü'de Konferans devam ettiği müddetçe, bunların Erzurum'dan aldıkları mektupları Mustafa Suphi'ye veriyorlardı. Mustafa Suphi Bey her akşam geliyordu. Bolşevik olanlar da oraya geliyordu. Onlara, teşkilatımız budur, bakınız, emin olunuz diyorlar ve onlardan o sırada dört yüz bin altın istediler. Ankara, Erzurum, Eskişehir'deki teşkilatı büyütmek ve Anadolu ya göndermiş oldukları propagandacılara para göndermek için. Kongredeki bu mektuplardan birini Mustafa Suphi Bey bendenize göstermiş idi. İmzalardan emin idim ki menfaati memleket noktasından düşünüyorlardı. Fakat Rusya siyasi vaziyetini yazı ile yazıyorlardı. Bazılarının yazdıkları gibi para istemek aşağılığını kabul etmeleri tamamen, besbelli idi ki bunlar tamamen Bolşevik idi yahut ahlaksız adamlardı. Doğu Milletleri Kongresinde Türkiye İştirakiyun Kongresi, Mustafa Suphi'nin reisliği altında Rusya Bolşevikleri adına söz söyleyen efendiler Rusya ihtiyar komünistleridir. Diyorlar ki, -İstediğiniz para hazırdır. Anadolu Hükümetini yıkmadıkça buna imkan yoktur. Evvela Orduyu ihtilal ettiriniz. Biz vaktiyle Moskova'da, Petersburg'da Çar ın baskısı altında bulunmuş idik, böyle yaptık. Siz de hemen gidiniz, buna çare bulunuz....bu meselenin fazla tafsilatıyla vaktinizi fazla almayayım. Dönüşümden sonra Erzurum'da vali ve kumandanlara varıncaya kadar seçimle işbaşına gelsin diye kıyamet koptu. Trabzon'da bunu işitince ahalinin vali ve kumandana varıncaya kadar seçilmelerini istedi. Ordunun Ermeniler üzerine harekâta başlandığı zaman Bolşevikler diyor ki, -Oraya gelen bir alay milliyetçilerdir, Müslümancılardır. Bunlara kanmayınız, aldanmayınız, sizi nafile kandıracaklar. Bunlar Müslümanlık ve milliyetçilik fikriyle gazete çıkarıyorlar. Kazım Karabekir Paşa Orduyu bırakarak Erzurum'a gitti....bu Mithat ki Albayrak Gazetesinde yazdığı makalede Bolşeviklere karşı milliyetçiliği müdafaa ediyor. O makale ortadadır. O makaleden dolayı Hükümet takibatta bulunuyor. Kendi tahkikatım, bu mesele Bakü'de Mustafa Suphi ve Cevat arasında yapılan anlaşma neticesinde gerek Erzurum'daki hadise ve gerek bu makaleler sırf bundan ileri geliyor. İşte bu gazete o zamandan beri bu şekilde makaleler yazıyor. Rusya İnkılabından evvel yazılan yazılarda aynı mahiyette idi. Son olarak bu makaleyi de tamamıyla Bolşeviklere doğru adım atmak isteyen ve Orduyu yık- 85

86 mak ve bir sosyal inkılap yapmak istiyordu. Bu makalenin mahiyeti budur. O vakitten beri yazmakta olduğu makaleler takip edilerek tevkif olunmuştur. FEVZİ PAŞA (Milli Savunma Vekili): Avni Bey arkadaşımızın izah buyurdukları gibi, Albayrak Gazetesi yazarı Mithat Bey tevkif olunmuştur. Avni Bey bana geldi ve dedi ki bu adam asker olmadığı halde askerliğinden dolayı tevkif edilmiş, bu nasıl şeydir? Bu adam asker olmadığı halde ne hak ve salahiyetle tevkif ediyorsunuz? Biz bunu böyle bir makale yazdığından dolayı çağırdık, söyledik buna askerler dahil midir? Evet, dahildir dedi. Bu cezayı gerektirir, dedim ve ceza mahkemelere aittir. Kanunen ben tevkif ettim. Meseleyi Doğu Cephesi Kumandanı hallediyor, benim yaptığım iş bundan ibarettir, diyor. Oraya sordum, oradan aldığım cevapta şöyle yazıyor. -Erzurum'da Albayrak Gazetesi Başyazarı Mithat Efendi yapılan tebligata rağmen bütün memurların haklarına tecavüzde bulunmuş, makalesinde vatanı idrak etmeyen memur diye yazmış. Kendisini getirterek bu yazdıklarının içine asker dahil midir denmesi üzerine, evet idrak edemeyenlerin hepsi dahildir, cevabını vermiş. Mevki Kumandanı bu gibi makaleler mesuliyet gerektirir demesine karşılık, mahkemeler açıktır diye edepsizce cevap vermiştir. Makalede bütün memurlar ile kumandanlığa karşı küçümseme ile töhmet altında bırakmış olduğundan, kendisi de ihtiyat askeri olduğu için Mevki Kumandanlığınca Askeri Ceza Kanununun dördüncü maddesine göre bir hafta hapis edildiği anlaşılmıştır. Nasihat tesir etmeyen Mithat Efendinin yazdığı ve son zamanlarda etrafına saldırdığı Erzurum Vilayetince de yazılmıştır. Albayrak Başyazarı Mithat Bey, Erzurum Mebusu Celalettin Arif Bey ordu ile ahali arasında, ayrıca ordu arasında samimiyeti ihlal ettiği, dedikodularıyla anlaşılmıştır. 20 Ocak 1921 tarihli Albayrak Gazetesinde, her taşın altında orduya korkusuzca ve edepsizce yaptığı propagandalar, Mustafa Suphi'nin Vilayetçe yakalanan yazısında anlaşıldığı üzere memlekette Bolşevizm meydana getirmeye çalışıldığı anlaşıldı. Bazı kimseleri yoldan çıkarmak üzere tecavüz edici bir lisan kullanması, bu şekilde Doğu Anadolu da bir karışıklık hazırlamak ve bu keşmekeş içerisinde sivrilip mevki tutmak istiyor. Bu adamın ihtiyat askeri olması dolayısıyla tevkifini memleketin selameti için uygun buldum....hapis cezası Kars Harp Divanı tarafından verilmiştir. Ordu kumandanı diyor ki bu Orduyu fesat ve isyana teşvik eden her kim olursa olsun Askeri Harp Divanına verilir ve cezası tertip edilir. Diğer husus da mademki bunun basın suçu da var, onun hakkında da tahkikat yaptırıyoruz. Hüseyin Avni Bey, zannederim ki biraz ihmalkarlık ediyor. Kanun diyor ki silahaltında olmadıkları halde ceza görür. SALİH EFENDİ (Erzurum): Efendim sakince halledilecek olan bu meselede, aslı bırakıp arkadaşlar teferruata girdiler. Hüseyin Avni Bey arkadaşımızın söyledikleri ile ve Hükümetin ifadelerinden anlaşılıyor ki bu bir mevki davasıdır. Arada halledilecek iş budur. Dünya Harbinden evvel şahsını tanımadığım Nüzhet Efendi adında biri Erzurum'un kurtuluşundan sonra memlekete geliyor. Gazeteciliğe başlıyor. Memlekete dair güzel sözler yazıyor. Bu adam o günkü vaziyetin almış olduğu 86

87 cereyan dolayısıyla yanlış fikirlere sapıyor. Bu askeri harekât esnasında bir makale yazmış. Ben zannediyorum ki bu ordunun aleyhinde değildir. Fakat Ordu Kumandanı bundan kuşkulanarak buna el koyuyor. O esnada Hükümet de bunu zararlı görüyor, o da el koyuyor. Her ikisi de takibata başlıyor. Hüseyin Avni Bey Hükümete müracaat ediyor. Şimdi mesele askeriyeye mi aittir, sivil idareye mi aittir? Haberleşme esnasında düşünülmeden, bizimle görüşmeden bir şey yapılmış. Her iki taraf takibatı kendi hakkıdır düşüncesiyle yapmış. Bu, bir takım usulsüz ve gönlü rahatlatmayacak bir takım sözler söylendi. Kazım Karabekir Paşa orduda namuslu bir askerdir. Yalnız bir suç vardır. Yalnız suçu takip edecek bir makam vardır. Bu iş Adalet Vekaletine verilsin, netice alınsın. Bunun için gensoru ile bilmem ne ile uğraşılmasın, iş bitsin ve müzakere de kafidir. VEHBİ EFENDİ (Konya): Efendim, Mustafa Efendi hiddet buyurmayın, Orduyu tutan millettir. Milleti rahat ettirmeyince ordu meydana gelmez. Rica ederim şurada bir gazete okunuyor. Bu okunan gazete Hükümet memurlarını tenkit etmiş. Bunda Hükümetin alacağı iki vaziyet var. Eğer bu tenkit doğru ise kendi hatalarını düzelterek o adama teşekküre borçlu olmaktır. Eğer bu şey yok da Hükümet hakikaten haklı ise bir adama bu kadar kimsenin dava etmeye hakkı yoktur. Çünkü makalede şahıs yoktur rica ederim. (gürültüler) HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Yalandır. VEHBİ EFENDİ (Devamla): Konya İsyanını çıkaran da Hükümettir. Ne demek istiyorsunuz? Zamanı gelince söyleyeceğiz. Doğruyu söyleyelim. (doğru, doğru sesleri) Suçsuz olmak asıldır. Hüküm mahkemede verilir, başka hüküm verilmez. Biz çamur sürmeye alıştık. Şahıs burada mühim değildir. Memleket yanıyor, biz böyle şeylerle meşgul oluyoruz. Böyle iş olmaz. (şiddetli gürültüler) Bir vakitler bu zavallı millet üzerinde irtica kelimesini kullandık. İyi yapana mürteci dedik, kötü yapana mürteci dedik. Şimdi de Bolşeviklik kelimesi hüküm sürüyor. Evet, biz Konya'dan geldiğimiz zaman arkadaşlarımızın bir kısmı bunu iyi bir şey düşüncesiyle bize gün doğacak diyorlardı. Hemen, hemen yarısı Bolşevikliğe meyilli diye bize Amasya Mebusu Rıza Efendi söyledi. Fakat bu makale böyle bir maksatla mı yazılmıştır? Makale meydandadır. REFİK ŞEVKET BEY (Saruhan): Fert ve toplum ifadelerinden ne anladınız? Rica ederim, aldanıyorsunuz. (gürültüler) VEHBİ EFENDİ (Devamla): Cevap vereceğim. Bu adam makalesinde, toplumların menfaatleri fertlerin menfaatlerine göre değişiyor, diyor. Toplum, millettir. Fertler sensin, benim, işte budur. (bravo sesleri) İSMET BEY (Çorum): Adalet Vekaletinin izahatına göre makale, suç ihtiva ettiği için hakkında kanuni takibat yapılmak üzere savcılığa havale edilmiştir. Askeriyeden alınan izahata göre Mithat Bey in tevkif edilmesinin sebebi ordunun disiplinini ihlal gibi Askeri Ceza Kanunu ile yasaklanmış olan işe teşebbüs etmesinden ve gizli bir cemiyete destekleyici bulunmasından dolayı tevkif ettim, diyor. Şimdi 87

88 efendim deniyor ki harp mıntıkası ilan edilen yerin askeri kumandanlığı buradaki ordunun, zararına sebebiyet vereceği, emniyeti ihlal edeceği işe teşebbüs ettiğinden dolayı bunun tahkikatının başında hazır etmesi lazımdır, diyor. (gürültüler) Harp divanına tevkif etmeyin diyebilir miyiz? (deriz sesleri) Herhalde harp divan da bir mahkemedir. Rica ederim tetkik edilecek bir mevzudur. Müsaade buyurunuz, salahiyetin tetkiki nasıl olacaktır? ABDÜLKADİR KEMALİ BEY (Kastamonu): Harp divanı da bir mahkemedir diye söylüyorsunuz. Diğer taraftan askeri suç diye tevkif edildi, deniyor. Rica ederim bunlar tamamlanmalıdır. HACI TEVFİK EFENDİ (Çankırı): Efendim, itimat ettiğimiz Hükümete karşı Hüseyin Avni Bey in bir şahsı, kanuni olsun veya olmasın tevkif ettiklerinden dolayı o kadar hiddetle, şiddetle hareketi icap eder mi? HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Hayır, kanun çiğneniyor. HACI TEVFİK EFENDİ (Devamla): Ben zannediyorum ki bu tutuklunun biraderidir. Konya'da polis müdürü, burada hâlâ neden serbest geziyor? Bunu soracak zannettim. (alkışlar, gürültüler, geri alıyor sesleri) Hepimiz buranın evladıyız, birçok inkılaplar böyle gazetelerle, umumi sözlerle başlamıştır. Büyük hadiseler, acılar, karışıklıklar açılmıştır. Efendim 31 Mart Vakasından evvel çıkan Volkan Gazetesi, Serbesti Gazetesi bundan daha dehşetli yazılar yazmadılar mı? Bu Albayrak Gazetesinin her bir kelimesinin altında bir volkan yanıyor. Halkı umumi isyana teşvik ediyor. Halkın bir kısmı askerdir. Konya'daki isyanda gazetelerle, ufak tefek propagandalarla büyük tesir olmuştur. Birçok kan dökülmesine sebep olmuştur. Bu Albayrak Gazetelerinin saçtığı zehirlerden bu makale birisidir. Avni Bey biraderimizin söylediği gibi, Erzurum ahalisi gayet naziktir ve feveran husule getirmeyeceği ne malumdur? Ben bu makale okunurken Hükümete biraz üzüldüm. Evet, efendiler bu Albayrak Gazetesi Bolşevik gazetesidir. Hepimizin de malumudur. Yalnız şunu rica ederim ki bu Albayrak sahibinin biraderinin neden tevkif olunmadığını söylesinler. (ooo sesleri) HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Bütün Meclis üyelerine derin hürmetim vardır. Sizi de çok severim, bilirsiniz. Efendiler bu, vazifeyi suiistimaldir, ben bunu kabul etmem. (önergeyi geri aldı sesleri) HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Aldılar efendim. HAMDİ NAMIK BEY (İzmit): Hacı Tevfik Efendi ile Rasih Efendi Hazretleri fazla söyledi. Yalnız mahkum değildir, kürek cezalarıyla da mahkumdur. Kendilerinin yardımıyla burada geziyorlar. SALİH EFENDİ (Erzurum): Reis Bey müzakerenin yeterliliğine dair bir önergem var. RASİH EFENDİ (Antalya): Yüzlerce, binlerce şahıslar hakkında takibat ve tahkikat yapılırken onlara bakmayıp böyle bir şahıs için Meclisimizi işgal ettiğimize aklım 88

89 ermiyor. Okunan makalenin başlangıcında deniyor ki bir zümreye dayanarak diğerlerine husumet... Bu sözü Hükümeti tenkit ederken söylüyor. Hükümet hangi zümreye dayanıyor da diğerine husumet ediyor? Bunu söylemiyor. Bunu niçin izah etmiyor? Meclisimizi bir Hükümet meselesi halinde meşgul edecek bir şekil görmüyorum. ABDÜLKADİR KEMALİ BEY (Kastamonu): Efendim, mesele arkadaşlar tarafından uzun uzadıya izah edildi. Yalnız esas nokta üzerinde hiç yürünmedi. Devletler dahilden ve hariçten gelebilecek tecavüzlere karşı koymak için ordular teşkil ederler ve o ordulara imkân dahilinde bütçenin birçok tarafından kırparak para verirler. Bu lazımdır ve zaruridir. Fakat ordunun dahilde vazife ifa edebilmesi şarta bağlıdır. Ordunun dahilde hiç bir vazifesi yoktur. Ancak Hükümet mevcut teşkilat itibariyle lüzum gördüğü vakit sıkıyönetim ilan edilir. Kişilerin hürriyetine bir subay tarafından tecavüz edilmiş ise bu kanuni değildir. Şimdi bir makale okundu. Eğer Mevki Kumandanı veya Kazım Karabekir Paşa'nın düşündükleri gibi düşünmek lazım gelirse yazılan makale ve söylenen söz Mithat Bey için cezayı gerektirir. Şunu arz edeyim ki geçici kanun şeklinde Dünya Harbi başında, seferberlik zamanında çıkarılmış olan yirmi küsur kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Eğer o merkezde ise Harp Hıyaneti Kanunu da yürürlükte değildir. (değildir sesleri) MAZHAR MÜFİT BEY (Hakkâri): Harbe hıyanet mubah mıdır? ABDÜLKADİR KEMALİ BEY (Devamla): Hayır, mubah değildir. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Mevzu çok uzuyor. Ordu kendi mıntıkası dahilinde asayişle de meşguldür. ABDÜLKADİR KEMALİ BEY (Devamla): Yalnız bir şey varsa, ismini yeni işittiğim Mithat Bey in yazdığı makale ilmi ve sosyolojik bir makaledir. Hükümete hatırlatmak isterim ki Alfiyeri'nin 1 İstibdat adında bir eseri vardır. Memleketimizde pek çoklarının elinde okunmaktadır. Bu gayet müthiş bir eserdir. Bu kitaba göre, milletleri isyana teşvik edici ruhlardır. Bunun ve diğer bir eserinin hemen toplattırılması lazım gelir ve zannederim ki bundan çok yüksek ve çok ehemmiyetli sosyolojik meseleleri ve bilhassa istibdadı konu ediyor. Bir insan düşünmek hakkına ve düşündüğünü söylemek yazmak hakkını sahiptir. Başarı ile neticelenen bütün ihtilallar böyle yapılmıştır. Düşündüğünü yazmak yasak değildir. Bunun aksine olan hareketler iyi netice vermez. Tabii yasak olma meselesi kanun ile vardır. Çünkü insanlar sonsuz hürriyet istemez. Bu mesele de doğrudan doğruya takibat yapacak makam ne Yarbay Emin Bey dir, ne de askeri başka bir kumandandır. Ancak savcılık makamıdır. Asker, asker olmalı, memleketin asayişiyle uğraşmayı kesmelidir. 1 Vittorio Alfiyeri 18.Yüzyılda yaşamış İtalyan trajedi yazarıdır. 89

90 ALİ ŞÜKRÜ BEY (Trabzon): Meclis tek vücuttur, herkes düşüncesinde hürdür. Tasavvur edemem ki burada bulunan üyelerden hiç birisi memleketin menfaati aksine hareket etmiş olsun. Rica ederim birbirimizden şüphelenmeyelim. Daima ufak tefek iğnelerle herkesin hisleri ayağa kalkıyor. Efendiler, her iki tarafın da az çok hakkı vardır. Yani yapılan muamele usulsüz yapılmıştır. Şimdi Meclisin dikkat edeceği bir mesele vardır. Hakikaten Hüseyin Avni Bey in korktuğu gibi, bu emir ve tahakkümü askeriyle ezilecek mi, ezilmeyecek mi? Bu haksız muamele tekrar yapılacak olursa yeniden gensoru verilir. Çünkü bu Hükümet meselesi olmaktan çıkmıştır. Sonra bunun altından diğer mesele de çıkarıldı. Bolşeviklik meselesi filan... Bu meseleleri kurcalamayalım. Çünkü o zamanlarda Bolşevik olmayan adam görmüyorum. Sonra bu adam hakikaten fena bir adamdır. Onunla beraber bu meseleler ileride herkesin aklı başına geldikçe, inşallah Bolşeviklikten kurtulur. Efendiler bu memlekette Büyük Millet Meclisinin adliyesi var mı, yok mu? Varsa kudretini göstersin. Büyük Millet Meclisinin nüfuzu ve onun kanunları Emin Bey in keyfine kurban olamaz. (gürültüler) Rica ederim alsınlar Mithat'ı adliye mahkemesine versinler. Bu hatadan dönülsün ve bir daha böyle hatalara cüret etmesinler. Adliye Vekili Bey de esas davaya ait olmayan Cevat Bey'den, Bolşeviklikten, bilmem neden bahsetmesin. HAFIZ MEHMET BEY (Adalet Vekili): Ben ondan bahsetmedim. Rica ederim benim namusumdan herkes emindir. Benim ondan katiyen şüphem yok. Benden hiç bahsedemezsiniz. ALİ ŞÜKRÜ BEY (Devamla): Bakü'ye niçin gittin, Meclisin haberi var mıdır, dediniz. Bu suç teşkil ediyorsa efendiler o da suçtur. HÜSEYİN AVNİ BEY (Erzurum): Biz kanuna karşı haksızlığa isyan ediyoruz, bağırıyoruz. Benim bundan başka davam varsa bana lanet... Sonra burada gezen kardeşinden bahsedildi. Ben kefil miyim efendiler? Bunu bana söylemekte ne mana var, benim ile alakası nedir? Ben, babam da olsa ipini çekecek bir adamım. Diyorum ki müzakere kafidir. Kanun ne ise o yapılsın. Büyük Millet Meclisinden istediğim bundan ibarettir. (devamlı gürültüler) Yalnız Adalet Vekili emir versin, meseleyi bitirsinler. Biz Yüce Meclisin kabul ettiği kanunlara karşı şöyle karar verin, böyle yapın diyemeyiz. Bu salahiyet bende yoktur. Keza harp divanı da bir mahkemedir. Milli Savunma Vekili de buna emir verir. HASAN FEHMİ BEY (Başkan Vekili): Efendim Fevzi Paşa güven oylaması istiyor. Lazistan Mebusu Osman Bey in güvenoyu verilmesi hakkında bir önergesi var. Bu önergeyi kabul edenler. Osman Bey'in önergesi büyük bir çoğunluk ile kabul edildi. Celseyi tatil ediyorum. 1 1 TBMM Gizli Celse Zabıtları (18 Ekim 1921), 1.Dönem, c.2, s.38-45, 90

91 SON NOT Milli Mücadele döneminde, İstanbul'da ve Anadolu'da bir çok Komünist örgüt kurulmuştur. Hiç şüphesiz bu örgütlerin bir kısmı Sovyet Rusya nın Anadolu nun kaderi üzerindeki, siyasi ve stratejik hesapları gereği ortaya çıkmışlardır yılı Mayıs ayında İstanbul'da Türkiye İşçi Cemiyeti kurulmuştur. Adına kısaca Komintern denilen Üçüncü Komünist Enternasyonal'in direktifleri gereği kurulan bu örgüt ameleleri kendi içinde toplamış olan beş yüz üyeli bir kuruluştur yazı itibariyle, İstanbul daki ikinci önemli Marksist işçi kuruluşu, yerli azınlıkların hakim olduğu Beynelmilel İşçiler İttihadıdır. Ateşkes döneminde, İstanbul da illegal faaliyet gösteren başka teşekküller de vardır: Karakol Cemiyeti ve MM Grubu, Milli Mücadele ye unutulmayacak hizmetlerde bulunurken, yine illegal faaliyet gösteren Türkiye Komünist Partisi, Milli Mücadeleyle sadece Komintern in izin verdiği ölçüde ilgilenmiş ve direktifleri dışına kesinlikle çıkmamıştır. Bu örgüt Rusya'daki toplantılara ve Bakü'deki Doğu Hakları Kurultayı na temsilci ve delege gönderirken Erzurum ve Sivas kongreleriyle hiç ilgilenmemiştir. Dahası bazı temsilcileri Milli Mücadele aleyhinde söz sarf etmişlerdir. Milli Mücadele kazanıldığında, Meclise gönderdikleri tebrik telgrafında sadece Türk işçi ve köylü ordularının zaferinden bahsedebilmişlerdir. Yeşil Orducuların Ankara İstiklal Mahkemesi ndeki ifadeleri, onların Sovyet Elçiliği ile ne ölçüde içli dışlı olduklarını ortaya koymaktadır. Sovyet Elçiliğindeki toplantılara katılan Yeşil Ordu yöneticileri sayesinde, Sovyet yöneticileri, Meclisin gizli celselerindeki konuşmalar ve alınan kararlarla ilgili her türlü bilgiyi günü gününe elde etmişlerdir. Yeşil Ordu yöneticileri, halk içinde sempati toplayabilmek ve bu suretle daha rahat propaganda yapabilmek amacıyla kuruluştan itibaren Mustafa Kemal Paşa nın adını kullanmışlardır. Mustafa Kemal Paşa nın bilgisi dahilinde kurulduklarını ve yine Mustafa Kemal Paşa tarafından sevk ve idare edildikleri- 91

92 ni öne sürerek teşkilatlanma çalışmalarını sürdüren Yeşil Ordu yöneticilerinin bu tertibinden, Mustafa Kemal Paşa nın başlangıcından itibaren haberi olmuştur. Mustafa Kemal Paşa nın casuslukla suçladığı, Yeşil Ordu Cemiyeti Umumi Katibi ve Tokat Mebusu Nazım Bey in İçişleri Vekili seçilmesi, Yeşil Ordu nun siyasi iktidar üzerindeki ağırlığını ortaya koyması açısından önemlidir. Yozgat isyanını bastırmak üzere Yozgat a giden Çerkez Ethem in, Yeşil Ordu Cemiyeti ne girmesi de Yeşil Ordu nun gücünün artmasına neden olmuştur. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, Yeşil Ordu Cemiyeti nin kapatılması için önce tatil kararı alıp dağılmasını istemiştir. Bu istek tepkiyle karşılanınca, kendi kontrolü dahilinde Türkiye Komünist Partisinin kurulması için emir vermiştir. Yeni partide, Yeşil Ordu üyelerinin büyük bölümüne yer verilmiştir. Mustafa Kemal Paşa, bu parti üyeleri arasına, komünizme şiddetle aleyhtarlığıyla tanınan Fevzi (Çakmak) Paşa, Ali Fuat (Cebesoy) Paşa'yı da dahil ederek parti içi dengeyi sağlamıştır. Böylece Yeşil Ordu Cemiyeti, en güvendiği silahlı gücünü kaybetmiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün o dönemde, bir yandan dünyanın yegane ve güçlü Komünist devleti ile ittifak kurarken, diğer taraftan Komünizme mesafeli strateji izlemesi, ideolojik savaş kavramının henüz bilinmediği, propagandanın etki gücünün gereğince değerlendirilemediği bir dönemde, Kurtuluş Savaşı nın ne denli güç koşullar içinde gerçekleştirildiğinin bir göstergesidir. 92

93 BU DİZİNİN YAYINLANMIŞ DİĞER KİTAPLARI 93

94 94

SOVYET RUSYA İLİŞKİLERİ VE MOSKOVA ANTLAŞMASI

SOVYET RUSYA İLİŞKİLERİ VE MOSKOVA ANTLAŞMASI CENGİZ ÇETİNTAŞ TBMM Tutanaklarında Kurtuluş Savaşı: 5 TBMM Tutanaklarında SOVYET RUSYA İLİŞKİLERİ VE MOSKOVA ANTLAŞMASI (1920-1923) http://www.cengizcetintas.com cengizcetintas@outlook.com 1 TBMM Tutanaklarında

Detaylı

MİLLİ MÜCADELEDE KOMÜNİZM HAREKETLERİ

MİLLİ MÜCADELEDE KOMÜNİZM HAREKETLERİ 1 MİLLİ MÜCADELEDE KOMÜNİZM HAREKETLERİ Birinci Dünya Savaşı nda düşman olarak karşı ittifaklarda savaşan Türkler ile Ruslar, savaşın sonlarına doğru meydana gelen gelişmelerle birbirlerine yaklaşmışlardır.

Detaylı

http://www.cengizcetintas.com/index.html

http://www.cengizcetintas.com/index.html http://www.cengizcetintas.com/index.html 1 SOVYET RUSYA İLİŞKİLERİ VE MOSKOVA ANTLAŞMASI Birinci Dünya Savaşı nda düşman olarak karşı ittifaklarda savaşan Türkler ile Ruslar, savaşın sonlarına doğru meydana

Detaylı

MİLLİ MÜCADELE TRENİ www.egitimhane.com

MİLLİ MÜCADELE TRENİ www.egitimhane.com MİLLİ MÜCADELE TRENİ TRABLUSGARP SAVAŞI Tarih: 1911 Savaşan Devletler: Osmanlı Devleti İtalya Mustafa Kemal in katıldığı ilk savaş Trablusgarp Savaşı dır. Trablusgarp Savaşı, Mustafa Kemal in ilk askeri

Detaylı

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu -KAPANIŞ KONUŞMASI- M. Recai KUTAN 7 Kasım 2014 I. DÜNYA SAVAŞININ 100. YILDÖNÜMÜ ULUSLARARASI

Detaylı

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz ANMA PROGRAMI 1. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı 4 2. Çeşitli Yönleriyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk 10 (Yrd. Doç. Dr. Levent KALYON) 1. Resimlerle Atatürk 15 2. Kendi sesiyle Atatürk 18 2 Beni görmek

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi 29 Ekim 1923, saat 20.30 Tarih : 28.10.2011 29 Ekim 1923, Türkiye tarihinin dönüm noktalarından biriydi. TBMM de saat 20.30 u gösterirken Anayasa da gerekli değişiklikler yapıldı,

Detaylı

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ MUSTAFA KEMAL İN SAMSUN A ÇIKIŞI GENELGELER KONGRELER

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ MUSTAFA KEMAL İN SAMSUN A ÇIKIŞI GENELGELER KONGRELER MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ 1919-1922 MUSTAFA KEMAL İN SAMSUN A ÇIKIŞI GENELGELER KONGRELER Milli mücadele Hazırlık Dönemi Kronoloji 19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal in Samsun a Çıkışı 28 Ocak 1919 Havza Genelgesi

Detaylı

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler On5yirmi5.com Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler nelerdir? Yayın Tarihi : 12 Kasım 2012 Pazartesi (oluşturma : 12/22/2018) Cemiyetler-Zararlı ve Yararlı

Detaylı

KURTULUŞ SAVAŞI CEPHELER

KURTULUŞ SAVAŞI CEPHELER KURTULUŞ SAVAŞI CEPHELER DOĞU VE GÜNEY CEPHELERİ KURTULUŞ SAVAŞI DOĞU VE GÜNEY CEPHESİ DOĞU CEPHESİ Ermeniler XIX. Yy`a kadar Osmanlı topraklarında huzur içinde yaşadılar, devletin çeşitli kademelerinde

Detaylı

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ 1908 II. Meşrutiyete Ortam Hazırlayan Gelişmeler İç Etken Dış Etken İttihat ve Terakki Cemiyetinin faaliyetleri 1908 Reval Görüşmesi İTTİHAT ve TERAKKÎ CEMİYETİ 1908 İhtilâli ni düzenleyen

Detaylı

29 EKİM TÖRENLERİ. Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY. Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi

29 EKİM TÖRENLERİ. Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY. Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi 29 EKİM TÖRENLERİ Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi 1923 Cumhuriyet ilân edildi. Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk

Detaylı

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük DİRİLİŞİN DESTANI: SAKARYA

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük DİRİLİŞİN DESTANI: SAKARYA 1 Kütahya- Eskişehir Savaşı nda ordumuz Sakarya Nehri nin doğusuna çekilmişti. 2 TEKÂLİF-İ MİLLİYE NİN SAKARYA SAVAŞI NA ETKİSİ Tekâlif-i Milliye kararları daha uygulamaya yeni başlandığı için Sakarya

Detaylı

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 19.yy.sonlarına doğru Osmanlı parçalanma sürecine girmişti. Bu dönemde

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ. 1 ALTERNATİF AKIM Excellence and innovation built into every design. EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ. ALTERNATİF AKIM 2 1914-1918 Dünya Savaşı Bu savaş dünyada bazı şeylerin değişmesine sebep

Detaylı

4 üncü Birleşim 20.5.1999 Perşembe

4 üncü Birleşim 20.5.1999 Perşembe DONEM : 21 ÇILT ; 1 YASAMA YILI: 1 4 üncü Birleşim 20.5.1999 Perşembe

Detaylı

SAYFA BELGELER NUMARASI

SAYFA BELGELER NUMARASI İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... SAYFA BELGELER NUMARASI 1. 27 Ekim 1922 tarihinde İsmet Paşa nın Dışişleri Bakanlığına ve Fevzi Paşa nın Batı Cephesi Komutanlığına atanması... 1 2. İstanbul daki mevcut

Detaylı

KURTULUŞ SAVAŞI ( ) Gülsema Lüyer

KURTULUŞ SAVAŞI ( ) Gülsema Lüyer KURTULUŞ SAVAŞI (1919-1922) Gülsema Lüyer KURTULUŞ SAVAŞI (1919-1922) Mondros Mütarekesi ve Mütareke Sonrası Genel Durum İşgaller ve Kurtuluş Savaşı Hazırlık Evresi T.B.M.M. nin Açılması Düzenli Ordu Hazırlıkları,

Detaylı

http://www.cengizcetintas.com/index.html

http://www.cengizcetintas.com/index.html 1 http://www.cengizcetintas.com/index.html TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'NİN AÇILIŞI VE BİRİNCİ TBMM HÜKÜMETİ İstanbul'un İtilaf askerleri tarafından resmi olarak işgal edildiğini öğrenen Mustafa Kemal

Detaylı

İÇİNDEKİLER... SAYFA NUMARASI 1. Genelkurmay Başkanlığının Afyon ve Kocaeli mıntıkalarındaki duruma dair 3 Ekim 1921 tarihli Harp BELGELER

İÇİNDEKİLER... SAYFA NUMARASI 1. Genelkurmay Başkanlığının Afyon ve Kocaeli mıntıkalarındaki duruma dair 3 Ekim 1921 tarihli Harp BELGELER İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... BELGELER III SAYFA NUMARASI 1. Genelkurmay Başkanlığının Afyon ve Kocaeli mıntıkalarındaki duruma dair 3 Ekim 1921 tarihli Harp Raporu... 1 2. Ali İhsan Paşa nın Güney

Detaylı

KURTULUŞ SAVAŞINDA BİR VATANDAŞIMIZIN UÇAK BAĞIŞI

KURTULUŞ SAVAŞINDA BİR VATANDAŞIMIZIN UÇAK BAĞIŞI KURTULUŞ SAVAŞINDA BİR VATANDAŞIMIZIN UÇAK BAĞIŞI Süreyya Hami ŞEHİDOĞLU ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 24, Cilt: VIII, Temmuz 1992 Nafiz KOTAN İsmail Habip, Kurtuluş Savaşı nı anlatırken:...

Detaylı

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI HAFTALAR KONULAR 1. Hafta TÜRK DEVRİMİNE KAVRAMSAL YAKLAŞIM A-) Devlet (Toprak, İnsan Egemenlik) B-) Monarşi C-) Oligarşi D-) Cumhuriyet E-) Demokrasi F-) İhtilal G-) Devrim H-) Islahat 2. Hafta DEĞİŞEN

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ

8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ 8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ BİR KAHRAMAN DOĞUYOR ÜNİTESİ KONU ANLATIMI HASAN DOĞAN BİR KAHRAMAN DOĞUYOR M. Kemal 1881 de Selanik te doğdu. Annesi Zübeyde Hanım, Babası Ali Rıza Efendidir.

Detaylı

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ' NİN AÇILIŞI VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK BAŞKANLIĞINDAKİ 1.TBMM HÜKÜMETİ

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ' NİN AÇILIŞI VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK BAŞKANLIĞINDAKİ 1.TBMM HÜKÜMETİ CENGİZ ÇETİNTAŞ TBMM Tutanaklarında Kurtuluş Savaşı: 2 TBMM Tutanaklarında TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ' NİN AÇILIŞI VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK BAŞKANLIĞINDAKİ 1.TBMM HÜKÜMETİ (23 Nisan 1920-24 Ocak 1921)

Detaylı

TEŞKİLATLANMA VE KOLLEKTİF MÜZAKERE HAKKI PRENSİPLERİNİN UYGULANMASINA MÜTEALLİK SÖZLEŞME

TEŞKİLATLANMA VE KOLLEKTİF MÜZAKERE HAKKI PRENSİPLERİNİN UYGULANMASINA MÜTEALLİK SÖZLEŞME TEŞKİLATLANMA VE KOLLEKTİF MÜZAKERE HAKKI PRENSİPLERİNİN UYGULANMASINA MÜTEALLİK SÖZLEŞME Bu sözleşme, ILO'nun temel haklara ilişkin 8 sözleşmesinden biridir. ILO Kabul Tarihi: 18 Haziran 1949 Kanun Tarih

Detaylı

T.C İnkılap Tarihi Ve Atatürkçülük

T.C İnkılap Tarihi Ve Atatürkçülük T.C İnkılap Tarihi Ve Atatürkçülük 2015-2016 T.C İnkılap Tarihi Ve Atatürkçülük Arif ÖZBEYLİ Türkiye Büyük Millet Meclisi nin Açılması Meclis-i Mebusan ın dağıtılması üzerine, Parlamento nun Mustafa Kemal

Detaylı

İCRA VEKİLLERİ HEYETİ (Bakanlar Kurulu) KANUNU

İCRA VEKİLLERİ HEYETİ (Bakanlar Kurulu) KANUNU 1 İCRA VEKİLLERİ HEYETİ (Bakanlar Kurulu) KANUNU 23 Nisan 1920 tarihinde açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, milli egemenlik prensibini kendisine siyasi ve hukuki temel edinmiş, kuvvetler birliği esasına

Detaylı

KURTULUŞ SAVAŞI KARTPOSTALLARI MEHMED İN HİKAYESİ *

KURTULUŞ SAVAŞI KARTPOSTALLARI MEHMED İN HİKAYESİ * ÇTTAD, X/23, (2011/Güz), s.s.187-232 Albüm KURTULUŞ SAVAŞI KARTPOSTALLARI MEHMED İN HİKAYESİ * Kurtuluş Savaşı nın bitmesinin hemen ardından, verilen bu büyük mücadeleyi kamuoyuna anlatmanın bir aracı

Detaylı

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA 16.06.2017 Sayın Milletvekillerim, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım Sayın Mardin Şube Başkanım, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları, Değerli Basın Mensupları, Şanlıurfa

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH CEVAP 1: (TOPLAM 2 PUAN) Savaş 2450-50=2400 yılının başında sona ermiştir. (İşlem 1 puan) Çünkü miladi takvimde, MÖ tarihleri milat takviminin başlangıcına yaklaştıkça

Detaylı

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI II. Mahmut ve Tanzimat dönemlerinde devlet yöneticileri, parçalanmayı önlemek için ortak haklara sahip Osmanlı toplumu oluşturmak için Osmanlıcılık fikrini

Detaylı

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı. MUSUL SORUNU VE ANKARA ANTLAŞMASI Musul, Mondros Ateşkes Anlaşması imzalanmadan önce Osmanlı Devleti'nin elinde idi. Ancak ateşkesin imzalanmasından dört gün sonra Musul İngilizler tarafından işgal edildi.

Detaylı

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TEOG ÇIKMIŞ SORULAR - 3. ÜNİTE Batı cephesinde Kuvâ-yı Millîye birliklerinin faaliyetlerini ve düzenli ordunun kurulmasını değerlendirir.türk milletinin Kurtuluş Savaşı

Detaylı

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK T.C. BAŞBAKANLIK DEVLET ARŞİVLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu: 88 OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK A N K A R A 2 0 0 7 1 P r o j e Y ö n e t i c

Detaylı

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur. Parti varlık sebebi, isminden de anlaşılacağı üzere, hakların savunulmasıdır. Müdafaa-i Hukuk düşüncesine göre: 1. İnsanın 2. Toplumun 3. Milletin 4. Devletin 5. Vatanın hakları vardır. Şu anda bu haklar

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : GK. SEÇ. I: BİLGİ TOPLUMU VE TÜRKİYE Ders No : 0310250040 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ BAKİ SARISAKAL SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ 1880 yılının başında Samsun da açıldı. Üçüncü Ordu nun sorumluluğu altındaydı. Okulun öğretmenleri subay ve sivillerdi. Bu okula öğrenciler

Detaylı

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir?

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir? 1)Birinci İnönü Savaşının kazanılmasından sonra halkın TBMM ye ve düzenli orduya güveni artmıştır. Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir? A)TBMM seçimlerinin yenilenmesine

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

Vatan istilacılarına isyan edenlerin kırık utangaç hali, benim için, ibadetle olanların sert ve dik tavırlarından iyidir.

Vatan istilacılarına isyan edenlerin kırık utangaç hali, benim için, ibadetle olanların sert ve dik tavırlarından iyidir. Şeyh Şamil (k.s) in Sözleri Kahrolsun Sefil Esaret! Yaşasın Şanlı Ve Güzel Ölüm! Vatan istilacılarına isyan edenlerin kırık utangaç hali, benim için, ibadetle olanların sert ve dik tavırlarından iyidir.

Detaylı

T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TESTİ

T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TESTİ T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TESTİ DİKKAT! BU BÖLÜMDE YANITLAYACAĞINIZ TOPLAM SORU SAYISI 0 DİR. ÖNERİLEN YANITLAMA SÜRESİ 40 DAKİKADIR. ) I Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kurdu. ) Mondros Ateşkesi

Detaylı

Kanuna konulan Atatürkü koruma kanunu,aslında onu korumak değil, korumaya muhtaç ve aciz bir kimse olduğunu ima etmektir.

Kanuna konulan Atatürkü koruma kanunu,aslında onu korumak değil, korumaya muhtaç ve aciz bir kimse olduğunu ima etmektir. TIKAÇ * Yeter, Atatürk ü korumayın artık (AB İlerleme Raporu nda, Atatürk ü Koruma Kanunu nun düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlamada sıkça kullanıldığı uyarısı yer aldı ) Yukarıdaki ifade,avrupa İlerleme

Detaylı

KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ. Youtube Kanalı: tariheglencesi

KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ.  Youtube Kanalı: tariheglencesi KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ www.tariheglencesi.com Youtube Kanalı: tariheglencesi 20.08.2017 T.C İnkılap Tarihi Ve Atatürkçülük Arif ÖZBEYLİ Türkiye Büyük Millet Meclisi nin Açılması Meclis-i Mebusan

Detaylı

6 Mayıs 1922 - Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması. 26 Ağustos 1922 - Büyük Taarruzun başlaması

6 Mayıs 1922 - Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması. 26 Ağustos 1922 - Büyük Taarruzun başlaması 6 Mayıs 1922 - Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması 26 Ağustos 1922 - Büyük Taarruzun başlaması 30 Ağustos 1922 - Başkumandan meydan muharebesi 2 Eylül 1922 - Yunan orduları başkomutanı

Detaylı

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Açılış Tarihi Kapanış Tarihi Sona Eriş Nedeni 1 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17.11.1924 05.06.1925

Detaylı

GLn ipisi için..." omülki A^mır. fark yaratmak istepenkre... Tarih. 300 Adet Tamamı Özgün Çözümlü Açık Uçlu Sorular.

GLn ipisi için... omülki A^mır. fark yaratmak istepenkre... Tarih. 300 Adet Tamamı Özgün Çözümlü Açık Uçlu Sorular. GLn ipisi için..." omülki A^mır "9 fark yaratmak istepenkre... // Tarih 300 Adet Tamamı Özgün Çözümlü Açık Uçlu Sorular n www.nextlevelkariyer.com 0312 418 99 99 09 EYLÜL 2017 KAYMAKAMLIK SINAVI HAZIRLIK

Detaylı

EĞİTİM EMEKÇİLERİ ÖRGÜTLENME TARİHİNDEN

EĞİTİM EMEKÇİLERİ ÖRGÜTLENME TARİHİNDEN EĞİTİM EMEKÇİLERİ ÖRGÜTLENME TARİHİNDEN BAKİ SARISAKAL EĞİTİM EMEKÇİLERİ ÖRGÜTLENME TARİHİNDEN Muallimler Birliği Umumi Merkezi Reisi İzmir Mebusu Necati Bey Muallimler Birliği Müessislerinden Prag Sefiri

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : A.SEÇ.ATATÜRK İLK.VE İNK.TAR.SEMİNERİ Ders No : 0310400249 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

Dönem : 4 Topiant, : 3 MİLLET MECLİSİ S. Sayısı : 194'e 2 nci Ek

Dönem : 4 Topiant, : 3 MİLLET MECLİSİ S. Sayısı : 194'e 2 nci Ek Dönem : 4 Topiant, : 3 MİLLET MECLİSİ S. Sayısı : 194'e 2 nci Ek 2 ve 4ncü Maddelerinin Değiştirilmesine, Değişik 60 nci ve Bu Kanuna Bir Ek Madde ile Bir Geçici Madde İlâvesine Dair nın C. Senatosunca

Detaylı

AK PARTİ YE RAKİP ÇIKTI

AK PARTİ YE RAKİP ÇIKTI AK PARTİ YE RAKİP ÇIKTI Merkez Parti (MEP) Kurucularından Kahramanmaraşlı Hasan Bayramoğlu, partinin kuruluş amacı ve yürüteceği politikalar hakkında bilgi verdi. Kentin tanınmış simalarından Hasan Bayramoğlu,

Detaylı

TEOG Tutarlılık. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

TEOG Tutarlılık. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 2015-2016 8. Sınıf TEOG Tutarlılık T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Sorularımızın TEOG sorularıyla benzeşmesi, bizler için olduḡu kadar, bu kaynaklardan beslenen yüz binlerce öḡrenci ve yüzlerce kurum

Detaylı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu Ağustos 21, 2017-1:53:00 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde

Detaylı

ÜNİTE 13 BAYBURT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ MİLLİ MÜCADELE DE BATI CEPHESİ I İÇİNDEKİLER HEDEFLER

ÜNİTE 13 BAYBURT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ MİLLİ MÜCADELE DE BATI CEPHESİ I İÇİNDEKİLER HEDEFLER MİLLİ MÜCADELE DE BATI CEPHESİ I İÇİNDEKİLER Batı Cephesi I. İnönü Savaşı Londra Konferansı Moskova Antlaşması Türk-Afgan Dostluk Antlaşması II. İnönü Savaşı Kütahya-Eskişehir Savaşları BAYBURT ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

İlk kurulan TBMM'deki Gruplar

İlk kurulan TBMM'deki Gruplar On5yirmi5.com İlk kurulan TBMM'deki Gruplar Yeni Türk Devletinin çağdaş bir devlet olması için önemli ilkelerden biri,savunulan her görüş ve düşüncenin temsil edilebilmesiydi. Bunun için çeşitli gruplar

Detaylı

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN DIŞ İLİŞKİLERİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN DIŞ İLİŞKİLERİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN 7117 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN DIŞ İLİŞKİLERİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN Kanun Numarası : 3620 Kabul Tarihi : 28/3/1990 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 6/4/1990 Sayı : 20484 Yayımlandığı Düstur

Detaylı

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY CHP Bodrum İlçe Başkanı Recai Seymen, 29 Kasım Pazar günü yapılacak olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İlçe Kongresinde ilçe başkanlığına tekrar aday olduğunu

Detaylı

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI HÜRRİYET İLKOKULU 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI 1 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI Sayın Müdürüm, Saygı Değer Öğretmenlerim,Kıymetli

Detaylı

Seda DUNBAY Avukat. Türk Parlamento Tarihinde Yasama Sorumsuzluğu ve Dokunulmazlığı ( )

Seda DUNBAY Avukat. Türk Parlamento Tarihinde Yasama Sorumsuzluğu ve Dokunulmazlığı ( ) Seda DUNBAY Avukat Türk Parlamento Tarihinde Yasama Sorumsuzluğu ve Dokunulmazlığı (1876-1995) İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... IX GİRİŞ...1 BÖLÜM I Parlamento Üyeliğinin Tarihsel ve Siyasal Olarak

Detaylı

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? - Mutasarrıf demiş adam kabara kabara. - Sonra ne olacaksın? diye

Detaylı

Mustafa Kemal Atatürk ün Hayatı

Mustafa Kemal Atatürk ün Hayatı Mustafa Kemal Atatürk ün Hayatı 1881 de Selanik te doğdu. Annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza Efendi dir. Sırasıyla, Mahalle Mektebi, Şemsi Efendi Okulu, Selanik Mülkiye Rüştiyesi, Selanik Askeri Rüştiyesi,

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : EĞİTİM SOSYOLOJİSİ * Ders No : 0310340040 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili

Detaylı

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS 2018 Afrika Ülkelerinin Değerli Büyükelçileri, Sayın Valim, Belediye Başkanım, İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, Değerli

Detaylı

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ İlahiyat Fakültesi, Manisa İl Müftülüğü ve İlim Yayma Cemiyeti Manisa Şubesi işbirliği ile düzenlenen; Manisa Valisi Erdoğan Bektaş, Rektörümüz Prof. Dr. A. Kemal Çelebi, Rektör

Detaylı

MADDELER T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ

MADDELER T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ MADDELER T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ AMAÇ Madde 1 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gençlik Meclisi Yönetmeliği nin amacı; gençlerimizin demokratik katılımını sağlayarak

Detaylı

34 NOLU SÖZLEŞME ÜCRETLİ İŞ BULMA BÜROLARININ KAPATILMASI HAKKINDA SÖZLEŞME

34 NOLU SÖZLEŞME ÜCRETLİ İŞ BULMA BÜROLARININ KAPATILMASI HAKKINDA SÖZLEŞME 34 NOLU SÖZLEŞME ÜCRETLİ İŞ BULMA BÜROLARININ KAPATILMASI HAKKINDA SÖZLEŞME Aynı konudaki 96 sayılı sözleşmenin onaylanması sonucu yürürlükten kalkmıştır ILO Kabul Tarihi: 8 Haziran 1933 Kanun Tarih ve

Detaylı

Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi S. 56, Bahar 2015, s KİTAP TANITIMI

Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi S. 56, Bahar 2015, s KİTAP TANITIMI Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi S. 56, Bahar 2015, s. 255-259 KİTAP TANITIMI Dr. Çağla D. TAĞMAT * Ali Fuat Paşa nın Moskova Büyükelçiliği Dönemi Yazışmaları (16

Detaylı

Eyicil: Kahramanmaraş ın Sevdalısıyım

Eyicil: Kahramanmaraş ın Sevdalısıyım Eyicil: Kahramanmaraş ın Sevdalısıyım Prof Dr. Ahmet Eyicil de AK Parti Saflarında Son zamanlarda, Yakın Çağda Kahramanmaraş ın Siyasi Tarihi üzerine yaptığı akademik araştırmalar ile sık sık gündeme gelen

Detaylı

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri, MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI 09.09.2017, LONDRA Sayın Büyükelçim Abdurrahman Bilgiç, Değerli Yönetim Kurulu Üyelerimiz İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri, Değerli MÜSİAD Üyeleri

Detaylı

Osmanlı dan Cumhuriyet e Adım Adım!

Osmanlı dan Cumhuriyet e Adım Adım! Osmanlı dan Cumhuriyet e Adım Adım! Eskiden devletimizin adı Osmanlı Ġmparatorluğu idi. Başımızda padişah vardı. Egemenlik haklarımız padişahın elindeydi. Başkentimiz Ġstanbul du. 19 Mayıs 1919 da Mustafa

Detaylı

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5 SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5 BAKİ SARISAKAL SELANİK Selanik 26 Mayıs: Selanik Limanında Padişahın Gelişini Bekleyen Selanik Valisi İbrahim Bey ve Hükümet Erkânı Selanik Limanında Padişahı Bekleyen

Detaylı

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

En İyisi İçin. Cevap 1: II. Meşrutiyet Dönemi Ne x t Le v e l Ka r i y e r 300ADET TAMAMIÖZGÜN ÇÖZÜMLÜAÇI KUÇLU SORU Kaymakaml ı k Sı navı nahazı r l ı k Tar i h Açı kuçl usor u Bankası En İ yi si İ çi n.. Necat i beycd.50.yı li şhanı Apt.no: 19/

Detaylı

Lozan Barış Antlaşması

Lozan Barış Antlaşması Lozan Barış Antlaşması Anlaşmanın Nedenleri Anlaşmanın Nedenleri Görüşme için İzmir de yapılmak istenmiş fakat uluslararası antlaşmalar gereğince tarafsız bir ülkede yapılma kararı alınmıştır. Lozan görüşme

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

B.M.M. Yüksek Reisliğine

B.M.M. Yüksek Reisliğine SıraNQ 139 Askerî hastanelerde bulunan hasta bakıcıları ile hemşirelere bir nefer tayını verilmesi hakkında m numaralı kanun lâyihası ve Millî Müdafaa ve Bütçe encümenleri mazbataları T.C. Başvekâlet Muamelat

Detaylı

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ Sorular Cevaplar Soru 1. Halkın oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı görevini yaparken taraflı mı olmalı? Tarafsız mı olmalı? Cevap 1. Tarafsız olmalı. Cumhurbaşkanı cumhur u yani milletin

Detaylı

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? S-1 Sosyal bilgiler öğretmeni: (ikinci Meşrutiyet in ilanının ardından (Meşrutiyet karşıtı gruplar tarafından çıkarılan 31 Mart Ayaklanması, kurmay başkanlığını Mustafa Kemal in yaptığı Hareket Ordusu

Detaylı

9 EYLÜL 1922 BAKİ SARISAKAL

9 EYLÜL 1922 BAKİ SARISAKAL 9 EYLÜL 1922 BAKİ SARISAKAL 9 EYLÜL 1922 Güzel İzmir imizin kurtuluşu, bugün doksan birinci yılına basıyor. Bu mutlu günü anarken, harp tarihinde eşi görûlmiyen Başkomutanlık Meydan Muharebesindeki geniş

Detaylı

L 1 S E ... TURKIYE CUMHURiYETi INKILAP TARiHi VE ATATURKÇULUK KEMAL KARA ÖNDE YAYINCILIK

L 1 S E ... TURKIYE CUMHURiYETi INKILAP TARiHi VE ATATURKÇULUK KEMAL KARA ÖNDE YAYINCILIK L 1 S E..... TURKIYE CUMHURiYETi INKILAP TARiHi VE...... ATATURKÇULUK KEMAL KARA Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 31.05.2006 tarih ve 233 sayılı karan ile 2006-2007 öğretim

Detaylı

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1 İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1 BÖLÜM 1: SEÇİLMİŞ KAVRAMLAR BÖLÜM 2: BÜYÜK DÖNÜŞÜM VE OSMANLILAR BÜYÜK DÖNÜŞÜMÜN İZLERİ...11 DEVRİMLER ÇAĞI VE OSMANLILAR...14 a) Sanayi Devrimi... 14 b) Fransız Devrimi... 17 c)

Detaylı

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi 2 de Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları nda AK Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadı. 8 de YIL: 2012 SAYI

Detaylı

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ-I Dersin Adı Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi-I Dersin Kodu 630909 Dersin Türü Dersin Seviyesi Dersin AKTS Kredisi Haftalık Ders Saati Zorunlu Önlisans 2 AKTS 2 (Kuramsal)

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I Ders No : 05002000 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 2 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

CENGİZ ÇETİNTAŞ. TBMM Tutanaklarında Kurtuluş Savaşı: 16. TBMM Tutanaklarında LONDRA KONFERANSI (1921)

CENGİZ ÇETİNTAŞ. TBMM Tutanaklarında Kurtuluş Savaşı: 16. TBMM Tutanaklarında LONDRA KONFERANSI (1921) CENGİZ ÇETİNTAŞ TBMM Tutanaklarında Kurtuluş Savaşı: 16 TBMM Tutanaklarında LONDRA KONFERANSI (1921) http://www.cengizcetintas.com cengizcetintas@outlook.com 1 TBMM Tutanaklarında Kurtuluş Savaşı: 16 LONDRA

Detaylı

KURTULUȘ SAVAȘI - Cepheler Dönemi - Burak ÜNSAL Tarih Öğretmeni

KURTULUȘ SAVAȘI - Cepheler Dönemi - Burak ÜNSAL Tarih Öğretmeni KURTULUȘ SAVAȘI - Cepheler Dönemi - Burak ÜNSAL Tarih Öğretmeni Düzenli Ordunun Kurulması Nedenleri: Kuva-yı Milliye nin ișgalleri durduramaması Kuva-yı Milliye nin zararlı faaliyetleri Düzenli ordulara

Detaylı

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR ANAYASANıN TEMEL ILKELERI 2 1. madde Türkiye devleti bir cumhuriyettir. 2. Madde Cumhuriyetin nitelikleri Cumhuriyetçilik Başlangıç ilkeleri Atatürk

Detaylı

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te 9 da AK YIL: 2012 SAYI : 164 26 KASIM 01- ARALIK 2012 BÜLTEN İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI T E Ş K İ L A T İ Ç İ H A F T A L I K B Ü L T E N İ 4 te Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır

Detaylı

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK TEMEL KAVRAMLAR Kamu Kamuoyu Bir ülkedeki halkın bütünü, halk, amme. Belirli bir konu ve olay hakkında toplumun büyük bir kesimi veya belli gruplar tarafından benimsenen

Detaylı

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf...

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf... İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf... 7 a. Fransız-Rus İttifakı (04 Ocak 1894)... 7 b. İngiliz-Fransız

Detaylı

KIBRIS TÜRK YÖNET+HÎ MECIÎSİ. Vuncü Birleşin 31 EKİİI 1972 SALI

KIBRIS TÜRK YÖNET+HÎ MECIÎSİ. Vuncü Birleşin 31 EKİİI 1972 SALI DÖNEM; II YIL: 3 KIBRIS TÜRK YÖNET+HÎ MECIÎSİ Z A B I T L A P. I Vuncü Birleşin 31 EKİİI 1972 SALI - 2 - GÜÎp)EM: BÖIJ^Î: A 1. 1970 ICira Kontrol (Geçici Hü-ümler) Kural Tasarısı 2. 1971 Kıbrıs Türk Yönetimi

Detaylı

3.Meclisin faaliyetlerine ara vermemesi şeklinde olan meclisin her zaman açık olması yasamanın hangi ilkesi ile ilgilidir?

3.Meclisin faaliyetlerine ara vermemesi şeklinde olan meclisin her zaman açık olması yasamanın hangi ilkesi ile ilgilidir? 1.Aşağıdakilerden hangisi Anayasa Mahkemesinin sadece şekil olarak incelediği bir konudur? A) Anayasa değişiklikleri B) İç Tüzükler C) KHK D) Kanunlar E) Tüzükler 3.Meclisin faaliyetlerine ara vermemesi

Detaylı

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük KABOTAJ BAYRAMI, MUSTAFA KEMAL E SUİKAST GİRİŞİMİ, BİR DEVRİN ANALİZİ: NUTUK

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük KABOTAJ BAYRAMI, MUSTAFA KEMAL E SUİKAST GİRİŞİMİ, BİR DEVRİN ANALİZİ: NUTUK 1 Kabotaj Hakkı Nedir? Kabotaj, bir devletin kendi limanlarına deniz ticareti konusunda tanıdığı ayrıcalıktır. Bu ayrıcalıktan yalnızca yurttaşlarının yararlanması, millî ekonomiye önemli bir katkı sağlayacağından,

Detaylı

Onlar konuşur, AK Parti yapar

Onlar konuşur, AK Parti yapar Onlar konuşur, AK Parti yapar Nisan 21, 2015-8:15:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti'nin vadettiği şeyleri kesinlikle yapacağının altını çizdi. Davutoğlu, Ankara Atatürk Spor

Detaylı

09.01.2016 fatihtekinkaya@hotmail.com

09.01.2016 fatihtekinkaya@hotmail.com Fatih TEKİNKAYA Sosyal Bilgiler Öğretmeni ANAYASALARIMIZ Teşkilat-ı Esasi 1921 Anayasası 1924 Anayasası 1961 Anayasası 1982 Anayasası Türkiye Cumhuriyeti Anayasası MADDE 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

Detaylı

40 yılı aşkın bir süre, önce öğrenci, sonra değişik unvanlarla öğretim elemanı ve

40 yılı aşkın bir süre, önce öğrenci, sonra değişik unvanlarla öğretim elemanı ve 04.10.2010 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sayın Cumhurbaşkanı, Muhterem Konuklar, 40 yılı aşkın bir süre, önce öğrenci, sonra değişik unvanlarla öğretim elemanı ve yönetici olarak içinde yer aldığım Ankara

Detaylı

MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ

MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ DÖNEM:5 ClLT : 1 TOPLANTI:! MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 1» ı 21 nci Birleşim 21. 7. 1977 Perşembe İÇİNDEKİLER Sayfa I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ 110 II. YOKLAMA 110 III. BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı