İMMUN (İDİYOPATİK) TROMBOSİTOPENİK PURPURALI HASTALARDA RETİKÜLOTROMBOSİT SAYISININ TEDAVİ CEVABI İLE İLİŞKİSİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "İMMUN (İDİYOPATİK) TROMBOSİTOPENİK PURPURALI HASTALARDA RETİKÜLOTROMBOSİT SAYISININ TEDAVİ CEVABI İLE İLİŞKİSİ"

Transkript

1 T.C İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı İMMUN (İDİYOPATİK) TROMBOSİTOPENİK PURPURALI HASTALARDA RETİKÜLOTROMBOSİT SAYISININ TEDAVİ CEVABI İLE İLİŞKİSİ Uzmanlık Tezi Dr.Ayşe Serra Uçar İSTANBUL 2010 i

2 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim süresince bilgi ve tecrübeleri ile eğitimime destek olan değerli hocam İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kerim Güler e, Tezimin her aşamasında bana desteğini esirgemeyen değerli hocam tez danışmanım Prof. Dr. Meliha Nalçacı ya, Akım sitometri ölçümlerinde destek olan ve yol gösteren değerli hocam Prof. Dr. Mustafa N. Yenerel e, Ve tüm değerli hocalarıma, Hasta gruplarını seçmemde yardımcı olan arkadaşım Uzm. Dr. Fehmi Hindilerden e Akım sitometri çalışmalarında kan örnekleriyle sabırla ilgilenen Uzm. Biyolog Esra Nazlıgül ve Kimya Teknikeri Gülsüm Taş a Teşekkür ederim. Dr. Ayşe Serra Uçar 3819 nolu proje Bilimsel Araştırma Proje Koordinasyon Birimi tarafından desteklenmiştir. ii

3 İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR... ii KISALTMALAR... iv ÖZET... v SUMMARY... vi 1. GİRİŞ GENEL BİLGİLER İmmun (idiyopatik) trombositopenik purpura Prevalans ve İnsidans Tanı Tedavi Endikasyonları Acil Tedavi Başlangıç Tedavisi İkincil Tedaviler Üçüncül Tedaviler Araştırılmakta Olan Tedaviler Gebelik ve İTP Retikülotrombositler (RT) MATERYAL VE METOD Akım Sitometrik Analiz BULGULAR TARTIŞMA VE SONUÇ KAYNAKLAR iii

4 KISALTMALAR İTP HIV MPV IVIg FcgammaR İ.V OKHT G-CSF : idiyopatik trombositopenik purpura : İnsan immün yetersizlik virusu (human immunodeficiency virus) : Ortalama trombosit hacmi (mean platelet volume) : İntravenöz immünglobulin : Fcgamma reseptörleri : intravenöz : Otolog kök hücre transplantasyonu : Granülosit koloni stimülan faktör H. pylori : Helicobacter pylori CTLA-4-Ig RT TO SLE TTP DİK IPF : sitotoksik T lenfosit ilişkili antijen 4 immünglobulin : Retikülotrombosit : Thiazol orange : Sistemik lupus eritematozus : Trombotik trombositopenik purpura : Dissemine intravasküler koagülasyon : İmmatür trombosit fraksiyonu CD 61 Moab : CD61 olarak bilinen glikoprotein IIIa ya özgü monoklonal antikorlar iv

5 ÖZET Trombositopeni sık karşılaşılan hematolojik bir laboratuvar bulgusudur. Trombopoetik aktivitesi artmış ve azalmış trombositopeni sebeplerini ayırt etmek için rutin pratikte periferik yayma ve kemik iliğinin incelenmesi uygulanır. Retikülotrombositlerin akım sitometrik yöntemle ölçümü noninvazif yeni bir tanı metodu olarak önem kazanmaktadır. Retikülotrombositler rezidüel mrna ve rrna içeren genç trombositlerdir ve eritrosit retikülositlerinin analoğu olarak değerlendirilebilir. RNA dan zengin trombositlerin akım sitometrik yöntemle ölçümünün trombositopenik hastalarda trombopoetik aktivite ile ilişkili bilgi verdiği bildirilmiştir. Bu çalışmanın amacı İTP li hastalarda retikülotrombosit oranı ile tedaviye cevap arasındaki ilişkiyi göstermektir. İTP tanısı konan hastalarda tedavi öncesi ve tedavileri izleyerek retikülotrombosit sayısının belirlenmesi ve bu sayının tedavi cevabı ile ilişkisinin araştırılması amaçlanmaktadır. Çalışma İTF Hematoloji Polikliniğinde takip edilen çeşitli tedavilere dirençli 16 hasta, yeni tanı konan 15 hasta ve 20 sağlıklı kontrol ile yapıldı. Sağlıklı kontroller, yeni tanı konan hastalar ve refrakter İTP li hastalarda retikülotrombosit oranları arasında fark bulunup bulunmadığı ve retikülotrombosit ölçümünün tedavi yanıtı ile ilişkisi araştırıldı. v

6 SUMMARY Thrombocytopenia is a frequently encountered laboratory finding. To differentiate between thrombocytopenia due to increased thrombopoiesis and decreased thrombopoiesis blood smear and bone marrow examinations are used in clinical practice. Recent use of reticulothrombocyte measurement with flow cytometry is a new noninvasive technique. Reticulothrombocytes are young thrombocytes containing mrna and rrna. Reticulothrombocytes can be assessed as the analogue of red blood cell reticulocytes. Measurement of reticulothrombocytes with flow cytometry is reported to reflect thrombopoietic activity in thrombocytopenic patients. The aim of this study is to demonstrate the association between reticulothrombocyte count and treatment response in patients with idiopathic thrombocytopenic purpura. We intend to determine the reticulothrombocyte count in patients with thrombocytopenic purpura before and during the treatment and to investigate the association between the reticulothrombocyte count and treatment response. We performed this study with 16 former patiens who were refractory to various treatments, 15 patients who were recently diagnosed with idiopathic thrombocytopenic purpura and 20 healthy controls. Reticulocyte counts of refractory patients, new patients and healthy controls were compared also the relationship between reticulothrombocyte count and treatment response is investigated. vi

7 1. GİRİŞ Trombositopeni sık karşılaşılan hematolojik bir laboratuvar bulgusudur. Hastalarda trombositopeniye bağlı ciddi kanamalar olabilir(1). Trombositopeni üç majör patofizyolojik mekanizmadan kaynaklanır: Azalmış üretim, hızlanmış yıkım ve artmış sekestrasyon(2,3). Artmış sekestrasyon çoğu zaman hipersplenizme bağlıdır ve ancak belirgin splenomegali varlığında şüphe edilmelidir. Tersine trombositopeninin hipoproliferatif ve hiperproliferatif formlarını birbirinden ayırt etmek zor olabilir(3). Bu iki durumu birbirinden ayırt etmek için rutin pratikte periferik yayma ve kemik iliğinin incelenmesi uygulanır(3). Kemik iliği aspirasyon veya biyopsi materyalinde azalmış sayıda megakaryosit görülmesi hipoproliferatif, artmış sayıda megakaryosit görülmesi ise hiperproliferatif tipte trombositopeni lehinedir(3). Son yıllarda retikülotrombositlerin akım sitometrik yöntemle ölçümü noninvazif yeni bir tanı metodu olarak önem kazanmaktadır. Retikülotrombositler rezidüel mrna ve rrna içeren genç trombositlerdir. Retikülotrombositler retikülosit analoğu olarak değerlendirilebilir(4). RNA dan zengin trombositlerin akım sitometrik yöntemle ölçümünün trombositopenik hastalarda trombopoetik aktivite ile ilişkili bilgi verdiği bildirilmiştir(5). Bir çalışmada trombopoetik aktivitesi artmış grupta retikülotrombosit oranı istatistiksel anlamlı olarak yüksek bulunmuştur(1). Bir başka çalışmada retikülotrombositlerin akım sitometrik ölçümünün immun(idiyopatik) trombositopenik purpura (İTP) tanısında yararlı olabileceği tespit edilmiştir(6). İTP li hastalarda retikülotrombosit oranının birkaç kat arttığı saptanmıştır(7,8). Bir çalışmada retikülotrombositlerin İTP tanısının yanında steroidler ve splenektomi ile yapılan tedavi cevabı ile de ilişkili olabileceği gösterilmiştir(8). Ayrıca retikülotrombosit oranının %15 in üzerinde olduğu İTP li hastalarda steroid veya splenektomi ile yapılan tedaviye majör cevap gözlenirken retikülotrombosit oranının %15 in altında olduğu hastalarda minör cevap görüldüğü ya da tedaviye cevapsız kaldıkları gözlenmiştir(9). Seri ölçümlerde İTP li hastalarda iyileşme sırasında trombosit sayısı arttıkça thiazol orange (TO) pozitif retikülotrombosit yüzdesinin hızla azalarak normale döndüğü gözlenmiştir(1). Bu çalışmanın amacı İTP li hastalarda retikülotrombosit oranı ile tedaviye cevap arasındaki ilişkiyi göstermektir. İTP tanısı konan hastalara önce kortikosteroid tedavi başlanmaktadır. Tedavi cevabına göre gerekirse yüksek doz kortikosteroid, vincristin, intravenöz gamaglobulin gibi tedaviler, splenektomi planlanmaktadır. Splenektomi sonrası cevapsız kalan ya da nükseden hastalara anti CD 20 antikorları ile tedaviler gündeme gelmektedir. Tedavi başlanan hastalarda tedavi cevabını önceden belirleyecek bir bulgu yoktur. İmmunsupresif tedavilerin yan etkileri hastaların yeni şikayetlerinin ortaya çıkmasına

8 yol açmakta, ilave hastalıklar belirmesini kolaylaştırmaktadır. Hastaların tedavisine başlarken tedavi cevabını belirleyecek bir laboratuvar kriterinin olması yan etkisi çok olan bu tedavilerin seçiminde hekimi yönlendirebilecek, belki splenektomi öncesi yapılacak tedavilerin seçimini kolaylaştıracak, bu tedavilere iyi cevap alınamadığında gereksiz uzatılmasını önleyecektir. Tedavi öncesi retikülotrombosit sayımının tedavi cevabı hakkında bizi yönlendirebilmesi durumunda tedavi seçimi kolaylaşacaktır. Bu nedenle İTP tanısı konan hastalarda tedavi öncesi ve tedavileri izleyerek retikülotrombosit sayısının belirlenmesi ve bu sayının tedavi cevabı ile ilişkisinin araştırılması amaçlanmaktadır. Çalışmaya hasta grubu olarak İstanbul Tıp Fakültesi Hematoloji Polikliniği ne yeni başvurmuş olan ve İTP tanısı konmuş yaş arası 15 hasta, polikliniğimizde halen takip edilmekte olan, yaş arası çeşitli tedaviler uygulanmış İTP li 16 hasta dahil edildi. Kontrol grubu olarak yaş arası, hasta grubu ile yaş ve cinsiyet uyumu olan 20 sağlıklı erişkin alındı. Tüm hastaların ve kontrol grubundaki kişilerin EDTA lı tüpte kan örneği alınarak kan sayımları yapıldı, thiazol orange floresan boyası ve CD 61 kiti kullanılarak akım sitometrik yöntem ile retikülotrombositler ölçüldü. Sağlıklı kontroller, yeni tanı konan hastalar ve refrakter İTP li hastalarda retikülotrombosit oranları arasında fark bulunup bulunmadığı araştırıldı. Splenektomi ve steroid tedavisine ve çoğu üçüncül tedavi yöntemlerine de yanıtsız olan hastalarda retikülotrombosit oranı yeni tanı konmuş hastalar ile karşılaştırılarak retikülotrombosit oranı ölçümünün tedavi yanıtı hakkında bilgi verip vermeyeceği araştırıldı. 2

9 2. GENEL BİLGİLER 2.1. İmmun (idiyopatik) trombositopenik purpura İTP ilk olarak 1735 senesinde P.G.Werlhof tarafından Morbus Maculosus Hemorrhagicus adı ile tanımlanmıştır(10). Hastalık otoantikorlar ile kaplanmış trombositlerin prematür yıkımı sonucunda trombositopeni oluşumu ve takip eden mukokutanöz kanama ile karakterizedir(11). İTP çocuk ve erişkinlerde görülebilir. Çocuklarda genellikle viral bir infeksiyondan (varicella, rubella, kabakulak, üst solunum yolu infeksiyonu, gastroenterit, nezle benzeri hastalık gibi) 2-3 hafta sonra oluşan, akut, kendini sınırlayıcı bir hastalıktır. Tersine, erişkinde tipik olarak sinsi başlangıçlıdır, öncesinde viral infeksiyon öyküsü yoktur ve kronik seyirlidir. Çoğu erişkin hastada İTP tanısı rutin kan sayımları sırasında tesadüfen bulunur. Semptom ve bulgular oldukça değişkendir. Asemptomatik olabildiği gibi, kolay morarma ve mukozal kanama (oral, gastrointestinal sistem), ağır vakalarda her hangi bir bölgeden kanamalar görülebilir. Tüm kanamaların en tehlikelisi intrakraniyal kanamalardır(12). İTP trombositlerin başta dalak olmak üzere retiküloendoteliyal sistemde hızlanmış yıkımları sonucunda oluşur(13,14). İTP de ana problem artmış trombosit yıkımı olsa da 1980 li yıllarda yapılan bazı çalışmalarda kronik İTP li bazı hastalarda muhtemelen megakaryosit reaktif otoantikorlara bağlı olarak megakaryosit matürasyonu ve trombosit üretiminin de bozuk olabileceği gösterilmiştir(15) Prevalans ve İnsidans İTP oldukça sık bir hastalık gibi gözükmekle beraber prevalansı ve insidansı hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır(11). Ortalama kişide 1-13 hasta bulunduğu düşünülmektedir(16). Kadın erkek oranı 1.7:1 dir. Yaş ortalaması 38 ile 49 arasıdır ve ileri yaş ile sıklığı artmaktadır(17) Tanı İTP tanısı trombositopeniye sebep olabilecek diğer durumların dışlanması ile konur. Bu durumlar multisistemik otoimmun hastalıklar, lenfoproliferatif hastalıklar, ilaca bağlı trombositopeni, infeksiyonlar ve myelodisplastik sendrom olarak özetlenebilir. Glikoprotein 2b/3a ve 1b/9, 4 ve 5 spesifitesi olan trombosit ilişkili ve plazmada serbest bulunan antikorları ölçebilen teknikler bulunsa da yetersiz sensitiviteleri nedeniyle tanı değerleri düşüktür (13,14,18,19). İTP tanısında hastanın hikayesi, fizik muayene bulguları, tam kan sayımı ve 3

10 periferik yayma temel alınmaktadır. Tablo 1 de İTP tanı kriterleri sunulmuştur(19,20). Kemik iliği örneklemesi tipik olarak 60 yaşın üzerindeki ve splenektomi planlanan hastalar için uygun bulunmaktadır(11). Tablo 1. İTP Tanı Kriterleri HİKAYE Kanama semptomları Kanamanın tipi Kanamanın ciddiyeti Kanamanın süresi Sistemik semptomlar Kilo kaybı, ateş, başağrısı ve artralji, döküntü, alopesi ve venöz tromboz gibi otoimmun hastalık semptomları HIV infeksiyonu risk faktörleri Hamilelik İlaçlar Heparin, alkol, kinin/kinidin, sulfonamidler ve kanamayı artırabileceği için aspirin Aile hikayesi Kanama semptomları Otoimmun hastalık semptomları Komorbid durumlar Gastrointestinal hastalık, kronik karaciğer hastalığı, kronik böbrek yetersizliği FİZİK MUAYENE Kanama bulguları Kanamanın tipi Kanamanın ciddiyeti Karaciğer, dalak, lenf nodları ve ikter İnfeksiyon bulguları, özellikle bakteriyemi ve HIV Otoimmun hastalık bulguları, özellikle kutanöz vaskülit, artrit, nefrit Tromboz bulguları Nörolojik muayene 4

11 LABORATUAR TESTLERİ Gerekli ve/veya uygun Tekrarlanan tam kan sayımları Periferik yayma Kemik iliği aspirasyonu (60 yaşından büyük, başka bir hematolojik hastalık şüphesi olan veya splenektomi planlanan hastalarda) HIV testi Gereksiz ama uygun olabilecek testler Lupus antikoagülanı Trombosit antijen spesifik antikor Direk antiglobin testi PA akciğer grafisi Ortalama trombosit hacmi(mpv) Retikülosit sayımı Tam idrar tahlili Tiroid fonksiyon testleri Tedavi Endikasyonları Tanı sırasında hastaların %21 i asemptomatiktir. Asemptomatik hastaların tanı sıklığının artması ve tedavilerin olası yan etkileri göz önüne alınarak tedavi başlangıcının zamanlamasını doğru yapabilmek için kriterler geliştirilmiştir(21,22). Çeşitli çalışmalarda trombosit sayısı devamlı olarak <30x10 9 /l olan hastaların hayatı tehdit edici kanama riskinin olduğu gösterilmiştir(21,23). Genelde çoğu klinisyen trombosit sayısı bu sınırın altına düştüğünde tedaviye başlamaktadır(24,25). Güvenli trombosit sayısı sedanter hastalar ve aktif hayat tarzına sahip hastalarda farklıdır. Bu konuda henüz sistematik bir çalışma yapılmadığı için net önerilerde bulunmak mümkün değildir. Marangoz, çiftçi gibi fiziksel aktivite gerektiren işlerde çalışan kişilerde güvenli trombosit sayısı sınırının 50x10 9 /l ve üzeri, sporcularda ise 80x10 9 /l ve üzerinin olması gerektiği düşünülmüştür(12). Tablo 2 de British Committee for Standarts in Haematology tarafından belirlenen invazif prosedürlerde gereken en az trombosit sayısı sunulmuştur(11). 5

12 Tablo 2: İnvazif girişimler için gereken trombosit düzeyleri İşlem Trombosit sayısı(x10 9 /l) Minör diş işlemleri >10 Diş çekimi >30 Rejyonel dental blok >30 Minör cerrahi >50 Majör cerrahi >80 Vajinal doğum >50 Sectio ile doğum >80 Spinal veya epidural anestezi >80 Ayrıca kanama riskini artırabilecek ilaçlar kullanan, hipertansiyonu olan ve kafa travması geçirmiş kişilerde trombosit sayısı 30-50x10 9 /l iken tedaviye başlamak uygun olacaktır (26,27). Tablo 3 te İTP li hastalarda tedaviye başlama kararı alırken dikkate alınması gereken durumlar özetlenmiştir(12). Tablo 3: İTP li hastalarda tedaviye başlanırken dikkate alınması gereken durumlar Aktif kanama varlığı Trombosit sayısı Yaş Hayat tarzı (travmaya sebep olabilecek aktivitelere katılım) Kanama için ek risk faktörleri Üremi Tedavisiz veya kötü kontrollü hipertansiyon Ateş İnfeksiyon Alkolizm Anevrizma Peptik ülser hikayesi Kronik karaciğer hastalığı Önerilen tedavinin olası yan etkileri Hastanın tercihi 6

13 Acil Tedavi Trombosit sayısı <5x10 9 /l olan ve/veya kanamalı hastaların hastaneye yatırılmaları gerekmektedir. Ana hedef kanamayı acilen durdurmak ve trombosit sayısını güvenli düzeye artırmak olmalıdır(11). Acil durum tedavisi: Intravenöz immunglobulin (IVIg),1g/kg/gün, 2 gün süre ile İntravenöz metilprenizolon,1g/gün, 3 gün süre ile Trombosit transfüzyonu, 2U/saat veya 4-6 saatte bir 5U(19,20). İntrakraniyal kanaması olan hastada yukarıda belirtilen tüm yöntemlerin birlikte kullanılması gerekmektedir. İTP li hastalarda hızlı trombosit yıkımı olsa da kritik durumlarda trombosit transfüzyonu verilmesi kısa süreli, önemli hemostatik destek sağlamaktadır. Trombosit transfüzyonları genelde IVIg uygulaması sonrası verilmekte ve kanama kontrolünde trombosit sayısındaki artıştan bağımsız olarak başarılı olmaktadır. Tedaviye cevapsız ve ek tedavi gereksinimi olan hasta grubunda acil splenektomi de düşünülebilir(28). Aminokaproik asit (başlangıç dozu 5g, devamında her 5 saate bir 1 g oral veya intravenöz olarak) verilmesinin kortikosteroid tedavi ve trombosit transfüzyonuna cevapsız hastada ciddi kanamaları kontrol altına almada etkili olduğu bildirilmiştir(29) Başlangıç Tedavisi Steroidler Oral prednizon kullanımı İTP li hastanın başlangıç tedavisinde genel kabul görmüş bir yaklaşımdır. Prednizonun antikor ile kaplanmış trombositlerin dolaşımdan temizlenmesini yavaşlattığı, kemik iliğinde trombositleri yıkan makrofajlar ile etkileşerek trombosit üretimini artırdığı ve megakaryosit progenitörlerini uyardığı düşünülen etki mekanizmalarıdır(13,30). Prednizon tercih edilen başlangıç tedavisi olsa da tedavinin dozu, süresi ve doz azaltımı konusunda büyük farklılıklar bulunmaktadır. Tedavinin süresi uygulayan kişiye bağlı olarak 2-6 hafta arasında değişkenlik göstermektedir. Prednizon 1-2mg/kg/gün ile hastaların 2/3 ünde 7 ile 10 gün arasında parsiyel veya tam yanıt elde edilmektedir. 3 hafta süre ile cevapsız kalan hastalarda tedavinin başarısız olduğu kabul edilir(31,32). Çoğu hastada hastalık doz azaltıldığında nüks eder(32,33). %20-40 hastada bu tedavi ile devamlı remisyon elde edilir(20,25,26). Başlangıç tedavisi olarak konvansiyonel oral prednizon yerine yüksek doz deksametazon kullanımını (30-40mg/gün, ayda bir kez birbirini izleyen dört gün boyunca) araştıran çeşitli çalışmalara göre başlangıç cevabı %80-89 arasında olmuş ve 7

14 ortalama 31 aylık bir takip süresinden sonra halen %42-59 hastanın tam remisyonda olduğu gözlenmiştir. Bu durumda başlangıç tedavisi olarak yüksek doz deksametazon kullanımının konvansiyonel oral prednizon tedavisi ile aynı etkinlikte olduğu sonucuna varılabilir(34,35). Uzun dönem kortikosteroid kullanımının yan etkileri hiperkortizolizm, diyabet, fırsatçı infeksiyonlar ve osteoporozdur. Olası yan etkiler 60 yaş üzeri hastalarda uzun dönem kortikosteroid kullanımını çekinceli hale getirir(11). İntravenöz İmmunglobulin IVIg kullanımı öncelikle kortikosteroidlere yanıtsız veya kortikosteroidin kontrendike olduğu hasta grubunda (ör. Kontrolsüz diyabet) uygundur(11). Etki mekanizması tam olarak anlaşılamamıştır. Yakın zamana kadar etki mekanizmasının opsonize trombositlerin Fcgama reseptör (FcgammaR) aracılı temizlenmesinin engellenmesi olduğu düşünülüyordu(36). Ama yeni çalışmalarda IVIg in splenik makrofajlar üzerindeki inhibitör etkili FcRgammaR2b reseptörlerinin ekspresyonunu artırarak, antikor ile kaplanmış trombositlerin yıkımını yavaşlattığı gösterildi(37). Beş gün boyunca 0.4g/kg/gün veya iki gün boyunca 1.0g/kg/gün dozunda kullanılan IVIg hastaların %75-92 sinde trombosit sayısını artırmıştır(12,20,38). %50-65 hastada tam remisyon sağlanmıştır(12). IVIg ile sağlanan yanıtlar genellikle geçicidir, etki üç dört hafta sürdükten sonra trombosit sayısı başlangıç değerine döner(12, 20,26). IVIg yan etkileri genellikle hafiftir. Hastaların yarısında özellikle ilk infüzyon sırasında baş ağrısı oluşur. Baş ağrısına bulantı ve kusma da eşlik edebilir. Nadir vakalarda rijidite, uykuya meyil veya letarji, ateş, fotofobi ve ağrılı göz hareketleri görülmüştür(12,38). IVIg plazma kaynaklı bir ürün olduğu için infeksiyon riski taşısa da nanofiltrelenmiş formu etkili, iyi tolere edilir ve güvenli bulunmuştur(39). IVIg geçici etkisi ve yüksek maliyeti nedeniyle ağır İTP li erişkin hastada kesin rolü halen tartışılmakta olan bir tedavi yöntemidir. Hızlı tedavi yanıtı oluşturması IVIg i özellikle acil durumlarda ve operasyon hazırlığında kullanıma uygun hale getirmektedir(12,22). Anti-D Anti-immunoglobin sadece Rh pozitif ve splenektomize olmayan hastalarda etkilidir(36). Antikor eritrosit D antijenine bağlanır. Etki mekanizması opsonize eritrositlerin retiküloendotelyal sistemin Fc reseptörleri ile immun aracılı yıkımı ve bu yolla antikor ile kaplanmış trombositlerin yıkımının en aza indirilmesidir(40). Bir çalışmada erişkin hastaların %70 inde yanıt görülmüştür, %33 hastanın tam veya kısmi yanıtı olmuştur. Yanıtın süresi 8

15 günlerden aylara kadar değişkenlik göstermiştir(41). 50ug/kg genellikle yeterli olurken, 70-80ug/kg dozunda daha hızlı yanıt oluşabilir(42,43). Yan etkileri baş ağrısı, bulantı, üşüme, titreme, ateş ve baş dönmesi gibi grip benzeri semptomlardır. Dozu kısıtlayan toksisite hemolitik anemidir, hemoglobin düzeyinde ortalama 1.0g/dl lik azalma görülür(18). Anti-D tedavisi akut İTP li çocuklar ve splenektomi yapılamayan veya kortikosteroid toksisitesi olan yaşlı hastalarda kullanılmalıdır(41). Klinik yanıt yaklaşık saat sonra oluştuğu için trombosit düzeyinde hızlı yükselme istenen acil durumlarda kullanılmaya uygun değildir(18,44) İkincil Tedaviler Splenektomi 1950 li yıllarda kortikosteroidlerin kullanılmaya başlanmasına dek splenektomi başlangıç tedavisi olarak uygulanıyordu(10). Splenektomi sonrası %60-86 hastada parsiyal veya tam cevap sağlanır ve ek tedavi ihtiyacı ortadan kalkar(21,23,45,46). Splenektomi yapıldıktan sonraki süre uzadıkça nüksler azalır, iki sene sonra nadiren nüks görülür(45,46). Splenektomiye refrakter hastalarda aksesuvar dalak aranmalıdır(45). Aksesuvar dalak tespitinde bilgisayarlı tomografi, ultrasonografi ve sintigrafik yöntem kullanılabilir(12). Refrakter hastada aksesuvar dalak sıklığı %11 olarak belirlenmiştir(45). Splenektomiden iki hafta önce S.pnömonia, H. influenza ve N. menengiditis için aşılama yapılması tavsiye edilmektedir. Günümüzde splenektomi halen refrakter hastalık veya kortikosteroid bağımlılığında uygulanan ikincil tedavidir(18,20,22,23,43) Üçüncül Tedaviler Başlangıç tedavisine veya splenektomiye cevapsız hastalar refrakter olarak değerlendirilir. Tüm İTP hastalarının %25-30 luk kısmını refrakter hastaların oluşturduğu düşünülmektedir(12,31). Bu hasta grubuna uygun olacak tedaviyi bulmak pek çok klinisyen için zorlu bir ikilem oluşturmaktadır. Uzun süreli remisyon oluşturma şansı düşük ve kullanılan tedavilerin yan etki riski yüksektir. Tedaviye başlamadan önce tedavisiz kalan hastanın olası kanama riski ve tedavinin oluşturacağı komplikasyonların riski dikkatle değerlendirilmelidir. Bir çalışmada tedaviye nedeniyle oluşan infeksiyonlara bağlı ölüm sayısının tedavisiz hastalarda kanamaya bağlı ölüm sayısını geçtiği gösterilmiştir(21). Hasta 9

16 sayısının oldukça kısıtlı ve izlem süresinin kısa olması nedeniyle halen refrakter hastaların tedavisi ile ilgili kanıta dayalı rehberler geliştirilememiştir(25). Danazol Atenüe bir androjendir. Günde 2-4 kez 200mg uygulama ile hastaların %50-80 inde cevap oluşmuştur(47,48,49). Tedavi cevabı yavaş oluşur bu nedenle en azından üç ile altı ay arasında devam edilmelidir(13) Etki mekanizması kesin bilinmemektedir. Antikor ile kaplanmış trombositlerin makrofaj aracılı yıkımının, makrofaj yüzeyindeki Fc reseptör ekspresyonu azaltılarak engellendiği düşünülmektedir(50). Yan etkiler hepatotoksisite, kadınlarda amenore ve virilizasyon, döküntü ve kilo artışıdır(13,47,48). Peliozis hepatis ve hepatoma oluşumu çok nadiren bildirilmiştir(51). Vinca Alkaloidleri (Vincristine ve Vinblastin) Vinca alkaloidleri trombopoezi stimüle eder, humoral ve sellüler immuniteyi baskılar(11). Etki mekanizması tam bilinmemektedir ama fagositik hücre fonksiyonunun baskılanması ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir(12). Vincristine için sık kullanılan tedavi rejimi haftada 2mg İ.V infüzyondur ve tedaviye birkaç hafta boyunca devam edilir(12). Vincristine in yan etkisi periferik nöropati, vinblastinin ise lökopenidir(12,13,26). Vinca alkaloidleri yanıt oranının düşük (<%10) olması ve yanıtlı hastaların tedavi kesildikten birkaç gün veya hafta içerisinde başlangıç trombosit değerlerine dönmeleri nedeniyle nadir kullanılan bir tedavi yöntemidir(20,23,26). Siklofosfamid Siklofosfamid T ve B lenfositlerin sayısını azaltır ve fonksiyonlarını baskılar. 4 haftada bir mg/kg dozunda pulse tedavi hastaların %85 inde yanıt sağlamakta ve %50 hastada yanıt sürekli olmaktadır. Yan etkileri kemik iliği baskılanması, infeksiyon, tromboz, hemorajik sistittir(12,52). Sekonder maligniteler ve infertilite gibi olası uzun dönem yan etkilerinden dolayı diğer tedavilere yanıt vermeyen ağır İTP li hasta grubuna saklanmalıdır(53). Siklosporin Siklosporin T hücre fonksiyonunu baskılar, CD4 T hücrelerinin antijen ilişkili aktivasyonunu inhibe eder, interlökin 2 ve diğer sitokinlerin üretimini baskılar(54,55). %55 hastada yanıt görülür, bu hastaların %30-40 ında tam yanıt sağlanır(54,56). En sık görülen yan etkileri hipertansiyon, kas ağrıları, kreatinin artışı ve baş ağrısıdır. Yüksek doz(5-10

17 6mg/kg/gün) ile tedavi edilen hastaların üçte biri yan etkiler nedeniyle tedaviyi bırakmak zorunda kalmışlardır(54). Düşük doz (altı gün boyunca 5mg/kg/gün, ardından azaltılarak mg/kg/gün ile idame) ile tedavi iyi tolere edilmiştir(56). Henüz büyük çalışmalar ile değerlendirilmemişse de siklosporin tedavisi bu sonuçlar ile refrakter İTP hastalarında etkili bir tedavi alternatifi olarak gözükmektedir(11). Otolog Kök Hücre Transplantasyonu (OKHT) Son yıllarda otolog kök hücre transplantasyonu tedavilere yanıtsız, ciddi otoimmun hastalıkların tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır(12). Bu tedavinin kullanıldığı refrakter İTP li hastaların %50 sinde remisyon sağlanmıştır. %33 hastada yedi ay ile kırk sekiz ay arasında değişen sürekli remisyonlar gösterilmiştir(57,58). Kök hücreler yüksek doz siklofosfamid ve granülosit koloni stimülan faktör (G-CSF) veya tek başına G-CSF kullanılarak toplanır(58). Tedaviye bağlı mortalite %17 dir(57). OKHT ciddi toksisite ile beraberlik gösterdiği için sadece başka hiçbir tedaviye yanıt vermemiş ve ciddi kanama riski olan hastalar için tedavi seçeneği olabilir. Anti-CD20 monoklonal antikor (Rituksimab) Rituksimab B hücreleri üzerinde bulunan CD20 antijenine spesifik olarak bağlanır. In vitro çalışmalarda kompleman bağımlı sitotoksisite, antikor bağımlı hücresel sitotoksisitenin uyarılması ve B hücresinin apoptozu gösterilmiştir. İTP de B hücrelerinin azalması otoantikor üretimini azaltır(59). İTP hastalarında rituksimab kullanımı ile %25-75 arası yanıt elde edilmiştir. %25-50 hastada kısmı veya tam yanıt sağlanmıştır(60-63). Çoğu hastada bir ile üç hafta arasında hızlı yanıt görülmüşken, hastaların az bir kısmında dokuz ile on bir hafta arasında yavaş yanıt görülmüştür. Hızlı yanıt Fc-reseptörlerinin opsonize CD-20 pozitif hücreler ile doyurulmasına bağlı olabilir. Yavaş ve devamlı yanıtın ise B hücre sayısının azalması ile otoantikor üretiminin düşmesine bağlı olduğu düşünülmektedir(61,63,64). Tedavi rejimi folliküler lenfomalarda uygulanan ile aynıdır. Birbirini izleyen dört hafta boyunca 375mg/m 2 infüzyon yapılmaktadır(12). Tedavinin en büyük avantajı toksisite riskinin az olmasıdır. Çoğu çalışmada bir ve ikinci derece infüzyon reaksiyonu gibi minör yan etkiler görülmekle beraber geç başlangıçlı nötropeni de bildirilmiştir(60,61,63-67). Rituksimab refrakter İTP hastaları için ümit vadeden bir tedavi seçeneği olabilir. Splenektomi öncesi ikincil tedavi olarak kullanıma uygunluğu araştırılmaktadır. 11

18 Helicobacter pylori (H.pylori) Eradikasyon Tedavisi İTP ve H.pylori infeksiyonu ilişkisi ilk olarak İtalyan ve Japon araştırmacılar tarafından ortaya çıkarılmıştır(68,69). İTP hastalarında H.pylori infeksiyonu prevalansı genel popülasyona benzerdir(70). İTP ve H. Pylori infeksiyonunun patogenezi henüz tam olarak ortaya konulamamakla birlikte ön planda trombosit glikoproteinleri ve H. pylori CagA proteini arasında çapraz reaksiyonun patojenik mekanizmayı oluşturduğu düşünülmektedir (70). H.pylori eradikasyonunun İTP li hastaların yaklaşık yarısında trombosit artışını sağladığı gösterilmiştir(70). Dışkıda H.pylori antijeni ve üre nefes testi tanıda kullanılan noninvazif yöntemlerdir(71). Tanı metodunun düşük maliyeti ve noninvazif oluşu, eradikasyon tedavisinin diğer İTP tedavi yöntemlerine kıyasla yan etki riskinin azlığı ve tedavi yanıtının hastaları uzun dönem immunsupresif tedaviden kurtaracak olması H.pylori tarama ve eradikasyon tedavisini özellikle H.pylori prevalansının yüksek olduğu popülasyonlarda değerlendirilmesi gereken bir tedavi seçeneği haline getirmektedir(11,70). Kombinasyon Kemoterapisi Siklofosfamid, vincristine, prednisone, prokarbazin (CHOPP)/siklofosfamid, vincristine, etopozid(cep)/siklofosfamid, vincristine ve prednizon(cvp) kombinasyonlarının İTP tedavisinde kullanımı 1993 senesinde bildirilmiştir(72). İkincil malignitelerin gelişme riski ve yüksek toksisite bu tedavi seçeneğini dikkatle değerlendirmeyi zorunlu kılar(11). Mikofenolat Mofetil Mikofenolat mofetil organ transplantasyonlarından ve hematopoetik kök hücre transplantasyonlarından sonra rejeksiyonu önlemek amacı ile kullanılan immunsupresif bir ilaçtır. Ayrıca bir çok otoimmun hastalıkta ikincil tedavi olarak kullanım alanı bulmuştur(73) senesine ait bir çalışmada İTP li hastalarda iki ile dört ay boyunca g/gün uygulanmıştır. %20 hastada kısmi, %15 hastada minör yanıt sağlanmıştır. Yan etkileri abdominal distansiyon, iştahsızlık ve bulantıdır(74). Dapson Günlük mg dapson kullanımı henüz bilinmeyen bir mekanizma ile trombosit sayısını artırmaktadır. Retiküloendotelyal sistemin inhibisyonunun etki mekanizmalarından biri olduğu düşünülmektedir. Dapson hemolize sebep olur, parçalanmış eritrositlerin fagositozu antikor ile kaplanmış trombositlerin yerini alarak trombosit yıkımını azaltabilir (75). Hastaların %40-50 sinde parsiyel veya tam yanıt oluşturmuştur(66). Yan etkileri 12

19 siyanoz, methemoglobinemi, hemoliz, döküntü, bulantı, kusma ve baş ağrısıdır(66). Dapson ucuz ve iyi tolere edilen bir tedavi seçeneğidir ama çoğu hastada hastalık tedavi kesildikten sonra nüks eder. Splenektomi dapson tedavisinden üstün bir tedavi yöntemidir. Splenektomi yapılamayacak durumdaki hastalar için dapson tedavisinin değeri olabilir(11) Araştırılmakta Olan Tedaviler Refrakter İTP li hastalarda kullanılmak üzere araştırmaları süren yeni ilaçlar: Etanersept, trompoetin ve analogları, makrofaj ve monositlerin FcgammaR1 reseptörü insan monoklonal antikoru MDX-33, CD52 insan monoklonal antikoru alemtuzumab (Campath- 1H), CD40 insan monoklonal antikoru, CD25 insan monoklonal antikoru daklizumab, sitotoksik T lenfosit ilişkili antijen 4 immunglobulin (CTLA-4-Ig) olarak özetlenebilir(12) Gebelik ve İTP Sağlıklı kadınlarda normal gebelik sırasında hafif-orta düzeyde trombositopeni sık rastlanan bir bulgudur(76). Trombositopenisi olan gebe kadınların çoğunda gestasyonel trombositopeni mevcuttur. Gestasyonel trombositopeni hafif trombositopeni ile karakterizedir. Trombosit sayısı nadiren 80x10 9 /l nin altına iner. Bu durum benign ve kendini sınırlayıcı karakterdedir, anne ve bebek için kanama riski taşımaz. Gebelik öncesinde trombositopenisi olmayan, trombositopeni dışında normal tam kan sayımına sahip sağlıklı kadınlarda görülür. Doğum sonrasında trombositopeni ortadan kalkar ve fetal ve neonatal trombositopeni görülmez. Ama gebelik öncesinde trombosit sayısı bilinmeyen kadınlarda gestasyonel trombositopeni ve İTP yi ayırt etmek zordur(19,20). İTP li gebe hastada İgG tipindeki antitrombosit antikorlar plasentayı geçerek yenidoğanda trombositopeniye neden olabilir. Bu nedenle tedavi kararı verilirken hem anne adayı hem de fetus dikkate alınmalıdır. Gebe İTP li hastalarda trombosit sayısı gebelik ilerledikçe düşer. Üçüncü trimesterde en düşük trombosit sayıları görülür(77). Asemptomatik hastalarda 20x10 9 /l den büyük trombosit sayılarında doğuma kısa süre kalana dek tedavi gerekmez. Ama klinik ve hematolojik açıdan yakın takip edilmelilerdir(78). Çoğu araştırmacı tarafından 50x10 9 /l nin üzerindeki trombosit sayıları vajinal doğum ve sectio için yeterli kabul edilmiştir. Epidural anestezi planlanan durumda ise trombosit sayısının hematom oluşumu ve nörolojik hasarı engellemek için 80x10 9 /l nin üzerinde olması istenir(20). Gebe İTP li hastada kortikosteroidler ve IVIg esas tedavi seçenekleridir. Kortikosteroidler gebelik öncesi kiloya göre hesaplanarak 1mg/kg/gün dozunda başlanır ve minimum etkili doza kadar yavaşça indirilir(77,78). Kortikosteroid tedavisi ile ciddi yan etkiler oluşursa veya idame dozu 13

20 10mg/gün prednizonun üstünde ise IVIg tedavisi düşünülmelidir(19). Vajinal doğum veya sectio arasında fetal kanama riski açısından fark bulunmamıştır. Bu nedenle doğum şeklinin obstetrik endikasyonlara göre belirlenmesi gerektiği kabul edilmektedir(12). Doğumdan sonra yenidoğanın trombosit sayısı ilk bir hafta içerisinde azaldığı için dikkatle takip edilmelidir. Ciddi trombositopeni veya mukozal kanaması olan yenidoğanda tedavi seçeneği IVIg dir(12). 14

21 2.2. Retikülotrombositler (RT) Granüllü endoplazmik retikulum ve mrna içeren ve az miktarda protein üretebilen genç trombositlere retikülotrombositler adı verilmektedir(1,3,4,79,80). Trombosit RNA sı unstabildir, 24 saat içerisinde yıkılarak kaybolduğu ve buna trombosit hacminde azalmanın eşlik ettiği gösterilmiştir(80). Retikülotrombositler kemik iliğinden dolaşıma yeni çıkan trombositlerdir ve eritrosit retikülositlerinin analoğu olarak kabul edilirler(4,79,80). Retikülotrombositler ilk olarak 1969 senesinde yeni bir metilen mavi boya kullanılarak granüllü endoplazmik retikulumun boyanması ile periferik kanda direk bakı ile gösterilmişlerdir(81) senesinde Kienast ve Schmitz trombositopenili hastalarda TO floresan boya kullanılarak RNA ları boyanan retikülotrombositlerin akım sitometrik analizinin tanısal değeri hakkındaki ilk makaleyi yayımlamışlardır(3). Takibinde trombositopenik hastalıklarda akım sitometrik retikülotrombosit analizi bir çok klinik çalışmaya konu olmuştur senesinde bu teknik Chavda ve ark. tarafından anti glikoprotein 1b antikoru kullanılarak trombositlerin işaretlenmesi ve TO ile trombosit içerisindeki mrna nın boyanması ile çift renk akım sitometrisi kullanılarak geliştirilmiştir(4). Trombositopeni çok sayıda değişik hastalıkla ilişkili olarak görülse de patofizyolojik olarak üç temel mekanizma sonucunda oluşur: Azalmış üretim, hızlanmış yıkım ve artmış sekestrasyon(3). Sekestrasyon çoğu zaman hipersplenizme bağlıdır ve splenomegali varsa şüphelenilir. Ama trombositopeninin hipoproliferatif ve hiperdestrüktif formlarını bir birinden ayırt etmek zor olabilir(3). Hipoproliferatif durumlarda kemik iliğinde azalmış megakaryosit, hiperdestrüktif durumlarda ise çoğunlukla artmış megakaryosit sayısı beklenir. Trombopoezi değerlendirmenin yolu rutin pratikte kemik iliği incelemesi yapmaktadır. Bu invazif ve hasta açısından ağrı ve rahatsızlık verici işlem hasta takibinde sık tekrarlanmaya uygun değildir(3,80). Bu nedenle hızlı, hassas ve invazif olmayan bir tekniğe ihtiyaç duyulmaktadır. Akım sitometrisi ile retikülotrombosit ölçümü kemik iliğinde trombopoezi gösteren yeni bir tanı yöntemi olarak birçok çalışmaya konu olmuştur. Kienast ve Schmitz in 1990 senesine ait çalışmasında TO ile boyanan retikülotrombositlerin trombopoezin hızı ile ilişkili olabileceği gösterilmiştir. Bu çalışmada normal trombosit sayısına sahip kişilerde retikülotrombosit oranı %8.6 (±2.8) olarak saptanmışken İTP gibi periferik yıkımın arttığı trombositopenik hastalarda retikülotrombosit oranı %26.9(±10.9) olarak tespit edilmiştir. Aynı çalışmada azalmış trombosit üretimi olan trombositopenik hastalarda ve trombositozu olan hastalarda retikülotrombosit oranının artmadığı gösterilmiştir. Bu bulgular ile 15

22 retikülotrombositlerin trombosit üretimi arttığında artan, azaldığında ise azalan yeni üretilen trombositleri gösterdiği sonucuna varılmıştır(3,79). Retikülotrombositlerin kemik iliğinde megakaryopoezin direk bir göstergesi olabileceğini ispat eden bu çalışmadan sonra retikülotrombositlerin çeşitli trombositopenik patolojilerde sayısal değişimlerini araştıran ve akım sitometrik ölçümleri standartize etmeyi amaçlayan birçok başka çalışma yapılmıştır senesinde İTP li, esansiyel trombositemili ve reaktif trombositozlu hastalarda retikülotrombosit ölçümleri yapılmıştır. İTP li ve esansiyel trombositozlu hastalarda retikülotrombosit sayısı istatistiksel olarak anlamlı ölçüde artmış olarak bulunmuştur. Reaktif trombositozlu hastalarda ise normal kontrollere göre fark görülmemiştir(79). Diğer bir çalışmada trombositopeniler normal veya azalmış trombopoetik aktiviteli ve artmış trombopoetik aktiviteli olarak ayrılmıştır. Akut veya kronik lenfoproliferatif hastalıklar, multipl myelom, akut lösemi, aplastik anemi ve kemik iliğinin solid organ tümörleri ile invazyonunda trombopoetik aktivite azalmış veya normal; İTP, dissemine intravasküler koagülasyonda (DİK) ise artmıştır. Kontrol grubu normal trombosit sayısına sahip sağlıklı erişkinler ve trombositozu olan erişkinler ile oluşturulmuştur. Azalmış trombopoetik aktiviteye sahip trombositopeniler, artmış trombopoetik aktiviteye sahip trombositopeniler ve kontrol grubu karşılaştırılmıştır. Sonuçta trombopoetik aktivitesi artmış grupta retikülotrombosit oranı istatistiksel olarak anlamlı ölçüde yüksek bulunmuştur(1) senesinde yukarıda belirtilen her iki mekanizma ile trombositopeniye sebep olan hastalıklar incelenmiştir. Bunlar karaciğer sirozu, hematolojik maligniteler, İTP, DİK, sistemik lupus eritematozus (SLE) ve trombotik trombositopenik purpuradır (TTP). Sonuçta İTP li, SLE lu ve TTP li hastalarda kontrollere göre istatistiksel olarak anlamlı ölçüde artmış RT oranları saptanmıştır. Maligniteli hastalarda polikemoterapi sonrası aplastik fazda kontrollere göre fark görülmemiştir. İyileşme aşamasında ise retikülotrombositlerin anlamlı olarak arttığı saptanmıştır. Karaciğer sirozu olan hastalarda retikülotrombosit oranı artmış olarak bulunmuştur. Ayrıca İTP li hastalarda ortalama trombosit volümü (MPV) kontrollere göre yüksek saptanmıştır(80). Başka bir çalışmada İTP li ve myelodisplastik sendromlu hastalarda retikülotrombosit oranı sağlıklı kontroller ile karşılaştırılmış ve İTP li hastalarda sağlıklı kontroller ve myelodisplastik sendromlu hastalara göre anlamlı derecede yüksek olduğu bulunmuş ve retikülotrombositlerin akım sitometrik ölçümünün İTP ve myelodisplastik sendrom tanısında yararlı olabileceği tespit edilmiştir(6). Diğer bir analizde İTP li hastalardaki retikülotrombosit oranının birkaç kat arttığı saptanmıştır(7,8). Retikülotrombosit 16

23 sayısı ile İTP li hastalarda tedavi cevabı arasındaki ilişkiyi araştıran ilk çalışma 2007 senesine aittir. Bu çalışmada retikülotrombositlerin İTP tanısının yanında steroidler ve splenektomi ile yapılan tedavi cevabı ile de ilişkili olabileceği gösterilmiştir. Retikülotrombosit oranının %15 in üzerinde olduğu İTP li hastalarda steroid veya splenektomi ile yapılan tedaviye majör cevap gözlenirken retikülotrombosit oranının %15 in altında olduğu hastalarda minör cevap görüldüğü ya da tedaviye cevapsız kaldıkları gözlenmiştir(9). Seri ölçümlerde İTP li hastalarda iyileşme sırasında trombosit sayısı arttıkça TO pozitif retikülotrombosit yüzdesinin hızla azalarak normale döndüğü gözlenmiştir(1). Retikülotrombosit ölçümü potansiyel klinik faydalarına rağmen ölçüm yönteminin teknik zorlukları, değişkenliği ve standartizasyon eksikliği nedeniyle trombopoetik aktivitenin değerlendirilmesi amacıyla klinik pratikte rutin olarak kullanılmamaktadır. TO ile işaretlemenin spesifik olmaması, trombosit RNA sı dışında mitokondriyal DNA, yoğun granüllü nükleotidler ve diğer trombosit bölümlerinin de boyanması bu tekniği sınırlayan noktalardır(1). Yeni yayınlarda retikülotrombosit veya eşdeğer adıyla immatür trombosit fraksiyonu (IPF) tam otomatik bir metod kullanılarak tam kandan ölçülmüş ve IPF değerleri akım sitometrik ölçüm yöntemini kullanan diğer çalışmalar ile benzer bulunmuştur(1,82). Bu yeni bilgi retikülotrombositlerin basit bir teknikle tam kandan ölçümünün mümkün olabileceğini ve anemik hastada retikülosit tayini gibi trombositopenik hasta yaklaşımında tarama tekniği olarak kullanılabileceğini gösterir(1). Trombositopenik hastada yüksek retikülotrombosit oranı artmış trombopoetik aktiviteli trombositopenilerde tanı koymayı kolaylaştırabilir(1). 17

24 3. MATERYAL VE METOD Bu çalışmada Haziran 2009-Mayıs 2010 tarihleri arasında İTF Hematoloji polikliniğinde İTP tanısı ile izlenen 31 hasta değerlendirildi. Hastalar Grup I ve Grup II olarak ayrıldı. Grup I steroid tedavisi ve splenektomiye refrakter 16 hastadan oluşmakta idi. Bu gruptan 14 hasta üçüncül tedavilerden en az birini kullanmıştı. 11 hastanın tanısı merkezimizde yapılan kemik iliği biyopsi ve aspirasyonu ile doğrulanmıştı. 5 hasta daha önce İTP tanısı konan hastalar olup splenektomi sonrası merkezimize başvurmuştu. Grup II yeni tanı konan 15 İTP li hastadan oluşmakta idi. Hastaların tanıları kan sayımı ve periferik yaymalarında azalmış ve iri trombositlerin görülmesi ile konuldu. İTP ile karışabilen diğer hastalıkların dışlanması amacı ile 12 hastada anti HIV, 11 hastada antinükleer antikor, 9 hastada antikardiyolipin antikor IgM ve IgG kontrolü yapıldı ve tüm hastalarda negatif bulundu. İTP tanısı ile karışabilecek tüm hastalıklar klinik ve laboratuvar olarak dışlandı. Kontrol grubu Grup III olarak adlandırıldı. Hematolojik açıdan normal, yaşları arasında değişen 20 kişi kullanıldı. Bunların 4 ü erkek, 16 si kadındı Akım Sitometrik Analiz Kan örnekleri: Hastalardan ve kontrol amaçlı sağlıklı erişkinlerden alınan kan örnekleri bekletilmeden aynı gün çalışıldı. Bu amaçla 2ml lik EDTA lı (ethylenediamine tetraacetate) venöz kan örnekleri alındı. Thiazol Orange (TO) ile boyama: Bu amaçla Becton Dickinson tarafından pazarlanan TO ın (ReticCOUNT TM ) metanolde hazırlanmış stok solüsyonu (1mg/1mL) kullanıldı. Birinci tüpte 1 ml stok solüsyon TO kullanıldı. Boyasız kontrol tüpü olarak kullanılmak üzere 1mL PBS ile ikinci bir tüp hazırlandı. Monoklonal antikor ile işaretleme: İnceleme sırasında trombositleri belirlemek amacıyla trombositlere özel yüzey belirteçlerinden olan ve CD61 olarak bilinen Glikoprotein IIIa ya özgü monoklonal antikorlar (MoAb) kullanıldı. Floresan özelliği TO dan farklı olabilmesi için RPE (R-phycoerythrin) ile konjuge olanı seçildi (CD61- RPE, Becton Dickinson). İnceleme için 1 ml PBS ve 20uL CD 61 MoAb ile hazırlanan kontrol ve 1 ml TO ve 20uL CD 61 MoAb ile hazırlanan test tüplerine yeni alınmış, 5 L EDTA'lı tam kan örnekleri eklenerek 30 dakika süreyle, karanlıkta, oda ısısında inkübe edildi ve inkübasyon sonrası 18

25 bekletilmeden akım sitometriyle çalışıldı. Verilerin sağlanması ve değerlendirilmesi sırasında CellQuest software i kullanılarak dar açıda (forward side scatter (FSC)) ve dik açıda (side scatter (SSC)) ışık saçılımının ölçüldüğü nokta grafikleri üzerinde CD61 (+) trombositler çerçeve içine alınıp sinyal sayıldı. Analiz sırasında önce monoklonal antikor kullanılmaksızın sadece fosfatlı tuz tamponu ile boş olarak hazırlanan örnek tüpünün verileri kullanılarak trombositlerin otofloresansı belirlendi ardından boyalı tüpün verileriyle elde edilen histogram grafiği üzerine aynı alan işaretlenerek alınan floresans yoğunluk RT oranı olarak kaydedildi. Trombosit sayımları ve trombosit hacim ölçümleri: Trombosit sayımı ve hacim ölçümleri EDTA'lı venöz taze tam kan örnekleri kullanılarak Cell-DYN C1600 (Abbott) kan sayım aletiyle yapıldı. Sağlıklı kontrol ve İTP li hastaya ait histogram örnekleri Şekil 1 ve Şekil 2 de gösterilmiştir. Şekil 1. Sağlıklı kontrole ait histogram ret ret.002 R FSC-Height SSC-Height ret.002 Gated Events: Region Events % Gated % Tota X Geo Mean R M2 M1 Gated Events: Retic-COUNT Marker Events % Gated % Tota Geo Mean Peak Ch All M M

26 Şekil 2. İTP li hastaya ait histogram ret ret.002 R FSC-Height SSC-Height ret.002 Gated Events: Region Events % Gated % Tota X Geo Mean R M2 M Retic-COUNT Gated Events: Marker Events % Gated % Tota Geo Mean Peak Ch All M M İstatistiksel analiz: Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için NCSS (Number Cruncher Statistical System) 2007&PASS 2008 Statistical Software (Utah, USA) programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma) yanısıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında normal dağılım gösteren parametrelerin gruplar arası karşılaştırmalarında Oneway Anova testi ve farklılığa neden çıkan grubun tespitinde Tukey HDS testi kullanıldı. Normal dağılım göstermeyen parametrelerin gruplar arası karşılaştırmalarında Kruskal Wallis testi ve farklılığa neden çıkan grubun tespitinde Mann Whitney U test kullanıldı. Normal dağılım göstermeyen parametrelerin iki grup arası karşılaştırmalarında Mann Whitney U test kullanıldı. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare testi kullanıldı. Normal dağılıma uygunluk göstermeyen parametreler arasındaki ilişkilerin incelenmesinde Spearman s rho korelasyon analizi kullanıldı. Anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi. 20

27 4. BULGULAR Çalışma İTP tanısı ile izlenmekte olan ya da İTP tanısı konularak izlenmesine başlanan hastalar ve sağlıklı kontroller ile 35 i (%68.6) kadın ve 16 sı (%31.4) erkek olmak üzere toplam 51 olgu üzerinde yapılmıştır. Olguların yaşları 20 ile 75 arasında değişmekte olup, yaş ortalaması 39.15±13.04 tür. Olgular üç grup altında incelenmiştir. Refrakter İTP li hastalar Grup I (n=16), yeni tanı İTP li hastalar Grup II (n=15) ve kontrol grubu olguları Grup III (n=20) olarak adlandırılmıştır. Grup 1 de toplam 16 hasta mevcuttur. Hastaların 13 ü kadın, 3 ü erkek hasta idi. Bu hastalar 5-37 (median 18.5) yıl önce İTP tanısı konmuş ve halen bu tanı nedeni ile izlenmekte olan hastalardı. Başvuru sırasında 4 hasta akut İTP tanısı alırken 12 hastada tanı kronik İTP olarak belirlenmiştir. Tanı sırasında bu hastalardaki yaş dağılımı 7-66 (median:25) bulundu. Tanı sırasındaki trombosit sayısı 5-65x10 9 /l (median 18,5x10 9 /l) idi. Çalışma sırasında yaş dağılımı (median:44 ortalama:44.37), trombosit sayısı 2-148x10 9 /l (median 31,5x10 9 /l, ortalama: 50.18x10 9 /l) bulundu. Grup 2 de 6 sı kadın, 9 u erkek 15 hasta mevcuttu. Bu grupta yaş dağılımı (median 31, ortalama:32.40) idi. Trombosit sayısı aralığı 2-103x10 9 /l (median 13x10 9 /l, ortalama:36.2 x10 9 /l) şeklinde idi. Bu gruptaki hastaların 11 i akut İTP semptomları ile, 4 ü kronik İTP şeklinde kabul edilen klinik tabloyla başvurmuştu. Grup 3 sağlıklı kontrol grubu olarak seçilmiş, trombositopeniye yol açacak bilinen bir hastalığı ve ilaç kullanım öyküsü olmayan 16 sı kadın, 4 ü erkek toplam 20 kişiden oluşturulmuş bir gruptu. Yaş dağılımı (median 38,5, ortalama 40.05) ve trombosit aralığı x10 9 /l (median:295x10 9 /l, ortalama:283.95x10 9 /l) idi. 21

28 Tablo 4: Kontrol ve Hasta Gruplarının Sayı, Yaş ve Cinsiyet Özellikleri ve Trombosit Sayı Aralığı Grup Sayı Ortalama Yaş Cinsiyet(K/E) Trombosit Aralığı Kontrol (23-66) 16/ x10 9 /l Grup 1 * (22-75) 13/ x10 9 /l Grup 1 ** (7-66) 13/3 5-65x10 9 /l Grup (20-58) 6/ x10 9 /l *Çalışma sırasındaki bulgular **Tanı sırasındaki bulgular Çalışmaya alınan tüm hastalar yeniden değerlendirildi. Anamnez, ilaç kullanım öyküsü alındı. Hepsine dahili sistem muayenesi yapıldı. Hastaların 18 inde aktif kanamanın öyküsü ve/veya muayene bulgusu vardı. Hastalarda gözlemlenen kanamalar peteşiyal döküntüler, purpura, diş eti ve burun kanaması, kadın hastalarda menoraji idi. Hastaların hiçbirinde tanı sırasında ve takiplerinde hayatı tehdit eden kanama olmadı. Rutin kan sayımı yapıldı. Trombosit sayısı ve MPV yanı sıra hemoglobin değeri ve lökosit sayısı kaydedildi. Hastaların 10 unda anemi saptandı. Anemisi olan tüm hastalar demir eksikliği anemisi olarak kabul edilerek 9 una oral birine parenteral demir tedavisi başlandı. Tüm hastaların periferik kan yayması yapılarak trombosit görünümü değerlendirildi. Hastaların ve kontrol grubunun demografik özellikleri refrakter hastaların tanı sırasındaki yaş ortalamaları ve çalışma sırasındaki yaş ortalamaları dikkate alınarak iki ayrı tablo ile değerlendirildi (Tablo 5 ve 6) 22

29 Tablo 5: Demografik Özelliklere Göre Grupların Değerlendirilmesi Grup I* Grup II Grup III Ort±SS Ort±SS Ort±SS + p Yaş 44,37±13,10 32,40±11,65 40,05±12,32 0,032* Cinsiyet n (%) n (%) n (%) Kadın 13 (%81,3) 6 (%40,0) 16 (%80,0) Erkek 3 (%18,7) 9 (%60,0) 4 (%20,0) ++ p 0,017* + Oneway ANOVA Test ++ Ki-kare Test * p<0.05 *Çalışma sırasındaki yaş ortalamaları Grup 1 deki hastaların çalışma sırasındaki yaş ortalamalarına göre gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmakta idi (p<0.05). Grup I deki olguların yaş ortalamaları, Grup II deki olgulardan anlamlı düzeyde yüksekti (p:0.026; p<0.05). Diğer gruplardaki olguların yaş ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktaydı (p>0.05)(tablo5). Tablo 6: Demografik Özelliklere Göre Grupların Değerlendirilmesi Grup I** Grup II Grup III Ort±SS Ort±SS Ort±SS + p Yaş 25,93±14,73 32,40±11,65 40,05±12,32 0,008** Cinsiyet n (%) n (%) n (%) Kadın 13 (%81,3) 6 (%40,0) 16 (%80,0) Erkek 3 (%18,7) 9 (%60,0) 4 (%20,0) ++ p 0,017* + Oneway ANOVA Test ++ Ki-kare Test * p<0.05 **p<0,01 **Tanı sırasındaki yaş ortalamaları Grup 1 deki refrakter hastaların tanı sırasındaki yaş ortalamalarına göre gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmaktadır (p<0.01). Kontrol grubu olguların yaş ortalamaları, Grup I deki olgulardan anlamlı düzeyde yüksektir (p:0.006; p<0.01). Grup I ile 23

Gebelik ve Trombositopeni

Gebelik ve Trombositopeni Gebelik ve Trombositopeni Prof.Dr. Sermet Sağol EÜTF Kadın Hast. ve Doğum AD Gebelik ve Trombositopeni Kemik iliğinde megakaryosit hücrelerinde üretilir. Günde 35.000-50.000 /ml üretilir. Yaşam süresi

Detaylı

III. BÖLÜM EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

III. BÖLÜM EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ III. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE

Detaylı

Paroksismal Nokturnal Hemoglobinürinin Flow Sitometrik Tanısı

Paroksismal Nokturnal Hemoglobinürinin Flow Sitometrik Tanısı Paroksismal Nokturnal Hemoglobinürinin Flow Sitometrik Tanısı Prof. Dr. Nihal Mete Gökmen Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD, Alerji ve Klinik İmmünoloji BD enihalmete@yahoo.com.tr 2 Genel

Detaylı

EDİNSEL KANAMA BOZUKLUKLARI VE KALITSAL TROMBOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU I. BÖLÜM TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA TANI VE TEDAVİ KILAVUZU...

EDİNSEL KANAMA BOZUKLUKLARI VE KALITSAL TROMBOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU I. BÖLÜM TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA TANI VE TEDAVİ KILAVUZU... EDİNSEL KANAMA BOZUKLUKLARI VE KALITSAL TROMBOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU İÇİNDEKİLER Önsöz...iii Ulusal Tanı ve Tedavi Kılavuzu Çalışma Grupları... iv Kısaltmalar... vii Tablolar Listesi... xv Şekiller

Detaylı

TAM KAN SAYIMININ DEĞERLENDİRMESİ

TAM KAN SAYIMININ DEĞERLENDİRMESİ TAM KAN SAYIMININ DEĞERLENDİRMESİ 60. Türkiye Milli Pediatri Kongresi 9-13 Kasım 2016; Antalya Dr. Mehmet ERTEM Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Hematoloji Bilim Dalı Tam Kan Sayımı Konuşmanın

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 9 Ağustos 2016 Salı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 9 Ağustos 2016 Salı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 9 Ağustos 2016 Salı Yandal Ar. Gör. Uzm. Dr. Kübra Öztürk Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

Detaylı

TAM KAN SAYIMININ DEĞERLENDİRİLMESİ

TAM KAN SAYIMININ DEĞERLENDİRİLMESİ 1945 ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI TAM KAN SAYIMININ DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. Mehmet ERTEM Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Hematoloji Bilim Dalı Tam Kan Sayımı

Detaylı

REHBERLER: TEDAVİYE NE ZAMAN BAŞLAMALI? Dr. Behice Kurtaran Ç.Ü.T.F. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

REHBERLER: TEDAVİYE NE ZAMAN BAŞLAMALI? Dr. Behice Kurtaran Ç.Ü.T.F. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD REHBERLER: TEDAVİYE NE ZAMAN BAŞLAMALI? Dr. Behice Kurtaran Ç.Ü.T.F. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD 1 2 3 4 ANTİRETROVİRAL TEDAVİ HIV eradiksayonu yeni tedavilerle HENÜZ mümkün değil

Detaylı

VAKA SUNUMU. Dr. Neslihan Çiçek Deniz. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi Bölümü

VAKA SUNUMU. Dr. Neslihan Çiçek Deniz. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi Bölümü VAKA SUNUMU Dr. Neslihan Çiçek Deniz Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi Bölümü N.E.K. 5.5 YAŞ, KIZ 1. Başvuru: Haziran 2011 (2 yaş 4 aylık) Şikayet: idrar renginde koyulaşma Hikaye: 3-4

Detaylı

II. BÖLÜM HEMOFİLİDE KANAMA TEDAVİSİ

II. BÖLÜM HEMOFİLİDE KANAMA TEDAVİSİ HEMOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU Önsöz... IX-X Türk Hematoloji Derneği Yönetim Kurulu... XI Hemofili Bilimsel Alt Komitesi Üyeleri (2014-2018 dönemi)... XI Kısaltmalar... XII I. BÖLÜM HEMOFİLİ TANISI TANIM...

Detaylı

IX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

IX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 KRONİK HASTALIK ANEMİSİ IX. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU GİRİŞ VE TANIM Kronik

Detaylı

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 03.05.2016 OLGU 38 yaşında evli kadın hasta İki haftadır olan bulantı, kusma, kaşıntı, halsizlik, ciltte ve gözlerde

Detaylı

LENFATİK VE İMMÜN SİSTEM HANGİ ORGANLARDAN OLUŞUR?

LENFATİK VE İMMÜN SİSTEM HANGİ ORGANLARDAN OLUŞUR? LENFOMA NEDİR? Lenfoma, diğer grup onkolojik hastalıklar içinde yaşamın uzatılması ve daha kaliteli yaşam sağlanması ve hastaların kurtarılmaları açısından daha fazla başarı elde edilmiş bir hastalıktır.

Detaylı

Tam Kan Analizi. Yrd.Doç.Dr.Filiz BAKAR ATEŞ

Tam Kan Analizi. Yrd.Doç.Dr.Filiz BAKAR ATEŞ Tam Kan Analizi Yrd.Doç.Dr.Filiz BAKAR ATEŞ Tam Kan Analizi Tam kan analizi, en sık kullanılan kan testlerinden biridir. Kandaki 3 major hücreyi analiz eder: 1. Eritrositler 2. Lökositler 3. Plateletler

Detaylı

Akut ve Kronik Hepatit B Aktivasyonunun Ayrımı. Dr. Murat Kutlu Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi

Akut ve Kronik Hepatit B Aktivasyonunun Ayrımı. Dr. Murat Kutlu Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Akut ve Kronik Hepatit B Aktivasyonunun Ayrımı Dr. Murat Kutlu Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Akut Hepatit B ve Kronik Hepatit Aktivasyonunun Ayrımı Neden AHB ve KHB-A karışır? Neden AHB ve KHB-A

Detaylı

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK 1 LERDE LABORATUVAR İPUÇLARI GENEL TARAMA TESTLERİ Tam kan sayımı Periferik yayma İmmünglobulin düzeyleri (IgG, A, M, E) İzohemaglutinin titresi (Anti A, Anti B titresi) Aşıya karşı antikor yanıtı (Hepatit

Detaylı

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI Gebelikte ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler Sodyum ve su retansiyonu Sistemik kan basıncında azalma Böbrek boyutunda artma ve toplayıcı sistemde dilatasyon Böbrek kan

Detaylı

5.) Aşağıdakilerden hangisi, kan transfüzyonunda kullanılan kan ürünlerinden DEĞİLDİR?

5.) Aşağıdakilerden hangisi, kan transfüzyonunda kullanılan kan ürünlerinden DEĞİLDİR? DERS : KONU : MESLEK ESASLARI VE TEKNİĞİ KAN VE KAN ÜRÜNLERİ TRANSFÜZYONU 1.) Kanın en önemli görevini yazın : 2.) Kan transfüzyonunu tanımlayın : 3.) Kanın içinde dolaştığı damar çeşitlerini yazın : 4.)

Detaylı

Grup adı: MEZUNİYET SONRASI EĞİTİM- ANADAL UZMANLIK EĞİTİMİNDE HEMATOLOJİ

Grup adı: MEZUNİYET SONRASI EĞİTİM- ANADAL UZMANLIK EĞİTİMİNDE HEMATOLOJİ 1. ULUSAL HEMATOLOJİ ÇALIŞTAYI Grup adı: MEZUNİYET SONRASI EĞİTİM- ANADAL UZMANLIK EĞİTİMİNDE HEMATOLOJİ Katılımcılar: Nilgün Sayınalp, Muhlis Cem Ar, Aynur Uğur Bilgin, Burhan Turgut, Düzgün Özatlı, Sevgi

Detaylı

ÖRNEK BULGULAR. Tablo 1: Tanımlayıcı özelliklerin dağılımı

ÖRNEK BULGULAR. Tablo 1: Tanımlayıcı özelliklerin dağılımı BULGULAR Çalışma tarihleri arasında Hastanesi Kliniği nde toplam 512 olgu ile gerçekleştirilmiştir. Olguların yaşları 18 ile 28 arasında değişmekte olup ortalama 21,10±1,61 yıldır. Olguların %66,4 ü (n=340)

Detaylı

İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar

İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar Dr. Dilek Çolak 10 y, erkek hasta Olgu 1 Sistinozis Böbrek transplantasyonu Canlı akraba verici HLA 2 antijen uyumsuz 2 Olgu 1 Transplantasyon öncesi viral

Detaylı

4.SINIF HEMATOLOJI DERSLERI

4.SINIF HEMATOLOJI DERSLERI 4.SINIF HEMATOLOJI DERSLERI DERS 1: HEMOLİTİK ANEMİLER Bir otoimmun hemolitik aneminin tanısı için aşağıda yazılan bulgulardan hangisi spesifiktir? a. Retikülosit artışı b. Normokrom normositer aneminin

Detaylı

Kırım Kongo Kanamalı Ateş hastalarında ağırlık ve ölüm riskinin tahmininde plazma cell-free DNA düzeyinin önemi

Kırım Kongo Kanamalı Ateş hastalarında ağırlık ve ölüm riskinin tahmininde plazma cell-free DNA düzeyinin önemi Kırım Kongo Kanamalı Ateş hastalarında ağırlık ve ölüm riskinin tahmininde plazma cell-free DNA düzeyinin önemi Bakır M¹, Engin A¹, Kuşkucu MA², Bakır S³, Gündağ Ö¹, Midilli K² Cumhuriyet Üniversitesi

Detaylı

HEREDİTER SFEROSİTOZ TANISINDA EOZİN 5-MALEİMİD BAĞLANMA TESTİ, OSMOTİK FRAJİLİTE VE KRİYOHEMOLİZ TESTLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

HEREDİTER SFEROSİTOZ TANISINDA EOZİN 5-MALEİMİD BAĞLANMA TESTİ, OSMOTİK FRAJİLİTE VE KRİYOHEMOLİZ TESTLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI HEREDİTER SFEROSİTOZ TANISINDA EOZİN 5-MALEİMİD BAĞLANMA TESTİ, OSMOTİK FRAJİLİTE VE KRİYOHEMOLİZ TESTLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Esin Özcan, Yeşim Oymak, Tuba Hilkay Karapınar, Salih Gözmen, Yılmaz Ay,

Detaylı

ECULİZUMAB DOÇ. DR. NURHAN SEYAHİ. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı

ECULİZUMAB DOÇ. DR. NURHAN SEYAHİ. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı ECULİZUMAB DOÇ. DR. NURHAN SEYAHİ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı ECULİZUMAB Fare kaynaklı, insanlaştırılmış Monoklonal bütün antikor Moleküler ağırlığı 148 kda Yarı ömrü 11 gün Kompleman

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 0-05 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 0 Nisan 05 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

İDİYOPATİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA (İTP) NEDİR?

İDİYOPATİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA (İTP) NEDİR? İDİOPATİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA (ITP) FR-HYE-04-416-02 İDİYOPATİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA (İTP) NEDİR? Bu hastalık 1) İmmün bir hastalıktır. Bağışıklık sisteminde oluşan bozukluklar nedeniyle vücudun

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP A TEORİK DERS PROGRAMI

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP A TEORİK DERS PROGRAMI SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 0-05 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP A TEORİK DERS PROGRAMI Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 7 Kasım 0 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 0-05 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 09 Şubat 05 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

I. BÖLÜM TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ REHBERİ 2011

I. BÖLÜM TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ REHBERİ 2011 ULUSAL TEDAVİ REHBERİ 2011 TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA I. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA TANI VE TEDAVİ KILAVUZU TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA (TTP) TANI VE

Detaylı

Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu

Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu Sevcan A. Bakkaloğlu, Yeşim Özdemir, İpek Işık Gönül, Figen Doğu, Fatih Özaltın, Sevgi Mir OLGU 9 yaş erkek İshal,

Detaylı

Türk Pediatrik Hematoloji Derneği (TPHD) Hemofilide Cerrahi Çalıştayı Uzlaşı Raporu

Türk Pediatrik Hematoloji Derneği (TPHD) Hemofilide Cerrahi Çalıştayı Uzlaşı Raporu Türk Pediatrik Hematoloji Derneği (TPHD) Hemofilide Cerrahi Çalıştayı Uzlaşı Raporu Türk Pediatrik Hematoloji Derneği Hemofili/Hemostaz/Tromboz Alt Çalışma grubu tarafından 25 Eylül 2010 tarihinde düzenlenen

Detaylı

mm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3

mm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3 24 P. I. AĞRAS ve Ark. GİRİŞ Ürtikeryal vaskülit histolojik olarak vaskülit bulgularını gösteren, klinikte persistan ürtikeryal döküntülerle karakterize olan bir klinikopatolojik durumdur (1). Klinikte

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 0-05 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 08 Eylül 0 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

MİYELODİSPLASTİK SENDROM

MİYELODİSPLASTİK SENDROM MİYELODİSPLASTİK SENDROM Türk Hematoloji Derneği Tanı ve Tedavi Kılavuzu 2013 30.01.2014 İnt. Dr. Ertunç ÖKSÜZOĞLU Miyelodisplastik sendrom (MDS) yetersiz eritropoez ve sitopenilerin varlığı ile ortaya

Detaylı

VAY BAŞIMA GELEN!!!!!

VAY BAŞIMA GELEN!!!!! VAY BAŞIMA GELEN!!!!! DİYABET YÖNETİMİNDE İNSÜLİN POMPA TEDAVİSİNİN KAN ŞEKERİ REGÜLASYONUNA OLUMLU ETKİSİ HAZIRLAYAN: HEM. ESRA GÜNGÖR KARABULUT Diyabet ve Gebelik Diyabetli kadında gebeliğin diyabete

Detaylı

Gebelerde Rubella (Kızamıkçık) Yrd.Doç.Dr.Çiğdem Kader

Gebelerde Rubella (Kızamıkçık) Yrd.Doç.Dr.Çiğdem Kader Gebelerde Rubella (Kızamıkçık) Yrd.Doç.Dr.Çiğdem Kader OLGU 1 İkinci çocuğuna hamile 35 yaşında kadın gebeliğinin 6. haftasında beş yaşındaki kız çocuğunun rubella infeksiyonu geçirdiğini öğreniyor. Küçük

Detaylı

1. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya

1. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya 1. OLGU Tüberküloz Kursu 2008 Antalya 49 yaşında kadın hasta, ev hanımı Yakınması: Öksürük, balgam Hikayesi: Yaklaşık 2 aydır şikayetleri olan hasta akciğer grafisinde lezyon görülmesi üzerine merkezimize

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 05-06 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 07 Eylül 05 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D.

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. Multipl Myeloma Nedir? Vücuda bakteri veya virusler girdiğinde bazı B-lenfositler plazma hücrelerine

Detaylı

HEREDİTER SFEROSİTOZ. Mayıs 14

HEREDİTER SFEROSİTOZ. Mayıs 14 HEREDİTER SFEROSİTOZ İNT.DR.DİDAR ŞENOCAK Giriş Herediter sferositoz (HS), hücre zarı proteinlerinin kalıtsal hasarı nedeniyle, eritrositlerin morfolojik olarak bikonkav ve santral solukluğu olan disk

Detaylı

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi Uzm. Dr. Sinem AKKAYA IŞIK Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi AIDS CMV; nadir ölümcül İlk vaka 1983 Etkili ART sıklık azalmakta, tedavi şansı

Detaylı

LİSTEYE EKLENENLER DEĞİŞİKLİK YAPILANLAR

LİSTEYE EKLENENLER DEĞİŞİKLİK YAPILANLAR 01.05.2013-14.11.2013 TARİHLERİ ARASINDA SAĞLIK BAKANLIĞI EK ONAYI ALINMADAN KULLANILABİLECEK ENDİKASYON DIŞI HEMATOLOJİ-ONKOLOJİ İLAÇLARI LİSTESİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER LİSTEYE EKLENENLER SIRA NO İLAÇLAR

Detaylı

TROMBOSİTOPENİLER. Dr. Esma Altunoglu. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi

TROMBOSİTOPENİLER. Dr. Esma Altunoglu. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi TROMBOSİTOPENİLER Dr. Esma Altunoglu İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2-11-2018 Trombositopeni Dr.Esma Altunoğlu İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Trombositopeni; trombosit sayısının normal

Detaylı

14 Aralık 2012, Antalya

14 Aralık 2012, Antalya Hamilelerde Uyku Bozukluğunun Sorgulanması ve Öyküden Tespit Edilen Huzursuz Bacak Sendromunda Sıklık, Klinik Özellikler ve İlişkili Olabilecek Durumların Araştırılması A Neyal, G Benbir, R Aslan, F Bölükbaşı,

Detaylı

3. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya

3. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya 3. OLGU Tüberküloz Kursu 2008 Antalya 43 yaşında erkek hasta, çiftçi Yakınması: Öksürük, balgam, balgamla karışık kan tükürme, nefes darlığı Hikayesi: Yaklaşık 5 aydır öksürük ve balgam yakınması olan

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI.

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI. SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 08-09 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI. Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 03 Eylül 08 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

Tedavi. Tedavi hedefleri;

Tedavi. Tedavi hedefleri; Doç. Dr. Onur POLAT Tedavi DVT tanısı konduktan sonra doğal gidişine bırakılırsa, ölümcül komplikasyonu olan PE ve uzun dönemde sakatlık oranı son derece yüksek olan posttromboflebitik sendrom ve Pulmoner

Detaylı

Piperasilin-Tazobaktam(TZP) a Bağlı Hematolojik İstenmeyen Etkiler

Piperasilin-Tazobaktam(TZP) a Bağlı Hematolojik İstenmeyen Etkiler Piperasilin-Tazobaktam(TZP) a Bağlı Hematolojik İstenmeyen Etkiler Aysun Sarıbuğa, Serap Şimşek Yavuz, Seniha Başaran, Atahan Çağatay, Halit Özsüt, Haluk Eraksoy İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI.

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI. SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 08-09 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI. Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 5 Nisan 09 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bruselloz Brucella cinsi bakteriler tarafından primer olarak otçul

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı Yandal Ar. Gör. Uzm. Dr. Kübra Öztürk Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

Detaylı

SOLİD ORGAN TRANSPLANTASYONLARINDA İMMÜN MONİTORİZASYON

SOLİD ORGAN TRANSPLANTASYONLARINDA İMMÜN MONİTORİZASYON SOLİD ORGAN TRANSPLANTASYONLARINDA İMMÜN MONİTORİZASYON Ali ŞENGÜL MEDICALPARK ANTALYA HASTANE KOMPLEKSİ İMMÜNOLOJİ BÖLÜMÜ Organ nakli umudu Beklenen Başarılı Operasyonlar Hayaller ve Komplikasyonlar?

Detaylı

PRİMER GASTRİK LENFOMA OLGUSU DR SİNAN YAVUZ

PRİMER GASTRİK LENFOMA OLGUSU DR SİNAN YAVUZ PRİMER GASTRİK LENFOMA OLGUSU DR SİNAN YAVUZ A C I B A D E M Ü N İ V E R S İ T E S İ T I P F A K Ü L T E S İ İ Ç H A S T A L I K L A R I A N A B İ L İ M D A L I A C I B A D E M A D A N A H A S T A N E

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Önsöz... iii Ulusal Tanı ve Tedavi Kılavuzu Çalışma Grupları... iv Kısaltmalar... vii Tablolar Listesi... xiii Şekiller Listesi...

İÇİNDEKİLER. Önsöz... iii Ulusal Tanı ve Tedavi Kılavuzu Çalışma Grupları... iv Kısaltmalar... vii Tablolar Listesi... xiii Şekiller Listesi... HEMOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU İÇİNDEKİLER Önsöz... iii Ulusal Tanı ve Tedavi Kılavuzu Çalışma Grupları... iv Kısaltmalar... vii Tablolar Listesi... xiii Şekiller Listesi... xiii I. BÖLÜM HEMOFİLİ TANI

Detaylı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI.

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI. SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 08-09 EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI. Hft Tarih Saat Konu Süre Öğretim Üyesi 0 Şubat 09 09.00 İç Hastalıkları ve Anamnez () Toraks muayenesi

Detaylı

LÖKOSİT. WBC; White Blood Cell,; Akyuvar. Lökosit için normal değer : Lökosit sayısını arttıran sebepler: Lökosit sayısını azaltan sebepler:

LÖKOSİT. WBC; White Blood Cell,; Akyuvar. Lökosit için normal değer : Lökosit sayısını arttıran sebepler: Lökosit sayısını azaltan sebepler: LÖKOSİT WBC; White Blood Cell,; Akyuvar Lökositler kanın beyaz hücreleridir ve vücudun savunmasında görev alırlar. Lökositler kemik iliğinde yapılır ve kan yoluyla bütün dokulara ulaşır vücudumuzu mikrop

Detaylı

KRONİK VİRAL HEPATİT C Lİ HASTALARDA IL28B NİN İNTERFERON TEDAVİSİNE YANITLA İLİŞKİSİ. Dr. Gülay ÇEKİÇ MOR

KRONİK VİRAL HEPATİT C Lİ HASTALARDA IL28B NİN İNTERFERON TEDAVİSİNE YANITLA İLİŞKİSİ. Dr. Gülay ÇEKİÇ MOR KRONİK VİRAL HEPATİT C Lİ HASTALARDA IL28B NİN İNTERFERON TEDAVİSİNE YANITLA İLİŞKİSİ Dr. Gülay ÇEKİÇ MOR Giriş-Amaç IL28B geni ve yakınındaki single nucleotide polymorphism lerinin(snp, özellikle rs12979860

Detaylı

Dr. Aydoğan Lermi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı

Dr. Aydoğan Lermi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı RETİKÜLOSİT SAYIMI RETİKÜLOSİTLER Dr. Aydoğan Lermi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Retikülositler olgunlaşmalarını henüz tamamlamamış eritrositler dir. Yani çekirdeklerini kaybetmeye

Detaylı

Tularemi Tedavi Rehberi 2009. Doç. Dr. Oğuz KARABAY Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği

Tularemi Tedavi Rehberi 2009. Doç. Dr. Oğuz KARABAY Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Tularemi Tedavi Rehberi 2009 Doç. Dr. Oğuz KARABAY Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği 1 Rehber nasıl hazırlandı? Güncel kaynaklar 5 rehber, İnternet

Detaylı

Kan Kanserleri (Lösemiler)

Kan Kanserleri (Lösemiler) Lösemi Nedir? Lösemi bir kanser türüdür. Kanser, sayısı 100'den fazla olan bir hastalık grubunun ortak adıdır. Kanserde iki önemli özellik bulunur. İlk önce bedendeki bazı hücreler anormalleşir. İkinci

Detaylı

KAYNAK:Türk hematoloji derneği

KAYNAK:Türk hematoloji derneği KAYNAK:Türk hematoloji derneği HİT, heparinin tetiklediği bir immün yanıt sonucu, trombositlerin antikor aracılı aktivasyonu ve buna bağlı tüketimi ile oluşan, trombositopeni ve tromboz ile karakterize

Detaylı

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller Dr. Dilara İnan 04.06.2016 Isparta Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg) HBV yüzeyinde bulunan bir proteindir; RIA veya EIA ile saptanır Akut ve kronik HBV

Detaylı

Kronik Hastalığı Olanlarda ve İmmünsüpresif Hastalarda Bağışıklama. Dr. Hüsnü Pullukçu Ege ÜTF Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

Kronik Hastalığı Olanlarda ve İmmünsüpresif Hastalarda Bağışıklama. Dr. Hüsnü Pullukçu Ege ÜTF Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD Kronik Hastalığı Olanlarda ve İmmünsüpresif Hastalarda Bağışıklama Dr. Hüsnü Pullukçu Ege ÜTF Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD Bağışıklığın Baskılanması Birincil İkincil B hücre hastalıkları

Detaylı

BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI

BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI Kronik böbrek hastalığı-tanım Glomerül filtrasyon hızında (GFH=GFR) azalma olsun veya olmasın, böbrekte

Detaylı

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Hematoloji-İmmünoloji Bölümü

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Hematoloji-İmmünoloji Bölümü AKIM SİTOMETRİK PANEL REAKTİF ANTİKOR TAYİNİ Dr. Emel Ekşioğlu-Demiralp, 2010 Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Hematoloji-İmmünoloji Bölümü PRA Saptama Böbrek Nakli Öncesi 1. Herhangi bir antikor var

Detaylı

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği SUNU PLANI Tanım ve Epidemiyoloji Adrenal bez anatomi Etiyoloji Tanı Klinik Tedavi TANIM-EPİDEMİYOLOJİ Adrenal

Detaylı

KAWASAKİ HASTALIĞI-7 VAKANIN DEĞERLENDİRİLMESİ

KAWASAKİ HASTALIĞI-7 VAKANIN DEĞERLENDİRİLMESİ KAWASAKİ HASTALIĞI-7 VAKANIN DEĞERLENDİRİLMESİ Canan Hasbal Akkuş, Tolga Erkum, Mehmet Bedir Akyol, Zilha Şentürk, Burcu Bursal, Zeynep Kıhtır, Sami Hatipoğlu Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma

Detaylı

4.SINIF İÇ HASTALIKLARI STAJ PROGRAMI Öğretim Üyeleri: Prof. Dr. Mehmet BAŞTEMİR, Doç. Dr. Selman ÜNVERDİ, Yrd. Doç. Dr.

4.SINIF İÇ HASTALIKLARI STAJ PROGRAMI Öğretim Üyeleri: Prof. Dr. Mehmet BAŞTEMİR, Doç. Dr. Selman ÜNVERDİ, Yrd. Doç. Dr. 4.SINIF İÇ HASTALIKLARI STAJ PROGRAMI Öğretim Üyeleri: Prof. Dr. Mehmet BAŞTEMİR,, GRUP 1 Stajyer Öğrenciler için Haftalık Çalışma Programı* 1. Hafta (16-20 Ekim 2017) Saat 16 Ekim 2017 Pazartesi 17 Ekim

Detaylı

YENİ TEDAVİ SEÇENEKLERİ

YENİ TEDAVİ SEÇENEKLERİ ROMATOLOJİDE KULLANILAN YENİ TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR ESEN KASAPOĞLU GÜNAL İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ GÖZTEPE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ROMATOLOJİDE YENİ TEDAVİ SEÇENEKLERİ SENTETİK İLAÇLAR LEFLUNOMİD

Detaylı

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr. Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi Dr. Aslı KANTAR GİRİŞ GENEL BİLGİLER Akut böbrek hasarı (ABH) yenidoğan yoğun bakım

Detaylı

İMMUNADSORBSİYON GEÇ BAŞLANGIÇLI ANTİKOR ARACILI REJEKSİYONDA ETKİNDİR

İMMUNADSORBSİYON GEÇ BAŞLANGIÇLI ANTİKOR ARACILI REJEKSİYONDA ETKİNDİR İMMUNADSORBSİYON GEÇ BAŞLANGIÇLI ANTİKOR ARACILI REJEKSİYONDA ETKİNDİR Yaşar Çalışkan¹, Ozan Yeğit², Yasemin Özlük³, Erol Demir¹, Ayşe Serra Artan¹, Aydın Türkmen¹, Alaattin Yıldız¹, Mehmet Şükrü Sever¹

Detaylı

Kanıta Dayalı Tıp ve Kan Bankacılığı

Kanıta Dayalı Tıp ve Kan Bankacılığı Kanıta Dayalı Tıp ve Kan Bankacılığı Dr. Ayşen Timurağaoğlu Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, Hematoloji Bilim Dalı Kanıta dayalı tıp veya kanıta dayalı uygulama bilimsel metodlara dayanarak elde edilmiş

Detaylı

Prof. Dr. Demir Budak Dekan Eğitim Koordinatörü: Prof. Dr. Asiye Nurten DÖNEM III DERS KURULU 4 TIP TIP 312- HEMATOLOJİ VE BOŞALTIM SİSTEMİ

Prof. Dr. Demir Budak Dekan Eğitim Koordinatörü: Prof. Dr. Asiye Nurten DÖNEM III DERS KURULU 4 TIP TIP 312- HEMATOLOJİ VE BOŞALTIM SİSTEMİ Yeni Yüzyıl Üniversitesi TIP FAKÜLTESİ Prof. Dr. Demir Budak Dekan Eğitim Koordinatörü: Prof. Dr. Asiye Nurten 216 217 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI DÖNEM III DERS KURULU 4 TIP TIP 312- HEMATOLOJİ VE BOŞALTIM SİSTEMİ

Detaylı

çocuk hastanesi

çocuk hastanesi KEMİK İLİĞİ YETMEZLİKLERİNDE TROMBOSİT TRANSFÜZYONU çocuk hastanesi Dr. Yeşim Aydınok Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Hematoloji B.D. yesim.aydinok@ege.edu.tr Sunum Akış Planı Trombosit suspansiyonunun

Detaylı

ÜRÜN BİLGİSİ. ETACİD, erişkinler, 12 yaş ve üzerindeki adolesanlarda mevsimsel alerjik rinitin profilaksisinde endikedir.

ÜRÜN BİLGİSİ. ETACİD, erişkinler, 12 yaş ve üzerindeki adolesanlarda mevsimsel alerjik rinitin profilaksisinde endikedir. ÜRÜN BİLGİSİ 1. ÜRÜN ADI ETACİD % 0,05 Nazal Sprey 2. BİLEŞİM Etkin madde: Mometazon furoat 50 mikrogram/püskürtme 3. TERAPÖTİK ENDİKASYONLAR ETACİD erişkinler, adolesanlar ve 6-11 yaş arasındaki çocuklarda

Detaylı

KAN VE KAN ÜRÜNLERİNİN KANITA DAYALI KULLANIMI

KAN VE KAN ÜRÜNLERİNİN KANITA DAYALI KULLANIMI KAN VE KAN ÜRÜNLERİNİN KANITA DAYALI KULLANIMI Prof. Dr. Mehmet Sönmez KTÜ Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Trabzon TRANSFÜZYON=TRANSPLANTASYON KAN TRANSFÜZYON REAKSİYONLARI Sıklığı: % 5-10 % 10 % 1

Detaylı

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü Tip 1 diyabete giriş Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü ENTERNASYONAL EKSPER KOMİTE TARAFINDAN HAZIRLANAN DİABETİN YENİ SINIFLAMASI 1 - Tip 1 Diabetes

Detaylı

Trombositopenili Hastaya Yaklaşım Çanakkale Devlet Hastanesi. ATU Dr. Kenan ATAÇ

Trombositopenili Hastaya Yaklaşım Çanakkale Devlet Hastanesi. ATU Dr. Kenan ATAÇ Trombositopenili Hastaya Yaklaşım Çanakkale Devlet Hastanesi ATU Dr. Kenan ATAÇ Trombosit 2-4 µm çapında disk şeklinde hücreler Megakaryositlerden üretilmektedirler 7-10 gün mikrolitrede 150.000-450.000

Detaylı

KRİYOGLOBÜLİN. Cryoglobulins; Soğuk aglutinin;

KRİYOGLOBÜLİN. Cryoglobulins; Soğuk aglutinin; KRİYOGLOBÜLİN Cryoglobulins; Soğuk aglutinin; Kriyoglobülin kanda bulunan anormal proteinlerdir ve 37 derecede kristalleşirler. Birçok hastalık sırasında ortaya çıkabilirler ancak vakaların %90ı Hepatit

Detaylı

Fatma Burcu BELEN BEYANI

Fatma Burcu BELEN BEYANI 10.Pediatrik Hematoloji Kongresi Araştırma Destekleri/ Baş Araştırıcı Çalıştığı Firma (lar) Danışman Olduğu Firma (lar) Hisse Senedi Ortaklığı Fatma Burcu BELEN BEYANI Sunumum ile ilgili çıkar çatışmam

Detaylı

BÖBREK NAKİLLİ ÇOCUKLARDA GEÇ DÖNEM AKUT REJEKSİYONUN GREFT SAĞKALIMI ÜZERİNE ETKİLERİ. Başkent Üniversitesi Çocuk Nefroloji Dr.

BÖBREK NAKİLLİ ÇOCUKLARDA GEÇ DÖNEM AKUT REJEKSİYONUN GREFT SAĞKALIMI ÜZERİNE ETKİLERİ. Başkent Üniversitesi Çocuk Nefroloji Dr. BÖBREK NAKİLLİ ÇOCUKLARDA GEÇ DÖNEM AKUT REJEKSİYONUN GREFT SAĞKALIMI ÜZERİNE ETKİLERİ Başkent Üniversitesi Çocuk Nefroloji Dr. Aslı KANTAR Akut rejeksiyon (AR), greft disfonksiyonu gelişmesinde major

Detaylı

KLL DE. kları ABD Hematoloji BD Bursa

KLL DE. kları ABD Hematoloji BD Bursa KLL DE İNFEKSİYON YÖNETİMİ Dr. Rıdvan R ALİ Uludağ Üniversitesi Tıp T p Fakültesi İç Hastalıklar kları ABD Hematoloji BD Bursa KLL ile ilişkili bilgilerimizde önemli değişiklikler iklikler söz s z konusu

Detaylı

Lösemide İmmünfenotipleme. Dr. Alphan Küpesiz Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji BD / Antalya

Lösemide İmmünfenotipleme. Dr. Alphan Küpesiz Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji BD / Antalya Lösemide İmmünfenotipleme Dr. Alphan Küpesiz Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji BD / Antalya İmmünfenotipleme İmmünhistokimya Yüzey ve intrasellüler antijenlerin immün ve kimyasal testlere

Detaylı

TROMBOSİTOPENİ. Doç.Dr.Itır Şirinoğlu Demiriz SBÜ Bakırköy Dr Sadi Konuk EAH İç Hastalıklar ABD ve Hematoloji Kliniği

TROMBOSİTOPENİ. Doç.Dr.Itır Şirinoğlu Demiriz SBÜ Bakırköy Dr Sadi Konuk EAH İç Hastalıklar ABD ve Hematoloji Kliniği TROMBOSİTOPENİ Doç.Dr.Itır Şirinoğlu Demiriz SBÜ Bakırköy Dr Sadi Konuk EAH İç Hastalıklar ABD ve Hematoloji Kliniği TANIM O Trombositopeni: Erişkinlerde

Detaylı

Dünyada 350 milyonun üzerindeki hepatit B taşıyıcısının %50 sinden fazlasında infeksiyon perinatal yolla kazanılmıştır.

Dünyada 350 milyonun üzerindeki hepatit B taşıyıcısının %50 sinden fazlasında infeksiyon perinatal yolla kazanılmıştır. GİRİŞ Dünyada 350 milyonun üzerindeki hepatit B taşıyıcısının %50 sinden fazlasında infeksiyon perinatal yolla kazanılmıştır. HBeAg pozitif annelerden bebeğe bulaş oranı % 90 dır. Perinatal olarak kazanılan

Detaylı

Hazırlık Rejimi GVHD Profilaksisi Kök Hücre Kaynakları. Doç. Dr. Barış Kuşkonmaz Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik KİTÜ

Hazırlık Rejimi GVHD Profilaksisi Kök Hücre Kaynakları. Doç. Dr. Barış Kuşkonmaz Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik KİTÜ Hazırlık Rejimi GVHD Profilaksisi Kök Hücre Kaynakları Doç. Dr. Barış Kuşkonmaz Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik KİTÜ Hazırlık rejimi Hastayı transplanta hazırlamak için veriliyor Donör HKH

Detaylı

Hematopoetic Kök Hücre ve Hematopoez. Dr. Mustafa ÇETİN 2013-2014

Hematopoetic Kök Hücre ve Hematopoez. Dr. Mustafa ÇETİN 2013-2014 Hematopoetic Kök Hücre ve Hematopoez Dr. Mustafa ÇETİN 2013-2014 Konunun Başlıkları 1. Hematopoetik sistem 2. Hematopoez 3. Hematopoetik kök hücre Karekteristiği Klinik kullanımı Hematopoetik Sistem Hemato

Detaylı

Anemi modülü 3. dönem

Anemi modülü 3. dönem Anemi modülü 3. dönem Olgu 1 65 yaşında kadın hasta, ev hanımı Şikayeti: Halsizlik, halsizlikten dolayı dengesinin bozulması, zor yürüme Hikayesi: 3 yıl önce halsizlik şikayeti olmaya başlamış, doktora

Detaylı

ALFA FETOPROTEİN (TÜMÖR BELİRLEYİCİSİ)

ALFA FETOPROTEİN (TÜMÖR BELİRLEYİCİSİ) ALFA FETOPROTEİN (TÜMÖR BELİRLEYİCİSİ) Diğer adı ve kısaltma: α fetoprotein, AFP. Kullanım amacı: Primer karaciğer, testis ve over kanserlerinin araştırılması ve tedaviye alınan cevabın izlenmesi amacıyla

Detaylı

KAN TRANSFÜZYONU PROSEDÜRÜ

KAN TRANSFÜZYONU PROSEDÜRÜ REVİZYON DURUMU Revizyon Tarihi Açıklama Revizyon No 15.07.2014 Madde 5.5 e kan isteklerinde hekimin order verirken 01 istemle ilgili detayları Hekim İstem ve İlaç Kontrol Formu na da kayıt etmesi gerektiği

Detaylı

HEMATOLOJİ, İMMUNOLOJİ VE ONKOLOJİ DERS KURULU SINAV GÜNLERİ. 1. KURUL SORUMLUSU ve SINAV SALON BAŞKANI: 1. KURUL SORUMLU YARDIMCISI :

HEMATOLOJİ, İMMUNOLOJİ VE ONKOLOJİ DERS KURULU SINAV GÜNLERİ. 1. KURUL SORUMLUSU ve SINAV SALON BAŞKANI: 1. KURUL SORUMLU YARDIMCISI : KÜTAHYA SAĞLK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2018-2019 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DÖNEM III I. KURUL AKADEMİK TAKVİM VE DERS PROGRAMI 17.09.2018-19.10.2018-5 HAFTA DERSLER TEORİK PRATİK TOPLAM Tıbbi Patoloji

Detaylı

Yenidoğan Sepsisi Tanı ve Tedavisinde Son Gelişmeler

Yenidoğan Sepsisi Tanı ve Tedavisinde Son Gelişmeler Yenidoğan Sepsisi Tanı ve Tedavisinde Son Gelişmeler Dr Uğur DİLMEN Dr Ş Suna OĞUZ Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı EAH Yenidoğan Kliniği, Ankara E-mail ugurdilmen@gmail.com 1 Yenidoğan sepsisinde yüksek

Detaylı

Anti-HIV Pozitif Bulunan Hastada Kesin Tanı Algoritması. Doç. Dr. Kenan Midilli İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

Anti-HIV Pozitif Bulunan Hastada Kesin Tanı Algoritması. Doç. Dr. Kenan Midilli İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Anti-HIV Pozitif Bulunan Hastada Kesin Tanı Algoritması Doç. Dr. Kenan Midilli İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Testler farklı amaçlarla uygulanabilir: - Tanı, tarama, doğrulama,

Detaylı

SPONDİLODİSKİTLER. Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR

SPONDİLODİSKİTLER. Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR SPONDİLODİSKİTLER Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR Vertebra Bir dizi omurdan oluşur Vücudun eksenini oluşturur Spinal kordu korur Kaslar, bağlar ve iç organların yapışacağı sabit bir yapı sağlar. SPONDİLODİSKİT

Detaylı

KLİNİK TIBBİ LABORATUVARLAR

KLİNİK TIBBİ LABORATUVARLAR KLİNİK TIBBİ LABORATUVARLAR BİYOKİMYA LABORATUVARI Laboratuvarın çoğunlukla en büyük kısmını oluşturan biyokimya bölümü, vücut sıvılarının kimyasal bileşiminin belirlendiği bölümdür. Testlerin çoğunluğu,

Detaylı

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler EGZERSİZ VE KAN Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler Akciğerden dokulara O2 taşınımı, Dokudan akciğere CO2 taşınımı, Sindirim organlarından hücrelere besin maddeleri taşınımı, Hücreden atık maddelerin

Detaylı

G. EKLERLE İLGİLİ AÇIKLAMA

G. EKLERLE İLGİLİ AÇIKLAMA 392 G. EKLERLE İLGİLİ AÇIKLAMA Kitabın sonuna pratikte yararlı olabilecek 7 ek konmuştur. 1.ekte hastalar için bir kimlik kartı tasarlanmıştır. Hastaların başka bir hemodiyaliz merkezine kısa süreli gittikleri

Detaylı

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011 Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını

Detaylı

Birincil IgA Nefropatisinde C4d Varlığının ve Yoğunluğunun Böbrek Hasarlanma Derecesi ve Sağkalımı ile Birlikteliği

Birincil IgA Nefropatisinde C4d Varlığının ve Yoğunluğunun Böbrek Hasarlanma Derecesi ve Sağkalımı ile Birlikteliği Birincil IgA Nefropatisinde C4d Varlığının ve Yoğunluğunun Böbrek Hasarlanma Derecesi ve Sağkalımı ile Birlikteliği 32. Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi Dr. Cihan Heybeli

Detaylı