Althusser in Düşüncesinde Toplum ve İdeoloji
|
|
- Ilker Kıvanç
- 7 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 Althusser in Düşüncesinde Toplum ve İdeoloji Berker Bank * Öz: Louis Althusser in Marksizmi özgürleştirme çabası büyük ölçüde soyut düzeyde kalan felsefi çalışmalar şeklinde görünse de, esas olarak Stalinist ideolojinin sınırlarını çizdiği geleneksel Marksist söylemde ifadesini bulan ön kabullere karşı bir itirazı dile getiriyordu. Bu çalışmaya konu olan temel sorunsal Yapısalcı Marksizmin en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Althusser in, Marksizmi özgürleştirme kapsamında toplum ve ideoloji kavramlarını yeniden inşa etme çabası, Marksist düşünce sistemi içinde kalarak kuramsal düzeyde bir değerlendirmesi yapılmaktadır. Bu çalışmada sırasıyla Althusser in, Hegel diyalektiğinden farklı olarak özgün bir Marx diyalektiğini nasıl kavradığını; toplumsal oluşumu meydana getiren çeşitli yapısal düzey ve kertelerin özgül etkililikte eklemlendiği, ama son kertede ekonomi tarafından belirlenen karmaşık yapının nasıl inşa edildiğini ve üretim ilişkileri ve bu ilişkilerden türeyen ilişkilerle kurulan hayali ilişkinin bir ifade şekli olarak ideolojinin toplumsal rolü üzerinde durulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Görece özerklik, toplumsal oluşum, özgül etkililik, ideoloji, diyalektik Society and Ideology in Althusser s View Abstract: Although seen as a set of substantially abstract philosophical studies, Louis Althusser s attempt to liberate Marxism essentially reflected an objection against presuppositions expressed in the traditional Marxist discourse marked out by Stalinist ideology. Based on one of the most important figures in Structural Marxism, which is the fundamental problem of the subject at hand, this study aims to make a theoretical consideration of Althusser s endeavor to reconstruct the notions of society and ideology in the context of liberating Marxism by way of remaining within the boundaries of Marxist thought. this study deals respectively with how Althusser apprehends a unique Marxist dialectic that is different from Hegel s dialectic; how a complex structure in which various structural levels and instances that constitute social formation are articulated in specific effectivity and yet which is finally determined by economy in the last instance is constructed; relations of production and the social role of ideology as an expression of the imagined connection with the relations stemming from these relations. Keywords: Relative autonomy, social formation, specific effectivity, ideology, dialectics * Dr., Siyaset Bilimci, İlkadım Mah. Çiftlik Cad. Samsun/Türkiye. Makale gönderim tarihi: Makale kabul tarihi: Amme İdaresi Dergisi, Cilt 49, Sayı 2, Haziran 2016, s
2 2 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 49 Sayı 2, Haziran 2016, s Giriş Bu çalışmaya konu olan temel sorunsal toplum ile ideoloji arasındaki ilişkiyi, Sovyet pratiğinde ifadesini bulan geleneksel Marksist söylemden farklı olarak, yapısalcı düşüncenin en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Louis Althusser in marksizmi yeniden inşa etme çabası içinde ele alarak incelemektedir. Althusser in düşüncelerinin şekillenmesinde önemli rol oynayan tarihsel açıdan çıkış noktası 1956 da Sovyetler Birliği Komünist Partisi nin XX. Kongresi nde Kruşçev in (Nikita Sergeyeviç Hruşçov) yaptığı eleştirel konuşmasıdır. Kruşçev in konuşması Stalin döneminde eleştirilmesi gereken pek çok önemli noktanın olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Althusser e göre, Stalin dönemine ait uygulamaların eleştirisi yanlış bir noktadan başlayarak gerçekleşmişti. Stalin in baskı rejimine karşı geliştirilen eleştiriler kendini sol kavramlarla değil, sağ kavramlarla dile getirmeye çalıştı. Stalin döneminin yanlış uygulamalarının ortaya çıkardığı kuramsal sorunlar Marksist düşünce sistemi içinde eleştirilip aşılabileceği yerde, bireysel özgürlüğü merkeze koyan temel kavramlardan hareketle yapmaya çalışıldı. Burjuva dünya görüşünü temsil eden bu kavramlar, özgürlük, insan, hümanizm ve yabancılaşmayı içeriyordu. Ona göre, Sovyet pratiğine ilişkin ileri sürülen eleştirinin temel dayanağını oluşturan bu kavramlar büyük ölçüde Marx ın gençlik dönemine ait çalışmalarında yer alıyordu. İkinci Dünya Savaşı nın insan(lar) üzerinde yarattığı yıkıcı etkisi, hümanist ideoloji açıdan oldukça uygun bir eleştiri zemini yarattı. Bu doğrultuda yabancılaşma, şeyleşme (reification), bütünlük (totality) yıkımı gibi kavramlar aracılığıyla kapitalist sisteme duyulan öfke arttırılmaya çalışıldı. İnsanların kapitalist toplumsal düzen karşısındaki hoşnutsuzluğunu belli bir hedefe yönlendirmek amacıyla oluşturulmuş bu yabancılaşma veya hümanizm ideolojisi, sınıf mücadelesini merkeze koyan bir eleştirinin oldukça uzağında yer alıyordu. Althusser e göre, Marksist düşünceden türetilen bu eleştirel tutum, Marksizme içkin olmamakla birlikte, onun bir parçası haline getirilmişti. Althusser bu noktada kuramsal düzeyde karşı çıkış yaparak bir yandan Stalinist uygulamaları, diğer yandan 1844 Elyazmaları ndan kaynaklanan hümanizm ideolojisini eleştirmeye yöneldi. Althusser e göre, bir kısmı ideolojik gerekçelerden (Stalin in Marx üzerine yaptığı yorumlarda olduğu üzere), bir kısmı Marx ın gençlik dönemine ait çalışmalardaki hümanizm ve tarihselci etkisi, bir kısmı da Hegel felsefesinin (bütünlükçü, monist, ekonomist eğilimler) etkisinden dolayı; gerçekte Marx a atfedilemeyecek birçok konu Marksist düşünce sistemi ile özdeş hale getirilmişti. Dolayısıyla, Marx ın çalışmaları gençlik eserleri, kopuş eserleri, olgunlaşma eserleri ve olgunluk eserleri şeklinde sınıflandırılması temelinde
3 Althusser in Düşüncesinde Toplum ve İdeoloji 3 kavramlar arasındaki süreklilik ve kopuşlar dikkate alınarak (Althusser, 2002: 43-52) Marksizm e ait olmayan düşünceler dışarıda bırakılabilirdi. Althusser in, Marx ın çalışmalarına ilişkin epistemolojik kopuş vurgusu da bu çerçevede anlam kazanacaktır. Dolayısıyla, Althusser in, Marksist düşünceyi Marx a ait olmayan düşüncelerin etkisinden kurtarmak ve onu yeniden inşa etme çabası Marksizmi özgürleştirme girişimi olarak değerlendirilmelidir. Althusser in Marksizmi özgürleştirme çabası soyut düzeyde kalan felsefi çalışmalar şeklinde görünse de, esas olarak Stalinist ideolojinin sınırlarını çizdiği geleneksel Marksist söylemde ifadesini bulan ön kabullere karşı bir itirazı dile getirmektedir. Althusser in, diyalektik materyalizmin Stalin in yorumlarına dayanan kuramsal, felsefi, ideolojik siyasal sonuçlarını, Marx İçin ve Kapital i Okumak adlı çalışmalarında eleştirmesi (2009: 230) ve Fransız Komünist Partisi nin XXII. Kongresi ne yönelik yaptığı anti-stalinist eleştirileri (2004a: 38-9) bu yöndeki bir çabanın göstergesi olarak değerlendirilmelidir. Şöyle diyordu Althusser: dogmatizme karşı mücadelede şu sorunla karşı karşıya kaldık: Marx ın kendi tarih teorisini kurarken oluşturduğu Marksist felsefenin hâlâ büyük bir bölümünün oluşturulması gerekmektedir (2002: 40). Althusser, Marx İçin adlı çalışmasının önsözünde (2002: 27-40) tüm felsefî katkısının, SBKP (Sovyetler Birliği Komünist Partisi) XX. Kongresi'nin ve onu izleyen uluslararası komünist hareketteki ideolojik bunalımın yarattığı sorulara ilişkin kuramsal düzeyde bir yanıt arama girişimi olduğunu yazmıştı. Kongre yle birlikte somut bir niteliğe bürünen anti-stalinist dalga Marksist aydınlar arasında çok farklı eleştiriler altında gelişti. Bir kesim aydın burjuva ideolojisinin hümanist gelenekleriyle rahatça ilişki kurabilecekleri Marx ın gençlik dönemine ait felsefi çalışmalarına yönelirken, Althusser bunun tam karşıtı olan yolu seçti (Gerratana, 1977: 33). Stalin e yönelik ilk eleştiri kişi putlaştırması altında ortaya çıktı (Gerratana, 1977: 36). Böylece, Stalin dönemini karakterize ettiği iktidarın topluma yönelik tüm baskıcı uygulamaları da Onun kişilik çözümlemesi üzerinden kavranmaya çalışıldı. Ne var ki, Sovyet toplumunda Marksizm adına yapılan tüm olumsuzlukların nedenleri Stalin in kişiliğinin otoriter yönüne indirgenmiş olması, Marx ın çalışmalarında daha önce üzerinde yeteri kadar durulmamış birçok teorik konunun istismar edilmesine yol açabilirdi. Stalinizm bunun tipik bir örneğini oluşturuyordu. Dolayısıyla, Althusser, kişi putlaştırması temelinde yapılan tüm eleştirilerin Stalinizmle kesin olarak hesaplaşmanın ve ona karşı özgürlük temelinde bir alternatif geliştirmenin Marksizmi, Stalinist dogmatizmin etkisinden kurtarmanın yeterli ölçütü olamayacağını ileri sürdü (Gerratana, 1977: 36). Ona göre, Marksizm in felsefi yönüne dönük yürütülecek tüm çalışmalar anti-stalinist mücadelenin ağırlık merkezini oluşturmalıydı.
4 4 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 49 Sayı 2, Haziran 2016, s XX. Kongre yle başlayan anti-stalinist eleştiriler Stalinist dogmayı büyük ölçüde kırmışsa da, Marksist felsefeyi özgür kılamadı. Althusser in Stalinizmi açık bir şekilde hedef almadan soyut düzeyde kalan felsefi eleştirileri de Marksizmi özgürleştirme adına olumlu sonuçlar vermedi. Althusser in kendisi de Özeleştiri Öğeleri adlı eserinde çalışmalarını teorisist sapma olarak nitelendirdi. John Lewis e Cevap yazısında Stalinist ideolojinin kuramsal çözümlemesi için Marksizm-Leninizm var olan sapma (2004: ) kavramını ortaya attı. Lenin için sapma kavramı kuramsal çözümlemedeki düzeltilebilir yanlışlığa işaret ederken; Stalin için ise, düzeltilmesi mümkün olmayan dolayısıyla da yıkıcı sonuçları kaçınılmaz olan kuramsal yanlışları ifade ediyordu. Althusser in bu kavramı kullanım biçimi ona yüklenilen farklı anlamlar arasında sürekli değişen bir gerilimi yansıtıyordu. Dolayısıyla, Stalinist sapma ifadesi Althusser in eleştirisinde bir belirsizlik yarattı. Daha sonra Althusser sapma kavramıyla birlikte hata kavramını da kullanmaya başladı. Althusser, çalışmalarında sapma kavramının kullanımından vazgeçmemekle birlikte; hata kavramının tali bir türü olarak varlığını korudu (Gerratana, 1977: 37). Althusser e göre, Marx, tarihi ve politikayı insanın özü üzerine inşa eden her teoriden köklü bir biçimde ayrılır. Bu kopuşun üç kuramsal yanı vardı. (a) Yeni kavramlar üzerinde temellenen bir tarih ve politika kuramının oluşması. (b) Tüm felsefi hümanizmin kuramsal savlarının eleştirisi. (c) hümanizmin ideoloji olarak tanımlanması (2002: 276). Althusser, Marx ın önceki felsefesinin sorunsalını reddedip, yeni bir sorunsal benimsediğini düşünür. Önceki idealist felsefe, bilgi teorisi, tarih anlayışı, siyasal iktisat, ahlak, estetik, insan özü sorunsalına dayanıyordu. Bu yeni kuramsal devrim, eski kavramların yerine yenilerini geçirdiği için eskileri reddetme anlamına gelmektedir. Ona göre, Marx, yeni bir toplum tarihi kuramı kurmakla kalmaz, aynı zamanda felsefe de oluşturur. Marx, yeni ilkeler temelinde yeni bir yöntem kurar. Böylece, bireyinsan özü kavram çifti yerini üretim ilişkileri ve üretici güçler vb. kavramları alır (2002: 278-9). Buna göre tarih, belirli bir insan özü etrafında oluşmaz. Marksizm, insandan değil, sınıftan; insani sömürüden değil, sınıfsal sömürüden yola çıkar. Althusser in çalışmaları Gramsci, Sartre ve Lukâcs a karşı bir polemik olarak tasarlandı. Ancak, kurduğu kuramsal sistemin ana temalarının çoğu üç ayrı idealist düşünüre borçludur: Epistemolojik kopuş ve sorunsal kavramları Bachelard ile Canilhem den; belirtsel (symptom) okuma ve merkezsiz yapı Lacan dan; üstbelirlenim Freud dan (Anderson, 2004: 96-7) alınmıştır. Althusser, bütün çağdaş bilimlerden alınan kavramların dışında yeni kavramları ve uygulamaları da Spinoza dan (2004: 105) almıştır. Althusser, bir toplumsal oluşumun kuramsal çözümlemesini yapabilmek için Marksist felsefeyi Hegel
5 Althusser in Düşüncesinde Toplum ve İdeoloji 5 diyalektiğinden ayrılmasının gerekli olduğunu düşündü: Bu da, Hegel felsefesinin yapısal bir dönüşümüne işaret ediyordu. Böylece, toplumsal bütün tek bir düzeyin belirlenimine indirgenmeden düzeylerin özgül etkililikte eklemlendiği karmaşık bir yapı olarak kavranabilecekti. Bu çalışmada sırasıyla Althusser in, Hegel diyalektiğinden farklı olarak özgün bir Marx diyalektiğini nasıl kavradığını; toplumsal oluşumu meydana getiren çeşitli yapısal düzey ve kertelerin özgül etkililikte eklemlendiği, ama son kertede ekonomi tarafından belirlenen karmaşık yapının nasıl inşa edildiğini ve üretim ilişkileri ve bu ilişkilerden türeyen ilişkilerle kurulan hayali ilişkinin bir ifade şekli olarak ideolojinin toplumsal rolü ve öznenin inşasını; devletin ideolojik aygıtları ve baskı aygıtının toplumsal işlevi üzerinde durulmaktadır. Epistemolojik Kopuş Althusser in çalışmalarında belli başlıklar altında incelenen çeşitli temaların farklı kavramlar dolayımıyla çok dağınık bir şekilde ele alınmış olması genel bir eğilimi yansıtıyorsa da, Onun çeşitli çalışmaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde kapitalist toplumsal oluşumun kendisini nasıl yeniden ürettiği şeklindeki bir sorunsala kuramsal düzeyde yanıt arama çabası olduğu görülecektir. Daha açık bir ifadeyle, toplumların zaman içinde sürekliliklerini hangi mekanizmalar aracılığıyla mümkün kılabileceği şeklindeki bir arayış Onun toplumsal oluşum analizi için büyük önem taşır (Layder, 2010: 52). Düşünceleri belli noktalarda değişime uğrayan Althusser, Marx ın kuramsal çözümlemeleri üzerine yapmaya çalıştığı şeyi Özeleştiri Öğeleri adlı çalışmasında şöyle ifade ediyordu: tarihsel olguyu tüm toplumsal, siyasal, ideolojik ve teorik boyutunu vermek yerine, onu sınırlı teorik bir olgu düzeyine: yani 1845 yılından itibaren Marx ın eserlerinde görülebilen epistemolojik kopuşa indirgemekti (2000: 10). Althusser, Marksizmi özgürleştirme edimi temelinde yeniden inşasının, Stalin döneminin neden olduğu toplumsal acıların geçmişe dönük eleştirisi üzerinden değil, Marx ın kuramsal çözümlemelerinin yeniden yorumlanmasıyla mümkün olabileceğine inanıyordu. Bu da, bir başlangıç noktası olarak gördüğü Hegel ile Marx arasında kuramsal düzeyde yapılması gereken keskin bir ayrımla mümkün olabilirdi. Althusser, Marx ın, Hegel diyalektiğini tam olarak kavrayamadığını düşündü: Tarihe bilimsel ve maddeci bir kuram getirip Hegel den kurtulmaya çalışmış ( ). Fakat ( ) Hegel den kurtarmış değil Marx. ( ) idea hareketi içine ekonomik bir içerik oturtmaktan başka bir şey değil (2006: 277). Ona göre, Marx, Hegel diyalektiğinin etkisinden kurtarıldığı sürece toplumsal oluşum ekonomi gibi tek bir düzeyin belirlenimine indirgenmeden, görece özerk düzeylerin özgül etkililikte (specific effectivity) eklemlendiği karmaşık bütün temelinde kavranabilirdi. Ne var ki, Hegel diyalektiği toplumsal bütünün karmaşık bir temelde kavranmasına imkân sunmuyordu.
6 6 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 49 Sayı 2, Haziran 2016, s Althusser, Marksist diyalektiği Hegel diyalektiği nin basit bir tersyüz etme işi olarak nitelendirilemeyeceğini ileri sürer. Althusser, baş aşağı duran Hegel diyalektiğinin, ayakları üstüne dikilmesi şeklindeki bir kavrayışın Marksist diyalektik düşünce sisteminin özgün bir ifadesini oluşturamayacağını düşünür. Ona göre, Marx ın diyalektik düşüncesi Hegel diyalektiğinin ayakları üstüne dikilmesi şeklinde değil de, epistemolojik kopuş temelinde kavranmalıdır. Althusser, mistik zarf (mystical shell) içindeki rasyonel çekirdek i keşfetmek için onu tersine çevirmek gerekir, şeklindeki Marx ın ifadesinde geçen tersine çevrilme işleminin biçimsel hattâ metaforik olduğunu, bu bakış açısının çözdüğü iddia edilen sorundan çok daha fazlasını yarattığını düşünür (2002: 111). Ona göre, mistik zarf (spekülatif felsefe) içindeki rasyonel çekirdeğin (diyalektik) söküp çıkarılması işlemi Hegel diyalektiğinin tersine çevrilmesi anlamına gelmez (2002: 112). Dolayısıyla, Marksist diyalektik spekülatif felsefenin bir tersine çevrilmesi işlemi değildir. Ona göre, Marx, mistik zarf içindeki rasyonel çekirdeği keşfetmek gerektiğini yazdığında, rasyonel çekirdek diyalektiğin, mistik zarf ın da spekülatif felsefenin kendisi olduğu kabul edildi. Böylece, diyalektik yöntem in ifade ettiği rasyonel çekirdek ile sistem in ifade ettiği mistik zarf ın birbirinden ayrılabilmesi için gerekli kuramsal arka plan oluşmuş oldu. Marx, diyalektiği bu kuramsal ayrım temelinde kavradığı için Hegel in diyalektik düşüncesinin ayakları üstüne dikilmesi işleminin anlamı da spekülatif felsefenin yadsınıp, rasyonel çekirdeğin sahiplenilmesi şeklinde ortaya çıktı. Althusser, Engels ten yaptığı alıntılarla, mistik zarf ın ifade ettiği spekülatif felsefe ya da dünya kavrayışı ya da sistem, yöntem in dışında olmayıp, diyalektiğin kendisine bağlı olduğunu göstermeye çalışır (2002: 114). Bu, yöntemi (rasyonel çekirdek) esas alarak Hegel diyalektiğinden farklı olarak özgün bir Marksist diyalektikten bahsedilemeyeceğini gösterir. Althusser, mistik zarfı diyalektiğin dışında bir öğe olmayıp, Hegelci diyalektikle aynı tözde içsel bir öğe olarak yorumlar (2002: 115). Hegel de baş aşağı duran diyalektiğin, Marx ta ayakları üstüne dikilmesi şeklindeki metaforik ifadenin anlamı, idealar dünyasından gerçek dünyaya geçişle birlikte materyalist düşüncenin biçimlendirdiği nesnelerin doğası sorunu olmayıp, kendi içinde ele alınan diyalektiğin doğası sorunudur, yani özgün yapıların dönüşümü sorunudur. Hegel diyalektiğini sistem ile yöntem arasındaki bir ayrıma indirgeyip, salt yöntemi sahiplenerek özgün bir diyalektik düşüncenin ortaya çıkmasından bahsedilemez. O halde Marx diyalektiği, gizemselleştirilmiş (mystification) Hegel diyalektiğinin söküp çıkarılan rasyonel çekirdeğinin bir biçimi değilse, özgün bir Marksist diyalektikten ne anlaşılmalıdır? Althusser e göre, yapılması gereken ilk iş Marksist diyalektiği Hegelci diyalektikten soyutlamaktır. Buna göre, Althusser, gizemselleştirilmiş Hegel diyalektiğinin söküp çıkarılma işleminin bir demistifikasyon (demystification) olduğunu,
7 Althusser in Düşüncesinde Toplum ve İdeoloji 7 yani söküp çıkarılan şeyin bir dönüştürme işlemi olduğunu ileri sürer (2002: 115). Ollman, Marx ın diyalektiğini, Hegel felsefesinden radikal bir kopuş biçiminde kavramayı reddeder (2008: 76). Ancak, bu, Marx ın Hegelci olarak kaldığı anlamına gelmez. Ona göre, Marx, Hegel den aldığı kavramları idealist içeriklerinden temizlerken, onlara yeni anlamlar yükler. Kavramların bu gelişen yeni anlamları, Marx ın Hegel e karşı büyüyen yabancılaşmasını gösterir (Ollman, 2008: 77-8). Althusser ise, Marx ın Hegel karşısındaki düşünsel konumlanışını epistemolojik kopuş şeklinde tanımlar. Ona göre, Marksist diyalektik, Hegel diyalektiğinin bir karşıtı olarak ifade edilecekse, onun bu farklılığı özünde, yani kendine özgü belirlenimlerinde ve yapılarında kendini göstermelidir (Althusser, 2002: 116). Dolayısıyla, yadsıma, yadsımanın yadsıması, karşıtların birliği, nicelikten niteliğe dönüşüm, çelişki gibi Hegel diyalektik düşüncesinde ifade bulan bu kategoriler demistifikasyon un bir sonucu olarak Marksist diyalektik düşünce sistemi içinde yeni bir yapıya bürünürler (2002: 116). Diyalektik düşünceyi belirleyen temel kavram çelişki olduğu için Marx ile Hegel arasındaki temel fark çelişkiye ilişkin olarak ortaya çıkar. Althusser e göre, Marx ve Engels, tarihi emek sermaye arasındaki çelişki üzerinden kavramaya çalıştılar. Althusser e göre, çelişkinin tek bir düzeye indirgenerek kavranması tarihin çeşitliliği karşısında soyut kalıyordu (2002: 121). Ona göre, gerçek çelişki toplumsal koşullarla bütün oluşturduğunda ve ancak bu koşullar aracılığıyla, bu koşulların içinde ayırt edilebilir, tanınabilir ve kullanılabilir. Ona göre, genel çelişki sınıf mücadelesinde somutlaşan üretim ilişkileri ve üretici güçler arasındaki çelişkidir. Bu çelişkinin ulaştığı gelişmişlik düzeyi devrimin gündemde olduğunu tanımlamaya yetse de, doğrudan etki gücüyle devrimci bir durum yaratmaz, dolayısıyla da devrimci bir kopuştan bahsedilemez. Tarihsel bir kopuş ilkesinin olabilmesi için koşullar köken ve anlamı ne olursa olsun bir kopuş birliği içinde kaynaşmış olması gerekir (2002: 122). Farklı toplumsal çelişkilerin büyük bir birikimi gerçekleştiğinde ki bunların bazılarının kökenleri aynı değildir, ama yine de kopuş birliği içinde kaynaşırlar- genel çelişkinin biricik niteliğinden söz etmek mümkün değildir. Devrimin gündemde olduğu durumlarda egemen olan temel çelişki aynı veya farklı köklerden gelen tüm bu çelişkiler içinde onların kaynaşmasına kadar faaldir. Ancak, yine de, bu çelişkilerin katışıksız görüngü oldukları ileri sürülemez. Zira, koşullar görüngü olmaktan çok daha fazlasını ifade eder. Bunlar, üretim ilişkilerinden kaynaklanırlar. Koşullar, üstyapılardan, bunlardan türeyen ama kendilerine özgü istikrarları ve etkileri olan düzeylerden; belirleyicilik olarak işin içine karışan uluslararası konjonktürlerden kaynaklanırlar (2002: 123). Althusser şunu ifade ediyor, çelişkiler tüm
8 8 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 49 Sayı 2, Haziran 2016, s farklılıklarına rağmen gerçek bir birlik içinde kaynaşıyorsa, basit bir çelişkinin içsel birliği içinde katışıksız bir görüngü olarak yol alamazlar. Kaynaşmanın oluşturduğu birlik, kendi özgül kipliklerine göre, kendi özlerinden ve kendi etkilerinden oluşturulur. Bu birliği oluşturan, onları harekete geçiren temel birliği de yeniden oluşturur ve gerçekleştirir, ama aynı zamanda onun doğasını da belirler. Buna göre, toplumsal ilişkilerin ayrılmaz bir yapısını oluşturan çelişki, düzeylerin de ayrılmaz parçasıdır. Dolayısıyla, kendisi de onlardan etkilenir, tek ve aynı hareket içinde hem belirleyen hem de belirlenendir (2002: 124). Hegel de çelişki üst-belirlenmiş değildir (Althusser, 2002: 124). Onun çalışmalarının bazılarında üst-belirlenim görünümlerine rastlanır. Ancak, her tarihsel toplum sonsuz sayıda somut belirlenmiş olsa da, bu belirlenimlerden hiç biri öz itibariyle, diğerlerinin dışında değildir. Bunun nedeni organik bir bütünlük (totality) oluşturmaları değildir yalnızca, aynı zamanda bu bütüne tüm bu somut belirlenimlerin hakikati olan eşsiz bir içsel ilke (internal principle) içinde yansımaktadır (2002: 126). Örneğin, şu ya da bu imparatorluğun kurulması, gelişmesi, çöküşü vb. tarihin soyut şahsiyetinin ifade ettiği içsel ilkenin tezahüründen başka bir şey değildir. Bu içsel ilke tüm tarihsel oluşumun ilkesini içerir ve sahip olduğu merkez tüm geçmiş dünyaların merkezidir. Dolayısıyla, içsel ilkenin çelişkisi bir basitlik içinde ortaya çıkar. Zira Hegelci çelişkinin basitliği tüm tarihsel deneyimin özünü oluşturan içsel ilkenin basitliğinden kaynaklanır. Hegel in, tarihsel koşullar tarafından belirlenmiş verili bir toplumsal oluşumun sonsuz çeşitliliğini ifade eden bütünlüğü basit bir içsel ilkeye indirgemesi mutlak bir koşulla mümkündür. Bu koşul, bir halkın somut yaşamını, bu dünyanın en soyut biçiminden -yani, dini ya da felsefi bilinci- tinsel (spiritual) bir içsel ilkenin dışsallaştırılması-yabancılaştırılması (externalisation-alienation) ile gerçekleşir (2002: 126-7). Althusser e göre, Hegel sistemindeki tinin önce yabancılaşması sonra kendine dönmesinden oluşan diyalektik süreçte basit bir çelişki söz konusudur. Tin in belirişinin farklı aşamalarının hepsi de temel bir çelişkinin ifadeleridir. Hegel felsefesinde bütün somut belirlenimlerin tümünün hakikati olan tek bir içsel ifade yansır. Tin, dünya tarihi aracılığıyla kendini ortaya koyma süreci içinde bütün özgül belirlenimleri içselleştirir ve böylece temel çelişkiye indirger. Bütünün özgül ve özerk kerteleri olmak bir yana özgül belirlenimler temel bir içsel ilkenin önceden belirlenmiş yansımalarıdır (Savran, 2004: 140). Dolayısıyla, Hegelci düşünce tarzında ifade bulan bütün düşüncesi tek bir özsel çelişki çerçevesinde oluşmuş bir bütündür. Bu bütünün görüngüleri ya da yansımaları hiçbir özerkliğe sahip değildirler. Dolayısıyla, Hegel felsefesinde, tarihteki toplumların hukuk, ekonomi, eğitim, din gibi bütün somut belirlenimlerini, özün tek yönlü belirleyiciliği açıklar. Bu özsel çelişki tin in
9 Althusser in Düşüncesinde Toplum ve İdeoloji 9 yabancılaşmasıdır. Bütün somut görüngüler tek bir özsel çelişkiye indirgenmesi Hegel felsefesinin tinsel oluşuyla ilgilidir. Hegel diyalektik sisteminin özü tinsel olduğu için çeşitli belirlenimler bu özün yansımaları olarak düşünülmüştür. Hegel, maddenin karmaşıklığıyla yüzleşmediği için indirgemeci bir bütün anlayışına sahiptir (Savran, 2004: 141). Anlaşılacağı üzere Hegelci diyalektik düşüncede ifade bulan toplumsal bütün tinin bir yansımasına indirgenmiş durumdadır. Maddenin özü tine indirgendiğinden maddenin ya da bütünün karmaşıklığı üzerinde durulmamıştır. Maddenin özü kendi dışında olduğundan maddi gerçeklik hiçbir zaman anlaşılamayacaktır. Ne var ki, Marx ın toplumsal bütün anlayışı toplumsal gerçeğin bilenebileceği üzerine kurulmuştur ve bu gerçeklik, maddenin dışında bir yerde olmayıp, bizatihi maddenin kendisidir. Althusser, çelişkinin kendi ilişkisi içinde üst-belirlendiğini ileri sürer. O, toplumun karmaşık çelişkili yapısını tek bir genel çelişkiye indirgemeden, her bir çelişkinin özgül yapısını dikkate alıp, üstyapının belirleyiciliğini öne çıkararak Hegelci diyalektik çelişkiden kesin olarak ayrılır. Hegel de çelişki her zaman saf ve basittir. Tüm toplum basit bir ilkenin dışavurumu şeklinde kavranır. Bu ilke de doğrudan kendi içinde karşıtını taşır ve bu karşıtlıktan yeni bir ilke ortaya çıktığında, tüm toplum bu kez bu yeni ilke tarafından belirlenir (Sezgin, 1989: 90). Yukarıda ifade edildiği üzere, toplum farklı unsurlardan oluştuğu için son kertede belirleyici olan temel çelişki de diğer unsurlar tarafından belirlenir. Althusser bunu üst-belirlenim kavramını kullanarak ifade eder. Althusser, çelişki kavramını ileri düzeyde endüstrileşmiş ülkelerle kıyaslandığında kapitalizmin görece daha az geliştiği ülkelerde yürütülmekte olan sosyalist mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için Lenin tarafından geliştirilen zayıf halka teorisi üzerinden tanımlamaya çalışır. Althusser açısından bunun önemi, Lenin in, Rusya nın tarihsel koşullar tarafından belirlenmiş toplumsal çelişkilerinin özgül etkililikte eklemlenerek emperyalist zincirden kopuşun işaret ettiği zayıf halka teorisini geliştirip küresel ölçekte bir sosyalist devrim stratejisinin genel teorisine nasıl ulaştığıdır (Althusser, 2002: ). Laclau, Althusser in, Rus toplumunun içindeki bütün düşmanlık, çatışma ve karşıtlıklar; ekmek, barış ve toprak talepleri etrafındaki kopuşa ilişkin bir birlik içinde yoğunlaştığı (2007: 106) şeklindeki ifadesine işaret ederken; toplumsal bütünü tek bir çelişkinin belirlenimine indirgeyen Hegel diyalektiğinden farklı olarak, belli bir konjonktür altındaki tarihsel olarak biriken çelişkilerin özgül etkililikte eklemlenerek toplumsal talebin zamanla devrimci bir söyleme nasıl dönüştüğünü göstermesi açısından öğreticidir. Althusser, farklı çelişkilerin özgül eklemlenişini, Marx ın karmaşık bir toplumsal değişme fikrine sahip olduğu ve bu toplumsal değişmeyi üretim ilişkileri ve üretici güçler arasındaki tek bir çelişkinin sonucu olarak görmediği
10 10 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 49 Sayı 2, Haziran 2016, s (James, 1997:199) şeklindeki iddiasını desteklemek için kullanır. Althusser e göre, her çelişki Marksizm in tarihsel deneyimi için ve tarihsel pratikte üstbelirlenmiş bir çelişki olarak kendini gösteriyorsa, Hegelci çelişki karşısında Marksist çelişkinin özgüllüğünü oluşturan şey bu üst-belirlenimdir (2002: 131). Onun epistemolojik kopuş şeklinde ifade ettiği Marx diyalektiğinin yöntem bilimsel temelde kazandığı önem bir toplumsal oluşumu meydana getirdiği yapısal düzeylerin özgül belirleniminde, ama son kertede ekonominin belirleyiciliğinde eklemlendiği -tek bir yapısal düzeyin belirlenimine indirgenmeden- karmaşık bütünün çözümlenmesine imkân sağlıyor olmasıdır. Dolayısıyla, Marksist diyalektik Hegel diyalektiğinden epistemolojik kopuş temelinde kavrandığı sürece özgün bir Marksist diyalektikten söz edilebilir. Ona göre, Marksist karmaşık bütün anlayışı ekonomik düzeyin son kertede belirleyiciliğini ifade ederken, aynı zamanda başka düzeylerin gerçekliğini koruyarak bunu kuramsallaştırır. Althusser in karmaşık bütün şeklinde tanımladığı toplumsal oluşumun kuramsal çözümlemesine geçebiliriz. Toplumsal Oluşum ve Yapısal Düzeyler Althusser, J. P. Sartre ın Varoluşçu (Existentialist) felsefesinin öncül dayanağını oluşturduğu yaratıcı birey düşüncesinin, tarihsel dönüşüm uğraklarında işlevsel açıdan etkin bir öğe olarak kavramsallaştırılmasının, Marksist düşünce sistemi içinde onay görmesi durumunda kuramsal açıdan bir takım hatalı sonuçlar doğuracağını ileri sürer. Varoluşçu felsefenin ne anlama geldiğine geçmeden önce herkesin üzerinde mutabakat sağlayabileceği tek bir varoluşçu akımın olmadığının bilinmesi gerekir. Bu çerçevede değerlendirildiğinde üzerinde durulması gereken nokta, Sartre ın felsefesini ifade eden ateist (atheist) varoluşçuluktur (1998: 70). Ona göre, varoluş (existence) öz (essence) den önce gelir. Bu öyle bir varlık ki, herhangi bir kavramla belirlenmeden önce var olmuştur. İşte bu varlık insan ya da insan gerçekliğini ifade eder (1998: 71). Varoluş un öz den önce gelmesinin anlamı şudur: İnsan ilkin vardır, kendisiyle karşılaşır, dünyada ortaya çıkar, ancak ondan sonra kendi kendini tanımlar ve özünü ortaya koyar. İnsan önceden tanımlanamaz, çünkü O başlangıçta hiçbir şey değildir, O ancak gelişmesinin ikinci evresinde bir şey olarak, kendini nasıl yaparsa öyle olacaktır (1998: 71-2, 77, 82). Sartre özelinde ifade edilen Varoluşçu felsefe bilimi, gerçeği, evrimi, belirlenimi (determine) dikkate almaz; tarihle, yaşamla, toplumla, kitlelerle bağını koparır. Toplumsal sorumluluktan, siyasal eylemden uzak durur. İnsan, özgürlük, gerçeklik kavramlarını somut içeriğinden sıyırıp, soyutlaştırır. Yaratıcı birey etkinliğini toplumdan yalıttığı ölçüde usdışılığa, metafiziğe ve skolastiğe bağlanır. Sınıflar çatışmasını dikkate almadan tarihi bireyler arasındaki ilişkilere indirger. Althusser, insan özneyi metafizik sistemlerin
11 Althusser in Düşüncesinde Toplum ve İdeoloji 11 merkezine yerleştiren öznelcilikle mücadele edilmesinin gerekliliğini vurgular. O, Sartre ın birey ve bireysel eyleme yaptığı vurguya karşın, koşullanmış eylemler ve ideolojik aygıtlara tabi birey hakkındaki görüşleriyle öne çıkar (Corney, 2003: 119). Althusser, ilk olarak, toplumsal yapının merkezinde yaratıcı bir öznenin olmadığını savunur. Ona göre, toplumsal oluşum öznesiz bir nesnel süreçler sistemidir. Dolayısıyla, Althusser, insanı tarihin yaratıcı öznesi ya da faili olduğu düşüncesi yerine, bireylerin içerisine yerleştirildikleri yapısal ilişkilerin taşıyıcısı (trager), taşıyıcıları (porters) ya da destekçileri olduğunu ileri sürer (Corney, 2013: 120; Jessop, 2008: 76). Böylece, Althusser, yaratıcı bireyi toplumsal ilişkilerin merkezine koyan Sartre ın düşüncesinden temelde ayrılır. Althusser, ikinci olarak, ekonomik belirlenimciliği reddedip, onun yerine siyasal ve ideolojik düzeylerin oluşturduğu üstyapı uğrağının ekonomi karşısındaki görece özerkliğini savunur (2013: 120). Althusser, tarihsel inceleme alanını tanımlayan genel bilimsel kavramların, geniş zaman ve uzam görüngesinin her alanında yer alan toplumsal olguların karmaşıklığına ve özgüllüğüne cevap verebilen kavramların mümkün olduğu noktasında ısrar eder. Onun sorunsal adını verdiği bu kavramlar yapısının kuramsal nesnesi toplumsal oluşumlar dır (Resch, 2014: 45). Toplumsal oluşumlar anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde eklemlenen yapıların yapılarıdır. Ancak, her bir yapı kendi içinde diğerlerinden farklı bir var oluşa sahiptir. Bir toplumsal oluşum içinde yer alan çeşitli yapılar, kendilerine bir yer ve işlev veren bir belirlenimler hiyerarşisi içerisinde ifade bulurlar. Toplumsal yapıların her biri kendi göreli özerkliklerine ve belirlenim kipine sahiptir. Althusser, bir açıklayıcı ilke olarak ekonomik belirlenim ve sınıf mücadelesinde ısrar eder (2004: 50). Ancak, ekonomik ilişkilerin tarihsel olguları açıklamak için tek başına yeterli bir ölçüt oluşturamayacağının da altını çizmekten geri durmaz. Dolayısıyla, bir toplumsal oluşumu meydana getiren yapısal düzeylerin, ekonominin son kertede belirleyiciliği temelinde eklemlendiği, ama aynı zamanda her yapının özerk ve belirlenim kipine sahip olduğu şeklindeki kuramsal yaklaşım, Althusser in yapısalcı Marksist toplumsal oluşum hakkındaki görüşlerinin temelini oluşturur. Onun toplumsal oluşum çözümlemesinde kritik derecede önemli olan egemen yapı ile üretim tarzının önceliğini ifade etmek için kullandığı ekonominin son kertede belirleyiciliği ifadelerinin birbirinden ayırt edildiğinin farkına varmak gerekir. Althusser, geleneksel Marksist düşünce sistemi içinde ifade bulan temel yapı ile üstyapı kavramlarından faydalanır, fakat onları ekonominin tek yönlü belirlenimini ifade eden anlayıştan farklı bir şekilde yorumlar. Ona göre ekonomi, ekonomik olmayan öğelerin özerklik/bağımlılık derecelerini, dolayısıyla onların farklılık gösteren özgül etkililik (specific effectivity) derecelerini belirler (2014: 64). Ekonomi kendisini belli bir tarihsel uğrakta
12 12 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 49 Sayı 2, Haziran 2016, s egemen ya da egemen olmayacak şekilde belirleyebilir. Böylece, ekonomik alanda ortaya çıkan sömürüye ilişkin gerçekler, ekonomik yapının kendisi doğrudan egemen bir yapı olmadan da, fakat onun belirlediği farklı bir egemen yapı altında eklemlenip varlığını sürdürebilir. Althusser e göre, temel yapı ile üstyapının ifade ettiği uzamsal eğretileme temele bir etkililik göstergesi verir. Bu etkililik göstergesinin anlamı ekonomik temelde olanlar son kertede üstyapıda olanları belirler. Son kertede etkililik göstergesiyle üstyapının düzeyleri de değişik etkililik göstergesine sahip olurlar. Üstyapının kerteleri, temel yapının etkililiği tarafından belirlenirler, kendi tarzlarında belirleyici olsa da, ancak temel tarafından belirlenmiş olarak belirleyicidirler (2003: 160-1). İşlevsel açıdan üstyapıya atfedilen bu önem Marx tarafından ise şu şekilde ifade edilmiştir: ne Orta Çağ Katoliklikle, ne de antik dünya politikayla karnını doyurabilirdi. Tersine, birinde politikanın, diğerinde Katolikliğin başat rolleri oynamasını, o toplumların kendi geçimlerini sağlama tarzları açıklar (Marx, 1984: 91). Marx da, Althusser in yorumladığı gibi, çeşitli toplumsal oluşumlarda yer alan farklı egemen yapıları ekonominin belirleyiciliğinde kavramaya çalıştı. Antik toplumda politikaya, feodal toplumda dine atfedilen egemenlik rolü son kertede ekonominin belirleyiciliğinde kavradı. Althusser in son kertede ekonominin belirleyiciliği ifadesi, ideoloji ve politikanın belli bir konjonktür altındaki özgül etkililiğe belli sınırlamalar getirdiğini gösterir (2005: 130). Bu çerçevede ekonomi, üretici güçler ve üretim ilişkileri ile uyumlu olmayanları devre dışı bırakır. Temelin son kertede belirleyiciliği ile belirlenmiş olarak, etkililik ya da belirleme göstergeleri iki biçimde oluşur: (a) Üstyapının temel yapı karşısındaki görece özerkliği, (b) üstyapı temeli karşılıklı olarak belirlemesi (2003: 161). Ne var ki, Althusser, önceki çalışmalarında yer alan bazı kavramlardan farklı olarak yeni kavramları sahiplenir. O, Devletin İdeolojik Aygıtları makalesinde geçen görece özerk kavramını kullanırken, Sınırları İçinde Marx (2009: ) adlı makalesinde devleti ayrı bir makine ve bir araç olarak tanımlamaya başlar. Onun bu makalesinde kullanmayı tercih ettiği kavram seti yeni değil, daha önce Marx ve Lenin tarafından da kullanılmıştı, yeni olan ise Onun bu kavramları sahiplenmesi. Artık, Althusser için devlet sınıf mücadelesinden ayrılmıştır, çünkü devlet egemen sınıfın egemenliğini sürdürmesi için kullandığı bir araçtır (2009: 104). Devletin üretimde, ideolojik aygıtlarda, siyasal aygıtlarda süren sınıf mücadelesine müdahalede bulunabilmesi için bu ayrıma ihtiyacı vardır (2009: 106-7). Devletin sınıf mücadelesine müdahalesi sadece baskı ve sömürü mekanizmalarını sürdürmesi için değil, aynı zamanda egemen sınıfın kendi içindeki sınıf mücadelelerine müdahale etmesi için, olası bir halk ayaklanmasının yarattığı tehlike durumunda egemen sınıf içindeki bölünmelere engel olmak için ayrılmalıdır (2009: 107).
13 Althusser in Düşüncesinde Toplum ve İdeoloji 13 Althusser in bir yandan ekonominin son kertede belirleyiciliğini savunup, diğer yandan son kertede belirleyiciliğin asla gelmeyeceği (Althusser den (aktaran) Resch, 2014: 64) şeklindeki ifadesi ilk bakışta çelişkili görünebilir. Ekonominin son kertede belirleyiciliği ifadesi toplumsal yapıların daima önceden verili olduğu düşüncesini onaylar (2014: 65). Bu da, yapıları oluşturan çeşitli öğelerin özgül etkileri ve bu etkiler arasında oluşturulan egemenlik ve tabi olma ilişkilerinin bir toplumsal oluşumda her zaman mevcut olduğu anlamına gelir. Ve her toplumsal oluşum ekonominin önceliğini esas alan bir anlayışta -yeni egemenlik ilişkileri oluşturarak- yeniden eklemlenir: İlkel toplumsal oluşumda farklı, feodal toplumsal oluşumda farklı, kapitalist toplumsal oluşumda farklı. Althusser, son kerte gelmez ifadesini ise, ekonominin önceliğini esas alan bir anlayış temelinde belirlenen egemen yapı nın ve diğer yapıların bu egemen yapı altında eklemlenerek oluştuğu çeşitli toplumsal oluşumların sürekli değişen egemenlik ve bağımlılık ilişkilerini göstermek amacıyla kullanmıştır. Böylece, Althusser, farklı dönemlerde ortaya çıkan toplumsal yapıların egemen yapı altında oluşturduğu hiyerarşik örgütlenmeyi ekonominin son kertede belirleyiciliği temelinde kavrayarak belli bir konjonktür altındaki üstyapının özgül etkinliğine işlerlik kazandırıp, üstyapının temel yapı karşısındaki etkisini göstermiş olur. Toplumsal yapıların eklemlenmesi kaotik bir sürecin raslantısallık içinde düşünülmemelidir. Althusser, bir toplumsal oluşumu, üretici güçler ile üretim ilişkilerinin birliğinin ifade ettiği belirli bir üretim tarzı temelinde eklemlenen olayların bütünlüğü olarak tanımlar (2005: 42, 52). Üretim tarzını düşünmek, üretimin yalnızca maddi koşullarını değil, toplumsal koşullarını da düşünmektir (Althusser, 2007: 466). Onun atıfta bulunduğu olaylar, toplumsal ilişkiler ve pratiklerin her biri kendi işlevsel birliğine sahip olan ve daha özel yapılardan oluşan birbirinden ayrı yapısal düzeylerdir. Pratik, her olayın merkezini oluşturur. Buna göre, toplumsal oluşumun bütün düzeyleri farklı pratiklerin alanıdır. Ne var ki, Althusser, toplumsal yapılar, ilişkiler ve pratikler arasında kesin bir ayrım yapmaz. Toplumsal yapılar, belli bir üretim biçiminden yararlanan belirli bir insan emeği tarafından etkilenen bir pratik yoluyla ortaya çıkarılır, yeniden üretilir ve dönüştürülürken, toplumsal ilişkiler topiumsal yapıların somut olarak gerçekleşmesidir (Resch, 2014: 46). Dolayısıyla, yapısal Marksizmde kişiler üstü yapılar ile insan pratikleri arasında bir karşıtlıktan söz etmek yersizdir. Onun düşünsel itkisi özne ve yapıyı birbirine karşıt konumlarda ele almak değil, insanları toplumsal özneler olarak oluşturan yapısal ilişkiler ve pratikler içindeki ve arasındaki karşıtlıkları kavramak ve insan pratiğinin zorunlu olarak gerçekleştiği toplumsal alan olarak mekânları, konumları ve rolleri oluşturmaktır. Dolayısıyla, pratiğe atfedilen öncelik, insanların bu pratiklerden bağımsız özneler olduğuna işaret etmez.
14 14 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 49 Sayı 2, Haziran 2016, s Toplumsal oluşumlar, bir arada bulunmaları bütünüyle göz ardı edilemeyecek ya da tek bir kapalı sisteme indirgenemeyecek, işlevsel olarak örgütlenmiş kurumlar ya da olayların karmaşık bir hiyerarşisidir. Althusser, genel olarak toplumsal pratiği verili bir hammaddenin belirli bir ürüne dönüşüm sürecini, belli bir insan emeğinin belli üretim araçlarını kullanarak dönüşümleri şeklinde tanımlar (2002: 203). Her toplumsal pratikte, sürecin belirleyici uğrağı ya da öğesi ne hammadde ne ürün dar anlamda pratiktir. Özgül bir yapı içerisinde insanları ve araçların kullanımına dair teknik bir yönetimi uygulamaya koyan bizzat dönüştürme anıdır (2002: 204). Genel olarak pratik organik olarak tek bir karmaşık tümlüğe ait olsalar bile, gerçek anlamda birbirinden farklı pratikler söz konusudur. Belli bir toplumsal yapı içinde mevcut pratiklerin karmaşık birliğinin ifade bulduğu toplumsal pratik çok sayıda ayrı pratik içerir. Toplumsal pratiğin bu karmaşık birliği öyle yapılaşmıştır ki, son kertede belirleyici pratik, verili doğanın (hammadde) üretim ilişkileri çerçevesinde, üretim araçlarının kullanımına göre çalışan, insanların faaliyeti sayesinde kullanım ürünlerine dönüşmesidir (2002: 204). Farklı bir ifadeyle, toplumsal oluşumun kendine ait pratiği bir ilişkiler toplamıdır. Genel olarak toplumsal pratik verili pratiğin karmaşık birliğini gösterir. Toplumsal pratiğin bu karmaşık birliği, son kertede ekonomi tarafından belirlenen, belli bir hiyerarşi temelinde eklemlendiği yapılar şeklini alır. Toplumsal pratiğin belli bir soyutlama düzeyinde ifadesini bulduğu bu yapılar, Althusser tarafından, ekonomik, politik ve ideolojik pratikler şeklinde tanımlanır (2007: 91). Ekonomik pratik, doğanın toplumsal açıdan faydalı ürünlere dönüştürülmesini ifade eder. Politik pratik, tarihsel materyalizmin bilimsel teorisi temelinde örgütlenmiştir ve toplumsal ilişkilerin oluşturduğu kendi hammaddesini belli bir ürüne, yani toplumsal ilişkilere dönüştürür (2002: 204). Politik pratik, ortak toplumsal ilişkilerin, onların kurumsal biçimlerinin yeniden üretilmesini ve yönetilmesini anlatır. İdeolojik pratik, ister politik ya da ahlaki, ister hukuk ya da sanatsal olsun insan bilincinin işaret ettiği kendi nesnesini dönüştürür (2002: 204). Althusser, bilimsel teorik pratik ile ideolojik teorik pratik arasında bir ayrımda bulunur. Ona göre, teorik pratiğin varlığı, teorinin kendisinin ve toplumsal pratikle olan ilişkisinin kavranması için zorunludur (2002: 204). Zira, teori, pratiğin mekanik, belirlenimci (determinist), yapısal bir sonucu olmayıp, özgül bir biçimidir. Bu biçim, belli bir insan toplumunun karmaşık birliğine aittir (2002: 205). Teori (bilimsel) pratik, pratiğin genel tanımına dahildir. Teori pratik, ampirik, teknik, ideolojik pratiklerin sağladıkları hammadde (temsiller, olgular, kavramlar) üzerinde çalışır. Bilim olarak teori pratik kendi tarih öncesinin ideolojik teori pratiğinden ayrılır. Althusser, bu ayrımı, epistemolojik kopuş kavramıyla nitelendirir (2002: 205). Onun amacı Marksizme bir epistemolojik boyut kazandırmak ve bunun için de Marx ı Hegel diyalektiğinden kurtarıp, onu
15 Althusser in Düşüncesinde Toplum ve İdeoloji 15 çağdaş yapısalcı kavramlarla yeniden inşa etmektir (Piaget, 1999: 113). Böylece, Althusser, teori pratik ile ideolojik pratik arasında ayrım yaparak, toplumsal oluşumun çözümlenmesinde teorik (bilimsel) pratik adını verdiği yöntem bilimini öne çıkarır. Tüm toplumsal pratikler Althusser tarafından düzensiz gelişmiş ya da çelişkili olarak değerlendirilir. O, bu çelişkili pratikleri üç düzeyde inceler. Birincisi, ekonomik pratikte çelişkiler, emek süreci (üretim güçleri) ve ekonomik mülkiyet (üretim ilişkileri) içindeki işbirliği ve sömürü ilişkileri arasında var olur. Bu çelişkiler, işçiler ve işçi olmayanların üretim araçları ve üretimin sonuçları açısından birbirine karşıt sınıfsal çıkarları ve yeterlilikleri olarak ifade edilir. İkincisi, politik pratikte çelişkiler, temsil ilişkileri ile tahakküm ilişkileri arasında yer alır; bu durum birbirine karşıt çıkarlara sahip, genel sosyal örgütlenme kurumlarını kontrol eden iktidar bloğu niteliğindeki sınıflar ya da sınıfsal kesimler ile böylesi bir kontrole sahip olmayan bir toplumsal oluşumda yer alan diğer sınıflar ya da toplumsal gruplar arasındaki karşıt çıkarlar olarak ortaya çıkar. Üçüncüsü, ideolojik pratikte çelişkiler, vasıf ilişkileri (bireylere toplumsal özne olarak yetki veren ve olanak tanıyan ilişkiler) ile tabi kılma ilişkilerinde (bireyi belli başlı roller ve yetkilerle sınırlandıran ilişkiler) ve bu ilişkiler arasında gerçekleşir (Resch, 2014: 47). Yapısalcı Marksizmi esas alan düşünce sisteminden hareketle bir toplumsal oluşumun kuramsal çözümlemesi sürecinde ekonomik, politik ve ideolojik işlevlerin evrenselliği ile bu işlevlerin tarihsel olarak yer alabileceği belli başlı kurumsal çerçeveler arasında ayrım yapılması gerekir. Farklı soyutlama düzeylerinin ifade ettiği bu kuramsal ayrımın Althusser in toplumsal oluşum çözümlemesinde önemli bir yer tuttuğunun bilinmesi gerekir. Aksi takdirde verili üretim tarzından yeni bir üretim tarzına geçişte bir toplumsal oluşumu meydana getirdiği ideolojik, siyasal ve ekonomik düzeylerin yeniden eklemlenerek işlevsel açıdan uğradığı dönüşümle birlikte ortaya çıkan süreklilik ve kopuşlar silsilesi kavranamaz. Örneğin, feodal bir toplumsal oluşumda ekonomik düzey siyasal düzeyden ayrılmamıştır. Dolayısıyla, ekonomik gücü elinde bulunduran sınıf aynı zamanda siyasal güce de sahip olandır. Feodal sömürü üretim sürecine içkin olmadığından toplumsal artığa doğrudan siyasal zor aracılığıyla el konur. Kapitalist üretim tarzında ise sömürü üretim sürecine içkin olduğundan siyasal zor un doğrudan müdahalesine gerek kalmadan gerçekleşir. Feodal toplumsal oluşumda siyasal düzey zorun rolünü elinde bulundurmasının yanı sıra sömürünün gerçekleşmesine doğrudan müdahalede bulunurken; kapitalist toplumsal oluşumda sömürü -siyasal zor un kullanımına gerek kalmaksızın üretim sürecinin sonunda gerçekleşir. Anlaşılacağı üzere farklı toplumsal oluşumları meydana getiren yapısal düzeylerin farklı biçimlerde eklemlenip işlevsel açıdan uğradıkları değişimin
16 16 Amme İdaresi Dergisi, Cilt 49 Sayı 2, Haziran 2016, s ortaya çıkardığı özgül etkililik bu yapısal düzeylerin tarihselliğini gösterir. Ekonomik, siyasal ve ideolojik düzeylerin farklı toplumsal oluşumlardaki varlığı onların evrenselliğine işaret ederken; her toplumsal oluşumdaki çeşitli düzeylerin özgül etkililiğinin ortaya çıkardığı işlevsel farklılığı ise onların tarihselliğini gösterir. Resch in işaret ettiği üzere her bir toplumsal oluşumda, piyasa, devlet ya da kiliseye tekabül edecek tek bir kurumsal biçimin olduğu yolundaki yanlış düşünceden kaçınılmalıdır. Tam tersine bu düzeylerin işlevlerinden biri ya da daha fazlası farklı toplumsal kurumlar tarafından uygulanabilir ya da kendine özgü bir toplumsal oluşum ya da üretim içinde ortaya koyulabilir (2014: 47). Buna karşın bu düzeylerin işlevlerinin tarihsel özgüllükleri her bir işlev için genel kavramların uygulanabilirliğini ortadan kaldırmaz. Farklı toplumsal pratiklerin çok katmanlılığı belli bir toplumsal oluşumun karmaşık birliğinde var olur. Toplumsal pratiğin işaret ettiği ekonomik pratik aynı zamanda farklı toplumsal oluşumlara ait farklı üretim tarzlarının bir arada oluşu onun çok katmanlılığını gösterir. Bu durum diğer toplumsal pratiklerin ifade ettiği ideolojik ve siyasal pratikler için de geçerlidir. Belli bir üretim tarzı temelinde olayların bütünlüğü olarak toplumsal oluşum kavramı hiçbir şekilde, şu ya da bu devletin genel kavramlar dolayımıyla yorumlanabileceği anlamına gelmez. Daha çok, kavramsal varsayımlar tarafından etkilenmemiş veriler ile nesnel olarak oluşturulabileceğini ifade eder. Örneğin, tarım toplumları ile sanayileşmiş kapitalist toplumlar arasında reel, niteliksel farklılıklar bulunurken, aynı zamanda her iki toplumsal oluşumun ekonomik ilişkilere sahip olduğunu söyleyebileceğimiz bir genellik ve soyutlama derecesi vardır (Resch, 2014: 48). Althusser, bir toplumsal oluşumu çözümleme düzeyinde ekonomik, politik ve ideolojik olayların eklemlenme, egemenlik, tabi kılma ilişkilerinin birliği olarak ifade ettiği, birbiri ile ilişkili birbiriyle bağımlı politik ve kurumlar sistemi olarak tanımlar (2014: 48-9). Althusser, birbirinden farklı ve eşit olmayan belirlenim modellerinin aynı anda bir arada bulunuşuna yapısal nedensellik (structural causality) adını verir. Onun yapısal nedensellik ilkesini kavramak için görece özerklik ilkesiyle birlikte değerlendirip, geçişli ve açıklayıcı nedensellik ilkeleriyle arasındaki yöntemsel farkın ortaya konması gerekir. Geçişli nedensellik (transitive causality) kavramı bir ögenin ötekiler üzerindeki etkisini tanımlayan, fakat bütünün ya da yapının parça üzerindeki etkisini dikkate almayan bir nedensellik modelidir. Geçişli nedensellik, tarihsel özgüllük ve ögelerin dönüşümü gibi önemli etkinlikleri göz ardı etmekle kalmaz, aynı zamanda bu ögelerin tarihsel tikelliklerinin açıklanmasında farklı toplumsal oluşumların bütünlüğünü kavrayamaz (Resch, 2014: 57).
17 Althusser in Düşüncesinde Toplum ve İdeoloji 17 Açıklayıcı nedensellik (expressive causality) ise, geçişken nedenselliğin tersi olarak ifade edilebilir. Buna göre, açıklayıcı nedensellik, parçanın bütün tarafından belirlendiğini kabul eder, fakat parçayı bütünün özüne indirgeyerek basitleştirir. Daha açık ifadeyle, açıklayıcı nedensellik sorunsalı içerisinde herhangi bir dönemin tüm olguları (phenomenon) ekonomi, felsefe, yönetim biçimleri, hukuk- bu olguların her biri tarafından özü olan tek bir içsel ilkenin dışsallaştırılması olarak değerlendirilir (Resch, 2014: 58). Öge(ler), bütün ya da yapı tarafından her ne kadar belirlense de, öz ün bir ifadesi olacağından açıklayıcı nedensellik ilkesi çok büyük ölçüde belirleyici (determinist) bir niteliğe sahiptir. Althusser e göre, geçişken nedensellik ve açıklayıcı nedensellik düşüncelerinin birbirinden ayrı öğelerin yapısal birliğini düşünebilme yeteneğine sahip değildir. Her iki modelde olgu ve öz arasındaki klasik karşıtlığı esas alır. Althusser, bu modellemelerden farklı olarak üstbelirlenim kavramını yapılaşmış karmaşık bütün bağlamında yerine oturtabilmek için yapısal nedensellik kavramını geliştirir (2014: 61). Althusser in yapısal nedensellik adını verdiği düşünceye göre, bütünün ögeleri ne geçişken nedensellikte öne sürüldüğü gibi bütünden ayrıdır, ne de açıklayıcı nedensellikte dile getirildiği gibi bütüne içkin ilkenin dışa vurumlarıdır. Yapısal nedensellik birinci modelden farklıdır, çünkü, yapı kendi ögesinin ve etkilerinin dışında değildir bunların içinde her zaman mevcuttur (Geras, 1999: 444). Yapısal nedensellik ikinci modelden de farklıdır, çünkü, bütün yalnızca herhangi bir ögesinde tümüyle mevcut değildir, ögelerinin ve etkilerinin bütünlüğünde ve ilişkileri çerçevesinde bulunmaktadır (Geras, 1999: ). Yapısal nedensellik, bütünün öğelerinin karşılıklı etkilerinden, bu ögeler aynı zamanda bütün tarafından, yani bütün içinde diğer bütün öğelerle ilişkileri tarafından belirlendiğinden, öğelerinin çift taraflı etkilerinden farklı değildir. Etkilerin nedeni bütünün karmaşık düzeni iken, bütünün karmaşık düzeni etkiler ve bunların birbirleri arasındaki ilişkilerin toplamıdır (Resch, 2014: 60). Bütünün yapısı kendi etkilerinde içkindir. Daha açık bir ifadeyle, yapının tüm varoluşu etkilerinden oluşur, birbirinden farklı öğelerinin özgül bir kombinasyonundan ibarettir ve etkilerinden ayrı tutulmaz (2014: 60). Bütünün etkileri neden in ( öz ün) görüngülerine, yansımalarına indirgemez. Yapısal nedensellikte, neden, geçişli ve açıklayıcı nedensellik ilkelerinden farklı olarak mekanik ve etkilere dışsal veya etkilerden bağımsız değildir. Dolayısıyla, herhangi bir toplumsal bütünlüğü oluşturan bir öz bulunmamaktadır. Buna karşın, herhangi bir toplumsal varlığın nedenleri (öz ü) toplumsal formasyon boyunca yayılıdır. Althusser in bütün ve parçaların birbirinden ayrılmaz olduğu ve bütünün etkileri ile ilişkisi içinde meydana geldiği yönündeki ısrarı, yapısal nedensellik şeklinde tanımlanan ilişkilerin basit olmaktan çok karmaşık fenomenler olmaya
SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)
T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) 6. Hafta Ders Notları - 23/10/2017 Araş. Gör. Dr. Görkem
DetaylıÇAĞDAŞ SİYASET DÜŞÜNCESİ (SBK204)
T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü ÇAĞDAŞ SİYASET DÜŞÜNCESİ (SBK204) 3. Hafta Ders Notları 20-21/02/2018 Yrd. Doç. Dr. Görkem
DetaylıSİYASET SOSYOLOJİSİ (SBK307)
T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü 2018-2019 Güz Dönemi SİYASET SOSYOLOJİSİ (SBK307) 4. Hafta Ders Notları Dr. Öğr. Üyesi
DetaylıKitap Eleştirisi Üretken Emek, Üretken Olmayan Emek ve İşçi Sınıfı:Poulantzas Kitabı 1 Üzerine Düşünceler
Kitap Eleştirisi: Üretken Emek, Üretken Olmayan Emek ve İşçi Sınıfı: Poulantzas Kitabı Üzerine Düşünceler 67 Kitap Eleştirisi Üretken Emek, Üretken Olmayan Emek ve İşçi Sınıfı:Poulantzas Kitabı 1 Üzerine
DetaylıKarl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen
Karl Heinrich MARX 1818-1883 Eserleri Kutsal Aile (1845) Felsefenin Sefaleti (1847) Komünist Manifesto (1848) Fransa'da Sınıf Kavgaları (1850) Ekonominin Eleştirisi (1859) Kapital (Das Kapital-1867-1894).
DetaylıAŞKIN BULMACA BAROK KENT
AŞKIN BULMACA 18.yy'da Aydınlanma filozoflarıyla tariflenen modernlik, nesnel bilimi, evrensel ahlak ve yasayı, oluşturduğu strüktür çerçevesinde geliştirme sürecinden oluşur. Bu adım aynı zamanda, tüm
DetaylıSİYASETİN BAĞIMLILIĞI VE GÖRECE ÖZERKLİĞİ
SİYASETİN BAĞIMLILIĞI VE GÖRECE ÖZERKLİĞİ Siyaset Toplumsal Alt Yapıya Bağımlı Bir Kurum mudur Yoksa Özerk Bir Olgu Mu? Marx, toplum alt yapı ve üst yapı öğelerinden kurulmuş bir bütündür. Alt yapı toplumun
DetaylıBölüm 1: Felsefeyle Tanışma
İÇİNDEKİLER Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma 1. FELSEFE NEDİR?... 2 a. Felsefeyi Tanımlamanın Zorluğu... 3 i. Farklı Çağ ve Kültürlerde Felsefe... 3 ii. Farklı Filozofların Farklı Felsefe Tanımları... 5 b.
DetaylıMarksizm Nedir? Karl Marx
ÝÇÝNDEKÝLER Birinci Bölüm: MARKSÝZM NEDÝR? Giriþ Marksizmin sýnýf temeli Marksizmin bilimselliði Pratikten teoriye -Marksizmin birliði Ýkinci Bölüm: MARKSÝZMÝN REVÝZYONLARI Giriþ Kautskyizm Stalnizm Üçüncü
Detaylıİktisat Tarihi I. 27 Ekim 2017
İktisat Tarihi I 27 Ekim 2017 İktisat Tarihi Biliminin Doğuşu 18. yüzyıla gelene değin özellikle sosyal bilimler felsefeden bağımsız olarak ayrı birer bilim disiplini olarak özerklik kazanamamışlardı Tarih
DetaylıFELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ
FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFENİN BÖLÜMLERİ A-BİLGİ FELSEFESİ (EPİSTEMOLOJİ ) İnsan bilgisinin yapısını ve geçerliğini ele alır. Bilgi felsefesi; bilginin imkanı, doğruluğu, kaynağı, sınırları
DetaylıÜNİTE:1. Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2. Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3. Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4
ÜNİTE:1 Sanayi Sonrası Toplum: Daniel Bell ÜNİTE:2 Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi ÜNİTE:3 Postmodern Sosyal Teori ÜNİTE:4 Zygmunt Bauman: Modernlik ve Postmodernlik ÜNİTE:5 Tüketim Toplumu, Simülasyon
DetaylıİKTİSADÎ DÜŞÜNCENİN EVRİMİ (Başlangıcından Neoklasiklere) (İktisada Giriş I dersi için yardımcı kısa notlar)
İKTİSADÎ DÜŞÜNCENİN EVRİMİ (Başlangıcından Neoklasiklere) (İktisada Giriş I dersi için yardımcı kısa notlar) Merkantilizm: 15. ve 16. yüzyıllardaki coğrafî keşiflerde birlikte Avrupa ülkeleri dünyaya açılmaya
Detaylı2. Iletisim Adresi : Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü,
1. Kisisel Bilgiler (Ad,Soyad) : H. Tülin Öngen (Hoşgör) Doğum yeri ve tarihi: Ankara, 1949 Mezun olduğu okullar: İzmir Kız Lisesi (İzmir, 1964-1967) W. Groves High School (Birmingham, Michigan, A.B.D.
DetaylıSİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)
T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) 1. Hafta Ders Notları - 18/09/2017 Araş. Gör. Dr. Görkem
DetaylıHegel, Tüze Felsefesi, 1821 HAK KAVRAMI Giriş
1www.ideayayınevi.com HAK KAVRAMI Giriş 1 Felsefi Tüze Bilimi Hak İdeasını, eş deyişle Hak Kavramını ve bunun Edimselleşmesini konu alır. Felsefe İdealar ile ilgilenir ve buna göre genellikle salt kavramlar
DetaylıPeter D. Thomas. Gramsci Çağı. Felsefe - Hegemonya - Marksizm. İngilizceden çevirenler İlker Akçay-Ekrem Ekici. dipnot yayınları
Peter D. Thomas Gramsci Çağı Felsefe - Hegemonya - Marksizm İngilizceden çevirenler İlker Akçay-Ekrem Ekici dipnot yayınları İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 13 BİRİNCİ BÖLÜM 'KAPİTALİ OKUMAK' UĞRAĞI 27 'Aklıma Sadece
DetaylıEĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI
3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri
DetaylıSİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)
T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) 14. Hafta Ders Notları - 18/12/2017 Araş. Gör. Dr. Görkem
DetaylıCAL 2301 SOSYAL DÜŞÜNCELER TARIHI. 4. Hafta: Sosyal Teoride Klasik Dönem: Marx, Durkheim ve Weber
CAL 2301 SOSYAL DÜŞÜNCELER TARIHI 4. Hafta: Sosyal Teoride Klasik Dönem: Marx, Durkheim ve Weber UYARI Bu bir dinleyici notudur ve lütfen ders notu olarak değerlendirmeyiniz. Bu slaytlar ilgili ders kitabındaki,
DetaylıZANAATLA TEKNOLOJİ ARASINDA TIP MESLEĞİ: TEKNO-FETİŞİZM VE İNSANSIZLAŞMIŞ SAĞALTIM
ZANAATLA TEKNOLOJİ ARASINDA TIP MESLEĞİ: TEKNO-FETİŞİZM VE İNSANSIZLAŞMIŞ SAĞALTIM Prof. Dr. Ali ERGUR Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Türk Toraks Derneği XVII. Kış Okulu Antalya 14.02.2018 ZANAATLA
DetaylıSİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)
T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) 2. Hafta Ders Notları - 25/09/2017 Araş. Gör. Dr. Görkem
DetaylıT.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi
T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi Sayı : Tarih : 1.1.216 Diploma Program Adı : SOSYOLOJİ, LİSANS PROGRAMI, (AÇIKÖĞRETİM) Akademik Yıl : 21-216 Yarıyıl
DetaylıHaberi okumak ve yazmak aslında ne demektir?
Haberi okumak ve yazmak aslında ne demektir? Çiler Dursun 1 - aslında sözcüğü, haber ile ilgili yaygın ön kabullerin yeniden gözden geçirilmesi gereğine işaret etmektedir. haber nedir? haberi okumak ve
DetaylıYEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MEDYA ÇALIŞMALARI DOKTORA PROGRAMI
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MEDYA ÇALIŞMALARI DOKTORA PROGRAMI 1. PROGRAMIN ADI Medya Çalışmaları Doktora Programı 2. LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARININ YENİDEN DÜZENLENMESİNİN GEREKÇESİ İlgili
DetaylıKAPİTALİST DEVLET ÜZERİNE GELİŞTİRİLEN KURAMSAL TARTIŞMALAR: POULANTZAS, MİLİBAND ve LACLAU
Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi (23) 2012, 1-28 KAPİTALİST DEVLET ÜZERİNE GELİŞTİRİLEN KURAMSAL TARTIŞMALAR: POULANTZAS, MİLİBAND ve LACLAU THEORETICAL ARGUMENTATIONS ON THE CAPITALIST STATE: POULANTZAS, MILIBAND
DetaylıSanatsal Güzel, Estetik Yargı ve Toplumsal Geçerlilik Mersin Üniversitesi, Mart 2011
Doç. Dr. Doğan GÖÇMEN Adıyaman Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Sanatsal Güzel, Estetik Yargı ve Toplumsal Geçerlilik Mersin Üniversitesi, 25-26 Mart 2011 «Her şey mümkündür.» «Zevkler
DetaylıKitabın çok sayıda tezi bulunmakla birlikte bence bunlar üçe indirilebilir:
Thomas Piketty nin Das Kapital im 21. Jahrhundert (21. Yüzyılda Kapital) kitabının Almancasını bitirdim. Baktım, kitap Türkçeye de çevrilmiş. Çevirenler iyi iş yapmışlar çünkü önemli bir kitap Kitap okuma
DetaylıÖDEV ETİĞİ VE İMMANUEL KANT
18. yüzyıl Aydınlanma Dönemi Alman filozofu ÖDEV ETİĞİ VE İMMANUEL KANT Yrd. Doç. Dr. Serap TORUN Ona göre, insan sadece çevresinde bulunanları kavrayıp onlar hakkında teoriler kuran teorik bir akla sahip
DetaylıYALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI
YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI 2010 Eğitim Öğretim Yılı Bahar Dönemi Zorunlu Dersler Uluslararası İlişkilerde Araştırma
DetaylıCem Somel in Türkiye de Küreselleşmeye Tepkiler
Praksis 7 Sayfa:57-62 Cem Somel in Yaz s Üzerine K sa Bir Not Mehmet Türkay Cem Somel in Türkiye de Küreselleşmeye Tepkiler Üzerine yazısında küreselleşme karşıtlarını kategorize ederken liberal sol a
DetaylıTÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri
TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ Mehmet Uçum 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri a. Tartışmanın Arka Planı Ülkemizde, hükümet biçimi olarak başkanlık sistemi tartışması yeni
Detaylı1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ
İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ 13 1.1.Türkiye Ekonomisine Tarihsel Bakış Açısı ve Nedenleri 14 1.2.Tarım Devriminden Sanayi Devrimine
Detaylıİktisat Tarihi I. 6-7 Ekim
İktisat Tarihi I 6-7 Ekim Giriş İnsanoğlu dünyada var olduğundan bugüne değin hayatını devam ettirebilmek için üretim ve tüketim faaliyeti içinde olmuştur. İktisat tarihi üzerindeki önemli bir problemli
DetaylıT.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi
T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi Sayı : Tarih : 1.1.216 Diploma Program Adı : SOSYOLOJİ, LİSANS PROGRAMI, (AÇIKÖĞRETİM) Akademik Yıl : 21-216 Yarıyıl
DetaylıİÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ
İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ 1. Sosyoloji Nedir... 3 2. Sosyolojinin Tanımı ve Konusu... 6 3. Sosyolojinin Temel Kavramları... 9 4. Sosyolojinin Alt Dalları... 14
DetaylıMehmet Rauf Kesici. Emek Piyasaları. dipnot yayınları
Mehmet Rauf Kesici Emek Piyasaları dipnot yayınları İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 7 GİRİŞ 9 EMEK PİYASALARINA İLİŞKİN KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE ÇALIŞMANIN TARİHSELLİĞİ 13 Emek Piyasalarına İlişkin Temel Kavramlar 14 Tarihsel
Detaylıİ Ç İ N D E K İ L E R
İ Ç İ N D E K İ L E R ÖN SÖZ.V İÇİNDEKİLER....IX I. YURTTAŞLIK A. YURTTAŞLIĞI YENİDEN GÜNDEME GETİREN GELİŞMELER 3 B. ANTİK YUNAN-KENT DEVLETİ YURTTAŞLIK İDEALİ..12 C. MODERN YURTTAŞLIK İDEALİ..15 1. Yurttaşlık
DetaylıTeorik Bakış. Tarihte Bireyin Rolü Üzerine. Kapital'i Topraktan Çıkaranlar
Teorik Bakış Tarihte Bireyin Rolü Üzerine Tarihte Bireyin Rolü Üzerine, tarihi rollerini arayanlar için yazılmış bir makaledir. Devrimciler için yazılmıştır. Makalenin her cümlesinde mutlak bir doğruluk,
Detaylıbilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da
YANLIŞ ALGILANAN FİKİR HAREKETİ: FEMİNİZM Feminizm kelimesi, insanlarda farklı algıların oluşmasına sebep olmuştur. Kelimenin anlamını tam olarak bilmeyen, merak edip araştırmayan günümüzün insanları,
DetaylıİMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER
İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER Fowler ın kuramını oluşturma sürecinde, 300 kişinin yaşam hikayelerini dinlerken iki şey dikkatini çekmiştir: 1. İlk çocukluğun gücü. 2. İman ile kişisel
DetaylıEdebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:
METİN ÇÖZÜMLEME METİN NEDİR? Bir olayın, bir duygunun bir düşüncenin yazıya dökülmüş haldir. Metin öncelikle yazı demektir. Metin kavramı aynı zamanda organik bir bütünlük demektir Metin kavramı öncelikle
Detaylı4 -Ortak normlar paylasan ve ortak amaçlar doğrultusunda birbirleriyle iletişim içinde büyüyen bireyler topluluğu? Cevap: Grup
1- Çalışma ilişkilerinin ve endüstriyel demokrasinin başlangıcı kabul edilen tarih? Cevap: 1879 Fransız ihtilalı 2- Amerika da başlayan işçi işveren ilişkilerinde devletin müdahalesi zorunlu kılan ve kısa
DetaylıCAL 2301 SOSYAL DÜŞÜNCELER TARİHİ. 9. Hafta Mikro Sosyoloji: Sembolik Etkileşimcilik, Fenomenoloji ve Etnometodoloji
CAL 2301 SOSYAL DÜŞÜNCELER TARİHİ 9. Hafta Mikro Sosyoloji: Sembolik Etkileşimcilik, Fenomenoloji ve Etnometodoloji UYARI Bu bir dinleyici notudur ve lütfen ders notu olarak değerlendirmeyiniz. Bu slaytlar
DetaylıProf. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar
Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER...v GİRİŞ... 1 Birinci Bölüm Antik Demokrasi I. ANTİK DEMOKRASİNİN
DetaylıPOULANTZAS IN KAPİTALİST DEVLET KURAMI: SİVİL TOPLUM VE DEVLET ARASINDAKİ İKİLİĞİN AŞILMASI
Cilt/Volume V Sayı/Number 2 Ekim/October 2012 Sosyal Bilimler Dergisi/Journal of Social Sciences 21 POULANTZAS IN KAPİTALİST DEVLET KURAMI: SİVİL TOPLUM VE DEVLET ARASINDAKİ İKİLİĞİN AŞILMASI Berker BANK
DetaylıİÇİNDEKİLER. Bölüm 1 Sosyal Bir Sistem Olarak Okul, 1 Teori, 2 Teori ve Bilim, 2 Teori ve Gerçek, 4 Teori ve Araştırma, 4 Teori ve Uygulama, 6
İÇİNDEKİLER Bölüm 1 Sosyal Bir Sistem Olarak Okul, 1 Teori, 2 Teori ve Bilim, 2 Teori ve Gerçek, 4 Teori ve Araştırma, 4 Teori ve Uygulama, 6 Bir Sistem Perspektifi, 8 Rasyonel Sistemler: Bir Makine Modeli,
Detaylıİktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri
İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri 1. Yıl - Güz 1. Yarıyıl Ders Planı Mikroekonomik Analiz I IKT751 1 3 + 0 8 Piyasa, Bütçe, Tercihler, Fayda, Tercih,
DetaylıDers Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TÜRKİYE EKONOMİSİ TÜK449 7 3+0 3 4
DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TÜRKİYE EKONOMİSİ TÜK449 7 3+0 3 4 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin
DetaylıGiresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri
Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri İLTB 601 İletişim Çalışmalarında Anahtar Kavramlar Derste iletişim çalışmalarına
DetaylıÇAĞDAŞ SİYASET DÜŞÜNCESİ (SBK204)
T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü ÇAĞDAŞ SİYASET DÜŞÜNCESİ (SBK204) 2. Hafta Ders Notları 13-14/02/2018 Yrd. Doç. Dr. Görkem
DetaylıBilecik Şeyh Edebali Üniversitesi S.B.E. İktisat anabilim Dalı İktisat Programı 7. Düzey (Yüksek Lisans Eğitimi) Yeterlilikleri
AÇIKLAMALAR: İktisat Ana Bilim Dalı İktisat yüksek lisans programı için belirlenen program yeterlilikleri 20 tane olup tablo 1 de verilmiştir. İktisat Ana Bilim Dalı İktisat yüksek lisans programı için
DetaylıSınıf konusu, gerek Marksizm içi tartışmaların gerekse
Praksis 8 Sayfa: 9-28 Marx ve S n f Tülin Öngen Sınıf konusu, gerek Marksizm içi tartışmaların gerekse Marksizme dönük eleştirilerin odak noktasını oluşturur. Örneğin Marksizmin bilim olmadığı iddiasının
DetaylıCanut Yayın Evi: 5 ISBN: Sosyalist ve Ekolojik Bir Uygarlık için Tezler Cilt II: Marksist Ekolojik-İktisat Teorileri Liu Sihua Canut Yayın Evi:
Canut Yayın Evi: 5 Dünya Solu ve Marksizm Dizisi ISBN: 978-605-4923-08-3 Sosyalist ve Ekolojik Bir Uygarlık için Tezler Cilt II: Marksist Ekolojik-İktisat Teorileri Liu Sihua Canut Yayın Evi: Hırkayışerif
DetaylıYAPISALCILIKTAN İLİŞKİSELLİĞE POULANTZAS IN DEVLET KURAMI POULANTZAS THEORY OF THE STATE: FROM STRUCTURALISM TO THE RELATIONAL APPROACH
Gökhan DEMİR & Ali Yalçın GÖYMEN Alternatif Politika, 2017, 9 (1): 35-60 AP YAPISALCILIKTAN İLİŞKİSELLİĞE POULANTZAS IN DEVLET KURAMI POULANTZAS THEORY OF THE STATE: FROM STRUCTURALISM TO THE RELATIONAL
DetaylıDERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS
DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS Genel Kamu Hukuku I Law 151 1 2+0 2 2 Ön Koşul Dersleri - Dersin Dili Türkçe Dersin Seviyesi Dersin Türü Dersin Koordinatörü Dersi Verenler Lisans Zorunlu
DetaylıDAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ
DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ DAVRANIŞIN TANIMI Davranış Kavramı, öncelikle insan veya hayvanın tek tek veya toplu olarak gösterdiği faaliyetler olarak tanımlanabilir. En genel anlamda davranış, insanların
Detaylı2. Hafta: Klasik Sosyolojide Endüstri Toplumu Düşüncesi
2. Hafta: Klasik Sosyolojide Endüstri Toplumu Düşüncesi http://senolbasturk.weebly.com Bu bir dinleyici notudur ve lütfen ders notu olarak değerlendirmeyiniz. Bu slaytlar, ilgili ders kitabındaki 16-20
DetaylıFelsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi
Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi GERÇEĞİ TÜMÜYLE ELE ALIP İNCELEYEN VE BUNUN SONUCUNDA ULAŞILAN BİLGİLERİ YORUMLAYAN VE SİSTEMLEŞTİREN
DetaylıYALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI
YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI 2010 Eğitim Öğretim Bahar Dönemi ZORUNLU DERSLER Uluslararası Ġlişkilerde Araştırma ve Yazma
Detaylıişçi sağlığı & bağımsız değişken
işçi sağlığı & bağımsız değişken.. İŞÇİ SAĞLIĞI HANGİ ZEMİNDEN DOĞRU OKUNMALIDIR??? levent koşar 3-4 Haziran 2017 ANKARA işçi sağlığı & bağımsız değişken. Değişkenler neden sonuç ilişkisi içinde bulunuyorsa
Detaylı7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ
7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ Estetik ve Sanat Felsefesi Estetiğin Temel Soruları Felsefe Açısından Sanat Sanat Eseri Estetiğin Temel Kavramları Estetiğin Temel Sorunlarına Yaklaşımlar Ortak Estetik
DetaylıSANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni
SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan
DetaylıİÇİNDEKİLER BÖLÜM I. Öğr. Gör. Sadi YILMAZ Prof. Dr. Ruhi SARPKAYA. iii
İÇİNDEKİLER BÖLÜM I Öğr. Gör. Sadi YILMAZ Prof. Dr. Ruhi SARPKAYA ÖNSÖZ... xiii EĞİTİMİN TEMEL KAVRAMLARI....1 GİRİŞ...2 EĞİTİM... 3 EĞİTİM OLGUSUNUN TARİHSEL EVRİMİ... 4 İlkel Toplumlarda Eğitim... 5
DetaylıTemel Kavramlar. Toplum, Toplumsal Yapı, Kurumlar, Sosyalleşme Toplumsal Değişme, Tabakalaşma, Sınıf ve Statü, Toplumsal Hareketlilik
Temel Kavramlar Toplum, Toplumsal Yapı, Kurumlar, Sosyalleşme Toplumsal Değişme, Tabakalaşma, Sınıf ve Statü, Toplumsal Hareketlilik Toplum Nedir Tesadüf mü, Bilinçli Tercih mi Toplum Aralarında tarihi,
Detaylı10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)
10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) Estetik, "güzel in ne olduğunu soran, sorguluyan felsefe dalıdır. Sanatta ve doğa varolan tüm güzellikleri konu edinir. Hem doğa hem de sanatta. Sanat, sanatçının
DetaylıTÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü
TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü 1 Ekonomik düzen nedir? Ekonomik düzen, toplumların çeşitli gereksinimlerini karşılamak üzere yaptıkları
DetaylıDEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK
DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK 2 Takdim Planı Modernleşme Süreci Açısından Devlet Devlet-Toplum İlişkileri Açısından Devlet Teşkilatlanma
DetaylıİÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...
İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ ÖZET ABSTRACT... iii... v... vii TABLO LİSTESİ... xiii ŞEKİL LİSTESİ... xv 1. Bölüm: GİRİŞ... 1 2. Bölüm: 21. YÜZYILDA EĞİTİM SİSTEMİNİN BAZI ÖZELLİKLERİ VE OKUL GELİŞTİRMEYE ETKİLERİ...
DetaylıSOSYAL DÜŞÜNCELER TARİHİ. 6. Hafta: Rasyonalizm Sorunu II: Freud ve Kapitalizm Sorunu-I: Polanyi
SOSYAL DÜŞÜNCELER TARİHİ 6. Hafta: Rasyonalizm Sorunu II: Freud ve Kapitalizm Sorunu-I: Polanyi UYARI Bu bir dinleyici notudur ve lütfen ders notu olarak değerlendirmeyiniz. Bu slaytlar, ilgili ders kitabındaki
DetaylıÇağdaş Siyaset Kuramları (KAM 401) Ders Detayları
Çağdaş Siyaset Kuramları (KAM 401) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Saati Uygulama Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Çağdaş Siyaset Kuramları KAM 401 Güz 3 0 0 3 6 Ön Koşul Ders(ler)i - Dersin
DetaylıUluslararası Ekonomi Politik (IR502) Ders Detayları
Uluslararası Ekonomi Politik (IR502) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Uygulama Laboratuar Kredi AKTS Saati Saati Saati Uluslararası Ekonomi Politik IR502 Seçmeli 3 0 0 3 7.5 Ön Koşul Ders(ler)i
DetaylıYaşam Boyu Sosyalleşme
Yaşam Boyu Sosyalleşme Lütfi Sunar Sosyolojiye Giriş / 5. Ders Kültür, Toplum ve Çocuk Sosyalleşmesi Sosyalleşme Nedir? Çocuklar başkalarıyla temasla giderek kendilerinin farkına varırlar ve insanlar hakkında
DetaylıGÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ
GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ I.SINIF I.YARIYIL FL 101 FELSEFEYE GİRİŞ I Etik, varlık, insan, sanat, bilgi ve değer gibi felsefenin başlıca alanlarının incelenmesi
DetaylıLiderlik: Kuramlar ve Uygulamalar
Liderlik: Kuramlar ve Uygulamalar 1 Liderlik Nedir? Belirli ortamlarda, izleyenleri belirli amaçlara doğru birleştiren ve harekete geçiren rol davranışıdır. 2 Liderlik Seviyeleri Doğrudan Liderlik Kurumsal
DetaylıBourdieu den Sonra Ekonomik Sosyoloji
Bourdieu den Sonra Ekonomik Sosyoloji Haz: Emrah GÖKER, 4 Mayıs 2007 Ekonomi insanların nasıl tercih yaptıklarıyla ilgili ise, sosyoloji insanlara nasıl yapacak hiçbir tercih bırakılmadığıyla ilgilidir.
Detaylı29 Eylül 2010 Çarşamba (Canlı) DÜŞÜNCE KERVANI NDA FAŞİZM ÜZERİNE TARTIŞMALAR. CUMARTESİ SU TV. SAAT: (Tekrar)
29 Eylül 2010 Çarşamba (Canlı) DÜŞÜNCE KERVANI NDA FAŞİZM ÜZERİNE TARTIŞMALAR CUMARTESİ SU TV. SAAT: 23.00 (Tekrar) Faşizm, burjuvazinin en kanlı yönetim biçimlerinden birisi olarak sosyal yaşama damgasını
Detaylı1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi
SOSYOLOJİ (TOPLUM BİLİMİ) 1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi Sosyoloji (Toplum Bilimi) Toplumsal grupları, örgütlenmeleri, kurumları, kurumlar arası ilişkileri,
Detaylı1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus
1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus 4.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-2: İslâm Ortaçağı
DetaylıDersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler
Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 2+0 2 3 Ön Koşul Dersler Dersin Dili Türkçe Dersin Türü Seçmeli Dersin Koordinatörleri Dersi Veren Dersin Yardımcıları Dersin
DetaylıProf.Dr. ÜMİT TATLICAN
Prof.Dr. ÜMİT TATLICAN Anabilim Dalı Eğitim Bilgileri Genel 1993- Doktora Sosyoloji Ve Metodoloji Anabilim Dalı Yabancı Dil Bilgisi İngilizce 1998 Bahar KPDS 73 Akademik Ünvan Ve Görevler 1993- DOÇENT
DetaylıTam zamanlı yüksek lisans öğretimidir. Mezuniyet Koşulları
GÜVENLİK ÇALIŞMALARI YÜKSEK LİSANS PROGRAMINA İLİŞKİN BİLGİLER Güvenlik Çalışmaları Yüksek Lisans Programı, öğrencilerine hem kuramsal hem de ampirik derslerde evrensel standartlarda eğitim sağlayarak
DetaylıTYYÇ-SİY. BİL. & ULUSLARARASI İLİŞ. YÜKSEK LİSANS PROGRAM YETERLİKLERİNİN İLİŞKİLENDİRİLMESİ
TYYÇ -YÜKSEK LİSANS EQF-LLL: 7. Düzey QF-EHEA: 2. Düzey BİLGİ YÖK Sosyal ve Davranış Bilimleri Temel Alanı Yeterlilikleri SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER YÜKSEK LİSANS PROGRAMI YETERLİKLERİ/ÇIKTILARI
DetaylıİÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23
İÇİNDEKİLER Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23 I. Felsefe Eğitimi ve Öğretimi 23 A. Eğitim ve Öğretim 23 B. Felsefe Eğitimi ve Öğretimi 24 II.
DetaylıMETODOLOJİ PARADİGMA ARAŞTIRMANIN BİÇİMSEL YAPISI YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM ÇÜTCÜ
METODOLOJİ PARADİGMA ARAŞTIRMANIN BİÇİMSEL YAPISI YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM ÇÜTCÜ 1 SUNUM PLANI 1. Giriş 2. Bilimsel Araştırma Aşamalarının Planlanması ve İzlenecek Yollar 3. Metot ve Metodoloji Kavramları
DetaylıTÜRKĠYE YÜKSEKÖĞRETĠM YETERLĠLĠKLER ÇERÇEVESĠ-PROGRAM YETERLĠLĠKLERĠ-TEMEL ALAN YETERLĠLĠKLERĠ ĠLĠġKĠSĠ
BECERĠLER BĠLGĠ BĠLGĠ BECERĠLER TÜRKĠYE YÜKSEKÖĞRETĠM YETERLĠLĠKLER ÇERÇEVESĠ--TEMEL ALAN YETERLĠLĠKLERĠ ĠLĠġKĠSĠ (Mimarlık ve Yapı) 1. İlgili alanda insan ve toplum odaklı, çevreye (doğal ve yapılı) duyarlı
DetaylıMİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR
MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR Mit, Mitoloji, Ritüel DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Kelime olarak Mit Yunanca myth, epos, logos Osmanlı Türkçesi esâtir, ustûre Türkiye Türkçesi: söylence DR. SÜHEYLA SARITAŞ
DetaylıYÖNETİMDE SİSTEM YAKLAŞIMI
YÖNETİMDE SİSTEM YAKLAŞIMI Sistem yaklaşımı veya sistem analizi diye adlandırılan bu yaklaşım biyolog olan Ludwig Van Bertalanffy tarafından ortaya atılan ve modern yönetim teorisinin felsefe temelini
DetaylıT.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi
T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi Sayı : Tarih : 1.1.216 Diploma Program Adı : SOSYOLOJİ, LİSANS PROGRAMI, (AÇIKÖĞRETİM) Akademik Yıl : 21-216 Yarıyıl
DetaylıEditörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ
Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ Yazarlar Prof.Dr.Önder Kutlu Doç.Dr. Betül Karagöz Doç.Dr. Fazıl Yozgat Doç.Dr. Mustafa Talas Yrd.Doç.Dr. Bülent Kara Yrd.Doç.Dr.
DetaylıTemel Kavramlar Bilgi :
Temel Kavramlar Bilim, bilgi, bilmek, öğrenmek sadece insana özgü kavramlardır. Bilgi : 1- Bilgi, bilim sürecinin sonunda elde edilen bir üründür. Kişilerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba
DetaylıDersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler
Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV 2+0 2 3 Ön Koşul Dersler Yok Dersin Dili Türkçe Dersin Türü Seçmeli Dersin Koordinatörleri Dersi Veren Dersin Yardımcıları
DetaylıUluslararası Siyasi İktisat (IR211) Ders Detayları
Uluslararası Siyasi İktisat (IR211) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Uygulama Laboratuar Kredi AKTS Saati Saati Saati Uluslararası Siyasi İktisat IR211 Güz 3 0 0 3 6 Ön Koşul Ders(ler)i Yok
DetaylıULUSLARARASI ÖRGÜTLER
DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. ULUSLARARASI ÖRGÜTLER KISA ÖZET KOLAYAOF
DetaylıESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel;
TASARIM ve ESTETİK ESTETİK; Estetiğin konusu olarak güzel; Plato( İ.Ö. 427-347) her alanda kusursuzu arayan düşünce biçimi içersinde nesnel olan mutlak güzeli aramıştır. Buna karşın, Aristoteles in (İ.Ö.
DetaylıTYYÇ-SİY. BİL. & ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAM YETERLİKLERİNİN İLİŞKİLENDİRİLMESİ
TYYÇ -DOKTORA EQF-LLL: 8. Düzey QF-EHEA: 3. Düzey BİLGİ YÖK Sosyal ve Davranış Bilimleri Temel Alanı Yeterlilikleri SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI YETERLİKLERİ/ÇIKTILARI BİLGİ
DetaylıEkonomi II. 13.Bölüm:Makroekonomiye Genel Bir Bakış Doç.Dr.Tufan BAL
Ekonomi II 13.Bölüm:Makroekonomiye Genel Bir Bakış Doç.Dr.Tufan BAL Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından faydalanılmıştır. 2 13.1.Makroekonomi Nedir?
DetaylıİKTİSAT YÜKSEK LİSANS PROGRAM BİLGİLERİ
İKTİSAT YÜKSEK LİSANS PROGRAM BİLGİLERİ Genel Bilgiler Programın Amacı Kazanılan Derece Kazanılan Derecenin Seviyesi Kazanılan Derecenin Gerekleri ve Kurallar Kayıt Kabul Koşulları Önceki Öğrenmenin Tanınması
DetaylıÖğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2
Öğretmenlik Meslek Etiği Sunu-2 Tanım: Etik Etik; İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan
DetaylıHugh Collins. Marksizm ve Hukuk. Çeviri Umre Deniz Tuna. dipnot yayınları
Hugh Collins Marksizm ve Hukuk Çeviri Umre Deniz Tuna dipnot yayınları Hugh Collins'in Marksizm ve Hukuk kitabının Türkçeye çevrilmesi Taner Yelkenci'nin önerisi üzerine gerçekleşti. 20 Mayıs 2013'te aramızdan
Detaylı