SİSTEMATİK KELAM. Hafta 6 SAKARYA ÜNİVERSİTESİ. Prof. Dr. Ramazan BİÇER
|
|
- Hazan Dalman
- 7 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SİSTEMATİK KELAM Hafta 6 Prof. Dr. Ramazan BİÇER Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi ne aittir. "Uzaktan Öğretim" tekniğine uygun olarak hazırlanan bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan ders içeriğinin tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Her hakkı saklıdır 2011 Sakarya Üniversitesi
2 ÜNİTE6 ALLAH IN SIFATLARI İÇİNDEKİLER 6. Allah ın sıfatları 6.1. Selbî sıfatlar Sıfat-ı hassa: vücud Vahdâniyet Kıdem Bekā Muhalefetün lil-havadis Kıyam bi-nefsihi 6.2. Sübûtî sıfatlar Hayat İlim Sem ve basar Kudret İrâde 2
3 Kelam Tekvin 6.3. Fiilî sıfatlar 6.4. Haberî sıfatlar 6.5. KAYNAKLAR HEDEFLER ü ü ü ü ü ü ü Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Allah ın sıfatlarını genel olarak tanımlayabilecek, Sıfatlar arasındaki farkı gösterebilecek Sıfatlar konusunda yorum yapabilecek, Sıfatlarla ilgili mezheplerin görüşlerini açıklayabilecek, Sübuti sıfatlar konusundaki tartışmalarını ana nedenini seçebilecek, Sıfatlar konusunda bir yeterlilik sağlayabileceksiniz. ÖNERİLER Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce; A. Saim Kılavuz un, Kelam a Giriş adlı kitabını, B. TDV İslam Ansiklopedisi Allah maddesin C. TDV İslam Ansiklopedisi Kelam maddesi D. TDV İslam Ansiklopedisi Esma-i Hüsna maddesi 3
4 ALLAH IN SIFATLARI 6. ALLAH IN SIFATLARI Allah a iman, yalnız O nun zâtına inanmaktan ibaret olmayıp; aynı zamanda Allah hakkında vâcib olan kemâl sıfatlarını ve vasfedilmekten münezzeh bulunduğu noksan sıfatları bilmeyi ve inanmayı icabettirir. Nitekim isbât-ı vâcib konusu, Kur ân-ı Kerîm de çok fazla yer almamış ve Allah Teâlâ dan bahseden âyetlerin çoğunda, daha çok O nun sıfatları konu edinilmiştir. Bu âyetlerde bilhassa tevhid üzerinde durularak, Allah ın şeriki ve benzeri olmadığı ısrarla vurgulanmış, ayrıca âlemi yaratan bu yüce varlığın üstün nitelikleri ortaya konmuştur. İslâm bilginleri de buradan hareketle, Allah a nispet edilmesi ya da ondan nefyedilmesi gereken sıfatlar üzerinde durmuş ve bu sıfatları tesbit etmeye çalışmışlardır. Sıfatlar konusu, Allah ın varlığı bahsinden daha çok karmaşık ve girift bir husustur. Nitekim felsefe ve kelâm bilginleri arasında, isbât-ı vâcib hakkında belli bir görüş yakınlığı söz konusu iken, sıfatlar konusunda, isbat ve inkâr gibi birbirine tamamen zıt iki farklı yaklaşım göze çarpmaktadır. Akaid ve kelâm kitaplarının klasik planına göre ilâhiyyât bahislerinin ana konuları Allah ın varlığı, birliği, sıfatları ve fiillerinden ibarettir. Bununla birlikte varlık konusunu zât, diğer üç konuyu da sıfâtullah olarak adlandırmak mümkündür. Yine özellikle Sünnî kelâm kitaplarında görülen yaygın bir tasnife göre sıfatlar, tenzîhî, sübûtî ve fiilî olmak üzere üç ana gruba ayrılmıştır. Tenzîhî sıfatlar, Allah tan nefyedilmesi gereken ve O nun aşkınlığını ifade eden niteliklerdir. Sübûtî sıfatlar ise Allah a nispet edilmesi gereken ve O nun yetkinliğini belirten sıfatlardır. Fiilî sıfatlar da Allah ın kâinatla münasebetini, evreni yaratıp ve idare edişini ayrıntılı bir biçimde anlatan kavramlardır. Genelde Ehl-i sünnet bilginlerince yapılan bu sınıflandırma, ana plan itibarıyla Selef, Mu tezile ve Şîa kelâmcıları tarafından kabul görmüştür. İslâm filozofları na gelince, Allah ın birliğine ve tenzîhî sıfatlara büyük önem veren filozoflar, sübûtî sıfatları da bir anlamda tenzîhî grubuna dahil etmişlerdir. Fiilî sıfatlar Selefiyye ve Mâtüridiyye dışındaki bilginlere göre itibarî sıfatlardır. 4
5 6.1. SELBÎ SIFATLAR Allah a iman, yalnız O nun zâtına inanmaktan ibaret olmayıp; aynı zamanda Allah hakkında vâcib olan kemâl sıfatlarını ve vasfedilmekten münezzeh bulunduğu noksan sıfatları bilmeyi ve inanmayı icabettirir. Nitekim isbât-ı vâcib konusu, Kur ân-ı Kerîm de çok fazla yer almamış ve Allah Teâlâ dan bahseden âyetlerin çoğunda, daha çok O nun sıfatları konu edinilmiştir. Bu âyetlerde bilhassa tevhid üzerinde durularak, Allah ın şeriki ve benzeri olmadığı ısrarla vurgulanmış, ayrıca âlemi yaratan bu yüce varlığın üstün nitelikleri ortaya konmuştur. İslâm bilginleri de buradan hareketle, Allah a nispet edilmesi ya da ondan nefyedilmesi gereken sıfatlar üzerinde durmuş ve bu sıfatları tesbit etmeye çalışmışlardır. Sıfatlar konusu, Allah ın varlığı bahsinden daha çok karmaşık ve girift bir husustur. Nitekim felsefe ve kelâm bilginleri arasında, isbât-ı vâcib hakkında belli bir görüş yakınlığı söz konusu iken, sıfatlar konusunda, isbat ve inkâr gibi birbirine tamamen zıt iki farklı yaklaşım göze çarpmaktadır. Konunun bir problem olarak ortaya çıkmasında en önemli etken tevhid akīdesidir. Şehristânî ye göre sıfâtullah problemi erken dönemlerde ortaya çıkmış ve Allah ın sıfatlarını ilk nefyedenlerden birisi Vâsıl b. Atâ (ö. 131/748) olmuştur. Mu tezile mezhebinin kurucusu olarak bilinen Vâsıl ile kendisini takip eden âlimler, siga bakımından sıfat olan hay, âlim, kâdir gibi müştak kavramları, Allah a izâfe etmişler ve bunları sıfât-ı ma neviyye olarak adlandırmışlardır. Bunun yanında bu manevi sıfatların köklerini oluşturan ve Ehl-i sünnet bilginlerince sıfât-ı me ânî olarak isimlendirilen, hayat, ilim, kudret gibi mastar sigasındaki kelimeler, Mu tezile âlimleri tarafından Allah a nispet edilmemiştir. Buna göre Mu tezile meselâ Allah âlimdir önermesini kabul etmekle birlikte, Allah ilim sahibidir hükmünü benimsemez. Zira onlara göre, Allah âlimdir derken, O nun zât ve sıfatı aynı anda düşünülür. Ancak Allah ilim sahibidir denilince, Allah ın zâtından ayrı olarak ilim diye müstakil bir mâna tasavvur edilmiş olur. Allah ın sıfatı olarak kabul edilecek olan bu kavramın da, zâtı gibi kadîm olması gerekiyor. Bu durumda ise Allah ın zâtı yanında bazı kadîm mânaların (sıfatların) varlığı kabul edilmiş olur. Bu ise kadîm zât-ı ilâhi dışında pek çok varlığın (ta addüd-i kudemâ) kabul edilmesi demektir. Mu tezile, beş temel prensibinden (usûl-i hamse) biri olan tevhîd anlayışına ters düştüğü gerekçesiyle sıfât-ı me ânî yi reddetmiştir. Öte yandan Ehl-i sünnet bilginleri tarafından sübûtî sıfatlar arasında sayılan, kelâm ve irâde, Mu tezile ye göre fiilî sıfat kabul edildikleri ve Allah ın zâtı ile kâim bulunmadıkları (hâdis oldukları) gerekçesiyle böyle bir mahzûr taşımamaktadır. Akaid ve kelâm kitaplarının klasik planına göre ilâhiyyât bahislerinin ana konuları Allah ın varlığı, birliği, sıfatları ve fiillerinden ibarettir. Bununla birlikte varlık konusunu zât, diğer üç konuyu da sıfâtullah olarak adlandırmak mümkündür. Yine özellikle Sünnî kelâm kitaplarında görülen yaygın bir tasnife göre sıfatlar, tenzîhî, sübûtî ve fiilî olmak üzere üç ana gruba ayrılmıştır. Tenzîhî sıfatlar, Allah tan nefyedilmesi gereken ve O nun aşkınlığını ifade eden niteliklerdir. Sübûtî sıfatlar ise 5
6 Allah a nispet edilmesi gereken ve O nun yetkinliğini belirten sıfatlardır. Fiilî sıfatlarda Allah ın kâinatla münasebetini, evreni yaratıp ve idare edişini ayrıntılı bir biçimde anlatan kavramlardır. Genelde Ehl-i sünnet bilginlerince yapılan bu sınıflandırma, ana plan itibarıyla Selef, Mu tezile ve Şîa kelâmcıları tarafından kabul görmüştür. İslâm filozofları na gelince, Allah ın birliğine ve tenzîhî sıfatlara büyük önem veren filozoflar, sübûtî sıfatları da bir anlamda tenzîhî grubuna dâhil etmişlerdir. Fiilî sıfatlar Selefiyyeve Mâtüridiyye dışındaki bilginlere göre itibarî sıfatlardır. Asıl itibarıyla bütün itikādî İslâm mezheplerinin temel sorunu olmakla birlikte bu konunun özellikle Ehl-i sünnet kelâm kitaplarında geniş bir şekilde yer almasında en önemli etkenin, Mu tezile bilginlerinin konuyla ilgili görüşlerine karşı tenkit yöneltme ihtiyacı olduğu söylenebilir. Bilginler, isim ve sıfatların Allah ın vahdâniyetinin delilleri olduğunu belirtmek suretiyle, konunun tevhid anlayışıyla doğrudan bağlantılı olduğunu ifade etmişlerdir SIFAT-I HASSA: VÜCUD Allah a nispet edilecek şekilde bir sıfat terimi Kur an da yer almamaktadır. İslam bilginleri de Kur an daki isimler doğrultusunda Allah a bir takım nitelemeler nispet etmişler ve bunlara sıfât demişlerdir. Sıfatlar, daha çok kelam ilminin ilgi alanı olmuştur. Kelamcılar sıfatları zatî (tenzihî), sübutî haberî ve fiilî olmak üzere dört kategoride incelemişlerdir. Bu sınıflandırmada var olmak anlamında olan Vücud sıfatını Allah a daha özel bir statüde nispet ederek, diğerlerinden ayırmışlardır. Buna göre Allah ın en temel niteliği olan vücud şu özelliklere sahiptir: Varlığına, yokluk sebkat etmemiştir. Yani varlığının başlangıcı yoktur. Vacibü l-vücud (zorunlu varlık) olup, vacip li-zatihi (varlığı kendisinden) olan Allah a, yokluk (adem) asla yol bulamaz. Yani O aşkın varlığın sonu yoktur. Buna göre O, ezeli ve ebedidir. Vacibü l-vücud varlık, mürekkep değildir. Yani katışıksız, arı ve durudur. Diğer varlıkların temel özelliği olan atom, cevher ve arazdan oluşmaz, birleşik değildir. Vücud sıfatı İslam düşünürleri arasında Allah ın sıfat-ı hassa sı olup olmadığı konusunda fikir birlikteliği yapamamışlardır. Allah Teâlâ nın yaratılmış varlıklara herhangi bir şekilde benzemediğini, O nun noksanlıklardan münezzeh olduğunu bildiren tenzihî (selbî) sıfatlar, adeta insanlara Allah ın ne olmadığını anlatmaktadır. Tenzîhî sıfatlar akaid literatüründe selef, kelâm, felsefe ve tasavvuf yöntemlerini benimseyenlerin tamamı tarafından ele alınmıştır. Bunlardan kelâmcılar, O gökleri ve yeri yaratan, size kendilerinizden eşler ve hayvanlardan da çiftler yaratmıştır. Sizi bu suretle üretip duruyor. O'nun benzeri gibi birşey yoktur. O, öyle işiten, öyle görendir. Mealindeki Şûrâ sûresinin 11. âyetinin ışığında ve konuyla ilgili naslardan faydalanarak bu sıfat grubuyla ilgili bazı terimler tesbit etmiş, bunlarla belli bir liste oluşturmuşlardır. Bunlar genellikle vücûd (yokluğu düşünülmemek), kıdem (varlığının başlangıcı 6
7 olmamak), bekā (varlığının sonu olmamak), muhalefetün li l-havâdis (yaratılmışlara benzememek), kıyâm binefsihî (varlığı için bir başkasına muhtaç olmamak) ve vahdâniyet (şeriki bulunmamak) şeklinde olmak üzere altı sıfat olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte bu hususta büyük bir titizlik gösteren İslâm filozoflarının da etkisiyle, tenzîhî sıfatlar zenginleşmiş ve yukarıdaki maddelere bazı ilâveler yapılmıştır. Öte yandan Mu tezile ve Şîa bilginlerinin çoğunluğu, Ehl-i sünnet âlimlerinin kabul ettikleri tenzîhî sıfatları aynen benimsemişlerdir. Ehl-i Sünnet e göre Allah âlemin yaratıcısı olması sebebiyle, bütün varlıklardan önce ezelî olarak var (mevcûd) olandır. Bununla birlikte Allah ın var olması, zaman kavramıyla bağlantılı değildir. Şâyet Allah önceden yok iken daha sonra var olsa idi, O nu var edici bir başka varlığa ihtiyaç duyulurdu. Bu durumda o ilk varlığa da bir başka var eden aranırdı ki bu da teselsülü gerektirirdi. Allah ın yaratılmışlara hiç bir açıdan benzemediğini (muhâlefetün lil-havâdis), O nun eşi, dengi ve benzerinin bulunmadığını bildiren bilginle, Allah ın zâtının tam olarak bilinemeyeceğini kaydederler VAHDÂNİYET Allah ın eşi ve benzeri bulunmadığı anlayışından hareket eden bilginlere göre, âlemde birden fazla yaratıcı bulunması durumunda bunlardan biri, bir nesnenin yaratılmasını, diğeri de ademini (yokluk) isteyecek, böylece bu iki ilâh arasında bir irâde çatışması vuku bulacak dolayısıyla, ikisinin de irâdelerini gerçekleştirmesi mümkün olmayacaktır. Ayrıca bunlardan birinin murâdını gerçekleştirmesi halinde ise, diğerinin mecbûr, makhûr ve muztar duruma düşmesi sebebiyle, ilâh olamayacağı ortaya çıkacaktır. Bu anlayışa Allah tan başka ilâhların bulunması durumunda, bunlardan her birinin kendi yarattığını göreceğini ve birbirlerine üstün gelmeye çalışacağını ifade eden âyeti (el- Mü minûn 23/91) delil gösterilmektedir. Buna göre, bu ilâhların bir konu üzerinde ittifak etmelerinin zihnen tasavvuru mümkün olsa bile, gerçekte böyle bir şeyin vuku bulması imkânsızdır. Allah ın zâtı açısından çokluğu kabul etmediğini kabul eden Ehl-i sünnet bilginlerine göre, Allah ın birliği, sayısal anlamda bir birlik değildir. Ancak akıl, O nu gerektiği gibi anlayamaz. Allah, başlangıcı ve sonu olmadığı gibi yaratılmışlara da hiçbir şekilde ve hiçbir yönden benzemez. Öte yandan Allah ın hiç bir şeye muhtaç olmaması manasına da gelen tevhid, aynı zamanda O nun zâtının bir mekânda bulunmaması ve değişmemesi şeklinde de anlaşılmaktadır. Dengi, ortağı ve benzeri bulunmayan, ezelî ve ebedî olan Allah, var olma açısından bütün mahlûkata tekaddüm etmiştir. Ancak bu ilk olma, zaman bakımından değil, şeref açısındandır. Zira öncelik zamanla alâkalı bir kavram olup, Allah zamandan münezzehtir. Ehl-i sünnet kelâmcıları tevhidi, zât, sıfât ve efâl olmak üzere üç kategoride ele almıştır. Ayrıca onlar, tevhidin, ancak Allah ın isim, sıfat ve fiil ile yaratma vasfında, zâtının bir olarak bilinmesiyle tamamlanabileceği konusunu önemle vurgulamışlardır. 7
8 KIDEM Ehl-i sünnet e göre Allah ın zâtı ve sıfatları, ancak akıl ve nas ile bilinir. Bu bakımdan mahlûkatı yaratmadan önce var olan Allah ın, onları yarattıktan sonra, zât ve sıfatlarında herhangi bir değişiklik vuku bulmadan varlığını devam ettirmesi aklî bir zorunluluktur. İslâm âlimlerinin, kıdem sıfatının Allah a nispeti konusunda ittifak etmekle birlikte, kadîm isminin âyet ve hadislerde yer almamış, sahabe ve tabiînden hiçbir kimsenin bu konuda herhangi bir rivâyette bulunmamıştır. Bu niteliği işleyenler filozoflardan etkilenen bir kısım bilginler olduğu şeklinde itirazlar ileri sürülmüştür. Müteahhir ulemânın, Allah hakkında ilimle âlim olma gibi, kıdemle kadîm olma söylemini kullanmışlardır. Bunun açılımı ise, âyet ve hadislerde Allah a el-evvel nitelemesi kullanılmıştır. Bilginler buna Allah ın ezelî olduğunu da eklemişlerdir. Ehl-i sünnet bilginlerinin çoğuna göre, Allah ın zaman bakımından âlemden öncedir (kıdem-i zamânî) BEKĀ Allah ın varlığının sonsuzluğunu anlatan bekā terimi, sözlükte sebat ve devam etmek, kesintiye uğramadan geleceğe doğru sürüp gitmek anlamlarına gelir. Zıddı fenâ terimidir. Ehl-i sünnetin geneline göre, Allah ın varlığına herhangi bir yokluğun gelemeyeceği mânasındadır. Onlara göre Allah ın bedî, bâkī ve kayyûm isimleri O nun bekā ile vasıflandığını göstermektedir. Nitekim Allah ın vech inin bâkī olduğunu belirten âyetde yer alan (er-rahmân 55/27) vech in, zât şeklinde yorumlanmasından dolayı, bekā sıfatına delil teşkil etmektedir. Bekā, evrenin yaratıcısı olan Allah ın ezelden beri varlığını ifade eden kıdem sıfatı ile yakından alâkalıdır. Kıdemi sabit olanın ademi muhâldir hükmü gereğince, ezelden beri mevcut olan Allah ın geleceğe doğru da sonsuz olarak var olacağını kabul etmek mantık bakımından zorunludur. Konu ile ilgili eserlerde sıkça rastlanan sermediyyet kelimesi, kelâmcılar tarafından kıdem ile bekā arasında kurulmuş olan bu bağlantıyı gösteren ve bu iki sıfatın taşıdığı anlamları ifade eden bir terim olmuştur. Allah a nispet edilen bekānın hangi sıfat grubu içinde kabul edileceği tartışma konusudur. Nitekim O nun bir bekā sıfatı ile bâkī olup olmadığı konusunda kelâmcılar ihtilaf halinde olmakla birlikte, bu görüş ayrılığının itikādî açıdan önemli bir husus olmamıştır. Buna göre Bekā sıfatının, varlığın sürekli olması anlamına gelmektedir. Bu durumda Allah ın isimlerinden olan bâkī ile dâim arasında bir fark yoktur. Bekā nın sıfât-ı nefsiyye veya sıfât-ı sübûtîyyeden bir sıfat kabul edilmesi konusunda kelâmcılar arasında görüş ayrılığı vardır. Bu sıfatı, hayat, ilim ve kudret gibi sıfât-ı me ânî den kabul eden İmâm Eş arî ye göre Allah kendisine özgü bir bekā ile bâkīdir. Yine bekānın, vücûd gibi bir sıfât-ı nefsiyye olduğunu düşünen Bâkıllânî ve Cüveynî gibi Eş arî bilginlerine göre, bu sıfat zât ile özdeş olup, ondan ayrı bir sıfat olarak düşünülemez. Cüveynî ye göre bekā, zâtın üzerine zâit bir sıfat olmamakla beraber, zâtî sıfatlar arasında yer almaktadır. Bu görüşüyle Eş arî den farklı düşünen Cüveynî, 8
9 sıfatların ezelî olarak nitelenmesinde, onlara yeniden bir bekā nispet etmenin gerekmediği kanaatindedir. Mâtürîdîlerin çoğunluğuna göre ise Allah, zâtıyla bâkīdir MUHALEFETÜN LİL-HAVADİS Allah ın sonrada vücut bulun varlıklara hiçbir yön ve şekilde benzememektedir. Bunu kelam bilginleri muhalefetün lil-havadis şeklinde tanımlamışlardır. Nitekim Vacibü - vücud olan Allah, hiçbir şekilde bir başka varlığı ihtiyaç duymaz. Allah ın zat, sıfat ve fiillerinde bir başka mevcuda benzerliği olmadığına göre, onların temel niteliklerinden olan ihtiyaç özelliğinden de münezzehtir. Böylece O aşkın varlık, kendi yarattığı varlıklara muhalefet eder, yani onlardan bütün yönleriyle ayrışır KIYAM Bİ-NEFSİHİ Bir yere ihtiyaç duymaksızın ve bir müessir ve tahsis ediciye gereksinim duymadan varlığı kendi zatıyla kaim olan Allah, kayyumiyet niteliğine sahiptir. Kuşkusuz Allah, bütün âlemlerden müstağnidir (el-ankebut 6) şeklindeki Kur an ifadesi bu niteliğe işaret etmektedir. Evrendeki varlıklar varlıklarını sürdürebilmek için, başka bir mevcuda ihtiyaç duyar. Hava, su, toprak ve güneş gibi temel varlıklar, sürekli bir dönüşüm içerisinde birbirlerinin varlığını ayakta tutarlar. Zira bunlar hadis (sonradan olma) ve mümkün (oluş zorunluluğu bulunmayan) nesnelerdir. Oysaki Allah ın en temel niteliği zorunlu varlık (Vacibü l-vücud) olmasıdır. Var olmak için bir başkasına ihtiyaç duymadığı gibi, mevcudiyetini sürdürmek için de diğerine gereksinim duymaz. Bu nedenle O nun varlığı kıyam bi-nefsihi niteliğine sahiptir. Ehl-i sünnet bilginlerine göre Allah ın sübuti sıfatları, zatı ile kaim ezeli manalardır. Bunlar aşkın varlığın zatının ne aynısı ne de gayrisidir (lâ hiye aynuhû velâ hiye gayruhû). Bunun anlamı, bu sıfatlar Allah ın zatından ayrı olarak birer mefhum şeklinde ayrı varlıklardır. Yine bu sıfatlar harici âlemde zatından ayrı ve başka müstakil bir varlık düşünülmesi mümkün değildir demektir SÜBÛTÎ SIFATLAR Kur ân-ı Kerîm de, Allah ın zâtı hakkında bilgi verilirken, O nun zâtına nispet edilmesi gereken nitelik ve isimler veya insanların yücelterek taptıkları varlıklardaki eksiklikler dikkatlere sunulmak suretiyle, yüce yaratıcının sıfatları ortaya konmuştur. Kur an, insanların Tanrı yerine koyarak taptıkları put ve benzeri varlıkların özelliklerini anlatmak suretiyle, insanları Tanrının nasıl bir varlık olduğu fikrine ulaştırmak istemiştir. O, insanın kendi eliyle yaptığına nasıl tapabildiğine dikkat çekmiş, bu şekildeki bir varlığın insana ne gibi yarar ve zarar getireceğini sorgulamıştır (bk. es- Sâffât 37/95). Bu ve benzeri âyetler, nasıl bir Allah a inanmalı? sorusunu cevaplamak konusunda insanlara bir takım bilgiler sunmaktadır. Naslarda genellikle esmâ-i hüsnâ şeklinde geçen ve siga bakımından sıfat olan bu kelimeler, mânevî sıfatlar olarak adlandırılmıştır. Ehl-i sünnetkelâmcıları, bu türemiş kelimelerin köklerini oluşturan masdarları da bir sıfat grubu olarak kabul etmişler ve 9
10 bunlara sıfât-ı me ânî (mâna sıfatları) demişlerdir. Hayat, ilim, sem, basar, kudret, irâde ve kelâmdan ibaret olan bu sıfatlar, Mu tezile bilginleri tarafından bu şekliyle benimsenmemiştir. Bu ekolün kelâmcılarının çoğunluğunun esmâ-i hüsnâyı ve dolayısıyla sıfât-ı ma neviyye yi (mânevî sıfatları) kabul etmelerine rağmen, müstakil mânalar olarak düşündükleri me ânî sıfatlarını reddetmelerini, onların Allah ı sıfatlardan tecrit etme olarak anlaşılmaması gerekir. Onların tevhid konusundaki aşırı titizliklerinden kaynaklanan bu temayülü, sıfatları toptan reddetmek şeklinde yorumlamak, en azından tarafsızlıkla bağdaşmamaktadır HAYAT Hayat, diri olmak anlamına gelen ve Allah a atfedilen sübûtî sıfatlardandır. Râgıb el- İsfehânî Kur'ân-ı Kerîm de yer alan hayat kavramını altı grup içinde incelemekte, bunların beşinin fânîler için kullanıldığını söylemekte, Allah a mahsus olan hayatın ise ölümsüzlük (bekā) anlamına geldiğini belirtmektedir. Buna göre Allah ın isimlerinden biri olarak Kur'an da geçen hay, hakkında ölüm geçerli olmayan varlık anlamına gelmektedir. Allah ın hayy (diri) olduğu Kur an da belirtilmiştir. Hayy olan yüce Tanrı nın hayat sahibi olması, hayat sıfatına malik bulunması akli bir zorunluluktur. Ancak O nun hayatı, varlık sahasında müşahede edilen diğer hayat sahiplerinin öz niteliklerinden tamamen farklıdır. Hayat, aşkın varlığın ayrılmaz bir özelliğidir. Zira hayat, vücudun kemali olup, Vacibü l-vücud olan Allah ın temel bir niteliğidir. Öte yandan diğer bütün sübuti sıfatlar, ancak hayat ile anlam kazanmaktadır. Zira âlim, mürîd, kadîr, semi ve basîr olan varlık, aynı zamanda hayat sıfatına da sahiptir. Hayat niteliğine sahip olmayanın yaratıcı olması mümkün değildir. Allah, ölmeyen diridir. Bütün İslâm âlimleri Allah ın hay oluşunun canlılarda görüldüğü gibi türe ait organizmanın dengesini ve itidalini koruma gibi bir şarta ve ayrıca ruhun mevcudiyetine bağlı olmadığı noktasında ittifak halindedir. Esasen acz ve ihtiyaç ifade eden bu tür şartlar, yaratıklar için geçerli olup, yetkinlik ve aşkınlığın doruk noktasında olan Allah hakkında bunların hiç birisi söz konusu edilemez. Sünnî kelâmcılarla Mu tezile bilginleri arasında tartışma konusu olan sıfât-ı me ânî nin (mâna sıfatlar) mevcudiyeti meselesi, tabii olarak hayat sıfatı için de gündeme gelmektedir. Buna göre Allah ın hay olduğu noktasında ittifak halinde olan âlimler, bu ismin kökünü oluşturan hayat şeklindeki bir kavramın müstakil bir mâna ve sıfat olarak, zât-ı İlâhiyyeye nisbet edilmesi konusunda ihtilaf etmişlerdir. Ehl-i sünnet bunu ilmî ve mantikî bir zaruret olarak kabul ederken, Mu tezile naslarda yer almadığını belirttiği bu tür bir istidlâli, tevhid açısından sakıncalı sonuçlar doğuran bir akıl yürütme olarak kabul etmektedir. Allah Teâlâ, Kur ân-ı Kerîm de kendisinin hayat sahibi olduğunu bildirmiştir (el- Bakara 2/255; Âl-i İmrân 3/2; el-furkān 25/58; el-mü min 40/65). İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre, Allah ın bu sıfata sahip olması zorunludur. Zira O nun diğer kemal sıfatlarına sahip olması, ancak hayat sıfatıyla mümkündür. Bâkıllânî hayat sıfatının herhangi bir istidlâle ihtiyaç bırakmayacak şekilde açık ve bedîhî olduğunu belirtir. 10
11 Gazzâlî de sonsuz bir ilim ve kudret sahibi olan Allah ın bu sıfata sahip olmamasının düşünülemeyeceğini belirtmek suretiyle aklî bir istidlâl yöntemini kullanmıştır İLİM Allah ın ilminin ezelî olduğunu ve bu sıfatın akılla bilinebileceğini belirten bilginler, âlemdeki âhenk, tenâsüb ve düzeni buna delil olarak gösterirler. Zira mükemmel bir âhenk ve uyum içinde bulunan tabiatın, âlim olmayan bir zâtın eseri olması mümkün değildir. İlmi, bilinmeyen şeylere muttali olmak şeklinde tanımlayan kelamcılar, bu sıfata ayrı bir önem atfederler. Yer ve gökteki her şeyin Allah ın bilgisi dâhilinde olduğu; Allah ın, her hâdiseyi oluşumundan önce nasıl olacağını bildiği şeklindeki anlayışından hareket eden Ehl-i sünnet âlimleri, bu gerçeğin O nun ilminin ezelî ve her şeyi kuşatıcı olduğunu vurgulayan âyetlerle Kur'an da açıkça ifade edildiğini belirtirler (el-en âm 6/59, Fâtır 35/11). Onlara göre Allah ın ilmi, mâlumâtla sınırlı olmayıp, sonsuzdur. Bu nedenle her bakımdan sınırlı olan insanların bilgileri de O nun tarafından yaratılmıştır. Öte yandan bilginler, Allah a âlim denilebileceğini ancak O nun ârif olarak isimlendirilemeyeceğini, sadece âlim mânasında kullanılması halinde O na ârif denilebileceğini belirterek, ilâhî ilmin akıl yürütme ve bazı mukaddimelere başvurma gibi özelliklerden münezzeh olduğunu vurgulamışlardır. Filozofların, Allah ın zâtının dışındaki varlıkları bilmediği şeklindeki görüşlerini eleştiren Ehl-i sünnet uleması, Allah ın en küçük olayları bile bildiğini kaydeder. Nitekim kendisini bilenin, başkasını da bilmesi gerektiği, aklın zorunlu olarak kabul edeceği bir husustur. Bir kısım filozofların da, Allah ın eşyayı detaylı olarak bilmediğini ileri sürmeleri, bunları detaylı bilmeyenin, onları genel olarak da idrak edemeyeceğini, zira her mücmelin bir detayı bulunduğunu, ayrıca mahlûkatı tafsîlî olarak bilemeyenin onları yaratamayacağı için, tutarsızdır SEM VE BASAR İşitmek, duymak, işitme duyusu gibi anlamlara gelen sem ile görmek, bilmek, sezmek; görme duyusu ve göz anlamlarına gelen basar, Cenâb-ı Hakk ın işitme ve görmeye konu olan şeyleri tam olarak idrak ettiğini ifade eden iki kemal sıfatıdır. Kur ân-ı Kerîm de sem ve basar kelimeleri masdar kalıbıyla Allah a ait bir sıfat olarak geçmemekle birlikte, türevleriyle birlikte sem ; nazar ve rü yet kelimelerinin türevleriyle birlikte basar (el-hucurât 49/8; el-hadîd 57/4; el-mülk 67/19; Âli İmrân 3/77; Tâhâ 20/46; el-alak 96/14), pek çok âyet ve hadiste yer almaktadır. Allah ın her şeyi her hal ve durumda görmekte ve işitmekte olduğunu ifade eden sem ve basar sıfatı, birçok âyet ve hadiste es-semi (el-bakara 2/127, 181, 224, 227; İbn Mâce Du â, 10; Tirmizî, Da avât, 82) ve el-basîr (el-isrâ 17/17, 30, 96; Fâtır 35/31; el-mücâdile 58/1; İbn Mâce, Du â, 10; Tirmizî, Da avât, 82) şeklinde esmâ-i hüsnâ olarak bulunmaktadır. Diğer sıfatlarda olduğu gibi Allah ın sem ve basar sıfatını ifade eden âyetlerde de ispat-tenzîh dengesine riayet edilmiş, böylece zihinlerin sıfatlar konusunda teşbîh e düşmemesine dikkat gösterilmiştir. Yaratıkların en mükemmeli olan insanda görme ve işitme olayının meydana gelmesi, fizyolojik ve psikolojik şartların yanı sıra 11
12 fizikî ortama da bağlıdır. Hâlbuki Allah Teâlâ nın sem ve basar sıfatları, fizyolojik ve psikolojik şartlara muhtaç olmadan idrak etmesini ifade eden iki kemal sıfatıdır. Konunun ayrıntılarında kendi aralarında tam bir görüş birliği içinde olmayan Mu tezile kelâmcılarıyla bazı İslâm filozofları, Cenâb-ı Hakk ın semi ve basîr oluşunu, O nun ilim sıfatının bir ifadesi olarak değerlendirirler. Kelâm bilginlerinin çoğunluğuna göre, diğer sübûtî sıfatlar gibi kadîm olan bu iki sıfat, işitilebilen ve görülebilen her şeye sonsuz olarak tealluk eder. Bununla birlikte bu sıfatların kadîm olması, onların tealluk ettiği şeylerin de kadîm olmasını gerektirmez KUDRET Güç ve kuvvet anlamlarına gelen kudret kelimesi, Allah için kullanıldığında O nun her şeye muktedir olması anlamını ifade eder. Kudret, irâde sıfatıyla doğrudan bağlantılıdır. Zira bir şey irâde edildikten sonra, kudret tezahür eder. Nitekim Kur an da Allah ın gökleri ve yeri yaratması, ölüleri diriltmesi (el-ahkāf 46/33), iki ve dört ayaklı hayvanları var etmesi (en-nûr 24/45), melekleri elçiler kılması (Fâtır 35/1), mülkü istediği insana vermesi, insanları yüceltip alçaltması (Âl-i İmrân 3/26), bahar mevsiminde canlıları yeniden diriltmesi (er-rûm 30/50) gibi fiillerin hepsi O nun kudretinin birer göstergesi olarak ifade edilmiştir. Allah a nispet edilmesi gerekli olan yetkinliklerden birinin de kudret olduğunu belirten Ehl-i sünnet bilginlerine göre, O nun kādir olduğunu anlamanın en kolay yolu, ilâhî fiillere bakmaktır. Zira evrende tam bir düzen ve âhenk içinde vuku bulan olaylar, Allah ın kudretiyle gerçekleşmektedir. Bunlar sadece Allah ın ilim sıfatının değil, aynı zamanda irâde ve kudret sıfatlarının teallukuyla oluşmaktadır. Bazı bilginler, kudretin teallukunun sınırlı olduğu görüşünü savunan Gazzâlî nin, bu konuda felsefeden etkilendiği ve isâbetli düşünmediğini ileri sürmüşlerdir. Zira Allah, sınırsız bir kudrete sahiptir. Kudretin bu varlıkların farklı şekillerde oluşmasında sınırlı bir tealluka sahip olduğu ise söylenebilir. Yani kudret bir şeyin yokluk (adem) sahnesinden varlık (vücud) sahasına çıkması konusunda etkili olduğunda, ona bütün yönleriyle müessir olur. Hayrın ve şerrin yaratıcısı olan Allah tan başka bir yaratıcı düşünülemeyeceğini, ancak meselâ zülmü yaratanın zâlim olmasından dolayı Allah ın asla zâlim olarak nitelenemeyeceği kabul edilmiştir. Âlemin câhil birisinden südûr etmesinin imkânsızlığı gibi, âciz bir varlığın da bu âlemin fâili olmasının muhâl olduğunu bildiren Ehl-i sünnet e göre, ilm-i ilâhî, mevcud ve mâdûm her şeye tealluk eder. Kudret ise sadece mevcudata tealluk eder. Dolayısıyla kudret muhâle tealluk etmez. Ebû İshak el-isferâyînî, bu konuyla alâkalı olarak Allah ın kendisine şerîk yaratıp yaratmayacağı ve evlat edinip edinmeyeceği gibi sorulara, kudret sıfatının mâduma tealluk etmeyeceğini, bu nedenle de bunların mümkün olmayacağı şeklinde cevap verir. Öte yandan İbn Hazm ın Allah ın evlat edinmeye kādir olduğu şeklindeki görüşünün isâbetli olmadığı vurgulanmıştır. Nazzâm ve Ali el-esvârî dışındaki birçok Mu tezile bilgininin, Allah ın zülüm ve kizbe kādir olduğunu kabul ettiklerini rivayet edilmiştir. 12
13 Ehl-i sünnet e göre Allah ın kudreti, her makdûra tealluk eder. Binaenaleyh her takdir edilen şey O nun kudretiyle meydana geldiğine, O da zülümden münezzeh olduğuna göre, Allah asla zâlim ve yalancı olamaz. Meşiyyet (meşiet) lafzı da irâde ile eş anlamlı olan bir kelimedir İRÂDE Sözlükte seçmek, dilemek ve istemek anlamlarına gelen irâde ; Allah ın kemal (yetkinlik) ifade eden sıfatlarından biridir. Revede kökünden türeyen irâde, kendisiyle bir şey istenilen demektir. Bir varlığın veya olayın belirli bir şekilde, muayyen bir zaman ve mekânda meydana gelmesini sağlayan Allah ın irâdesidir. O nun irâdesi dışında oluşan hiçbir varlık veya olay yoktur. İrâdenin zıddı olan irâdesizlik ve mecbûriyet, Allah hakkında düşünülemez. Bir şeyin olması veya olmaması, olacaksa ne zaman, nerede ve nasıl olacağı gibi hususlar konusunda, bunlardan birini tahsis ve tercih, irâde sıfatıyla gerçekleşir. Allah ın irâde sıfatıyla ilgili aklî ve naklî delillerin bulunduğunu bildiren bilginler, örnek olarak, Allah ın dilediğini yaptığını (el-burûc 85/16) ve O dilemedikçe hiç bir şeyin meydana gelmeyeceğini ifade eden âyeti (et-tekvîr 81/29) göstermişlerdir. Ona göre, mümkünün alternatiflerinden birinin tercih ve tahsis edilmesi, bu sıfatı aklî olarak ortaya koymaktadır. Yine Ehl-i sünnet e göre Allah, bu sıfat ile ezelî olarak muttasıftır. Şayet Mu tezile nin kabul ettiği gibi Allah ın irâdesi hâdis olsaydı, onu var kılan bir başka irâde daha gerekirdi. Bu ihtimalin teselsülü gerektireceği ise ortadadır. Bilginlere göre, kadîm olan ilâhî irâde, bütün murâd alanını kapsayacak bir mahiyettedir. Basra ekolü Mu tezile kelâmcılarının, Allah ın hâdis bir irâde ile mürîd olduğunu ileri sürmeleri ise, şayet irâde yaratılmış olsa, Allah ın bunu kendi nefsinde yaratması gerekir. Bu ise O nun mahall-i havâdis olmasını gerektireceğinden muhal olacağı için kabul edilemez bulunmuştur. Eşyanın mümkün olan birçok ahvâl ve nitelikler arasından, belli bir şekilde var edilmesini, irâde sıfatının delili olarak kabul eden bilginlere göre, bu sıfatın en bâriz özelliği, bir şeyi benzerlerinden ayırmaktır. Mahlûkatın küçük-büyük, güzel-çirkin, ağır-hafif gibi farklı niteliklere sahip olduğunu belirten İslam alimleri, bir varlığın hâlen sahip olduğu niteliklerin dışındaki niteliklerle de vasıflanmasının aklen câiz olduğunu dolayısıyla hâl-i hazırdaki durumun, bir tahsisin sonucu olduğunu kaydederler. Onlara göre irâdenin kapsamı bütün murâd edilenler ile bütün kāinattır. Allah Teâlâ istediğini yapandır (el-burûc 85/16). Zira O nun önünde ne bir engel ne de kendinden daha güçlü bir varlık vardır. Ehl-i sünnet e göre, mahlûkatın varlığı kudrete; varlıklarda görülen mükemmellik ilme; iki mümkünden birinin tercih edilmesi de irâdeye delâlet etmektedir. Bu sebeple aklî açıdan da Allah ın söz konusu niteliklerle vasıflanması gerekmektedir KELAM Kelâm, diğer sıfatlar arasında farklı bir özelliğe sahiptir. Çünkü hiçbir ilâhî sıfatın doğrudan bir tecellisi olmadığı halde, bu sıfatın ürünü olarak elimizde Kur ân-ı Kerîm 13
14 mevcuttur. Bu yüce kitap Allah ın kelâmlarından birini teşkil ederken, aynı zamanda insanın okumasına, ezberlemesine, dinlemesine ve yazmasına elverişli olan maddî bir malzeme halindedir. Bundan dolayı kelâm sıfatı, bu yönüyle, İslâm tarihinde hicrî I. yüzyılın sonlarından itibaren halku l-kur ân adlı bir problemin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Sıfatlar konusunda eser yazan müelliflerin, bu problem etrafında dönen tartışmaları işlemeleri, kelâm sıfatına daha farklı bir boyut kazandırmıştır. Ezelî bir kelâm ile mütekellim olan Allah Teâlâ nın kelâmının, harfsiz, sessiz ve şekilsiz olup canlıların konuşmasına benzemediği şeklindeki Ehl-i sünnet in genel görüşüne göre kelâmullah, Arapça da Kur an, Süryânî dilinde İncil, İbrânice olarak da Tevrat tır. Akıl da kelâm sıfatını Allah hakkında gerekli görülmüştür. Zira bütün insanlarda bulunan bir vasfın, Yaratıcıda daha da mükemmel olarak bulunması gerekir. Allah ın bu sıfatla muttasıf bulunduğunu kabul etmeyen kimse, peygamberlerin varlığını da reddetmesi gerekir. Zira Allah ın elçileri, Mu tezile nin zannettiği gibi O nun mahlûk kelâmını değil, hâdis olmayan kelâmını tebliğ etmişlerdir. Ehl-i sünnet bilginlerine göre, aklın mahlûkatın kendisiyle vasıflanmasını mümkün gördüğü kemal sıfatlar, Allah hakkında mutlak anlamda gereklidir. Kelâm da yaratılmışlar için bir yetkinlik olduğuna göre, Allah ın mutlaka bu sıfatla muttasıf olması gerekir. Mu tezile âlimlerinin çoğunluğuna göre, Allah ezelî olarak mütekellim olmayıp, O sonradan kendisinin yarattığı (hâdis) bir kelâm ile konuşmaktadır. Zira bu bilginlere göre mütekellim, kendisinden kelâm sâdır olan kimsedir. Bu nedenle kelâm, fiilî bir sıfat olup Allah ın zâtıyla kāim olan ezelî bir nitelik değildir. Ehl-i sünnet âlimleri, Mu tezile nin bu anlayışına itiraz ederek, konuşma fiilinin de gerçekte Allah ın yaratmasıyla oluştuğunu kaydederler. Ona göre kelâm sıfatı yaratma, rızık verme ve diriltme gibi fiilî ve hâdis sıfatlardan değildir. Bu nedenle mütekellim olan Allah için, mahlukātın olmamasıyla var olması arasında herhangi bir fark yoktur TEKVİN Tekvin, yaratmak, yokluktan varlık sahasına çıkarmak anlamında olup, hak, tahlik, icad, ihdas ve ihtira terimleriyle genel olarak aynı anlama gelmektedir. Benzersiz olarak bir şeyi yaratmak diye de tercüme edilebilecek olan bu sıfatın uygulama alanı evrendir. Buna göre yaratılmış bir mahiyette olan her şey, tekvin sıfatının sonucudur. Tekvin sıfatının, müstakil bir konumda olup olmadığı hususu, Ehl-i sünnet kelamcıları arasında tartışma konusu olmuştur. Matüridiyye bilginleri Allah ın fiili sıfatlarını, bir bolum altında işlemeksizin, onu, tekvin sıfatı içerisinde değerlendirmişlerdir. Buna göre tekvin, Yüce Tanrı nın fiiliyatına yönelik boyutu temsil etmektedir. Bu durumda Matüridiyye bilginlerine göre sübuti sıfatlar sekizdir. Eş ari âlimlerine göre tekvin, ilim ve kudret gibi hakiki bir sıfat olmayıp, izafi ve itibaridir. Bu durumda tekvin müstakil bir sıfat değildir. Tekvin sıfatının işlevsel yönü, fiili sıfatlar tarafından yürütülmektedir. Bu durumda fiili sıfatlar da olduğu gibi, tekvin sıfatı da hadis yani değişkendir. Eş arilere göre tekvin müstakil ve ezeli bir sıfat kabul edilirse, onun taalluku olan mükevven (varlıklar), ezeli olması gerekir. Bu doğrultuda tekvin, mükevven ile aynı kabul edilmelidir. 14
15 Matüridiler ise tekvinin, mükevvenden farklı olduğu görüşündedirler. Tekvin ezeli bir sıfattır, mükevven ise, mahlûk olup, hadistir. Buna göre tekvin, yaratanın bir niteliğidir. Her iki mezhep arasındaki tartışma, teknik bir yapıdadır. Sıfatın taalluk ettiği nesne, Matüridilere göre sıfata yönelik değildir, o nedenle aralarında doğrudan bir bağlantı söz konusu olamaz. Sıfat, Zat-ı İlahiye aittir. Eş arilere göre ise sıfat, taalluk ettiği nesneye yöneliktir. Nesnenin hadis olması, sıfatın da hadis olmasını gerektirir. Bu nedenle Eş arilere göre fiili sıfatlar hadistir FİİLÎ SIFATLAR Kur ân-ı Kerîm de Allah Teâlâ nın isim ve sıfatları anlatılırken, bunların taaluku olarak âlem ve içindeki varlıklara dikkat çekilmiştir. Allah ın, evrenin var edilişi, şekillendirilişi ve yönlendirilişiyle ilgili olan bu tür sıfatları, Allah-âlem ilişkisinde, sıfatların rolünü ve etkinliğini ortaya koymaktadır. Tahlîk (yaratma), terzîk (rızık verme), inşâ (bir araya getirerek yaratma), ibdâ (benzersiz olarak yaratma), ihyâ (diriltme), imâte (öldürme) gibi terimlerle ifâde edilen bu fiiller, Allah ın fiilî sıfatlarını oluşturmaktadır. Esmâ-i hüsnâ içinde, Allah-kâinat ve Allah-insan ilişkisini ifade edenlerin fiilî sıfatları teşkil ettiklerini söylemek mümkündür. İmâm-ı A zam dan itibaren Hanefî-Mâtürîdî bilginler fiilî sıfatları diğerleri gibi Allah ın zâtına zâid kadîm nitelikler kabul etmişler ve bu tür sıfatların hepsini yapmak, yaratmak, oluşturmak anlamına gelen tekvîn terimiyle ifade etmişler ve bunu zâtla kāim ve kadîm bulunan sübûtî sıfatlara sekizinci bir sıfat olarak eklemişlerdir. Selef âlimleri de ilâhî fiillerin zât ile kāim ve kadîm sıfatlar olduğunu kabul etmişlerdir. Eş arîler, ilâhî fiillere müstakil bir sıfat statüsü tanınmasına gerek görmemişler, ilim sıfatına kudret ve irâdenin de eklenmesiyle ilâhî fiiller sisteminin tamamlanabileceğini kabul etmişlerdir. Buna göre filler doğrudan sıfat olmayıp ilim, kudret ve irâdenin bir anlamda fonksiyonlarını (taaluklarını) temsil ettiğinden kadîm değil hâdistir ve pek tabii olarak zât ile kāim değildir. Mu tezile kelâmcıları ise irâde ve kelâm sıfatlarını da katmak suretiyle bütün fiilî sıfatları hâdis telakkî etmiş ve zât ile kāim olmadığını söylemişlerdir HABERÎ SIFATLAR Naslarda sabit olmakla birlikte zâhiri mânaları itibarıyla aşkın varlığa nisbet edilmeleri mümkün görünmeyen bazı kavramlar vardır. İslâm akaidinin zengin tenzih literatürünün istisnaî bir alanını teşkil eden bu tür nitelemeler kelâm tarihi boyunca haberî sıfatlar başlığı altında incelenegelmiştir. Bu türden olmak üzere Kur ân-ı Kerîm de zâhirî mânalarıyla yüz (vech), göz (ayn, a yân), el (yed); hadislerde parmak (isba ), ayak (kadem) gibi uzuvlar, ayrıca bazı âyet ve hadislerde istivâ, nuzül ve mecî gibi beşerî fiiller Allah a nisbet edilmiştir. Muhafazakâr âlimler, bu tür sıfatların ifade ettiği zâhirî ve beşerî anlamların Allah hakkında söz konusu olmadığı kanaatinde olmakla birlikte, bunları yorumlamayıp, meselenin iç yüzünü Allah a havale etmeyi uygun görmüşlerdir. Mu tezile nin başlattığı daha sonra Ehl-i sünnet kelâmcılarının da benimsediği te vil metoduna göre ise haberî sıfatlar, İslâm akaidinin genel prensipleri 15
16 ve Arap dili nin kural ve özellikleri çerçevesinde mecazî mânalarına bağlı olarak yorumlanmalıdır. Bazı itikādî İslâm mezhepleri vech i (yüz), zât; yed i (el), kudret; ayn ı (göz), ilim; istivâ yı, istîlâ olarak yorumlamıştır. Cehmiyye, Mu tezile, Mâtürîdiyye ve Eş ariyye nin müteahhirînin görüşü genelde bu istikamettedir. İmâm Eş arî nin el-ibâne ile el-luma adlı eserinde bu konuda farklı yöntem izlediği gözlenmektedir. el-lüma da sıfatlar te vil edilmezken, el-ibâne de aklî yorumlara yer verilmiştir. Ayrıca Bâkıllânî nin de haberî sıfatları te vil etmediği göze çarpmaktadır. İbn Hazm, Kur an ve sahih hadiste geçen bu sıfatların Allah a nispet edilmesi gerektiğini ancak bunların te vil yapılmaksızın naslarda geçtiği şekilde kabul edilmesini vurgular. İbn Berrecân ve Beyhakī gibi meseleye Selef metodu açısından yaklaşan bilginler ise, bu sıfatları Allah a nispet etmekle birlikte, yorum yapmamayı tercih etmişlerdir. Müşebbihe, Mücessime ve Kerrâmiyye gibi bir kısım İslâm mezhepleri de bu konuda teşbih ve tecsime düşmüştür. Ayrıca Dârimî (ö. 280/894) gibi bazı Selef âlimleri, hadislerde yer alan (Müslim, Salâtü l-müsâfirîn, 172; Müsned, II, 258) ve sıfât-ı haberiyye den olan "nüzûl"ü, yukarıdan aşağıya inmek şeklinde bir hareket olarak anlamak suretiyle teşbihi andıran bir anlayış ortaya koymuşlardır. İslâm âlimleri haberî sıfatlar konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bunun nedenlerinden birisi, Kur an da yer alan, bazı âyetlerin muhkem, bazılarının da müteşâbih olduğunu belirten Sana bu muazzam kitabı indiren O'dur. O'nun bir kısmı anlamları kesin olup kitabın temelini oluşturan ayetlerdir. Diğer bir takımları da anlamları benzeşik olanlardır. mealindeki âyet (Âli İmrân 3/7) etrafında da farklı görüşler bulunmasıdır. Bir kısım bilginlerin müteşâbihatı sadece Allah ın bilebileceğini belirttiklerini, ancak bunları kendisinin de aralarında bulunduğu ilimde rüsûh kesbetmiş olanların da bilebileceğini kaydeder. Haberî sıfatlar konusuna, seleflerine nispeten farklı yaklaşan Ebû Bekir İbnü l-arabî, bu sıfatların, Allah ın tasarrufunu anlatmak üzere birer misal olarak kullanıldığını kaydeder. Örnek olarak hadiste geçen esâbi /parmaklar (Müslim, Kader, 17; İbn Mâce, Dua, 2; Müsned, II, 168) kelimesini gösteren müellif, bununla Allah ın sıfatlarının anlaşılması için misal verildiğini kaydeder. Ona göre âyetlerde geçen yedullah gibi terkiblerde sembolik bir ifade bulunduğunu, zira elin insanlar için de bir tasarruf âleti olduğunu kaydeder. Ehl-i sünnetin çoğunluğuna göre Allah ın sıfatları hakkında bazı bilgiler verip de akıl ile çelişen hadislerin, yoruma tâbi tutulması gerekir. Zira bu tür rivâyetler, akaid açısından ancak yorumlandıkları takdirde sahih bir anlam ifade ederler. Bilindiği üzere akıl ile din aynı kökten beslenip büyüyen iki dal gibidir. Akıl, dinin doğruluğunun tasdikçisi olduğundan onu yalanlayıcı olamaz. Bu, bir anlamda aklın kendisi ile çelişmesi demektir. Birçok kelâm âlimi yaptığı tasnifte, aklî hükümleri vâcib, câiz ve müstahil olmak üzere üçe ayırmıştır. Onlara göre din bunlardan vâcib ve müstahil konusunda herhangi bir hüküm bildirmemiştir. Çünkü din, mahsusât ve zarûriyyâtın beyanı için değil, sadece 16
17 câizin tayini ve hükmünün beyanı için gelmiştir. Bu nedenle şayet nasların zâhiri, akla aykırı olursa, te vil gerekir. Bilginler, naslarda el, iki el, avuç, parmaklar, bilek ve kol gibi zâhirî anlamlarıyla Allah a nispet edilmemesi gereken bazı niteliklerin, teşbihe sebep olduğu kanaatindedirler. İnançla ilgili görüşlerini daha çok sıfatlar konusu üzerinde yoğunlaştıran Selefiyye ulemâsı, naslarda geçen bütün sıfatları Allah a nispet etmiştir. Haberî sıfatları naslarda geçtiği şekilde kabul eden bu bilginler, onların mecazî anlama hamledilerek yorumlanmasını kabul etmemiş, teşbihi reddetmelerine rağmen, zaman zaman teşbihi andıran bir tür görüşlere sahip olmuşlardır. Nitekim onların "nüzûl" konusunu incelerken girdikleri, Allah ın bu esnada arşta bulunup bulunmadığı şeklindeki tartışma buna örnek teşkil eder. Allah ın zâtının, aklın kapasitesini aşan bir husus olması, Hz. Peygamberin tavsiyelerinde mahlûkat üzerinde tefekkür etmenin vurgulanması, insan psikolojisinde müşahede yoluyla elde edilen bilginin önemi ve insanın yaratıcısını tanıma merakı gibi faktörler, felsefe, kelâm ve tasavvuf bilginlerini Allah ın sıfatlarını anlamaya yöneltmiştir. Allah ın sıfatları, üzerinde en fazla tartışma yapılan dinî konulardan birisidir. Tevhidi korumak maksadıyla ta tile yaklaşan veya tenzihe fazla meyledenler de aslında naslarda yer alan isim ve sıfatları inkâr etmemişlerdir. Nitekim Gazzâlî, tenzihe en çok önem veren İslâm filozoflarının ulûhiyet görüşünü tenkide tâbi tuttuğu halde onların sıfatları inkâr ettiğini ileri sürüp tekfir cihetine gitmemiştir. Öte yandan Mu tezile bilginleri sıfatları iki gruba ayırmıştır. Birinci grup, siga bakımından da sıfat olan hay, âlim, kādir gibi müştak kelimelerdir. Mu tezile bu sıfatları Allah a izafe etmiş ve bunlara sıfât-ı ma neviyye demiştir. İkinci grup ise sıfât-ı ma neviyyenin köklerini teşkil eden hayat, ilim, kudret gibi masdar sigasındaki kelimelerdir. Bunlara da sıfât-ı me ânî denilmiştir. Mu tezile âlimleri bu sıfatları Allah a izafe etmemiştir. Buna göre Mu tezile bilginleri Allah alîmdir hükmünü kabul ettiği halde Allah ilim sahibidir fikrini benimsememiştir. Onlara göre Allah hakkında alîmdir denildiğinde, O nun zât ile sıfatı aynı anda düşünülür. Hâlbuki Allah ilim sahibidir denildiğinde, O nun zâtından başka ilim diye müstakil bir mana tasavvur edilmiş olur. Allah ın sıfatı olarak kabul edilen bu mana da zâtı gibi kadîm olacaktır. Bu durumda Allah ın zâtı üzerine zâid, kadîm manaların (sıfatların) varlığı kabul edilmiş olunur ki bu, kadîmlerin çoğalması (ta addüd-i kudemâ) demektir. Bu ise İslâm dininin tevhid prensibine aykırıdır. Mu tezile bilginlerinin bu görüşleri Ehl-i sünnet bilginleri tarafında kabul görmemiş ve bu bilginler Mu attıla olarak nitelendirilmiştir. Mu tezile nin bütün sıfatları inkâr edenler anlamındaki Muattıla dan kabul edilmesi isâbetli görünmemektedir. Onların çoğunluğu Kur'an da bulunan ilâhî sıfatları ki bunların çoğu kelime türü bakımından sıfat sigasında olduğundan isim diye anılmaktadır- zât-ı İlâhiyyeye nisbet etmekte tereddüt göstermemiştir. Bu nedenle bu bilginler ile Sünnî kelâmcılar arasında bulunan sıfat anlaşmazlığı, meselenin özünden çok, şeklini ve tekniğini ilgilendirmektedir. 17
18 Ehl-i sünnet bilginleri Allah ın zât-ı ulûhiyyetine yakışmayan her türlü niteliği selbî sıfatlar kapsamında incelemişler, burada Eş arî geleneğine tabi olanlar sübûtî sıfatları yedi sıfat olarak ele almışlardır. Bu sıfatlar içinde özellikle kelâm sıfatı üzerinde durulmuş ve sık sık Mu tezile bilginlerinin görüşlerini eleştiriye tabi tutulmuştur. Kur an ve hadislerde yer alan bu tür ifadeler Ehl-i sünnetçe, birer misal olarak kullanıldığı kabul edilmiştir. Böylece onlar Selef ulemasının bu konudaki görüşlerini isâbetli bulmamışlardır. Bununla birlikte, kendisini ilmî kapasite ve olgunluk bakımından yeterli gören kimselerin, bunlar üzerinde düşünmesi ve yorum yapması; kendisini bu niteliklere sahip görmeyenlerin ise teşbihe düşmeksizin bu sıfatları olduğu gibi kabul etmelerinin daha isâbetli olacağını bildirmişlerdir. Zira bu bilginlerce, inançla ilgili konularda aklın ön planda olmasını gerekli görülmüş, hatta kader, ruh ve âhiret ahvali gibi hususlarda aklın hareketini kısıtlayıcı anlayışlara karşı çıkılmıştır. Bu nedenle bazı Hanbelîlerin, sıfatlar konusunda aşırı muhafazakâr tavır sergilemesi bir taassup olarak nitelendirilmiştir. ÖZET Tanrı bilgisi, daha çok onun niteliklerinin bilinmesi ve idrak edilmesiyle ortaya çıkar. Nitekim Hz. Peygamber de Allah ın zatı hakkında değil, O nun eylemleri üzerinde kafa yorunuz demek suretiyle bu konuya vurguda bulunmuştur. Allah ın ne olmadığı konusunda dinler arasında ve İslam mezhepleri mabeyninde önemli bir farklılık ve sorun yoktur. Ancak Allah ın ne olduğu konusu, İslam mezhepleri arasındaki en önemli ve öncül tartışma konusudur. Bu doğrultuda Allah ın selbi veya tenzihi sıfatları genel kabul görmüş bir yapıdan oluşmaktadır. Ancak Allah a nispet edilen sübuti sıfatlar ise, hemen hemen bütün kelami tartışmaların odak noktasını oluşturmaktadır. Bir kader konusu bu kısımla alakalı olduğu gibi, ahiret hayatının mahiyet ve yapısı da yine bu kategorideki sıfatlarla bağlantılıdır. İslam düşüncesinde farklı bir yapıya bürünmüş olan Selef hareketi ile Müteşebbihe gibi bazı aşırı mezheplerin ortaya çıkmasında en öncelikli referans haberi sıfatlar olmuştur. Allah ın icraatlarının mahiyeti ise, fiili sıfatlar ekseninde çözüm bulmaktadır. Allah ın Sıfatlar Eş ari (el-ibane) Selef bilginleri, Allah ın mahlûkatın hiçbirisine benzemediğine icmâ ettiler. Cenâb-ı Hak, bu niteliğe O'nun benzeri gibi bir şey yoktur, O'na bir küfüv (denk) de olmadı âyetleriyle işaret etmektedir. Eğer Allah, yaratılmışlardan birisine benzese idi, o nesnenin sahip olduğu hudûsluk özelliğinden ötürü bir muhdise, Allah da sahip olur ve ihtiyaç duyardı. Yine mahlûkattan benzediği nesnenin kadîm olması gerekirdi. Oysaki, yukarıda beyan ettiğimiz vecihle, bütün mahlûkat hâdis olduğundan, kadîm olması aklen muhaldir. Bu konuda birçok kanıt bulunmaktadır. Yaratılmışlara benzememesi ise, onun varlığını 18
19 ortadan kaldırmaz. Zira O nu ispatın yolu gözleme dayalı olmayıp, fiillerinin kendisine delaleti cihetinde aklın gereğidir. Selef âlimleri Allah ın, kitabında kendisini tanımladığı, elçisinin insanlara haber verdiği ve fiillerin delalet ettiği şekliyle O nun, mevcûd, hay, kâdir, alîm, mürîd, mütekellim, semi ve basîr olduğuna icmâ ettiler. Hak teâla nın bu sıfatlarla nitelenmesi, canlıların bunlardan bir kısmına sahip olması, aralarında bir benzerliği gerektirmez. Zira herhangi iki şey; mâhiyetleri dışında başka bir konum ile diğerine benzemediği gibi, isimde buluşma da, birbirlerine benzemeyi gerektirmez. Zât-ı İlahî bu âlemden bir şeye benzemeyince, hay, alîm, kadîr olarak nitelenmesi, bizden bu sıfatlara sahip olana benzemesini gerektirmez. Bu vasıfların bazılarında yaratıcı ile mahlûkun kesişmesi, sadece gerçeklik, bilgili ve güçlü olma gibi hususlarda olur. Bu hakikatlerde buluşma ise, gerçek benzerliği gerektirmez. Nitekim Allah ı ve insanı mevcud olarak tanımlamak, müşâbeheti icap etmiyor. Eğer bu nevi tevafuk ile benzerlik meydana gelseydi, her ikisi mevcut olmaları itibarıyla, siyah ile beyazın da birbirlerine benzemeleri gerekirdi. Var olmaları bakımından birbirlerine benzemeklik gerekmiyorsa, Allah ve insanın da hay, alîm ve kadîr olarak nitelenmeleri, aralarında bir benzerliği oluşturmaz. Zira Allah ın bu sıfatlara kadim olarak sahipken, mahlûk ise Allah ın, bu niteliklere insana vermesiyle sahiplenmiş olur. 4-Sıfatların Kadim Olması Selef bilginleri, Allah ın, kendisiyle diri olduğu hayat, âlim olduğu ilim, kâdir olduğu kudret, konuştuğu kelâm, dilediğini yaptığı irâde, duyup gördüğü sem ve basar gibi sıfatlara sahip olduğunu ve bunlardan hiçbirinin hâdis olmadığına icmâ ettiler. Çünkü bu sıfatlardan herhangi biri hâdis olsa idi, o vasıfla nitelenmeden önce Allah, onunla zâtî olarak muttasıf olmamış olurdu. Bu durumda Tanrı olmaktan çıkardı. Bunun da bir noksanlık olduğu düşünülürse, mahlûkata benzemiş olurdu. Bu ise yüce tanrı olan Allah hakkında mümkün değildir. Zira bu durumda O, mahall-i havâdis olurdu. Oysaki, Allah ın bir halden diğerine intikal ederek değişkenliği caiz olmayınca, O nun kadim olarak bu kemal sıfatlarına sahip olması vaciptir. Selef uleması, Cenâb-ı Hakk ın zâtı mahlûklara benzemediği gibi, sıfatları da hâdislerin niteliklerine benzemediğine icmâ ettiler. Buna şöyle istidlal ettiler: Eğer Allah bu sıfatlara sahip olmasaydı, bunlardan hiçbiriyle hakiki olarak nitelenemezdi. Zira fiili olmayan, gerçekte fâil değildir, ihsanı olmayan ihsan edici olamaz, kelâmı olmayan, hakikatte mütekellim değildir, irâdesi olmayan da, mürîd olamaz. Herhangi bir varlık, o tür niteliklere özde sahip olmamasına rağmen, bunlarla vasıflanmış olursa, hakikatte o varlık, o niteliğe layık olamaz. Nitekim Allah da, hâdis niteliklerle vasıflanırsa, şimdiki özeliklerinden önce bu vasıfların aksiyle tanımlanırdı. Bu da O nu, Tanrılıktan çıkarır ve tam aksi özelliklere sahip kılardı. Bu durumda övülen ve yerilen sıfatlar, farklı anlamlar kazanırdı. Bu ise Allah hakkında muhaldir. Buna göre Allah ın kemal sıfatlara sahip olması zorunludur. Bu da Allah ın üstün niteliklerinde değişme olmayacağını göstermektedir. 19
İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15
İçindekiler Önsöz 11 Kısaltmalar 15 EBÛ MANSÛR EL-MÂTÜRÎDÎ 17 Hayatı 17 Siyasî ve İlmî Çevresi 20 İlmî Şahsiyeti 22 Eserleri 25 a. Kelâm ve Mezhepler Tarihi 25 b. Usûl-i Fıkıh 29 c. Tefsir ve Kur an İlimleri
Detaylıİçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15
İçindekiler Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15 Ebû Mansûr el-mâtürîdî 1. Hayatı 21 2. Siyasî ve İlmî Çevresi 25 3. İlmî Şahsiyeti 28 4. Eserleri 31 4.1. Kelâm ve Mezhepler Tarihi 31 4.2.
DetaylıMÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL
Önsöz Klasik ilimler geleneğimizin temel problemlerinden birine işaret eden tevil kavramını en geniş anlamıyla inanan insanın, kendisine hitap eden vahyin sesine kulak vermesi ve kendi idraki ile ilâhî
DetaylıAllah'ın zati ve subuti sıfatları
On5yirmi5.com Allah'ın zati ve subuti sıfatları Allah'ın zati ve subuti sıfatları nelerdir? Yayın Tarihi : 30 Ekim 2012 Salı (oluşturma : 4/15/2019) Yüce Allah'ın zatı sıfatlar zorunlu olan sıfatlar. Bunlara
Detaylıbaşlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.
Sual: Kur'an harflerini yazmanın maddi sırları var mıdır? Bazı rivayetlerde, Kur'an harfi ile yazılmış olan dua, ayet gibi kıymetli şeyleri yazmak, üzerinde taşımak veya okumaktan bahs ediliyor Bunları
Detaylıİnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler
İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd
DetaylıKELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI
7. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 7.1. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Kelam; naslardan hareketle inanç esaslarını ve insanın düşünce yapısına ilişkin temel
DetaylıEŞ ARİ NİN ALLAH IN VARLIĞI VE SIFATLARI HAKKINDA KULLANDIĞI BAZI ARGÜMANLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ. Doç. Dr. Halife KESKİN*
Ç. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, Temmuz-Aralık 2003 EŞ ARİ NİN ALLAH IN VARLIĞI VE SIFATLARI HAKKINDA KULLANDIĞI BAZI ARGÜMANLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Doç. Dr. Halife KESKİN* Giriş İslam
DetaylıDers Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH
DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH 210 4 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Lisans Yüz Yüze / Zorunlu Dersin
DetaylıÖğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;
Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : KELAM TARİHİ Ders No : 0070040093 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim
DetaylıKur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok
Question Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok kez karşılaşmaktayız, bu iki kavramdan maksat nedir? Answer: Kuran müfessirleri ayet ve rivayetlere
DetaylıIÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN
IÇERIK ÖNSÖZ 13 Giriş DİN VE AKAİT Günümüzde Din Algısı Sosyal Bilimcilere Göre Din İslam Açısından Din Dinin Anlam Çerçevesi İslam Dini İslam ın İnanç Boyutu Akait İman İman-İslam Farkı İman Bakımından
Detaylıİslam hukukuna giriş (İLH1008)
DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. İslam hukukuna giriş (İLH1008) KISA
DetaylıKÂDI ABDULCEBBAR B. AHMED'İN İNSAN FİİLLERİNİN YARATILMASI VE EŞ ÂRÎ NİN KESB GÖRÜŞÜNÜ ELEŞTİRMESİ
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi III (2003), Sayı: 1 51 KÂDI ABDULCEBBAR B. AHMED'İN İNSAN FİİLLERİNİN YARATILMASI VE EŞ ÂRÎ NİN KESB GÖRÜŞÜNÜ ELEŞTİRMESİ Yrd.Doç.Dr. Abdulhamit SİNANOĞLU 1 Aşağıdaki
DetaylıBirinci İtiraz: Cevap:
Bazı din bilginleri tutulmalarla ilgili bazı itirazlarda bulunarak bu konuda şüpheler uyandırmaya çalışmışlardır. Ulemaların itirazlarından bazıları cevaplarıyla birlikte aşağıya sıralanmıştır. Birinci
DetaylıNihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s.
T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt: 20, Sayı: 2, 2011 s. 209-213 Kitap Tanıtımı Nihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s. Hanifi ŞAHİN
DetaylıALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ
ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ استواء االله عرشه ] تر [ Türkçe Turkish Abdurrahman el-berrâk Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 00-43 استواء االله عرشه» باللغة ال ية «عبد الر ن ال اك
Detaylıİslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen
İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen Muâz b. Cebel'in Hz. Peygamber in (s.a.v.) sorduğu
DetaylıEşhedü en lâ iâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.
Âmentü billahi ve melâiketihi ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-âhıri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihi mine'llâhi teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l mevti hakk Eşhedü en lâ iâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden
Detaylısakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s tanıtım-değerlendirme
sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s. 251-255 tanıtım-değerlendirme KELÂM TARİHİNİN PROBLEMLERİ Muhit MERT, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2008, 160 s. Necmettin KUZU Kitap adından
DetaylıSabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)
Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,
DetaylıZAFER TALHA ÇİMEN 8/E - 1453
ÖZEL EGE LİSESİ (ORTAOKULU) DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ KAZA VE KADER (Allah, herkesin ne yapacağını bilip yazdığına göre, insanların hayır işlemesinin bir anlamı var mı? İslam da İnsanın İradeli Fiilleri
DetaylıFırka-i Naciyye. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül 2009 22:27
İslâmî akideyi en net ve sağlam şekliyle kabul eden topluluk. Bu deyim iki kelimeden meydana gelmiş bir isim tamlamasıdır. Terkibin birinci ismi olan fırka kelimesi için bk. "Fırak-ı Dalle". Naciye kelimesi
Detaylıgörüşüyle Maturidi'den ayrılmış olmaktadır. Zira Maturidi, Allah'ın bir ilim
170 DİNİ ARAŞTIRMALAR sını yani ilim sebebiyle ruim olmasını kabul etmiş olmakta dolayısıyla da bu görüşüyle Maturidi'den ayrılmış olmaktadır. Zira Maturidi, Allah'ın bir ilim (mfına) sebebiyle ruim olması
DetaylıALLAH'I TANIMAK, O'NA İMAN EDİP İTAAT ETMEK 1
Kur'ân'da "Rabbinize ibadet edin" 4 ALLAH'I TANIMAK, O'NA İMAN EDİP İTAAT ETMEK 1, 2 edin" "Allah'a iman ف ا م ن وا ب الل edin" 3 "Allah'a itaat و ا ط يع وا للا 1 و اع ب د وا ر ب ك م ve buyrulmaktadır.
DetaylıKur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır
Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır Tevafuk birbirine denk gelmek, birbiriyle uygun vaziyet almak demektir. Tevafuklu Kur anda tam 2806 Allah lafzı pek az müstesnalar
DetaylıMâtürîdîler ile Eş arîler Arasındaki Görüş Ayrılıkları Emrullah Yüksel İstanbul, Düşün Yayıncılık, 1, 1 sayfa.
Mâtürîdîler ile Eş arîler Arasındaki Görüş Ayrılıkları Emrullah Yüksel İstanbul, Düşün Yayıncılık, 1, 1 sayfa. Sünnî kelâmın kurucuları addedilen Ebü l-hasan el-eş arî ile Ebû Mansûr el-mâtürîdî nin, İslâm
DetaylıKur ân-ı Kerîm sûrelerinin sondan sayılması 1
Kur ân-ı Kerîm sûrelerinin sondan sayılması 1 Bu bölümde Kur ân-ı Kerîm sûrelerini sondan sayalım. Örnek: Sondan birinci sûre Nâs sûresidir. Sûrenin sondan sıra numarası Sûrenin adı 1 Nâs 6 Sûrenin içerdiği
DetaylıEHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.
EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ www.almuwahhid.com 1 Müellif: Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye (661/728) Eser: Mecmua el-feteva, cilt 4 بسم هللا الرحمن الرحيم Selefin, kendilerinden sonra gelenlerden daha alim, daha
Detaylı*İlahi vahye dayanmakla birlikte Allahtan geldiği şeklini koruyamamış yahudi ve hristiyanlık gibi dinlere MUHARREF DİN denilir.
1.ÜNİTE *İslam alimleri dini genelde hak ve batıl şeklinde sınıflandırmıştır. *Kuran da diğer inanç sistemlerine din denilmektedir. İlahi vahye dayanmayanlara batıl din demişlerdir. *İlahi vahye dayanmakla
DetaylıALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil
ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN الا يمان باالله تعا ] تر [ Türkçe Turkish Muhammed Şahin Tetkik : Ümmü Nebil 2009-1430 1 الا يمان باالله تعا» باللغة ال ية «بن مسلم شاه مد مراجعة: أم نبيل 2009-1430 2 Allah Teâlâ'ya
DetaylıGerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]
Şimdi de hızlıca Müteşabihat hakkında bir iki şey söylemek istiyorum. Deniliyor ki Kur ân da hem Muhkemat hem Müteşabihatlar vardır. Bu durumda Kur ân a nasıl güvenebiliriz? Gerçek şudur ki bu konu doğru
DetaylıHİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi
HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308-6944 www.hikmetyurdu.com Hikmet Yurdu, İmam Matüridî ve Matürîdîlik Özel Sayısı, Yıl: 2, S.4 (Temmuz-Aralık 2009), ss. 217-221 Kitap
DetaylıMUTEZĐLE DE DĐN USULÜ Kâdî Abdülcebbâr, çev. Murat Memiş, Đz Yayıncılık, Đstanbul, 2007, 157 S.
sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 18 / 2008, s. 217-223 tanıtım-değerlendirme MUTEZĐLE DE DĐN USULÜ Kâdî Abdülcebbâr, çev. Murat Memiş, Đz Yayıncılık, Đstanbul, 2007, 157 S. Recep ÖNAL Dini
DetaylıSalih Günaydın * Osman Demir. Kelâmda Nedensellik: İlk Dönem Kelâmcılarında Tabiat ve İnsan. İstanbul: Klasik, sayfa. ISBN:
Osman Demir. Kelâmda Nedensellik: İlk Dönem Kelâmcılarında Tabiat ve İnsan. İstanbul: Klasik, 2015. 320 sayfa. ISBN: 9786055245719. Salih Günaydın * İslâm düşüncesi tarihi ve özellikle kelâm tarihi çalışmalarında
DetaylıÇukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri -Ders Planı- Dersin konusu: islamda kadının giyim-kuşamı [tesettür- örtünme] Ön hazırlık: İlgili tezler: ismail yıldız nesibe demirbağ
DetaylıİÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 1. BÖLÜM İSLÂM FELSEFESİNE GİRİŞ
İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 1. BÖLÜM İSLÂM FELSEFESİNE GİRİŞ / Ömer Mahir Alper 1. İslâm Felsefesi nin Mâhiyeti ve İslâm Felsefesi Tabirinin Kullanımı...13 2. İslâm Felsefesinin Alanı ve Kapsamı...18 3. Felâsife
DetaylıDeğerli büyüğümüz Merhum Fatma ÖZTÜRK ün ruhunun şad olması duygu ve dileklerimizle Lisans Yayıncılık
Değerli büyüğümüz Merhum Fatma ÖZTÜRK ün ruhunun şad olması duygu ve dileklerimizle Lisans Yayıncılık II Editörler Prof. Dr. Salih Sabri Yavuz & Doç. Dr. Faruk Sancar İSLÂM İNANÇ ESASLARI Yazarlar Prof.
DetaylıSıra no Sûre Adı. Âyet sayısı O.B.E.B
Kimi sayılar aralarında asal dır. Hangi sayıların aralarında asal olduğunu belirlemek için ortak bölenlerin en büyüğünü (O.B.E.B.) bulmak gerekir. Örnek: O.B.E.B. kavramını açıklamak için 12 ve 18 sayılarını
DetaylıDördüncü Sual: \"Bu Mahlûkatı Allah Yarattı. Öyleyse Allah'ı Kim Yarattı?\"
Mehmedkirkinci.com Dördüncü Sual: \"Bu Mahlûkatı Allah Yarattı. Öyleyse Allah'ı Kim Yarattı?\" Zamanımızda saf zihinleri bulandırmak, körpe dimağları ifsat etmek için ortaya atılan sorulardan biri de "Bu
DetaylıQuestion. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?
Question Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir? Answer: Dört ana kaynağa yani Kur an a, sünnete, akıla ve icmaya dayanarak Masumların velayet hakkına
DetaylıHİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi
HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308-6944 www.hikmetyurdu.com Hikmet Yurdu, İmam Matüridî ve Matürîdîlik Özel Sayısı, Yıl: 2, S.4 (Temmuz-Aralık 2009), ss. 235-239 Kitap
DetaylıĐBN MEYMÛN DA TANRI-ÂLEM ĐLĐŞKĐSĐ Hüseyin Karaman, Karadeniz Basın Yayın, Rize 2007, 261 s.
sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 18 / 2008, s. 195-201 tanıtım-değerlendirme ĐBN MEYMÛN DA TANRI-ÂLEM ĐLĐŞKĐSĐ Hüseyin Karaman, Karadeniz Basın Yayın, Rize 2007, 261 s. Bayram KURT * Ortaçağ
DetaylıKELÂMÎ MEZHEPLER VE FIRKALAR. Adem Sezgin UZUN 1
e-makâlât Mezhep Araştırmaları, VII/1 (Bahar 2014), ss. 261-265. ISSN 1309-5803 www.emakalat.com KELÂMÎ MEZHEPLER VE FIRKALAR Ali Rabbânî Gülpâyigânî, Önsöz Yayıncılık, İstanbul 2014 456 sayfa, Adem Sezgin
DetaylıİSLÂM AKAİDİ. Hayati ÜLKÜ. ISBN: Yayıncı Sertifika No: Yayın Yönetmeni Zekeriya Çelik. Sayfa Düzeni
Çelik Yayınevi, 2014. Bu kitabın her hakkı saklıdır. Kitabın tamamı ya da bir bölümü izinsiz olarak hiçbir biçimde çoğaltılamaz, dağıtılamaz. İSLÂM AKAİDİ Hayati ÜLKÜ ISBN: 978-605-5094-54-6 Yayıncı Sertifika
DetaylıKur an ın Özellikleri
Kur an ın Özellikleri Kur an Kur an, okumaktan gelir. Okumayı, bir numaralı değer olarak kabul eden kitaptır. İkra daki okumaktan hemen tabiata dikkat çekilir. Her insan doğumundan itibaren tabiatı okur.
DetaylıTEFSİR DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI
3. TEFSİR DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 3.1. TEFSİR DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Allah ın (c.c.) muradını, beşerin idraki oranında ortaya koymaya çalışan tefsir;
DetaylıMurabaha Nedir? Murabahalı Satış Ne Demek?
Murabaha Nedir? Murabahalı Satış Ne Demek? Murabaha Nedir sorusuna lügâvi manasında cevap çok kısa olabilir ama burada daha çok günümüzdeki fiilî durumunu ele almak faydalı olacak. Bahse konu yöntemden,
DetaylıSİSTEMATİK KELÂM. Editör Prof. Dr. Ömer AYDIN
SİSTEMATİK KELÂM Editör Prof. Dr. Ömer AYDIN Yazarlar Prof. Dr. Ömer AYDIN Doç. Dr. Ramazan YILDIRIM Yrd. Doç. Dr. Fikret SOYAL Yrd. Doç. Dr. Mustafa CAN Yrd. Doç. Dr. Rıdvan ÖZDİNÇ Arş. Gör. M. Yuşa YAŞAR
DetaylıŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU
e-makâlât Mezhep Araştırmaları, IV/2 (Güz 2011), ss. 179-183. ISSN 1309-5803 www.emakalat.com ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU Halil İbrahim Bulut, Araştırma Yayınları, Ankara, Nisan 2011,
DetaylıKURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ
KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya
Detaylıİslam İtikadında Sünnet: Hamdi GÜNDOĞAR /
İslam İtikadında Sünnet: Hamdi GÜNDOĞAR / Çıra Yayınları, İstanbul, 2006/240 sayfa Tanıtan: Muzaffer BARLAK 1 İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır. Yüce Allah, ilahi hitabının birçok yerinde
DetaylıİMAMİYYE NİN İMAMET NAZARİYESİNİN TEŞEKKÜL SÜRECİ Metin BOZAN İSAM Yayınları, İstanbul 2009, 272 s. Harun TÜRKOĞLU
e-makâlât Mezhep Araştırmaları, IX/1 (Bahar 2016), ss. 131-135. ISSN 1309-5803 www.emakalat.com Başvuru: 07.06.2016 Kabul: 20.06.2016 İMAMİYYE NİN İMAMET NAZARİYESİNİN TEŞEKKÜL SÜRECİ Metin BOZAN İSAM
DetaylıİÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan
İÇİNDEKİLER Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan Teveffi Kelimesi Ve Resulüllah ın Açıklaması İmam Buhari Ve Teveffi
Detaylıİslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.
Türk İslam Bilginleri: İslam dini insanların sadece inanç dünyalarını etkilemekle kalmamış, siyaset, ekonomi, sanat, bilim ve düşünce gibi hayatın tüm alanlarını da etkilemiş ve geliştirmiştir Tabiatı
DetaylıİBN MEYMUN FELSEFESİNDE TANRI
sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 17 / 2008, s. 195-202 kitap tanıtımı İBN MEYMUN FELSEFESİNDE TANRI Atilla Arkan, İz yay. 2007, 283 s. Yakup ÖZKAN * Düşünce tarihinde farklı kültürler arasında
DetaylıHAKKINDA KULLANDIGI BAZI ARGÜMANLARIN
Ç. Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi, Ci lt 3, Sayı 2, Temmuz-Aralık 2003 EŞ' ARİ'NİN ALLAH'IN V ARLIGI VE SlFATLARI HAKKINDA KULLANDIGI BAZI ARGÜMANLARIN DEGERLENDİRİLMESİ Doç. Dr. Halife KESKİN Giriş İslam
DetaylıDİYOBENDİYE FIRKASI طاي فة دليو ندية
DİYOBENDİYE FIRKASI طاي فة دليو ندية ] ريك - Turkish [ Türkçe - şeyh Muhammed Salih el-muneccid الشيخ مد صالح املنجد Terceme: IslamQa koordinasyon: Sitesi Islamhouse رمجة: موقع الا سلام سو ال وجواب تنسيق:
DetaylıİLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür
İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ Bu Beldede İlim Ölmüştür Rivayet edildiğine göre Süfyan es-sevrî (k.s) Askalan şehrine gelir, orada üç gün ikamet ettiği halde, kendisine hiç kimse gelip de ilmî bir mesele hakkında
DetaylıÖğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;
Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM FELSEFE TARİHİ I Ders No : 0070040158 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 3 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili
DetaylıArap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.
Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Bugün her şeyi sorgulayan genç beyinlere ikna edici cevaplar
DetaylıDOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ
DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ حكمة ريم م ا ير ] تر [ Türkçe Turkish Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ümmü Nebil 2009-1430 1 حكمة ريم م ا ير» باللغة ال ية «مد صالح
Detaylıkaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.
ÖRNEKLER DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHL. BİLGİSİ ÜNİTE: 1. ÜNİTE (KADER İNANCI) KONU: KAZA VE KADER İNANCI KADER: Kelime olarak KAZA: Kelime olarak kader; bir şeye gücü kaza, hükmetmek, - Su 100 yetmek, biçimlendirmek,
Detaylı5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ
5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği
Detaylıel-itticâhâtü L-MÜNHARİFE FÎ TEFSÎRİ L-KUR ÂN İ L-KERÎM DEVÂFİ UHÂ VE DEF UHÂ
el-itticâhâtü L-MÜNHARİFE FÎ TEFSÎRİ L-KUR ÂN İ L-KERÎM DEVÂFİ UHÂ VE DEF UHÂ Muhammed Hüseyin ez-zehebî, Mektebetü Vehbe, 3. Basım, 1406/1986, 112 s. Harun ABACI* Bu kitapta yazar, eski ve yeni yazılmış
DetaylıYirmi Altıncı Söz'de geçen, "Ezel; mazi, hâl ve istikbali birden tutar, yüksekten bakar bir âyine misâldir." cümlesini izah eder misiniz?
Sorularlarisale.com Yirmi Altıncı Söz'de geçen, "Ezel; mazi, hâl ve istikbali birden tutar, yüksekten bakar bir âyine misâldir." cümlesini izah eder misiniz? Üstadımız, kader meselesinin anlaşılabilmesi
DetaylıYALOVA ÜNİVERSİTESİ - SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI FİNAL SINAVI TAKVİMİ TARİH SAAT DERSİN ADI SALON ÖĞRETİM ÜYESİ Mukayeseli Adab ve Erkanı Prof. Dr. Tahir YAREN Kıraat Farklılıklarının Manaya Etkisi Aşere,Takrib,Tayyibe
Detaylıİkili Simetrik Kitap ❷
Bölen Kümesinde Dört Asal Bulunan Sayılar Bu bölümde, bölen kümesinde dört asal bulunan sayıları ele alacağız. Böylece Kur ân-ı Kerîm fihristini tümüyle incelemiş olacağız. Zira Kur ân-ı Kerîm fihristinde
DetaylıRahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla NEDEN ESMA-İ HÜSNA
1 Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 2 NEDEN ESMA-İ HÜSNA Neden Esma-i Hüsna Esma-i Hüsna Doğru Bir Allah tasavvuru Amaç: Allah a, sahih bir kulluk, İman ve teslimiyet 1. Allah a inananların tasavvurlarının
DetaylıKur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu
Question Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu belirtir misiniz? Kur an ın lafızdan soyut olduğu bir merhale var mıdır? Answer: Her şeyin lâfzî
Detaylıİlâhî İsimler Teorisi: Allah-İnsan İlişkisi Abdullah Kartal İstanbul: Hayy Kitap, 2009, 256 sayfa.
belirli eserler çerçevesinde ele alan ve Arapça olarak 1994 yılında Yakub b. Abdülvehhâb Bâ Hüseyin tarafından yapılan bir başka çalışma daha mevcuttur. Elbette bu çalışma fıkıh ve usûl-i fıkıh ilimlerini
Detaylı25/12/2014 Bilgilendirme: Nur 24/35 Allah, semaların/boyutların ve arzın nuru/ışığı/enerjisidir. Onun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandile benzemesidir. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça,
Detaylı19 lu gruplar halinde sûrelerin sondan sıra numaraları ile âyet sayıları 1
lu gruplar halinde sûrelerin sondan sıra numaraları ile âyet sayıları Bu bölümde Kur ân-ı Kerîm de bulunan sûrelerin sondan sıra numarları ile âyet sayılarını lu gruplar halinde birlikte inceleyeceğiz.
DetaylıSİİRT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT: 4 SAYI 1 s MOLLA FENÂRÎ DE TASAVVUF METAFİZİĞİ
SİİRT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT: 4 SAYI 1 s. 183-188 MOLLA FENÂRÎ DE TASAVVUF METAFİZİĞİ Muammer İskenderoğlu, Değişim Yayınları, İstanbul-2016, s. 133. Yakup ÖZKAN* Geneli bakımından
DetaylıKur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri
Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri 1 ) İlahi kitapların sonuncusudur. 2 ) Allah tarafından koruma altına alınan değişikliğe uğramayan tek ilahi kitaptır. 3 ) Diğer ilahi
DetaylıALLAH I (CC) NASIL TANIYABİLİRİZ? Allah ın (CC) Sıfatları
Çoğu gençlerimizin hattâ insanlarımızın dinî temel bilgilerden ne kadar yoksun olduklarını, ne kadar tutarsız ve tezat içinde olduklarının da fakında olmadıklarını görüyoruz. Bu insanlarımızın hâlleri,
DetaylıURL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2
Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Dua Dua İbadetin Özüdür Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2 Dua Arapça kökenli bir kelime olup «istemek, davet etmek» demektir.
DetaylıENDÜLÜS ALİMLERİNİN ALLAH IN İSİM VE SIFATLARI KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİ (İBN HAZM VE İBNU L-ARABÎ ÖRNEĞİ)
bilimname VIII, 2005/2, 51-74 ENDÜLÜS ALİMLERİNİN ALLAH IN İSİM VE SIFATLARI KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİ (İBN HAZM VE İBNU L-ARABÎ ÖRNEĞİ) (Arş. Gör. Dr.) Erciyes Ü. İlahiyat F. mserdar@erciyes.edu.tr Endülüs
DetaylıNOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.
4.MEKTUP MEVZUU : a) Mübarek ramazan ayının faziletleri. b) Hakikat-ı Muhammediye'nin (kabiliyet-i ulâ) beyanı.. Ona ve âline salât, selâm ve saygılar.. c) Kutbiyet makamı, ferdiyet mertebesi.. NOT : İMAM-I
DetaylıEĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ
EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı Kader ve
DetaylıİLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 13 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2013 ÇEVİRİ KİTAP TANITIMI ÇEVİRİ Tevhit ve Sıfatlar Hakkındaki Tartışmalar
DetaylıHÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI
HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ 1 KİTAB VE SÜNNETE DAVET YAYINLARI 1435 HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ irtibat kitabvesunnet@gmail.com
Detaylıİkili Simetrik Kitap ❷
Bu bölümde bölen kümesinde üç asal bulunan sayıları inceleyeceğiz. Örnek: 10 nı ele alalım. Bölen kümesi={1, 2, 5, 10} 1, 2 ve 5 sayıları asaldır. Dolayısıyla 10 nın bölen kümesinde üç asal sayı vardır.
Detaylıwww.simetrikkitap.com
Mükemmel Sayılar (perfect numbers) n pozitif bir tamsayı olmak üzere, n nın pozitif bölenlerinin toplamı σ(n) dir. Şâyet, σ(n) = 2n ise, n mükemmel bir sayıdır. Örnek: 28 nı ele alalım. Bölen kümesi={
DetaylıAdl-i İlahi. Birinci Bölüm: KONUNUN BELİRLENMESİ. Sayı: 1 15 Ocak 2010. Konular: İlâhî ve Beşerî Adalet. Kaynaklar:
Sayı: 1 15 Ocak 2010 Adl-i İlahi Birinci Bölüm: KONUNUN BELİRLENMESİ Konular: İlâhî ve Beşerî Adalet Kaynaklar: Murtaza Mutahhari, Adl-i İlahi, Türkçesi: Prof. Hüseyin Hatemi, Kevser Yayınları, 2005, s.51-55.
DetaylıUzun ve kısa sûreler. Uzun sûreler kümesi
Kur ân-ı Kerîm sûrelerini iki kümeye ayıralım: 1. Uzun sûreler kümesi 2. Kısa sûreler kümesi Bu iki küme eşit sayıda sûre içersin. Kümelerden birinde bulunan sûrelerin âyet sayıları diğer kümede bulunan
Detaylıİnsan Hürriyeti Human Freedom
İnsan Hürriyeti Human Freedom Gürbüz DENİZ Hürriyet konusunda her dünya görüşü, her felsefî sistem ve her din kendi paradigmasının değerleri noktasında farklı tanımlar yapmaktadır. Çok popüler olan bir
DetaylıTarihsel Süreçte Eş arîlik-mâtürîdîlik İlişkisi Mehmet Kalaycı Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2013, 384 sayfa.
Erel: Tarihsel Süreçte Eş arîlik-mâtürîdîlik İlişkisi Tarihsel Süreçte Eş arîlik-mâtürîdîlik İlişkisi Mehmet Kalaycı Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2013, 384 sayfa. Ehl-i sünnet kelâmının iki ana omurgasını
Detaylıİkili Simetrik Kitap ❷
Bu bölümde, bölen kümesinde ikiden fazla eleman bulunan sayıları ele alacağız. Aşağıdaki Kur ân-ı Kerîm fihristinde bölen kümesi eleman sayısı > 2 olan sayılar işaretlenmiş bulunmaktadır: Sıra Âyet Sıra
DetaylıTİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;
Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 3 Bu güvenli belde şahittir; 1 4 1 İNCİR AĞACI ve zeytin (diyarı) şahittir! 4 Doğrusu Biz insanı en güzel kıvamda yaratmış, 2 İncir ile Hz Nuh un tufan bölgesi olan
DetaylıİSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,
Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ Ders No : 0070040072 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü
DetaylıNefsini Bilen Rabbini Bilir
Mehmedkirkinci.com Nefsini Bilen Rabbini Bilir Nefis, zat manasına gelir. Yani cisim ve ruhun ikisine birlikte nefis denilir. Nefis, insanın daire-i hayatı içindeki cisim, ruh ve kalbin ve onlar içindeki
DetaylıSıra umaraları Kümesi ve Âyet Sayıları Kümesi
umaraları Kümesi ve Sayıları Kümesi Bu bölümde Kur ân-ı Kerîm sûrelerinin sıra numaraları ve âyet sayıları kümelerini inceleyeceğiz. Kur ân-ı Kerîm sûreleri sıra numaraları kümesi Bu küme 1 ile başlayan
Detaylıİkili Simetrik Kitap ❷
Tüm asal sayıların bölen kümelerinde iki asal sayı vardır. Bunlara ilaveten 4, 8 ve 9 gibi sayıların bölen kümelerinde de iki asal sayı bulunmaktadır. Örnek: 9 nı ele alalım. Bölen kümesi={1, 3, 9} 1 ve
Detaylıİkili Simetrik Kitap ❸
19 lu Gruplar Halinde Sûrelerin Numaraları ve Âyet Sayıları Bu bölümde Kur ân-ı Kerîm de bulunan sûrelerin sıra numarlarını ve âyet sayılarını 19 lu gruplar halinde birlikte inceleyeceğiz. İlk 19 sûrede
DetaylıÜstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:
Sorularlarisale.com "Kur'an ın her kelamı üç kaziyeyi müştemildir. Birincisi, bu Allah ın kelamıdır. İkincisi, Allah ca murad olan mana budur. Üçüncüsü, mana-yı murad budur..." İzah eder misiniz? "Kur'an
DetaylıAllah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.
İslam a göre kadınlar erkeklerden daha değersiz kabul edilmez. Kadınlar ve erkekler benzer haklara sahiptirler ve doğrusu bazı hususlarda kadınlar, erkeklerin sahip olmadığı bazı belirli ayrıcalıklara
Detaylıİkiye de üçe de bölünen sayılar Bu bölümde Kur ân-ı Kerîm fihristinde bulunan sayılardan ikiye de üçe de bölünenleri tespit ederek işe başlayacağız. Daha sonra, bunlar arasında matematiksel anlamda bir
Detaylı11.05.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi
11.05.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi Prof. Dr. Köse: Organ Bağışının Dinen Sakıncası Yoktur İzmir İl Sağlık Müdürlüğü, İzmir İl Müftülüğü ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi
DetaylıRamazan ve Bayram Ramazan Ramazan Allah a yakınlaşmak için yegane bir zaman. Allah dünyada kendisi ve insanlar arasına perdeler koymuş. Bu perdeleri açmak ve aşmak, Allah a yakınlaşmak, onu hissetmek için
Detaylı