T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI TEZİN KONUSU HAZIRLAYAN. Zeynep Burcu KIRAN TEZ DANIŞMANI. Sosyal Güvenlik Uzmanı Umut GÖÇMEZ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI TEZİN KONUSU HAZIRLAYAN. Zeynep Burcu KIRAN TEZ DANIŞMANI. Sosyal Güvenlik Uzmanı Umut GÖÇMEZ"

Transkript

1 T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI SOSYAL GÜVENLİK UZMANLIK TEZİ TEZİN KONUSU UZUN ÖMÜRLÜLÜK RİSKİNİN SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNE ETKİSİ HAZIRLAYAN Zeynep Burcu KIRAN TEZ DANIŞMANI Sosyal Güvenlik Uzmanı Umut GÖÇMEZ Şubat 2009

2 T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI SOSYAL GÜVENLİK UZMANLIK TEZİ TEZİN KONUSU UZUN ÖMÜRLÜLÜK RİSKİNİN SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNE ETKİSİ Zeynep Burcu KIRAN TEZ DANIŞMANI Sosyal Güvenlik Uzmanı Umut GÖÇMEZ

3 T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI UZUN ÖMÜRLÜLÜK RİSKİNİN SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNE ETKİSİ Zeynep Burcu KIRAN Tez Danışmanı Onayı Bu tez tarafımdan okunmuş olup, Tezin Sosyal Güvenlik Uzmanlığı için uygun ve yeterli bir çalışma olduğunu onaylıyorum. Unvanı Adı SOYADI İMZA : : Sosyal Güvenlik Uzmanı : Umut : GÖÇMEZ Tez Savunma Tarihi Tez Komisyonu Onayı Bu tez Komisyonumuzca değerlendirilmiş ve yeterli bir çalışma olduğuna karar verilerek onaylanmıştır. TEZ KOMİSYONU: 1. BAŞKAN (İsim ve imza) 2. ÜYE (İsim ve imza) 3. ÜYE (İsim ve imza) 4. ÜYE (İsim ve imza) 5. ÜYE (İsim ve imza) 6. ÜYE (İsim ve imza) 7. ÜYE (İsim ve imza)

4 I. ÖNSÖZ Bu çalışmanın gerçekleşmesinde katkılarından dolayı Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire Başkanı Sayın Ömer Alan a, bana konuyla ilgili fikir veren ve beni yönlendiren danışmanım Sos. Güv. Uzmanı Sayın Umut Göçmez e ve tezimde bana destek veren çalışma arkadaşlarıma yardımlarından dolayı teşekkür ederim. Ayrıca manevi desteğini her zaman yanımda hissettiğim canım aileme de teşekkürü borç bilirim. I

5 II. İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... İÇİNDEKİLER ÖZET... ABSTRACT KISALTMALAR.. TABLO VE ŞEKİL LİSTESİ. 1. GİRİŞ VE AMAÇ SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ VE DEMOGRAFİK DEĞİŞİME GENEL BİR BAKIŞ Sosyal Güvenliğin Yöntemleri.. Sayfa 2.2 Sosyal Güvenlik Hizmetlerinin Sunum Yöntemleri Primli Sistemlerde Hizmet Sunum Yöntemleri Primsiz Sistemlerde Hizmet Sunum Yöntemleri Sosyal Güvenlik Hizmetlerinin Finansmanı Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Finansman Kaynakları Sosyal Güvenlik Sisteminin Finansman Yöntemleri Dağıtım Yöntemi (PAYG) Fonlama Yöntemi (Kapitalizasyon) Dünyada Uygulanan Finansman Yöntemleri Sosyal Güvenlik Sisteminin Demografik Sorunları Demografik Geçiş Süreci Dünya Nüfusunun Genel Görünümü Ve Yaşlanma.. 19 I II IV V VI VII II

6 3. SOSYAL GÜVENLİĞİN DEMOGRAFİK BOYUTU VE UZUN ÖMÜRLÜLÜK 3.1 Doğurganlık Oranlarının Değişmesi 3.2 Yaşam Beklentisinin Artması Sayfa 3.3 Yaşlı Bağımlılık Oranlarının Artması UZUN ÖMÜRLÜLÜĞÜN EMEKLİLİK SİSTEMİNE ETKİSİ Emeklilik Yaşına İlişkin Yapılan Düzenlemeler Uzun Ömürlülük Riskine Karşı Yapılan Reformlar İsveç İtalya Finlandiya UYGULAMA SONUÇ VE ÖNERİLER KAYNAKLAR. 8. EKLER EK1: 5510 Sayılı Kanun Öncesi Yaşlılık Aylığından Yararlanma Koşulları. EK2: Hesaplamalarda Kullanılan Yaşam Tablosu Değerleri 80 EK 3: Prost Simülasyon Modeli Verileri. 9. TEMEL KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ KAVRAM İNDEKSİ III

7 III.ÖZET Uzun Ömürlülük Riskinin Sosyal Güvenlik Sistemine Etkisi Zeynep Burcu KIRAN Sosyal Güvenlik Uzmanlığı Yeterlik Tezi, 96 Sayfa, Şubat 2009 Danışman: Sosyal Güvenlik Uzmanı Umut GÖÇMEZ Günümüzde ortak bir sorun haline gelen yaşlı nüfus problemi ülkelerin sosyal güvenlik sistemlerinin sürdürülebilirliğini giderek zorlaştırdığından bu çalışmada sosyal güvenliğin demografik boyutuna önem verilmiştir. Sistemin en önemli tehditlerinden biri haline gelen bu sorunun tetikleyicisi olan uzun ömürlülüğe bağlı olarak, sağlık ve emeklilik harcamalarının önemli bir ölçüde artması beklenmektedir. Uzun ömürlülüğün sosyal güvenliğin emeklilik ve sağlık boyutuna etkisinin çok geniş olması sebebiyle bu tezde konu daraltılmış ve sadece emeklilik sistemi üzerindeki etkisi incelenmeye çalışılmıştır. Türkiye OECD ülkeleri içerisinde en genç nüfusa sahip ülkedir. Ancak ülkemizin ilerleyen dönemlerde yaşlı nüfus sorunuyla karşılaşacağı dikkate alındığında, yaşam beklentisinde ortaya çıkan bu artışla uzun ömürlülüğün sistemi ne şekilde etkileyeceği önem kazanmaktadır. Bu nedenle bu çalışmada uzun ömürlülüğün bileşenleri olan doğurganlık ve ölüm oranlarındaki değişim yansıtılarak, yıllar itibariyle bu oranların emeklilik sistemi üzerindeki etkileri analiz edilmeye çalışılmıştır. Anahtar kelimeler: Sosyal güvenlik, Uzun ömürlülük riski, Yaşlanma IV

8 IV. ABSTRACT The Effect of Longevity Risk on Social Security System Zeynep Burcu KIRAN Thesis for Social Security Expert, 96 pages, February 2009 Advisor: Social Security Expert Umut GÖÇMEZ Because of the reason that the old egeing problem, which has become a common problem today, has been gradually complicating the sustainability of countries social security schemes, the demographic dimension of social security is given weight in this study. In relation to longevity, a trigger of this problem which has become one of the most important threatens of the scheme; health and pension expenditures are assumed to increase significantly. In this thesis, the theme is narrowed down because of the reason that the effect of longevity on the social security s health and pension dimension is so wide and only the effect on pension scheme is tried to be analyzed. Turkey is having the youngest population in OECD countries. But becoming face to face with the problem of ageing population merely in upcoming times are taken into consideration, the increase appearing in life expectancy and the way longevity affects the scheme have gained importance. For that reason, in this study, by reflecting the change in fertility and death rates which are components of longevity, the effects of these rates on the pension scheme according to the years are tried to be analyzed. Key words: Social security, Longevity risk, Old ageing V

9 V. KISALTMALAR AB AB 10 AB 15 ABD DPT GSYİH ILO OECD TÜİK UN : Avrupa Birliği : Avrupa Birliği Üyesi 10 Ülke : Avrupa Birliği Üyesi 15 Ülke : Amerika Birleşik Devletleri : Devlet Planlama Teşkilatı : Gayri Safi Yurt İçi Hasıla : Uluslararası Çalışma Örgütü : Organisation for Economic Co-Operation and Development (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) : Türkiye İstatistik Kurumu : United Nations (Birleşmiş Milletler) VI

10 VI.TABLO VE ŞEKİL LİSTESİ Sayfa Tablo 2.1: Bazı Avrupa Ülkelerinde Uygulanan Finansman Yöntemleri. Tablo 2.2: Yaş Gruplarına Göre Dünya Nüfus Dağılımı ve Projeksiyonu Tablo 3.1: Doğurganlık Oranları ve Projeksiyonları. Tablo 3.2: Ortalama Yaşam Beklentisi..... Tablo 3.3: Türkiye de Doğuşta Yaşam Beklentisi.... Tablo 3.4: Türkiye İçin Doğuşta Yaşam Beklentisi Projeksiyonları... Tablo 3.5: OECD Ülkelerinde 65 Yaşındaki Yaşam Beklentisi Değerleri ve Projeksiyonları.. Tablo 3.6: Bazı Ülkelerde ve Türkiye de Yaşlanma Hızı. Tablo 3.7: AB 25 de Yaşlı Nüfus Bağımlılık Oranları. Tablo 3.8: Türkiye de Yaş Grubuna Göre Nüfus ve Bağımlılık Oranları ( ) Tablo 4.1: Emeklilik Yaşına İlişkin Düzenleme Yapan Bazı Ülkeler. 45 Tablo 4.2: Hizmet Akdiyle Çalışanlar İçin Yaşlılık Aylığına Hak Kazananların Oranı Tablo 4.3: Türkiye de Emeklilik Yaşına İlişkin Kademeli Geçiş Süreci 48 Tablo 4.4: İtalya İçin Dönüşüm Katsayısı Değerleri. 53 Tablo 4.5: Finlandiya İçin Longevity Katsayısı Değerleri ve Emekli Aylığını Telafi Edici Ekstra Çalışma Süreleri Tablo 5.1: Sigortalı Olunan Süreye Göre Hesaplanan Aylık Miktarı. Tablo 5.2: Farklı Yaşam Tabloları ve Teknik Faiz Oranına Göre Emekli Aylığı Yükümlülükleri Tablo 5.3: Yıllar İtibariyle Doğurganlık ve Ölüm Oranlarındaki Değişimin Emeklilik Sistemi Üzerindeki Etkileri (GSYİH ye Oranı) VII

11 Sayfa Şekil 2.1: Demografik Geçiş Evreleri. 19 Şekil 2.2: Gelişmiş Ülkelerde Nüfus Yapısı.. 20 Şekil 2.3: Gelişmekte Olan Ülkelerde Nüfus Yapısı 21 Şekil 2.4: 2008 ve 2060 Yıllarında AB 27 Ülkeleri Nüfus Yapısı Şekil 2.5: Bazı Ülkeler İçin Medyan Yaş Değerleri.. 24 Şekil 3.1: Yıllar İtibariyle Küresel Doğurganlık Oranları.. 27 Şekil 3.2: AB 15 VE AB 10 Doğurganlık Oranları. 28 Şekil 3.3 : AB ye Üye Ülkeler İçin Doğuşta Yaşam Beklentisi.. 31 Şekil 3.4: Yaş Gruplarına Göre Avrupa Nüfusu 37 Şekil 3.5: Türkiye nin Nüfus Bağımlılık Oranları Projeksiyonu Şekil 4.1: AB-15 te Yaş İle İlgili Harcamalar ( ).. 42 Şekil 4.2: Bazı OECD Ülkelerinde Emeklilik Yaşı ve 60 Yaşındaki Yaşam Beklentisi. Şekil 5.1: Doğurganlık Oranındaki Değişimin Emeklilik Sistemine Etkisi ( ) Şekil 5.2: Ölüm Oranlarındaki Değişimin Emeklilik Sistemine Etkisi ( ). 66 Şekil 5.3: Ölüm ve Doğurganlık Oranlarındaki Değişimin Emeklilik Sistemine Etkisi ( ) 67 VIII

12 1. GİRİŞ VE AMAÇ Tüm dünyada sosyal güvenlik sistemlerinin mali açıdan uzun dönemde sürdürülebilir olup olmadığını belirleyen en önemli değişkenlerden biri demografik yapıda meydana gelen değişikliklerin, sosyal güvenlik sistemi üzerinde yarattığı etkilerdir. Bu değişimin önemli etkilerinden biri, düşen doğum oranlarıyla birlikte ortalama insan ömrünün artmasına bağlı olarak yaşlı nüfusun toplam nüfus içerisindeki oranının artması olarak değerlendirilmektedir. Yaşlı nüfus sorununa yol açan ortalama insan ömrünün artması, emeklilik sistemlerinin düzenlenmesinde varsayılan süreden daha fazla yıl yaşama olasılığını ifade eden uzun ömürlülük riski kavramını da beraberinde getirmiştir [Eric Stallard, (1)]. Ölüm oranlarının düşmesi ve yaşam beklentisinin artmasıyla ortaya çıkan uzun ömürlülük dolayısıyla, emeklilikte geçirilen süre artacak ve buna bağlı olarak da emeklilik harcamalarının artması kaçınılmaz olacaktır. Son dönemlerde ölüm oranlarında yaşanan bu değişkenlik ve ileride bu oranın nasıl değişeceğinin tahmin edilememesinden kaynaklı uzun ömürlülük riski, sosyal güvenlik sistemleri açısından en büyük risklerden birini oluşturmaktadır [Tamiko Toland, (2)]. Yaşlı nüfus problemi ve bu nüfusun sosyal güvenlik sistemine getirdiği yükler, Dünya Bankası tarafından yayınlanan rapordan sonra çoğu ülkede gündeme gelmiş ve sistemin sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından çözüm önerileri üretilmeye çalışılmıştır [3]. 1

13 Artan yaşam beklentisiyle ortaya çıkan uzun ömürlülük yaşlı nüfus oranını artırırken, doğurganlık oranlarının düşmesi genç nüfus oranını azaltmış ve bu durum da yaşlı bağımlılık oranlarında bir artışa sebep olmuştur. Bağımlılık oranlarındaki bu şekilde bir değişim ise, yaş arası çalışan nüfusun dört ya da beş emekliyi finanse etmesi gerekirken, 2050 yılına kadar bu oranın değişerek bir çalışanın iki emekliyi finanse eder hale gelmesi anlamına gelmekte bu da aktüeryal dengenin olumsuz bir şekilde etkilenmesine yol açmaktadır [Roland Sigg, (4)]. Aktüeryal dengedeki böylesine olumsuz bir değişim ve her geçen gün artan uzun yaşam süreleri de sosyal güvenlik sistemindeki demografik değişimi net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu nedenle çalışmaya ikinci bölümde, genel anlamda sosyal güvenlik sistemi, demografik değişimden kaynaklı sorunlar ve dünya nüfusunun genel görünümü tanıtılarak başlanmıştır. Daha sonra üçüncü bölümde, uzun ömürlülük dolayısıyla emeklilik sistemlerinde krize neden olan küresel yaşlanma, doğurganlık oranlarındaki düşüş, yaşam beklentisinde ve yaşlı bağımlılık oranlarında meydana gelen artış ele alınarak incelenmiştir. Dördüncü bölümde ise, uzun ömürlülüğün emeklilik sistemine olumsuz etkisini azaltmaya yönelik diğer ülkelerin ne gibi uygulamalarda bulunduğu açıklanmaya çalışılmıştır. Beşinci bölümde, uzun ömürlülüğün emeklilik sistemine etkisi, doğurganlık ve ölüm oranlarındaki değişimin sisteme yansıtılmasıyla analiz edilmekte ve çalışma altıncı bölüm olan sonuç ve öneriler ile sona ermektedir. Özetle altı bölümden oluşan bu çalışmada insanların ortalama ömürlerinin artmasına bağlı olarak ortaya çıkan uzun ömürlülük riskinin, sosyal güvenlik sistemi üzerinde meydana getireceği yükün etkisi araştırılmak istenmiştir. 2

14 2. SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ VE DEMOGRAFİK DEĞİŞİME GENEL BİR BAKIŞ İnsanoğlunun fakirlik, hastalık, muhtaçlık, kaza ve benzeri risklerden korunma isteği ile güvenlik ihtiyacı varoluşuyla birlikte ortaya çıkmış ve tarih boyunca da bu tür risklerin zararlarını telafi ve tazmin etmeye yönelik çeşitli yöntem arayışlarıyla günümüze kadar devam etmiştir. Bu risklerden korunma çabası insanlığın başlangıcı kadar eskidir. Sosyal güvenlik, insanlara yaşadıkları toplum içinde, asgari bir hayat standardını garanti ederek, onları başkalarına muhtaç olmaktan kurtarmakta, asgari ihtiyaçlarının karşılanmasına verdiği destek ile bireysel özgürlüklerinin teminatı olmaktadır. Dolayısıyla, sosyal güvenlik bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini azaltmak ve kişilere sağlıklı ve asgari bir hayat standardını garanti edebilmektir. Toplumu oluşturan bütün bireyleri hayatları boyunca ilgilendiren sosyal güvenliğin temel amacı, her şeyden önce herhangi bir nedenle kısmen ya da tamamen çalışamaz duruma düşen ve bu nedenle gelir kaybına uğrayan ve muhtaç duruma düşenlere, insan onuruna yakışır asgari bir hayat sürmeleri için gerekli olan geliri sağlamaktır. Sosyal güvenliğin konusu, ne zaman gerçekleşeceği bilinmemekle beraber, ileride gerçekleşmesi olası veya kesin olan ve buna uğrayan bireylerin mal varlığında eksilmeye yol açan, fizyolojik (hastalık, analık, malullük, yaşlılık, ölüm), sosyo-ekonomik (işsizlik, evlenme ve çocuk sahibi olma) ve mesleki (iş kazaları ve meslek hastalıkları) risklerdir. Sosyal güvenlik politikalarının temelini, herhangi bir tehlikeden farklı olan ve sosyal güvenliğin amacı bakımından önem taşıyan sosyal risklerin, bireyler üzerindeki etkilerini giderme çabaları oluşturmaktadır. Bu yönüyle sosyal güvenlik politikalarının anlamı, 3

15 sosyal güvenlik sistemlerinin varlık nedeni olan sosyal risk kavramından hareketle belirlenir. Bu doğrultuda sosyal güvenlik politikalarının temel amacı, sosyal risklerin sonuçlarını telafi etmenin yanısıra bireye yaşamının her döneminde asgari bir gelir düzeyi sağlayarak, onun güvenlik gereksinimini tatmin etmek olmalıdır. Sosyal güvenlik, sosyal politikanın ve gelişmiş ülkelerdeki refah devleti anlayışının ulaştığı en önemli zirve olarak kabul edilmekte ve gelişmekte olan toplumların çağdaşlık hedefleri arasında ilk sırayı almaktadır. Bugünkü anlamda modern sosyal güvenlik anlayışı ve sistemleri 19 uncu yüzyılın son çeyreğinden itibaren sanayi devrimini yaşayan ülkelerde, sanayi toplumunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Sanayi devrimi ile birlikte sanayi toplumunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere ortaya çıkan sosyal güvenlik, zaman içerisinde bu ülkelerin sanayi yatırımlarını da finanse eder hale gelmiş, ancak bu alandaki ilk önemli gelişmeler İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanmıştır. Sosyal güvenlik kavramı ilk kez ABD de Social Security Act ile 1935 yılında kullanılmıştır. Daha sonra Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) nün Approaches to Social Security adlı raporuyla yaygınlık kazanmış, 1952 yılında 35. Uluslararası Çalışma Konferansında kabul edilen Sosyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin 102 Sayılı Sözleşme ve diğer ILO sözleşmeleri ile de ayrıntılı bir şekilde açıklanarak uluslararası standartlarda kullanılmaya başlanmıştır. Bugün dünyanın en gelişmişinden en geri kalmışına kadar bütün ülkelerinde, yeterli olsun veya olmasın, ancak mutlaka var olan kurumsal bir sosyal güvenlik sistemi mevcuttur. Bu açıdan bakıldığında, sosyal güvenlik ülke bağımsızlığının ve modern devlet anlayışının da gereklerinden birini oluşturmaktadır. 4

16 2.1 Sosyal Güvenliğin Yöntemleri Temel amacı toplumu oluşturan tüm bireylerin geleceğe ilişkin endişelerini ortadan kaldırmak ve güven duygusunu tesis etmek olan sosyal güvenliğin bu amacına ulaşabilmesi için üç temel fonksiyonu yerine getirmesi beklenmektedir. Bu fonksiyonlar: 1) Sigorta fonksiyonu: Önceden bilinemeyen veya yeterli tedbir alınamayan durumlarda ortaya çıkabilecek zararları karşılamak için güvence sağlama, 2) Tasarruf fonksiyonu: Gelecekte daha yüksek bir yaşam standardı sağlamak üzere, bugünkü tüketimden vazgeçerek daha yüksek bir gelir elde etme arzusunu karşılama, 3) Gelirin yeniden dağılımı: Fakirlik ve muhtaçlık problemini ortadan kaldırmak üzere tehlikeye uğramayandan uğrayana, yüksek gelirlilerden düşük gelirlilere, çalışan ve geliri olanlardan çalışamayan ve muhtaç durumda olanlara doğru bir gelir dağılımı sağlamaktır [Ercan Uşun (5)]. Günümüzde sosyal güvenliğin bu fonksiyonlarını yerine getirmek için üç yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemlerden birincisi sigorta tekniğine dayanan sosyal sigortalar yöntemidir. Sosyal sigortalar yönteminde aynı nitelikteki tehlikelere maruz kalan kişilerin karşılaşacakları zararları aralarında dağıtmak suretiyle bir sigortalı topluluğu oluşturulmakta ve sisteme katılım zorunlu kılınmaktadır. Ayrıca finansmana işveren, sigortalı ve devlet katkısı ölçüsünde sigortalıların çeşitli risklere maruz kalmaları durumunda, kendilerine sağlanacak yardımlar da önceden kanunla belirlenmektedir. İkinci yöntem, zorunlu katılım ilkesine dayanmayan genel devlet bütçesi ya da belirli bir amaca ayrılmış özel vergilerle finanse edilen ve kamu yardımları olarak tanımlanan sosyal yardımlardır. Bu yardımlar, toplumda çalışamayan ve 5

17 çalışamadığı için sosyal sigorta kapsamına giremeyen veya kendisini ve bakmakla yükümlü olduğu kişileri, yaşam standartlarına göre asgari seviyede geçinmeye yetecek kadar geliri, malı veya kazancı bulunmayan bireylere muhtaçlık tespitine ve kontrolüne dayalı olarak yapılan ve onları kendi kendilerine yeterli hale getirmek amacına yönelik programlardır. Üçüncü yöntem ise, devlet ve gönüllü özel kuruluşlar tarafından sağlanan, kendi ellerinde olmayan sebeplerle veya çevre şartları nedeniyle yoksul ve muhtaç duruma düşen bireylere ülke genel şartları içerisinde insana yakışır bir yasam sürdürebilecekleri bir sosyal ortam yaratma amacı taşıyan ve daha çok muhtaç çocukların bakımı ve korunması, muhtaç durumdaki yaşlı, sakat ve hastaların bakımı ile dar gelirli bireylere sağlık hizmetlerinin sunumunu içerisinde barındıran sosyal hizmetlerdir. 2.2 Sosyal Güvenlik Hizmetlerinin Sunum Yöntemleri Dünya da uygulanan primli ve primsiz olmak üzere başlıca iki tür sosyal güvenlik sistemi bulunmaktadır Primli Sistemlerde Hizmet Sunum Yöntemleri Primli sistemde hizmet sunumunda iki yöntemden söz etmek mümkündür. Bunlardan biri sigortalıya yapılacak ödemelerin çalışılan yıl sayısı, emekli olunan yaş gibi faktörlere göre önceden belirlenmiş bir formülle hesaplanacağına dair bir garanti sağlanan Tanımlanmış Fayda Esaslı Plan (Defined Benefit) dır. Tanımlanmış fayda esaslı emeklilik planlarında, sigortalılar önceden belirlenmiş bir asgari çalışma süresinin gerçekleştirilmiş olması şartına bağlı olarak, her çalışma yılına karşılık sabit bir emeklilik tutarına hak kazanabilecekleri gibi (flat benefit plan); hizmet süresinin sonundaki aylık veya 6

18 gelirin belli bir yüzdesi olarak veya bu iki yöntemin karması olacak şekilde uygulanmasıyla oluşan bir yönteme göre emeklilik tutarına hak kazanabilirler. Hizmet sunumunda kullanılan diğer bir yöntem ise, Tanımlanmış Katkı Esaslı Plan (Defined Contribution) dır. Tanımlanmış fayda esaslı plandan farklı olarak bu planda, emekli olunduğunda elde edilecek faydalara ilişkin herhangi bir taahhütte bulunulmamaktadır. Tanımlanmış katkı esaslı plan türünde, katılımcının toplam faydası sisteme ne kadar katkıda bulunduğuna ve bu katkıların getirisine bağlı olarak değişmektedir. Planın maliyeti tahmin edilebilmekte, ancak yararı tahmin edilememektedir. Çünkü herkesin düzenli olarak prim ödediği bir bireysel hesabı vardır ve emeklilik ödemeleri, katkıların ne kadar başarılı bir şekilde yatırıma yöneltildiğine bağlı olarak değişmektedir Primsiz Sistemlerde Hizmet Sunum Yöntemleri Yoksul ve muhtaç bireylere yönelik gerçekleştirilen primsiz sistemlerde hizmet sunumu, muhtaçlık tespitine ve kontrolüne dayalı olarak ayni veya nakdi nitelikte geçici veya sürekli, karşılıksız yardımlar şeklinde yapılmaktadır. Bu sistemde sağlanan finansal destek, bazı ülkelerde sabit oranlı gelir (flat rate) ; bazı ülkelerde yoklamalı gelir (means-tested) şeklinde; bazı ülkelerde ise, bireyin diğer gelir kaynakları dikkate alınarak tespit edilmektedir [Çağatay Ergenekon, (6)]. 2.3 Sosyal Güvenlik Hizmetlerinin Finansmanı Sosyal güvenlik sistemlerinin bir boyutu finansman kaynaklarıyla ilgili, diğer boyutu ise söz konusu gelir kaynaklarının kullanılması yani finansman yöntemleriyle ilgilidir. Bu nedenle sistemin finansal açıdan ihtiyaçlarının bir kereye mahsus olarak sağlanması yeterli olmayıp finansal istikrar ve sürekliliğin korunması, kaynakların da verimli bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Sosyal güvenlik sistemlerinin istikrarlı ve etkin bir şekilde işleyebilmesi, sistemlerin sağlam bir finansman yapısına sahip olmalarıyla mümkündür. 7

19 Günümüzde dünya ekonomisi konjonktürüne bağlı olarak ortaya çıkan ve giderek daha karmaşık bir hale gelen finansal krizin etkisiyle sosyal güvenliğin finansmanı oldukça karmaşık bir sorun haline gelmiştir. Sorunların büyük bir bölümü gelir kaynaklarına ilişkin olup çözüm arayışları gelişmiş ve gelişmekte olan bütün ülkelerin önemli ve ortak konularından biri olmuştur. Sosyal güvenlik sistemlerinin bireyler ve riskler açısından kapsamının genişlemesi ve sağlanan yardımların miktarının artması bu sorunu giderek daha da kaçınılmaz bir hale getirmektedir. Sosyal güvenlik sistemlerinin finansmanı ülkeden ülkeye önemli farklılıklar göstermektedir. Sosyal güvenlik kurumları elde ettikleri gelirlerle sosyal hedeflerin sağlanmasını amaçlayan yükümlülüklerini en iyi şekilde yerine getirmek ve sürdürmek için finansman politikalarını, ülkenin ekonomik ve sosyal koşullarına en uygun yöntemle düzenleyerek gelir ve giderler arasında sağlam bir denge kurmak zorundadırlar. Dolayısıyla, her ülke sosyal güvenlik sisteminin finansmanını kendi sosyal ve ekonomik yapısına, anayasal sistemine ve geleneklerine uygun olarak oluşturmak zorundadır [Nüvit Gerek ve Diğerleri, (7)]. Sosyal güvenlik sistemlerinin finansman yöntemleri, bireyleri risklere karşı korumak amacıyla oluşturulan sosyal güvenlik programlarının gelir gider dengesinin sağlanması teknikleridir [İlyas Çelikoğlu, (8)]. Sosyal güvenlik sistemlerinin gelir kaynakları temel olarak iki grupta incelenmektedir. Birinci grupta sigortalılar sosyal güvenliğin finansmanına herhangi bir katkıda bulunmamakta veya kısmen katkıda bulunmakta olup, finansman yükü tümüyle devlet tarafından karşılanmaktadır. Gelir kaynakları devlet tarafından yapılan katkılar ve primlerden oluşmaktadır. İkinci grupta ise, sosyal risklerin bazıları sigorta yöntemleriyle bazıları ise sosyal yardımlar ile güvence altına alınmaktadır. Sigorta kapsamındaki riskler primlerle, sosyal yardım kapsamındaki riskler devletin üstlendiği sosyal yardım programlarıyla finanse edilmektedir. Sigorta tekniği ile karşılanacak riskler için gelir kaynağı işçi ve 8

20 işverenlerin ödediği primler, bazen de ülkeden ülkeye değişen oranlarda olmak üzere devlet katkısıdır Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Finansman Kaynakları Sosyal güvenliğin önemli finansman kaynaklarından biri sigortalıların ücret ve gelirleri üzerinden belirli bir orana göre alınan işçi ve işveren primleridir. Primler ücret ve gelirler üzerinden alınmaları sebebiyle ücretin bir parçası olarak düşünülebilir. Genellikle primlere matrah oluşturacak ücretler arasında farklılıklar olabileceğinden, prime esas kazançlar için bir alt ve üst sınır konulur. Bazı sigorta kolları için hem sigortalılar hem de işverenler tarafından prim ödenirken, kısa vadeli sigorta kollarından iş kazası-meslek hastalığı ve analık sigortası primleri sadece işverenlerce ödenmektedir. Bazı ülkelerde sosyal güvenlik için finansman kaynağı açısından önemli bir payı da vergiler oluşturmaktadır. Örneğin, Yeni Zelanda da vergiler sosyal güvenliğin finansmanını 1938 yılından beri tek başına sağlamıştır. Aynı şekilde Danimarka bugün bile sosyal güvenliğin finansmanını büyük ölçüde vergilerle sağlamaktadır. İsveç ve Norveç de de sosyal güvenliğin finansmanında vergilerin büyük payı bulunmaktadır [7]. Sosyal güvenliğin finansmanı açısından vergilerin toplumun hangi kesiminden alınacağı gibi türü de önemlidir. Bu nedenle, ülkeler kendi koşullarını göz önüne alarak dolaylı ve dolaysız vergileri tercih etmektedirler. Bazı Avrupa Birliği ülkelerinde vergiler, sosyal güvenliğin finansmanında istisnai olarak ve genelde dolaylı vergiler olarak kullanılmaktayken, Hollanda gibi bazı ülkelerde ise, meslek gelirleri üzerinden alınan dolaysız vergiler, sosyal güvenliğin finansman kaynağını oluşturmaktadır. Sosyal güvenliğin finansmanında primlere mi yoksa vergilere mi ağırlık verilmesi gerektiği konusunda kesin bir yargıya varmak zor olsa da, malullük, yaşlılık aylığı ve iş göremezlik ödenekleri gibi ücretle bağlantılı gelirler söz 9

21 konusu olduğunda finansmanın primlerle, buna karşın mesleki gelirle ilişkisi olmayan aile yardımları, sağlık yardımları gibi ödemelerin toplumun tüm bireylerinden alınacak vergilerle karşılanmasının uygun olacağı yönünde bir eğilim bulunmaktadır. [5] Sosyal güvenliğin finansman kaynakları arasında primler ve vergiler yanında, sosyal güvenlik kurumlarının yönetim giderlerini üstlenme, bütçeleri açık veriyorsa transfer harcamalarıyla bu açıkları kapatma ve bazı alanlarda vergi muafiyeti, vergi indirimi gibi kolaylıklar sağlayan devlet katkısı da yer almaktadır Sosyal Güvenlik Sisteminin Finansman Yöntemleri Sosyal güvenliğin finansmanında sadece gelir kaynaklarının bulunması yeterli olmayıp gelirler ve giderler arasında da sağlam bir denge bulunması gerekmektedir. Bu nedenle gelir kaynaklarının hangi finansman yöntemiyle değerlendirileceği büyük bir önem arz etmektedir. Sosyal güvenlik sisteminin finansal dengesinin sağlanmasında önemli bir role sahip olan finansman yöntemleri ise, dağıtım yöntemi (pay-as-you-go,payg) ve fonlama yöntemi (kapitalizasyon veya biriktirme) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır Dağıtım Yöntemi (PAYG) Bu yöntemde; belirli bir dönemde emeklilere ödenen emekli aylıkları, çalışmakta olan aktif nüfusun ödediği primlerle karşılanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, yıllık olarak sağlanan yardımlar ve yönetim giderleri o yıla ait olarak toplanan prim gelirleriyle karşılanmaktadır [Pierre Plamondon ve Diğerleri, (9)]. Dağıtım sisteminin çalışanlardan emeklilere doğru bir transferi kapsayan ve hem kuşaklar arasında hem de aynı kuşak içindeki farklı yaş grupları arasında reel gelirin yeniden dağıtımını esas alan bir sistem olduğu da söylenebilir [İsmail Güneş ve Diğerleri, (10)]. 10

22 Dağıtım yönteminde, gelirler ve giderler arasında sürekli bir denge durumu mevcuttur. Dolayısıyla her dönemde emekli aylığı alan pasif sigortalılar ile prim ödeyen aktif sigortalılar arasındaki aktif pasif oranı, sistemin kaderini tayin eden en önemli ölçüttür. Aktif sigortalıların sayısı pasif sigortalıların sayısından fazla olduğu sürece sistem aksamadan işleyebilmekte, sağlanan sigorta yardımları yeterli düzeyde olabilmekte ve prim oranlarının fazla yüksek olması gerekmemektedir. Sigortalılar ve emekli aylığı alanların demografik yapısı ve parametreler aynı kaldığı sürece bu yöntem en cazip ve sorunsuz bir sistem olarak devam edecek ve enflasyonist baskılara karşı koyabilecektir [9,11]. Dolayısıyla, dağıtım yönteminin uygulandığı sistemlere sahip olan ülkelerde ileriye yönelik demografik ve finansal projeksiyonların çok sağlıklı bir şekilde yapılması gerekmektedir. Dağıtım yönteminde, genel olarak tanımlanmış fayda esasına göre hak sahiplerine ödeme yapılmakta, çoğu zaman ödemelerle sosyal güvenlik yardımlarından yararlananların katkıları arasında kesin bir bağlantı bulunmamaktadır. Bu yöntem çok basit olması, karmaşık hesaplama işlemlerini ve toplanan primlerin yatırıma yöneltilip bir fon ve rezerv oluşturulması ve bu fonların işletilmesi gibi bir zorunluluk içermemesi bakımından oldukça avantajlıdır. Ancak, yöntemin en büyük dezavantajı sistemin hassas bir dengede işlememesi yani aktif pasif sigortalı dengesinin bozulmasıdır. Bu nedenle, nüfusun genel yapısı içinde yaşlı nüfus oranının artması, prim ödeyenlerin sayısının azalması dolayısıyla, prim gelirlerinin düşmesi sağlanan yardımları tehlikeye düşüreceğinden bu yöntemin çok iyi ayarlanması gerekmektedir [Lu Wang ve Diğerleri, (12)]. Aktüeryal dengenin ayarlanamadığı dağıtım yöntemine dayanan sosyal güvenlik sistemlerinde, prim oranları fonlama yöntemine göre daha yüksek olacak ya da sağlanan yardımların azaltılması gerekecektir [L.H. Thompson (13)]. Bu yöntemi uygulayan ve özellikle nüfusun yaşlanmasına bağlı olarak 11

23 aktüeryal dengelerin bozulduğu ülkelerde, artan sosyal güvenlik harcamaları prim gelirleriyle karşılanamaz hale geldiğinden ulusal bütçeden devletin sağladığı katkılar veya dolaylı vergilerle sosyal güvenlik sistemleri finanse edilmeye çalışılmaktadır. Dağıtım yöntemiyle ilgili genel bir değerlendirme yapılacak olursa, aktüeryal dengenin korunduğu bir sosyal güvenlik sisteminde primlerden toplanan paralar hemen aynı yıl içinde harcandığından enflasyonun olumsuzluklarından fazla etkilenmeden bu yöntemin sağlıklı bir şekilde ve sürekli olarak işleyeceğini söylemek mümkündür Fonlama Yöntemi (Kapitalizasyon) Bu yöntemde dağıtım yönteminin aksine, ileride ortaya çıkması beklenen sosyal risklerin getireceği harcamaları karşılayabilmek için her katılımcının ödediği primler, başkalarının emekli aylıklarının finansmanına tahsis edilmeyip, her bireyin kendi adına bir hesapta biriktirilerek yatırıma yönlendirilir ve yatırım kazanç ve gelirlerinin de ilavesiyle oluşan fon, kişinin emekliliğinde alacağı toplu ödeme veya emekli aylıklarının finansman kaynağını oluşturur [11]. Fonlama yönteminde biriktirilen fonlarda elde edilen gelirler sistemin nakit gereksinimini azaltmaktadır. Bu nedenle, dağıtım yöntemine göre bu yöntemin, finansal açıdan daha esnek bir yöntem olduğu belirtilmektedir [Franco Modigliani, (14)]. Bir anlamda, fonlama yönteminde esas olan, sigortalıların geleceklerini kendilerinin finanse etmesidir. Fonlama yönteminin en büyük dezavantajı, enflasyon ve ekonomik dalgalanmalardan olumsuz yönde etkilenmesidir. Bu nedenle, fon oluşumunu sağlayacak ve en azından enflasyon oranının üzerinde getirisi ve verimi yüksek yatırımlara imkan verecek Menkul Kıymet ve Mali Sermaye Piyasalarının gelişmiş ve istikrarlı olması ve yatırım enstrümanlarının kalite ve miktar itibariyle ihtiyaçları karşılayacak kapasite ve seviyede olması şarttır [11]. 12

24 Bu yöntemde sağlanan yardımın esaslarına göre, tanımlanmış fayda ve tanımlanmış katkı sistemleri farklı riskler içermektedir. Tanımlanmış katkı sistemi fon esaslı olarak finanse edildiğinde, emekli aylığının düzeyi ile ilgili tüm risk sigortalıya ait olmaktadır. Tanımlanmış fayda sistemi fonlama yöntemiyle finansa edilmek istendiğinde ise, tüm risk yardımı sağlayan kurumun üzerinde olmaktadır. Söz verilen gelirin altında elde edilen fon geliri sonucu oluşacak açık başka kaynaklardan finanse edilmek zorundadır [15]. Dolayısıyla, özellikle tanımlanmış fayda esasına dayanan fonlama yönteminde dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birisi, toplanan primlerin bekletilmeden yatırıma dönüştürülmesidir. Aksi takdirde emeklilik fonları ilk yıldan itibaren açık vermeye başlayacak ve bu açıklar da telafisi imkansız boyutlara ulaşacaktır. Fonlama yönteminin ekonomisi istikrarlı olan, enflasyonun kabul edilebilir ölçülerde seyrettiği ülkelerde malullük, yaşlılık ve ölüm gibi uzun vadeli sigorta kollarında daha başarılı olduğu gözlenmektedir. Ancak enflasyonist ortamlarda paranın değer kaybı, fondaki birikimin reel alım gücünde erimeye yol açtığından ve fonların işletilmesi bile bu erimeyi tam olarak durduramadığından birçok ülkede fonlama yöntemi yerine dağıtım yöntemi uygulanmaktadır [7] Dünyada Uygulanan Finansman Yöntemleri Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler incelendiğinde, kullanılan en baskın finansman yönteminin dağıtım yöntemi olduğu gözlenmektedir. Dağıtım yöntemine dayanan emeklilik sistemine sahip çoğu ülke son yıllarda finansal problemler yaşamaktadır. Bu nedenle, pek çok ülke dağıtım yöntemine dayalı tanımlanmış fayda emeklilik planından, fonlu tanımlanmış katkı emeklilik planına ya da fonlu tanımlanmış katkı emeklilik sistemini de kapsayan çok katmanlı sisteme geçerek finansal problemlere bir çözüm bulma yoluna gitmiştir [15]. Çok katmanlı yapıda birinci katman, zorunlu katılıma dayalı ve bireylere sosyal devletin gereği olarak emeklilikte yaşayabilecekleri asgari bir geliri 13

25 sağlama amacına yöneliktir. Birinci katmana ek olarak uygulanan ikinci katman, zorunlu veya isteğe bağlı olmakla birlikte özel sektör veya kamu tarafından kurulmaktadır. Üçüncü katman ise, emekliliğe yönelik katkıların bireysel hesaplarda takip edildiği gönüllülük esasına dayalı olarak oluşturulmaktadır. Tablo 2.1 de çok katmanlı emeklilik sistemlerine sahip bazı Avrupa ülkelerindeki finansman yöntemleri sunulmuştur. Bu ülkelerde zorunlu olan birinci katmanda finansman yöntemi olarak dağıtım yöntemi kullanılmaktadır. Fonlama yöntemi ise, hizmetin genel anlamda özel sektör tarafından sağlandığı ve genellikle gönüllülük esasına dayanan ikinci ve üçüncü katmanlarda tercih edilmektedir. 14

26 Tablo 2.1: Bazı Avrupa Ülkelerinde Uygulanan Finansman Yöntemleri Ülkeler Almanya Avusturya Belçika Çek Cum. Finlandiya Fransa İspanya İsveç İtalya Letonya Litvanya Polonya Portekiz Slovenya Yunanistan Birinci Katman Finansman Yöntemi ve Aylığın Hesaplanma Şekli İkinci Katman (Ek Emeklilik Planı) Hizmeti Sağlayan ve Finansman Yöntemi Üçüncü Katman (Bireysel Emeklilik) Hizmeti Sağlayan ve Finansman Yöntemi Dağıtım / Tanımlanmış Fayda Özel Sektör / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Fayda Özel Sektör / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Fayda Özel Sektör / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Fayda Özel Sektör / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Özel Sektör, Fayda Kamu / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Fayda Özel Sektör / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Özel Sektör, Fayda Kamu / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Özel Sektör, Katkı Kamu / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Katkı Özel Sektör / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Katkı Kamu / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Özel Sektör, Fayda Kamu / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Katkı Özel Sektör / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Fayda Özel Sektör / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Özel Sektör, Fayda Kamu / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Dağıtım / Tanımlanmış Fayda Özel Sektör / Fonlama Özel Sektör / Fonlama Kaynak: [15] 15

27 2.4 Sosyal Güvenlik Sisteminin Demografik Sorunları Günümüzde sosyal güvenlik alanındaki gelişmelere bakıldığında, 20. yüzyılın son çeyreğinin sosyal güvenlik sistemlerinin kriz içine girdiği bir dönem olduğu gözlemlenmektedir. Değişen ekonomik ve sosyal koşullara bağlı olarak sosyal güvenlik sistemleri ciddi bir şekilde etkilendiğinden pek çok ülkede bazı reform çalışmalarına gidilmesi kaçınılmaz hale gelmektedir. Gelişmiş ülkelerde olgunluk tecrübesini yaşayan sistemlerin ciddi bir kriz içinde olduğunu, gelişmekte olan ülkelerin ise, sınırlı kaynakları nedeniyle yetersizlik sorunu yaşadığını söylemek mümkündür [8]. Dünyada sosyal güvenlik sistemlerinde yaşanan temel kaynak sorunu ise, tanımlanmış fayda esaslı dağıtım yöntemi uygulamasının bir sonucu olarak ortaya çıkmakta ve bu yöntemin uygulandığı ülkelerde, sosyal güvenlik sistemi, demografik, politik, ekonomik ve mali olmak üzere birçok faktöre bağlı olarak kaynak sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır [5]. Gelişmiş ülkelerde sosyal güvenlik sisteminde yaşanan krizin arkasında yatan temel nedenlerden biri, doğum oranının düşmesiyle birlikte genç nüfusun hızla azalması ve yaşam beklentisi artışına paralel olarak ortaya çıkan uzun ömürlülükle birlikte yaşlanma eğiliminin artmasıdır. Yaşlanma olgusu beraberinde bağımlı nüfus artışını getirmiş buna bağlı olarak da sistemin finansmanını sağlayan çalışan kesimdeki artışın sınırlı kalmasına neden olmuştur. Doğum oranlarındaki düşüş ve uzun ömürlülük dolayısıyla 65 yaş ve üstü nüfusun toplam nüfus içindeki payının artması ise, sosyal güvenlik sistemlerinin bir yandan gelirlerinin azalması bir yandan da giderlerinin artması sonucunu ortaya çıkarmıştır. Böylece, primli sistemlerde aktif/pasif sigortalı oranı pasif sigortalılar lehine bozulmuş ve bu durum sosyal güvenlik sistemlerinin maliyetini yükseltmiştir. Aktüeryal dengenin bozulmasına neden olan yaşlı nüfus sorunu, sistemin sağlık ayağını da olumsuz bir şekilde etkilemiş, özellikle yaşlı nüfusun artmasıyla koruyucu sağlık hizmetleri yerine tedavi edici sağlık hizmetlerine ağırlık verilmesi, sağlık hizmetlerinin sosyal güvenlik harcamaları içindeki payını 16

28 da yükseltmiştir [16]. Ancak, demografik sorunlar ilk olarak emeklilikle ilgili problemleri ön plana çıkarmış ve ülkelerin emeklilik projeksiyonları yaparak sistemi rehabilite etme çalışmalarına öncelik vermesine neden olmuştur. Gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkelerde yaşanan demografik sorunlarla henüz karşılaşmamış olsa da, bu ülkelerde de gelişmiş ülkelerdeki kadar olmasa bile yakın bir gelecekte demografik sorunların başlayacağı beklenmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin en önemli sorunu; yaşlı bağımlılık oranı ile sigortalı bağımlılık oranının (pasif sigortalı sayısının aktif sigortalı sayısına oranı) örtüşmemesidir. Dağıtım metodunun sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi için, bu iki oranın birbirine yakın olması gerekmektedir [17]. Dolayısıyla yaşlı bağımlılık oranını artıran demografik değişim dağıtım metodunu da olumsuz yönde etkilemekte ve sistemin dengesini bozmaktadır. Sosyal güvenlik sistemlerinin dengesinin bozulmasında her ne kadar enflasyon, kayıtdışılık gibi başka faktörler de olsa, demografik yapıda oluşan bu değişimler, sistemin sürdürülebilirliğinin sağlanmasında nüfus gibi demografik unsurların da diğer faktörler yanında değerlendirmelere katılması gereğini ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda, demografik geçiş sürecinin ve dünya nüfusunun genel görünümünün incelenmesi faydalı olacaktır. 2.5 Demografik Geçiş Süreci Dünya tarihsel olarak bir demografik geçiş sürecinin ortasındadır. Demografik geçiş süreci, yüksek doğurganlık ve yüksek ölüm oranlarının egemen olduğu bir durumdan, doğumların bilinçli olarak kontrol edildiği, ölümlerin ise gelişen sağlık ve ekonomik koşullarla azaltıldığı düşük doğurganlık ve ölüm oranlarının egemen olduğu süreç olarak tanımlanmaktadır [Ergül Han, (18)]. Demografik değişim 1800 lü yıllarda Avrupa da ölüm oranlarının düşmesiyle başlamış ve şu an Dünya nın her bölgesine yayılarak küresel bir 17

29 demografik değişim süreci haline bürünmüştür lü yıllarda başlayıp günümüze kadar devam eden bu demografik değişimin 2100 yılına kadar da süreceği öngörülmektedir [Ronald Lee, (19)]. Bugünün özellikle gelişmiş ülkelerinin nüfus yapılarında belli bir zaman diliminde değişikliğe neden olan demografik geçiş sürecini üç evrede incelemek mümkündür. Birinci evre, başka bir deyişle modern ekonomiye geçmeden önceki dönemde ( yılları) yüksek doğum oranları ve hemen hemen buna eşit olan yüksek ölüm oranlarının sonucu olarak nüfus çok yavaş artmış ve nüfus artışı uzunca bir süre durağan olmuştur. Modernleşme ile gelen ikinci evrede ( yılları) daha iyi sağlık koşulları, daha sağlıklı yiyecekler, daha yüksek gelir düzeyi ve diğer gelişmeler giderek 40 yaşın altından 60 yaşın üzerine yaşam beklentisini artırmıştır. Bu durum da ölüm oranlarının azalmasına sebep olmuştur. Modernleşme ve kalkınmanın etkisiyle üçüncü evreye ( yılları) girilmiştir. Bu evrede ise doğurganlık oranında düşüşün başlamasıyla azalan doğum oranları ve daha düşük ölüm oranları neticesinde, ya çok az, ya da hiç artmayan bir nüfus artışı ortaya çıkmıştır [18]. Şekil 2.1 den de anlaşılacağı üzere, bahsedilen üç evrelik demografik değişimin en önemli etkisi, 65 yaş üzerindeki nüfusun yükselmesi sonucu yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının artmasıdır. 18

30 Şekil 2.1 : Demografik Geçiş Evreleri Söz konusu geçiş sürecini tetikleyen ve ölüm oranlarının düşmesi ve yaşam beklentisinde meydana gelen artışlara katkıda bulunan, gelir düzeyinin artması, teknoloji, sosyal ve kültürel alandaki gelişmeler ve sağlık harcamalarının artması gibi etkenler sonucunda, özellikle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, bugün tüm dünya yaşlı nüfus problemiyle karşı karşıya kalmıştır. 2.6 Dünya Nüfusunun Genel Görünümü Ve Yaşlanma Sosyal güvenlik sistemlerinin geleceğinde alınması gereken tedbirler için yol gösteren önemli hususlardan biri, bir ülkenin nüfus yaş kompozisyonunun değişmesidir. Yaşlı nüfus oranının (genellikle 65 ve üstü yaşlar) toplam nüfus içindeki payının artması sosyal güvenlik sistemlerinin bir yandan gelirlerinin azalması bir yandan da giderlerinin artması sonucunu doğurur. 65 yaş üzerindeki nüfusun çalışma çağındaki nüfusun oranından (15 64 yaş arası) fazla olması, emeklilik sistemlerinin dizayn edilmesinde göz önünde bulundurulması gereken önemli bir konudur yılında 2,5 milyar olan dünya nüfusu, 2000 yılından itibaren her yıl 78 milyon kişi artarak 2007 de 6,7 milyara yükselmiştir. Ayrıca, yapılan projeksiyonlara göre 2050 yılında dünya nüfusunun 9,2 milyara yükselmesi beklenmektedir [20]. Dünya nüfusundaki bu artışa rağmen, birçok ülkenin nüfus 19

31 artış hızında doğurganlık oranının azalmasına bağlı olarak önemli düşüşler gözlemlenmektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için ekonomik ve sosyal yatırımların önceliklerinin saptanmasında dikkate alınan nüfus piramitlerinin yapısı 2005 yılı itibariyle şekil 2.2 ve şekil 2.3 de gösterilmiştir. Şekil 2.2: Gelişmiş Ülkelerde Nüfus Yapısı Kaynak: Birleşmiş Milletler, [21] 20

32 Şekil 2.3: Gelişmekte Olan Ülkelerde Nüfus Yapısı Kaynak: Birleşmiş Milletler, [21] Gelişmiş ülkelerde nüfusun yaşlanma sürecinin çok önceden başladığı şekil 2.2 den de açıkça görülmektedir. Bu ülkelerde şu an için bile 60 yaş ve üstü nüfus sayısı, 15 yaş altı nüfus sayısını geçmiştir yılında ise, iki grup arasındaki farkın iki katına çıkması beklenmektedir. Şekil 2.3 ün sergilemiş olduğu gelişmekte olan ülkelerde ise, nüfusun yaşlanması süreci daha yavaştır. Ancak, bu ülkelerin de büyük bir çoğunluğunda yaşlanma süreci başlamıştır. Nitekim, bugün 60 yaş ve üstü nüfusun toplam nüfus içinde % 8 olan payının 2050 yılında % 20 seviyesine ulaşacağı tahmin edilmektedir [20]. Tablo 2.2 de dünya nüfusunun yaş gruplarına göre dağılımının 2005 yılında gerçekleşen değerleri ve 2050 yılındaki projeksiyonu sunulmuştur. Gelişmiş ülkelere bakılacak olursa; 2005 yılında toplam nüfusun % 20 sini oluşturan 60 yaş ve üzeri nüfus 2050 yılında % 33 seviyesine yükselerek 0 14 yaş arası nüfusun 2 katını geçmiş olacaktır. Gelişmekte olan ülkeler açısından değerlendirildiğinde ise, 60 yaş üstü nüfusun 2005 yılında %8 olan bu oranı 2050 yılında % 20 ye çıkacaktır. Aynı zamanda 2005 yılında 673 milyon olan 60 21

33 yaş ve üzeri nüfusun yaklaşık 3 kat artışla 2050 yılında 2 milyara ulaşacağı beklenmektedir [20]. Tablo 2.2: Yaş Gruplarına Göre Dünya Nüfus Dağılımı ve Projeksiyonu 2005 (%) 2050 (%) Dünya 28,3 61,4 10,3 1,3 19,8 58,3 21,8 4,4 Gelişmiş Bölgeler 17,0 62,9 20,1 3,7 15,2 52,2 32,6 9,4 Az Gelişmiş Bölgeler 30,9 61,0 8,1 0,8 20,6 59,3 20,1 3,6 Geri Kalmış Ülkeler 41,5 53,4 5,1 0,4 28,2 61,5 10,3 1,1 Diğer Az Gelişmiş Ülkeler 29,1 62,3 8,6 0,9 18,4 58,7 22,9 4,3 Afrika 41,4 53,4 5,2 0,4 28,0 61,7 10,4 1,1 Asya 28,0 62,7 9,2 1,0 18,0 58,3 23,7 4,5 Avrupa 15,9 63,5 20,6 3,5 14,6 50,9 34,5 9,6 Latin Amerika ve Karayipler 29,8 61,2 9,0 1,2 18,0 57,8 24,3 5,2 Kuzey Amerika 20,5 62,7 16,7 3,5 17,1 55,6 27,3 7,8 Okyanusya 24,9 61,0 14,1 2,6 18,4 56,9 24,8 6,8 Kaynak: Birleşmiş Milletler, [20] Dünya geneline bakılacak olursa, günümüzde her 10 kişiden 1 i 60 yaş ve üzerinde iken, 2050 yılında bu durum her 5 kişiden 1 inin 60 yaş ve üzeri gruba girmesi yönünde değişecektir. Yine, aynı periyotta Avrupa ve Afrika göz önüne alınırsa, bugün her 5 Avrupalı dan 1 i 60 yaş ve üzerindeyken, Afrika da bu oran her 20 kişiden 1 inin 60 yaş ve üzerinde olduğu şeklindedir. Yaşlı nüfusta meydana gelen artışın gelişimine yoğun olarak 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa da tanıklık edilmiştir. Şu an için bile yaşlı nüfus yoğunluğunda Dünya nın bütün bölgeleri arasında Avrupa ilk sıradaki yerini korumaktadır ve gelecek 50 yıl için de bu durumun devam etmesi beklenmektedir [Dragana Avramov ve Diğerleri (22)]. Şekil 2.4 de sunulan Avrupa nın nüfus yoğunluğunu gösteren nüfus piramidi, Kıta da uzun zaman önce başlamış olan yaşlanma sürecinin daha uzun yıllar devam edeceğini göstermektedir. Avrupa nın bu hususta ilk sırada yer almasının ardında yatan faktörlerden biri Dünya nın genelinde yaşanan demografik değişim süreci, bir 22

34 diğeri ise Kıta da yer alan ülkelerin bu süreci uzun zaman önce tamamlamasıdır. Kaynak: [23] Şekil 2.4: 2008 ve 2060 Yıllarında AB 27 Ülkeleri Nüfus Yapısı Nüfusun hızla yaşlanacağı yüzyıl (era of population ageing) olarak nitelendirilen, içinde bulunduğumuz bu yüzyılda nüfus yaşlanması genel olarak iki temel nedene bağlanmaktadır. Bunlardan ilki, doğurganlık oranlarının düşmesi, ikincisi ise, ortalama yaşam beklentisinin artması ve dolayısıyla uzun ömürlülüktür. Söz konusu nedenler çalışmanın konusuyla bağlantısından dolayı üçüncü bölümde detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Dünya genelinde doğurganlığın azalması ve yaşam beklentisinin artması, nüfusun yaşlanma göstergelerinden biri olan medyan yaşta da artışa neden olmaktadır. Dünya nüfusunun yaş ortalaması 1950 de 23,9 iken 2005 de 28 e Medyan yaş: Belirli bir nüfusu oluşturan kişiler yaş büyüklüğüne göre sıralandığında, en ortada kalan kişinin yaşı veya iki kişinin yaşlarının aritmetik ortalamasıdır. 23

35 yükselmiş ve 2050 yılında da 38 e yükseleceği tahmin edilmektedir. Avrupa ve Kuzey Amerika gibi gelişmiş bölgelerde bu rakam daha da yüksektir [20]. Şekil 2.5 de medyan yaşları 39 ve üzerinde olan bazı ülkeler gösterilmiştir. Bugün hepsi gelişmiş olan 12 ülkede medyan yaş 40 ın üzerinde bulunmaktadır. Bu grupta yer alan dünyanın en yaşlı nüfusuna sahip ülkesi Japonya dır yılında medyan yaşın 43 olduğu Japonya yı, 42 ortalamayla İtalya ve Almanya izlemektedir yılına kadar bütün gelişmiş ülkelerde medyan yaşın 40 ın üzerinde olacağı ve Japonya nın da 55 lik medyan yaşla dünyanın en yaşlı nüfusuna sahip olma durumunu sürdüreceği beklenmektedir [20]. MEDYAN YAŞ 43,5 43,0 42,5 42,0 41,5 41,0 40,5 40,0 39,5 39,0 38,5 38,0 37,5 37,0 Japonya İtalya Almanya Finlandiya İsviçre Belçika Hırvatistan Avusturya Bulgaristan Slovenya İsveç Yunanistan Danimarka Portekiz Hollanda Fransa İngiltere Ukrayna Kaynak: Birleşmiş Milletler, [20] Şekil 2.5: Bazı Ülkeler İçin Medyan Yaş Değerleri Günümüzde en yaşlı nüfusa sahip kıta olan Avrupa da medyan yaş yaklaşık olarak 39 dur ve 2050 yılında 47 yıla ulaşması öngörülmektedir. Avrupa kıtasını sırasıyla 36 ve 32 ortalamayla Kuzey Amerika ve Okyanusya izlemektedir. Birleşmiş Milletlerin yapmış olduğu sınıflandırmada Türkiye nin de yer aldığı Asya kıtasında ise medyan yaş 2005 yılında yaklaşık olarak 28 dir ve 2050 yılında bütün gelişmiş ülkeler gibi bu kıta için de medyan yaşın 40 ve üzerinde olacağı beklenmektedir [20]. 24

36 3. SOSYAL GÜVENLİĞİN DEMOGRAFİK BOYUTU VE UZUN ÖMÜRLÜLÜK Sosyal güvenliğin demografik boyutu denince genel olarak emeklilik sistemleri akla gelmektedir. Artan yaşam beklentisiyle ortaya çıkan uzun ömürlülük, yaşlı bağımlılık oranlarındaki değişim, emeklilik sistemlerinin finansmanında sürekli uzun dönemli projeksiyonlar yapılmasını gerektirmektedir. Özellikle her geçen gün artan uzun yaşam süreleri, sosyal güvenlik sistemindeki demografik değişimi daha net bir şekilde ortaya koymaktadır. Birleşmiş Milletler pek çok ülkede yaşam beklentisinin giderek arttığını belirtmiş ve yapmış oldukları projeksiyonlarda da özellikle, Avrupa için 2005 yılında 73,8 olan yaşam beklentisinin 2050 yılında 81 olacağı görüşünü ortaya koymuştur. Çoğu ülke toplam nüfus içinde yaşlı nüfus oranının artmasına neden olan uzun ömürlülük riskiyle karşı karşıya bulunmaktadır [20, 24]. Ortalama insan ömrünün yüksek olması gelişmiş ülkeler açısından ulusal gelirin yüksek olması ile ilişkili olarak gelişmişlik ve refah göstergesi sayılırken, bu ülkelerde uzun yaşam süresinin neden olacağı sosyal sorunlara çözüm üretememe krize yol açmaktadır. Bu nedenle, birçok gelişmiş ülke emeklilik planlarını yeniden gözden geçirmek zorunda kalmış ve emeklilik alanında özellikle OECD ülkelerinde son yıllarda bir reform dalgası yaşanmıştır. Bu değişikliklerin temel nedeni, ortalama insan ömrünün daha uzun olmasının emeklilik sistemi üzerindeki yükü artıracak olması ve yaşlı nüfusun artması sonucunda emeklilik sistemlerinin finansal sürdürülebilirliğinden kaygılar duyulmasıdır [25]. Bu bölümde, uzun ömürlülük dolayısıyla emeklilik sistemlerinde krize neden olan küresel yaşlanma, doğurganlık oranlarındaki düşüş, yaşam beklentisinde ve yaşlı bağımlılık oranlarında meydana gelen artış ele alınarak incelenecektir. 25

37 3.1 Doğurganlık Oranlarının Değişmesi Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren doğurganlık oranları neredeyse bütün dünyada azalmaktadır. Bu durum, nüfus büyümesinin yavaşlamasına dolayısıyla genç nüfusun toplam nüfus içindeki payının azalmasına ve yaşlı nüfusun sayısal ve oransal olarak artmasına neden olmaktadır. Doğurganlık oranlarındaki bu önemli değişimin birçok nedeni bulunmaktadır. Bu sebeplerin arasında, önceki nesillere göre daha iyi eğitim alan kadınların ailenin yanısıra bir kariyere de sahip olma istekleri yer almaktadır. En düşük doğurganlık oranına sahip ülkeler, genelde kadın istihdam oranının en yüksek olduğu ülkelerdir. Doğurganlık oranları, gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere göre daha yüksektir, hatta gelişmekte olan ülkeler arasında bile kayda değer farklılıklar bulunmaktadır. Her ne kadar gelişmekte olan ülkelerde doğurganlık oranları daha yüksek olsa da, bu ülkelerde bile doğurganlık oranları, zamanla nüfus idame oranı olarak belirlenen 2,1 değerinin altına düşmektedir. Şekil 3.1 dünya çapında doğurganlık oranlarında nüfusun sürdürülmesine imkan tanımayacak şekilde meydana gelen bu düşüşü açık bir şekilde göstermektedir. Nüfus idame oranı: Nüfusun mevcut yapısını koruyabilmesi için kadın başına gerekli doğurganlık oranını ifade etmektedir. 26

38 5,5 5,0 4,5 4,0 3,5 3,0 2,5 2,0 1,5 1, Şekil 3.1: Yıllar İtibariyle Küresel Doğurganlık Oranları Kaynak: Birleşmiş Milletler, [20] Tablo 3.1 de ise doğurganlık oranlarının yılları arasında gerçekleşen ve 2050 yılı projeksiyonuna ilişkin değerleri bulunmaktadır döneminde dünyada doğurganlık oranları 5 seviyesinde iken, yılları arasında 4,47 ye gerilemiş ve günümüzde ise, 1950 lerdeki oranın yarısına kadar düşerek 2,55 seviyesine inmiştir yılına kadar ise, küresel doğurganlık oranının daha da azalarak 2,02 ye düşmesi beklenmektedir ki bu durum da doğurganlık oranının giderek azalan bir seyir izlediği gerçeğini göstermektedir [20]. Tablo 3.1: Doğurganlık Oranları ve Projeksiyonları Dünya 4,47 2,55 2,02 Gelişmiş Bölgeler 2,13 1,60 1,79 Az Gelişmiş Bölgeler 5,41 2,75 2,05 Geri Kalmış Ülkeler 6,61 4,63 2,50 Diğer Az Gelişmiş Ülkeler 5,25 2,45 1,91 Afrika 6,72 4,67 2,46 Asya 5,04 2,34 1,90 Avrupa 2,16 1,45 1,76 Latin Amerika ve Karayipler 5,04 2,37 1,86 Kuzey Amerika 2,01 2,00 1,85 Okyanusya 3,23 2,30 1,93 Kaynak: Birleşmiş Milletler, [20] 27

39 Genel anlamda gelişmekte olan ülkelerde kadın başına 2,75 çocuk olan doğurganlık oranının, döneminde 2,05 seviyesine düşeceği öngörülürken, günümüzde 2,45 doğurganlık oranına sahip diğer az gelişmiş ülkelerde bile bu oran, bu yüzyılın ortasında 1,91 e düşerek gelişmiş ülkelere benzer bir nitelik kazanacaktır. Doğurganlık oranlarında meydana gelen bu düşüşten diğer ülkelere nazaran Avrupa Ülkeleri daha fazla etkilenmektedir. Avrupa Komisyonu tarafından yapılan projeksiyonlarına göre, Avrupa Birliği Üyesi 25 Ülke (AB-25) de bugün 457 milyon olan nüfusun 2050 yılına kadar 454 milyona gerileyeceği öngörülmektedir [26]. Şekil 3.2 de Avrupa Birliği Üyesi 15 Ülke (AB 15) ve Avrupa Birliği ne yeni katılan 10 Ülke (AB 10) un yılları arasındaki doğurganlık oranları gösterilmiştir. AB 25 ülkeleri kendi içerisinde değerlendirildiğinde, AB- 10 daki doğurganlık oranları AB-15 e göre daha düşük seviyede bulunmakla birlikte, genel anlamda Avrupa Birliği Üyesi Ülkeler doğurganlık oranları bakımından Kuzey Amerika ve gelişmekte olan ülkelere göre düşük düzeyde bulunmaktadır. 2,6 Doğurganlık Oranları 2,4 2,2 2,0 1,8 1,6 1,4 1,2 1, AB-15 AB-10 Şekil 3.2: AB 15 VE AB 10 Doğurganlık Oranları Kaynak: Avrupa Komisyonu Raporu, [26] 28

40 3.2 Yaşam Beklentisinin Artması Dünyada ölüm oranlarının azalmasının bir sonucu olarak doğuşta yaşam beklentisinin artması 1950 yılından beri dikkate değer orandadır. Özellikle üçüncü dünya ülkelerindeki çocuk ölüm oranında kaydedilen azalma yılları arasında doğuşta yaşam beklentisinin artmasına büyük ölçüde katkı sağlamıştır. Bu ülkelerde 1950 lerde 45 yıl olan doğuşta yaşam beklentisi bugün neredeyse 70 yıla kadar çıkmıştır. Ekonomik refah ile birlikte beslenme, tıp ve sağlık alanında yaşanan gelişmelere bağlı olarak, 20. yüzyıldan itibaren birçok gelişmiş ülke ve Avrupa da yaşam beklentisinde kayda değer bir artış yaşanmıştır. Örneğin İsveç de 1900 yılında 50 yıl olan doğuşta yaşam beklentisi 2000 yılına gelindiğinde erkekler için 75, kadınlar için 80 yıla ulaşmıştır [22]. Hatta 20. yüzyıl boyunca bazı ülkelerde, yaşam beklentisinde neredeyse 2 kat artış gerçekleşmiştir. Bugün ise, Dünya nın en gelişmiş ülkeleri arasında yer alan Japonya 82 yıl olan yaşam beklentisiyle diğer gelişmiş ülkelere göre ilk sırada yer almaktadır [27]. Yıllar itibariyle yaşam beklentisinde meydana gelen bu artışın ortalama insan ömrünün 91 yıl olduğu seviyeye ulaşıncaya kadar da devam edeceği beklenmektedir [22]. İnsan ömrünün giderek bu denli uzaması küresel yaşlanmanın arkasında yatan en önemli güçlerden biri olarak değerlendirilmektedir. Tablo 3.2 de doğuşta yaşam beklentisinin yılları arasındaki değerleri ile yılları arasındaki projeksiyonu sunulmuştur li yıllarda 58 olan yaşam beklentisinin yılları arasında 67 olduğu ve yılları arasında 75 e yükseleceği beklenmektedir. Gelişmiş ülkelerde ise, yaşam beklentisinin bugünkü 77 yıl seviyesinden bu yüzyılın ortasına kadar 82 yıla çıkacağı tahmin edilmektedir. Geri kalmış ülkelerde HIV virüsünün ve diğer bulaşıcı hastalıkların yaygın olması sebebiyle mevcut durumda 55 gibi düşük seviyede olan yaşam beklentisinin bile aynı periyotta 67 ye yükseleceği öngörülmektedir [20]. 29

41 Tablo 3.2: Ortalama Yaşam Beklentisi (Yıl) Dünya 67,2 75,4 Gelişmiş Bölgeler 76,5 82,4 Az Gelişmiş Bölgeler 65,4 74,3 Geri Kalmış Ülkeler 54,6 67,2 Diğer Az Gelişmiş Ülkeler 67,9 76,4 Afrika 52,8 66,1 Asya 69,0 77,4 Avrupa 74,6 81,0 Latin Amerika ve Karayipler 73,3 79,6 Kuzey Amerika 78,5 83,3 Okyanusya 75,2 81,0 Kaynak: Birleşmiş Milletler, [20] Küresel olarak bakıldığında yaşam beklentisi açısından bölgeler ve ülkeler arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerde diğer ülkelere göre yaşam beklentisi yani ortalama ömür daha fazladır. Şekil 3.3 de Avrupa Birliği Üyesi Ülkeler için AB 15, AB 10 ve AB 25 ayrımı yapılarak yıllar itibariyle yaşam beklentisi değerleri verilmiştir yılında AB deki 25 ülkede erkeklerde 75,3 yıl kadınlarda 81,5 yıl olan doğuşta yaşam beklentisinin 2050 yılına kadar sırasıyla 6,3 ve 5,1 yıl artacağı öngörülmektedir. AB-15 in 2004 yılında ortalama yaşam beklentisine baktığımızda, erkeklerde 76,4 yıl olan ortalama ömrün kadınlarda 82,2 yıl olduğu görülmektedir. Yine, aynı dönem için AB ye sonradan katılan 10 ülkenin doğuşta yaşam beklentisi erkekler için 70,1 iken kadınlar için 78,2 yıldır [26]. AB 10 için yaşam beklentisi AB-15 e göre daha düşük seviyede kalsa da gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırıldığında, AB- 10 un daha yüksek bir yaşam beklentisine sahip olduğu görülmektedir. Mevcut durumda, AB 10 için daha düşük bir yaşam beklentisi olsa da bu ülkelerde 2050 yılına kadar ortalama ömrün yaklaşık 7,3 yıl artması beklenmektedir [26]. Bu yüzyılın yarısına kadar AB-10 ülkelerinde böyle bir artışın gerçekleşmesiyle yaşam beklentisi AB-15 ülkeleri düzeyine çıkacak, bu durumda da nüfus piramidi yaşlı nüfus yönüne daha fazla kayacaktır. 30

42 ERKEK KADIN Yıl Yıl AB-10 AB-15 AB-25 AB-10 AB-15 AB-25 Şekil 3.3 : AB ye Üye Ülkeler İçin Doğuşta Yaşam Beklentisi Kaynak: Avrupa Komisyonu Raporu, [26] Yaşam standartlarının yükselmesi ve yaşam tarzının iyileşmesinin yanı sıra, sağlık hizmetlerinden yararlanma ve ilaçların etkinliği konusunda kaydedilen ilerlemeler sayesinde son yıllarda OECD ülkelerinde de ortalama insan ömrü önemli oranda uzamıştır. OECD ülkeleri için 1960 yılında 68,5 olan doğuşta yaşam beklentisi 2006 yılında 78,9 yıla çıkmıştır yılında Japonya 82,4 yıl olan yaşam beklentisiyle en yüksek ortalama insan ömrüne sahip ülke olup, Japonya yı sırasıyla İsviçre, İzlanda, Avustralya ve İspanya izlemektedir [28]. Tablo 3.3 de OECD verilerine göre yılları itibariyle Türkiye için yaşam beklentisi değerleri gösterilmektedir. OECD ülkeleri içerisinde Türkiye, toplam nüfus için gerek 1960 yılında 48,3 yıl, gerekse 2007 yılında 71,8 yıl ile en düşük doğuşta yaşam beklentisine sahip ülkedir. Türkiye de kadınlarda 1960 yılında 50,3 yıl olan yaşam beklentisi 2007 yılında 74,2 ye, erkekler de ise, aynı dönem aralığında 46,3 olan yaşam beklentisi 69,3 yıl düzeyine ulaşmıştır [28]. 31

43 Tablo 3.3: Türkiye de Doğuşta Yaşam Beklentisi (Yıl) Toplam Nüfus 48,3 54,2 58,1 66,1 70,5 71,8 Kadın 50,3 56,3 60,3 68,3 72,8 74,2 Erkek 46,3 52,0 55,8 63,8 68,1 69,3 Kaynak: OECD Health Data, [28] Tablo 3.4 de ise Türkiye nin yılları arasında doğuşta yaşam beklentisi değerlerine ilişkin projeksiyonları gösterilmektedir yılında 72 olacağı öngörülen yaşam beklentisinin 2050 yılında mevcut duruma göre 5,5 yıl artarak 77,3 e yükselmesi beklenmektedir. Yaşam beklentisi için cinsiyetler arası farklılıklar incelendiğinde ise, kadınların mevcut durumda yaklaşık 74 yıl olan yaşam beklentisinin 2050 yılında 80,4 yıl olacağı, erkeklerde ise bu durumun mevcut 69 seviyesinden 74 e yükseleceği tahmin edilmektedir. Tablo 3.4: Türkiye İçin Doğuşta Yaşam Beklentisi Projeksiyonları (Yıl) Toplam 72,0 72,7 73,5 74,4 75,5 76,2 76,4 76,6 77,3 Kadın 74,5 75,2 76,1 77,1 78,4 79,2 79,5 79,7 80,4 Erkek 69,6 70,3 71,0 71,8 72,8 73,3 73,5 73,7 74,3 Kaynak: TÜİK, [29] Ekonomik ve sosyal koşullardaki genel gelişmelerin yanında, çocuk aşılarından yararlanma dahil, doğum sonrası sağlık hizmetlerindeki düzelmeler sayesinde bebek ölüm oranlarında da dikkate değer bir ilerleme kaydedilmiştir [28]. Örneğin, Doğu Asya da 1950 li yıllarda 1000 doğumda yaklaşık olarak 184 bebek ölümüyle karşılaşılırken, 2000 yılında bu oran binde 34 seviyesine düşmüştür [David Bloom ve Diğerleri, (30)]. Doğuşta yaşam beklentisinin nüfustaki değişik yaş gruplarında beklenen ölümlülük oranları kullanılarak hesaplandığı göz önüne alınacak olursa, bebek ve çocuk ölüm oranları (0 5 yaş arası) nda kaydedilen bu azalmanın yaşam beklentisini artırdığını söylemek mümkündür. 32

44 Ortalama insan ömrü bir başka deyişle yaşam beklentisi emeklilik sistemleri için önemli bir göstergedir. Yaşam beklentisinin artması bireylerin çalışma ve tasarruf eğilimlerini etkileyeceği gibi, bireylerin ortalama emeklilik sigortalarından ve sağlık hizmetlerinden yararlanma sürelerinin ve bağımlılık oranlarının da artması anlamına gelmektedir [15]. Sosyal güvenlik sistemleri için bir başka önemli gösterge ise, doğuşta yaşam beklentisine benzer şekilde emeklilik yaşından sonraki yaşlarda görülen ölümlülük oranları kullanılarak hesaplanan emeklilik yaşında hayatta kalma beklentisidir. Emeklilik yaşında hayatta kalma beklentisi ile doğuşta yaşam beklentisi her ne kadar birbiriyle ilişkili olsa da birbiriyle birebir örtüşmemektedir. Şöyle ki, eğer emeklilik yaşı 60 ise ve doğuşta yaşam beklentisi 70 yıl ise, 60 yaşındaki bir kişinin hayatta kalma beklentisi 10 yıldan daha fazla olacaktır çünkü emeklilik öncesi yaşlarındaki ölümlülük oranlarını da içinde barındırmaktadır. Dolayısıyla, eğer fertlerin yaşam beklentisi ileri yaşlarda görülen ölümlülük oranlarının düşmesinden kaynaklanıyorsa, emeklilikte hayatta kalma beklentisi doğuşta yaşam beklentisinden daha fazla artacaktır [15]. Emeklilik planlarının yapılandırılmasında veya analiz edilmesinde asıl önemli olan doğuşta yaşam beklentisinden çok kişilerin işgücüne katıldığı yaştaki yaşam beklentisi ve emekli olduğu yaştaki yaşam beklentisidir ve genel olarak emeklilik yaşı 65 kabul edilmektedir [Christina Lindell, (31)]. OECD ülkelerinde son 40 yıl içinde 65 yaşından itibaren ortalama insan ömrü de önemli oranda bir artış göstermiştir. Tablo 3.5 de yıllar itibariyle bazı OECD ülkelerinde 65 yaş için gerçekleşen yaşam beklentisi değerleri ve projeksiyonları yer almıştır. Tablodaki veriler incelendiğinde, 2006 yılında 65 yaşından itibaren ortalama insan ömrü kadınlarda 20,1 yıl, erkeklerde 16,6 yıl olup, 1960 yılından itibaren kadınlar için 5,3 yıl, erkekler için ise, 4 yıllık bir artış olduğunu göstermektedir [28]. 33

45 Tablo 3.5: OECD Ülkelerinde 65 Yaşındaki Yaşam Beklentisi Değerleri ve Projeksiyonları Kadın Erkek Kadın Erkek Kadın Erkek Japonya 14,1 11,6 23,4 18,5 23,7 20,8 Fransa 15,6 12,5 22,6 18,2 22,6 18,9 İsviçre 15,1 12,9 22,1 18,5 23,2 19,5 İspanya 15,3 13,1 22,0 17,9 22,0 18,4 Avustralya 15,6 12,5 21,5 18,3 22,4 19,0 Finlandiya 13,7 11,5 21,2 16,9 22,5 18,6 Norveç 16,1 14,5 20,9 17,7 22,5 19,2 İsveç 15,3 13,7 20,8 17,6 22,5 19,3 Avusturya 14,7 12,0 20,6 17,2 22,3 18,7 Belçika 14,8 12,4 20,6 17,0 22,3 18,8 Almanya 14,2 12,2 20,5 17,2 21,6 18,2 Lüksemburg 14,5 12,5 20,3 17,0 22,2 18,0 Portekiz 14,5 12,4 20,2 16,6 21,2 17,8 İrlanda 14,4 12,6 20,2 16,8 21,2 17,8 Hollanda 15,3 13,9 20,1 16,7 21,7 18,5 Amerika 15,8 12,8 20,0 17,2 22,3 18,8 Yunanistan 14,6 13,4 19,6 17,4 21,6 18,3 İngiltere 15,1 11,9 19,5 17,0 21,4 18,3 Danimarka 15,3 13,7 19,2 16,2 21,0 18,1 Polonya 14,9 12,7 18,8 14,5 20,6 16,5 Çek C. 14,6 12,4 18,3 14,8 21,0 17,5 Macaristan 13,8 12,3 17,2 13,4 20,0 15,8 Slovakya 14,6 13,2 17,1 13,3 20,1 16,1 Türkiye 12,1 11,2 15,1 13,1 18,0 15,0 Kaynak: [25, 28] Doğuşta yaşam beklentisinde olduğu gibi 65 yaşından itibaren ortalama insan ömründe de 2006 yılının en yüksek rakamına Japonya sahiptir ve 2040 yılına kadar da ilk sırayı koruyacağı gözlenmektedir. Ayrıca OECD ülkelerinde 65 yaşından itibaren ortalama insan ömrünün 2040 yılına gelindiğinde kadınlarda 21,6 yılı erkeklerde ise, 18,1 yılı bulacağı tahmin edilmektedir [25]. 34

46 Türkiye ise, diğer OECD ülkeleri içerisinde 65 yaş için en düşük yaşam beklentisine sahiptir. Ancak 65 yaşındaki yaşam beklentisinin ülkemizde de yıllar itibariyle giderek artan bir seyir izlediği görülmektedir. Örneğin, 1960 yılında kadınlarda 12,1, erkeklerde ise 11,2 yıl olan 65 yaşındaki yaşam beklentisi sırasıyla 3 ve 1,9 yıl artarak 2006 yılında kadınlar için 15,1, erkekler için ise 13,1 yıl seviyesine ulaşmıştır. 3.3 Yaşlı Bağımlılık Oranlarının Artması Türkiye de olduğu gibi dağıtım yöntemine (PAYG) dayanan sosyal güvenlik sistemlerinde, 65 yaş ve üstü nüfusun yaş arasındaki nüfusa oranı olarak tanımlanan yaşlı bağımlılık oranı sistemin işleyişini etkileyen önemli bir faktördür. Dünyadaki gelişmiş ülkelerin genelinde son yıllarda doğurganlık oranındaki azalma ve yaşam beklentisindeki artıştan dolayı yaşlı bağımlılık oranlarında sürekli bir artma eğilimi olduğu ve bu durumun sosyal güvenlik sistemlerinin finansmanında ciddi sıkıntılar doğurduğu gözlenmektedir. Birleşmiş Milletlerin 2004 yılında yapmış olduğu projeksiyonlarda gelişmiş ülkeler için 2005 yılında % 22,6 olan yaşlı bağımlılık oranının 2050 yılında iki kat artışla % 44,4 seviyesine ulaşacağı belirtilmektedir [21]. Bir Ülkedeki çalışan nüfusun bakmakla yükümlü olduğu yaşlı nüfus oranını gösteren yaşlı bağımlılık oranının yüksek olması, daha az çalışan tarafından daha fazla yaşlının finanse edilmesi yani çalışan nüfus üzerindeki yükün artması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, yapılan projeksiyonlara göre 2050 yılına kadar dünya genelinde söz konusu bu oranın büyük ölçüde artış göstermesi çalışanlar üzerinde daha fazla bir ek maliyet oluşacağı sonucunu doğurmaktadır. Bu artış sebebiyle aktif nüfustan elde edilen prim gelirlerinin, özellikle yaşlılık sigortasını karşılama bakımından yetersiz kalmasının yanı sıra yaşlılık döneminin uzaması, refah artışına bağlı olarak sosyal talep ve ihtiyaçların çeşitliği gibi nedenler kamu kaynaklarının önemli bir kısmının yaşlılığı finanse etmek için kullanılmasına sebep olacaktır [17]. 35

47 Tablo 3.6 da yaşlı bağımlılık oranının artmasına neden olan yaşlı nüfus sorununu gösterebilmek için, aralarında Türkiye nin de bulunduğu bazı ülkeler için 65 yaş ve üstü nüfusun 0 64 yaş arasındaki toplam nüfusa oranının %7 den %14 e geçiş süresi hesaplanmıştır. Şu anda sanayileşmiş ülkelere kıyasla, Türkiye 27 yıl gibi oldukça kısa bir sürede yaşlı nüfus sorunuyla karşılaşacaktır. Sosyal güvenlik sisteminden kaynaklanan sorunlar bir yana Türkiye için öngörülen yaşlanma hızı bile sosyal güvenlik sistemi için ciddi önlemler alınmasını gerekli kılmaktadır [15]. Tablo 3.6: Bazı Ülkelerde ve Türkiye de Yaşlanma Hızı (*) Ülkeler %7 Oranına Ulaştığı Yıl %14 Oranına Ulaştığı Yıl Geçiş Süresi (Yıl) Japonya Fransa Almanya İsveç İngiltere Amerika Türkiye * 65 yaş ve üstü nüfusun 0 64 yaş arasındaki nüfusa oranının % 7 den % 14 e geçiş süresi Kaynak: [15] Tablo 3.6 da Türkiye dışında diğer gelişmiş ülkelere nazaran 65 yaş ve üstü nüfusun % 14 seviyesine daha geç olarak 2020 yılında ulaşacağı öngörülen bir diğer ülke de Amerika dır. Amerika nın diğer ülkelere göre daha genç nüfuslu olmasındaki en büyük faktör; İkinci Dünya Savaşı ndan sonra doğurganlık oranının artmasıyla ortaya çıkan ve baby boom olarak adlandırılan neslin ( yılları arasında doğanlar) henüz 65 yaşına ulaşmamış olmasıdır. Ancak, bu kuşağın emeklilik yaşının gelmesiyle birlikte yaşlı bağımlılık oranının artması kaçınılmaz olacaktır. Baby-boom neslinin 65 yaşına ulaşmasına bağlı olarak, bu durumun 2011 yılından itibaren değişmesi ve hatta 2030 yılına kadar Amerika nın yaşlı nüfusunun % 20 ye çıkması beklenmektedir [32]. 36

48 Özellikle Avrupa da çalışan nüfus oranının düşmesi ve yaşlı nüfus oranının artmasıyla yaşlı bağımlılık oranının dramatik bir şekilde yükselmesi beklenmektedir. Yaşlı bağımlılık oranındaki değişmenin net bir şekilde görülebilmesi için Şekil 3.4 de Avrupa nın yaş gruplarına göre nüfus değişim grafiği sunulmaktadır. Görüldüğü üzere, yaş arası nüfus hızla azalırken 60 yaş ve üzeri nüfus da hızlı bir şekilde artmaktadır. Şekil 3.4: Yaş Gruplarına Göre Avrupa Nüfusu Kaynak: Birleşmiş Milletler, [20] yılları arasında AB 25 ülkelerinde çalışan nüfusun 48 milyon azalması beklenirken, yaşlı nüfusun hızlı bir şekilde artarak 58 milyona ulaşacağı beklenmektedir. Bu durumda, yaşlı nüfus artışının devam etmesiyle, yaşlı nüfus bağımlılık oranının artması kaçınılmaz olacaktır. Tablo 3.7 de AB 25 ülkeleri için 2003 yılı yaşlı bağımlılık oranlarının gerçekleşen değerleri ve 2025, 2050 yıllarına ilişkin projeksiyonları sunulmuştur AB 25 de 2003 yılında % 24 olan yaşlı bağımlılık oranı 2050 yılında iki kattan daha fazla artış göstererek % 51 seviyesine ulaşacaktır. Bir başka ifadeyle, mevcut durumda Avrupa da her 4 çalışan 1 yaşlıya bakmaktayken söz konusu bu artışla 2050 yılından itibaren her 2 çalışan 1 yaşlıya bakmak zorunda kalacaktır [26]. 37

49 Tablo 3.7: AB 25 de Yaşlı Nüfus Bağımlılık Oranları Yaşlı Bağımlılık Oranları (%) AB-15 Ülkeleri AB-10 Ülkeleri Belçika Danimarka Almanya Yunanistan İspanya Fransa İrlanda İtalya Lüksemburg Hollanda Avusturya Portekiz Finlandiya İsveç İngiltere AB Güney Kıbrıs Çek Cumhuriyeti Estonya Macaristan Litvanya Letonya Malta Polonya Slovakya Slovenya AB AB Kaynak: Avrupa Komisyonu Raporu, [26] Ülkemiz, 2005 yılı için 65 yaş ve üzeri nüfus açısından OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında % 5,9 luk pay ile en az orana sahip ülkedir. Bu durum OECD ülkeleri arasında yaşlı bağımlılık oranı en düşük ülke olduğumuzu, diğerlerine göre daha az yaşlı nüfusa sahip olduğumuzu göstermektedir. Ancak, yapılan projeksiyonlara göre 2050 yılında bu oranın % 17,3 düzeyine ulaşacağı beklenmektedir [33]. Tablo 3.8 de Türkiye nin 1950 yılından itibaren nüfusun yaş gruplarına göre dağılımı ve bağımlılık oranlarına ilişkin veriler sunulmaktadır. Türkiye de 38

50 doğurganlık hızının azalması nüfus yapısında önemli değişimleri beraberinde getirecektir. Toplam doğurganlık oranının yüksek olduğu yılları arasında genç nüfusun (0 14 yaş) giderek arttığı, ancak 1980 yılından itibaren bir azalış kaydettiği gözlenmekte ve genç nüfusun toplam nüfus içindeki payının sürekli olarak düşeceği öngörülmektedir. Bir başka ifadeyle, Türkiye genç nüfus olma özelliğini zaman içinde kaybedecektir. Buna karşılık 65 yaş ve üstü nüfusun payı büyük bir hızla artacaktır. Nitekim, 1950 yılında % 3,3 olan yaşlı nüfus oranı 2000 yılından itibaren ciddi bir artışla 2007 yılında % 7,1 olarak gerçekleşmiştir ki bu da giderek yaşlı nüfus sorunuyla karşı karşıya kalacak olan bir Türkiye gerçeğini gözler önüne sermektedir. Tablo 3.8: Türkiye de Yaş Grubuna Göre Nüfus ve Bağımlılık Oranları ( ) Nüfus (%) Bağımlılık Oranları (%) Yıllar Toplam Nüfus (Milyon) 0-14 Yaş Yaş 65 yaş ve üzeri Toplam Bağımlılık Oranı Genç Bağımlılık Oranı (0-14 Yaş) Yaşlı Bağımlılık Oranı (65+ Yaş) ,9 38,3 58,3 3,3 71,3 65,7 5, ,1 39,4 57,1 3,4 75,0 69,0 6, ,8 41,2 55,1 3,5 81,1 74,7 6, ,4 41,9 54,0 4,0 84,9 77,6 7, ,6 41,8 53,8 4,4 85,9 77,7 8, ,3 40,5 54,7 4,6 82,3 73,9 8, ,7 39,0 55,9 4,7 78,1 69,7 8, ,7 37,5 58,1 4,2 71,8 64,6 7, ,5 35,0 60,7 4,3 64,7 57,6 7, ,8 29,8 64,5 5,7 55,1 46,3 8, ,6 26,4 66,5 7,1 50,4 39,7 10,7 Kaynak: TÜİK, [29] Türkiye nin demografik değişim trendine bağlı olarak yılları arasında bağımlılık oranlarında meydana gelebilecek farklılıklar Şekil 3.5 de gösterilmiştir. Ülkemizde 65 yaş ve üzeri nüfus ile 0 14 yaş arası nüfusun çalışabilir nüfusa oranını gösteren toplam bağımlılık oranı, 1990 yılından itibaren azalmaya başlamıştır. Ancak, bu oranlar sağlıklı bir şekilde değerlendirildiğinde nüfus yapımızın gelecek perspektifinin hiç de iç açıcı 39

51 olmadığı görülmektedir. Yaşlı bağımlılık oranı sürekli artarken, toplam bağımlılık oranının önce düşmesi sonra da diğer OECD ülkeleri ortalamalarında olduğu gibi yükselerek devam etmesi, genç nüfusun etkisinin 2025 yılından sonra azalacağını göstermektedir [17]. Dolayısıyla, toplam bağımlılık oranının 2025 yılına kadar gerileyeceği, bu yıldan itibaren bir artış eğilimine gireceği ve bu eğilimin 2035 yılından itibaren hızlanması söz konusu olacaktır. Başka bir ifadeyle, söz konusu bu durum, önümüzdeki 16 yıl bağımlı nüfusun azalacağı buna karşılık çalışabilir nüfusun artacağı bir dönem olacaktır [15]. Demografik fırsat penceresi olarak adlandırılan bu durum doğru kullanıldığı takdirde, 2025 yılından sonra demografik değişimlere bağlı olarak yaşayacağımız sorunların atlatılabilmesi ve gelecek kuşakların bu soruna rahatlıkla çözüm getirebilmesi için kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak görülmektedir. (% ) Toplam Bağımlılık Oranı Genç Bağımlılık Oranı (0-14 Yaş) Yaşlı Bağımlılık Oranı (65+ Yaş) Şekil 3.5: Türkiye nin Nüfus Bağımlılık Oranları Projeksiyonu Kaynak: Birleşmiş Milletler, [20] 40

52 4. UZUN ÖMÜRLÜLÜĞÜN EMEKLİLİK SİSTEMİNE ETKİSİ Sosyal güvenlik sistemleri ile ülkenin demografik yapısı arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bu ilişkinin bozulması, sistemin krize girmesine neden olabilmektedir [17]. Bir yandan sağlık hizmetlerinde sağlanan gelişmeler dolayısıyla ortalama insan ömrünün artması bir yandan da doğurganlık oranlarının düşmesi, özellikle gelişmiş ülkelerde nüfus yapısını değiştirmiş ve yaşlı bir nüfus ortaya çıkarmıştır. Gelişmiş ülkelerde demografik yapıda yaşanan değişim, sosyal güvenlik sisteminin en önemli kriz nedeni olarak görülmektedir. Bireylerin emeklilik sigortalarından ve sağlık hizmetlerinden yararlanma sürelerini etkileyen ortalama insan ömrünün artmasına bağlı olarak, nüfusun yaşlanmasıyla birlikte kamunun tasarruf oranının daha da düşmesi, sağlık ve emeklilik ücretleri gibi harcamaların ise, önemli bir ölçüde artması beklenmektedir. 65 yaş ve üstü yaş grubu nüfusta hızla görülen artış, sosyal güvenlik sistemleri açısından en önemli tehditlerden birisi olarak görülmektedir [Pelin Erdönmez, (34)]. 65 yaş ve üstü nüfusun toplam nüfus içindeki payının artmasının, sosyal güvenlik sisteminin bir yandan gelirlerinin azalması bir yandan da giderlerinin artması sonucunu doğurduğu göz önüne alınırsa, yaşlı nüfusun artmasının etkisi sonucu yaş grupları arasındaki harcamaların yönünün değişeceğini söylemek mümkündür. Şekil 4.1 de dünyanın yaşlanmadan en fazla etkilenen bölgesi Avrupa için AB-15 teki harcamaların dönemindeki değişimine ilişkin grafik sunulmuştur. Şekilden de görüldüğü gibi, emekli aylığı alan kişi sayısının artmasıyla birlikte emekli aylığı ödemeleri artacak, yaşlılık 41

53 sonucu sağlık harcamaları ve uzun dönem bakım harcamaları da artış kaydedecektir [Ö. Kayhan Seyhun,(35)]. Şekil 4.1: AB-15 te Yaş İle İlgili Harcamalar (GSYİH nin % si) ( ) Kaynak: Avrupa Komisyonu Raporu, [26] AB-15 teki ülkeler için emeklilik harcamaları her ne kadar çeşitlilik gösteriyor olsa da, bu ülkelerin ortaklaştığı nokta yaşlanmanın direkt olarak ileri dönemlerdeki emeklilik harcamalarını artırıcı bir baskıya sahip olmasıdır [Mika Vidlund, (36)]. Yukarıdaki grafikte de görüldüğü üzere, her ülke için emekli aylığı 2050 yılına kadar ciddi artışlar sergilemekte ve genel anlamda AB 15 için 2004 yılında GSYİH nin % 10,6 sı olan emekli aylıklarının 2050 yılına kadar GSYİH nin %12,9 una ulaşacağı öngörülmektedir. Emeklilik harcamalarında artışa neden olan demografik yapıda meydana gelen bu değişimle beraber ortaya çıkan uzun ömürlülük, özellikle demografik değişimlerden kolaylıkla etkilenen, belirli bir dönemde aktif sigortalıların ödedikleri prim gelirlerinin, aynı dönemde sigortalılara ve bağımlılarına 42

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

Detaylı

Nüfus Yaşlanması ve Yaşlılığın Finansmanı

Nüfus Yaşlanması ve Yaşlılığın Finansmanı Nüfus Yaşlanması ve Yaşlılığın Finansmanı Prof. Dr. Serdar SAYAN TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi 4. Türkiye Nüfusbilim Kongresi Ankara 6 Kasım 2015 Yaşlılık (Emeklilik) Sigortası Türkiye de çalışanların

Detaylı

YAŞAM TABLOLARIYLA UZUN ÖMÜRLÜLÜK RİSKİNİN EMEKLİLİK SİSTEMİNE GETİRDİĞİ YÜKÜN KARŞILAŞTIRILMASI

YAŞAM TABLOLARIYLA UZUN ÖMÜRLÜLÜK RİSKİNİN EMEKLİLİK SİSTEMİNE GETİRDİĞİ YÜKÜN KARŞILAŞTIRILMASI YAŞAM TABLOLARIYLA UZUN ÖMÜRLÜLÜK RİSKİNİN Zeynep Burcu GÜNER Sosyal Güvenlik Uzmanı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire Başkanlığı, e-posta: zkiran@sgk.gov.tr, tel: 0312 207 87 06

Detaylı

Sosyal Güvenlik (Emeklilik) Sistemine Bakış

Sosyal Güvenlik (Emeklilik) Sistemine Bakış 2050'ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim: Sosyal Güvenlik (Emeklilik) Sistemine Bakış Prof. Dr. Yusuf Alper (Uludağ Üniversitesi) Yard. Doç. Dr. Çağaçan Değer (Ege Üniversitesi) Prof. Dr. Serdar Sayan (TOBB

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ AYAŞ MESLEK YÜKSEKOKULU ASG 109 SOSYAL GÜVENLİĞE GİRİŞ DERSİ. Öğretim Görevlisi Yusuf Can ÇALIŞIR

ANKARA ÜNİVERSİTESİ AYAŞ MESLEK YÜKSEKOKULU ASG 109 SOSYAL GÜVENLİĞE GİRİŞ DERSİ. Öğretim Görevlisi Yusuf Can ÇALIŞIR ANKARA ÜNİVERSİTESİ AYAŞ MESLEK YÜKSEKOKULU ASG 109 SOSYAL GÜVENLİĞE GİRİŞ DERSİ Öğretim Görevlisi Yusuf Can ÇALIŞIR DERS PLANI GİRİŞ SOSYAL GÜVENLİĞİN FİNANSMAN KAYNAKLARI SOSYAL GÜVENLİĞİN FİNANSMAN

Detaylı

ALMANYA DA SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ SEÇKİN KESGİN

ALMANYA DA SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ SEÇKİN KESGİN ALMANYA DA SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ SEÇKİN KESGİN Almanya; Orta Avrupa da bir ülkedir. Kuzeyinde Kuzey denizi, Danimarka, ve Baltık denizi; doğusunda Polonya ve Çek cumhuriyeti; güneyinde Avusturya ve İsviçre;

Detaylı

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015 INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015 Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer AB ve Uluslararası Organizasyonlar Şefliği Uzman Yardımcısı IMF Küresel Ekonomik

Detaylı

Nüfus ve Kalkınma İlişkisi: Türkiye (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında)

Nüfus ve Kalkınma İlişkisi: Türkiye (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında) (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında) ESAGEV - Ekonomik ve Sosyal Düşünce Araştırma Geliştirme Vakfı www.esagev.org iletisim@esagev.org +90 (312) 750 00 00 Oğuzlar Mh. 1397. Sokak No: 11/1 Balgat,

Detaylı

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ... İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ... 1 A. Kayıt Dışı Ekonominin Tanımı ve Kapsamı... 1 B. Kayıt Dışı Ekonominin Nedenleri... 4 C. Kayıt Dışı Ekonominin Büyüklüğü...

Detaylı

SOSYAL GÜVENLİK REFORMU. A.Tuncay TEKSÖZ TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi

SOSYAL GÜVENLİK REFORMU. A.Tuncay TEKSÖZ TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi SOSYAL GÜVENLİK REFORMU A.Tuncay TEKSÖZ TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İşgücünün Durumu TÜRKİYE KENT KIR 2005 2006 2005 2006 2005 2006 Kurumsal olmayan sivil nüfus (000) 71 915 72 879 44 631 45

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ AYAŞ MESLEK YÜKSEKOKULU ASG 109 SOSYAL GÜVENLİĞE GİRİŞ DERSİ. Öğretim Görevlisi Yusuf Can ÇALIŞIR

ANKARA ÜNİVERSİTESİ AYAŞ MESLEK YÜKSEKOKULU ASG 109 SOSYAL GÜVENLİĞE GİRİŞ DERSİ. Öğretim Görevlisi Yusuf Can ÇALIŞIR ANKARA ÜNİVERSİTESİ AYAŞ MESLEK YÜKSEKOKULU ASG 109 SOSYAL GÜVENLİĞE GİRİŞ DERSİ Öğretim Görevlisi Yusuf Can ÇALIŞIR DERS PLANI SOSYAL GÜVENLİK TEKNİĞİ KAVRAMI SOSYAL GÜVENLİK TEKNİKLERİNİN ÇEŞİTLERİ GELENEKSEL

Detaylı

SAĞLIK HARCAMALARINDA SON DURUM

SAĞLIK HARCAMALARINDA SON DURUM 1 SAĞLIK HARCAMALARINDA SON DURUM Temmuz 2018 Sağlık harcamaları ekonomik kriz sonrası yaşadığı düşüşten sonra artma eğilimi göstermiştir. 2016 yılında sağlık harcamaları, 2017 yılında beklenenden daha

Detaylı

MEVCUT YASALARIMIZ KARŞISINDA DİŞHEKİMLERİNİN EMEKLİLİK SEÇENEĞİ. Hazırlayan: TDB Mali Müşaviri Baset DEMİRBUĞA Mart 2018

MEVCUT YASALARIMIZ KARŞISINDA DİŞHEKİMLERİNİN EMEKLİLİK SEÇENEĞİ. Hazırlayan: TDB Mali Müşaviri Baset DEMİRBUĞA Mart 2018 MEVCUT YASALARIMIZ KARŞISINDA DİŞHEKİMLERİNİN EMEKLİLİK SEÇENEĞİ Hazırlayan: TDB Mali Müşaviri Baset DEMİRBUĞA Mart 2018 Dünyada ve ülkemizde sosyal güvenlik sistemi daima değişim ve gelişme içerisinde

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi. HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU Ağustos 2017 1 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2017 TEMMUZ İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME Yılın İlk 7 Ayında

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi. HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi Aralık 2017 Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi 1 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2017

Detaylı

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002. C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002. DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI NIN GELİR DAĞILIMINDA ADALETSİZLİK VE YOKSULLUK SORUNUNA YAKLAŞIMI (SEKİZİNCİ

Detaylı

KÜRESEL KRİZLERİN YEREL YÖNETİMLERE ETKİLERİ. Erol KAYA

KÜRESEL KRİZLERİN YEREL YÖNETİMLERE ETKİLERİ. Erol KAYA KÜRESEL KRİZLERİN YEREL YÖNETİMLERE ETKİLERİ Erol KAYA 1) EKONOMİK KRİZ Kriz, genel ekonominin mevcut konumunu ve geleceğini etkileyen hiç beklenmeyen bir anda ortaya çıkan ve genelde önlem alınmakta geç

Detaylı

II. MALİ SEKTÖRÜN GENEL YAPISI

II. MALİ SEKTÖRÜN GENEL YAPISI II. MALİ SEKTÖRÜN GENEL YAPISI Türk mali sektörü 27 yılının ilk altı ayında büyümesini sürdürmüştür. Bu dönemde bankacılık sektörüne yabancı yatırımcı ilgisi de devam etmiştir. Grafik II.1. Mali Sektörün

Detaylı

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ 2010 YILI DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ 2010 yılı Ocak-Mart döneminde, Türkiye deri ve deri ürünleri ihracatı % 13,7 artışla 247,8 milyon dolara yükselmiştir. Aynı dönemde

Detaylı

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar Recep Kapar Muğla Üniversitesi recepkapar@sosyalkoruma.net www.sosyalkoruma.net Sosyal Güvenlik Harcamaları Yüksek Değildir Ülke İsveç Fransa Danimarka Belçika

Detaylı

5.1. Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefleri [2011/101]

5.1. Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefleri [2011/101] 5.1. Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefleri [2011/101] KARAR ADI NO E 2011/101 Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefleri ĠLGĠLĠ DĠĞER KARARLA R T...... 2005/201 Ulusal Bilim ve Teknoloji Sisteminin

Detaylı

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4 FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4 Prof. Dr. Yıldırım Beyazıt ÖNAL 6. HAFTA 4. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE ULUSLAR ARASI FON HAREKETLERİ Gelişmekte olan ülkeler, son 25 yılda ekonomik olarak oldukça

Detaylı

24 Haziran 2016 Ankara

24 Haziran 2016 Ankara 24 Haziran 216 Ankara Sunum Planı I. İktisadi Görünüm II. Yapısal Konular III. Genel Değerlendirme 2 İKTİSADİ GÖRÜNÜM 3 3.15 6.15 9.15 12.15 3.16 İktisadi Faaliyet Büyümeye Katkılar (Harcama Yönünden,

Detaylı

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ Hazırlayan: Sıla Özsümer AB ve Uluslararası Organizasyonlar Şefliği Uzman Yardımcısı IMF Küresel Ekonomik Görünümü IMF düzenli olarak hazırladığı Küresel Ekonomi Görünümü

Detaylı

Sosyal Güvenlik Hukuku 1. Ders

Sosyal Güvenlik Hukuku 1. Ders Sosyal Güvenlik Hukuku 1. Ders Prof. Dr. Murat ŞEN Arş. Gör. Yusuf GÜLEŞCİ Sosyal Güvenlik Kavramı Kişileri, gelirleri ne olursa olsun, belirli sayıdaki tehlikeler karşısında güvence sağlama görevine sahip

Detaylı

TAMAMLAYICI VE DESTEKLEYİCİ SAĞLIK SİGORTALARI

TAMAMLAYICI VE DESTEKLEYİCİ SAĞLIK SİGORTALARI TAMAMLAYICI VE DESTEKLEYİCİ SAĞLIK SİGORTALARI 1 AB de Özel Sağlık Sigortası Uygulamaları Geçtiğimiz dönemlerde sağlık harcamalarında kaydedilen artış, kamu sağlık sistemlerinin sürdürülmesinde sorun yaşanmasına

Detaylı

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ 2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ 2010 yılına iyi başlayan ülkemiz halı ihracatı, yılın ilk dört ayının sonunda bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla % 23,1 oranında artarak

Detaylı

2010 ŞUBAT AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

2010 ŞUBAT AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ 2010 ŞUBAT AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ Ülkemiz halı ihracatı 2009 yılını % 7,2 oranında düşüşle kapanmış ve 1 milyar 86 milyon dolar olarak kaydedilmiştir. 2010 yılının ilk iki ayının

Detaylı

BÖLGELERE GÖRE DEĞİŞMEKLE BERABER İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 30 U AŞIYOR

BÖLGELERE GÖRE DEĞİŞMEKLE BERABER İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 30 U AŞIYOR 19/04/2008 2008/9 BASIN BÜLTENİ BÖLGELERE GÖRE DEĞİŞMEKLE BERABER İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 30 U AŞIYOR Dünyada işsizlik oranı istihdam halinde olmayan, son üç ay içinde iş aramış ve 15 gün içinde iş başı yapabilecek

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 NİSAN AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 NİSAN AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 NİSAN AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi Mayıs 2017 2 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2017 NİSAN İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Detaylı

2015 2017 Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

2015 2017 Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi 2015 2017 Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisadi ve Mali Analiz Yüksek Lisansı Bütçe Uygulamaları ve Mali Mevzuat Dersi Kıvanç

Detaylı

MUKAYESELİ HUKUK VE TÜRK HUKUKUNDA İŞSİZLİK SİGORTASI İÇİNDEKİLER ÖZET KISALTMALAR TABLO LİSTESİ ŞEKİL LİSTESİ BÖLÜM I İŞSİZLİK

MUKAYESELİ HUKUK VE TÜRK HUKUKUNDA İŞSİZLİK SİGORTASI İÇİNDEKİLER ÖZET KISALTMALAR TABLO LİSTESİ ŞEKİL LİSTESİ BÖLÜM I İŞSİZLİK MUKAYESELİ HUKUK VE TÜRK HUKUKUNDA İŞSİZLİK SİGORTASI İÇİNDEKİLER ÖZET ABSTRACT İÇİNDEKİLER KISALTMALAR TABLO LİSTESİ ŞEKİL LİSTESİ GİRİŞ v vii ix xvii xviii xx xxi BÖLÜM I İŞSİZLİK A. İŞSİZLİĞİN TANIMI

Detaylı

A.ERDAL SARGUTAN EK TABLOLAR. Ek 1. Ek 1: Ek Tablolar 3123

A.ERDAL SARGUTAN EK TABLOLAR. Ek 1. Ek 1: Ek Tablolar 3123 Ek 1: Ek Tablolar 3123 Ek 1 EK TABLOLAR Tablolar, - (129) Dünya Sağlık Örgütü: WHO Dünya Sağlık Raporu - (123) Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı: UNDP İnsani Gelişme Raporu - (128) Dünya Bankası: WB

Detaylı

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ 2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ 2009 yılında ülkemiz halı ihracatı % 7,2 oranında düşüşle 1 milyar 86 milyon dolar olarak kaydedilmiştir. 2010 yılının ilk çeyreğinin sonunda

Detaylı

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır. 1992 yılına gelindiğinde çevresel endişelerin sürmekte olduğu ve daha geniş kapsamlı bir çalışma gereği ortaya çıkmıştır. En önemli tespit; Çevreye rağmen kalkınmanın sağlanamayacağı, kalkınmanın ihmal

Detaylı

1 - ALMANYA. 1- İş verenin ek emeklilik yükümlülüğünü doğrudan kendisinin üstlenmesi;

1 - ALMANYA. 1- İş verenin ek emeklilik yükümlülüğünü doğrudan kendisinin üstlenmesi; 1 - ALMANYA 4 tip ek emeklilik uygulaması vardır: 1- İş verenin ek emeklilik yükümlülüğünü doğrudan kendisinin üstlenmesi; Bu uygulamada bağımsız ek emekli kuruluşu oluşturulmaz veya ayrı bir fon kurulmaz,

Detaylı

OTOMATİK KATILIMLI BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ İLE İLGİLİ MERAK EDİLENLER

OTOMATİK KATILIMLI BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ İLE İLGİLİ MERAK EDİLENLER OTOMATİK KATILIMLI BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ İLE İLGİLİ MERAK EDİLENLER Türkiye İş Bankası A.Ş. Munzam Sandık Vakfı 27 Ekim 2016 Bireysel Emeklilik Sistemi (BES), 28.03.2001 tarih ve 4632 sayılı Bireysel

Detaylı

EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ

EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ Eğitimin Ekonomik Temelleri Ekonomi kökeni Yunanca da ki oikia (ev) ve nomos (kural) kelimelerine dayanır. Ev yönetimi anlamına gelir. Ekonomi yerine, Arapça dan gelen iktisat

Detaylı

GRAFİKLERLE FEDERAL ALMANYA EKONOMİSİNİN GÖRÜNÜMÜ

GRAFİKLERLE FEDERAL ALMANYA EKONOMİSİNİN GÖRÜNÜMÜ GRAFİKLERLE FEDERAL ALMANYA EKONOMİSİNİN GÖRÜNÜMÜ Hazırlayan: Fethi SAYGIN Mart 2014 Kaynak :DESTATIS (Alman İstatistik Enstitüsü) GENEL DEĞERLENDİRME Ekonomi piyasalarındaki durgunluk ve sorunlara rağmen,

Detaylı

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter 2013 yılı, dünya ekonomisi için finansal krizin etkilerinin para politikaları açısından

Detaylı

Avrupa Birliği ve Türkiye Yerel Yönetimler Analizi

Avrupa Birliği ve Türkiye Yerel Yönetimler Analizi Büyükdere Cad. No. 106 34394 Esentepe - İstanbul AçıkDeniz Telefon Bankacılığı: 444 0 800 www.denizbank.com Avrupa Birliği ve Türkiye Yerel Yönetimler Analizi 2013 Mali Verileri DenizBank bir Sberbank

Detaylı

Uzun Ömürlülük Riskinin Sosyal Güvenlik Sistemi Dengesine Etkisi. The Effect of Longevity Risk on Social Security System Balance

Uzun Ömürlülük Riskinin Sosyal Güvenlik Sistemi Dengesine Etkisi. The Effect of Longevity Risk on Social Security System Balance Uzun Ömürlülük Riskinin Sosyal Güvenlik Sistemi Dengesine Etkisi The Effect of Longevity Risk on Social Security System Balance Zeynep Burcu GÜNER 1 ÖZET Günümüzde ortak bir sorun haline gelen yaşlı nüfus

Detaylı

(THE SITUATION OF VALUE ADDED TAX IN THE WORLD IN THE LIGHT OF OECD DATA)

(THE SITUATION OF VALUE ADDED TAX IN THE WORLD IN THE LIGHT OF OECD DATA) H OECD VERİLERİ IŞIĞINDA DÜNYADA KATMA DEĞER VERGİSİNİN DURUMU * (THE SITUATION OF VALUE ADDED TAX IN THE WORLD IN THE LIGHT OF OECD DATA) Yusuf ARTAR (Vergi Müfettişi/Tax Inspector) ÖZ Dünyada ilk olarak

Detaylı

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ 2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ Ülkemiz halı ihracatı 2009 yılını % 7,2 oranında düşüşle kapanmış ve 1 milyar 86 milyon dolar olarak kaydedilmiştir. 2010 yılının ilk ayında ise halı

Detaylı

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4. AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4. Ülkelerin Büyüme Oranı 5. Ülkelerin Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi. HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi Kasım 2017 Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi 1 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2017

Detaylı

26 milyar YTL'den işsize düşen 1.2 milyar YTL

26 milyar YTL'den işsize düşen 1.2 milyar YTL İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI 07/06/2007 26 milyar YTL'den işsize düşen 1.2 milyar YTL İşsizlik Sigortası'nın uygulamaya başladığı Mart 2002 tarihinden 31 Mart 2007 tarihine kadar geçen

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2014 MART AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU İİTKİİB GENEL SEKRETERLİİĞİİ AR & GE VE MEVZUAT ŞUBESİİ Niisan 2014 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI

Detaylı

AB de MESLEKİ EMEKLİLİK

AB de MESLEKİ EMEKLİLİK AB de MESLEKİ EMEKLİLİK Aylık türleri Yaşlılık Ölüm/Dul ve Yetim Malullük/Özürlülük (her birinin sorunları birbirinden tamamen farklı) EMEKLİLİK PİRAMİDİ özel mesleki yasal asgari Mesleki emekliliğin göreceli

Detaylı

Araştırma Notu 14/161

Araştırma Notu 14/161 Araştırma Notu 14/161 22 Ocak 2014 EĞİTİM KALİTESİNDE YÜKSEK AMA YETERSİZ ARTIŞ Seyfettin Gürsel * ve Mine Durmaz ** Yönetici Özeti Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2012 yılı raporunu

Detaylı

ÖZGEÇMĠġ VE ESERLER LĠSTESĠ

ÖZGEÇMĠġ VE ESERLER LĠSTESĠ ÖZGEÇMĠġ Adı Soyadı: Erol YENER Doğum Tarihi: 20/06/1970 Öğrenim Durumu: ÖZGEÇMĠġ VE ESERLER LĠSTESĠ Derece Bölüm Üniversite Yıl Lisans İşletme Böl. Karadeniz Teknik Üniversitesi 1992 Y. Lisans İşletme

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi Haziran 2017 2 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2017 MAYIS İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Detaylı

2001 2013 Döneminde Türk Bankacılık Sektörü

2001 2013 Döneminde Türk Bankacılık Sektörü 2001 2013 Döneminde Türk Bankacılık Sektörü Prof. Dr. Sudi Apak Beykent Üniversitesi İçerik 2 Slayt 1 - Türk Bankalarında kurum riski bulunmaktadır. 140,00% Türk Bankacılık Sektörünün Aktif Büyüklüğü /

Detaylı

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu nda Değişiklik Yapılması ve Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve gerekçesi ilişikte sunulmuştur.

Detaylı

Cari işlemler açığında neler oluyor? Bu defa farklı mı, yoksa aynı mı? Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti

Cari işlemler açığında neler oluyor? Bu defa farklı mı, yoksa aynı mı? Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti Cari işlemler açığında neler oluyor? Bu defa farklı mı, yoksa aynı mı? Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti TEPAV Değerlendirme Notu Şubat 2011 Cari işlemler açığında neler oluyor? Ekonomide gözlemlenen

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran: Türkiye ile AB arasındaki gelir uçurumu azalmadı arttı Tarih : 14.12.2012 2011 DE HIZLI KALKINMA MASALINA ULUSLARARASI YALANLAMA TÜİK, EUROSTAT ve OECD işbirliğiyle

Detaylı

Türkiye, OECD üyesi ülkeler arasında çalışanların en az boş zamana sahip olduğu ülke!

Türkiye, OECD üyesi ülkeler arasında çalışanların en az boş zamana sahip olduğu ülke! Türkiye de İnsanlar Zaman Yoksulu, Kadınlar Daha da Yoksul 1 KEİG Platformu 3 Ocak 2019 Zaman kullanımı ile ilgili karşılaştırmalı istatistiklere bakıldığında, Türkiye özel bir konuma sahip. İstihdamda

Detaylı

Türkiye de Sağlık Harcamalarının Finansal Sürdürülebilirliği

Türkiye de Sağlık Harcamalarının Finansal Sürdürülebilirliği Sağlık Nedir? Dünya Sağlık Örgütü sağlığı şöyle tanımlanmıştır: Sağlık insanın; bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam iyilik halidir. Türkiye de Sağlık Hakkı (T.C.Anayasası 56.Madde) Herkes sağlıklı ve dengeli

Detaylı

Kıvanç Duru 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Programı Değerlendirmesi

Kıvanç Duru 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Programı Değerlendirmesi Kıvanç Duru 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Programı Değerlendirmesi Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisadi ve Mali Analiz Yüksek Lisansı Bütçe Uygulamaları ve Mali Mevzuat Dersi 2015 YILI

Detaylı

KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER

KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER Savaş YURDAGÜL* 40 ÖZ Günümüz dünyasında küreselleşme sonucu herhangi bir ülkede veya ülke içinde belirli bir sektörde meydana gelen krizler hemen hemen

Detaylı

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR Bu rapor ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş Gruplara Yönelik Gelir Amaçlı Kamu Borçlanma Araçları

Detaylı

ABD'DE SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ

ABD'DE SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ ABD'DE SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ Günümüz sosyal politikasının en geniş kapsamlı vasıtasını oluşturan sosyal güvenlik (SG) kavramını, en azından yasal düzenleme seviyesinde, ilk kullanan ülke olan ABD, bugün

Detaylı

Dünya da ve Türkiye de İş Sağlığı ve Güvenliği

Dünya da ve Türkiye de İş Sağlığı ve Güvenliği Dünya da ve Türkiye de İş Sağlığı ve Güvenliği Amaç İstatistikî veriler ve karşılaştırmalarla dünyada ve Türkiye deki İSG durumu hakkında bilgi sahibi olmak. 2 Öğrenim hedefleri ILO İSG verileri, WHO meslek

Detaylı

Büyüme Rakamları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme. Tablo 1. En hızlı daralan ve büyüyen ekonomiler 3. 2009'da En Hızlı Daralan İlk 10 Ekonomi

Büyüme Rakamları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme. Tablo 1. En hızlı daralan ve büyüyen ekonomiler 3. 2009'da En Hızlı Daralan İlk 10 Ekonomi POLİTİKANOTU Mart2011 N201126 tepav Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Sarp Kalkan 1 Politika Analisti, Ekonomi Etütleri Ayşegül Dinççağ 2 Araştırmacı, Ekonomi Etütleri Büyüme Rakamları Üzerine

Detaylı

SEDA ÇAYIR - FUNDA GÖREN

SEDA ÇAYIR - FUNDA GÖREN SEDA ÇAYIR - FUNDA GÖREN Sosyal güvenlik, Herkesin gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, konut, tıbbi bakım, gerekli toplumsal hizmetler dahil olmak üzere sağlık ve refahını teminat altına

Detaylı

5.1. Ulusal Bilim ve Teknoloji Sistemi Performans Göstergeleri [2005/3]

5.1. Ulusal Bilim ve Teknoloji Sistemi Performans Göstergeleri [2005/3] Ek Karar 5.1. Ulusal Bilim ve Teknoloji Sistemi Performans Göstergeleri [2005/3] KARAR NO Y 2005/3 Ulusal Bilim ve Teknoloji Sistemi Performans Göstergeleri Ülkemizin bilim ve teknoloji performansı, aşağıdaki

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 EYLÜL AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 EYLÜL AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 EYLÜL AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU Ekim 2016 2 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2016 EYLÜL İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME Yılın İlk 9 Ayında %2,6

Detaylı

Sağlıkta Maliyet Kavramı. Doç. Dr. Sedat ALTIN Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Sağlıkta Maliyet Kavramı. Doç. Dr. Sedat ALTIN Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlıkta Maliyet Kavramı Doç. Dr. Sedat ALTIN Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Sektörü (Piyasası) Sağlık sektörünü diğer sektörlerden ayıran temel farklılık,

Detaylı

Tablo 7.1: Merkezi Yönetim Bütçe Büyüklükleri

Tablo 7.1: Merkezi Yönetim Bütçe Büyüklükleri 7. Kamu Maliyesi 2016 yılında, maliye politikaları özellikle kamu harcamaları yoluyla büyümeye katkı sağlamıştır. Buna ek olarak, özel tüketimi desteklemek, reel sektöre finansal destek sağlamak ve yatırımı

Detaylı

Politika Notu Nisan ve 2008 Krizlerinin Karşılaştırması. Müge Adalet Sumru Altuğ

Politika Notu Nisan ve 2008 Krizlerinin Karşılaştırması. Müge Adalet Sumru Altuğ nokta dikkati çekiyor. Birincisi, kriz öncesi döneme bakıldığında, 21 krizinde zirveye daha hızlı ulaşıldığını, bir başka deyişle, büyümenin daha keskin olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte, zirveden inişte,

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2012 TEMMUZ İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2012 TEMMUZ İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2012 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU İİTKİİB GENEL SEKRETERLİİĞİİ AR & GE VE MEVZUAT ŞUBESİİ Ağusttos 2012 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2012 TEMMUZ İHRACAT PERFORMANSI

Detaylı

Mali İzleme Raporu Eylül 2005 Ön Değerlendirme

Mali İzleme Raporu Eylül 2005 Ön Değerlendirme economicpolicyresearchinstitute ekonomipolitikalarıaraştırmaenstitüsü Mali İzleme Raporu Eylül 2005 Ön Değerlendirme Yönetişim Etütleri Programı uğur mumcu caddesi 80/3 g.o.p ankara türkiye tel: +90 312

Detaylı

2002 HANEHALKI BÜTÇE ANKETİ: GELİR DAĞILIMI VE TÜKETİM HARCAMALARINA İLİŞKİN SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

2002 HANEHALKI BÜTÇE ANKETİ: GELİR DAĞILIMI VE TÜKETİM HARCAMALARINA İLİŞKİN SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ TÜRKİYE EKONOMİ KURUMU TARTIŞMA METNİ 2003/6 http://www.tek.org.tr 2002 HANEHALKI BÜTÇE ANKETİ: GELİR DAĞILIMI VE TÜKETİM HARCAMALARINA İLİŞKİN SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Zafer Yükseler Aralık, 2003

Detaylı

Azerbaycan Enerji Görünümü GÖRÜNÜMÜ. Hazar Strateji Enstitüsü Enerji ve Ekonomi Araştırmaları Merkezi. www.hazar.org

Azerbaycan Enerji Görünümü GÖRÜNÜMÜ. Hazar Strateji Enstitüsü Enerji ve Ekonomi Araştırmaları Merkezi. www.hazar.org Azerbaycan Enerji GÖRÜNÜMÜ Hazar Strateji Enstitüsü Enerji ve Ekonomi Araştırmaları Merkezi EKİM 214 www.hazar.org 1 HASEN Enerji ve Ekonomi Araştırmaları Merkezi, Geniş Hazar Bölgesi ne yönelik enerji,

Detaylı

Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; 1- Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Genç (Çocuk) Nüfus ( 0-14 yaş )

Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; 1- Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Genç (Çocuk) Nüfus ( 0-14 yaş ) Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; ülkelerin kalkınmasında, ülkenin dünyadaki etki alanını genişletmesinde potansiyel bir güç olarak önemli bir faktördür. Nüfusun potansiyel gücü, nüfus miktarı

Detaylı

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri plastik sanayi 2014 Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri Barbaros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri Türk ekonomisi 2014 yılının başında hızlı artırılan faiz oranlarıyla

Detaylı

AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri Üye ve Aday Ülkeler

AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri Üye ve Aday Ülkeler AB inin Temel Ekonomik Göstergeleri Üye ve Sayfa No Nüfus (Bin Kişi) 1 Nüfus Artış Hızı (%) 2 Cari Fiyatlarla GSYİH (Milyar $) 3 Kişi Başına GSYİH ($) 4 Satınalma Gücü Paritesine Göre Kişi Başına GSYİH

Detaylı

AB de Sosyal Güvenlik Politikası Oluşturma

AB de Sosyal Güvenlik Politikası Oluşturma AB de Sosyal Güvenlik Politikası Oluşturma AB Eşleştirme Projesi, Ankara Kursun 6. Haftası Carin Lindqvist-Virtanen Genel Müdür Yardımcısı Sigorta Bölümü AB Sosyal Politikası Sınırlı Yetkinlik Serbest

Detaylı

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4. AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4. Ülkelerin Büyüme Oranı 5. Ülkelerin Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Önsöz... vii GİRİŞ... 1 I. BÖLÜM ÇALIŞMA HUKUKU VE ÇALIŞMA HUKUKU İLE İLGİLİ KURULUŞLAR

İÇİNDEKİLER. Önsöz... vii GİRİŞ... 1 I. BÖLÜM ÇALIŞMA HUKUKU VE ÇALIŞMA HUKUKU İLE İLGİLİ KURULUŞLAR İÇİNDEKİLER Önsöz... vii GİRİŞ... 1 I. BÖLÜM ÇALIŞMA HUKUKU VE ÇALIŞMA HUKUKU İLE İLGİLİ KURULUŞLAR 1.ÇALIŞMA HUKUKU... 3 2. ÇALIŞMA HUKUKU İLE İLGİLİ KURULUŞLAR... 4 I- MİLLİ ÇALIŞMA HUKUKU KURULUŞLARI...

Detaylı

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ DEVLET PLANLAMA ÖRGÜTÜ

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ DEVLET PLANLAMA ÖRGÜTÜ KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ DEVLET PLANLAMA ÖRGÜTÜ Sayı : DPÖ 0.00.28-07/ Konu: 2006-2007 Yıllarında KKTC nde Ekonomik Gelişmeler Lefkoşa, 6 Aralık 2007 BASIN BİLDİRİSİ 2006-2007 YILLARINDAKİ EKONOMİK

Detaylı

2010 OCAK HAZİRAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

2010 OCAK HAZİRAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ 2010 OCAK HAZİRAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ 2010 yılına iyi başlayan ülkemiz halı ihracatı, yılın ilk yarısının sonunda bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla % 19,7 oranında artarak

Detaylı

OECD Ticaretin Kolaylaştırılması Göstergeleri - Türkiye

OECD Ticaretin Kolaylaştırılması Göstergeleri - Türkiye OECD Ticaretin Kolaylaştırılması Göstergeleri - Türkiye OECD, hükümetlerin sınır (gümrük dahil) prosedürlerini geliştirmeleri, ticaret maliyetlerini azaltmaları, ticareti artırmaları ve böylece uluslar

Detaylı

FİNANSAL MUHASEBE [BAŞLANGIÇ DÜZEYİ] SOSYAL GÜVENLİK. www.erkantokatli.com erkantokatli@outlook.com

FİNANSAL MUHASEBE [BAŞLANGIÇ DÜZEYİ] SOSYAL GÜVENLİK. www.erkantokatli.com erkantokatli@outlook.com FİNANSAL MUHASEBE [BAŞLANGIÇ DÜZEYİ] 4 www.erkantokatli.com erkantokatli@outlook.com 2 Sosyal Güvenliğin Tanımı: Gelirleri ne olursa olsun, kişilere belirli sosyal riskler karşısında ekonomik güvence sağlama

Detaylı

BAKANLAR KURULU SUNUMU

BAKANLAR KURULU SUNUMU BAKANLAR KURULU SUNUMU Murat Çetinkaya Başkan 12 Aralık 2016 Ankara Sunum Planı Küresel Gelişmeler İktisadi Faaliyet Dış Denge Parasal ve Finansal Koşullar Enflasyon 2 Genel Değerlendirme Yılın üçüncü

Detaylı

AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE DE JENERİK İLAÇ ENDÜSTRİSİ 2 HAZİRAN 2005 ANKARA

AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE DE JENERİK İLAÇ ENDÜSTRİSİ 2 HAZİRAN 2005 ANKARA AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE DE JENERİK İLAÇ ENDÜSTRİSİ 2 HAZİRAN 2005 ANKARA GÜNDEM Türkiye - Genel Bilgiler Orijinal - Jenerik İlaç Türkiye İlaç Sektörü Diğer Ülkeler ile Karşılaştırma Değerlendirme ve

Detaylı

2017 MARDİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KURUMSAL MALİ DURUM VE BEKLENTİ RAPORU

2017 MARDİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KURUMSAL MALİ DURUM VE BEKLENTİ RAPORU 2017 MARDİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KURUMSAL MALİ DURUM VE BEKLENTİ RAPORU SUNUŞ 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu nun 30. maddesinde Genel yönetim kapsamındaki idareler bütçelerinin ilk altı

Detaylı

TÜRKİYE DE OTOMATİK KATILIMLI BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİNE GEÇİŞ SÜRECİ PROF. DR. CEM KILIÇ, GAZİ ÜNİVERSİTESİ

TÜRKİYE DE OTOMATİK KATILIMLI BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİNE GEÇİŞ SÜRECİ PROF. DR. CEM KILIÇ, GAZİ ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYE DE OTOMATİK KATILIMLI BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİNE GEÇİŞ SÜRECİ PROF. DR. CEM KILIÇ, GAZİ ÜNİVERSİTESİ 21 EKİM 2016, HALİÇ KONGRE MERKEZİ, İSTANBUL TÜRKİYE DE EMEKLİ MAAŞI ALAN 7 MİLYON KİŞİ VAR

Detaylı

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması Gazi Erçel Başkan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 1 Nisan 1998 Ankara I. Giriş Ocak ayı başında

Detaylı

Avrupa Birliği ve Türkiye Yerel Yönetimler Analizi 2014 Mali Verileri

Avrupa Birliği ve Türkiye Yerel Yönetimler Analizi 2014 Mali Verileri Büyükdere Cad. No. 141 34394 Esentepe - İstanbul AçıkDeniz Telefon Bankacılığı: 444 0 800 www.denizbank.com Avrupa Birliği ve Türkiye Yerel Yönetimler Analizi 2014 Mali Verileri DenizBank bir Sberbank

Detaylı

HABER BÜLTENİ Sayı 31

HABER BÜLTENİ Sayı 31 HABER BÜLTENİ 02.11.2016 Sayı 31 Konya Sanayi Odası (KSO) ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) işbirliğinde gerçekleştirilen Konya İmalat Sanayi Güven Endeksi Anketi, Türkiye nin yerel

Detaylı

HABER BÜLTENİ xx Sayı 22

HABER BÜLTENİ xx Sayı 22 HABER BÜLTENİ xx.02.2016 Sayı 22 Konya Sanayi Odası (KSO) ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) işbirliğinde gerçekleştirilen Konya İmalat Sanayi Güven Endeksi Anketi, Türkiye nin yerel

Detaylı

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( ) ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME (2014-2016) I- Dünya Ekonomisine İlişkin Öngörüler Orta Vadeli Program ın (OVP) global makroekonomik çerçevesi oluşturulurken, 2014-2016 döneminde; küresel büyümenin

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU Eylül 2016 2 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2016 AĞUSTOS İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME Yılın İlk 8 Ayında

Detaylı

HABER BÜLTENİ xx Sayı 8

HABER BÜLTENİ xx Sayı 8 HABER BÜLTENİ xx.06.2014 Sayı 8 Konya inşaat sektörü güven endeksi, geçen aya göre yükseldi: Mart 2014 ten beri düşmeye devam eden Konya İnşaat Sektörü Güven Endeksi, Mayıs 2014 te kısmen yükselerek -5

Detaylı

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma Demografi (nüfus bilimi), sınırları belli olan bir coğrafyanın nüfus yapısını, özelliklerini ve değişimlerini incelemektedir. Doğum, ölümün yanı sıra göç gibi dinamikleri

Detaylı

SAĞLIK HİZMETLERİNİN FİNANSMANI

SAĞLIK HİZMETLERİNİN FİNANSMANI EK-18 SAĞLIK HİZMETLERİNİN FİNANSMANI Türk sağlık sisteminin temel özelliklerinden biri, gerek hizmet sunumu, gerekse finansmanı açısından farklı rejimlerden oluşmuş olmasıdır. Sağlık hizmetleri bir yandan

Detaylı

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:5

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:5 EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:5 Bu sayıda; Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından yayımlanan Dünya Ekonomik Görünümü Raporu tahminleri değerlendirilmiştir. i Küresel

Detaylı

EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N

EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N 1 EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER 1 3 M A R T 2 0 1 4, P E R Ş E M B E Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N 1948 DEKİ EKONOMİK DURUM 2 TABLO I Ülke ABD Doları Danimarka 689 Fransa 482 İtalya

Detaylı