TAM PROTEZLERDE FONASYON BİTİRME TEZİ. Stajer Diş Hekimi: Fatma Gül Madran. Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Gökhan Yılmaz

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "TAM PROTEZLERDE FONASYON BİTİRME TEZİ. Stajer Diş Hekimi: Fatma Gül Madran. Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Gökhan Yılmaz"

Transkript

1 T.C. EGE ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ PROTETİK DİŞ TEDAVİSİ ANA BİLİM DALI TAM PROTEZLERDE FONASYON BİTİRME TEZİ Stajer Diş Hekimi: Fatma Gül Madran Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Gökhan Yılmaz İZMİR-2013

2 2 İÇİNDEKİLER İçindekiler...2 Önsöz GİRİŞ GENEL BİLGİLER Konuşma ve Fonasyon Fizyolojisi Respirasyon Fonasyon Rezonans Artikülasyon Konuşma Sesleri Konuşmanın Akustiği Bütünleştirme İşitme Nörolojik Entegrasyon Duyusal Davranış Sesin Oluşumu Fonasyon Artikülasyon ve Rezonans Konuşma Mekanizması ve Normal Konuşma Gelişimi Konuşma ve Ses Bozukluklarının Etiyolojisi Seslerin Analizi İnsan Sesinin Genel Özellikleri ve Anlaşılabilme Seviyesi Tam Protez Kullananlarda Seslerin Oluşumu Alt ve Üst Çene İlişkileri Dikey Boyut Ön Dişlerin Oriyantasyonu Dil ve Damak Oluğunun Uyumu Tam Protezlerde Fonasyon Fonetik Testler Dil Diş Sesleri Dudak Diş Sesleri Dudak Seslerinin Testi Dil ve Damak Oluğunun Uyum Testi Kalınlık Testi Protezlerde Konuşma İle Alakalı En Sık Karşılaşılan Hatalar Palatogram.34 ÖZET...35 KAYNAKLAR...37 ÖZGEÇMİŞ...39

3 3 ÖNSÖZ Eğitim hayatım boyunca, maddi ve manevi desteğini benden esirgemeyen babam Mehmet Ali Madran a, bana inanıp güvenmekten asla vazgeçmeyen annem Şengül Madran a, sevgilerini daima yüreğimin en özel köşesinde hissettiğim kardeşlerime, hayatta tanıdığım en zeki insan olan ninem Fatma Madran a ve tezimi hazırlama sürecimde beni yalnız bırakmayan, bilgi birikimimi artıran saygıdeğer hocam Prof. Dr. Gökhan Yılmaz a teşekkür ediyor, en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum. İzmir-2013 Stj. Dt. Fatma Gül Madran

4 4 1.GİRİŞ Konuşma; anlaşılabilir ve duyulabilir semboller kullanarak yapılan bir iletişim şekli olmakla birlikte, aynı zamanda kişilerin kendilerini ifade etmesini, duygularını ve düşüncelerini paylaşabilmesini sağlayan bir olgudur. Konuşma, paylaşım özgürlüğünün temel parçasıdır. Dişlerini kaybetmiş bireylerde, bu özgürlük bir miktar kısıtlanmış olacaktır. Fakat insan öğesi öyle mükemmel yaratılmıştır ki, yapılacak küçük değişiklikler ve bu değişikliklere adaptasyonlarla bu engel kolayca aşılabilir. Yapılacak protezler sesin doğru çıkışına engel oluştursa da, konuşma problemi düzeltilebilir. Düzgün bir diksiyonla, akıcı şekilde yapılan konuşmalar, günümüzde kişilerin toplumlar tarafından kabul edilmesinde en büyük etkendir. Kendini uygun ve doğru ifade edebilme yeteneği, neredeyse insan cazibesinin bir parçası haline gelmiştir. Bu durum da prostodontistlere, protez yapımında en üst seviyeye ulaşma azmi vermiştir. En ciddi sorun, tüm dişlerini kaybetmiş hastalara, kaybettikleri tüm öğeleri geri kazandırmaktır. Bu konuda sıkıntının ortaya çıkması çok normaldir çünkü hastanın ağız yapısı değişmiştir. Hasta için estetik ve konuşma önemli olduğundan, prostodontistler de hastanın konuşma yeteneğine uygun, estetiğini düzeltmeye yardımcı olan ve fonksiyonlarını geri kazandırmayı amaçlayan protezler yapmayı ilke edinmişlerdir. Son zamanlarda hangi harfin nasıl söylenildiği, harfleri ve kelimeleri telaffuz etme tarzı da önem kazandığından, protezlerin fonetik özellikleri de önem kazanmaya başlamış ve fonasyonu iyileştirici çalışmalar artmıştır.

5 5 2.GENEL BİLGİLER Konuşma, pek çok diş hekiminin ve prostodontistin özel olarak uğraşmak zorunda kaldıkları dinamik bir eylemdir. Diş hekimliği eğitiminde fonasyon üzerine ayrı bir ders alınmadığı için, klinik olarak fonasyonundan şikayet eden bir hasta karşısında çaresiz kalmamak için, diş hekiminin, ses bilimini ve konuşma esnasında dilin hangi bölgelere temas ettiğini çok iyi öğrenmiş olması gerekmektedir. Bu sebeple ses bilimi konusunda kısa bir bilgi vermek uygundur. Ses bilim, konuşurken çıkarılan sesleri inceleyen ve bu seslerin konuşulan dilde çıkış şekil ve noktalarını araştıran bir bilim dalıdır. Dil biliminin alt dalıdır. Ses bilimi üç başlık altında irdelenebilir: a)akustik ses bilim: Seslerin ölçülebilen fiziksel öğelerini inceleyen bilim dalıdır. Çalışmalar esnasında çeşitli elektronik aletlerden yararlanıldığı için, deneysel olma özelliği taşır. b)fizyolojik ses bilim: Seslerin nasıl söylendiğini inceler. Söz konusu seslerin hangi organlarda oluştuğunu, bu organların hangi eylemleri sonucu ortaya çıktığını araştıran bilim dalıdır. c)dinleyiş ses bilimi: Konuşan tarafından çıkartılan seslerin, dinleyici tarafından ne şekilde algılandığını inceleyen bilim dalıdır. Konuşma konusunda diş hekimlerinin en çok dikkat etmesi gereken nokta, konuşma seslerinde ve şeklinde bozulma yaratmayacak bir biçimde, hastaların kaybettiği dokularının estetiğini ve fonksiyonunu karşılayacak nitelikte protezler yapmaktır.

6 KONUŞMA VE FONASYON FİZYOLOJİSİ Konuşmanın en büyük özelliği belirli semboller halinde sesin oluşabilmesidir. Bunun için beş ayrı grup organa ihtiyaç vardır: 1)Sesi çıkarmak için gerekli olan havayı sağlayan organlar: Diyafram, akciğerler, nefes borusu 2)Sesi çıkaran organ: Gırtlak (Larenks) 3)Sesleri büyüten ve zenginleştiren organlar: Ağız-burun boşlukları, sinüsler, yutak (farenks), dil, dişler, yumuşak damak, yanaklar ve dudaklar 4)Konuşma ile ilgili kaslar: Oro-farengeal kaslar 5)Santral sinir sistemi (Beyin) Görüldüğü gibi konuşma sadece ağız ve boğazı ilgilendiren basit bir olay değildir. Konuşma eylemi başladığı zaman yukarıdaki organlar da uyum içinde üzerlerine düşen görevleri yerine getirmektedirler. İşitme ile ilgili bilgiler önce şakak bölgesinin üst kısmında bulunan işitme alanına gelir ve burada yorumlanır. Görme ile ilgili bilgiler önce artkafa bölgemizde bulunan görme merkezine gelir ve burada yorumlanır. Dokunma ve ağrı ile ilgili bilgiler önce yan kafa loblarının ön kısmında bulunan dokunma alanına gelir ve burada yorumlanır. Elde edilen tüm bu entegre bilgiler Wernicke Alanı na gönderilir. Sonuç olarak bütün duyular, hafızadaki eskiden kalma bilgilerle karşılaştırılıp yorumlandıktan sonra, Wernicke alanına iletilir. Burada bütün bilgiler yeniden yorumlanır ve konuşma esnasında kullanılacak kelimeler seçilir. Seçilen kelimeler burada anlamlı bir dizi haline getirilir. Görme duyularının yorumlandığı artkafa bölgesi harabiyetinde, yazılan kelimeleri anlama kabiliyeti ortadan kalkar, buna görme algılaması bozukluğu afazisi denir. İşitme duyularının yorumlandığı şakak lobu harabiyetinde ise konuşulan kelimeleri anlama kabiliyeti ortadan kalkar. Buna da işitme algılaması bozukluğu afazisi denir. Eğer Wernicke alanı tahrip olursa, konuşulan veya yazılan kelimeler tek tek algılansa bile, ifadeler bir bütün olarak, bir düşünceyi ifade edebilecek şekilde yorumlanamaz. Buna da Wernicke afazisi denir. Bu kişilerin aslında motor konuşma alanlarında harabiyet yoktur. Ancak yorum yapamadıkları için kelimeleri dizemezler ve konuşamazlar. Broca alanı: Bu kısım motor konuşma bölgesidir. Bu bölge beynin alın (frontal) kısmının korteksinin arka tarafında bulunur. Kelimelerin ve kısa cümleciklerin ifadesi için motor kalıplarının oluşturulduğu bu bölgeye, Wernicke alanından gelen sinyallerle yorumlanan ve sentezlenen düşünceler aktarılır. İşte Broca alanı bu düşüncelerin kelimelere dökülmesinde ve bu dizilmiş kelimelerin ses tellerimize iletilmesinde rol alır. Eğer Broca alanı tahrip olursa, kişi söylemek istediğini bilir ve buna karar verir, ancak kelimeleri seçip, anlamlı olarak konuşamaz ve anlamsız sesler çıkarır. Buna motor afazi veya

7 7 Broca afazisi denilmektedir. Broca alanından gönderilen sinyaller vasıtasıyla ses telleri, gırtlak, dudaklar, ağız, solunum sistemi ve konuşmada rol alan bütün diğer yardımcı kaslar çalıştırılarak düzgün konuşma ortaya çıkarılabilmektedir. Herşeyden önce, sesin oluşabilmesi için gerekli titreşimler ve titreşimleri oluşturacak bir enerji sağlanmalıdır. Bu enerji hava akımından elde edilir. Başka bir deyişle, hava akımı oluşturan, titreşerek sesleşmeyi (fonasyonu) ve seslerin şekillenmesini sağlayan ve bu seslerin anlam kazanmasında işlev gören organlar vardır. Bu organların oluşturdukları ahenkli bütüne ses yolu denmektedir. Hastalar açısından durumu ele almak gerekirse, hastaların genelde estetiksel ve fonksiyonel olarak memnun oldukları protezlere, fonetik olarak da daha kolay adapte oldukları görülmüştür. Fakat konuşma probleminin düzeltilmesi gereken olgularda, iyi bir prognoz için, doğru tanı koymak en önemli husustur. Doğru tanı için bir dizi kliniksel koşulları sağlamak gereklidir. Öncelikle, konuşma defektlerinin, diş kayıpları sonucu oluşan oral form değişiklikleri sebebiyle mi yoksa protez yapımı sonrası gelişen değişiklikler sebebiyle mi meydana geldiği ayırt edilmelidir. Konuşmanın en önemli niteliği, semboller halinde sesin oluşabilmesi ve yönlendirilebilmesidir. Bunun yapılabilmesi için prostodontistler ve konuşma patolojistlerinin bu ortak ilgi alanları, birbirini takip eden beş fizyolojik fonksiyon altında toplanmıştır. İnsan sesinin oluşabilmesi için gerekli olan bu koşullar: 1)Solunum 2)Sesleşme 3)Rezonans 4)Artikülasyon 5)Bütünleştirme RESPİRASYON Solunum organı ve solunum fonksiyonu, konuşma fiilinin yapılabilmesi için öncelikle gerekli olan yeterli hacimde hava akımı sağlar. Başka bir deyişle nefes alma (inspirasyon) ve nefes verme (ekspirasyon) ile oluşan hava akımı sesin temelini oluşturur. Akciğerlerden kuvvetle çıkan hava sütununun ses tellerine doğru yükselmesi bu konuda esas rolü oynar. Normal hızda bir konuşma esnasında, akciğerlere alınan havanın yalnızca dörtte birini kullanırız. Konuşurken akciğerlerde dakikada oluşan hava sirkülasyon oranı artar, dakikada alınıp verilen nefes sayısı azalır, nefes derinleşirken, inspirasyonun ekspirasyona oranı artar.

8 8 Şekil-1 inspirasyon ve ekspirasyon sırasında akciğerler ve diyaframın konumu (18) Beyinde solunumun kontrol edildiği bir solunum merkezi vardır. Solunum merkezindeki bozukluklar, solunum yolu hastalıkları ya da nörolojik bozukluklar da konuşmayı etkiler. Konuşmanın bu fazında meydana gelen bozukluklar prostodontistlerin ilgi alanına girmez; ama, oral kavitenin konjenital ya da akkiz defektli olduğu hastalarda, optimum respirasyon ancak çene yüz protezleri ile, kısacası protetik müdahale ile sağlanabilir FONASYON Sesleşme, akciğerlerden yükselen hava akımının, larenkste bulunan ses tellerini titreştirmesi olayıdır. Buna larenks (gırtlak) sesi adı verilir ve bu ses işitilebilen bi sestir. Aslında farenks, burun boşlukları ve ağız boşluğunda da ses meydana gelebilir ama bu ses duyulmayan bir sestir,fısıltı şeklindedir. Buna kelime sesi denir. Larinks, anatomik olarak tracheanın üst bölümünde yer alır ve kıkırdaklar, bağlayıcı ligamentler, membranlar ve ses telleri diye bilinen bant şeklinde iki katlantı içeren bir tüptür. Üç kıkırdaktan biri olan cricoid kıkırdak, arkaya doğru uzanan laminası ile mühürlü bir yüzüğe benzer. Tiroid kıkırdak, larinks ön kısmındadır. Köşe yapan kenarın üst uçları dışa doğru fırlaktır. Bu bölge halk arasında adem elması olarak bilinir. Son kıkırdak aritenoid kıkırdaklardır. Arkada cricoid kıkırdağın laminasının üst kısmına otururlar ve onunla dönme hareketleri yapabilen bir eklemle

9 9 bağlantı halindedirler. Öne doğru uzanan processus vocalis, ses tellerinin yapışma yeri görevi görür. Şekil-2: Larynx in anterior, posterior ve midsagittal olarak anatomik görünümü (19) Larenks kıkırdakları arasındaki boşluklar, conus elasticus adlı membranla doldurulmuştur. Conus elasticus içte ve ortada kalınlaşarak ligamentum vocale (plica vocalis) adını alır. Diğer isimleri; ses plikası, ses telidir. Conus elasticusun daha yukarda yaptığı plica vocalis kıvrımına yalancı ses plikası denmektedir. Plica vocalis, önde tiroid kıkırdağın iç yüzüne, arkada aritenoid kıkırdakların alt iç köşelerine bağlıdır. Kasların tiroid, cricoid ve aritenoid kıkırdaklara yaptırdığı hareketlerle ses tellerinin titreşimleri kontrol edilir. Ses telleri arasında, rima glottis (mizmar aralığı) diye adlandırılan oldukça küçük bir aralık vardır. Rima glottisin genişlemesi, kasların aritenoid kıkırdaklara abduksiyon hareketi yaptırması ile gerçekleşmektedir. Konuşma sırasında işlev görmeyen, fakat akciğerlere hava dışında bir cisim kaçmasına engel olmakla görevli olan, larenksin üst bölümündeki epiglottis kıkırdağı, yutma işlevi sırasında rima glottisi kapatır. Şekil-3 Larenks dokusu damar ve sinirleri (20)

10 10 Fonasyon konusunun ayrıntılarını, sesin oluşumu ile birlikte anlatmak daha yararlı olacaktır REZONANS Larenksteki plica vocalislerde oluşan ses dalgalarına, kişiye özgü karakter veren, akustik biçimlendirmeleri sağlayan olay, rezonans olayıdır. Başka bir deyişle, rezonans olayı sesin dalgalanmasıdır, inişi ve çıkışıdır. Bu sesin vibrasyonunun artırılıp, modifiye edilmesi esasına dayanan olay, farenkste (yutak), oral ve nasal kavitelerde, meydana gelir. Seslerin rezonansının çok büyük bir bölümü, oral kavitede olur. Ancak m, n, ng gibi seslerin rezonansı nasal kavitede meydana gelmektedir. Oral ve nasal kavitelerin rezonans odası haline gelmesinde en büyük etken yumuşak damak kaslarıdır. Yumuşak damak farenks duvarına doğru kasılınca, oral kavite rezonans odası haline gelir. Yumuşak damak farenkse değil de dile doğru kasılırsa, nasal kavite bir rezonans odası haline dönüşür. Böylece istenilen seslerin rezonansı yapılabilir ve rezonans olayı o kişinin kendine has olan ses rengini, ses karakterini yansıtır. Şekil-4: Yumuşak damak anatomisi (21) Rezonans olayı sesi oluşturan temel iki etmenden biridir ve daha ayrıntılı bir şekilde sesin oluşumu konusunda anlatılması daha verimli olacaktır.

11 ARTİKÜLASYON Konuşmanın esasında, hava akımı vocal kordaların arasından selektif titreşim oluşturarak geçer, farinksten ilerler, nasal kaviteleri hareket ettirir ve yayılır. Ancak konuşmanın tanımı için bu cümle yetersizdir. Oluşan sesin modifiye edilmesi, biçimlendirilmesi, anlaşılır hale gelmesi; yumuşak ve sert damak, dişler, dil, mandibula ve dudakların hareket etmesi ile olur. Bu hareketler ile sesler, anlamlı bir konuşma halini alır. Artikülasyon, konuşmanın anlamlı hale gelmesini tanımlayan terimdir. Dil, dudaklar, dişler, damak ve alt çene de artikülatör organlar olarak bilinirler. Artikülatör organlardan bazıları artikülasyon işleminde aktif rol oynarken bazıları da pasif rol oynarlar. Aktif rol oynayanlar hareketli artikülatör organlardır. Aktif artikülatör organların hareketleri konuşmacının kontrolü altındadır. Pasif rol oynayan organlar ise hareketsizdirler. a)pasif Artikülatörler: Dişler, alveolar kemik ve sert damaktır. Dilin dişlere teması ile ses pek çok harfe dönüştürülür. Alveolar kemik, t, s gibi konuşma seslerinin biçimlendirildiği yerdir. Sert damak j sesini çıkarmada görevlidir. b)aktif Artikülatörler: Farinks: anatomik olarak uzun ve kaslardan oluşmuş bir tüp şeklinde olan bir yapıdır. Larengeal boşluktan başlar ve arka bölümde nasal ve oral kavitelere kadar uzanır. Kesin şekilli sessiz harfler, kontraksiyon şeklinde bu bölgede üretilirler. Sesin kalitesini etkiler ve bu işlevine yumuşak damak, larenks ve dilin hareketi de katılır. Farklı dillerde farenks yardımı ile üretilmiş sesli ve sessiz harfler kullanılır. Yumuşak damak: Bant şeklinde, kasların oluşturduğu geniş bir dokudur. Konuşma sırasında sesin niteliğinin arttırılması için üç önemli pozisyona gelir. Bu pozisyonlar sese etki eder ve ses kalitesini yükseltir. Bu pozisyonlar: 1) Yumuşak damak, nasopharyngeal duvara doğru yükselir ve bu hareketi sonucu velofarengeal kapanmayı sağlar, tıkaç görevi görür. Bunların sonucu havanın sadece ağızdan çıkması sağlanır. Bu sayede tüm ünlü ve ünsüz lerin çoğu doğru bir şekilde telaffuz edilir. 2) Yumuşak damak, havanın ağız ve burundan geçişine izin vermek için alçalır. Bu pozisyonda nazalize sesliler in telaffuzu gerçekleşmiş olur. 3) Yumuşak damak aşağı doğru indiği takdirde, ağzın kapalı kalma durumu varsa, tüm hava burundan verilir ve nasal sessizler ( m ve n ) telaffuz edilir. Dudaklar: Dudak hareketleri musculus orbicularis oris tarafından kontrol edilir ve buna bazı yüz kasları da eklenir. Dudaklar tam kapalı pozisyondayken m ve n sesleri çıkarılabilir veya değişik şekillerde çıkarılan seslerin dereceleri değişebilir. Alt çene: Mandibular kemik, hareket edebilen çene kemiğimizdir ve konuşmada çok büyük bir öneme sahiptir. Hareketleri ile alt ve üst keserler arasındaki mesafeyi kontrol eder. Ayrıca mandibular hareketler, dudakların pozisyonu, açıklık ve kapalılık durumları üzerinde çok büyük bir etkiye sahiptir.

12 12 Dil: Ağız içinde bulunan ve tat alma duyusunu gerçekleştiren, kaslardan yapılmış bir organdır. Ayrıca yiyecekleri çiğneme ve yutma işlemlerine yardım eder, insanlarda konuşmayı da sağlar. Kendini yenileme hızı en yüksek olan organ olarak da bilinir. Üç boyutlu bir yapıdır. Şekil-5: Dilin anatomisi (22) Ekstinsik ve intrinsik kaslardan oluşur. a) Ekstrinsik (Dil dışında bulunan) dil kasları 1. M. genioglossus 2. M. hyoglossus 3. M.palataglossus 4. M. styloglossus b) İntrinsik (Dilin gövdesi içinde bulunan) dil kasları 1. M.longitidinalis superior 2. M.longitidinalis inferior 3. M. transversus linguale 4. M.transversus enfilyoslam Ekstrinsik kasların değişik farklı aktivasyonları ile: Yukarı-ileriye doğru hareket ile: i Yukarı-geri doğru hareket ile: u Aşağı-geri doğru hareket ile: a sesleri telaffuz edilir. Bunlardan başka, istirahat pozisyonunda bazı intrinsik kaslar dilin şeklini sınırlar, bu sınırlama, dil ucunun aşağı ve yukarı eğilmesinde etkili olup, sağa ve sola hareketini de sağlar. Fonemler Kontakt noktaları p, b, m Bilabial kontakt k, g, ng Linguo-veler kontakt

13 13 t, d, n Linguo-alveolar kontakt f, v Labio-dental kontakt th Linguo-dental kontakt j, ch Linguo-palatal kontakt l Lateral-lingual açıklık r Santral-lingual açıklık w Geniş labial açıklık y Geniş lingual açıklık s, z Linguo-alveoler kontakt ve dar hava çıkışı sh, zh Linguo-alveolar kontakt ve geniş hava çıkışı Tablo-1: Silverman ın hastalarına uyguladığı test cümleler ile artikülatör faktörleri (6) KONUŞMA SESLERİ Ses bilimi, temelde dillerin seslerini, bu seslerin diğer diller ve diğer bilim dallarıyla aralarındaki bağlantıları inceleyen bir bilim dalıdır. Ses bilimi, dildeki sesleri, anlamları birbirinden ayırmaya yarayacak bir öğe olarak ele almaktadır. Fonem, bir dilde belirli bir akustik sonoritesi olan, bir harfle simgelenen, en küçük birimdir. Bunun yanında, psikolojik ses kalıbında da bir birim teşkil etmektedir. Ses ise, fonemlerin fonasyonunun gerçekleşmesidir, fonemin varoluşunun maddeleştirilmesi, somut hale getirilmesidir. Fonemleri tanımlama konusunda tek başlarına ele almak ya da bir dizi ile tanımlama yapmak yetersiz kalmaktadır. Çünkü fonemler tek başlarınayken aslında yok gibidirler. Burada bir soyutlama eylemi yapılmaktadır. Zira tek başına fonemleri kullanarak ya da fonemleri ard arda sıralayarak konuşma olanağı sağlamak mümkün değildir. Bir fonem, ancak konuşma zincirinde girdiği yere göre ayrışık bir nitelik ile tanımlanabilir. Konuşmanın kalbi cümleler, cümlelerin kalbi kelimeler, kelimelerin kalbi heceler ve hecelerin kalbi de fonemlerdir. Heceleri oluşturabilmek için fonemler farklı ve özel biçimlerde bir araya

14 14 gelirler. Böylece hece, kelimenin oluşumu sağlayan fonetik unsurlardan biri sayılan tek bir boğumlanma (artikülasyon) ya da bir boğumlanma birimi görevi görmektedir. Konuşma sesleri olan fonemler, diftonglar ve sessiz sesliler olarak sınıflandırılırlar. Sesli fonemler, rezonans oluşturan kavitelerin, teneffüs edilen havanın akımı ile, karışma ve tıkanma işlemleri olmaksızın şekil ve hacimlerindeki değişikliklerle telaffuz edilirler. Sessizler, artikülasyon organlarının yardımıyla, teneffüs edilen hava akımının bir miktar sınırlandırılması ya da tıkanması sonucu telaffuz edilen fonemlerdir. Diftonglar (yanyana iki ünlü), sesli fonemlere benzer sesler alıp iki seslinin beraber çıkmasıyla telaffuz edilirler. Örneğin aı (ice kelimesinde olduğu gibi), oı (boy kelimesindeki gibi), au (house kelimesinde telaffuz edildiği gibi), ou (hoe kelimesindeki gibi) Dünya üzerindeki tüm dillerin ünlü sistemleri karşıtlıklar üzerine kurulmuştur. Bu karşıtlıklar bir taraftan ince-kalın i-ü, diğer yandan ise dağınık i-a, u-a şeklindedir. Konuşulan bazı dillerde yalnızca bu üç ünlü bulunmaktadır, bu yüzden bu üç ünlünün karşıtlığı ile yetinilmektedir. Buna karşılık, dillerin çoğu, bu sisteme ara derecede bulunan ünlüleri katarak veya paralel dizilerini kullanmak suretiyle, bu ünlü sistemini genişletmişlerdir. Böylece ünlüler üçgen, dörtgen gibi geometrik şekiller üzerinde gruplandırılmışlardır. Şekil-6: Dillerin karşıtlıklar üzerine kurulmuş ünlü sistemleri (9) Ünlü ve ünsüzler için farklı olan artikülasyondan kısaca bahsetmekte fayda vardır. Herhangi bir fonem çıkarılırken, ağız boşluğu, yutak gibi artikülasyon organlarının göz içinde yaklaştığı yere, boğumlanma noktası adı verilir. Bu terim ünsüzler için geçerlilik gösterir çünkü ünsüzler, ses yolunun herhangi bir noktasında daralma ya da kapanma oluşması sonucu meydana gelirler. Fakat ünlüleri ele alırsak, ünlüler meydana gelişinde, bir nokta ya da yerden değil, belirli bir tınlatıcı görevi gören bir bölgeden söz etmek çok daha doğru olacaktır. Başka bir deyişle, ünsüzler için boğumlanma noktası terimi, ünlüler söz konusu olduğunda boğumlanma bölgesi olarak tanımlanması gereken bir terimdir. Dünya üzerinde konuşulan kadar dil olduğu dil bilimciler tarafından kabul edilmiş bir gerçektir. Her dilin de fonemlerini kullanım şekilleri birbirinden farklılık gösterir. Bu yüzden Türk dilinin fonetik yapısından kısaca bahsetmekte fayda vardır. Türk Dili ndeki ünlüler, ön-arka, açık- kapalı olmak üzere ikili sistemler üzerine kurulmuştur. Bu ikili sistem içinde, farklı bölümlere dahil olan ünlüler, karşıt niteliktedirler. Türk Dili nde 8 ünlü, 4 sınıflı ve 2 dereceli olacak şekilde bir dörtgen sistemi oluşmalıdır. Bu sistem ancak kelimelerin başlangıç heceleri içinde bulunmaktadır. Oysa diğer tüm ünlülerde, yerleşmenin karşıtlıkları nötrleşmiş ve başlangıç olmayan hecelerdeki ünlülerin yerleşme özellikleri, önceki hecenin ünlüsüne göre düzenlenmiştir. Yani aslında bir çok olay, bu sistemin ahenkli ve verimli çalışmasını önlemektedir. o ve ö seslerinin kaybolmasıyla, kelimelerin

15 15 başında olmayan her hece için bu sistem 6 foneme düşmektedir. Bu sistemin verimliliği, Türkçe nin en karakteristik fonemlerinden biri olan, büyük ve küçük ünlü uyumları tarafından sağlanmaktadır. Bu fonetik olay, bir kelimedeki ünlüleri arasındaki benzeşme esasına dayanır. Benzeşme daima evrimlidir ve ünsüzlerin ortasında olmak zorundadır. Birbirine yakın ilişkili iki ünlü uyumu kuralı vardır. 1)Birinci ünlünün, i, e, ö, ü ünlüleri olması halinde, onları takip eden ünlüler de ön söylenen ünlüler olmalıdır. Eğer birinci ünlü, ı, a, o, u gibi art söylenişli bir ünlü ise, kelimenin devamında takip eden ünlüler de art ünlü olmalıdır. 2)İlk ünlü yuvarlaksa, takip eden ünlü veya ünlüler de yuvarlak olmalıdır. Kelimenin ilk hecesinde düz bir ünlü kullanıldıysa, devamında gelen ünlüler de düz olmalıdır. Bu kural ı, i, u, ü gibi kapalı ünlüleri kapsayan bir kuraldır. o, ö ünlüleri, aslında başlangıç hecesi olarak görülmeye elverişlidirler. Türkçe de bir kelime, ikinci hece olarak ancak a, e, ı, i, u ve ü ünlülerini kaldırabilir. Bu kriter de, önde bulunan ünlünün artikülasyonu ile düzenlenebilmektedir. Yukarıda anlatılan ikinci kurala dayanarak, yalnız a ve e gibi düz ünlüler dudaksıllaşmadan (dudak kaslarının aktivitesine gerek kalmadan) kurtulabilmekte olup, yuvarlak bir ünlüyü izleyebilmektedirler. Kısaca özetlemek gerekirse; Türkçe de ünlü harfler, a) Ön ve art b) Alçak ve yüksek c) Yuvarlak ve düz d) Kalın ve ince olmak üzere 4 nitelik taşıyabilmektedirler. Bu bilgilere göre, dilimizde bulunan 8 ünlü harften her biri şu şekilde tanımlanabilir: a art, alçak ve düz bir ünlüdür e ön, alçak ve düz bir ünlüdür ı art, yüksek ve düz bir ünlüdür i ön, yüksek ve düz bir ünlüdür o art, alçak ve yuvarlak bir ünlüdür ö ön, alçak ve yuvarlak bir ünlüdür

16 16 u art, yüksek ve yuvarlak bir ünlüdür ü ön, yüksek ve yuvarlak bir ünlüdür Tablo-2: Ünlülerin tanımlanması Türk Dili nde ünsüzler, fizyolojik olarak boğumlanma (artikülasyon) şekline ve yerine göre ikiye ayrılırlar: A)Boğumlanma şekline göre; 1)Ses yolu tam kapalı veya daralmışsa a)kapantılı ünsüzler; süreksiz ünsüzler ya da ön ünsüzler de denmektedir. Bu ünsüzler de ikiye ayrılır. -Patlamalı ünsüzler: p, b, t, d, ç, c, k, g patlamalı ünsüzlerdir. Bu ünsüzler, verilen hava akımının ani bir şekilde durdurulup, sonra yine aniden bırakılması ile oluşurlar. -Burun ünsüzleri: m ve n olmak üzere iki tanedirler. b)daraltıcı ünsüzler; f, v, s, ş, j, z, h, l, r, y daraltıcı ünsüzlerdir. Bu ünsüzlere sürekli ünsüzler adı da verilir. Kapantılı ünsüzlere karşıt fonemlerdir. Daraltıcı ünsüzler de, sürtünücü ünsüzler ve sızıcı ünsüzler olmak üzere iki sınıfa ayrılırlar. Sürtünücü ünsüzler: f, v, s, ş, j, h, z dir. Sürtünücü ünsüzlerden s ve z ünsüzlerine, ıslık ünsüzleri, ş ve j gibi ünsüzlere de fısıltı ünsüzleri denir. m, n, l, r, y gibi bazı fonemler, ünsüz fonem olmalarına karşın, boğumlanma sırasında birkaç organın işbirliği içinde olması sebebiyle, katışık sesler haline gelirler ve bu özellikleriyle ünlülere yaklaşırlar. Bu yüzden bu ünsüzlere de selenli ünsüzler adı verilmiştir. l ünsüzü telaffuz edilirken, hava akımı yanlardan geçer. Bu yüzden l ünsüzü, bir yan boğumlanma ünsüzü dür. Türkçe deki r ünsüzü, titreşimli çıkan bir ünsüz olup, bir dişeti ünsüzü dür. m ve n burun ünsüzleri geniş seslilerdir. Türkçe de yalnız y ünsüzüne yarı ünlü adı verilmiştir. Açıklığı ve duyulurluğu bakımından i ünlüsüne benzediği için yarı ünlüdür. 2)Ses tellerinin durumuna göre Türkçe deki ünsüzler, boğumlanma sırasında ses tellerinde titreşme oluşup oluşmamasına göre ötümlü veya ötümsüz olarak ikiye ayrılırlar. Fısıltı sesi haricindeki bütün ünlüler sürekli ötümlü olsalar da, b, c, d, g, ğ, v, z, j, l, m, n, r, y gibi fonemler ötümsüzdür. f, s, t, k, ç, ş, p gibi ünsüz harfler de ötümsüz fonemlerdir. Ötümlü ünsüz fonemler yumuşak, ötümsüz ünsüz fonemler ise sert ünsüzlerdir.

17 17 Dilimizde f, l ve k gibi art damak ünsüzlerinden sonra, e, i, ö, ü ön ünlüleri geldiği zaman, bunların boğumlanma noktaları ön damağa doğru kayar. Bu durumda yalnızca boğumlanma yeri değil, boğumlanma şekli de değişmektedir. Yumuşak ünsüzler yalnızca boğumlanma ile oluşan basit fonemlerdir. Bu yumuşak ünsüzler de, yumuşak damak kaslarının hareketine göre ağız ve geniz ünsüzleri olmak üzere iki gruba ayrılmışlardır. B)Boğumlanma yerine göre Türkçe, ünsüz fonemlerin ses yolu üzerinde başlıca boğumlanma noktalarına göre iki sınıfa ayrılmaktadır. 1)Ağız dışı ünsüzleri (dudak ünsüzleri) p, b, m gibi kapantılı patlamalı ünsüzler, çift dudak ünsüzleridir. Bu ünsüzlerin oluşması için alt ve üst dudak birbirine temas etmelidir. f, v gibi daraltıcı sızıcı ünsüzler de diş-dudak ünsüzleridir. Diş-dudak ünsüzlerinin oluşması için alt dudak, üst anterior dişlerin insizaline değmelidir. 2)Ağız içi ünsüzleri Ağız içi ünsüzlerinde sınıflandırma, konuşurken dilin damağın hangi bölgelerine değdiğine bakılarak yapılmaktadır. a)asıl diş ünsüzleri: d, t, n, s, r, l, z harfleridir. b)sert damak ünsüzleri: - c, ç, ş, j gibi ünsüzler oluşurken, dil ucu, damağın anterior kısmı ile, anterior maksiller dişlerin dişetlerinin arasında konumlanır. konumlanmaktadır. - k gibi ötümlü, g gibi ötümsüz ünsüzler oluşurken dil geride - Dil gerisi ünsüzleri: Ötümsüz l ve g ünsüzleridir. Bu ünsüzler meydana gelirken dil kökü, ağzın arka kısımlarına veya boğaz çeperlerine yaklaşır. Kapantılı f ve daraltıcı h gibi gerçek larenks boğumlanmaları ile oluşan ünsüzlerdir. c)larenks daralma ünsüzü: h fonemi Türkçe deki kelimelere çoğunlukla başka dillerden girmiştir. Ötümlü ve ötümsüz oluşu yazma dilinde ayırt edilemez, ötümlü de olsa ötümsüz de olsa h simgesi ile gösterilir. Türkçe de ötümlü olanına pek rastlanmamaktadır. d)damak kapanma ünsüzleri: Bu ünsüzlerin oluşması kendisinden önce ve kendisinden sonra gelen ünlülerin boğumlanma bölgelerine bağlıdır. Türkçe de a, ı, o, u gibi art ünlülerin önünde k, p gibi kapanma ünsüzleri, art damak sınıfına girmektedirler. Aynı mantıkla hareket edersek, k ve g fonemleri de e, i, ö, ü gibi ünlülerin yanında yer aldığın takdirde, ünlülerin boğumlanma yeri ön bölge olduğundan, ön damağa doğru yayılım meydana gelmektedir. Art damak kapanma ünsüzlerinin boğumlanma yerleri ağzın ön kısmına geldiği zaman, kulakta bıraktıkları etki de değişmektedir. Bu duruma yumuşama (ön damaksıllaşma) adı verilmektedir. Alfabemizde bazı harflerin ötümlü ve ötümsüz olmalarına rağmen simgesel olarak gösterimi tek şekildedir. ( k ve g gibi)

18 18 e)damak daralma ünsüzleri: c ve ç ünsüzleri, biri ötümlü, diğeri ötümsüz olan kapanma ünsüzleridir. ş ve j, dil ucu ve dişetleri arasından çıkan, biri ötümlü, biri ötümsüz sürekli iki ünsüzdürler. s ve z sürekli ünsüzlerinin oluşması esnasında dilin ortası kabarır. t, d ise patlamalı ünsüzlerdir. Bunlardan biri ötümlü, diğeri ötümsüz olan bu ünsüzler ve Türkçe de çıkarılırken, dilin ucu yatay bir konum almaktadır. Diş-dudak ünsüzleri olduğu belirtilen f ve v çıkarılırken, mandibula hafifçe geri çekilmekte, üst anterior kesici dişler, alt dudağın iç kenarına hafif bir değim yapmaktadırlar. p ötümsüz, b ise ötümlü ünsüz fonemlerdir. Son olarak selenli ünsüz olan l harfinden bahsetmekte yarar vardır. Çoğunlukla Türkçe kelimelerde art ünlüleri ( a, ı, o, u ) izleyen l ünsüzü, işitildiğinde kulakta ünlüymüş gibi bir etki bırakabilmektedir. Ön ünlüleri ( e, i, ö, ü ) takip eden l ünsüzü ise, keskin olup, t ve d fonemlerinin çıktığı noktada oluşmaktadır KONUŞMANIN AKUSTİĞİ Konuşma, konuşan diğer bireylerin taklitlerini yaparak öğrenilebilecek bir eylemdir ve bunun için öncelikle çevrede konuşulanları işitebilmek gerekir. Bu sebeple kulak da konuşma organları sınıfından sayılmalıdır. Sağlıklı bir çocuk, konuşma zamanı geldiğinde, akustik fonksiyonların motor belirtisi olan konuşma yeteneğini önce çevresindeki konuşmaları dinleyerek, sonra onları taklit etmeye çalışarak, işittiği kelimeleri tekrar ederek, zamanla geliştirir. Konuşma, iradeye bağlı, kompleks bir yetenektir. Çocukların konuşmayı öğrenmesi için işitebilmesi temel kuraldır. Çocuklar henüz konuşmaya başlamadan önce, başkalarının konuştuklarını anlayabilirler. Çünkü işitme organları gelişmiştir ve anlamı olan kelimeleri idrak edebilir, bunları jestler, mimikler ve hareketlerle bağdaştırabilir ve objelerle birleştirebilirler. Ses; subjektif olarak uyanık durumdaki bir insanın işitme (akustik) sinirleri uyarıldığında algıladığı duyumu tanımlayabilmek için kullanılan bir terimdir. Objektif manada ise ses; akustik sinirlerimizin uyarılmasını sağlayan hava basıncının yarattığı dalgalardır. Sesi oluşturan enerji, bir hava basıncı dalgasından ibarettir ve bazı katı, sıvı ve gaz gibi elastik ortamların moleküllerinin vibrasyonu sonucu oluşur. Herhangi bir nesnenin uzayda hareketi, hava partiküllerinin de çeşitli yönlerde hareket etmesine sebep olur. Hava partikülleri, diğer hava partiküllerine dokunur ve enerji yok olana dek bu titreşim devam eder. En başta oluşan titreşim büyük miktarda bir enerjiye sahipse, ses dalgası tükenip yok olmadan önce büyük bir alana yayılacaktır. Ancak havada bulunan partiküller bu büyük alanda kendi kendilerine hareket edemeyeceklerinden, enerji bakımından zengin olan partiküller, enerjisi daha az olan partiküllere doğru ilerlerler. Tüm bu enerji alış verişleri ve partiküllerin titreşimlerini aktarmaları sonucunda, hava partikülleri eski orijinal hallerine geri dönerler. Yani hareketleri lokalize bir harekettir ve istirahat konumu etrafında yaptıkları salınımdan ibarettir. Hava partikülünün aldığı enerjiyi komşu partiküle vermesi sırasında yaptığı tek bir salınım hareketine siklus diyoruz. Saniyede oluşan siklus sayısına frekans denir ve hertz ile ölçülür. Bir siklusun tamamlanması için geçen süre, period dur. Kulağa gelen sesin alçalıp yükselmesi, frekansın azalıp çoğalmasına bağlıdır.

19 BÜTÜNLEŞTİRME Yukarıda açıklanan dört proçesin (solunum, sesleşme, rezonans ve artikülasyon) olabilmesi için bir bütünleştirme gerekir. Esasen konuşma olayı, öğrenilen ve anlaşılan bir fonksiyondur. Bu da zekaya ve konuşulan dilin algılanıp anlaşılmasına bağlıdır. İşte bütün bunlar, merkezi sinir sisteminin emri altında düzenlenir. Bu olay bir bütünleştirme, bir integrasyondur. Beyin burada bir orkestra şefi gibi tüm sistemi yönlendirir. Bütünleştirmeyi daha iyi kavramak için üç kısımda incelemek daha uygundur. 1)İşitme 2)Nörolojik entegrasyon 3)Duyusal davranış İŞİTME Konuşma iletişiminin üç temeli vardır. a)yapım için gerekli fizyolojik iletim b)akustik sinyallerin isimlendirilmesi c)dinleyiciye anlaşılır ve çözülebilir biçimde ulaşması Duyma mekanizması esasında kabul etme ve yorumlamayı kapsar. İnsanlar arasındaki iletişimi sağlamakla kalmaz, kişisel kontrol, rehberlik ve kişinin kendi ses çıkışını kontrol etmesini de sağlar. Yaşlı hastalarda duyma kabiliyeti zamanla azaldığından, bu kontrol mekanizması da zayıflar ve kendi ses çıkışlarını kontrol etmede güçlük çekerler. Ses kalitesindeki bozukluklar ve konuşma artikülasyonunda bozulmalar, duyma kabiliyetinde meydana gelen azalmalar sonucunda görülebilir. Konuşma deviasyonlarının derecesi, işitme kaybının tipi, derecesi ve gözlenme süresine bağlı olarak değişkenlik gösterir. İşitmede bir başka önemli mesele de, konuşmacının kendi sesini algılamasının, dinleyicinin algılamasından daha farklı olduğudur. Bu durum, kişinin kendi sesini, bir ses kaydından dinlemesi halinde kendini gösterir. Çoğu konuşmacı, kendi sesini bu şekilde bir ses kayıt cihazından dinleyinceye kadar konuşmasındaki eksikliklerden habersizdir. Tüm bunlara bakılarak anlaşılması gereken şudur: Prostodontistler, hastaların konuşma problemlerine gereken önemi vermelidirler NÖROLOJİK ENTEGRASYON Konuşma kompleks bir mekanizmadır ve santral sinir sisteminin ya ard arda ya da eş zamanlı olarak bütünleşmesi sonucu ortaya çıkar. Konuşurken gönderilen sinyallerin entegrasyonu beyin fonksiyonlarının periferal seviyesinin nöromusculer koordinasyonu ile sağlanır. Beynin motor konuşma bölgelerinin zarara uğraması, bir takım konuşma bozuklukları ile sonuçlanır.

20 20 Nörolojik olarak gelişen konuşma bozuklukları, prostodontistler tarafından, protez sebepli konuşma bozukluklarından kesin olarak ayırt edilmelidirler. Nörolojik disfonksiyonlu hastaların tanı özellikleri; kelime bulmada güçlük çekmeleri, konuşma sürelerinin uzaması ve bozukluğu ya da telaffuz belirsizlikleridir. Bu karakteristik özellikler kullanılarak, nörolojik uygulamalar ile hastalara pratik araştırmalar yapılabilir ve protetik yapı ile konuşma deformasyonunun ilgisi incelenebilir. Nöromuskuler sistemdeki bu tarz koordinasyon anomalileri, hastanın konuşmasına nazal yayma, ses kalitesinin nazal kaviteye yayılımı, sesin ihmali, atlamaları, yerine koymaları veya bozuklukları şeklinde yansır. Vokal organlarını kontrol eden sinirler: -N. Trigeminus: Motor sinirleri, çiğneme kaslarını ve yumuşak damaktaki bir kası kontrol eder. -N. Facialis: Dudaklara motor sinirlerini verir. -N. Acusticus: Duyusal sinirlerini kulaktan alır. -N. Glossopharyngeus: Farenks e motor sinirlerini verirken, dil arkasından duyusal sinir dalını alır. -N. Vagus: Farenks ve larenkse motor sinirlerini verir. -N. Accessiorius: Yumuşak damağı yukarı kaldıran kaslara motor dallarını verir. -N. Hypoglossus: Dili yukarı kaldıran kaslara motor dallarını verir DUYUSAL DAVRANIŞ Hastalar, konuşmalarının kötü yönde etkilenmesi sonucunda protez yaptırmaya yönelirler ve kozmetik çözümlere başvururlar. Konuşma bozuklukları yaşayan pek çok hastada, düzgün konuşmak için gösterilen çabaların sonucunda anksiyete, gerginlik ve stres baş gösterir. Ayrıca bu hastalar dişlerinden estetik açıdan da memnuniyetsizdirler ve konuşma ve gülme esnasında dişlerini, ağızlarını saklama eğilimindedirler. Buna benzer şekilde çekingenlik ve özgüven eksikliği yaşayan hastalar, protez konusunda da kararsızlıklar yaşarlar. Duraksayarak konuşan hastalar, konuşurken başlarını aşağıda tutabilir ve dudaklarını minimuma yakın hareket ettirirler. Sonuç olarak konuşma artikülasyonları bozulmuş, ses kaliteleri düşmüştür. Sesleri boğuk çıkar ve sıklıkla peltek konuşmaktan şikayetçidirler. Bu sorunların çözümü için çalışan prostodontist dikkatli ve sabırlı bir tavır sergilemelidir. Bu tip vakalarda fizyoterapi ve psikoterapi destekleri alınması hastanın konuşmasının düzelmesi açısından büyük bir ilerleme kaydedilmesini sağlayabilir.

21 21 Prostodontistlerin tam protezlerde fonasyonu iyileştirme çalışmalarının temelini, iyi bir teorik bilgi ve pratik beceri oluşturur. Bu yüzden en başta belirtildiği gibi sesin oluşumu konusunu ele almakta fayda vardır SESİN OLUŞUMU Konuşma esas olarak solunum sisteminde başlayan ve bu sistemi ilgilendiren bir olaydır. Yukarıda da belirtildiği gibi, solunum sisteminde herhangi bir anomali olan insanların gerektiği gibi konuşabilmesi söz konusu değildir. Ancak konuşma, solunum sisteminin dışında yapıları da ilgilendirir. Bu yapılar: 1) Serebral korteksteki özel konuşma kontrol merkezleri, 2) Pons taki solunum merkezleri 3) Ağız ve burun boşluklarının vibrasyon ve rezonans meydana getiren yapıları. Konuşma esasen iki farklı mekanik fonksiyondan oluşur; bunlar, fonasyon ve rezonans mekanizmalarıdır FONASYON Normal koşullarda duyulabilir ve anlaşılabilir olan sesli sesler larenkste meydana gelir. Larenks, vibrasyon hareketi yapabilen bir organdır. Vibrasyonun yapılabilmesini sağlayan elemanlar, larenksteki ses telleridir. Ses, ses tellerinin (plica vocalis) titreşimi sonucu meydana gelir. Titreşimin oluşması için ise hava akımı gereklidir. Akciğerlerden yükselen hava akımı, yeterince gerilmiş olan ses tellerine çarpar ve ses oluşumu için gereken vibrasyonu meydana getirir. Şekil-7: Larenks ve ses telleri (23) Gırtlak olarak da bilinen larenks, kıkırdaklar, kaslar ve ses tellerinden oluşmuş bir yapıdır. Bu kasların gerilmesi veya gevşemesi, tiroid ve aritenoid kıkırdaklar arasındaki mesafenin

22 22 değişmesine sebep olur. Böylece bu iki kıkırdak arasında gerili olan ses tellerinin gerginlik derecesi değişir, kısacası ses tellerinin gerginlik derecesini kontrol altında tutan kaslardır. Ses tellerinin titreşebilmesi için öncelikle sert ve gergin olmaları gerekir. Komşu organlarla temas halinde olmaları titreşimlerini engelleyeceğinden, temassız olmaları ve birbirlerine yakın olmakla beraber, hava akımının geçmesine engel olmayacak şekilde aralıklı olmaları gerekmektedir. Tiroid ve aritenoid kaslar, ayrı ayrı sinirler tarafından kontrol edilen bir çok küçük kas liflerinin bir araya gelmesi suretiyle oluşmuştur. Bu kaslar beraber kasılabildikleri gibi birbirinden ayrı olarak da kasılıp gevşeyebilmektedirler. Farklı türde kasılmalar, fonasyon esnasında ses tellerinin durumunu, pozisyonunu kontrol altında tutar. SES TELLERİNİN VİBRASYONU: Hava akımının ses tellerine titreşim hareketi yapması sadece havanın aktığı yöne doğru değildir. Aksine ses telleri yanlamasına doğru titreşirler. Vibrasyonun sebebi; ses telleri yakın haldeyken, aşağıdan gelen hava akımının öncelikle ses tellerini birbirinden uzaklaştırmasıdır. Hava akımı, hızla ses tellerinin arasından geçer, arka tarafta kısmi bir vakum sistemi oluşur. Bu vakum sistemi hemen ses tellerinin tekrar eski hale gelip birbirine yaklaşmasını sağlar. Hava akımı bu aşamada durur. Ama hemen sonra ses tellerinin arka kısmında yeniden vakum oluşur ve ses telleri tekrar birbirinden uzaklaşarak açılır. Titreşim olayı bu şekilde devam edip gider. Konuşma eylemi yapılmıyorken, larenks istirahat konumundadır ve esnekliği sabittir. Kıkırdaklar ve dolayısıyla ses telleri de dinlenme halindedir. Bu dinlenme durumuna kadavra durumu denir ve ses telleri birbirine yakın, rima glottis de hafif aralıklıdır. Hava akımı geldiğinde, kasların aktivitesi sonucu bu istirahat durumu değişir. Ses telleri saniyede defa ritmik şekilde,tüm uzunlukları boyunca titrerler. Konuşma sona erince de hem kaslar hem kıkırdaklar hem de ses telleri eski konumuna geri döner. Şekil-8: Ses telleri ve Rima glottis (24)

23 23 VİBRASYONUN FREKANSLARI: Ses tonundaki farklılıklar, sesin kalınlığı ya da inceliği, ses frekansındaki farklılıklara bağlıdır. Yüksek frekanslı sesler ince ve tiz, alçak frekanslar kalın ve toktur. Ses tellerinin titreşimi fazla ise frekansı yüksektir ve ses ince çıkar. Tam tersi olur da ses tellerinin titreşimi az ve frekansı düşükse, ses kalın çıkar. Ses tellerinin tiz ya da pes olması ( inceliği ya da kalınlığı ) iki şekilde değiştirilebilir: 1) Ses tellerinin gerginliğinin değiştirilmesi yoluyla: Larenksteki özel kasların kasılması ve gevşemesi sonucunda, ses telleri uzayıp kısalır. Örneğin; çok yüksek frekanslı tiz sesler çıkarılmak istenildiğinde, dış larenks kaslarının etkisi ile tüm larenks yukarı doğru hareket eder ve böylece ses tellerinin gerilmesine katkıda bulunur, tiz sesler çıkar. Aynı mantık ile, çok kalın, pes sesler çıkarılmak istenildiğinde larenks aşağı doğru hareket eder, ses telleri gevşer ve pes seslere ortaya çıkar. Başka bir deyişle, ses telleri gergin olduğunda ses ince, gevşek olduğundaysa kalın çıkar. 2) Ses tellerinin kenarlarının şekli ve kalınlığının değiştirilmesi yolu ile: Sesin ince veya kalın çıkmasını sağlayan ikinci yöntem, ses tellerinin kenarlarının şekil ve kalınlıklarını değiştirmektir. Çok yüksek frekans, kalın sesler çıkarılacak ise, tiroid ve aritenoid kasların değişik kümeleri o şekilde kasılır ki, teller keskinleşir ve incelir. Tam tersi alçak frekanslı sesler çıkarılacak ise, aynı kaslar tam tersi şekilde kasılır, ses telleri kalınlaşır. Başka bir deyişle, ses tellerinin kenarları kalın ise ses kalın, kenarları ince ise ses ince çıkar. Sesin kuvveti, ağızdan çıkan hava miktarı ve glottal aralıktan geçen hava akımının şiddetiyle bağlantılıdır. Hava miktarı ve kuvveti fazla ise, doğru orantılı olarak ses frekansı da artar. Ses frekansının değişimine bağlı olarak glottal açıklığın açılıp kapanma miktarı da değişir. Derin nefes alma sırasında glottal açıklık genişler, bir başka deyişle ses telleri birbirinden uzaklaşır. Emzirme dönemindeki bebeklerin gırtlakları, bir insanın çıkarabileceği en ince (tiz) sesi meydana getirebilir. İnsanların seslerindeki farklılıklar, gırtlağın herkeste farklı, karakteristik bir anatomik yapısı olmasından kaynaklanmaktadır. Kalın seslerin oluşması için, gırtlak geniş ve ses tellerinin de uzun olması gerekmektedir. Tam tersi bir şekilde, gırtlak dar ve ses telleri kısaysa, ses tiz çıkacaktır. Kısacası, insanların seslerinin tiz ya da pes olması konusunda, gırtlağın anatomik yapısındaki farklılıklar belirleyici etkendir. Yaşlanmayla birlikte, ses kalınlaşır. Tütün ve tütün ürünleri kullanan bireylerde de ses daha kalındır. Erkek ve kadın arasındaki ses farkı puberte dönemindeyken belirlenir. Bu çağda erkeklerde ses telleri, cinsiyet hormonlarının etkisi ile gelişim gösterir. Ses değişmesi denilen bu olayların sonrasında, erkekteki ses kalınlığı hayat boyu sürer. Ameliyat sonucu erkekte seks hormonlarının etkisi ortadan kaldırılırsa, ses incelmesi söz konusu olur ARTİKÜLASYON VE REZONANS Daha önce de bahsedildiği gibi artikülasyonun en önemli üç organı; dudaklar, dil ve yumuşak damaktır. Bu organlara rezonatör organlar denir ve konuşma konusunda büyük görevleri vardır. Örneğin; şiddetli bir soğuk algınlığı sonucunda sesin değişmesi, burun rezonatörlerinin etkisini gösterir.

24 KONUŞMA MEKANİZMASI VE NORMAL KONUŞMANIN GELİŞİMİ Konuşma için gerekli beş fizyolojik işlem açıklandı ve bunların önemi belirtildi. Konuşma için bu beş işlemin hiçbirinden vazgeçebilmek mümkün değildir, fakat konuşma esnasında orofarengeal kasların da aktivitelerinin olduğu unutulmamalıdır. Konuşabilmek için havaya ihtiyaç vardır ve bu hava, solunum sırasında kullandığımız hava miktarından daha fazladır. Normal konuşmanın mümkün olabilmesi için, konuşmanın bağlı olduğu fizyolojik işlemlerin düzenli, ses ile ilgili anatomik yapıların da konumlarının sağlıklı olması gerekmektedir. Tüm sesli konuşma ağız boşluğunda meydana gelir, bu yüzden buruna giden hava yollarının konuşma sırasında kapalı olması çok önemlidir. Bu kapanış, yumuşak damağın yukarı kalkmasıyla sağlanır. Konuşma esnasında yumuşak damak sürekli, hızlı ve çeşitli hareketler yapar. Buruna giden hava yollarının kapanabilmesi için yumuşak damağın yeterli uzunluğa sahip olması gerekir. Yumuşak damak konuşmanın en önemli elemanlarından biridir. Hava akımı, ağızdan çıkarken artikülatör organlar çeşitli hareketler yapar ve hava değişikliğe uğrar. Dil artikülatör organlar arasında ayrı bir önemi olan organdır. Dilin yaptığı hareketler konuşma için vazgeçilmezdir. Dil rezeksiyonu yapılmış bir insan, normal konuşamadığı gibi, normal yemek de yiyemez. Konuşma, fizyolojik bir olaydır ve zamanla öğrenilir. Bebeğin doğum sonrası ilk ağlaması, refleks ve korku sonucu meydana gelmiş bir tepkidir. Çocuklar yaşamının ilk dönemlerinde temel ihtiyaçlarını, duygu ve düşüncelerini, ses tellerini kullanarak kolayca ifade edebilir. Bebekler önce sesli fonemleri çıkarabilmeye başlar fakat, 10. hafta sonunda dudaklar ve dil de işleve katılır ve sessizler oluşur. Zamanla motor kontrol kazanılır ve kaslar gelişir. Ancak 6 ay sonra bebek çıkardığı seslerin farkına varmaya başlar. Bilinçli olarak çevresini izler, duyguları ifade eden anlatımları seslerle belirtebilme becerisi kazanır. Bebeğin duyduğu sesleri taklit yeteneği, gelişiminin en önemli unsurlarından biridir. Birinci yılların sonlarına doğru bebek, çevresindeki insanların çıkardığı sesleri dikkatle izlemeye başlar fakat henüz seslerle anlamlarını birleştirebilmek için erkendir. Yine de dinlemesini ve mimikleri, mimiklerin ne anlama geldiğini öğrenir, heceleri tanıyabilme yetisi kazanır. Bebek doğumunun birinci yılı dolduktan sonra yavaş yavaş konuşabilir, ancak konuşma sırasında kullanacağı uygun kelimeleri düşünerek bulur. Aile bireylerinin bu dönemde kelimeler konusunda bebeğe yardımcı olması gerekir. Bebeğin ilk kelimeleri çoğunlukla tam ve doğru değildir. Aile, bebeğin kelimesinin doğrusunu telaffuz ederek, bebeğin daha ilk aşamada yanlışlarını düzeltmelidir. Aksi halde ömür boyu devam eden yanlış telaffuzlar edinilebilir. Konuşmayı öğrenme evresindeki bebekler, çevresinden duyduğu sesleri taklit eder. Bebeğin ilk aşamadaki becerisi, bu taklitleri tam olarak yapabilmesine yeterli değildir. k, g, p, b sesleri bebekler tarafından daha erken şekillendirilebilirken, s, z, v, f daha geç şekillendirilir. Fakat her birey arasında farklılıkların bulunduğu unutulmamalıdır. Ses bilimciler, sessizlerin gelişim sıralamasının şu şekilde olduğunu düşünmektedirler: m, b, p, w, k, n, t, d, g, n, j,

25 25 f, r, h, s, z. Pek çok bebek, sessiz sıralamasındaki ilk 11 sesi, diğerlerinden daha çabuk kavrayp söylemeye başlarlar, çünkü bu sesler, daha basit seslerdir. Konuşma sesleri geliştikçe, anlamda da hızlı bir gelişme olur. Konuşmaları anlayıp anlatabilme yeteneği, seneler geçtikçe kendiliğinden gelişen bir yetenektir. Konuşma mekanizmasını en üst düzeyde kullanan bir birey, işitme ve zeka yteneklerini de üst düzeyde kullanarak, çevresi tarafından daha uyumlu ve başarılı görülür ve etrafındaki insanları daha olumlu yönde etkilemesi muhtemeldir KONUŞMA VE SES BOZUKLUKLARININ ETİYOLOJİSİ Konuşma ve ses bozukluklarının etiyolojisini başlıca üç gruba ayırarak incelemekte fayda vardır. 1) Lisan bozuklukları 2) İfade bozuklukları 3) Artikülasyon bozuklukları Bunlardan ilk ikisi spesifik konulardır ve konuşma uzmanları tarafından uğraşılması gereken durumlardır. Prostodontistleri, diş hekimlerini ve tıp mensuplarını ilgilendiren ise, artikülasyon bozukluklarıdır. Artikülasyon bozukluklarının çok çeşitli nedenleri vardır. Artikülasyon bozukluklarının sebepleri 1)Solunum bozuklukları 2)Ses tellerinin zedelenmesi 3)Rezonans boşluklarından bir veya bir kaçının, doğumsal damak yarıkları, üst çene rzeksiyonları ve benzeri nedenlerle değişikliklere uğraması 4)Yumuşak damak hareketlerinde değişiklikler olması 5)Ortodontik vakalar 6)Dudak ve dilin paralizi olması ve bir kısmının rezeke edilmiş olma durumu 7)Dişlerin çekimi 8)Burun mukozasının şişmesi 9)Kötü yapılmış, fonetik kurallara uymayan protezler

26 SESLERİN ANALİZİ 1)Osilografik analiz: Seslerin ya da sessiz bir harfin, konuşmada kullanıldığı şekildeki akustik özelliklerinin incelenmesidir. Bu analizin yapılabilmesi için, özel bir cihaz gerekir. İlk olarak 1925 yılında Crandal, ağızdan çıkan ses dalgalarının şekil ve frekansını grafiksel olarak kaydedebilen bir alet geliştirmiştir. Bu alete osilograf adını vermiştir. Aletin temel amacı ve özelliği, hareket halindeki fotoğraf filmi üzerindeki ses titreşimlerini çizgisel hareket ve kayıt şekline dönüştürebilmesidir. 2)Harmonik analiz: Sesin, konuşmada kullanılan şekildeki orijinal özellikleri onun harmonik bileşimini oluşturur. İşte bu konuşma sesinin orjinal özelliklerinin incelenmesine harmonik analiz denir. Harmonik analiz, spektograf denilen bir alet aracılığı ile yapılır ve burada harmonik analiz çizgisel spektrum şeklinde elde edilir. Hava akımının akciğerlerden yükselerek plika vocalislerde vibrasyon meydana getirdiği frekans, temel frekanstır ve asıl sesi meydana getiren budur. Asıl sese ilaveten bir takım harmonik sesler yükselir ki, bunların tümü, o bireyin ses tonunu ve kalitesini oluşturur. İnsanlar iradi yada gayri iradi olarak solunum boşluğunun rezonans özelliklerinde değişim yapabilirler. Bu sayede, konuşma esnasında farklı harmonik gruplar oluşarak, o insana özgü konuşma meydana gelir İNSAN SESİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ VE ANLAŞILABİLME SEVİYESİ Konuşma spektrografisi yöntemi ile elde edilen veri ve analizlerin sonuçları, insan sesinin nitelikleri konusunda bazı genellemeler yapabilme olanağını verir. Bildiğimiz üzere, ses tellerinin titreşimi ses dalgalarını yaratır ve ses bu dalgalar sayesinde yayılarak çevreye iletilir. Sesin ölçü birimi, ses kaynağının bir saniye içerisindeki titreşimidir. Buna hertz adı verilir. Sembolu Hz dir. Genelde genç insanlar saniyede 16-20bin kez tekrarlanan titreşimleri ses olarak duyabilir. Bu sınırın altındaki ve üstündeki titreşimlerin kulak tarafından ses olarak algılanması mümkün değildir. Bunlardan, sınırın üstündekiler ultrasonik titreşimlerdir ve bazı cihazlarda kullanılırlar. İnsan kulağının optimum duyarlı olduğu frekans alanı, saniyede arası olan titreşimlerdir. İnsanların çıkarabildiği sesler de, genel olarak titreşim bakımından bu alana girer. Bu mantıkla düşünülürse, kulağın yapısı ile, insanın çıkarabildiği sesler arasında bir ahenk vardır ve insan kulağı diğer seslerden önce insan sesini duymaya programlanmıştır denilebilir. İnsan kulağının algılayabildiği titreşim sayısının miktarı, sesin tiz veya pes olmasını sağlar. Genelde kadınların sesi daha incedir ve ortalama titreşim sayısı saniyede 250 dir. Kısacası frekans sayısı küçükten büyüğe doğru gittikçe ses incelir.

Ünite. Dalgalar. 1. Ses Dalgaları 2. Yay Dalgaları 3. Su Dalgaları

Ünite. Dalgalar. 1. Ses Dalgaları 2. Yay Dalgaları 3. Su Dalgaları 7 Ünite Dalgalar 1. Ses Dalgaları 2. Yay Dalgaları 3. Su Dalgaları SES DALGALARI 3 Test 1 Çözümleri 3. 1. Verilen üç özellik ses dalgalarına aittir. Ay'da hava, yani maddesel bir ortam olmadığından sesi

Detaylı

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri Dil Gelişimi Yaş gruplarına göre g temel dil gelişimi imi bilgileri Çocuklarda Dil ve İletişim im Doğumdan umdan itibaren çocukların çevresiyle iletişim im kurma çabaları hem sözel s hem de sözel olmayan

Detaylı

Artikülasyon. Artikülatör Yapılar

Artikülasyon. Artikülatör Yapılar Artikülasyon Artikülatör Yapılar ARTİKÜLASYON? Artikülasyon, sesin, gırtlak üstü düzenekte yer alan organlar yardımıyla konuşma sesleri olarak şekillendirilip üretilmesidir. Artikülasyon, konuşma seslerinin

Detaylı

Ses Dalgaları. Test 1 in Çözümleri

Ses Dalgaları. Test 1 in Çözümleri 34 Ses Dalgaları 1 Test 1 in Çözümleri 3. 1. 1 Y I. Sonar II. Termal kamera 2 Z 3 Sesin yüksekliği ile sesin frekansı aynı kavramlardır. Titreşen bir telin frekansı, telin gerginliği ile doğru orantılıdır.

Detaylı

GÖRSEL OLMAYAN DUYU SİSTEMLERİ

GÖRSEL OLMAYAN DUYU SİSTEMLERİ GÖRSEL OLMAYAN DUYU SİSTEMLERİ MEKANİK DUYULAR İnsanlarda dokunma, basınç, sıcaklık ve ağrı gibi bir çok duyu bulunmaktadır. Bu duyulara mekanik duyular denir. Mekanik duyuların alınmasını sağlayan farklı

Detaylı

MATEMATİĞİN GEREKLİLİĞİ

MATEMATİĞİN GEREKLİLİĞİ Dr. Serdar YILMAZ MEÜ Fizik Bölümü Ses dalgalarının özellikleri 2 MATEMATİĞİN GEREKLİLİĞİ Matematik, yaşamı anlatmakta kullanılır. Matematik yoluyla anlatma, yanlış anlama ve algılamayı engeller. Yaşamda

Detaylı

O Dil; Çok geniş anlamıyla dil, düşünce, duygu ve güdüleri, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracıdır.

O Dil; Çok geniş anlamıyla dil, düşünce, duygu ve güdüleri, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracıdır. DİL GELİŞİMİ O Dil; Çok geniş anlamıyla dil, düşünce, duygu ve güdüleri, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracıdır. O Dil gelişimi; seslerin, kelimelerin, sayıların,

Detaylı

10. SINIF KONU ANLATIMLI. 3. ÜNİTE: DALGALAR 3. Konu SES DALGALARI ETKİNLİK ve TEST ÇÖZÜMLERİ

10. SINIF KONU ANLATIMLI. 3. ÜNİTE: DALGALAR 3. Konu SES DALGALARI ETKİNLİK ve TEST ÇÖZÜMLERİ 10. SINIF KONU ANLATIMLI 3. ÜNİTE: DALGALAR 3. Konu SES DALGALARI ETKİNLİK ve TEST ÇÖZÜMLERİ 2 Ünite 3 Dalgalar 3. Ünite 3. Konu (Ses Dalgaları) A nın Çözümleri 1. Sesin yüksekliği, sesin frekansına bağlıdır.

Detaylı

DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR

DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR Duyu Algılama, Tepki Verme ve Beyin Algılama beyinsel analiz tepki Sıcaklık, ışık, ses, koku duyu reseptörleri: elektriksel uyarılara dönüşür Uyarı beyin korteksindeki talamus

Detaylı

Bilal ELÇİ tarafından düzenlenmiştir.

Bilal ELÇİ tarafından düzenlenmiştir. SES BU ÜNİTEDE BİLMENİZ GEREKENLER 1. Bir ses dalgasının belli bir frekans ve genliği olduğunu 2. Sesin titreşimler sonucu oluştuğunu 3. Ses yüksekliğinin sesin ince veya kalın olması anlamına geldiğini

Detaylı

SES DALGALARı Dalgalar genel olarak, mekanik ve elektromanyetik dalgalar olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Elektromanyetik dalgalar, yayılmak için bi

SES DALGALARı Dalgalar genel olarak, mekanik ve elektromanyetik dalgalar olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Elektromanyetik dalgalar, yayılmak için bi SES FĠZĠĞĠ SES DALGALARı Dalgalar genel olarak, mekanik ve elektromanyetik dalgalar olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Elektromanyetik dalgalar, yayılmak için bir ortama ihtiyaç duymazlar ve boşlukta da

Detaylı

Prof. Dr. Gökhan AKSOY

Prof. Dr. Gökhan AKSOY Prof. Dr. Gökhan AKSOY * Çiğneme, Beslenme * Yutkunma, * Estetik, * Konuşma, * Psikolojik Kriterler * Sosyolojik Kriterler Mandibüler: alt çene kemiğine ait, alt çene kemiğiyle ilgili Örnek: * mandibüler

Detaylı

Çiğneme Kasları ve Çiğneme Fizyolojisi. Prof.Dr.Nurselen TOYGAR

Çiğneme Kasları ve Çiğneme Fizyolojisi. Prof.Dr.Nurselen TOYGAR Çiğneme Kasları ve Çiğneme Fizyolojisi Prof.Dr.Nurselen TOYGAR Çiğneme Kasları Masseter İç pterigoid Dış pterigoid Temporal Suprahyoid kaslar digastrik, geniohyoid ve stylohyoid Çeneyi Kapatan Kaslar Masseter

Detaylı

Ses Kısıklığı Nedenleri:

Ses Kısıklığı Nedenleri: Sesin oluşumunda temel olarak üç sistem rol oynamaktadır. Bu sistemlerden birincisi jeneratör sistemdir. Jeneratör sistem basınçlı hava çıkışını sağlayan akciğerler tarafından oluşturulur. İkincisi vibratuar

Detaylı

ORTODONTİ ANABİLİM DALI

ORTODONTİ ANABİLİM DALI ORTODONTİ ANABİLİM DALI Ortodonti; Latince de "düzgün diş anlamına gelmektedir. Genel olarak; çocuklar ve yetişkin bireylerin diş ve çene yapılarında meydana gelen bozuklukların teşhisi, tedavisi ve önlenmesi

Detaylı

10. Sınıf. Soru Kitabı. Dalgalar. Ünite. 3. Konu. Ses Dalgası. Test Çözümleri. Sismograf

10. Sınıf. Soru Kitabı. Dalgalar. Ünite. 3. Konu. Ses Dalgası. Test Çözümleri. Sismograf 10. Sınıf Soru Kitabı 3. Ünite Dalgalar 3. Konu Ses Dalgası Test Çözümleri Sismograf 2 3. Ünite Dalgalar Test 1 in Çözümleri 1. Ses dalgalarının hızı ortamı oluşturan moleküllerin birbirine yakın olmasına

Detaylı

Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır.

Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır. Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır. Burun boşluğu iki delikle dışarı açılır. Diğer taraftan

Detaylı

SİNİR SİSTEMİ VE BEYİN ANATOMİSİ 2

SİNİR SİSTEMİ VE BEYİN ANATOMİSİ 2 SİNİR SİSTEMİ VE BEYİN ANATOMİSİ 2 Bilgiyi işlemede büyük rol oynar HİPOKAMPUS Hafıza, öğrenme, bilişsel haritalama ve dikkat ile yakından ilişkilendirilmiştir Bu bölgeye zarar gelmesi öğrenme ve hatırlamada

Detaylı

KASLAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER. Kasların regenerasyon yeteneği yok denecek kadar azdır. Hasar gören kas dokusunun yerini bağ dokusu doldurur.

KASLAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER. Kasların regenerasyon yeteneği yok denecek kadar azdır. Hasar gören kas dokusunun yerini bağ dokusu doldurur. KASLAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER Canlılığın belirtisi olarak kabul edilen hareket canlıların sabit yer veya cisimlere göre yer ve durumunu değiştirmesidir. İnsanlarda hareket bir sistemin işlevidir. Bu işlevi

Detaylı

Santral (merkezi) sinir sistemi

Santral (merkezi) sinir sistemi Santral (merkezi) sinir sistemi 1 2 Beyin birçok dokunun kontrollerini üstlenmiştir. Çalışması hakkında hala yeterli veri edinemediğimiz beyin, hafıza ve karar verme organı olarak kabul edilir. Sadece

Detaylı

TEMEL İLK YARDIM VE ACİL MÜDAHALE

TEMEL İLK YARDIM VE ACİL MÜDAHALE 1 TEMEL İLK YARDIM VE ACİL MÜDAHALE GİRİŞ : Bir yaralı, hasta ya da kazazedeye ilk yardım yapabilmek ya da herhangi bir yardımda bulunabilmek için, öncelikle gerekenlerin doğru yapılabilmesi için, insan

Detaylı

Çocuğun konuşma becerilerinin akranlarına göre belirgin derecede geri kalmasıdır. Gelişimsel aşamalardan birisidir.

Çocuğun konuşma becerilerinin akranlarına göre belirgin derecede geri kalmasıdır. Gelişimsel aşamalardan birisidir. Konuşma gecikmesi Çocuğun konuşma becerilerinin akranlarına göre belirgin derecede geri kalmasıdır. Gelişimsel aşamalardan birisidir. Aylara göre konuşmanın normal gelişimi: 2. ay mırıldanma, yabancılara

Detaylı

ÇENE HAREKETLERİNİN MEKANİĞİ ÇİĞNEME YUTKUNMA KONUŞMA DR. HÜSNÜ YAVUZYILMAZ

ÇENE HAREKETLERİNİN MEKANİĞİ ÇİĞNEME YUTKUNMA KONUŞMA DR. HÜSNÜ YAVUZYILMAZ ÇENE HAREKETLERİNİN MEKANİĞİ ÇİĞNEME YUTKUNMA KONUŞMA DR. HÜSNÜ YAVUZYILMAZ ÇİĞNEME KUVVETLERİNİN DAĞILIMI FİZYOLOJİK ŞARTLARDA PATOLOJİK ŞARTLARDA ANTERIOR POSTERIOR GENEL TEK TARAFLI ÇİĞNEME KUVVETLERİNİN

Detaylı

Ses Dalgaları Testlerinin Çözümleri. Test 1 in Çözümleri

Ses Dalgaları Testlerinin Çözümleri. Test 1 in Çözümleri 3 Ses Dalgaları Testlerinin Çözümleri 1 Test 1 in Çözümleri 1. Ses dalgalarının hızı ortamı oluşturan moleküllerin birbirine yakın olmasına ve moleküllerin kinetik enerjisine bağlıdır. Yani ses dalgalarının

Detaylı

SOLUNUM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

SOLUNUM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN SOLUNUM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN 2 Solunumun amacı, dokulara oksijen sağlamak ve karbon dioksidi uzaklaştırmaktır. Bu amaç gerçekleştirilirken, solunum dört büyük fonksiyonel olaylar

Detaylı

Duyuların değerlendirilmesi

Duyuların değerlendirilmesi Duyuların değerlendirilmesi Subjektif duyusal yakınmalar Uyuşma,karıncalanma, keçeleşme ve iğnelenmeler-periferik nöropati Yumuşak halıda yürüyormuş hissi, bacaklarda ve gövdede sıkışma, elektriklenme-derin

Detaylı

CERRAHİ SONRASI YUMUŞAK DAMAK DEFEKTLERİNİN PROTETİK REHABİLİTASYONU. Yavuz ASLAN* Mehmet AVCI** ÖZET

CERRAHİ SONRASI YUMUŞAK DAMAK DEFEKTLERİNİN PROTETİK REHABİLİTASYONU. Yavuz ASLAN* Mehmet AVCI** ÖZET G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt VII. Sayı 1, Sayfa 147-152, 1990 CERRAHİ SONRASI YUMUŞAK DAMAK DEFEKTLERİNİN PROTETİK REHABİLİTASYONU Yavuz ASLAN* Mehmet AVCI** ÖZET Bu makalede, cerrahi rezeksiyon sonucunda

Detaylı

BMM307-H02. Yrd.Doç.Dr. Ziynet PAMUK

BMM307-H02. Yrd.Doç.Dr. Ziynet PAMUK BMM307-H02 Yrd.Doç.Dr. Ziynet PAMUK ziynetpamuk@gmail.com 1 BİYOELEKTRİK NEDİR? Biyoelektrik, canlıların üretmiş olduğu elektriktir. Ancak bu derste anlatılacak olan insan vücudundan elektrotlar vasıtasıyla

Detaylı

PROGRESİF AKIMLAR UZM.FZT.NAZMİ ŞEKERCİ

PROGRESİF AKIMLAR UZM.FZT.NAZMİ ŞEKERCİ PROGRESİF AKIMLAR UZM.FZT.NAZMİ ŞEKERCİ Elektrik Akımları Eski sınıflamada elektrik akımları: Yönüne göre: Doğru akım (Galvanik akım) Alternatif akımlar Klinik ve elektrofizyolojik etkileri göz önüne alındığında:

Detaylı

ÇINLAMA KONUSUNDA EN SIK RASTLANAN SORULAR

ÇINLAMA KONUSUNDA EN SIK RASTLANAN SORULAR KULAK ÇINLAMASININ NEDENİ? Bazı zamanlar kulağımda zil sesi duyuyorum bu normal midir? Tamamiyle değil. Kafa içinde ki bu seslere genel olarak tinnitus denilir ve çok yaygındır. Tinnitus zaman zaman ortaya

Detaylı

Hedef Davranışlar. Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar).

Hedef Davranışlar. Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar). Hedef Davranışlar Eğitim Programının birinci boyutudur. Öğrencilere kazandırılması planlanan niteliklerdir (davranışlar). Bu nitelikler bilişsel, duyuşsal ve psikomotordur. 2 aşamada ele alınmaktadır.

Detaylı

Şekil-1. Doğru ve Alternatif Akım dalga şekilleri

Şekil-1. Doğru ve Alternatif Akım dalga şekilleri 2. Alternatif Akım =AC (Alternating Current) Değeri ve yönü zamana göre belirli bir düzen içerisinde değişen akıma AC denir. En çok bilinen AC dalga biçimi Sinüs dalgasıdır. Bununla birlikte farklı uygulamalarda

Detaylı

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal

Detaylı

Sensörler. Yrd.Doç.Dr. İlker ÜNAL

Sensörler. Yrd.Doç.Dr. İlker ÜNAL Sensörler Yrd.Doç.Dr. İlker ÜNAL Ses Sensörleri (Ultrasonik) Ultrasonik sensörler genellikle robotlarda engellerden kaçmak, navigasyon ve bulunan yerin haritasını çıkarmak amacıyla kullanılmaktadır.bu

Detaylı

8. Sınıf. ozan deniz ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVI SES. 4. Sesleri birbirinden ayırmaya yarayan özelliğidir. K L M

8. Sınıf. ozan deniz ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVI SES. 4. Sesleri birbirinden ayırmaya yarayan özelliğidir. K L M 1. 3... Ḳ M Şekildeki çalar saatten etrafa yayılan ses dalgalarının K,, M noktalarındaki şiddetleri ve frekansları arasındaki ilişki aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir? Şiddetleri Frekansları

Detaylı

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün; Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak

Detaylı

Doç. Dr. Orhan YILMAZ

Doç. Dr. Orhan YILMAZ Yazar Ad 145 Doç. Dr. Orhan YILMAZ İnsanda yaş ilerledikçe tüm organlarda görülebilen yaşlanma işitme organında da görülür ve bu arada işitme duyusu da gün geçtikçe zayıflar. Yaşlılığa bağlı olarak gelişen

Detaylı

FEN VE TEKNOLOJİ. İskeletin Görevleri İskeletin Kısımları 4. SINIF. Soru 1: Vücuda şekil veren ve harekete yardımcı olan sert yapılar nelerdir?

FEN VE TEKNOLOJİ. İskeletin Görevleri İskeletin Kısımları 4. SINIF. Soru 1: Vücuda şekil veren ve harekete yardımcı olan sert yapılar nelerdir? 4. SINIF 1. İskeletin Görevleri İskeletin Kısımları Soru 1: Vücuda şekil veren ve harekete yardımcı olan sert yapılar nelerdir? 3. Soru 2: Uzunlukları ve şekilleri farklı kemiklerin bir araya gelmesi ile

Detaylı

NÖROMOTOR GELİŞİM Prof. Dr. Sevin Altınkaynak. Prenatal motor gelişim-1: Prenatal motor gelişim-3. Prenatal motor gelişim-2

NÖROMOTOR GELİŞİM Prof. Dr. Sevin Altınkaynak. Prenatal motor gelişim-1: Prenatal motor gelişim-3. Prenatal motor gelişim-2 NÖROMOTOR GELİŞİM Prof. Dr. Sevin Altınknak Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Prenatal motor gelişim-1: İlk hareketler, gebeliğin 7.-8. haftasında uyarıya konturlateral kaba fleksiyon şeklinde olur. 9. haftada

Detaylı

3- Destek ve Hareket Sisteminin (Kasların) Çalışması :

3- Destek ve Hareket Sisteminin (Kasların) Çalışması : KAS SİSTEMİ İskelet sistemindeki kemiklerin üzerini örten, iç organların yapısına katılarak vücudun ve iç organların hareket etmesini sağlayan kasların oluşturduğu sisteme kas sistemi denir. a) Kasların

Detaylı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek

Detaylı

Kinesiyoloji ve Bilimsel Altyapısı. Prof.Dr. Mustafa KARAHAN

Kinesiyoloji ve Bilimsel Altyapısı. Prof.Dr. Mustafa KARAHAN Kinesiyoloji ve Bilimsel Altyapısı Prof.Dr. Mustafa KARAHAN Kinesiyoloji Kinesiyoloji insan hareketiyle ilgili mekanik ve anatomik ilkelerin incelenmesidir. Kinesiyoloji anatomi, fizyoloji ve biyomekanik

Detaylı

TİTREŞİM. Mekanik bir sistemdeki salınım hareketlerini tanımlayan bir terimdir.

TİTREŞİM. Mekanik bir sistemdeki salınım hareketlerini tanımlayan bir terimdir. TİTREŞİM Mekanik bir sistemdeki salınım hareketlerini tanımlayan bir terimdir. TİTREŞİMİN ÖZELLİĞİNİ 1 Frekansı ve 2 Şiddeti belirler. Titreşimin Frekansı: Birim zamandaki titreşim sayısına titreşimin

Detaylı

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı çeken sigara vücuda birçok zarar vermekte ve uzun süre

Detaylı

TÜRKÇENĐN ÖĞRETĐMĐNDE ÜNSÜZLERĐN SINIFLANDIRILMASI ÖZET ABSTRACT

TÜRKÇENĐN ÖĞRETĐMĐNDE ÜNSÜZLERĐN SINIFLANDIRILMASI ÖZET ABSTRACT Muğla Üniversitesi SBE Dergisi Bahar 2002 Sayı 8 TÜRKÇENĐN ÖĞRETĐMĐNDE ÜNSÜZLERĐN SINIFLANDIRILMASI ÖZET M. Volkan COŞKUN ** Makalede, tonlu ve tonsuz ünsüzlerin oluşum safhaları anlatılmış olup, ünsüzlerin

Detaylı

Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde

Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde EPİLEPSİ Basitleştirilmiş şekliyle epilepsi nöbeti kısa süreli beyin fonksiyon bozukluğuna bağlıdır, ve beyin hücrelerinde geçici anormal deşarjlar sonucu ortaya çıkar. Epilepsi nöbetlerinin çok değişik

Detaylı

SOLUNUM YOLU TIKANIKLIĞI VE BOĞULMALARDA İLK YARDIM

SOLUNUM YOLU TIKANIKLIĞI VE BOĞULMALARDA İLK YARDIM SOLUNUM YOLU TIKANIKLIĞI VE BOĞULMALARDA İLK YARDIM AMAÇ Solunum yolu tıkanması ve boğulmada ilk yardım konularında bilgi, tutum ve beceri kazandırmak. HEDEFLER-1 Solunum yolu tıkanıklığının tanımını söyleyebilme,

Detaylı

1.Bölüm Ses, Ses bileşenleri, İnsan kulağının duyarlılığı, İşitsel-Fizyolojik yeğinlik, Grafik gösterme biçimleri Prof. Dr.

1.Bölüm Ses, Ses bileşenleri, İnsan kulağının duyarlılığı, İşitsel-Fizyolojik yeğinlik, Grafik gösterme biçimleri Prof. Dr. AKUSTİK TEMEL KONULARI SUNUMU 1.Bölüm Ses, Ses bileşenleri, İnsan kulağının duyarlılığı, İşitsel-Fizyolojik yeğinlik, Grafik gösterme biçimleri Prof. Dr. Neşe Yüğrük AKDAĞ MİMARİ AKUSTİK AKUSTİK BİLİMİNİN

Detaylı

SİNÜS - AĞRI, BASINÇ, AKINTI

SİNÜS - AĞRI, BASINÇ, AKINTI SİNÜS - AĞRI, BASINÇ, AKINTI Yardım edin sinüslerim beni öldürüyor! Bunu daha önce hiç söylediniz mi?. Eğer cevabınız hayır ise siz çok şanslısınız demektir. Çünkü her yıl milyonlarca lira sinüs problemleri

Detaylı

Dişlerin Ark İçerisindeki ve Karşılıklı İlişkileri. Prof. Dr. Mutahhar Ulusoy

Dişlerin Ark İçerisindeki ve Karşılıklı İlişkileri. Prof. Dr. Mutahhar Ulusoy Dişlerin Ark İçerisindeki ve Karşılıklı İlişkileri Prof. Dr. Mutahhar Ulusoy Dişler belirli bir düzene uyarak, ağızda karşılıklı iki grup meydana getirmişlerdir: Maksiller kemiğe ve böylelikle sabit olan

Detaylı

KEKEMELİK KEKEMELİK NEDİR?

KEKEMELİK KEKEMELİK NEDİR? KEKEMELİK NEDİR? Bireyin yaşına ve lehçesine uygun gelişimsel olarak çıkartması beklenen konuşma seslerini çıkartamaması, konuşmanın olağan akıcılığında ve zamanlama örüntüsünde bozukluk olması durumudur.

Detaylı

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi Çocukları günlük bakımcıya veya kreşe gidecek olan vede başlamış olan ebeveynlere Århus Kommune Børn og Unge Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi Tyrkisk, Türkçe 9-14 aylık çocuklar hakkında durum ve

Detaylı

O Oyunların vazgeçilmez öğeleri olan oyuncaklar çocuğun bilişsel, bedensel ve psikososyal gelişimlerini destekleyen, hayal gücünü ve yaratıcılığını

O Oyunların vazgeçilmez öğeleri olan oyuncaklar çocuğun bilişsel, bedensel ve psikososyal gelişimlerini destekleyen, hayal gücünü ve yaratıcılığını EĞİTİCİ OYUNCAKLAR O Oyunların vazgeçilmez öğeleri olan oyuncaklar çocuğun bilişsel, bedensel ve psikososyal gelişimlerini destekleyen, hayal gücünü ve yaratıcılığını geliştiren en değerli araçlardır.

Detaylı

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen hemen tüm insanlar değişik nedenlerle baş ağrısından

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN temellerinin atıldığı Çanakkale zaferinin 100. yılı kutlu olsun.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN temellerinin atıldığı Çanakkale zaferinin 100. yılı kutlu olsun. Doç.Dr.Mehmet MISIR-2013 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN temellerinin atıldığı Çanakkale zaferinin 100. yılı kutlu olsun. Son yıllarda teknolojinin gelişmesi ile birlikte; geniş alanlarda, kısa zaman aralıklarında

Detaylı

Arka Beyin Medulla Omuriliğin beyne bağlandığı bölge kalp atışı, nefes, kan basıncı Serebellum (beyincik) Kan faaliyetleri, denge Pons (köprü)

Arka Beyin Medulla Omuriliğin beyne bağlandığı bölge kalp atışı, nefes, kan basıncı Serebellum (beyincik) Kan faaliyetleri, denge Pons (köprü) SİNİR SİSTEMİ BEYİN Belirli alanlar belirli davranış ve özelliklerden sorumlu. 3 kısım Arka beyin (oksipital lob) Orta beyin (parietal ve temporal lob) Ön beyin (frontal lob) Arka Beyin Medulla Omuriliğin

Detaylı

1. ÜNİTE VÜCUDUMUZUN BİLMECESİNİ ÇÖZELİM

1. ÜNİTE VÜCUDUMUZUN BİLMECESİNİ ÇÖZELİM 1. ÜNİTE VÜCUDUMUZUN BİLMECESİNİ ÇÖZELİM Yandaki resimde hastalandığında hastaneye giden Efe nin vücudunun röntgen filmi verilmiştir. Röntgen filminde görülen açık renkli kısımlar Efe nin vücudunda bulunan

Detaylı

ADI SOYADI : OKUL NO : SINIFI : 4/ NOTU : FEVZİ ÖZBEY İLKOKULU FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ 1. DÖNEM 1. YAZILISI

ADI SOYADI : OKUL NO : SINIFI : 4/ NOTU : FEVZİ ÖZBEY İLKOKULU FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ 1. DÖNEM 1. YAZILISI FEVZİ ÖZBEY İLKOKULU FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ 1. DÖNEM 1. YAZILISI 1. Aşağıdaki iskeletin temel bölümlerinin isimlerini yazınız. İskeletin temel bölümlerinin görevlerini belirtiniz. ( 10 puan) Bölümleri

Detaylı

Kekemelik, konuşmanın akıcılığıyla ilgili bir iletişim bozukluğudur. Ses, hece ve sözcüklerde uzatmalar, tekrarlar veya duraklamalarla

Kekemelik, konuşmanın akıcılığıyla ilgili bir iletişim bozukluğudur. Ses, hece ve sözcüklerde uzatmalar, tekrarlar veya duraklamalarla Kekemelik Nedir? Kekemelik, konuşmanın akıcılığıyla ilgili bir iletişim bozukluğudur. Ses, hece ve sözcüklerde uzatmalar, tekrarlar veya duraklamalarla ortaya çıkan konuşmanın akıcılığının bozulduğu durum

Detaylı

Administrator tarafından yazıldı. Cumartesi, 16 Haziran :16 - Son Güncelleme Cumartesi, 16 Haziran :25

Administrator tarafından yazıldı. Cumartesi, 16 Haziran :16 - Son Güncelleme Cumartesi, 16 Haziran :25 Tırnak batması nedir? Sert tırnağın yumuşak dokuyu sıkıştırıp tahriş etmesi sonucu oluşan iltihaplanma ve kronik yaraya tırnak batması denir. Genellikle ayaklarda ve birinci parmakta görülür. Tırnak batmasının

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

Prof. Dr. Hatice GÖKALP Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı

Prof. Dr. Hatice GÖKALP Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı Prof. Dr. Hatice GÖKALP Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı İÇERİK 1. Kuvvet Kaynakları A. Doğal Kuvvet Kaynakları B. Mekanik kuvvet Kaynakları 2. Ortodontik Kuvvet Özellikleri

Detaylı

SES. Meydana gelişi Yayılması Özellikleri Yalıtımı Kaydı

SES. Meydana gelişi Yayılması Özellikleri Yalıtımı Kaydı SES Meydana gelişi Yayılması Özellikleri Yalıtımı Kaydı Sesin Oluşumu Ses kaynakları titreşerek meydana gelir. Esnek olan cisimler ses dalgaları meydana getirebilir ve ses dalgalarını iletebilir. Titreşen

Detaylı

SES BAYRAM DERİN MEHMET AKİF İNAN İLKOKULU 4 A SINIFI ÖĞRETMENİ

SES BAYRAM DERİN MEHMET AKİF İNAN İLKOKULU 4 A SINIFI ÖĞRETMENİ SES BAYRAM DERİN MEHMET AKİF İNAN İLKOKULU 4 A SINIFI ÖĞRETMENİ SES VE ÖZELLİKLERİ Katı, sıvı ve gaz halindeki maddelerin oluşturduğu maddesel (tanecikli) ortamlarda dalga şeklinde yayılabilen, titreşimlerden

Detaylı

9. Sigarayı bırakma zamanı

9. Sigarayı bırakma zamanı 9. Sigarayı bırakma zamanı 1 9. Sigarayı bırakma zamanı Dünyada 8 saniyede 1 can alan, yılda 4 milyon kişinin ölümüne neden olan, dünyada her 10 erişkinden birinin ölüm nedeni sayılan sigarayı bırakmak

Detaylı

MERSİN HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ ÇEKÜSH ŞUBESİ ÇOCUK GELİŞİMCİ DAMLA ATAMER

MERSİN HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ ÇEKÜSH ŞUBESİ ÇOCUK GELİŞİMCİ DAMLA ATAMER MERSİN HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ ÇEKÜSH ŞUBESİ ÇOCUK GELİŞİMCİ DAMLA ATAMER BEBEKLİK DÖNEMİNDE (0 3 YAŞ) ERKEN TANI İÇİN KRİTİK DÖNEMLER Bebeklik dönemi, gelişimin en hızlı ilerlediği dönemdir. Çevrelerine

Detaylı

Amaç; SAĞLIK BİLİMLERİNDE ÖĞRENCİ OLMAK Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü. Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü

Amaç; SAĞLIK BİLİMLERİNDE ÖĞRENCİ OLMAK Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü. Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü SAĞLIK BİLİMLERİNDE ÖĞRENCİ OLMAK DİL VE KONUŞMA TERAPİSİ Hakan GÖLAÇ Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Dil ve Konuşma Terapisi

Detaylı

BÖLÜM I GİRİŞ (1.1) y(t) veya y(x) T veya λ. a t veya x. Şekil 1.1 Dalga. a genlik, T peryod (veya λ dalga boyu)

BÖLÜM I GİRİŞ (1.1) y(t) veya y(x) T veya λ. a t veya x. Şekil 1.1 Dalga. a genlik, T peryod (veya λ dalga boyu) BÖLÜM I GİRİŞ 1.1 Sinyal Bir sistemin durum ve davranış bilgilerini taşıyan, bir veya daha fazla değişken ile tanımlanan bir fonksiyon olup veri işlemde dalga olarak adlandırılır. Bir dalga, genliği, dalga

Detaylı

METEOROLOJİ. IV. HAFTA: Hava basıncı

METEOROLOJİ. IV. HAFTA: Hava basıncı METEOROLOJİ IV. HAFTA: Hava basıncı HAVA BASINCI Tüm cisimlerin olduğu gibi havanın da bir ağırlığı vardır. Bunu ilk ortaya atan Aristo, deneyleriyle ilk ispatlayan Galileo olmuştur. Havanın sahip olduğu

Detaylı

Endüstriyel Sensörler ve Uygulama Alanları Kalite kontrol amaçlı ölçme sistemleri, üretim ve montaj hatlarında imalat sürecinin en önemli aşamalarındandır. Günümüz teknolojisi mükemmelliği ve üretimdeki

Detaylı

Doppler Ultrasonografisi

Doppler Ultrasonografisi Doppler Ultrasonografisi DOPPLERİN FİZİKSEL PRENSİPLERİ D O P P L E R E T K I D O P P L E R F R E K A N S ı D O P P L E R D E N K L E M I D O P P L E R A Ç ı S ı Ultrasonografi nin Tanımı Doppler Çeşitleri

Detaylı

KULAK BURUN BOĞAZ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİM PROGRAMLARI. KBB-007 KBB Ab.D. Burun ve Paranazal Sinüs Hastalıkları Teorik Dersleri

KULAK BURUN BOĞAZ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİM PROGRAMLARI. KBB-007 KBB Ab.D. Burun ve Paranazal Sinüs Hastalıkları Teorik Dersleri KULAK BURUN BOĞAZ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİM PROGRAMLARI KBB-001: KBB Ab.D. KBB nin temelleri Teorik Dersleri KBB-002: KBB Ab.D. Seminer, Makale ve Olgu tartışması saati KBB-003: KBB Ab.D. KBB

Detaylı

HESAP. (kesiklik var; süreklilik örnekleniyor) Hesap sürecinin zaman ekseninde geçtiği durumlar

HESAP. (kesiklik var; süreklilik örnekleniyor) Hesap sürecinin zaman ekseninde geçtiği durumlar HESAP Hesap soyut bir süreçtir. Bu çarpıcı ifade üzerine bazıları, hesaplayıcı dediğimiz somut makinelerde cereyan eden somut süreçlerin nasıl olup da hesap sayılmayacağını sorgulayabilirler. Bunun basit

Detaylı

Sağlık Bülteni İLK YARDIM BÖLÜM III TEMEL YAŞAM DESTEĞİ

Sağlık Bülteni İLK YARDIM BÖLÜM III TEMEL YAŞAM DESTEĞİ Sağlık Bülteni İLK YARDIM ODTÜ G. V. ÖZEL MERSİN İLKÖĞRETİM OKULU Ocak 2014 SOLUNUM ve KALP DURMASI NEDİR? BÖLÜM III TEMEL YAŞAM DESTEĞİ Solunum durması: Solunum hareketleri durunca, vücuda yaşamak için

Detaylı

İşitme Sorunları (1)

İşitme Sorunları (1) İşitme Sorunları (1) Bu videoda bir odyologun (işitme bozukluğunu inceleyen kişi) işitme zorluğunun çeşidini tespit etmek için farklı uygulamalarını izleyebilirsiniz. Muayene/Konsültasyon: Hastanın şikayeti

Detaylı

Elektromanyetik Dalgalar. Test 1 in Çözümleri

Elektromanyetik Dalgalar. Test 1 in Çözümleri 38 Elektromanyetik Dalgalar 1 Test 1 in Çözümleri 1. Radyo dalgaları elektronların titreşiminden doğan elektromanyetik dalgalar olup ışık hızıyla hareket eder. Radyo dalgalarının titreşim frekansı ışık

Detaylı

Öğr. Gör. Özlem BAĞCI

Öğr. Gör. Özlem BAĞCI * Öğr. Gör. Özlem BAĞCI *DİL: Belli kurallara dayalı semboller sistemidir. *Dilin öğrenilmesi ve kullanılması zihinsel süreçlere bağlıdır. *Zihinsel problemleri olanlar dili yaşıtları düzeyinde öğrenip

Detaylı

BEYİN GELİŞİMİNİN HİKAYESİ

BEYİN GELİŞİMİNİN HİKAYESİ BEYİN GELİŞİMİNİN HİKAYESİ Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları

Detaylı

Burun tıkanıklığınızın sebebi sinüzit olabilir!

Burun tıkanıklığınızın sebebi sinüzit olabilir! On5yirmi5.com Burun tıkanıklığınızın sebebi sinüzit olabilir! Mevsim değişimlerinde geniz akıntısı, burnunuzda tıkanıklılık ve bağ ağrılarınızdan şikayetiniz varsa, üst solunum yolu enfeksiyonlarınız 10

Detaylı

TRAMVAY OTOMATİK MAKAS KONTROL SİSTEMİ

TRAMVAY OTOMATİK MAKAS KONTROL SİSTEMİ TRAMVAY OTOMATİK MAKAS KONTROL SİSTEMİ PROJENİN AMACI: Tramvay hattındaki makasların makinist tarafından araç üzerinden otomatik olarak kontrol edilmesi. SİSTEMİN GENEL YAPISI Tramvay Otomatik Makas Kontrol

Detaylı

FM (Frequency Modulation) SiSTEMLERİ

FM (Frequency Modulation) SiSTEMLERİ FM (Frequency Modulation) SiSTEMLERİ Uz.Ody. Çağıl Sarıdoğan Gazi Ün.Tıp Fak. KBB AD Odyoloji BD Gürültülü ortamlarda konuşmayı anlamak zordur Ancak Çocuk ve özellikle işitme engelli çocuk için durum çok

Detaylı

Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi

Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi Beyin Tümörleri Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi Sizde mi Diş Sıkıyorsunuz? Diş sıkma ve gıcırdatma, gece ve/veya gündüz oluşabilen istemsiz bir aktivitedir.

Detaylı

DİKKAT KONTROLLERİ SİSTEMLERİ

DİKKAT KONTROLLERİ SİSTEMLERİ DİKKAT KONTROLLERİ SİSTEMLERİ Pek çok çocuk dikkat kontrolleriyle ilgili sorunlar yaşamasına rağmen, her bir çocuk bu konuda zayıf ve güçlü yanlarının oluşturduğu birbirinden farklı değişik modellere sahip

Detaylı

UYDU GÖRÜNTÜLERİ VE SAYISAL UZAKTAN ALGILAMA

UYDU GÖRÜNTÜLERİ VE SAYISAL UZAKTAN ALGILAMA UYDU GÖRÜNTÜLERİ VE SAYISAL UZAKTAN ALGILAMA Son yıllarda teknolojinin gelişmesi ile birlikte; geniş alanlarda, kısa zaman aralıklarında ucuz ve hızlı sonuç alınabilen uzaktan algılama tekniğinin, yenilenebilir

Detaylı

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak PARKİNSON HASTALIĞI Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND

Detaylı

BEYİN ANATOMİSİ TEMPORAL VE FRONTAL LOB

BEYİN ANATOMİSİ TEMPORAL VE FRONTAL LOB BEYİN ANATOMİSİ TEMPORAL VE FRONTAL LOB TEMPORAL LOB Üst temporal gyrus Orta temporal gyrus Alt temporal gyrus Temporal loblar; duyusal girdilerin organize edilmesinde, işitsel algılamada, dil ve konuşma

Detaylı

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA Çevresel Sinir Sistemi (ÇSS), Merkezi Sinir Sistemine (MSS) bilgi ileten ve bilgi alan sinir sistemi bölümüdür. Merkezi Sinir Sistemi nden çıkarak tüm vücuda dağılan sinirleri

Detaylı

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü Prof.Dr.Mitat KOZ DOLAŞIMIN SİNİRSEL KONTROLÜ Doku kan akımının her dokuda ayrı ayrı ayarlanmasında lokal doku kan akımı kontrol mekanizmaları

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

İMPLANT VAKALARININ SINIFLANDIRILMASI

İMPLANT VAKALARININ SINIFLANDIRILMASI İMPLANT VAKALARININ SINIFLANDIRILMASI Prof. Dr. HALDUN İPLİKÇİOĞLU İmplant vakaları neden sınıflandırılmalıdır? İmplantoloji yüksek düzeyde bilgi ve deneyim gerektiren bir alandır. Bu konuda çalışmalar

Detaylı

TÜRKÇE MODÜLÜ BİREYSEL EĞİTİM PLANI (TÜRKÇE DERSİ) (1.ÜNİTE) GÜZEL ÜLKEM TÜRKİYE

TÜRKÇE MODÜLÜ BİREYSEL EĞİTİM PLANI (TÜRKÇE DERSİ) (1.ÜNİTE) GÜZEL ÜLKEM TÜRKİYE (1.ÜNİTE) GÜZEL ÜLKEM TÜRKİYE KISA DÖNEMLİ MATERYAL YÖNTEM- i doğru kullanır. 1 2 3 4 Söylenen sözcüğü tekrar eder. Gösterilen ve söylenen nesnenin adını söyler. Gösterilen nesnenin adını söyler. Resmi

Detaylı

AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR

AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR Akciğer kanseri olmak her şeyin sonu değildir. Bu hastalığı yenmek için mutlaka azimli, inançlı ve sabırlı olmanız

Detaylı

Sesiniz Kı. sılırsa Bunları Yapın!

Sesiniz Kı. sılırsa Bunları Yapın! Sesiniz Kı sılırsa Bunları Yapın! Ses bozukluklarının sadece sesin azalması ya da hiç çıkmaması anlamına gelmiyor. Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Eltaf Ayça Özbal Koç, şu bilgileri verdi

Detaylı

İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas

İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas Kas Fizyolojisi İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas Vücudun yaklaşık,%40 ı çizgili kas, %10 u düz kas kastan oluşmaktadır. Kas hücreleri kasılma (kontraksiyon) yeteneğine

Detaylı

Zikir hareketleri, 1 li, 2 li, 3 lü ve 4 lü ritmlerden kuruludur. Bu ritmler, kendi içlerinde değişik hızlarda uygulanır.

Zikir hareketleri, 1 li, 2 li, 3 lü ve 4 lü ritmlerden kuruludur. Bu ritmler, kendi içlerinde değişik hızlarda uygulanır. Zikir, hareket (ritm), ses ve nefes unsurlarını içeren komplike bir yöntemdir. Bu değişik unsurlar bir ahenk içinde birlikte çalışarak İlâhî bir orkestrasyon oluştururlar. Zikir hareketleri, 1 li, 2 li,

Detaylı

MEB Okul Öncesi Yeni Programına Uygun MAYIS AYLIK PLAN. 11 Eylül 2013. eğiten kitap

MEB Okul Öncesi Yeni Programına Uygun MAYIS AYLIK PLAN. 11 Eylül 2013. eğiten kitap 5 MEB Okul Öncesi Yeni Programına Uygun AYLIK PLAN eğiten kitap 11 Eylül 2013 i MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI...OKULU AYLIK EĞİTİM PLANI Tarih :... Yaş Grubu :... Öğretmen Adı :... AYLAR KAZANIM VE GÖSTERGELER

Detaylı

Ses dalgaları. Dış kulağın işitme kanalından geçer. Kulak zarına çarparak titreşir.

Ses dalgaları. Dış kulağın işitme kanalından geçer. Kulak zarına çarparak titreşir. İşitme engelliler İşitme duyusu İşitme duyusu, ses olarak adlandırdığımız mekanik titreşimleri ortaya çıkarabilme yeteneğidir. İşitmenin gerçekleşebilmesinde etkili ve önemli rolü olan organımız kulaktır.

Detaylı

Hareketli Protezler BR.HLİ.008

Hareketli Protezler BR.HLİ.008 Hareketli Protezler Hareketli Protez Nedir? Hasta tarafından takılıp çıkarılabilen ve eksik dişlerin yerini alan apareylerdir. Total protez, parsiyel protez, immediat protez ve diş üstü protezler olmak

Detaylı

BEL AĞRISI. Dahili Servisler

BEL AĞRISI. Dahili Servisler BEL AĞRISI Dahili Servisler İnsan omurgası vücut ağırlığını taşımak, hareketine izin vermek ve spinal kolonu korumak için dizayn edilmiştir. Omurga kolonu, birbiri üzerine dizilmiş olan 24 ayrı omur adı

Detaylı

FİZYOTERAPİNİN PREOPERATİF ve POSTOPERATİF BAKIMDA YERİ Dr. Mehmet İnan Genel Cerrahi Uzmanı

FİZYOTERAPİNİN PREOPERATİF ve POSTOPERATİF BAKIMDA YERİ Dr. Mehmet İnan Genel Cerrahi Uzmanı FİZYOTERAPİNİN PREOPERATİF ve POSTOPERATİF BAKIMDA YERİ Dr. Mehmet İnan Genel Cerrahi Uzmanı 1 PREOPERATİF BAKIM ve Hazırlık 2 Genel olarak, planlanmış ameliyat için hazırlık üç aşamada uygulanır: Hastanın

Detaylı