KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ TG 2 ÖABT DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

Transkript

1 KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ TG 2 ÖABT DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ Bu testlerin her hakkı saklıdır. Hangi amaçla olursa olsun, testlerin tamamının veya bir kısmının İhtiyaç Yayıncılık ın yazılı izni olmadan kopya edilmesi, fotoğrafının çekilmesi, herhangi bir yolla çoğaltılması, yayımlanması ya da kullanılması yasaktır. Bu yasağa uymayanlar, gerekli cezai sorumluluğu ve testlerin hazırlanmasındaki mali külfeti peşinen kabullenmiş sayılır.

2 AÇIKLAMA DİKKAT! ÇÖZÜMLERLE İLGİLİ AŞAĞIDA VERİLEN UYARILARI MUTLAKA OKUYUNUZ. 1. Sınavınız bittiğinde her sorunun çözümünü tek tek okuyunuz. 2. Kendi cevaplarınız ile doğru cevapları karşılaştırınız. 3. Yanlış cevapladığınız soruların çözümlerini dikkatle okuyunuz.

3 2015 ÖABT / DKAB 1. İslâm dininde kişinin mükellef tutulabilmesi için ehliyet kavramına sahip olması gerekir. Akıl sahibi olmak, ergenlik çağına ulaşmış olmak ve Müslüman olmak mükellef olmak için gerekli iken akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk, ikrah ve harcamalarda tedbirsizlik, ehliyet kavramını ortadan kaldıran durumlardandır. Ancak uyku bu sınıflandırmaya hiçbir şekilde girmez. DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ 4. Hicrî takvim, Hazreti Muhammed in Mekke den Medine ye hicretini başlangıç yılı (1. yıl) kabul eden ve ayın dünya çevresinde dolanımını esas alan bir takvim sistemidir. Hicrî Takvim, Hazreti Ömer in halifeliği zamanında, hicretten 17 sene sonra toplanan bir konsey tarafından, Hazreti Ali nin önerisiyle hicretin gerçekleştiği yıl, 1. yıl kabul edilerek oluşturulmuştur. Bundan önce yıllar rakamla değil, o yıl gerçekleşen önemli olayların isimleriyle anılmaktadır. TG 2 7. Bu rivayette Hazreti Muhammed, asıl olanın davranışlar olduğunu, yoksa kimsenin soyu sayesinde ileriye gidemeyeceğini vurgulayarak bu davranışa dikkat çekmiştir. 2. İmâm-ı Âzam Ebu Hanife ve İmâm-ı Ebu Yusuf tan sonra Hanefi fıkhını toplayan Muhammed b. Hasan eş-şeybanî bu süreçte önemli bir yer alırken daha sonra, Serahsî bu süreci sistematikleştirerek bir düzene koymuştur. 5. Ölümsüzlük arzusu insanda doğuştan vardır, hayatın tümünü kuşattığı gibi ölüm ötesine de uzanır. Ölümsüzlük ya da ebedîlik arzusunun duygusal ifadesi olan sonsuzluk duygusu, psikolojik bir gerçeklik olarak tüm insanlarda kendini gösterir. 8. Bu ayetle Rabbimiz, peygamberlerin emir ve yasaklar koyabileceğine, haram ve helal belirleyebileceğine işaret etmektedir. 3. İmâm-ı Mâturîdî den sonra onun görüşlerine risalesinde yer veren Ömer en-nesefî bilginin kaynakları olarak üç unsurdan bahseder: akıl, mütevâtir haber ve beş duyu organı. 6. Hazreti Muhammed, asil bir soydan gelen Zeynep binti Cahş ile köle azatlısı evlatlığı Zeyd b. Harise yi Araplar arasında bulunan köle-asil ayrımına engel olmak maksadı ile evlendirmesi, onun insanlar arasında eşitliği sağlama ahlaki özelliğini ortaya koymaktadır. 9. Muhakkak ki o Süleymân dan. Ve gerçekten o, Rahmân ve Rahîm olan Allah ın adıyla (başlıyor). Neml 30. âyette verildiği gibi Kur an-ı Kerim in sadece bu ayetinden yola çıkılarak her surenin başına besmele konmuştu. Kur an da sadece Neml suresinde iki besmele vardır. 3

4 10. Mü min suresinin 3. ayetinde Allah ın mü minlere acımasından hareketle diğer ismi ğâfir olarak kabul edilmiştir. 13. Sosyal çevrede gerçekleşen en yaygın öğrenme model alma; gözlem, öğrenme, taklit, özdeşleşme ve içselleştirme süreçlerini birlikte ihtiva eder. Fakat cevaplarımız arasında bulunan pekiştirme, bu süreçler arasında yer almaz. 16. İslâm hukukunda İstikrâ metodu olarak bilinen tümevarım metodudur. Örneğin; 15 yaş, buluğ için azamî sınırı ifade eder. Çünkü bu yaştakilerin çoğu bulûğa ermiştir. 11. Zâdü l-meâd adlı eser, meşhur âlim İbn-i Kayyim El-Cevzî ye ait olup Hazreti Muhammed in siyeri de dâhil olmak üzere, tıbbı, sünneti, fıkhını içeren bir eserdir. 14. İlk sistematik tercüme faaliyetleri, Emevi halifesi Me mûn zamanında ve Bağdat ta 830 yılında kurulan Beytü l-hikme de yapılmıştır. 17. Verilen ayetlerde insan yararı, insanlara kolaylaştırma ve güzel görülenlere uyma emredildiği için İslâm hukukçusu da bunlara dikkat ederek insan yararı ve mutluluğuna dikkat etmelidir. Bu amaçla güzelleştirme anlamına gelen İstihsân metoduna dikkat ederek hüküm vermelidir. 12. Kur an da en çok Hazreti Musa nın adı geçmektedir. Musa-Firavun kıssası, Kur an da en çok zikredilen bir özelliğe sahiptir. 15. İslâm felsefe okulları, Kelam ilmi dışında gelişmiş olup Tabiatçılık, Dehrîlik, Meşşâîlik, İşrâkîlik olarak ortaya çıkmış ve okullaşmışlardır. Yalnız Kelam ilmi, Felsefe den ayrı, sınırları olan bir ilim olarak gelişmiştir. 18. İslâm hukukunda örfün muteber olması için, örfün kesintisiz uygulanması, hüküm verilme esnasında örfün hâlen var olması, yine örfün tatbik edilemeyeceği kararlaştırılmış olmalıdır, örfün hukuka da uygun olması beklenir. Yalnız toplum tarafından benimsenmesi o örfün şer i hukuka uygun olmasını gerektirmemektedir. Nice örf uygulamaları vardır ki toplum tarafından benimsenmesine rağmen şeriata uygun değildir. 4

5 19. İmâm-ı Mâlik, uzun yıllar sahabe ve çocuklarının burada yaşaması sebebiyle Medine halkını artık bu süreçte uygulamalarının Hazreti Muhammed in sünnetinden kaynaklandığını düşündüğü için mezhebinde kaynak olarak kullanmıştır. 22. Verilen âyette hayatın ahlaki amacına işaret edilmektedir. Çünkü Allah insanı belli bir amaç doğrultusunda yaratmıştır. O amaç da ayette güzel davranış olarak ortaya konmuştur. 25. Hayatının bir bölümü anlatılan İmâm-ı Şafiî dir. 20. Bir şeyin geçmişteki hâlinin değiştiğine dair bir delil bulunmadıkça devam ediyor addolunmasıdır Yerde olan her şeyi sizin için yaratmış olan Allah tır. mealindeki âyet (Bakara: 29) ve bir hadîs-i şerîfte geçen, Şüphe doğuran sebebi def et, bu sebebe olmamış nazarıyla bak! hükmü istishâbın delilidir. Tefsirlerde, söz konusu âyetin hususî bir yasaklayıcı delil olmadıkça, her şeyin insanlara mübah olduğunu gösterdiği söylenmektedir. Bu husus Mecelle nin 4, 5, 8, 9 ve 10. maddelerinde düzenlenmiştir. 23. Kur an ın bir araya getirilmesine hilafet makamında olan Hz. Ebu Bekir karar vermiştir. Öneriler ise yakın çevresinde olan Hz. Ömer den ısrarla gelmiştir. Diğer seçeneklerde bulunan bilgiler ise doğru değildir. 26. Tevellâ, birisini dost edinmek ve sevmek anlamına gelen Arapça bir kelimedir. Alevî-Bektâşî kültüründe ise tevellâ, âl-i âbânın velâyetini tanımak, onları sevmek, onlardan medet ve şefaat beklemek ve onları dost bilmek demektir. 21. Bu ayette vahyin peygamberin tanık olmadığı ve bilmesi mümkün olmayan konular hakkında bilgi vermesine dikkat çekilmiştir. Vahyin bundan başka korkutmak, uyarmak, müjde vermek gibi yönleri de vardır. 24. Şia nın 12 İmâm sıralamasına göre 4. sıradaki Ali Nâkî ile 10. sıradaki Ali Zeynelâbidin yer değiştirildiğinde doğru bir sıralama olur. 27. Hazreti Yunus, gönderildiği kavmi çok uyarmasına rağmen bu uyarıları dikkate almayan Ninova halkı, onun şehri terk etmesini sağlamışlardır. Ardından pişman olan ve helakin geldiğini gören Ninova halkı, Hazreti Yunus tan Allah tan af dilemesini istemişlerdir. Böylece Hazreti Yunus kavmini helakten kurtarmıştır. 5

6 28. Çoğunluğu Suriye de yaşayan aşırı bir Şiî-Batinî fırkası. Bunlara günümüzde Numeyrîler ismi de verilmektedir. Nusayrî isminin ise geçmişte kalan bir isim olduğunu ve fırka kurucusuna nispeten bu ismin verildiğini ileri sürerler. Fırkanın ismini, kurucusu olan Muhammed b. Nusayr en- Nemîrî ye (270/883) nisbeten aldığı bilinmektedir. 31. Cehennemin derin çukur anlamına gelen ismi Hâviye ismidir. Saîr çılgın ateş, Sekar yakıp kavuran ateş, Hutame yüreklere kadar tırmanan ateş, Hamîm kaynar su anlamlarına gelmektedir. 34. Verilen öncüller fıkıh ilminin temel ilkeleridir. Fıkıh ilmi bu ilkelerle çalışır. 29. Müçtehitler içtihat ederken asla kendi sübjektif görüşlerine göre içtihatta bulunmamışlardır. Onlar deliller arasından seçerken objektif davranmışlardır. 32. Bu görüşler mistisizme ait görüşler her ne kadar tasavvufa ve maneviyatçılığa benzese de aslında tasavvuf ve maneviyatçılık daha çok İslam ahlakı ile ilgili bir yaşam tarzıdır. 35. Dinimizde haramlar sınırlı olduğu için belirtilmiş, helaller ise çok olduğundan sayılmamıştır. Dinin haram kıldığı bazı şeyler zaruret durumunda geçici olarak mübah sayılmıştır. 30. O Allah ki O ndan başka ilâh yoktur. Görülmeyeni (gaybı) de görüleni de bilir. Rahmân, Rahîm olan O dur. O Allah ki O ndan başka ilâh yoktur. Melik tir, Kuddûs tür, Selâm dır, Mü min dir, Müheymin dir, Azîz dir; Cebbâr dır, Mütekebbir dir. Allah, (müşriklerin kendisine) koştukları ortaklardan münezzehtir. O Allah ki Hâlik, Bâri (ve) Musavvir dir! En güzel isimler/esmâü l-hüsnâ O nundur. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi onu tespih eder. O, Azîz (ve) Hâkimdir. (Haşr suresi, 22 24) 33. Fussilet suresi nin besinler anlamına gelen adı Akvat tır. 36. (Ey Muhammed!) Nereden çıkarsan çık (namaz kılacağın zaman) hemen yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir! Muhakkak ki bu, Rabbinden (gelen) bir haktır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir. (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık (namaz kılacağın zaman) hemen yüzünü Mescidi Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Nerede olursanız olun (namaz kılacağınız zaman) yüzünüzü o yöne çevirin. Ta ki aleyhinizde, insanlar arasında bulunan zalimlerden başkası için (tutunabilecekleri) bir hüccet (itiraz konusu) kalmasın. O hâlde onlardan korkmayın benden korkun (ve emrime itaat edin) ki size olan nimetimi tamamlayayım. (Böylece) doğru yolu bulanlardan olasınız. (Bakara suresi, ) 6

7 37. Fiil ehliyeti olmayanlara kısıtlı, sınırlı anlamında mahcur adı verilmektedir. 40. Türk - İslâm mimarisinin ilk eserleri Karahanlılar devrinde ortaya çıkar. Karahanlılar, Göktürklere bağlı iken 840 tan sonra devlet kuran Karluk Türkleridir. 43. Mekke Devleti nde kasten işlenen ve cezası kısas olan suçların dışında kalanlar için ceza olarak tazminat ödenirdi. Bu tazminatların miktarlarını tespit etme görevine eşnak denirdi. 38. Kişinin haklara sahip olabilmesi için hayatta bulunması, yani canlı olması yeterlidir. Buna karşın fiil ehliyeti için özel şartların da bulunması gereklidir. Bu şartların bulunmaması, sonradan kaybolması veya eksilmesi ya mükellefiyeti daraltır ya da ortadan kaldırır. Bunlara ehliyet engelleri (avârızu l-ehliyye) denilmektedir. 41. Kültür toplumsaldır. Yani toplumun oluşturduğu bir yapı olmaktadır, ferdî bir yapı olması mümkün değildir. 44. Hazreti Ebu Bekir in halife seçiminde Arap geleneğinden kaynaklanan denge politikası etkili olmuştur. Çünkü o, bütün özellikleri üzerinde toplamış ve herkesin üzerinde ittifak edebileceği bir kişilikti. 39. İlk yapılışı 702 yılında ve Halife Abdülmelik zamanında olan Kudüs teki Mescid-i Aksâ, daha sonra 780 de yenilenmiş, değişiklikler geçirmiştir. 42. Verilen öncüllerin tamamı medeniyetin doğuşuna etki eden nedenlerdendir. 7

8 45. Auguste Comte bu görüşleri ile dinin sonradan insanlar tarafından aşama aşama oluşturulduğunu söylemektedir. 47. Din eğitimi ve hizmeti sunarken dikkat edilmesi gereken usullerden birisi de gereksiz söz ve davranışlardan kaçınmaktır. 49. Verilen ayette Sâlih peygamberin kavmine nasihat ettiği, bu sayede onlara dini eğitim verdiği vurgulanmaktadır. 46. Akademik iletişimde öğretici konumundaki kaynak kişi sistemin en temel ögesidir. Kaynak, belirlenmiş amaçlar doğrultusunda iletişimin bütün unsurlarını düzenlemekle, verimli bir iletişim ortamı oluşturmakla ve süreci başarılı bir şekilde yürütmekle yükümlüdür. Yürütülecek iletişim sürecinin iyi bir öğrenme ve bilgilenme imkânı sağlayabilmesi için, kaynağın kendi kişisel iletişim tarzını bir tarafa bırakıp pedagojik esaslara uygun bir iletişim becerisi geliştirmesi gerekmektedir. 48. Şartlandırıcı fonksiyonel rehberlik olamaz, olmamalıdır da. Öğrencileri şartlandırarak değil, ancak düzelterek ve uyum sağlamalarını gerçekleştirerek onlara rehber olabiliriz. 50. Hristiyanlıkta baba Allah inancı ile oğul Allah inancı 325 yılında yapılan İznik konsülünde belirlenmiştir. 8