KONUT SEÇİMİ VE DÜZENLENMESİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "KONUT SEÇİMİ VE DÜZENLENMESİ"

Transkript

1 T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2817 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1775 KONUT SEÇİMİ VE DÜZENLENMESİ Yazarlar Prof.Dr. Meral NALÇAKAN (Ünite 1) Yrd.Doç. Ömer Kutay GÜLER (Ünite 2) Öğr.Gör. Alev ÖZKUL (Ünite 3, 5) Doç.Dr. Hale TURGAY GEZER (Ünite 4) Önder NEŞELİ (Ünite 6) Editör Prof.Dr. Meral NALÇAKAN ANADOLU ÜNİVERSİTESİ i

2 Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir. Uzaktan Öğretim tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Copyright 2013 by Anadolu University All rights reserved No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic tape or otherwise, without permission in writing from the University. UZAKTAN ÖĞRETİM TASARIM BİRİMİ Genel Koordinatör Doç.Dr. Müjgan Bozkaya Genel Koordinatör Yardımcısı Doç.Dr. Hasan Çalışkan Öğretim Tasarımcıları Yrd.Doç.Dr. Seçil Banar Öğr.Gör.Dr. Mediha Tezcan Grafik Tasarım Yönetmenleri Prof. Tevfik Fikret Uçar Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız Öğr.Gör. Nilgün Salur Kitap Koordinasyon Birimi Uzm. Nermin Özgür Kapak Düzeni Prof. Tevfik Fikret Uçar Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız Grafiker Gülşah Karabulut Dizgi Açıköğretim Fakültesi Dizgi Ekibi Konut Seçimi ve Düzenlenmesi ISBN Baskı Bu kitap ANADOLU ÜNİVERSİTESİ Web-Ofset Tesislerinde adet basılmıştır. ESKİŞEHİR, Ocak 2013 ii

3 İçindekiler Önsöz... iv 1. Konut Seçimi Konutun Düzenlenmesi Mimari ve Taşıyıcı Sistemler Konutta Malzeme Seçimi ve Yalıtım Konutlarda Erişebilirlik ve Herkes İçin Tasarım Konut Seçiminde ve Düzenlenmesinde Yasal Mevzuat Sözlük 159 iii

4 Önsöz İnsan hayatının önemli bir bölümünü konut yaşamı meydana getirmektedir. 18. yüzyıl sonrasında sanayileşen toplumla birlikte, konut yapıları hem çeşitlilik hem de sayı yönünden artarken fiyatların azalmasıyla her aile bir ev sahibi olmayı hedeflemiştir. Bunun sonucu olarak tek konutta nesillerce sürdürülen geniş aile biçimli yaşam, yerini pek çok konuta dağılan çekirdek aile biçimli yaşama bırakmıştır. Talep doğrultusunda farklı bütçelere ve ihtiyaçlara hitap eden bir konut sektörü oluşmuştur. Çağdaş insanın konutta geçirdiği zaman azalmakla birlikte, konuttan beklentileri giderek artmıştır. Günümüzde konut ve kullanıcı ilişkilerinin kapsamı ve çeşitliliği dikkate değerdir. Özellikle mekânsal olan bu ilişkileri öğrenerek, yaşamı zenginleştirmek için mekânın nasıl daha iyi işlevlendirilebileceğini kavramış olmak, sadece profesyoneller için değil herkes için önemli bir beceri olarak karşımıza çıkmaktadır. Konut; sadece yemek hazırlama, yemek yeme, kişisel temizlik, dinlenme ve uyku gibi etkinlikleri değil aynı zamanda eğlence, çalışma ve sosyalleşme etkinliklerini de içeren bir mekândır. Bu nedenle konut, insanın sadece günlük ihtiyaçlarını karşıladığı tek boyutlu bir hacim olarak düşünülmemelidir. İnsanların hem aileleri hem de arkadaşlarıyla bir araya geldiği, hoşça vakit geçirdiği, kimi durumlarda iş yaşamını sürdürdüğü farklı işlevler için farklı çözümler sunan çok boyutlu bir mekânlar bütünü olarak görülmelidir. Konut içerisinde yer alan etkinlikleri kavramak, bunların birbirleriyle ilişkilerini çözmek ve konut içerisinde nasıl dağılacaklarına karar vermek rahat, işlevsel ve doyurucu bir konut yaşamı için önem taşımaktadır. Bu doğrultuda hazırlanmış olan bu kitap konut seçimi ve düzenlenmesi süreçleriyle ilişkili tüm konuları 6 ünite başlığı altında ele almaktadır. Konut Seçimi başlıklı birinci ünitede; konut-insan-toplum ilişkisi üzerine çeşitli yaklaşımlar dile getirilmekte, tarihi süreçte konut algısına yer verilmektedir. Bu bilgiler ışığında günümüz konut kullanıcısının ihtiyaç, istek ve beklentileri doğrultusunda konut seçimi ve karar verme süreci aydınlatılmaktadır. Konutun Düzenlenmesi başlıklı ikinci ünitede; konutta yaşamı meydana getiren işlevlerin mekânlara dağılımı, bu süreçte önem taşıyan ölçütler, konut-insan ilişkisinde mekânlar, mobilyalar, bunları meydana getiren malzemeler ve mekânda aydınlatma, ışık ve renk kavramları ele alınmaktadır. Mimari ve Taşıyıcı Sistem başlıklı üçüncü ünitede; taşıma kavramı ve taşıyıcı sistem tanımı irdelenmektedir. Konut ölçeğinde; yığma, iskelet, betonarme ve ahşap taşıyıcı çözümler ele alınmakta, deprem olgusu ve depreme dayanıklı yapı tasarımı üzerinde durulmaktadır. Konutta Malzeme Seçimi ve Yalıtım Bilgisi başlıklı dördüncü ünitede; konutun düzenlenmesinde doğru malzeme seçimi için çeşitli ölçütler ele alınmakta, malzeme-kullanıcı ilişkisi değerlendirilmekte ve yapı malzemesinin sahip olduğu performans özellikleri irdelenmektedir. Ayrıca konutta yalıtım uygulamalarının kullanıcı ve yapı sürekliliği açısından önemi ve uygun malzeme seçenekleri aktarılmaktadır. Konutlarda Erişilebilirlik ve Herkes İçin Tasarım başlıklı beşinci ünitede; özürlülük, engellilik ve erişilebilirlik kavramları ele alınmakta, konut bağlamında herkes için tasarım olgusu irdelenmektedir. Konut Seçiminde ve Düzenlenmesinde Yasal Mevzuat başlıklı altıncı ünitede ise; konut piyasası ele alınmakta, ilişkili finansal araçlar ve ilişkin kurumlar tanıtılmakta ve konuyla ilişkili yasal düzenlemeler üzerinde durulmaktadır. Bu kitap konutun seçilmesinden düzenlenmesine kadar tüm süreçleri detaylı bir biçimde ele almakta ve en doğru kararların verilebilmesi için okuyucuya ışık tutmaktadır. Her ünitede konular açık bir anlatımla ve günlük yaşamdan örneklerle aktarılmaktadır. Konut seçimi ve düzenlenmesi konusunda ihtiyacınız olan tüm bilgileri en etkili biçimde kavramanız amaçlanmaktadır. Kitap içerisinde yer alan bilgilerin daha iyi kavranabilmesi için başka kaynakların incelenmesi gerekebilir. Bu kaynaklar hem kitap hem de internet ikonlarıyla işaretlenmiş olarak size sunulmaktadır. Bu kaynaklara çeşitli yollardan ulaşarak incelemeniz konuyu kavrayışınızı derinleştirecektir. Dikkat ikonlarıyla işaretlenmiş bölümler ise vurgulu bir biçimde aktarılması gereken önemli noktaları ele almaktadır. Ünite içerisinde yer alan sıra sizde bölümleri konularla ilgili mantık yürütmenizi ve bilginizi pekiştirmenizi sağlamayı hedeflemekte, ünite sonlarında yer alan kendimizi sınayalım bölümleri ise eksik kalan unutulan bilgilerin tamamlanmasına yardımcı olmaktadır. Bu kitap; her biri kendi alanında hem akademik hem de uygulama birikimine sahip uzman bilim insanlarının çabası ve Açıköğretim Fakültesi nin katkılarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu süreçte emeği geçen herkese teşekkür ediyorum ve bu kitabın konut yaşamıyla ilgili bilginizi artıracağını ve size sadece mesleki olarak değil günlük yaşamınızda da katkıda bulunacağını umuyor, hepinize başarılar diliyorum. Editör iv Prof.Dr. Meral NALÇAKAN

5

6 1 Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; Konuta dair işlevsel, toplumsal, tarihi ve kültürel boyutları açıklayabilecek, Toplumsal değişmenin fiziksel mekâna yansımasını gösterebilecek, Toplumsal değişmenin etkisiyle değişen konut algısını anlatabilecek, Konut seçimi ve karar verme sürecini tanımlayabilecek, bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz. Anahtar Kavramlar Konut Kullanıcı İhtiyaçları Toplumsal Değişme Kültürel Değişme Kültürel Süreklilik Geleneksel Konut/Türk Evi Mahalle Kent Akıllı Konutlar Çağdaş Kullanıcı İhtiyaçları, İstekleri ve Beklentileri İçindekiler Giriş Konut Üzerine Düşünceler Tarihi Süreç İçinde Anadolu da Konut Toplumsal Değişme ve Zaman İçinde Değişen Konut Algısı Konut Seçimi ve Karar Verme Süreci Sonuç ve Değerlendirme 2

7 Konut Seçimi GİRİŞ Konut deyince ne anlıyoruz? Konut içinde oturan için ne ifade eder? Konut tasarımına etki eden faktörler nelerdir? Konut tasarımının sosyo-kültürel boyutuyla anlatılmak istenen ya da anlaşılan nedir? Konut seçimi üzerine konuşmadan önce bu sorular üzerinde düşünmek gerekir. Ayrıca konut tasarımını etkileyen faktörler nelerdir? Bu faktörler zaman içinde hangi etkiler altında nasıl değişir? Bu değişimin mekâna yansıması nasıl bir süreçtir? Konut seçimini etkileyen faktörler nelerdir ve zaman içinde nasıl değişirler? Cevap aranan sorular aslında son iki soru gibi görünmekle birlikte, başta yer alan sorulara öncelikle yanıt arayarak başlamak daha anlamlı ve yararlı olacaktır. Bu derste ve ünitede size konut tasarımıyla ilgili olarak aktarılacak olan bilgiler mekân tasarımcısı düzeyinde olmayıp; konut ve onunla ilişkili kavramlara dair bir farkındalık yaratma, doğal ve insan yapısı çevreye karşı sorumluluklarının farkında olan, düşünen, bilinçli, mutlu, sağlıklı kent sakinleri ve konut kullanıcılarının sayılarının artması yönünde bir çaba olarak değerlendirilmelidir. Bugün artık dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de konut seçiminde geçmişte olduğu gibi, kendi evini arsa alıp, birebir işin içinde olarak tasarlatmayı ve yaptırmayı anlamıyoruz. Genellikle ilk akla gelen, tasarımı ve yapımı tamamlanmış, çeşitli finans şirketleri yada bankaların işbirlikleri ve konut kredisi (mortgage) destekleri eşliğinde büyük reklam kampanyalarıyla satışa sunulmuş konut projeleridir. Bu noktada ister konut satın alan ister kiralayan olsun bilinçli bir tüketici ve kullanıcı olmak gereği daha da önem kazanmaktadır. Çünkü içinde bulunduğumuz çağ iletişim çağı olarak anılmakta, tüm iletişim olanakları kullanılarak tüketicinin kendi ihtiyaçları ve olanakları doğrultusunda oluşması gereken tercihlerini olduğundan farklı bir şekilde algılaması sağlanmaktadır. Yaratılan bu yanılsama ise hem bireyi maddi ve manevi zarara uğratmakta, hem de toplumsal ve ulusal çıkarlar olumsuz etkilenmektedir. Sonuç olarak hiç farkında olmadan bireyler milli gelirin boşa harcanması daha da önemlisi doğal çevrenin dengesinin bozulmasına, geri dönülmez çevre sorunlarına katkıda bulunmaktadır. Günümüz kullanıcısının bu sorumsuz davranışları, gelecek nesillerin yaşam çevrelerini hızla yok etmektedir. Evet bu bakış açısıyla tüm dünya tek bir konut oluyor, birlikte üzerinde düşünmeye değmez mi? KONUT ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Tarih boyunca insanlar öncelikle hayvanların saldırısından, iklim koşullarının olumsuz etkilerinden giderek de diğer insan topluluklarından korunmak için kendilerine sığınacak güvenli mekânlar, ortamlar oluşturmayı amaç edinmiştir. Bizim bu gün ev ya da konut dediğimiz insan yerleşmelerini oluşturan bağımsız birimler aynı zamanda korunak, barınak, ocak, yuva, hane olarak da isimlendirilen yaşam çevreleridir. Konut ya da ev; içine alan, besleyen ve büyüten niteliğiyle, ana rahmine benzetilir ve dişi olarak nitelenir. Bu kabule göre insanın ilk evi ana rahmidir. Duvarlar, sokaklar ve bahçeler evleri, konutları birbirinden ayırmakla birlikte, aynı zamanda onları birbiriyle ilişkilendirerek bir bütünün parçası haline getirir. Konut yani ev ailenin yurdudur. Tarih boyunca farklı kültürlerde konut, içinde ailenin nasıl oturduğuna, yaşadığına göre biçimlenmiş, aynı zamanda konut yani ev yapmak yaşamı biçimlendirmekle eş anlamlı algılanmıştır. Sedat Hakkı Eldem, evlerin birbirinden farklı olmasını, milletlerin kültür ve şahsiyetleri, evlerin yapıldığı yerlerin gerektirdiği yapı usulleri ve yapı yapılan mıntıkadaki yapı endüstrisinin durumu olmak üzere 3 sebebte 3

8 bulabilriz demektedir. Bunlardan en belirleyici olan ise Eldem e göre kullanıcının kişiliğidir. Anadolu geleneksel konut kültüründe; her odanın ortak bir alana, yani sofaya açılan bir tek kapısı vardır. Sofa, çok önem taşıyan özgün bir çevre ögesidir, odaların hepsi bu toplayıcı mekâna açılır. Geleneksel Türk evinin ana birimi olan odaların kendi iç düzenleri de çok ilginç özellikler taşır. Türk evi gerçekte odaların ve sofanın sonsuz sayıda ilişkileriyle zaman içinde oluşmuştur. Dikkatlice bakıldığında odanın kendi başına bütün bir evin işlevlerini karşılayacak potansiyele sahip olduğu kolayca görülür. Her biri bir aileyi barındıran odaya Anadolu da pek çok yerde hane denir. Geleneksel konutta bağımsız bölümler olan odaların iç düzeni de çok amaçlı, kolay değiştirilebilir, esnek kullanıma uygun, kullanışlı ve ekonomik olmasına özen gösterilerek düzenlenmiştir. Aynı odada yatılır, yemek yenir, iş görülür, misafir kabul edilir. Kısaca söylemek gerekirse; bugün artık giderek daha az zamanımızı geçirmeye başladığımız evimizi biz biçimlendiririz, evimiz de bizi biçimlendirir. Bizi her halimizle kabul eden, sarıp sarmalayandır. Behçet Necatigil bir şiirinde; Bensiz olamazlar, dönerler Çok denedim. Ben büyüğüm, affederim Ben evim der. TARİHİ SÜREÇ İÇİNDE ANADOLU DA KONUT Antik Dönemde Yerleşme ve Konut Kültürü Anadolu da ki kazılarda ortaya çıkarılan konut yerleşimlerinin izleri yaklaşık yıllık bir zaman dilimine yayılmaktadır. Hatta bazı bilim adamlarına göre Anadolu da bilinen ilk yerleşimler yıl öncesine tarihlenmektedir. Kazılar sonrasında ulaşılan bu yerleşme izleri bize insanların yaşayış biçimleri, inanışları, kullandıkları malzemeler, yapım yöntemleri, hatta yaşamlarının her türlü detayları hakkında bilgi vermektedir. İlkel konutun toplu bir barınak olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü insanoğlu hem hayvanlardan, hem de hemcinslerinden korkuyordu. İlk çağlarda insanın, topluluklar halinde, kale gibi korunan bir barınakta yaşadığı ve insanüstü bir koruyucuya ihtiyaç duyduğu, yaşadığı konutun bir bölümünü tapınak gibi algılayıp kullandığı bilinmektedir. Doğudan batıya, kuzeyden güneye kavimlerin göç yolu olan, değişik kültürlerin, uygarlıkların üst üste katmanlaştığı Anadolu coğrafyasında yaşanan kültürel çeşitlik ve iklimsel farklılıklar birleşerek, Anadolu konut ve yerleşme kültürünü etkilemiştir. Bu etkiler yakın çevre ilişkileri, mekân kurgusu ve her yönüyle konutun biçimlenişinde çeşitlilik yaratmıştır. Bu çeşitlilik kullanılan malzeme ve yapım yöntemlerinde de kendini gösterir. Yapılan arkeolojik kazılar ve onların değerlendirilmesi sonucunda; Neolitik çağın başlarında İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu nun bağımsız olarak geliştiği daha sonra Batı Anadolu nun onlara eklendiği anlaşılmaktadır. İnsan topluluklarının toplayıcılık ve avcılık dönemindeki yuvarlak çukur tabanlı, üstü dallarla kaplı barınaklarından başlayarak günümüze kadar geçirdiği evrimin tüm aşamalarını, insanların konut ve yerleşme sorunlarına yaklaşımlarını Anadolu da izlemek mümkündür. Örneğin; Çayönü kazılarında saptanmış olan yedi evre ve 20 kadar yapı katı mimari ve yapı ögelerinin gelişiminin tüm aşamalarını ortaya koymaktadır. Bu katmanlarda, yuvarlak tabanlı, üstü dallarla örtülmüş basit kulübeden, dikdörtgen planlı taş temel üstüne kerpiç duvarlı, düz damlı, bodrumlu, kapısı ve penceresi olan bir yapıya nasıl geçildiği görülmektedir. Deneme yanılma yöntemiyle mimari çözümler uzun zaman diliminde geliştirilmiştir. Geleneksel konut ve yerleşme dokularının kuralları tarihi süreç içinde yaşanan bu birikimle oluşmuştur. Genel olarak; yuvarlak plandan dörtgen yapıya geçiş, toprağın kerpiç ve tuğlaya dönüşmesi, mekâna girişin ve kapı boşluğunun sorunlarının çözülmesi büyük gelişmeler olarak kabul edilmelidir. On bin yıl önce İç Anadolu da Aşıklı ve çevresini etkileyen iklimsel ve ekolojik koşullar, yerleşme yerinin seçiminde rol oynayan etkenler araştırılmıştır. Kazılarda neredeyse önceden planlanmış izlenimi veren yerleşme düzeni ve konutlarla karşılaşılmıştır. Bazıları iki, bazıları dört gözlü, 4

9 tabanların ve duvarların sıvalı olduğu, bazı odalarda ise ocaklar bulunduğu görülmüştür. Bu odaların bir kısmında öğütme taşları, obsidien ve kemik aletler, büyük geyik boynuzları ve taban altında açılmış çukurlara gömülmüş insan iskeletleri bulunmuştur. Bunlara dayanarak, insanların evlerinde öğütme, pişirme işleri yaptıkları, ölü gömme ve tapınma gibi dinsel yaşamla ilgili işlemlerini de kısmen evlerinde gerçekleştirdikleri düşünülebilir. Köy dışında ise avlandıklarını, büyük olasılıkla tarım yaptıklarını, bitki ve yemiş topladıklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Mahallelerin birbirine çok yakın ve sık yapılanmış olması kara ikliminin verileri doğrultusunda gerçekleşmiş olmalıdır. Bu gün buna benzer konut yerleşim dokuları hala İç Anadolu da varlığını sürdürmektedir. Resim 1.1: Erdek Zeytinli Ada Kazısı (Fotoğraf: M. Nalçakan) Anadolu da antik dönem yerleşmelerinden kalan izlerin okunması hangi konularda bize bilgi verir? Anadolu da Yüzyıllar İçinde Oluşmuş Geleneksel Türk Evi Anadolu mirası içinde geliştirilmiş olan geleneksel Türk evi kavramının belki de en ilginç yanı, üzerinde yaşanılan topraklarda ki değişik özelliklere kolayca uyum sağlamış olmasıdır. Üzerinde yaşanılan doğa orada gelişen her türlü düşünceyi önemli ölçüde etkilemiş ve bu özellikler geleneksel mekân kurgusuna zenginlik ve çeşitlilik getirmiştir. Doğan Kuban bu evi hayatlı ev olarak isimlendirmiştir. Cansever e göre; bu evler, insanın iddialı yaklaşımlarının yanılgısından arınmış, insanın olanakları ve ölçeğinin doğru anlaşılmasıyla oluşan, kendini ve yaradılış içindeki yerini bilen, erdemli kişiliğin tevazuu ile bu sınırları aşmaktan kaçınan, kendi hırs ve hevesini sınırlayan, her neslin kendi inancı ve algılamasıyla sorumlulukları açısından kendi tercihlerini yapabilmelerine olanak sağlayan bir anlayışın ürünüdür. Bu konutlarda ve onların oluşturdukları mahallelerde çeşitli yaş gruplarında çocuklar için yeteri kadar çeşitli oyun ve toplumla temas noktaları vardır ve yaşlılar toplumdan, ailelerinden tecrit edilmeden ömürlerini tamamlamışlardır. Geleneksel Türk Konutuyla ilgili detaylı bilgi edinmek için Doğan Kuban ın Türk Hayatlı Ev kitabını okuyabilirsiniz. Anadolu da var olan doğal (iklimsel, topoğrafik) çeşitlilik ve yerleşme tarihinin binlerce yıllık geçmişi ortaya çıkan o gün için yeni mekân düşüncesinin genel kuruluşundan, malzemesine kadar etkili olmuş ve konut birçok farklı bölgede değişik özellikler kazanmıştır. Her biri bir aileyi barındırdığı için birçok yerde hane olarak da anılan odaya genellikle pabuçluk denilen bir ön mekânla girilir. Odanın duvarlarında geceleri yatmak için kullanılan yatak, yorgan vs. saklandığı yüklük, yıkanma imkanı veren gusülhane, çeşitli eşyalar için dolaplar, lambalık ve ocak bulunur. Yine duvarlar üzerinde oturmak için sedirler yer alır. Karşılıklı sedirler arasında yer alan boşluk; insanın karşısındaki insanın bakışını, yüz ifadesini ve bağırmasına gerek kalmadan konuştuğunu duyacağı ve kolaylıkla samimi, sıcak bir sohbet 5

10 ortamına imkan tanıyan mesafe olan 3-5 metreyi geçmez. Türk evi mekânının büyüklüğü ve biçimlenişinde insan ölçüsü esas alınarak zaman içinde belirlenmiştir. Bu yaklaşım konutu kolay kavranır, algılanır ve kullanılır bir mekân haline getirmiştir. Oda tek bir aile için düzenlemesine rağmen, odaları birleştiren sofalar büyük ailenin tüm bireyleri için ortak yaşam alanıdır. Özetle doğa ve insanı veri kabul ederek kurgulanan Türk evinde fonksiyonel olmayan hemen hemen hiç bir şey yoktur. Duvarlar, sadece mekânı kurgulayan boş düşey yüzeyler değil pek çok fonksiyonun ustalıkla yerleştirildiği mekânsal arakesitlerdir. Günümüzde tasarımda yeni kavramlar olarak görülen sürdürülebilirlik ve esneklik, değişkenlik, değişen koşullara uyarlanabilme gibi kavramların, yüzyıllar öncesinde geleneksel konutu ya da başka bir deyişle Türk evini doğuran temel prensipler olduğunu söylemek gerekir. Çünkü yüz yıllar içinde oluşan bu konut tipolojisinin temelinde insan, doğa, tutumluluk ve esneklik kavramları vardır. Ayrıca geleneksel konutta, Anadolu da kendinden önce gelmiş geçmiş, çok katmanlı yerleşme ve konut kültürünün izlerini görmek mümkündür. Ancak bu kültürel ve tarihi sürekliliği sağlayan mekânsal ilişkilerin günümüz konutunda varlığını sürdürdüğünü söylemek mümkün değildir. Resim 1.2: Geleneksel Türk Evi, Kütahya. Bahçeden Görünüş, Birinci Kat ve İkinci Kat Planları (Fotoğraf ve Çizimler: M. Nalçakan, Ö.M. Uçar) Temel birim odanın sofayla kurduğu farklı ilişkilerle birinci kat plan şeması çeşitlenen Türk evinin zemin katında hangi fonksiyonlar yer alır? Cumhuriyet Döneminde Konut Anadolu da Bizans ve Osmanlı döneminde fetih yoluyla elde edilen ve nüfus kaybetmiş olan kentlerin canlandırılması, ekonominin geliştirilmesi ve kültürel etkileşimi sağlamak amacıyla başka bölgelerden getirilen halka konut verilerek yerleşmelerinin sağlandığı yönünde bilgiler mevcuttur. Benzeri bir durum da Osmanlı imparatorluğunun çöküş döneminde tersine yaşanmış, 19. Yüzyılda küçülen imparatorlukta 6

11 başlayan Anadolu ya göçler sırasında arasında yüzbinlerce göçmen Anadolu ya yerleştirilmiştir. Bu kadar çok sayıda konut halihazırda olmadığı için imparatorlukta gelenlere yer gösterilmiş, destekler ve kendi imkanlarıyla göçmenler konutlarını kendileri yapmışlardır. Pek çok yerde hâlâ varlığını sürdüren göçmen mahallelerinde de hızlı bir kentsel dönüşüm yaşanmaktadır. Göçmenlerin kendi yaptıkları konutlar, çoğunlukla küçük bir bahçe ile birlikte kerpiç ve tek katlı yapılmıştır. Ne bulunduysa onunla hızlıca yapımı gerçekleştirilmiş bu yerleşmelerde, etkin bahçe kullanımı, iyi komşuluk, herkesin kendi evinin bakımına, kapısının önüne ve sokağın temizliğine çok özen göstermesi dikkat çekicidir. Osmanlı imparatorluğunun son döneminde göçler ve yangınlar nedeniyle büyük ölçüde konut açığı ortaya çıkmış ve bu dönemde Batılılaşma hareketinin de etkisiyle batıdaki örneklerden esinlenerek küçük ölçekli toplu konut projeleri de gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra konut yapımı durgun bir döneme girmiştir. Aslında savaştan çıkan ülke de konut ihtiyacı çok olmasına rağmen, o gün için sınırlı ekonomik kaynakların yönlendirilmesi gereken daha öncelikli alanlar vardır. Bu dönemde yeni başkent olan Ankara nın hızla büyüme ve konut sorunu örgütlü bir çözüm gerekliliğini doğurmuş ve 1928 yılında İmar müdürlüğü kurulmuştur. Böylece Türkiye de çağdaş anlamda bir şehir plancılığı dönemi de yabancı mimar ve şehir plancıları önderliğinde başlatılmıştır. Ancak 1930 lu yıllarda konut yapımı devletin önemli bir sorunu olarak algılanmaya başlanmıştır. Bu dönemde Türk mimarlar da batılı anlamda ucuz konut proje denemeleri yaptılarsa da bunlar gerçekleşmemiştir. Şehir planlama ve konut sorunuyla ilgili olarak ülkemize davet edilen yabancı uzmanlarını Türk şehirlerinin gelişmesinde çağdaş yaklaşımları getirmesi yanında, yabancı biçim ve dokuları empoze etmeleri gibi olumsuz sonuçları da olmuştur. İkinci Dünya savaşı koşullarında artan yabancı mimarlar üniversitelerde akademisyen olarak da faaliyet göstermiştir. Böylece üniversitelerimizde yetiştirdikleri öğrenciler de onların bakış açısıyla kentlerimizi ve yaşam çevrelerimizi biçimlendirmiştir. Kentlerin gelişim sürecinde binlerce yılda oluşmuş olan kültür ve gelenekten ani kopuş toplumda ve yaşam çevrelerinde giderek baş edilemez yeni sorunlar doğurmuştur. Bu olumsuzlukları tüm kentlerde ve mevcut konut yerleşmelerinde görmek mümkündür. Daha sonraları işçi ve memurlar için üretilen yeni konut yerleşmeleri ve konut kredileriyle de desteklenen konut kooperatifleri eliyle sayısız konut üretilmiştir. Kentlerdeki mevcut konutların kullanıcıları da bu yeni yapım akımına müteahhitlere, konutlarını kat karşılığı vererek ayak uydurmuş, hızlı bir kentsel dönüşümün parçası olmuşlardır. Müteahhitlerin ve mal sahiplerinin daha fazla kâr beklentisiyle Belediyelere baskısı sonucu yıkılan bir ya da iki katlı bahçeli konutların yerinde, bitişik nizam ve cadde üzerinde 7-10, 6 metre genişliğindeki sokaklarda 3-5 katlı apartmanlar karşılıklı yükselmiştir. Bazı yerlerde kaçak olarak yapılan pek çok konut, genel ve yerel seçim dönemlerinde çıkarılan imar aflarıyla yasal bir kimlik kazanmıştır. Mahalle kavramı giderek ortadan kalkmış ve daracık sokaklar park eden otomobiller tarafından istila edilmiştir. Hiçbir ciddi denetim olmadan yükselen kentlerde konut havasız, ışıksız, işlevsiz ve paylaşımsız, duygusuz birer beton kutuya dönüştürülmüştür. Resim 1.3: Eskişehir Işıklar Mahallesindeki Gökmen Konutlarının Dönüşümü 1992 de ki durum. Bu Doku Günümüzde 4 Katlı Bitişik Nizam Apartmanlarla Tamamen Doldurulmuştur (Fotoğraf: M. Nalçakan). 7

12 Bu imar hareketleri kentlerdeki yoğunluğu artırmış ve kısa sürede altyapı sorunları kendini göstermiştir. Apartman dairelerinin banyolarının o dönemde olmazsa olmazı olarak sunulan ve kendi yıkanma kültürümüzde yeri olmayan banyo küvetleri 1980 ler boyunca su deposu gibi kullanılmıştır. Çünkü kontrolsüz büyüyen kentlerin temiz su kaynakları yeni durumda kente yetmediği için nerdeyse iki günde bir, bir kaç saatliğine şehir şebekesinden su akar olmuştur. Banyolardaki küvetler, böylece belki de hiç kullanılmadan, yerini bu gün başka ithal çözümlere bırakmıştır. Nüfus yoğunluğunun artmasıyla kent merkezlerinde özellikle İstanbul da trafik içinden çıkılmaz duruma gelmiştir. Başta Ankara olmak üzere pek çok kentte hava kirliliği yaşamı olumsuz etkilemiştir. Doğal gazın ısınmada kullanılmaya başlamasıyla bu sorun kısmen çözülmüştür. Ülke ekonomisinin lokomotif gücü olarak görülen konut üretiminde ve yeni yerleşim alanları tasarımında aynı problemli yaklaşımlar günümüzde de sürdürülmektedir. Cumhuriyet in ilanını izleyen dönemde ülkemize gelen yabancı mimarlardan birkaç isim sayabilirmisiniz? TOPLUMSAL DEĞİŞME VE ZAMAN İÇİNDE DEĞİŞEN KONUT ALGISI İnsanoğlu doğal çevreyi binlerce yıldır değiştirmekte, ona müdahale etmektedir. Dünya üzerinde varlığını sürdürebilmesi, çevre ile etkileşim içinde olmasına bağlı olan insanoğlu, bu etkileşimde ihtiyaç duyduğu ve doğada bulamadığı her şeyi kendince oluşturmuştur. Ulaşabildiğimiz en eski insan yaşamı izlerinden anlaşıldığı kadarıyla, insanoğlunun iki eğilimi dikkat çekicidir. Bunlardan ilki barınma ve fizyolojik ihtiyaçlarını karşılama, diğeri ise görsel düzenlemelerle kendini ifade etme ihtiyacıdır. Tüm bunlar yaşadığı mekânı süslemek amacıyla değil, daha çok sosyo-kültürel etkenlerle, örneğin korunma ve kendini güvende hissetme ihtiyacıyla açıklanmaktadır. Konut tasarımında itici güç olan ve zaman içinde devamlı az ya da çok değişen insanların ihtiyaçlarının doğru anlaşılması ve tanımlanması tarih boyunca önem taşımıştır. Mekân tasarımı söz konusu olduğunda, insanların ihtiyaçları kullanıcı ihtiyaçları olarak adlandırılır. Kullanıcı İhtiyaçları, İstekleri ve Beklentileri Maslow un ihtiyaçlar (gereksinmeler) hiyerarşisi kuramı ve bunu görselleştirdiği piramit tüm eleştirilere rağmen, genel olarak hâlâ geçerliliğini sürdürmektedir. Maslow; insanın ihtiyaçlarını beş temel kategoride incelemiş, ihtiyaçları hiyerarşik olarak ele almıştır. İnsanın piramitin tabanında, en altta yer alan ihtiyaçlarının karşılanmasının ardından, bir üstteki ihtiyaç kategorisine yükseldiğini söylemiştir. Bu ihtiyaçlar alttan üste doğru; Fizyolojik ihtiyaçlar: Temel içgüdüsel ihtiyaçlardır. Yemek, içmek, uyumak, solumak, seks vb. gibi, Güvenlik ihtiyacı: İnsanlar can ve mal varlıklarının korunmasına ihtiyaç duyarlar. Sevgi ve aidiyet ihtiyacı: Sevme, sevilme, bir gruba mensup olma, yardımseverlik, şefkat türündeki ihtiyaçlardır. Saygı ihtiyacı: İnsanlar sevmek, sevilmek dışında kendilerine saygı duyulmasını da isterler Tanınma, sosyal statü sahibi olma, başarı elde etme, takdir edilme gibi ihtiyaçlara yönelirler. Kendini gerçekleştirme ihtiyacı: Alt kategorilerdeki ihtiyaçlarını karşılamış olan bireyin son aşamada ideallerini ve yeteneklerini gerçekleştirme ihtiyacıdır. Maslow un bu yaklaşımını, Yoshio Kondo; bireyin bütün düzeylerdeki ihtiyaçlara aynı anda sahip olabileceği, ancak bunların göreli önemlerinin kişilerin yaşam standartlarına göre değişeceği şeklinde geliştirmiştir. Tasarımın tüm alanları insanın bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarından doğar. Bireylerin ihtiyaçları, bireysel gelişim düzeyleri arttıkça artmaktadır. 8

13 Özetle kullanıcı ihtiyaçları, kullanıcının fizyolojik, psikolojik ve toplumsal rahatsızlıklara uğramadan çevreden istediği daha çok nesnel alt koşullar olarak tanımlanabilir. Bunlar, yaşanabilirlik yönünden ihtiyaçlar ve ekonomik yönden dayanıklılıkla ilgili ihtiyaçlar olarak ikiye ayrılır. Kullanıcı ihtiyaçları kavramı sık sık kullanıcı istek ve beklentileri ile birbirine karıştırılır. Kavramsal olarak bir şeye duyulan eğilim, arzu olarak tanımlanan istek, ihtiyaçtan daha farklı anlam taşımaktadır. Kullanıcı istek ve beklentileri kullanıcı ihtiyaçlarından daha hızlı ve pek çok değişik ögeye bağlı olarak kişiden kişiye değiştiği gibi zaman içerisinde de değişmektedir. Toplumsal değişme ve zamanın etkisiyle değişen de öncelikle insanların fizyolojik ihtiyaçları değil, çevresel istekleridir. Çevresel istekler toplumsal, kültürel ve ekonomik değişkenlere bağlı olarak değişmektedir. Bu istek ve beklentiler uzun vadede ihtiyaçlara dönüşmektedir. Böylece kişi psikolojik alanına etkenlerden biri olan fizik çevresinden gelen gerilimleri gidermek için algıladığı ihtiyaçlar, istek ve amaçlara göre de mekânını düzenlemektedir. Bireylerin ya da toplumun bir yeniliği kabul etmesi genel olarak haberi olma, ilgi duyma, değerlendirme, deneme, kabul etme ve uygulama aşamalarını içerir. Böylece insan kendi ihtiyaçları, istekleri ve beklentileri doğrultusunda çevresini değiştirmektedir. Fakat değiştirilmiş çevreden kaynaklanan, onu fiziksel ve psikolojik olarak etkileyen ögelerle tekrar karşı karşıya gelerek yeni ihtiyaçlar, değer ve istekler oluşmaktadır. Bu süreç yani karşılıklı etkileşim durmaksızın devam etmektedir. Toplumsal değişme hızı arttıkça bu sürecin hızı da artmaktadır. Toplumsal Değişme, Kültürel Değişme ve Süreklilik Toplumsal değişme, temelinde teknolojik değişmenin yattığı insanlararası ilişkilerin değişmesidir. Böylece teknoloji insanlararası ilişkileri düzenleyen anlamları ve kuralları biçimlendiren güç olmaktadır. Kıray a göre, Her insan ilişkisi mekâna yansır. Toplumun fizik yansıması olan kent bu ikisinin etkileşimi, değişmeleri ve kendine has özellikleri olan bir süreçtir. Toplumsal değişmenin başlıca üç ögesi; 1. Ekonomik gelişme, 2. Teknik ilerleme, 3. Nüfus hareketleridir. Bunlar hem insan ilişkilerinin değişmesi yoluyla, hem de direkt olarak fiziksel çevrenin değişmesine etki ederler. Ama teknoloji tek başına bir şey değiştiremez, binilmeyen bir trenin, hayat seviyesini değiştirmeyen bir yeniliğin toplumda etkileri çok sınırlıdır. Toplumların değişmesinde bireylerin gündelik yaşantısına giren, toplumsal dünyalarını genişleten, temel toplumsal ilişkileri değiştirerek, parçası oldukları bütünü etkileyen değişiklikler önemlidir. Kısaca; toplumsal değişme, hem üretim ve mülkiyet ilişkisinin değişmesine, hem de anlamların ve değerlerin ve kuralların değişmesine bağlı olan insanlararası ilişkilerin değişmesidir. Sonuç olarak konut arz ve talep dengesi, kullanıcının konut seçimi ve onu düzenlemesi pek çok yönüyle toplumsal değişme kavramıyla yakından ilişkilidir. Her insan ilişkisi mekâna yansır. Kenti meydana getiren tek tek yapıların biraraya gelmesi olmadığı gibi, kentin gelişmesini düzenleyen de yalnızca uzmanların yaptığı planlar değildir. Kent bir toplumsal olgudur ve öyle değerlendirilmediği zaman mimarlığın onun içindeki yeri de doğru anlaşılamaz. Woody Allen Midnight in Paris filmiyle ilgili konuştuğu bir metinde;... Bazen düşünüyorum da iyi bir kitap, iyi bir resim, bir heykel, bir senfoni yaratan bir sanatçı nasıl olur da harika bir şehirle rekabet edebilir? Edemez. Etrafına bir bak! Her sokak, her cadde hepsinin özel bir sanatsal biçimi var... demektedir. Neden rekabet edemez, çünkü harika bir kent bir günde, bir kere de oluşmamıştır, daha da önemlisi o toplumun ürünüdür, tek bir kişinin ürünü değildir. Toplumsal olduğu için de yaşayan bir olgudur, hiçbir zaman bitmiş bir sanat eseri gibi değildir. Bu tür kentler algılayanla farklı bir etkileşime girer ve herkes kendi yaklaşımıyla kenti farklı algılar. Sonuçta aslında herkesin kendi Paris i ya da kendi İstanbul u olur. 9

14 Toplumsal değişme konutun kullanıcısını etkilediği gibi onu tasarlayan kent plancılarını, mimarları ve iç mimarları da etkiler. Ayrıca kullanıcıyla, tasarlayanın ilişkisinin azaldığı günümüzde mimarın tasarladığı ile kullanıcının gerçek ihtiyaçları çoğu kez farklılık gösterebilmektedir. Toplumsal ve kültürel özellikler göz önünde tutulmaksızın, artan konut gereksinimini, bir an önce ve en ekonomik şekilde karşılama kaygısı ile inşa edilen toplu konutlarda bu farklılık daha da belirginleşir. Kullanıcıların çok değişik toplumsal ve kültürel yapıya sahip olmaları işi daha da zorlaştırmaktadır. Kullanıcılar konutlara taşındıktan sonra ya büyük değişiklikler, eklemeler yapılmakta ya da bu konutları kısa sürede terk etmektedirler. Toplu konut projelerinde kullanıcının ihtiyaçları, istek ve beklentilerinin belirlenmesi sürecinde; mimarlar ve mühendisler dışında çalışma ekibinde bulunması gereken sosyolog, psikolog, ekonomi uzmanı gibi pek çok alandan uzmanla birlikte çalışmaya, samimi, içten bir yaklaşıma gereksinim vardır. Büyük ölçekli ve bütçeli konut projelerinin böyle bir yaklaşımla işe başlayacak kadar zamanları hiç yoktur, çoğu projede bu aşama göz ardı edilir. Bu tür konutların dışında özellikle büyük şehirlerde neredeyse otel yaşamına yaklaşan izole edilmiş, ithal bireysel yaşantılar kurgulayan (bireyi kalabalığın içinde yalnızlaştıran) ve sunan projelerin giderek çoğalması dikkat çekicidir. Bu yeni yerleşmelerde yaratılan güvenlik algısı ve komşuluk ilişkileri de alışılmışın dışında ve içe dönük olarak yeniden kurgulanmaktadır. Bu kontrollü site yaşantısında komşuluktan anlaşılan sadece kurallara uygun davranmakla eş anlamlıdır. Bu tür yerlerde oturmanın aynı zamanda kişiye bir statü kazandırdığı düşüncesi dev reklam kampanyalarıyla toplumda hakim kılınmaktadır. Ayrıntılı bilgi için Emre Kongar ın Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği kitabını okuyabilirsiniz. Konuyu daha iyi kavramak için; konut piyasasında satışa sunulmuş konutlara dair reklam kampayalarına, konutla ilgili çeşitli anahtar kelimeler yazarak ya da emlak sitelerinin sayfalarını ziyaret ederek ulaşabilirsiniz. Büyük konut projelerinin içinde az sayıda da olsa çağdaş tasarım anlayışıyla kullanıcı ihtiyaçları, istekleri ve beklentilerini doğayla uyum içinde ve insan ölçeğini dikkate alarak gerçekleştirilen projelerin varlığı da unutulmamalıdır. Toplumsal değişmenin mekâna yansımasından ne anlıyorsunuz? Gelişen Teknolojilerinin Konut Algısına Etkileri Gelişen teknoloji pek çok yönden hem kullanıcının, hem tasarımcının hem yatırımcıların hem de yöneticilerin konut algılarının değişmesine neden olmaktadır. Toplumsal değişme bölümünde bu konu üzerinde ayrıntılı olarak durulmuştur. Bu bölümde teknolojiyle direk bağlantılı başlıkları vermek yeterli olacaktır. İletişim olanaklarının artması, Malzeme ve yapım yöntemlerinin çeşitlenmesi, Üretim ilişkilerinin değişmesiyle toplumun ve bireyin ekonomik koşulların değişimi. Önceleri insanlar doğduğu evde, mahallede neredeyse yaşamının tamamını geçirirken günümüzde sık sık konut değiştirmek olağan bir durum olarak kabul edilmektedir. Günümüzde; insanların ekonomik güçlerinin artışı, mesleki terfi ve konum değişiklikleri ve ya kendi meslektaşlarının oturdukları konutları ya da semtleri değiştirmesi gibi pek çok neden onların da yeni bir konut arayışına girmeleri için yeterli olabilmektedir. Geçmişte geleneksel yerleşme dokuları evlenen çocuklara evin içinde yer kalmadığında aynı parsele yapılan yeni konutlarla zaman içinde oluşmuştur. Günümüzde ise konut ve konuta uygun 10

15 arsa kullanıcıyı teşvik eden reklam ve kredi olanaklarıyla hazır olarak sunulmakta, sulanabilir tarım toprakları ya da farklı düzenlemelerle orman ve doğal sit alanları konut alanı olarak yerleşime açılabilmektedir. Öncelikle İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa gibi pek çok kente, yeni konut alanları ve kentsel dönüşüm projeleri damgalarını vurmaktadır. Kentsel dönüşümü zorunlu hale getiren etkenlerden biri de ülkemizde 1950 lerden bu yana yaşanan kırdan kente ve kentlerden de metropol diyebileceğimiz büyük kentlere doğru gerçekleşen göç hareketlerinin itici gücüyle kaçak olarak oluşmuş çarpık kentleşmedir. Bir diğer etken de 17 Ağustos 1999 da yaşanan depremin ülkemiz konutlarının gerçek durumunu tüm çıplaklığıyla ortaya koymuş olmasıdır. Özellikle İstanbul söz konusu olduğunda bu durum daha da içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. Bu nedenle kentsel dönüşüm projelerinin kapsamı ve hızını artıracak resmi çalışmalar başlatılmıştır. Kentsel Dönüşüm Yasası 2012 Mayıs ayında meclisten geçmiştir. Bu yüksek teknolojinin etkisiyle yükselme eğiliminde olan bu projelerle söz konusu büyük şehirlerde fiziksel dönüşümle birlikte hızlı bir toplumsal değişim ve dönüşüm yaşanması kaçınılmazdır. Ayrıca nerdeyse kendi bir şehir büyüklüğüne ulaşan, sosyal ve ticari mekânlarıyla birlikte tasarlanmış uydu kentler ve konuta dair tüm gelişmeler konut kullanıcılarına çoklu iletişim ortamları yoluyla ulaşmakta ve yine çoklu iletişim ortamlarının gücünü kullanan banka kredileri vasıtasıyla da pazarlanmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde kısa bir süre önce yaşanan ekonomik krizin nedeni de insanların banka kredileri (Mortgage) yoluyla kendi olanaklarının çok üstünde bütçelerle konut sahibi olmasıdır. Resim 1.4: Çarpık Kentleşmeye Ülkemizden Bir Örnek Kars Kalesinden Şehrin Görünümü (Fotoğraf: M. Nalçakan). Gelişen teknolojinin sunduğu yapım yöntemleriyle sıkışan kent merkezlerinde, düşeyde gelişen kentlerin tasarlanmasıyla yenilenme maliyeti için finans olanakları yaratmak ve geniş yeşil alanlar oluşturmak mümkün görünmektedir. Fakat bu yaklaşım da kentlerde bazı bağlantı noktalarında trafik yoğunluğunu aşırı artmasına neden olmaktadır. Cansever çağdaş Babil kuleleri adını veriyor teknoloji ürünü aşırı yüksek ve gayri insani konut bloklarına ve karar verme gücünü elinde bulunduranların dayatmasıyla insanların bu kulelerin mağaralarında yaşamak zorunda bırakıldığını söylüyor. Aslında bu biraz da yüksek prestijli ve akıllı binalarda yaşamak isteğiyle, teknolojinin kullanıcıya sundukları karşısında gönüllü bir esaret gibi görünüyor. 11

16 Resim 1.5: Bursa Doğanbey TOKİ Konutları. Kent Merkezinde Kentsel Sit e Komşu Yoğun Konut Bölgesi (Fotoğraf: M. Nalçakan) Unutulan Kavram: Bütünün Parçası Olarak Konut Son yıllarda en çok duyulan yakınma sözcükleri kentlerin giderek kimliklerini yitirdiği ve yeni yapılan konutların birer beton yığını olduğu, komşuluk diye bir şey kalmadığı yönündedir. Fakat bu yakınmayı dile getirenlerin hemen hemen hepsi kendi yaşam alanları söz konusu olduğunda konutlarını bir metrekare daha büyütmek için başkalarını hiç umursamadan ilk buldukları fırsatı değerlendirmek için hazır beklerler. Aslında daha vahim olan da, bir mekânın kullanışlı ya da konforlu olmasını metrekarelerle elde edebilecekleri saplantısının tüm topluma yayılmış olmasıdır. Oysa ki bir konutun kaç metrekare olduğundan daha önemlisi nasıl kullanıldığı, mekânsal ilişkilerin nasıl kurulduğudur. Mimar Cengiz Bektaş Yuvanız giyisileriniz gibi, ne çok dar olmalıdır, ne çok geniş. Size, sizin ölçülerinize uymalı. diyerek toplumdaki bu hastalıklı algıya dikkat çekmektedir. Konut; kullanıcısının zaman içinde değişen kendi yaşam alışkanlıkları ve tercihlerine göre uyarlama imkanı veren bir tasarım ürünü ise kullanıcısının yaşamını zenginleştirir ve mutlu eder. okuyabilirsiniz. Cengiz Bektaş ın Yaşama Kültürü ve Mimarlıkta Eleştiri kitaplarını Konuyu örneklemek gerekirse; bahçe içinde evlerden oluşan bir sitede yasal olarak yeşil alan ve bahçelerde tek tek sınırları çizilmiş bahçe mülkiyet hakkı bulunmadığı halde, site sakinlerinin her biri bir bahçe duvarı yapar ve ilk iş olarak konutun veranda ve teras olarak kullanımı ön görülmüş alanlarını kapatır. Kapatılan bu yarı açık mekânlar artık konut yaşamına kendilerinden beklenen katkıyı sağlayamaz. Ayrıca konutun bahçe ve sokakla, doğayla, insanla kurduğu ilişkiyi de sekteye uğratır. Metrekare artmıştır ancak konutun yaşam kalitesi pek çok yönden düşmüştür. Çünkü bu tür müdahalelerle havasız, doğa içinde doğadan kopuk kalan ve çiğnenen hiçbir işe yaramayan mekânlar yaratılmış olur. Bir konuta girmek için peşi sıra üç kapıdan geçilir, sokakla ve sokaktaki insanla iletişime geçebilmek için de yine üç kapıdan geçilir. Komşuluk ilişkisi diye bir şey böyle yalıtılmış ortamlarda zaten söz konusu bile değildir. Duvarlarla bölünmese site yönetimi tarafından bütünde bakımı sağlanacak ve sitedeki çok katlı konutlarda oturan site sakinlerinin de hakkı bulunan bahçelerin bakımı çiti çeken konutun kullanıcısının 12

17 kararına kalmaktadır. Kısaca kullanıcı kendi eliyle dört duvarın içine kendini hapseder, aynı zamanda da başkalarının da hakkını gasp ettiğinin farkında bile değildir. Sonrasında da gelene gidene konutunu kaç metrekare ve nasıl büyüttüğünü övünerek anlatır, mutlu olur. Tüm bu gözü doymaz tavrın sonucunda yaşamayan, yaşanamayan, nefes almayan ama metrekare olarak büyük konutunun(!) bekçisi ve bakıcısı olunur. Boş yere ısıtılır, eşyalarla doldurulur ve temizlenir. Ama dönüp kullanıcının yaşam kalitesi ve konforuna ne kattığı asla düşünülmez. Toplumu oluşturan bireyler oturdukları konutun bir bütünün parçası olduğunu öylesine unutmuştur ki, konutun bir kooperatif evi ya da lüks (!) konut oluşu ya da kullanıcının sahip olduğu diplomalar ya da mesleği de çok önemli değildir. Çoklukla küçümsenen kenar mahallelerde, yaşam çevreleri olarak doğayla daha doğru ilişkiler kurulduğunu, yaşamlarını zenginleştirme yönünde daha başarılı uygulamaları konutun kullanıcısının kurguladığını görmek mümkündür. Küçük de olsa bir şeyler ekmek için bir bahçe bırakmaya özen gösterirler ve komşuluk ilişkilerini kentin diğer gelişmiş bölgelerine göre doğayla uyum içinde ve komşularıyla üzüntülerini, heyecanlarını ve mutluluklarını paylaşarak sürdürmeye çalışırlar. Onlar konutun ve sakinlerinin bütünün parçası olduğunu henüz unutmayanlardır. Mimar Cengiz Bektaş 1978 de İzmir- Şirince de dolaşırken içinden geçirdiklerini şöyle dile getiriyor; Örneğin ölçülerini çıkardığımız ev (depoyu, ahırı saymazsanız) ellibir metrekare; hem de dıştan dışa...şimdi sizler bunun iki katı, üç katı alanlara sığamıyorsunuz. Neden? Sevgilerinizi evlere hapsediyorsunuz çünkü; alanları sokakları taşıyorsunuz ev içlerine bencil... Oysa bu evler hep birlikte var oluyorlar, sevgiyle... Sevgiyi paylaşıyorlar. Güzellikleri birlikte olmaktan, birlikte yaşamaktan. Doğayı, sokağı, alanı birlikte kullanıyorlar. İç-dış birliği içinde yaşıyorlar. Bir santim yeri yitirmemişler, her köşenin bir anlamı var... Bunu anlasak, kendi kendimize yalan söylemesek yeter derim.... Evet Bektaş ın bunları 1978 de yazdığı düşünülürse; bu gün mekâna ve daha da önemlisi büyük kentteki konuta yönelik bu algı bozukluğunun, insanların metrekare hırsının, başkalarını umursamayan ve kendini dört duvar içine hapseden tavrının artarak devam ettiğini görmek üzücüdür. Bahçeli evlerde yaşanana benzer durumlar apartman dairelerinde de yaşanır. Daire alınır alınmaz ilk iş bütün balkonlar kapatılır. Bu balkonlar ya birer mutfak alternatifi olur, yandaki komşunun balkonda temiz hava almak üzere oturduğu akla getirilmeksizin kızartmalar yapılır. Böylece komşu balkondan içeri kaçar, bu umursanacak bir şey değildir, ev kokmadan kızartma yenilir. Ya da balkon olarak kullanılsa bile temizlik esnasında halılar, kilimler silkelenir. Aşağıda kahvaltı yapan komşu içeri nasıl kaçtığını bilemez. Komşunun bunlardan rahatsızlık duyacağı akla bile gelmez. Mutfakların ve odaların soluk alması gün ışığının içeri girmesi engellenir. Kapatılmış balkonlar gereksiz, eski ama atılamayan eşyalar için birer depo olur. İçerden ve dışardan estetik olmayan görüntüler oluşturur. Bu gün artık herkesin önceliği kendi evinin içidir. Yakın çevresinin de onun yaşam alanı olduğu unutulmuştur. Balkonların kapatılmış olmasıyla, bu daireler (yasal olmasa da metrekareleri) büyüdüğünden prim bile yapar ya da beklenti bu yöndedir. Eğer metrekare elde edilemiyorsa, apartmanda ortak alanlar başkalarının hiç bir hakkı yokmuşçasına kullanılır. Ayakkabılar apartman holünde çıkarılıp bırakılır, diğer komşuların yürümesi engellenir, görüntü kirliliği yaratılır ve kesif bir ayakkabı kokusu apartman boşluğunu doldurur. Sigara içen komşu daire kapısını açar evinin içinde istemediği kirli havayı apartman holüne doldurur. Ya da bisikleti olanlar, bisikletlerini asansörle daire kapılarının önüne kadar getirip, korkuluğa kilitler. Diğer komşuların yolunun engellenmesi sorun olarak görülmez. Elektrik kesildiğinde yada acil bir durumda bu tür sorumsuz davranışların apartman sakinlerinin can güvenliğini tehlikeye attığı asla düşünülmez. Bu konularda uyarmak ise komşu hatırı nedeniyle hoş görülmez, ancak komşunun hatırı ya da hakkı hep tek taraflı düşünülür ya da gözetilir. Eskiler ev alma komşu al derler, çok doğru bir sözdür ama günümüzde apartman ya da site sakinleri maalesef yıllarca oturdukları konutlarında bile komşularının kim olduğunu bilmeden yaşar. Sevinçlerini ya da üzüntülerini paylaşmadan yıllar geçer. Avusturyalı sanatçı Hundertwasser giysilerle konutları birbirine benzeterek Yalnızca giysilerin ve duvarların içi değil, duvarların dışı da senindir, diyordu. Evet evlerin önünde sokakta veya komşu bahçelerde çocukların oynadığı sokağın yaşamın bir parçası olduğu günler geride kaldı. Mimar Turgut Cansever e göre; Osmanlı şehirlerinde mahalleli, mahallenin yönetiminden, emniyetinden, sokakların bakımından, temizliğinden, çöpün toplanmasından ve kaldırılmasından, çocukların gözetilmesinden sorumluydu. Yeni yapıların çevre ilişkileri ile ilgili son kararı, boyanacak evlerin cephelerin renklerinin ne olacağına 13

18 mahalleli birlikte karar verirdi. Ayrıca fukaranın, kimsesiz çocukların, yaşlıların korunması da mahallelinin yarışarak ve zevkle paylaştığı toplumsal yükümlülüklerdi. Her biri bir mahalle nüfusunu barındıran apartmanlarda kat maliklerinin bırakın bu tür sorumlulukları paylaşmasını, apartmanın ortak giderlerini, yakıt parasını toplamak, eskiyen, bozulan ya da zaman içinde ihtiyaç hissedilen ortak giderlere katılımı sağlamak çoğu zaman mümkün değildir. Apartmanlarda yönetici seçimleri için bile kat malikleri toplantısında çoğunluk sağlanamaz. Toplumda iletişimsizliğin ve birbirine tahammülsüzlüğün doğurduğu sorunların giderek ağırlaştığı, suç oranının arttığı, insanların tehdit algısının değiştiği bugünün dünyasında çözüm yüksek duvarlı siteler içinde, konutlarımızı son teknoloji ürünü güvenlik ve kamera sistemleriyle donatmak mıdır? Yoksa insan ölçeğinde, doğayla ve toplumu oluşturan bireylerin birbirleriyle etkileşim halinde sağlıklı, mutlu ve huzurlu paylaşım olanaklarının olduğu yaşam çevrelerine dair unutulanların çok geç olmadan hatırlanması mıdır? Unutulmamalıdır ki hayatı sağlıklı ve mutlu bir yaşam haline getirmeyi teknoloji tek başına başaramaz, teknoloji sadece toplumun ve bireyin hizmetinde değerli araçlar sunabilir. Pek çok yerde artık unutulan mahalle yaşamının en belirgin toplumsal özellikleri nelerdir? Konutta Tasarımı Etkileyen Faktörler Konut tasarımını etkileyen faktörler genel olarak şu şekilde sıralanabilir; Kullanıcı gereksinme, istek ve beklentileri, Toplumsal ve kültürel faktörler, İklim verileri, Coğrafi ve topoğrafik veriler, Ulaşılabilir malzeme ve iş gücü olanakları, Konutun kent içindeki konumu, Yasal düzenlemeler, Ekonomi, Nüfus, Teknoloji. Bunların alt başlıkları konuyu dağıtmamak için ele alınmamıştır. Bu faktörler toplumdan topluma farklılıklar göstereceği gibi aynı toplumda zaman içinde de farklılıklar gösterir. Bütün bu farklılaşma ise konutun biçimlenişini az yada çok değiştirir. Çoğu zaman da konut, kullanıcısına kullanıcının talebi, isteği olmaksızın dış etkenlerin etkisiyle farklı koşullarda sunulur. Kullanıcının bu konuta uygun yaşaması beklenir. Cansever, ailelerin, geçmişte olduğu gibi evini komşusu ile iyi ilişkiler kurmak üzere arsasının uygun bir yerine yerleştirmek için ortaya bir niyet ve çaba koyma imkanına sahip olmadığına dikkat çekmektedir. Gecekondular ve köy evleri dışında, evlerin ailenin, mahallenin bütün yerel gerçeklerinden habersiz ve bunları dikkate alma ihtiyacı duymayan teknokratların hiçbir mantığa sahip olmayan kararlarına göre yerleştirilmesini doğru bulmamaktadır. Kooperatifler, konut yapım şirketleri, yapsatçılar eliyle yapılan konutların, neredeyse hepsi herhangi bir kültür temelinden yoksun, insanın, ailenin ihtiyaçlarını karşılamayan, sosyal dayanışma şuurundan uzak, kalitesiz çirkinliklerden ibaret olduklarını belirtmektedir. Cansever in bu değerlendirmesinden de anlaşılacağı gibi konut tasarımına etki eden faktörlerin ilk sıralarında yer alan kullanıcı ihtiyaçları, kültürel değerler, iklim, yapının konumu konut tasarımında göz ardı edilir duruma gelmiştir. Kullanıcı ne konutunun ne de yaşayacağı çevrenin tasarımında ve sürdürebilirliğinde artık söz sahibi değildir. Onun yerine karar verenler hep başkalarıdır. Spekülasyona açık, çok genel kabullerle her farklı duruma aynı çözümü öneren imar planları konut tasarımında neredeyse tek yönlendirici olmuştur. Bu süreci daha da içinden çıkılmaz hale getiren insanları 14

19 dev apartman bloklarına tıkıştıran, konutun toplumsal bir mekân olma özelliğini ortadan kaldırarak, kârlı bir yatırım aracı olarak sunan konut üretiminin giderek daha fazla desteklenir oluşudur. Göç olgusunun ana nedenleri nelerdir, kent mekanına yansımasının doğurduğu kavram nedir? KONUT SEÇİMİ VE KARAR VERME SÜRECİ Konut tasarımını etkileyen faktörlerin hemen hepsi aslında farklı ele alışlarla konut seçimini de etkileyen faktörlerdir. Konut seçimi dediğimizde ülkemizde konut edinme de kaç farklı durum karşımıza çıkabilir, öncelikle ona açıklık kazandırmak gereklidir. En bilinen konut edinme yolları aşağıda sıralanmıştır; Kullanıcı ya da kullanıcılar kendi arsası üzerine konut yaptırılabilirler, Arsa sahibi ya da sahipleri arsalarını konut yapılmak üzere bir şirket yada şahsa kat karşılığı denen yöntemle verip konut sahibi olabilirler. Kat karşılığı verilmiş bir arsa üzerine yapılan apartman bloğunu yapan müteahhitten ya da mal sahibinden daire alınabilir. Daha önce yapılmış, kullanılmış ve sahibi tarafından ya da emlak alışverişiyle uğraşan kişiler tarafından satılık bir müstakil ev ya da daire satın alabilir, Konut kooperatiflerine üye olma yada üyeliğini devreden kişiden üyelik hakkını satın alarak, Büyük ölçekli nerdeyse küçük kent ölçeğinde konut üretimi yapan şirketler yada bir kaç şirketin, Emlak bankası ve TOKİ nin ortaklığının söz konusu olduğu projelerden konut sahibi olunabilir. Kamuya ait işletmelerin lojmanları ve taşınmazlarının özelleştirilmesi ve satışı yoluyla, Doğal afetler sonrasında devlet eliyle yapılıp, uygun koşullarda kullanıcıya satışı yapılması, Miras yoluyla da konut sahibi ya da ortak mülkiyet söz konusu olabilir. Bunların dışında çok yaygın olmayan özel durumlar da yasalar çerçevesinde karşılaşmak mümkündür. Ancak ülkemizde en bilinen konut edinme yolları bunlardır. Yeni projelerde inşaat başlamadan önce proje üzerinden konutun alınmasına karar verilmesi, birden fazla konut alımında indirim ya da bankalardan konut kredisi kullanılması, peşin indirimi vb. gibi oldukça farklı ve yaygın uygulamalarda konut alımında alıcıya avantaj olarak sunulmaktadır. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile ilgili geniş bilgiye siesinden ulaşabilirsiniz. Konut seçimine konu olacak başka durum ise konutu mal sahibinden ya da bir şirket aracılığıyla kiralamaktır. Kiralama söz konusu olduğunda birey ya da ailenin seçim yapması daha kolay görünmektedir. Çünkü kiralama belli süreler için kontratla yapılır. Kontrata uymayan bir durum ya da ön görülmeyen bir olumsuzlukla karşılaşıldığında kiracı isteklerine uygun bir başka konut bulma olanağına sahiptir. Ama yine de kullanıcının konut seçiminde etki eden faktörlere ve yasal prosedüre kiralama sırasında da dikkat etmesi daha sonra maddi ve manevi zarara uğramasını önleyecektir. Konut seçimini etkileyen faktörler de zaman içinde konut tasarımını etkileyen faktörler gibi değişirler. Kullanıcı mümkün olduğunca uzun zaman değişen durumlara cevap verme potansiyeline sahip, esnek çözümler sunan konut seçimi yaparak gereksiz harcamalar ve sıkıntılardan kurtulacaktır. Konut Tipleri Satılık ilanlarında sıklıkla 1+1, 2+1 gibi karşılaşılan ifadeler konutun tipinden çok oda sayısı hakkında bilgi verir. Bu ifade de yer alan 1 kısaca yaşama mekânı yani yaygın deyimle salonu, diğerleri ise oda 15

20 sayısını işaret eder. Konut tipleri ise daha çok konutun doğayla, yerle yakın çevresiyle ya da birbirleriyle kurdukları ilişkilere göre isimlendirilir. Bu sınıflandırmalar zamanla ya da ülkeden ülkeye değişiklikler gösterebilir. Bu sınıflandırmadaki ibareler genellikle imar planlarında da geçen ibarelerdir. Çünkü günümüzde konutun nerde hangi tipte yapılacağı kullanıcının tercihine bırakılan bir karar değildir. Ülkemizde kentsel ve kırsal sit alanlarında tescilli kültür varlığı olan konutların el değiştirmesi sıklıkla karşımıza çıkabilir. Ancak onlar da özel bir kategori olsa da bulundukları yerle ve birbirleriyle kurdukları ilişkilere göre bu bölümde yapılacak olan sınıflandırmaya belli ölçülerde dahil edilebilirler. Konut tipleri en genel anlamda; 1. Bir bahçe yada parsel içinde yer alan ayrık nizam konutlar, a. Az katlı müstakil konutlar, b. Çok katlı kat mülkiyetine konu olan apartmanlar, 2. Parsel içinde imar planında gösterilen şekilde komşu parsellerle bitişik olarak konumlanan bitişik nizam konutlar, a. Az katlı müstakil konutlar, b. Çok katlı kat mülkiyetine konu olan apartmanlar. Bu sınıflandırma temel olmak üzere pek çok alt sınıflandırma yapılabilir. Örneğin bahçeli müstakil ev, bahçeli dubleks yada çatı dubleks gibi. Çatı dubleks tabiri biraz zorlama bir tanım olmakla birlikte çok kullanıldığı için açıklama gereği duyulmaktadır. Aslında çok katlı bir apartmanda son katta yer alan daire, imar mevzuatındaki bir takım özel hükümler yada boşluklardan yararlanılarak çatı boşluğuyla birlikte dubleks ev olarak tasarlanmıştır. Büyük konut projelerindeki devasa çok katlı kule bloklar ise, özel bir durum gibi görünse de ayrık nizam çok katlı yapılar başlığı altında yer alır. Konut ilanlarında sıklıkla kullanıldığı görülen villa ya da lüks villa ise genellikle kendi parselinde, bazen de bir site içinde yer alan genellikle ayrık nizam konut grubundadır. Bitişik parseller yada aynı parselde birden fazla aynı tip az katlı konuttan oluşan dizilere de sıra ev denilmektedir. Sıra evler İngiltere de sanayi devrimi sonrası sanayi bölgelerine yakın yerlerde taban alanı oldukça küçük iki katlı işçi konutları olarak doğmuştur. Ancak günümüzde bahçeli konut sitelerinde sıklıkla yer verilen lüks bahçeli dubleks konut tipi haline gelmiştir. Bu tip konutların genellikle önde ve arkada küçük bahçeleri bulunur. Batılaşma döneminde Osmanlı imparatorluğu sınırları içinde özellikle o zamanki sanayi bölgesi Balat ve Fener civarında Haliç çevresinde bunların ilk örnekleri yer almıştır. Resim 1.6: Sütlüce Sıra Evler, İstanbul. Plan Şeması ve Cephe Rölevesi (Çizim: M. Nalçakan) 16

21 Apartmanların ilk örneklerini, yine batılılaşma döneminde Osmanlı topraklarında özellikle İstanbul da Levantenlerin yaşadığı Galata, Pera ve İstiklal caddesi üzerinde halen görmek mümkündür. Resim 1.7: Halil Hamit Bey Apartmanı, Tünel İstanbul. Kat Planı ve Cephe Rölevesi (Çizim: M. Nalçakan) Bu sınıflandırmaların dışında bağ evi, kır evi, sayfiye ya da yazlık gibi konut tipleri de yine bulundukları yerlerin kentsel yerleşim alanları dışında kırsal alanlarda ya da kıyılarda yer alan ayrık yada bitişik nizam az katlı ve müstakil konutlardır. Ancak spekülatif nedenlerle özellikle denize sıfır çok katlı yazlık konutlarda ülkemiz kıyılarında oldukça yaygın bir şekilde yapılmıştır. Bu tür yapılar imar aflarıyla yasal durum kazanmışlardır. Cumhuriyet tarihimizde pek çok imar affı uygulaması mevcuttur imar affı özellikle imarsız yapılmış yazlıklar, gecekondu bölgeleri ve imar planı olan kentsel alanlarda kaçak yapılanmış konutların yaygın olarak yararlandığı yasal bir düzenlemedir. İmar afları toplumda kaçak yapı yapmayı özendiren ve beklenti uyandıran uygulamalardır. Konut Tiplerine Dair Yeni Kavramlar Günümüz yoğun çalışma temposu içinde özellikle büyük kentlerde yaygınlaşmaya başlayan farklı tasarlanmış apartman daireleri dikkat çekmektedir. Kentte, arsa fiyatlarının yüksek olduğu bölgelerde lüks malzeme ve teknolojiyle donatılmış, kullanıcıya pek çok hizmetin verildiği, özel güvenlikli ve bakımlı çevrelerde çok yüksek katlı bloklarda yer alan stüdyo daireler ve 1+1 daireler bu gruba girerler ve son yıllarda bu tür projeler rezidans (residence) olarak isimlendirilmektedir. Ülkemizde çok yaygın kullanılmayan loft daire kavramı da özel bir konut anlayışının ürünüdür. Bunların dışında rezidans villa kavramı da konut piyasasında yeni bir terim olarak yerini almaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere artık konutları farklılaştıran konumları ya da manzaralarından çok kullanılan malzeme, donatılar ve verilen hizmetler olmaya başlamıştır. Kullanıcı bu yüksek kulelerde, kendi kutusunda kentsel ve sosyal mekânlara gereksinim duymadan yaşamayı tercih etmektedir. Bu tercihin başlıca nedeni metropollerde bir yerden bir yere gitmenin uzun mesafeler ve trafik nedeniyle işkenceye dönüşmesidir. Bir diğer etken de insanın tüm metabolizmasını ve ruhunu yoran çağdaş iş yaşamının stresli yapısıdır. İş dışında kendi kabuklarına çekilme ve parasıyla alabildiği tüm hizmetleri elinin altında bulabilmenin yarattığı duyguyu günümüz insanı, doğa veya insanlarla ilişki içinde yaşamanın yaratacağı duyguya tercih etmektedir. Bu akıllı evlerin sunduğu yaşam şekli, kişiyi evinde pasif ve uzaktan seyirci pozisyonuna itmektedir. Çünkü her şey bir telefon ya da internet yoluyla bir tuşla kullanıcıya ulaşmakta, dinlenmek ya da eğlenmek için teknolojinin şu anda sunduğu smart TV, film kanalları ve internet yeterli olmaktadır. İnsanlarla yüz yüze iletişimin yerine internet tercih edilmektedir, hem kendi evinizin konforundan uzakta kalmadan, trafiğe karışmadan iletişimin çekiciliği yaşamak, hem de canını sıkan bir durum olduğunda ya da istemediğinde tek tuşla iletişimi koparmak insanları rahatlatmaktadır. Bu tür konutlar tam bir kapalı kutu olarak tasarlanmaktadır. Satın alındıktan sonra kullanıcının bireysel tercihlerle düzenleme yapmasına olanak tanımayan standart çağdaş konutlar olarak belli bir kaç tip olarak tasarlanıp, üretilen konutlarda bir süre sonra tadilat yapmanız da mümkn değildir. Pencereleri açılmaz ve havalandırma suni yoldan gerçekleştirilir, siz mekânınızın ısını ayarlama özgürlüğüne sahip olursunuz. Pencereyi açıp şöyle bir temiz hava alamaz, sabahın kokusunu içinize çekemezsiniz. Gelişen teknolojinin sundukları günümüzde homeofis yani evden 17

22 çalışmayı da her geçen gün daha çekici hale getirmektedir. Bu tür yaşam şeklini benimseyen kişiler artık işe gitmek amacıyla da evinden çıkmadan yalıtılmış kutularında yaşarlar. Bu konuyla ilgili adresini ziyaret edebilirsiniz. Bunların dışında ebeveynlerin çalıştığı çocuklu ailelerin tercih ettiği kente yakın site içi yaşamlardan söz etmek gerekirse, bunlarda yine genel sınıflama içinde yer alan ayrık veya bitişik düzen konutlar grubunda yer alan, daha az katlı ya da müstakil konutlardır. Bu tür konutları farklılaştıran da yine kurgulanmış, özel güvenliği sağlanmış ve her türlü hizmetin kendi konut yerleşmelerinde çözülmüş olmasıdır. Buralarda yaşayan aileler, çocuklar için oyun alanları, yuva ve okul, ailenin ihtiyaçları için alışveriş merkezi, sosyal tesisler, spor ve rekreasyon alanları için kentsel mekânlara ulaşmaya gereksinim duymazlar, hepsi kendileri için yaratılmış yaşam çevrelerinin içindedir. Farklı bir kullanıcı olarak öğrenciler üzerinde durulabilir. Öğrencilerin yoğun olduğu şehirlerde apart daire ya da 1+1 daireler yaygın bir yapılanma olarak görülür. Bu dairelerin malzeme ve donatılarının çok özenli olduğu söylenemez. İşte bunlar yatırım için alınmış ya mal sahibi tarafından ya da şirketler tarafından öğrencilere kiralanan dairelerdir. Tasarımcı ve müteahhitler bu tür yatırımlarda genellikle mümkün olan en fazla daireyi hedeflediklerinden mekânsal ilişkiler açısından oldukça ilginç çözümlerle karşılaşmak mümkündür. Öğrencilerin konut kiralamada çok bilinçli ya da seçici olduğunu söylemek çok gerçekçi olmaz. Bazı aileler, çocukları bir üniversiteye kayıt yaptırdıklarında o kentte okula yakın bir daire alıp okulları bitince satmayı seçer. Kendi kendilerine tüm ihtiyaçlarını gerçekleştirme gücü olmayan ya da çocuklarıyla birlikte yaşlanma imkanı olmayan yaşlılar için özel çözümler sunan konut projeleri ihtiyacı her geçen gün kendini hissettirmektedir. Ancak bu konuda yeterli çalışmanın yapıldığı ya da konunun ilgi topladığı söylenemez. Yakın bir dönemde yaşlılar için özel çözümlerin de yer alacağı karma ya da özel projeler mutlaka gündeme gelecektir. Dünyadaki diğer pek çok ülke gibi bizim ülkemizde de yaşlı nüfus giderek artmaktadır. Yaşlıların daha aktif, yaşıtlarıyla ve akrabalarıyla, sevdikleriyle sosyal ilişkilerini artırarak yaşama arzuları giderek güçlenmektedir Bu konu kitabınızın 5. Ünitesi Konutlarda Erişebilirlik ve Herkesi İçin Tasarım da ayrıntılı olarak değerlendirilmektedir. edebilirsiniz. Ayrıntılı bilgi için adresini ziyaret Konut Seçimini Etkileyen Faktörler Daha önce de konut seçimini etkileyen faktörlerin temelde konut tasarımını etkileyen faktörlerle hemen hemen aynı olduğu belirtilmişti. Konuyu şimdi daha yakından değerlendirmek gerekirse; Konut kullanıcısı birey ya da ailenin gereksinme, istek ve beklentileri, Kullanıcıların yaşamlarını etkileyen toplumsal ve kültürel faktörler, Konuttan beklenen konforu etkileyen iklim verileri, Kullanıcısı konutun bulunduğu yerle, yakın çevresiyle ve doğal çevreyle nasıl bir ilişki kurmasını istiyorsa onu belirleyen coğrafi ve topoğrafik veriler, Kolay ulaşılabilir malzeme ve iş gücü olanakları, Konutun kent içindeki konumu ve kullanıcısının ihtiyaç duyduğu yerlere ulaşım olanakları Yasal düzenlemeler, 18

23 Kullanıcının ekonomik durumu, Teknolojik verilerin yaşamlarına ne düzeyde girdiği, Konutun sürdürülebilirliği (değişen koşullara uyum ve bakım-onarımın kolay olması )vb. gibi bu listeyi detaylandırmak mümkündür. Kültürel sürekliliği gelenek ve görenekler sağlar. Kullanıcının, her toplumsal davranışı ve gelenekler aynı zamanda birkaç temel gereksinme ya da gereksinmelerin tümü tarafından kararlaştırılmıştır. Gereksinmelerin fizyolojik, toplumsal ve psikolojik yönü olduğu için her toplumsal geleneğin de fizyolojik, toplumsal ve psikolojik yönü vardır. Zaman içinde değişen koşullar gereksinimleri, gereksinimler alışkanlıkları, onlarda gelenekleri değiştirir. Toplumsal davranış kalıpları olarak da tanımlanan kültürel sistemin öğrettikleri hem zaman boyutunda sürekli, hem de toplumsaldır ve geleceği de topluma bağlıdır. Kültür değişir ve genellikle değişme uyum içinde gerçekleşir. Kültürel yayılma, ödünç alma, öykünme vb. gibi yollarla komşular birbirlerini benzerler. Kültürel değişme karşısında, bireylerin tutumları üç farklı şekilde gerçekleşir. Bunlar özetle; davranış düzeltmeleriyle uyum, yeni elemanlara karşı çıkma ya da ortamdan geri çekilmedir. Geçmişte kullanıcının kendi konutunu yaptırırken bahçe, sokak ve konut ilişkisinin nasıl kurulacağı, ya da yamaçta mı yoksa ovada mı yerleşeceği kendi kararına bağlı görünüyordu. Ancak bu gün bu konuda kullanıcıya söz hakkı düşme ihtimali giderek azalmıştır. Kullanıcı ancak maddi olanakları elveriyorsa ve yaşadığı kenttin imar durumu elveriyorsa bahçeli bir ev mi, müstakil bir konut mu, yoksa apartman dairesi mi istediğine karar verme şansına sahip olabilir. Kent içinde, doğayla ilişki kuran bir konutta yaşamak parası olan için de her zaman mümkün olmayabilir. Kent toprağının yani arsanın maddi değeri giderek artmaktadır. Nüfus artışı ve göçlerle kentler giderek kalabalıklaşmaktadır. Böylece imar planlarında kent merkezinindeki yapılaşma yoğunluğu artmaktadır. Yani genel bir karar mekanizması vardır, kullanıcı ancak maddi gücü ve bu mekanizmanın izin verdiği ölçüde doğa ve yakın çevresiyle nasıl bir ilişki kuracağını seçme özgürlüğüne sahiptir. Konutun kent içindeki konumu; konut seçiminde çok önemlidir. Hem çalışan bireylerin ev ve iş arasındaki ulaşım olanaklarının olması hem de çocukların okula gidiş gelişinde sorun yaşanmaması ailelerin konut seçiminde birincil önceliği olmaktadır. Hatta bu koşullar sağlandığında konutun bulunduğu yer, büyüklüğü ya da konfor şartlarının geri planda kaldığı söylenebilir. Özellikle İstanbul gibi metropollerde ulaşım hem maddi boyutu hem de trafikte harcanan zaman açısından en büyük yaşamsal sorundur. İnsanın tüm enerjisini tüketir, sabah işe ya da okula gitmek için evden çıkılır, şehir içinde saatlerce yolda zaman harcanır. Yağmur, kar gibi iklim verileri de bu durumu daha da ağırlaştırır. Bu nedenle hem kara yolu ulaşım hattı, hem toplu taşıma (metrobüs, metro, deniz ulaşımı vb. gibi.) hizmet hatlarına yakın yerleşimler her zaman tercih edilen yaşam alanlarıdır. İstanbul için bir diğer örnek, boğazın iki yakası arasında deniz ulaşımıyla ve yürüme mesafesinde ev ve iş yerinin olması durumudur, İstanbul da tercih edilen bir diğer konum ise çevre yollarına ya da otoyollara yakın nispeten şehir dışı sitelerde oturup, şehir merkezinde kolay ulaşılır bölgelerde çalışmaktır. Konut tasarlanması, yapılması yasal düzenlemelerin sonucu olarak imar planlarının izin verdiği koşullarda ve yerel yönetimlerin ilgili birimlerinin izniyle gerçekleştirilebilir. Ayrıca konuta yapılacak tüm müdahalelerin ve tadilatların da Yerel Yönetimlerin ilgili birimlerinden yasal izinlerle yapılması gerekir. İzinsiz yapılan her türlü müdahale kaçak olarak değerlendirilir ve yasal işlem yapılması gerekir. Yasal düzenlemelerin merkezi yönetim ve yerel yönetimleri ilgilendiren pek çok yönü bulunur. Ayrıca konut edinmede ve sonrasında mülkiyetle ilgili de dikkat edilmesi gerekenler vardır. Bu konu herkesin hakim olamayacağı kadar kapsamlı ve çok yönlü olmakla birlikte, yasayı bilmemenin özür olarak kabul edilmediği unutulmamalıdır. Mayıs 2012 de mecliste kabul olunan Kentsel Dönüşüm Yasasıyla riskli yapıların tespiti ve dönüşüm sürecinin tamamlanması sürecinin sorumluluk ve yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilmiştir. 19

24 İmar Kanunuyla ilgili Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve Kentsel Dönüşüm Yasasıyla ilgili olarak adreslerini ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca gittikçe yaygınlaşan konut kredileri de konuya farklı bir yasal boyut getirmektedir. Konunun bir başka yasal boyutu ise Konutun Düzenlenmesi ünitesinde ayrıntıları verilecek olan uzman tasarımcılarla yani mimarlar ve iç mimarlarla çalışma koşullarını belirleyen sözleşmelerdir. Konutla ilgili daha pek çok yasal boyut mevcuttur, örneğin kat karşılığı arsa verip konut yaptırılması, kooperatif üyelikleri, proje üzerinden konut satın alınması ve diğer alım satım işlemleri sırasında da pek çok yasal mevzuat söz konusu olacaktır. Fikir ve Sanat Eserleri ve İş Kanunuyla ilgili Morgage sistemiyle ilgili genel bilgi almak için ise adresini ziyaret edebilirsiniz. Ünite 6: Konut Seçiminde ve Düzenlenmesinde Yasal Mevzuat Ünitesinde konuyla ilgili daha ayrıntılı değerlendirmeler bulabilirsiniz. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Konutu kullanacak kişi ve kişilerin, aile bireylerinin gereksinme, istek ve beklentilerini gerçekçi olarak, kapsamlı bir şekilde ve uzun vadeli düşünerek ortaya koymak konut seçiminde ilk adım olmalıdır. Hem bireysel hem de tüm aileyi ilgilendiren konular samimi bir şekilde ailede paylaşılmalıdır. Ancak bu aşamada, bir takım çeldirici faktörlerler devreye girebilir. Bunların etkisiyle kullanıcı beklentileri olarak değerlendirilebilecek başlıklar, gereksinme ve istekler olarak ortaya koyma yanılgısından kaçınmak gerekir. Başkalarının ne düşündüğü değil sizin neye ihtiyacınız olduğu, ne istediğiniz önemlidir. Konut günümüz dünyasında giderek daha fazla statü göstergesi ve kendini gerçekleştirme aracı olarak görülmesinin olumsuz etkilerine tekrar hatırlatmak yararlı olacaktır. İstek ve beklentilerin ancak olanaklar ölçüsünde gereksinmeler boyutuna ulaşabileceği gözden uzak tutulmamalıdır. Bu gerçek göz ardı edilirse kaldırılamayacak yükler altına girilir, kişiler ellerindekileri de kaybedebilirler. Bu maddi güçlükler aile içindeki mutluluğu gölge düşüren boyutlara ulaşabilir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de beklenmeyen sağlık problemleri ya da öngörülemeyen özel durumlara hazırlıksız yakalanmak da mümkündür. Konut hem aile bireyleri arasında hem de yakın çevreyle, sevgi ve saygının hakim olduğu sağlıklı ve mutlu bir paylaşım ortamının yaratılmasında bir araçtır. Konut seçimi yapılırken ailenin ya da kullanıcıların sayısı, yapısı, yaşam alışkanlıkları hatta yeme içme kültürleri bile önemli verilerdir. Her geçen gün kullanıcının değişen gereksinimleri ve olanakları doğrultusunda konutun küçük düzenlemelerle konfor şartlarının arttırılması, değişen istek ve beklentilere ayak uyduran bir ev, yuva haline getirilmesi mümkündür. Örnek vermek gerekirse; yeni evlenen genç bir çift yakın bir zamanda aileye bir bebek katılma olasılığını, küçük çocukları olan bir aile ise çocukların biraz daha büyüdüğünde ayrı odalara gereksinimleri olacağını hesaba katarak karar vermelidir. Sonuç olarak kültür, hem kullanıcıların konutlarıyla kurdukları ilişkileri hem de komşularıyla kurdukları ilişkileri az ya da çok etkiler. Komşular arasında zaman içinde karşılıklı etkileşim gerçekleşir. Konut seçiminde konut ve yakın çevresinden beklentilerinin ne olduğu, kullanıcıların kültürel yapısı, gelenek ve görenekleriyle doğrudan ilgilidir. Çocukların nasıl bir ortamda yetiştirileceği ya da komşularla kurulacak ilişkilerin kapsamı buna örnek verilebilir. Son zamanlarda mahalle baskısı olarak adlandırılan komşuların bazen birbirleriyle fazlaca ilgili olmalarının rahatsız edici pek çok yönü olmakla birlikte, olumlu yönleri de vardır. Yakın çevremiz deki insanlarla samimi ama sınırları doğru belirlenmiş ilişkiler içinde yaşamak insanı pek çok yönüyle rahatlatır. İnsanda aidiyet ve güven duygusunu güçlendirir. 20

25 Geçmişte önemli bir veri olan kolay ulaşılır yerel ya da bölgesel malzeme ve işçilik olanakları uzun bir süredir önemini yitirmiştir. Oysa ki her kente kendi kimliğini kazandıran en önemli faktörlerden birisi budur. Kentlerin giderek birbirine benzemesi ve kentlerdeki yaşamın her geçen gün doğadan kopması bu nedenle hızlanmıştır. Son yıllarda çokça konuşulan sürdürülebilirlik ve ekolojik tasarım gibi kavramların mimariye girmesiyle yakın gelecekte tekrar önem kazanacak bir başlıktır. Ünitenizin başında bu kavramların bizim yüzlerce yıllık konut kültürümüzü doğuran temel kavramlar olduğunu belirtmiştik. Fakat uzunca bir zaman unutulmuş, şimdi ithal bir kavram gibi tekrar gündemimize girmiştir. Bölgesel ve yerel olanaklardan faydalanmanın; çevreyle ve doğayla çatışmadan uyum içinde yaşama, enerji tasarrufu, dönüştürülebilir malzeme kullanımı gibi pek çok anlamda konuta olumlu yansımaları olacaktır. Ayrıca işsizlik nedeniyle gerçekleşen yer değiştirme ve yığılmaları da önleme gibi toplumsal bir boyutu da vardır. Son dönemlerde maliyetinin çok üzerinde fiyatlarla satılan akıllı konutlar, reklamlarında kullanılan otel konforu yaşatma vaadini, ihtiyaç duyulabilecek servisleri de vererek yerine getirmektedir. Ama konuttan istenen otel yaşantısı mıdır? Kullanıcısının isteği buysa bu konutlar çok uygundur. İçinde bulundukları sitede yer alan alışveriş ve yeme içme mekânları, sosyal tesisler çok sınırlı zamanını evinde geçirebilen insana çekici çözüm önerileri sunmaktadır. Aynı zamanda da insanı insanlardan ve doğadan her geçen gün biraz daha koparan ve yaşamını tekdüzeleştiren, işleyen bir sisteme mutlak bağlı kılan bir tasarlanmış yaşam biçimini dayatmaktadır. Oysa ki mimarın amacı ve devletin sorumluluğu insanların mutlu olacağı yaşam çevrelerini oluşturmak olmalıdır. Mimar ve iç mimar açısından bakıldığında; insanlara nasıl yaşamaları gerektiğini öğreten, onları kendi oluşturdukları fiziksel çevreye uymaya zorlayan değil, kullanıcıların kendi ilgi ve zevk duyacakları, köşesine bucağına sahip çıkacakları ortamı oluşturan bir tasarımcı ve yapıcı olmaları beklenir. Devletin yasal düzenlemelerle bunu destekleyen ve yönlendiren bir tutum içinde olması gerekir. Bunun bir mekân tasarımcısı tarafından başarılabilmesi ise ancak çağının olanakları, ihtiyaçları ve konutun kullanıcısının düşünce ve duygularıyla uyum içinde olmasıyla mümkün olabilir. Ülkemizde yüz yıllar içinde oluşmuş konut geleneğinden birdenbire koparılmış ve yabancı mimarlar etkisiyle kentlerimizin ve konutlarımızla insanımız maalesef yabancılaşmıştır. Yaşam kültürümüze, inançlarımıza çok da uygun olmayan konutlarda yaşamak zorunda bırakılmış olmak toplumsal sorunlara, psikolojik gerilimlere neden olmuştur. Konut yaşanılan bir mekân olmaktan çıkmış, gösterilen durumuna gelmiştir. Örneğin; misafir kapısı kapanan misafir odaları, banyoda inanç ve yıkanma kültürümüze tamamen ters ama olmasını çağdaşlık sandığımız küvetler gibi. Bu bize yabancı ama dayatılan yaşam biçimi mobilya sektörüne de biçimlendirmiş ve salon takımı, yatak odası takımı gibi kavramlar tüketimi biçimlendirmiştir. Salon takımlarının içinde yüksek kitaplıklar yeriniz olsa da olmasa da alınıp, bir yerlere tıkıştırılır, içi boş kalan kütüphaneler için gazetelerin kuponla ansiklopedi dağıttığı dönemler hatırlanmalıdır. Yatak odası takımlarının olmazsa olmazı baş ucu komidinleri ise yer olmadığında pek çok evde üst üste konmuştur. Hatta odalara sığmayan bu takımlar gelince, çeyiz sandıklar bu dolapların üstlerine kaldırılmıştır. Evlerin içine tıkıştırılan bu eşyaların 1999 depreminde pek çok can kaybına neden olduğu bilinmektedir. Uzun bir süredir maalesef konutlarımız birer mobilya deposu durumundadır. Bu ünitenin sizi konut üzerine düşünmeye davet etmesinin nedeni; geçmişte varolan konut algımızın, mekân duygumuzun ve güzellik anlayışımızın kaybolmuş olmasıdır. Toplu yaşam çevrelerinde yaşayacak olan kullanıcıların birbirinden farklı yaşam alışkanlıkları, ihtiyaçları, istekleri ve beklentileri olması doğaldır. Günümüzde tasarımda esneklik kavramına her zamankinden daha çok gereksinim duyulmaktadır. Fakat şehir bölge plancısı, mimar ya da iç mimarın esneklik kavramından anladığı nedir? Bu kavramı mekân tasarımında kullanabilecek bilgi ve beceriye sahip midir bunun farkında olanlar da bu gerekliliği yatırımcılara anlatmayı başarabilecekler midir?. Konut günümüz tüketim toplumunda sık sık alınır ve satılır bir meta, bir yatırım aracı olarak görülmektedir. Çok büyük ölçekli projeleri üreten çok ortaklı yatırımcılar ürettikleri konutu en yüksek kâr oranıyla satmayı amaç edinmektedir. Deprem sonrası zorunlu kılınan bir takım prosedürler bile maalesef yatırımcı için projelerin olmazsa olmazı değil, konutları pazarlama da bir artı değer olarak algılanmakta ve reklam malzemesi olarak kullanılmaktadır. Yeni çıkarılan bir yasayla deprem ve ülkemizdeki yerleşim gerçeği tekrar ele alınmakta ve kentsel dönüşüm düzenlenmektedir. Deprem gerçeğiyle yüzleşmeyi kaldıramayacak yapı sayısı çok fazla olan ülkemizde halihazırda bulunan konutların bir kısmı depreme karşı koyabilecek durumdadır. Bu konutlar ilk kullanıcıları değişmiş olsa da 21

26 halihazırda yaşam çevreleri olarak varlıklarını sürdürmektedir. Zaman içinde kullanıcının değişen istekleri ve değişen teknolojinin yaşamamıza kattıkları karşısında yetersizlikler ortaya çıkmış olsa da bunlar küçük tadilatlar ve iç mimari düzenlemelerle çözülecek türdendir. Birbirinden farklı yaşam çevrelerinin varlığı tarihi ve kültürel sürekliliğin sağlanmasında önemlidir. Bu kültürel zenginlik toplumun geçirdiği toplumsal değişme ve onun mekâna yansıması hakkında ip uçlarını da içinde barındırır. Geçmişten günümüze eklemlenerek ulaşan, fiziksel çevre olarak adlandırdığımız doğal ve insan eliyle oluşturulan mekânlar bütünü olan yerleşmeler, mahalleler ve kentler aslında gören gözler için okunmayı bekleyen birer kitap gibidir. Böyle yaşam çevreleri insanlara derin zamanlı yani geçmiş-şimdigelecek kavramlarının bir zincirin halkaları olduğu gerçeğini duyumsayarak yaşamı anlamlandırma olanağı sunarlar. Bu tür yaşam çevrelerinde kültür ve gelenek bir ek çaba ve gayret göstermeye gerek kalmadan, yaşamın doğal akışında kuşaktan kuşağa geçer. Böylece tarihi ve kültürel süreklilik sağlanır. Kentlerin gerçekçi verilere dayanan konut ihtiyacı hesaplanmadan konut açığı olduğu savıyla üretilen yeni yerleşim alanları ve konutlar devreye girdiğinde hızla kentlerdeki halihazır konut alanları terk edilerek çöküntü bölgelerine dönüşme ya da yeni yapılan yerleşim alanlarının uzun süre boş kalma riski olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Son 5-6 yıldır kiralara zam yapılması değil, indirimler söz konusu olmuştur. Kent içinde dolaştığınızda uzun süredir boş duran kiralık ve satılık ilanıyla kolayca karşılaşmanız mümkündür. Bu da aslında söylenenin aksine konutun bir yatırım aracı olarak uzun süre cazibesini koruyamayacağını göstermektedir. Son söz olarak konut seçimine kullanıcının tercihleri ne kadar etki edebilir, bu günümüzde gerçekten cevaplanması zor bir soru. En azından kullanıcı kendi gerçek ihtiyaçlarını, isteklerini ve beklentileri bilmeli, olanaklarının sınırlarını çok fazla zorlamadan konut edinme yoluna gitmelidir. Unutulmamalıdır ki yaşam sadece mekânların fiziksel nitelikleriyle anlam bulmaz, asıl önemli olan mekâna bizim yüklediğimiz anlamdır. Bunun en güzel örneği ise toplu konutlarda; dışarıdan bakıldığında hepsi aynı görünen dairelerin, içine girildiğinde hepsinin birbirinden farklı dünyalar sunmasıdır. Kendinizi ifade edebileceğiniz küçük dokunuşlarınıza ve zaman içinde değişen beklentilerinize cevap verme, uyum sağlama potansiyeli yüksek, kendi olanaklarınızı fazlaca zorlamadan ulaşabileceğiniz konutu seçmek temel amaç olmalıdır. 22

27 Özet Tarih boyunca konut, içinde oluştuğu toplumun ihtiyaçlarına, kültürel yapısına, bulunduğu bölgenin iklim verilerine, malzeme olanaklarına toplumun sahip olduğu yapım yöntemlerine ve daha bu gibi pek çok ögeye bağlı olarak biçimlenmiştir. Bu biçimlenmede kültürlerarası etkileşimin de rolü vardır. Aynı toplumda farklı zamanlarda farklı konut ve yerleşme kültürlerinin izlerini görmek mümkündür. Konutun tasarımını etkileyen faktörler zaman içinde toplumsal değişme sonucu değişirler. Toplumsal değişme sürecinde kullanıcının ihtiyaçları, istekleri ve beklentileri değişir. Kullanıcı sözcüğü konutun içinde yaşayanlar anlamında kullanılmaktadır. Tasarımcı da bu süreçten farklı şekillerde etkilenir. Toplumsal değişme aynı zamanda toplumda üretim, tüketim ilişkileri, anlamlar ve değerlerin de değişmesine neden olur. Gelenek ve görenekler toplumda kültürel sürekliliği sağlar. Bunların değişmesine kültürel değişme diyoruz. Kültürel değişme kullanıcının çevresel isteklerini değiştirerek kullanıcının istek ve beklentilerinin kullanıcı ihtiyaçları haline gelmesinde önemli bir rol oynar. Anadolu da ki kazılardan elde edilen bulgular ve izlerden o günkü yaşantıya, konutun nasıl algılandığına ve kullanıcının fiziksel, toplumsal ve kültürel özelliklerine ilişkin bilgiler edinmek mümkündür. Ayrıca antik yerleşme kalıntıları bize o günkü iklim koşulları ve malzeme olanaklarıyla ilgili olarak da bilgi verir. Anadolu da ki tüm yaşam katmanlarında zaman içinde oluşan konut kültürünün izlerini de görebileceğimiz Osmanlı döneminde gelişen geleneksel Türk evi hem konut ölçeğinde hem de mahalle öiçeğinde üzerinde durmaya değerdir. Türk evinin temelinde insan doğa ilişkisi yatar. Herşey insan ölçeğinden çıkışla biçimlenir ve kullanılmayan bir mekân ya da alan bulunmaz. Oda bir ailenin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenir. Duvarlarında ocak, dolaplar ve yüklükler ve pencereler bulunan odaların yarı açık bir alan olan sofayla kurdukları farklı ilişkilerle konutlar oluşur. Sofa, konutta yaşayan tüm bireylerin ortak kullanım alanıdır ve odaların kapıları sofaya açılır. Sofanın üstü kapalıdır, açık cephesi bahçeye bakar. Zaman içinde değişen ihtyaçlarla sofa kapalı bir mekâna dönüşmüştür. Yüzyıllar içinde oluşan bu konutun temelinde; insan, doğa, esneklik ve ekonomik olma kavramları yatar. Bu günün çevre sorunlarına çözüm olarak ortaya atılan çağdaş kavramlar olan 23 sürdürülebilirlik, ekolojik tasarım kavramılarının kapsamında yer alan yaklaşımlar bundan yüzlerce yıl önce Türk Evini biçimlendiren temel prensiplerdir. Türk evi toplumsal değişme ya da ailenin üyelerinin sayısının artması, ihtiyaçlarının değişmesi gibi zaman içinde yaşanan pek çok değişikliğe ayak uydurma potansiyeli olan mekânsal kurguya sahiptir. Ancak böyle olmasına rağmen içinde yaşadığımız konutlarda bu nitelikler görülmez. Çünkü konutun biçimlenişinde batılılaşma eğilimlerinin de etkisiyle tarihi ve kültürel süreklilik sağlanamamıştır. Kentlerimizde çok farklı dönemlerden çok farklı özellikler gösteren konut ve yerleşme örnekleri mevcuttur. Ancak 1999 da yaşanan Marmara depremi konutlarımızın deprem güvenliği açısından uygun olmadığını ortaya koymuştur. Söz konusu konutların çoğu aslında gecekondu bölgeleriyle göçmen mahallerinde müteahhitler eliyle kat karşılığı denilen yöntemle yapılan kontrolsüz dönemin ürünleridir. Kentsel dönüşüm çok uzun süredir ülkemiz gündemini meşgul eden bir konudur ve Kentsel Dönüşüm Yasası 2012 de çıkmıştır. Şimdi hızlı ve yoğun bir çalışma dönemi başlayacaktır. Bunun yanında son yıllarda gelişen teknolojinin itici gücüyle artan ve yaşamı doğadan koparan konut kuleleri, akıllı konutların insanımızın toplumsal ve kültürel yapısına uygun olduğunu söylemek mümkün değildir. Her ne kadar ünitemizin adı Konut Seçimi olsa da aslında geçmişte olduğu gibi konutumuzu seçme hakkımız olduğunu söylemek gerçekçi olmaz. Bu gün bizim adımıza alınmış kararlar ve hazırlanmış çevrelere maddi gücümüzün elverdiğince yerleşmeye çalıştığımızı söylemek daha doğru olacaktır. İşte bu noktada; bize kendi ihtiyaçlarımızı ve olanaklarımızı gerçekçi olarak değerlendirip, sunulanlar içinden bize en uygun olanını bulmak kalıyor. Bunu yaparken de başkalarının ne diyeceği değil, sizin ne istediğinizin önemli olduğu akılda tutulmalıdır. Banka kredilerinin reklamlarla sunulan cazibesine kapılarak, geri ödeyeceğiniz uzun yıllar içinde sizi zora sokacak düşünülmeden verilecek kararlardan kaçınmak gerekir. İhtiyaçlarınızın olanaklarınız oranında gerçeklik kazanacağını hatırlatan ayağını yorganına göre uzat atasözü hâlâ altın kuraldır.

28 Kendimizi Sınayalım 1. Bir yaşam çevresi olan konutu isimlendirmede aşağıdakilerden hangisi kullanılmaz? a. Yuva b. Ev c. Han d. Hane e. Barınak 2. Geleneksel Türk evinde temel birim aşağıdakilerden hangisidir? a. Bahçe b. Sofa c. Taşlık d. Oda e. Ahır 3. Geleneksel yerleşim birimi olan mahallede aşağıdakilerden hangisi geçmişte mahallenin ortak sorumluluğunda değildir? a. Mahalle ve sokakların bakımıyla ilgili kararlar b. Evin içine yerleştirilecek eşyalar c. Can ve mal emniyetinin sağlanması d. Fakir, fukaranın gözetilmesi e. Kimsesiz çocukların ve yaşlıların korunması 4. Toplumsal değişme aşağıdakilerden hangisini değiştirmez? a. Kullanıcı ihtiyaçları, istekleri ve beklentilerini b. İnsanlararası ilişkileri c. Üretim ve mülkiyet ilişkilerini d. Anlamları, değerleri ve kuralları e. İklim özellikleri 5. Aşağıdakilerin hangisi konut seçiminde rol oynamaz? a. Komşuların nasıl bir eve taşındığı b. Aile üyelerinin sayısı ve ihtiyaçları c. Ekonomik olanaklar d. Kullanıcının kültürel yapısı e. Konutun kent içindeki konumu Aşağıdakilerden hangisi antik çağlarda konut içerisinde gerçekleştirilen işlevlerden birisi olamaz? a. Ölü gömme b. Tapınma c. Avlanma d. Tahıl Öğütme e. Yemek hazırlama 7. Aşağıdakilerden hangisi yurdumuzda, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında gözlemlenen, hızlı kentleşmenin olumsuz sonuçlarından biri değildir? a. İşsizlik b. Altyapı sorunları c. Trafik sorunları d. Hava kirliliği e. Gecekondulaşma 8. Konut kullanıcısının ihtiyaçları, istekleri ve beklentileriyle ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a. İhtiyaç, istek ve beklenti kavramlarıyla aynı olguyu ifade etmektedir. b. İnsan, kendini fiziksel ve psikolojik olarak etkileyen ögelerle tektat tekrar karşılaştığında yeni ihtiyaçlar, değerler ve istekler oluşturmaktadır. c. Çevresel istekler ağırlıklı olarak iklim koşullarına bağlı değişim göstermektedir. d. Kullanıcı istek ve beklentileri kişiden kişiye farklılık göstermemektedir. e. İhtiyaçlar, uzun vadede istek ve beklentilere dönüşmektedir. 9. Kente yakın site içi konutlarla ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a. Arsa sıkıntısı nedeniyle inşa edilmiş çok yüksek katlı apartman bloklardır. b. Site alanında herhangi bir sosyal hizmet söz konusu değildir. c. Ağırlıklı olarak tek odalı sıralı evlerden oluşmaktadır. d. Çocuklar için oyun alanları, yuva ve okul gibi eğitim imkanları sağlamaktadır. e. Sayfiye yerlerinde inşa edilmiş çift katlı yapılardır.

29 10. Toplumsal değişim sırasında aşağıdaki olgulardan hangisi değişmez? a. İhtiyaçlar b. Beğeniler c. Gelenekler d. Ekonomik koşullar e. Güneş ışınlarının geliş açısı Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. c Yanıtınız yanlış ise Konut Üzerine Düşünceler başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 2. d Yanıtınız yanlış ise Anadolu da Yüzyıllar İçinde Oluşmuş Geleneksel Türk Evi başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 3. b Yanıtınız yanlış ise Unutulan Kavram: Bütünün Parçası Olarak Konut başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 4. e Yanıtınız yanlış ise Toplumsal Değişme ve Zaman İçinde Değişen Konut Algısı başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 5. a Yanıtınız yanlış ise Konut Seçimi ve Karar Verme Süreci başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 6. c Yanıtınız yanlış ise Antik Dönemde Yerleşme ve Konut Kültürü başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 7. a Yanıtınız yanlış ise Cumhuriyet Döneminde Konut başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 8. b Yanıtınız yanlış ise Toplumsal Değişme ve Zaman İçerisinde Değişen Konut Algısı başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 9. d Yanıtınız yanlış ise Konut Tiplerine Dair Yeni Kavramlar başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 10. e Yanıtınız yanlış ise Toplumsal Değişme ve Zaman İçerisinde Değişen Konut Algısı başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 İnsanların kültürel yaşamları ve gelenekleri, inançları, malzeme ve yapım yöntemleri, toplumsal yaşamları, toprakla ilişkileri, üretim yöntemleri, kullandıkları aletler ve konutun iç mekân ve yakın çevre ilişkileri hakkında bize bilgi verirler. Sıra Sizde 2 Türk evinde asıl kat birinci kattır. Zemin kat araziyle uyum sağlamak ve tarıma bağlı yaşantının uzantıları olan ihtiyaçları karşılamak üzere biçimlenmiştir. Evin girişinin bulunduğu bu kat, at arabası ve hayvanların yemlerinin depolanması, çeşitli alet edavatın konması, çamaşır yıkanması, kışlıkların hazırlanması vb. gibi. amaçlarla kullanılır. Mutfak, kiler gibi kapalı mekânlarda bulunan zemin kat, bahçenin devamında üstü kapalı, zemini taş kaplı yarı açık bir mekândır. Sıra Sizde 3 Holzmeister, Paul Bonatz, Bruno Taut, Jansen, Ernest Egli ve diğerleri. Sıra Sizde 4 Toplumsal değişme, zamanla her türlü insan ilişkisinin az ya da çok değişimidir. Bu değişme sürecinde insanların ihtiyaçları ve kültürleri, gelenekleri de değişir. Tüm bu değişimler hem kent mekânında, hemde konutun iç mekanıyla yakın çevre ilişkilerinde fonksiyonel ve yapısal değişikliklere neden olur. Geçmişte yerleşme kültürümüzde hakim olan mahalle kavramı ve komşuluk ilişkilerinin bu gün büyük oranda geçerliliğini yitirmesi ya da evlerimizdeki yıkanma kültürünün değişmesiyle; oturarak yıkanma düzeninin yerine geçen duş ve kabin sisteminin banyonun tasarımını değiştirmesi gibi. 25

30 Sıra Sizde 5 Geçmişte mahalle her türlü dayanışma ve paylaşmanın yaşandığı toplumsal bir olgudur. Mahallenin zenginleri, fakirleri, yetimleri, dulları, öksüzleri, okumuşu yazmışı, yaşlıları, güçsüzleri, hastaları hatta delilerinin kimler olduğunu mahallede herkes bilirdi. Birbirinin farklılıklarını da bilerek, çoğu zaman hoşgörüyle ve birbirine saygı göstererek ve sorumluluk duyarak yaşardı. Bu anlayış konutların birbirleriyle ilişkilerine de birbirine saygı duyma şeklinde yansırdı. Kimse kimsenin güneşini, havasını kesmez, pencerisini komşuyu rahatsız edecek şekilde açmaz ve komşusunun haklarını gözeterek yaşardı. Sıra Sizde 6 Toplumsal değişme ve onun itici gücü olan teknolojinin gelişmesi üretim yüntemlerini de değiştirir. Kırsal alanda makineleşme insan gücüne duyulan ihtiyacı azaltmıştır. Buralarda artan işsizlik ve gelişen iletişim teknolojileri yoluyla daha kolay ve hızlı iletişimin gerçekleşmesi insanların daha iyi bir gelecek umuduyla büyük şehirlere göç etmesinde temel sebeptir. Zaman içinde daha farklı ve çeşitlenen etkenler ortaya çıkmış, göç olgusu da farklı boyutlar kazanmıştır. Göçün kent mekanına yansıması olarak gecekondu kavramı ortaya çıkmıştır. Gecekondu kırdan kente göçle gelenlerin genellikle hazine arazilerine çok hızlı bir şekilde konutlarını derme çatma da olsa yapmalarıyla ortaya çıkmıştır. Zamanla bunlar yıkılarak yerine yapılan kaçak apartmanlardan oluşan gecekondu bölgelerine dönüşmüştür. Daha sonra imar aflarıyla yasal zemine oturtulan bu konutlar bu gün kentsel dönüşüm yasasının kapsamında önemli yer tutacaktır. Yararlanılan Kaynaklar Bektaş, C. (2003). Yaşama Kültürü, İstanbul, Literatür Yayıncılık, Bektaş, C. (2001). Mimarlıkta Eleştiri, İstanbul, Literatür Yayıncılık. Cansever, T. (1997). İslamda Şehir ve Mimari, İstanbul, Timaş Yayınları. Kuban, D. (1995). Türk Hayatlı Ev, İstanbul, Eren Yayıncılık. Küçükerman, Ö.- Güner, Ş. (1995). Anadolu Mirasında Türk Evleri, İstanbul, T.C. Kültür Bakanlığı. Nalçakan, M. (1992). Tarihi ve Kültürel Sürekliliğin Fiziksel Çevrede Değişime Yansıması ve Eskişehir Örneği, İTÜ, İstanbul, Doktora Tezi. Oliver, P. (2003). Dwellings, Newyork, Phaidon Sey, Y. (1999). Tarihten Günümüze Anadolu da Konut ve Mimari, İstanbul, Tarih Vakfı Yayınları. Sey, Y. (1998). 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, İstanbul, Tarih Vakfı Yayınları. 26

31

32 2 Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; Konut tasarım ölçütlerini değerlendirebilecek ve konut tasarımı sürecini denetleyebilecek, Mekânsal işlevlerin konut içerisinde dağılımını doğru planlayabilecek, Uygun malzeme ve mobilyaları listeleyebilecek, Mekânda aydınlatma, renk ve doku konusunu doğru ilişkilendirebilecek bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz. Anahtar Kavramlar Konutun Düzenlenmesi Mekânsal İşlevler Mekânsal Ögeler Mobilyalar Malzeme ve Üretim Işık ve Aydınlatma Renk Doku İçindekiler Giriş Konutta Tasarım Ölçütleri Konutta Mekânsal Öğeler Konutta Mekânsal İlişkiler Konutta Işık ve Aydınlatma Konutta Renk ve Doku Konutta Malzeme Konut Düzenlenmesinde Mobilyalar 28

33 Konutun Düzenlenmesi GİRİŞ Konut kavramı, bir veya birden fazla hacmin bir arada yer alarak insanın, korunma ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, ilk çağlardan başlayarak sürekli geliştirilmiş mekânsal bir çözümdür. Konut, insanın yaşamsal etkinliklerini sürdürmesini kolaylaştıran bir çevre sağlamış, sonuç olarak insanın çalışma ve üretme gücü artmıştır. Günümüzde konut kavramı ilkel barınak tanımını aşmış; kullanıcının günlük ihtiyaçlarını ve rahatını en iyi biçimde destekleyen, beğenilerini ve sosyal statüsünü yansıtan bir mekân olma özelliği kazanmıştır. İlk çağlarda oluşturulmuş tek odalı bir konut çözümü içerisinde hangi işlevleri barındırıyor olabilir. Böyle bir çözümde hangi işlevler gereksizdir? İçinde bulunduğu çağın koşulları doğrultusunda, konut kavramının çeşitli ölçütleri sağlaması gerekmektedir. Günümüz konutunun temel anlamda; pişirme, yatma ve temizlik işlevlerini karşılamaya yönelik olanaklar sunması beklenmektedir. Fakat konutun işlevselliği bunlarla sınırlı olarak düşünülmemelidir. Bu doğrultuda, Konut nedir? sorusunun tam ve değişmez bir yanıtı olması çok mümkün değildir. Her birey, temel ihtiyaçları gidermeye yönelik önkoşullar dışında konut ve konaklama kavramlarıyla ilgili birbirinden çok farklı görüşlere sahiptir. Bireyler arasında oluşan sosyal ve kültürel farklılıklar, bireylerin zevk ve seçimleri konut tanımının biçimlenişini etkilemektedir. Bunların yanında bireyin yaşadığı bölgenin iklim ve topoğrafya özellikleri, hammadde ve üretim olanakları konut tanımının biçimlenişi üzerinde önemli etkiye sahiptir. Konutu meydana getiren hacimlerin boyutları, biçimleri, birbirleriyle oluşturdukları ilişkiler ve yüklendikleri işlevler, konutu kullanan bireyleri fiziksel ve psikolojik açıdan etkileyecektir. Dolayısıyla mekân; bireyin ihtiyaçları, olanakları ve onu kullanma biçimine göre yapılanmalıdır. Bu noktada insanların seçimleri ve olanaklarına göre konut türleri; bahçeli tek ev, bahçeli ikiz ev, sıra evler ve çok sayıda aile tarafından kullanılan katlı konut yapıları biçiminde sıralanabilir. Benzer biçimde; konutta mekânların dağılımı, yerleşimleri ve karşılıklı ilişkileri doğrultusunda farklı sınıflandırmalar oluşturulabilir. Bu sınıflandırmaların ağırlıklı olarak insan ihtiyaçları ve olanaklarına göre biçimlendiği ve zaman içerisinde farklılaşabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Yakın dönemde ortaya çıkmış olan; kullanılmayan fabrika ve depo alanlarının konut olarak işlevlendirilmesiyle elde edilen loftlar ya da hareketli modüllerden oluşan ve yerleşik yaşamı sorgulayan yaşama birimleri gibi konut çözümleri var olmasına karşın henüz yaygınlık kazanmamıştır. KONUTTA TASARIM ÖLÇÜTLERİ Konut çözümleri farklı boyut, biçim ve mekân kurgularına sahip olabilmektedir. Konutların farklılaşan özelliklerinin temelinde bu özellikleri biçimlendiren çeşitli tasarım ölçütleri yer almaktadır. Bu ölçütler sadece konutun genel yapısını, mekânların boyut ve ilişkilerini değil bireysel ölçekte kullanıcıların 29

34 eylemlerini, karşılıklı ilişkilerini ve seçimlerini de etkileyecek ve mekânın son halinin oluşumuna yön verecektir. Konut kullanıcılarının ihtiyaçları ve olanakları, mekân tasarımında insan etkeni, güvenlik, çevre, iklim ve konutun yapısal özellikleri konutun tasarımının nasıl biçimleneceğini etkileyen önemli ölçütlerdir. Bu ölçütlerin tam olarak kavranması; kullanıcı için doğru konutun seçimi, konut mekânlarının doğru işlevlendirilmesi ve düzenlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Çeşitli firmalar tarafından geliştirilmiş olan konut planlama-tasarım programları ve internet arayüzleri konut tasarımı sürecine farklı bir bakış açısı getirmektedir. Bu programlar sayesinde konut tasarımında karar verme süreçleri bilgisayar destekli yöntemlerle gerçek zamanlı olarak izlenebilmekte ve imalattan önce mekânın son durumu görülebilmektedir. Ayrıca bazı programlar; tasarımcı, alıcı ve taşeronlar için hazır tasarım şablonları ve gider hesaplama işlevleri sunabilmektedir. Kullanıcı İhtiyaç ve Olanakları Bir mekânın kullanım amacına doğru biçimde karar vermek ve bu amacı etkin biçimde karşılayabilmek için; kullanıcı ihtiyaçları, seçimleri, olanakları ve mekân içerisinde gerçekleştirilecek etkinlik veya etkinliklerin oluşturduğu önkoşulların bir araya gelmesiyle elde edilen veri bütününün dikkatli bir biçimde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu noktada kullanıcının; Konfor, güvenlik, renk, doku, stil, atmosfer seçimleri; Yaş grubu, yaşam biçimi, kültürel ve sosyal çevresi, özel ilgileri, konutu veya mekânı paylaştığı diğer kullanıcılarla ilişkileri; Kişisel alan, erişim ve mahremiyet ihtiyaçları bireysel ölçekte göz önünde bulundurulmalıdır. Ek olarak mekân içerisinde çözülmesi gereken işlevlerin nitelikleri, bu işlevlerin karşılıklı uyumu, bu işlevlerle ilişkili ısı, nem, ışık, ses nitelikleri, tesisat, mobilya ve araç ihtiyaçları mekânsal ölçekte göz önünde bulundurulmalıdır. Son olarak kullanıcının sağladığı olanaklar bütçe ve zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Sıralanan bu ölçütler doğrultusunda konut seçimi ve düzenlenmesi için bir ana çerçeve oluşturulabilir. Konut tasarımında göz önünde bulundurulması gereken en önemli noktalardan birisi, günümüz konutlarında yaşanan alan sıkıntısından kaynaklanan, birden fazla işlevin aynı mekân içerisinde çözümlenmesinin gerekliliğidir. Her işlevi en uygun biçimde çözmek ve tüm kullanıcıların isteklerini tam olarak karşılamak olası değildir. Dolayısıyla çözüm üretirken çeşitli noktalarda ödün vermek gerekeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Kullanıcıların ihtiyaçları, seçimleri ve olanakları zaman içerisinde değişebilir. Konutlar uzun yıllar kullanılmak üzere inşa edilmektedir. Bu süreçte kullanıcılar; çocuk sahibi olabilir, yaşlanabilir ya da konut başka bir aile tarafından satın alınıp kullanılabilir. Yaşam kalitesini düşürmeden en fazla esnekliğin elde edilmesi konut seçimi ve düzenlenmesi sürecinde önemli bir ölçüt olarak değerlendirilmelidir. Konut düzenlemesinde bütçe hangi kalemlerden oluşabilir? Yetersiz bir bütçe söz konusuysa, öncelikle hangi kalemlerden tasarruf etmek doğru olabilir? İnsan Etkeni Yapıların iç mekânları, insanların hareketlerine ve çeşitli yaşamsal etkinliklerine destek olma amacı taşımaktadır. Bu nedenle iç mekânın biçim ve boyutları ve kullanıcıların vücut ölçüleri arasında bir uyum olmalıdır. Mekânın fiziksel boyutlarının, kullanıcılar üzerinde psikolojik etkileri de olmaktadır. Ayrıca 30

35 mekânın dokunsal, işitsel ve ısıl nitelikleri, mekân-insan ilişkisi açısından önemli fiziksel boyutlar arasında ele alınmalıdır. Mekân tasarımında oran ve ölçek, insan boyutlarıyla ilişki kurmayı kolaylaştıran önemli kavramlardır. Oran; bir nesnenin başka bir nesneyle kurduğu göreceli boyut ilişkisidir. Örneğin bir odanın yüksekliği ve genişliği arasında var olan oran ilişkisi, odanın boyutlarının nasıl algılanacağını etkileyecektir. Odanın döşeme genişliği arttıkça, sabit duran tavan yüksekliği, gittikçe daha alçak algılanacaktır. Ölçek ise; bir nesnenin boyutlarının, referans olarak alınan standart boyutlara oranını ifade etmektedir. Mekân tasarımında insan ölçeği kavramına özellikle dikkat edilmelidir. İnsan ölçeği, mekânı meydana getiren ölçülerin insan vücudunun boyutlarıyla ilişkili olarak ele alınması biçiminde tanımlanabilir. İnsan ölçeği; ulaşılabilecek yükseklik, oturma derinliği, çalışma yüksekliği ve yatma uzunluğu gibi çeşitli ölçüleri etkilemektedir. İnsana ait vücut ölçüleri ele alınırken, bu ölçülerin; farklı toplumlar, cinsiyet ve yaş grupları arasında farklılık gösterebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu ölçüler için hazırlanmış hesap tabloları ve grafikler kullanılırken, bu verilerin ortalama değerler olduğu ve özel durumlar için tekrar ele alınması gerektiği bilinmelidir. Kullanıcı sayısı ve insan boyutları; mobilyaların kaplayacakları alanı, bunların çevresinde yer alacak etkileşim ve hareket alanlarını, kullanıcılar arasındaki etkileşim durumlarını ve sosyal mesafeleri etkileyecektir. İnsan vücudunun yapısal boyutlarıyla insan vücudunun eylem halindeyken ortaya çıkardığı boyutlar arasında farklar oluşacaktır. Örneğin yüksek bir raftan bir nesne alırken, yemek pişirirken, merdiven inerken veya diğer insanlarla konuşurken söz konusu boyutlar eylemin içeriğine ve bireyin sosyal statüsüne bağlı olarak farklılıklar gösterebilir. Bu noktada mekânda ne yapıldığı ve nasıl yapıldığı bilgisi büyük önem taşımaktadır, çünkü mekân eyleme göre biçimlenmektedir. Güvenlik Konut düzenlenmesi üzerine çalışılırken göz önünde bulundurulması gereken önemli bir konu da güvenliktir. Aşağıda konut ortamında karşılaşılabilecek çeşitli güvenlik sorunları için çözüm önerileri verilmiştir; Karanlıkta gerçekleşebilecek olan kazalar fotoselli aydınlatmalar kullanılarak kolayca engellenebilir. Böylece özellikle merdiven holleri gibi tehlikeli alanlarda kayıp düşme ve yaralanma riski azalacaktır. Aynı zamanda loş gece aydınlatmaları, yerden LED aydınlatmalar ve aydınlatmalı elektrik anahtarlarının kullanımıyla, karanlıkta kullanıcının yolunu daha kolay ve güvenli biçimde bulması sağlanabilir. Yangın her yapıda olduğu gibi konut ortamında da önemli bir güvenlik sorunu olarak yer almaktadır. Yangın konusunda malzeme seçimi büyük önem taşımaktadır. Özellikle bazı sentetik malzemeler yanarken zehirli dumanların oluşmasına neden olabilir. Tutuşma ve yanma eşiği yüksek malzemeleri seçmek güvenlik açısından önemli bir adım olacaktır. Mutfakta duman ve gaz detektörlerinin kullanımı, yangın ve gaz kaçağı tehlikesinin zararlarını en aza indirmek için önemli bir çözüm yoludur. Ayrıca konut içerisinde ve apartman içerisinde bulunan yangın söndürücülerin önemsiz olarak görülmemesi ve periyodik bakımlarının yaptırılması, yangın güvenliği açısından önem taşımaktadır. Konut içerisinde güvenli elektrik hatlarının ve çıkışlarının sağlanması yangın ve elektrik çarpması riskini azaltacaktır. Sigortaların doğru seçilmesi ve topraklı hatların kullanımı önem taşımaktadır. Aynı zamanda ıslak hacimlerde bulunan elektrik çıkışlarının kapaklı ve topraklanmış olması, elektrik çarpmaları engellemek için gereklidir. Konut içerisinde özellikle çocuklar için büyük tehlike oluşturan; sivri kenarlar, köşeler, ve mobilya aksamlarından kaçınılmalıdır. Yuvarlak hatlı ve yumuşak kenarlara sahip mobilyalar bu konuda en güvenli çözümü sunmaktadır. Ayrıca çarpmaların gerçekleşebileceği noktalarda cam ve ayna gibi ciddi yaralanmalara sebep olabilecek malzemelerin kullanımı risk oluşturmaktadır. Konut içerisinde kapılarda, duş ve küvet kapaklarında standart cam uygulamalarından kaçınılması gereklidir. Bunlar yerine temperli, kırılmaz camlar ya da parçalanmayan plastik cam alternatifleri çözüm olarak düşünülebilir. 31

36 Çocuklar için büyük tehlike oluşturan noktalardan bir diğeri konut içerisinde yer alan sıkışmaya elverişli dar aralıklardır. Örneğin parmaklıklar arasındaki uzaklıklar, mobilyalar arasındaki uzaklıklar ve mobilyalar ve duvarlar arasında kalan aralıklar iyi denetlenmelidir. Bu aralıkların geniş bırakılmasıyla çocukların el, kol, bacak ya da kafalarının sıkışmasının önüne geçilebilir. Ek olarak merdiven basamaklarında, balkonlarda ve pencerelerde sarkmaları ve düşmeleri engelleyecek parmaklık ve benzeri çözüm önlemleri kaza riskini azaltacaktır. Konutta hırsızlık sorunu için uygun kilitler, parmaklıklar ve fotoselli aydınlatmalar önemli caydırıcı çözümlerdir. Aynı zamanda bütçenin izin vermesi durumunda alarm sistemleri de önemli bir ek çözüm sunabilir. Çevre ve İklim Çevre kavramı bir organizmanın tamamı veya bir parçası üzerinde tepkiye neden olan dış etmenler topluluğu olarak tanımlanabilir. Dış etmenler fiziksel olduğu kadar psikolojik veya sosyal boyutta da olabilir. Fiziksel çevre doğal ve yapay olmak üzere iki alt başlık altında değerlendirilebilir. Coğrafi özellikler, bitki örtüsü, iklim koşulları vb. olgular doğal çevreyi oluştururken; insan ürünü tüm yapılaşmalar, nesneler ve koşullar yapay çevreyi oluşturmaktadır. Daha soyut bir kavram olan toplumsal çevre ise daha çok kişinin kültürel altyapısı ve sosyal koşullarıyla ilgilidir. Çevre, konut iç mekânının düzenlenmesinde önemli bir ölçüttür. Doğal çevrenin sunduğu kaynak olanakları, iklim, konutun çevresinde yer alan yerleşim özellikleri ve toplumsal çevrenin niteliği, konutun düzenlenmesi konusunda önemli ipuçları verecektir. Konutu oluşturan hacimler, elde edilen ipuçlarına göre doğru olarak ele alınmalı ve değerlendirilmelidir. Bölgelerin iklim özellikleri daha çok yapılaşmanın fiziksel niteliği üzerinde etkili olmaktadır. Günümüz yalıtım teknolojisi sayesinde mekân içerisinde iklim kontrolü en üst seviyede sağlanabilmektedir. Buna rağmen yapıların fiziksel nitelikleri arasında bölgeden bölgeye farklılıklar gözlemlenebilmektedir. Bu farklılıklar ağırlıklı olarak; cephe açıklıkları, yapının yönü, mekânların yerleşimi ve malzeme seçimleri konularında gözlemlenmektedir. Bu farklılıklar konut içerisinde aydınlanma oranlarını ve yapının ısıya karşı tepkisini etkilemektedir. Bir konutun bulunduğu bölgenin iklimi ve coğrafi koşulları, konutu ve kullanıcıyı hangi yönlerden etkileyecektir? Konutun Yapısal Özellikleri Yapılar inşa edilirken taşıyıcı bir sisteme ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sistemi oluşturan ögelerin boyutları, oranları ve yerleşimleri; tanımladıkları mekânların boyut, ölçek, konum ve yönelim gibi özelliklerini belirlemektedir. Günümüzde konutu oluşturan mekânlar hem aile bireylerinin zaman içerisinde değişen ihtiyaçları doğrultusunda hem de konut el değiştirdiğinde, yeni yerleşen ailenin ihtiyaçları doğrultusunda; bölüntülerin yıkılması, yeni bölüntülerin inşası, ısıtma ya da tesisat sisteminin yenilenmesi ya da merdivenlerin konumunun değiştirilmesi gibi çeşitli tadilatlar gerektirebilir. Betonarme bir yapıda gerçekleştirilecek tadilat sürecinde, yapının kolon ve kirişlerinin oluşturduğu taşıyıcı sistemin doğru değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Yapıyı ayakta tutan taşıyıcı sistem, kolon ve kiriş ögeleriyle düşey ve yatay yüklerin dengelenmesi ilkesi üzerine kurulmuştur. Böylece yapı kendi içerisinde kapalı ve dengeli bir bütün olarak ayakta durmaktadır. Bu sistemin herhangi bir ögesinin eksilmesi ya da zarar görmesi tüm sistemin dengesini ortadan kaldıracak, yapının kısmen veya tamamen çökmesine neden olabilecek bozulmalara yol açacaktır. Tadilat sırasında yapıya aşırı yük yüklemek de, yapı başlangıçta bu yeni yükü taşıyacak biçimde tasarlanmadığı için benzer bir etkiye neden olabilir. Tadilat konusunda mutlaka inşaat mühendislerinden uzman görüşü alınmalı ve bu doğrultuda sadece uygun görülen tadilat işlemleri gerçekleştirilmelidir. Bu konuda en sağlıklı yaklaşım, yapıda tadilat gerektiren durumlar için alternatif çözüm önerileri geliştirmesi ve mutlak tadilat durumunda ise en az değişiklikle tadilatın gerçekleştirilmesidir. Ayrıca bilinmelidir ki insanlar pahalı ve zaman alan tadilatlar yerine çoğunlukla kendi alışkanlıklarını değiştirmeyi seçmektedir. 32

37 sunulmaktadır. Konutun yapısal özellikleri konusunda daha detaylı bilgi 3. Ünitede KONUTTA MEKÂNSAL ÖGELER Sınırlar oluşturarak mekânın tanımlı ve algılanabilir olmasını sağlayan duvar, döşeme, tavan ve açıklıklar; yapıya biçimini vermekte, sınırladığı iç hacmi diğerlerinden ayırmakta, hacimlerin birbirleriyle ve çevreyle ilişkisini sağlamaktadır. Bu ögeler dışında yapıda yer alan kolon, kiriş, perde duvar, çatı ya da gergi-askı gibi ögeler, iç mekânı oluşturan hacmin daha detaylı tanımlanmasını sağlamaktadır. Mekânsal ögelerin konut tasarımına önemli katkılarından birisi, ortaya çıkan yüzeylerde gerçekleştirilen çeşitli görsel uygulamalardır. Yüzey bitişleri olarak adlandırılan bu uygulamalar, bir konutun son halinin ortaya çıkmasında önemli bir paya sahiptir. Örneğin mobilyalarla birlikte yüzeylerin ortaya koyduğu görsel etki bir konutta rahat-sıcak veya kasvetli-soğuk bir atmosfer yaratabilir. Ek olarak, yüzey bitişlerinin niteliği mekânın boyutlarını, ölçeğini ve oranlarını algılamamızda önemli bir katkıya sahiptir. Duvarlar Duvarlar mekân sınırlarını tanımlayan ögeler arasında, kullanıcının görüş alanı içerisine en çok giren ögedir. Duvarlar, görüş alanını sınırlarken aynı zamanda kullanıcının hareket alanında da bir engel oluşturmaktadır. Duvarlar üzerinde konumlandırılan çeşitli ölçülerde açıklıklarla hem mekânlar arasında hem de iç ve dış çevre arasında görsel ilişkiler oluşturulabilir. Duvarlar üzerinde yer alan açıklıkların boyutları büyüdükçe duvarın yarattığı kapatıcılık duygusu ortadan kalkmaktadır. Böylece fiziksel olarak yan yana bulunan mekânlar, kullanıcının görüş alanı içerisinde daha fazla var olmaya başlar ve mahremiyet hissi bu duruma ters orantılı olarak azalır. İç duvar yüzeyleri iklimsel etmenlerle karşı karşıya kalmadıkları için malzeme dayanıklılığı konusunda esnekliğe sahiptir. Dolayısıyla malzeme, renk ve doku seçenekleri cephe duvarlarına göre daha zengindir. Duvar bitiş malzemesi olarak kullanılabilecek çok sayıda seçenek mevcuttur. Duvar boyası, hem uygulama kolaylığı hem de ucuzluk ve yaygınlık açısından bu malzemelerin en önemlilerinden biridir. Duvar kağıtları, ahşap paneller, aynalar, seramik karolar, doğal taşlar, metaller ve kumaşlar sık kullanılan diğer malzeme alternatifleri olarak sıralanabilir. Burada dikkat edilmesi gereken; kullanıcı istekleri, bütçe ve oluşturulmak istenen atmosfer doğrultusunda doğru malzemelerin seçilmesidir. Örneğin duvar yüzeyleri mekânda geniş alan kapladığı için açık, nötr renkler kullanılarak daha aydınlık bir mekân etkisi yaratılabilir ya da koyu duvar kağıtları ve metal panellerle daha karanlık ve soğuk bir mekân etkisi yaratılabilir. Bir duvarın bitiş malzemesi, zemin veya tavanın devamı niteliğinde olabilir. Zemin malzemesini duvarın alt kısımlarına taşımak ya da tavan malzemesini alçı, strafor vb. uygulamalarla aşağı çekmek algılanan duvar alanını azaltacak, daha geniş ve alçak bir mekân etkisi oluşturacaktır. İç mekânda geniş yer kaplayan duvar yüzeyleri mekân içerisinde yer alan mobilya, aksesuar vb. diğer imgeleri destekleyecek biçimde düzenlenmelidir. Döşemeler Döşemeler, iç mekânın kat seviyesini meydana getiren düzlemlerdir. İç mekânda hem kullanıcıları, hem de mobilyaları taşıyan platformlar olan döşemeler, üzerlerine binen yükleri güvenle taşıyabilecek strüktüre sahip olmalıdır. Strüktürün sağlamlığı kadar, döşeme üzerine kaplanan dış yüzeylerin dayanıklılığı da büyük önem taşımaktadır. Döşeme malzemesi, hem kullanıcıların hareketlerine hem de mekân içerisinde yer alan mobilyaların ve diğer araçların ağırlıklarına bağlı olarak aşınmaktadır. Uzun süreli kullanım için döşeme malzemesi fiziksel aşınmalara, soyulmalara, çizilmelere, çukur ve çentiklerin oluşumuna karşı dayanıklı olmalıdır. Ayrıca bakım kolaylığı için; kirlenmeye, neme ve lekelenmeye karşı dayanıklı döşeme bitiş malzemeleri seçilmelidir. Döşeme yüzeylerinde; ahşap parke, seramik karo, duvardan duvara halı veya linolyum gibi çok sayıda malzeme seçeneği mevcuttur. Duvar yüzey bitişlerinde olduğu gibi; kullanıcı istekleri, olanakları ve yaratılmak istenen atmosfer öne çıkan ölçütlerdir. 33

38 Döşeme yüzeylerine bitiş malzemesi uygulanmadan önce, döşeme yüzeylerinin pürüz ve engebelerini ortadan kaldırmak amacıyla en az bir kat örtü altı malzemesi veya düzeltme şapı uygulanmalıdır. Aksi takdirde bitiş malzemesinin üzerine yüzey sorunları oluşabilir ve yüzeyde ayak konforu azalabilir. Ek olarak ayak konforu, döşeme malzemesinin esnekliğine ve bir dereceye kadar da malzemenin sıcaklığına bağlıdır. Burada sıcaklık kavramı; hem malzemenin dokusu ve rengiyle elde edilen psikolojik sıcaklık hem de zeminden ısıtma ve yalıtım yoluyla elde edilen fiziksel sıcaklık etkilerini kapsamaktadır. Ahşap döşemeler; sıcak ve doğal bir görsel etkinin yanı sıra konfor, esneklik ve dayanıklılık gibi özellikleri bir arada barındırdığı için konut bağlamında yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca ahşap döşemelerin bakımları kolaydır, zarar gördüğünde ise onarılabilir veya değiştirilebilir. Bir başka yaygın malzeme olan duvardan duvara halı ise, sağladığı konfor ve maliyet avantajları nedeniyle seçilmektedir. Fakat halılar, kısa sürede kir tutmalarını ve çabuk yıpranmaları nedeniyle ağırlıklı olarak yatak odası gibi günlük kullanımın az olduğu mekânlarda tercih edilmektedir. Islak hacimlerde ise seramik ve doğal taş gibi malzemeler, dayanıklılık ve temizlik kolaylığı sağladıkları için sıklıkla tercih edilmektedir. Islak hacimlerde kullanılan seramik ya da doğal taş malzemenin yüzey özellikleri önem kazanmaktadır. Islanmaya elverişli yüzeylerde pürüzsüz ve kaygan malzemelerin kullanımı, kazalara neden olabilir. Böyle durumlarda halılar, paspaslar veya zemine yapıştırılan kauçuk ögelerle döşemede kaygan yüzeyler azaltılmalı, kaza ve yaralanmalara karşı önlem alınmalıdır. Tavanlar Tavan, iç mekânda oluşturduğu örtü altında bulunanlar için hem fiziksel hem de psikolojik korunma duygusu sağlamaktadır. Tavan yüksekliğinin mekân algısı üzerinde önemli bir etkisi vardır. Konut ölçeğinde tavan yüksekliği çok büyük önem teşkil etmese de, özellikle çok katlı konutlarda yüksek tavan boşlukları ve galeriler; açık, ferah ve aydınlık bir mekân atmosferini destekleyecektir. Ayrıca yüksek tavanlar asma kat uygulamasına da izin verir ve konut içerisinde ek döşeme alanları elde etmeye olanak sağlar. Üst kısmı döşeme işlevi gören tavanlar genellikle düz yüzeylere sahiptir. Bir çatı strüktürüyle desteklenen tavanlar ise bu strüktürün yapısını yansıtabilir, mekânın yön kazanmasını sağlayabilir, görsel bir hareket etkisi oluşturabilir. Çatı katlarında sıklıkla yer alan eğimli tavanlar örnek olarak gösterilebilir. Asma tavanlar konut bağlamında tesisat çözümleri için önemli olanaklar sağlamaktadır. Tipik bir asma tavan çözümü, döşeme veya çatı strüktürüne asılmış metal bir iskeletle desteklenmiş modüler tavan karoları ya da alçıpan malzemeden imal edilebilir. Asma tavan uygulamaları; havalandırma ve elektrik tesisatlarına ait ögeleri gizlemek, gömme aydınlatmalar için gerekli tavan boşluğunu sağlamak veya ışık havuzları gibi dekoratif uygulamalar oluşturmak için kullanılabilir. Pencereler Pencerelere ve kapılar, duvar düzlemleri üzerinde oluşturdukları açıklıklarla yapının hacim etkisini yönlendiren sınır-geçiş ögeleri olarak nitelendirilebilir. Pencereler, genel bir yaklaşımla; güneş ışığını mekâna almak, mekânı manzaraya açmak ve mekânın havalandırılmasını sağlamak amacıyla oluşturulan açıklıklardır. Bu doğrultuda pencerelerin boyut ve yükseklik değerleri önem kazanmaktadır. Örneğin yüksekte yer alan küçük bir pencere mekâna ışık girişine izin verirken manzarayı kısıtlayabilir ya da yatak odasında kullanılacak büyük boyutlu bir pencere kullanıcı mahremiyetini tehdit edebilir. İç pencerelerle mekânlar arasında görsel ilişki kurulabilir. Söz konusu mekânlar, fiziksel sınırlarının dışında daha büyük ve daha bütüncül olarak algılatılabilir. Pencere boyutları sadece çevresinde yer alan yüzeylerle değil aynı zamanda insan boyutlarıyla da ilişkili olmalıdır. Örneğin, mekânın daha geniş algılanmasını ya da daha geniş bir manzaraya egemen olmasını sağlamak için büyük boyutlu pencereler tercih edildiğinde, hem insan ölçeğiyle ilişki kurmak hem de dayanıklılığı artırmak amacıyla yatay ve dikey kayıtlar kullanılarak pencere daha küçük parçalara bölünebilir. Pencereler, konut içerisinde işlevlerin dağılımı ve mobilyaların yerleşimi üzerinde etkili olmaktadır. Örneğin, gün boyu sunulan aydınlık ve manzara, pencere çevresine oturma gruplarının yerleştirilmesini ya da manzaraya karşı bir okuma alanının oluşturulmasını teşvik edebilir. Pencerelerin olumlu etkilerinin yanında, kullanıcılar için, güneş ışığının yaratacağı ısınma ve kamaşma gibi olumsuz etkiler de önemli birer veri olarak göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin, kontrolsüz güneş ışığı halılar ve mobilyalar üzerinde solma ve bozulma etkileri meydana getirebilir ya da pencere açıklığında oluşan parlaklıkla kamaşmalar meydana gelebilir. Açık duvar renkleri ve perdeler kullanılarak bu duruma çözüm getirilebilir. 34

39 Pencerelerde kullanılan cam, zayıf bir ısı yalıtkanıdır. Isı akımına karşı direnci artırmak için çift katmanlı veya üç katmanlı pencereler kullanılmalıdır. Böylece katmanları oluşturan cam paneller arasına hapsolmuş havayla, pencere daha iyi ısı yalıtımı sağlayacaktır. Ayrıca ışığın, havanın, sıcak ve soğuğun iç mekâna girişini denetlemek amacıyla dış panjur, tente, gömme pencere, pergolalı pencere, parmaklık, gölgelik, jaluzi ya da perde gibi yardımcı çözümler kullanılabilir. Günümüzde konutlarda kullanılan pencereler; ahşap, metal veya PVC çerçeveli olarak üretilebilmektedir. Fabrikalarda üretilen pencereler standart boyutlarda kullanıcıya sunulmaktadır. Fakat, farklı üreticiler arasında boyutların farklılık gösterebildiğine dikkat edilmelidir. Kullanıcıya özel boyutlarda ve biçimlerde pencereler üretilebilir fakat bu durumun ek maliyet oluşturacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Kapılar Kapılar; mekânlar arasında öncelikli olarak kullanıcılar için fiziksel geçiş olanağı yaratmaktadır. Ayrıca bir mekândan diğerine görüntü, ses, sıcak ve soğuk hava iletimini de bir dereceye kadar kontrol etmek için de kullanılmaktadır. Bir mekânın içerisinde yer alan kapı açıklıklarının sayısı, konumu ve boyutları; kullanıcıların mekân içerisindeki hareketlerini ve etkinliklerini etkilemektedir. Ayrıca kapı açıklığının konumu ve ölçüleri mekân içerisinde mobilyaların araçların yerleşimini ve kullanımını etkileyebilir. Örneğin, kapıların odanın ortasında yerleştirilmeyip yan duvarlardan birine yakın olması, mekân kullanışlılığı açısından çeşitli avantajlar sağlayabilir. Bu düzenlemede mekân içerisinde kullanıcı dolaşımını parçalayarak rahatsızlık vermez. Ayrıca kapıyla bölünmemiş duvarlar mobilyaların yerleşimi için daha fazla kesintisiz yüzey sağlar. Bir başka çözüm olarak, kapı açıklığının yeri belirlenirken kapı arkasında cm kadar bir aralık bırakılabilir. Bu aralık daha sonra depolama işlevi için duvar yüzeyinde bir dolap çözülmesine olanak sağlayacaktır. Konut bağlamında kapılar; menteşeli salınan kapı, sürme kapı, katlanabilir kapı veya akordeon kapı gibi farklı kullanım durumları için geliştirilmiş farklı açılma çözümlerine sahip olabilir. Pencerelerde olduğu gibi kapılarda da ahşap, metal, PVC ve cam yaygın olarak kullanılan malzemelerdir. Konut kapılarının çerçeve ve kanatlarında ağırlıklı olarak ahşap, metal ve PVC kullanılmaktayken, saydamlık ya da yarı saydamlık etkisi elde etmek için kapı üzerinde cam kullanılabilir. Ayrıca havalandırma sağlamak için kapı üzerine menfez veya hava delikleri yerleştirilebilir. Mahremiyet duygusunu korumak için buzlu camlar kullanmak veya güvenlik için temperli cam ya da plastik cam alternatifleri kullanmak, konut ortamında sıkça başvurulan çeşitli çözümlerdir. Kapılar da pencereler gibi standart ölçülerde üretilmektedir. Konut içerisinde oluşturulmuş açıklıklar ve çevrelerinde yer alan duvar yüzeyleri, ölçü olarak farklılıklar gösterebilmektedir. Bu nedenle seçilen kapılar üretilmeden önce üreticinin yerinde keşif yapması ve ölçü alması, karşılaşılabilecek montaj hatalarını en aza indirmek için önemli bir adım olacaktır. Merdiven ve Şömineler Merdivenler, kullanıcıların farklı yüksekliklerde yer alan zemin kotları arasında düşey olarak hareket etmesini sağlar. Merdiven tasarımında en önemli iki ölçüt, güvenlik ve iniş-çıkış kolaylığıdır. Bu ölçütleri karşılayabilmek için merdivenin rıht ve basamak ölçülerinin oranı, insanın vücut ölçüleri ve hareketlerine uygun olarak belirlenmelidir. Merdiven eğiminin gerekenden daha dik olması, çıkışta kişiyi fiziksel olarak zorlayacak, inişte ise kararsız ve ürkütücü bir etki yaratacaktır. Merdiven eğiminin fazla olduğu durumlarda basamak derinliği, rıht yüksekliğine oranla kısa demektir ve derinliğin artırılması sorunu çözebilir. 35

40 Merdiven ölçülerinin kullanışlılığını belirleyen çeşitli formüller ve standartlar bulunmaktadır. Bu formüller ve standartlar A. Sarı nın İstanbul Teknik Üniversitesi Yayınları ndan Merdivenler: Düşey Sirkülasyon Araçları (1968) kitabından edinilebilir. Şömineler günümüzde iç mekânı ısıtmak için etkili bir çözüm olmasa da, bir odak noktası yaratma ve sıcak bir atmosfer oluşturma konusunda mekânın atmosferine katkıda bulunmaktadır. Ateş yanmasa bile şömineler mekânda ilgi toplayan yerlerdir ve mekân düzenlenirken odak noktası olarak ele alınabilir. Şömineler; yanmayı kolay ve güvenli biçimde sağlamalı, dumanı iyi çekmeli ve etkin bir biçimde bacaya aktarmalıdır. Şömine tasarımında güvenlik çok önemlidir. Şömine tasarım ve imalatı uzman kişiler tarafından gerçekleştirilmelidir. Çevresel Sistemler Çevresel sistemler, kullanıcıların mekân konforunu yüksek tutmak ve mekân içerisinde gerçekleşecek çeşitli etkinlikler için destek altyapı oluşturmak amacıyla düzenlenmiş sistemlerdir. Çevresel sistemler; ısınma, iklimlendirme, su, elektrik ve aydınlatma tesisatı biçiminde ayrı ayrı ögelerden oluşur. Çevresel sistemlerin yapı içerisinde temel dolaşım biçimi yatay veya düşey doğrultularda yol alan borular, kablolar ve kanallardır. Küçük çaplı borular ve kablolar aracılığıyla gerçekleştirilen düşey dolaşım, duvar kalınlığı içerisinde gizlenebilir. Daha büyük çaplı dolaşım ögelerinin, şaft boşlukları içerisinde yol alması gerekmektedir. Çevresel sistemler tasarlanırken ve kurulurken, sistemin kendi içerisinde etkinliği kadar yapıyla uyumlu olup olmadığına da dikkat edilmelidir. Bu süreç, konuda uzmanlaşmış makine ve elektrik mühendislerinin deneyimini gerektirmektedir. Çevresel sistemlerle ilgili daha fazla bilgi F. Sönmez in Birsen Yayınevi nden Tesisat (1983) ve İ. G. Kan ın Birsen Yayınevi nden Yapıların Elektrik Tesisatı (2004) kitaplarından edinilebilir. Isıtma tesisatının amacı, mekânda gerçekleşen ısı kaybını telafi etmektir. Basit bir ısıtma sistemi; ısı oluşturan bir aygıttan, ısıyı mekâna taşıyan bir hattan ve ısıyı mekân içerisinde dağıtan bir düzenekten meydana gelmektedir. Konut ortamında sıklıkla kullanılan kalorifer çözümleri bu düzeneğe örnektir. Bir diğer ısıtma çözümü olan klimalar ise, daha çok soğuk hava sağlayan cihazlar olarak kullanılmalarına rağmen, sene boyunca mekân içi iklim kontrolü sağlamak amaçlı tasarlanmıştır. Klima ve benzeri iklimlendirme sistemleri sadece hava sıcaklığını değil havanın oksijen ve nem oranlarını da kontrol altında tutmayı ve mekân içerisinde havayı hareket ettirmeyi amaçlamaktadır. Doğalgaz tesisatı, günümüz konutunun ısınmasında önemli bir çözüm haline gelmiştir. Doğalgaz tesisatı konusunda en önemli olgu güvenliktir. Risk taşıyan mekânlarda menfezlerin kapatılmaması ve gaz detektörlerinin kullanılması güvenlik açısından büyük önem taşımaktadır. Isıtma ve doğalgaz tesisatları makine mühendisleri tarafından tasarlanmalıdır. Su tesisatı; insan kullanımı, mekânik sistemler ve yangın korunma sistemleri için, yapı içerisinde temiz su dağıtımı ve kullanım sonrası oluşan atık suyun toplanarak kanalizasyona ulaştırılması görevlerini üstlenmektedir. Su; ana su kanalından basınçla konut içerisine ulaştırılır ve dağıtılır, kullanıldıktan sonra yerçekimi yoluyla tahliye edilir ve kanalizasyona ulaştırılır. Su tesisatında mesafelerin kısa tutulması ve en az ek parçayla sistemin tamamlanması, etkin bir çözüm için önem taşımaktadır. Bu nedenle ıslak hacimler olarak adlandırılan banyo, tuvalet ve mutfak mekânları birbirlerine yakın olarak, çoğu durumda ortak bir duvar paylaşacak biçimde çözülmeye çalışılır. Su tesisatı makine mühendisleri tarafından tasarlanmalıdır. Yapının elektrik tesisatı; elektrikle işleyen araç ve gereçlerin çalışabilmesi için güç sağlamaktadır. Bir yapıya elektrik gücü, tedarikçi firma tarafından sağlanmaktadır. Servis akımı olarak adlandırılan bu akım öncelikle konutun elektrik sayacına ulaşır, buradan akım kesici ana şaltere daha sonra da bir elektrik panosuna aktarılır. Elektrik panosu gelen elektriği küçük ve daha kolay kontrol edilebilir devrelere dağıtır ve sigortalar sayesinde bu devrelerde oluşabilecek aşırı yüklenmeler engellenir. Elektrik tesisatı elektrik mühendisleri tarafından tasarlanmalıdır. 36

41 Elektrik tesisatında güvenli kablolama büyük önem taşımaktadır. Elektrik kabloları sıva atılmadan önce duvarlar, tavan veya döşemede hazırlanmış olan kablo kanallarının içinden geçebilir. Bu çözümün yeterli esneklik sunmadığı durumlarda alçıpan duvarların ve asma tavanların arkada kalan bölümleri kablolama alanı olarak kullanılabilir. Ayrıca bazı özel süpürgeliklerin içerisinde yer alan kanallar, alternatif çözümler olarak değerlendirilebilir. KONUTTA MEKÂNSAL İLİŞKİLER Kullanıcıların konut içerisinde dolaşımını sağlamak ve konutun işlerliğini artırmak amacıyla hacimler arasında çeşitli fiziksel ilişkiler kurmak zorunludur. Hacimler arasında kurulan ilişkiler şu iki biçimde kurgulanabilir; Konutun girişiyle ilişkilendirilmiş bir hol hacmi, konutun belli başlı diğer mekânları için bir geçiş alanı olarak kullanılabilir. Tüm mekânların giriş ve holle bağlantısı olması gerekmeyebilir veya istenmeyebilir. Bu durumda bazı mekânlar, diğerleri için geçiş amaçlı olarak kullanılabilir. Konut içerisinde oturma veya yemek odası gibi ana hacimlere, birer geçiş alanı oluşturmak üzere ek işlev yüklenebilir. Bu çözüm daha az alana ihtiyaç duyacaktır fakat konut içerisinde çeşitli dolaşım ve mahremiyet sorunları oluşturabilir. Hol, dış mekândan iç mekâna geçiş için oluşturulmuş bir ara mekândır. Bu mekân dışarıda kullanılan kıyafetleri ve ayakkabıları depolamak ya da misafirleri ağırlamak gibi iç mekân-dış mekân kesişimini vurgulayan işlevleri karşılamaya uygun olmalıdır. Hol ve benzeri dolaşım alanları, mekânlar arasında arayüz oluşturur. Aynı zamanda mekân içerisinde dolaşımın biçimlenişi ve mekânların hiyerarşik kurgusu üzerinde etkili olmaktadır. Eğer hol yeteri derecede geniş bir alana sahipse ve uygun miktarda gün ışığı alıyorsa, çocuklar için bir oyun alanı ya da ütü alanı gibi ek işlevler yüklenebilir. Bir mekândan diğerine geçiş farklı görsel ve işlevsel özelliklere sahip olabilir ve konutun genel durumuyla da ilişkili olarak farklı psikolojik etkiler yaratabilir. Örneğin, akıcı geçişler ve sabit olmayan sınırlar; geniş, açık ve uyumlu mekânlar oluşturacaktır. Mekânlar arasında yer alan açıklıkları denetleyen kapılar ve kimi durumlarda pencereler mekânların birbirleriyle ilişkisini güçlendirecektir. Açılıp kapanan kapılar ve pencereler mekânları kullanıcının seçimine göre diğer mekânlardan soyutlayabilir ya da daha akıcı bir hale getirebilir. Bu noktada açıklıkların boyutları ve hangi oranda görüşe izin verdiği önem taşımaktadır. Konutta mekânsal ilişkiler konusunda önemli olgulardan birisi de konut içerisinde etkinlik gruplarına uygun bölgeler oluşturma (zoning) yaklaşımıdır. Bölgeler sosyal, yarı-sosyal veya özel alanlar olarak tanımlanabilir ve bu tanımlarla ilişkili işlevleri ele alan mekânlar bir arada çözülebilir. Bu yöntemle birbirleriyle ilişkili eylem alanları, bir arada gruplanabilir ve kullanım koşullarına uygun olarak daha kolay ve sistemli bir biçimde düzenlenebilir. Örneğin, kişisel ve özel bir alan olan yatak odası evin daha arka bölümlerine yerleştirilirken, misafirlerin ağırlanacağı yemek odası, giriş alanıyla ilişkili olarak kurgulanabilir. İki katlı bir konut işlevlerin iki ayrı kata bölünmesine ve birbirinden bağımsız iki bölge kurgulanmasına olanak sağlamaktadır. Örneğin, sosyal mekânlar alt katta çözülürken, özel mekânlar üst katta çözülebilir. Bazı durumlarda ek işlevler için oluşturulmuş çamaşır odası vb. mekânların bodrum katında çözülebilmesi olanaklıdır. Konutu Oluşturan Mekânlar Konut işleyişinin kurgulanırken öncelikli olarak değerlendirilmesi gereken bilgiler; konutu oluşturan hacimlerin boyutları, konumları, birbirleriyle ve komşu konutlarla göreceli ilişkileridir. Bu bilgiler doğrultusunda hangi mekânlarda hangi işlevlerin yer alacağına karar verilir. Odalarda yer alabilecek olası işlevler üzerine düşünmeden önce hangi odaların hangi işlevleri destekleyebileceği üzerine düşünmek doğru bir çıkış noktası oluşturabilir. Eğer bir konut hacmi belirli bir işlev düşünülerek tasarlanmış ve konumlandırılmışsa, bu hacim amaca yönelik oda olarak değerlendirilir. Örneğin mutfakla ilişkilendirilmiş büyük boyutlu bir mekân, yaşam alanı olmak üzere tasarlanmıştır ve bu yönde 37

42 işlevlendirilmesi doğru olacaktır. Bu koşullarda, odaların işlevleri zaman içerisinde değişen ihtiyaçlar veya yeni kullanıcıların istekleriyle çakışabilir. Eğer bir konut, benzer boyut ve özellikleri taşıyan odalardan oluşuyorsa daha esnek bir kullanım söz konusudur (Şekil 2.1). Bu tür konutlar özellikle kiracılar için önemli avantajlar sağlarlar. Örneğin, eşit durumda birden fazla insanın yaşadığı öğrenci ve bekar evleri bu planlama biçiminden faydalanabilir. Esnek kullanımlı bir oda birçok işlevle uyumlu olabilmektedir. Örneğin, söz konusu oda önce bir çocuk odası olarak planlanıp, çocuklar büyüyüp evden ayrıldıktan sonra ise bir hobi odası olarak tekrar düzenlenebilir. Şekil 2.1: Aynı odanın farklı biçimlerde işlevlendirilmesi. Gittikçe yaygınlaşan bir başka plan tipi ise loftlar gibi açık alanlardan oluşan konutlarda göze çarpmaktadır. Açık planlar, akıcı dolaşım ve esnek yerleşme olanağı sağlamaktadır fakat bölücülerin az sayıda olması mahremiyet konusunda sıkıntılara neden olabilmektedir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte daha geniş mekân açıklıkları daha az taşıyıcı ögeyle kesintisiz olarak oluşturulabilmektedir. Bu geniş mekânlar her koşulda kullanıcı için uygun çözümü sunamayabilir ve daha küçük mekânlar veya alanlara bölümlenmesi istenebilir. Bu durumda raflar, kitaplıklar, dolaplar veya işlevsel hareketli paneller bölücü olarak kullanılabilir. Fakat bu çözümlerin dar mekânlarda esneklik sağlamak yerine kısıtlamalar yaratabileceğine dikkat edilmelidir. Geniş ve açık mekânlar içerisinde birden fazla işlev çözülürken nelere dikkat etmek gereklidir? Mahremiyet konusuyla ilgili ne gibi önlemler alınabilir? Mutfak Mutfaklar, kullanıcıların konut seçiminde en çok üzerinde durdukları mekânlardan birisidir. Özellikle evde uzun zaman harcanan mutfakların; kullanışlılık, temizlik ve estetik kavramlarını bir arada bulundurması beklenmektedir. Günümüzde, konutun diğer mekânlarıyla görsel ve fiziksel olarak ilişkili çok işlevli mutfak çözümlerine yönelim artmıştır. Konutun büyüklüğü ve konut içerisine mekânların kurgusu konut mutfağının boyutlarını ve işlerliğini doğrudan etkilemektedir. Mutfak çözümleri küçükten büyüğe şu biçimde sıralanabilir; Yemek pişirme yeri; bekar evleri, küçük boyutlu yazlıklar ve pansiyonlar gibi dar alana sahip konutlar içerisinde, başka bir işleve hizmet eden bir mekânın içerisinde, bir duvar veya köşede ek işlev olarak bulunabilir. Bu tür mutfaklar bazı durumlarda dolapların içerisine de gizlenebilir. Mutfakçık ise, dar alanlı konutlarda en az boşluğu işgal eden ve çoğu durumda kapıyla ayrılmamış küçük boyutlu mutfak boşluklarıdır. Burada en çok dikkat edilmesi gereken nokta kapı bulundurmayan açıklığın, pişirme kokularının konut geneline dağılmasına kolayca izin vereceğidir. Küçük mutfaklar, asgari miktarda mutfak aracıyla donatılmış, kapısıyla ayrılmış tamamen bağımsız mutfaklardır. Normal mutfaklar, işlerlik açısından daha rahat ölçülere sahiptir. Bu mutfak türünde ihtiyaca göre yemek için bir masa veya köşe takımının kullanımı da söz konusu olabilir. Ek masa yüzeyi sayesinde mutfak, yemek pişirme alanı olmanın yanı sıra bir yaşam alanı kimliği de kazanmaktadır. Bazı çözümlerde yemek pişirme alanı ve yemek yeme alanı büfe veya tezgah gibi bir ögeyle ayrılmış olabilir. 38

43 Büyük mutfaklarda ise işlev doğrultusunda mekân içerisinde farklı alanların tanımlanması olanaklıdır. Mutfakta ada tezgah ya da bar tezgahı gibi çözümlerin kullanılması, tasarıma farklı bir boyut getirecektir. Mutfakta yer alan yüzeyler, araçlar ve gereçler mutfağın işlevselliğini sağlayan önemli bileşenlerdir. Mutfaklarda yer alan çalışma yüzeyleri; ocak, evye, buzdolabı ve servis alanı gibi farklı işlevlere hizmet eden bölümlere ayrılmıştır. Bu bölümler farklı biçimlerde bir araya gelebilmektedir. Genel olarak bu işlevlerin, yemek hazırlama süreci göz önünde bulundurularak, kullanım sırasına göre yerleştirilmesi ve akıcı bir çalışma kurgusu sağlaması beklenmektedir. Kullanılabilecek mutfak alanıyla ilişkili olarak tek sıra, çift sıra paralel, U biçiminde ya da L biçiminde düzenler ya da ada düzenler oluşturulabilir. Yemek hazırlama eylemi aynı zamanda sosyal bir etkinliktir. Mutfakta geniş bir masa, bar tezgahı ya da ada çözümleri, birden fazla insanın aynı anda yemek pişirme etkinliğine katılması sağlayabilir (Şekil 2.2). Şekil 2.2: Çeşitli mutfak çözümleri. Mutfakta hareket alanının derinliği 120cm den daha az olmamalıdır. Bu ölçü bir kişi çalışırken diğer kişinin geçişine izin verebilecek en az aralıktır. Tezgahlar ortalama 90cm yükseklikte olmalıdır ve baza seviyesinde kullanıcının boyuna göre ayarlanabilir olmalıdır. Ocak, buzdolabı ve bulaşık makinesi gibi mutfak eşyalarının gerektirdiği tipik çalışma derinliği 60cm dir. Tezgah derinlikleri ve dolaplar bu ölçüye göre ele alınmalıdır. Çalışma yüzeyleri kayar tezgahların kullanımıyla genişletilebilir. Günümüzde yemek yemek için yemek pişirmek gerekliliği ortadan kalkmıştır. Sonuç olarak yemek hazırlamaya ayrılan süreler oldukça azalmış, sipariş edilen ve hazır satılan yiyeceklerin kullanım oranı artmıştır. Bu durum depolama alanları ihtiyacında, özellikle dondurucu hacminde artışa neden olmuştur. Günümüzde çok sayıda seçeneğe sahip mutfak dolapları sipariş üzerine üretilebildiği gibi aynı zamanda modüler olarak da üretilip kullanıcı ihtiyaçlarına daha iyi ve hızlı yanıt verebilecek duruma gelmiştir (Şekil 2.3). 39

44 Şekil 2.3: Modüler bir mutfak çözümü. Mutfaklarda kullanılan araçların başında ocak gelmektedir. Ocakla ilgili olarak, güvenlikten sonra en önemli konu havalandırmadır. Ocakta ısınan hava, ortaya çıkan duman ve koku davlumbaz ve buna bağlı emiş sağlayan bacayla pasif olarak dışarı atılabileceği gibi aspiratör vb. elektrikli cihazlarla daha etkili bir çözüm elde edilebilir. Mutfaklarda diğer önemli bir araç yıkama işlevinin gerçekleştirildiği evyedir. Evye basitçe; su tesisatına bağlı sıcak ve soğuk su sağlayan batarya, suyu toplamaya yarayan çanak ve atık suyu sevk eden borulardan oluşmaktadır. Evyeler tezgah üzerine monte edilebilir veya tezgahla aynı malzemeden tezgahın devamı biçiminde üretilebilir. İşlevselliğin artırılması için damlalık ve yarım hazneler barındıran daha geniş boyutlar seçilebilir. Küçük boyutlu konutlarda, mutfak dolaplarında çamaşır makinası için ayrılmış boşluklar bulunabilmektedir. Bu durumda uygun tesisatın sağlanmış olmasına dikkat edilmelidir. Mutfakta televizyon gibi başka eşyalar da bulunabilmektedir. Bu eşyalar için yeterli sayıda elektrik çıkışı sağlamak mutfak kurgusunda önem taşımaktadır. Mutfakta önemli bir diğer konu ise çöptür. Çöpler; özel çöp kutuları içerisinde biriktirilip belirli saatlerde dışarı çıkartılarak ya da çöp bacalarıyla uzaklaştırılabilir. Çöp öğütücüler, sadece çöpleri öğütüp sıkıştırarak hacimlerinin küçülmesini sağlamaktadır, çöpleri yok etmemektedir. Ne kadar küçük ve kişisel ölçekte olursa olsun her proje belirli bir alan, belirli miktarda kaynak ve enerjiye mal olmakta, kullanım sırasında atık oluşturmakta, sonuç olarak hem doğal hem de sosyal çevreyi etkilemektedir. Bu nedenle bireylerin sosyal sorumluluk çerçevesinde hareket etmesi, kaynakların gereksiz yere tüketilmemesi ve atıkların doğru biçimde tahliye edilmesi sağlanmalıdır. Yemek Alanı Yemek alanı, günümüz konutunda; mutfak içerisinde, yaşama alanı içerisinde veya ayrı bir oda olarak çözülebilmektedir. Yemek alanı ağırlıklı olarak mutfakla ilişkilidir. Servis kolaylığı ve oluşan bulaşıkların mutfağa kolay aktarımı için mutfağa yakın olması ve servis penceresi gibi ortak açıklıklarla işlevselliğin artırılması önemlidir. Yemek alanının boyut ve kapsamına karar vermede önemli ölçütler; kullanıcı sayısı, yemek yeme alışkanlıkları ve kullanılabilir alandır. Yemek alanı düzenlenirken aile için sosyal bir mekân yaratıldığı ve bu mekânın bir çalışma ya da oyun alanı olarak da kullanılabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Farklı ölçü ve biçimlerde yemek masaları, mekânın yapısına uygun olarak farklı biçimlerde yerleştirilebilmektedir. Yuvarlak bir masa tüm kullanıcılar için eşit ve merkezcil bir düzen oluştururken, dikdörtgen bir masa daha doğrusal ve hiyerarşik bir düzen oluşturmaktadır. Köşe masalar ise mekânda daha işlevsel çözümlere izin vermektedir. Yemek masasında her bir kullanıcı için en az 40 cm derinlik ve 65cm genişliğe ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin, 6 kişilik dikdörtgen bir yemek masası 80-90cm genişliğe 40

45 ve cm uzunluğa sahip olmalıdır. 6 kişilik yuvarlak bir yemek masasında ise 125cm çapla aynı nitelikler yakalanabilir. Ayrıca yemek masası ve en yakın duvar arasında, oturan kullanıcıların arkasından rahat geçiş olanağı sağlamak için en az 1m mesafe bulunmalıdır. Banyo Su pek çok kültürde temizlik kavramının merkezinde yer almaktadır. Islak mekân sınıflandırması içerisinde yer alan banyo, bir servis alanı olarak konut kullanıcılarına temizlik olanakları sağlamaktadır. Bu nedenle banyolar su tesisatıyla sıkı bir ilişki içerisinde olmak zorundadır. WC çözümleri evde yeterli alan olmaması durumunda banyo içerisinde bulunabilir. Fakat banyo dışında evde ayrı bir tuvaletin olduğu durumlar da yaygındır. Konut içerisinde ebeveyn yatak odasında veya ayrı katlarda banyolar bulunabilir. Bir banyo planı içerisinde alafranga klozet, küvet, duşakabin, lavabo, çamaşır makinesi, kurutma makinesi ve çeşitli depolama çözümleri bulunabilir. Aynı zamanda Türkiye de sık rastlanmayan bide ve bebek bakım yüzeyleri bu çözüm içerisinde yer alabilir. Günümüzde banyoda yer alan depolama çözümleri; ayna ve lavaboyla beraber düşünülmüş hazır birimler olarak satın alınabilmektedir. Bu çözümde dolabın arkasında yer alacak tesisatın doğru ölçülerde olması gerekmektedir. Ayrıca montaj sonrasında dolabın arkasında kalacak olan tesisat ögelerine ulaşımın zor olacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Bazı hazır birim seçeneklerinde çift lavabo bulunabilir. Bu birimler daha çok yer sıkıntısı olmadığı durumlarda, sabah saatlerinde yaşanan kullanım yoğunluğuna bir çözüm olarak düşünülmüştür. Banyolar ve tuvaletler mahremiyet kavramı kapsamında değerlendirilmesi gereken mekânlardır. Sadece kullanıcının konforu değil, komşu mekânlara görsel, koku ve ses iletimini kontrol etmek de önem taşımaktadır. Banyoda doğru havalandırma düzeni hem koku hem de nem kontrolü açısından önem taşımaktadır. Örneğin, havalandırma şaftına veya dışarıya açılan bir pencere, doğal akımla yeterli havalandırma çözümü sunabilir. Banyo, karşı karşıya kaldığı nem ve temizlik kimyasallarının bıraktığı tortular nedeniyle konut içerisinde en sık tadilat gerektiren mekânlardan birisidir. Tadilat sürecinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, tesisat sistemine ait sorunların en az değişiklik ve yapıya en az zararla çözülmesidir. Yatak Odası Yatak odası kullanıcıların uyku ve dinlenme ihtiyaçlarını gidermesi amacını taşımaktadır. Yatak odaları diğer odalardan görsel ve ses iletimi açısından yalıtılmalı ve sosyal olarak kullanılan mekânlardan uzakta kurgulanmalıdır. Tipik bir ebeveyn yatak odası; tek veya çift kişilik bir yatak, dolap, konsol, komodin, etajer ve makyaj masası gibi bileşenleri barındırmaktadır. Çocuk yatak odaları ise yaşa uygun yatak ve depolama birimleri dışında çocuğun günlük yaşamını destekleyecek çalışma masası, kitaplık ve oyun yüzeyleri gibi ek mobilyalar barındırabilir. Yapıya sabitlenmiş dolaplar ve yüklüklerin kullanımı, yapıyla doğrudan ilişkili depolama olanağı sunmaktadır. Yatak odası sadece uyku ve dinlenme değil aynı zamanda giyinme eylemini de desteklemelidir. Dolap kapaklarının rahat açılması, kapaklar açıldığında giyinmek için yeteri kadar alan bulunması önemli ölçütlerdir. Bazı durumlarda giysi dolapları ayrı bir hacimde toplanabilir, özel soyunma odaları düzenlenebilir. Yatak, yatak odasında yer alan en önemli mobilyadır. Yataklar; dolap ve yüklük içerisinde depolanabilen portatif şilteler, açılır kapanır yataklar ve çocuklar için yer kazanımı sağlayan çok katlı ranza yataklar gibi pek çok farklı türde, farklı ihtiyaçlara yanıt verebilecek biçimde tasarlanıp üretilebilmektedir. Yatak odasının ve yatağın fiziksel özellikleri kadar mobilyaların oda içerisinde konumları da önem taşımaktadır. Yatağın konumu plan düzleminde pencere ve kapı boşlukları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Yatağın çevresinde kullanıcı ya da kullanıcılar için en az 70cm olmak üzere yeterli geçiş alanı sağlamaya, pencere ve kapıların açılışını engellememeye dikkat edilmelidir. Panjur veya özel perdeler kullanarak sabah güneşinin kullanıcıyı rahatsız etmesinin önüne geçilebilir. Dikkat edilmesi gereken bir başka konu da yatağın konumunun odanın kullanıcı üzerinde oluşturacağı psikolojik etkiyi de farklılaştıracağıdır. Örneğin yatağın köşede yer alması odada genişlik ve açıklık etkisi oluştururken aynı zamanda bir güvenlik duygusu da önerecektir ya da yatağın ortada bulunması yatağı odanın odak noktası haline getirecektir. 41

46 Yaşam Alanı Yaşam alanı, konut içerisinde kullanıcıların bir araya gelip sosyalleştikleri ve gün içerisinde en uzun zaman geçirdikleri, yaşama yeridir. Aynı zamanda oturma odası ve salon kavramları da kullanılmaktadır. Yaşam alanının, aynı anda birden fazla aile bireyinin birbirlerinden bağımsız olarak yürüttüğü farklı eylemleri desteklemesi gerekebilir. Örneğin bir kullanıcı televizyon izlerken bir diğer tarafta başka bir kullanıcı kitap okuyor olabilir ya da yemek takımı yaşam alanı içerisinde bulunabilir, mobilyalar aynı zamanda yatak işlevi görebilir. Çok işlevlik göz önünde bulundurularak planlama yapmak gereklidir. Yaşama alanının içerisinde çeşitli etkinliklere göre farklı bölgeler tanımlamak ve bu doğrultuda hareket etmek planlama sürecini kolaylaştırabilir. Teknolojinin sürekli gelişimiyle, ev içerisinde kullanılan mobilyaların zaman içerisinde artması, azalması ve farklı tesisat ihtiyaçları ortaya çıkarması olasıdır. Bu durum mobilya yerleşimini etkileyecektir. Çocuklara ait oyun alanlarıyla ilgili dikkat edilmesi gereken bir nokta, ebeveynler başka bir işle uğraşırken çocukların göz önünde bulunabilmesidir. Örneğin evin annesi yemek hazırlarken, uygun bir açıklıkla birleştirilmiş olan yaşam alanında oynayan çocuğunu gözleyebilir. Bu gibi çözümler çocuk güvenliği için önem taşımaktadır. Konut ortamı sadece yemek, temizlik ve uyku gibi temel işlevleri değil aynı zamanda kullanıcıların eğlence ve dinlenme ihtiyaçlarını da karşılamak zorundadır. Konut, insanlar için özellikle bir rahatlama yeri olarak benimsenmiştir. Günümüzde yaşam alanı bir rahatlama ve eğlence alanı olarak da düşünülmektedir. Televizyon ve bazı durumlarda ev sineması sistemi günümüz konutunda yaşam alanının vazgeçilmez ögeleri olarak görülmektedir. Ev Ofis İnsanların çalışma kültüründe gerçekleşen değişiklikler, masa başı işlere yönelim, ev ortamında gelişen bilgisayar teknolojisi ve elektronik cihazlar sayesinde oluşturulabilen çalışma ortamları ve iletişim araçları ev ofis kavramının gittikçe yaygınlaşmasına neden olmuştur. Her ne kadar bir koltuk, bir sehpa ve bir bilgisayarla konut ortamında bir ofis yaratılabilse de, bu çözümde kullanıcı için en iyi ergonomik ve sağlıklı çalışma koşulları sağlamak olası değildir. Daha iyi çalışma koşulları için ayrı bir odanın ev ofis olarak düzenlenmesi doğru olacaktır. Ev ofis, bir bireyin günlük işine katkıda bulunan yarı zamanlı etkinlikler için düzenlenmiş olabileceği gibi fatura düzenlemek, mail göndermek gibi basit işlevlerin gerçekleştirildiği bir mekân da olabilir. Ev ofis; bilgisayar için bir masa yüzeyi, evraklar için depolama birimleri, bazı durumlarda ziyaret edecek müşteriler için oturma elemanları barındırılabilir. Ev ofis olarak kullanılacak mekânlar yeterli miktarda gün ışığı almalı, elektrik ve internet açısından kolay erişilebilir bağlantılar sunmalıdır. Depolama Gündelik yaşamda sürekli olarak kullanımda olmayan nesneler için konut içerisinde depolama alanları oluşturulması gerekmektedir. Genel bir kural olarak konutun %2 lik kısmının depolama için ayrılması öngörülmekteyse de özellikle günümüzün tüketim koşullarında, bu alanın yetersiz kalabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Depolama alanları ayrı bir oda içerisinde olabileceği gibi oda içerisinde yer alan dolaplarla yan işlev olarak da çözülebilir (Şekil 2.4). Depolanacak eşyaların niteliğine uygun depolama alanlarının oluşturulması önem taşımaktadır. Kimi nesnelerin iyi organize edilmiş bir biçimde ayrı bir yerde saklanması istenirken, başka nesneler kolayca görülecek bir biçimde sergilenebilir. Örneğin bir kütüphanede depolanan kitapların gelen misafirler tarafından görülmesi ya da çeşitli ülkelerden toplanmış hediyelik eşyaların vitrinlerde sergilenmesi istenebilir. Sergileme amaçlı depolama konusunda tasarım ve aydınlatma ön plana çıkarken, pişirme ekipmanları ya da kıyafetlerin depolanmasında ulaşılabilirlik ve işlevsellik ön plandadır. Dikkat edilmesi gereken bir nokta da depolamanın süresidir. Depolama günlük kullanımı desteklemesi gerektiği gibi bazı durumlarda yıllarca depolanacak nesnelerin zarar görmemesi için uygun koşulları sağlaması gerekebilir. 42

47 Şekil 2.4: Bağımsız bir mekân olarak soyunma odası içinde dolap çözümü. Depolama alanları ayrı ayrı satın alınabildiği gibi modüler dolaplar ya da sabit mobilyalar olarak mekâna monte edilebilmektedir. Duvarlarda nişler açmak ya da geçiş alanlarında galeriler oluşturmak depolama çözümleri için uygun hacimler sağlamaktadır. Depolama birimlerinden imal edilmiş ayırıcılar ve geçiş alanları, görsel zenginlik yaratacak farklı bir depolama çözümü olarak önerilebilir. Örneğin, girişte yer alan nişler, ayakkabılık veya portmanto gibi çözümler için kullanılabilir. Bir ailenin konut kullanımı süresince depolama ihtiyaçları artacaktır ve bu doğrultuda yeni depolama çözümleri getirilmesi gerekebilir. Koridorlar, artık alanlar olarak adlandırılan merdiven altları ya da tavan arası gibi alanlar depolama çözümü için uygun alternatifler sunabilir. Depolama çözümlerinde en önemli iki ölçüt nesnelere ulaşım kolaylığı ve nesnelerin uygun koşullar altında korunabilmesidir. Kullanıcı uzandığında, oturduğunda ve diz çöktüğünde nesnelere rahat erişebilmelidir. Aynı zamanda dolaplar depolanan nesneleri nem, toz ve parazitler gibi etkilerden koruyacak biçimde düzenlenmelidir. Balkon, Teras, Bahçe Balkonlar, teraslar ve bahçeler, konut iç mekânı ve dış mekânı arasında bağlantı kuran, konutun fiziksel bir uzantısı niteliğinde mekânlardır. Ortaya çıkan süreklilik; pergolalar, uzatılmış duvarlar, ya da içeriden dışarıya devam eden bitiş malzemeleriyle vurgulanabilir. İç mekân ve dış mekânın ilişkilendirilmesi çevreyi mekânın bir parçası haline getirecektir. Fakat balkon, teras ve bahçelere açılan açıklıkların, özellikle kullanıcı mahremiyeti sağlanabilmesi için doğru ve etkili kontrol edilebilmesi önem taşımaktadır. Çok katlı konut yapılarında balkonlar, kullanıcı-çevre ilişkisinde büyük önem taşımaktadır. Balkonlar, konutların ön, arka veya yan yüzeylerinden dışarıya taşacak biçimde imal edilen ve sınırları korkuluklarla çevrili yapılardır. Eğer balkonun çevresi tam kapalıysa bu tür balkonlara cumba veya şahnişin adı verilmektedir. İç mekânlarda yer alan balkonlar ise iç balkon veya çıkma şırvan adını almaktadır. Balkon, komşuluk ilişkilerini önde tutan ve kullanıcı-çevre ilişkisini güçlendirmek amacıyla tasarlanmış bir mekân olsa da, günümüzde; hava kirliliği, gürültü kirliliği ve imar mevzuatında yer alan boşluklar nedeniyle esas işlevi dışında kullanılmaktadır. Çoğunlukla balkonlar izinsiz olarak kapatılarak iç mekâna katılmakta veya birer depo görevi üstlenmektedir. Bu durum yapıların dış cephelerinde görsel kirliliğe neden olmaktadır. 43

48 Yardımcı İşlevler Konut içerisinde fitness ve egzersiz alanları, müzik odası, kütüphane gibi, eğlence ve hobilere yönelik alanlar bulunabilir. Söz konusu alanlar her ne kadar başka bir mekânın içerisinde çözülebilse de uygun koşullarda ayrı bir oda kullanmak, işlevsellik ve psikolojik doyum açısından önemlidir. Konut içerisinde sayılan işlevler için ayrılmış mekânlar dışında, yardımcı işlevler olarak düşünülebilecek olan çamaşır yıkama, kurutma ve ütü için ayrılan odalar ya da tesisat odaları da bu kapsam içerisinde değerlendirilebilir. Genel olarak çok katlı konutlarda yer sıkıntısı olmaması durumunda oluşturulan ve çoğunlukla uzun aralıklarla kullanılan bu mekânlarda sade tasarım ve işlevsellik ön plandadır. Konut içerisinde yardımcı işlevler için ayrılabilecek alanlar söz konusu olmadığında, bu işlevler için nasıl bir çözüm sunulabilir? KONUTTA IŞIK VE AYDINLATMA Görme eylemi ancak aydınlık bir ortamda gerçekleşebilir. Mekânın biçim, renk ve doku özelliklerinin algılanabilmesi için doğal veya yapay bir ışık kaynağına ihtiyaç vardır. Aydınlatma tasarımının öncelikli amaçları; iç mekânda yer alan biçim ve sınırları görünür kılmak, kullanıcıların mekân içerisinde çeşitli etkinlikleri güvenli bir biçimde gerçekleştirmelerini sağlamak, aynı zamanda kullanıcılar için ferah ve açık bir atmosfer oluşturmaktır. Kullanılacak açıklıkların ve aydınlatma elemanlarının niteliği, sayısı ve konumları belirlenirken, kullanıcıların ihtiyaçları ve mekânın içeriği dikkatle irdelenmelidir. Konutta aydınlatma konusunda en önemli ögelerden birisi doğal ışıktır. Doğal ışık, gün içerisinde güneşin yönü ve konutun yönelimi doğrultusunda, odalarda gerçekleştirilecek etkinliklerin seçimi ve işlerliği açısından önem taşımaktadır. Kuzey yön, az miktarda fakat homojen bir gün ışığına sahiptir; gün ışığına en az ihtiyaç duyulan konut girişi, depolama alanları ve yardımcı alanlar bu yöne bakabilir. Doğu yön, daha çok sabah saatlerinde gün ışığı almaktadır ve gündüz saatlerinde etkin olarak kullanılan mutfak, ebeveyn yatak odası ve banyo gibi mekânlar bu yöne bakabilir. Güney yön, gün içerisinde en fazla gün ışığı alan yöndür ve çocuk odaları, yemek yeme alanı, teras gibi öğlene doğru, öğlen ve öğleden sonra sık olarak kullanılan mekânlar bu yöne bakabilir. Batı yön ise öğleden sonra ve akşamüstü ağırlıklı olarak gün ışığı almaktadır. Öğleden sonradan akşam karanlığına kadar kullanılan oturma odası ve dinlenme alanları batı yönde yer alabilir. Özellikle öğleden sonra ve akşam güneşi için geniş açıklıklar önemlidir fakat konut cephelerinde her zaman böyle bir esneklik söz konusu olmayabilir. Örneğin, apartman daireleri tek ya da iki cepheyle sınırlı kalabilmektedir. Mekânın işlevine karar vermeden önce açıklıklarla ilgili dikkat edilmesi gereken diğer önemli noktalar; yollardan ve çevreden gelen gürültü ve komşular tarafından izlenebilme durumudur. Yapay aydınlatma, gün ışığının yetersiz kaldığı ya da bulunmadığı durumlarda elektrik gücüyle ışık oluşturan bir armatür yardımıyla mekânın aydınlatılmasıdır. Yapay aydınlatma tasarımında önemli noktalar; dengeli bir ışık düzeni oluşturulması, uygun bir ritim duygusunun yakalanması, önemli nesne ve bölgelerin iyi ve doğru vurgulanması olarak sıralanabilir (Şekil 2.5). Yapay ışık kaynakları biçimlerine göre noktasal, çizgisel, düzlemsel veya hacimsel olarak sınıflandırılabilir. Noktasal kaynaklar; mekân içerisinde yüksek parlaklıkları nedeniyle bir odak oluşturur, bir bölgeyi veya ilgi çekici bir nesneyi aydınlatmak için kullanılabilir, yansıtıcılarla yönlendirilebilir ya da bir ritim veya dizi oluşturacak biçimde düzenlenebilir. Çizgisel kaynaklar mekân içerisinde kullanıcıları yönlendirmede kullanılabilir, nesnelerin veya açıklıkların sınırlarını vurgulayabilir ya da bir alanı daha tanımlı ve belirgin hale getirebilir. Bir dizi çizgisel ışık kaynağı paralel olarak bir araya getirilerek bir aydınlatma düzlemi oluşturulabilir. Hacimsel kaynaklar ise yarısaydam malzemelerle oluşturulmuş çeşitli üç boyutlu biçimler içerisine yerleştirilen noktasal ışık kaynaklarının, ışığın kırılma özelliği sayesinde tüm nesneyi bir ışık kaynağına dönüştürmesiyle elde edilir. Hacimsel kaynaklar ağırlıklı olarak dekoratif amaçlı kullanılmaktadır. 44

49 Şekil 2.5: Konut banyosunda aydınlatma tasarımı. Işık üretme yöntemine göre iç mekânda en çok kullanılan yapay aydınlatma türleri; enkandasen, floresan, halojen ve LED aydınlatmalardır. Bu noktada ışığın türü kadar armatürün nitelikleri de ön plana çıkmaktadır. İşleve uygun doğru armatür seçimi büyük önem taşımaktadır. Örneğin, yemek masası üzerine yerleştirilmiş tek ampul gözde kamaşma yaratacakken, uygun armatürle ışık masa üzerine yönlendirilebilir, böylece kamaşma yok edilebilir. Yapay ışık kaynakları mekân içerisinde dolaylı veya dolaysız olarak aydınlatma sağlayabilir. Işığın mekân içerisinde yayılma biçimi; ışık kaynağını taşıyan armatürün tasarımına, konumuna ve yönüne bağlıdır. Armatürler gömme ya da sıva üstü olabilir, yansıtıcı yüzeyleri spot formunda toplayıcı ya da küre biçiminde dağıtıcı bir özelliğe sahip olabilir. Abajurlar, lambaderler ve ayarlanabilir çalışma lambaları özel durumlar için üretilmiş çözümlerdir. Yemek odası ya da banyo gibi alanlarda gerçekleştirilen, eylemle ilişkili bir aydınlatma tipinin benimsenmesi kullanıcı için çeşitli kullanım kolaylıkları sağlayacaktır. Özel aydınlatma armatürleri mutfakların, banyoların, diğer mekânlarda yer alan dolapların veya nişlerin içerisine yerleştirilebilir. KONUTTA RENK VE DOKU Renk olgusu insanın, çevresine ait görsel özellikleri doğru ve hızlı bir biçimde saptamasında önem taşımaktadır. Nesnelerin sahip olduğu biçim, doku ve aydınlanma gibi çeşitli görsel özelliklerinin tam olarak farkına varılması, renk algısıyla gerçekleşmektedir. Nesnelere atadığımız renklerin kaynağı, onları algılanabilir kılan ışıktır. Nesnelerin yüzeyleri, onları oluşturan malzemelerin özellikleri nedeniyle doğal bir renge sahiptir. Bu doğal renk; renk pigmenti içeren boyalar, vernikler veya başka bir malzeme tabakasının yüzeye uygulanmasıyla değiştirilebilir. Renk algısı görecelidir ve rengin içerisinde yer aldığı bağlamla yakından ilişkilidir. Renkler yan yana bulundukları diğer renklerle dinamik bir ilişki içerisindedir ve birbirlerinin özniteliklerini etkilemektedir. Örneğin, arka plan oluşturan duvar, döşeme ve tavan renkleri, mobilyaların sahip olduğu renklerin algısı ve psikolojik etkisi üzerinde pay sahibi olacaktır. Renkler, ton ve doygunluk değerleriyle, sıcaklık ve soğukluk gibi çeşitli psikolojik etkilerin oluşmasını ya da görüş alanında yer alan nesneler arasında bir hiyerarşi kurulmasını sağlamaktadır. Renk algısının psikolojik etkileri, renk konusunda çeşitli genellemelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Genel bir biçimde, sıcak ve yüksek yoğunlukta renklerin görsel olarak uyarıcı; soğuk ve düşük yoğunlukta renklerin ise yumuşak ve rahatlatıcı oldukları söylenebilir. Yüksek parlaklığa sahip renkler ve renkler arasında oluşan kuvvetli zıtlık ilişkileri, dikkat çekici bir etki oluşturmaktadır. Zıtlık aynı 45

50 zamanda nesnelerin sınırlarının kolay ayırt edilmesini de sağlamaktadır. Renklerin tonları benzeştikçe iki nesne tek bir nesne gibi algılanmaya başlayacaktır. İnsanlar, sevdikleri veya sevmedikleri renkler olduğunu sürekli olarak ifade etseler de konut bağlamında iyi ya da kötü renk biçiminde değil uygun veya uygun olmayan renk biçiminde düşünmek gereklidir. Rengin uygunluğu; kullanım yeri, biçimi ve çevresinde yer alan renklerin oluşturduğu renk paletine gösterdiği uyumla ilgilidir. Sürekli değişen tasarım trendleri, konut içerisinde çeşitli renklerin moda olmasını sağlayabildiği gibi, gözden düşmesine neden olabilir. Görsel etkilerin canlı-coşkulu ya da huzurlu-sakin olması, seçilen renklerin ton ve doygunluk değerleriyle ilişkilidir. Ton ve doygunluk değerleri arasında büyük farklar; dikkat çekici çelişkiler ve çarpıcı etkiler yaratırken küçük aralıklar ise kolay kolay göze çarpmayan düzenler oluşturacaktır. Mekân içerisinde görülen yüzeylerin büyük bölümünü oluşturan döşeme, duvar ve tavan yüzeylerinin nötr renklerde olması, oluşturulan bu arka planın önünde yer alan mobilya ve aksesuarları algısal olarak ileriye itecek ve gözde yorulmayı engelleyecektir. Ayrıca mekân içerisinde vurgulanmak istenen nesneler ise kuvvetli renklerle ve güçlü zıtlık etkileriyle ön plana çıkartılabilir. Bir mekânda kullanılan renklerin karşılıklı uyumu kadar mekân içerisinde oluşturulan renk dengesine de dikkat edilmelidir. Örneğin, canlısakin renkler ve açık-koyu tonlar bir arada dengeli bir biçimde kullanılabilir ve çeşitli ton geçişleriyle renkler arasında ilişki güçlendirilebilir. Bu geçişlerin önemsenmemesi, mekânda parçalanmış bir görsel etki oluşmasına neden olabilir. Konut içerisinde bir mekânı sadece beyaz ve tonlarıyla renklendirmek görsellik açısından ne gibi olumsuz sonuçlar doğurabilir? Bu olumsuz sonuçların etkisini azaltmak veya yok etmek için ne gibi çözümler üretilebilir? Doku, yüzeylerin sahip olduğu; yükseklik-derinlik, renk ve aydınlanma gibi fiziksel yapı farklılıklarından ötürü ortaya çıkan görsel niteliktir. Doku genel olarak, bir yüzeyin sahip olduğu üç boyutlu pürüzlülük-pürüzsüzlük etkisini ifade etmek için kullanılmaktadır. İnsanlar dokular için; sıcak, davetkar, kaba, parlak vb. sıfatlar kullanarak çeşitli psikolojik etkileri de tanımlayabilmektedir. Yüzeylerin sahip oldukları dokuların algılanması; dokunun ölçeği, izleyicinin yüzeye olan uzaklığı ve ışığın yarattığı gölge etkilerine bağlıdır. Dokunun ölçeği ve izleyicinin uzaklığı birbirleriyle ters orantılı olarak ilişkilidir. Örneğin, eğer izleyici küçük ögelerden oluşan bir dokudan uzaktaysa detayları fark etmeyebilir, dokuyu pürüzsüz olarak algılayabilir. Aydınlatma, hem şiddeti hem de yönüyle doku üzerinde girinti ve çıkıntıların oluşturduğu gölgeleri belirler. Bu gölgeler dokunun üç boyutlu yapısının algılanmasını sağlamaktadır. Doku başlığı altında sınıflandırılabilecek olan desen ise, konut bağlamında daha çok dekoratif tasarımlar olarak yer almaktadır. Desenler motif adı verilen görsel birimin belirli bir düzen çerçevesinde tekrar edilmesiyle oluşturulur. Motif ve tekrarların niteliği, nesnenin dokusal niteliğini meydana getirir. Desenler; banyo karoları, tekstiller ve duvar kağıtları gibi uygulamalarda sıkça kullanılan görsel ögelerdir. Dokular, mekân içerisinde görsel bir zenginlik kaynağı oluşturmanın yanı sıra yüzeyin temizlik ve bakım niteliklerini de belirlemektedir. Örneğin, pürüzsüz yüzeyler üzerlerinde oluşan kir ve aşınmışlığın kolay fark edilmesine neden olsalar da temizlenmeleri kolaydır. Diğer taraftan, her koşulda doğru olmasa da, pürüzlü yüzeylerde kir ve aşınmışlık daha az fark edilir fakat bakımları daha zordur. Özellikle temizliğin ön planda olduğu mutfak, banyo gibi mekânlarda doğru doku seçimi önem taşımaktadır. KONUTTA MALZEME Mekânı oluşturan tüm yüzeyler; beton, ahşap, doğal taş, metal, tekstil veya kağıt, bir veya birden fazla malzemenin bir araya getirilmesiyle elde edilmektedir. Mekân içerisinde ve mobilyalarda malzemelerin kullanılabilmesi, malzemelerin belirli işlemlerden geçmesi sonucu olasıdır. Malzemeler dayanıklılık artırma amacıyla, koruma amacıyla, tasarruf amacıyla, maliyeti düşürmek amacıyla, sağlık ve güvenlik 46

51 koşullarını artırmak amacıyla veya nakliyatı kolaylaştırmak amacıyla işlenebilmektedir. Malzemeler üç ana başlık altında sınıflandırılabilir; Doğal malzemeler; kullanım için özellikle ciddi bir işlemden geçmemiş, doğal ortamından elde edildikten sonra, son kullanıcıya ulaşana kadar çok fazla değişim geçirmemiş malzemelerdir. Doğal taş ve ahşap, konut bağlamında doğal malzeme olarak sıklıkla kullanılmaktadır. Malzeme ne kadar doğal olursa olsun malzemelerin işlenmesi, hem uygulama hem de nakliyat için standart ölçülere uygun olarak boyutlandırılmaları sıklıkla gerekmektedir. İşlenmiş malzemeler; doğal malzemelerin çeşitli süreçler sonucunda işlenerek mekânda kullanılabilir hale getirilmesiyle elde edilmektedir. Kil pişirilerek elde edilen seramik ve tuğla ya da ahşap malzeme artıklarının ısı, basınç ve kimyasallarla bir araya getirilmesiyle oluşturulan sunta, MDF ve OSB gibi malzemeler örnek gösterilebilir. Sentetik malzemeler; doğada var olmayan fakat yapay süreçlerle üretilebilen malzemelerdir. Plastikler bu sınıfta yer almaktadır. Aynı zamanda fiberglas gibi ürünlerde birkaç sentetik malzeme bir arada kullanılabilir. Ahşap Malzeme konusunda daha detaylı bilgi 4. Ünitede sunulmaktadır. Ahşabın mekânda ve mobilyalarda kullanımı doğallık, sıcaklık ve konfor kavramlarını vurgulamaktadır. Örneğin taş bir yapı içerisinde gözle görülebilen alanlarda ahşap malzemenin kullanımı, mekândaki soğuk atmosferi dengeleyecektir. Tüm ahşap malzemelerin, kesim süreciyle ilişkili olarak damarlı bir dokuya sahip olma ve ağaç boyutları nedeniyle ortaya çıkan uzunluk ve genişlik sınırlılıkları gibi ortak özellikleri bulunmaktadır. Ahşap malzemeler, ortak görsel ve yapısal özelliklere sahip olsa da pek çok farklı ağaçtan elde edilen pek çok farklı ahşap ürünü mevcuttur. Bu ürünler; kozalaklı ağaçlardan elde edilen yumuşak ahşaplar, yaprak döken ağaçlardan elde edilen sert masif ahşaplar, birkaç ince ahşap katmanının üst üste birleştirilmesiyle elde edilen kontrplaklar, ahşabın ince katmanlar halinde kesilmesiyle elde edilen ahşap kaplamalar, ağaç ve talaş kalıntılarının ısı, basınç ve kimyasallarla sıkıştırılmasıyla elde edilen sunta, MDF vb. malzemeler, çeşitli ahşap tabakalarının üst üste sıkılmasıyla elde edilen lamine ahşaplar, ısı ve buharla biçimlendirilebilen katmanlı bükme ahşaplar olarak sıralanabilir. Kaplama malzemesi olarak farklı ağaç türleri, farklı doku ve renk seçenekleri sunmaktadır (Şekil 2.6). Özellikle ağacın kesim yönüyle ilişkili olarak doku çeşitliliği artırılabilmektedir. Kullanıcı seçimleri, yaratılmak istenen atmosfer, bütçe ve malzemelerin stok durumları dikkate alınarak uygun olan kaplama türleri kataloglardan seçilebilir. En fazla kullanılan kaplama türleri; huş, kiraz, abanoz, maun, meşe, gül ağacı, tik ve ceviz olarak sıralanabilir fakat daha egzotik ağaçlar da, özellikle günümüzde bambu ağacı, seçenekler arasında yer almaktadır. Bu ağaçlar dışında kavak, sedir, çam ya da kızılağaçtan elde edilen daha yumuşak ahşap türleri, mobilyaların ve konutta yapısal uygulamaların görünmeyen bölümlerinde taşıyıcı ve destekleyici kullanılmaktadır. 47

52 Şekil 2.6: Döşeme kaplaması olarak masif ahşap malzeme. Ahşap kullanımında önemli olan noktalardan bir tanesi uygun birleşim detaylarının seçimidir. Birleşim detayları ahşap malzemenin bir arada sağlam biçimde durmasını sağlamaktadır. Uzun bir kullanım süreci için işleve uygun detay seçimi önem taşımaktadır. Ahşap kullanımıyla ilgili bir diğer önemli nokta ise yüzey bitişidir. Her ne kadar yağlı ahşaplar çıplak olarak kullanılabilse de; çekici, dayanıklı ve pürüzsüz yüzeyler elde etmek ve yüzeyde yer alan gözenekleri kapatmak için ahşap yüzeylerinin bir bitiş malzemesiyle kaplanması gerekmektedir. Bu doğrultuda; çeşitli boyalar, cilalar, vernikler, lake ve yağlar farklı görsel etkiler elde etmek için kullanılabilir. Doğal Taş ve Pişmiş Toprak Doğal taş, tarihi süreç boyunca yapılaşmada önemli ve yaygın bir malzeme olmuştur. Günümüzde ise dekoratif bir seçenek olarak sıklıkla kullanılmaktadır. Doğal taş malzeme; genelde strüktürel olması veya strüktürle yakın ilişkili olması nedeniyle güç, sabitlik ve dayanıklılık kavramlarıyla ilişkilendirilmektedir. Doğal taşlar pek çok doku ve renk seçeneğiyle, konut içerisinde döşeme veya duvar kaplaması olarak her mekânda, çeşitli boyutlarda uygulanabilmektedir. Granit, traverten ve mermer gibi sert taşlar dayanıklılık ve görsel çekicilik boyutunda kalite ve zenginlik mesajları verebilir fakat uygulamada maliyeti oldukça artırmaktadır. Önemli ve yaygın bir uygulama düzeni olan karolar; sırlı yüzeyleriyle seramikler, çeşitli renk ve desenlerde küçük mozaikler, daha geniş boyutlu ocak taşları veya ateşte pişirilmiş terakota gibi malzemelerden farklı yöntemlerle elde edilebilmektedir. Karolar; kare, dikdörtgen altıgen, sekizgen, daire veya daha özel biçimlerde olabilmektedir. Metal Konut bağlamında kapılar, pencereler, korkuluklar ve pek çok uygulama detayında metaller kullanılmaktadır. Günümüzde konut içerisinde kullanılan metal ögelerin tamamı endüstriyel yöntemlerle üretilmekte ve sonuç olarak kullanıcıya pürüzsüz ve parlak yüzeyler sunabilmektedir. Metalin iç mekânda kullanımı ağırlıklı olarak modernizm etkisi ve modern dünyanın teknolojik değerlerine bir gönderme niteliği taşımaktadır. Ferforje gibi farklı işleme teknikleriyle üretilmiş metaller hem mobilya olarak hem de konut bünyesinde, parmaklık vb. işlevlerle de kullanılabilmektedir. Ayrıca konutu taşıyan ve destekleyen çelik strüktür gibi yapısal ögeler mekân içerisinde görünür kılınabilir. 48

53 Konutta yaygın olarak kullanılan metaller; çelik, demir, alüminyum, pirinç, bronz ve bakırdır. Çelik, demir ve alüminyum hem yapısal ögelerde hem de mobilyalarda sıklıkla göze çarpmaktadır. Bronz ve pirinç daha çok belirli dönem tasarımlarına göndermeler yapmak ve nostaljik bir atmosfer yaratmak için kullanılmaktadır. Aynı zamanda çeşitli süslemeler ve küçük detaylar için de önemli malzemelerdir. Bakır ise konut içerisinde şömine ve davlumbaz gibi alanların detaylarında kullanılmaktadır. Cam Cam, iç mekânda en çok saydamlık özelliğiyle ön plana çıksa da, opaklık ve yansıtıcılık gibi farklı yüzey değerleri de sağlayabilmektedir. Cam konut içerisinde en çok pencere, kapı ve ayırıcı yüzeyler gibi saydamlığın işlev olarak ön plana çıktığı ögelerde kullanılmaktadır. Camın iç mekânda kullanımı görsel bir özgürlük sağlarken, hareketi ve diğer duyuları kısıtlayabilmektedir. Camın, metal malzemelerle geniş yüzeyler halinde kullanılması mekânda modern bir atmosfer yaratabilir. Cam konusunda en çok dikkat edilmesi gereken konu, camın kırılgan yapısından ötürü güvenlik açısından yetersiz olmasıdır. Bu konuda, temperli cam ya da plastik cam alternatifleriyle bu tehditlerin aşılması gerekmektedir. Cam ve cam tabanlı malzemelerin ebeveyn yatak odasında kullanımı olumsuz sonuçlar oluşturabilir mi? Hangi uygulama ne gibi olumsuz sonuçlar oluşturur ve ne gibi çözümlerle bu sorunlar aşılabilir? Plastik Plastikler; ağırlıklı olarak petrolden üretilen, çeşitli temel yapı taşlarının kimyasal yollarla bir araya getirilmesiyle elde edilen sentetik malzemelerdir. Plastiklerin, iç mekânda pek çok kullanım yeri bulunmasına karşın sıklıkla geleneksel ve doğal malzemeler için ucuz alternatifler olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle plastiklerin mekân içerisinde sentetik özelliklerini öne çıkarmayan konumlar ve işlevlerde kullanımı yaygındır. Örneğin, döşeme karoları, plastik laminatlar, duvar kaplamaları, mobilyalarda döşeme çözümleri, malzemenin sentetik doğasını gizlemekte ve pratik uygulama çözümleri sağlamaktadır. Laminat döşeme kaplamalarında olduğu gibi, plastik kolayca diğer malzemeleri taklit edebilir ve bütçenin sınırlı olduğu durumlarda çözüm alternatifi olarak ele alınabilir. Fakat taklit edilen doğal maddeyle aynı kullanım özellikleri elde edilemeyeceği gibi düşük kaliteli plastiklerin kullanımıyla sağlığı tehdit eden çeşitli durumların ortaya çıkması da olasıdır. Tekstil Tekstil tabanlı malzemeler mekâna yumuşaklık, eğrisellik ve esneklik etkisi kazandırır. Mekânın daha rahat ve insancıl bir algı yaratmasına yardımcı olur. Tekstiller iç mekânda en çok sandalye, koltuk, yastık vb. mobilyaların döşeme kaplamaları olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda gölgelikler ve perdeler gibi ışık kontrolüne yönelik çözümlerde tekstil kullanımı çok yaygındır. Ayrıca tekstiller duvardan duvara halı, kilim vb. çözümlerle döşeme yüzeyinde de uygulanabilmektedir. Tekstiller, kullanım sürecinde çabuk aşındıkları için, sık sık yenilenme gerektirmektedir. Bu durum her ne kadar dezavantaj gibi görünse de, mekânda yeni renk ve dokulardan oluşan farklı bir görsellik oluşturulabilmesi için de bir fırsat yaratmaktadır. KONUT DÜZENLENMESİNDE MOBİLYALAR Mobilyalar, mekânda insan eylemlerini destekleyen ve mekânı insan ölçeğine indirgeyen bir ara öge olarak nitelendirilebilir. İşlevsel olanaklar sunmanın yanı sıra mobilyalar mekânın görselliği ve atmosferini de biçimlendirmektedir. Mobilyaların renk ve dokuları; doğal ya da yapay, opak ya da saydam, sıcak ya da soğuk, parlak ya da mat olabilir. Her bir mobilyanın sahip olduğu biçim, renk, doku ve diğer mobilyalarla kurduğu görsel etkileşim, kullanıcının kişiliğini yansıtmada ve mekânın kimliğini oluşturmada etkilidir. Mobilyalar doğrusal, eğrisel, geometrik veya serbest biçimli olabilir. Yatayda ya da düşeyde görsel olarak hafif ya da ağır olabilir. İnsan boyutları mobilyaların biçim, oran ve ölçülerini doğrudan yönlendirmektedir. Bu noktada, sadece mobilyanın doğru ölçülere sahip olmasına değil çevrede 49

54 mobilyanın işlerliğini sekteye uğratmayacak yeterli alanın sağlanmasına da dikkat edilmelidir. Örneğin kullanıcının sandalyesine rahatlıkla oturup kalkabilmesi için masa ve duvar arasında en az 70cm alan bırakılmalıdır. Mobilyalar çoğunlukla ahşap, metal, plastik ve tekstil tabanlı malzemelerden imal edilmektedir. Her malzeme kendine özgü güçlü ve zayıf yönlere sahiptir. Sağlık açısından güvenilirlik, dayanıklılık, temizlik ve bakım kolaylığı ve maliyet uygun malzemenin seçimi açısından önemli ölçütlerdir. Mobilyalar tekil ürün ya da takım halinde olabileceği gibi modüler olarak da üretilmektedir. Modüler mobilyalar belirli işlevlere karşılık gelen çeşitli parçaların bir araya getirilmesiyle oluşturulan birleşik mobilyalardır. Kişiler kendilerine uygun olan mobilya modüllerini birleştirerek bütçelerine ve kullandıkları mekâna uygun bir mobilyayı, seri üretimin sağladığı fiyat avantajı ve üretim hızıyla elde edebilirler. Günümüzde çeşitli firmalar, ürünleri demonte olarak sattıkları için nakliyat ve montaj aşamalarında maliyeti ortadan kaldırarak bu süreçleri alıcıya yüklemekte ve daha ucuza mobilya edinme olanağı sunmaktadır. Mekânın işlerliği ve görselliğiyle ilgili önemli bir olgu, oda içerisinde mobilyaların yerleşimidir. Mobilyalar mekân içerisinde ayrı ayrı yerleştirilebileceği gibi aralarında işlevsel veya görsel bir birliktelik önerilip bu doğrultuda gruplar halinde de yerleştirilebilir. Mobilyalar aynı zamanda tasarımcısı tarafından takım olarak da ele alınmış olabilir. Takım olarak tasarlanmış mobilyalar farklı özelliklere sahip mekânlar için en iyi çözümleri sunacak esnek bir düzenleme önermektedir. Mobilyayı oluşturan parçalar birbirlerinden bağımsız hareket edebilir, kendi içerisinde farklı kombinasyonlarla birleşebilir, katlama ya da çevirme gibi eylemlerle farklı işlevler için farklı biçimlere bürünebilir. Diğer taraftan sabit mobilyalar ise mekân içerisinde süreklilik sağlamasına rağmen sadece uygun olan konumlara yerleştirilebilirler ve farklı durumlara uyum sağlayamazlar. Konut bağlamında mobilyaların yerlerinin değişimi günlük olabileceği gibi mevsimlik ya da daha uzun süreli bir eylem de olabilir. Bu duruma; temizlik sırasında bir komodin ya da yatağın başka bir konuma kaydırılması ya da yazın ve kışın güneş alma durumuna göre mobilyaların yerlerinin mevsimlik olarak değiştirilmesi örnek gösterilebilir. Ek olarak zaman içerisinde aile yapısında gerçekleşebilecek değişimler, kullanıcı isteklerinin farklılaşmasına sebep olabilir ve konut içerisinde köklü değişimler gerektirebilir. Günümüzde konutlar sık sık el değiştirebilmektedir ve taşınan her yeni ailenin bir öncekinden farklı ihtiyaçları ve istekleri olacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Günümüz konutunda, odalarda birden fazla işlevin bir arada çözülmesi beklenmektedir. Örneğin yatak odası aynı zamanda ütü yapılabilecek bir mekân ya da yaşam alanı aynı zamanda bir ev sineması olarak işlevlendirilebilir. Mekân içerisinde çözülecek her farklı işlev için farklı mobilyalara ve ek alana ihtiyaç vardır. Bu doğrultuda mekânda mobilyalar konumlandırılırken ek işlevlerin ne kadar alan kaplayabileceği önceden hesaplanmalıdır. Teknolojide yaşanan gelişmeler ve sosyal çevrede yaşanan değişimler doğrultusunda yeni nesneler günümüz konutunda yer bulabilmektedir. Örneğin bundan 30 yıl önce konutlarda bilgisayar bulunmazken günümüzde birden fazla bilgisayara sıkça rastlanmaktadır. Bu durum konut içerisinde bilgisayar için özel bir alanın oluşturulmasını ve bilgisayar kullanımına yönelik mobilyalar tasarlanmasını gerektirmiştir. Bir başka örnek olarak, televizyonların ucuzlaması ve incelmesiyle yatak odaları, televizyon izlenen ve mobilyaların bu eyleme uygun olarak seçildiği ve konumlandırıldığı bir yer haline gelmiştir. Konutta yer alan başlıca mobilyalar; oturma elemanları, masalar, yataklar, depolama ögeleri ve aksesuarlar biçiminde sınıflandırılabilir. Oturma elemanları, oturan kullanıcının ağırlığını ve oturma pozisyonunda gerçekleştirilen etkinliğe göre vücut biçimini rahatça destekleyecek biçimde tasarlanmaktadır. Oturma eylemi masa başında çalışma ya da ayakları uzatarak televizyon izleme gibi farklı durumlarda farklı ölçü ve destek ihtiyaçları doğurmaktadır. Bu doğrultuda farklı kullanımlar için sandalye, sedir, koltuk vb. farklı oturma çözümleri oluşturulmuştur. Bir konut için oturma elemanlarına karar verirken işleve uygun mobilya seçimine dikkat edilmelidir. 50

55 Dar bir alana ve yetersiz sayıda odaya sahip bir konut için mobilya seçimi gerçekleştirilirken öncelikli olarak hangi ölçütler göz önünde bulundurulmalıdır? Yataklar ise, yatma ve dinlenme pozisyonlarında kullanıcının tüm vücuduna destek olmaktadır. Yataklar iki bileşenden oluşmaktadır; şilte ve taşıyıcı taban. Şilteler, insan vücudunun ağırlığını destekleme yöntemi, boyutlar ve biçim açısından çeşitlilik göstermektedir. Şilte seçiminde ağırlıklı olarak kullanıcının kişisel seçimleri söz konusudur. Şilte yatağın önemli bir ögesi olsa da mekânın görselliğini en çok etkileyen ögelerin yatak tabanı, yatak başı ve yatağı örtmek için kullanılan nevresim olduğu bilinmelidir. Masalar, zeminden bir destekle belirli bir yükseklik üzerinde konumlandırılmış yatay düzlemlerdir. Masalar sıklıkla yemek yeme, çalışma, depolama ve sunum amaçlı olarak işlevlendirilir. Bir masada olması gereken önemli nitelikler; kullanımda olan nesneleri güvenli biçimde taşımak, denge sağlamak, kullanım amacına uygun biçim ve boyutlara sahip olmak, eyleme uygun olarak yerden doğru yükseklikte olmak ve dayanıklı bir malzemeden üretilmiş olmak biçiminde sıralanabilir. Masa yüzeyleri ahşap, cam, metal, plastik, doğal taş, pişmiş toprak veya betondan imal edilebilir. Bu yüzeyler, farklı malzemelerden üretilmiş ayaklarla, masif kütlelerle veya çekmeceli dolaplarla desteklenebilmektedir. Bu noktada işleve uygun doğru malzemenin, dokunun ve rengin seçimi önemlidir. Örneğin çalışmak için kullanılacak bir masa yüzeyinin açık renkte olması uygun bir aydınlanma seviyesi sağlayacaktır. Aksesuarlar, mekâna görsel zenginlik ve süsleme getiren ögelerdir. Aksesuarlar işlevsel olabileceği gibi tamamen süsleme amaçlı olabilir veya herhangi bir işlev barındırmayabilir (Şekil 2.7). Sanat eserleri, koleksiyonlar ve bitkiler önemli aksesuarlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bitkiler özellikle iç mekâna canlılık değeri katmaları önemlidir. Şekil 2.7: İç mekânda aksesuar kullanımı. 51

56 Özet Mekân, insan eylemlerini desteklemeye yönelik kurgulanmış, tanımlı sınırlara sahip çevredir. Konut ise, farklı işlevlere yönelik bir veya birden fazla hacmin bir araya gelerek; insanın, hava etkileri ve tehlikelere karşı korunma ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ilk çağlardan itibaren geliştirilmiş mekânsal bir çözümdür. Günümüzde konut kavramı en temel anlamda; mutfak, yatma ve temizlik işlevlerini karşılamaya yönelik olanaklar sunmaktadır fakat konut işlevselliğinin bunlarla sınırlı değildir. İnsanların seçimleri ve olanaklarına göre konut türleri; bahçeli tek ev, bahçeli ikiz ev, çok sayıda aile tarafından kullanılan sıra evler ve çok sayıda aile tarafından kullanılan katlı konut yapıları biçiminde sıralanabilir. Konut çözümleri; farklı boyut, biçim ve mekân kurgularına sahip olabilmektedir. Konutların farklılaşan özelliklerinin temelinde bu özellikleri biçimlendiren tasarım ölçütleri yer almaktadır. Bu ölçütler sadece konutun genel yapısını, mekânların boyut ve ilişkilerini değil daha bireysel ölçekte; kullanıcıların eylemleri, karşılıklı ilişkileri ve seçimlerinden kaynaklı çeşitli farklılıklar da meydana getirmekte, mekânın son halinin oluşumuna yön vermektedir. Konut kullanıcılarının ihtiyaçları, seçimleri, olanakları, mekân tasarımında insan etkeni, güvenlik, çevre, iklim ve konutun yapısal özellikleri konut tasarımının biçimlenişi etkileyen önemli ölçütlerdir. Belirli bir mekânı tanımlayarak algılanabilir olmasını sağlayan; duvar, döşeme, tavan ve açıklıklar, yapıya biçimini vermekte, sınırladığı iç hacmi diğerlerinden ayırmakta, hacimlerin birbirleriyle ve çevreyle ilişkisini sağlamaktadır. Bu ögeler dışında kolon, kiriş, perde duvar, çatı ya da gergi askı gibi ögeler, iç mekânı oluşturan hacmin sınırlarını daha belirgin kılmaktadır. Mekânsal ögelerin yüzeylerinde çeşitli görsel uygulamalar gerçekleştirilebilir ya da oluşturulan açıklıklarla, mekânlar arasında ve çevreyle görsel ilişkiler kurgulanabilir. Ayrıca merdivenler, şömineler ve çevresel sistemler gibi konutun işlerliğiyle ilgili çeşitli sorunlara yanıt veren mekânsal ögeler de söz konusudur. Konutu meydana getiren hacimlere ulaşım sağlamak ve konutun işlerliğini artırmak amacıyla hacimler arasında çeşitli fiziksel ilişkiler kurmak zorunludur. Bir mekândan diğerine geçiş farklı görsel ve işlevsel özelliklere 52 sahip olabilir, konutun genel yapısıyla da ilişkili olarak farklı psikolojik etkiler yaratabilir. Konutun işleyişinin kurgulanması sırasında öncelikli olarak değerlendirilmesi gereken bilgiler; konutu oluşturan hacimlerin boyutları, konumları, birbirleriyle ve komşu konutlarla göreceli ilişkileridir. Mutfak, yemek alanı, banyo, yatak odası, yaşam alanı, ev ofis, depolama, balkon, teras bahçe ve yardımcı mekânlar, konut içerisinde belirli etkinliklerin gerçekleştirilmesine olanak sağlar. Mekânın biçim, renk ve doku özelliklerinin algılanabilmesi için doğal veya yapay bir ışık kaynağına ihtiyaç vardır. Aydınlatma tasarımının öncelikli amaçları; iç mekânın biçimi ve sınırlarını görünür kılmak, kullanıcıların mekân içerisinde çeşitli etkinlikleri güvenli bir biçimde gerçekleştirmelerini sağlamak, aynı zamanda kullanıcılar için ferah ve açık bir atmosfer oluşturmaktır. Kullanılacak açıklıkların ve aydınlatma elemanlarının niteliği, sayısı ve konumları belirlenirken kullanıcıların ihtiyaçları ve mekânın özellikleri dikkatle irdelenmelidir. Nesnelerin sahip olduğu biçim, doku ve aydınlanma gibi çeşitli görsel özelliklerin farkına varılması, renk algısıyla gerçekleşmektedir. Doku kavramı ise, yüzeylerin sahip olduğu; yükseklikderinlik, renk ve aydınlanma gibi fiziksel yapı farklılıklarından ötürü ortaya çıkan görsel niteliktir. Mekânı meydana getiren tüm yüzeyler; ahşap, taş, metal, tekstil veya kağıt, bir veya birden fazla malzemenin bir araya getirilmesiyle oluşmaktadır. Malzemeler; doğal, işlenmiş veya sentetik olarak sınıflandırılabilir. Mobilyalar, mekânda insan eylemlerini destekleyen ve mekânı insan ölçeğine indirgeyen bir ara ögedir. İşlevsel olmanın yanı sıra mobilyalar mekânın görselliği ve atmosferini de biçimlendirmektedir. Mobilyaların renk ve dokuları; doğal ya da yapay, opak ya da saydam, sıcak ya da soğuk, parlak ya da mat olabilir. Her bir mobilyanın sahip olduğu biçim, renk, doku ve diğer mobilyalarla kurduğu görsel etkileşim kullanıcının kişiliğini yansıtma ve mekânın kimliğini oluşturmada etkilidir.

57 Kendimizi Sınayalım 1. Aşağıdaki seçeneklerden hangisi insanların seçimleri ve olanaklarına göre sınıflandırılmış konut türlerinden biri değildir? a. Bahçeli tek evler b. Bahçeli ikiz evler c. Sıra evler d. Lojmanlar e. Apartmanlar 2. Doğal ışık için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a. Kuzey yön, homojen dağılım gösteren gün ışığına sahip olduğu için yaşam odaları için uygundur. b. Güney yön, gün içerisinde en fazla aydınlanan yöndür. c. Batı yöne bakan odalar gün içerisinde doğrudan güneş ışığı alamazlar. d. Konutların ve apartmanların giriş kapıları mutlaka doğuya bakmalıdır. e. Mekân içerisine doğrudan gelen güneş ışınları tekstiller üzerinde olumsuz bir etki yaratmaz. 3. Aşağıdaki seçeneklerden hangisi konut düzenlenmesi sürecinde göz önünde bulundurulması gereken ölçütlerden biri değildir? a. Kullanıcı ihtiyaçları b. İnsan etkeni c. Gelir vergisi oranları d. Bütçe e. Güvenlik 4. Konut içerisinde uygulanan mutfak çözümleri için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a. Büyük mutfaklar, ada tezgah veya bar tezgahı çözümleri için uygun alanı sağlayabilir. b. Mutfakçıklarda, pişirme kokularının konuta dağılmaması için doğru havalandırılma önemlidir. c. Yemek pişirme yerleri, daha çok çift katlı konutların yatak odalarına bitişik olarak çözülmektedir. d. Küçük mutfaklar, asgari miktarda mutfak aracıyla donatılmıştır ve her türlü yemek pişirme ihtiyacına yanıt verebilir. e. Normal mutfaklar, kullanılacak olan köşe masalar ya da bar tezgahı çözümleriyle bir yaşam alanı kimliği de kazanabilir Aşağıdaki malzemelerden hangisi, doğal bir malzeme olarak nitelendirilebilir? a. MDF b. Terakota c. PVC d. Granit e. Seramik 6. Aşağıdakilerden hangisi konutlar sınıflandırılırken göz önünde bulundurulabilecek bir ölçüttür? a. Oda sayısı b. Kapı sayısı c. Döşeme malzemesi d. Tavan rengi e. Komşuluk ilişkileri 7. Aşağıdakilerden hangisi bir iç hacmin sınırlarını tanımlayarak kullanıcı tarafından algılanabilir olmasını sağlayan mekânsal ögelerden birisi değildir? a. Duvarlar b. Aksesuarlar c. Pencereler d. Merdivenler e. Döşemeler 8. Su tesisatıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a. Konut içerisinde temiz su dağıtımını sağlar. b. Atık suyun toplanarak kanalizasyona aktarılmasını sağlar. c. İnşaat mühendisleri tarafından tasarlanır. d. Su tesisatında mesafeler kısa tutulmalı en az ek parça kullanılmalıdır. e. Suyun konut dışına tahliyesi yer çekimi yoluyla sağlanır.

58 9. Aşağıdakilerden hangisi günümüz konutlarında sıkça kullanılan yapay ışık kaynaklarından birisi değildir? a. Floresan b. Meşale c. Halojen d. LED e. Enkandasen 10. Aşağıdaki aksesuarlardan hangisinin konut bağlamında yaygın olarak kullanımı söz konusu olamaz? a. Bitkiler b. Sanat eserleri c. Çelenkler d. Koleksiyon ürünleri e. Saatler Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. d Yanıtınız yanlış ise Giriş başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 2. b Yanıtınız yanlış ise Işık ve Aydınlatma başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 3. c Yanıtınız yanlış ise Tasarım Ölçütleri başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 4. c Yanıtınız yanlış ise Mutfak başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 5. d Yanıtınız yanlış ise Malzeme başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 6. a Yanıtınız yanlış ise Giriş başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 7. b Yanıtınız yanlış ise Mekansal Öğeler başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 8. c Yanıtınız yanlış ise Çevresel Sistemler başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 9. b Yanıtınız yanlış ise Işık ve Aydınlatma başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 10. c Yanıtınız yanlış ise Mobilyalar başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 İlk çağlarda ele alınmış konut çözümleri sıklıkla, en az sayıda işleve yanıt veren, kolay ve hızlı üretilebilen tek odalı mekânlardır. Uyku, dinlenme ve depolama genel olarak desteklenen işlevler olsa da ağırlıklı olarak hava etkileri ve yabani yaşamdan korunma gibi işlevler öne çıkmaktadır. Sıra Sizde 2 Bütçe; yapısal sorunların düzeltilmesi, tadilat ve yenileme işlemleri için yıkım, malzeme ve işçilik bedellerini ve satın alınacak mobilya, araç-gereç ve aksesuarların bedellerini kapsayacaktır. Öncelikli olarak yıkım ve tadilat işlemlerinin en azda tutulması, malzeme ve mobilyalarda uygun fiyat/başarım oranına sahip ürünlerin seçilmesi ve işçilik konusunda birden fazla firmadan fiyat teklifi almak giderleri azaltacaktır. Sıra Sizde 3 Bir konutun bulunduğu bölgenin iklimi ve coğrafi koşulları; sıcaklık, gün ışığı, nemlilik vb. değerleri etkileyecek, rahat yaşanabilecek bir konutun alacağı biçimi belirleyecektir. Konut kullanıcısı ise konutun biçiminden, sıcaklık değişimlerinden, gün içinde aydınlık olan saatlerden doğrudan etkilenecektir. Ayrıca bölgenin iklim ve coğrafi koşulları, kullanılabilir hammaddeleri ve malzeme seçimlerini etkileyecektir. Fakat günümüzde yapılarda yalıtımın iç mekânda iklim etkilerini ve coğrafi koşulların konut ve kullanıcı üzerindeki etkisi zayıflamıştır. Sıra Sizde 4 Eğer birden fazla kullanıcı söz konusu ise mahremiyet konusuna dikkat edilmesi gerekecektir. Ayrıca mutfak ve tuvalet alanlarının yaratacağı koku sorunları da göz önünde bulundurulmalıdır. Ek olarak bölücü duvarların olmaması ses izolasyonuna olanak tanımayacaktır. Görsel mahremiyet sorunları çeşitli hafif ya da yapısal bölücülerin doğru açılarda doğru konumlara yerleştirilmesiyle aşılabilir. Açık mekânlarda, geniş pencerelerin mekânın tamamının dışarıdan görülmesine olanak tanıması sorunu da pencerelere yerleştirilecek; perde, jaluzi, gölgelik vb. çözümlerle aşılabilir. 54

59 Sıra Sizde 5 Günümüz konutunda çoğunlukla yardımcı işlevler için ek hacimler söz konusu olamamaktadır. Böyle durumlarda var olan konut hacimlerinin birden fazla işleve yanıt verecek biçimde değerlendirilmesi gerekmektedir. Örnek olarak çamaşır odası için ek hacim bulunamadığında banyo, çamaşır odası işlevini, kısmen de olsa, yerine getirebilecek biçimde düzenlenebilir. Sıra Sizde 6 Renkler bir mekân içerisinde yer alan nesnelerin algılanmasını kolaylaştırmaktadır. Ayrıca renklerin ton ve doygunluk değerleriyle elde edilecek vurgu etkileri, nesneler arasında bir hiyerarşi oluşturacak ve tekdüze bir görsellik oluşmasını engelleyecektir. Sadece beyaz ve tonlarının kullanılması mekânda yer alan nesnelerin algılanmasını zorlaştırırken tekdüzelik duygusunu da artıracaktır. Mekâna belirli bir amaç doğrultusunda çeşitli renklerde ögeler katılabilir. Örneğin gün ışığını vurgulamak adına canlı sarı perdeler ya da dinlenme işlevini vurgulamak adına kırmızı bir televizyon koltuğu odanın tekdüze havasını kırabilir. Sıra Sizde 7 Evet oluşturabilir. Yatak odaları karanlıkta kullanılan mekânlardır ve gece lambası ya da benzeri araçlarla yeterli gece aydınlatması sağlanmazsa kazalar ortaya çıkabilir. Cam, düşme ve çarpmalarda ciddi yaralanmalara sebep olabilir. Temperli camlar, akrilik gibi plastik malzemeler camın yerini alabilir. Ayrıca ebeveyn yatak odası, mahremiyetin önemli bir ölçüt olduğu bir mekândır. Dolayısıyla kapılarda buzlu, kumlu cam benzeri net görüş sağlamayan fakat ışık geçişine izin veren malzemeler kullanılabilir. Ek olarak pencerelerde uygun perdelerin kullanımı da camın mahremiyet duygusu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiyi azaltacaktır. Sıra Sizde 8 Yetersiz sayıda odanın bulunması çok işlevli mekân çözümlerini gerektirmektedir. Bu durumda mekânda kullanılacak mobilyaların çok işlevli olması ve az yer kaplaması, dar alanda çok sayıda işlevin çözülmesine izin verecektir. Fakat bu noktada insan ölçülerine dikkat edilmeli ve küçük boyutlu ama rahat kullanım sağlayan mobilyalar seçilmemelidir. Yararlanılan Kaynaklar Ching, F.D. (2002). Mimarlık Biçim, Mekân ve Düzen. İstanbul: YEM Yayınevi. Ching, F.D. (2004). İç Mekân Tasarımı. İstanbul: YEM Yayınevi. Hasol, D. (1998). Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü. İstanbul: YEM Yayınevi. Friedman, A. (2002). The Adaptable House: Designing Homes for Change. New York: McGraw-Hill. Krebs, J. (2007). Design and Living. Berlin: Birkhӓuser. Panero, J. (1979). The Human Dimension and Interior Space. New York: Whitney Library of Design. Pile, J. (2002). Interior Design. Singapore: Pearson Prentice Hall. Roth, M.L. (2002). Mimarlığın Öyküsü. İstanbul: Kabalcı Yayınevi. Özerdim, B. (1991). Konutlar ve Konut Tasarımına Giriş. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Yayınları. 55

60 3 Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; Taşıma kavramını ve nedenlerini karşılaştırabilecek, Taşıyıcı sistem gereksinimini ve fonksiyonlarını anlatabilecek, Taşıyıcı sistem oluşturmada kullanılacak malzemeleri tanıyabilecek, Yığma ve iskelet sistemlerin taşıma prensiplerinive farklarını değerlendirebilecek, Deprem ve depreme dayanıklı yapı kavramını açıklayabilecek, Depreme dayanıklı yapı tasarımında dikkat edilmesi gereken hususları listeleyebilecek bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz. Anahtar Kavramlar Taşıma Taşıyıcı Sistem Yük Kuvvet Yığma Kemer Lento İskelet Betonarme Betonarme İskelet Ahşap İskelet Deprem Depreme Dayanıklı Yapı İçindekiler Giriş Taşıma Kavramı Tasıyıcı Sistem Tanımı Yığma Taşıyıcı Sistemler İskelet (Karkas) Sistemler Betonarme İskelet Sistemler Ahşap İskelet Sistemler Depremler ve Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı 56

61 Mimari ve Taşıyıcı Sistemler GİRİŞ Mimar Louis Kahn Mimarlık doğanın yapamadığıdır der. Mimarlık insanoğlunun varoluşundan bu yana ne yaparsak yapalım kendisinden kaçınamadığımız bir sanattır. Doğa koşullarına dierenebilme açısından insanın fizyolojik yapısının yetersizliği ve zayıflığı düşünüldüğünde mimarlık uğraşının insanın varoluşuyla birlikte ortaya çıkması kaçınılmazdır. Canlı varlığın korunma içgüdüsünün onu ittiği yapıcılık, temelde canlıyı çevreden ayırma işlemidir, yani bir yalıtmadır. İnsan uçsuz bucaksız, gözüyle, hayal gücü ile kavramakta güçlük çektiği evrensel boşluğu ve doğal çevrenin bir parçasını, bir veya birkaç yönde sınırlandırıyor, onu içe dönük, kendi çevresinde özel bir boşluk haline getiriyor. Özel bir kavram olarak kullanıldığı anlamda yapı, doğanın bir parçasının canlıyı içine alacak şekilde sınırlandırılıp bir örtü altına alınması yani evrensel boşluğun bir parçasının yapım aracılığıyla farklı bir mekâna dönüştürülerek, insanın içinde kendisini güvenli hissedeceği sınırlı bir hacim yaratılmasıdır.. Yapı eylemi diye adlandırdığımız mimarlığın kaynağındaki olay budur. İnsanoğlu yapı yapan birkaç canlıdan biridir. Ancak insan yapı yapan diğer canlılar gibi içgüdüleriyle değil bu dürtüyü değerlendirmekle birlikte, onu aşacak şekilde aklını duygularını ve yaratıcı potansiyelini de kullanarak bu eylemi gerçekleştirir. Bu nedenle insanın yapı eylemi bilinçli ve düşünümsel pek çok kararı ve seçimleri içeren bir eylemdir. Tarih başlarında herkes kendi çevresini düzenleyen, başka bir deyişle yapay ortamını hazırlayan mimarlardı. Medeniyetin ilerlemesiyle birlikte, genel barınaklardan farklı olan yapıları tasarlamak, onların çevrelerini planlamak ve gerçekleştirmekle görevli uzman insanlar ortaya çıkmıştır. Zamanımızda ise mimarlığın sanat, teknik, toplum-bilim, ekonomi vb. gibi o kadar çok girdileri vardır, malzeme o denli çeşitlenmiş, bilim her dalda olduğu gibi bu konuda da o kadar ilerlemiştir ki, bir mimarın artık bunların tümünü bilmesi, uygulaması, denetlemesi olanaksızlaşmıştır. Artık tasarımın farklı evreleri dahi farklı uzmanlar tarafından yürütülüyor. Mimarlık insanı doğrudan ilgilendiren bir konu olarak birçok bilimle ortak bir kesit oluşturmaktadır. Bununla birlikte tasarım bilim dallarının mesleğin ağırlığını oluşturduğu, bunu yapım bilimleri ve taşıyıcı sistem ile ilgili dalların izlediği söylenebilir. Bu nedenle tasarım sürecinin her adımında, binanın nasıl yapılacağı, taşıyıcı sistemi, üretim biçimi detayları vb. birlikte düşünülmelidir. Taşıyıcı Sistemlerin Gerekliliği Romalı mimar-mühendis Marcus Vitruvius un yaklaşık İ.Ö.25 yılında mimarlığın tanımını yaptığı kitabında başarılı bir mimarlık yapıtı için Firmitas (sağlamlık), Utilitas (işlevsellik) ve Venustas (güzellik) ölçütlerini uyguladığını biliyoruz. Genel anlamıyla günümüzde de geçerli olan bu ölçütlerin başında Firmitas (sağlamlık) ın olması rastlantı değildir, çünkü güzel ya da işlevsel olmayan bir bina olabilir fakat sağlam olmayan, ayakta kalamayan bir bina düşünülemez. Bir yapının mevcut olabilmesi için her şeyden önce ayakta durabilmesi gerekmektedir. Güzel ya da çirkin olsun her yapının, çok doğru seçilmiş ve uygulanmış bir taşıyıcı sisteme sahip olması vazgeçilmez ön şarttır. 57

62 TAŞIMA KAVRAMI Taşıyıcı sistemleri incelerken önce taşımanın ne olduğunu incelememiz gerekmektedir. Taşımanın doğurucusu yer çekimi ve onun cisimler üzerindeki etkisidir. Yeryüzünde yer çekimi adı verilen güç, cisimlere kütleleri ile orantılı olarak ağırlık merkezinden etki eder. Cisim veya canlılar bu etkiye karşı evirilerek biçimlenecek (canlılar), biçimlendirilecek ve biçimini koruyacak bir taşıyıcıya gerek duyarlar. Sağlam bir yer çekimi fikriyle ve onun çevremizdeki nesneler üzerindeki etkilerini görerek yetişiyoruz, çünkü (görece olarak ağırlıksız bir rahim halinden ayrıldıktan sonra) kol ve bacaklarımızı oynatmağa başladığımız ilk andan itibaren yer çekiminin çekimini deneyimliyoruz. Bebekken bedenlerimizi ayağa kaldırmak için uğraşıyoruz, ayakta dengede kalmayı başardıktan sonra da ayaklarımız üzerinde nasıl duracağımızı öğreniyoruz, dolayısıyla bilimsel olarak anlamadan çok önce, hepimiz dayanıksız nesnelerin düz bir doğru üzerinde aşağıya doğru ya da daha tam söylemek gerekirse, dünyanın merkezine doğru düşecekleri konusunda açık bir kavrayışa sahip oluyoruz. İşte bu durum, taşıyıcı sistemlerin özüdür. (Yer çekiminin sürekli çekimine karşın nesnelerin yere düşmeyeceğinden emin olma.) İnsanoğlunun doğanın bir parçasını sınırlandırılıp bir örtü altına alması çabaları ile birlikte taşıyıcı sistem dediğimiz olgu ortaya çıkar. TAŞIYICI SİSTEM TANIMI Korunmuş bir çevre oluşturmak amacıyla boşluğu bölerek ya da kapatarak tasarlanmış bir örtü olarak tanımladığımız yapılar, büyüklüğü, kullanma biçimi, amacı, malzemesi, yapım tarzı ne olursa olsun yaşam ömürleri boyunca pek çok olumsuz etkiye maruz kalırlar. Yapıyı oluşturan tüm elemanlar, konumlarına göre bu olumsuz etkilerin bir ya da birkaçına karşı koymak zorundadırlar. Yapıya etki eden bu olumsuzlukların en önemlileri yükler ve kuvvetler dir. Taşıyıcı sistem, binanın herhangi bir noktasına etkiyen yükleri ortaya çıktıkları noktadan nihai direncin sağlandığı zemine ileten kısmıdır. Bütün bu yükler aynı zamanda binanın şeklini bozmak eğilimindedirler ve sonuç olarak yıkılmasına neden olurlar. Taşıyıcı sistemin bir diğer fonksiyonu da binanın şekil değiştirmesini ve çökmesini önlemektir. Bu nedenle taşıyıcı sistemler gerekli mukavemete ve rijitliğe sahip olmak zorundadır. Taşıyıcı sistem, bazen yığma yapılarda olduğu gibi (düşey taşıyıcı olarak) mekânın sınır elemanı iken aynı zamanda onun taşıyıcı bir elemanı da olabilir. Örneğin çok basit bir örnek oluşturan iglooda buzdan bloklar kendi kendilerini taşıyan bir kubbe oluştururken, aynı zamanda boşluğu örten veya kapatan elemanlardır. (Resim 3.1) Resim 3.1: Kızılderili çadırı ve igloo (Kaynak:Dwellings,Paul Oliver) Türü ne olursa olsun taşıyıcı sistemlerin bir diğer görevi de belirli ve genelde uzun bir zaman dilimi içinde işlevini sürdürmektir. Bu bakımdan kullanılan malzemeleri öğeleri bağlantıları giderek bütün sistemi, yalnız statik açıdan değil, zaman etmeninin bozucu koşullarını da göz önüne alarak değerlendirmek gerekir. 58

63 Doğada var olan taşıyıcı sistemlerden 3 örnek verebilir misiniz? Bu konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi için C.Gerçek in Yaprak Kitabevinden basılı olan Yapıda Taşıyıcı Sistemler (1979) kitabını başvuru kitabı olarak kullanabilirsiniz. Taşıyıcı Sistemlere Etki Eden Yükler ve Kuvvetler Kuvvet Kuvvet, duran bir cismin hareketine neden olan ya da hareket halindeki bir nesnenin hareketinde değişikliğe neden olan etkidir. Bir strüktüre etkiyen kuvvet, strüktürün üzerindeki ağırlığın etkisidir. Örneğin, 70 kg ağırlığındaki bir kişi döşemeye bastığında 70 kg lık bir kuvvetle aşağı doğru etki eder. Yerçekiminin objeleri sn de 9.81 m lik ivmeyle aşağıya doğru çekme etkisi vardır (sn de m/sn 2 ). Kuvvetler (N) ile ölçülendirilir. Sonuç olarak yerçekimi etkisindeki 1 kg lık bir obje 9.81 N luk bir kuvvet etki ettirecektir. Bu durumda herhangi bir döşemeye basan 70 kg ağırlığındaki bir kişinin etkiyeceği kuvvet 70x9.81 m/sn 2 = N olacaktır. Objelerin kütleleri ya da ağırlıklarından dolayı oluşan kuvvetler, rüzgara benzeyen türden kuvvetlerden farklıdırlar, çünkü onlar yerçekimi etkisindedirler. Bir binanın yan duvarlarına etkiyen güçlü bir rüzgar binayı yüzlerce kg 'lık bir kuvvetle etkileyecektir. Taşıyıcı sisteme etki eden yükler genellikle vektörel olarak ifadeye olanak veren kuvvetler ile gösterilirler. Yük Yük herhangi bir obje veya çevre tarafından taşıyıcı sisteme uygulanan kuvvettir.taşıyıcı sistemin ana görevi yükleri taşıma ve zemine aktarma olarak belirtildiğine göre, önce sistemin biçimlenmesini, düzenlenmesini doğrudan doğruya etkileyen bu yükleri tanımak gerekir. Yer Çekimine Bağlı Yükler Statik yükler: Şiddeti, yönü ve yeri ani değişiklikler göstermeksizin, yapıya her zaman aynı biçimde etkiyen yüklerdir. Bunları da şu temel türlere ayırabiliriz. Ölü yükler (Zati yük): Yapı üzerinde her zaman var olan, hiçbir değişim göstermeyen yüklerdir. Örneğin, kolon, kiriş, döşeme, duvar gibi yapı elemanlarının kendi ağırlıkları. Hareketli yükler (İşletme yükleri): Yapıya sonradan yüklenen, uzun zaman dilimleri içerisinde yavaş olarak değişim gösteren yüklerdir. Çoğunlukta düşey olarak etki ederler. Evin içindeki eşya ve insanlar gibi. Kar yükü de hareketli yükler sınıfında ele alınır. Çevresel Etkilere Bağlı Yükler Dinamik yükler: Yapıya birdenbire etkiyen ve çok kısa süreler içerisinde çok büyük değişimler gösteren kuvvetlerdir. Deprem yükleri, rüzgar yükleri, patlamalar, köprüden hızla geçen kamyon, fabrika içerisinde çalışmakta olan büyük titreşimli makinenin oluşturduğu yükler gibi. Yükün dinamik olması yapıların üzerinde çok karmaşık ve büyük etkilerin doğmasına yol açar. Örneğin bir yapıya ani olarak yüklenen bir cisim kendi ağırlığının birkaç katı büyüklüğünde etkiler yaratır. Deprem etkisi yapının titreşimi sonucu, ağırlığı ve depremin şiddeti ile orantılı olarak meydana gelen yatay kuvvetlerdir. 59

64 Rüzgar ve deprem etkileri özellikle yüksek yapılarda önemli olur ve yüksekli"in fazla olması durumunda bu etkileri kar!ılamak dü!ey yüklerinkine oranla önem ve öncelik kazanır. Rüzgar etkisi yönüne göre önüne çıkan yüzeyde basınç ve onun arkasında emme biçiminde yatay kuvvetler olarak alınır. Bu kuvvetlerin de"eri ve yüzeye da"ılı!ı yapının biçimine ve bulundu"u yerden yüksekli"ine ba"lıdır. Bütün bu kuvvetlerden ba!ka ta!ıyıcı sistemde bunlarla aynı türden kesit zorları olu!turan olaylar da vardır. Örne"in betonarme sistemlerde betonun rötresi ve sıcaklık de"i!mesi bir boy kısalması, uzaması do"urur ve bunun önlenmemesi sonucunda da kesit zorları ortaya çıkar. Temeldeki farklı oturmalar ya da ba!ka sebeplerle meydana gelen mesnet çökmeleri de önemli kesit zorları do"masına sebep olabilirler. ($ekil 3.1) "ekil 3.1: Bir ta!ıyıcı sisteme etki eden yükler. Bütün bu etkilerin çe!itli!artlardaki de"erleri!artnamelerle düzenlenmi!tir. Sabit yüklerin gerçe"e yakın olarak hesaplanabilmelerine kar!ın hareketli yükler ancak tahmin edilebilir ve bunların yapıda en elveri!siz durumu yaratacak biçimde etkidi"i varsayılır. Ta!ıyıcı sistemin düzenlenmesi ve biçimlenmesi yüklere ba"lı bulundu"undan, ancak yapıya etkileyen bütün yüklerin göz önüne alınmasından, nelerin ta!ınaca"ının belirmesinden sonra bir ta!ıyıcı sistem seçilmesi, üzerinde tartı!ılması mümkün olur. Sa"lıklı bir ta!ıyıcı sistem tasarımı, yapı elemanlarının çe!itli yükler ve dı! etkiler altındaki davranı!ının iyi bilinmesiyle elde edilebilir. Yapı elemanlarının ve bu elemanların birle!tirilmesi sonucu olu!turulan ta!ıyıcı sistemlerin davranı!ını anlayabilmek için, bu elemanların kendilerine etkiyen kuvvetler altındaki deformasyonlarını incelemek gerekir.!! 60

65 Yapı elemanına etki eden bütün bu kuvvetler sonucunda, yapı elemanının içinde elemanın dengede kalmasını ve yapının bir bütün olarak davranmasını sağlayan iç kuvvetler oluşur. Bu iç kuvvetlerin hepsi elemanın içersinde birtakım gerilmelerin oluşmasına neden olur. Bu gerilmelerin en önemlileri, eksensel çekme ve basınç kuvvetleri sonucunda ortaya çıkan çekme ve basınç gerilmeleri, yapı elemanı içerisinde hem basınç hemde çekme gerilmelerine neden olan ve eğilme momentinden dolayı oluşan eğilme gerilmeleridir. Bütün taşıyıcı sistemler ya çekme ya da basınç gerilmelerinden etkilenirler. Taşıyıcı Sistem Oluşturmakta Kullanılan Malzemeler Taşıyıcı sistemlerin genel düzenlemesi ve formu büyük ölçüde yapıldıkları malzemenin özelliklerinden etkilenirler. Bu nedenle taşıyıcı sistemler dört temel malzeme olan ahşap çelik, betonarme ve kagir malzeme ile yapılırlar. Her malzemenin kendisine özgü özellikleri vardır. Malzemenin yük taşıma performansını da etkileyen bu özellikler; mukavemet, elastikiyet, az uzama ve spesifik ağırlıktır (ki strüktürün kendi ağırlığını belirler). Diğer dikkate değer fiziksel özellikler malzemenin mukavemeti ve yangın karşısındaki performansıdır. Fiziksel olmayan özellikler ise maliyet, kolay bulunabilme ve çevre ile uyumdur. Dört temel malzemeden, betonarme ve çelik yüksek mukavemetli ahşap ve kagir ise düşük mukavemetli olarak düşünülebilir, ancak hepsinin strüktürel düzenlemelerde performanslarını en iyi kılan eşsiz kombinasyonları vardır. Taşıyıcı sistem seçimini etkileyen diğer faktörler ise malzemenin yapım ve bitirme işlerine uygunluğudur. okuyabilirsiniz. Bu bölümle ilgili daha detaylı bilgi almak için bu kitabın 4. Ünitesini Taşıyıcı Sistemlerin Sınıflaması Geleneksel Taşıyıcı Sistemler Yığma Sistemler İskelet Sistemler Karma Sistemler Çağdaş Taşıyıcı Sistemler Asma sistemler Kabuklar (Betonarme) Katlanmış plaklar Uzay Kafes Sistemler Şişirme Sistemler Bu ünitede yalnızca, ülkemizde konut üretiminde yoğun olarak kullanılan yığma, betonarme ve ahşap iskelet taşıyıcı sistemlerin genel özelliklerinden bahsedilecektir. 61

66 YIĞMA TAŞIYICI SİSTEMLER Taş, tuğla, briket, ahşap, kerpiç gibi çok çeşitli malzemenin üst üste yerleştirilerek harç ve kendi ağırlıklarının gücü ile duvar, kolon, kemer, kubbe, tonoz gibi yapı elemanları aracılığı ile binaların elde edilmesine Yığma Taşıyıcı Sistem denir. Kullanılan çeşitli malzemenin özellikleri, yapı zemini ve istenilen yapının kullanma amacı, yığma yapıların biçimlenmesinde rol oynar. Bu tür yapılarda duvarlar hem mekânları birbirlerinden ayıran mimari bir işlev görürler, hem de taşıyıcıdırlar. Yani yapının döşeme, çatı ve üst katlarını duvarlar taşırlar. Yığma Duvar Konstrüksiyonları Örgü teşkilinde gerekli kural ve özelliklere uyulmak koşulu ile çeşitli yapı bileşenlerinin yan yana ve üst üste konması ile elde edilen duvarlar yığma duvar olarak adlandırılır. Küçük ölçekli yığma binalarda duvarlar genellikle tuğla veya blok malzemenin ya da her ikisinin birlikte kullanılmasıyla masıf ya da boşluklu olarak inşa edilirler. Yığma duvarların dayanımını etkileyen en önemli faktörler duvar yapımında kullanılan kargir malzemenin türü, harcın kalitesi ve duvarın örgü biçimidir. Örgü biçimi tüm kargir malzemeler için aynıdır. Duvarlar genel olarak tuğla malzeme ile birlikte anıldığından örgü kuralları tuğla duvarlar için incelenecektir. Tuğla Duvarlarda Örgü Kuralları Örgü deyimi tuğlanın uzun boyutunun enine (kilit tuğla) veya boyuna (sıra tuğla) kullanılarak, belli kurallar çerçevesinde dizilmesi ve harçla bütünleştirilerek taşıyıcı ve bölücü duvarlar elde edilmesidir. Yığma duvarlarda yapı bileşenlerinin arasında kalan kısımlara derz adı verilir. Bu derzler genellikle yatak veya yatay, düşey veya yanaşma derzi adını alırlar. Derzler yığma duvarlarda zayıf noktaları oluştururlar. Derzlerde kullanılan harcın mukavemeti yapı taşlarından (bileşenlerinden) daha düşük alınmaktadır. Bu nedenle yığma duvarların oluşturulmasında dikkat edilmesi gereken iki nokta vardır. Yapı taşlarının düzgün olmaları Derzlerin yani zayıf noktaların azaltılması Şaşırtmalı tuğla örgüsünde yüklerin tuğlalar birbiri üstüne binince, alt sıradaki tuğlalara çimento harçlı duvarlarda 45, kireç harçlı tuğla duvarlarda 60 lik bir açıyla dağıldıkları kabul edilir. Yani şaşırtmalı binen tuğla örgüsünde yükler bir açı altında aşağıya doğru yayılarak dağılır ve böylece duvarın daha büyük bir bölümü yük altında kalır (Şekil 3.2). Şekil 3.2: Tuğla duvarda yük dağılımı 62

67 Derzlerin üst üste gelmesi başka bir deyişle düşey derzlerin sürekli olması durumunda ise yük dağılımı, örgünün zayıf noktası olan harç hattında açılmalara neden olur, (Şekil 3.3). Şekil 3.3: Sürekli düşey derzler duvarın bütün olarak çalışmasını engeller. Yatay yükler altında duvar dilimleri birbirlerinden ayrılabilir. Taşıyıcı olarak görev yapacak olan tuğla duvarlarda tuğlanın cinsi ve niteliği duvarın mukavemetini doğrudan ilgilendiren bir faktör olduğundan kullanılacak olan dolu ve delikli tuğlaların TS EN e uygun olmasına dikkat edilmelidir. Tuğla Duvar Örgüsünde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar Yatay derzler paralel, düşey derzler kesintili olmalı Tuğlaların oluşturduğu düzlemler birbirine paralel olmalı Tuğlalar birbirinin üzerine en az 5 cm lik bir yüzeyle oturmalı Harç kalınlığı değişmemeli ve en az 1 cm olmalı Mümkün olduğunca bütün tuğla kullanılmalı, parçalar sadece köşelerde, birleşim noktalarında ve bitişlerde olmalı Köşelerde ve diğer tüm birleşimlerde örgü kurallarına özellikle uyulmalıdır. Duvar Harçları Yığma yapılarda doğal veya yapay taşların etki eden kuvvetler karşısında dağılmaması, bütün olarak çalışabilmesi, yükleri zemine aktarabilmesi için birim bileşenleri bağlayan bir yapıştırıcı/bağlayıcı malzeme gerekmektedir. Bu işlevi duvar harcı yüklenir. Harcın görevi yapı bileşenlerini (taş, tuğla, gazbeton, briket vb gibi) bağlayarak duvarın tek bir eleman olarak çalışmasını sağlamaktır. Harç bir takım bağlayıcı maddelerin belli oranda kum, katkı malzemesi ve su ile karıştırılması sonunda ortaya çıkan kimyasal reaksiyonlarla sertliğini kazanan bir yapı malzemesidir. Duvarların basınç emniyet gerilmeleri harç ile doğrudan ilişkilidir. Harç niteliği ne kadar iyi ise duvarın dayanımı o denli artar. Harcın niteliği de kullanılacak harç bileşenlerinin niteliği ve oranı ile belirlenir. Bağlayıcı maddelerin en eski yaygın örneği kireçtir. Bugün ise ya çimento harçları ya da çimento ile takviye edilmiş kireç harçları yeğlenmektedir. Duvar örülürken yapı bileşenleri harcın suyunu emerek çabuk sertleşmeye ve yapıştırma / bağlama özelliğini kaybetmesine neden olur. Bu nedenle örgüye sokulan taşların su emme gücüne bağlı olarak suda tutularak nemlendirilmesi doğru bir yaklaşımdır. 63

68 Hatıllar Tuğla duvarlar ile diğer kargir malzemeli duvarlar eksensel basınç etkisinde en uygun davranışı gösterirler. Bu tür duvarların eğilme dayanımı az olup, çekme kuvvetlerine ve yatay yüklere dayanımları, sürtünme kuvvetleri ve harç bağlayıcılığıyla gerçekleşir. Bu etki hatıllarla ve monolitik döşemelerin etkisiyle arttırılır. Hatıl bir duvarın bütün olarak çalışmasını sağlamak amacıyla duvar üstüne (yüksek duvarlarda duvar aralarına da) gelen bir yapı elemanıdır. İki ucundan desteklenen bir kirişten farklı olarak bir hatıl tamamen ya da büyük bir bölümünün altında bulunan duvar tarafından desteklendiği için eğilmeden çok basınçla etkilenir. Yatay hatıllar tavan ve merdiven döşemelerini de kapsamak üzere her bir döşemenin taşıyıcı duvarlara oturduğu yerlerde en az 20 cm yükseklikte ve duvarın veya varsa besleme ayağının genişliğinde yapılmalıdır. Hatıl ve döşeme birlikte dökülmelidir. Uzun duvarlarda deprem ve rüzgar gibi yatay yüklere karşı duvarı güçlendirmek amacıyla düşey hatıllarda kullanılırlar. Düşey hatıllar en az duvar kalınlığında olmalı ve temel sömeli ile duvar üstü hatıllarına bağlanmalıdırlar. Böylece yığma duvar bir bakıma betonarme kolonlarla destekleniyor gibi olmaktadır. Düşey hatıllar her iki yandan gelen taşıyıcı duvarların örülmesinden sonra konulacak kalıpların arasındaki boşluğun donatılarak betonlanması ya da çelik profiller konulmasıyla gerçekleştirilirler. (Şekil 3.4) Şekil 3.4: Yığma duvarlarda yatay ve düşey hatıl oluşumu. Yığma Duvarlarda Açıklık Oluşturma Yöntemleri Duvarlarla çevrili bir mekânda yaşam koşullarının zorunlu kılmasına bağlı olarak duvar bünyesinde boşluklar oluşturulması gerekir. Bu boşluğun üzerindeki bloklar ya da tuğlalar yerçekimine karşı desteklenmelidir. Bu da ya bir lento (betonarme, ahşap ya da metal) ya da kemer aracılığıyla gerçekleştirilir. Lento Duvar örgüsündeki yatay sıraların, belirlenen yerde ve uzunlukta, kesintiye uğratılarak örgünün sürdürülmesi için duvara yerleştirilmiş tek parça elamana lento denir. Üst başlığın köprü benzeri bir yöntemle çözülmesi lentoyu hem kendi kendini taşımak, hem de üst kısımdaki duvar kütlesinin basıncına karşı direnmek zorunda bırakır. 64

69 Kemer Yığma duvar yapısında yer alan taş, tuğla, kerpiç benzeri basınca karşı üstün direnç gösteren küçük parçaların, basınç etkisini yan kısımlara ileten bir dizge kuracak şekilde birleştirilmesi kemer ismi verilen yapı öğesini tanımlar. Kemer içindeki her parça, gerek kendi şeklinden, gerekse kemer eğrisi düzeni içindeki yerinden ötürü kilit taşının yerine konmasıyla birbirine geçiş sağlayan basınç kuvvetleri serisinin meydana gelmesine ve üzengi yüzeylerin aracılığıyla taşıyıcı ayaklara aktarılmasına yol açar. Kemer üstündeki duvar tarafından üretilen yerçekimi kuvvetleri kemer üzerinde dağılır ve kemer taşlarında, her bir kemer taşının aşağı yüzüne bakacak dikey olan diyagonal kuvvetlere dönüşür. Kemer konstrüksiyonun sakıncalarından biri, en üst kemer taşı, yani kilit taşı, yerine konuluncaya dek, yapım esnasında kemer taşlarının kemer kalıbıyla taşınması gerekliliğidir. Daha sonra kemer kendi kendini taşıyabilir. Geleneksel olarak yarım daire şeklinde düzenlenen beşik kemerlerde düşey kuvvetlere ek olarak bunlarla doğru orantılı artan yanal kuvvetler bulunur. Yanal kuvvetler uygun olarak sınırlanmazsa kemerin kaidesinin yayılmasına neden olurlar. Üzerinde hiçbir yük bulunmayan kemerlerde ise sorun kemerin kendi ağırlığıdır. Eğer birkaç kemer yan yana koyulursa o zaman kemerin yanal kuvvetleri bitişik kemerin yanal kuvvetleri tarafından tümüyle etkisiz hale getirilir. Bu olduğunda, kemerler ince payeler ya da sütunlar üzerine yerleştirilebilir, çünkü yanal kuvvetler iptal edilmiştir. Böyle bir sıra kemerde uçlarda hala çözülmemiş yanal kuvvetler bulunur fakat bunlar uçtaki payandalar ya da duvarlar tarafından zemine iletilirler. Resim 3.2: Lento ve kemer elemanlarından örnekler.(özkul,h 65

70 Yığma taşıyıcı duvarlarda sonradan boşluk oluşturmak gerektiğinde Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalarlalarla İlgili Yönetmelik kuralları uyarınca işlem yapılmalı ya da uzman kişilere danışılmalıdır. Yığma Taşıyıcı Sistemlerin Yerçekimine Bağlı Yüklere Karşı Koyabilmeleri İçin Uyulması Gereken Kurallar Taşıyıcı duvarların düzenlenmesi taşıyacakları döşeme ya da çatı sisteminin tipine uygun olmalıdır. Tek yönlü açıklık geçen sistemlerde paralel duvar setleri kullanılır ve yaklaşık eşit açıklıklara yerleştirilirler. Açıklıkların geçilmesi esas olarak döşeme sistemi ile bağlantılıdır. Açıklıklar ahşap döşemeler için 3,5 5 m betonarme döşemeler için 3,5 8 m arasındadır. Çift yönlü açıklık geçen sistemlerde hücresel düzenlemelere gidilir ve kareye yakın hemen hemen eşit ölçülerde hücreler kullanılır. Yığma binalarda kullanılan çift yönlü döşemeler genellikle yerinde dökme betonarme döşemelerdir. Çok katlı binalarda plan geometrisi her katta aşağı yukarı aynı şekilde olmalıdır. Bu, taşıyıcı duvarların binanın bütün yüksekliğinde devam etmesi açısından özellikle çok önemlidir. Duvarların narinlik oranına özellikle dikkat edilmelidir. Kat yükseklikleri gerektiğinden fazla olmamalı ve uzun duvarlardan kaçınılmalıdır. Narinlik oranı 20 den az olacak şekilde duvar kalınlığı seçilmelidir. Yığma Taşıyıcı Sistemlerin Yatay Yüklere Karşı Koyabilmeleri İçin Uyulması Gereken Kurallar Planlar her iki yönde duvarlar içermelidir. Strüktürün yatay parçaları (döşemeler) duvarlar arasında etkin bir hat oluşturmalıdır. Bu parçalar yeterli mukavemete sahip olmalı ve duvarları yeterince sabitlemelidir. Duvarlar planda olabildiğince simetrik yerleştirilmelidir. Bu rüzgar yüklerinin küçük olduğu az katlı binalarda önemli değildir, fakat bina yüksekliği arttıkça önemi artar. Dış duvarlarda düzlem dışı kuvvetlerin etkimesi sonucunda ortaya çıkan eğilme etkisi sık aralıklarla konulan yanal desteklerle ve açıklığın azaltılması suretiyle azaltılabilir. Yığma yapıların depreme dayanıklı tasarımı konusunda daha detaylı bilgi edinmek isterseniz KOERI.pdf adresini ziyaret edebilirsiniz. Ülkemizin en önemli tarihi eserlerinden olan Ayasofya ve Selimiye Camiinin taşıyıcı sistemlerinin ne olduğunu biliyormusunuz? İSKELET (KARKAS) SİSTEMLER Taşıyıcılık görevini Karkas adı verilen bir iskeletin yerine getiridiği sistemler iskelet sistemler olarak adlandırılırlar. Bu iskelet betonarme, ahşap veya çelikten yapılabilir. İskelet yapının en basit örneği kolon ve kirişler gibi çubuk elemanlardan oluşan çerçevelerdir. Düşey yayılı yükleri kirişler üzerine oturan ve plak olarak da adlandırılan döşemeler taşır. Döşemelere gelen yük önce kirişlere sonra kolonlara ve daha sonra da bina temellerine aktarılırlar. İskelet (karkas) ve kat döşemeleri oluşturulduktan sonra üzerine bölme duvarları örülür. Bu duvarlar taşıyıcı değil taşınan dır. Bina kat adetleri ve yükseklikleri arttıkça büyüyen yatay yükleri (deprem ve rüzgar) taşımakta çerçeveler yetersiz kalırlar. Bu durumda yüksek yapılarda kolonların bir boyutunun çok büyümesiyle oluşturulan perde, çekirdek ya da tüp olarak adlandırılan yapı elemanlarının kullanılması zorunluluğu ortaya çıkar. 66

71 İskelet Sistemlerin Düzenlenmesi İskelet sistemin düzenlenmesi için döşeme türü, açıklıklar, kolon ızgarası, çalışma doğrultusu vb. hakkında genel bir kural verilemez. Her biri özel durumlara bağlıdır ve yapının fonksiyonu öncelik alır. Bununla beraber çeşitli taşıyıcı elemanların uygun yerleştirilmesi, kullanılması için taşıyıcılık özellikleri açısından bazı esaslar sıralanabilir. İskeleti düzenlerken kolonların yerleştirilmesi özellikle önemli ve anlamlıdır. Kat döşemesi bunlara bağlı olarak biçimlenecektir. Yapı malzemesi ne olursa olsun taşıyıcıların düzgün bir sıra ile yerleştirilmesi birçok kolaylık sağlar, bazı problemlerin ortaya çıkmasını önler. Betonarmede bu durum daha da önem kazanır. Kolonlar üst üste gelmeli, bütün yükleri tam aktarmaya imkan vermeli ve konstrüksiyon yüksekliği ile açıklık arasında dengeli bir bağlantı olmalıdır. Yan yana gelen açıklıkların birbirinden çok farklı olması, kirişlerin kenar açıklıklarının orta gözlere göre biraz küçük yapılması ya da konsollar eklenmesi momentlerin düzgün dağılmasını, elemanların birbirine yakın kesit zorları etkisinde kalmasını sağlar. Yurdumuzda en çok uygulama alanı bulan iskeletli yapı türleri, betonarme, ahşap ve çelik yapılardır. Betonarme, diğerlerine göre sonradan ortaya çıkmışsa da günümüzde oldukça yaygın uygulama alanına sahiptir. Bunun nedenlerinin başında ekonomik olması ve amaca uygun uygulama alanının daha geniş olması gelir. BETONARME İSKELET SİSTEMLER Beton ve Betonarme Beton kendi başına çimento ve agregadan (taş parçacıkları) oluşan bileşik bir malzemedir. Betonun özellikleri bileşenlerinin özelliklerine ve karışımındaki oranlarına bağlıdır. Beton özellikleri doğrudan uygulamacılar tarafından kontrol edilebilen birkaç malzemeden biridir. Betonun tasarımcıları özellikle ilgilendiren özellikleri, taze iken likit, sertleştiğinde kazandığı mukavemettir. Betonun likit formu ona çalışabilirlik özelliği kazandırır. Bu özellik şekil verilmesini kolaylaştırır. Bu karmaşık geometrisi olan elemanların yapımı veya betonun donatının etrafını sarıp sertleşmesi açısından çok önemlidir. Sertleşmiş durumdaki beton uygun basınç mukavemetine sahip bir malzemedir, (Tipik olarak 20 N/ mm² ile 60 N/ mm² arasında karışım oranına bağlı olarak değişir). Çok düşük çekme mukavemetine sahiptir (genellikle basınç mukavemetinin onda biri gibi). Betonarme, malzemenin ana hacmine form kazandıran beton ve donatı çubukları şeklindeki çelikten oluşan bir malzemedir. Oldukça yüksek çekme ve eğilme mukavemetine sahiptir, kesin mukavemet özellikleri kullanılan donatı miktarına ve elemanın kesintideki yerine bağlıdır. Betonarmenin özellikleri betona, donatıya ve donatının strüktürel elemandaki yerine bağlıdır. Betonarmenin başarılı kullanılabilmesi temel özelliklerinin ve yükler altındaki davranışlarının bilinmesiyle mümkündür. Aderans Betonarme malzemenin en önemli özelliklerinden biri beton ile çeliğin beraber çalışacak yani yük taşıyacak şekilde bir araya gelmesidir. Beton ile donatı meydana gelen etkiler nedeniyle şekil değiştirirler. Bu arada iki malzeme arasında gerilmelerin geçişi meydana gelir. Betonarme bir elemanda donatı ile onu saran çelik arasında herhangi bir relatif yer değiştirme yada kayma olmaksızın gerilmelerin geçişine aderans denir. Donatının betondan sıyrılması veya ayrılması karma bir malzeme olan betonarme de beraber çalışmayı engellediği gibi, bazı durumlarda elemanın çökmesine de neden olabilir. Bu nedenle betonarmede kullanılan çelik betona tutunabilecek yüzey dokuları ile üretilirler. 67

72 Betonarme İskelet Sistemlerin Temel Elemanları Kolonlar İskelet sisteminin düşey taşıyıcıları kolonlardır. Kolonlar kirişlere veya bazen de doğrudan döşemelere mesnetlik yaparak aldıkları yükleri temeller aracılığıyla zemine aktarırlar. Kirişlerle beraber yatay yük etkilerini taşınmasında iyi bir taşıyıcı sistem olan çerçeveleri oluştururlar. Bütün iskelet sistem bu kolonkiriş ilişkisinden ayakta durur. Kolonların yerleri ve yönleri, kirişlerle bağlantıları, üst kolonların gelerek sisteme katılmaları projelendirmede önemli rol oynar. Kolonlar için en basit ve ilk akla gelebilecek kural, iki kolon aksının birbirinin tam üstüne gelecek şekilde yerleştirilmesidir. Bu kolonlarda burkulma kuvvetinin doğmaması için uyulması gereken bir kuraldır. Betonarme kolanlar pek çok kesit formunda yapılabilirler. En genel olanları kare, dikdörtgen ve dairesel olanlarıdır. Kolonların ana donatıları boyuna donatılardır. Boyuna donatılar, basınç yüklerine karşı koymaya yardım eder ve gereken kesit alanını azaltırlar. Link şeklindeki enine donatılar (etriyeler), çatlak şeklindeki basınç zafiyetini önlemek için boyuna donatılara yanal destek sağlarlar. Tüm basınca çalışan elemanlarda olduğu gibi kolonlarda da uygulanacak boyutların saptanmasındaki temel faktör kolonu burkulma zafiyetine karşı hassaslaştıran aşırı narinlikten kaçınmaktır. Düşey taşıyıcıların narinlik oranı efektif yüksekliğin en küçük genişliğe bölünmesi ile elde edilir. Kolonlarda ortaya çıkacak olan bir hasar tüm sistemi zayıflatır, onarılması güç durumlar ortaya çıkarır. Bu nedenle boyutlamalarına özen gösterilmesi önemlidir. Kirişler Kirişler iskelet taşıyıcı sistemlerde, düşey yüklerin karşılanmasında döşemelere mesnetlik yaparak, yüklerin kolonlara aktarılmasını sağlarlar. Bunun yanında kolonları birbirlerine bağlayarak taşıyıcı çerçeveyi oluştururlar. Genel olarak eğilme momentine maruz olmakla beraber kesintilerinde normal kuvvetler de bulunur. Buna bağlı olarak bu kesitlerde çekme gerilmelerini alacak ana donatılar açıklıkta altta, mesnette üstte bulunur. Boyuna donatılar yanında, bunları saran ve etriye denilen enine donatılarda bulunur. Etriyeler kirişlerin dayanımlarına katkıda bulunurken, aynı zamanda ana donatılara bir kafes oluşturarak kalıp içine kolayca yerleşmelerini sağlarlar. Betonarme kirişler genelde ya dikdörtgen yada T veya L şeklinde döşeme ile birleşik kesite sahiptir. Normalde geçebilecekleri açıklık 4,5 10m arasındadır. Daha büyük açıklıklar daha fazla hacim ve yükseklik gerektirirler. (20 m açıklık için 1,5 m veya üzerinde kiriş yüksekliği) Kiriş yükseklikleri genellikle kirişin taşıdığı yük ve açıklığa bağlıdır ve normal bir açıklık için basit mesnetli bir kiriş uzunluğunun yirmide biri kadardır, Dikdörtgen bir kirişin genişliği genellikle derinliğin üçte biri ya da yarısı kadardır. Plaklar (Döşemeler) İskelet sistemlerdeki yüzeysel elemanlar genel olarak döşeme olarak da adlandırılırlar. Plaklar kalınlığı diğer iki boyutuna göre çok az olan, kendi orta düzlemlerine dik yüklenmiş düzlem yüzeysel taşıyıcılardır. Bunlar tek ya da çift doğrultuda çalışacak biçimde ve çizgisel olarak ya da noktalarda mesnetlendirilebilirler, yükleri kesit içersinde oluşan eğilme momentleri ile aktarırlar. Plakların çok geniş bir kiriş davranışı gösterdiği söylenebilir. Döşeme plakları taşıyıcı sistemlerin yüklerle ilk karşılaşan elemanlarıdır. Düşey yükler altında,çeşitli yük aktarım şekilleri dışında yapının genel davranışını etkilemezler, ancak deprem sırasında diyafram etkisi nedeniyle yatay yük aktarımı bakımından döşemelerin önemi artar. Özellikle binanın bazı bölümlernde döşemelerin olmaması ya da boşlukların bulunması yapının depreme karşı davranışını olumsuz etkiler. 68

73 Betonarme Perdeler Perde duvarlar betonarme binalarda depreme karşı güvenli bir davranış için, yapının yanal rijitliğini sağlayan düşey taşıyıcı elemanlardır. Betonarme kolonlar büyük yük taşımak zorunda kaldıklarında ya da yükseklikleri nedeniyle deprem veya rüzgar yüküne karşı binanın direncinin artması istendiğinde betonarme kolonların perdeler şekline dönüştüğü görülmektedir. Kolonlarda olduğu gibi betonarme perdeleri burkulma zafiyetine karşı hassaslaştıran aşırı narinlikten kaçınılmalıdır. Temeller Bir binanın kendi ağırlığı, yani çatının, duvarların, döşemelerin ağırlığı ile birlikte içindeki eşya ve insan gibi hareketli yüklerinin tamamı binanın toplam yükünü verir. Bu yük iskelet sistemlerde sırasıyla döşemeler, kirişler ve kolonlardan geçerek temellere aktarılır. İşte temeller kolonlar tarafından iletilen binanın toplam yükünü temel zeminine ileten geçış elemanlarıdır. Bir kolonun boyutları üzerine gelecek yüklerle orantılı olarak büyüyecek şekilde hesaplanır. Bu kolon tarafından taşınan yük kolon malzemesinden daha zayıf bir temel zeminine geçtiği zaman dirençsizliği oranında genişleyen bir alana gereksinim duyar. Sömeller bu genişlemeyi kolon altına yayarak sağlayan elemanlardır. Planda genellikle dikdörtgen şeklinde ve ayrık olan sömeller birbirlerine iki doğrultuda bağ kirişleriyle bağlanırlar.zemin yapıya göre daha çok belirsizlikleri içerdiği için temellerin düzenlenmesi büyük önem taşır. Bu konuda yapılacak bir dikkatsizlik taşıyıcı sistemin tümünde veya önemli bir bölümünde hasar oluşmasına neden olur (Resim. 3.3). Resim 3.3: Betonarme İskelet Taşıyıcı Sistem Betonarme iskelet sistemle üretilen ilk yapının hangi tarihte, nerede, kim tarafından gerçekleştirildiğini biliyormusunuz? AHŞAP İSKELET SİSTEMLER Taşıyıcı kat duvarları ile döşemeleri ahşap iskelet ve bu iskelet arasındaki boşlukları dolduran dolgu veya kaplama malzemelerinden oluşan binalara ahşap karkas yapılar denir. Temelleri ve varsa bodrum duvarları kagirdir. Ahşap iskelet sistemlerin temel elemanları, taşıyıcı sistemi oluşturan taban ve başlık kirişleri ile dikmeler ve stabiliteyi oluşturan diyagonallerdir. Kural olarak kirişler eğilmeye, dikmeler basınca çalışırlar. Genelde kolon olarak bilinen taşıyıcı eleman, ahşap yapılarda dikme, kirişler ise kullanıldıkları yerlere göre döşeme kirişi, taban veya başlık kirişi, alt veya üst başlık adlarını alırken, çatılarda kiriş yerine aşık, makas, kafes kiriş, döşeme kirişi yerine mertek gibi tanımlar kullanılır. 69

74 Yardımcı elemanlar da döşeme gibi kullanım yüzeylerini oluşturmak, taşıyıcı olmayan elemanları yapmak, ana elemanları desteklemek, duvarları kaplamak, çatı örtüsünü taşımak, pencere kapı gibi elemanları tespit edebilmek için gerekli olan elemanlardır. Ahşap İskelet Yapıların Temel Elemanları Taban Kirişi Temel duvarının veya subasman hatılının üzerine gelen yatay taşıyıcı elemanlardır. Uzunlukları boyunca altındaki hatıl tarafından desteklendikleri için bir kiriş gibi eğilme ile değil hatıl gibi basınçla etkilenir. Bu nedenle kirişler gibi dikdörtgen kesitli olmaları gerekmez. Yatay yük etkisiyle yana devrilme olasılığını ortadan kaldırmak için, alttaki hatıla geniş yüzeylerinden tespit edilirler.bu yaklaşım çatı çözümündeki yastık kirişi ve damlalık aşığı gibi ahşap bileşenler için de geçerlidir. Taban kirişleri temel hatılına yaklaşık 2 m de bir ankraj demirleriyle tutturulmalıdır. Demirler altta betanorme hatıl varsa 15 cm, taş veya tuğla duvar olması durumunda ise 40 cm ye kadar içeriye sokulmalıdır. Ahşap malzemeyle kagir malzemenin temasında oluşan rutubet etkisiyle çürümeyi önlemek için duvar ile taban kirişi arasına bitümlü karton yerleştirilmesi veya temas eden yüzeyin bir ahşap koruyucu ile kaplanması gerekir. Afet Yönetmeliğine göre taban kirişinin en küçük boyutu tek katlı yapılarda 10/10 cm, iki katlı yapılarda 12/12 cm olmak zorundadır. Dikmeler Taban kirişine basan, üstüne gelen başlık kirişini veya çatı makaslarını taşıyan düşey elemanlardır. Basınç gerilmeleriyle etkilenirler. Burkulma etkisini azaltmak için desteklenmeyen yüksekliklerinin az olmasında ve kesitlerinin kare olmasında yarar vardır. Başka bir deyişle dikmeler için kare ve daire kesitler uygun olmakta, narinliklerini azaltmak için de ara kirişleriyle bölünmelerinde yarar görülmektedir. Yine afet yönetmeliğine göre taşıyıcı dikmeler en çok akstan-aksa 1.5 m aralıkla kullanılabilirler. Dikmeler tüm ana elemanlar gibi tek katlı yapılarda 10/10 cm iki katlılarda zeminde ve üst katta 12/12 cm olabilirler. Dikmeler iki kiriş arasında tek parçalı olmalı ve eklenmemelidir. Bunlar taban ve başlık kirişlerine geçmeli birleşmeli, ayrıca çivi ile tutturulmalıdır. Başlık Kirişleri Dikmelerin üzerine gelen, dolayısıyla noktasal desteklenerek eğilme ile etkilenen yatay elemanlardır. İlke olarak kirişler ekli üretilebilirler. Eklenmede dikkat edilecek kurallar, eklenen her iki elemanın kesitlerinin aynı derecede işlem görmesi, birleşimlerin çivi, ahşap bulonları ile tutturulması, aşırı yük durumlarında ahşap takozlarla desteklenmesidir. Yönetmeliklerce istenen minimum boyutların aşılması durumunda eğilmeyi azaltmak için dikdörtgen kesitler tercih edilmelidir. Köşegenler (Diyagonaller) Ahşap karkas yapının birleşimleri bir mafsal özelliğindedir. Bir statik kural olarak mafsal birleşimli dörtgen alanlar yatay yükler karşısında stabil olmadıkları için ahşap karkas yapıları yanal yüklere karşı (rüzgar, deprem vb.) desteklemek amacıyla başvurulan yollardan bir tanesi de köşegen (eğik konumlu) deprem elemanlar kullanmaktır. Bunlar payanda olarak da adlandırılırlar. Köşegen ya başlık kirişi ile taban kirişi arasına ya da dikme ile taban kirişine basar. Böylece dikme ve kirişlerin (yatay ve düşey elamanların) oluşturduğu diktörtgen alanlar eğik eleman tarafından üçgenlere, yani mafsallı birleşimlerin stabil olduğu geometrilere dönüştürülmüş olur. Dikkat edilecek nokta, köşegenin iki ana eleman arasında yer almasıdır, yani iki ucunun da dikme, başlık veya taban kirişi gibi elemanlara birleşmesidir. Aksi taktirde bir ana taşıyıcı elemanın yardımcı bir elemana yük aktarması durumu ortaya çıkacaktır ki bu da statik ilkeler çerçevesinde doğru olmayan bir durumdur. Diyagonallerin tek parça olarak imali, diğer elemanlarla bağlantılarının geçmeli olması gereklidir. 70

75 Diğer bütün iskelet sistemlerde olduğu gibi ahşap iskelet sistemlerin de taşıyıcı elemanlarından herhangi birinin (dikme, başlık, döşeme kirişi gibi) eksiklik ya da zayıflığı sistemin tümünde önemli zaafiyete neden olacağından bu elemanlar farklı gerekçelerle kaldırılmamalı zorunluluk halinde uzmanlara danışılarak işlem yapılmalıdır. Ahşap Karkas Yapılarda Yardımcı Yapım Elemanları Ara Kirişler; taban ve başlık kirişleri ile dikmelerin oluşturduğu gözleri daha küçük bölümlere ayıran, yatay konumlu, ahşap elemanlardır. Ara Dikmeler; taşıyıcı olmayan, bölücü ahşap karkas duvarların yapımında veya ana taşıyıcı dikmeler arasında konstrüktif amaçlı olarak kullanılan dikmelerdir. Döşeme Kirişleri; zemin katta taban kirişine, üst katta başlık kirişine oturan döşeme üzerine gelen yükleri karşılayıp bağlandığı elemanlara aktaran ahşap elemanlardır. Döşeme Tahtaları; döşeme kirişlerinin üstüne veya gerektiğinde altına da çakılan 2,5-3 cm kalınlığında 10 cm genişliğinde ahşap bileşenlerdir. Dolgu ve Kaplamalar; Ahşap karkas yapıların duvarları kerpiç, hımış, tuğla vb. gibi malzeme ile doldurulup, üzerine rabıta teli, lata vb. çakılarak sıva uygulanabileceği gibi kaplama tahtaları ile de örtülebilir. Ahşap iskelet sistemlerle ilgili daha ayrıntılı bilgi edinmek için Ç.Türkçü nün Birsen Yayınevi tarafından basılan Yapım: İlkeler- Malzemeler-Yöntemler- Çözümler (2010) kitabını okuyabilirsiniz. Resim 3.4: Ahşap İskelet Sistemle Üretilmiş Geleneksel Konut Geleneksel yöntemlerle üretilen ahşap, canlı ve doğal niteliğine bağlı olarak hareket eden, liflerinin yönü ile ilişkili olarak uzayıp kısalan, suya karşı doğal koşullarda geçirgen olması nedeniyle şişen ve çürüyen bir malzemedir. Aynı zamanda yangına karşı dayanıksız ve zararlılara karşı dirençsizdir. Geleneksel ahşap yapılarımız da artık unutulmaya yüz tutan yapı detayları işçilik ve malzeme ile üretildiklerinden ömürlerinin uzatılması için doğru yöntemlerle onarılmaları ve belirli zaman dilimleri içinde bakımlarının yapılması gerekmektedir. 71

76 Geleneksel ahşap yapıların korunması ve onarımı ile ilgili bilgi almak için R.Günay ın Birsen Yayınevinden basılı olan Geleneksel Ahşap Yapılar-Sorunları ve Çözüm Yolları (2002) kitabına başvurabilirsiniz. DEPREMLER VE DEPREME DAYANIKLI YAPI TASARIMI Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir. Deprem Bölgeleri Haritası'na göre, yurdumuzun %92' sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95' inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98' i ve barajlarımızın %93' ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir. Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve sonucundan da milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir. Deprem Nedir? Deprem, tektonik plakların hareketleri sonucu yerkabuğunun altında biriken gerilme enerjisinin aniden boşalmasıdır. Depremler genel olarak, tektonik plak hareketleri, yanardağ patlaması, heyelanlar, patlamalar gibi sebeplerle meydana gelir. Enerjinin boşalması sırasında yerkabuğunda meydana gelen ani yer değiştirmeler sebebi ile oluşan deprem dalgaları depremin meydana geldiği yerden çok uzak yerlerde dahi büyük hasarlar oluşmasına neden olabilmektedir. Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır. Depreme Dayanıklı Yapı Kavramı Depreme dayanıklı yapı en şiddetli depremde bile en ufak hasarı olmayan yapı demek değildir. Depreme dayanıklı olarak kabul edilen bir yapı, olan depremin şiddetine göre çeşitli ölçülerde hasar görebilir. En şiddetli depremde bile en küçük bir çatlağı olmayan yapı yapmak için gereken bütün bilgiler vardır. Ancak bu şekilde bir yapının maliyeti çok yüksek olacağından çok önemli yapılar bu şekilde yapılabilir. (Örneğin bir atom santralı) Konut yapılarının ise depremde bir miktar hasar görmesine izin verilir. Deprem Bölgelerinde Yapilacak Binalar Hakkinda Esaslar ile ilgili yönetmeliğe göre yeni yapılacak binaların depreme dayanıklı tasarımının ana ilkesi; Hafif şiddetteki depremlerde binalardaki yapısal ve yapısal olmayan sistem elemanlarının herhangi bir hasar görmemesi, Orta şiddetteki depremlerde yapısal ve yapısal olmayan elemanlarda oluşabilecek hasarın sınırlı ve onarılabilir düzeyde kalması, Şiddetli depremlerde ise can güvenliğinin sağlanması amacı ile kalıcı yapısal hasar oluşumunun sınırlanmasıdır. Deprem Yönetmeliğine göre yapılmış bir yapı ile hafif ve orta şiddetli depremlerde mal kaybını önlemek veya azaltmaya, çok şiddetli depremlerde ise mal kaybını önlemekten çok can kaybını önlemeğe çalışılmaktadır. Binanın taşıyıcı kısımlarında olan hasar bina güvenliğini tehlikeye sokarken, taşıyıcı olmayan kısımlardaki hasar yapının onarılıncaya kadar kullanılmamasına yol açar. Mevcut binaların değerlendirmesi ve güçlendirilmesinde esas alınan performans kriterleri Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalarlalarla İlgili Yönetmeliğin 7.Bölümü nde tanımlanmıştır KOERI.pdf 72

77 Depremde hasar gören yapıların onarımı ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek isterseniz N.Bayülkenin Depremlerde Hasar Gören Yapıların Yapım ve Onarım ve Güçlendirilmesi adlı kitabına başvurabilirsiniz. Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı Depremlerde meydana gelen yapısal hasarlara deprem özellikleri, yerel zemin koşulları ve yapı kalitesi olmak üzere üç faktör etki etmektedir. Deprem özelliklerini; bölgenin depremselliği, deprem riski ve oluşabilecek depremin büyüklüğü, Yerel zemin koşulları; zemin büyütme faktörü, zemin sıvılaşma potansiyeli, Yapı kalitesini ise depreme dayanıklı mimari ve taşıyıcı sistem tasarımı, kaliteli işçilik ve beton ile yapısal denetim oluşturmaktadır Gerek Türkiye de gerekse dünyada depremlerden edinilen deneyimler depreme dayanıklı yapı tasarımının daha mimari tasarım sırasında başladığını ortaya koymaktadır. Depremlerde hasar gören yapıların hasar nedenleri bazen doğrudan doğruya mimari tasarım ile bağlantılı olmaktadır. Mimari tasarımda olabildiğince özgür davranmak normal koşullarda bile taşıyıcı sistem tasarımında güvenli bir çözüme ulaşılmasını güçleştirirken, deprem etkileri altında taşıyıcı sistem tasarımında çok daha önemli problemler yaratabilmektedir. Düzenli taşıyıcı sistem seçimi, öncelikle mimari tasarım ile ilgilidir. Gerek planda ve gerekse düşey doğrultuda, mimari tasarımın olabildiğince karmaşıklıktan uzak, basit ve sürekli taşıyıcı sistemlerin kullanılabilmesine olanak verecek biçimde düzenlenmesi depreme karşı başarılı bir yapısal tasarımın ilk koşuludur. Yapı tasarım ve üretim sürecinde yapısal güvenliği etkileyen faktörleri özetleyecek olursak; Deprem ve özellikleri Yerel zemin ve geoteknik koşullar Kullanılan yapısal malzemeler ve kalitesi Mimari tasarım Taşıyıcı sistem tasarımı İmalattaki özen ve işçilik Proje ve yapı denetimi düzenlenmesi depreme karşı başarılı bir yapısal tasarımın vazgeçilmez koşullarıdır. Ülkemizde betonarme binaların %90 nında gözlenen deprem hasarlarının belli başlı nedenleri nelerdir. Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımında Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar Depreme dayanıklı yapı hangi cins malzeme ile yapılmış ve hangi taşıyıcı sistem olursa olsun tasarımda bazı genel hususlara ve ayrıntılara dikkat etmek gerekir. Deprem bölgelerinde yapılacak binalarda sıkça rastlanan tasarım hataları ve dikkat edilmesi gereken bazı kurallar şunlardır; Bina planda olabildiğince basit geometrik ve simetrik şekilde olmalıdır. Merdiven boşluğu, asma kat gibi nedenlerle bırakılan döşeme yırtıkları taşıyıcı sistemde zaafiyet meydana getireceğinden sakıncalıdır. 73

78 Cephe süreksizlikleri ya da cephedeki ani değişiklikler, büyük gerilme yığılmalarına ve depremde katlar arasında farklı davranışa neden olacaktır. Plandaki bir boyutu diğer boyutuna nazaran büyük olan yapılar; titreşim, ısı, rötre ve farklı oturmalar nedeniyle uygun dilatasyonlara ayrılmalıdır. Dolgu duvarlar da yapıya önemli bir rijitlik kazandırmakta, deprem esnasında taşıyıcı elemanlar gibi davranmaktadır. Herhangi bir katı tuğla veya benzeri malzemeli duvarla örülmemiş yumuşak kat lı yapılar deprem açısından oldukça sakıncalıdır. Bodrum kata konulan bant pencereler ile asma kat teşkili gibi durumlarda kısa kolonlar oluşacaktır. Deprem esnasında bu kolonlarda büyük gerilme yığılmaları olacak ve kolonlar burkulma konumuna ulaşacağından büyük sorun yaratırlar. Duvarlar ve kolonlar her katta üst üste gelmeli ve temelden çatıya kadar kesintisiz devam etmelidir. Bunların bazılarının bir kattan sonra kesilmesi ve daha sonraki katlarda yapılmaması yapıda bir süreksizlik doğurur. Yapının o katında ani bir zayıflık noktası oluşur. Büyük bir ihtimal ile o yapının depremde gördüğü hasar o noktada en büyük çapta olur. Yapıda kullanılan malzeme ve sistem aynı olmalıdır. Örneğin ön duvarları taş yığma ve arka duvarları tuğla yığma yapmak her iki malzemenin depreme dayanıklılık özelliklerinin farklı olmasından dolayı sakıncalıdır. Aynı şekilde ön cephesi betonarme arka cephesi yığma yapı yapmak da önemli sakıncalar doğurur. Çünkü ön cephe depremde aynı yük altında daha fazla yer değişririrken arka cephe daha az yer değiştirerek çatlayıp yıkılabilir. Diğer bir kaçınılması gereken yapım şekli de alt katı betonarme üst katı yığma yapmaktır. Çünkü bu iki katın direnci aynı değildir. Yapının taşıyıcı elemanlarının boyutları birbiri ile orantılı olmalıdır. Örneğin her kattaki kolon boyutları üstten aşağı doğru arttırılmalıdır. Mesela alt katta 40x40 olan kolonlar üst katlarda 35/35 30/30 şeklinde azaltılmalı, yani katlar arasında yapı elemanlarının boyutları arasında büyük farklılıklar olmamalıdır. Aynı durum yığma yapılardaki duvar kalınlıkları için de geçerlidir. Deprem zorlaması en fazla alt katlarda etkili olacağından buradaki kolon düzenine önem verilmeli, görünüş ve kullanım gerekleriyle kolonlar kesilmemeli ve sistem zayıflatlmamalıdır. Binanın ön cephesinde dükkan veya başka amaç ile kapı ve pencere boşluklarının geniş tutulması, özellikle yığma yapılarda, yapının arka cephesindeki açıklıkların daha az olması yapının arka cephesinin ön cephesine göre daha rijit olmasına yol açar. Binanın ağırlık merkezi ile kütle merkezi arasında büyük bir uzaklık olacağından burulma etkileri oluşacak ve yapının hasarı, yapıya depremde gelen kuvvetlerin yapacağından daha fazla olacaktır. Depremde en çok zorlanan yerlerden birisi kolon-kiriş birleşim bölgeleridir. Kolon ve kirişlerin birleşim bölgelerine yakın sarılma bölgeleri deprem etkisinde daha fazla zorlanacağı için, etriyelerin sıklaştırılması ile buradaki betonun hem dayanımının hem de sürekliğinin artması sağlanır. Böylece deprem etkilerinin sebep olacağı hasar da düşük düzeye indirilebilir. Temel bağ kirişlerinin, temelleri birbirlerine bağlayıp birbirlerine göre yer değiştirmeyi önleyecek şekilde düzenlenmesi ve donatının kenetlenmesinin temel bloku içinde yapılması gerekir. Depreme dayanıklı yapı tasarımı konusunda daha detaylı bilgi edinmek isterseniz adresini ziyaret edebilirsiniz. 74

79 Özet Canlı varlığın korunma içgüdüsüyle ortaya çıkan yapıcılık canlıyı doğal çevreden ayırma işlemidir. Özel bir kavram olarak kullanıldığında yapı, doğanın bir parçasının insanı içine alacak şekilde sınırlandırılıp bir örtü altına alıması yani insanın kendisini güvende hissedecegi bir mekân yaratılmasıdır. Yapı eylemi bilinçli ve düşünümsel pek çok kararı ve seçimleri içeren bir eylemdir. Yapı eylemi diye adlandırdığımız mimarlık ise günümüzde sanat, teknik, toplumbilim, gibi pekçok bilimle ortak bir kesit oluşturur. Tasarım sürecinin her adımında binanın nasıl yapılacağı, taşıyıcı sistemi, üretim biçimi ve detayları birlikte düşünülmelidir. Bir yapının mevcut olabilmesi için herşeyden önce ayakta durabilmesi gerekir. Güzel ya da çirkin her yapının çok doğru seçilmiş ve uygulanmış bir taşıyıcı sisteme sahip olması vazgeçilmez bir önşarttır. Taşıyıcı sistemlerin ve taşımanın doğurucusu yerçekimi ve onun cisimler üzerindeki etkisidir. Yerçekimi cisimlere kütleleriyle doğru orantılı olarak ağırlık merkezlerinden etki eder. cisimler ve canlılar bu etkiye karşı biçimlerini koruyacak bir taşıyıcıya gerek duyarlar. Bu durum taşıyıcı sistemlerin özüdür. Yapılar büyüklükleri, kullanma biçimleri, amacı, malzemesi ve yapım tarzı ne olursa olsun yaşam ömürleri boyunca pekçok olumsuz etkiye maruz kalırlar. Yapıya etki eden bu olumsuzlukların en önemliler yükler ve kuvvetler dir. Taşıyıcı sistem binanın herhangi bir noktasına etkiyen yükleri ortaya çıktıkları noktadan alıp zemine ileten aynı zamanda şeklini değiştirmesini ve çökmesini önleyen kısmıdır. Taşıyıcı sistemlerin belirli ve genelde uzun bir zaman dilimi içinde işlevlerini sürdürmeleri gerekir. Taşıyıcı sisteme etki eden kuvvet üzerindeki ağırlığın etkisidir. Objelerin kütleleri ya da ağırlıklarından dolayı oluşan kuvvetler, rüzgar deprem gibi kuvvetlerden farklı olarak yerçekiminin etkisindedirler. Yük herhangi bir obje ya da çevre tarafından taşıyıcı sisteme uygulanan kuvvettir. Kütlelerin kendi ağırlıklarından ya da üzerlerindeki eşya, insan, mobiya vb. gibi oluşan yükler yerçekimine bağlı yükler gurubuna girer. Rüzgar, deprem, ısı farklılıkları gibi etkilerden oluşan yüklerse çevresel etkilere bağlı yüklerdir. Taşıyıcı sistemlerin düzenlenmesi ve biçimlenmesi bu yüklere bağlı olduğundan ancak yapıya etki eden bütün yüklerin belirlenmesinden sonra bir taşıyıcı sistem seçilmesi mümkün olur. Taşıyıcı sistemleri genel düzenlemesi ve formu büyük ölçüde yapıldıkları malzemenin özelliklerinden etkilenirler. Taşıyıcı sistemler dört temel malzeme olan betonarme, ahşap, çelik ve kagir malzeme ile üretilirler. Her malzemenin kendisine özgü özellikleri vardır. Betonarme ve çelik yüksek mukavemetli, ahşap ve kagir düşük mukavemetli malzemelerdir. Taşıyıcı sistemlerin seçimini etkileyen diğer faktörler ise malzemenin yapım ve bitirme işlerine uygunluğudur. Taşıyıcı sistemler geleneksel ve çağdaş systemler olarak iki ana gurupta incelenebilirler. Geleneksel sistemler içerisinde yer alan yığma ve betonarme iskelet sistemler, ülkemizde konut üretiminde yoğun olarak kullanılan sistemlerdir. Yığma taşıyıcı sistemler; taş, tuğla, briket, ahşap vb. gibi malzemenin üst üste yerleştirilerek kendi ağırlıklarının gücü ve harcın bağlayıcılığıyla ile oluşan duvar, kemer, kubbe gibi yapı elemanları aracılığıyla ortay çıkan sistemlerdir. Bu tür yapılarda yapının çatı, döşeme ve üst katlarını duvarlar taşırlar. Duvarlar hem mekânları ayıran ve örten hem de taşıyıcı elemanlardır. Yığma duvarların dayanımını etkileyen en önemli faktör kullanılan malzemenin türü, harcın kalitesi ve örgü biçimidir. Kagir malzemeli duvarlar eksensel basınç etkisinde uygun davranış sergilerler. Eğilme dayanımları az olup, çekme kuvvetlerine ve yatay yüklere dayanımları sürtünme kuvvetleri ve harcın bağlayıcığıyla gerçekleşir. Bu etki hatıllarla ve döşemelerin etkisiyle arttırılır. Yığma duvarlarda duvar bünyesinde boşluk oluşturmak için lento ve kemer adı verilen yapı ögeleri kullanılır. Yığma taşıyıcı sistemlerin yerçekimine bağlı yüklere karşı koyabilmeleri için; duvar düzenlemesinin döşeme ya da çatı sistemine uygun olması, çok binalarda plan katlı geometrisinin her katta aşağı yukarı aynı olması, duvarların narinlik oranına dikkat edilmesi gerekir. Yatay yüklere karşı koyabilmeleri içinse; plan her iki yönde duvarlar içermeli, döşemeler 75

80 duvarlar arasında etkin bir hat oluşturmalı, duvarlar olabildiğince simetrik olmalıdır. İskelet taşıyıcı sistemler, taşıyıcılık görevini kolon ve kirişler gibi çubuk elemanlardan oluşan çerçevelerin üstlendiği sistemlerdir. İskelet sistemlerde döşemelerden alınan yükler önce kirişlere sonra kolonlara ve daha sonra da temeller aracılığıyla zemine aktarılırlar. Yüksek yapılarda artan yatay yükleri taşımakta perde, çekirdek ya da tüp olarak adlandırılan yapı elemanlarının kullanılması zorunluluğu ortaya çıkar. Yurdumuzda en çok uygulanan iskeletli yapı türleri sırasıyla betonarme, ahşap ve çelik yapılardır. Betonarme, beton ve çeliğin birlikte çalışacak şekilde biraraya gelmesiyle oluşan bir malzemedir. Betonarme iskelet sistemlerin düşey taşıyıcıları kolonlardır. Kolonlar kiriş ya da döşemeden aldıkları yükleri temellere iletirler. Kolonların birbirlerinin üstüne gelecek şekilde yerleştirilmesi ve burkulma zaafiyeti oluşturacak narinlikten kaçınılması önemlidir. Kirişler döşemelere mesnetlik yaparak yüklerin kolonlara aktarılmasını sağlayan ve aynı zamanda kolonları birbirine bağlayarak taşıyıcı çerçeveyi oluşturan elemanlardır. İskelet sistemlerdeki yüzeysel taşıyıcılar ise döşemelerdir. Tek ya da çift doğrultuda çalışacak biçimde çizgisel olarak ya da noktasal nolarak mesnetlendirilebilirler. Yatay kuvvetlerin aktarımında diyafram etkisi oluşturarak sisteme katkıda bulunurlar. Betonarme binalarda depreme karşı güvenli bir davranış için kullanılan yapı elemanları perdelerdir. Binanın toplam yükünü kolonlardan alarak zemine aktaran elemanlar temellerdir. Temel sistemi iki yönde bağ kirişleriyle bağlanarak, sistemin bütün olarak çalışması sağlanır. Taşıyıcı sistemi ahşap iskelet ve bu iskelet arasındaki boşlukları dolduran dolgu veya kaplama malzemesinde oluşan binalara ahşap karkas (iskelet) binalar denir. Taşıyıcı elemanları başlık taban ve döşeme kirişleri ile köşegenlerdir. Yardımcı elemanları ise ara kirişler, döşeme kirişleri, döşeme tahtaları, dolgu ve kaplamalardır. Yük aktarış biçimleri betonarme iskelet sistemlerdeki sırayla olur. Tektonik plakların hareketleri sonucunda yekabuğunun altında biriken enerjinin aniden boşalmasıyla oluşan depremler, insanın hareketsiz sandığı ve güvenle ayağını bastığını toprağında oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapıların hasar görüp can kaybı oluşturacak şekilde yıkılabileceğini gösteren bir doğa olayıdır. Depreme dayanıklı yapı depremin şiddetine göre çeşitli ölçülerde hasar görebilir. Deprem yönetmeliğine göre yapılmış bir yapı ile hafif ve orta şiddetteki depremlerde mal kaybını önlemek ve azaltmaya, çok şiddetli depremlerde ise can kaybını önlemek amaçlanır. Depremlerde meydana gelen yapısal hasarlara; deprem özellikleri, yerel zemin koşulları ve yapı kalitesi olmak üzere üç faktör etki etmektedir. Depreme dayanıklı yapı tasarımı mimari tasarım sırasında başlar. Düzenli taşıyıcı sistem seçimi öncelikle mimari tasarımla ilgilidir. Gerek planda gerekse düşey doğrultuda mimari tasarımın olabildiğince karmaşıklıktan uzak, basit ve sürekli taşıyıcı sistemlerin kullanılabilmesine olanak sağlayacak şekilde düzenlenmesi depreme karşı yapısal tasarımın ilk koşuludur. 76

81 Kendimizi Sınayalım 1. Taşıyıcı sistemleri gerekli kılan doğal etki aşağıdakilerden hangisidir? a. Yağmur b. Yerçekimi c. Radyasyon d. Güneş tutulması e. Heyelan 2. Aşağıdakilerden hangisi taşıyıcı sistemlerin görevidir? a. Yükleri taşıma-yapıyı dengede tutma b. Güneş ışınlarından koruma c. Isı izolasyonu d. Örtme e. Estetik görüntü oluşturma 3. Aşağıdakilerden hangisi taşıyıcı sistem oluşturmakta kullanılan malzemelerden değildir? a. Ahşap b. Betonarme c. Plastik d. Çelik e. Tuğla 4. Aşağıdakilerden hangisi yığma yapıların ana taşıyıcı elemanıdır? a. Kiriş b. Lento c. Duvar d. Kolon e. Çatı 5. Yığma duvarlarda açıklık oluşturmak için gerçekleştirilen yapı elemanları aşağıdakilerden hangileridir? a. Kolon-Kiriş b. Döşeme-Kiriş c. Hatıl-Kemer d. Lento-Kiriş e. Lento-Kemer 6. Aşağıdakilerden hangisi iskelet sistemlerdeki taşıyıcı elemanlardan değildir? a. Söve b. Perde duvar c. Döşeme d. Kolon e. Kiriş 7. İskelet taşıyıcı sistemlerde elemanlar arasında yük aktarım sırası aşağıdakilerden hangisidir? a. Kolon-Kiriş-Döşeme-Temel b. Döşeme-Kiriş-Kolon-Temel c. Kiriş-Kolon Döşeme-Temel d. Döşeme Kolon-Kiriş Temel e. Kiriş-Döşeme-kolon-Temel 8. Betonarmeyi oluşturan ana malzemeler aşağıdakilerden hangileridir? a. Kum-Çakıl b. Çimento-Kum c. Beton-Çelik d. Çelik-Taş c. Kum-Çelik 9. Ahşap Karkas yapılarda kolonların görevini üstlenen eleman aşağıdakilerden hangisidir? a. Dikme b. Başlık Kirişi c. Mertek d. Payanda e. Aşık 10. Aşağıdakilerden hangisi depreme dayanıklı yapı tasarımı için gerekli ilkelerden değildir? a. Mimari tasarım b. İmalattaki özen ve işçilik c. Taşıyıcı sistem tasarımı d. Kullanılan malzeme ve kalitesi e. Estetik görüntü 77

82 Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. b Yanıtınız yanlış ise Taşıma Kavramı başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 2. a Yanıtınız yanlış ise Taşıyıcı Sistem Tanımı başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 3. c Yanıtınız yanlış ise Taşıyıcı Sistem Oluşturmakta Kullanılan Malzemeler başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 4. c Yanıtınız yanlış ise Yığma Taşıyıcı Sistemler başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 5. e Yanıtınız yanlış ise Yığma Duvarlarda Açıklık Oluşturma Yöntemleri başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 6. a Yanıtınız yanlış ise İskelet (Karkas) Sistemler başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 7. b Yanıtınız yanlış ise İskelet (Karkas) Sistemler başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 8. c Yanıtınız yanlış ise Beton ve Betonarme başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 9. a Yanıtınız yanlış ise Ahşap İskelet Sistemler başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 10. e Yanıtınız yanlış ise Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 İnsan ve hayvanların iskeletleri, yumurta kabuğu ve termit kuleleri doğada var olan taşıyıcı sistem örneklerindendir. Sıra Sizde 2 Ülkemizin en önemli tarihi eserlerinden olan Ayasofya ve Selimiye camii yığma taşıyıcı sistem ile üretilmişlerdir. Sıra Sizde 3 Betonarme iskelet sistemle üretilen ilk bina1892 yılında Francois Hennebique adlı Fransız müteahhit tarafından Paris te gerçekleştirilmiştir. Sıra Sizde 4 Ülkemizde betonarme binaların %90 ında gözlenen deprem hasarlarının bellibaşlı nedenleri; Yanlış ve uygun olmayan taşıyıcı sistem seçimi, Yanlış ve yetersiz donatı detayları Yapım aşamasındaki denetim eksikliği olarak sıralanabilir. 78

83 Yararlanılan Kaynaklar Kuban, D. (2002). Mimarlık Kavramları, İstanbul,Yapı-Endüstri Merkezi Roth, M. L. (2000). Mimarlığın Öyküsü, İstanbul, Kabalcı Yayınevi. İzgi. U. (1999). Mimarlıkta Süreç: Kavramlar- İlişkiler, İstanbul, YEM Yayın. Gerçek, C. (1979). Yapıda taşıyıcı Sistemler, İstanbul, Yaprak Kitabevi. Türkçü, Ç. (2010). Yapım: İlkeler- Malzemeler-Yöntemler-Çözümler, İstanbul, Birsen Yayınevi. Macdonald, J. A. (1997). Structural Desin for Architecture, Oxford, Reed Educational and Professional PublishingLtd. Macdonald, J. A. (1996). Structure and Architecture, Oxford, Reed Educational and Professional PublishingLtd. Salvadori, M. (1990). The Art of Construction, Chicago, Chicago Rewiew Press, İncorporated. Bayülke, N. (1978). Depremler ve Depreme Dayanıklı Yapılar, İmar ve İskan Bakanlığı Deprem Araştırma Enstitüsü Başkanlığı. Ünay,İ. A. (2002). Tarihi Yapıların Depreme Dayanımı, Ankara, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Basım İşliği. Koçak, A. Depreme dayanıklı Betonarme Yapı Tasarımı,cagriy.files.wordpress.com/.../depreme -dayanikli-betonarme-yapi-tas 79

84 4 Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; Konutta malzeme seçimini etkileyen kriterleri değerlendirebilecek, Yapı malzemesinin konutta yaşayan insanlar üzerindeki etkilerini saptayabilecek, Yapı malzemesinin performanslarına uygun kullanımlarını ayırt edebilecek, Konutta yalıtım uygulamalarının önemini açıklayabilecek bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz. Anahtar Kavramlar Yapı Malzemesi Performans Özellikleri Konutta Kullanılması Isı Yalıtımı Su ve Nem Yalıtımı Ses Yalıtımı İçindekiler Giriş Yapı Malzemeleri Konutta Yalıtım 80

85 Konutta Malzeme Seçimi ve Yalıtım GİRİŞ Günümüzde malzeme dünyası çok geniş bir alana yayılan ürün yelpazesiyle konut üreticilerine ve kullanıcılarına sayısız seçenekler sunmaktadır. Yaşam alanlarında, özellikle konutlarda kullanılan yapı malzemesinin yapı fiziği açısından seçimi, tasarım ve üretim tekniğine bağlı olduğu kadar kullanım koşulları ve süresindeki performanslarına göre de önem kazanmaktadır. Ürün seçimi, yapının işlevini, performansını ve kullanıcıyı doğrudan etkiler. Değişen, çeşitlenen, benzerleri olan ürünlerin arasından gereksinimleri karşılayabilecek olan en uygun malzemenin seçimi kullanım sürecinin en az sorunla geçmesini sağlayacak, kullanıcıya konfor getirecek, aynı zamanda bakım ve onarım masraflarını en aza indirecektir. Yapı malzemesi seçiminde, ürünün yüklendiği işlevlere bağlı olarak, ürünlerin beklenen özelliklerinden başka diğer ürünlerden ayırıcı özellikleri önem kazanmaktadır. Bu nedenle bu ünitede yapıda kullanılan belli başlı malzemeler yapı bileşiniyle bir bütün içinde değil, kendi karakteristik özellikleriyle ele alınmıştır. Konutta yapı elemanlarının ve malzemenin sağlam, dayanıklı, uzun ömürlü, güvenli ve rahat kullanılabilir, ekonomik, çevreye, insana dost, ısı, su, neme, sese karşı yalıtılmış olması ve konfor sunması istenmektedir. Malzemeden istenen bu performans sıralanması kullanıcı beklentilerindeki önem, gereklilik derecesi ve koşullara göre değişebilmektedir. Kullanıcı gereksinimleri sosyolojik, fizyolojik, antropometrik, psikolojik etkenler ile, teknik (fiziksel ve kimyasal) gereksinimlere, yapı konumuna ve maruz kaldığı koşullara, ekonomik gereksinimlere bağlı olarak farklılaşabilmektedir. Bu nedenle seçim kriterlerinde insana ilişkin, çevresel (doğal-yapay çevre, iç-dış), ekonomik etkenler değerlendirilirken, konutlardaki yapı elemanı ve malzemesinin kullanıcının yaşam boyu gereksinimlerine, yaşamın çeşitli evrelerindeki hallerine yanıt verebilecek performansa sahip olması istenmekte, yapım aşamasında ise yapım kolaylığı, biçim ve boyut uygunluğu, değiştirilebilir, bulunabilir, standartlara uygun olması gibi özellikleri sağlaması beklenmektedir. Yapı malzemeleri mekânların yalnızca fiziki çevresini oluşturmakla kalmayıp, dokunsal, görsel özellikleriyle psikolojik ve biyolojik çevreleri yaratır. Bu nedenle, uzun sürelerin geçirildiği yaşam alanlarında kullanılan malzemenin kullanıcı üzerinde rahatlatıcı, güven ve huzur veren bir psikolojik etki yaratması, biyolojik olarak kullanıcıya zararlı olabilecak kimyasallar içermemesi, mikroorganizma oluşumuna izin vermemesi, aynı zamanda çevreyle dost olması gerekmektedir. Malzemenin, sağlamlılığı ve uzun sureli dayanıklılığı önemli olduğu kadar; yapı bütünlüğü içindeki davranışı, kullanıcıyla ilişkisi, yapı biyolojisi ve ekolojik açıdan özellikleri önemlidir. Yapı malzemelerinin uygunluk belgeleri ile ilgili olarak daha ayrıntılı bilgi için adresini ziyaret edebilirsiniz. Yapı malzemeleri hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz M.Eriç in Literatür Yayınevinden basılı olan Yapı Fiziği ve Malzemesi (2002) kitabını okuyabilirsiniz. 81

86 YAPI MALZEMESİ Malzeme her formun öz yapısıdır. Gottfried Semper malzeme form ilişkisini anlatırken; sanatın her işi malzemesinin görünümünü bir fiziksel olay olarak yansıtır. Bu yolla biz ahşabın, tuğlanın, taşın vb. stilleriyle konuşabiliriz. diyerek malzemenin kendi performansının formları biçimlendirdiğini vurgulamaktadır. Gerçekten de malzeme tarih boyunca mimarinin biçimlerini etkilediği gibi, bugün sadece iskeleti, dolgusu, kabuğu, örtüsüyle kalmayıp aklına girmekte smart malzeme grubuyla nano ölçekten yapıların bütününe hükmetmektedir. Aşağıda bugün fazlasıyla çeşitlenen yapı malzemelerinin mimari formlara etkisi üzerinde yorum yapılmadan yapıda en çok kullanılan malzemeler hakkında bilgi verilmiştir. Yapı malzemesi; bir tasarımın bünyesine giren, o tasarımın oluşum ve kullanma sürecindeki biçimlenişini ve yapıyı kullanan insanın sağlık ve konforunu etkileyen, her tür işlenmemiş, yarı veya tam işlenmiş maddeler olarak tanımlanmaktadır. Mimaride tasarımın en önemli etmeni olan malzeme, mimarinin formlarını belirleyen, projeyi şekillendiren bir elemandır ve teknolojisi doğrultusunda yapı biçimlenmelerini etkilemiştir. Bugün malzeme teknolojilerindeki gelişmelerle malzeme, geleneksel kullanımından öte, kompozit yapıları, dahası nano ölçeğindeki katılımlarıyla giderek standart özelliklerini aşmakta, özgürleşmekte, ütopyalara kaynak oluşturmaktadır. Mimari tasarımlara yön veren malzeme, yapıda kullanılma sürecinde yapı biyolojisi, yapının çevresinde oluşan fiziki çevre ve yapı içinde yaşayan insanların konforu ile yakından ilişkilidir. Yapıda dış yüzeylerde kullanılan malzemenin seçiminde, estetik değerler önemli olduğu kadar, kullanım sürecinde sorun yaratmaması, işlevselliği karşılaması, iç mekânda uygun fizik ortamını sağlaması önemlidir. Yapı malzemesi yapıda yer aldığı konumuyla amaçlanan işlevleri karşılamalı, fiziksel ve kimyasal özellikleri istenilen kriterleri taşımalı, yapı biyolojisi yönüyle sorunsuz, ekolojik ve standartlara göre onaylanmış olmalı, hijyen koşullarını sağlamalı, sağlıklı ve konforlu çevreler oluşturmalıdır. Yapı malzemesinin kimyasal yapısının bozulmadığı değişimleri ölçülebilen, gözlenebilen; sertlik, renk, koku, yoğunluk, ısı ve elektrik iletkenliği, erime noktası, kaynama noktası, çözünürlük gibi özellikleri fiziksel özellikler olup, malzemenin asit veya bazlarla ilişkisi, yanıcı olup olmaması gibi maddenin atom veya moleküllerinde meydana gelen değişimleri kimyasal özelliklerdir. Yangın, korozyon gibi durumlar ise malzemeyi fiziksel ve kimyasal olarak etkilediğinden bu koşullar fiziko kimyasal özellikler altında değerlendirilmektedir. Malzeme yapıda; basınç, çekme, kayma, burulma, eğilme, burkulma kuvvetlerine, yorulma, çarpma hali gibi deformasyonlara, yüzey sertlik ve gözenek özelliğine göre aşınmalara maruz kalabilir. Bu deformasyonlara ısısal sorunlar ve malzemede ısıdan kaynaklanan gerilmeler, su-nem etkisi, sıcaklık ve suyun ilişkisi ile terleme ve yoğuşma halleri, malzemede ses yayılımı ve geçirimliliğine bağlı olarak ses yayılımı, ses yutulma olayları, güneş, yangın, korozyon gibi çeşitli etkenler sonucunda bozulmalar eklenebilir. Bu nedenle yapıda malzeme tekil olarak incelenirken duvar, döşeme gibi yapı elemanı içindeki yeri, davranışı ve uygulama olanaklarıyla bir bütün olarak ele alınmalıdır. Yapı elemanları katmanlarındaki su, su buharı, ısı, ses ve yangın gibi yalıtım sorunlarıyla, kullanıma yönelik oluşabilecek sorunlar değerlendirilmelidir. D.K.Doran ın Bileşim Yayınevinden basılı olan Yapı Malzemeleri Cep Kitabı nı (1992) bir başvuru kitabı olarak kullanabilirsiniz. Doğal Taş Yapı Malzemesi Doğal taş; çeşitli etkenler ile oluşan doğal, kristal içyapılı ve inorganik esaslı kayaçlar olup, strüktür yapımında kendine yeten, dayanıklığıyla tarihe en uzun süre tanıklık etmiş malzemedir. Doğal taşlar oluşumları sonucu meydana gelen iç yapıları nedeniyle farklı özellikler gösterirler. 82

87 Konutta Kullanılması Taş ileri bir teknoloji gerektirmeksizin, hiçbir bağlantı sistemine ihtiyaç duymadan, ağırlığının verdiği statik potansiyelle ayakta durması, uzun ömürlü bir malzeme olması nedeniyle geçmişte yerel, geleneksel, anıtsal yapıların, peyzaj tasarımlarının malzemesi olmuştur. Bilge ve soyluluk etkisi veren, saygınlık etkisi istenen yapılar için tercih edilmiştir. Günümüzde ise; doğal taşlar, yapıya belli bir ağırlık getirmeleri, yer kaybına neden olmaları, işleme ve kullanım olanaklarının zorlukları gibi nedenlerden dolayı özel amaçlarla ve genellikle kaplama olarak kullanılmaktadır. Ülkemizin belli kesimlerinde yöresel malzeme olarak yapıdaki önemini koruyan taş, yapıya konstrüksiyon (temel ve duvar örgülerinde), kaplama (duvar, döşeme, çatı, yol), dolgu-yalıtım (ısı, yangın) ve agrega malzemesi olarak girer. İç dış duvarlarda, döşemelerde kaplama olarak, merdiven basamak ve rıhtlarda, pencere, kapı söve ve denizliklerde, eşiklerde, çeşitli renkleriyle bahçe mobilyalarında, havuz kaplamaları ve bordürlerde, sütun, küpeşte ve kemerlerde, banyo ve mutfak tezgahlarında, şömine ve barbekülerde uygulanmaktadır. Genel yapı itibariyle dayanıklı olan doğal taş yapı malzemesinin fiziksel, kimyasal bileşimindeki maddeler ve ortamla olan (dış- iç hava) etkileşimler, taşın çeşidine göre kullanımda olumsuzluklara neden olabilir. Çözünür tuzlar, asit bileşimleri, donma-çözülme olayları veya nem ve sıcaklık döngüleri taşın bozulmasına neden olan etkenlerdir. Çözünür tuzlar kristalleşerek ve taşta nem emilimini artırarak hacim genişlemelerine ve fiziko-kimyasal etkileşimlere neden olurlar. Kükürt dioksit gibi asit gazları, kalsit ve dolomit gibi karbonatlı mineraller içeren taşlara zarar verirler. Buzlanma, donma taşın gözenek yapısına, su emilimine bağlı olarak etkili olurken, donma-çözülme sadece genleşmeden dolayı zararlı olmakla kalmayıp termodinamik açıdan taşı bozabilmektedir. Nem ve sıcaklık döngüleri taşın yapısına göre kimyasal olarak zararlı olabilmektedir. Yapıda kullanılan doğal taşlar; homojen yapılı, gözeneksiz, atmosfer etkilerine dayanıklı, yüksek basınç ve eğilme mukavemetine sahip olmalıdır. Bu özelliklere sahip olan magmatik kütleler ve fiziksel tortul külteler grubundaki taşlar konstrüktif amaçla kullanılmaya çok elverişlidir. Kargir yapılarda kullanılan taşlar fiziksel-mekanik kuvvetlere dayanıklı, sert ve damarsız yüzey yapısına sahip ve yoğun hava etkilerine, don olaylarına, darbelere dirençli olmalıdır. Yapıda kaplama amacıyla kullanılan doğal taş malzemeden, atmosfer etkilerine dayanıklılığının yüksek olması ve estetik değerleri karşılaması aranır. Kaplama olarak kullanılacak taş türünün belirlenmesinde; taşın dokusuna, gözenek yapısına, damarlarına, aşınma mukavemetine, işlenebilme özelliğine dikkat edilmelidir. Duvar yüzeyine yapıştırılarak uygulanan kaplamalar yüzeyle iyi aderans sağlamalı, havalandırılan cephe sistemlerinde diğer tabakaların hareketleriyle uyumlu olmalıdır. Kaplama amacıyla kullanılan mermerin yağ, asit, pas etkileri karşısındaki düşük dayanımı göz önünde tutulmalıdır. Oniks ve Paros mermeri ışığı geçirme özelliğiyle estetik amaçlı kullanımlara cevap verirken, granit; zengin renk ve doku çeşitliliğinin yanı sıra dayanıklılığıyla, işlevsel, kolay temizlenebilir ve sağlığa uygun oluşuyla iç ve dış mekânlarda kullanılabilecek taşlar arasında yer almaktadır. İnce plakalar haline getirilebilen arduvaz, dayanıklılığıyla çatı kaplaması olarak kullanıma uygunken, kireç taşları don olaylarından ve tuz saldırısından zarar görürler. Kum taşları ise donmaya dirençli olup, tuzlara ve asitlere karşı dayanıksızdırlar. Doğal taş kaplamalar konstrüksiyon sistemi üzerine kenetlerle bağlanabildiği gibi yapıştırıcı ile de tesbit edilmektedir. Boyutları taşın cinsiyle ve üretim teknolojisiyle ilişkili olan levhaların dış yüzeylerinin cilalanmış olması tercih edilirken, duvara bakan yüzeylerinin harca iyi yapışması için oldukça pürüzlü olması gerekmektedir. Kaplama olarak yan yana kullanılacak taşların sertlik ve yüzey dayanıklılık değerlerinin birbirine yakın olması gerekmektedir. Özellikle merdiven basamaklarında aşınma etkisine karşı aynı cins bordürler kullanılmalı, TSE nin ilgili standartlarına uyulmalıdır. Doğal taşın, özellikle kireç taşlarının yüzeyinde biriken kirlerden etkilenmemesi ve kimyasal tepkimeye girmemesi için toz, duman, egzost dumanına karşı suyla yıkanması gerekmektedir. Kum taşındaki silis, suda çözünmediğinden kimyasal temizleme yöntemi ile temizlenmeli, bakır lekeleri için amonyak solüsyonları kullanılmalıdır. Taş yüzeyleri için temizleme yöntemi seçilirken yüzeye zarar veren kostik soda, törpüleme veya parça püskürtme yöntemlerinden, özellikle granit üzerine hidroflorik asit kullanımından kaçınılması gerekmektedir. 83

88 Yapı malzemelerinin yapı bileşenlerinde kullanılma ve uygulamasına yönelik daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz N, Toydemir; E. Gürdal; Tanaçan, L. ın Literatür Yayınevinden basılı olan Yapı Elemanları Tasarımında Malzeme (2000) kitabını okuyabilirsiniz. vardır? Dış mekânda kullanılan kaplama taşının ne gibi farklı özellikleri Ahşap Yapı Malzemesi Ahşap, doğal dokusu, renk etkisi, bazı türlerinin kokusuyla mekâna özellikli bir atmosfer kazandırır. Frank Lloyd Wright ın dediği gibi; ahşap tüm malzemeler içinde insanın dokunmak ve görmek istediği, insana en yakın malzemedir. Lifli, organik esaslı bir malzeme olan ahşap, reçineli oluşuna göre, sert ağaçlar (şimşir, meşe, dişbudak, kayın, gürgen, kestane, ceviz, kiraz, abanoz, maun, akçaağaç, çınar), yumuşak ağaçlar (kavak, köknar, söğüt, huş, kızılağaç, ıhlamur, sedir, akağaç) ve çıralı ağaçlar (çam, ladin) şeklinde gruplanabilir. Suni ahşap malzemeleri ise üretim şekline göre; prese kaplama, prese aglomere ve prese masif olarak üç grup halinde sınıflandırmak mümkündür. Kontrplak gibi tabakalar halinde tutkallarla preslenen kaplamaları kapsayanlar; prese kaplamalar olarak, talaş, lif ve yonganın preslenmesiyle üretilenler; prese aglomere olarak gruplandırılmaktadır. Prese masif ahşaplar ise; yoğunlaştırılmış ve emprenye edilmiş ahşapları ve tutkallı lamine ahşapları kapsamaktadır. Ahşap, yonga veya odun lifli levhalar üzerine yapay reçine ile yapıştırılan ince kaplamalı plakalar formika, lamiton, laminat olarak, talaş levhalar heraklith, yonga levhalar ise kontrtabla gibi adlarla satılmaktadır. Bu ürünlere, yapay fenol reçinesi, yapay melamin reçinesi veya polyester reçinesi kullanılarak hazırlanan levhalar üzerine selüloz kraft kağıtları ile desen ve renk verilmekte, yüksek basınçla preslenerek laminasyon işlemi uygulanmaktadır ºC ısıya dayanıklı olan bu levhalardan yanmama özelliği isteniyorsa tabakalar arasına alüminyumdan ince metal levha konarak, ısının geniş bir alana yayılması sağlanmaktadır. Piyasada verzalit, durapal, lamiton gibi adlarla satılan polyester reçinesi emdirilmiş, yonga veya odun lifli tablaların yapay reçine ile kaplanmış üst yüzeyleri dış etkilere karşı dayanıklı olsa da, iç kısımların zayıf olması çok iyi yalıtılmayı gerektirmektedir. Ahşap lifli kompozitler, masif ahşaba göre çok ucuz olup, malzeme firesiz kullanılabilmektedir. Konutta Kullanılması Ahşap iç yapısındaki hava boşlukları nedeniyle ısıya karşı geçirgenliği düşük, ses yutuculuk değeri yüksek, koruyucu maddelerin katkısıyla atmosferik ve kimyasal etkilere, asit ve bazlara karşı dayanıklıdır ( yıl dayanım). Ağacın cinsine ve lif yönüne göre eğilme ve kopma, kırılma, burulma dayanımları farklılık gösteren ahşap malzemenin lif yönünde kopma dayanımı oldukça yüksektir. Kuru ağaçların özellikle akasya, ceviz, ıhlamur, dişbudak, tik, porsuk ağaçlarının esnekliği fazladır. Ahşabın bu olumlu özelliklerinin yanı sıra hafif ve esnek olması, deprem bölgelerinde bu malzemeyi tercih edilir kılmaktadır. Ahşap malzeme metalin ve camın sert çizgilerini yumuşatabilme özelliğine sahiptir. Ahşabın farklı tasarım olanakları sayesinde çok geniş bir alanda seçim ve uygulama yapmak mümkün olmaktadır. Farklı türlerin siyahtan kırmızıya kadar renk seçeneği mevcuttur. Ayrıca aynı türden olan ağaçların bile renkleri birbirinden farklıdır. Ahşabın yapısal renk farklılıkları, zengin doku etkilerine ve detaylı desenlendirmeye olanak sağlaması mekânlara farklı görsellikler kazandırır. Beyaz renkli ağaçlar; kavak, ıhlamur, akgürgen, diş budak ve akcaağaç, sarı renkli ağaçlar; şimşir, çam, ladin, meşe, kestane, zeytin, limon, dut ve tik, kızıl renkli ağaçlar; kızıl ağaç, armut, elma, söğüt, karaçam, çınar, kırmızı gürgen ve maun, yeşil renkli ağaçlar; akasya, limba ve kalambur, siyah renkli ağaçlar; abanoz ve pelesenk, kahverengi renkli ağaçlar ise; ceviz, karaağaç, erik, sedir ve amber ağaçları olarak gruplanabilir. Ahşabın sağlam yapıda olanlarının renk doygunlukları iyidir ve daha parlaktır. Çam gibi gün ışığında koyulaşan ahşaplar için özel önlem alınması gerekmektedir. 84

89 Ağacın yapısında bulunan reçine, terebentin, tanen ve eterli yağlar her ağaç cinsine kendine has bir koku kazandırmakta; çam, defne, gül, ardıç, sedir gibi ağaçlar kimi zaman sadece bu özelliklerinden dolayı tercih edilmektedir. Görselliği ve kokusu ile, yarattığı sıcaklık etkisi sayesinde mekâna olumlu katkılar sağlayan ahşabın, sık, düzgün, ince lifli, iyi kurutulmuş olanları, üzerine çarpan sesi yumuşatarak yansıtır ve mekânda müzik ya da konuşmanın anlaşılmasını kolaylaştırır. Genelde bütün ahşap yapı malzemeleri üzerine cila, vernik, boya, koruyucular kolaylıkla uygulanabilir. Uygulamalarda çeşitli birleşim detaylarına izin veren ahşap malzeme tutkal, çivi, vida, metal bağlantı elemanlarıyla ve çeşitli geçme sistemlerle birleştirilebilmektedir. Ahşabın lif yönlerine göre mukavemet değerlerinde farklılıklar göstermesi, mikroorganizmalara karşı zayıf olması, güneşin etkisi ile sürekli bir yanmaya (oksidasyon) ve kimyasal ayrışmaya uğraması ve nemden etkilenmesi, bunun sonuncunda dayanıklılığının düşmesi, özellikle reçineli olanların kolaylıkla tutuşması olumsuz özellikleridir. Ahşap selüloz yapısı özelliğiyle bulunduğu ortamın nemini bünyesine aldığı için tam kuru halde bulunamaz. Kuru kabul edilen bir ahşap, bünyesinde % oranında nem barındırır. Bu özelliği nedeniyle yangın sırasında taşıma özelliğini uzun süre korur (30dakika -R30- yangın direnci sağlar, 30 dakikadan sonra 0.7mm/1 dakika kesit azalması olur). Kuru ağaç elektriği geçirmez ve bu özelliğiyle yalıtıma yardımcı olarak kullanılmaktadır. Ahşabın metal, cam yapı malzemesine göre ısıyı daha az iletme özelliğine sahip olması nedeniyle; yapı ürünlerinde, özellikle alüminyum doğramalarda ahşap- alüminyum bir arada kullanılmaktadır. Ahşap yapı malzemesi, yapıda taşıyıcı olarak; kiriş, kafes kiriş, kutu kesitli veya tutkallı lamine kiriş, dikme, payanda gibi elemanlar şeklinde geçme, çivi, bulon veya tutkalla birleştirilerek uygulanır. Ahşap kaplama olarak, lambri, parke, kontrplak, lif ve yonga levhalar şeklinde geçmeli, bindirmeli olarak veya kadronlara çakılarak ya da şap üzerine yapıştırılarak uygulanabilir. Ayrıca; ahşap, doğrama (kasa, kanat, kayıt, vb.) ve dolu, boşluklu ve petek sistemde pano elemanları, hazır duvar, döşeme ve çatı panoları, kalıp elemanları olarak yapıda, mobilya yapımında kullanılmaktadır. Yapıda kullanılan ahşabın seçiminde; ağacın çift özlü, don damarlı, budaklı, urlu, eğri, çatlak, oluklu gövde yapı gibi kusurları ve çürüme, mantarlaşma, böceklenme gibi olumsuz özellikleri taşımamasına dikkat edilmelidir. Ahşabın kullanım ömrünü artırmak için; ahşabı yapıdaki yerine koymadan önce, özellikle rutubet, mikroorganizma, atmosfer ve yangın etkisine karşı korumayı sağlayacak bazı önlemleri almak gereklidir. Mikroorganizma etkisine karşı bitüm ve katran, bakır, krom, çinko ve arsenik esaslı su eriticili kimyasal bileşikler ve metalik klor naftalinleri, benzen, hegzaklorit, PVC, çam reçinesi, üreformaldehit, poliester, alkit gibi organik eriticili kimyasal bileşikler kullanılanılır. Amonyum tuzları, potasyum silikat, asit borik ve boraks gibi maddeler, ahşabın bünyesini kömürleştirip karbondioksit açığa çıkararak yanmayı durduran mono ve diamonyum fosfat, mono magnezyum fosfat gibi bileşikler yangın etkisine karşı ahşaba uygulanan koruyuculardır. Ahşabın bünyesine çeşitli kimyasalların emdirilmesiyle yapılan emprenye uygulaması, çürümeyi elli kat geciktirerek ahşabın ömrünü uzatır. Dış cephede kullanılacak ahşap panolarda, yüzleri fenol ya da melamin tabaka kaplı kontrplak, özel reçineli MDF (orta yoğunlukta lif levha Medium Density Fiberboard) kullanılmalı, ahşap lambriler için; meşe, gürgen, kızılağaç, akuju (maun), beyaz çam gibi daha az budaklı ağaçlar seçilmelidir. Panel ürünler arasında plywood olarak adlandırılan ürünler çok iyi kurutulmuş (içinde barındırdığı nem oranı en fazla % 5), tutkalla, yüksek derecede, basıç altında preslenerek birleştirilmiş birden fazla kaplama levhaları olup, dış hava koşullarına dayanıklıdır. Bu ürünler yapısal amaçlı kullanılabilir. Yönlendirilmiş yonga levhalar (OSB- Oriented Strand Board) yüksek üretim teknolojisine sahip ahşap malzemedir ve suya ve neme, böceklenmeye ve küfe son derece dayanıklı olmaları nedeniyle dışarıda kullanılabilmektedir. Bu ürünlerin taşınması ve nakliyesi, uygulaması kolaydır. OSB malzeme aynı zamanda dekoratiftir. Kontraplak, MDF yonga levha gibi fabrikasyon üretimle yapılan ahşap kökenli malzemeler, her boyutta üretilebilmesi, homojen olması, mukavemet değerlerinin bilinmesi, nefes alması, mükemmel bir ısı yalıtım değerine, yüksek akustik, hafiflik özelliğine sahip olması, bakım maliyeti gerektirmemesi, uygulama kolaylığı, beton, çelik ve diğer kargir yapı elemanlarıyla kolayca ve sorun çıkarmadan bir arada kullanılabilmesi açısından konutlarda tercih edilmektedir. 85

90 Yapay reçine plakaları ile kaplanmış levhalar ve melamin reçineli dolgu tablalar çok çeşitli boyutlarda olabilmektedir. Bu ürünler ıslak hacimlerde kullanılabildiği gibi asit ve kimyasal eriyiklerden, sirke, limon ve deterjanlardan etkilenmediği, hijyenik olduğu, bakteri ve mikrop barındırmadığı, yüzeyi çizilmediği için mutfak tezgahlarında, duvar kaplamalarında, küpeşte ve korkuluklarda sorunsuz olarak uygulanabilmektedir. Güneş ışığına dayanıklı olan bu yapay ürünlerin renkleri solmaz ya da bozulmaya uğramaz. Montaj ve işçiliği kolaydır. Doğal ahşap malzemeden en küçük parçaların bile sıkıştırılmasıyla çok çeşitli kullanımlar elde edilebilmekte ve bu malzemenin, kompozit malzeme üretimlerimleriyle her türlü şeklinden yararlanılabilmektedir. Doğal ahşap ekolojik bir malzemedir. Kompozit malzeme hakkında bilgiye H. Y. Ersoy un Literatür Yayınevinden basılı olan Kompozit Malzeme (2001) kitabından ulaşabilirsiniz. Pişmiş Toprak Yapı Malzemesi Ahşap yapı malzemesinin olumlu özellikleri nelerdir? Yeryüzünün malzemesi olan, ana maddesi kilden oluşan toprak; ilkel veya geliştirilmiş haliyle yapının taşıyıcı (duvar, kemer, tonoz, kubbe) ve taşıyıcı olmayan ögelerinde, yüzeylerde, örtü sistemlerinde, vitrifiye, sıhhi tesisat malzemelerinde, harç ve sıvaları içine alan geniş bir kullanım alanında yer almaktadır. Su ile yoğurulduğu zaman istenilen şekli alabilen, pişirildiğinde ise su geçirmezlik ve mukavemet kazanan, ana maddesi ince taneli kil olan (alüminyum silikatlar) sırlanmış ya da sırlanmamış, gözenekli ya da gözeneksiz olan malzemedir ve yapıda pişmemiş şekliyle, takviyesiz ya da takviyeli (kerpiç gibi) pişirilerek tuğla, seramik gibi yaygın bir yapı malzeme grubunda kullanılmaktadır. Tuğlalar, kalite özelliklerine ve üretim yöntemlerine göre çeşitlenmektedir. Duvar sistemi içinde yer alan tuğlalar, taşıyıcı özellikte, dayanıklı, yeterli mukavete sahip tuğlalar olmalıdır. Taşıyıcı nitelikteki duvarlarda dolu, düşey delikli tuğlalar ve klinker kullanılmaktadır. Kaplama olarak kullanılan yüzeyi sırlanmış tuğlalarla, seramik ve fayanslar ise, su geçirimsiz, gözeneksiz ve dayanıklı, özel üretimlerle kumlu, rustik, renkli, olabilen pişmiş toprak yapı malzemeleridir. Dış atmosfer koşullarına, kimyasal ve mikoorganizma etkilerine karşı son derece dayanıklı olan pişmiş toprak malzemenin en çok etkilendiği haller çiçeklenme olayıdır. Topraktan ve harç bünyesindeki kireçten yoğuşma ve kapiler su emme yoluyla tuğlaya geçen bazı tuzların erimeleri ve yüzeyde tortulaşmaları sonucu meydana gelen çiçeklenmeler tuğlanın bünyesine zarar verip, mukavemet düşüşüne neden olabilirler. Konutta Kullanılması İnsanın istediği gibi biçimlendirdiği ilk yapı malzemesi olan toprağın kullanımı taş gibi yaygın olmuş, ağaç ve taşın zor elde edildiği bölgelerde ana yapı malzemesi olarak kullanılmıştır. Yapıya taşıyıcı, dolgu, kaplama olarak giren pişmiş toprak malzemenin kullanım yerine göre pişme dereceleri, sırlı ya da sırsız, gözenekli ya da gözeneksiz olma durumları değişmektedir. 19x9x5 cm boyutlarında olan normal tuğla, derzleri şaşırtmalı biçimde köşelere ve duvar bağlantılarına dikkat edilerek örülmelidir. 1m 3 duvar içinde 497 adet normal tuğla yer alır. Bu tuğlaların deniz kıyıları gibi yerlerde nemden uzak tutulmaları gerekmektedir. Donma etkisinin fazla ve deniz tuzunun bulunduğu yerlerde yüksek mukavemetli kalsiyum silikat tuğlaların kullanılması önerilir. Özellikle yüksek ergime noktalı oksitler ihtiva eden killerden yapılmış, Cº sıcaklığa ve kimyasal etkilere dayanıklı refrakter tuğlaların ses ve yangın direnci iyi olup, bu tuğlalar yapıda şömine, ocak, fırın yapımında kullanılmaktadır. 86

91 Kullanıcıyı etkileyen di!er bir durum tu!la duvarın ısıl hareketidir. Genle"me ve büzülme olayları ısı derecelerinin veya nem farkının fazla oldu!u bölgelerde genle"me ve büzülme olaylarına dikkat edilmeli, bir arada kullanılan kaplamaların genle"me katsayıları dikkate alınmalı, duvarda hareket ba!lantıları kullanılmalıdır. Siliko-kalker tu!lası (Kireç-kum ta"ı) ise genelde beyaz renkte üretilip, radyasyon yansıtıcı özelli!i nedeniyle tercih edilmektedir. Gre-seramik, fayans, porselen ve bunların mozaiklerinden olu"an seramik kökenli kaplamaların yapı"tırılmasıyla olu"turulan duvar yüzeyleri dı" hava ko"ullarına oldukça dayanıklıdır. Ço!u asit ve baz saldırısına kar"ı dirençlidir. Yeni üretilen ön gerilmeli seramikler ise, beton ve çelikle birlikte dö"emeler üzerinde uyumlu bir "ekilde kaplama olarak kullanılabilmektedir. Duvar ve zemin karolarının kaplandıkları yüzeylerle farklı boyutsal de!i"iklikler göstermemesi ve ters yönlerdeki kuvvetlerden etkilenip çatlamaması için tabakaların birbiri ile ili"kisi dü"ünülmelidir. Dayanıklılı!ın çok önemli oldu!u dö"emelerde gre ve yarı-gre seramik dö"eme kaplamaları tercih edilmeli, yürüme güvenli!i açısından parlak, sırlanmı", dokusuz yüzeylerden kaçınılmalıdır. Bu seramikler suyu ve nemi geçirmese de arada kalan harçlı derzlerden su geçi"i olaca!ından uygulama sırasında su yalıtımı yapılmalı, ayrıca bo"luksuz malzemelerin alt yüzeyinin harçla iyi yapı"masını sa!lamak için girintili çıkıntılı bir zemin yüzeyinin sa!lanması gerekmektedir. Gre-seramik, porselen, istenilen formlara girebilmesi, döküm kolaylı!ı sa!laması ve hijyenik olması nedeniyle sıhhi tesisat elemanlarında çok yaygın olarak kullanılmakta, nano teknoloji sayesinde ısıyla renk de!i"tirme, yüzeyin kendini temizlemesi gibi özelliklerle akıllı hale getirilmektedir. Ayrıca gre porselen iyi yalıtkan olması nedeniyle elektrik izolatörleri olarak yapılarda ve yüksek akım elektrik tesisatlarında kullanılmaktadır. nedenleri nelerdir?!ç mekânda seramik malzemenin kullanım yerleri nerelerdir ve tercih Cam Yapı Malzemesi En basit açıklamayla cam sert, kırılgan ve genellikle saydam bir malzeme olup, ate" ile "ekillendirilen toprak elementlerinden olu"turulmaktadır. Üretim a"amasında ham maddeler ısıtıldıktan sonra hızlı bir so!utma i"lemi gerçekle"tirilmekte ve tamamen kristalle"meyen rijit bir yapı elde edilmektedir. Cam; kuvvet etkilerine kar"ı kesitlerine ba!lı olarak dayanıklı, atmosferik etkilere dayanımlı, ı"ı!ı düzgün kırma özelli!ine ve radyasyon geçirimlili!ine sahip, saydam bir yapı malzemesidir. Cama üretimdeki çe"itli uygulamalarla ve camla"tırıcı, eritici, sabitle"tirici, arıtıcı, renklendirici gibi maddelerin katkısıyla performans ya da görünümlerini de!i"tirmek ve farklı özellikler kazandırmak mümkündür. Dünyada üretilen camların %90 ını olu"turan, düz cam ya adi cam olarak adlandırılan soda kalsik camının yapısında %5 oranında CaO bulunur. Bu cam ısıl "oklara kar"ı dü"ük dayanımda ve kimyasallara kar"ı kararsızdır. Ani ısı de!i"ikli!i olan ortamların dı"ında, kimyasallardan uzak her yerde kullanılabilirler. Kolaylıkla eritilebilen bu camların laminasyon, temperleme, kaplama, aynalama gibi farklı i"lemlerle temel özellikleri geli"tirilebilmektedir. Böylece ısı ve ses yalıtımı, güne" kontrolü sa!layan, darbelere dayanıklı, güvenli hale getirilerek, ihtiyaca uygun ve dekoratif amaçlı kullanılabilirler. Geni" düz camlara ince kaplamaların uygulanmasıyla üretilen kaplamalı camlar; düz camın ısı, ı"ık, iletimini ve yansıtma özelliklerini de!i"tirmek için kullanılmaktadır. Metallerin ya da metal oksitlerin kullanıldı!ı kaplamalar cam yüzeyine birden fazla sayıda uygulanarak camın özelliklerini artırabilir. Örne!in; altın, gümü", bakır ile kaplanmı" olan camlar özel renk efektleri, güne"e kar"ı koruma özelli!i ve ısı yalıtım özelli!i kazanır. Bu camların düz camla bir arada kombinasyonları performansı artırır. Yalıtım camı ünitesinin ısı kontrol ve/veya güne" kontrol performansının artırılması aynı zamanda gürültü kontrolüne de yardımcı olur. 87!!

92 Isıtma ve hızlı so!utma yöntemi ile ısıl i"lem uygulanarak, sertle"tirilmi"; temperli camlar cama ısıl gerilim yüklerini kar"ılayabilecek yeterlikte direnç kazandırılmı" camlardır. 700 ºC sıcaklı!a kadar ısıtıldıktan sonra aniden so!utulan bu camlara, ısıl i"lem uygulanmamı" düzcama göre yakla"ık 2 kat daha fazla güç kazandırılır. Kısmi temperli cam kırıldı!ı zaman büyük parçalara ayrılmadı!ından ve kırıkları keskin, sivri olmadı!ından dolayı tehlike yaratmaz. Camın de!i"tirilmesi ancak kırılmasıyla mümkün olmaktadır. Ayrıca bu camlara çe"itli renklerde emaye boya uygulanarak serigrafik/rulo baskı yöntemi ile fon ve/veya desen yapılabilmektedir. #ki veya daha fazla cam plakanın genelde polivinil bütiral (PVB) gibi özel ba!layıcı ile, ısı ve basınç altında yapı"tırılarak birle"tirilmesiyle elde edilen lamine camlar; çarpmaya dayanıklı, kur"un geçirmeyen, ba!layıcının özelli!ine göre ses yalıtımı sa!layan camlardır. Lamine camlar kırıldı!ında aradaki katmanın cam parçalarının da!ılmasını önlemesi sayesinde güvenlidir. Bu camların polikarbonat ilavesiyle performansları artırılabilir. Akustik PVB'li lamine camlar, akustik lamine camlar, iki cam plakanın, ses emici ba!layıcı bir tabakayla ısı ve basınç altında birle"tirilmesiyle elde edilir. Aynalar, metalik bir tabakanın düz cam üzerine kimyasal i"lemle kaplanmasıyla üretilir. Neme ve dı" etkenlere kar"ı hassas olan gümü" kaplama, bakır kaplama ve biri kırmızı astar, di!eri koyu mavi renkli olmak üzere iki kat boya ile korunur. Güvenli!in önemli oldu!u konumlarda kırıldı!ında da!ılmasını önlemek amacıyla aynanın arka yüzünün özel bir malzeme ile kaplanması gerekmektedir. Cam hamurunun, tabanında delikler bulunan refrakter malzemeden yapılmı" tekne içine konarak ısıtılması ve deliklerden a"a!ıya do!ru akıtılması sonucunda elde edilen cam lifi ise birçok yapı malzemesinin içerisinde katılarak güçlendirme ya da yalıtım gibi amaçlar için kullanılmaktadır. Isı yalıtımı amaçlı bakalitlenmi" cam yünü, bakalitletmemi" cam elyaf, cam pamu!u levha, boru, rulolar "eklinde çe"itli ürünlerin içinde yer almaktadır. Cam yününden yapılmı" kalınlı!ı artırılmı" ürünlerin ses emi" özellikleri mükemmel olup, özellikle yüksek frekanslı gürültüye kar"ı etkili olmaktadırlar. Konutta Kullanılması Cam yapı malzemesi yapıda, üretim hattından çıktı!ı "ekliyle kullanılabildi!i gibi, temel özellikleri geli"tirilerek istenen amaca uygun hale getirilebilir. Yapıda cam yapı malzemesi düz cam, ısı, güne", gürültü kontrollü camlar, emniyet ve güvenlikli, yangın yalıtımlı camlar olarak çe"itli amaçlarla ya da dekorasyon düzeninde yer almaktadır. Pencere camlarının, tek cam olarak kullanılması durumunda, güne"in ı"ık ve ısısından yararlanılsa da, kı"ın bina içinden dı"arıya önemli boyutta ısı kaçı"ı olmaktadır. Tek camın kalınlı!ını artırmak, ısı yalıtımına katkı sa!lamadı!ından özel olarak yalıtım camı ünitelerine sahip, hava bo"luklu camlar (çift cam, üçlü cam) üretilmektedir. Bu camlar bina ısısının camdan dı"a kaçı"ını azaltarak enerji tasarrufu sa!larken, gürültü kontrollüne yardımcı olarak rahat bir ya"am ortamı olu"turur. Cam tabakaların arasında 6-12 mm hava bo"lu!u bırakılarak yapılan bu ürünlerde hava bo"lu!unun 12 mm den fazla olmamasına dikkat edilmesi gerekmektedir (aksi durumunda içerideki hava sirkülasyona girmeye ba"layaca!ından (ta"ınım) camın yalıtım de!eri dü"er). Pencerelerde tek cam yerine çift cam kullanıldı!ında ısı kayıpları yarı yarıya azalır. Gürültü kontrolü açısından da farklı kalınlıkta cam tabakaları uygulamak avantaj sa!lar. Özel amaçlar için yapıda yer alan camlardan silisyum camı, UV lambaları ile mikrop öldürücü özel lambaların yapımında kullanılırken, ate"e dayanıklı alüminosilikat camı, alevle do!rudan temas edecek her türlü yapısal ürün yapımında yer almaktadır. Genelde 7mm. kalınlı!ında, maksimum boyutları 3700x3300 mm. olan dokulu-dokusuz telli camlar ise güvenlik amacıyla kullanılırlar. Ayrıca güvenlik camları olarak kullanılan temperli ve lamine camlar, yangın camları olarak da geli"tirildi!inde, yangın alevi ve dumanının bina iç birimlerinin birinden di!erine geçi"ini ve yayılmasını geciktirirler (Polisajlı telli camlar, borosilikat camlar, sertle"tirilmi" yüzer kalsiyum/silisli camlar v.b.). Bu camlar güvenli bir sistemle birlikte 60 dakikaya kadar ate"e direnebilirler. Isı ile köpürerek genle"en ve opakla"an özel jel dolgulu çok katmanlı ünitelerden!! 88

93 olu"turulmu" lamine camlar, yangın alevi ve dumanına ek olarak yangın ısısını geciktirirler. Ancak bu camların performansından iyi sonuçlar alınabilmesi için yapıda do!rama ile bütünle"tirilmesi gerekmektedir. Emaye boya ve baskı uygulanmı" temperli emniyet camları ise; cephe kaplama, kapı ve iç bölme, du" kabini camı olarak i"levsel ve dekoratif amaçlı kullanılmaktadır. Renkli/renklendirilmi", yansıtıcılı, ısı emici ve low-e camlar güne" kontrolü amaçlı kullanılmakta olup, yapıda dekoratif amaçlı da uygulanmaktadır. Laminasyonlu camlar mekânda güvenlik sa!lamaları açısından genel olarak e!imli veya ba" üstü pencere sistemlerinde tercih edilirken, aynı zamanda dü"ük UV geçirgenli!i ile e"yaların renk kayıplarına u!ramasını engellemesi ve ses kontrolü sa!laması nedeniyle de önerilmektedir. Do!rama bo"lu!u içinde yer alan camın özellikleri de göz önünde tutularak, cam yüzey alanının cam kalınlı!ıyla ili"kisine dikkat edilmeli, cam kalınlı!ı seçilirken cama aktarılan yükler, yapının yüksekli!i ve konumuna ba!lı olarak etkilenece!i rüzgar yükleri göz önünde tutulmalıdır. Camın do!ramayla ili"kisinde do!ramanın deformasyon gerilimlerinin cama aktarılmamasını sa!layacak macun ya da çıta sistemleri uygulanmalıdır. Kum püskürtme, asitle kazıma, parlak kesim, buzlandırma gibi di!er yüzey i"lemleriyle görselli!i de zenginle"tirilen cam, yapıya sadece yüzeyler "ekinde girmeyip, cam bloklar olarak da normal tu!la örme uygulamalarında oldu!u gibi harçlı yapı"tırma ile uygulanabilmektedir. Yüksek sıcaklıktaki cam hamurunun özel kalıplarda preslenmesi ile elde edilen bo"luklu camın, bir di!erine yine sıcak olarak birle"tirilmesi suretiyle çe"itli büyüklük, renk, desen ve dokularda üretilen cam tu!lalar dü"ey kullanımlarda i"levsel ve estetik sonuçlar vermektedir. Yüksek sıcaklıktaki masif camın kalıplar içinde "ekillendirilmesi yöntemiyle üretilen cam parkeler ise, cam dö"eme olarak dekoratif amaçlı ya da yaya trafi!inin oldu!u kaldırımlarda alt katlara ı"ık sa!lamak amacıyla kullanılmaktadır. Parke boyutunda (20x20x2.5, 25x25x2.5, 30x30x3 cm) hazırlanmı" cam parkelerin yapı"tırılmasında çimento hamuru ya da polimer kökenli esnek derz malzemeleri kullanılır. Cam hamuru içerisine opakla"tırıcı katılarak (kriyolit) üretilen cam mozaiklerin uygulaması ise; ka!ıt ya da file üzerinde bir araya getirilerek elde edilmi" büyük parça karoların harç üzerine yapı"tırılması "eklindedir. Cam mozaik malzemenin buhar geçirgenli!i dü"ük oldu!undan fazla buhar olu"an hacimlerin dı" yüzeylerinde ve sıcaklık farklılıklarının fazla oldu!u bölgelerde kullanılması önerilmemektedir. Bölme duvar sistemlerinde kullanılan 75 mm kalınlı!ında, ön üretimli monoblok cam üniteleri, alüminyum çerçeveli, çift cam olarak hazır modüler panolar "eklinde üretilmekte olup, hızlı montaj sa!lamaktadırlar. Renkli, farklı dokuda camların kur"unla birle"tirilmesiye olu"turulan vitray cam yüzeyleri ya da bombeli camlar yapıya estetik olarak girmekte, i"levsellik ve esteti!in bir arada kullanımına çözüm olmaktadırlar. Cam yapı malzemesinde cam yüzeylerinin; dalgalı olmaması, bünyesinde hava kabarcı!ı ve yabancı madde bulunmaması ve saydamlı!ının kaybolmamı" olması önemlidir. konular nelerdir? Camların do#ramaya uygulanmasında dikkat edilmesi gereken Metal Yapı Malzemesi Frank Gehry e göre metal günümüzün malzemesidir ve mimari formları heykele dönü"türmeye izin vermektedir. Metal malzeme ah"ap, ta" ve di!er birçok malzemeden farklı olarak tekrar "ekillenebilir, tekrar kullanılabilir ve yeni metal türleri olu"turulması amacıyla karı"tırılabilirler. Metaller nadir olarak saf halde kullanılır. XX. yüzyıl ba"ından itibaren endüstri malzemesi olarak yaygın bir "ekilde kullanılmaya ba"layan metaller, yerkabu!undan cevher olarak elde edilen, homojen dokulu, katı veya sıvı halde kimyasal özelliklerini de!i"tirmeyen, demir, bakır, alüminyum, çinko, kur"un gibi çe"itli malzemelerdir. Metallerin bütün iyon-atomları birbirinin aynı ise saf, de!i"ik oranlarda oldu!u durumları ise ala"ım olarak adlandırılır.!! 89

94 Metaller homojen ve yoğun dokulu kristal yapılarından dolayı ısı, ses ve elektriği iyi iletirler. Metallerin ısısal genleşmeleri yüksek olup, basınç ve çekme mukavemetleri eşdeğerdedir. Metaller, elektrokimyasal özelliklerine ve bulundukları ortam koşullarına bağlı olarak, elektron alışverişinde bulunurlar ve bunun sonucunda yıpranır, sonunda yok olurlar. Korozyon denen bu olay; iki metalden diğerine göre daha az asal ve aktif olan metalin, anot görevini yüklenerek çözülmeye başlamasıdır. Korozyon, dış koşulların etkisi veya iki metalin birbirine değmesi sonucu yüzeysel tabakalarda paslanma, leke ve çukurcuklar ve derinlemesine etkiler olarak çeşitli şekillerde görülür. Özellikle tuzlu su ve alçı demiri, çimento ve kireç, kurşunu hızla korozyona uğratmaktadır. Demir, hava oksidasyonu ile meydana gelen korozyon etkisine dayanıksızken, bakır, alüminyum ve çinko dayanıklıdır. Paslanmaz çelik adıyla geniş bir uygulama alanı bulan %18 krom ve % 8 nikelli çelikler hiçbir şekilde korozyona uğramazlar. Çelikteki krom ve nikel içerikleri, çeliğin yüzeyinde yoğun bir oksit tabakası oluşmasına neden olmakta, böylece çelik çevre etkilerinden korunmaktadır. Bu tabakanın kalınlığı korozyonun hızını azaltmaktadır. En sık rastlanan korozyon tipi olan galvanik korozyonda ise iki metalin yan yana gelme durumlarında yüzeylerin korunması önem kazanmaktadır. Yüzeylerin temiz ve kuru iken boyanması metallere önemli bir koruma kazandırmaktadır. Çinko ve demir, demirle bakır birbirine değmemesi gereken metallerdir. Ayrıca metallerde yangın etkisi karşısında ani mukavemet düşmeleri meydana gelir. Örneğin alüminyum ilk 5 dakikada, çelik ise ilk 20 dakikada ilk mukavemetinin % 90'ını kaybeder. Demir, bakır, alüminyum, çinko, kurşun ve titanyum yapıya en çok giren metallerdir. Demir, düşük fiyatı ve yüksek mukavemet özellikleri nedeniyle tüm metaller içinde yapıda en çok kullanılan metaldir. En çok bilinen demir alaşımı çelik ise yapıya, taşıyıcı sistem içinde ya da giydirme cephe elemanlarında girmektedir. Kızıl kahve renkli, yumuşaklığı nedeniyle kolay şekillenebilen, işlenebilen bir metal olan bakırın; ısı ve elektrik iletkenliği çok yüksektir. Lehim ve pirinç kaynağı ile birleştirilen bakır, Pirinç (Cu+Zn) Bronz (Cu+Sn) alaşımları gibi başka metallerle kolayca birleşebilir, kaplanabilir. Açıkta kalan yüzeyi oksitlenip, rengini değiştirir ancak; korozyona karşı oldukça dayanıklıdır. Etkilendiği eriyik nitrat asitidir. Alüminyum aynı hacimdeki çelik ve bakırdan hafiftir. Mat gümüşümsü renkte, yansıtma özelliği olan bir metaldir. Havaya maruz kaldığında yüzeyinde ince bir oksit tabakası oluşur. Birçok uygulamada bu doğal oksit tabakası görünümü tercih edilse de, eloksal, lâke maddeleri vs. gibi uygulamalar ile kaplanarak yüzeyi uzun süre korunabilir. Üzerinde oluşan oksit tabakasının koruyucu olması korozyona karşı üstün bir koruma sağlamaktadır. Ancak bazı kimyasallarla özellikle civayla temas etmesinden kaçınmak gerekir. Alüminyum elastik bir malzeme olması nedeniyle ani darbelere karşı dayanıklıdır. Alüminyumun dayanıklılığı düşük sıcaklıklarda azalmayıp, çeşitli alaşımlarının mukavemeti, normal yapı çeliğinin mukavemetine denk veya daha yüksek olabilmektedir. Kolaylıkla dövülebilen, makinede işlenebilen ve dökülebilen alüminyum, kalınlığı I/100 mm. den daha ince olan folyo veya tel haline getirilebilir. Alüminyum ısı ve elektriği bakır kadar iyi iletir. Zehirleyici ve manyetik değildir. Çinkonun korozyon direnci çok yüksek olmasına karşın kimyasal etkilere direnci azdır. HCl gazı çinkoyu korozyona uğratır. Yüksek sıcaklıkta oksijen, klor ve kükürt gibi elementlerle şiddetle reaksiyona girer. Kurşun, yapıda tek başına ya da alaşımlarda kullanılmaktadır. Çok yumuşak bir metal olan kurşun, kolaylıkla şekillendirilebilir. Altın, gümüş, platin, kalay gibi metallerle çeşitli alaşımlar şeklinde kullanılabilir, iletken bir metaldir, asite karşı dirençlidir. Ticari saf titanyum tuzlu suya, deniz atmosferine, çeşitli asitlere ve kimyasallara karşı çok dirençlidir ve korozyona, kimyasal maddelere karşı diğer alaşımlara göre 20 kat daha dayanıklıdır. Oksitleyici ortamlarda titanyumun yüzeyinde oluşan pasif film tabakası o C ye dek koruyucu özelliğe sahiptir. Nitrik asit, nemli klor, klor çözeltileri, klorlanmış organize bileşikler ve inorganik klor çözeltileri ve özellikle sıcak klor çözeltilerine karşı dirençli olan titanyum 600 o C üzerinde oksijen ve azotla reaksiyona girer. 90

95 Konutta Kullanılması Metal; yapıda çubuk, profil veya levhalar şeklinde taşıyıcı, kaplama, doğrama, tesisat ve ince yapı elemanlarında, mobilya yapımında geniş bir kullanım alanı bulmaktadır. Profil olarak şekillendirilmiş demir ve alüminyum metalleri, konutta pencere ve kapı doğramalarında, paslanmaz çelik veya alüminyum taşıyıcı sistem arasına veya giydirme cephe olarak hazır duvar elemanlarında uygulanmaktadır. Metallerde oluşan korozyon, metal yüzeylere katı ve sıvı yağ, boya, vernik, lak, katran, kauçuk vs. sürülmesi, ya da kaplama uygulanması, çimentolu harç kullanılması veya emay ile ya da kalay, kurşun, nikel, bakır, çinko, krom, kadmiyum gibi korozyona uğramayan metallerle kaplanmasıyla (nikelaj, kromaj, kalaylama gibi) engellenebilmektedir. Boya ile yapılacak korumalarda, yüzey iyice temizlenmeli, önce astar boya, üzerine selülozik boya uygulanmalıdır. Metal ürünler piyasadan çubuk, profil ve levha olarak çeşitli boylarda ve kilogram ölçümüyle sağlanmaktadır. Demir kullanılacağı yerde ısıtılıp dövülerek istenilen şekle getirilip uygulanabilir. Aynı şekilde bakır, çinko, kurşun, alüminyum alaşımları da ısıl işleme gereksinim göstermeden şekillendirilebilmekte, metal parçalar perçin, bulon ve kaynakla birleştirilebilmektedir. Çelik, yapıda kiriş ve kolonlarda taşıyıcı eleman olarak, halat, putrel, boşluklu profiller, köşebentler ve çivi, perçin, cıvata, bulon gibi tespit elemanlarında, kromlu çelikler, nikelli çelikler gibi özel çelikler ise dayanıklılığın ve aşınma dayanımının artırılmak istendiği durumlarda kullanılmaktadır. Çeliğin uygun profillerde üretilebilmesi, kolay kaynak yapılabilmesi, dayanıklı olması, kabul edilebilir bir sertlik derecesine sahip olması yapılarda çeliği tercih edilen bir malzeme haline getirmiştir. Büyük açıklıklar veya yükseklikler gerektiren çok katlı yapılarda, kafes kiriş, asma- germe ve çelik karkas sistemlerde çözüm olan çelik, yapıya çağdaş yapı sistemlerini kazandırmıştır. Betonarme yapılarda beton donatısı olarak çekme kuvvetlerine çalışan betonarme çeliği, dairesel kesitli olup, yüzeyleri düz, nervürlü veya profillidir. Yüzeydeki bu girinti ve çıkıntılar çeliğin betonla aderansını artırmak içindir. Ön gerilmeli betonlarda yüksek dayanımlı çelikler kullanılır. Yapısal çeliklerin beton veya vermikülit gibi malzeme ile kaplanması, üzerine özel boyalar kullanılması çeliğin ateşe dayanıklılığını bir ölçüde artırabilmektedir. Demir, bakır ve kurşun; yapının temiz su ve ısıtma tesisatlarında, tesisat armatürlerinde (boru, musluk, radyatör), alüminyum, paslanmaz çelik, bronz, pirinç ve demir; ince yapı malzemelerinde, vida ve çivilerde, kilit ve doğrama aksamında, bakır; tellerde, elektrik tesisatında, inşaatlarda beton, kiriş ve yüzeylerin güçlendirilmesinde, çatı örtü ve derelerinde, boya sanayinde, alüminyum; güneş kırıcı ve storlarda, çinko; çatı kaplamasında, çatı oluklarında ve derelerinde, borularda, çinko klorür; koruyucu ahşap boyalarında, çinkooksit; boyalarda beyaz renk, üstübeç yapımında, çinko sülfür; karanlıkta parlayan pigment olarak çeşitli ürünlerde kullanılmaktadır. Gri mavimsi renkte olan kurşun, yumuşak, dövülebilir, paslanmaz olması nedeniyle yapılarda; levha ve borularda, detay elemanlarında; çatı örtüsü, boya ham maddesi olarak, lehimcilikte, röntgen ışınlarının geçmesinin istenmediği yerlerde, vitray uygulamalarında, kenet ve mafsallarda kullanılmaktadır. Genelde kaplama elemanı olarak kullanılan alüminyum, galvaniz saç, paslanmaz çelik, titanyum, bakır ve çinko levhalar çatı ve duvar kaplamaları olarak yapıya işlevsel olduğu kadar estetik katkılar sağlamaktadır. Alüminyumun gümüşi, parlak renginin, titanyumun kızıllaşan yüzey özelliği, çeliğin parlak yansımaları gerek iç mimari, gerekse mimari için bu malzemeleri cazip kılmaktadır. Titanyum malzeme; fiziksel ve kimyasal özelliklerinin olumlu yönlerinin geliştirilmesiyle, mimaride levha kaplamalarından, sıvı kaplama karışımlarına kadar geniş bir kullanım alanı bulmakta, dayanıklılığından dolayı tercih edilmektedir. Kaplama malzemesi olarak rijit levlalarda kullanılan titanyum, alaşımlarından başka Ti 2 O olarak, değişik üretim şekilleriyle boyalar ve akıllı yüzey kaplamalarında sıvı- karışımların, katı bileşimlerin içinde yer almaktadır. Titanyum "Titan beyazı" adı altında kaynak elektrotlarında kaplama maddesi, ateşe dayanıklı seramiklerde bileşen, yer kaplama maddesi, özellikle de pigment olarak kullanılır. 91

96 Bağlayıcı Yapı Malzemesi (Alçı, Kireç, Çimento) Bağlayıcı maddeler; toz bağlayıcı maddeler (alçı, kireç, çimento vb.) ve sıvı bağlayıcı maddeler (hidrokarbonlu bağlayıcılar) olarak gruplanabilir. Burada toz bağlayıcılar ele alınacaktır. Toz bağlayıcılar su eklenmesi ile hamur haline geldikten sonra zamanla plastikliğini kaybedip sertleşen, bağlayıcı özelliği olan kalsiyum esaslı malzemelerdir. Bu malzeme grubu, katılaşma özelliği gösterdikleri ortama göre: Havada katılaşma özelliği gösteren bağlayıcı malzemeler (alçı, hava kireci), hem havada hem de su içinde katılaşma özelliği gösteren bağlayıcı malzemeler (su kireci ve çimento) olarak ikiye ayrılır. Alçı Kalsiyum esaslı bir malzeme olan alçı kristal bir içyapıya sahiptir. Pişirilerek içyapısı değişen alçının, su ile karıştırıldıktan sonra yeniden yitirdiği oranda kristal suyunu yapısına alması olayına hidratasyon denir. Bu reaksiyonu katılaşma süreci (priz) izlemekte, alçı katılaştıktan sonra bir sıcaklık artışı göstermekte ve hidratasyon bitmektedir. Hidratasyonun sona ermesiyle alçı sertleşip dayanım kazanır. Hidratasyon sonrasındaki katılaşma süresi, normal koşullarda şekil ve boyutlara bağlı olarak bir kaç gün ile birkaç hafta arasında değişir. Sertleşme, karışımındaki su oranına da bağlıdır. Su/alçı oranı büyüdükçe katılaşmanın başlama ve sona erme süreleri uzamaktadır. Su/alçı oranının değişmesi, alçı ürünlerinin yapısındaki boşluk oranının değişmesine de neden olur ve birim hacim ağırlığını etkiler. Oran küçüldükçe alçının birim hacim ağırlığı artar, büyüdükçe azalır. Hidratasyon için gerekli su miktarı, toz - alçı ağırlığının en az 20 si kadar olmalıdır. Su oranındaki artış, gözenekli ve boşluklu bir yapının oluşmasına neden olduğundan mekanik dayanımı azaltmaktadır. Ayrıca alçı karışımına katılan geciktirici, çabuklaştırıcı maddeler de alçı yapı ürünlerinin mekânik dayanımını olumsuz etkilemektedirler. Alçının boşluklarındaki nem ve bünyesindeki kristal suyu yüksek sıcaklıklarda buharlaşır. Ayrışan ve buharlaşan su, alev ile alçı eleman arasında bir buhar tabakası oluşturarak malzemeyi yangına karşı avantajlı hale getirir. Alçı malzemesinde ses yutuculuk değeri oldukça yüksek olup, ses yutuculuk özelliği, yapısındaki boşluk oranındaki düzenlemeler ile (lifli gereçler, hafif agrega, alçının köpürtülmesi) geliştirilebilir. Alçı malzemesi, tuğla, taş gibi yapı malzemeleriyle iyi aderans göstermesine karşın, ahşaba karşı zayıftır. Alçının boşluklarında bulunan suyun oranı ölçüsünde hava ile asidik karakter göstermesi metaller ile kullanımında sakıncalar yaratmaktadır. Konutta Kullanılması Alçı boşluklu yapısından dolayı kılcal yollarla suyu bünyesine çekebileceğinden bulunduğu ortamda bir nem dengesi oluşturur. Yapısındaki boşluklar, yoğuşma suyunu tutarak ortam nemini azaltırken kuru dönemlerde de tuttuğu su buharını vererek ortamın nem dengesini sağlar. Alçı su tutma özelliğinden dolayı sürekli nemli koşullarda tutulmamalı, ıslak mekânlarda kullanılmamalı, su ile temas ettirilmemelidir. Dış yüzeylerde kullanımı durumunda atmosfer etkilerinden korumak amacıyla yüzeylerine silikat veya sodyumfluosilat sürülmesi gerekir. Alçı ısı iletkenliği yönünden, mekânın konforunu olumlu koşullarda etkileyecek yapıya sahiptir. Alçı malzemesi yangına karşı dayanıklılık özelliğinden dolayı taşıyıcı yapı bileşenlerini koruma amaçlı kullanıldığı gibi mekân bölücü yapı bileşeni olarak da ısının diğer mekânlara geçişini geciktirir. Alçı malzemesinin ses yutuculuk değerinin oldukça yüksek olması nedeniyle akustik amaçlı kullanılmaktadır. Sadece alçı elemanlarla oluşturulmuş bir duvarda ses %50, mineral lifli malzeme katkısıyla %90 azalma gösterir. Alçı sıva uygulamalarında mevcut zeminin aderansı yoksa, aderans suni olarak püskürtme harcı ile sağlanır ve bu pürüzlü yüzey, alçı sıvanın tutunmasını kolaylaştırır. Alçının metaller ile kullanımında metalin oksitlenmesi söz konusu olduğundan alçı uygulamalarında metal mala yerine ahşap mala kullanılması uygundur. 92

97 Alçı yapıda hamur ve parçalı ürünler olarak kullanılmaktadır. Kapladıkları yüzeyin biçimine uyabilen, bir bağlayıcı ve dolgu malzemesi olarak kullanılan karışımlar bir sıvının katkısıyla hazırlanır. Hamur alçılarda bu sıvı su dur ve alçı sıva olarak adlandırılır. Alçı sıva; alçı, su, kum ve gerektiğinde katkı maddelerinin karışımıyla elde edilen sıvalardır. Alçı sıvalar çimento veya kireç sıvanın üzerine düzgün bir yüzey elde etmek için 4-10 mm. kalınlığında, sürme ya da püskürtme tekniği kullanılarak yapıldığı gibi (perdah alçısı) perlit dolgusu katılarak, kaba alçı sıva olarak da uygulanabilir. Alçı - kireç sıva harçlarının hazırlanmasında çok iyi söndürülmüş beyaz kireç kullanılmalıdır. Gerektiği hallerde alçıyı renklendirmek, hareketli dokular vermek olasıdır. Agrega olarak kullanılan malzemenin özelliğine göre alçı sıvalar; ısı yalıtımlı sıvalar, yangın dayanımlı sıvalar, akustik sıvalar ve X ışınlarından koruma sıvaları olmak üzere çeşitlenebilmektedir. Isı yalıtımlı sıvalar; hafif agrega (perlit veya vermikulit) ya da köpürtücü eklenerek gözenek oranı artırılmış sıvalardır. Cam lifi katkısıyla ısı yalıtım oranı daha da yükselir. Bu özellikteki alçı sıvalar sıcak öğelere yakın yüzeylerde (fırın, ocak, şömine) kullanılabilir. Yangına dayanımlı sıvalar; yanmayan agrega (perlit vermikülit gibi) ve alçı karışımı olup, genellikle taşıyıcı çelik konstruksiyonu koruma amaçlı, doğrudan püskürtülerek uygulanmaktadır. Katkılı alçı içerisine, hafif agrega olarak vermikülit, perlit veya ponza taşı gibi gözenekli doğal taş parçacıkları katılarak elde edilen alçılar, akustik sıvalar olarak adlandırılmakta ve mekânlar arasındaki ses geçişini azaltmak amacıyla kullanılmaktadır. Ağır agrega olan barit in kullanılmasıyla, sıvalar X ışınlarından ve radyoaktif ışınlara karşı koruma özelliği kazanırlar. Bu sıvalar son kat bitirici sıva olarak uygulandığı gibi altlık olarak da kullanılabilir. Yapıda parçalı olarak kullanılan ürünler boyut ve biçimine göre; paneller, karo parçalar ve bloklar olarak çeşitlenmektedir. Paneller yapıların iç duvar, tavan ve bölme yüzlerini kaplamak veya bölmek amacıyla kullanılan iki yüzü karton kaplı hazır elemanlardır. Bu ürünler, genelde bölme duvar kalınlığında olan, yapıların yük taşımayan iç bölmelerinde kullanılan, derzli, derzsiz, harçlı, boyanabilen veya kağıtla kaplanabilen ve sıvanabilen elemanlardır. Yapıda kullanım yeri ve amacına yönelik alçı duvar panelleri ve bileşenleri; bir yüzü PVC kaplanarak su geçirmez alçı paneller, asfalt emdirilmiş ya da alçı dolgusunun içerisine bitümlü mum karıştırılmış ya da suyu içine almayan bir kağıtla yüzeyi bitirilmiş; dışta kullanılan alçı paneller, arkaları polietilen ile kaplanmış; buhar kesici alçı paneller, iç dolgusuna cam yünü, perlit veya vermikülit katılarak üretilen; yangın panelleri olarak çeşitlenmektedir. Dışa gelecek yüzlerin plastik, mantar kumaş, kağıt, ahşap vb. kaplamalarla bitirilmiş, dekoratif paneller yapıda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. İç mekânları bölmede kullanılan, bina yüklerini taşıyıcı niteliği olmayan alçı bloklar, kat yüksekliğinde veya daha kısa boyutlarda olup, dolu, boşluklu alçı bloklar, tesisat elemanlarının yerleşimi açısından kolaylık sağlayan yarım boşluklu alçı bloklar olarak yapıda yer almaktadır. Yerinde kalıplama yöntemiyle yapılan büyük yüzeyli asma tavanlar ise; tavanlarda farklı biçimler, yüzey hareketleri, eğrisel, düz, kırık ana kesitler elde edebilmek için estetik amaçlı ya da havalandırma kanallarını, elektrik tesisatını gizleme amacıyla yapılmaktadır. Ayrıca alçı malzeme ile perde bantları, kartonpiyerler, aplik çıtaları, aydınlatma öğeleri, nişler, kolonlar, söveler, süpürgelikler gibi çok çeşitli şekillerde, dekoratif amaçlı öğeler yapılmaktadır. Alçı malzemeyle, aydınlatma öğelerinin bir arada kullanımındaki pratik uygulamalar aynı anda ışık unsurun da çözümlenebilir olmasını sağlamaktadır. Alçı malzemeyle yaratılan ışık düzenlemeleri, yüzeylerle yaratılan ışık oyunları mekâna ayrı bir boyutsal etki, farklı görüntü olanakları, vurgulayıcı, yönlendirici etkiler kazandırır. Kireç Kireç hem havada hem de suda katılaşma özelliği gösteren (su kireci-hidrolitik kireç), beyaz renkli bir bağlayıcıdır. Su kireci (kalsiyum silikat), sudan etkilenmeyen ve su içinde katılaşma özelliği gösteren bir kireç türüdür. Piyasada üretim yönetimine göre sınıflandırılan çalı kireci, alevli ateşte pişirilmiş olup (1000 C), söndürülmesi kolaydır. Kömür kireçleri ise kömürle pişirilir (1400 C) ve söndürülmesi zor kireçlerdir. 93

98 Mermer kireci, hammaddesi saf olan ve diğerlerine oranla daha fazla miktarda sönmüş kireç veren; esmer kireç ise içinde %10 yabancı madde bulunan (dolamit kireci) kireç türleridir. Konutta Kullanılması Kireci kullanmadan önce kuyuda bekletme ve dinlendirme sürelerine dikkat etmek gerekir. Yapıda duvar harcı olarak kullanılacak kirecin en az bir hafta, sıva harcı olarak kullanılacak kirecin en az iki, üç hafta kuyuda bekletilmesi gerekir. Kireç yapıda, günümüzde daha çok restorasyon, bakım ve onarım işlerinde, kireç sıva, kireç badana uygulamalarında, yapı biyolojisi, çevre ve ekolojinin dikkate alındığı uygulamalarda kullanılmaktadır. Çimento Çimento belli oranlarda karıştırılan kil, Fe 2 O 3 ve kalker (CaCO 3 ) karışımının çeşitli sıcaklık değerlerinde ( C) pişirilmesi sonucu elde edilen, havada ve suda katılaşma özelliği gösteren, gri veya beyaz renkli bir bağlayıcı türüdür. Çimento bileşimine kil dolayısıyla silis (SiO 2 ), alümin (Al 2 O 3 ), demir oksit (Fe 2 O 3 ), kalker taşı dolayısıyla da kireç (CaO), magnezyum oksit (MgO) girmektedir. Bu maddelerin döner fırınlarda C sıcaklıkta pişirilmesiyle, içinde bulunan silis, demir oksit ve alüminin kireçle çeşitli kimyasal değişimlere uğraması ve soğuması sonucunda çimento klinkeri oluşmaktadır. Pişmiş kil ve kalkerlerin birleşiminden oluşan, klinker adı verilen iri taneli bu malzeme ince bir şekilde öğütüldükten sonra bağlayıcılık özelliği kazanır. Klinkere çimentonun priz süresini düzenlemek, hızlı sertleşmeyi yavaşlatmak amacıyla priz geciktirici (alçıtaşı gibi) katkılar konabildiği gibi, priz hızlandırıcı, akışkanlaştırıcı, su azaltıcı katkılar, dona dayanıklılık, geçirimsizlik, erken yüksek mukavemet sağlayan katkılar, hava sürükleyici katkılar gibi birçok katkı maddesi eklenebilir. Betonarme yapılarda kullanımı en yaygın çimento türü olan Portland çimentosudur. Çimento dayanımını; çimentoyu oluşturan maddelerin su ile yaptığı kimyasal reaksiyon olan hidratasyon ve katılaşmanın gerçekleştiği priz yapma süreci sonucunda kazanır. Çimentoların priz süreleri sıcak ortamlarda hidratasyon olayı hızlandığı için kısalır, sıcaklığın düşmesi ile uzar. Ayrıca karıştırma suyunun fazla kullanılması da bağlayıcı maddenin priz süresinin uzamasına neden olur. Çimentoların genel özellikleri sıcaklık, bağıl nem, çimento tipi, çimento inceliği, mineral, kimyasal katkılar gibi faktörlerin etkisiyle değişir. Çimento üretimine katkı malzemesi olarak giren doğal ve yapay puzolanlar betonun geçirimliliğini azaltmaları, çimentonun hidratasyon ısısını düşürmeleri ve betonun dayanım ve dayanıklılığını artırmaları yönünden uzun yıllardan beri yaygın olarak kullanılmaktadır. Beyaz çimento olarak adlandırılan, hammaddesi beyaz kil (kaolen), kalker, mermer tozu olan beyaz renkli Portland çimentosunun maliyeti yüksektir (normal Portland çimentosunun 3 katı kadardır). Toz halindeki (% 1-5 arasında) metal oksitlerinden oluşan pigmentlerin eklenmesi ile elde edilen özel renkli çimentolar dekoratif amaç için kullanılırken, pigmentler çimentonun dayanımına olumsuz etki yapabilmektedirler. Antibakteriyel çimento ise; mikrobiyolojik fermentasyonu önlemek için antibakteriyel maddeler kullanılarak üretilen bir Portland çimentosudur. Yapıda Kullanılması Çimento yapıda sıva, harç, beton ve özel beton üretiminde kullanılmaktadır. Doğal ve yapay puzolanlı çimento ile üretilen betonlar sıvı ve gazlara karşı geçirimsizliğin gerekli olduğu koşullarda kullanılmaktadır. Bu betonlar dayanıklı ve ekonomiktir. Curuflu çimento ile yapılan betonların, işlenebilirliği ve dayanım özellikleri (sülfatlı, deniz, klorlu, karbonatlı, termal sulara, zararlı kimyasallara v.b.) yüksektir. Cüruflu çimentolar, geçirimsiz beton yapımına uygun olup, don olayına dayanıklıdır. Ayrıca ateşe dayanımın gerekli olduğu yerlerde kullanılmaktadır. Üretim enerjisi ve hammadde 94

99 bakımından maliyetleri daha düşüktür. Düşük hidratasyon ısıları nedeniyle baraj inşaatı gibi büyük kütleli yapılar için uygundur. Aluminli çimentolar, kimyasallara dayanımın ve mukavemetin yüksek olması istenen yerlerde kullanılmaktadır. Beyaz ve renkli çimentolar dekoratif uygulamalarda, antibakteriyel çimento ise gıda maddesi üreten tesislerin, havuz, su deposu gibi mantar, bakteri üreyebilecek benzer koşulların betonlarında tercih edilmektedir. Çimento, uygun depolama koşullarında (nemsiz) dört aydan fazla bekletilmemeli, torbalar halinde saklanması durumunda en çok sekiz torba üst üste dizilmeli, torba dizileri arasından hava geçişi sağlanmalıdır. Toz halinde olan bağlayıcı yapı malzemeleri nelerdir ve nasıl oluşur? Suni Taş Yapı Malzemesi (Harç, Beton) Harç Harç, yapıda kumla birlikte bağlayıcı bir maddenin su ile karıştırılmasıyla yapılan, tuğla veya taşların birbirine yapışmasını sağlayan hamur karışımdır. Karışıma kil, kireç, çimento, alçı, polimer, puzolan gibi hidrolitik bağlayıcılardan bir veya bir kaçı girebildiği gibi, kullanım amacına uygun olan bir harç eldesi için katkı ve dolgu malzemeleri, mineral esaslı renk pigmenleri de katılabilir. Yapıda kullanılan harcın basınç mukavemetinin, doluluğunun, geçirimsizliğinin, yapışma ve yapıştırma gücünün, aderansının iyi olması, kullanım koşullarına (dış etkiler, aşınma) dirençli olması, yeterli çalışabilirliği sağlayacak kadar plastik olması gerekmektedir. Duvar harcı; kargir elemanları birleştirmek, yatay yükleri karşılamak amacıyla hazırlanan uygun kum, kireç hamuru, bağlayıcı olarak çimento ve yeteri kadar suyun karışımından elde edilen malzemedir. Belirli oranlarda kum, sönmüş kireç ve suyun karıştırılması sonucu elde edilen kireç harçları iç bölme duvarları için uygun olup, su ve nemin olduğu yerlerde kesinlikle kullanılmamalıdır. Çimento harçları, çimentonun priz almaması için iki saat içinde kullanılmalıdır. Melez (kireçli) harç: kirecin, çimentonun prizini geciktirmesi, işlenebilirliği artırması amacıyla çimento harcının içine bir miktar kireç katılmasıyla oluşturulan harçlardır. Melez harçların aderansı güçlü olup, tavan ve duvar sıvası olarak kullanılmaktadır. Horasan öğütülmüş (ufalanmış) ya da kırılmış olan pişmiş toprak ürünlerinin genel ismi olup, Horasan harcı ise tuğla, kiremit gibi maddelerin kireç, kül, kum hatta yumurta akı ile karıştırılması ile oluşturulan harçtır. Horasan harcı, Selçuklu ve Osmanlı yapılarında duvar harcı olarak kullanılmıştır. Katran ve bitüm kullanımına dayanan hidrolitik olmayan bağlayıcılarla yapılan harçlar ise havada donma özelliği gösteren, suya karşı geçirimsiz olan harçlardır. Harcın kıvamı, uygulama esnasında zorluk çıkartmaması bakımından önemli olup, iyi bir harç kıvamı çok sulu ya da çok kuru olmamalıdır. Tuğla harcın üzerine konduğunda harç hemen çökmemeli, mala üzerine yapışmamalıdır. Harçlar; içerisine katkı maddeleri katılarak suya, neme, ağır hava şartlarına ve dona karşı dayanıklı hale getirilebilmektedir. Piyasada hazır bir şekilde; kg lık torbalar içerisinde kuru karışım olarak satılan karışımların ambalajda bekletilme koşullarına dikkat etmek gerekmektedir. Konutta Kullanılması Yapıda kullanım yerine göre; duvar harçları, sıva harçları, şap, şerbet, badana olarak gruplanan harçların kullanım yerine göre kıvamları, içindeki bağlayıcı maddeler ve karışım oranları, dolayısıyla nitelikleri değişmektedir. Duvar örme harcı olarak kullanılan duvar harcında, çimentonun miktarı ve özelliği harcın kullanıldığı duvarın dış veya iç duvar olmasıyla ilgilidir. Dış duvarlarda, iç duvarlara göre daha fazla çimento kullanılır. Uygulamada; duvar harcı hazırlanacak yerin temiz olması, önceden ıslatılması gerekmektedir. Harç yapımında kullanılacak kireç iyi söndürülmüş, harç kumu istenilen tane boyutunda ve temiz, harç yapımında kullanılacak su, temiz ve berrak olmalı, yapılan harç prize başlamadan tüketilmelidir. Duvarı dış etkilere karşı koruma ve estetik amaçlı kullanılan sıva harçları, iç ve dış mekânda bimsblok, tuğla, gazbeton, beton, brüt beton, briket duvar ve tavan gibi yüzeyler üzerine dışta 2-3 cm, 95

100 içte cm kalınlığında uygulanmaktadır. Düzgün olmayan yüzeyler için kalınlık artırılırken, sıva harçının metal elemanlarla takviye edilmesi gerekmektedir. Dış sıvalarda çimento, melez, su kireci, iç sıvalarda kireç ve alçı harçları kullanılır. Sıva harçları kaba ve ince sıva olarak iki aşamada uygulanmakta ve iki uygulama arasında 24 saat beklenmesi gerekmektedir. Yüksek yapışma ve dayanım mukavemetleri ile sağlam bir zemin oluşturan kaba sıva üzerine yapılan ince sıva üzerine silme, taraklama işlemleri ile dekoratif etkiler verilebilir. Ayrıca, ısı-ses ve yangın yalıtımı da sağlayan çok amaçlı dış cephe sıva harçları da vardır. Şaplar yapılarda döşemede düzgün bir yüzey elde etmek, su geçirimsizliği ve ses yalıtımı (yüzer şap) sağlamak amacıyla döşemelerde kullanılan yüksek dozajlı ( kg) çimento harçlarıdır. Rötrenin önlenmesi amacıyla şap yüzeylerin parçalı olarak dökülmesi ve nemli ortamda iki hafta korunması gerekmektedir. Çeşitli onarım işlerinde, derzlerin doldurulmasında, gevşek zeminlerin takviyesinde çimento şerbeti 0-15 mm den küçük kum ve %200 su katılarak hazırlanmalıdır. Çimento badanaları ise, genellikle geçirimsizlik amacıyla ve brüt beton yüzeylerin onarımında kullanılmaktadır. Kireç badanalar, hijyenik olması, nem ve hava geçişini sağlaması, ucuz olması ve uygulamadaki kolaylığı nedeniyle tercih edilmektedir. Beton Beton yapay olarak üretilen bir taş olup, çimento, ince agrega (kum) ve iri agreganın (çakıl) su ile karıştırılmasından oluşur. Çimento ve su; taze -plastik- karışım olup çimento hamurunu, çimento hamuru ve ince agrega; harcı, harç ve iri agrega da betonu meydana getirir. İri agreganın aralıklarını çimento hamuru ve ince agrega doldurur. Taze haldeyken plastik olup şekil verilebilen beton, zamana bağlı olarak sertleşir ve dayanım kazanır. Agregalar; doğadan elde edildikleri şekilde kullanılan (örneğin, deniz ve akarsulardan elde edilen kum, çakıl gibi doğal taş esaslı) doğal agregalar, istenen boyutlarda ve nitelikte yapay maddeden üretilmesiyle elde edilen yapay agregalar (suni taş, yüksek fırın cürufu, tuğla kırığı, polimerler) olabilmektedir. Agreganın ağırlığı ve buna bağlı olarak gözenekliliği (porozite) ve mukavemetle ilgili özelikleri betonun özeliklerini olumlu olarak etkiler. Agregaların ağırlıklarına göre yapılan betonların sınıflandırılmasında, ağır agreganın kullanıldığı beton; ağır beton ve hafif agreganın kullanıldığı beton; hafif beton olarak gruplandırılır. Hafif betonların ağırlıkları düşük, ısı geçirgenlik dirençleri diğer betonlara göre daha yüksektir. Betonda çimento, suyla birleşip, reaksiyona girerek hidratasyon olarak adlandırılan kimyasal bir olayla karmaşık bir jel yapı oluşturarak bağlayıcılık özelliği kazanır. Zamana ve sıcaklığa bağlı olarak çimento hamuru kenetlenerek katılaşır. Hidratasyon için gerekli minimum su ihtiyacı portland çimentosunun ağırlıkça %20 sini, alüminli çimentonun %40 ını içerir. Hidratasyon olayı sonucunda çimento hamuru ile agrega arasında oluşan aderans özellikleri betonun genel mekanik davranışlarını ve dayanıklılığını etkiler. Kalsiyum karbonat (CaCO₃) kökenli agregalar (kireçtaşı, dolomit, mermer) en yüksek aderans özellikleri gösteren agregalardır. Betonun ağırlıkça %10-15 ini, hacimce %8-12 sini oluşturan çimentonun plastik deformasyon yeteneğini kaybederek katılaşması sürecinde (piriz) çimentonun jel dokusu, bulunduğu ortama göre hacim küçülmesine veya genişlemesine uğrar. Kuru ortamda jel suyunun ağırlıkça eksilmesi sonucu meydana gelen büzülme (rötre) nedeniyle meydana gelen çatlaklar malzemede mukavemet düşmesine ve geçirimliliğe neden olmaktadır. Bu nedenle çimento hamurunu nemli ortamda muhafaza etmek gerekmektedir. Rötre tehlikesini önlemek için çimentonun su içindeki şişme özelliğinden yararlanılması yanında, genişlemeyi sağlayan sülfo-alümin ve yüksek fırın cürufu gibi katkı maddeleri ilavesiyle hazırlanmış özel çimentolar kullanılabilir. Kaliteli bir beton için tasarımdan başlayan süreçler; üretim, taşıma, yerleştirme, kür (kaliteli şantiye), işçilik olarak sıralanırken, betonun mekanik dayanıklılığı (basınç, çekme dayanımı, elastik modül) için yukarıda açıklandığı gibi, betonun su/çimento oranı, kür koşulları, kür süresi önem kazanmaktadır. 96

101 Betona dayanıklılık; iç yapısındaki kapiler boşlukların azaltılması ve çimento hamuru ile agrega ara yüzeylerinin aderansının güçlendirilmesiyle kazandırılmakta, ayrıca betonun güçlendirilmesi; çimento hamuruna öğütülmüş kalker ve kuvars tozu, yüksek fırın cürufu, uçucu kül, silika füme katılmasıyla sağlanmaktadır. Konutta Kullanılması Beton döküm ile her türlü şekli ve formu alabilmekte ve bir çok çeşitte yüzey dokusu ve rengine sahip olabilmektedir. Beton yapıda taşıyıcı elemanlar, dolgu, yalıtım, kaplama elemanları, hazır elemanlar olarak yer alırken, malzemenin üzeri örtülmeyerek, brüt etkinin ön plana çıkarılması ve beton dokusunun vurgulanmasıyla estetik amaçlı da kullanılmaktadır. Dolgu ve yalıtım betonları; ince agregasız, hafif agregalı (bims, tuğla kırığı, cüruf, vermikülit ve perlit), bitkisel agregalı (ağaç, pirinç, hindistancevizi kabuğu vb.) ve asbestli (eternit) gibi agregaları bünyesinde bulunduran betonlardır. Hafif betonlar hava ve gaz boşluklu olup, birim hacim ağırlıkları 1600 kg/m 3 den küçüktür. Bu betonların aynı zamanda ısı geçirimsizlik değerleri de yüksek olup, yapıda duvar ve döşeme sistemi içinde ya da bloklar veya panolar halinde kullanılabilirler. Isı ve ses yalıtım amaçlı olarak; perlit betonu, yüksek fırın cürufu ile üretilen betonlar, vermikulit betonu, genleştirilmiş kil ve şist betonu, tüf, uçucu kül ve sünger taşı (ponza veya bims taşı) betonu, odun talaşı ve ahşap yonga ile üretilen betonlar kullanılmaktadır. Kireç ve çimento bağlayıcıyla oluşturulmuş karışıma alüminyum tozu katılmasıyla oluşan kimyasal reaksiyon sonucu meydana gelen boşluklu gazlı betonlar, yapıda donatılı veya donatısız kullanılmaktadırlar. Ytong olarak isimlendirilen bu betonlar döşeme, duvar blokları ve panoları şeklinde uygulanmaktadır. Duvar olarak kullanılan çeşitli boyutlarda hazırlanmış beton bloklar; birimlerin harçla bir araya getirilmesiyle oluşmaktadır. Boşluklu duvar yapımında kil tuğlalar ile birlikte kullanılma durumunda malzemelerin birbirinden farklı çalışabileceği göz önünde tutulmalıdır. Dış koşullara, özellikle yağmura maruz kalan duvarların betonu, geçirimsiz, yüksek çimento oranlı harçlar kullanılarak yapılmış olmalıdır. Kaplama betonları; dökme mozaikler ve palladiyen döşemeler şeklinde uygulanmaktadır. Şantiyede yerinde dökme metodu ile düzeltme harcı üzerine derzli olarak dökülen, döküldükten 3-5 gün sonra karborondum diskler ile yüzeyi silinen kaplama betonları dökme mozaikler olarak nitelendirilmektedir. Üst katı oluşturulan beton içine doğal taş veya mermer parçalarının elle yerleştirilip, aralarının harçla doldurulması sonucu elde edilen kaplama betonları ise palladiyen döşemelerdir. Fiber-çimento, reçine-polimer, polimer- çimento ile üretilen beton arduvazlar ise çatı kaplamalarında kullanılmaktadır. Yapay taş kaplamaların duvara uygulanması; doğal taş plakların uygulama sistemleriyle aynı olup, büyük boyutlu plak uygulamalarında yapıştırma yerine güvenlik gerekçesiyle kenetli sistemin ya da bir ızgara sistemine vida ile tespit yönteminin uygulanması uygundur. Dekoratif yüzeyli betonlar, yüksek kalitede olup, dokusal yüzeyi gösterilen, bu nedenle de kalıp sisteminde özen gösterilmesi gereken betonlardır (brüt beton). Beton yüzeyin aynı zamanda estetiğe hizmet etmesinden dolayı; kalıp yapımında ya da üretimden sonra gerektiğinde yıkama, fırçalama, kırma veya asitle silme gibi işlemler uygulanmakta, özel yüzey dokuları verilmektedir. Basınca gösterdiği dirence karşın çekme mukavemetinin zayıf olması nedeniyle yapıda taşıyıcı sistem içinde demirle takviye edilerek kullanılan donatılı beton (betonarme), deprem ve yangına, aşınmaya karşı dayanıklı, istenilen şekli alabilen, üretimi ve uygulanması kolay olan bir yapı ürünüdür. İleri betonarme yapı teknikleriyle ön gerilimli betonlar olarak yapıya giren betonlar, kalıp içine yerleştirilmiş, elastiklik özelliği yüksek çeliklerin önceden çekilerek gerilmesi ve beton dökülüp, mukavemet kazandıktan sonra serbest bırakılması sonucu beraberinde sürüklediği betonu sıkıştırmasıyla oluşturulmaktadır. Ön gerilimli betonlar ile yapıda ekonomik bir şekilde büyük açıklıkların geçilmesi mümkün olmaktadır. 97

102 Betona kullanım sürecinde çevresel etkiler arasında kimyasal ortam, deniz suyu, klorür, donma çözülme, aşınma, karbonatlaşma zarar veren koşullardır. Bu nedenle sertleşmiş betondan; dış etkilere dayanıklı olması, su ve havadaki mevcut kimyasallara dayanabilmesi, donma-çözülme, ıslanma-kuruma etkilerine dayanması, projede öngörülen dayanımı güvenle sağlaması istenmektedir. Yapıda kullanılan yerle ilişkili olarak betona geçirimsizlik, deniz suyuna, yüksek sıcaklıklara, aşınmaya dayanıklılık gibi nitelikler kazandırılabilir. Yapının sağlamlığı; beton kalitesine bağlıdır. Beton kalitesi; bileşen malzemeler ve karışım oranları, üretim yönetimi, betonun servis, bakım ve kürü gibi süreçlerin doğru işlemesi, çevre koşullarına dikkat edilmesi ile ilgilidir. Betonarme sistem içinde projede belirtilen sınıfta beton kullanılması, karışım tasarımında beton karışımının kompasitesinin doğru olması, çelik donatının doğru ve yeterli olması (doğru çapta, sayıda ve şekilde yerleştirilmesi, işçilik) uygulama sırasında betonun bakımı ve kürü (yeterli bir rutubet kaynağı sağlamak; sık sık ve devamlı sulama, ıslak çuvallarla örtme, buhar verme, kum, nemli toprak veya saman sererek sürekli ıslatma, sıvı kür maddeleri ile kaplama, güneş ve rüzgarın etkisinden koruma) betonun dayanıklılığı için önemli etkenlerdir. Beton yapı malzemesinin atmosfer etkilere açık olması, yıkıntı değerinin olmaması, ağırlığıyla yapıya yük getirmesi gibi olumsuz özelliklerinin yanı sıra taze betonun cilt üzerinde olumsuz etkisi bulunmaktadır (su katıldığında çimentoda bazlar açığa çıkar). Ayrıca beton yapı ürünü, en yüksek radon oluşum katsayısına sahiptir. Akciğer kanserine neden olabilen radon, beton yapı ürününün nemi, yoğunluğu, gerecin yapısı ve karıştırıldığı ya da bileşim oluşturduğu maddelerin niteliklerine bağlı olarak kullanım sürecinde yapı içindeki radon kirliliğine neden olmaktadır. Bu nedenle yapının sık sık havalandırılması gerekmektedir. Betonun kalitesi açısından bakımı sırasında betonu fazla sıcak ve soğuktan, rüzgardan korumak, agrega sıcaklığını denetlemek, çimento hidratasyonunun devamlılığını sağlamak, rötrenin oluşmasını önlemek, bu amaçla betonu devamlı ıslak ve rutubetli tutmak gerekmektedir. Sıcak havada beton dökülecekse; gece beton dökümü tercih edilmeli, beton dökümünün kısa sürede tamamlanması sağlanmalı, kür sürelerine ve şartlarına dikkat edilmelidir (en az 7 gün boyunca kür). Önlem alınmayacaksa don riski olan hava koşullarında beton dökümünden olabildiğince kaçınılmalıdır. Betonun dayanıklılığını etkileyen beton kalitesi nasıl sağlanır? Boya ve Sıvı Kaplama Yapı Malzemesi Boyalar; bağlayıcı, (film yapıcı) pigment, (örtücü ya da renk verici) ve çözücüden oluşan, yüzeyleri renklendirmek ya da dış etkilerden korumak amacıyla kullanılan, yüzey üzerine uygulandığında süsleyici ve koruyucu bir film oluşturan sıvı bir yüzey kaplama malzemesidir. Bağlayıcı, pigment karışım oranlarını değiştirerek macun, mat, yarı parlak ve parlak boya çeşitleri yapılabilir. Boyalar yüzeyin hava, su, ışık gibi dış etkilerden korunması için bir örtü katmanı oluşturur. Boyaların özellikleri; bağlayıcıları, inceltici ve çözücülerine, pigmentlerine ya da katkı maddelerine göre değişir. Bağlayıcılar; pigmenti bağlayan, kuruduktan sonra bir tabaka oluşturan maddeler olup, sertleşme yani kuruma şekline göre, kimyasal reaksiyonla kuruyanlar, kimyasal reaksiyon yapmadan kuruyanlar olmak üzere iki grupta toplanırlar. Kimyasal reaksiyonla kuruyanlar ya havanın oksijeni veya ısı ile ya da boyanın içinde bulunan iki bileşen arasında kimyasal reaksiyonla kuruma gösterirler. Keten yağı (kaynamış bezir yağı), alkid reçineler, epoksi, polyester lakları, poliüretan boyaları bu gruba girer. Kimyasal reaksiyon yapmadan kuruyanlar bağlayıcılar ise; film yapıcı, bir çözücünün (tinerin) içinde çözülmüştür veya dağılmıştır. Bu solventin buharlaşarak uçması ile bir film tabakası oluşur. Kimyasal reaksiyon olmaz. Boya karışımlarında kullanılan polimer malzemenin özelliğine göre boyalar; termo plastik boyalar ve termoset boyalar olarak ayrılabilir. Termo plastik boyalar: ısı uygulamasıyla yumuşayan, soğuyunca eski 98

103 haline dönen ve kendi çözücüsüyle çözülebilen, termoset boyalar: kuruduktan sonra ısıdan etkilenmeyen, kendi çözücüsüyle de çözülmeyen boyalardır. Çözücü ve incelticiler (solvent); bağlayıcıları çözerek ya da dağıtarak, üretim işlemlerini kolaylaştırmak, uygulama koşullarına uygun özellikler kazandırmak için kullanılan ve boyanın uçucu kısmını oluşturan kimyasal maddelerdir. Suyun çözücü özelliğinin yetersiz kaldığı üretimlerde, endüstriyel çözücüler; çam reçinesi ya da petrolün damıtılmasından elde edilen terebentin ve neft gibi renksiz ve uçucu yağlar, karbon gibi sıvılar, ara madde veya ana madde olarak da bileşimlerde yer alır. İncelticiler de çözücüler gibi boyaya uygulama kolaylığı getirir. Boyalar inceltici özelliğine göre; su ile incelen boyalar (badanalar) ve tiner - ispirto ile incelen boyalar (yağlı boyalar), doğal veya yapay reçinelerin, yağ gibi kuruyucu ya da alkol, neft gibi seyreltici maddelerde eritilmesi ile elde edilen yağ reçineli boyalar (vernikli boyalar) olarak çeşitlenmektedir. Vernikli boyalar, uyguladığı yüzeyi parlatır, güzelleştirir ve korur. Verniğin tek başına korozyona ve mekanik etkilere dayanımı azdır. İnce pigmentler ile karıştırılırsa koruyuculuğu ve dayanımı artar. Fenolik, alkit, vinyl üre, folmaldehit gibi sentetik reçinelerden sentetik vernikler ve sentetik boyalar üretilir. Ancak yapı biyolojisi ve solunum yollarından vücuda direkt olarak girmesi açısından üretici ve kullanıcının sentetik kimyasallara, özellikle formaldehit reçinele karşı dikkatli olması gerekmektedir. Ayrıca, benzin ve benzol gibi eritenlerde asfalt, bitüm ve katranın eritilmesiyle üretilen yüzeyleri korozyona ve neme karşı koruyan siyah renkli bitümlü boyalar (hidrokarbonlu boyalar), alkol, eter ve keten gibi solventler ile nitroselülozların eritilmesiyle oluşan, yüzeye sürüldüğünde sert bir film tabakası oluşturan nitrat ve asetat sellüloz boyalar (lak boyalar) gibi özel amaçlı boyalar bulunmaktadır. Boyaya renk, örtücülük ve koruyuculuk kazandıran renk pigmentleri aynı zamanda örtücü de olabilir. Pigmentler, madensel pigmentler (kurşun, çinko, antimon, kadmiyum, krom, kobalt, titan ve baryum bileşikleri), organik pigmentler (hayvansal-bitkisel), sentetik pigmentler (analin türleri) ve karışık pigmentler (madensel ve organik maddelerin karışımı) olarak boyaya girerler. Katkı maddeleri ise; boyanın kuruma sürelerini ayarlayan, mantarlaşmayı veya kabuklaşmayı önleyen, beyaz görünmesini sağlayarak özellikler kazandıran ya da sürülebilirlik gibi uygulama kolaylığı getiren maddelerdir. Katkı maddeleri boyanın cinsine göre ve kullanılış amacına göre; uygulamayı kolaylaştırmak (inceltici maddeler, çökme-sarkma engelleyici, kayganlaştırıcı), performansı artırmak (kurutucu, ıslatıcı, matlaştırıcı, köpük kesici, kabuklaştırmayı, mantarlaşmayı önleyici, optik beyazlatıcı) amacıyla kullanılır. Boya sürme (fırça, rulo ile) ve basınç tekniği kullanılarak dış yüzeylere uygulanır. Düzgün bir yüzey elde edebilmek için boya öncesi yüzey macunla kaplanır. Konutta Kullanılması Yapı dış yüzeylerinde boya kullanımındaki amaç; yapı ömrünün uzaması, kullanıcının sağlığını bozabilecek yapı hasarlarının ve koşullarının en aza indirgenmesi ve yapıdan beklenen performansın elde edilmesi yönündedir. Kağir ve beton dış cephe için kaplama malzemeleri ve koruyucu kaplama sistemleri olarak kullanılan boyalar, vernikler ve cilaların yüksek ısı, deniz ve yüksek kimyasal etkilere maruz yerler için özel tipleri bulunmaktadır. Sağlıklı bir ortam için iç mekânda kullanılan, boya ve sıvı kaplamalarda aranan özellikler nelerdir? Polimer Esaslı Yapı Malzemesi Plastik yapı malzemesi olarak adlandırılan polimerler, monomer denilen kimyasal ünitelerden meydana gelen, yüksek molekül ağırlığına sahip sentetik malzemelerdir. Termoset malzemenin, örneğin poliüretan (PU) malzeme ve bileşimlerinin UV ışınımı etkilerine dayanıklılığı yönünden pek çok polimere göre üstünlüğü vardır. Polimerler, suyun ve ayrıca asitlerin, alkalilerin ve tuzların, sulu çözeltilerin etkisi altında bozulup, yıpranabilirler. Hidroliz olarak tanımlanan bu yıpranma, molekül bağların koptuğu yerde su 99

104 moleküllerinin ilave edilmesiyle oluşmaktadır. Normal sıcaklıklarda organik malzemenin çoğu hidrofobik ve gözeneksiz yapılarından dolayı suya karşı dayanıklıdır. Ancak radyasyonun neden olduğu ısı yükselmesiyle hidroliz ortamı doğmaktadır. Konutta Kullanılması Polimer esaslı malzeler piyasada ürün olarak plastik malzeme olarak çeşitlendirilmektedir. Doğal polimer olan kauçuk, su geçirmez özelliğiyle yüzeylerde esnek kapatıcı olarak kullanılmakta, ancak; pahalı olması ve sıcakta çok yumuşama göstermesi gibi özelliklerinden dolayı yapıdaki kullanımı sınırlı kalmaktadır. Sentetik polimerlerden termosetler ve termoplastikler yapıya dış cepheden, dekorasyona ve tesisat sistemine yayılan pek çok ürünle girmektedir. Polimer esaslı malzemeler, dış cephelerde hafif olmaları nedeniyle cepheye fazla yük getirmedikleri ve ısı problemini de bir ölçüde çözümledikleri için tercih edilmekte, kullanımlar iklimsel etkenlere, yapının yöresel karakterine ve cephelerin durumuna göre plak elemanlar, profil elemanlar, koruyucu ince kaplamalar olarak çeşitlenebilmektedir. Atmosferik etkilere karşı dayanıklılık, ısıya karşı duyarlılık ve renk özelliğini koruması gibi çeşitli koşullar altında gösterecekleri performans, polimer malzemenin türünü seçmekte en önemli kriterlerdir. Polimer malzeme türlerinin doğrudan cephe kaplaması olarak kullanılması; atmosfer koşulları ve güneş ışınlarına dayanımlarının değişkenlik göstermesi, rengini kaybetmesi gibi etkiler nedeniyle sınırlıdır. En yaygın kullanımıyla dikkat çeken polimer, termoset malzeme grubu içinde yer alan poliüretandır (PU). PU malzeme, dış cephede kaplama olarak sıvı kaplamalar veya rijit kaplamalar şeklinde çeşitli uygulama biçimleriyle kullanılmaktadır. PU malzemenin ince (boya) kaplamalar şeklinde olanı, püskürtme ve fırça ile uygulanabilen sıvı kaplamalardır. Kaplama uygulamalarında yüzeye önce bir astar çekilmekte, daha sonra kaplama istenen kalınlığa göre tabakalar halinde uygulanmaktadır. Çevre sıcaklığının en az 15 C olması kaydıyla, uygulama hiç ısıl işlem gerektirmezken, kaplayıcı bileşik birkaç saatten fazla bekletilmemelidir. En çok kullanılan kaplamalar; alkit poliüretan, akrilik poliüretan, epoksi poliüretan ve vinil poliüretan tipleridir. Ayrıca su ile kür edilen poliüretanlar da bulunmaktadır. Yüzeylerin farklılığına göre kaplama yöntemleri de çeşitlenmektedir. Poliüretanın rijid (sert) köpük olan ürünleri, dış cephelerde kullanılan diğer bir gruptur. Yapıda değişik amaçlarla yer alan PU malzemenin kaplama levha şeklinde olanları, düz ve yalı baskısı olarak birbiri üzerine "geçme sistemi" ile yapıştırılarak ya da istenirse karkas bir uygulama üzerine vidalanarak yüzeye uygulanmaktadır. Uygulama cephe hareketine ve yüzeyin özelliğine göre düzenlenmektedir. Mevcut sıva üzerine yapılacak uygulamalarda karkasa gerek kalmaksızın PU kaplamaların duvara temas eden yerleri PU esaslı yapıştırıcı sürülerek dubel veya vida ile duvara monte edilmektedir. Tuğla üzerinde bozuk yüzeylerde uygulama ise, 50 cm aralıklarla ahşap veya metal karkas üzerine olmaktadır. Termoplastik grubu içerisinde yaygın kullanımıyla dikkat çeken polimer; polivinilklorür dür (PVC). PVC malzemenin dış cephe kaplaması olarak kullanımı oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır (Siding). Boya bileşimlerinde ve astar olarak, daha çok duman, asitlere, alkalilere, yağlar ve alkoller gibi bazı eritkenlere, atmosferik korozyon etkilerine karşı koruyucu kaplama olarak kullanımları bulunmaktadır. Bununla beraber ısıl dirençleri düşüktür (65 C dolaylarında). PVC malzemesinin dış cephede kullanımı boyaların dışında yapı elemanları olarak, levha biçiminde, değişik genişlikte ve standard boylarda, uygun profillerde kaplamalar şeklinde çeşitlenmektedir. İstenilen renkte ve ahşap kaplama etkisi verebilecek yüzeysel dokuda olabilmektedir. Genelde taşıyıcı sisteme tespit edilerek uygulanmakta, düşey ya da yatay düzenlemeler yapılabilmektedir. Bu kaplamalar tuğla, beton, ahşap ya da çelik konstrüksiyon üzerine tek katlı veya çok katlı binalarda kullanılmaktadır. Cephesi düzgün olmayan veya çelik konstrüksiyon binalarda OSB (Oriented Structurel Board-Yönlendirilmiş Yonga levha) uygulanmaktadır. Binanın izolasyon durumuna göre, bina yüzeyine karkaslanan çıtaların arasına nem dengeleyici ya da köpük yerleştirilmektedir. Kaplamanın iklim koşullarında ısı değişikliklerine göre esneyip büzülme yapabileceği düşünülüp profiller arasında çalışma payının bırakılması gerekmektedir. Bu boşluk, uygulama sırasındaki hava 100

105 sıcaklığına bağlı olarak 6 mm-9 mm arasında, kaplamaların asıldığı çivi aralıklarının düzenlenmesi de malzemenin genişleyip büzülmesine izin verecek şekilde olmalıdır. PVC kaplamalar, elyaf takviyesi olmadan üretildiğinden kırılmaya karşı duyarlılığının en aza indirgenmesi amacıyla tasarımda katlamalı sistemlere gidilmektedir. Ancak katlamalı profiller, çeşitli parçaların yüzey üzerindeki yerleşmeleri sırasında teknik sorunlara ve özel profil çeşitliliğine neden olduğundan cephe üzerindeki uygulama biçimlerinin önceden tasarlanması gerekmektedir. Duvarla malzeme arasında boşluk kalacak şekilde hava boşluklu uygulanan sistemlerde, katlamalı PVC cephe elemanıyla, bina yüzeyi üzerindeki hareketlerin beraberliği, fiziksel etkenler ve estetik görünüm açısından önem taşımaktadır. Çıkabilecek yapısal sorunları, özel detaylardaki uygulamalarla ve köşe elemanlarının yeterli toleransı gösterebilecek genişlikte üretilmesiyle çözümlemek mümkündür. Ayrıca, boyutsal kararlılığa, yüksek çözünme direncine, üstün elektriksel özelliklere sahip, geniş bir sıcaklık aralığında özelliklerini koruyabilen, nemden etkilenmeyen yüksek molekül ağırlıklı polimer kompozitleri; cam takviyeli polimerler (CTP), poliesterler, polikarbonatlar (PC) yapıda metallerin yerini almış durumdadır. Polikarbonat plaklar, büyük çatılarda, okul ve benzeri binalarda kaza riskinin azlığı ve güvenli olması gereken binalarda (gökdelenler) camın yerini almıştır. Panel şeklinde kullanımlarda 120x80x1.2 cm boyutlarında olabilmektedir. Raf sistemlerinde, mekân bölücülerde, dekoratif amaçlı panellerde, şeffaflık istenen durumlarda kullanılan polistiren (PS) in şok dayanımlı, cam takviyeli üretimleri vardır ve cam gibi saydam olabilmektedir. Mobilyada, yüzey kaplamalarında, dekoratif panellerde kullanılan yüksek yoğunluklu polietilen (YYPE- PE), Mobilyada, aydınlatma elemanlarında, laminatlarda kullanılan geri dönüşümlü, toksik olmayan etilen vinil asetat (EVA), saf halde kullanılabildiği gibi, barit, alüminyum dihidrat, talk gibi dolgu ve takviye edici katkılarla özellikleri iyileştirilmektedir. Ayrıca ışık geçirgenliğine sahip polipropilen (PP) ve her türlü forma izin veren fiberglas iç dekorasyonda, mobilya yapımında, reçine içine tekstil, elyaf veya organik malzemeler, geometrik desenler ilave edilerek üretilebilen polyester reçineler duvar, tavan panellerinde, ateşe, suya ve bakterilere, yağlara, pek çok kimyasala karşı dayanıklı olan polyester ve polipropilen iç mekânda ses seviyelerini kontrol etmeye yardımcı olmak üzere akustik paneller şeklinde çeşitli kullanımlarda yer almaktadırlar. Polimer malzeme hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz S. Akkurt un Birsen Yayınevinden basılı olan "Plastik Malzeme Bilgisi" (1991) kitabını okuyabilirsiniz. Polimer malzemelerin üretimine ilişkin detaylı bilgiye Ö.T. Savaşçı, N. Uyanık Ve G. Akovali nın Pagyay Yayınlarından basılı olan Plastikler Ve Plastik Teknolojisi (2002) kitabından ulaşabilirsiniz. Polimer malzeme türleri EKOLOJİK yönden değerlendirildiğinde termoplastik ve termoset gruplar arasında farklı sonuçlara ulaşılabilmektedir. Bu nedenle gruplar içindeki türler ekolojik yönüyle ayrı ayrı değerlendirilmeye alınmalıdır. Yapı Tekstilleri Teknik tekstil malzemesi arasında ayrı bir grup olan yapı tekstilleri ve jeotekstiller fonksiyonel özellikleri, uygulama kolaylığı ile mimaride ve inşaat mühendisliğinde birçok yapı sorununa çözüm getirmektedir. Tekstil kompozitleri korozyona karşı dirençleriyle pek çok malzemenin önünde yer almakta, gelişen lif ve üretim teknolojisi ile pek çok fonksiyonu üstlenebilme yeteneği sayesinde, mimari yapı ve inşaatlarda büyük bir kullanım alanı bulmaktadır. Kompozit endüstrisi içinde cam, karbon lifleri 101

106 ve aramid gibi organik polimer malzemelerden yapılan dokuma, örme, dokuma, non-woven ve sarılmış iplik takviyeleri teknik tekstil ürünleri olarak yapılarda büyük oranda kullanılmaktadır. Yapı tekstilleri olarak adlandırılan tekstiller; çadırlar, tenteler ve güneşlikler gibi geçici yapılarda, yalıtım ve takviye amaçlı uygulamalarda da yer almaktadır. Bu uygulamalarda; ağır pamuklular yerine, son yıllarda daha hafif, mukavemetli, çürümeye, güneş ışıklarına, hava etkilerine ve ateşe dayanıklı olmaları nedeniyle, birçok çeşidiyle sentetik malzemeler kullanılmaktadır. Sentetik liflerin mimari tekstillerde çeşitli uygulamalarda kullanılması yapılarda çok sayıda avantajı beraberinde getirmiştir. Bu tekstillerin hafif olması, kolay kurulup, kolay sökülebilmesi, portatif, ekonomik, depreme dayanıklı olması, kolay zarar görmemesi ve çabuk tamir edilebilmesi gibi avantajları bulunmaktadır. Takviye amaçlı kullanılan yapı tekstillerinde güçlendirme için; termoset veya termoplastik polimer reçine, metal, seramik, karbon, cam lifleri gibi ilave lifler kullanılmaktadır. Cam, karbon, polipropilen ve akrilik lifleri beton, sıva ve diğer inşaat malzemelerinin çatlamasını önlemede, CFRP (karbon elyaf takviyeli polimer) kompozitleri; beton kolon ve kirişlerin onarımlarında veya güçsüz noktaların takviyelerinde kullanılmaktadır. Herhangi bir yıkım gerektirmeden polimer esaslı bir yapıştırıcı ile sardırılan CFRP, hasarlı yapılarda onarım amacıyla kullanıldığı gibi, dayanımını artırdığı için kolonlarda kesitin azaltılmasına da yardımcı olmaktadır. Korozyona karşı dirençli olan bu malzeme hafifliği ve uygulamasının kolaylığı nedeniyle yaygın kullanım alanı bulmaktadır. Betonların kuvvetlendirilmesi, kopma ve eğilme mukavemetlerinin artırılması amacıyla lif kullanmak (fiber-reinforced concrete) artık tüm inşaat sektöründe yaygın olarak başvurulan bir yöntemdir. Son on yıldır, yapı sektöründe çimentoyu güçlendirmek maksadıyla lif takviyeli polimer (fibre reinforced polymer-frp) kullanımında önemli bir artış olmuştur. FRP genellikle poliester, vinil ester veya epoksi polimerin içinde aramid, karbon ve cam elyafının yerleştirilmesiyle elde edilir. Bu malzemelerin mekanik özellikleri çeliğe göre çok farklıdır. Bu özellikler kullanılan elyaf ve reçine tipine göre değişmektedir. Genellikle FRP ler çeliğe göre daha düşük ağırlıkta, fakat daha kuvvetlidir. FRP malzemelerin çeliğe göre en önemli avantajları, çelik gibi korozyona uğramamalarıdır. Konutlarda yalıtım amaçlı kullanılan yapı tekstilleri binaların çatı, iç duvar, temel, döşeme veya tavanlarda kullanılabilecek çeşitliliktedir. Konutlarda kullanılan yalıtım sağlayan, teknik tekstiller, gözenekli yapıları nedeniyle belirli büyüklükteki partikül geçişine izin verirken, daha büyük partiküllerin geçişini engelleyerek, su, ısı iletim veya yalıtımı, elektrik iletim yalıtımı gibi bir çok durumu değiştirme özelliğine sahiptirler. Reçine kaplı olanlar, su ve gaz geçisini önlemede, esneklik ve elastikiyetleri sayesinde çok farklı alanlarda kullanıma olanak sağlamaktadır. Liflerin yüzeyi ve aralarında hapsedilen hava sayesinde bütün lifli malzemeler ısının yayılmasına bir ölçüde karşı koyarlar. Etkili bir yalıtkan tekstil %10-20 lif ve %80-90 havadan oluşan, durgun havayı tutan özelliktedir. Çok sayıda ince lif daha fazla durgun havayı tutar. Bu kumaşlar, ses ve ısı yalıtımı için uygun malzemeler ile birlikte dolgulu yapılabilmekte veya kompozit malzemeyle hafif gramajlı boşluklu şekilde düzenlenebilmektedir. Filtre yapabilen liflerle elde edilen yumuşak, uniform yüzeyli nonwovenler, ses yalıtımı sağlayan teknik tekstiller, açık hücre poliüretan köpüklere alternatif olarak kullanılmaktadır. Bu malzemeler, aynı zamanda gürültü ve vibrasyonu da engelleyebilmektedir. Ayrıca kumaş enlerinde 5 metreye varan genişliklere ulaşılabilmesi yapılarda büyük avantaj sağlamaktadır. Çeşitli non-woven cam ve poliester kumaşlar, halihazırda, çatı kaplama uygulamaları için kullanılmakta, bu tekstiller bina ve ekipman izolasyonunda da önemli bir rol oynamaktadır. Genelde asbest liflerinin yerine tercih edilen cam lifli non-wovenlar metal kaplamalı çatılarda nem yoğunlaşmasını da önlemektedir. Son günlerde nano teknolojinin tekstil endüstrisine girmesiyle tekstil malzemeye, bakteri barındırmama, izolasyon altı korozyonu önleme gibi özelliklerinin kazandırılması mümkün olabilmektedir. 102

107 Yapı tekstilleri hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz H. T. Gezer in Maltepe Üniversitesi Yayınlarından olan Mekân Örtüsü Tekstil Malzemesi (2002) kitabını okuyabilirsiniz. Konutta Kullanılması Tekstil malzemesinin hafif, dayanıklı, güneş ışıklarına ve hava etkilerine, çürümeye, ateşe (bir kısmı), korozyona karşı dayanıklı olması, yapıda kullanım alanını artırmaktadır. Mimari membranlar ın dışında nonwoven cam ve polyester kumaşlar, çatı kaplama uygulamalarında bina ve donanımlarının yalıtımında, takviye amacıyla depremde hasar görmüş binaların yeniden sağlamlaştırılmasında ve jeotekstiller olarak da çevresel dayanımı artırmak üzere kullanılmaktadır. Tekstil lifleri, özellikle polipropilen ve akrilik lifleri betonun, sıvaların ve diğer inşaat malzemelerinin çatlamasını önlemek amacıyla, karbon lifi depreme dayanıksız binaların takviyesinde, malzemelerin kopma ve eğilme mukavemetlerinin artırılması için kullanılmaktadır. Binalarda kullanılan yalıtım tekstilleri, binaların çatılarında, iç duvar, döşeme veya tavanlarında ısı, su ve ses yalıtımını sağlayabilmektedir. Elektrik yalıtımı sağlayan teknik tekstiller ise elektrik kablo bantlarında, lif optik kablolarında ve elektrik tesisatlarında kullanılmaktadır. Akıllı tekstiller, yapıda kendi kendini temizleme, ışığı, ısıyı kontrol edebilme yetenekleriyle işlevsel ve estetik amaçlı yer almaktadır. Özelliklerini uyarılara bağlı olarak değiştiren (ışık, sıcaklık, kuvvet ve elektriksel bir alan etkisi) şekil hafızalı (shape memory) tekstiller, suyu hiçbir şekilde yüzeyinde tutmayan, buruşmayan kumaşlar, sinek kovar perdeler, ısısı kontrollü leke tutmayan döşemelikler, anti bakteriyel, esnek, dayanıklı duvar kaplama tekstilleri, kendini ışıklandıran naylon ve polyester lifleriyle üretilmiş dokumalar iç mimaride konforu ve estetiği bir arada sağlamaktadır. Örneğin; Shigeru Ban ın 1995 yılında yapmış olduğu Wall House, bioklimatik mimarinin bir örneği olarak katlanabilir kumaşla oluşturulan duvarlarla çevrilidir. Perde duvar, daha fazla hava ve ışığı evin çekirdeğine kadar ulaştırmaktadır. Kışın sıcaklığı koruyabilmesi amacıyla kapatılan perde, yazın toplanabilmekte, yaşam alanı teras olabilmektedir. Nano teknoloji ile geliştirilen tüm akıllı malzemeler mimari tasarımlara yeni tasarım ufukları açmaya devam etmektedir. Yapı tekstillerinden beklenen performanslar nelerdir? Çevre, konut, insan ilişkileri, sürdürülebilir mimarlık, enerji etkin yapı tasarımı, çevreyle dost yapı malzemeleri, yapı biyolojisi mimaride sorgulanması gereken konulardır. Çevre, konut, insan ilişkilerinin, sürdürülebilir mimarlığın temel ilkelerinin irdelendiği, enerji etkin yapı tasarımına ilişkin strateji ve yaklaşımların açıklandığı, çevreyle dost yapı malzemelerinin anlatıldığı; Çelebi, G. Ü.; A. B. Gültekin in, TMMOB Mimarlar Odası Yayını olan Yapı-Çevre İlişkileri, (2008) kitabı okumanız önerilmektedir. Yapı malzemesinin içerdiği maddeler, bu maddelerin risk koşullarına ve fiziksel çevrenin durumuna göre sağlığı olumsuz yönde etkilebilir. Etkilenme şekli etkileyen maddenin özelliğine ve kullanıcının yaşı, cinsiyet, sağlık durumuna bağlı olarak değişik biçimlerde sağlık sorunu olarak ortaya çıkabilir. 103

108 KONUTLARDA YALITIM Yaşadığımız konutların; işlevsel, maruz kaldığı tüm yüklere dayanımlı, atmosfer etkilerine, kimyasal reaksiyonlara, yangına dayanıklı olması, estetik ölçütleri karşılaması ve ekonomik olması istenirken, insan sağlığını tehdit etmeyecek, psikolojisini olumsuz etkilemeyecek ve gereksinimlerini karşılayacak ortamları sağlaması beklenir. Bu beklentilerin yerine getirilmiş olması yapı ömrünü uzattığı gibi, insanların bu mekânlarda daha sağlıklı ve mutlu yaşamalarını sağlar. Bu koşulları yerine getirmek için; yapının ısı, su buharı, neme karşı yalıtımının yapılmış, su yoğuşmalarına, zemin ve yağmur suyuna karşı önleminin alınmış olması, gürültü kontrolünün yapılmış, akustiğinin sağlanmış, doğal ve yapay ışık kontrolünün düşünülmüş ve tüm bu etkilerin bir arada dikkate alınarak çözümlenmiş olması gerekmektedir. Günümüzün yapı konstrüksyonlarının tasarımı ve planlaması yapı fiziğine uygun bilgi ve dikkat gerektirirken; çevre bilincinin getirdiği gereklilikler enerji tasarrufu ile ilgili önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Isı Yalıtımı Yapı fiziği açısından ısı yalıtımında alınacak önlemler; yapısal planlamayla başlayan ve malzeme seçimini içine alan bir süreç izler. Düşük ısıların hakim olduğu bölgelerde masif kütleler planlamak, soğuk yöne cephenin dar kısmını vermek veya koridorları yerleştirmek alınacak olan planlama önlemleridir. Yüksek ısıların hakim olduğu iklimsel koşullar için tasarlanan planlamada ise, havalandırmayı sağlayacak parçalı ve avlulu orta hollü kütlelerin ve az pencereli yüzeylerin, örtülü çatıların (soğuk çatı) geniş saçakların yer alması gerekir. Örtülü çatılarda ısı yalıtımın yeri genellikle çatı boşluğunun tabanı, kaba döşemenin üzeridir. Teras çatılarda (sıcak çıtalar) ise özellikle su ve ısı çözümlerinin beraberce dikkate alınması gerekir. Isı genleşme katsayıları farklı olan malzemeler yan yana getirilmemeli, ısı yalıtım malzemesi soğuk yüzeye yakın olarak yerleştirilmelidir. Isı yalıtım malzemesinin, yalıtım değerini kaybetmemesi için sudan korunması, yoğuşma kontrollerinin yapılması gerekmektedir. Dış cepheler için kullanılan yapı malzemelerinde ısı transferi ısı iletim katsayısı ile ifade edilir. Isı iletim katsayısı küçük değerde olan malzemenin, ısı yalıtımı iyi olur. Bir yapı elemanının ısı yalıtımı: Isı geçiş değeri ; U-değeri (W/m 2 K) olarak, ısı geçiş direnci R-değeri olarak belirtilir (m 2 K/W). Büyük R değerleri ısı akışına karşı daha çok direnç anlamına gelir. Isı geçiş değeri ne kadar küçükse veya ısı geçiş direnci ne kadar büyükse, ısı yalıtımı o kadar iyi yapılmış demektir. Isısal direnci yüksek olan kabuklar genellikle çift cidarlı ve / ya da yalıtımlı veya oldukça kalın kullanılmış malzemeden oluşur. Cam yüzeyler ya da pencereler özellikle tek cam kullanıldığında, ısısal direnci çok düşük olan öğelerdir. Yapı kabuğunda kullanılan değişik malzeme ve kesit kalınlıkları kabuğun tümünde ısısal direnç yönünden farklılık getirmektedir. Yapı içinde, bağıl nem, hava devinimleri, sıcaklık ve hacmi çevreleyen öğelerin iç yüzey sıcaklıkları kabul edilebilir sınırlar içinde olduğu zaman ısısal konfor sağlanır. Ancak, yapı kabuğunun ısısal direnci düşük olduğu zaman, soğuk hava koşullarında bu kabuğun iç yüzey sıcaklığı konfor sınırlarının altında, sıcak hava koşullarında ise üzerinde olabilir. Hacmin iç hava sıcaklığına göre yaklaşık ± 3 C den fazla farklılık gösteren yapı kabuğunun iç yüzey sıcaklığı ışınımsal sıcaklık yönünden konforsuzluk yaratan önemli bir etkendir. Yapı kabuğunun iç yüzey sıcaklığının düşük olması, kabuktan olan ısı kayıplarının fazla olduğunu gösterir. Yapıda gerekli sıcaklığın korunması için daha fazla enerji kullanımını zorunlu kılan bu durum, çevre kirliliği yönünden de olumsuz etkilere neden olur. Konforlu bir ev ortamının ısısı C arasında havadaki nem oranı % arasında olmalıdır. Cam yüzeyi fazla olan yapılarda iklim verilerine göre ve etkin enerji kullanımı yönünden ikili, üçlü ya da dörtlü cam sistemlerinin kullanılması uygundur. Bu tür yapılarda ısısal konfor yönünden uygun fizik ortamın yaratılabilmesi için değişen dış hava koşullarına otomatik uyarlanan, uygun enerji kullanımını denetleyen akıllı sistemlerin kullanılması doğru olur. Dolu alanlara gelen güneş ışınımlarının 104

109 ısıtıcı etkisinin istenmeme durumunda ise; yapı yüzünün yansıtma özelliği de önem kazanırken, çabuk ısınan, bu ısıyı uzun süre tutan ve iç hacme ileten yapı kabuğu denetlenmelidir. Ayrıca devamlı şekilde sıcaklık değişimlerinin neden olduğu, özellikle dış cephe ve iç yüzeylerde yapısal ısısal deformasyonlar ve gerilmelere, ısısal genleşmeye karşı önlemler alınmalıdır. Isısal genleşme; malzemede meydana gelen iç gerilmeler, sıcaklık değişim hızı ve malzemelerin ısı iletkenlik değeri ile ilgilidir. Duvar, çatı gibi büyük elemanları oluşturan parçaların serbestçe hareket edebilmelerini sağlayacak, genleşmeye imkan verecek olan derzlerin örneğin, çimento esaslı harçlar yerine, daha esneklik sağlayan kireç esaslı harçlarla kullanılması uygun olacaktır. Çeşitli tabakalardan yapılmış yapı bileşenlerinde (duvarlar ve döşemeler) tabakaların hatalı düzenlenmesi, bileşenin ısı yalıtma yeteneğini azaltan yoğuşma olayının meydana gelmesine yol açabilir. Yapı bileşenleri bünyesinde meydana gelecek yoğuşma olayı, bileşenin ısı geçirgenlik direncini azaltacağı gibi yapısal hasarlara da yol açabilir. Ayrıca malzeme bileşimlerinde ortaya çıkan yüzeysel terleme ve iç yoğuşma (kondansasyon) ve donma gibi ısısal etkilere bağlı olarak oluşan sorunların da ısısal yalıtımda çözümlenmesi gerekmektedir. Isı Yalıtımında Uygulama Yerlerine Göre Malzeme Seçimi Isı geçirimsizlik istendiği hallerde kullanılan malzemenin ısı geçirgenlik dirençlerinin yüksek, boşluk oranının fazla olması gerekir. Polistren, poliüretan esaslı plastik köpük, cam yünü veya pamuğu, yapay ahşap, lif levha veya çimento bağlayıcılı ahşap talaşı levha, mantar levha, boşluklu veya gazlı beton, perlit, asbest, cüruf veya bims betonu, boşluklu tuğla gibi malzemeler bu amaçla kullanılır. Bu malzemeler yüzeye örtü, serpme ve püskürtme olarak uygulanır. Katı levhaların yapıştırılması, monte edilmesi, köpük uygulama gibi uygulama teknikleri malzemeye ve kullanım yerine bağlı olarak farklılıklar gösterir. Yalıtım uygulamalarında; yalıtım malzemesinin fazla sıkıştırılmaması gerekir. Ayrıca duvara açılan delikler (dubel, çivi gibi) hava geçişine neden olacağından bu deliklerin yalıtım malzemesi ile doldurulması uygundur. Tavan, duvar, döşeme gibi yüzeylerin birleşim yerlerinde ve kiriş aralarında oluşabilecek ısı köprülerini önlemek için uygun detaylandırma yapılmalıdır. Yalıtım döşenmeden önce nem kontrolünün yapılması gerekmektedir. Nemin yalıtımın içine girmesi ve içeride yoğuşması yalıtım malzemesinin ısıl direnç özelliğini kaybetmesine neden olur. Bu durumda iç hava kalitesi bozulacağı gibi kullanım sürecinde yapı malzemesi de çabuk yıpranır. Nem difüzyonunu önlemek için su buharı geçişini engelleyici boya veya diğer engelleyici maddeler yalıtım yapılan duvarın iç yüzeyine uygulanmalıdır. Binanın hava ile teması olan tüm soğuk yüzeylerinde, küf, rutubet ve mantarlaşmanın önüne geçmek için, ısı yalıtım malzemeleri kullanılması gereklidir. Tüm yalıtım malzemeleri, üretimi ve kullanımı süresince kirleticiliği, geri dönüştürülebilirliği, dayanıklılığı ve iç ortam havasına etkisi gibi çevresel nitelikler açısından değerlendirilmelidir. Sentetik mineral, lif ve cam yününün yapı içine hava sızıntısı ile geçişinin önlenmesi sağlanmalıdır. Yüksek oranlarda geri dönüşümlü bileşenler içeren taş yünü (% 75 geri dönüştürülmüş cüruf), cam yünü (% geri dönüştürülmüş cam), selüloz (% 75 kullanılmış kağıt), perlit kompozit levha (% 23 kullanılmış kağıt) gibi geri dönüşümlü yalıtım malzemeleri tercih edilmelidir. Örneğin; geri dönüşümlü plastik reçine şişirilmiş (expanded) veya püskürtülmüş (extruded) polistren üretiminde % 50 oranında geri dönüşümlü reçine kullanılmakta, atık polistren küçük parçacıklar halinde kalıplara dökülerek yeniden şekillendirilmektedir. Ancak bu yalıtım malzemesinin yangın direnci olmadığından kullanımı sınırlıdır. Taş yünü paneller ısı ve ses yalıtımının ortak çözümü için ideal bir malzeme olmasının yanı sıra, yangın güvenliği açısından kullanılabilecek en güvenli malzemelerdir biridir. Ayrıca, yangına karşı amonyum sülfat kullanılan yalıtım malzemesinde zamanla yangın direncinde artış olduğu görülmüştür. Amonyum sülfat, ıslak püskürtme uygulamasında metallerle temas durumunda oluşan pastır. 105

110 Enerji tasarrufu sağlanması ve uygulamaya dair usul ve esasları düzenlemek amacıyla Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından hazırlanan Binalarda Isı Yalıtımı yönetmelik hükümleri uyarınca TS 825 Standardında belirtilen hesap metoduna göre "ısı yalıtımı projesi", Enerji Kimlik Belgesi yetkili kişiler tarafından mimari proje sistem detaylarına uygun olarak hazırlanmak zorundadır. Su Yalıtımı Bir yapıyı su; yeraltı suları (zemin suyu seviyesine göre basınçlı veya basınçsız etkileyen sular), yüzeysel temas eden su (yağmur, kar suları ve ıslam hacimlerde bulunan su ) ve atmosferde bulunan nem şeklinde etkiler. Su ile malzemenin ilişkisi; su içinde bulunan malzemelerde su emme, yüzeysel olarak su ile temasta bulunan malzemelerde yüzeysel ıslanma olarak görülür. Bu yüzeyler düz veya meyilli çatılar, ıslak hacim döşemeleri (banyo, mutfak, teras, balkonlar), genleşme için bırakılan derzler ve doğramalar, tesisat sistemi içerisinde olabilir. Su içinde bulunan bir malzeme; suyun hidrostatik basıncının etkisi ve malzeme yapısındaki boşluklar sonucunda etkilenir. Su geçirimlilik olayı olarak ortaya çıkan durumda, su, malzeme yapısındaki kılcal kanallar yoluyla, kapiler basınç etkisi ile hareket etmektedir. Malzeme boşlukları içine girmiş bulunan su, donma olayıyla katı hale geçerek hacimsel genişlemeye uğrar ve malzeme yapısında iç gerilmelere neden olarak malzemeye zarar verir. Basınçlı su ve kapilerite olaylarının etkili olduğu yerler; genel olarak zemin suyu ve yeraltı sularının etkilediği yapı temelleri, bodrum duvar ve döşemeleri, su depoları, barajlar vb. dir. Ayrıca suyun yapı elemanına etkileme derecesi, hava sıcaklığı ve basınç farkları ile değişkenlik gösterebilir. Hava basınç farkları ile hava sıcaklığının artışı atmosferde daha çok su buharı oluşmasına, tersi ise atmosferin su buharı bakımından doygunluğa ulaşmasına neden olur. Birdenbire oluşan sıcaklık düşüşleri, buhara doymuş olan havanın içerisinde bulunan buharın bir kısmının, yoğunlaşarak su haline dönüşmesine ve yapı malzemesi yüzeyinde yoğuşmalarla birlikte soğuk yüzeyler oluşmasına neden olur. Malzemede meydana gelen yoğuşma ile, malzeme yüzeyinde terleme veya malzeme içinde gizli olarak kondansasyon meydana gelir ve bu durum malzemeye zarar verir. Su ve nemin yapıda etkili olması sonucunda malzemede oluşan kusurlar, lokal kalmayıp, etkisini daha yaygın göstererek yapıya zarar verebilmektedir. Su sızıntıları beton içindeki, betona mukavemet veren demir donatıyı korozyona uğratır ve kolon ve kirişlerde zayıflamalar binada ciddi hasarlar oluşmasına neden olur. Bu durum betonda gerilmeler ve çatlaklar oluşturur. Suyun verdiği tahribat, sıva ve boyaların dökülmesine, kaplamaların oynamasına, derz aralarının çatlamasına, dökülmesine ve açıklıklar oluşmasına, çatı parapetlerinde, balkon teraslarında kabarmalara, duvar, döşeme ve sokl elemanlarında yapısal zararlara, ahşap doğramalarda zamanla çürüme ve dökülmelere, duvar yüzeylerinde boyaların ve duvar kağıtlarının kabarmasına, cephelerin yağmur suyuna bağlı kirlenmesine, sonuçta büyük maliyetler getiren tamirat işlemlerine neden olur. Ayrıca içeri giren sular küflenme ve mantarlaşmaya neden olarak içeride yaşayanların sağlığını tehdit eder. Su Yalıtımında Uygulama Yerlerine Göre Malzeme Seçimi Su yalıtımı yerine göre doğru malzeme ve doğru yöntemle, uygun detaylar ve çözümler dikkate alınarak uygulanmalıdır. Örneğin, düz teras çatılarda ısı yalıtım tabakasının üstte olduğu sistemler tercih edilmeli, su yalıtımını dış koşullara karşı da koruma sağlayan, elastikiyet özelliği olan bitümlü membran, PVC membranlar kullanılmalıdır. Su deposu, atık su deposu, havuz, temel ve bodrum gibi su ile her zaman temasta olacak yerlerde, suyu seven, beton içerisindeki kapiler boşluklara ilerleyerek yalıtım yapan, hem pozitif, hemde negatif basınçlarda uygulanabilen kimyasal esaslı yalıtım malzemesi seçilmelidir. Metal çatılarda bitümlü membran esaslı ve üzeri UV ışınlarına karşı özel mineraller ile kaplı malzemeler tercih edilmelidir. Yapıda tüm dilatasyon yerleri elastikiyet özelliği olan dolgu fitillerle, genleşme ve büzüşme özelliği olan özel mastiklerle kapatılmalıdır. 106

111 Yapıda kullanılacak olan ısı yalıtım malzemesinin buhar diffüzüyonuna dirençli, ısı iletkenlik katsayısı 0.06 W/mK değerinin altında ve tüm dünyada ısı yalıtım malzemesi olarak kabul edilen ürünler arasında, standart ve şartnamelere uygun olması, yapıştırılarak uygulanacak yalıtım malzemelerinde, bu malzemelerin tabana ve birbirine yapışacak özellikte malzemelerden seçilmesi gerekmektedir. Isı yalıtım ile birlikte su yalıtımı da uygulanıyor ise, sistemin havalandırmalı olarak seçilmesi, Yapı Fiziğinin bir bütün olarak ele alınarak, seçilecek detayın aynı zamanda yerine göre su, rutubet, ısı yalıtımlarını da içermesi gerekmektedir. Ses Yalıtımı Ses yalıtımı; gürültülü alanlardan çevreye yayılan sesi azaltmak (jeneratör, hidrofor, kalorifer, yüksek ses düzeyine sahip eğlence yerleri vb.), yaşanan ortamı istenmeyen seslerden yalıtarak gürültünün zararlı etkilerinden korumak (konutlar, okul, hastane, yurt, otel, iş yeri vb.)ve kullanım koşulu sese bağlı alanlar gibi özellikli mekânlarda (sinema, tiyatro, konser ve konferans salonu, TV ve ses kayıt stüdyosu vb.) uygun kullanım koşulları oluşturmak amacı ile yapılan uygulamalardır. Gürültü, düzensiz yapılı, farklı frekans bileşenlerine sahip olan ve genellikle zamana göre, değişken olan istenmeyen ses topluluğudur. Gürültü; sinirlilik, kalıcı işitme kayıpları, algılama güçlüğü, dikkat dağılması, iş veriminde düşüş, uykusuzluk, dolaşım sistemi bozuklukları, çeşitli vücut salgılarında anormallik gibi psikolojik ve fizyolojik olarak pek çok sağlık sorununa neden olmaktadır. Ses; gazlar, katı maddeler ve sıvı ortamlarda titreşimler yaratarak yayılan bir enerjidir. Ses dalgaları olarak hava içerisinde hareket edip, ulaştıkları yapı elemanının titreşmesine neden olur. Yapılarda ses iletimi titreşimlerin yapı elemanı içerisinde ilerleyerek veya yapı elemanında bulunan çeşitli boşluklardan geçerek ses kaynağına komşu olan hacme iletilmesiyle oluşur. Ayrıca bir nesnenin yapı elemanına çarpması sonucu, yapı elemanının her iki yüzeyinin titreşerek ses dalgası üretmesi (darbe kaynaklı ses iletimi) de mümkündür. Ses şiddeti, birim zamanda birim alana gelen ses enerjisi miktarıdır. Büyüklük olarak db (desibel) ile ifade edilir. Ses dalgaları, içinde ilerledikleri ortamda bir engelle karşılaştıklarında, yüzey tarafından enerjisinin bir kısmı yansıtılır, bir kısmı soğurularak ısıya dönüşür, bir kısmı da ilerlemeye devam eder. Yapı içindeki ses, belirlenen konfor düzeyinde kontrol altında tutulmabilmelidir (gündüz 30 db in altı, gece 10 db in altı). Öncelikli olarak yapıyı planlarken ses yalıtımı dikkate alınmalıdır. Ayrıca yapıların duvar, döşeme, tavan, cam ve doğrama gibi elemanları belirlenirken ses yalıtım özelliği yüksek olan malzemeler kullanılmalı, alt ve üst kat döşemeler ile komşu duvarlar arasında ses geçişini engelleyecek düzenlemeler yapılmalıdır. Ses yalıtımı; yansıyan ses dalgalarının geçişini engelleyecek, kontrolde tutacak uygulamalardan oluşmaktadır. Gürültünün önlenmesi açısından, yapıların konumu ve tasarımı önem taşımakta, yansımaya neden olacak avlulu ve U tipi binalarda duvar, pencere gibi yapı elemanları belirlenirken ses yalıtım özelliği yüksek olan malzemeler kullanılmalıdır. Projelerde yatak odaları ile oturma odaları gibi mekânlar yan yana düzenlenmemeli, tek katmanlı bölme duvarlar yerine çift katmanlı hafif bölme duvarlar tercih edilmeli, döşemelerde darbe seslerine karşı yüzer döşeme uygulaması yapılmalı, böylece doğrudan veya dolaylı yollardan ses iletimine neden olacak ses köprüleri ortadan kaldırılmalı, konstrüksiyon arasına ve iki yüzüne ses yutucu malzemeler konmalıdır. Cam ve kapı olan yüzeylerde önlemler alınmalı, laminasyonlu ve akustik laminasyonlu camlar kullanılmalı, cam kalınlığı artırılmalı, ısı yalıtımını da sağlayan çift doğramalı camlar, kalın, ağır ve boşluksuz kapılar tercih edilmelidir. Ayrıca, perde ve halı gibi tekstil ürünleri ses geçişini engellemede yardımcı olurlar. Tesisat sistemleri fan, pompa gibi elemanların çalışmasından kaynaklanan gürültü ve titreşimlerinin önlenmesi amacıyla sesi absorbe eden malzemeler ile kaplanmalı, tesisat borularının bağlantı detaylarında titreşimin önlenmesi için detaylar düşünülmelidir (özel yalıtımlı kelepçeler). Mevcut kapalı ortamda yansıma süreleri düzenlenerek akustik düzenleme ye uygun planlama yapılmalıdır. 107

112 Ses Yalıtımında Uygulama Yerlerine Göre Malzeme Seçimi Ses yalıtım malzemeleri, kapalı bir ortamda sesin yansıma süresini düzenleyen, gösterdiği dirençle ses enerjisini mekanik enerjiye ve ısı enerjisine dönüştüren ürünlerdir. Ses geçirimsizliği için dolu malzemeler, ses emicilik için ise boşluklu malzemeler seçilmeli, kompozit malzemelerin bileşenlerinin özelliklerine dikkat edilmelidir. Ses yalıtım malzemeleri duvar, döşeme, çatılarda kullanılan camyünü, taşyünü, ahşap lifli levhalar, yumuşak poliüretan esaslı köpükler, melamin köpüğü, keçeler, alçı panolar, mantar gibi malzemeler, döşemelerde darbe sesinin önlenmesi amacıyla şap ve parke altında polietilen gibi kapalı gözenekli malzemeler, kauçuk köpüğü, tekstil atığı gibi malzemelerdir. Hava kanalları ise ses soğurucu maddelerle astarlanabilir. Kanal sistemlerine dirsekler konabilir. Kanalların giriş noktalarının duvar veya döşemeyle bağlantısı kesilebilir. Böylece, havalandırma sistemindeki gürültüler dağıtılabilir veya engellenebilir. Duvar ve döşemelerden iletilen motor titreşimleri, motorları sarsıntıyı yok edecek biçimde yerleştirerek önlenebilir. Böyle durumlarda tavan alçaltılabilir, ya da yüzeyler soğurucu maddelerle kaplanır. Halılar, perdeler, kumaş kaplı koltuklar, düşünülebilecek seçeneklerdir. Yapı ürünlerini yapı biyolojisi açısından irdeleyen Balanlı, A., Öztürk, A. in Yapı Biyolojisi Yaklaşımlar (2006) kitabı yapı ürün seçiminde olması gereken kriterlerin yapı biyolojişi açısından değerlendirilmesinde yardımcı olacaktır. Yalıtım detaylarıyla ilgili daha ayrıntılı bilgi için adreslerini ziyaret edebilirsiniz. TSE Teknik Kurulu nun 22 Mayıs 2008 tarihli toplantısında kabul edilerek yayınlanan Binalarda Isı Yalıtım Kuralları, T.S. 825 Standardına adresinden ulaşabilirsiniz. Su ve nem, ısı yalıtımın önemini anlatınız. 108

113 Özet Çevre sisteminin bütünü içinde yer alan ve yaşanılan, kullanılan konutların Yapı Fiziği, Yapı Biyolojisi ve Ekoloji ile ilişkisi, sistemin kullanıcılarının sağlığı ve konfor koşulları ile doğrudan ilgilidir. Bu sistem içinde sorun yaratmayacak çevrenin oluşturulması büyük ölçüde yapılardaki malzeme seçimine bağlıdır. Doğru olarak seçilmiş malzeme ile yapı; kimyasal, fiziksel ve mekanik etkilere karşı dayanıklılık gösterirken, aynı zamanda iç konfor için gerekli fiziksel şartlar da sağlanmış olur. Yapı malzemesinde yapı fiziğine uygunluk kriterleri, dış çevre faktörleriyle ve biyolojik etkiler ile bir arada değerlendirilmeli, malzemeye yönelik kriterler doğrultusunda ele alınmalıdır. Ayrıca yapım ve kullanım süresini, uygulama ve maliyete yönelik kriterleri ve estetik kriterleri de göz önünde bulundurmak gerekir. Yapının oluşturulmasında, değişik yapım sistemleri ve malzeme çeşitleri bir arada kullanılsa da temel amaç, yapının sağlam olması, ekolojik olması ve iç mekânda uygun fizik ortamın sağlamasıdır. Yapının şekli, genel taşıyıcı sistemi malzeme performansları doğrultusunda biçimlenmektedir. Bu nedenle malzeme ve üretim teknolojisindeki gelişmeler mimari tasarımları etkilediği kadar konutlarda yaşam alanlarındaki malzeme seçimlerine alternatifler kazandırmaktadır. Bu nedenle konutlarda kullanılan malzemelerin dayanıklılığının yanı sıra kullanım süreciyle oluşan etkilenmelerinin birarada değerlendirilmesi, standart değerlerin bilinmesi, kirleticilik yönünden özelliklerinin araştırılması gerekmektedir. Ünitede doğal taş, ahşap, pişmiş toprak, cam, metal, bağlayıcı yapı malzemesi (alçı, kireç, çimento), suni taş yapı malzemesi (harç, beton), boya ve sıvı kaplamalar, polimer esaslı yapı malzemesi ve yapı tekstilleri gibi yapıda kullanılan bazı malzemeler ele alınmıştır. Bu malzemelerin fiziksel, kimyasal, fiziko-kimyasal, mekanik özelliklerine kısaca değinilmiş, yapıda kullanılma biçimi, uygulama şekilleri hakkında bilgi verilmiştir. Konutta fiziksel çevrenin konfor koşullarında malzemenin doğru seçimi önemli olduğu kadar, kullanılan yerdeki uygulamanın da doğru detaylandırılması ve birlikte kullanılan malzemelerin detaylarının uyum içinde çözümlenmesi gerekmektedir. Aksi halde yapılan yanlış uygulamalar yapının kısa zamanda yıpranmasına neden olur. Yüzeyde başlayan hasarlar bir süre sonra malzemelerin dayanıklılığı ve etkinliğini azaltır ve sorunların büyümesiyle yapı, tamiri zor bir sürece girerken, bu durum yapı maliyetini de artırır. Dış çevre koşullarına maruz kalan yapılarda uygun fizik ortamın yaratılabilmesi için gerekli olan su ve neme ait, ısısal, işitsel, görsel gibi konfor koşullarının sağlanması gerekmektedir. Bu nedenle yapı kabuğunun biçimlenişi, cam/dolu alan oranları, bu kabukta ve iç mekânda kullanılacak malzemeler, bunların kalınlıkları ve konumları, detayları ve yalıtımla ilgili düzenlemeler önem kazanmaktadır. Yapının çevreye ve kullanıcıya uygun fiziksel ortamı ve gerekli konforu sağlaması yalıtımının (su ve nem, ısı, ultraviyole, ses) en iyi şekilde çözümlenmesine bağlıdır. Yapıda yalıtım sorunları bir bütün olarak ele alınırken uygulanacağı yapı bileşeninin de yapısal durumu, malzeme katmanları, malzemelerin dolulukboşluk oranları dikkate alınmalıdır. Temel, duvar, döşeme, çatı gibi su, nem, ısı sorunları getiren yapı elemanlarında malzemenin toprakla, atmosferle ilişkisinde doğabilecek etkiler düşünülmeli, dış hacimler, ıslak hacimler, köşelerin detayları yalıtım yönünden doğru çözümlenmelidir. Etkin bir yalıtım için, yalıtım uygulamasının, binanın temelinden çatısına kadar tüm yapı elemanlarını kapsaması gerekmektedir. Ayrıca hacimlerin ısıtma enerjisi ihtiyacının hacmi çevreleyen bileşenlerin ısı yalıtım ve ısı depolama özelliklerine bağlı olduğuna dikkat edilerek, yapı bileşenini oluşturan katmanların ısısal etkiler karşısında davranışını bileşendeki tüm malzemeleri kapsayacak şekilde ele almak yerinde olacaktır. Ancak Yapı Fiziği açısından ele alınan tüm malzeme seçimlerinin, uygulamaların insan sağlığını etkilemeyecek, yapay çevre oluşturulurken, doğal çevre dengesini bozmayacak, yaşamın sürekliliği için gerekli koşulları da yerine getirmiş olması gerekmektedir. 109

114 Kendimizi Sınayalım 1. Yapı malzemesinin hangi özelliği konutta yaşayan insanların konforunu etkilemez? a. Ürün formları, bulunabilirlik b. Ses yutuculuk değeri c. Malzemenin hidrofobik olması (suyu itmesi) d. Isı geçirme katsayısı e. Mikroorganizmalara dayanıklı olması 2. Hangi malzeme soğuk iklimde, dış ortamda yer döşemesi olarak kullanılamaz? a. Gözenekli taş b. Gre seramik c. Termoset polimer d. Beton e. Cam karo 3. Alçı yapı malzemesi için aşağıdakilerden hangi özellik yanlıştır? a. Boşluklu yapıdadır. b. Yoğuşma suyunu tutarak ortam nemini azaltır. c. Islak mekânlarda sorunsuz kullanılabilir. d. Ses yutuculuk değeri oldukça yüksektir. e. Karışımdaki su oranındaki artış mekanik dayanımı azaltır. 4. Aşağıdakilerden hangisi betonun kaliteli olması için önemli değildir? a. Bileşen malzemeler ve karışım oranları b. Kullanılan kalıbın malzemesi c. Servis süresi ve koşulları d. Bakımı ve kür süreci e. Çevre koşullarına uygun uygulama yönetimi 5. Yapı tekstilleri için aşağıdakilerden hangi özellik yanlıştır? a. Ses ve ısı yalıtımı sağlayabilir. b. Güçlendirme için kullanılabilir. c. Filtre amaçlı kullanılabilir. d. Sentetik liflerle üretilenler daha dayanıksızdır. e. Su yalıtımında kullanılabilir. 6. Beton ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur? a. Beton, taş ocaklarında çıkarılan doğal taşların geride bıraktığı tozların su ile karılmasıyla elde edilir. b. Çimento hamuru zaman ve sıcaklıkla ilişkili olarak kenetlenerek katılaşır. c. Su/çimento oranı betonun dayanıklılığına etki etmemektedir. d. Beton ıslatılarak tekrar kalıplanabilir. e. Beton sadece köşeli hacimler elde etmek için kullanılabilir. 7. Aşağıdakilerden hangisi yapı dış yüzeylerinde boya kullanımındaki amaçlardan biri değildir? a. Yapı ömrünü uzatmak. b. Çekici bir cephe görüntüsü elde etmek. c. Yapıdan beklenen performansı elde etmek. d. Kullanıcı sağlığını tehdit edebilecek yapı hasarlarını en aza indirmek. e. Yapının ısı yalıtımını sağlamak. 8. Aşağıdakilerden hangisi bağlayıcı yapı malzemeleri arasında sınıflandırılamaz? a. Alçı b. Hava kireci c. Çimento d. Soda e. Su kireci 9. Aşağıdakilerden hangisi cam malzemenin görselliğini zenginleştirmek için uygulanan yüzey işlemlerinden birisi değildir? a. Yıkama b. Kum püskürtme c. Asitle kazıma d. Buzlandırma e. Parlak kesim 110

115 10. Aşağıdakilerden hangisi yapı malzemelerinde gözlemlenen bozulmaların nedenlerinden birisi olarak gösterilemez? a. Burkulma kuvveti b. Gözenek özelliğine göre aşınma c. Buharlaşarak kaybolma d. Korozyon e. Yangın Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. a Yanıtınız yanlış ise Giriş bölümünü yeniden gözden geçiriniz. 2. a Yanıtınız yanlış ise Yapı Malzemelerinin tümünü yeniden gözden geçiriniz. 3. c Yanıtınız yanlış ise Bağlayıcı Yapı Malzemesi başlıklı konunun Alçı bölümünü yeniden gözden geçiriniz. 4. b Yanıtınız yanlış ise Suni Taş Yapı Malzemesi başlıklı konunun Beton bölümünü yeniden gözden geçiriniz. 5. d Yanıtınız yanlış ise Yapı Tekstilleri başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 6. b Yanıtınız yanlış ise Suni Taş Yapı Malzemesi (Harç, Beton) başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 7. e Yanıtınız yanlış ise Boya ve Sıvı Kaplama Yapı Malzemesi başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 8. d Yanıtınız yanlış ise Bağlayıcı Yapı Malzemesi (Alçı, Kireç, Çimento) başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 9. a Yanıtınız yanlış ise Cam Yapı Malzemesi başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 10. c Yanıtınız yanlış ise Yapı Malzemesi başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 Kaplama olarak dış mekânda kullanılacak taşların özellikle atmosferik koşullara karşı dirençli olması, yüzeyinde biriken kirlerden, donma ve tuz saldırısından etkilenmemesi, kimyasal tepkimeye girmemesi gerekmektedir. Bu nedenle aşınma etkisine karşı daha sert, yüzeyinin gözeneksiz, damarsız ve yüzey dayanıklılığının yüksek olması gerekir. Sıra Sizde 2 Ahşap, hem taşıyıcı, hem de kaplama elemanı olarak kullanılabilen organik bir malzemedir. Ahşap sistem yangında kesitine bağlı olarak hemen çökmez, kaçış süresi kazandırır (çelik yapıya göre). İyi korunan bir ahşap 300 yıl yaşayabilmektedir. Kendi ağırlığına oranla daha fazla miktardaki yükü taşıyabilen hafif bir malzemedir. Çok az enerji harcanarak üretilmesi, artıkların yine ahşap yan sanayisinde kullanılması, yapı biyolojisi yönünden olumsuz bir özelliği olmaması gibi özellikleriyle ekolojik bir malzemedir. Renk seçenekleriyle dekoratif ve estetik, doku özellikleriyle mekânlarda sıcaklık etkisi yaratan bir malzemedir. Sıra Sizde 3 Seramik yapı malzemesi iç mekânda işlevsel ve görsel özellikleriyle yaygın bir kullanım alanına sahiptir. Su geçirimsiz, gözeneksiz, sırlı seramikler, karo ve mozaik şeklinde banyo ve mutfak mekânlarında, döşeme ve duvar kaplaması olarak uygulanmakta, porselen, yarı porselen olanlar vitrifiyelerde, sıhhı tesisat elemanlarında kullanılmaktadır. Kolay temizlenebilmesi, hijyenik olması, suya ve neme, kimyasallara, yüksek sıcaklıklara, oksitlenmeye dayanıklı, yüksek basınçlara dayanabilmesi, kolay uygulanabilmesi, renk doku ve uygulamadaki dekoratif düzenlemelerle estetik zenginlikler sunması gibi nedenlerden dolayı tercih edilir. Sıra Sizde 4 Doğrama boşluğu içinde yer alan camın özellikleri göz önünde tutularak, cam yüzey alanı ile cam kalınlığının ilişkisine dikkat edilmeli, cama aktarılan yükler, yapının yüksekliği ve konumuna bağlı olarak etkileneceği rüzgar yükleri hesaplanarak cam kalınlığı seçilmelidir. Ayrıca doğramanın deformasyon gerilimlerinin cama aktarılmasını önlemek amacıyla cam ve doğrama arasına macun ya da çıta sistemleri uygulanmalıdır. 111

116 Sıra Sizde 5 İnce toz halinde olan ve su eklenmesi ile hamur haline gelen ve zamanla plastikliğini kaybedip sertleşen, bağlayıcı özelliği olan alçı, kireç, çimento gibi malzemelere bağlayıcılar denir. Bu malzemelerin katılaşma özelliği bulunduğu ortama göre değişir: Alçı, hava kireci, havada katılaşırken, su kireci ve çimentolar hem havada hem de su içinde katılaşma özelliğine sahiptirler. Sıra Sizde 6 Betonun dayanıklılığı beton kalitesine bağlı olup, beton karışımına giren malzemeler ve karışım oranları, üretim yönetimi, servis durumu, betonun bakım ve kürü gibi süreçler ile çevre koşulları etkili olur. Ayrıca betonun dayanıklılığında etkili olan geçirimsizlik özelliği suni taş, yüksek fırın cürufu, tuğla kırığı, polimerler gibi yapay agregalarla sağlanabilir. Sıra Sizde 7 Boya ve sıvı kaplamalar çözücü ve incelticiler, bağlayıcılar, pigmentlerden oluşan kaplamalardır. Bağlayıcılar; pigmenti bağlayan, kuruduktan sonra bir tabaka oluşturan maddeler olup, sertleşme yani kuruma şekline göre, kimyasal reaksiyonla kuruyanlar, kimyasal reaksiyon yapmadan kuruyanlar olmak üzere iki grupta toplanırlar. Çözücü ve incelticiler; bağlayıcıları çözerek ya da dağıtarak, boyanın uçucu kısmını oluşturan kimyasal maddelerdir. Boyaya renk, örtücülük ve koruyuculuk kazandıran ise renk pigmentleridir. İç mekânda yaratılan koşulların kullanıcı sağlığını tehdit etmemesi gerekir. Bu nedenle; özellikle havanın oksijeni veya ısı ile kimyasal reaksiyonla kuruma gösteren boyalardan, buharlaşarak havaya karışan zehirli çözücülerden kaçınılması gerekmektedir. Kuruduktan sonra ısıdan etkilenmeyen, kullanım sürecinde havaya zararlı kimyasallar salmayan boyalar tercih edilmeli, ağır madensel pigmentlerin olduğu boyalardan kaçınılmalıdır. Sıra Sizde 8 Yapı tekstilleri geçici yapılarda örtü sistemi olarak taşıyıcı olabildiği gibi, yalıtım ve takviye amaçlı uygulamalarda da kullanılmaktadır. Bu tekstillerden mukavemetli, çürümeye, güneş ışıklarına, hava etkilerine, korozyona karşı dirençli ve ateşe dayanıklı olmaları, bakteri barındırmamaları istenmektedir. Örtü amaçlı kullanılacak tekstillerin hafif olması, kolay kurulup, kolay sökülebilmesi, portatif, ekonomik, depreme dayanıklı olması, kolay zarar görmemesi, kirlenmemesi ve çabuk tamir edilebilmesi gerekmektedir. Sıra Sizde 9 Su ve nem, yapı malzemesini çeşitli yollardan etkileyerek, malzeme yüzeylerinde küf ve mantar gibi organizmaların oluşmasına, malzemelerin çürümesine, kolon ve perde duvarlardaki donatının paslanmasına sıvaların kabarıp dökülmesine neden olur ve malzeme dayanımını düşürür. Suyun olumsuz etkileri yapıların kullanım ömrünün azalmasına neden olurken aynı zamanda ısısal konforu da etkiler. Isıtma ve soğutma işi için harcanan enerjinin kontrolü açısından ısı yalıtımı çok büyük önem taşımaktadır. Ayrıca yalıtım sayesinde ısınma amacı ile yakılan yakıtta azalma olacak, dolayısıyla çevreye zararlı olan atık gaz geçişi de azalacaktır. Isı yalıtımının doğru yapıldığı yerde ısı dağılımı homojen olacağından konfor da sağlanacaktır. 112

117 Yararlanılan Kaynaklar Arıoğlu, E., Arıoğlu, N., Yılmaz, A. O., (2006) Beton Agregaları, Evrim Yayınevi. Bell B. V.; Rand P., (2006), Materials For Architectural Design, Laurence King Publishers, UK. Beylerian G. M., Dent A., (2005), Material Connexion, Thames & Hudson, Londra. Doran D. K., (1992), Newnes Yapı Malzemeleri Cep Kitabı, Çeviren: Ceren Yalçın (2004), Bileşim Yayınevi, İstanbul. Duran, K., Atav, R., Bahtiyari, İ., (2005). Yalıtım Teknik Tekstilleri. Non-woven Technical Textiles, Ekim, sayı. 10, sayfa.45-47, İstanbul. Erdoğan, M., (2001), Açıklamalı Malzeme Bilimi Sözlüğü, Nobel yayın dağıtım, Ankara Eriç, M, (1994), Yapı Fiziği ve Malzemesi, Literatür Yayınevi (2. Baskı), İstanbul. Ersoy, Y. H, (2001), Kompozit Malzeme, Literatür Yayınevi, İstanbul. Gennes, P., G., (1997), Kırılgan Nesneler, Tübitak, Promat Basım, İstanbul. Gezer H., (2009), Mekân Örtüsü Tekstil Malzemesi. T.C. Maltepe Üniversitesi Yayınları, 2009/1, ISBN , G.M. Matbaacılık Ve Tic., İstanbul. Gezer, B.T., (2006) Hafif Metaller Ve Kullanım Alanları, Yıldız Teknik Üniversitesi, Metalurji Ve Malzeme Mühendisliği, Bitirme Projesi. Gezer, H., (2006), Sarıp Sarmalayan Malzeme; Teknik Tekstiller Mimarlıkta Malzeme, Yıl:1, S.2, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi yayını, s Horrocks, A. R., Anand, S.C., (2003), Teknik Tekstiller El Kitabı. (Techinical Textiles Handbook). The Textile Institute. Türk Tekstil Vakfı, İstanbul. Ojeda O. R.; Pasnik M., (2005), Materials Architecture in Detail, Rockport Publishers, USA. Toydemir, N.; Gürdal, E.; Tanaçan, L., (2000), Yapı Elemanları Tasarımında Malzeme, Literatür, İstanbul. Zijlstra, E., (2005), Material Skills, Evolution Of Material, Materia, Rotterdam. Akkurt, S., (1991), Plastik Malzeme Bilgisi, Birsen Yayınevi, İstanbul. Balanlı, A., Öztürk, A., (2006), Yapı Biyolojisi Yaklaşımlar, YTÜ Yayını, Yayın No: YTÜ.MF.YK / Fakülte Yayın No: MF.MİM , İstanbul. Beylerian G. M., Dent A., (2007), Ultra Materials, How Materials Innovation is Changing The World, Thames & Hudson, Londra. G. Ü. Çelebi; Gültekin A. B., (2008), Yapı- Çevre İlişkileri, TMMOB Mimarlar Odası Yayını, İstanbul. Gezer H., (2008), Akıllı (Smart) Malzemenin Mimari Ve İçmimaride Kullanılması, 4.Ulusal Yapı Malzemesi Kongresi ve Sergisi. TMMOB yayını, ISBN , İstanbul, s Ritter A., (2007), Smart Materials In Architecture, Birkhauser, Berlin. Savaşçı, Ö.T., Uyanık, N. Ve Akovalı G., (2002). Plastikler ve Plastik Teknolojisi, Pagyay Yayıncılık, İstanbul. Ünal, A., (2005), Yapı Tekstilleri ve Uygulamaları. Tekstilde Yeni Ufuklar, Teknik Tekstil Semineri. 4 Ekim, İTO, İstanbul. Weston R., (2007), Materials, Form and Architecture, Laurence King Publishers, UK. Yıldırım, K., Aydın, N., Çelikbilek Ve Güçer, Ş., (2002), Kaliteli Yaşam İçin Teknik Tekstiller ve Kullanım Alanları. Kimya Teknolojileri, Sayı; 17. TS 825 Standardı Binalarda Isı Yalıtımı 113

118 5 Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; Erişilebilirlik kavramını anlayacak ve özürlülükle ilişkisini tanımlayabilecek, Erişilebilir konutun özelliklerinin neler olduğunu açıklayabilecek, Herkes için tasarım düşüncesini anlatabilecek, Herkes için tasarım ilkelerini ifade edebilecek, Herkes için tasarım ilkelerinin konutlarda nasıl uygulanacağını tartışabilecek bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz. Anahtar Kavramlar Özürlülük Engellilik Erişilebilirlik Özürlü Hakları Sözleşmesi Yardımcı Teknolojiler Herkes İçin Tasarım Ergonomi Verimlilik İçindekiler Giriş Konutlarda Erişilebilirlik Herkes İçin Tasarım Herkes İçin Tasarım İlkeleri Herkes İçin Tasarım Özellikleri Herkes İçin Tasarımın Konutlara Uygulanması Herkes İçin Tasarımla İlgili Dikkat Edilecek Hususlar 114

119 Konutlarda Erişilebilirlik ve Herkes İçin Tasarım GİRİŞ İnsanlar gereksinimlerinin karşılandığı ortamlarda huzur ve güven içinde yaşamak isterler. Bunun koşullarından birisi de bulundukları ortamın, kullandıkları araç gerecin ve aldıkları hizmetin erişilebilir ve kendilerine uygun olmasıdır. İnsanların fiziksel ve zihinsel özellik ve yeterliliklerinin birbirinden farklı ve zaman içerisinde değişken olması yanında bazı bireylerin yaşlılık ve veya özürlülük durumu da böyle bir uyumun sağlanması ve sürdürülmesinin önündeki temel engeldir. Bu ünitede ilk olarak ürünlere, cihazlara, hizmetlere ve ortamlara herkesin eşit erişimini hedefleyen erişilebilirlik kavramı ele alınacak, erişilebilirlik ve özürlülük arasındaki ilişki ortaya konacaktır. Bireylere ve özellikle özürlülere ve yaşlılara yaşamı zorlaştıran engellerin çoğunlukla yapılı çevre ve konutla ilgili olduğu olgusundan hareketle erişilebilir konutlar ve özellikleri incelendikten sonra konutlarda erişilebilirliği artırmak için yapılabilecek düzenlemeler engel kategorilerine göre incelenecektir. Daha sonra insanların birbirlerinden farklı ve zaman içerisinde değişebilen özellik ve yeteneklerini dikkate alarak; mekân, ürün ve hizmetlerin mümkün olabilecek en geniş kullanıcı kitlesine sahip olacak şekilde tasarlanmasını amaçlayan herkes için tasarım yaklaşımı konut özelinde ele alınacaktır. Herkes için Tasarım yaklaşımının felsefesi ve ilkeleri ele alınacak, konuyla ilgili uygulama örnekleri verilecektir. KONUTLARDA ERİŞİLEBİLİRLİK Erişilebilirlik; bir ürün, cihaz, hizmet veya ortamdan yararlanabileceklerin sayısını ve çeşitliliğini ifade eden, genel bir kavramdır. Bu bağlamda konutlarda erişilebilirlik; tüm yaşayanların konut içerisinde dolaşımın olanaklı kılınması, konut bölümlerinden ve konuttaki alet ve donanımlarından tam olarak yararlanmalarının sağlanmasıyla ilgilidir. Öte yandan erişilebilir bir ürün, cihaz, hizmet veya ortam oluşturulabilmesi, öngörülen kullanıcıların farklı özellik ve yeterliliklere sahip olabileceklerinin, başka bir deyişle özürlü (engelli) kullanıcıların da dikkate alınmasını gerektirir. Erişilebilirliğin, ancak özürlü bireylerin de dahil edilmesi durumunda tam olarak sağlanabileceği olgusundan hareketle, bu kesimde önce özürlülük ve engellik kavramları ele alınacak, özürlülerin önündeki engellerin aşılmasında yararlanılan yardımcı teknolojilerden söz edilecektir. Daha sonra konutlarda erişilebilirlik konusu ele alınarak erişilebilir bir konutun genel özellikleri ortaya konacaktır. Özürlülük, Engellilik ve Erişilebilirlik Yaşadıkları ortamda, kendilerine sunulan hizmetlerden yararlanmada ve çeşitli alet ve araçları kullanmada bireyleri birbirinden ayrı kılan unsur fiziksel ve zihinsel özellikleri ve yeterlilikleridir. Bu özellikleri ve yeterlilikleri açısından diğer bireylere göre eksiklikleri olması durumunda sakatlık veya özürlülük durumu ortaya çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO: World Health Organization) özürlülüğü; bir aktiviteyi diğer bireylere göre normal kabul edilen sınırlar içerisinde yapamamaya neden olan sınırlılıklar veya (bir sakatlığa bağlı) beceri eksiklikleri olarak tanımlamaktadır. Özürlülük olarak görülen başlıca durumlar şunlardır (T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Toplum Özürlülüğü Nasıl Anlıyor Raporu): Zihinsel Özürlü: Çeşitli derecelerde zihinsel yetersizliği olan kişidir. Zekâ geriliği olanlar (mental retardasyon), Down Sendromu, Fenilketonüri (zekâ geriliğine yol açmışsa) bu gruba girer. 115

120 İşitme Özürlü: Tek veya iki kulağında tam veya kısmi işitme kaybı olan kişidir. İşitme cihazı kullananlar da bu gruba girmektedir. Görme Özürlü: Tek veya iki gözünde tam veya kısmi görme kaybı veya bozukluğu olan kişidir. Görme kaybı ile birlikte göz protezi kullananlar, renk körlüğü, gece körlüğü (tavukkarası) olanlar da bu gruba girmektedir. Ortopedik Özürlü: Kas ve iskelet sisteminde yetersizlik, eksiklik ve fonksiyon kaybı olan kişidir. Kol, ayak, bacak, parmak ve omurgalarında kısalık, eksiklik, fazlalık, yokluk, hareket kısıtlılığı, şekil bozukluğu, kas güçsüzlüğü, kemik hastalığı olanlar, felçliler, serebral palsi, spastikler ve spina bifida olanlar bu gruba girmektedir. Dil ve Konuşma Özürlü: Herhangi bir nedenle konuşamayan veya konuşmanın hızında, akıcılığında, ifadesinde bozukluk olan ve ses bozukluğu olan kişidir. İşittiği halde konuşamayanlar, gırtlağı alınanlar, konuşmak için alet kullananlar, kekemeler, afazi, dil-dudak-damak-çene yapısında bozukluk olanlar bu gruba girmektedir. Ruhsal ve Duygusal Hastalığı Olan: Duygu, düşünce ve davranışlardaki normalden farklı örüntüler nedeni ile günlük yaşam aktivitelerine tamamlamada, kişiler arası ilişkilerini devam ettirmede güçlük yaşayan kişidir. Depresyon şizofreni gibi hastalıklar bu gruba girmektedir. Süreğen Hastalık: Kişinin çalışma kapasitesi ve fonksiyonlarının engellenmesine neden olan, sürekli bakım ve tedavi gerektiren hastalıklardır (kan hastalıkları, kalp-damar hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları, idrar yolları ve üreme yolları hastalıkları, cilt ve deri hastalıkları, kanserler, endokrin ve metabolik hastalıkarı, sinir sistemi hastalıkları, HIV) Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu: Çocukta 7 yaşından önce başlayan, en az iki ortamda (ev, okul) 6 ay süreyle yaşına ve gelişim seviyesine uygun olmayan dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik, hiperaktivite ve dürtüsellik belirtileriyle görülen bozukluktur Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dünya üzerinde toplam nüfusun yaklaşık %15 inin ( yaklaşık 1 milyar kişi) engelli statüsünde olduğu, bunun da %2 ila %4 ünün hareket etmede önemli sorunları olduğu bilgisini vermektedir, (WHO, 2011). Bu rakamın nüfus artışı, yaşlanma ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi sonucunda sayısal ve oransal olarak daha da artması beklenmektedir. Öte yandan ortalama ömür beklentisinin 70 yıl ve üzerinde olduğu ülkelerde, bireylerin ortalama yaşam süresinin %11,5 una karşı gelen 8 yılı özürlü statüsünde geçirdikleri belirtilmektedir. Birleşmiş Milletler Enable sitesi yoluyla dünya üzerinde engellilikle ilgili çeşitli bilgilere ve kaynaklara erişebilirsiniz. Ülkemizde ise nüfus içerisindeki özürlülük oranları Türkiye Özürlüler Araştırması (2002) verilmektedir. Buna göre toplumdaki özürlü oranı çoğunluğu süreğen (uzun zamandan beri süren, kronik) hastalık nedeniyle olmak üzere yaklaşık %12 olarak tahmin edilmektedir. Bu oran 2011 Nüfus tahminlerine göre güncellendiğinde; Özürlü statüsünde olan vatandaşların sayıları: Ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma, zihinsel özürlü: , Süreğen hastalık: dir. Yakın zamana kadar özürlülerin yaşama dahil edilmesi özel düzenlemelerle mümkün iken artık özürlülerin herhangi bir ayrımcılığa uğramadan sosyal yaşamın tüm boyutlarına dahil edilmesi yasal mevzuatla da desteklenen bir olgu olarak ele alınmaktadır. Uluslararası platformda Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi özürlü bireylerin haklarına bağlayıcılığı olan evrensel bir güvence sağlamaktadır. 21. yüzyılın ilk insan hakları sözleşmesi olarak tanımlanan sözleşme ülkemiz parlamentosu tarafından ek protokolü de dahil olmak üzere kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Toplam 50 maddeden oluşan ve taraf olan devletlere, özürlülere karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve onların yaşam standartlarını yükseltmek gibi yükümlülükler getiren sözleşmenin 3 maddesindeki ilkeleri arasında Erişilebilirlik yer almaktadır. 116

121 Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi ne aşağıdaki adresten erişebilirsiniz.( USLARARASI_SOZLESME/BM_ENGELLIHAKLARISOZLESMESI.pdf). Birleşmiş Milletler Özürlü Hakları Sözleşmesi temel ilkeleri nelerdir? Ülkemizde T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesindeki Yaşlı ve Özürlü Hizmetleri Genel Müdürlüğü ülkemizde özürlüler ve yaşlılarla ilgili çalışmaları yapan ve koordine eden kamu kuruluşudur. Konuyla ilgili mevzuat ise özürlülük kavramı üzerine inşa edilmiştir ve özürlülerin hakları 5378 sayılı kanunla güvence altına alınmaktadır. Amacı; Özürlülüğün önlenmesi, özürlülerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunlarının çözümü ile her bakımdan gelişmelerini ve önlerindeki engelleri kaldırmayı sağlayacak tedbirleri alarak topluma katılımlarını sağlamak ve bu hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapmaktır şeklinde ifade edilen Kanunun uygulanmasında özürlü birey ise doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişi olarak tanımlanmaktadır. 1 Temmuz 2005 tarihli Kanunun 2 numaralı geçici maddesiyle ise Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir şeklinde yaptırım konulmuştur. Hazırlıkların tamamlanması için 7 yıl süre verilmiş bu süre daha sonra 8 yıla çıkarılmıştır. Buna göre 1 Temmuz 2013 tarihi itibariyle bu hazırlıkların tamamlanmış olması gerekmektedir. Günlük hayatta ve literatürde genellikle özürlülük ve engellilik aynı anlamda, biri diğeri yerine kullanılmaktadır. Mevzuatımızda bu iki kavram birbiri ile eşanlamlı değildir. Engel, özürlü kişiler ile bunların çevreleri arasındaki bir ilişki sonucu, yani toplumsal faktörlerle ortaya çıkar. Engelliliğe yol açan, yapılı çevre içindeki fiziksel, kültürel veya sosyal kısıtlılıklardır. Engelli kişi, ev, iş, okul ve sosyal yaşamdaki diğer rollerini yerine getirebilmede özür türüne göre farklı derecelerde güçlükler yaşamaktadır. Buna göre bir bireyin özürlülük durumu devam etse de çevrenin, ürünlerin ve hizmetlerin bu bireylerce erişilebilir olması onu engelli olmaktan çıkaracaktır. Ya da fiziksel veya ruhsal fonksiyon eksikliği olmayan bir kişi çevresel etmenlerden ötürü engelli durumuna düşebilir. Özürlülük ve engellilik arasındaki fark nedir? T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Yaşlı ve Özürlü Hizmetleri Genel Müdürlüğü sitesi yoluyla Türkiye de engellilikle ilgili çeşitli bilgilere ve kaynaklara erişebilirsiniz. Engellilerin ve dezavantajlı grupların sosyal hayata katılımı bir ülkenin en önemli gelişmişlik göstergelerinden birisidir. Engellerden arınmış erişilebilir bir çevre de engelli bireylerin sosyal hayata katılım hakkı sağlamak için atılmış ilk adım olarak nitelendirilmektedir. Bu bağlamda erişilebilirlik genel olarak engelli bireylere de engelli olmayanlarla aynı düzeyde katılım ve tercih imkanları sağlamaya yönelik çok geniş kapsamlı bir kavramdır. Ülkemizin de imzalamış olduğu Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesi erişilebilirlilik kapsamını aşağıdaki şekilde belirlemiştir: Engellilerin bağımsız yaşamalarının ve toplumun tüm alanlarına tam katılımının sağlanması ve engellilerin diğerleriyle eşit bir şekilde fiziksel çevreye, ulaşıma, 117

122 bilgi ve iletişim teknolojisi ve sistemi dahil bilgiye ve iletişime, hem kırsal hem de kentsel bölgelerde halka açık olan veya halka sunulan diğer tesislere ve hizmetlere erişiminin sağlanması için uygun tedbirleri almalıdır. Buna göre göre erişilebilirlik iki temel erişimi içermektedir: 1. Fiziksel çevreye erişebilmek: Erişilebilir bir fiziksel çevre sadece engellilerin değil herkesin faydalandığı, okul, sağlık tesisleri, işyerleri de dahil olmak üzere açık ve kapalı mekânlardır. Erişilebilir bir çevrenin bileşenleri Tablo 6-2 de gösterilmektedir. 2. Bilgi ve mesaja ulaşabilmek: Enformasyon, iletişim, elektronik hizmetler ve acil servis hizmetleri de dahil olmak üzere tüm hizmetler Tablo 5.1: Erişilebilir Yapılı Çevrenin Bileşenleri Açık Alanlar Kaldırımlar Rampalar Merdivenler Yaya Geçitleri Taşıt Park Yerleri Açık ve Yeşil Alanlar Kent Mobilyaları Binalar Bina girişleri Bina İçi Yatay Dolaşım Bina İçi Dikey Dolaşım Toplu Taşıma Hizmetleri Taşıtlar Bekleme, Aktarma, İndirme-Bindirme Yerleri Duraklar İstasyonlar Bilgilendirme, İşaretleme ve Duyumsanabilir Yüzey Bilgilendirme ve İşaretleme Duyumsanabilir (Hissedilebilir) Yüzey Kaynak: T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü ; Yerel Yönetimler için Ulaşılabilirlik Temel Bilgiler El Kitabı Yakın çevrenizi gözlemleyerek yerel yönetimler ve çeşitli kurumlar tarafından engelli bireylerin erişimini sağlamaya veya artırmaya yönelik ne tür düzenlemeler yapıldığını belirleyiniz. T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı sitesinden Yerel Yönetimlerce kullanılabilecek kontrol listesine erişebilirsiniz. Erişilebilir Konutlar ve Özellikleri Bir konutun erişilebilir olup olamdığının belirleyicisi kullanıcıların yeterlilikleridir. Erişilebilir bir konut kullanıcıların ihtiyaçlarını ve istediklerini mümkün olduğunca bağımsız bir şekilde yapabilmesine olanak sağlar. Kanada Emlak ve Konut Kurumu konutlarda erişilebilirliliği dört düzeyde tanımlamaktadır: Ziyaret edilebilir (visitable): Temel düzeyde erişilebilirliğe sahip olan bu tür konutların, sınırlıkları olanlar da dahil olmak üzere birçok kişi tarafından ziyater edilmesi mümkündür. Girişin hemzemin olması, geniş kapıların bulunması ve giriş katında tuvalet bulunması yeterli görülmektedir. Uyarlanabilir (adaptable): Bu tür konutlar, eğer gelecekte ihtiyaç olur ise hızla uyarlanabilir niteliktedir. Esnek konut (flexi housing) olarak adlandırılan bu uygulamada ihtiyaç durumunda tekerlekli sandalye ile yanaşabilmek üzere mutfak dolaplarının kapakları çıkarılabilir ya da asansör takılmak için dolap boşlukları kullanılabilir. 118

123 Erişilebilir (accessible): Erişilebilir bir konut özürlü bireylerin de ihtiyaçlarına cevap verebilir niteliktedir. Erişilebilir konutların bölümlerinde özellikle tekerlekli sandealye kullananların dönüş yapabilmesine olanak sağlayacak yeterli alan, sandalyenin girebileceği duş teknesi ve mutfakta çalışma (tezgah) yüzeylerinin tekerlekli sandalye ile yaklaşmaya olanak verecek şekilde olması gerekir Evrensel (Universal): Evrensel (herkes için) tasarlanmış konutlarda kullanıcıların engellilik durumları ve zaman içerisinde değişen yetenekleri dikkate alınmıştır. Yaşadığınız konutu yukarıdaki dört ilke kapsamında değerlendiriniz. Konutların erişilebilirliği konusunda en ileri çalışmaların yapılıldığı ABD de 1988 yılında uyulması ilgili mevzuat çerçevesinde (Fair Housing Act) uyulması gereken gereken 7 temel ilke belirlenmiştir. Bina geliş yolunun ve girişinin erişilebilir olması Ortak ve genel kullanımı olan alanların erişilebilir olması Kapıların tekerlekli sandalye kullananlarca açılıp kapanabilmesi Yerleşim biriminin (daire) girişinde ve içerisinde erişilebilirliğin sağlanması Aydınlatma anahtarları, elektrik prizleri, termostat (ısı düzenleyici) ve benzeri diğer ortam düzenleme kontrol düğemelerinin erişilebililir yerlerde bulunması Banyo duvarlarının daha sonra tutunma kolları monte edilebilecek şekilde güçlendirilmesi Mutfak ile banyo ve tuvaletlerin özürlülerce rahat kullanılabilir olması Erişilebilirlik konutun bir bölümünü değil bütününü kapsamalıdır. Konutlarda erişilebilirliği artırmak için önerilen yöntemlerden bazıları Tablo-1 de verilmektedir. Erişilebilir bir konutun önemli özelliklerinde birisi de tehlike durumunda hızla terketmeye olanak vermesidir. Eğer konut çok katlı ise her kattan enaz bir tehlike çıkışı sağlanmalıdır. Tablo 5.2: Konutta Erişilebilirliği Artırıcı Önlemlerden Örnekler Dış Mekân Harekete duyarlı aydınlatma ışıkları Tekerlekli sandalye rampası Yükseltilmiş (yastık )bahçe Engel içermeyen girişler Merdivenlere korkuluk Banyo Kaynar su önlemli musluk ve duşlar Giriş platformlu duş teknesi/küvet Tutma kolları Sürme kapılar Mutfak Düşük seviyeli tezgahlar Erişilebilir mutfak aletleri Kolay açılabilir dolaplar ve saklama kapları Genel Yaşam Alanları Korkuluk Geniş, kaymayan zemin ve eşikler Kolay kullanılabilir elektrik anahtarları ve prizler Kolay açılır kapı kolları Yükseltilmiş yastık bahçe Giriş platformlu duş teknesi 119

124 Konutlarda Erişilebilirlik İçin Düzenlemeler Erişilebilir bir konut sadece engelliler için uygun tasarlanarak inşa edilmiş bir konut olmayıp, evdeki tüm kullanıcıları kapsayan bir düzenlemedir. Birçok kişinin yaşlılık döneminde bir bakımevine (huzurevi) gitmek yerine kendi evinde yaşamayı tercih ettiği bilinen bir gerçektir. Ancak evleri tasarım ve yapım aşamasında erişilebilirlik özelliklerine sahip değilse bu kişilerin yaşlılık döneminde ev içerisinde hareket sınırlalıkları ortaya çıkabilmekte, çoğu kez evde daha önceden yapabildikleri şeyleri yapamama, durumunda kalabilmektedir. Bu durumda bazı düzenlemelerle evlerin erişilebilir olması sağlanabilir. Bu bölümde bireyin yetenekleri veya fiziksel koşulları değiştiğinde konutta yapılabilecek düzenlemeler (tadilatlar) hakkında bilgi verilecektir. North Carolina Üniversitesi Evrensel Tasarım Merkezi (NCSU; The Center for Universal Design, 1999) tarafından derlenen bu öneriler genellikle ağır sakatlıklardan daha çok hafif ve orta düzeyde yaşanan problemlere yöneliktir. Örneğin; tamamen körlük değil, görme kaybı, tamamen sağırlık değil işitme yetersizlikleri esas alınmıştır. Düzenlemeler aşağıdaki engellilik durumları dikkste alınaraak hazırlanmıştır. İşitme Görme Koku Duyusu Dokunma duyusu ve El Becerisi Güç ve Hareket Sınırlıkları Mobilite ve Çeviklik Denge ve Koordinasyon Algılama (Cognition) İşitme İşitme sorunu olanlar, işitme kaybının derecesine göre bazı sesleri duyamazlar, bir konuşmayı dinlerken bazı kelimeleri anlamayabilirler. Kimi zaman da arka plan gürültüsü olduğunda veya birden fazla kişinin konuşması durumunda belirli sesleri ayırt etmekte zorlanırlar. Aynı zamanda ses kaynağının yerini belirlemede de zorluk yaşayabilirler. Konut içerisinde de kapı zili, telefon gibi çağrıları veya saat alarmlarını ve zaman sayaçlarının uyarı sinyallerini duymayabilirler. Daha da öte duman veya yangın alarmlarını fark etmeyebilirler. Bu kişiler yüz yüze konuşmaları, telefondaki sesleri veya televizyon ve radyo gibi iletişim araçlarının seslerini de duymakta zorlanabilirler. Ses yoluyla iletilen sinyalleri güçlendirmek işitme sorunu olanlar için evlerde alınabilecek temel önlemdir. Örneğin; telefonlara ses yükselten cihazlar (amplifikatör) ilave edilebilir veya var olan telefon daha yüksek ses düzeyine sahip olanla değiştirilebilir. Ses yükseltilmesi mümkün olmaz veya yetersiz kalırsa ses sinyallerini diğer duyusal sinyallerle değiştirmek ve desteklemek bir çözüm olabilir. Örneğin; kapı zili çaldığında bir ışık kaynağının da yanıp sönmeye başlaması veya duman alarmında tehlikenin varlığı flaş ışıklar şeklinde yansıtılabilir. Bunun dışında sağır kişilerin telefon görüşmesi yapmasını sağlayan cihazlar bulunmaktadır. Sesli sinyaller fiziksel olarak hissedilebilir sinyallere de dönüştürülebilir. Uyuyan veya dinlenen kişinin yatağını sarsarak haber verecek bir ikaz sistemi bunun bir örneğidir. Bir diğer uygulama da arka plan gürültüsünün azaltılması olabilir. Görme Görmeyle ilgili problem yaşayanlar çevrelerindeki detayları belirlemekte zorlanabilirler. Bu kişiler için görüntü bulanık veya sislidir. Sadece büyük nesneleri görebilirler veya ancak gölgeleri ve ışığı fark edebilirler. Cilalanmış yüzeylerden veya yansıtma özelliği olan duvar kaplamalarından gelen parıltılar, doğrudan aydınlatma yoluyla gelen parlak ışıklar görmelerini tamamen engelleyebilir. Düşük aydınlatma düzeylerinde yeterince görmeyebilirler. Öte yandan, aydınlatma düzeyindeki hızlı değişmeler olursa 120

125 gözler buna yeterli uyumu sağlayamayabilir. Örneğin; iyi aydınlatılmış bir mekândan daha karanlık bir mekâna geçişte uzun süre göremeyebilirler. Görmeyle bağlantılı bir sorunları da derinlik algılamasının değişmesidir. Görme problemi yaşayanlar ev ortamında saatleri okumakta, telefon tuşlarını veya dokunmatik yüzeyleri algılamakta, cihazların etiketlerini ve kontrol mekanizmalarını, ısı ayarlama cihazlarını (termostat) algılamakta ve okumakta zorlanabilirler. Bu kişiler aynı zamanda çeşitli tarifler, gıda ve temizlik malzemesi etiketleri, gazete, dergi, kitap, telefon rehberi ve ilaç reçetelerini okumakta sıkıntı yaşayabilirler. Bu sıkıntılar yemek pişirme, temizlik, kitap okuma, bireysel öğrenme, iletişim, sağlıklı ve güvenlik gibi birçok ev faaliyetlerini de etkileyebilir. Görme kaybının diğer bir sonucu da zemin yüksekliklerinin fark edilememesi ve merdiven basamaklarının yüksekliği ve derinliğinin algılanamamasıdır. Bundan da öte bu kişiler örneğin bir duvarın nerede sonlandığı ve duvarın nerede zeminle buluştuğunu göremeyebilirler. Görme azalması olan kişiye yardımcı olacak temel düzenleme daha fazla aydınlatma sağlayarak görülebilirliği artırmaktır. Bunun için mutfakta, okuma alanlarında, banyoda ve merdivenlerde faaliyete yönelik aydınlatma yapılabilir. Bu amaçla mutfak dolaplarının altına, merdiven ve koridorlar boyunca floresan ampuller veya priz/duvar/tavan aplikleri kullanılabilir. Bunların yanında ışık veren (fosforlu) aydınlatma anahtarlarının olması, aydınlatma araçlarının ayarlı dirence (reosta) sahip olması böylece aydınlatma düzeyinin ayarlanabilir olması önerilebilir. Öte yandan, tavan pencereleri kullanılarak en karanlık mekânları bile aydınlatma gücüne sahip gün ışığından yararlanılabilir. Tavan penceresinden daha düşük maliyetli bir çözüm yeni bir teknoloji olan çatıya monte edilebilir ışık tüpleridir. Diğer bir yöntem de ışık parıltılarının azaltılmasıdır. Bu kapsamda, güneşlik veya perdeler, pencere kaplamaları, zeminin yansıtıcı olmayan mat malzemeyle kaplanması, dokulu duvar kağıdı veya duvarlarda mat boya kullanılması gibi çözümler önerilebilir. Görme azalması olan kişilere yönelik diğer bir uygulama da görsel işaretlerin yerine diğer duyusal işaretlerin kullanılmasıdır. Örneğin değişik mekânlardaki taban yüzeyinin farklılaştırılması bu kişilerin konut içinde dolaşmalarında kolaylık sağlayabilir. Örneğin giriş bölümünde seramik yer karo, holde ahşap parke, mutfakta vinil kaplama, vb. kullanılabilir. Son olarak bir diğer yöntem de renk algılamasının zenginleştirilmesidir. Örneğin; duvarları döşemeyi ve tezgahları farklılaştırmak için parlak ve kontrast renkler kullanılabilir. Benzer şekilde renkler ve kontrastlık yoluyla merdivenlerin rıht ve basamak yüzeylerini birbirinden farklılaştırmak için de kullanılabilir. Koku Alma Duyusu Koku alma duyusu azalan kişilerin çeşitli kokuların varlığını hissetmeleri zorlaşır. Başka bir deyişle kokular arasında ayırım yapamazlar. Koku duygusunun azalması durumunda örneğin yangın başlangıcındaki duman, gaz kaçağı ve havayla taşınan kirleticiler ve toksinler gibi tehlike habercisi olabilecek kokuların varlığından haberdar olunamaz. İşitme ve görme problemlerine benzer şekilde uygulanabilecek bir yöntem koku duyusu yerine farklı duyulara yönelik sinyaller kullanmaktır. Böylece bireyler dumanı fark etmek için burunlarına güvenmek yerine duman olması durumunda görsel ve işitsel ikazlardan yararlanırlar. Aynı zamanda propan, metan gibi tehlikeli gazların varlığına karşı dedektörler kullanılabilir. Konutta var olabilecek renksiz ve kokusuz olan ve bu nedenle herkes için tehlike yaratabilecek iki tür gazvardır; karbon monoksit ve radon. Karbon monoksit soba veya ocak bacasındaki kaçakları, radon gazı da evin altında veya civarında olabilecek kayalardan sızabilir. Her ikisini de tespit edecek cihazlar bulunmaktadır. Bazı detektörler birden fazla tehlikeyi, örneğin duman ve karbon monoksit kaçaklarını ikaz edecek niteliktedir Dokunma Duyusu ve El Becerisi Dokunma duyusunda azalma olan kişiler cisimlerin dokularını ve şekillerini algılamakta zorluk çekebilirler. Elleri, kolları veya bacaklarını uyuşmuş hissederler. Aynı zamanda sıcak ve soğuk yüzeyleri, basıncı veya basınç düzeyindeki değişikliği algılamayabilirler. El beceresi ise parmakla yapılan sıkma, tutma, çevirme ve bükme gibi hareketleri içeren yeteneklerdir. Bu hareketler dokunmayla doğrudan ilintilidir. Ellerde veya parmaklarda uyuşma, hissizlik olduğu zaman el becerisi de azalır. Dokunma ve el becerisiyle ilgili sorun yaşayanlar ev aletleri veya ısı ayarlamaları (termostat) gibi bazı cihazları kumanda 121

126 etmekte zorluk çekebilirler. Bunun yanında kapı veya çekmece kulplarını, musluk vanalarını, şişe veya kavanoz kapaklarını kavramak, çevirmek veya döndürmek, elektrik kablolarını fişe sokmak veya fişten çıkarmak, paketlenmiş eşyaları açmak bu kişiler için önemli sorun olabilir. Bu kişiler farkında olmadan soba veya ocaktan yanabilirler, bıçakla veya sivri bir kesici/delici aletten yara alabilirler. Bundan da öte bacaklarındaki uyuşma nedeniyle yere düşebilirler. Eğer su sıcaklığını yanlış ayarladılarsa lavabo, küvet veya duş teknesinde aşırı sıcak suyla haşlanma tehlikesiyla karşılaşabilirler. Dokunma duyusunda azalma olan kişilere yardımcı olacak bir uygulama, duvar, tezgah gibi yüzeylerde daha belirgin olarak hissedilebilecek malzeme kullanmak olabilir. Bunun için tuğla vinil veya ahşap kullanılabilir. Diğer bir yöntem güvenliği artırmaktır. Bunun için çeşitli yöntemler kullanılabilir. Sıcak su kullanımında için su ısıtıcının derecesinin düşürülmesi haşlanmaya karşı bir önlem olduğu gibi elektrik sarfiyatını da düşürecektir. Soba veya radyatörlerin muhafaza altına alınması, bıçak veya kesici/sivri aletlerin bulun duğu dolap veya çekmecelerin kilitli tutulması önerilen önlemler arasındadır. Duyusal işaretlerin artırılması bu amaçla da kullanılanılabir. Örneğin ocak gibi yüzeylerin sıcak iken parlak ya da akkor gösteren malzemeler kullanılabilir ya da ışıklı göstergeyele ikaz sağlanabilir. Ellerin kulanımıyla ilgili sorunlarda ise parmakla sıkma ya da kavrama gerektiren kumada aletleri veya kollar varsa bunların değiştirilmesi yoluna gidilebilir. Güç Kaybı ve Hareket Sınırlılıkları Kollar ve bacaklarda güç azalması bireylerin fiziksel güçlerini sürdürmelerine engel olabilir. Örneğin; uzun süre ayakta duramazlar kısa süreli de olsa ağırlık taşıyamazlar. Güç kaybına uğrayan kişiler, kaldırma, itme, çekme gibi hareketler yanında kendi vücutlarını yükseltmede (örneğin; oturma pozisyonunda iken ayağa kalkmakta) ya da diz çökmede de zorlanabilirler. Hareket sınırları ise yapılabilecek hareketlerin kapsamıyla ilişkilidir. Bireylerin omuzlarının üzerinden ne kadar yükseğe erişebildikleri veya omuzlarından kollarını ne kadar çevirebildikleri, dirseklerini veya dizlerini ne ölçüde bükebildikleri bu sınırlılıkları belirler. Hareket sınırlılıkları olan kişiler uzanma, eğilme, çömelme, alçalma, diz üstü durmada zorluklar yaşarlar. Birçok konut, yemek pişirme ve bulaşık yıkama faaliyetlerinin ayakta yapılacağı varsayımına dayalı olarak tasarlanmıştır, bu da uzun süreler ayakta durmayı gerektirir. Diğer birçok ev işinde de -yatakların toplanması, çöplerin taşınması, ev içinde eşyaları, bir yerden başka bir yere götürülmesi - yük vücudun üst kısmına biner. Kuvvet gerektirmesi açısından ağır eşyaların yüksek yüklüklerden aşağıya indirilmesi, çekmecelerin çekilmesi ve itilmesi zaman zaman önemli sorun yaratabilir. Hareket sınırlılıkları bu faaliyetlerin aynı zamanda diğer uzanma ve eğilme içeren hareketlerin yapılmasını zorlaştırabilir. Hareket alanını belirleyen diğer bir unsur da kişinin boyudur. Kısa boylu bir kişiler bazı raflara merdiven ya da tabure olmaksızın ulaşamayabilirler, bazı durumlarda bunlara çıkmakta da zorlanabilirler. Uzun boylu kişiler için ise zemin, seviyesindeki dolaplar ve alçak raflara erişmek sorun olabilir. Güç kaybı ve hareket sınırlılıklarında yapılabilecek düzenlemelerden birisi kişiye kuvvet dayanağı ve destek sağlamak olabilir. Örneğin; mutfakta veya banyoda tabure, tezgâh veya eviyenin altına boşluk açılması, tezgah veya eviyenin önünde ayakta duran kişinin desteklenmesi, banyolar için tutunma kolları gibi düzenlemeler yapılabilir. Diğer bir yöntem ise gerekli olan kuvvet veya çabanın azaltılmasını sağlamaktadır. Kapıların açılmasını kolaylaştırmak, evdeki elektrikli aletleri uzaktan kumanda ile açıp kapamak, tezgâhların altını tekerlekli dolaplar yapmak, çekmece ve dolaplar için C veya D şeklinde kulplar bu tür önlemlerdendir. Çöp atmak için gerekli geliş gidişleri azaltmak için çöp sıkıştırıcılar veya öğütücüler kullanılabilir. İleri düzeyde güç azalması durumunda oturan kişinin sandalyeden kalkması için itme (katapult) düzeneği kurulabilir. Hareket alanının azalması durumunda temel önlem kişinin erişmesi yerine erişilecek nesnenin ya da kumanda aletinin kişiye gelmesidir. Diğer bazı düzenlemeler ise farklı kişiler için farklı yükseklikte çalışma yüzeyleri, yüksekliği ayarlanabilir dolap rafları yoluyla çalışma veya depolama alanlarının daha erişebilir kılınmasıdır. Mobilite ve Çeviklik Mobilite ve çeviklik kaybına uğrayan kişiler yürümede zorlanırlar veya hiç yürüyemezler. Sadece kısa sürelerde ayakta durabilirler veya çok kısa mesafeli olarak hareket edebilirler. Hızlı hareket etmeleri genellikle mümkün değildir. Bu durumdaki kişiler, aralarında tekerlekli sandalye kullananlarda dâhil olmak üzere, bazı kumanda aletlerini kullanabilirler ve günlük yaşam içindeki faaliyetlerini oturdukları yerde yapabilirler. 122

127 Mobilite ve çeviklik sorunları konut içerisinde uzun, kıvrımlı, zemin kodu değişen, eğim içeren dolaşmaları ve merdiven inip çıkmayı zorlaştırır. Bu durumdaki kişiler yatağa yatmakta ve yataktan kalkmakta, tuvalette, küvet ya da duşta sorun yaşarlar. Aynı zamanda su sıcaklığının değişmesi durumunda hızlı hareket edemedikleri için sıcak suda yanma tehlikesi de mevcuttur. Mobilite ve çeviklik sınırlılıkları olan kişilerin bağımsız yaşam sürdürebilmeleri için ev içindeki ve dışındaki engellerin ortadan kaldırılması gerekir. Otomatik garaj kapısı, tekerlekli sandalye için uygun kapılar ve yollar (rampa veya eğimli zemine sahip) geniş otomatik açılır kapılar bu kişiler için yardımcı olabilir. Bazı durumlarda bu kişilerin yardım almaksızın yürümeleri mümkün olmayabilir. Yatakları çok yüksek gelebilir, sandalyeleri ve tuvalet çok alçak bulabilirler. Halı, eşik veya merdiven basamağı tökezlemelerine neden olabilir. Denge ve Koordinasyon Denge ve koordinasyon kaybı kişileri ayakta dururken veya yürürken stabil olmayan (dengesiz) bir konuma getirir ve düşmelerine neden olabilir. Bu kişiler, düşme riskini azaltmak için genellikle ayaklarını sürüyerek yürümeyi tercih ederler, ancak bu düşme riskini daha da arttır. Bu tür fonksiyon bozukluğu olan kişilerin kendilerini sandalye, yatak veya benzeri mobilyalar üzerinden doğrulmaları ve kalkmaları da zor olabilir. Denge ve koordinasyon kaybı durumlarında güvenliği sağlamak çok önemlidir. Konut içerisindeki eşiklerin kaldırılması, halıların kaymasının önlenmesi, merdiven başlarında dengeyi korumak için tırabzanların uzatılması, yatakların yüksekliğinin azaltılması, sandalye ve tuvaletlerin yükseltilmesi önerilebilir. Bu düzenlemeler için ideal yükseklik kişiden kişiye değişecektir ancak genellikle dizlerin ve kalçanın aynı düzlemde olmasını sağlayan yükseklik (veya dizlerin biraz aşağıda olduğu) en uygun olmaktadır. Bu kişilere otururken, kalkarken ve dolaşırken destek sağlanması yerinde olur, bunun için en çok kullanılan tutunma kolları ve korkuluktur Yatak, tuvalet ve sandalyelerin yanındaki eşyaların da ağır olması ve sağlam durması çok önemlidir. Zemin ve merdivenlerin aydınlatılması yoluyla görüşün artırılması da yardımcı olacaktır Algılama (Cognition) Algılama veya bilişsel kavrayış; yaşanılmakta olan anın öğelerini belirlemek; işlevlerini algılamak parçası oldukları süreci anlamak şeklinde birbirini takip eden adımlardan oluşmaktadır. İnsanlar yaşlandıkça kavrayışı ve algılamayı etkileyen Alzheimer gibi hastalıklara daha yatkın olmaktadırlar. Bilişsel kavrayışları zayıflayan kişiler örneğin; sıcak bir ocak veya sivri bir bıçak gibi uyarıcılara reaksiyonları yavaşlar ve gelen sinyalleri fark edemezler veya birbirinden ayıramazlar. Aynı zamanda hatırlama ve enformasyonu anlama zorluğu çekerler ve bu enformasyonu işleme süreci uzar. Bu tür kişiler için zaman ve mekân karışıklığı söz konusu olabilir. Algılama sorunu olanlar konut içerisinde, örneğin; radyatör, sivri bıçak, açık pencere veya dik merdivenlerin arttırdığı tehlikeyi algılamayabilirler, konut dışarısına çıktıklarında kaybolabilirler ve geri dönmek için yolu adresi ya da yakınlarının telefon numarasının hatırlamayabilirler. Bu durumda olan kişilerin evden çıkmalarını veya uzaklaşmalarını engellemek için kapıların açılmasını, kapanmasını ve kilitleriyle ilgili gerektiğinde alarm sistemleri yoluyla önlem alınması gerekir. Bir diğer önlem de tehlike arz edebilecek nesnelere (radyatör, sivri bıçak, tehlikeli kimyasal maddeler, ocak, soba, ecza dolabı), yaklaşmalarını önlemek veya bunların etrafına koruyucu siperler koymak olabilir. Algılamayı arttırmak için de ısındığında daha parlak hale gelen, kırmızı renk alan elektrikli aletler gibi düzenlemeler yapılabilir. Yardımcı Teknolojiler Yardımcı (assistive veya adaptive) teknolojiler engelli ya da yaşlı bireylerin yapmaları imkansız yada çok zor olan işleri yapmalarını sağlayan araç yada düzeneklerdir. Bu kişiler, yardımcı (assistive veya adaptive) teknolojiler yoluyla başta hareket olmak üzere görme, iletişimde bulunma, yeme, giyinme, soyunma, banyo ve tuvalet konusunda kendilerini zorlayan ya da yapamadıkları faaliyetleri gerçekleştiririler. 123

128 Hareket engelliler için koltuk değneği, ilişme, ortoz, iki veya üç tekerlekli sandalye İşitme engelliler için kohlear implant (kulak salyangozu protezi) Görme engelliler için beyaz baston, büyüteç, oküler cihazlar, sesli kitaplar, ekran büyütme yazılımları Konuşma engelliler için iletişim panoları, ses sentezleyiciler Bilişsel engelliler için ise günlük faaliyetlerin sembollerini içeren takvimler tipik yardımcı cihaz örnekleri olarak verilmektedir (Dünya Engelliler Raporu). Bilgisayar ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler sonucunda, bazıları aşağıda verilen, engellilere ve yaşlılara yardımcı olacak birçok teknoloji geliştirilmiştir ve bu konudaki çalışmalar yaygın olarak devam etmektedir. Bunların bazıları aşağıda gösterilmektedir. Tablo 5.3: Yardımcı Teknolojilerden Örnekler Alternatif klavye Elleri kullanmadan ekran imlecini hareket ettirme Nefes yoluyla aktive olan sistemler Okuma kalemi yada joystick lir (yönetme kolu) Dokunmatik ekranlar Braille alfabesi ile baskı yapan cihazlar Ekran klavyesi Ekranı büyütme Ses tanıma Metni sese dönüştürme Özürlülere yönelik teknolojik düzenlemelere ilişkin ayrıntılı bilgilere ulaşmak için bakınız: HERKES İÇİN TASARIM Herkes için tasarım, insanların birbirlerinden farklı ve zaman içerisinde değişebilen özellik ve yeteneklerini dikkate alarak, mümkün olabilecek en geniş kullanıcı çeşitliliğini sağlamayı amaçlayan tasarım yaklaşımıdır. Herkes İçin Tasarım Düşüncesi İnsanlar, gereksinimlerinin karşılandığı ortamlarda huzur ve güven içinde yaşamak isterler. İnsanların bulunduğu ortam genellikle evleri (konut) veya işyerleridir. Bunun dışında alışveriş, ziyaret, seyahat, eğlence vb. nedenlerle farklı ortamlarda bulunabilirler. Bütün bu mekânlar arasındaki ulaşım da yaşamın önemli bir parçasıdır. Konutlar ve işyerleri başta olmak üzere bütün yapılı çevre, araç gereçler insanların kullanımına sunulmak üzere; hizmetler de insanların yararlanması için tasarlanır ve oluşturulur. Ancak bireylerin başta yaş ve cinsiyet olmak üzere birbirinden farklı fiziksel özelliklere, zihinsel kapasite ve becerilere sahip oldukları bir gerçektir. Ayrıca, ülkelere ve bölgelere göre değişse de ortalama %10 civarındaki engellilik oranı dikkate alındığında, bu ortamlardan, araç ve hizmetlerden yararlanmak isteyen ancak diğer bireylere göre daha kısıtlı olan özürlü bireylerin de yaşıyor olması beklenen bir durumdur. Öte yandan fiziksel ve zihinsel özelliklerin zaman içerisinde değişkenlik göstermesi tüm insanların karşılaştıkları bir olgudur. Bunun sonucunda içinde yaşanılmakta olan ortamda daha önceden kolaylıkla gerçekleştirilebilen işlerin yapılması zorlaşmaya başlayabilir veya hiç yapılamaz hale gelebilir. Geçici ve kalıcı olabilen, yavaş ilerleyen veya aniden ortaya çıkan görme kayıpları yaşayabilirler, merdivenleri çıkmak, banyo yapmak veya mutfağı kullanmak mümkün olmaktan çıkabilir. Ayrıca gelebilecek konukların da benzer nitelikleri olabileceğini unutmamak gerekir. Dolayısıyla yaşanılan konutun, kullanıcıların farklı ve zaman içerisinde değişen özelliklerine cevap verebilecek şekilde tasarlanmış ve düzenlenmiş olması huzurlu ve güvenli yaşamın önemli bir bileşenidir. 124

129 Herkes İçin Tasarım kavramını ilk ortaya atan kurum olan Kuzey Carolina Devlet Üniversitesi Evrensel Tasarım Merkezi, Evrensel (Herkes için) Tasarımı özelleştirilmiş bir tasarım veya uyarlama gerektirmeksizin bütün mekân ve ürünlerin mümkün olduğunca en çok sayıda kişi tarafından kullanımına olanak verecek tasarım olarak vermektedir. Mekânların, araçların ve hizmetlerin gerektiği zamanda özel uyarlamalar yapılarak kullananlara uygun hale getirilmesi çoğu kez pratik bir çözüm olarak akla gelir. Ancak böyle bir çözüm teknik olarak uygulanabilir olmayabilir ya da uygulansa bile ekonomik olarak büyük maliyetlere yol açabilir. Bu nedenle konutta yaşayanlara yönelik özel düzenlemelerden ziyade mekân, araç veya hizmetlerin mümkün olduğunca tasarım aşamasında farklı bedensel ölçü ve özellikteki kişilerin ve erişebileceği, kullanabileceği veya yararlanabileceği şekilde tasarlanması en sağlıklı ve ekonomik yaklaşım olacaktır. Bu yaklaşım herkes için tasarım yaklaşımının da çıkış noktasını oluşturmaktadır. (North Carolina Eyalet Üniversitesi) Konutların gerek duyulduğu anda gerek duyan kişilerin ihtiyaçlarına uygun hale dönüştürülmesi mümkün iken bu düzenlemenin tasarım ve yapım aşamasında gerçekleştirilmesinin avantajları nelerdir? Herkes İçin Tasarımın Kapsamı Önceleri daha çok engellilere yönelik olarak ve mimari tasarımlar kapsamında mekânla ilgili olarak düşünülen herkes için tasarım yaklaşımı artık daha da geniş kapsamlı olarak ele alınmaktadır. Herkes için tasarım yaklaşımıyla mekânlar yanında, nesnelerin, enformasyonun, iletişimin ve hizmetlerin özelleştirilmiş veya farklılaştırılmış çözümlere başvurmadan en geniş kullanım çeşitliliğine ve yine en geniş kullanıcı kitlesini kapsayacak şekilde tasarlanması için bir çerçeve oluşturulmaktadır. Başka bir deyişle evrensel tasarım her şeyi ve herkesi dikkate alan insan merkezli bir tasarımdır. Herkes İçin Tasarım yanında Evrensel Tasarım (Universal Design), Kapsayıcı Tasarım (Inclusive Design) ve Yaşamın Tümünü Kapsayan Tasarım (Lifelong Learning) olarak da ifade edilen bu olgu belirli engeli olan kullanıcıya odaklanmaktan ziyade yaşla, hareket olanaklarıyla, görsel, işitsel ve zihinsel yeteneklerle sınırlı olmaksızın herkesi kapsayan çözümler oluşturulması olarak tanımlanmaktadır. İnsan yeterliliklerinin yaşamın çeşitli evrelerindeki değişkenliği herkes için tasarım felsefesinin de temelini oluşturur. Konunun uzmanlarının çoğu evrensel tasarımı beşikten mezara tasarım olduğunu ve insan yaşamının her evresini kapsadığını belirtmektedirler. Literatürde herkes için tasarım uygulamalarına mekânlar ve nesneler yanında en çok eğitim ve iletişim alanında rastlanılmaktadır. Mekânların ve nesnelerin herkes için tasarımı: Bireylerin yapılı çevrede ve binaların içindeki hareketlerinin kolaylaştırılması günlük yaşamlarıyla ilgili donanım ve araç gereci rahatlıkla kullanabilmelerinin sağlanması amaçlanır. Mekânların ve nesnelerin engelli bireyleri de azami ölçüde kapsayacak şekilde tasarlanması ve oluşturulması erişimin en önemli bileşenidir. Herkes için öğretim tasarımı: Derslerin ve öğrenme kaynaklarının bireylerin özelliklerine uygun hale getirilmesini amaçlar. Herkes için tasarım ilkelerinin ders malzemelerinin oluşturulması, ders sunumu ve ölçme değerlendirme süreçlerine uygulanmasını içerir. Eğitim öğretimin teknolojiyle entegre olmaya başladığı günümüzde öğretim tasarımını da bilgi ve iletişim teknolojilerinin sağladığı olanaklar bağlamında ele almak özellikle engelli öğrenciler açısından önemli avantajlar sağlayacaktır. Herkes için Web: Her bireyin bilgi toplumuna katılımına olanak verecek şekilde bilgi ve iletişim teknolojilerine erişiminin sağlanması amaçlanmaktadır. Evrensel tasarım ilke, yöntem ve araçlarının günümüzde yaygınlaşan geniş bant ağları internet teknolojilerine uygulanması yönündeki düzenlemeleri kapsar. Böylece sonradan bazı uyarlamalar veya özel tasarımlara gerek kalmayacaktır. 125

130 HERKES!Ç!N TASARIM!LKELER! A!a"ıdaki ilkeler 1997 yılında Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesinde Evrensel Tasarım Merkezinde bir grup tasarımcı ve mimar tarafından ba!latılan bir çalı!ma sonucunda geli!tirmi!tir (NCSU, 1997). Söz konusu merkez, üniversitenin Tasarım Fakültesinin bir giri!imi olarak yenilikçi tasarım, ara!tırma, e"itim ve tasarım deste"i yoluyla ortamların ve ürünlerin geli!tirilmesi misyonuyla kurulmu!tur. 1. Kullanımda E#itlik Tasarımın farklı beceri düzeylerinde ki!ilerce kullanılabilir ve tercih edilir olması Bütün kullanıcılar için tasarımda mümkünse e!it, de#ilse e!de#er!artlar sa#lanmalıdır. Kullanıcılar arasında ayrım yapılmamalı ve kullanıcı damgalanmamalıdır. Güvenlik ve mahremiyet ile ilgili kurallar tüm kullanıcıları kapsamalıdır. Tasarım tüm kullanıcılar için cazip kılınmalıdır. Bu ilkeye göre; tasarım herkes tarafından e!it bir biçimde kullanılabilmeli, mümkün oldu"unca belirli kullanıcılar için farklı özellikler içermemelidir. Hiçbir kullanıcı zor durumda kalarak küçük dü!memeli, güvenlik ve mahremiyet herkes için korunmalıdır. 2. Kullanımda Esneklik Tasarım, geni! bir aralıktaki bireysel tercihler ve beceilere cevap verebilmelidir. Farklı kullanım biçimlerine olanak sa#lamalıdır. Ürün, sa# veya sol elini kullananlar için aynı derecede kullanı!lı olmalıdır. Kullanıcının do#ru ve hassas olabilmesini kolayla!tırmalıdır. Kullanıcının temposuna uyum sa#layabilmelidir. Bu ilkeye göre; tasarım kullanım biçimine ili!kin seçenekler de sunacak!ekilde, geni! bir beceri ve tercih aralı"ı için uygun olmalıdır. Esnek tasarımlar örne"in i! yaparken sa" elini veya sol elini kullanan ki!ileri uygun olmalı veya bir i!i tamamlamak için daha fazla süreye ihtiyacı olanların ihtiyaçlarını kar!ılayabilmeleridir. 3. Basit ve Sezgisel Kullanım Kullanıcının bilgi, deneyim, dil becerileri ve o andaki konsantrasyon yo#unlu#undan ba#ımsız olarak anla!ılması kolay olmalıdır. Gereksiz karma!ıklıktan kaçınmalıdır. Kullanıcının beklentileri ve sezgisel kullanımıyla uyumlu olmalıdır. Geni! bir yelpazedeki kullanıcının okuma düzeyi ve dil becerilerinine uygun olmalıdır.. Bilgiler önem derecesine uygun bir!ekilde düzenlenmelidir. Kullanım sırasında ve sonrasında etkin bilgi ve geribildirim sa#lamalıdır. Bu ilke tasarımın deneyimsiz, okuma güçlü"ü olan veya dil farklılı"ı olanla da dâhil olmak üzere herkes için kolay ve anla!ılır olmasını öngörmektedir.!! 126

131 4. Algınabilir Enformasyon Tasarım, gerekli bilgiyi çevresel ortam ve kullanıcının duyusal becerilerinden ba#ımsız olarak kullanıcıya aktarabilmelidir. Temel bilgiler farklı (resimli, sözlü, dokunulur, vb) biçimlerde de sunulmalıdır. Temel bilgilendirmelerin okunabilirli#i fon ve kontrastlık açısından en üst düzeyde olmalıdır. Bile!enler tarif edilebilir biçimde farklıla!tırmalıdır. (örne#in; kullanım talimatları ve yönlendirmeler kolay yapılabilmelidir) Duyusal kısıtlılıkları olan ki!ilerin kullandı#ı teknik ve araçlarla ba#da!malıdır. Bir tasarımı veya ürünü ayırdedebilmek veya kullanabilmek için gerekli bilgi (enformasyon) herkese anlayaca"ı bir!ekilde iletilmelidir. Bunun için uygun renk kar!ıtlıkları (kontrast) yanında doku (desen) ve kullanımı kolay örne"in görüntü, harf ve doku (desen) gibi ileti!im biçimleri kullanılmalıdır. 5. Hataların tolere edilebilmesi Tasarım kaza sonucunda veya istemeden olu!abilecek riskleri ve olumsuzlukları en aza indirmelidir. Tasarımlanan bile!enlerin en fazla kullanılanları en ula!ılabilir olacak!ekilde, tehlike arz edenler ise elimine edilerek, izole edilerek ya da kapatılarak tehlikeleri ve hataları minimize edecek!ekilde düzenlenmelidir. Hatalar ve tehlikeler için uyarılar sa#lamalıdır. Hatalara olanak tanımayan özelliklere sahip olmalıdır. Dikkat gerektirecek i!lerde dikkatin da#ılmasını engellemelidir. Tasarımda kazaların olabilece"i öngörülmesi ve tehlikeli olabilecek bile!enleri perdeleyerek, uyarılar koyarak ve ahmakça kullanımlarda bile hataları önleyecek basitlik ve sa"lamlık özellikleri katarak kullanım için fazla fiziksel güç gerektirmemelidir. 6. Dü#ük Fiziksel Çaba Tasarım en az yorgunlu#a yol açacak etkin ve rahat bir kullanım sa#lamalıdır. Kullanıcının do#al duru! pozisyonunu korumasına olanak sa#lamalıdır. Ürün makul düzeyde güç harcanarak kullanılabilmelidir. Tekrarlı hareketler en aza indirmelidir. Uzun süreli fiziksel güç kullanımı en aza indirilmelidir. Bu ilkeye göre tasarım etkili bir biçimde, rahat ve fazla güç harcamadan kullanılabilmelidir; ba!ka bir deyi!le kullanıcıların çok fazla e"ilmelerinin, zorlanmalarının, güç harcamalarının veya hareketleri tekrarlamalarının önüne geçilmelidir.!! 127

132 7. Yakla#ım ve Kullanım Alanın Uygunlu$u Tasarım, kullanıcının vücut ölçüleri, duru! ve hareketlili#inden ba#ımsız olarak yakla!ma, uzanma, elleçleme ve kullanım için yeterli alan sa#lamalıdır. Oturan veya ayaktaki kullanıcılar için önemli bile!enlere açık ve net bir bakı! açısı sa#lanmalıdır. Oturan ya da ayaktaki kullanıcıların tüm bile!enlere rahat ula!abilmesi sa#lanmalıdır. El ve kavrama boyutlarındaki de#i!kenli#e uyumlu olmalıdır. Yardımcı gereçlerin kullanımı ya da yardımcı ki!iler için yeterli alan sa#lamalıdır. Bu ilkeye göre bedensel ölçülerden ba"ımsız olarak, duruyor veya hareket halinde iken her kullanıcı için rahat i!lev görecek ölçülere sahip bir alan sa"lanmalıdır. Buna göre kısa veya uzun boylu olsun, oturur durumda veya ayakta bulunsun, yalnız veya bir ba!ka ki!inin yardımıyla hareket ediyor olsun, herkes tasarımlanan alandaki unsurları görebilmeli, eri!ebilmeli ve rahatça kullanabilmelidir. HERKES!Ç!N TASARIM ÖZELL!KLER! Herkes için tasarım güvenlik, ergonomiklik ve i! verimlili"i açısından daha geli!mi! konutlar olu!masını ve her ya! ve yetenek seviyesindeki kullanıcıların ya!am kalitesinin daha yüksek olmasını amaçlar. Herkes için tasarım yakla!ımının belli ba!lı özellikleri a!a"ıda ele alınmaktadır. Herkes!çin Tasarım Koruyucu Mimarı Uygulamasıdır Konut içerisindeki gereksiz riskleri ortadan kaldırarak güvenli"in artırılmasını sa"lar. Bütün dünyada 65 ya! ve üzeri ki!ilerde yaralanmaların ba!ta gelen ölüm nedenlerinden birisi oldu"u bilinmektedir. Kazazedelerin ya!amak durumunda kaldıkları ızdırap ve zorluklar yanında ev kazaları önemli maddi kayıplara da yol açmaktadır. Öte yandan dü!me sonucu yaralanan ve hastaneye kaldırılanların yarısı daha sonra normal ya!ama dönememekte ve ba"ımlı ya!amaya mahkûm olmaktadırlar. Basamaksız yürüme yolları, giri!ler ve banyo alanları tutma kolları, kaymayan zemin dü!meye ba"lı kaza risklerin azaltan en önemli düzenlemelerdir. Herkes!çin Tasarım Ergonomik Tasarımdır #nsan mühendisli"i olarak da adlandırılan ergonominin temel konusu çalı!anlar ve yaptıkları i! arasında uyum sa"lamaktır. Bu ba"lamda insan özelliklerini, yeteneklerini, yeteneklerini geli!tirme gücünü ve bu gücün sınırlarını inceleyerek, insandan istenebilecek görevlerin çerçevesini belirler. Herkes için tasarımın esasında iyi bir ergonomik tasarım oldu"u görü!ü kısmen do"rudur. Ancak ergonomik çalı!malarda herkesi kapsayacak bir tasarımın yapmanın yüksek maliyet ve çaba gerektirece"i yönünde bir görü! hakim olmu!tur ve tasarımlar da ortalama bir bireye göre dü!ünülmü!tür. Herkes için tasarım yoluyla tekrarlı hareketlerin vücutta yol açtı"ı stresler azaltılarak özellikle eklemler ve sırt olumsuz etkilere kar!ı korunur. #nsanlar i! esnasında vücudun daha az etkilenmesini sa"layacak basit mekanizmalar icat etmi!lerdir. Örne"in; kullanılan araçların tekerlekli olması çekilen bavul, market arabası, çocuk arabası, yürüteçler, tekerlekli sandalye gibi önemli kolaylıklar sa"lar. Kapılarda ve musluklarda açma kolu kullanılması, yük ta!ıma esnasında kapıların daha kolay açılmasını sa"layaca"ı gibi el ve bilekteki stresi de azaltır. Beklenen ya!am süresinin gittikçe uzaması bireylerin vücutlarının da daha yıpranmı! olması olgusunu getirmektedir. Bu nedenle vücudun gereksiz tekrarlı hareketlerden korunmasında yarar bulunmaktadır. Herkes!çin Tasarım!# Verimlili$i Sa$lar #! verimli"i, herhangi bir bir i!in daha az efor ile yapılması, veya aynı efor ile daha fazla i! yapılmasıdır. Herkes için tasarım i! kolayla!tırma ilkelerini hayata geçirerek verimli"i artıran bir yakla!ımdır. #!lerin daha kolay kılınması dolayısıyla verimlilik sa"lanması günümüzde herkesin sa"lamaya çalı!tı"ı bir ya!am!! 128

133 biçimidir. Herkes için tasarım yoluyla işleri daha etkin yapmaya olanak sağlayan ürünler ve çalışma ortamları oluşturularak günlük işlerin yapılması için gereken enerji ve zamandan tasarruf edilirken daha yaratıcı ve üretken çalışmalara zaman ayrılması mümkün olur. Kronik sağlık problemleri olan ve daha az enerji harcayarak canlılığını korumaya çalışan kişiler açısından bu önemli bir husustur. Herkes İçin Tasarım Kapsayıcı Tasarımdır Nüfusun önemli bir kesiminin engellilerden oluştuğu düşünüldüğünde herkese göre tasarlanmış konutlardan her yaş ve yetenek düzeyindeki kişiler yararlanma olanağı sağlar, gereksiz engel ve riskler ortadan kaldırılır. Böylece ailedeki hiçbir bireyin dışarıda kalmaması sağlanır. Herkes için Tasarım ilkeleri doğru uygulandığında kapsayıcılık yanında estetik de sağlayacaktır. Böylece konutların alım satım değeri de yüksek olacaktır. Herkes için tasarım yaklaşımında bireylerin görme, işitme, güç, vücut ölçüleri, canlılık, koordinasyon, hassaslık, hareketlilik, esneklik yönüyle farklı olabilecekleri ve medikal cihazlar, hareket sağlayıcı veya yardımcı araçlar kullanabilecekleri dikkate alınır. Başka bir deyişle sağlıksız koşullar ortadan kaldırılarak veya azaltılarak sağlıklı bir ortam oluşturmaya çalışılır. Herkes İçin Tasarım Nesiller Boyu Tasarımdır Geçmiş dönemlerde zaman şartları ve alışkanlıklar nedeniyle konutlarda bazı engel ve tehlikelerin varlığının farkına varılmamış veya ihtiyaç duyulmadığı için göz yumulmuş olabilir. Bu konutlarda yaşayan ve yaşlananlar bazı tadilatlar, restorasyonlar yapmak durumunda kalmakta ve bakım desteği almaktadırlar veya daha ileri düzeyde bakım hizmeti alabilecekleri yerlerde yaşamlarına devam etmek yolunu seçmektedirler. Günümüzde bireyler bu tür ihtiyaçları önceden görerek konutların yetersizliği nedeniyle zorlanacakları veya yer değiştirecekleri bir durumda kalmamaya özen göstermektedirler. Sonuç olarak herkes için tasarım yoluyla daha sağlam konutların uygun ve ekonomik oarak yapılabilmesi sağlanmaktadır. Yapım aşamasında sağlanamadığı takdirde, tadilat veya eklentilerin planlamasında herkes için tasarım ilkeleri dikkate alınmaktadır. HERKES İÇİN TASARIMIN KONUTLARA UYGULANMASI Geleneksel olarak; konutlar da dahil, tasarımlarda genellikle ortalama ölçülere sahip sağlıklı bireylerin esas alınması yoluna gidilmiştir. Bu uygulamanın birçok bireyi ortamdan yararlanamaz duruma getirdiği veya ortalamanın dışında özelliklere ve becerilere sahip kişilerin zorlanmasına neden olacağı açıktır. Herkes için tasarım yaklaşımında konutu kullanacak olan; çocuklar, yaşlılar, diğerlerine göre daha uzun/kısa boylu olanlar, tekerlekli sandalye veya baston (yürütücü) kullananlar gibi, bireylerin çok çeşitli özelliklere sahip olabilecekleri dikkate alınır. Farklı birey özellikleri ve bu özelliklerin zaman içerisinde değişkenlik göstermesi yanında insanların yaşamlarının özellikle yaşlılık evresinde ortaya çıkan çeşitli fiziksel ve zihinsel sorunlar da dikkate alındığında konutların tasarımında ve düzenlenmesinin kapsamı oldukça genişlemektedir. Bu bireylerin konutlardan etkin bir şekilde yararlanması onlara engel teşkil edebilecek unsurları ortadan kaldıracak düzenlemelerin yapılmasına bağlıdır. Bu düzenlemeler genel olarak yaşadıkları mekânın, kullandıkları araçların ve yararlandıkları hizmetlerin kendilerine uygun hale getirilmesine yönelik çözümler gerektirir. Bu bölümde herkes için tasarım ilkelerinin konutların tüm mekânlarına ve bileşenlerine yansıtılarak her yaş grubundaki farklı özelliklere sahip bireylerin rahatça kullanabileceği örnek konutun temel özellikleri tanıtılacaktır. Bireylerin konut içeresindeki hareketlerini sağlayan unsur sadece önlerindeki engellerin kaldırılmış olması değildir. İnsanlar sürekli olarak çevreleriyle etkileşim halindedirler ve bu esnada tüm duyularından yararlanırlar. Bu nedenle tasarım aşamasında görsel, işitsel, dokunmayla ilgili ve bilişsel (algılamayla ilgili) duyularının dikkate alınması gerekir. 129

134 Konutların bir kez inşa edildikten sonra uzun süre kullanılacağı dikkate alınırsa tasarımın herkes için olacak şekilde inşaat başlamadan gerçekleştirilmesi önemlidir. Yapım sonrası düzenlemeler veya iyileştirme çalışmaları (tadilat) gereksiz zaman, para ve malzeme harcamalarına yol açacaktır. Konutta başlangıçtan itibaren var olan tasarım öğeleri daha kalıcı olacağı gibi görsel olarak da daha uygun ve çevreyle uyumlu olacaktır. Herkes için Tasarım yaklaşımının konutlara uygulanmasında dikkat edilmesi gereken hususlar aşağıda verilmektedir. Bir bütün olarak konut Binaya geliş araç park yerleri Konut girişi Konut içerisindeki her alt birim (oda, koridor, giriş ve merdiven gibi) Her birimin diğer birimlere olan göreli konumu (örneğin; tuvalete olan mesafe) Konutun ve her alt biriminin döşeme, tavan, duvarlar ve pencereler gibi tasarım gerektiren bileşenleri Sabit veya yeri değişebilir tüm mobilyalar Aydınlatma, ısıtma, iklimlendirme İçme suyu da dâhil olmak üzere su tesisatı Yangın güvenliği, alarm sistemleri, acil çıkış birimleri, yangın çıkışları Binanın bakım ve tamiratı Konut tasarımında bu ilkeler zeminden tavan arasına, peyzajdan kapı kollarına kadar tüm unsurları içermektedir. Konuta giriş, konut bölümleri arasındaki geçişler, konutun herhangi bir bölümünde gerçekleştirilen işlevler (bir bölümün işlevselliği) ve konutun (binanın) dış mekânından yararlanmada kolaylık ve etkililik sağlanması, engel bulunmaması esastır. Dolaplardan dolap içi kornişler, ev aletleri, büro donanımları, lavabolar, eviyeler, banyo ve duş tekneleri, oturma ve çalışma mekânları, koridor ve pencereler güvenli ve herkes tarafından erişebilir olmalıdır. Zemin kaplamaları ve ışıklandırma yanında renkler ve desenler de güvenlik dikkate alınarak seçilmelidir. Bütün bunların gerçekleştirilmesi için stilden taviz vermek gerekmemektedir. Esasında herkes için tasarım yoluyla konuta konfor ve zarafet kazandırılabilir. Herkes için tasarım ilkeleri bunun için ilham kaynağı olabilir. Bir konutta birden fazla kuşağın bir arada yaşaması sık karşılaşılan bir durumdur. Bir ebeveyn (annebaba) bir yandan kendi çocuklarının bakımını sürdürürken diğer yandan kendi anne ve/veya babalarının da bakım sorunlarıyla karşılaşılabilmektedir. Bu tür aileler için herkes için tasarım çok yararlı bir çözümdür. Öte yandan mekânların yaşlılar, çocuklar veya engelli kişiler tarafından ziyaret edilebilir olması da önemlidir. Bir konutu kullanışlı ve güvenli kılmak konusundaki yaratıcılığın sınırı yoktur ancak herkes için tasarımın aşağıdaki 20 ilkesinin tasarıma dahil edilmiş olması gerekir. Herkes için tasarım özellikle yaşlılar ve görme zorluğu, işitme kaybı, romatizma, hareket sınırlılığı gibi fiziksel zorluklar içinde yaşayanlar için önemli bir fırsattır. 130

135 Tablo 5.4: Konutta Evrensel Tasarım Uygulamaları (Bileşenleri) En az bir girişin basamaksız (merdivensiz) olması Düz (hemzemin) veya alçak eşikli kapı girişleri Yeterli genişlikle giriş, koridor ve hollere sahip açık plan Odalarda en az 1,5 m çapında dönüş açıklığı olması Konutun bir katının tüm ihtiyaçlara cevap verecek plana sahip olması (veya bunun ileride mümkün olabilmesi) Birden fazla kat olması durumunda merdiven basamaklarının alçak ve derin olması, her iki tarafında korkuluk bulunması; mümkün olduğu takdirde asansör konulması veya asansör için yer ayrılması Rahat erişim sağlamak üzere elektrik anahtarlarının standart yükseklikten daha aşağıda, prizlerin ise daha yukarıda olması Kapılarda musluklarda ve dolap kapaklarında açma kolu kullanılması veya tutamaçların C veya D şeklinde olması Ev aletlerinin, ayakta veya oturur durumda kolaylıkla kullanılabilir tasarıma sahip olması ve yerleştirilmesi Ev aletlerinin, ısıtıcı veya iklimlendirme (klima) cihazlarının ve diğer donanımın kolay erişebilir, görülebilir, anlaşılabilir ve çalıştırılabilir olması Konut içerisinde doğal ışık kaynakları olması, ortam ışıklandırması ve çalışma ışıkları yoluyla bol aydınlatma sağlanması. Pencerelerin kolay açılıp kapanabilir olması, otomatik veya uzaktan kumanda kullanılması Mutfak, banyo ve ya benzeri mekânlardaki tezgâh üstlerinin geniş olması İş yapma yüzeyleri yüksekliğinin farklı kullanıcıların oturarak ya da ayakta erişimini sağlayacak şekilde ayarlanabilir olması Geniş giriş olan ve kolay aşılabilir eşiğe sahip ferah duş mekânı olması, Tuvaletlerin sandalye yüksekliğinde olması Banyolarda ve gerekli yerlerde tutma kollarının bulunması Alçak dolaplar, tam açılabilir çekmeceler, açık ve yüksekliği ayarlanabilir raflar ve askı çubuklarına sahip erişebilir depolama alanları olması Düz, sağlam ve kaymayan taban döşemesi kullanılması, Bakımı kolay malzeme, sistem ve yüzeyler oluşturulması Kaynak: W.A. Jordan, Universal Design for the Home: Great Looking. 131

136 Şekil 5.1: Konutta evrensel tasarım uygulamalarından örnekler. Kaynak: Herkes için Tasarım kavramını ilk ortaya atan ve gelişimine büyük katkılarda bulunan ABD Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi tarafından geliştirilen Evrensel Tasarım ilkelerinin hayata geçirildiği Örnek Ev projesine erişebilirsiniz. Konutlarda herkes için tasarımın hedefini bir cümleyle açıklayınız HERKES İÇİN TASARIMLA İLGİLİ DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR Herkes için tasarlanmış bir konut; pratik ve esnek kullanımı olan ve farklı yaş ve beceri düzeyinde olan kişilerin zaman içerisindeki ihtiyaçlarına cevap verebilen bir ortamdır. Tasarımda, genel olarak yaşayanlar veya ziyaretçiler açısından engel teşkil edecek unsurlardan kaçınılmaya çalışılmıştır. Böyle bir konut, içinde yaşayanların mümkün olduğu oranda, yaşamları boyunca önemli bir tadilat ve özel düzenlemeye ihtiyaç olmadan yaşamlarını geçirebilmelerine olanak sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. 132

KONUT SEÇİMİ VE DÜZENLENMESİ

KONUT SEÇİMİ VE DÜZENLENMESİ T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2817 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1775 KONUT SEÇİMİ VE DÜZENLENMESİ Yazarlar Prof.Dr. Meral NALÇAKAN (Ünite 1) Yrd.Doç. Ömer Kutay GÜLER (Ünite 2) Öğr.Gör. Alev

Detaylı

T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3275 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2138 HAVACILIK EMNİYETİ

T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3275 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2138 HAVACILIK EMNİYETİ T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3275 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2138 HAVACILIK EMNİYETİ Yazarlar Doç.Dr. Ender GEREDE (Ünite 1, 5, 7, 8) Yrd.Doç.Dr. Uğur TURHAN (Ünite 2) Dr. Eyüp Bayram ŞEKERLİ

Detaylı

Yasamaya, deger yatırıma deger...

Yasamaya, deger yatırıma deger... Yasamaya, deger yatırıma deger...,, Doga - ve sehir, bir arada... Geniş vadi ve orman manzarasına sahip, mevcut orman alanları ile komşu olan projemizde, doğanın zarafeti her sabah sizi pencerenizde karşılayacak...

Detaylı

Keyifli ve ışıltılı yaşamın kapıları Park Vera ile aralanıyor...

Keyifli ve ışıltılı yaşamın kapıları Park Vera ile aralanıyor... Keyifli ve ışıltılı yaşamın kapıları Park Vera ile aralanıyor... Çocuğundan büyüğüne ailenin tüm fertleri için düşünülmüş kullanılabilir detaylarıyla yüksek yaşam konforu sunabilmek için projenin başından

Detaylı

EIS526-H02-1 GİRİŞİMCİLİK (EIS526) Yazar: Doç.Dr. Serkan BAYRAKTAR

EIS526-H02-1 GİRİŞİMCİLİK (EIS526) Yazar: Doç.Dr. Serkan BAYRAKTAR GİRİŞİMCİLİK (EIS526) Yazar: Doç.Dr. Serkan BAYRAKTAR SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi ne aittir. "Uzaktan Öğretim" tekniğine

Detaylı

Yer İle Yalın Bir İlişki

Yer İle Yalın Bir İlişki 34 Yer İle Yalın Bir İlişki MARMARİS SİTELER DE YER ALAN KAKTÜS APARTMANI, DENİZ VE ORMANI MERKEZE ALAN COĞRAFYASI VE AKDENİZ İKLİMİ İLE DOLAYSIZ İLİŞKİSİNİ, DÜŞEY VE YATAY KÜTLE HAREKETLERİNİ BÜTÜNLEYEN

Detaylı

SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI

SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI YAPI TOPLUM KURUMLAR TOPLUMSAL GRUPLAR BİREYLER İLİŞKİLER TOPLUMSAL YAPI VE UNSURLARI T E M E L KÖY K A METROPOL TOPLUMSAL YAPI KENTLEŞME V R A KENT M L A MİLLET

Detaylı

AYSA GRUP YAPI. Vizyonumuz Müşterilerimizin uzun ve kısa vadede mutlak memnuniyeti, Müşteri portföyümüzün sürekli zenginleşerek artması.

AYSA GRUP YAPI. Vizyonumuz Müşterilerimizin uzun ve kısa vadede mutlak memnuniyeti, Müşteri portföyümüzün sürekli zenginleşerek artması. Vizyonumuz Müşterilerimizin uzun ve kısa vadede mutlak memnuniyeti, Müşteri portföyümüzün sürekli zenginleşerek artması. AYSA GRUP YAPI Kurulduğu günden bu yana hizmet kalitesinden ödün vermeyen firmamız,

Detaylı

İnsan-Mekân İlişkisi Bağlamında Yaşlı Dostu Mekânlar

İnsan-Mekân İlişkisi Bağlamında Yaşlı Dostu Mekânlar İnsan-Mekân İlişkisi Bağlamında Yaşlı Dostu Mekânlar Yazar Dr. Nihal Arda Akyıldız ISBN: 978-605-9247-62-7 Ağustos, 2017 / Ankara 100 Adet Yayınları Yayın No: 234 Web: grafikeryayin.com Kapak ve Sayfa

Detaylı

Nasıl bir yaşam süreceğinizi tercihleriniz belirler.

Nasıl bir yaşam süreceğinizi tercihleriniz belirler. Çayyolu nda olduğundan mıdır bilinmez, şehrin en modern ve en keyifli semtlerinden birisindedir. İçinde garip bir felsefe barındırır. Şehirdendir, bizdendir. Hem bu kadar yakın hem de bir o kadar sakindir.

Detaylı

Bağlıca nın En Kapsamlı Projesi

Bağlıca nın En Kapsamlı Projesi Bağlıca nın En Kapsamlı Projesi YAZICI GRUP / YAZICI İNŞAAT Yazıcı İnşaat, Hasan Yazıcı nın 1954 yılında Trabzon dan iş hayatına atılmak üzere yaptığı göçle başlamıştır. Başlangıçta taşeron olarak çalıştığı

Detaylı

HAYATTAN KEYİF ALMANIZ İÇİN HER ŞEY DÜŞÜNÜLDÜ...

HAYATTAN KEYİF ALMANIZ İÇİN HER ŞEY DÜŞÜNÜLDÜ... HAYATTAN KEYİF ALMANIZ İÇİN HER ŞEY DÜŞÜNÜLDÜ... ÖNSÖZ Maranda Yellow ile Çerkezköy ün tepe bölgesinde, farklı bir yaşam tarzına hazır mısınız? Muhteşem orman manzarası ile lüksü yeni lükse taşıyoruz.

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

Merve Kristal.

Merve Kristal. Merve Kristal www.mervekristal.com HAKKIMIZDA 23 yıl boyunca sahip olduğumuz bilgi ve tecrübeyi siz değerli müşterilerimizle ile paylâşmanın gururunu ve huzurunu duyarız. Bu uzun soluklu süreç içerisinde

Detaylı

HAKKIMIZDA. Çalışmak bizden rahat ve huzur içinde yaşamak sizden ŞİRKETLER GRUBU İŞTİRAKİDİR

HAKKIMIZDA. Çalışmak bizden rahat ve huzur içinde yaşamak sizden ŞİRKETLER GRUBU İŞTİRAKİDİR HAKKIMIZDA Mimari özgünlüğün, teknoloji ve mühendislikle birlikte önem kazanacağına inanan Gama Grup un inşaat sektöründeki deneyimleri, bu kez de STUDİO GARDEN projesiyle hayat bulmaktadır. Rahat ve huzur

Detaylı

VERİ YAPILARI VE PROGRAMLAMA (BTP104)

VERİ YAPILARI VE PROGRAMLAMA (BTP104) VERİ YAPILARI VE PROGRAMLAMA (BTP104) Yazar: Doç.Dr. İ. Hakkı CEDİMOĞLU S1 SAKARYA ÜNİVERSİTESİ Adapazarı Meslek Yüksekokulu Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi ne aittir.

Detaylı

KALBİNDE HAYALLERİNİZİ İNŞA EDİYORUZ!

KALBİNDE HAYALLERİNİZİ İNŞA EDİYORUZ! Balat BALAT IN KALBİNDE HAYALLERİNİZİ İNŞA EDİYORUZ! Bursa nın en prestijli yaşam merkezlerinden biri olan Balat ta huzurlu, kaliteli ve ayrıcalıklı bir yaşamın temelleri atılıyor. KONFOR & KALİTE Balat

Detaylı

bağdat caddesi suadiye NUR rezidans çiğdem KONUTPROJELERİ 2015 KORUSİTESİ istanbul çelem

bağdat caddesi suadiye NUR rezidans çiğdem KONUTPROJELERİ 2015 KORUSİTESİ istanbul çelem loft bağdat caddesi suadiye NUR rezidans çiğdem KONUTPROJELERİ 2015 KORUSİTESİ istanbul çelem Kat karșılığı inșaat sektörüne yeni bir anlayıș getirme hedefiyle yola çıkan Arkad Yapı, LEED ( Ekolojik Çevre

Detaylı

MODERN ÇİZGİLERİN ÇEKİCİ YANSIMASI

MODERN ÇİZGİLERİN ÇEKİCİ YANSIMASI MODERN ÇİZGİLERİN ÇEKİCİ YANSIMASI KONUM BEYTEPE 02 Ankara nın yeni yaşam merkezi haline gelen Çayyolu ve İncek bölgelerini birbirine bağlayan ana bulvar üzerinde yer alan Konum Beytepe; estetik mimarisi,

Detaylı

İnsanın en temel ihtiyaçlarından olan Barınma ihtiyacını çağdaş standartlarda, bütüncül kalite anlayışı içerisinde toplumun değerlerine ve şehrin

İnsanın en temel ihtiyaçlarından olan Barınma ihtiyacını çağdaş standartlarda, bütüncül kalite anlayışı içerisinde toplumun değerlerine ve şehrin İnsanın en temel ihtiyaçlarından olan Barınma ihtiyacını çağdaş standartlarda, bütüncül kalite anlayışı içerisinde toplumun değerlerine ve şehrin kültürel kimliğine saygılı bir hizmet yaklaşımını sınır

Detaylı

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ Ünite 11 KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ Prof. Dr. Sebahattin BEKTAŞ Kentlerimizde ilk dönüşüm dalgası Tazminat dönemi ile başlamaktadır. 1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşmasının özellikle liman

Detaylı

www

www HUZURLU BİR HAYAT EVİNİZDEN BAŞLAR 2 1 7.400 m² alan üzerine ayrık nizam 3 blok toplamda 60 daire şeklinde inşa edilecek olan Hanedan Konakları şehrin gürültüsünden uzak, manzara ve doğayı karşısına alan

Detaylı

Manzara 7/24 için uzun yıllara dayanan tecrübe ve profesyonel bir tasarım ekibini bir araya getirdik. Her detayın üzerinde titizlikle durarak ve en mükemmeli hedefleyerek çalıştık. Manzara 7/24 denize,

Detaylı

Gaziosmanpaşa Koza Sokak Numara 66 / ANKARA KOZA SOKAK, MESA KALİTESİYLE TANIŞIYOR!

Gaziosmanpaşa Koza Sokak Numara 66 / ANKARA KOZA SOKAK, MESA KALİTESİYLE TANIŞIYOR! 444 9 366 www.mesa.com.tr Gaziosmanpaşa Koza Sokak Numara 66 / ANKARA KOZA SOKAK, MESA KALİTESİYLE TANIŞIYOR! GAZİOSMANPAŞA, KOZA SOKAK TA YAŞAMAK VAR! Ankara nın en değerli semtlerinden biri olan ve değerini

Detaylı

ŞEHİR YÖNETİMİ Şubat 2018

ŞEHİR YÖNETİMİ Şubat 2018 ŞEHİR YÖNETİMİ Şubat 2018 nin hizmet ve sorumluluk alanları nelerdir? Küresel ve teknolojik değişimlerle birlikte Şehir Yönetimleri nasıl değişmektedir? İdeal nasıl sağlanmalıdır? Ajanda 1. Mevcut Durum

Detaylı

Hayatınıza değer katarak, ev sahibi olmaktan öte yeni bir deneyim sunan Seyir Konutları ile sizleri ayrıcalıklı bir yaşama davet ediyoruz.

Hayatınıza değer katarak, ev sahibi olmaktan öte yeni bir deneyim sunan Seyir Konutları ile sizleri ayrıcalıklı bir yaşama davet ediyoruz. Hayatınıza değer katarak, ev sahibi olmaktan öte yeni bir deneyim sunan Seyir Konutları ile sizleri ayrıcalıklı bir yaşama davet ediyoruz. Estetik değerlere bağlı ve kullanımı kolay mekanları yaratırken

Detaylı

1935 ten bugüne... Sektörde kendi öz sermaye ve güçlü finans destekleri ile Kayseri de üst düzey ve saygın şirketler arasında yerini almıştır.

1935 ten bugüne... Sektörde kendi öz sermaye ve güçlü finans destekleri ile Kayseri de üst düzey ve saygın şirketler arasında yerini almıştır. 15 ten bugüne... Dandin İnşaat 15 yılından bugüne Kayseri ve civarında sektöründe. kuşak inşaat firması olarak faaliyetlerine devam etmektedir. Firmamız; konut, alt yapı ve üst yapı konularında yüzlerce

Detaylı

DEMO : Purchase from Yaşlı www.a-pdf.com Dostu Kent Amasya to remove the watermark

DEMO : Purchase from Yaşlı www.a-pdf.com Dostu Kent Amasya to remove the watermark DEMO : Purchase from Yaşlı www.a-pdf.com Dostu Kent Amasya to remove the watermark Şekil 4.7.9.11.7 Konut girişleri özel durumu olan engelli vatandaşların erişimlerine olanak sağlayacak nitelikte olmayıp

Detaylı

Merve Pırlanta.

Merve Pırlanta. Merve Pırlanta www.mervepirlanta.com HAKKIMIZDA 23 yıl boyunca sahip olduğumuz bilgi ve tecrübeyi siz değerli müşterilerimizle ile paylâşmanın gururunu ve huzurunu duyarız. Bu uzun soluklu süreç içerisinde

Detaylı

ONAY A.Ş DURUKENT DURUKENT

ONAY A.Ş DURUKENT DURUKENT DURUKENT insan odaklı tasarım... Niğde nin en güzel bölgelerinde markalı lüks konut projeleri gerçekleştiren ONAY A.Ş., yeni bir proje DURUKENT i sizlere sunmanın kıvancını yaşıyor. Yaptığımız her iş

Detaylı

www.zeytuniteras.com Hayalini Kurduğunuz Müstakil Yaşam... www.zeytuniteras.com Diğerleri... Kargaşa içinde... Trafikten bunalmış... Şehir hayatını stres içinde yaşarken... Zeytuni Teras sakinleri ne

Detaylı

Gold Wings te tek hayalimiz ailelerin mutlu olacakları eve sahip olmalarının mümkün olduğunu göstermektir.

Gold Wings te tek hayalimiz ailelerin mutlu olacakları eve sahip olmalarının mümkün olduğunu göstermektir. Ankara nın en eski yerleşim yerlerinden Yenimahalle de Gold Wings için Yenimahalle nin simgesi bahçeli-evleri için arsanın 7000 m 2 sini yeşil alana ayırdık. Rahatlığınızı ve mutluluğunuzu en ince ayrıntısına

Detaylı

TEKİRDAĞ- MALKARA. G-17-b-13-b PAFTA. Kültür Merkezi Alanı Oluşturulması ve Yeşil Alan Yer Değişikliği NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU

TEKİRDAĞ- MALKARA. G-17-b-13-b PAFTA. Kültür Merkezi Alanı Oluşturulması ve Yeşil Alan Yer Değişikliği NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU TEKİRDAĞ- MALKARA G-17-b-13-b PAFTA Kültür Merkezi Alanı Oluşturulması ve Yeşil Alan Yer Değişikliği NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU 1. PLANLAMA ALANININ GENEL TANIMI İlçemiz Yenimahalle,

Detaylı

BİZ KİMİZ? Tadilat, yenileme, dekorasyon ile müşterilerimizle daima en iyisini sunma konusunda çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

BİZ KİMİZ? Tadilat, yenileme, dekorasyon ile müşterilerimizle daima en iyisini sunma konusunda çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. BİZ KİMİZ? 1988 yılından beri inşaat taahhüt ve dekorasyon konularında hizmet verdikten sonra, 2005 yılından itibaren SARAN İNŞAAT adı altında müteahhitlik ve inşaat firması olarak faaliyetlerimize devam

Detaylı

GAZİANTEP DE ARSA SORUNU

GAZİANTEP DE ARSA SORUNU GAZİANTEP DE ARSA SORUNU 1.0 KONU TANITIMI Şehirlerin fiziki bağlamada gelişmeleri, başta gelişme alanlarının varlığı olan arsalara, imar planlarına ve yapılaşma lejantına bağlı olarak şekillenmektedir.

Detaylı

Bağlıca nın en lüks konsepti

Bağlıca nın en lüks konsepti Bağlıca nın en lüks konsepti Cephede Tasarlanan Ahenklİ Yükselİş Koru Konsept renk uyumu ile bir bütünlük sergilemektedir. Tercih edilen renkler daha sıcak duygular uyandıracak nitelikte tutulup, binanın

Detaylı

BAĞLICA. wwww.loftyhill.com 1

BAĞLICA. wwww.loftyhill.com 1 BAĞLICA 1 Yücen inşaat, saha ve teorik tecrübelerini birleştirerek inşaat sektöründe Ankara nın yükselen değeri Bağlıca bölgesinde Lofty Hill projesi ile güçlü bir giriş yapmaktadır. Proje özgün tasarımı

Detaylı

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi imarlık Bölümü Bölüm/Program Dersi Dersin Adı imari Proje 3 DERS TANI BİLGİLERİ Dersin Kodu Teori Uygulama Laboratuvar AKTS Kredisi I 311 4

Detaylı

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler 1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar 2.Sanat ve Teknoloji 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler 5.Işık ve Renk 6.Yüzey ve Kompozisyon 1 7.Görüntü Boyutu

Detaylı

Pazarlama: Tanım, Tarihçe, Kavramlar

Pazarlama: Tanım, Tarihçe, Kavramlar Pazarlama: Tanım, Tarihçe, Kavramlar Umut Al umutal@hacettepe.edu.tr - 1 Pazarlama - Tanımlar Tanım sayısının çokluğu Anlayış farklılıkları Tanımları yapanların özellikleri Dar ve geniş anlamda yapılan

Detaylı

7 İKLİM 7 BÖLGE MAHALLE ULUSAL MİMARİ VE KENTSEL TASARIM FİKİR YARIŞMASI Ege Bölgesi RAPOR

7 İKLİM 7 BÖLGE MAHALLE ULUSAL MİMARİ VE KENTSEL TASARIM FİKİR YARIŞMASI Ege Bölgesi RAPOR 7 İKLİM 7 BÖLGE MAHALLE ULUSAL MİMARİ VE KENTSEL TASARIM FİKİR YARIŞMASI Ege Bölgesi RAPOR Giriş Hızlı nüfus artışı, işsizlik ve yaşam standartlarındaki farklılaşmanın artması sebebiyle kırsaldan kente

Detaylı

HAKKIMIZDA. Firmamız, inşaatın proje aşamasından itibaren fonksiyonel yaşam alanları oluştarmayı hedeflemektedir.

HAKKIMIZDA. Firmamız, inşaatın proje aşamasından itibaren fonksiyonel yaşam alanları oluştarmayı hedeflemektedir. HAKKIMIZDA 1995 yılında kurulan firmamız Fener İskele, iskele kiralama hizmeti vermeye başlamış, günümüze kadar aralıksız büyüme ile Bursa da dış cephe iskele sistemlerinde kalite ve sistemsel çözümler

Detaylı

Önsöz Chios 360 İç Mekan Lokasyon Kat Planları

Önsöz Chios 360 İç Mekan Lokasyon Kat Planları 01 02 03 04 05 Önsöz Chios 360 İç Mekan Lokasyon Kat Planları Bazen hayatımıza yeni bir yön vermek, yaşamımızı yeniden inşa etmek isteriz. Yeni ufuklara doğru yol alırken en güçlü destekçimiz her zaman

Detaylı

www.korkmazlargroup.com Geleceğin temellerini bugünden sağlam atıyoruz

www.korkmazlargroup.com Geleceğin temellerini bugünden sağlam atıyoruz www.korkmazlargroup.com Geleceğin temellerini bugünden sağlam atıyoruz KORKMAZLAR GROUP Her şeyin zamanla olacağını beklemekten ziyade işin mutfağına girip öğrenmeyi ilke edinmiş bir firmayız. İşçiliğin

Detaylı

KAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

KAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. Eğitimde Sanatın Önceliği. Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ KAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ Sanat, günlük yaşayışa bir anlam ve biçim kazandırma çabasıdır. Sanat, yalnızca resim, müzik,

Detaylı

İstanbul da, Bursa da, Çanakkale de, Sakarya da. Ve şimdi Konya da.

İstanbul da, Bursa da, Çanakkale de, Sakarya da. Ve şimdi Konya da. İstanbul da, Bursa da, Çanakkale de, Sakarya da Ve şimdi Konya da. 23 Bursa Prestij Modern 23 yıllık İstanbul Prestij Park Bakyapı Uzmanlığıyla Prestijli Bir Hayat Sakarya Çamlıca Apart Evleri Çanakkale

Detaylı

Rahat Bir Hayat İçin Esnek Çözümler

Rahat Bir Hayat İçin Esnek Çözümler Rahat Bir Hayat İçin Esnek Çözümler Aradığınız; modern mimarisiyle göz alıcı, merkezi konumda ve kalabalıktan uzakta bir ev ise, Flex tam da size göre! Caddeye Flex İvmesi Kendi sosyal yapısını zemin

Detaylı

ELEKTRİK MAKİNELERİ (MEP 112) (ELP211) Yazar: Yrd. Doç. Dr. Mustafa Turan S1

ELEKTRİK MAKİNELERİ (MEP 112) (ELP211) Yazar: Yrd. Doç. Dr. Mustafa Turan S1 ELEKTRİK MAKİNELERİ (MEP 112) Yazar: Yrd. Doç. Dr. Mustafa Turan S1 SAKARYA ÜNİVERSİTESİ Adapazarı Meslek Yüksekokulu Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi ne aittir. "Uzaktan

Detaylı

R E Z İ D A N S - O F İ S - Ç A R Ş I

R E Z İ D A N S - O F İ S - Ç A R Ş I REZİDANS-OFİS-ÇARŞI Turgutlu ya Yeni Bir Bakış Açısı Alphard İnşaat A.Ş. ALPHARD REZİDANS Projesini Ege nin yükselen yıldızı Turgutlu da inşa ediyor. Ege ekonomisinin başkent adayı Turgutlu, rahat ve

Detaylı

İzmir de şehir kuzeye doğru gelişiyor

İzmir de şehir kuzeye doğru gelişiyor İzmir de şehir kuzeye doğru gelişiyor Gelişim aksı üzerinde bulunan Seyrek, yeni projelerle sürekli gelişiyor, değişiyor ve değerleniyor. Seyrek te değişime öncülük eden proje Studio City; farklı konut

Detaylı

İÇ MİMARLIK ANABİLİM / ANASANAT DALI

İÇ MİMARLIK ANABİLİM / ANASANAT DALI İÇ MİMARLIK ANABİLİM / ANASANAT DALI ANABİLİM / ANASANAT DALI BAŞKANI: Doç. Dr. İpek FİTOZ İÇ MİMARLIK SANATTA YETERLİK PROGRAMI Program Sorumlusu: Yrd.Doç. Cem DOĞAN Tel: 0 212 252 16 00 / 269 Üniversitemiz

Detaylı

Silivri. Kalite, tecrübe, yenilik... Yaşam boyu mutluluk

Silivri. Kalite, tecrübe, yenilik... Yaşam boyu mutluluk Silivri Kalite, tecrübe, yenilik... Yaşam boyu mutluluk Yapı sektöründeki teknolojik yenilikleri ve gelişmeleri takip eden Yazıcı Yapı, çevreye saygılı, modern mimariyi temsil eden özgün yapılar tasarlamak

Detaylı

ayat, tüm doğallığıyla sizi çağırıyor...

ayat, tüm doğallığıyla sizi çağırıyor... H ayat, tüm doğallığıyla sizi çağırıyor... PROJE ORTAKLIĞI B ir yudum değil, doya doya mutluluk... İnsan ilişkilerinin sıcaklığını özlüyoruz hepimiz Küçük, kendi halinde mahallelerde, sıcak komşuluk ilişkileri

Detaylı

BÜYÜKPARK SOSYAL ODAKLI KAFETERYA TASARIMI

BÜYÜKPARK SOSYAL ODAKLI KAFETERYA TASARIMI ISS EYLÜL BÜYÜKPARK SOSYAL ODAKLI KAFETERYA TASARIMI 2 YA AR Ü ERS TES M MARLIK FAKÜLTES MIMARLIK E E RE TASARIMI B LÜMÜ 3 Y M O AT LA B B B BİF (Bornova İçin Fikirler) Bir kenti tasarlamak, o kent için

Detaylı

Önceligi Insan Hayallerinizdeki gelecegi özlediginiz degerlerle insaa ediyoruz...

Önceligi Insan Hayallerinizdeki gelecegi özlediginiz degerlerle insaa ediyoruz... 2018 Önceligi Insan Hayallerinizdeki gelecegi özlediginiz degerlerle insaa ediyoruz... Tepekaya İnşaat, kaliteden ödün vermeden inşaat sektöründe güçlü ve emin adımlar atan bir kuruluştur. İlkemiz halkımıza

Detaylı

DÖRT BİR YANINIZDA ŞEHRİN AYRICALIKLARI...

DÖRT BİR YANINIZDA ŞEHRİN AYRICALIKLARI... DÖRT BİR YANINIZDA ŞEHRİN AYRICALIKLARI... ARY Poyraz, Anadolu Yakasının farklı güzelliğini her yönüyle taşıyan Bostancı da hayata geçireceği projeyle, sizi ayrıcalıklı bir hayata davet ediyor. Bir yandan

Detaylı

1950 LERDEN GÜNÜMÜZE GELEN BİR ALIŞVERİŞ KOMPLEKSİ: BALIKESİR KASAP VE SEBZE HALİ. Gaye BİROL Yrd. Doç. Dr., Balıkesir Üniversitesi Mimarlık Bölümü

1950 LERDEN GÜNÜMÜZE GELEN BİR ALIŞVERİŞ KOMPLEKSİ: BALIKESİR KASAP VE SEBZE HALİ. Gaye BİROL Yrd. Doç. Dr., Balıkesir Üniversitesi Mimarlık Bölümü 1950 LERDEN GÜNÜMÜZE GELEN BİR ALIŞVERİŞ KOMPLEKSİ: BALIKESİR KASAP VE SEBZE HALİ Gaye BİROL Yrd. Doç. Dr., Balıkesir Üniversitesi Mimarlık Bölümü Yüksek Mimar Orhan Ersan tarafından tasarlanmış olan Balıkesir

Detaylı

GERÇEK KALİTE İLE TANIŞIN...

GERÇEK KALİTE İLE TANIŞIN... GERÇEK KALİTE İLE TANIŞIN... HAKKIMIZDA Ülkü Üstün Yapı Endüstrisi Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi olarak, müşterilerimizin tercihleri, beklenti ve ihtiyaçları doğrultusunda modern inşaat teknikleri,

Detaylı

Erçal Fındık Otomotiv San. Tic. A.Ş.

Erçal Fındık Otomotiv San. Tic. A.Ş. Erçal Fındık Otomotiv San. Tic. A.Ş. denizi, sahili ve kumsalı ile Samsun'un yeni yaşam merkezi Atakum'da 4-5 Yeni bir yaşama hazır olun... 6-7 Bir Yanım Derya Deniz Karadeniz in kalbinde, şehrin dokusuyla

Detaylı

Dersin Amaçları Dersin İçeriği. Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Hafta Konu Ön Hazırlık Öğretme Metodu

Dersin Amaçları Dersin İçeriği. Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Hafta Konu Ön Hazırlık Öğretme Metodu Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : YAPI BİLGİSİNE GİRİŞ Ders No : 0010120012 Teorik : 2 Pratik : 2 Kredi : 3 ECTS : 5 Ders Bilgileri Ders Türü - Seçiniz - Öğretim

Detaylı

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı YÖNETİM Sistem Yaklaşımı Prof.Dr.A.Barış BARAZ 1 Modern Yönetim Yaklaşımı Yönetim biliminin geçirdiği aşamalar: v İlk dönem (bilimsel yönetim öncesi dönem). v Klasik Yönetim dönemi (bilimsel yönetim, yönetim

Detaylı

Planlama Kademelenmesi II

Planlama Kademelenmesi II Planlama Kademelenmesi II İMAR PLANLAMA SÜRECİ İmar Planı Elde Etme Yolları İmar planları İmar Planlarının Yapımını Yüklenecek Müellif ve Müellif Kuruluşlarının Yeterlilik Yönetmeliği nde tanımlanan niteliklere

Detaylı

MİM310 Rölöve-Restorasyon Stüdyosu

MİM310 Rölöve-Restorasyon Stüdyosu MİM310 Rölöve-Restorasyon Stüdyosu (Teorik + Uygulama) Kredi : (2+2)3 - AKTS : 3 Ders Koordinatörü : Yrd.Doç.Dr. Tülay Karadayı Ön Şartlı Dersler : yok Ders Dili : tr Dersi Verenler: - Dersin Yardımcıları:

Detaylı

VERİ YAPILARI VE PROGRAMLAMA

VERİ YAPILARI VE PROGRAMLAMA VERİ YAPILARI VE PROGRAMLAMA (BIP116) Yazar: Doç.Dr.İ.Hakkı.Cedimoğlu SAKARYA ÜNİVERSİTESİ Adapazarı Meslek Yüksekokulu Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi ne aittir.

Detaylı

Sahip olduklarının değerini bilenler için...

Sahip olduklarının değerini bilenler için... Sahip olduklarının değerini bilenler için... 53 Değeri sürekli artan prestijli bir yatırım Beyyapı Armonia Evleri nde konforlu bir yaşamın ayrıcalıklı detayları bir arada. Kentin en gözde yaşam alanı

Detaylı

OSAGRUPYAPI OSALIFE. Mimarın Gözünden. Mimar Salih Zeki SALALI

OSAGRUPYAPI OSALIFE. Mimarın Gözünden. Mimar Salih Zeki SALALI hayal edenlere... Neden? Neden? OSAGRUPYAPI İşyerlerimizde insan sağlığını, insan hayatını ve can güvenliğini ön planda tutuyoruz. Birçok alanda yol gösterici ilkelere ve değerlere sahibiz. Yenilikten

Detaylı

YAŞAM ALANINIZ SİZE ÖZELDİR

YAŞAM ALANINIZ SİZE ÖZELDİR Konutta Altın Çağı YAŞAM ALANINIZ SİZE ÖZELDİR Çağıl İnşaat / Altınbaşak Konutları Çağıl İnşaat 1994 yılında kurulan; çok katlı yapıların tasarımı ve yapımı, yol, sanat yapıları ve köprü yapımında uzmanlaşmış

Detaylı

MESLEK RESMİ DERSİ. Giriş Özet Yapı Bilgisi Mimari Tasarım Esasları ve Mimari Proje Örnekleri İncelemeleri. Hazırlayan. Öğr. Gör.

MESLEK RESMİ DERSİ. Giriş Özet Yapı Bilgisi Mimari Tasarım Esasları ve Mimari Proje Örnekleri İncelemeleri. Hazırlayan. Öğr. Gör. MESLEK RESMİ DERSİ Giriş Özet Yapı Bilgisi Mimari Tasarım Esasları ve Mimari Proje Örnekleri İncelemeleri Hazırlayan Öğr. Gör. Cahit GÜRER 26.02.2009-Afyonkarahisar YAPI Canlıların beslenmek ve barınmak

Detaylı

Emlak Konut Başakşehir Evleri Projesi Satış Ofisi: 0212 397 1875 Atatürk Mahallesi Çitlenbik Caddesi No:4 Ataşehir - İstanbul 444 36 55 F:0216 456 48

Emlak Konut Başakşehir Evleri Projesi Satış Ofisi: 0212 397 1875 Atatürk Mahallesi Çitlenbik Caddesi No:4 Ataşehir - İstanbul 444 36 55 F:0216 456 48 Emlak Konut Başakşehir Evleri Projesi Satış Ofisi: 0212 397 1875 Atatürk Mahallesi Çitlenbik Caddesi No:4 Ataşehir - İstanbul 444 36 55 F:0216 456 48 75 info@emlakkonut.com.tr ı www.emlakkonut.com.tr Mahalle

Detaylı

Yayın No. : 3249 İşletme-Ekonomi Dizisi : 722. 1. Baskı Ağustos 2015 İSTANBUL ISBN 978-605 - 333-372 - 2

Yayın No. : 3249 İşletme-Ekonomi Dizisi : 722. 1. Baskı Ağustos 2015 İSTANBUL ISBN 978-605 - 333-372 - 2 I Yayın No. : 3249 İşletme-Ekonomi Dizisi : 722 1. Baskı Ağustos 2015 İSTANBUL ISBN 978-605 - 333-372 - 2 Copyright Bu kitabın bu basısı için Türkiye deki yayın hakları BETA Basım Yayım Dağıtım A.Ş. ye

Detaylı

GREEN PARK AYDIN GREEN PARK AYDIN

GREEN PARK AYDIN GREEN PARK AYDIN GREEN PARK AYDIN GREEN PARK AYDIN 0 532 608 64 08 0 532 317 12 49 AYDIN IN YEPYENİ YAŞAM PROJESİ: GREEN PARK AYDIN 1 2 ZEYKO İNŞAAT ZEYKO İNŞAAT GÜVENCESİYLE ZEYKO İNŞAAT TAN AYDIN A ARTI DEĞER KAZANDIRACAK

Detaylı

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız Disiplinlerüstü Temalar Kim Olduğumuz Bulunduğumuz mekan ve zaman Kendimizi ifade etme Kendimizi Gezegeni paylaşmak Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel,

Detaylı

w w w. p a r k e r d e m l i. c o m

w w w. p a r k e r d e m l i. c o m w w w. p a r k e r d e m l i. c o m www.parkerdemli.com HAYATIN TAM ORTASINDAYIZ! PROFESYONEL DENEYiM GÜVENLİ YAPILAR... Tmz Yapı olarak, kaliteli ve prestijli yaşam alanları üretmek, güvenilir olmak,

Detaylı

şehrin yanıbaşında DOĞAYLA İÇ İÇE yeni bir yaşam başlıyor.

şehrin yanıbaşında DOĞAYLA İÇ İÇE yeni bir yaşam başlıyor. www.ariinsaat.com.tr bilgi@ariinsaat.com.tr şehrin yanıbaşında DOĞAYLA İÇ İÇE yeni bir yaşam başlıyor. Her gün değerine değer katan Bartın Orduyeri mevkiinde; yarınlarınızı güvence altına almak için sağlam

Detaylı

TEKNOLOJİ VE TASARIM DERSİ

TEKNOLOJİ VE TASARIM DERSİ TEKNOLOJİ VE TASARIM DERSİ 7.A.1. Teknoloji ve Tasarım Öğreniyorum Burdur İl Koordinatörleri Teknoloji Nedir? Teknoloji, insanların gereksinimlerine(ihtiyaçlarına) uygun yardımcı araç ve aletlerin yapılması

Detaylı

Ankara - Amasra. Sapanca - Amasra. İstanbul - Amasra. Amasra. 3 saat 330 km. Amasra. Amasra. 35 dk 350 km. 4 saat 430 km 3 saat 325 km

Ankara - Amasra. Sapanca - Amasra. İstanbul - Amasra. Amasra. 3 saat 330 km. Amasra. Amasra. 35 dk 350 km. 4 saat 430 km 3 saat 325 km HEMEN TESLİM Ankara - Amasra Amasra 3 saat 330 km İstanbul - Amasra Sapanca - Amasra Amasra Amasra 35 dk 350 km 4 saat 430 km 3 saat 325 km 2 3 E F B C D A İki adalı, iki koylu, beş tepeli bir yarımadadan

Detaylı

İNEGÖL UYGULAMA İMAR PLANI; 652 ADA, 134 NOLU PARSEL İLE 1493 ADA, 10 NOLU PARSELİN BİR KISMINA AİT PLAN DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU

İNEGÖL UYGULAMA İMAR PLANI; 652 ADA, 134 NOLU PARSEL İLE 1493 ADA, 10 NOLU PARSELİN BİR KISMINA AİT PLAN DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU İNEGÖL UYGULAMA İMAR PLANI; 652 ADA, 134 NOLU PARSEL İLE 1493 ADA, 10 NOLU PARSELİN BİR KISMINA AİT PLAN DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU Bursa İli, İnegöl İlçesi, Osmaniye Mahallesi, 652 Ada, 134 Nolu Parsel,

Detaylı

Çiçek gibi bir yuvanız olsun... www.florakonaklari.com

Çiçek gibi bir yuvanız olsun... www.florakonaklari.com Çiçek gibi bir yuvanız olsun... www.florakonaklari.com Flora Konakları nda hayat var! İstanbul un Anadolu yakasında Tuzla ya yeni bir şehir kuruluyor. Hayalini kurduğunuz yaşamı size sunmaya hazırlanan

Detaylı

Doğal Afetler ve Kent Planlama

Doğal Afetler ve Kent Planlama Doğal Afetler ve Kent Planlama Yer Bilimleri ilişkisi TMMOB Şehir Plancıları Odası GİRİŞ Tsunami Türkiye tektonik oluşumu, jeolojik yapısı, topografyası, meteorolojik özellikleri nedeniyle afet tehlike

Detaylı

Darmstadt daki yeni AWO»Johannesviertel«huzur evinde. Yan yana yılları paylaşalım

Darmstadt daki yeni AWO»Johannesviertel«huzur evinde. Yan yana yılları paylaşalım Darmstadt daki yeni AWO»Johannesviertel«huzur evinde Yan yana yılları paylaşalım »Burada her zaman benimle ilgilenen birileri var. Bu da kendimi iyi hissetmemi sağlıyor« Sayın Bayanlar ve Baylar, 2012

Detaylı

Esenyurt un en merkezi yerinden evinizi alın, KAZANIN!

Esenyurt un en merkezi yerinden evinizi alın, KAZANIN! 2018 Esenyurt un en merkezi yerinden evinizi alın, KAZANIN! Her geçen yıl artan nüfusu ve gelişen nüfus sayısına paralel olarak gelişen sosyal yaşam alanlarıyla Esenyurt, istanbul un en hızlı gelişen

Detaylı

www.zeytuniteras.com

www.zeytuniteras.com 2002 yılında başlayan inşaat sektöründeki tecrübemiz 2016 yılında da katlanarak devam etmektedir. Pek çok büyük projeyi başarı ile tamamlayan Han İnşaat, İstanbul un ardından özellikle Tekirdağ bölgesinde

Detaylı

GELENEKSEL GIDA VE DİĞER TEMEL KAVRAMLAR

GELENEKSEL GIDA VE DİĞER TEMEL KAVRAMLAR GELENEKSEL GIDA VE DİĞER TEMEL KAVRAMLAR 2016 Geleneksel gıdalar, her kültürde olduğu gibi Türkiye de de coğrafya, iklim, tarımsal üretim imkanları ve hepsinin üzerinde de «geleneksel yaşam tarzının» etkisi

Detaylı

Latince de kesişme, bağlantı noktası anlamına gelen NEXUS kelimesi METSAN NEXUS da projenin dikkat çekici mimarisi, ulaşım kolaylığı, lüks yaşam

Latince de kesişme, bağlantı noktası anlamına gelen NEXUS kelimesi METSAN NEXUS da projenin dikkat çekici mimarisi, ulaşım kolaylığı, lüks yaşam www.metsannexus.com METSAN NEXUS BİR PROJESİDİR Latince de kesişme, bağlantı noktası anlamına gelen NEXUS kelimesi METSAN NEXUS da projenin dikkat çekici mimarisi, ulaşım kolaylığı, lüks yaşam tarzını

Detaylı

www.insainsaat.com.tr Hayallerinizden hep bir adım öndeyiz... M O D E R N M İ M A R İ İ L E K O N F O R U YA Ş AY I N Eğlence ve sosyal yaşamı birlikte sunan İstanbul un keyfini doya doya yaşamanıza olanak

Detaylı

KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ

KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ Kentsel planlama toplum yararını esas alan güvenli ve sürdürülebilir yaşam çevresi oluşturmaya yönelik bir kamu hizmetidir. Kent planlama, mekan oluşumunun nedenlerini,

Detaylı

Modern Çizgiler. Doğa. Biz Sizi Oscar a Layık Gördük. Güvenlik. Modern Çizgile. Konforlu Yaş OSCAR CITY

Modern Çizgiler. Doğa. Biz Sizi Oscar a Layık Gördük. Güvenlik. Modern Çizgile. Konforlu Yaş OSCAR CITY OSCAR CITY Modern Çizgile Konf Biz Sizi Oscar a Layık Gördük Doğa Güvenlik Do Gü Konforlu Yaş Modern Çizgiler D OSCAR CITY r DoğaDoğa ğa venlik am oğa Konforlu Yaşam Güvenlik orlu Yaşam Modern Çizgiler

Detaylı

ESKİ VE YENİ KONUTLARIN KARŞILAŞTIRILMASI: BURDUR ÖRNEĞİ

ESKİ VE YENİ KONUTLARIN KARŞILAŞTIRILMASI: BURDUR ÖRNEĞİ 1314 I.BURDUR SEMPOZYUMU ESKİ VE YENİ KONUTLARIN KARŞILAŞTIRILMASI: BURDUR ÖRNEĞİ Feyza SEZGİN * ÖZET Konut, uygarlığın başından beri insanın en temel gereksinimlerinin gerçekleştirildiği mekândır. Bu

Detaylı

Akarsu Group. Genel Özellikler. Daireler. Kat Planları 10 Konum 12. Optimum?

Akarsu Group. Genel Özellikler. Daireler. Kat Planları 10 Konum 12. Optimum? PTIMUM Akarsu Group L İnşaat sektöründeki en büyük faktörün güven olduğunun bilincinde olan firmamız, yaptığı bütün projelerinde kaliteden ödün vermeden, her türlü teknolojik gelişme ve yeniliklerden faydalanarak,

Detaylı

Makbule Şiriner Önver. Konut ve Konut Politikası

Makbule Şiriner Önver. Konut ve Konut Politikası Konut ve Konut Politikası Makbule Şiriner Önver Konut ve Konut Politikası Konut ve Konut Politikası Makbule Şiriner Önver Dr. Makbule Şiriner Önver, Batman Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Detaylı

Çağdaş Yapı Malzemeleri (MMR 353) Ders Detayları

Çağdaş Yapı Malzemeleri (MMR 353) Ders Detayları Çağdaş Yapı Malzemeleri (MMR 353) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Uygulama Saati Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Çağdaş Yapı Malzemeleri MMR 353 Seçmeli 2 0 0 2 3 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin

Detaylı

Konforun tam yeri, yatırımın tam zamanı...

Konforun tam yeri, yatırımın tam zamanı... Konforun tam yeri, yatırımın tam zamanı... Adnan Kahveci nin en nezih bölgesinde yer alan ve modern hayat tarzının tüm özelliklerini barındıran yepyeni bir yaşam alanı Alya Penta Beylikdüzü vadi projesine

Detaylı

JÜRİ GÖRÜŞÜ. Yaratıcı düşünmeyi teşvik eden nice yarışmalarda birlikte olmak dileği ile. Prof. Dr. Aysu AKALIN Gazi Üniversitesi

JÜRİ GÖRÜŞÜ. Yaratıcı düşünmeyi teşvik eden nice yarışmalarda birlikte olmak dileği ile. Prof. Dr. Aysu AKALIN Gazi Üniversitesi JÜRİ GÖRÜŞÜ ÇUHADAROĞLU sponsorluğunda gerçekleştirilen ÇUHADAROĞLU Alüminyum 2013 Öğrenci Yarışması nın ana teması Expo 2016 Antalya Kulesi Projesi dir. Yarışmacılardan sembolik bir kule tasarımı istenmiş

Detaylı

hayallerin ötesinde ENERJİ SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.

hayallerin ötesinde ENERJİ SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. hayallerin ötesinde ENERJİ SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. 0424 247 47 66-0532 546 42 38 bilgi@armadaelaziz.com www.armadaelaziz.com Çaydaçıra Mah. Hacı Ali Efendi Sk. No:7 Elazığ g ü z e l y a ş a m a k s a n

Detaylı

9.2.12. Beşiktaş Residence Tower 11.11.2008 / 28.10.14185. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

9.2.12. Beşiktaş Residence Tower 11.11.2008 / 28.10.14185. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi 9.2.12. Beşiktaş Residence Tower 11.11.2008 / 28.10.14185 Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Mesleki Denetimde Çevresel Etki Değerlendirmesi Çekince Raporu Projenin adı: Residence Tower Müellifi:

Detaylı

Dora Park mimarinin estetikle buluştuğu, estetiğin konfora dönüştüğü ve her ayrıntının sizler için düşünüldüğü prestiji yüksek bir yaşam projesidir.

Dora Park mimarinin estetikle buluştuğu, estetiğin konfora dönüştüğü ve her ayrıntının sizler için düşünüldüğü prestiji yüksek bir yaşam projesidir. Öztürkler İnşaat olarak, 1987 yılından beri insana ve aileye saygılı, çevreye değer katan prestijli projeler üretmeyi ilke edindik. Modern mimariyle teknolojiyi birleştiren başarılı inşaat işleri gerçekleştirmek

Detaylı

KURUM İMAJININ OLUŞUMUNDA KALİTE FAKTÖRÜ

KURUM İMAJININ OLUŞUMUNDA KALİTE FAKTÖRÜ Ünite 11 KURUM İMAJININ OLUŞUMUNDA Öğr. Gör. Şadiye Nur GÜLEÇ Bu ünitede, sponsorluk konusu işlenecektir. Uzun dönemde, kurum imajını etkileyen en önemli unsurlardan bir ürün kalitesi dir. Kalite, bir

Detaylı

HAYATI ŞİMDİ İSTEDİĞİNİZ GİBİ YAŞAYIN. Remley Land, bir Remley Grup projesidir.

HAYATI ŞİMDİ İSTEDİĞİNİZ GİBİ YAŞAYIN. Remley Land, bir Remley Grup projesidir. HAYATI ŞİMDİ İSTEDİĞİNİZ GİBİ YAŞAYIN Remley Land, bir Remley Grup projesidir. NEDEN REMLEY LAND? 1. Giriş Şehirler gelişiyor, aileniz büyüyor ve zaman değişiyor... Geleceğin mimarı olma vizyonu ile çalışan

Detaylı

Bir evden öte; cennetten ilham almış bir köşeye hoş geldiniz.

Bir evden öte; cennetten ilham almış bir köşeye hoş geldiniz. Bir evden öte; cennetten ilham almış bir köşeye hoş geldiniz. 29.000 metrekarede, 32 konutluk ilk etabını sizlerle buluşturan Aden Ballıkpınarı, toplam 78 adet özel villa ile kurgusunu tamamlayacak. 4

Detaylı