İraniyat. Journal of Iranian Studies. Sayı: 1 No: 1 Yıl: 2016 / Vol. 1 No: İran Araştırmaları Dergisi

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "İraniyat. Journal of Iranian Studies. Sayı: 1 No: 1 Yıl: 2016 / Vol. 1 No: İran Araştırmaları Dergisi"

Transkript

1 İraniyat İran Araştırmaları Dergisi Sayı: 1 No: 1 Yıl: 2016 / Vol. 1 No: Journal of Iranian Studies İranoloji Derneği Yayınları ن ا ان نا ی ه ج ه ا

2 İRANİYAT (İran Araştırmaları) DERGİSİ JOURNAL OF IRANIAN STUDIES ج ه ا ان نا ی Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü / Owner and General Director İranoloji Derneği adına Kaan DİLEK Editörler / Editors Burak B. ÖZPEK * Reza DEHGANI * Iman S. REZAEI * Muhammet ATMACA Hakem ve Danışma Kurulu / Advisory Board Hasan ÇİFTCİ (Prof.Dr.), Yakoub AZHAND (Prof.Dr.), Mustafa AŞKAR (Prof.Dr.), Hicabi KIRLANGIÇ (Prof.Dr.), Hüseyin HATEMİ (Prof.Dr.), Osman G. ÖZGÜDENLİ (Prof.Dr.), Adnan KARAİSMAİLOĞLU (Prof.Dr.), Altan ÇETİN (Prof.Dr.), Merthan DÜNDAR (Prof.Dr.), Behram A. AHMADIAN (Prof.Dr.), İsmail HASANZADEH (Doç.Dr.), Metin ATMACA (Doç.Dr.), Ruhtan YALÇINER (Doç.Dr.) Ahmet ÖZCAN (Doç.Dr.), Reza DEHGANI (Doç.Dr.), İbrahim Ethem POLAT (Doç.Dr.), Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU (Doç.Dr.), Ali YAMAN (Doç.Dr.), Veysel AYHAN (Doç.Dr.), İsrafil BABACAN (Doç.Dr.), Burak B. ÖZPEK (Doç.Dr.), Metin YÜKSEL (Yrd.Doç. Dr.), Bayram SİNKAYA (Yrd.Doç.Dr.), Mustafa ALTUNKAYA (Yrd.Doç.Dr.), Ahmet YEŞİL (Yrd.Doç.Dr.), Esra DOĞAN (Yrd.Doç.Dr.), Okan ALAY (Yrd.Doç.Dr.), Nuri MOHAMMADZADEH (Dr.), Gülriz ŞEN (Dr.), Pınar ARIKAN (Dr.) Yayın Danışmanı / Publishing Consultant Doç. Dr. Burak Bilgehan ÖZPEK Abonelik Yıllık: 60 TL. Kuveyt Türk Katılım Bankası Balgat Şubesi IBAN: TR İletişim Nasuh Akar Mah. Süleyman Hacıabdullahoğlu Cad. 19/4 Balgat/Ankara Tel&Faks: Web: E-Posta: info@iranoloji.com Yayın Türü Dört Aylık, Yerel Süreli Yayın İraniyat Dergisi, yılda üç sayı yayınlanan uluslararası hakemli bir dergidir. Yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Yayımlanan yazıların telif hakları İraniyat Dergisi ne aittir, yayıncının izni olmadan yazıların tümü, bir kısmı ya da bölümleri çoğaltılamaz, basılamaz ve yayımlanamaz. Akademik ve haber amaçlı kısa alıntılar yapılabilir.

3 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies İçindekiler / Contents / طا ت Takdim / Preface / ن اول Serpil YILDIRIM Iman S.REAZAEİ İbrâhîm-i Golestân ın Ontolojisine Genel Bir Bakış An Overview of The Ontology of Ibrahim Golesta ن گا ی جا ع ی نا ی آ ر ا ا م گ تان V. ve VII. Yüzyıllarda Sasani-Bizans İlişkileri Sasanid and Byzantium Relations in V VII Centuries روا ط ا را وری زا س و ساسا ی ن ی یلادی ٧ ٥ 18 8 Mohsen AHMADKHANI - Levent KIRVAL Basra (Pers) Körfezi ndeki Kuzey Limanlarının Yılları Arası Osmanlı-İran İlişkileri Açısından Önemi / Importance of the Northern Ports of Basra/Persian Gulf in Ottoman and Iranian Relations Between 1508 and 1847 ا ت در ی ما ی خ ج ره ( رس) روا ط ما ی وا ان سا ھای ١٥٠٨-١٨٤٧ 32 Farbod MAZLUMI Osmanlıların İran daki Vakıfları The Waqfs of the Ottomans in Iran او ف ما ی ا ان 38 Burak B. ÖZPEK - Ömer F. ŞEN Kaan DİLEK Mehnaz SHAYESTEFER Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve İran da Devlet Dışı Aktörlerin Dış Politika Üzerindeki Potansiyel Rolü / Joint Comprehensive Plan of Action and Potential Role of Non-Goverment Actors in Iran s Foreign Policy جا ع ا دام رک و شبا وهیباز ی ان ردو ی یا تخار یا ان 54 Meşrutiyet Dönemi İran Edebiyatı Üzerine Mülahazalar / A Glance to Persian Literature During Iranian Constitutional Revolution ن گا ی اد یات ر یا ان دوره رو ت 74 Osmanlı-Safevi Dönemi Resimlemelerinde Dinî Anlamlar Religious Spirituality at Painting of Safavid s and Ottoman s Period و د ی قا ی ی دوران وی و ما ی 94 Seyed Asghar S.TORABI Al-i Muzaffer (Muzafferiler) Dönemi İran Tarihi History of Iran in the Muzaffarids Period دوره آل خ ا ان ر 112 Metin ATMACA African Shia and Iran s Cultural Diplomacy among Muslim Communities / Afrika Şiileri ve İran ın Müslüman Toplumlara Yönelik Kültürel Diplomasisi یان آ قا ود پ ما ی ن یا ان یان وا ع س مان 124 Kitap Tanıtımı İran da Tercüme Tarihi History of Translation in Iran و ی تاب: ر خ ه ا ان 142 Tahire MIRZAEI Anna Ahmatova ve Furuğ Ferruhzad Şiirlerinin İçerik Karşılaştırması قا ه ی ون ما ی آ آ ما ووا و وغ اد 157 Reza DEHGANI İran dan Osmanlıya Tütün İhracatının Sosyo-Kültürel Sonuçları The Exportation of Iranian Tobacco to Ottoman and its Socio-cultural implications ی ن ی ا ما ی صا ات با وی ا ان ما ی 173

4 Sayı 1 No: 1 Bahar 2016 / Vol. 1 No:1 Spring 2016 Takdim / Preface / ن اول Türkiye de son yıllarda bölgesel araştırmalar ve bu alanda çalışan düşünce kuruluşlarının hızla geliştiğine tanık olmaktayız. Bölgesel çalışma alanları içinde özellikle Türkiye de son dönemde Orta Doğu çalışmalarının özel bir anlam kazandığı da görülmektedir. Bu bağlamda, uluslararası arenada İran Çalışmaları (Iranian Studies) olarak adlandırılan çalışma alanı üniversitelerde ve diğer akademik çalışma kuruluşlarında bağımsız bir çalışma alanı olarak organizasyonları yapılmakta ve bu alanda yüksek lisans ve doktora seviyesinde programlar yürütülmektedir. Türkiye de ise gerek üniversitelerde gerekse de diğer sivil akademik çalışma yapan kuruluşlarda İran Çalışmalarının (Iranian Studies) uluslararası anlamda bağımsız bir araştırma alanı olarak programlanmadığı ve bu alanda akademik üretimin kısıtlı kaldığı görülmektedir. Bizler Türkiye de İran Çalışmaları alanında görülen bu eksiliğin bir nebze de olsa giderilmesi gayesiyle yola çıktık. Bu doğrultuda, Türkiye deki ilk İran çalışmalarına yönelik İranoloji Derneğini kurduk. Derneğimiz, Türkiye de ve genel olarak bölgesel ve küresel düzeyde İran çalışmalarına yönelik toplumsal, dini, kültürel, sosyal, eğitim, sanat, edebiyat, müzik, felsefe, sinema ve yayın faaliyetlerinin yakından tanınması ve anlaşılmasını sağlamak ve bu konuda çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara destek vermek amacıyla yola çıktı. Derneğimiz, sanatsal, tarihi, kültürel, eğitim, sosyal yönleriyle İran a yönelik araştırmalar, tarihi, arkeolojik ve turizme yönelik çalışmalar yapmak, ülkeler arasında dostluk ilişkileri, işbirliği ve sosyal-kültürel bağlarını pekiştirmek, Türkiye nin bölgesinde kültürel, sosyal, sanatsal, bilim ve teknoloji alanında ilişkilerine katkı sağlamak ve bu alanda ayrıntılı araştırmalar ve çalışmalar yapmak, yürütülen araştırma ve çalışmaların sonuçlarını kamuoyuyla paylaşmak ve bölgede halklar arasında barış, güven ve olumlu etkileşimine bilimsel temelli katkıda bulunmak amacıyla yoluna devam etmektedir. Derneğimizin çalışmalarının yaygınlaşması, İran araştırmalarına yönelik Türkiye de akademik dergi eksikliğinin giderilmesine katkı yapmak amacıyla da Türkiye nin ilk İran araştırmaları dergisi İraniyat ı yayına hazırladık. Yılda üç sayı halinde Türkçe, İngilizce ve Farsça olmak üzere üç dilde yayınlanacak İraniyat (İran Araştırmaları Dergisi), Journal of Iranian Studies (JIR) dergimiz, Türkiye de İran çalışmalarına yönelik edebi, tarihi, kültürel, sosyal, sanatsal, mimari ve felsefi alanlarda araştırma, inceleme, gözlem ve akademik yayınların gelişmesine, bu alanda gelişecek akademik birikimin literatüre kazandırılmasına katkı yapılması hedefiyle yayın hayatına başlamaktadır. 5

5 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Derginin yayın politikasıyla; İranoloji çalışmalarının yakından tanınması ve anlaşılmasını sağlamak, edebi, sanatsal, tarihi, kültürel, eğitim, sosyal yönleriyle İran a yönelik araştırmalarla, tarihi, arkeolojik ve mitolojik alanlarda çalışmaların kapsamını genişletmek hedeflenmektedir. Şu anda elinizde bulunan İraniyat Dergisi, kendi zamanından, maişetinden ve tembellik hakkından feragat eden bir avuç akademisyen dostun katkılarıyla yayınlanmıştır. Derginin yayına hazırlanmasında öncelikle İman SiroosRezaei ye, Farbod Mazlumi ye, Burak B. Özpek e, Muhammet Atmaca ve Gülriz Şen e teşekkürü borç biliriz. Gelecek Sayılarda Buluşmak Dileğiyle 6

6 Sayı 1 No: 1 Bahar 2016 / Vol. 1 No:1 Spring 2016 ناول درسالهای اخیر شاهد پیشرفت هایی سریع در زمینه مطالعات منطقه ای و موسسات فکری به خصوص مطالعات خاورمیانه در کشور ترکیه هستیم. در این زمینه در کشورهای دیگر مطالعات ایرانشناسی در مقطع فوق لیسانس و دکتری در دانشگاه ها به فعالیت می پردازد اما متاسفانه در دانشگاه ها و محیط های دانشگاهی نرکیه تحقیقات ایرانشناسی به مثابه کشورهای دیگر نبوده و دارای کاستی هایی است.لذا برآن شدیم هرچند اندک برای رفع کمبود های موجود در این زمینه مرکز مطالعات ایرانشناسی را در کشور ترکیه ایجاد کنیم. این مرکز در سطح منطقه و دنیا در زمینه های جامعه شناسی دینی فرهنگی آموزشی هرن ادبیات سینام و حوزه نشر با هدف آشنایی و درک صحیح برای افراد و موسساتی که در زمینه ایرانشناسی مشغول به فعالیت هستند پا به عرصه وجود نهاد. موسسه با انجام پژوهش ها در زمینه فرهنگی هرنی اجتامعی و آموزشی مرتبط با ایران و همچنین تلاش در جهت ارتقاء فرهنگ و دانش کشور ترکیه و شریک قراردادن فضای عمومی از نتایج این فعالیت ها با هدف نزدیکی مردم و تاثیرات مثبت دو کشور بر یکدیگر تشکیل گردید. با فراگیر شدن چنین تحقیقاتی و نیز در جهت رفع کمبود مطالعات ایرانشناسی در کشور ترکیه که مشترکات بسیاری در ابعاد تاریخی علمی فرهنگی قومی و...با کشور ایران دارد اولین نشریه ایراشناسی با نام "ا ا یات" را منتشر منودیم. نشریه حاضر سالیانه با سه شامره و به زبان های فارسی ترکی استانبولی و انگلیسی با تکیه بر تحقیق و پژوهش در زمینه های ادبیات تاریخ فرهنگ معامری فلسفه و هرن و نیز در جهت تاثیرگذاری بر منابع علمی به عرصه نشر قدم نهاد و با توجه به خط مشی نشریه مبنی بر آشنایی نزدیک با تحقیقات ایرانشناسی و درک صحیح آن با هدف گسترش بررسی- های تاریخی ادبی فرهنگی اجتامعی و هرنی ایران می باشد. در راه پر پیچ و خم انتشار این نشریه جا دارد از کلیه دوستان دانشگاهی به خصوص آقایان ایامن رضایی فربد مظلومی بوراک اوزپک محمد آمتاجا و سرکار خانم گلریز شن که با تلاش های مستمر و صرف زمان در تولد نشریه ا ا یات همکاری منودند تشکر و قدردانی مناییم. دست یاری شام را به گرمی میفشاریم و امید آن داریم تا از مجموعه انتقادات راهنامیی و پیشنهادهای شام بهرهمند شویم. با آرزوی دیدار در شامره های بعدی... ا ھد ت با جا ن جان دن دارم الا ای زا م ن م ز خا واداران و ش را و جان و ن دارم ن ک ما د ی مان ش ن دارم 7

7 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies İbrâhîm-i Golestân ın Ontolojisine Genel Bir Bakış An Overview of The Ontology of Ibrahim Golestan ن گاه جا ع ی نا ی آ ر ا ا م گ تان Serpil YILDIRIM Özet Bu makalede İbrâhîm-i Golestân ın farklı düşünce yapısını ve dünya görüşünü inceleyeceğiz. Bu amaç doğrultusunda istenilen sonuca ulaşmak için söz konusu yazarı birbiriyle bağlantılı farklı üç açıdan ele alacağız. Bunlar, onun hikâyecilik alanındaki sosyal, siyasi ve edebi faaliyetlerini, sinemacılık deneyimlerini ve entelektüel aktivitelerini içermektedir. Hikâyeci, yönetmen ve entelektüel olan İbrâhîm-i Golestân ın her birine ayrı ayrı değineceğimiz bu üç kimliğini bütün yönleriyle ortaya koymaya çalışacağız. Anahtar Kelimeler: İbrahîm-i Golestân, Hikâye Anlatım Tekniği, Realizm, Golestân ın Film Arşivi, Entelektüel Eleştiri. Abstract In this article we will examine the different mentality and world view of Ibrahim Golestan. In accordance with this purpose to infer epected resut we will conside the said writer from interrelated different three viewpoints. These includes his social, political and literary activities in his storytelling, and also includes filmmaking experience and intellectual activities. We will try to reveal the three identities of stoyteller, director and intellectual Ibrahim Golestan that we will refer separately to each of them in all aspects. Keywords: Ibrahim Golestan, Technique of Storytelling, Realism, Film Archives of Golestan, Intellectual Criticism. چکیده در این مقاله به بررسی عقاید و جهان بینی ابراهیم گلستان می پردازیم. برای این منظور از سه زاویه مختلف به بررسی ایشان می پردیزیم. این زوایا از فعالیت های سیاسی اجتامعی و ادبی در قصه نویسی تجربه های سینامگری و ذوق قریحه عبارت هستند. ابراهیم گلستان اولین کارگردان ایرانی است که برنده جایزه بین المللی شده است.بسیاری سبک وی را تاثیر گرفته از داستان کوتاه های ارنست همینگوی می دانند. کلامت کلیدی: فن بیان داستان ابراهیم گلستان ري الیسم آرشیو فیلم گلستان 8

8 S. Yıldırım: İbrâhîm-i Golestân ın Ontolojisine Genel Bir Bakış 1) Hikâyeci İbrâhîm-i Golestân Heminway in ve Faulkner in öyküleri Farsçaya ilk defa Amerikan öykücülüğünün İran daki temsilcisi olan İbrâhîm-i Golestân tarafından çevrilmiştir. Âzer, Mâh-i Âhir-i Payîz (Sonbaharın Son Ayı Âzer, 1328/1949) adındaki öykü kitabında, Faulkner in öykücülük tekniklerini kullanmadaki başarısını açıkça gözler önüne sermektedir. Golestân, daha çok üslûba önem veren bir yazar olarak hafızalara ismini kazımıştır. Bu konuda kendisinin şöyle bir ifadesi vardır: Bana göre bir işin temel noktası yapıdır Yapı konusundaki inancım, baştan beri vardı ve ben ona riayet ettim. Öykünün yapısı sağlam olduğu takdirde, içindeki görüşlerin komünist, faşist, Katolik ya da emperyalist olması bu tahlil ölçüsünde fark etmez (Mîr Âbidînî, İran Öykü ve Romanının Yüz yılı I, 2002, s. 194). Her ne kadar Golestân ın kaleme aldığı hikâyelerin sayısı az olsa da (4 kısa öykü mecmuası, bir roman ve bir uzun öykü), o, birtakım yazarlar gibi hikâyeciliğe uğraş ya da eğlence olsun diye yönelmedi. Hikâyelerindeki yetkinlik ve kullandığı temalar, onun kendi sıkıntılı varlığına ve toplumsal olaylara karşı dikkatli gözleminin bir işaretidir. Golestan, kendi varlığını açıklamak için hikâyeciliğin uygun bir yol olduğunu düşünmektedir. Ayrıca var olma duyusunun ortaya çıkması için hikâyeciliğin etkin bir araç olduğu kanısındadır (Golestân, Goftehâ, 1387, s. 299) hikâyeleriyle kendi benliği arasındaki bu denli bağlılık, Golestân ın hikâye dünyasının çatısını oluşturan görüş ve düşüncelerine yer açar ve onun varlığını açıklar. Golestan ın hikâyelerinin arka planında, kendi yaşadığı zaman bulunur. O, kendi dönemini tam olarak tanımaya ya da tanıtmaya çalışan duyarlı bir gözlemcidir. Bununla birlikte yaşadığı döneminin toplumu hakkındaki görüşlerini bildirmek için hikâye dünyasında kendine uygun bir pozisyon edinir. Gerçekte, hikâyelerinde Golestan ın asıl kaygısı dönemin ruhunun maddeden ayrımı ve zamanın gösterimi dir (aynı eser, s. 261). Yazar, Ab u Heva-yi Mohit adlı eserinde kendi zamanını, Sefat u Reftar-i Esasi de ise bize o bölgenin insanlarını tanıtır (aynı eser, s. 235). Kendi çevresine karşı ince ve duyarlı bir birey olan Golestan, toplumdaki dezavantajları, zıtlıkları ve iğrençlikleri bütün çıplaklığıyla görüp derin bir üzüntü duyduğu için tüm bunları hikâyelerinde işler. Böylece toplumu, yaşanan sorunlara karşı daha dikkatli ve bilinçli olmaya çağırır. Golestan ın dünya görüşüyle şekillenen düşünce yapısını daha iyi anlayabilmek için aşağıdaki şablonda, hikâyelerinde işlediği temaların sınıflandırılmasına bir göz atalım: 9

9 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Toplumsal Siyasi İbrahim Golestân ın Hikâyelerinde Tema İnsanlar arasındaki batıl inançların ifşa edilmesi (horûs, ez- ruzgâr-i refte hekâyet) Toplumdaki bilinçsizliğin ve cehaletin boyutlarının gözler önüne serilmesi (sobh-i yek rûz-i hoş, horûs, leng) -Toplumun alt ve üst iki tabakasındaki karşıtlık ve bu iki tabaka arasındaki uygun niteliklerin açıklanması ( ez-rûzgâr-i refte hekâyet, tûtî morde hemsâye-i men, leng, be-dozdî reftehâ) Modernizmin gelenek karşısındaki nüfuz etkilerinin resmedilmesi (leng, ez-ruzgâr-i refte hekâyet, zohr-i germ-i tîr) Toplumdaki fikrî ve ahlaki yozlaşmanın tanımlanması (leng, merdî ki uftâd, sefer-i ismet, medd ı meh, şeb-i dırâz) Alt tabakada yaşanan felaket ve talihsizlik ( leng, ezruzgâr-i refte hekâyet, tûtî morde hemsâye-i men, zohr-i germ-i tîr,) Çocukluktan ergenlik dönemine geçiş ( ışk-i salhâ-yi sebz, ez-ruzgâr-i refte hekâyet) Siyasi faaliyetlerin doğruluğundaki şüphe ( Âzer, mâh-i aher-i pâyîz) Siyasi ayaklanmalardaki absürtlük ve saçmalık (miyân-i dirûz u ferdâ) Siyasi faaliyetlerdeki başarısızlık ve iktidarsızlık (teb-i isyân, der hem-i râh) Toplumun şartlarına ve dönemin hükümetine karşı eleştirel bir bakış açısının getirilmesi (Âzer, mâh-i ahir-i pâyîz, miyân-i dîrûz u ferdâ, medd u meh, esrâr-i genc-i derreî cenî) Yenilgi ve hayal kırıklığı temaları(uygun olmayan siyasi ve toplumsal şartların etkileri altında) Yenilgi ve tahribat (merdî ki uftâd, tûtî morde hemsâye-i men, dırehthâ) Boşuna uğraş ve çabalama (zohr-i germ-i tîr, leng) İnanç ve kaidelerin sarsılması (mâhî u cofteş) Bulmak ama ulaşamamak ( sefer-i ismet, bigâne-i ki betemâşa refte bûd, be d ez so ûd, ışk-i salhâ-yi sebz) bu hikâyeler, 1950 ila 1953 yılları arasında Halk Partisi nin yapmış olduğu başarısız faaliyetlerin etkisi altında kaleme alınmıştır) İroni ve saçmalık (miyân-i dirûz u ferdâ) 10

10 S. Yıldırım: İbrâhîm-i Golestân ın Ontolojisine Genel Bir Bakış İbrâhîm-i Golestân ın hikâyeleri, 20 li, 30 lu ya da 40 lı yıllardaki insanların hayatlarından kesitler sunar. Onun hikâyelerinde toplumsal temaların yoğunluğu su götürmez bir gerçektir. Hayatlardan alınan kesitler, daha çok çirkinlik ve kusura işaret ettiği gibi aynı zamanda Golestân ın yaşadığı dönemdeki toplumun koşullarını da yansıtır. Golestân, toplumdaki cehaletin, insana reva görülen zulmün ve toplumda hâkim olan bozgunculuğun açıkça dile getirilmesini, bu tür sorunlarla başa ederek bunların ortadan kaldırılması için bir çıkış yolu olarak görür. Bu şekilde, bu tür afetlere müptela olan kişilerin dikkatlerini celbederek onları uyarmanın mümkün olabileceğini düşünür: Zulüm ve cehaleti ortadan kaldırma yollarından biri de uygulanan şiddet ve merhametsizlik neticesinde yaşanan esareti ve uygulanan zulmü ifşa edip cehaletin pençesine düşen esirin tez vakitte aklını başına getirmendir (aynı eser, s. 257) bu, Golestân ın esaret ve zulme karşı anti düşüncesinin işaretidir. Golestân ın siyasi faaliyetleri, Halk Partisi ne bağlılığı ve Halk Partisi nden ayrılışı onun dünya görüşünü derinden etkileyen en önemli düşünce faktörleri arasında yer alır. Diğer faktörler ise; Golestân ın siyasi ülkü ve inançlarını derinden etkileyen ve hayatında büyük değişimlere sebep olan bu sürecin parti içerisindeki sancıları ve beraberinde getirdiği birtakım sorunlar, siyasi faaliyetlerin doğruluğu noktasında yaşanan tereddüt, bu faaliyetlerde kesb edilen başarısızlık, Halk Partisi nin siyasi yönlerden saçmalığı ve Halk Partisi nin faaliyetlerine karşı Golestân ın hayal kırıklıklarını ve tereddütlerini dile getirdiği o dönem hikâyelerinde sıklıkla kullandığı temalardır. Golestân ın kaleme aldığı hikâyelerin birçoğu, her ne kadar siyasi mazmunlar içermese de Halk Partisi nde iken yaşadığı başarısızlıkların etkisi altında yenilgi ve hayal kırıklığı gibi bir takım mazmunların hâkim varlığı söz konusudur Şikâr-i Sâye (bîgâneî ki be temâşâ refte bûd, zohr-i germ-i tîr, leng, merdî ki uftâd) mecmuasındaki hikâyelerin tamamı ve Cûy u Divâr u Teşne mecmuasındaki ışk-i Sâlhâ-yi Sebz adlı öykü bu dönemde yaşanan siyasi başarısızlıkların anlatımıyla ilgilidir. Daha önce de zikredildiği gibi bu eserlerde yenilgi, boşuna çaba ve uğraş, bulmak ama ulaşamamak gibi mazmunların yoğunluğu dikkatlerden kaçmamaktadır. Fakat bütün bu teferruatlar, başarısızlık ve düş kırıklıklarına rağmen İbrahîm-i Golestân, yenilgiyi, yaşamın bir bütünü olarak değil de onun ayrılmaz bir parçası olarak görür: Yaşam, yenilgi demek değildir. Madem yenilgi, yaşamın her alanında mümkünse bu yenilgi yaşamın bir aşaması olacaktır. Yenilgi, daha çok mantıksaldır ve hayatın bir parçasıdır, hayat yenilginin bir parçası değildir (aynı eser, s. 191) Bu da bize Golestân ın kendi üzerinde kurduğu hâkimiyetin ve mantıklı görüşünün ne boyutta olduğunu gösterir. Oysa Halk Partisi nde iken onun hayat ve toplum şartları karşısında sergilediği tutum ve sahip olduğu umutsuz bakış açısı, yenilgi ve hayalkırıklığı duygusuyla bir bütünün ayrılmaz birer parçası gibiydi. 11

11 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 12 2) Yönetmen İbrâhîm-i Golestân: İbrâhîm-i Golestân, şüphesiz İran ın sadece seçkin yazarlarından biri olarak bilinmeyip aynı zamanda yaşadığı çağın sorunlarına karşı sessiz kalamayan duyarlı yönetmen kimliğiyle de tanınmaktadır. İran sinemasında zaman zaman sinemanın geleceğine dair ümit verici kıvılcımlar göze çarpmıştır. Bu ilk kıvılcımların olduğu dönemlerde yazar İbrâhîm-i Golestân çektiği filmleriyle bir anda harmandaki ateş gibi kendi etrafını aydınlatmaya başladı. Kendisine sunulan kısıtlı imkânlarla 1959 yılında ilk belgeseli Ez Katre Tâ Deryâ yı çekti (Pervîz Hamzevî, Nigâhî be-ketâb Nivişten ba-dûrbîn, Azer 1384, s.1). Bu belgesel filminin hemen akabine, Ahvaz petrol kuyularından birinde kıvılcımlanan bir ateşi ve onun söndürülmesi için gösterilen büyük çabayı anlatan Yek Ateş belgeselini yaptı. Bu belgeseldeki konuşmaların, 1961 yılının sonbahar günlerindeki Ahvaz ın şartlarını ve iklimini başarılı bir şekilde yansıttığı rahatlıkla söylenebilir (Nahîd Zendî Sadık, İbrâhîm-i Golestân u Mekteb-i Cunûb). İranlı sinema ve tiyatro yönetmeni Behrâm Beyzâyî, bu film hakkında şu ifadeye yer vermiştir: Bu film, etrafa yayılan ateşin korkunç güzelliğinin sahnelendiği bir tiyatroydu. Ama Golestân ın kendisi bu filmini ve diğer filmlerini, yapımı dört yıl süren Mûc u Mercân u Hârâ nın altyapı çalışması olarak gördüğünü ifade etmiştir. O dönemin yetkin sinema eleştirmeni olan Huşeng Kavûsî Mûc u Mercân u Hârâ belgeselini izledikten sonra şöyle bir ibare kullanmıştır: Bu belgesel, bir şiir, hamasi bir kasidedir. İnsan eyleminin ve insanın sert doğayla mücadelesinin hamasesidir. Golestân, Çerâ Deryâ Tûfânî Şod? adındaki uzun metrajlı filmiyle istediği başarıyı yakalayamayınca Furuğ Ferruhzâd la birlikte Tebriz de cüzzamlı bir evde geçen Ev Karadır filmini çekti. Bu film, 1964 yılında Almanya da düzenlenen Ebhausen kısa film festivalinde ona ilk ödülünü kazandırdı. Golestân, 1966 yılına kadar bu şekilde belgesel çekmeye devam ederek bu tür sinema sektöründe önemli bir yer edindi. Bu yüzden onu İran belgesel yönetmenlerinden biri olarak zikredebiliriz. Tepehâ-yi Mârlîk belgeselinden sonra ilk kurmaca filmi Heşk u Âyîne filmini yaptı. Birkaç yıl İngiltere de kaldıktan sonra tekrar İran a döndü ve ikinci filmi aynı zamanda son filmi olan Esrâr-i Genc-i Derreî Cenî yi çekti. Bu film, 50 li yılların ilk yarısındaki İran toplunun bir karikatürü olduğu için ivedilikle gösterimi durduruldu. Bu olaydan sonra Golestân ülkesini terk etti (Hamzevî, aynı eser, 1384, s.1). İbrahim Golestân, sinemacılık sektöründe de hikâyecilikte olduğu gibi zamanın klişe ve kabul görmüş geleneklerine körü körüne bağlı kalmadı. O

12 S. Yıldırım: İbrâhîm-i Golestân ın Ontolojisine Genel Bir Bakış yüzeysel, salt görünüşe bakan ve düşünmekten yoksun seyirciyi istemiyordu. Bu yüzden filmlerini yüce ve düşünceye dayalı kavramlarla doldurarak yaşadığı çağın çok ilerisine bir işe imza attı. Golestân a göre; film bir fikrin beyanı olmalı (Golestân, Nivişten ba-dûrbîn, s. 204) ve izleyicisini düşünmeye sevketmeli. Düşünce eksenli filmleri ve derin anlamlar içeren eserlerinden dolayı Golestân, ancak sınırlı bir hedef kitlesine ulaşabilmiştir. Ama kurmaca filmlerinde Golestân ın asıl amacı, memleketin içinde bulunduğu durumu ve özellikle de o yıllardaki siyasi ve toplumsal kargaşayı olduğu gibi yansıtabilmekti. Bu iki filminde işlediği temalar şunlardır: 28 Mordad 1332 ayaklanmasından sonra korku ve ıstırabın yansıtılması. Toplumdaki yoksulluk ve cehalet boyutunun gösterimi. Büyük halk kitlelerine uygulanan zulmün ifşası. Hükümet büyüklerindeki gereksiz kibrin ve düşkün oldukları şatafatlı gösterilerin eleştirisi. 40 lı yılların ortalarında vücut bulan aydın toplumun eleştirisi. Halk kitlelerinde yaşanan infialin boyutunun gösterimi Gelenekten modernizme geçen toplumun bu süreçte geçirdiği evrelerin gösterimi. Golestân kendi kurmaca filmlerinde her ne kadar yaşadığı dönemin iklimini yansıtmaya çalışsa da ifadelerinde kapalılık söz konusudur. Bu iki film, o dönemdeki toplumun durumunu anlatan sahne, karakter ve alegorik konuşmalarla doludur. Özellikle Esrâr-i Genc-i Derreî Cenî filminin hikâyesi tamamen temsilidir. İbrâhîm-i Golestân, söylemek istediklerini belgesel filmlerinde de ifade etmektedir. Kelimeleri kullanmadaki ustalığı sayesinde, belgesellerinde farklı söz kalıplarına ve konuşmalara yer verir. O kurmaca filmlerinde konuşmalarını görüntü kalıbında verse de çektiği belgesellerde film üzerinde konuşarak kendisini ifade etmektedir. Örnek olarak Mûc u Mercân u Hârâ belgeselinin senaryosunun sonunda şu şekilde bir ibare bulunmaktadır: Padişah, inciyi almış, sedef ile balığı kaderine terk etmiş. Ancak ele avuca köpükten başkası nasip olmamış (Golestân, Goftehâ, 1387, s. 139) bu konuşma, görünüşte şatafata boğulan ikinci Pehlevi Hükümeti ne ve yoksulluğun ağır yükü altında ezilen halkın durumuna dikkat çeker. Tepehâ-yi Mârlîk belgeselinin diyaloglarında da böyle eleştirel ifadeli mazmunları görmek mümkündür: Bir gün gülme kayboldu ve korku geldi 13

13 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies / acı ve feryatla/ öfke ve kanla/ ok, balyoz ve cirit/ kabile hücum etti/ kirli bir düşünce hâsıl oldu/ bir bencil aldandı ve kendi hırsına yenik düşerek soylu adını kirletti Tarih kayboldu/ kalıp toza toprağa karıştı/ düşünce tası olan kelle artık yok/ bir el buğday kovası tutmuş ama elde buğday yok/ bir beton bekleyerek yıkıldı/ ekin yerleri birer mezarlığa dönüştürüldü (Golestân, aynı eser, s. 128). Golestân ın belgesellerini ve kurmaca filmlerini bir bütün olarak değerlendirmemiz gerekirse karşımıza onun düşüncelerinin farklı bir şekilde ifade edildiği zengin içerikli bir mecmua çıkar. Pervîz Câhîd, Nivişten ba-dûrbîn in mukaddimesinde, bugün Golestân ın gerek sinema sektöründe gerekse de edebiyat sahasında ortaya koyduğu çalışmalarının yeniden okunup değerlendirilmesi kültürel bir zorunluluktur. Sadece bu şekilde eserlerinin önemi, onun toplumsal olaylardaki etkin rolü ve İranlı yazar ve yönetmenler arasındaki gerçek yeri tam anlamıyla idrak edilebilir şeklinde bir ibarede bulunmuştur (Hamzevî, aynı eser, s. 1-2). 3) Entelektüel İbrâhîm-i Golestân Önceki iki bölümde, Golestân ın yaşadığı dönemin toplumsal olaylarına karşı ne kadar duyarlı olduğuna ve bu sebeple kendi zamanını tanıma ve tanıtma gibi kaygılar taşıdığına değindik. O, toplumun sorunlarına karşı duyarsız kalmayıp bu uğurda karşılaştığı sorunlara tahammül göstermiş ve bu durumu şöyle ifade etmiştir: Ben her halükarda etrafıma karşı duyarsız olabilecekken sessiz kalmamayı tercih ettim. Bu tercih, insanı, aşırı yükseklikte bir tel üzerinde düşmeden yürüyen cambaz gibi yapıyor (Golestân, Goftehâ, s. 249). Golestân, kendi çağının duyarlı yazarlarındandır. Bunun anlamı şudur ki, kendi çağının insanlarını yazmaktadır; fakat ne yazık ki yazdıkları zamanın gelenek ve göreneklerinden çok farklıdır: Benim kelimelerim bugüne aittir, bugün için yazılmıştır. Bugün için buradadır ama burada günümüzün hâkim ve baskın gelenekleriyle bağdaşmamaktadır. Hem bana hem bu baskın geleneklere yazık. Bana yazık çünkü daha fazla yol almamı engelliyor, baskın geleneklere yazık çünkü benim hızıma yetişemeyecekler. Onlara bu denli bağlılık, davranışları kısıtlamakta ve daha fazla yol almayı engellemektedir (aynı eser, s. 250) gerçekte Golestân ın sözlerini, kendi çağının idrak sınırlarının üstüne çıkaran şey, eserlerinde marifet ilmini keşfetme ve temellerini atma düşüncesini taşımasıdır. Bir nevi yeniliğe teşebbüs etme isteğidir. İnsanlar, sadece okumuş olmak için bir şeyler okuyarak kendi klişe ve kabul görmüş adetlerine sıkı sıkıya bağlı kalmak istiyorlardı. Meselenin özü, toplumun yüzeysel bilgisini ve klişe adetlerini keşfedip marifet ilminin temellerini atmak istememizdir. İlki bir bataklık gibi dingin ve sakin, ikincisi deniz gibi çalkantılı ve coşkun (aynı eser, s. 252) bunun yanı sıra konu ve kavramların dile getirilişindeki ye- 14

14 S. Yıldırım: İbrâhîm-i Golestân ın Ontolojisine Genel Bir Bakış nilik, klasik kalıpların bir kenara atılışı ve de halkın idrak sınırlarını zorlayan temaların seçilmesi Golestân ın çalışmalarını, entelektüellik boyutuna taşıyan en önemli faktörlerdendir. İbrâhîm-i Golestân, dönemini bilinçli bir şekilde gözlemler, tanır ve onda yoğunlaşır. Siyasi ve toplumsal karışıklıkları idrak eder. Hikâye ve filmlerinin bir köşesinde hitap ettiği kitlenin algı seviyesini yükseltmeye çalışır. Önce de belirttiğimiz gibi Golestân ın eserlerinde anti zulm ve anti cehalet düşüncesi hâkimdir. O, eserlerinde bu sorunları işleyerek bu iki handikapla cebelleşen insanları daha dikkatli olmaya çağırır. Bu da İbrâhîm-i Golestân ın entelektüellik faaliyetinin başka bir yönüdür. Golestân, dönemin hükümetine karşı sürekli münekkit ve karşıt bir bireydi. Gençlik dönemlerinde de birçoğu gibi kendi ideolojisini Halk Partisi nin ideolojisine benzer gördü; fakat 1949 yılında parti içerisindeki ikircikli durumları ve ayrışmaları görerek Halk Partisi ile arasına mesafe koydu. Zira bu meyanda parti içerisindekilerin ideolojileriyle kendi ideolojisi arasında yaman bir çelişki olduğunun farkına vardı. Pratikte parti liderleri arasında zıtlıklar vardı. Sonuç olarak kendi siyasi ideolojileri ile iyimser inançlarda tereddüde düştü ve partiden ayrılmaktan başka çıkar yol bulamadı. Golestân, Nivişten ba-dûrbîn de Halk Partisi nin gizli anlaşmalarını ve feci sonla biten katliamları kinayeli sözleriyle gün yüzüne çıkarmaktadır (Golestân, Nivişten ba-dûrbîn, 1385, s. 102). Âzer, Mâh-i Âhir-i Pâyîz öykü mecmuasının Miyân-i Emrûz u Ferdâ (Dünle Bugün Arasında) adlı hikâyesinde Golestân, insanların içini kemiren tereddütleri ve ıstırapları dile getirmedeki ustalığını gözler önüne serer. Gece zindana konan bir işçi ile bir mühendisin zihinlerini karşı karşıya koyar. Her ikisi de bir başınadır ve geçmiş hatıralarının esiridirler. İşçi Ramazan parti liderlerine karşı nefret ve öfke besler: O ödleklerin hepsi bunlardan korkuyorlardı! Bunlar her şeyi içeriden kemiriyor, her şeyin içini boşaltıyorlardı. Onlar da merkezde oturmuş bencil arzularının hesabında kaybolmuş, bu hesaplar için aşağılıklara ihtiyaç duyuyorlardı (Mîr Âbidînî, aynı eser, s. 197). Entelektüel kavramlar Bigâneî ki be-temâşâ Refte-bûd a öykü kalıplarında yerleşmiştir. Zira öykünün anlatıcısı devrim ve değişim arzusuyla ayaklanma şehrine gitmek isteyen Amerikalı bir gazetecidir (Mîr Âbidînî, aynı eser, s. 199). hikâyesinin anlatıcısı, insanları öyle eleştiriyor ki onları heykel gibi gösteriyor: Yola koyulmak istedim, gözüm temeline yaslanmış olduğum heykele takıldı. Saçmalık! Heykeller ülkesi için heykel yapmışlar, ölü heykeller için ölüler heykeli yapmışlar, bin yıldır ölü heykeller için bin yıllık heykel yapmışlar (Golestân, Âzer, Mâh-i Âhir-i Pâyîz 1994, s. 68) 15

15 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Ama Golestân ın sert eleştiri tarzı, Medd u Mih hikâyesinde zirveye çıkıyor. Toplumun içinde bulunduğu duruma ve dönemin yetkililerine karşı sert ve sivri eleştirileri, adeta bir feryat gibi yükseliyor: Bir avuç ham yeniyetme, o aldanmış hamlar. Gelin! Bu ülke ne olacak, bu ucuz yetişen meyvelerin sebep oldukları karışıklıkla bu ülke ne olacak? Bu bataklık üzerinde şimdi sıra çamur pıhtılarına geliyor. Mantar çiçekleri, nilüfer çiçekleri, kamışlıklar, köksüz çiçekler, zehirli çiçekler, hepsi gittiler, yeryüzünden kazındılar. Kendi muhitlerinin buharında öldüler (Golestân, Medd u Mih, 1373, s ). Entelektüel eleştiri, sadece siyasi gücün eleştirisiyle sınırlı değildir aksine önünde ulaşması gereken daha büyük bir hedef vardır. O da halkın ahlaki ve kültürel geri kalmışlığıyla mücadele etmektir (Ahmedî, 1384, s. 206) ve Golestan bütün eserlerinde- hikâye olsun, film olsun- daha önceki iki bölümde de söylediğimiz gibi bu geri kalmışlıkları tasvir ederek onlarla mücadele etmektedir. İbrâhîm-i Golestân her halükarda her ne kadar kendi döneminin çok ilerisinde yazsa da o yaşadığı çağın insanına karşı sorumlu bir bireydir. Hikâyelerinde ve filmlerinde zıtlıkları, çelişkileri, toplumun kusur ve hatalarını, insanların dert ve sıkıntılarını ele alır. Sürekli karşıt bir tavır sergileyen Golestân, siyasi ve toplumsal düzensizlikleri görerek huzursuz varlığını, sert eleştiri ve açıklamalarıyla gösterir. Böylece etrafındaki insanları, içine düştükleri gaflet çukurundan çıkarabileceğini düşünür. İbrâhîm-i Golestân, Şikâr-i Sâye mecmuasında yer verdiği öykülerinde, karakterlerin yaşadıkları ruhsal çatışmaları ve yoğun hissi duyguları canlandırmaya çalışır. Bu cümleden hareketle, Golestân ın, öykülerinde umutsuzluktan ruhsal sarsıntı yaşayan, hayattan bezen ve bir imtihan potasında can çekişen insanların ruh hallerinin canlı tasvirlerinin yapıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz (Mîr Âbidînî, aynı eser, s. 198). Daha önce de söylendiği üzere İbrâhîm-i Golestân ın öne çıkan entelektüel kimliği, onun hikâyeci ve yönetmen kimliğini de kendi içinde barındırır. Kaynakça: Ahmedî, Bâbek, 1384 (2007), Kâr-i Rûşenfikrî, Merkez, Tahran. Golestân, İbrâhîm, 1387 (2010), Goftehâ, Baztab-i Nigar, Tahran. ---, 1346 (1969), Keştî-yi Şikestehâ, Rovzen, Tahran. ---, 1373 (1994), Âzer, Mâh-i Âher-i Pâyîz, Rovzen, New Jersey. ---, 1384 (2007), Horûs, Ehteran, Tahran. ---, 1346, (1969), Şikâr-i Sâye, Rovzen, Tahran. ---, 1346, (1969), Cûy u Divâr u Teşne, Rovzen, Tahran. ---, 387 (2010), Esrâr-i Genc-i Derreî Cenî, Baztab-i Nigar, Tahran. 16

16 S. Yıldırım: İbrâhîm-i Golestân ın Ontolojisine Genel Bir Bakış ---, 1373 (1994), Medd u Mih, Rovzen, New Jersey. ---, 1385 (2008), Nivişten ba-dûrbîn: Ruderru ba İbrâhîm-i Golestân, İhtiran, Tahran. Hamzevî, Pervîz, 1384 (2007), Nigâhî be Ketâb-i Nivişten ba-dûrbîn, Erişim: 25 Mart agolestan.pdf Mîr Âbidînî, Hasan, 2002, Sad Sâl-i Dâstan-nivîsî der İrân I., çev. Derya Örs, Nüsha Yayınları, Ankara. Sadık, Nahîd Zendî, İbrahim-i Golestân u Mekteb-i Cunûb, Erişim: 27 Mart Serpil YILDIRIM: 1987 yılında Hatay ın İskenderun ilçesinde doğdu yılında Atatürk Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu yılında aynı üniversitenin Fars Dili ve Edebiyatı bölümünde yüksek lisansını tamamladı. Şu an Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü, Fars Dili ve Edebiyatı Anabilim dalında araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Yıldırım ın çeşitli öykü ve şiir dergilerinde çevirileri ve Arap ve Fars Kadın Öykücülerden İnciler adında hece yayınlarından bir kitabı çıkmıştır. 17

17 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies V.-VII. Yüzyillarda Bizans-Sâsânî İlişkileri Sasanid and Byzantium relations in V-VII Centuries روا ط ا را وری زا س و ساسا ی ن ی یلادی 7 5 Iman S. REAZAEI Özet Bizans ve Sâsânî devletleri yaklaşık üç yüzyıl Anadolu nun doğusunda sınır komşusu olarak hâkimiyet kurmuşlardır. 330 yılında Bizans Devleti nin kuruluşundan başlayıp VII. yüzyılın ortalarında III. Yezdgirt döneminin sona ermesine kadar devam eden dönem, Sâsânîlerle Bizanslılar arasında şiddetli düşmanlığın yaşandığı zaman dilimi olarak bilinmektedir. Anadolu nun doğusunda Bizans ve Sâsânî orduları üç yüzyıl boyunca karşılıklı akınlar yapmalarına rağmen Bizans ve Sâsânî devletleri birbirlerinin eşitliğini kabul ederek yüzyıllarca yan yana yaşamışlardır. Anahtar Kelimeler: Bizans, Sâsâni, Siyasi ilişkiler, İran Abstract Sasanid Empire and Byzantium have so many ups and down relations and they had established dominance in the nearly three centuries at eastern borders of Anatolia. Starting from the establishment of the Byzantine Empire in the middle of the III. Century until the end of the Yezdgirt period, known as the period of time where there is fierce hostility between the Byzantines and the Sassanid. Byzantine and Sassanid armies in eastern Anatolia have lived side by side for centuries. Byzantium and Sassanid recognizing the equality of states to the mutual attacks until the Sasanid Empire was conquered by Muslim troops. Keywords: Sasanid Empire, Byzantine Empire, Iran, political relations, History چکیده روابط ساسانیان و امپراطوری روم دارای سابقه بس طولانی و با فراز و نشیب های فراوان و پر حادثه همراه بوده است. امپراتوری ساسانی (۶۳۰-۲۲۵ م.) و بیزانس قریب به سه قرن در شرق آناطولی همسایه هایی با مرزهای مشترک بوده اند. با به قدرت رسیدن امپراطوری روم شرقی(بیزانس) در سال ۳۳۰ میلادی تا فروپاشی ساسانیان جنگ های بی فرجام و قرارداد های صلح گاه و بی گاه ما بین دو امپراطوری به وقوع پیوست که این منازعات انرژی های بالقوه امپراطوری ساسانی را به تحلیل برد. جنگهایی که اغلب با اسکان طرفین پیروز جنگ همراه میشد با به رسمیت شناخنت یکدیگر به عنوان دو امپراطوری قدرمتند در کنار یکدیگر تا فروپاشی امپراطوری ساسانی به دست نو مسلامنان ادامه یافت واژگان کلیدی: ساسانیان بیزانس روم شرقی روابط سیاسی امپراطوری 18

18 I. SiroosRezaei: V. ve VII. Yüzyillarda Bizans-Sasani İlişkileri Giriş Sâsânî dönemi, İran tarihinin en önemli ve etkili dönemlerden biri olarak kabul edilir. Bu dönem, Pers medeniyetinin önemli başarılarına tanıklık etmiş ve İran ın Müslümanlar tarafından fethedilmesinden önceki son büyük dönem olmuştur. İran da Sâsânîler adını taşıyan ve M.S. 224 yılında Sâsânî Devleti ni yönetmeye başlayan hanedanlık 416 yıl hüküm sürmüştür. Müslüman Arapların 640 yılında İran ı fethiyle birlikte Sâsânî hâkimiyeti de son bulmuştur. 1 VI. Yüzyılda Sâsânî İmparatorluğu taht kavgaları sebebiyle büyük bir iç karışıklık yaşamaktaydı. Bu karışıklık yaşanırken yeni bir din olarak ortaya çıkan Mazdeizm var olan iç sorunları daha da büyüterek İmparatorluğu güç durumda bırakmıştı. Bizans tarihinde ise VII. Yüzyıl en karanlık dönemlerden biridir. Bu bunalım dönemi, İmparatorluğun varlığının bile tehdit altında olduğu bir zamandır dilimidir yılında Ak-Hunlar tarafından mağlûp edilerek yıllık vergiye bağlanan Sâsânîler i, bu sırada geçirdikleri dinî-sosyal bir sarsıntı ihtilâle sürükler. Bu Mazdek isyanı idi. Zerdüşlükten ilham alan Mazdek, Mani inancındaki ikili telâkki (ışık-karanlık, iyilik-kötülük mücadelesi) üzerine, o tarihlerde yorulan ve iktisadî darlık içine düşen topluluğu ıslah etmek iddiası ile, sosyal huzursuzluk etkenlerini de ekleyerek, düşüncelerini yaymağa başladı. Buna göre insanların saadetini bozan iki unsur; yani servet ve kadın, herkesin ortak malı olarak kabul edildiği takdirde yeryüzündeki kötülük ortadan kalkacaktı. Bu ilkel komünal propaganda neticesinde servet sâhipleri ve âile müessesesine karşı kışkırtılan halk, Mazdek ve müritleri tarafından ayaklandırıldı. Asiller ve din adamları öldürüldü. Kadınlar tecavüze uğradı, evler, konaklar yağmalandı ve tahrip edildi. Devletin sıhhat kazanacağı hususunda Mazdek e inanmak gafletini gösteren I. Kubâd ( ) de hapsedilmişti, fakat o kaçma fırsatı bularak komşu Ak-Hunlar a sığındı. İran da olup bitenleri yakından takip Eden Ak-Hun hükümdarı, insanlık yararına hiçbir şey görmediği Mazdek hareketini yok etmek için, I. Kubâd ı 30 bin kişilik Hun süvâri birliğinin başında İran a gönderdi (499). Bu suretle I. Kubâd ihtilâli bastırdı ve hâdiselerin gelişmesinden felâketi anlayan halkın da yardımıyla Mazdek ve taraftarları yakalanarak idam edildi. 499 yılında Sâsânî Şahenşahı I. Kubâd, Ak-hunlar ın yardımını alarak Sâsânî tahtında ikinci kez oturmayı başardı. Onun tahta çıktığı dönemde Kuzey Batıda Ermeni isyanı devam etmekteydi. Sâsânî Hükümdarı I. Kubâd Er- 1 Gregory Abu l-farac, Abu l-farac Tarihi, Çev. Ömer Rıza Doğrul, I. Cilt, TTK Yayınları, Ankara, 1937.s Lemerle, Paul, Bizans Tarihi, Çev. Galip Üstün,6. Baskı, İleteşim Yayınları, İstanbul, 2013, s

19 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 20 meni ler ile yaptığı bir anlaşma ile onları itaat altına aldı ve böylece Ermeni isyanalarına son vermiş oldu. Anlaşma gereği Ermeniler Bizans a karşı tavır alacaklar ve bunun sonucunda da dini özgüzlüklerini kazanacaklardı. 502 yılına gelindiğinde Bizans ve İran ilişkileri farklı bir boyut kazandı. Zira Akhunlar a haraçlarını veremeyen Sâsânîler Bizans tan borç istemek zorunda kalmışlar ancak Bizans politik bir kararla bunu reddetmişti. Bizans İmparatorluğu bunu yaparken Akhunlar ile Sâsânîleri karşı karşıya getirmeyi umuyordu. Bunun üzerine Sâsânî kuvvetleri 502 de Bizans üzerine bir sefer düzenlediler. Ancak Bizans siyasetinin kestiremediği bir şekilde Akhun askerleri de Sâsânî ordusu içinde bu seferde yer almışlardı. I. Kubâd bu savaşta başarı kazandı fakat Atilla dan kalan Hun Kabileleri nin Hazar tarafından İran a yönelmesinden dolayı İran şahı Bizans la yedi yıllık bir barış antlaşması yaptı ( ) veya 506 da I. Kubâd ın komutanı olan Sipabuz ve Bizans elçisi Celer arasında yapılan bu antlaşma şu hükümleri içeriyordu: Bizans I. Kubâd ın oğlu olan Hüsrevi veliaht olarak kabul edecek ve Bizans İmparatoru da Hüsrevi kendi oğlu gibi kabul edecekti. Bu kabul etme örfi olarak Hüsrev in tahta geçmesini kolaylaştıracak ve Bizans ın Sâsânî ülkesine saldırmaması güvence altına alınmış olacaktı. Bizans İmparatoru Justin bu teklifi danışmanı Proklas ile görüşünce bu isteğin ancak Bizans a yapılacak silah yardımı sonucu kabul edilebileceğine yönelik karar aldı. I. Kubâd bu koşulu kabul etmeyince barış sağlanamadı. 4 Aynı yıllarda I. Kubâd bir başka Kuzey Batı toprağı olan İberia ya (Gürcistan) yöneldi. İsevi dinine mensup olan Gürcistan halkından ön koşul olarak Sâsânî Devleti nin resmi dini Zerdüştlüğü benimsemelerini istiyordu. Sâsânî İmparatorluğu na bağlı olan Gürcistan Şahı Gurgin bunu kabul etmedi ve Bizans ı Sâsânîler e karşı olmak üzere yardıma çağırdı. Bu çağrıyı kabul eden Bizans, kendi kuvvetlerini yardım için bu bölgeye gönderdi. İran ve Bizans arasındaki gerilim yeni bir savaşa yol açtı ve 527 yılında bu savaş aleni bir hale geldi yılı I. Iustinianos un Bizans tahtına çıktığı yıldır ( ). I. Iustinianos, kuvvetlerinin büyük kısmını batıya sevketti, burada Bizansın askeri faaliyeti parlak bir başarıyla neticelendi. Vandallar, Ostorogotlar Bizans imparatorunun hâkimiyeti altına girmek mecburiyetinde kaldılar ama sonunda bu başarılar İmparatorluğa pahalıya mal oldu. Çünkü neticede Bizans Hükümeti iktisadi sahada bitkin bir hale geldi ve orduların batıya sevk edilmesi yüzün- 3 Arthur Emanuel, Christensen, İran Der Zemane Sâsânîyan, İntişarat-ı Donyay-ı Kitab, Tahran, 1368 (Hicri Şemsi - H.Ş), s G. Ostrogorsky, Bizans Devlet Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK Yayınları, Ankara, 2006, s Arthur Emanuel, Christensen, İran Der Zemane Sâsânîyan,, s. 476.

20 I. SiroosRezaei: V. ve VII. Yüzyillarda Bizans-Sasani İlişkileri den doğu İranlıların istilasına açık bırakılmış oldu. 532 de çok sert koşullara karşın İran ın yeni hükümdarı I. Hüsrev Anoşirvan la, devamlı hudut muharebelerinde olan İran Devleti arasında bir ateşkes sağlayacak olan ebedi sulh imzalandı. Sulh şartlarına göre Bizans Devleti İran hükümdarına senelik bir vergi vermeyi taahhüt ediyordu. I. Iustinianos bu barıştan hemen sonra yüzünü batıya çevirdi. 6 Hüsrev Enuşirvan ( ) Tarihte, Enuşirvan yani Ölümsüz Adam adıyla bilinen I. Hüsrev dönemi, Sâsânî tarihinin en parlak dönemi olarak kabul edilir. I. Hüsrev tahta çıktığında, ülkedeki iç savaşları bastırmış, barış ve huzur ortamını sağlamıştır. Uzun süren iç savaş sonucu halk yoksul ve yorgun bir haldeydi. Mazdekler in isyanını bastıran Hüsrev, ordusunu Bizans a karşı güçlendirmek ve istikrarlı bir hale getirmek istiyordu. Bu doğrultuda tek olan başkomutanlık sayısını dört başkomutan olarak değiştirdi. Bunlar doğu, batı, kuzey ve güney başkomutanlıkları olarak ayrılıyordu. En önemlisi batıda Bizans a karşı savunma görevi ile görevlendirilmiş Batı komutanlığı idi. Enuşirvan tahta çıkışının ikinci yılında Bizans ile bir antlaşma imzalasa da bu barış her an bozulmaya müsait bir durumdaydı. Anuşirvan ın hükümdarlığı sırasında Bizans la üç büyük savaş yaşanmıştır. Bu savaşlar, Bizans hükümdarları I. Iustinianos, II. Iustinos ( ) ve II. Tiberius ( ) dönemlerinde gerçekleşmiştir. Hüsrev in Bizans ile giriştiği bu savaşların nedenleri arasında şunları gösterebiliriz: İki farklı Arap devleti olan Kassaniler ve Hire devletleri kendi aralarında anlaşmazlık içindeydiler. Bizans ile müttefik olan Kassaniler e karşın Hire devleti Sâsânîler tarafında yer alıyordu. Bu iki devletin Nayre bölgesi üzerindeki çekişmeleri doğrudan Sâsânî ve Bizans İmparatorluklarını 540 yılında karşı karşıya getirdi. Bu esnada Ostrogot Kabilelerinin Bizans ın müdahalelerine karşın Sâsânîler den yardım istemesi de Sâsânîleri bu savaşa teşvik etti. 7 I. Iustinianos un batıda gücünü tüketmekte olmasından yararlanmak isteyen Hüserv, ebedi barışı bozdu ve yılında Bizans a savaş açtı. Dört günlük kuşatmadan sonra Antakya ya girdi ve şehri yağmaladı. Yapılan bir dizi savaşa rağmen, ne Bizans ne de Sâsânîler bir sonuç elde edemedi. Her iki imparatorluk toprakları arasında bulunan Lazika yı iki rtaraf için 6 Vasiliev A.A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev. Arif Müfid Mansel, Maarif Matbası, Ankara, 1943, s Muktedir, Gulamhüseyin, Cenghay-ı Heftsed Saley-i İran ve Rum, İntişarat-ı Donyay-i Kitab, Tahran, 1362, s

21 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies de büyük önem arzediyordu. Karadeniz e kıyısı olan Petra şehri Bizans ın atadığı bir vali tarafından yönetiliyordu. Valinin ticareti özelleştirmesi Lazika hükümdarının tepkisine yol alçı. Bu nedenle Sâsânîler den yardım istedi. Hüsrev in İstanbul u deniz kuvvetleri ile devamlı tehdit altında tutmak istemesi bu savaşı başlatmasına neden oldu. Hüsrev, Petra şehrini almasına rağmen 562 yılında 50 yıl geçerli olacak kesinbir barış antlaşması ile I. Iustinianos, Perslere büyük bir haraç vermek ve onların ülkesinde Hıristiyanlık propagandası yapmamak yükümlülüğü altına giriyordu. Taraflar eski topraklarına dönmeyi, birbirlerinin sınırlarını tanımayı kabul ettiler. İran ve Bizans arasındaki ticaret serbestliği sağlanmış olup İseviler e de kendi dinlerini dayatmamak şartı ile inanç özgürlüğü tanındı. 8 I. Iustinianos Bizans ticaretini İran a bağlı kalmaktan kurtarmak istiyordu ve bunu için Kızıldeniz deki limanlardan Hindistan a yol bulmayı denedi ama imparatorluğu Doğu ile doğrudan doğruya birleştirecek yeni ticaret yolları açmaya muvaffak olamadı. 9 İpek Yolu ve Yemen in Sâsânîler in eline geçmesi II. Iustinos zamanında Bizans için büyük bir sorun teşkil ediyordu. Bizans ı Türk Hakanları ile ittifaka zorlayan bu durum büyük bir ekonomik temele dayanmaktaydı. Sâsânî Devleti İpek Yolu nun denetimi ile her yıl büyük miktarda altını hazinesine katıyordu. Bizans ve Türkler arasındaki ittifak da temelde bu ticari sahanın tekeli ile ilgiliydi. 10 Maveraünnehir de kurulan Batı Göktürk Devleti hükümdarı İstemi Yabgu, 570 yılında Akhunlar ı ortadan kaldırmak için Sâsânîler ile başarılı bir ittifak kurdu. Akhunlar ın yıkılışı ile beraber Batı Göktürk Devleti güçlenmiş ve bölgedeki hâkimiyetini genişletmek için çeşitli stratejilere girişmişti. Sonuçta Sâsânî lerin kontrolünde olan ve büyük bir vergi geliri sağlayan İpek Yolu na göz dikmişler, Bizans la ittifak sağlayarak bir bakıma Bizans ın teşviki ile İran a yönelmişlerdiler. Sâsânîler daha önce Akhun saldırılarına karşı inşa ettikleri kaleler ile İstemi Yabgu nun ilerleyişini bir süre için durdurabildiler. Ancak iki devletin ilişkileri de böylece bozulmuş oldu. İran ile 562 de Elli sene için aktedilmiş olan sulh, kararlaştırılmış olan senelik vergiyi vermekten imtina eden II. Iustinos tarafından bozuldu. Türklerin Bizans ile müştereken İranlılara karşı yaptıkları savaş, bu iki ülke arasında ilginç münasebetler kurulmasına sebep oldu. Türkler I. Iustinianos ın arzu etmiş olduğu şeyi, yani Çin ile Bizans arasında olan İpek ticaretini İran dan geçirmemek için Bizans Devletine teklifte bulunmuşsa da Türk-Bizans müza Pirniya, Hasan, Tarih-ı İran Gebl ez İslam, 7. Baskı, İntişarat-ı Namek, Tahran,1389, s Vasiliev A.A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, s Rıza, İnayetullah, İran ve Torkan der zeman-ı Sâsânîyan, İntişarat-ı İlmi Ferhengi, Tahran, 1383 (H.Ş), s. 97.

22 I. SiroosRezaei: V. ve VII. Yüzyillarda Bizans-Sasani İlişkileri kereleri fili bir ittifak akdine ulaşamadı. 11 Sâsânî ve Bizans ilişkilerinin böylesine gergin olduğu bir dönemde Ermenistan da çıkan bir karışıklık, iki İmparatorluğu arasında yeni bir savaşı daha başlatmış oldu. Ordusunun başında savaşa katılan Hüsrev 573 yılında Mezopotomya yı yağmaladı, Malatya yı fethetti ve oradan Antakya ya yöneldi. Antakya yı yakıp harabeye çevirdi. Sınır kalesi olan Dara 12 Kalesi ni de ele geçirince II. Iustinos bu yenilgi sonrası delirdi ve O nun yerine tahta Tiberius geçti. Barıştan başka çaresi kalmayan Bizans, Dara Kalesi krşılığında Ermenistan ve İberia yı tamamen Sâsânîler e terk etti. 13 Ama bu antlaşma sırasında Hüsrev 579 yılında aniden öldü ve barış antlaşması neticeye varmadı. IV. Hürmüz ( ) IV. Hürmüz 23. Sâsânî İmparatorudur. Babası Hüsrev Enuşirvan, annesi ise Batı Türk Kağanlığı hükümdarının yeğeni idi. 14 Annesinden dolayı Zerdüşt ileri gelenleri ve saray çevresi tarafından Türk asıllı olarak adlandırılıyordu. I. Hüsrev in başladığı barış anlatlaşmaları henüz neticelenmeden ölmesi, IV. Hürmüz ün tahta oturması ile O nun hükmüne bağlanmış oluyordu. Barış taraftarı olmayan Hürmüz savaş yolunu seçerek barış için gelen elçileri de hapse attırdı. Bu Bizans ile yapılacak yeni savaşın bir bahanesi idi. Tahta oturduğunu Bizans a bildirmemesi de ayrıca bir savaş teşviki idi. Bizans ile hükümdarlığı boyunca kazandığı kaybettiği bir çok savaş yaptı. Bu savaşlardan bir sonuç alınamadığı gibi herhangi bir anlaşma da sağlanamıyordu. 582 yılında bütün Bizans kuvvetlerine komuta eden Maurikios ( ) ve Sâsânîlerin başarılı komutanı Behram arasında gerçekleşen savaşta Sâsânîler büyük bir yenilgi aldılar. Türklere karşı büyük zaferler elde eden Behram ın bu yenilgisi IV. Hürmüz ün öfkesine neden oldu. Onu komutanlıktan azlettiğini göstermek için ona bir kadın gömleği gönderdi. Behram bu olay karşısında Hürmüz e karşı ayaklanarak onu tahtan indirdi. 15 II. Hüsrev Perviz ( ) Kafkaslardaki Sâsânî ordusu komutanlığına Orta Asya da Gök-Türklerle savaşta başarılar kazanan ve bu savaşın Sâsânîler lehine sonuşlanmasını sağlayan, Behram Çubin adlı bir general getirilmişti. Bu general Bizans Ve Gürcü-İberya ordularının ilerleyişini durdurmuştu. Fakat Aras Nehri üzerinde yapılan bir savaşta Bizanslılar a yenilmişti. Sâsânî Şahı bunun üzerine Behram ı görevinden azletti. IV. Hürmüz ün, Bizans karşısında aldığı yenilgi sonrası 11 Vasiliev A.A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, s Mardin kent merkezinin yaklaşık 30 km.güneydoğusundadır. 13 Arthur Emanuel, Christensen, İran Der Zemane Sâsânîyan, s Zarrinkoob, Abdolhossein, Tarihi Merdom-ı İran, İntişarat-ı Emir Kebir Yayınları, Tahran, 1377 (H.Ş), s a.g.e, s

23 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 24 Behram ı azletmesi ile, Behram büyük bir ayaklanma başlatarak ülkeyi iç karışıklığa sevketti. Bu karışıklık orduya da yayıldı ve Behram Sâsânî ordusunun çoğunluğunun desteğini aldı. Bu ayaklanmanın başkent Tizpon a ulaşması ile Hürmüz ün eşinin erkek kardeşleri de Şah ın saray çevresine ve Zerdüşt Muğları na takındığı olumsuz tavrı bahane ederek bu iç karışıklıktan yararlandılar. Bu kardeşler Vestehm ve Bendevi, Şah a karşı taht kavgalarına giriştiler ve 590 da onu zehirleyerek öldürdüler. Yerine Şah ın yani IV. Hürmüz ün oğlu II. Hüsrev i tahta oturttular. Behram II. Hüsrev in şahlığını kabul etmeyeceğini ilan etti. II. Hüsrev in Bizans üzerine gönderdiği orduyu kendi yönetimi altına alıp başkent Tizpon a ilerleyişine devam etti. Aklında Şahinşah olma sevdası vardı. Behram ve II. Hüsrev in orduları arasında bir savaş meydana geldi ve neticede II. Hüsrev yenildi. Ailesi ve diğer yakınlarıyla beraber Dicle Nehri ni geçerek Bizans a sığındı. Behram Tizpon u ele geçirerek kendini Şah ilan etti ve VI. Behram adıyla tahta geçti. Böylece tarihte ilk kez Sâsânîler Devleti ni kuran Sâsânî Hanedanlığının dışındaki biri Sâsânî İmparatoru olmuştur. 16 Bizans İmpararor u Maurikios, II. Hüsrev in sığınma talebini kabul ederek onu kendi çocuğu gibi himayesi altına aldı. Ayrıca Maurikios, Dara ve Martiropolis (bu gün Diyarbakır a bağlı Silvan) kaleleri ile Kuzey Doğu Mezopotamya yı, Ermenistan ve Gürcistan İberyası nı Bizans a geri verme karşılığında Hüsrev in tahtı geri alma çabalarına destek olacağı sözünü verdi de Bizans, Behram a karşı yapılacak bir savaşta, başında Maurikios un kardeşi Siyados un bulunduğu 60 bin kişilik büyük bir orduyu II. Hüsrev e tahsis etti. Kızı Meryem i de Hüsrev le evlendirdi ve böylece İran ve Bizans arasında barış sağlandı. 18 II. Hüsrev, Bizans tan aldığı bu destekle başkent Tizpon u ele geçirmek için harekete geçti. Siyados (Narsis) 19 un ordusu ile beraber önce Matripolis i alarak Bizans a devretti ve Tizpon a ilerleyişini sürdürdü. Urumiye Gölü civarında Behram ile gerçekleşen savaşta Behram kesin bir yenilgi aldı ve II. Hüsrev başkent Tizpon u alarak yeniden tahta oturdu (591). Bizans ın bu yardımı sonucu İran ve Bizans arasında gerçek bir barış antlaşması imzalandı. İran, Bizans tan aldığı haracı kaldırdı ve daha önce sözünü vermiş olduğu yerleri Bizans a verdi. Maurikios yeni elde ettiği Ermenistan ın bağımsız olan kilisesini, Konstantinapolis Patrikliği ne bağlattı böylece taraflar arasında büyük bir güven tesis edildi öyle ki II. Hüsrev, özel korumalarının Bizans askerlerinden oluşmasını istemiş 16 Arthur Emanuel, Christensen, İran Der Zemane Sâsânîyan, İntişarat-ı Donyay-ı Kitab, Tahran, 1368 (H.Ş), s Zarrinkoob, Abdolhossein, Tarihi Merdom-ı İran, İntişarat-ı Emir Kebir Yayınları, Tahran, 1377 (H.Ş), s Taberi, Muhammed Cerir, Tarih-i Tabari, II. cilt, Tahran, İntişarat-ı Esatir, 1362 (H.Ş), s Sadece Taberî bu adı söylemektedir. Batı tarihçileri Nerses adını kullanmaktalar.

24 I. SiroosRezaei: V. ve VII. Yüzyillarda Bizans-Sasani İlişkileri Maurikios da Bin kişilik bir askeri gurubu onun korumalığına vemişti. 20 Maurikios, Miladi 602 yılında bir iç karışıklık sonucu tahttan indirildiğinde II. Hüsrev kendini Bizans a karşı yeni bir şavaşın eşiğinde buldu. Bu gerginliğin temelini oluşturan iki sebep varsayılabilir. Birincisi, II. Hüsrev in Maurikios tarafından oğluymuş gibi himaye görmesi ve desteklenmesidir ki Hüsrev, Maurikios un tahttan indirilmesini bir onur meselesi haline getirmiştir. Bir anlamda vefasını göstermek istemiştir. Maurikios dan sonra Bizans tahtına oturan Phokas ın, ( ) Bizans ın doğu ordusu komutanı olan Siyados tan destek alamamış olması ve o sırada İran da olan Siyados un II. Hüsrev i bu savaş için kışkırtmış olması da ikinci bir sebep olarak gösterilebilir. Maurikios un ölümü üzerine II. Hüsrev, Sâsânî Ülkesi nde ulusal yas ilan etmiş, saray ileri gelenlerine siyah elbiseler giymelerini emretmiş ve şura meclisini toplayarak Mavrikos un intikamı için Bizans a savaş açacağını açıklamıştır. Phokas ın tahtta oturuyor olması bile II. Hüsrev için, antlaşmayı bozmaya yetecek güçlü bir nedendi. 21 II. Hüsrev, Phokas ın Bizans tahtına oturmasından yaklaşık bir buçuk yıl sonar, 602 yılında Bizans a savaş açtı. Bu dönemde Bizans, doğudaki ayaklanmalar ve mezhep çatışmalarından kaynaklanan iç karışıklıklarla çalkalanıyordu. Doğudaki ayaklanmalar ve mezhep çatışmaları Bizans ı zayıflatmıştı. Odesa da bulunan Siyados orada büyük bir ayaklanma başlatmış ve Bizans ı zor durumda bırakmıştı. İran la kaçınılmaz olarak savaşa gireceğini anlayan Phokas, Bizans ile savaş halinde olan Avarlar la bir barış antlaşması yaptı ki Bizans, Avarlara haraç verecekti. Bunu yaparken batıda kendini güvence altına almayı düşünüyordu. Phokas, ordusunu Odesa ya yönlendireceği bir sırada Sâsânî ordusu, Bizans topraklarında eşsiz bir hücüm ve hamle kabiliyetiyle ilerliyordu. 20 yıl sürecek olan bu savaşta, hiçbir ordusunun başında bulunmadığı halde II. Hüsrev, komutanları sayesinde parlak zaferler elde edecekti. II. Hüsrev in ordusunun ilk hedefi Dara Kalesi ni almaktı. Dara nın fethi ilginç detaylar içerir. Kuşatma esnasında şehirde oluk oluk kan akmış ve kalenin papazı intihar etmiştir. II. Hüsrev in tahta çıkışının ondördüncü yılında yani 604 de Dara Fethedildi. Bundan sonra iki yıl boyunca Hasan Keyf (Taş Kale) kuşatıldı ve 606 da fethedildi. Hasan Keyf Kalesi nin Sâsânîlerce alındığını duyan Mardin deki Bizans askerleri, kaleyi terk edip kaçtılar. Kale bir yıl boyunca papazlar tarafından savunulsa da bir yıl sonra yani 607 yılında zapt edildi. 20 Zarrinkoob, Abdolhossein, Tarihi Merdom-ı İran, İntişarat-ı Emir Kebir, Tahran, 1377 (H.Ş), s Pigulevskaia, Nina, İran ve Bizans, Çev. Kambiz Mirbaha, İntişarat-ı Koknus, Tahran, 1391(H.Ş), s

25 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies yılında I. Kubâd tarafından bir kere fethedilmiş olan Amed 22, Hüsrev in ordusu tarafından yeniden alındı ve böylece bütün Mezopotomya İran hakimiyetine girmiş oldu. 23 Theophanes in aktardığına göre 609 yılnda Mezopotamya da savaş bitmiştir. 610 yılında İran ordusu Fırat Nehri nin batısına varmıştı. Burada Antakya ve Allepo yu fethettiler. Aynı yıl Phokas içkarşıklıklara hâkim olamadan isyancılar tarafından öldürüldü. Onun yerine, tahta Herakleios ( ) geçti. VII. Yüzyılda İran ordusunun savaş taktikleri değişmişti. I. Kubâd ve I. Hüsrev zamanlarında, kuşatılan şehirle için ani hamleler yapılıyor, şehir yağmalanıyor ve İran a geri dönülüyordu. Ancak II. Hüsrev zamanında şehirler fethedildikten sonra terkedilmiyordu. Suriyeli Mikail in dediğine göre II. Hüsrev, Bizans topraklarına sahip olmak fethettiği her toprakta yerleşmek, kalmak istiyordu. Tarih kaynaklarına göre bu, II. Hüsrev e has önemli bir politika idi ve bu politika Hüsrev in Bizans topraklarında geçirdiği himaye döneminde geliştirdiği fikirlerle yakından ilgiliydi. 24 Herakleios un tahta geçmesi İran fetihlerini durduramadı, Herakleios un gönderdiği barış elçilerine karşın Sâsânî Şahı barış politikasından taraf görünmüyordu. Heraklios, İran Şah ına gönderdiği mesajlarla Maurikios u öldüren adamı öldürdüm diyerek bu şekilde bir barış umudu yakalamayı umuyordu. Ancak Hüsrev bunları umursamadığı gibi Bizans şehirlerini fethetmeye devam ediyordu. İran ordusu yılları arasında Afamiya (Efemiyye) ve Kapadokya yı ele geçirdiler ve iki kere Calcedon (Kadıköy) a kadar geldiler. Onlar fetihlerini Akdeniz sahilleri yani Suriye ve Filistin e kadar genişlettiler.bu durum Bizans ı zor durumda bıraktı ve Bizans yeniden barış elçileri göndererek barış talebinde bulundu. İran Şahinşah ı bu barış teklifini tekrar reddetti. Şehrbaraz komutasınaki İran ordusu Ürdün ü ele geçirdi ve Bizans ın içlerine doğru saldıraya geçtisuriye den başlattığı saldırıyı Kudüs e kadar götürdü. Yerel Yahudiler de, Bizans a karşı yapılan bu saldırıyı desteklediler. 614 yılında başlayıp, 21 gün aralıksız süren bu saldırı ve kuşatma Kudüs şehri düşüne kadar sürdü. Bizans kaynakları, Kudüs ü alma sırasında, Sâsânîler ve Yahudiler in, binlerce Hristiyan ı katlettiğini, şehrşn ortasında bir kan ırmağının aktığını yazar. Mikail Süryani ölü sayısının 90 bin olduğunu aktarır. 25 İranlılar, kuşatmadan sağ kurtulanları köle olarak İran a gönderdiler. Şehri de yaktılar. Bu köleler arasında, Mukaddes Haç ı (Hz. İsa ın gerildiği çarmıh) 22 Diyarbakır 23 Pigulevskaia, Nina, İran ve Bizans, Çev. Kambiz Mirbaha, İntişarat-ı Koknus, Tahran, 1391, s a.g.e, s a.g.e, s. 129

26 I. SiroosRezaei: V. ve VII. Yüzyillarda Bizans-Sasani İlişkileri yanında İran a götüren, Kudüs Kilisesi papazı Antiokos 26 İstratgos da bulunuyordu. Bu Mukaddes Haç ın, Hüsrev in kızı tarafından 16 yıl sonra Bizans İmparatoru Herakleios a gönderildiği bilinmektedir. Kudüs ün fethinin, Herakleios un tahta geçişinin beşinci yılında gerçekleştiği, Tarihçi Mikail Suryani tarafından bildirilmektedir. Mikail Suryani nin dediğine göre Sâsânîler bu fetih sonucunda, Suriye, Filistin, Kudüs, Mısır ve diğer bütün Akdeniz sahil bölgelerini hâkimiyetleri altına aldılar. Bizans İmparatorluğu için Mısır ın işgalı büyük bir felaketti. Çünkü Mısır İstanbul un hakiki bir zahire ambarıydı ve hububatın sevkinde yaşanacak bir kesinti başkentin iktisadi durumu üzerinde ciddi ertkilere yolaçabilirdi. 27 İran ın fetihlerdeki bu başarısı, kuşkusuz Bizans ın içinde bulunduğu sosyo-politik durumla yakından ilgiliydi. Doğudaki ayaklanmalar, içerideki mezhep tartışmaları, din adamlarının İmparatorluğa karşı takındıkları olumsuz tavır, Bizans ı zayıflatmıştır. Yahudiler e de türlü zorluklar çıkarmaktaydılar. Bunun sonucu olarak Yahudiler, Kudüs işgal edilirken, Bizans a nispeten daha hoşgörülü olan Sâsânîler tarafında yer almışlardır. Teophenes in aktardığına göre Kudüs ün fethinden bir yıl sonra İranlılar ın fetihleri, Mısır, İskenderiye, Libya ve Etiyopya ya kadar uzandı. Buradan tekrar Kadiköy e yöneldiler ve 617 de boğaza vardılar. Ancak deniz kuvvetlerinden yoksun olan İranlılar, şehri alabilecekken, bu yüzden başkent Constantinopolis i alamadan geri döndüler. Bu muhasara esnasında İmparator Herakleios un, başkenti terkedip Kartacay a gittiği söylenir. Herakleios un İmparatorluğu ndan 622 yılına kadar, İranlılar ın Bizans topraklarındaki ilerleyişleri sürdü, 622 yılında Ankara ve Rodos Adası na da uzanan fetihlerle İranlılar, bu yılın sonunda Bizans topraklarının çoğunu ele geçirdiler. 28 Bu başarılarla sarhoş olan İran Şahinşah ı Herakleios a aşağılayıcı mesajlar gönderiyordu. Ancak yaklaşık Yirmi yıl sonra Bizans İmparatoru, İran a karşı koyabilme gücünü kendinde buldu. Din adamları ve halkla uzlaşı sağlayan Heraklios, onların desteğini aldı ve Avarlar la yeni bir antlaşma yaptıktan ve harac verdikten sonra Miladi 622 yılında İran ın karşısına çıkabilecek cesaret ve güce sahip olmuş bulunuyordu. Kudüs ün fethi Bizans a çok fena ve maneviyet kırıcı tesiri oldu. 615 yılında Anadolu ya yeni akınlar başladı. Bizans devletinin başşehri üzerine bu sefer iki taraftan yürümüşlerdi: Doğudan İranlılar, kuzeyden Avar ve İslavlar. Bu suret- 26 Vasiliev e göre adı Zaharya dır. 27 Vasiliev A.A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, s Pigulevskaia, Nina, İran ve Bizans, s

27 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 28 le hemen hemen bütün Önasya İran hâkimiyeti altında bulunuyordu. 29 Hâlihazırda Herakleios sekiz yıldır tahttaydı. Kaynaklar bu zaman dilimine ilişkin sıra dişi bir sessizliğe gömülmüştür. Tarihte ve tarihçiler arasında şu soru oluştu: Tahta çıkışından sonra ordusunun savaşa sokmak içim 12 yıl beklemesi gerekiyor muydu? Herakleios taç gidiğinin ertesi gün çalışmaya başlayıp ilk işi hâlâ hâkimiyet altında olanları gerektiği şekilde savaşa hazırlamaktı. Bu yıllarda Bizans devletini çöküntüden sadece bir içten yenilenme, bir canlanma kurtarabilirdi. Bizans bu durumdan kendi içinde sosyal, siyasi ve kültürel anlamında derinliğine bir yenilenme gücü bulabildiği için kurtuluş oluşabildi. İşte bu kiritik yıllar içinde Bizans ordu ve idare düzeni temelden değişikliğe uğradı ve thema lar nizamına geçildi. Ordu ve idare düzenin yeniden teşkilatlandırılmasının önemi bunu izleyen yıllarda ortaya çıkacaktır. İran-Bizans mücadelesinde 7. Yüzyılın ilk yılllarında tam bir değişiklik meydana geldi. Bundan önceki devirde uğranılan bozgunların yerini akla hayale sığmaz başarılar aldı. Yere serilmiş olan devlet belini doğrulttu ve o zamana kadar üstün olan düşmana karşı muazzam bir zafer kazandı. 30 İmparator Anadolu ya geçerek birçok asker topladı ve bunlara bir kaç ay zarfında harp sanatını öğretti. Mukaddes Haç ve Kudüs şehrini geri almak tali gayesi ile İranlılara karşı yapılan harpler bir nevi Haçlı seferi şeklini aldı. 31 Nitekim Bizans ın bu başarılarına Allah ın Hz. Muhammed e gönderdiği Kur an da da değinilerek bir surenin adı Rum olarak anılmış ve bu surenin ilk ayetlerinde Rumların (Bizanslıların) yenilgilerin ardından zafer kazanacakları beyan edilmiştir. 32 Dini bir heyecan havasında başlayan İran-Bizans savaşları, daha sonraki Haçlı seferlerini hatırlatan ilk tipik Ortaçağ savaşı idi. İlk olarak 622 de Armenia arazisinde iki ordu karşılaştı ve savaş Bizanslıların parlak zaferiyle sonuçlandı. Böylece İranlılar, Anadolu dan çekilmek durumunda kaldı. 623 yılında II. Hüsrev, bir önceki yıl içinde uğradığı bozguna rağmen imparatora son derece tahkir edici ve Hıristiyan inancıyla alay eden ibareler içeren bir mektup göndermişti. Böylece Herakleius İran a karşı yeniden savaşa başlama imkânını buldu. Heraklieos Armenia ya yürüdü. Sonra güneye doğru 29 G. Ostrogorsky, Bizans Devlet Tarihi, s Norwich, John Julius, Bizans, Çev. Hamide Koyukan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2013, s Vasiliev A.A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, s Rum Suresi (5): Rahman ve Rahim Allah ın adıyla. Elif, Lâm, Mim (1). Yenilgiye uğratıldı Rûm. (2). Yeryüzünün en yakın/en alçak bir yerinde. Ama onlar yengilerinin ardından galip duruma geçecekler, (3). (Birkaç yıl içinde. İş/oluş/hüküm, önünde de sonunda da Allah ındır. Onların galibiyet gününde müminler ferahlayacaklar. (4). (Bu da) Allah in yardimiyla (olacaktir). Allah ın yardımıyla. Dilediğine yardım eder O! Azîz dir, Rahîm dir O.

28 I. SiroosRezaei: V. ve VII. Yüzyillarda Bizans-Sasani İlişkileri hareket etti ve İran ın önemli kutsal şehri olan Ganzek ı hedef edindi (Ostrogosky bu şehri Gence adıyla anar ki, şimdiki Azerbaycanda olan şehir değil buğünkü adı Takab olan, İran İslam Cumhuriyeti nin kuzeybatısında Batı Azerbaycan Eyaleti ne bağlı olan ilçedir). Hüservşehirden kaçmak zorunda kaldı, Genzek Bizanslıların eline düştü ve buranın kutsal varlığı olan Zerdüşt ün ateşgedesi Kudüs ün yağmalanmasına mukabele-i bilmisl olarak tahrip olundu e Kadar imperator, Hıristiyan Kafkas kabilelerle toplanarak İran a girmeyi denedi ve akınlar yaptı. Bu yılda imparator kazandığı bir kaç başarıya rağmen Sivas üzerinden Karadeniz e dönmeyi tercih etti. Bir yıl sonra yani 626 yılında İranlılar taaruza geçtiler ve İstanbul İranlılar ve Avarlar tarafından iki cepheli bir saldırıya maruz kaldı. İran ordusu Khalkedon u işgal edip Boğaziçi sahillerinde karargah kurdu ve bundan az sonra Avarlar İstanbul önünde görünüp şehri karadan ve denizden kuşattı. Nihayet sonucu Bizansların denizdeki üstünlüğü tayın etti. Avar Kağanının mağlubiyeti ise İran taaruz planlarının da suya düşmesi anlamı taşıyordu. İran ordu kumandanı Şahrbaraz Kadıköy ü boşaltarak askerleriyle birlikte Suriye ye doğru geri çekildi. Tam da o sırada Theodorod İran ın ikinci kumandanı Şahin i yendi. Bununla kiritik dönüm noktası aşılmış oluyordu. Artık büyük Bizans taaruzu başlayabilirdi. 34 Bizans başşehri ölüm tehlikesi ile çalkalandığı bu zaman içinde Heraklieos ordusu ile uzak Lazika da bulunmaktaydı. Evvelce kafkas kabileleri ile olduğu gibi Hazar Devleti ile ilişki kurdu. Bizans-Hazar iş birliği bu zamandan başlar. Ama 626 yılında İmparator o kadar bel bağladığı Hazar ittifakı, yerine bir hayal kırıklığına bırakmıştı. Kabile mensupları Zeibel öldükten sonra Türkistan a geri çekilmişlerdi ve Sâsânîlerle önemli bir anlaşmaya varılmamışlardı. Bundan dolayı 627 son baharında imparator düşman ülkesine karşı büyük sefere başladı. Yolculuk hemen hemen bütün yılını aldı. Yolculuk boyunca geçtiği yerleri mümkün oldukça harap etmeye çalışıyordu. İmparator bu sefer de kendi kuvvetlerine dayanmakla yetinmek zorunda idi. Ninive (Ninova) de meydana gelen savaş, Bizans-İran mücadelesinin kesin sonucunun alındığı büyük bir savaş oldu. İran ordusu imha edildi. 627 yılında imparator, şahlar şahının Tizpon un otuz kilometre kadar kuzeyindeki ikamet yeri olan ve terk etmiş olduğu Dastagerd e girdi. Fakat imparator ve askerleri bu yirmi beş yıllık Sâsânî hükümdarlarının ana mekânı olan Dastegerd sarayına ne merhamet ne de saygı gösterdiler. Yanlarında götüremeyeceklerinden 628 in Ocak ayında içindekilerle birlikte yakmaya karar verdiler. Tıpkı İskender in yanındakilerle birlikte bin yıl önce Persepolis i ateşe verdiği gibi. 33 G. Ostrogorsky, Bizans Devlet Tarihi, s a.g.e. s

29 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Heaklius un İran savaşı Bizans tarihi için çok önemli sonuçlar doğudu. Orta zamanların ilk devrinde cihana hâkim olmak iddiasında bulunmuş iki devletten biri olan İran eski önemini ve gücünü yitirdi. Bu şekilde zayıflayan İran, kısa bir müddet sonra Arap istilaları neticesinde siyasi varlığını büsbütün kaybetti. 35 Bu zamandan sonra İran devletinde, mücadelenin devamını gereksiz kılan olaylar vuku buldu. 628 de II. Hosrev tahtan indirilerek öldürüldü ve II. Hüsrev in oğlu II. Kubâd yeni Sâsânî hükümdarı oldu. 36 Sâsânî Hükümdarı II. Kubâd dokuz ay hâkimiyet sürdükten sonra öldü ve yerine oğlu Ardaşir iki sene hükümdarlık yaptı. Şahbaraz, Ardaşir i öldürüp kendisi hükümdar oldu. 628 yılında Herakleios yönetiminde Bizans ordusu, Sâsânîler e karşı Anadolu da peş peşe zafer kazandı. 37 Herakleios ile Sâsânî generalı ve daha sonra kralı olan Şahbaraz 629 yılının Haziran ayında Kapadokya daki Arabissos ta barış şartlarını konuşmak üzere buluştular. Yapılan antlaşmada Şahbaraz Şam, Filisrin, Mısır ve Mezopotamya bölgelerinden Sâsânî kuvvetlerini çekme taahüdünde bulundu. Sâsânîlerin bölgeyi terk etmelerinden sonra Bizanslılar bölgede tekrar hâkimiyerlerini kurdular. Bizans-Sâsânî arasındaki mücadele her iki İmparatorluğu da zayıflatmış ve bir bakıma İslam ordusu için yolu hazırlamıştı. 38 Kaynakça Bausani, Alessandro, The persians, Elek Books Ltd, London,1971. Arthur Emanuel, Christensen, İran Der Zemane Sâsânîyan, İntişarat-ı Donyay-ı Kitab, Tahran, 1368 (H.Ş) Dodgeon, Nicheal H, The Roman Eastern Frontier and the Persıan Wars, Biddles Ltd, London,1991. Garsion, Nina, Byzantium and Sasanians, The cambridg History of İran, Cambridge University Press, Cambridge,1983 Girşmen, Roman, İran Ez Agaz ta İslam, İntişarat-ı İlmi Ferhengi, Tahran 1372 (H.Ş). Gregory Abu l-farac, Abu l-farac Tarihi, Çev. Ömer Rıza Doğrul, I. Cilt. TTK Yayınları, Ankara, Honigman, Ernest, Bizans Devleti nin Doğu Sınırı, Çev. Fikret Işıltan, İstanbul Üniv. Yayınları, İstanbul, Kaegi, Walter E., Bizans ve İlk İslam Fetihleri, Çev. Mehmet Özay, Kaknüs Yayınları, İstanbul, Vasiliev A.A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, s Uçar, Şahin, Anadolu da İslam-Bizans Mücadelesi, İşaret Yayınları, İstanbul, 1990, s Süryani Mihail Vekayinamesi, Türkçe Terc. Hrant. D. Andreasyan, Ankara, 1944, TTK Kütüphanesi No. 44 de yayınlanmamış tercüme, s Kaegi, Walter E., Bizans ve İlk İslam Fetihleri, Çev. Mehmet Özay, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2000, s

30 I. SiroosRezaei: V. ve VII. Yüzyillarda Bizans-Sasani İlişkileri Mesudî, Murûc Ez-Zeheb, Çev. Ahsen Batur, Selenge Yayınevi, İstanbul, Muktedir, Gulamhüseyin, Cenghay-ı Heftsed Saley-i İran ve Rum, İntişarat-ı Donyay-i Kitab, Tahran,1362(H.Ş) Norwich, John Julius, Bizans, Çev. Hamide Koyukan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul. G. Ostrogorsky, Bizans Devlet Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK Yayınları, Ankara, Pigulevskaia, Nina, İran ve Bizans, Çev. Kambiz Mirbaha, İntişarat-ı Koknus, Tahran, 1391(H.Ş). Pirniya, Hasan, Tarihi İran-ı Bastan, İntişarat-ı Esatir, Tahran, 1373(H.Ş). Pourshariati, Parvane, Decline and Fall of the Sasanian Empire, I. BTaurus Oublishing, London, Procopius, History of The Wars, Book I and II, London, Prokopius, İran ve Rum Savaşları, Çev. Muhemmed Saidi, 4. baskı, İntişarat-ı İlmi Ferhengi, Tahran, 1382(H.Ş). Rıza, İnayetullah, İran ve Torkan der zeman-ı Sâsânîyan, İntişarat-ı İlmi Ferhengi, Tahran, 1383 (H.Ş) Süryani Mihail Vekayinamesi, Türkçe Terc. Hrant. D. Andreasyan, Ankara, Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, MEB Yayınları, İstanbul, Taberî, Muhammed Cerir, Tarih-i Tabari, II. cilt, Tahran, Esatir yayınevi, 1362 (H.Ş). Uçar, Şahin, Anadolu da İslam-Bizans Mücadelesi, İşaret Yayınları, İstanbul, Vasiliev, A. A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev. Arif Müfid Mansel, Maarif Matbası, Ankara, Zarrinkoob, Abdolhossein, Tarihi Merdom-ı İran, İntişarat-ı Emir Kebir, Tahran, 1377 (H.Ş) Lemerle, Paul, Bizans Tarihi, Çev. Galip Üstün,6. Baskı, İleteşim Yayınları, İstanbul, 2013 Pirniya, Hasan, Tarih-i İran Gebl ez İslam, 7. Baskı, İntişarat-ı Namek, Tahran,1389(H.Ş) Iman SiroosREZAEİ; 1987 yılında Urmiye de doğdu yılında Urmiye Üniversitesi nde İngiliz dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Öğrenciliği döneminde İngilizce modern edebiyatı ve İran edebiyatını karşılaşma çalışmalar yaptı. Yüksek öğrenim hayatını devam etmek için 2012 yılında Ankara ya geldi. Son yıllarda ağırlıklı olarak Ortaçağ Tarihi ve Edebiyat alanında çalışmaları bulunmaktadır. İran ın kadın yazarlarının, Örneğin Moniru Ravanipor, Goli Taraghi nin hikâyelerini Türkçeye çevirilerini yapmıştır. Farsçaya tercüme olan Türkçe eserler: Orhan Kemal: Önce ekmek, Aziz Nesin: Sizin memlekette eşek yok mu? Yaşar Kemal: Tek Kanatlı Bir Kuş, Orhan Veli Şiirleri, Türkçeye tercüme edilen Farsça eserler: Moniru Ravanipor: Rana, Goli Taraghi: Ben de Che Guevara yım, Câmi ut-tevârîh 31

31 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Basra (Pers) Körfezi ndeki Kuzey Limanlarının Yılları Arası Osmanlı-İran İlişkileri Açısından Önemi Importance of the Northern Ports of Basra/Persian Gulf in Ottoman and Iranian relations in the Years ا ت در ی ما ی خ ج ره ( رس) روا ط ما ی وا ان سا ھای ۱۸۴۷-۱۵۰۸ یلادی Mohsen Ahmadkhani Doç. Dr. Levent Kırval Özet Bu makalede İran ve Türkiye tarihindeki birçok sorunun ve savaşın nedeni olan Beyn-ü Nehreyn (Mezopotamya-Irak) bölgesine hâkimiyet mücadelesi incelenmekte ve özellikle Basra limanının bölgedeki önemli rolü analiz edilerek iki ülke arasında daha iyi ilişkiler gelişmesi için atılabilecek adımlar üzerinde durulmaktadır. Basra (Pers) körfezine hâkimiyet halen bölge ve dünya ülkeleri için kilit önemde olup, büyük şirketlerin ticari faaliyetleri için de önem arz etmektedir. Bu çerçevede, bölgedeki iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihsel olarak analizi gelecek açısından ufuk açıcı niteliktedir. Anahtar Kelimeler: Basra (Pers) Körfezi, Beyn-ü Nehreyn (Mezopotamya-Irak) Bölgesi, Safaviler, Osmanlı İmparatorluğu, İran Abstract This article focuses on the struggle between Turkey and Iran to control the Beyn-ü Nehreyn (Mesopotamia-Iraq) region, the historical importance of the Basra port and the conflicts between these two important regional powers in this geography. In this context, the steps that can be taken to improve political and economic relations between Turkey and Iran will also be assessed. The control of the Basra (Persian) gulf is of key importance for the regional and global players of the international system, and also for the big companies of the world. Therefore, the historical analysis of the political and economic relations of these two countries is crucial to comment on the future developments in this region. Keywords: Basra (Persian) Gulf, Beyn-ü Nehreyn (Mesopotamia-Iraq) Region, Safavid Dynasty, Ottoman Empire, Iran چکیده در این مقاله حاکمیت در منطقه بین النهرین توسط کشورهای ایران و ترکیه که سبب بروز مشکلاتی در طول تاریخ این دو کشور شده بررسی گردید.این پژوهش با در نظر گرفنت بندر بصره در منطقه که نقش بسزایی در روابط پایدار کشورهای مذکور دارد مورد تحلیل قرار گرفته است.منطقه خلیج بصره(پارس) یکی از منطقه ویژه جغرافیایی جهان است که برای شرکت های بزرگ تجاری نیز دارای اهمیت خاصی است. بدین منظورتحلیل تاریخی روابط دو کشور ایران و ترکیه در این منطقه راهگشای روابط هرچه بهتر آتی میان این دوکشورمی گردد. کلامت کلیدی: خلیج بصره(پارس) بین النهرین صفویان عثامنی ایران 32

32 M. Ahmadkhani/L.Kırval: Basra (Pers) Körfezi ndeki Kuzey Limanlarının Yılları Arası Osmanlı-İran İlişkileri Açısından Önemi Giriş Osmanlı İmparatorluğu nun tarihte çevresindeki coğrafyaya hızla yayılması ve özellikle İslam dünyasının tamamını hilafete katma amaçlı ilerlemesi doğu yönünde İran ile karşılaşması sonucunu beraberinde getirmiştir. Genel itibariyle ilişkiler birçok savaş içermiş ve bu savaşlar bir kaç yüzyıl sürmüştür, özellikle İran da Safevilerin başlangıcı olan dönemden sonra çatışmalar şiddetlenmiş ve bu çatışmalar 1823 yılında Erzurum Antlaşması imzalanana kadar devam etmiştir. Şüphesiz iki devlet arasında en çok ihtilafa neden olan konular Beyn-ü Nehreyn bölgesine ve Bağdat a hâkimiyet çerçevesinde ortaya çıkmıştır. Bu bölge özel stratejik konumu nedeniyle ve sulak alanlara sahip olması sebebiyle tarih boyu bir çok kültürün yerleşimine sahne olmuş, İpek Yolu nun kilit bir geçiş noktasını oluşturmuş ve çok çeşitli fikirlerin tartışma ortamı haline gelmiştir. Beyn-ü Nehreyn bölgesi çok eski dönemlerde bir kaç yüzyıl İran şahlarının kontrolünde kalmıştır. Özellikle Sasaniler zamanında (MS ) gelişen bölgede, Sasani imparatorluğunun başkenti Tisfun yer almış ve bölge İran açısından hep özel ehemmiyet taşımıştır. İslam dünyası geliştikten sonra ve özellikle savaşların kısmen durulduğu ikinci halife Hz Ömer zamanında bu bölgede önemli yeni kentler kurulmuştur. Bu kentlerden en önemlisi kilit bir limana da sahip olan Basra şehridir. Abbasiler zamanında bu bölge hilafetin de merkezi konumuna gelmiştir. İlhanlılar ın Abbasiler e yenilmesini takiben İlhanlılar, Âl-i Celayir, Timurlular, Karakoyunlular ve Akkoyunlular bu bölgeye hâkim olmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu nun güç kazandığı, İran ın Sefeviler dönemindeki II. Şah Tahmasb devrinde (1534 M), Beyn-ü Nehreyn bölgesi Osmanlılar tarafından ele geçirilmiş ve İran ile Osmanlı İmparatorluğu arasında 300 yıldan fazla süren ihtilaflara ve savaşlara yol açmıştır. Basra limanı Beyn-ü Nehreyn bölgesinin güneyinde ve Arvand nehri civarında Basra (Pers) Körfezi ne açılmakta ve bu çerçevede uluslararası sulara bağlanmaktadır. Zaman içinde liman çok büyük bir ticaret merkezi haline gelmiştir ve Osmanlı İmparatorluğu ile İran arasında savaşların en önemli sebeplerden birini oluşturmuştur. Bu savaşlar son olarak 1823 yılında imzalanan Erzurum Antlaşması ile sona erecektir. Tarihte, Avrupalı büyük şirketler, özellikle İpek Yolu üzerinden yaptıkları ticaret ile Basra (Pers) Körfezi nin gelişiminde ve bölgenin diğer kilit limanları olan Bender-Abbas, Buşehr, Khark ve Hürmüz ün gelişmesinde kilit rol oynamışlardır. 33

33 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Basra Limanı ve Liman a Hâkimiyet Mücadelesi Basra kenti İkinci Halife Hz Ömer zamanında askeri kışla olarak Ableh Limanı nın yanındaki Arvand nehri civarında kurulmuştur. Anlam olarak küçük yumuşak beyaz taşlar dolu yer anlamındadır. Basra limanı stratejik konumuyla Arvand nehri vasıtasıyla Basra (Pers) Körfez ine bağlanarak uluslararası sulara erişmektedir. Doğudan ise Karun nehri aracılığıyla İran ın iç bölümlerine bağlanmaktadır. Ayrıca, Dicle ve Fırat nehirleri ile ve çok önemli kara ticaret yollarıyla Bağdat, Şam ve İskenderun limanına ve takiben de Avrupa ya bağlanmaktadır. Basra limanının gelişmesi 8. yüzyıl itibariyle başlamış ve liman Hindistan dan ve Çin den İpek Yolu ile gelen ürünlerin dünyaya önemli çıkış noktalarından biri olarak takip eden yüzyıllarda sürekli büyümeye devam etmiştir. Genel olarak İran daki Hakhamaneşi İmparatorluğu nun gelişmesiyle (MÖ 500) Beyn-ü Nehreyn bölgesi İran haritasına eklenmiş ve bu bölgedeki İran kontrolü Sasani İmparatorluğu ortadan kalkıncaya kadar devam etmiştir (MS 651). Takip eden dönemde bölge yaklaşık 600 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu bünyesindeki İslam hilafeti haritasına bağlanmıştır. İran Safevileri ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki uzun savaşlar ve anlaşmazlıkların genellikle asıl nedeni bu bölgeye hakimiyet çabası bağlantılıdır. Bu çekişmenin başlangıcı Şah İsmail zamanına kadar gider, ve onun hükümdarlığı sırasında Bağdat, Basra ve Beyn-ü Nehreyn bölgesi İran tarafından fethedilir. Avrupalı büyük ticari şirketler de Basra (Pers) Körfezi ndeki ticari çıkarlarını korumak adına tüm tedbirleri alarak zaman zaman bu iki ülkeden birini destekleyerek bölge sorunlarına dış müdahalelerde bulunmuşlardır. Şah İsmail in ölümüyle, birinci Şah Tahmasb çok genç yaşta tahta geçmiş ve Kanuni Sultan Süleyman ile bu bölge hâkimiyeti için savaşmıştır yılındaki büyük savaşta Safevilerin 27 yıllık Beyn-ü Nehreyn hakimiyeti sona ermiş ve Osmanlı İmparatorluğunun 90 yıl sürecek Beyn-ü Nehreyn-i kontrol etme süreci başlamıştır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Basra da gemi fabrikası kurulmuş ve yapılan ticaret sayesinde bölge zenginleşmeye ve devlet de bölgeden önemli ölçüde vergi elde etmeye başlamıştır. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu ile İran Safevi Devleti arasındaki ilişkiler de bir yumuşama yaşanmış ve yapılan Amasya antlaşması ile 30 yıllık bir sulh dönemi ortaya çıkmıştır. Batı ve Uzakdoğu ya bu coğrafyadan yapılan ticaret her iki ülkenin de yararına olmaya başlamıştır. Bölge, Avrupalı devletler için de hep kilit önemde olmuştur. 15. yüzyıldan 34

34 M. Ahmadkhani/L.Kırval: Basra (Pers) Körfezi ndeki Kuzey Limanlarının Yılları Arası Osmanlı-İran İlişkileri Açısından Önemi itibaren, Osmanlı İmparatorluğu ile Portekizliler arasında çok ciddi deniz savaşları Basra (Pers) Körfezi içerisinde yaşanmıştır. Portekizliler bu dönemde Körfez in en güçlü Avrupalı tüccarı haline gelmeye başlamışlar ve güçlü donanmalarıyla Hürmüz Adası nı (Körfez in en stratejik geçiş noktası- Körfez i uluslararası sulara bağlayan nokta) kontrol altına almışlardır. 16. yüzyılda bölgedeki Portekiz etkisi zayıflamış ve onların yerine İspanyolların güç kazanması üzerine İngilizler de rakip olarak (Doğu ticaretini kontrol için) Basra ya giriş yapmışlardır. İngilizler de Levant şirketi ile uzun yıllar dünya ipek ticaretine özellikle Basra limanı üzerinden hâkim olmuşlardır. Diğer taraftan İngiltere nin Doğu Hindistan şirketi İranlı Ermeni tüccarlar işbirliğiyle, Levant şirketi ile rekabete girerek, İran ipeğini direkt İran dan alarak ve Bender-Abbas tan Avrupa ya ihraca başlayarak, Levant şirketine ağır zararlar vermişlerdir (MS 1693). Nadir Şah / Afşar Dönemi Bu dönemde İran ve Osmanlı İmparatorluğu arasında çeşitli savaşlar meydana gelmiştir. Genel olarak Nadir Şah başarılı olsa da Beyn-ü Nehreyn bölgesi Osmanlı İmparatorluğunun kontrolünde kalmıştır. Dönemin en etkili deniz savaşında Nadir Şahın askerleri 3 büyük gemi ve 50 küçük gemi ile Basra ya doğru yola çıkar, diğer tarafta İngilizlerin Royal George & Dean adlı iki 2 savaş gemisi Osmanlı İmparatorluğu nun yardımına gelerek İran ın yenilmesine yardım ederler. Bu dönemin sonunda 2 devlet Eylül 1746 da Osmanlı ile İran arasında Kerden antlaşmasını imzalayarak hemen hemen Safevilerin dönemindeki Zahab anlaşmasına yakın bir şekilde sınırı tekrar belirlemişlerdir. İngilizler bu savaşta deniz kuvvetlerini İran a karşı şekilde Osmanlı İmparatorluğu yanında kullanarak esasen bölgedeki ticari çıkarlarını korumaya çalışmışlardır. Bu savaşlar sonunda İran limanları ve Basra limanı arasında çok ciddi rekabet artışı da olmuştur ve Osmanlı İmparatorluğu ve İran, Batılı tüccarlarla da işbirliği yaparak bölge ekonomisinin kalkınmasında önemli rol oynamışlardır. Bu yıllarda Bender-Abbas ve Buşehr Körfezi nin diğer iki önemli limanı Basra dan artan ticaret potansiyelini aralarında paylaşmışlardır. İki devlet arasındaki savaşlar, dönemsel olarak bu alternatif bölge limanlarının da gelişmesini sağlamıştır. İkinci Erzurum antlaşması imzalanana kadar, zaman zaman Bağdat ve Beyn-ü Nehreynin diğer bölgeleri İran tarafından fethedilmiş, zaman zaman 35

35 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 36 da bu bölge Osmanlı İmparatorluğu nun kontrolünde kalmıştır. Zend Hanedanı döneminde Basra, Kerim Han-i Zend tarafından bir süre fethedilmiş, ancak bölge takip eden dönemde yine Osmanlı İmparatorluğu tarafından kontrol edilmiştir. Zend Hanedanı dönemindeki bu fethin ana sebepleri şunlardır: 1) Hac ve Beyn-ü Nehreyn bölgesindeki İmamların türbelerini ziyaret eden İranlı yolculardan Bağdat valisi Ömer Paşanın yüksek vergiler almaya başlaması, 2) İran la iyi ilişkileri olan Ghaleh kenti hakimi Muhammed Paşa nın Ömer Paşa tarafından görevden alınması, 3) İran, Umman a asker göndermek için Basra dan geçiş izni isteyince bu iznin Ömer Paşa tarafından verilmemesi, Hürmüz adasında yaşayan Bani Moein ailesinin İran ın ünlü gemisi Rahmani yi Ummanlı lara satması ve bunu İran ın kabul etmemesi, 4) Arvandrud nehrindeki korsanlarla mücadele için Osmanlı İmparatorluğu ile İran arasında antlaşma yapılmış olmasına rağmen bu konuda İran ın istediği desteği Osmanlı İmparatorluğu ndan alamaması, 5) İngilizlerin ticari merkezlerini Bender-Abbas ve Buşehr den, Basra ya çekmeleri sonucunda İran limanlarının dış ticaret hususunda çok ciddi kayıplar yaşaması, 6) Basra nın fethinden sonra İngilizlerin savaşta Osmanlılara yardım etmesine rağmen, bölgede Doğu Hindistan kumpanyasının çıkarlarını da gözetmeye devam etmeleri. Beyn-ü Nehreyn ve Basra nın İran dan ayrılması; Kerim Han-i Zend zamanında Basra İran ordusu tarafından fethedilir ve kendisi bu bölgenin kontrolünü ele geçirir. Kerim Hanın vefatı ardından kardeşi Sadık Han iktidara gelir. Bu yıllarda İngiltere nin Doğu Hindistan Kampanyası ve Fransızlar bölgede ticari olarak çok aktiftirler. İran şahı ile ticaret anlaşması yaparak ticari faaliyetlerini Basra limanı yanında İran limanlarında da gerçekleştirmeye devam ederler. Basra limanı zamanla ticareten daha önemsiz hale gelince Buşehr, Kuveyt ve Bahreyn yeni ticaret merkezleri olarak gelişecektir. Bu yıllarda İran ve Osmanlı İmparatorluğu Rusya ile de ciddi savaşlara girerler. Bu dönemde zaman zaman Rusya ya karşı birleşme fikirleri dahi ortaya çıkmış ancak özellikle bölge dışı aktörlerin de müdahalesi ile bu bölgesel yakınlaşma fikri başarıya ulaşamamıştır. Zamanla, Basra (Pers) körfezinde İngilizler en önemli ticari aktör haline geleceklerdir. Hindistan a İngilizlerin iyice hakim olması Basra bölgesindeki ticari faaliyetlerde de lider olmasını berabe-

36 M. Ahmadkhani/L.Kırval: Basra (Pers) Körfezi ndeki Kuzey Limanlarının Yılları Arası Osmanlı-İran İlişkileri Açısından Önemi rinde getirecektir. İngilizler ve Rusların devreye girmesi ile Osmanlı İmparatorluğu ile İran arasında Erzurum Antlaşması imzalanacak ve bölge hakkındaki anlaşmazlıklar kısmen sona erecektir. Bu Antlaşma ile Basra bölgesi resmen İran dan ayrılacak ve Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetine girecektir. Sonuç olarak 300 yıllık mücadele Osmanlı İmparatorluğu lehine sonuçlanacaktır. İran bu çerçevede, Süleymaniye, Bağdat, Basra şehirlerinden ve Beyn-ü Nehreyn bölgesinden vazgeçecektir. Genel Değerlendirmeler ve Sonuç Bu makalede incelenen dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu Bağdat ve Beyn-ü Nehreyn bölgelerinde hâkim durumda bir güç olarak ortaya çıkmaktadır. Genel itibariyle Basra Osmanlı İmparatorluğu için kilit bir ticari merkez olarak konumunu korumuş ve Osmanlılar bu dönemde bölgeyi iktisaden geliştirmişlerdir. Ayrıca Basra, Basra (Pers) körfezinin Osmanlı İmparatorluğu için stratejik konumunu bu dönemde devam etmiştir. İran ın güçlü deniz kuvvetlerinden mahrum olması ve İran ın bu yıllardaki Osmanlı İmparatorluğu ve Özbeklerle sürekli savaşları Basra (Pers) Körfezindeki gücünü azaltmıştır. Avrupalı devletler ve Avrupa nın büyük ticari şirketleri bu iki devleti zaman zaman birbirine düşürmüş ve çıkarları çerçevesinde bölgenin bu iki kilit ülkesinin birinin yanında değişken olarak yer almışlardır. Kaynakça Esterâbâdî, Mirza Mehdî Hân-ı, Tarih-i Cihanguşa-yı Nadiri, Tahran, İran, Nezami, Gholamhossein, Basra (Pers) Körfezi nin Kuzey Kıyısındaki Limanların Osmanlı İmparatorluğu-İran İlişkilerindeki Rolü, Buşehr Yayınları, İran, Khusraw, Nasir, Safarnama, 11. Yüzyıl. (Translation: M. Thackston, Wheeler, Nasir Khusraw s Book of Travels: Safarnamah, Bibliotheca Iranica: Intellectual Traditions Series, Mazda Publications, California-USA, 2001.) Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, Dört Cilt, Ankara: Türk Tarih Kurumu, Trezel, Camille Alphonse, Notice sur le Ghilan et le Mazenderan, in: Voyage en Arménie et en Perse, fait dans les années 1805 et 1806, par P.-Amédée Jaubert, Paris, Pélicier et Neveu,

37 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Osmanlıların İran daki Vakıfları The Waqfs of the Ottomans in Iran او ف ما ی ا ان Farbod MAZLUMI Özet Vakıf müessesesi İslam devletlerinde sosyal ve ekonomik hayatı şekillendiren son derece önemli bir müessesedir. Özellikle Osmanlı döneminde vakıflar çok büyük bir gelişme göstermişlerdir. Bu makalede öncelikle genel olarak vakıf kavramı üzerinde durulacak ve ardından İran- Azerbaycan bölgesindeki vakıflar konusu ele alınacaktır. 16. yüzyılda Osmanlı- Safevi savaşlarıyla, İran- Azerbaycan bölgesinin dönem dönem Osmanlı hâkimiyetine girmesi bölgedeki vakıfların durumu açısından bir değişim sürecine de sebep olmuştur. Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Safevi, Urmiye, Hoy, Erdebil, Tebriz, İran, Azerbaycan, Vakıf. Abstract This article takes the issues with the foundations of Waqf that have the exceptional status in the İslamic states. The important side of this subject is the status and change process of the Waqf foundations that located in İranian Azerbaijan s lands of that era connected to the Ottoman Empire after Ottoman- Safavid wars in 16th century. KeyWords: Ottoman, Safavid, Urmiye, Tabriz, Ardebil, Khoy, İran, Azerbaijan, Waqf. چکیده این مقاله موسسات اوقافی را که جایگاه ویژه ای در دولت عثامنی دارند در منطقه ی آذربایجان ایران مورد بررسی قرار می دهد. نکته ی مهمی که موضوع پژوهش را در بر می گیرد وضعیت و تحولاتی می با شد که در قرن شانزدهم و پس از جنگ های امپراطوری عثامنی و صفوی در این موسسات اوقاف به وجود آمده است. واژه های کلیدی: عثامنی صفوی اورمیه تبریز اردبیل خوی ایران آذربایجان اوقاف 38

38 F. Mazlumi: Osmanlıların İran daki Vakıfları Giriş İslam ın ana unsurlarından olan vakıf müesseseleri, İslamiyet in doğuşundan itibaren hayır, ihsan ve karşılıksız yardım hedefi ile faaliyetine başlamış ve İslamiyet in yayılması ile paralel bir şekilde Müslüman devletleri tarafından benimsenmiştir. Bunun sonucu olarak, bütün İslam memleketleri baştanbaşa vakıf eserleri ile dolmuş, ihtiyacı olan insanlar düzenli bir yardıma kavuşturulmuştur. Vakıflar, ihtiyaç içinde olan insanlara yardım etmekle kalmamış, memleketin gelişmesinde de önemli roller üstlenen eğitim ve öğretim müesseselerine büyük ölçüde hizmetlerde bulunmuşlardır. Müslüman devletlerin arasında rağbet gören vakıf müesseseleri, Rum Selçukluları ve Anadolu Beyliklerinin mirasçısı olan Osmanlı Devleti ne de bu devletler tarafından naklolun muş ve aynı rağbeti görmüştür. Osmanlı da Orhan Gazi nin kurduğu ilk vakıf medresesinden sonra sistemin hızlı bir şekilde devlete yayıldığını görmekteyiz ve devletin büyümesiyle paralel olarak vakıfların hukuki, mali, idari, mimari ve içtimai açıdan çok yönlü geliştiği gözlenmektedir. Vakıflara tahsis edilen han, hamam, arsa, dükkân ve nakit para gibi gelir kaynakları ile vakıflar çok büyük iktisadi kuruluşlar haline gelmiş ve Osmanlı da iktisadi, içtimai ve diğer bütün alanlarda vakıf müesseseleri vazgeçilmez bir hal almıştır. Bu araştırmamızda Osmanlı Devletinin İran coğrafyasındaki vakıflarını iki ana başlık altında inceleyeceğiz. İlk olarak vakfın etimolojisi ve İslam daki önemi, ikinci olarak Osmanlıların İran daki vakıfları üzerinde durulacaktır. 1) Vakfın Tanımı ve İslam Devletlerindeki Yeri Vakıf kelimesi lügat olarak Arapçada durma, durdurma, hareketten alıkoyma ve dinlendirme anlamlarında kullanılmaktadır. Bu kelime Osmanlıcada iki anlamda kullanılmaktadır: Bunlardan ilki ism- i mef ul diğeri ise mastar şeklinde kullanılmaktadır. Dilimizde vakıf kelimesinin mastarı daha çok terkiplerde oluşmuştur. Örnek olarak: vakfı sahih, vakfı menkul, vakfı lazım gibi terimleri gösterebiliriz. Vakfın İslam âleminde farklı mezhepler tarafından birçok tanımına rastlamaktayız 1 ancak genel bir perspektif ile tanımlamak gerekir ise; vakıf, menfaati ibadullaha ait olur veçhile bir aynı Cenabı Hakk ın mülkü olmak üzere temlik ve temellükten mahpus ve memnu kılmaktır. 2 Bu tarifi; vakıf, bir kişinin malı belirli bir amaç için tahsis ederek o amacın tüzel kişilik haline getirilmesi olarak sadeleştirebiliriz. Vakfın İslam âlemindeki yeri ve önemini ele aldığımızda 1 Ayrıntılar için bkz: Ahmet Akgündüz, İslam Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi, Osmanlı Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1996, s Nazif Öztürk, Menşe i ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM) Yay., Ankara, 1983, s.28 39

39 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 40 ise; daha önceden de söylediğimiz gibi ihtiyaç içinde bulunanlara yardım etmek gibi yüksek ve insani bir düşüncenin ürünü olan bir müessesedir ve bu müessesenin temeli Kur an ve Sünnet e dayanmaktadır. Kur an- ı Kerim de bire bir vakıf terimi kullanılmamıştır. Ancak vakfın konusunu teşkil eden sosyal hizmetler birçok ayetlerle teşvik edilmiştir. Bu ayetlerde genel olarak vâkıfa eş anlamlı olarak, sadaka, zekât, infak, itam ve ihsan gibi geniş anlamlı ve içtimai yardımlaşmayı ifade eden terimlere rastlamaktayız. Kur an- ı Kerim de vakıfla ilgili özel olarak herhangi bir bilgi yoktur. Lakin Hz. Peygamber in Sünnetinde konu ile alakalı pek çok emir bulunmaktadır. 3 Sünnet bağlamında ise vakıf konusu için en değerli örnekler hadislerdir. Hadislerde, Kur an da geçen sadaka terimini bütün İslam hukukçuları ve hadis bilginleri vakıf olarak tercüme edilen sadaka- i cariye şeklinde kullanmıştır. Nazif Öztürk ün eserinde naklettiği üzere: Vakfa dayanak olarak alınan hadislerden ilki şöyledir: ölümden sonra kendisi için insanın bırakacağı en hayırlı şeyler üçtür. Ölen için dua eden iyi bir evlat, mükâfatı ölene erişen cari sadaka (vakıf) ve ölümden sonra da insanların yararlandığı bilgi. 4 Vakıf yapılması için ise en çok mescit yapmayı, su akıtmayı, yolda kalmışları gözetmeyi, yolcular için han ve kervansaray yapmayı ve malından sadaka ayırmak gibi davranışları öven hadisler çoktur. İslam âleminde ilk vakıf ise Hz. Peygamber in huzurunda, Hz. Ömer tarafından yapılmıştır. Hz. Ömer vakfetmek istediği kendi malı hakkında Hz. Peygamber e danışmış o da istersen aslını habs yani vakfedip, hâsılatını tasadduk et demiştir. Hz. Ömer ise yerini aslını, satın alınmaz, satılmaz, bağışlanmaz ve miras yoluyla intikal etmez şekilde vakfedip; hâsılatını Allah yolunda gaza eden mücahitlere, esaretten kurtulmak isteyen kölelere, yolculara, misafirlere ve muhtaç akrabaya tasadduk etmiştir. 5 İlkinin, Medine de kurulmasından kısa bir müddet sonra, başta hükümdar ve aileleri olmak üzere pek çok Müslüman ın, Hz. Peygamber den Sadaka- i Cariye ile ilgili nakledilen hadiste belirtilen maddeye ulaşmak için maddi imkânlarını, başkaları için kullanma gayretine düştüğü görülür. Sahabeler aracılığı ile yayılan vakıf müesseseleri, yüzyıllar boyunca İslam ülkelerinde büyük bir önem kazanmıştır. İslamiyet in yayılması ile paralel olarak vakıf düşüncesi fethedilen yeni topraklar ile buluşmuştur. 3 Ziya Kazıcı, Osmanlı Vakıf Medeniyeti, Bilge Yay., İstanbul, 2003, s.7 4 Nazif Öztürk, Menşe i ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar, VGM Yay., Ankara, 1983, s.44 5 a.g.e., s. 46

40 F. Mazlumi: Osmanlıların İran daki Vakıfları Bu yeni sistemin Müslüman ülkelerindeki sayısız örneklerinden birkaçından bahsetmek gerekir ise; Emeviler zamanında vakıflar büyük bir gelişme göstermiştir. Nitekim (H. 708) de Emevi halifesi Velid b. Abdülmelik, Şam daki Ümeyye Camisi için ilk defa köy ve tarlaların gelirlerini kaynak olarak vakfetmiştir. Abbasiler Devleti nde vakıf müesseseleri Emevilere nazaran daha fazla ehemmiyet kazanmışlardır, o derece ki yönetimleri için Vakıflar Nezareti adı altında bütün vakıflara yeni bir statü kazandıran teşkilat kurulmuştur. Abbasi Hilafeti döneminde İslam dünyasının çeşitli siyasi parçalara ayrılması ve Büyük Selçuklu Devleti nin kurulması ile Müslümanların büyük kısmı Türk hâkimiyetine girmiştir. Bu gelişmenin sonucu olarak Şii-Fatimi hareketine karşı takip ettiği Sünnilik siyaseti, Selçuklu Devleti nin her tarafında yeniden birçok dini, sosyal ve kültürel müessesenin vücuda gelmesi ve bilhassa pek çok medresenin açılmasına sebep oldu. Selçuklular zamanında açılan bu çığırdan sonra, İslam dünyasının hemen her yerinde sultanlar, vezirler, beyler, hatunlar ve zenginler medrese açma hususunda birbirleri ile yarışmaya başlamışlardır. XI XII yüzyıllarda ise tasavvufi tarikatların, muntazam bir sosyal kuruluş mahiyetini alan tekke ve zaviyelerin, birden bire çoğalmaları yanında, devletin meydana getirdiği pek çok dini ve hayrı müessese, vakıf sermayesinin müthiş bir oranda artmasına sebep oldu. 6 Diğer örneklere baktığımızda ise, Moğol prensleri İslamiyet i kabullerinden sonra, daha önce tahrip ettikleri şehirlerin imar ve kalkınması ile uğraşmaları gibi, vakıfların gelişmesine de hizmet ettikleri kaynaklar tarafından tespit edilmektedir. Örnek olarak Gazan Han, Hudabende ve Ebu Said gibi zengin, Müslüman- Moğol hükümdarları, Tebriz gibi hâkimiyetleri altında olan önemli bölgelerde pek çok vakıf müesseseleri kurmuşlardır. 7 Bu değerli örnekler dönemin vakıf müesseselerine ait kaynakları olan; el- Hassâf ın Ahkâm ü- l Vakf ı ve İbrahim b. Mûsâ et- Tarâbulûsî nin el- İs af fi Ahkâmi l- Evkâmi l-evkaf ı gibi eserlerde bulabiliriz 8 Bu tarihi süreçte vakıf müesseseleri gitgide gelişerek, Rum Selçukluları ve Anadolu Beylikleri vasıtası ile Osmanlı Devleti ne geçmiştir. 2) İran daki Osmanlı Vakıfları Osmanlı Devleti, İslam ın temel kaynakları ile kendinden önceki Müslüman devletlerin uygulamalarına dayanarak gelişme imkânı buldurmuştu. Bu bakımdan, Osmanlı tarih ve teşkilatlarını başlı başına ve kendinden öncekilerden tamamen bağımsız olarak düşünemeyiz. Zira Osmanlılar kendilerinden 6 Ziya Kazıcı, Osmanlı Vakıf Medeniyeti, Bilge Yay., İstanbul, 2003, s Nazif Öztürk, Menşe i ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar, VGM Yay., Ankara, 1983, s Bu eserler hakkında daha geniş bilgi için bk. Fuad Köprülü, İslam ve Türk Hukuk Tarih Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi, Akçağ Yay., Ankara, 2005, s

41 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 42 önce Anadolu ya gelip yerleşen Müslüman Türklerin yaşayış tarzlarını ve diğer özelliklerini almaktan çekinmiyorlardı. Tam aksine, bir şehir veya kasaba, Selçuklulardan veya başka bir beylikten Osmanlılara geçtiği zaman hiçbir değişikliğe uğramıyordu. Çünkü Osmanlı devlet teşkilatı ve müesseseleri ile Anadolu Beyliklerinin teşkilatı ve müesseseleri arasında pek fark bulunmuyordu. Hatta Osmanlılar, Beylikler vasıtasıyla Rum Selçuklular Devleti nin mirası üzerinde ve onun bir devamı mahiyetinde teşekkül etme imkânı bulmuşlardır. Nitekim Abbasiler devrinde bir teşkilat olarak hukuki esaslarını atan vakıf müessesesi, Osmanlı Devleti nin her köşesinde hızla yayıldı. 9 Osmanlının geniş coğrafyasında kurulan vakıfların bazıları günümüzde Türkiye Cumhuriyeti sınırlarının dışında kalmıştır. Bu önemli bölgelerin birisi de İran- Azerbaycan bölgesidir. Özellikle Osmanlı Devleti XVI. yüzyıl ve XVIII. Yüzyıllar arasında, Safevi Devleti ile yaşanan mücadeleler sonucu alınan topraklarda yeni vakıf müesseseleri kurmuş ya da olan müesseselerde yeni düzenlemeler yapmıştır. Bu vakıfları Erdebil, Hoy, Tebriz ve Urmiye sancaklarında daha detaylı inceleyeceğiz. I. Erdebil deki Vakıflar XVI. yüzyıl başlarında başlayan Osmanlı- Safevi mücadelesinin başlarından itibaren Osmanlı Devleti, Erdebil i feth etme politikasını izlemiştir dan itibaren iki devlet arasında sınır olarak kabul edilen Erdebil, ancak III. Ahmed döneminde, Erzurum beylerbeyi olan Mustafa Paşa nın başlattığı harekâtla ele geçirilmiştir de Osmanlı kuvvetleri Tebriz in ardından Erdebil i ele geçirmişlerdir da ise Nadir Şah ın kuvvetleri Erdebil i geri aldı, Osmanlıları Azerbaycan, Hemedan ve Kirmanşah dan çıkmaya mecbur etti. 10 Osmanlı birlikleri ise, şehri boşaltarak Bakü ye çekildiler de tekrar harekete geçen Hekimoğlu Ali Paşa Erdebil i almayı başardı. Son olarak, 1732 de imzalanan Kirmanşahan Antlaşması ile Osmanlı nın Erdebil deki hâkimiyeti sona erdi. a. Şeyh Safiyyüddin Vakfı Bölgede olan önemli vakıf, Şeyh Safiyyüddin vakfıdır. Şeyh Safiyyüddin 1252 de Erdebil in Kelhoran köyünde doğmuştur. Çocukluğundan itibaren dini bilgiler ile ilgilenen Safiyyüddin, gençlik çağında tasavvufa yöneldi. Şeyh Zahid- i Gilani gibi önemli ilim adamlarının müritliğini yaptıktan sonra Erdebil e döndü. Bölgeye dönmesiyle beraber Safevi Tarikatı nın temellerini atıp ve ilgi odağı haline gelmiştir. Kısa zamanda içerisinde Azerbaycan, Anadolu, Horasan ve Irak tan pek çok kişi zatını ziyarete geldi, hatta dönemin önemli 9 Ziya Kazıcı, Osmanlı Vakıf Medeniyeti, Bilge Yay., İstanbul, 2003, s Aliyev Salih Muhammedoğlu, Erdebil, DİA, Ankara, 1995, c. 11, s. 277

42 F. Mazlumi: Osmanlıların İran daki Vakıfları devlet adamlarından olan Ebu Said Bahadır Han, Emir Çoban ve Vezir Hoca Reşidüddin, Şeyh Safiyyüddin in müritleri olmuşlardır. 11 Şeyh Safiyyüddin in 1335 yılı vefatından sonra yerine oğlu, Sadreddin tarikatın başına geçti. Emir Timur saygıyla itibar ettiği Şeyh Sadreddin 58 sene şeyhlik yaptıktan sonra, 1392 de vefat etmiştir. Onun vefatı üzere, torunu Hâce Ali arkasından da torununun oğlu Şeyh İbrahim tarikatın şeyhliğini sürdürmüşlerdir. Şeyh İbrahim den sonra, tarikatta anlaşmazlık baş göstermiş ve iki koldan ayrılık yaşanmıştır. Bu anlaşmazlığa, 1459 da Erdebil e dönen Şeyh Cüneyd son verip, tarikatın başına geçti. Şeyh Cüneyd zamanında siyasi gayeler taşımaya başlayan bu tarikat Cüneyd in faaliyetleri ile beraber Şiiliğe yönelmiştir da Şeyh Cüneyd in vefatından sonra, yerine Uzun Hasan ın kız kardeşinden doğan oğlu Haydar geçmiştir. Şeyh Haydar ilk yıllarından itibaren Anadolu da faaliyetlerini geliştirip, müritlerinin sayısını arttırdı. Ayrıca müritlerine on iki dilimli, üzerinde beyaz bir tülbent sarılan kızıl bir taç giydirmiş ve bundan dolayı mensuplarına Kızılbaş adı verilmiştir. 12 Son olarak, Şeyh Cüneyd in torunu olan, Şah İsmail 1494 de tarikatın başına geçti ve tarikat mensuplarını teşkilatlandırması ile beraber Safevi Devletini kurdu de deftere kayıt edilen Şeyh Safiyyüddin Külliyesinde başta Şah İsmail olmak üzere devlet hükümdarlarından birçok kişinin mezarı yer almaktadır. Ayrıca Külliyede, türbe, tekke, kütüphane, mescit ve diğer sosyal tesislerde bulunmaktadır. 14 Safevi döneminde bu vakfın gelirleri: Erdebil de 200 ev, 9 hamam, 8 kervansaray, 1 Kapalıçarşı ve 100 dükkân kiraları. Erdebil e bağlı Kelhuran, Talhab ve İbrahimabad köylerinin toprak gelirleri. Bölgede, ipekten alınan vergiler. Tebriz şehrinde, 100 ev ve 100 dükkânın kiraları. Kapan, Halhal, Karadağ, Gilan, Astara ve Mugan da çeşitli emlak gelirleri. 15 Vakfın giderleri: 11 Bilal Dedeyev, Safevi Tarikatı ve Osmanlı Devleti İlişkileri, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2008, c. 1/5, s Cihat Aydoğmuşoğlu, Safevi Devleti Tarihi, Kimlik Yay., Ankara, 2015, s Dedeyev, a.g.m., s Ali Sinan Bilgili, İran, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan da Osmanlı Vakıfları, VGM Yay., Ankara, 2011, s a.g.e. s.13 43

43 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Vakıfta; mütevelli, nazır- ı vakıf, hatip, imam, vaiz, ferraş, hazinedar, müderris gibi pek çok personeli bünyesinde barındırmaktaydı. Bu görevlilerin aldıkları günlük ücretin toplamı 1,235 akçe; defter hesaplamalarına göre 16 ise, yıllık ücretleri 437,190 akçedir. Vakıfta; balmumu, yağ ve döşeme gibi malzemeler için harcanılan ücret, günlük 380 akçe ve yıllık yaklaşık 134,520 akçe olmuştur. Müessesede; pişirilen bütün yemekler için harcanan para yıllık akçedir. Hem ısınmada hem de yemek pişirilmesinde kullanılan odun için, Tebriz ölçüsüyle günlük odun ihtiyacı 200 batman 17 yıllık ise 70,800 batmandı (batmanı 3 akçeden olan odun için yıllık 212,400 akçe harcama yapılmıştır). Osmanlı Devleti, Erdebil i ele geçirdikten sonra Dergâhın vakfiye şartlarına bağlı kalmıştır ve Safevi döneminde olan sistemi devam ettiğini görmekteyiz. b. Pir Abdulmelik Mescidi Vakfı 1728 de kayda geçirilen mescid, Erdebil şehrinin Niyardebir Mahallesi ndedir. Mescidin masrafları Şeyh Safiyyüddin-i Erdebili Vakfından karşılanmaktaydı. Belirtilen cami de bir imam-hatip, 2 müezzin ve bir kayyim 18 görev yapmaktaydı. Günlük olarak imam-hatibe 30 akçe, müezzinlere 10 ar akçe ve kayyima 10 akçe ücret verilirdi. Böylece mescidin günlük 80 akçe, yıllık 28,320 gideri, Şeyh Safiyyüddin Vakfı ndan karşılanırdı. 19 c. İmani Mescidi Vakfı 1728 de kaydedilen vakfın masrafları Şeyh Safiyyüddin- i Erdebili Vakfı ndan karşılanan diğer bir mescittir. Erdebil in Tabar Mahallesi nde yer alan İmani Mescid inde görev yapan imam-hatibe 30 akçe, iki müezzine 10 ar akçe, kayyima 10 akçe günlük ücret ödenir ve şem -i revgana 20 akçe harcanırdı Defterde bir yıl 354 gün olarak temel alınmıştır ( Bilgili, a.g.e., s. 16) 17 Daha çok Türkler ve Türklerle ilgisi bulunan kavimler tarafından kullanılan bir ağırlık ölçüsüdür. Bu kelimenin Farsça kökenli olduğu görüşü de Türker in Soğd lar döneminde İran la kurdukları ticarî ilişkiler sonucunda oluşan Fars etkisiyle açıklanabilir. Diğer taraftan özellikle Uygur kültürü için bir Çin etkisi de söz konusu edilebilir. Buna göre Orta Asya daki Türk ölçü sistemi, İran ve Çin ile olan yoğun ticarî faaliyetlerden sonra ortaya çıkmış olmalıdır. Daha geniş bilgi için bk. ( Cengiz Kallek, Batman, DİA, Ankara, 1992, c. 5, s. 199) 18 Kayyim, bir hayır müessesesindeki hamalların müdürü, bir mabede bakan kişi, bir evliya türbesinin bekçisi ve bu tür görevleri yapan kişiye denmektedir. ( A. Schaade, Kayyim, MEB İA, İstanbul, 1977, c.6, s.492) 19 Ali Sinan Bilgili, İran, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan da Osmanlı Vakıfları, s.14

44 F. Mazlumi: Osmanlıların İran daki Vakıfları Toplam harcama ise günlük 80 akçe, yıllık 28,320 akçe idi. 20 II. Hoy daki Vakıflar İlhanlılar zamanında şehir fiziki bakımdan büyük ölçüde gelişmiştir. Akkoyunlular ise kalabalık kitleler halinde Azerbaycan bölgesinde yerleşmişlerdir. Burada önemli iskân merkezlerinden biri de Hoy dur. 21 Daha sonra bu şehir Akkoyunluların hâkimiyetine son veren Safevilerin eline geçmiştir. XVI. yüzyılının başlarında, Osmanlı- Safevi çatışmalarının merkezlerinden biri olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman, İran seferi sırasında bölgeyi zapt etmiştir lakin bu hâkimiyet kalıcı olmamıştır savaşlarından sonra Hoy, Rumlu Mahmud Bey idaresine geçmiştir de Şah Abbas ile birlikte bölge tekrar Safevi hâkimiyetine girmiş ve 1612 de olan Nasuh Paşa Antlaşması ile Osmanlı Devleti bölgeyi terk etmişlerdir. 22 IV. Murad, Revan Seferine kadar Hoy, Safevi hâkimiyeti altında kalmıştır. Ancak IV. Murad sefer sırasında Hoy a girdi ve üç gün kaldıktan sonra şehri tahrip ettirdi. III. Ahmed döneminde ise, Hoy tekrar Osmanlı hâkimiyetine girdi ve on beş yıl Devletin hâkimiyetinde kaldıktan sonra en son 1739 da İran ın eline geçti. a. Pir Saltuk Zaviyesi Vakfı 1728 de deftere kayıt edilen bu vakıf, Hoy un Zaviye Köyünde bulunmaktadır. Pir Saltuk Zaviyesinin bu bölgede olmasından dolayı köyede ismini vermesi muhtemeldir. Zaviye köyünün diğer ismi de Zebun dur (tasavvufta Allah katında acizlik). Hoy bölgesi, İslam dan sonra daima bir taraftan ticari kervansarayların yolu üstünde olup, diğer taraftan Kazvin, Erdebil, Meraga ve Tebriz den Anadolu, Urmiye, Kirmanşah, Musul ve Bağdat a giden yolcuların kesiştiği nokta halindeydi. 23 Böylece vakfın kuruluş amacı bu doğrultuda yani gelen- geçen yolcuları barındırma, yedirme ve içirme işlevinde olmuştur. Vakfın gelirleri: Bu vakfın gelirleri Zebun, Şireki ve Çertava köyleri ile Ziri-rud arsasından karşılanmaktaydı. Toprak sahiplerinden alınan vergi: Osmanlı klasik çift- resmi sistemin uygulandığı vakıf topraklarında yaşayan köylülerden; bir çiftlik yer 20 a.g.e. s Faruk Sümer, Azerbaycan ın Türkleşmesi Tarihine Umumi Bir Bakış, 1957, Belleten, Ankara, c. XXI, S. 83, s Tahsin Yazıcı, Hoy, DİA, Ankara, 1998, c. 18, s Alirıza Mukaddem, Ahi Evren Veli nin Doğduğu Şehir: Farsça ve Arapça Kaynaklara Göre, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2010, c. 3, s

45 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 46 sahiplerinden 50 akçe, yarım çiftlikten az toprak sahiplerinden 18 ve tapu ile tasarruf yeri olmayan yani bir başkasının veya sipahinin tapusuz olarak verdiği toprakları işletenlerden 12 akçe vergi alınmaktaydı. Böylece 4 çift haneden 200 akçe, 10 bennak 24 haneden 180 akçe, 4 caba haneden 48 akçe ve 2 bekârdan 12 akçe olmak üzere toplam 440 akçe vakfa gelir elde edilmiştir. Tarım ürünleri: bölgede arpa, buğday, pamuk, yonca ve keten gibi ürünlerin tarımı yapılmaktaydı. Üretimi yapılan 1,000 kile 25 (24,215 kilo) buğdayın 100 kilesinden 4,000 akçe, 500 kile arpanın 50 kilesinden 1,500 akçe ve bu ürünler gibi diğerlerinden de onda birlik kısmından vergi alınmaktaydı. Arıcılık ve hayvancılık vergileri: arıcılık yapan kişilerden 200 akçe kovan, küçükbaş hayvan besleyenlerden 210 akçe ve sipahinin topraklarındaki koyun ve keçileri besleyenlerden 510 akçe; ağıl, otlak ve çayır vergisi alınmıştır. Arıcılık ve hayvancılıktan alınan toplam vergi ise, 920 akçedir. Diğer vergiler: badıheva, resm- i arusiyye, cürm ü cinayet, tapu ve bunlar gibi vergilerden alınana vergi 1,000 akçedir (arusiyye, deştbani ve tapu dışında). Bütün bu gelirler ile birlikte Pir Saltuk Zaviyesinin toplam gelir ücreti 11,900 akçeyi bulmaktadır. b. Sultan Pir Hüseyni Zaviyesi Vakfı Pir Hüseyniye ait olan bu vakıf 1728 de defter kaydına geçmiş ve Hoy Sancağı nın Gerger bölgesinde yer alan Alemdar Köyündedir da zaviyede Şeyh Lala ile derviş olan torunları meskûndur ve aynı tarihte kayıt edilen vakıf şartnamesine göre, zaviyeye vakfedilen çiftlik ve bağların geliri Şeyh Lala nın kendisinin ve dervişlerinin masraflarına harcanması için bağışlanmıştır. Vakfiyede bahsedilen bu arazilerin hums- ı gallat ve öşr- i hububat geliri 500 akçedir. c. Han Ahmed Zaviyesi Vakfı 1593 da deftere kayıt edilen vakıf, Hoy un Han Ahmed Köyünde yer al- 24 Osmanlılar da vergiye esas olan üniteye hane denirdi. Haneyi ise evli olan aile reisi teşkil eder, eğer elinde çok az toprak varsa veya hiç toprağı yoksa bu gibi evli şahıslar bennak kaydedilir ve belirli bir vergi öderlerdi. Tahrir defterlerinde mücerred olarak belirtilen bekârlar evlenince derhal bennak olarak belirtilir, alınan vergi de bu yeni duruma göre ayarlanırdı. ( Feridun Emecen, Bennak, DİA, Ankara, 1997, c.5, s. 458) 25 Hacim ölçüsü için kullanılan tabirdir. Bu tabir sonradan özellikle zahire ve hububat gibi kuru maddeler için kullanılmıştır. (E. V. Zambaur, Keyl, MEB İA, İstanbul, 1977, c. 6, s. 663)

46 F. Mazlumi: Osmanlıların İran daki Vakıfları maktadır. Deftere göre, Han Ahmed Köyü ile Babaluca arazisinin 25,000 akçelik geliri vakfa verilmiştir. Diğer 10,000 akçelik geliri ise, Hacı Mehmed e verilen timara aittir. 26 III. Tebriz deki Vakıflar Harezmşahlar, Celayirliler ve Çobanoğulları gibi pek çok önemli Türk aşiretlerinin merkezi olmuştur yılında Timurlu Şahruh un Tebriz i Cihan Şah a bırakması ile Karakoyunlu hâkimiyetine girmiştir. 27 Bu hâkimiyete 1468 de Akkoyunlu Uzun Hasan son verdikten sonra, 28 Tebriz i ele geçirip payitahtı yaptı. Böylece Tebriz de Akkoyunlular ın hâkimiyeti başlamış oldu. Akkoyunluların bu hâkimiyetleri ise, 1501 Safevi Şahı İsmail in, Akkoyunlu Mirza Elvend i Şarur da yenip Tebriz i zapt etmesine kadar sürmüştür. Şahlık tahtına oturan I. İsmail, şehri başkent yapıp ve 12 imam adına hutbe okutturdu yılında Osmanlı padişahı, I. Selim tarafından zapt edildi. Osmanlı- Safevi savaşlarında el değiştiren şehir, Kanuni, Özdemiroğlu Osman Paşa, Halil Paşa ve IV. Murad dönemlerinde Osmanlı idaresine girdi. Bu mücadeleler sonucu bir taraftan Tebriz i savunmasız kaldığı gören diğer taraftan Osmanlı etkisinin azalması için, Safevi şahı I. Tahmasb, payitahtı önce Kazvin e daha sonra İsfahan a taşımıştır yılına kadar, şehir İran, Osmanlı ve Ruslar arasında el değiştirdi. Son olarak aynı yıl Nadir Şah kenti tasarruf edip ve 1736 da yaptığı antlaşma ile İran ı sınırlarına dâhil etti. a. Sahibü z- Zaman Cami Sahibü z- Zaman, İmamiyye Şia sında, zuhur etmeyen on ikinci imam Muhammed Mehdi için kullanılan bir unvandır yılında kayda geçen Cami de hatip, imam, müezzin, vaiz, ferraş ve müderris gibi görevliler vardı. Bunlardan hatip 30 akçe, imam- ı evvel 40 akçe, imam- ı sani ve müderris 30 akçe, vaiz 50 akçe, birinci, ikinci ve üçüncü müezzinler kişi başı 30 er akçe, ferraş 10 akçe vs. görevlilere günlük ücret öden- 26 Ali Sinan Bilgili, İran, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan da Osmanlı Vakıfları, s Ali Sinan Bilgili, Tebriz, DİA, Ankara, 2011, c.40, s Karakoyunlu hükümdarı, Cihan- Şah ın Ermeniye deki ani bir baskın sonucu Uzun Hasan tarafından öldürüldü. Cihan- Şahın diğer karısından olan oğlu Hasan Ali ise, Timurlu Ebu Said yardımı ile Tebriz işgal etti. Ancak Merend e yenilgiye uğrayıp ve Ebu Said in de ölümü üzere, Uzun Hasan Tebriz i ele geçirdi. (Tahsin Yazıcı, Tebriz, MEB İA, İstanbul, 1979, c. 12/1, s ; Cihat Aydoğmuşoğlu, Tarihte Tebriz, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007, s. 87) 29 Cihat Aydoğmuşoğlu, Tarihte Tebriz, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007, s Faruk Sümer, Azerbaycan ın Türkleşmesi Tarihine Umumi Bir Bakış, 1957, Belleten, Ankara, c. XXI, S. 83, s. 447; Aydoğmuşoğlu, a.g.e., s. 58; Bekir Sıdkı Kütükoğlu, Osmanlı- İran siyasi münasebetleri, İstanbul, 1962, s

47 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies mekteydi. Camide toplam 17 görevliye günlük 385 akçe, yıllık ücretin toplamı, 11,550 akçeydi. Bu ücretler ise, Tebriz hazinesinden karşılanmaktaydılar. b. Mirza İbrahim ve Mirza Sadık Camileri Vakfı 1728 de kayda geçen camiler Tebriz şehir merkezinde yer almaktalar. Mirza Sadık Cami, Köprülüzade Abdullah Paşa, Mirza İbrahim Cami ise Hekimoğlu Ali tarafından tamir edilmişlerdir. Her iki caminin de Safevi döneminde vakfı vardı ve Mirza Sadık Cami ne 11 adet köy, Mirza İbrahim Camisine ise 115 adet köyün birer hissesi ile bazı dükkânların gelirleri akar olarak bağışlanmıştır. Osmanlı Devleti, bu köylerin vakıf hisselerini miriye alıp ve camilerin masrafları için, Tebriz de Vicu yı Mahallesi nin Dizeç- Çukur sokağında vezir Ali Paşa tasarrufundaki iki değirmeni vakfetmişlerdir. Her iki değirmeninde aylık geliri 9 akçe, yıllık ise, 108 akçeydi. c. Sultan Gazan Vakfı İlhanlı hükümdarlarından olan Gazan Han, İslamiyet i kabul ettikten sonra, siyasi ve kültürel politikalarını İslam ı esas alarak düzenlemiştir. Yeni bir dine girmesi ile berber, İlhanlı topraklarındaki pek çok kilise, havra ve put haneyi tahrip etmiş, buna karşılık ülkenin her tarafına cami, dergâh, medrese ve vakıflar kurmuştur. 31 İlhanlı başkenti Tebriz deki Sultan Gazan Han vakfı bu imaretlerden biridir. Şenb-i Gazan Han külliyesinde cami, medreseler, hankah, 32 tekke, misafirhane, rasadhane, hastane, kütüphane, havuz ve hamam gibi bölümlerden oluşmaktaydı. Gazan Han yaptırdığı bu külliye için pek çok gelir vakfetmiştir. Ayrıca 1304 yılında Kazvin de vefat eden Gazan Han ın cenazesi de, Tebriz e getirilip cenaze namazı okunduktan sonra buraya defnedildi de kayd edilen bu külliyeye, Vidhir Bölgesi ndeki Hüsrev şah Köyü nden 20 dönüm bağ, 30 dönüm bahçe ve 50 dönüm zemin vakfedilmiştir İlhan Erdem, Olcaytu Han ın Ölümüne Kadar İlhanlılar da Yaşanan Siyasal- Kültürel Gelişmeler ve Yakın- Doğu ya etkileri, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, Ankara, 2000, c.20, S. 13, s Dervişlerin sohbet ve zikir için toplandıkları, bir süre ikamet ettikleri, bazen inzivaya çekildikleri mekânlar için kullanılan terim. (Süleyman Uludağ, Hankah, DİA, Ankara, 1997, c.16, s. 42) 33 Osman Gazi Özgüdenli, Ortaçağ Türk- İran Araştırmaları, Kaknüs Yay., İstanbul, 2006, s

48 F. Mazlumi: Osmanlıların İran daki Vakıfları d. Cihan Şah Cami Vakfı Diğer adı İmaret- i Muzafferiye/ Gök Mescid olan bu cami, 1465 de Tebriz in Khiyaban Mahallesi nde Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah adına yapılmıştır. Camide medrese ve kütüphane gibi önemli bölümleri bulunmaktadır yılında kayıda geçen bu camiye, Safevi döneminde 114 köyün bir kısmı hisseleri vakfedilmiştir. Osmanlı döneminde ise, Mustafa Paşa vakıfta çalışanların maaşlarının ödenmesi ve vakıfların diğer masrafları için pek çok köy ve akar gelirlerini hükümdar camilerine bağlamıştır. Örnek olarak, Vidhir deki, Hüsrev şah Köyün nün 50 dönüm zemin ve 50 dönüm nehir zemini ile Mihrane-rud Bölgesi ndeki Bacımış Köyü nde 1,000 dönümlük zeminlerin geliri gösterebiliriz. 35 e. Reşidiye vakfı Gazan Han ın reformlarını ilk başlatan İlhanlı veziri, Reşidüddin Tebriz in Kuzey- Doğusundaki Sorhab da yeni bölge geliştirdi ve bu bölgeye Rab-ı Reşidi olarak adlandırdı. 36 Bu nahiyede 30,000 mesken, 30 kervansaray ve han ile birlikte ticaret ile alakalı pek çok müessese bulunmaktaydı. Rab- ı Reşidi külliyesinde sulama sistemleri, bahçeler, hastaneler, kervansaraylar, evler ve fabrikalar vardı. Bu tesislerin masrafları ise, Reşidüddin in kendi hazinesinden ve tesis ettiği vakıftan karşılanmaktaydı. 37 Külliyenin önemli bir kısmının inşası 1309 yılında tamamlanmıştır. Rab-ı Reşidi nin inşası, İlhanlı ülkesinde Gazan Han zamanında başlatılan geniş imar ve yeniden yapılanma faaliyetlerinin bir devamı olarak değerlendirilebilir. Külliye 1309 da kaleme alınan vakfiyesi, vakıf tarafından Mart 1314, Kasım 1315 ve Ekim/ Kasım 1316 tarihlerinde yapılan bazı ilavelerden sonra günümüze ulaşmıştır. 38 Külliyede mescid, medrese hankah, aşevi, hastane, mütevelli evi, müşrif 39 evi, hamam, su deposu, bahçe, yetimhane, kütüphane, türbe, eczane ve pek çok önemli bölümlerden oluşmaktaydı. Ayrıca mütevelli, müşrif, nazır, imam, müezzin, vaiz, kapıcı, meşaleci, kütüphaneci ve aşçı gibi görevliler bulunuyordu. 34 Tahsin Yazıcı, Tebriz, MEB İA, İstanbul, 1979, c. 12/1, s Bilgili, a.g.e., s Osman Gazi Özgüdenli, Reşidüddin Fazlullah-ı Hemedani الدين فضل االله الهمداني), (رشيد DİA, Ankara, 2008, c.35, s Aydoğmuşoğlu, a.g.m., s Özgüdenli, a.g.e., s İslâm devletlerinde askeriye ve adliye dışındaki kurumları denetleyen Dîvân-ı İşrâf ın başkanı ve ona bağlı memurlar için kullanılan bir terim. 49

49 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 50 Rab- ı Raşidi de görev yapan personellerin ücretleri nakdi ve ayni olarak ödenmekteydi. Külliyede çalışan toplam 596 kişi görev yapmaktaydı ki herhangi ödeme yapılmayan 440 köle ile maaşları tespit edilmeyen 6 kişi hariç, 150 personelin maaş ortalaması nakit olarak yaklaşık 46,2 dinar idi. 40 Reşidüddin 1318 tarihinde katledildi. Onun ölümünden sonra Emlaklarına el konularak vakıfları geçersiz kılındı. Oğlu Giyaseddin ın 1336 da ketlinden sonra ise, külliye tekrar yağma edilip tahrip edildi. Osmanlı idaresine geçtiği zaman ise, külliyenin büyük ölçüde harabeydi ve Osmanlı ise buraya pek fazla vakıf bağlamamıştır de defter kayd edilen külliyeye, Ardanak Bölgesi ndeki Kalan Köyü ndeki Şekerci Alaeddin in karşıladığı kiranın 999 akçelik hissesi ile Vidhir Bölgesi ndeki Meylan ve Arısku, Mihrane-rud Bölgesi ndeki Ayran köylerinde Zalik bağı adı verilen 2,000 akçelik gelirli bağların, onda biri hissesini külliyeye vakfedilmiştir. Vakfın toplam geliri 2,999 akçedir. 41 f. Hasan Padişah Cami 1729 yılında deftere kayd edilen cami, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan tarafından Tebriz in Sahibabad bölgesinde bulunmaktadır. Caminin yanında bir de medrese inşa edilmiştir. Bu medreseye Uzun Hasan ın Ebu Nasr lakabından dolayı Nasriyye Medresesi denilmekteydi. Uzun Hasan ın vefatından sonra cenazesi Nasriyye nin bahçesine defnedilmiştir. 42 Müderris, vaiz ve imam gibi personellerin görev yaptığı bu vakıfta onların ücretleri Tebriz hazinesinden karşılanmaktaydı. Osmanlı Devleti nin Tebriz Sancağında bulunan tüm vakıflardan, gelirinin toplamı yılları arasında 5,999 akçe, döneminde ise 33,488 akçedir. 43 g. Yağan Baba Zaviyesi Tescil tarihi, H. 1329/ M olan vakıf Halil Bin Mehmed Cihangir, tarafından Tebriz de kurulmuştur. Vakfiyesinin örneği VGM Defteri, No: de bulunmaktadır. IV. Urmiye deki Vakıflar Selçuklu, İldeniz, Harezmşahlar, Karakoyunlular ve Akkoyunlular gibi pek çok Türk Devletleri nin hâkimiyetlerinden sonra, Safevilerin eline geçti. Şah I. 40 Osman Gazi Özgüdenli, Ortaçağ Türk- İran Araştırmaları, Kaknüs Yay., İstanbul, 2006, s Bilgili, İran, a.g.e. s a.g.e., s a.g.e. s.74

50 F. Mazlumi: Osmanlıların İran daki Vakıfları Tahmasb döneminde Şahsevenlerden Beradost aşiretinden, Kara Tac ın idaresine varildi yılında Osmanlı Devleti nin İran a saldırmasıyla Urmiye, Hoy ve Selmas ile birlikte Osmanlı hâkimiyetine girdi. Şehrin tahriri 1726 yılının başlarında başlayıp ve tahrir işlemi 1728 de tamamlandı da Nadir Şah, Meraga, Savuç- Bulak ve Dimdim i Osmanlı dan geri aldıysa da, Hekimoğlu Ali ve Rüstem Paşalar bir ay süren kuşatmadan sonra, Urmiye yi tekrar ele geçirdiler. Afşarlı Nadir Şah 1736 da Osmanlı nın yapılan antlaşma ile Azerbaycan bölgesini terk etmesinden sonra, şehri işgal ederek kendi topraklarına bağlamıştır. 44 a. Cami - i Kebir Vakfı (Hasan Padişah Cami) Şehrin önemli mimari eserlerinden olan Cami - i Kebir, inşası Uzun Hasan tarafından başlatılmış, oğlu Sultan Yakub döneminde tamamlamıştır de deftere kaydedilen, vakfın gelir ve gider kalemleri şöyledir: Vakfın Gelirleri: Urmiye şehrindeki mukataa ve kiralar ile Bena- perveze Bölgesi ndeki Beder bağı, Sepurgan ve Haneki- Sarah, Belde Bölgesi ndeki Kurd Tepe, Ali- kan, Espesnan ve Direhi- bahalı köylülerden alınan resim ve öşür gelirleri oluşturmaktadır. Bu köylerden Bederbağ da Kırklu, Haneki- Sarah da Beradost, Kurd Tepe de Kara Hasanlu ve Espesnan Köyünde ise Kasımlu aşiretleri yaşamaktadır. 45 Vakfın Giderleri: Mütevelli, nazır, kâtip, imam, müezzin, ferraş ve cabi vakfın görevlileriydiler. Bunlardan mütevelli 40 akçe, nazır 20 akçe, kâtip 10 akçe, imam 25 akçe, müezzin 12 akçe, ferraş ve cabi 10 ar akçe günlük ücret almaktadırlar. Bu ücretlerin günlük toplamı 174 akçe, yıllık toplamı ise 61,596 akçedir. 46 Personel ve malzeme giderlerinin toplamı yıllık 69,876 akçe olmuştur. Sonuç Tarih süresince Türk- İslâm devletlerinden Osmanlı ya geçen vakıf müesseseleri, bu devlet ile birlikte gelişerek kurumsallaşmış ve teşkilatlanmıştır. Osmanlı Devleti, genişlemesi ile beraber elde edilen yeni bölgelerde vakıf konusundaki hassasiyetini korumuş ve bu kurumlar üzerinde düzenlemeler yapmıştır. 44 V. Mİnorsky, Urmiye, MEB İA, İstanbul, 1986, c. 13, s Bilgili, a.g.e. s a.g.e. s

51 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 52 Bilhassa 16.yy Osmanlı- İran (Safevi) savaşlarıyla, Azerbaycan bölgesinin dönem dönem Osmanlı hâkimiyetine girmesiyle birlikte, mezkûr bölgeye yeni vakıflar kurulması dışında Osmanlı Devleti, Selçuklular, İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safeviler zamanından kalan vakıflara, kamusal ve dini saiklerle bölgenin durumuna bağlı olarak yeni düzenlemeler yapmış ya da aynı şekilde sistemi devam ettirmiştir. Araştırmalarımız sonucu Azerbaycan Coğrafyasına baktığımız üzere, hem Osmanlı hem de bölgedeki diğer devletler zamanında kültürel ve tarihi ortaklığın izlerine rastlamaktayız. Bu ortaklığın önemli unsurlarından olan vakıf müesseseleri, coğrafyadaki hâkim olan devletler döneminde kendi statüsünü korumuştur. Vakıf kurumları hakkında, gerek Türkiye gerekse de İranlı araştırmacılarımız arşivlerde daha derin kaynak taramaları yaptıktan sonra bu konuyu daha fazla aydınlatma imkânı bulunacaktır. Ancak her iki coğrafyada da müesseseler hakkında arşivlerde kaynak eserler bulunmakla birlikte bu arşivlerde tarama yapıp belgeleri gün yüzüne çıkaran araştırmacıların sayısı çok az olduğu için günümüzde bu alanda akademik çalışmalar sınırlı kalmıştır. Araştırmamız esnasında makale içeriğinde kullandığımız kaynaklar dışında konuyla alakalı çok fazla belge ve bilgiye ulaşamadığımızdan bu makalenin de konunun aydınlatılmasına yeterli katkı yaptığı kanaatini taşımamaktayım. Ancak çalışmamızın en azından konuya dikkat çekmesi ve bu alanda araştırmaların derinleşmesine katkı yapması amaçlanmıştır. Kaynakça Akdağ, Mustafa, Türkiye nin İktisadi ve İçtimai Hayatı, Cilt. 1( ), Cem Yayınları, İstanbul, 1974 Akgündüz, Ahmet, XVIII. Yüzyılda Türkiye de Vakıf Müessesesi, TTK Yayınları, Ankara, 2003 Akgündüz, Ahmet, İslam Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi, Osmanlı Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1996 Avery, Peter, Nadir Shah and The Afsharid Legacy, in The Cambridge History of İran, vol:7, Cambridge University Press, 2008 Aydoğmuşoğlu, Cihat, Safevi Devleti Tarihi, Kimlik Yayınları, Ankara, 2015 Aydoğmuşoğlu, Cihat, Tarihte Tebriz, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007 Bilgili, A. Sinan, İran, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan da Osmanlı Vakıfları, VGM Yayınları, Ankara, 2011 Bilgili, A. Sinan, Tebriz, DİA, TDV Yayınları, c.40, Ankara, 2011 Dedeyev, Bilal, Safevi Tarikatı ve Osmanlı Devleti İlişkileri, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2008, c. 1/5 Erdem, İlhan, Olcaytu Han ın Ölümüne Kadar İlhanlılar da Yaşanan Siyasal- Kültürel Gelişmeler ve Yakın- Doğu ya etkileri, Ankara Üniversitesi Dil ve Ta-

52 F. Mazlumi: Osmanlıların İran daki Vakıfları rih-coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, Ankara, 2000, c.20, S. 13 Genç, Mehmet, Klasik Osmanlı Sosyal- İktisadi Sistemi ve Vakıflar, Vakıflar Dergisi, VGM Yayınları, Ankara, 2014 İpşirli, Mehmet, Osmanlı da Vakıfların Tarihi Gelişmesi, Sivil Toplum Dergisi, 4(15), 2006 Kaya, Fatih Mehmet, İslam Toplumunda Vakfın Ortaya Çıkışı, Yapısı ve Kısımları, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi, Bursa, 1987 Kazıcı, Ziya, Osmanlı Vakıf Medeniyeti, Bilge Yayınları, İstanbul, 2003 Köprülü, Fuad, Vakıf müessesesi ve Vakıf vesikalarının tarihi ehemmiyeti, Vakıflar Dergisi, VGM Neşriyatı, Sayı: I, Ankara, 1938 Köprülü, Fuad, İslam ve Türk Hukuk Tarih Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi, Akçağ Yayınları, Ankara, 2005 Kütükoğlu, Bekir Sıdkı, Osmanlı- İran Siyasi Münasebetleri, Edebiyat Fakültesi Matbaası, İstanbul, 1962 Minorsky, Vladimir Urmiye, MEB İA, Milli Eğitim Basımevi, c. 13, İstanbul, 1986 Özgüdenli, Osman Gazi, Ortaçağ Türk- İran Araştırmaları, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2006 Özgüdenli, Osman Gazi, Reşidüddin Fazlullah- i Hemedani, DİA, TDV Yayınları, c. 35, Ankara, 2008 Öztürk, Nazif, Menşe i ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar, VGM Yayınları, Ankara, 1983 Sümer, Faruk, Azerbaycan ın Türkleşmesi Tarihine Umumi Bir Bakış, 1957, Belleten, Ankara, c. XXI, S. 83 Şah Tahmasb- ı Safevi, Tezkire, Çev. Hicabi Kırlangıç, Anka Yayınları, İstanbul, 2001 Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, TTK Yayınları, Ankara, 1965 Yazıcı, Tahsin, Hoy, DİA, TDV Yayınları, c. 18, Ankara, 1998 Yazıcı, Tahsin, Tebriz, MEB İA, Milli Eğitim Basımevi, c. 12/1, İstanbul, 1979 Yediyıldız, Bahaeddin, XVIII. Yüzyılda Türkiye de Vakıf Müessesesi, TTK Yayınları, Ankara, 2003 Yediyıldız, Bahaeddin, Vakıf- Tarih, DİA, TDV Yayınları, Cilt. 42, Ankara, 2012 Yediyıldız, Bahaeddin, Vakıf, MEB İA, Milli Eğitim Basımevi, Cilt. 13, İstanbul, 1986 Farbod Mazlumi: İlk ve orta öğrenimini Tahran da tamamladı Eğitim- öğretim yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi nde lisans eğitimine başladı ve 2015 yılında Harezmşahlar Devlet Teşkilatı konulu tezi ile eğitimini tamamlamıştır. Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi nde Ortaçağ Tarihi anabilim dalında yüksek lisans eğitimine başladı. Ortaçağ tarihi alanında araştırma ve çalışmalarını halen Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi nde devam ettirmektedir. 53

53 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve İran da Devlet Dışı Aktörlerin Dış Politika Üzerindeki Potansiyel Rolü Joint Comprehensive Plan of Action and Potential Role of Non-Goverment Actors in Iran s Foreign Policy جا ع ا دام رک و شبا وهیباز ی ان ردو ی یا تخار یا ان Burak Bilgehan ÖZPEK Ömer Faruk ŞEN Özet Ortadoğu da son yıllarda yaşanan en önemli gelişmelerden biri İran ile P1+5 ülkeleri arasında Kapsamlı Ortak Eylem Planı anlaşmasının imzalanması ve uygulanmasıdır. Bu anlaşmaya göre İran ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini sınırlandırması karşılığında Amerika Birleşik Devletleri, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği nin nükleer faaliyetlere ilişkin uyguladığı ekonomik yaptırımların öngörüldü. Bu anlaşma İsrail ve Suudi Arabistan başta olmak üzere devletlerde, ABD ve İran daki ülke içi muhafazakar koalisyonlarda ve bazı realist akademik çevrelerde geniş yankı uyandırdı ve tepki çekti. Tepkilerin temel nedeni İran ın bu anlaşma sayesinde maddi kapasitesini artıracağına ve bu kapasite artışıyla eş zamanlı olarak daha agresif ve iddialı bir dış politika izleme imkanına kavuşacağına ilişkin ön kabuldür. Ne var ki bu görüş devletlerin dış politika davranışlarının oluşumunda iç politik kompozisyonun ve devlet dışı aktörlerin etkilerini göz ardı etmektedir. Bu makale, realist görüşün sınırlılıklarına işaret ederek nükleer anlaşmanın İran ın dış politika davranışları üzerinde yaratacağı potansiyel etkileri liberal bir perspektiften ele almaktadır. Anahtar Kelimeler: Kapsamlı Ortak Eylem Planı, ekonomik yaptırımlar, İran dış politikası, realizm, liberalizm Abstract One of the most important developments in Middle East in recent years is the agreement which is called Joint Comprehensive Plan of Action (JCPOA) -between Iran and P1+5 countries. According to the agreement, it has been proposed that nuclear-related economic sanctions against İran which were imposed by United States, United Nations and European Union was lifted in return for limiting uranium-enrichment activities of Iran. The JCPOA created broad repercussions and got reactions from various states including Saudi Arabia and Israel, conservative domestic coalitions in Iran and U.S and some students of realist school of international relations discipline. The rationale behind the reactions was the presupposition, which regarded the agreement as a leverage increasing Iran s material capabilities and promoting its capacity to pursue more aggressive and assertive foreign policy synchronously. However, this perspective ignores the effects of domestic political composition and non-state actors in the formation of governments foreign policy behaviour. This article puts a liberal perspective forward and deals with the potential influence of nuclear agreement on Iranian society, economy and political atmosphere. Keywords: Joint Comprehensive Plan of Action, economic sanctions, Iranian foreign policy, realism, liberalism. چکیده امضای برنامه جامع اقدام مشترک ) برجام ( در راستای توافق جامع بر سر برنامه هستهای بین ایران و گروه ۵+۱ یکی از مهم ترین رویداد های اخیر در خاورمیانه می باشد. براساس این توافق ایران برنامه غنی سازی اورانیوم را محدود و در مقابل تحریم های اتحادیه اروپا ایالات متحده آمریکا و سازمان ملل لغو خواهد شد. بعضی از کشورها مانند اسراییل و عربستان سعودی و نیز گروهای محافظه کار در داخل ایران و آمریکا به مخالفت با این توافق پرداختند. به نظر مخالفان ایران در سایه این توافق با استفاده از ظرفیت های رو به رشد اقتصادی در سیاست خارجی نیز پر مدعاتر عمل خواهد کرد. این نگرش به نوعی سیاست خارجی کشورها را که متاثر از سیاست داخلی و عوامل خارجی است نادیده میگیرد. در این مقاله دیدگاه های واقع گرایان در رفتار سیاست خارجی ایران و تاثیرات بالقوه آن با نگاهی لیبرال بررسی شده است. کلامت کلیدی: برنامه جامع اقدام مشترک(برجام) سیاست خارجی ایران واقع گرایی لیبرال 54

54 B.B.Özpek-Ö.F.Şen: Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve İran da Devlet Dışı Aktörlerin Dış Politika Üzerindeki Potansiyel Rolü Giriş Son yıllarda Ortadoğu siyaseti ve ekonomisine ilişkin kritik gelişmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmelerden belki de en önemlisi bölgede güvenliği ve refahı artırması beklenen, küresel güçler ile İran arasında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) anlaşmasıdır. İran ile P5+1 ülkeleri 1 arasında 14 Temmuz 2015 tarihinde imzalanan bu anlaşma doğrultusunda; İran ın barışçıl olmayan amaçlarla uranyum zenginleştirdiği iddiasıyla ABD, BM ve AB tarafından uygulanan ekonomik yaptırımların İran ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurması karşılığında kaldırılması taahhüt edilmişti. JCPOA nın imzalanmasından altı ay sonra, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu nun İran ın yükümlülüklerini yerine getirdiğini onaylayan raporuna istinaden 16 Ocak 2016 tarihinde ekonomik yaptırımlar tamamen kaldırıldı. Bunun üzerine İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani anlaşmanın uygulamaya geçmesini tarihi ve büyük bir zafer olarak tanımladı. ABD başkanı Barack Obama, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon ve Avrupalı liderler uranyum zenginleştirme sürecini durdurması karşılığında İran a uygulanan yaptırımların kaldırılmasını dünya güvenliği ve barışı adına önemli bir gelişme olarak değerlendirdiler. Öte yandan bu anlaşma herkesi memnun etmedi. Bazı devletler, siyasi gruplar ve akademisyenler anlaşmayı İran ın güçlenerek tekrar sahaya çıkacağı bir devre arası olarak yorumladılar. Daha açık bir ifadeyle, İsrail ve Suudi Arabistan başta olmak üzere bölgedeki bazı devletler, ABD ve İran daki muhafazakar koalisyonlar ve realist analistler bu işbirliğinin, İran tarafından, ileri tarihteki bir çatışmaya daha avantajlı pozisyonda başlamak için başvurulacak bir kaldıraç olarak görüldüğünü belirterek başta ABD olmak üzere P5+1 ülkelerini eleştirdiler. Bu eleştiriye göre, dondurulan finansal kaynakların serbestleşmesi ve küresel ekonomiye entegrasyonu sonucunda İran maddi kapasitesini artıracak ve dolayısıyla daha agresif, iddialı (assertive) ve müdahaleci bir dış politika izleyerek bölgesel ve küresel güvenliği tehdit edecektir. Nitekim İran halen daha Irak, Suriye ve Yemen iç savaşlarındaki müttefiklerine maddi yardım sağlamakta 2 ve balistik füze denemelerine ara vermeksizin devam etmektedir. 3 1 P5+1 ülkeleri Almanya nın yanı sıra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nin daimi üyesi olan Amerika Birleşik Devletleri, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, İngiltere ve Fransa dan oluşmaktadır. 2 Riyadh Mohammed, How Iran Is Taking Over the Middle East, The Fiscal Times, March 8, 2015, 3 Asa Fitch, Iran Continues Ballistic-Missiles Tests The Wall Street Journal, March 9, 2016, 55

55 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Ne var ki, yapılan anlaşmadan sonra tekrar yükselmeye başlayan İran a yönelik bu yoğun tehdit algısı İran dış politikasını belirleyen iç siyasi dengelerden ve dinamiklerden bağımsız biçimde ele alınmaktadır. Daha açık bir ifadeyle, İran ın anlaşmaya dair niyetini eleştirel ve karamsar bir perspektiften okuyan realist bakış açısı gerek Ruhani ile iktidara gelen reformcu kanadın ajandasını gerekse İran ın uluslararası sistem ve küresel ekonomi ile entegrasyonunun, dış politika davranışları üzerinde yaratacağı uzun vadeli yumuşatıcı etkileri görmezden gelmektedir. Ayrıca belirtilmesi gereken üçüncü nokta şudur ki; İran ve muarızı devletlerin 1979-sonrasında birbirlerine karşı besledikleri tehdit algısı çoğu zaman tehdidin bizzat kaynağı olagelmiştir. Bugün gelinen noktada ABD ve İran da 2013 sonrasında şahinlerin iktidarda olmaması dolayısıyla ekseriyeti ön yargıdan oluşan tehdit algıları bir miktar ortadan kalkmış ve diyalog mümkün hale gelmiştir. Devrim-sonrası rejimin baskıcılığının yanı sıra İran ın uluslararası sistem ve küresel ekonomiden zamanla artan izolasyonu devlet, toplum, piyasa ve bireyi ve bunlar arasındaki bütün ilişki konfigürasyonlarını kökten değiştirmiştir. Devlet zamanla sivil toplum, piyasa ve bireyin aleyhine dramatik biçimde güçlenirken eş zamanlı olarak dış politikada agresif davranışlar sergilemiştir. Zira dış politika karar alma sürecine dahil olması ve devleti sınırlaması gereken devlet-dışı aktörler büyük ölçüde ortadan kalkmıştı. Bugün gelinen nokta itibariyle İran da devlet-dışı aktörler hala zayıftır. Nitekim yapılan anlaşma kapsamlı bir yönetişimin sonucu olmaktan çok siyasi iradenin bir tezahürü olarak ortaya çıkmıştır. Bununla beraber yaptırımların kaldırılması devlet-dışı aktörlerin devlet karşısında kaybettikleri gücü geri kazanması için önemli bir fırsat sunmaktadır. Dolayısıyla İran a yönelik realist kategorik tutum bu fırsatın değerlendirilmesiyle büyük ölçüde boşa çıkarılacaktır; zira zaman içinde devlete karşı özgüven kazanan toplum, piyasa ve birey hiçbir jeopolitik hırs uğruna refahını riske etmek istemeyecek ve agresif dış politika davranışları aleyhine baskı oluşturacaktır. Bu makale İran ın uluslararası üretim, ticaret ve finans ağlarına entegre olması sonucunda yaşanacak toplumsal ve siyasal dönüşümün dış politika davranışlarına yapacağı olası etkileri ele almaktadır. Kanaatimize göre yaptırımların tasfiyesiyle birlikte İran ın uluslararası ekonomi ve siyaset yapılarına dahil edilmesi daha sorumlu ve mutedil bir dış politika davranışının koşullarını yaratacaktır. Bu koşullar yukarıda belirtildiği üzere devlet ile sivil toplum arasındaki ilişkinin sivil toplum lehine gelişmesi ve devleti sınırlandırması sonucunda ortaya çıkacaktır. Makalenin ikinci bölümünde devlet-piyasa ilişkisi, dış politika davranışları, uygulanan ekonomik yaptırımlar ve etkileri, iç siyasi mücadeleler, asker-si- 56

56 B.B.Özpek-Ö.F.Şen: Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve İran da Devlet Dışı Aktörlerin Dış Politika Üzerindeki Potansiyel Rolü vil ilişkileri, elit rotasyonları, kurumlar, ekonomik ve siyasal özgürlükler vb. bakımdan İran ın 1979 Devrimi nden bugüne geçirdiği süreç tasvir edilecektir; böylelikle dış politika davranışını belirleyen faktörlerin ülkenin iç kompozisyonundan bağımsız biçimde ele alınamayacağı fikrini desteklemek üzere bazı önemli gelişmeler sunulmuş olacaktır. Üçüncü bölümde, İran ve P5+1 ülkeleri arasında yapılan anlaşmanın realist literatüre referansla nasıl ele alındığı tasvir edilecek ve eleştiriye tabi tutulacaktır. Dördüncü bölümde ise ampirik verilere ve liberal literatüre referansla bu anlaşmanın liberal savunusu yapılacaktır. Buna göre, İran ın küresel ekonomiye dahil olması ve yaşaması beklenen hızlı ekonomik gelişme sonucunda ülke içinde ontolojik olarak devletten bağışık aktörlerin ve kurumların ortaya çıkması mümkün olacak, bu durum ise dolaylı yoldan rejimin agresif dış politika davranışlarının sınırlanmasında önemli bir rol oynayacaktır. Son bölümde ise makalede yürütülen tartışmalar konsantre biçimde sunulacak ve çalışmanın temel bulguları paylaşılacaktır. Devrimden bugüne İran: Ekonomi, İç Siyasi Dengeler, Yaptırımlar ve Dış Politika 1979 İslam Devrimi yle birlikte İran köklü bir değişim geçirdi. Ne var ki bu değişim o yıllarda dünya sathına yayılmaya başlayan ekonomik serbestleşme, siyasal liberalleşme ve bölgesel entegrasyon trendine zıt yönde seyrediyordu. Yeni rejim ithal-ikameci bir ekonomi politika tercih etti. Bu doğrultuda başta özel petrol şirketi olmak üzere kritik şirketleri millileştirdi, sayısız özel sanayi şirketine ve bankaya el koydu; yabancı sermayeyi yasakladı; fiyatları piyasa yerine kendisi belirlemeye başladı; modası geçmiş beş yıllık kalkınma planlarına başvurarak makroekonomik hedeflerini gerçekleştirmeye çalıştı; kısacası devlet piyasanın yerini alarak ekonomik bölüşüm ve dağıtım mekanizmasını kendisi işleten yegane aktör haline geldi. Kamulaştırılan birçok özel mülk bonyad adı verilen yarı-hükümet kuruluşu vakıflara devredildi. Kurulan Devrim Muhafızları ekonomide önemli ayrıcalıklar elde etti. Ulusal ekonomide ağırlığını artıran rejim, küresel ekonomiyle ilişkiler bakımından da liberal trendin ters istikametinde hareket ediyordu. Humeyni rejimi uluslararası üretim, ticaret ve finans yapılarına perde çekerek kendi kendine yeten bir ekonomik düzen, başka bir deyişle, direniş ekonomisi 4 öngördü. Belirtmek gerekir ki, ulusal ekonomideki devletin ağırlığı ve uluslararası ekonomik düzendeki yalnızlaşma yalnızca İran ın kendi iradesi sonucunda ortaya çıkmadı. İlk ola- 4 Bu kavram Ayetullah Hamaney tarafından İran a uygulanan ekonomik yaptırımlara karşı üretilen bir doktrindir. İçe dönük ve kendi kendine yeten bir milli ekonomiyi ima eden bu doktrin ekonominin güvenlikleştirilmesi, siyasallaştırılması, İslamileştirilmesi, jeopolitikleştirilmesi gibi bileşenlere sahiptir. Bkz. Amir Toumaj, Iran s Economy Of Resistance: Implications For Future Sanctions, Bu kavramı Humeyni nin ekonomik politik yaklaşımlarını tanımlamak için de pekala kullanabiliriz. 57

57 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 58 rak, devrimin yapıldığı 1979 yılından itibaren İran üzerine ağır ekonomik yaptırımlar uygulandı. ABD diplomatlarının devrimci öğrenciler tarafından esir alınması üzerine ABD İran la ticareti sınırladı ve İran ın yabancı bankalarda bulunan 12 milyar dolarlık finansal varlığını dondurdu. 5 İkinci olarak, Irak ile savaştığı süre boyunca ( ) devlet kaynak ihtiyacı arttıkça ekonomideki ağırlığını dramatik biçimde artırdı; ayrıca İran savaşın yaralarını saracak uluslararası finansal destek bulamadı. 6 Humeyni devrimden birkaç ay sonra devrim mahkemelerini ve Devrim Muhafızları nı kurdu, muhalifleri şiddetle bastırdı. Saklı imam ortaya çıkana kadar bir fıkıh aliminin yönetimini öngören velayet-i fakih ilkesini ve dini lider lehine güçlü yetki transferini içeren anayasa 1979 da referandumda kabul edildi. Politik arenada ise ılımlı bir rejim taraftarı olan başbakan Bezirgan (1979) daha sonra da cumhurbaşkanı Beni-Sadr (1981) diskalifiye edildi; bu süreçte Humeyni ve ayetullahların kurduğu İslami Cumhuriyet Partisi daha da güçlendi de Saddam Hüseyin in saldırılarıyla başlayan savaş süresince halk desteği gittikçe artan Humeyni ve İslam Devrimi iç politikada nihai zaferi elde etmiş oldu. 8 Kısacası 1979-sonrası dönemde yeni rejim iç politikada muhalifleri, sivil toplumu, piyasa aktörlerini, mülkiyet haklarını etkisizleştirip politik ve ekonomik hakimiyetini konsolide ettikçe dış politikadaki agresif davranışlarına müşkülat teşkil edecek aktör ve kurumlardan kurtuldu. Humeyni dış politikada da iç politikadaki muarızlarına karşı davrandığı gibi sert davrandı. Yeni rejim ilk iş olarak İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesti. Şah döneminde ABD ile yürütülen askeri işbirliğini sonlandırdı. Rehine krizindeki uzlaşmaz tavrı sonucunda ise ABD İran la diplomatik olan ilişkilerini tamamen kesti. 9 Gittikçe agresifleşen ve uluslararası sistemde yalnızlaşan İran devrim ihracını dış politika ajandasının ilk gündem maddesi haline getirdi. Ne var ki, 1980 li yıllarda uluslararası ekonomi ve siyaset bakımından izole olan İran da içine düştüğü ekonomik ve politik darboğazdan kurtulmak için tartışmalar başlamıştı. Humeyni 1989 da hayatını kaybetmiş; İran iç siyaseti karşılaşılan sorunlara karşı atılması gereken adımlar bakımından ikiye bölün- 5 Sam Sasan Shoamanesh, History Brıef: Timeline Of Us Iran Relations Until The Obama Administration, MIT International Review, 3. 6 Shoamanesh, MIT International Review, 3. 7 William L. Cleveland, Modern Ortadoğu Tarihi, çev. Mehmet Harmancı (İstanbul: Agora Kitaplığı, 2015): Saddam Hüseyin rejimine karşı İslam davasını savunmanın gururuna İran yurtseverliği duyguları da karışınca, yeni cumhuriyet ve onun ettiği İslami ilkeler daha yaygın biçimde benimsenir oldu. Savaş, hükümetin Devrim muhafızlarına ve düzenli orduya binlerce genci alarak otoritesini arttırmasını sağladı. Cleveland, Modern Ortadoğu, Oral Sander, Siyasi Tarih , (Ankara: İmge Kitabevi Yayınları, 2011): 558,559.

58 B.B.Özpek-Ö.F.Şen: Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve İran da Devlet Dışı Aktörlerin Dış Politika Üzerindeki Potansiyel Rolü müştü. Bir tarafta devrimi içeride sürekli hale getirmek ve diğer ülkelere yaymak isteyen sertlik yanlısı muhafazakarlar varken, diğer tarafta Rafsancani nin başını çektiği, İran ın uluslararası izolasyondan kurtulması gerektiğini ve temel önceliğin ekonomik restorasyon olduğunu savunan ılımlılar vardı. 10 Seçimleri kazanan Rafsancani, özellikle yılları arasında, ekonominin görece serbestleşmesi ve dış politikanın yumuşatılmasına ilişkin politikalar yürüttü. Zira devrimden sonraki on yıl boyunca devletin ekonomideki büyüklüğü ve uluslararası sistemdeki yalnızlığı İran a pahalıya mal olmuştu. Bazı devlet işletmelerinin özelleştirilmesi, döviz serbestliği, serbest ticaret bölgelerinin oluşturulması, sübvansiyon ve fiyat kontrollerinin tedrici olarak tasfiyesi gibi hedefleri ajandasına koyan Rafsancani bu hedefleri gerçekleştirmek üzere dış borçtan yararlanmanın yanı sıra yerli ve yabancı özel yatırımları celp etmeyi hedefledi. 11 Aleyhine birçok öge barındıran mevcut iç siyaset kompozisyonundan dolayı bu hedeflerin tamamı gerçekleştirilemese de İran bu dönemde yaklaşık yüzde 5.5 civarında ekonomik büyüme performansı ortaya koydu. 12 Ulusal ekonomi ve siyasetteki reformlarla eş zamanlı olarak İran ın dış politika gündemi de değişmeye başladı. Rafsancani nin Batı ve Arap devletleriyle ilişkilerini düzeltme ve Ortadoğu ya devrim ihracını sonlandırma çabası, başka bir ifadeyle, dış politikasını de-ideolojize ve pragmatik kılma gayreti İran ın uluslararası görünüme katkıda bulundu. 13 Iran-Avrupa ilişkisinde dikkate değer gelişmeler yaşandı. İran borç, kredi ve yatırım imkanları olarak Avrupa ülkelerini; Avrupa ülkeleri ise ABD rekabetinden yoksun bir ülke olarak İran ı fırsat olarak değerlendiriyordu. Bu dönemde Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya nın ticari ilişkileri oldukça yoğunlaştı. 14 Rafsancani nin ilk döneminin ( ) sonlarına doğru AB ile olan ilişkilerde göreli bir gerileme yaşandı. İran destekli grupların Lübnan da esir aldığı Batılıların serbest bırakılmasında Rafsancani nin etkisi olsa da ABD ile ilişkilerde bu dönemde ciddi bir gelişme yaşanmadığını söyleyebiliriz. Öte yandan, İran Körfez ülkelerine karşı ses tonunu düşürdü ve başta Körfez İşbirliği Konseyi ilişkilerini geliştirmeye yönelik adımlar attı; ayrıca reformcu Gorbaçov un 1988 de iktidara gelmesiyle birlikte Afganistan işgaliyle bozulan Sovyetler Birliği ile ilişkiler olumlu yönde seyretmeye başladı Trita Parsi, Treacherous Alliance- the Secret Dealings of Israel, Iran, and the United States (New Haven: Yale University, 2007): Suzanne Maloney, The Revolutionary Economy, The United States Institute of Peace- The Iranian Primer. 12 Dünya Bankası, IR?page=4&display=default 13 Parsi, Treacherous Allıance, Parvin Dadandish, Iran-Europe Relations: A Diagnostic Analysis, Iranian Review of Foreign Affairs 3, no. 1 (2012): Parsi, Treacherous Allıance,

59 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Geleneksel politikaları ılımlı politikalara tercih eden, dini lider Hamaney karşısında zayıflayan ve 1993 de azalan halk desteği ile yeniden cumhurbaşkanı seçilen Rafsancani ikinci görev döneminde reformcu karakterini ve etkinliğini yitirmeye başladı. Ekonomide serbestleşme sekteye uğradı. Devlet ve askeri bürokrasi ve bonyadlar küçülmek bir yana dursun, daha da etkilerini artırdı ve kaynak tahsisinde daha etkin rol oynamaya başladılar. 16 Ekonomi ve iç politikada artan otoriterleşmeye paralel olarak dış politikada İsrail ve ABD ile olan ilişkiler daha da sertleşti. Devrimden sonraki en ağır yaptırımlar bu dönemde uygulandı. Muhafazakarlara kıyasla daha fazla serbest piyasa ve ticaret yanlısı olan Rafsancani 1995 yılında ABD şirketlerinin İran petrolü ve gazına yatırım yapmasını 17 ve İran la ticaretini yasaklayan yaptırımlarla karşılaştı. 18 Keza 1996 yılında ABD Kongresi petrol ve gaz endüstrisine 20 milyon dolardan fazla yatırım yapan yabancı şirketlere hükümet tarafından yaptırım uygulanmasını öngören Iran-Libya Yaptırım Kanunu nu (ISLA) kabul etti. Ayrıca ABD uyguladığı ulusal yaptırımların yanında uluslararası örgütlerde de İran ı dışladı. Örneğin İran ın 1996 yılında Dünya Ticaret Örgütü ne yaptığı başvurunun kabulünü veto yetkisini kullanarak yaklaşık 10 yıl öteledi. 19 ABD İran ile ilişkilerini uluslararası sistem ve küresel ekonomi içinde kalarak sürdürmektense İran ı marjinalize etmeyi tercih etti. ABD nin İran a karşı kullandığı bu izolasyon politikası; iç siyasetteki dengenin nihayetinde daha agresif bir dış politika uygulayacak olan siyasal kesimin lehine kayma ihtimalini büyük ölçüde ihmal etti denebilir. Bu durum halihazırda Rafsancani ye karşı güçlenen muhafazakarlar kesimin Batı ya ve Batı sistemine karşı iyice bilenmesine neden olmuştur International Campaign for Human Rights in Iran, The Rafsanjani Period ( ), April 29, 2013, 17 Sözgelimi İran ın ABD li petrol şirketi Conoco ile yaptığı 1 milyar dolarlık anlaşma bu yaptırım nedeniyle iptal edilmiştir. 18 ABD ye göre bunun nedenleri İran ın bazı terörist grupları desteklemesi, Arap-İsrail barışına karşı çıkması ve kitle imha silahları üretme faaliyetleriydi. International Campaign for Human Rights in Iran, The Rafsanjani Period ( ). 19 Dünya ticaretinin yüzde 95 inden fazlasını ve 162 ülkeyi kapsayan Dünya Ticaret Örgütü nden dışlanan en büyük ekonomi İran dır. Yıllarca üyelik başvurusu göz ardı edilen İran 2005 yılından itibaren WTO bünyesinde gözlemci üye statüsündedir. İran ile P5+1 ülkeleri arasında varılan anlaşma neticesinde üyelik sürecinin hızlanması beklenmektedir. Bununla birlikte, İran ın tarifeleri düşürerek küresel ekonomiye daha fazla entegre olması mümkün olacak; ayrıca petrol ve doğal gaz dışındaki sektörlerin gelişmesi, karşılıklı bağımlılığın artması, ekonominin rekabet kapasitesinin ve sofistikasyonunun gelişmesinin önündeki birçok engel kaldırılmış olacaktır.

60 B.B.Özpek-Ö.F.Şen: Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve İran da Devlet Dışı Aktörlerin Dış Politika Üzerindeki Potansiyel Rolü AB ile olan ilişkilerde ise özellikle Mikonos Krizi 20 soruşturmasından sonra (1997) başta Almanya olmak üzere İran ın birçok Avrupa ülkesi ile ilişkileri bozuldu. Öyle ki Almanya ve İran büyükelçilerini geri çağırarak diplomatik ilişkilerini dondurdu; ta ki 1997 de Muhammet Hatemi iktidara gelene kadar. 21 Reformcu karakteriyle İran siyasetinde öne çıkan Hatemi 1997 de iktidara gelmesiyle birlikte ekonomi ve ticaret politikalarında görece serbestleşme; iç politikada demokratik reformlar; dış politika bakımından ise diyalog temelli, yaptırımların yükünü azaltan politikalar amaçladı. İki dönem ( ; ) cumhurbaşkanlığı yapan Hatemi ekonomi, iç ve dış politikaya ilişkin bu amaçlarının yalnızca bir kısmını gerçekleştirmeyi başarabildi. Zira birçok reform girişimi Hamaney in ve kontrolündeki dini/hükümet bürokrasi, yargı, vakıflar, silahlı kuvvetler (Devrim Muhafızları ve Basij) ve muhafazakar parlamenterler aracılığıyla engellendi. Özellikle ikiz tasarı (twin bills) olarak adlandırılan yasa tasarıları, içerdiği liberal demokratik kurallar ile İran da hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, denge-fren mekanizması, yetki-sorumluluk dengesi, siyasal temsil gibi konularda kayda değer gelişmeler hedefliyordu. Ne var ki, parlamento tarafından kabul edilen bu yasa tasarıları dini liderin atadığı, tamamı dini ulemadan oluşan Koruyucu Konsey (Guardian Council) tarafından reddedildi. 22 Bunun yanı sıra bu dönemde planlanan birçok reform girişimi Ayetullah Hamaney ve etkisindeki kurumlar tarafından engellendi. 23 İç siyasetteki baskıların yanında Hatemi yönetimi dış politikada da kendisini izolasyona sürükleyen süreçlere maruz kalıyordu. Yine de belirtmek gerekir ki, ABD Hatemi nin ilk döneminde ekonomik yaptırımları genişletmedi, hatta ılımlı yönetimine istinaden 1999 ve 2000 yıllarında yaptırımları bir miktar yumuşattı. Ne var ki ABD yönetimi 2001 yılında ISLA yı, içinden Libya yı 20 Mikonos Krizi 17 Eylül 1992 yılında İran Kürdistan Demokratik Partisi nin (PDKI) önde gelen 4 üyesinin Berlin de Mikonos Restaurantı nda öldürülmesinden sonra yapılan soruşturma sonucunda bu suikastın dini lider Hamaney ve bazı yönetici elitlerin kararıyla gerçekleştiği ortaya çıktı. Alman hükümeti İran hükümetin doğrudan dahil olduğunu iddia etti ve başta İstihbarat Bakanı olmak üzere birçok İranlı yönetici hakkında uluslararası tutuklama kararı (1996) verdi. Bunun üzerine iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler belli bir süreliğine (Kasım 1997 ye kadar) dondu. 21 Fakhreddin Soltani ve Reza Ekhtiari Amiri, Foreign Policy of Iran after Islamic Revolution, Journal of Politics and Law 3, no. 2 (2010): Dr. Sara Bazoobandi, Iran s Domestic Political and Economic Challenges, Gulf Research Center, 2012: İran ı analiz ederken karşılaşılan en büyük problemlerden biri seçimle iktidara gelen yönetimin kurulu rejime kıyasla gücünü ölçmektir. Zira iktidardaki nominal bir değişiklik durumunda, örneğin, reformistlerin muhafazakarlara karşı seçim kazanması durumunda bu iktidar değişiminin reel bir karşılığı çoğu zaman bulunmamaktadır ya da sınırlı kalmaktadır. Sözgelimi, reformist bir liderin Cumhurbaşkanı olduğu dönemde bir günde 20 den fazla reformcu perspektife sahip gazete kapatılabilmektedir. Bu karmaşık durum İran üzerine çalışmayı zorlaştırmaktadır. 61

61 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 62 çıkararak, ISA olarak yeniledi ve yaptırımların bazı koşullarını sıkılaştırdı. 24 Birkaç yıl sonra ise Bush yönetimi uzun menzilli balistik füze çalışmalarına istinaden İran ı şeytan eksenine (axis of evil) dahil ederek İran ı uluslararası sistemde iyice marjinalize etti. Bu durumun Hatemi yi iç siyasette muhafazakarlara karşı zor durumda bıraktığı ve şahin kanadın 2005 seçimlerini kazanmasında etkili olduğu söylenebilir. İç ve dış baskılara rağmen Hatemi döneminde ekonomik ve siyasal özgürlükleri artıran bazı reformlar yapıldı. Devrimden sonra ilk defa özel bankalara izin verildi, yabancı sermaye için kısmen yasal çerçeve geliştirildi(2002), Batı dan yatırım çekildi; 25 özelleştirmeler yapıldı, para ve maliye politikaları arasındaki koordinasyon geliştirildi, özel sigorta şirketlerine izin verildi, tarife dışı engeller tasfiye edildi, dış borç kontrol altına alındı. 26 Bu reformlar şüphesiz ekonominin sofistikasyonunu ve İranlıların yaşam standartlarını arttırdı. Siyasal bakımdan da Hatemi döneminde dikkate değer reformlar gerçekleştirildi. Bu dönemin en önemli reform girişimi olan ikiz yasalar hayata geçirilemese de, basın özgürlüğü gibi konularda İran standartlarında devrimden sonraki en özgürlükçü yönetim olmuştur. 27 Yine bu dönemde, Rafsancani döneminin sonlarına doğru bozulan İran- AB ilişkisinin düzeltilmesine yönelik olarak yüksek düzeyde karşılıklı ziyaret, büyükelçi atama, çalışma gruplarının oluşturulması, ticari anlaşmalar olmak üzere birçok adım atıldı. Öyle ki, İran ın nükleer enerji çalışmalarına ilişkin BM Güvenlik Konseyi ndeki dosya 2005 yılına kadar AB ile olan ilişkileri çok olumsuz etkilemedi. 28 Ahmedinejad kendisinden önceki iki reformcu cumhurbaşkanının tersine sertlik yanlısı bir muhafazakar olarak 2005 yılında cumhurbaşkanı seçildi. 29 İranlılara müreffeh bir ekonomi ve onurlu bir dış politika vaat eden 24 Hadi Salehi Esfahani ve M. Hashem Pesaran, Iranian Economy in the Twentieth Century: A Global Perspective, (2008): Maloney, The United States Institute for Peace, Hossein Askari, Iran s Economic Policy Dilemma, International Journal 59, no. 3 (2004): 662, Hatemi nin özgürlükçü tutumunun özgürlükleri korumaya yetmediğini belirtmek gerekir. Nitekim 2000 ve 2001 yıllarında onlarca reformist basın, yayın, radyo kuruluşunun kapatılması rejim içinde seçilen reformistlerin kurulu (established) muhafazakarlara nispeten sınırlı kalan etkisini açık bir biçimde göstermektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. A.W. Samii, Sisyphus Newsstand: The Iranian Press Under Khatami, Middle East Review of International Affairs 5, no. 3 (2001): Parvin Dadandish, Iranian Review, teki parlamento seçimlerinde binlerce reformist adayın başvurusu Koruyucu Konsey tarafından reddedildi. Daha önceki ve sonraki seçimlerde rutinleşen engellemeler gösteriyor ki İran da reformistler yalnızca muhafazakar siyasetçilere değil aynı zamanda rejimin temel koruyucu kurumlarıyla da mücadele etmektedir.

62 B.B.Özpek-Ö.F.Şen: Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve İran da Devlet Dışı Aktörlerin Dış Politika Üzerindeki Potansiyel Rolü Ahmedinejad ülkeyi uluslararası sistem ve küresel ekonomiden uzaklaştıran politikalar uyguladı. İç siyasette daha baskıcı bir yönetim kurdu, ekonomik özgürlük ihlallerini kronikleştirdi. Uluslararası sistemdeki mevcut güç dağılımına ve ilişkilere meydan okudu, ABD ve İsrail in Ortadoğu politikalarına, uluslararası örgütlerin işlev ve işleyişine, nükleer çalışmalara ilişkin getirilen sınırlamalara ve ithamlara karşı sert söylemde bulunan Ahmedinejad a karşı ABD ekonomik yaptırım kartını tekrar oynadı ve 2005 yılından itibaren artan biçimde ekonomik yaptırımlar uygulamaya başladı. ABD nin yanında, önceki yaptırımlardan farklı olarak, artık Birleşmiş Milletler 30 ve Avrupa Birliği 31 gibi uluslararası örgütler de İran a karşı yaptırım uygulamaya başladı. Uluslararası sisteme halihazırda meydan okuyan İran, kendi iradesinin yanı sıra küresel aktörlerden gelen baskılar sonucunda uluslararası sistem ve küresel ekonomiden iyice izole oldu. Uluslararası sistemde İran ın yalnızlaşması aynı zamanda iç politikada otoriterleşen yönetimin söylemsel gücünü ve kitle desteğini de konsolide ediyordu. Zira muhafazakar İranlılar kötüye giden ekonominin başlıca sorumlusu olarak Batı nın koyduğu ekonomik yaptırımları görüyordu. 32 Oysa Ahmedinejad ın ekonomi politikaları dikkatle incelendiğinde sorunun yalnızca dış kaynaklı olmadığı ortadaydı. Ahmedinejad seleflerinin ekonomiyi serbestleştirme politikalarından farkı olarak daha devletçi ekonomi politikası uygulamaktaydı. 33 Bu durum doğal olarak yolsuzluğu artırdı. 34 İran Riyali Amerikan Doları karşısında Ekim 2012 de yaklaşık yüzde 50 değer kaybetti yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ilk kez İran a yönelik yaptırım kararı aldı. Buna göre nükleer materyal ve teknolojilerin ticaretinin durdurulacak ve bu ticaretle ilişkili birey ve şirketlerin mal varlıklarının doldurulacaktır. Bu yaptırımlar zaman içinde dahil olan konu ve kişiler bakımından genişletilmiştir. 31 Avrupa Birliği İran ın petrol ve gaz ihracatına ambargo uyguladı; teknoloji ve belli madenleri arz eden tüzel veya gerçek kişilerin varlıklarını dondurdu; dış ticaret, enerji sektörü ve finansal servisleri içeren farklı düzeylerde ekonomik yaptırımlar uygulandı. 32 Anket sonuçlarına göre İranlıların yüzde 47 si ABD yi, yüzde 7 si BM yi ve yüzde 7 si AB yi yaptırımların sorumlusu olarak görürken İran hükümetini sorumlu bulanlar yüzde 10 dur. Bkz. Mohamed Younis, Iranians Feel Bite of Sanctions, Blame U.S., Not Own Leaders, February 7, 2013, 33 Rafsancani ve Hatemi döneminde ekonomiyi serbestleştiren reformların tersine, piyasa süreçlerinde ve dağıtım mekanizmalarında hükümetin egemen olduğu bir ekonomi politikası tercih edildi. Ahmedinejad sözgelimi özelleştirmelere, devletin düşük sosyo-ekonomik sınıfları göz ardı eden yeniden-dağıtım mekanizmalarına, petrol gelirlerinin kalkınmamış bölgelere harcanmamasına, devlet bankalarının hükümet aracı olarak kullanılmamasına karşıydı. Bkz. Nader Habibi, The Iranian Economy In The Shadow of Economic Sanctions, Crown Center for Middle East Studies, no.31 (2008): 4 34 Amir Toumaj, Iran s Economy Of Resistance: Implications For Future Sanctions, The American Enterprise Institute, 2014: Dünya Bankası, 63

63 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 64 Devletin piyasa üzerindeki ağırlığını artıran bu yaklaşım; rekabeti, yatırımı ve kaynakların etkin kullanımını engellemekte, petrol fiyatlarının artmasından kaynaklanan ek gelirleri rejim için rejim içinde varlığını sürdüren bazı kurumlara ve bazı halk kesimlerine dağıtarak makroekonomik popülizm 36 yapılmasına imkan doğurmakta ve nihayetinde ülkenin ekonomik performansını potansiyelinin oldukça altında bir seviyeye mahkum etmekteydi. Son olarak şunu belirtmek gerekir ki, yönetimin iç ve dış politikada agresifleşen tutumu karşısında sorumluluğu Batı dan ziyade statükocu rejim ve otoriter Ahmedinejad hükümetinde gören kitleler görünürlük kazanmaya başladılar. Özellikle Ahmedinejad ın seçildiği 2009 seçimlerinin hemen ardından başlayan protestolar bunun en önemli göstergesiydi. 37 Politik sistemden dışlanan, ekonomik nimetlerden mahrum bırakılan ve karar alma mekanizmalarına dahil olamayan entelektüel, genç, tüccar ve orta sınıf belki protestolardan tatmin edici bir sonuç alamadıysa da ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde değişim istencini ortaya koydular yılı Devrim den sonraki en keskin tarihsel dönemecin yaşandığı yıl olarak kabul edilebilir. Sekiz yıl iktidardan uzak kalan reformcu kanat Hasan Ruhani önderliğinde tekrar iktidarı ele geçirdi. 38 Ahmedinejad yönetiminden 36 Mohammad Reza Farzanegan, Macroeconomic Populism in Iran, (2009) Dresden University of Technology. 37 Nüfusun yüzde 60 ı otuz yaş altında olan İran da gençler rejimin baskıcı ve dünyadan izole yönetiminde ısrar etmesine karşı birçok kez seslerini yükseltti. Bunlardan en önemlisi 2009 yılında ortaya çıkan Yeşil Hareket tir seçimlerindeki hile iddiaları üzerine, -her ne kadar kendileri liderlik iddia etmediyse de- Mir Hüseyin Musavi ve Mehdi Kerrubi etrafında örgütlenen, ezici çoğunluğu gençlerden oluşan kitle benim oyum nerede? mottosuyla kısa sürede milyonlarca kişi tarafından desteklenen büyük şehirlere yayılan bir harekete dönüştü. Rafsancani ve Hatemi tarafından da desteklenen bu hareketin içinde rejimin kendisini hedef alan gruplar olduğu gibi rejim içinde değişiklik talep eden ki bunlar daha güçlüdür- gruplar da mevcuttu. Homojen olmayan bu hareketin özgürlükten yana birkaç talebi vardı. İlk olarak, rejimin ve hükümetin dış politika paradigması hedef aldılar. İran ın müttefiki olan rejim ve örgütlere sarf ettiği maddi ve manevi kaynakları sonlandırmasını istediler: Ne Gazze, ne Lübnan, yalnız İran için ölürüm!. İkinci olarak iç politikada velayet-i fakih sisteminin öngördüğü şekliyle kurumlar arasındaki yetki ve sorumluluk paylaşımında değişiklik istiyorlardı. Başta Musavi olmak üzere birçok reformcu, dini liderin bazı yetkilerinin cumhurbaşkanına aktarılması gerektiğini; ayrıca özel televizyon istasyonu kurmak gibi özgür girişimlerin önündeki anayasal engellerin kaldırılmasını istedi. Bkz. Sharam Taromsari, The Green Movement in Iran Rise and Fall of the Green Movement : A Factual Review, British Parliamentary Committee for Iran Freedom february 2003, bkz. Mehdi Mozaffari, The Iranian Green Movement (IGM) One Year After, Centre for Studies in Islamism and Radicalisation, 2010, 1-5. Ekonomik bakımdan; rejimin ve hükümetin kötü ekonomi yönetiminde ve ekonomik yaptırımların artmasına neden olan agresif dış politikasında değişiklik istediler. Bkz. Akbar Ganji, Iran s Green Movement Five Years Later Defeated But Ultimately Victorious, The World Post, August 9, 2014, 38 Daha önceki iki reformist cumhurbaşkanı olan Rafsancani ve Hatemi bu seçimlerde açık bir

64 B.B.Özpek-Ö.F.Şen: Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve İran da Devlet Dışı Aktörlerin Dış Politika Üzerindeki Potansiyel Rolü deforme olmuş bir ekonomi ve agresif bir dış politika bakiyesi devralan Ruhani ekonomide serbestleşme, iç politikada reform ve dış politikada diyalog vaatleri sayesinde yüzde 50 nin üzerine oyla ilk turda cumhurbaşkanı seçildi. Ekonomide enflasyonun düşürülmesi, bütçe disiplini, paranın istikrarı, işsizliğin azaltılması, yatırımcılara güven oluşturulması gibi konularda hedeflerini bir miktar gerçekleştiren Ruhani hükümeti ulusal ekonomide köklü reformlar gerçekleştirmeyi vaat etse de iç siyasal dengeler gözetildiğinde bunun kolay olmadığı ortadadır. Şubat ve Nisan 2016 daki seçimleri reformcuların kazanmasıyla birlikte Ruhani parlamentodaki muhafazakar engelden büyük ölçüde kurtulsa da köklü reformlara karşı diğer rejim kurumlarından ciddi bir direnç oluşması kaçınılmazdır. Özellikle dini lidere bağlı bonyadlar ile ithal-ikameci modelin nimetlerinden yararlanan, önemli bir kısmı Devrim Muhafızlarına bağlı büyük şirketler bu reformları engellemek istemektedir. 39 Ruhani ise başta özelleştirmeler olmak üzere, merkez bankasının özerkliğinin artırılması, yabancı yatırıma yönelik yasal çerçevenin geliştirilmesi gibi reformları gerçekleştirebilmesi için bu kurulu rejim düzeni ile çetin bir mücadele yürütmektedir. 40 Ruhani daha fazla manevra alanına sahip olduğu dış politikada hedeflediği değişimi görece kolay biçimde gerçekleştirdi. İktidara gelir gelmez söylemleriyle uluslararası diyalog zemini oluşturmaya başladı. Dış politika ajandasının ilk gündem maddesi ekonomik yaptırımların hafifletilmesiydi. Bu doğrultuda 2013 Kasım ında P5+1 ülkeleriyle bir araya gelerek yaptırımlarda 7 milyar dolarlık hafifletmenin karşılığında yüzde 5 in üzerinde uranyum zenginleştirmemeyi ve Birleşmiş Milletler Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu denetçilerine erişim olanağı taahhüt etti. Bu gelişme İran ile Batı ülkeleri arasında çatışma değil, işbirliği yönünde yıllar sonra atılan belki de en önemli adımdı. Taraflar bu anlaşmada taahhüt ettikleri şartları yerine getirdikten sonra süreci hızlandırdılar. Yoğun müzakereler sonucunda Nisan 2015 te anlaşmaya yönelik çerçeve anlaşmaya varıldı. 14 Temmuz 2015 te ise İran ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurması karşılığında uygulanan ekonomik yaptırımların kaldırılmasını öngören Kapsamlı Ortak Eylem Planı imzalandı. Bu gelişmeler İran iç siyasetinde muhafazakar kitlelerde ve bazı rejim kurumlarından tepki biçimde Ruhani yi desteklediler. Bkz. Kambiz Foroohar, Ex-President Rafsanjani Joins Khatami to Back Rohani in Iran, Bloomberg, June 12, 2013, articles/ /iran-ex-president-khatami-urges-reformists-to-vote-for-rohani 39 Tamer Badawi, Iranian Economic Reform Between Rouhani and the Guards, Carneige Endowment For International Peace, August 12, 2015, fa= Amir Bagherpour Iran s Hardliners Will Block Economic Reform, Guardian, 18 January, 2016, 65

65 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies çekti. 41 Sözgelimi Devrim Muhafızları Ruhani ye rağmen balistik füze denemelerine devam etmekte ve yönetime ben buradayım demektedir. Ruhani ise silahlı kuvvetlerin bu rahatsız tutumunu üstü örtülü biçimde eleştirmektedir. 42 Kısacası, iktidara gelen her reformcu lider gibi Ruhani de atacağı her adımda iç siyasi dengeleri gözeterek ajandasını uygulamaya başladı. Köklü ulusal ekonomik ve siyasal reformlara karşı sağlam bir dirençle karşılaşan Ruhani son parlamento seçimlerinin de gösterdiği üzere izolasyondan kurtulma politikalarına ilişkin halk desteğine sahip. Bu desteğin 2017 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de devam etmesi durumunda Ruhani nin ekonomide serbestleşme ve iç siyasette özgürleşme dolayısıyla dış siyasetteki diyalog temelli politikası bir paradigmaya evrilebilir ve İran ın bölgesel ve küresel entegrasyonunu istisnai gelişmeler olmaktan çıkarabilir tan günümüze İran da iç siyaset, ekonomik özgürlükler ve gelişme ve dış politika davranışı açık bir biçimde göstermektedir ki İran ın haiz olduğu dinamikler onu zamana karşı dirençli, değişmez, yekpare bir ülke olmasını engellemektedir. Yukarıda tasvir edildiği üzere İran her ne kadar ulusal ve uluslararası ekonomi ve siyaseti zaman içinde değiştiren potansiyel ve kimi zaman reel bir aktöre ve yapıya sahip olsa da, dünya siyasetinde ve uluslararası ilişkiler disiplininde olan realist perspektif bu iç kompozisyonu ihmal eden değerlendirmeler yapmaktadır. Realist Perspektiften Nükleer Anlaşma ve Bölgesel Tepkiler İran ile Amerika Birleşik Devletleri arasında gerçekleşen anlaşmayı sadece nükleer konular ve yaptırımlar açısından ele almak naif bir yaklaşım olacaktır. Zira, bu anlaşma ile ABD nin Ortadoğu politikasında kaçınılmaz değişimlerin yaşanacağı iddia edilebilir. Öncelikle, Soğuk Savaş sonrası uygulanan dual containment (çifte çevreleme) stratejisi ve hemen ardından yapılan axis of evil (şer ekseni) tanımlaması, ABD nin İran konusunda algıladığı tehdidin boyutunu ve alabileceği tedbirlerin sınırını göstermesi açısından önemliydi. Zira, bölgesel olarak İran ile sorunlar yaşayan veya jeopolitik bir rekabet içinde olan Körfez ülkeleri ve İsrail gibi devletler ABD nin bu tutumunu bir güvenlik garantisi olarak algılayabiliyorlardı. Diğer bir ifadeyle, ABD nin İran konusundaki tutumu aslında bahsi geçen devletler ile arasında bir stratejik bir işbirliği zemini doğmasını da beraberinde getiriyordu. Dolayısıyla, ABD ile İran arasında varılan mutabakat, 1979 yılından itibaren var olan polarizasyonu ve onun konforunu ortadan kaldırdı Philippa Fletcher, Nuclear deal heightens tension between Iran president and Guards, Reuters, February 9, 2014, 42 Foreign Policy, Rouhani s Moment of Truth, March 11, 2016, com/2016/03/11/rouhanis-moment-of-truth/

66 B.B.Özpek-Ö.F.Şen: Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve İran da Devlet Dışı Aktörlerin Dış Politika Üzerindeki Potansiyel Rolü Ve bu konfordan faydalanan ülkeler politikalarını revize etmek veya alternatif ittifak sistemleri kurma eğilimi gösterdiler. Anlaşma sonrası Ortadoğu da yaşanan değişim, realist bir perspektiften okunduğu zaman ortaya jeopolitik, güç dengesi, askeri kapasite ve caydırıcılık gibi kavramlar atılacaktır. Zira, İran ın jeopolitik konumu ve bu konum vasıtasıyla empoze ettiği tehditler, özellikle körfez monarşileri tarafından ziyadesiyle algılanmaktadır. Bunun için, ABD ile aynı ittifak sisteminde buluşmak onları İran a karşı güç dengesi vasıtasıyla koruyan ve İran ın agresifliğini sınırlandıran hatta caydıran bir diplomatik seçenek olarak görülmüştür. Üstelik yaptırımların devam etmesi ve İran ın ekonomik açıdan zor durumda bırakılması, ekonomik refahın askeri harcamalara ayrılmayacağını bu yapılsa bile rejimin istikrarını kaybedeceği beklentisini beraberinde getirmiştir. Nihai tahlilde, yaptırımların kalkması ve İran ile ABD arasında diplomasi trafiğinin hızlanması, Ortadoğu nun İran dan tehdit algılayan ülkeleri için bir kırılma noktasına işaret etmektedir. Zira, ABD için İran ın bir tehditten çok uluslararası sistemin uzlaşılacak bir üyesi olarak görülmesi, bahsi geçen ülkelerin gözünde caydırıcılık yeteneklerinin aşınması anlamına gelmektedir. Öte yandan, yaptırımların kalkması İran ın tabir yerindeyse ekonomik olarak nefes alması ve elde ettiği refahı askeri kapasitesine harcayabilmesi anlamına gelmektedir. Bu durum ise, zaten mutabakat sonrası bozulan güç dengesinin, İran lehine daha fazla değişeceğini göstermektedir. Bu noktada, İran ın Ortadoğu daki Şii grupları da bir dış politika enstrümanı olarak kullanma yeteneğinin de altının çizilmesi gerekmektedir. Kendi iktidarına veya dış politika gündemine yönelik Şii gruplardan herhangi bir tehdit algılayan her ülkenin İran ile münasebetleri kaçınılmaz olarak gergin seyretmektedir. Bu grupların bir güç unsuru olarak hem kendi ülkelerinde hem de Ortadoğu istikrarı tehdit edebilecek potansiyele sahip olmaları, Ortadoğu ülkelerinin İran ile olan ilişkilerini etkileyen bir faktör olarak ortaya çıkmakta ve realizmin ön planda tuttuğu unitary actor (tekil aktör) ve rational choice (rasyonel seçim) gibi kavramları zedelemektedir. Günün sonunda, ABD ile İran arasındaki mutabakatın sonuçları, realist bir çerçeveden bakıldığında elbette ki realizmin kavramları ekseninde ele alınacaktır. Diğer bir ifadeyle, bu mutabakat, İran ın jeopolitik üstünlüğü noktasından hareket edecek, güç dengesi hesaplamalarını yapacak, İran ın ulusal güç kapasitesini dikkate alacak ve devletlerin güvenliği açısından ortaya çıkabilecek sonuçlara odaklanacaktır. Dolayısıyla, İran dış politikasını etkileyen değişkenler olarak devlet dışı aktörlerin bu dönüşümden nasıl etkileneceği üzerinde fazla düşünmeyecek ve yaptırımların ortadan kalkmasıyla beraber refahın artabileceği ve devlet kontrolü dışındaki otonom bir piyasa ekonomisinin gelişe- 67

67 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies bileceği ihtimali üzerinde fazla durmayacaktır. Dolayısıyla, İran devletini daha agresif bir dış politika izlemeye iten değişkenin İran rejiminin yapısıyla alakalı olduğu gerçeğini gözden kaçıracaktır. Ve mutabakat sonrası yaşanabilecek dönüşümün, radikal bir iktidar tarafından yönetilme ihtimali her daim mevcut olan İran için bir denge ve denetleme mekanizması oluşturabileceğini dikkate almayacaktır. Liberal Perspektiften Nükleer Anlaşma 1979 Devrimi nden itibaren uygulanagelen iç talebe yönelik ithal-ikameci ekonomiyi serbest piyasa ekonomisine dönüştürmek isteyen reformcu liderler iç ve dış siyasette çeşitli engellerle karşılaştı. İç siyasette dini lider ve etkisi altındaki muhafazakar bürokrasi, yargı, silahlı kuvvetler ve siyasetçilerden oluşan koalisyon piyasa temelli ekonomik reformları yıllarca engelleyerek direniş ekonomisi nde ısrar etti. Dış siyasette ise uranyum zenginleştirmeden diğer ülkelerdeki terörist gruplara finansal destek sağlama suçlamalarına kadar çeşitli sebeplerden ötürü ABD, BM ve AB tarafından uygulanan ekonomik yaptırımlar İran ın uluslararası üretim, ticaret ve finans süreçlerine özgür biçimde dahil olmasını engelledi. Ekonomik özgürlüklerin önündeki bu iç ve dış engeller günün sonunda dış politika kararlarında birbirini yeniden üreten bir ilişki sarmalı ortaya çıkardı. Ahmedinejad döneminde ( ) döneminde iyice sıkılaşan bu ilişki sarmalı karşımıza güçlü ve izole olmaktan memnun bir devlet ile güçsüz bir sivil toplum tablosu koymaktaydı. Ortadoğu nun ekseriyetinde olduğu gibi İran da da devlet-toplum ilişkisinde devletin egemen olması devlet-dışı aktörlerin devletlerin dış politika davranışlarına etkisini engellemektedir. Dolayısıyla devletler ekonomik ve siyasal özgürlüklerin kısıtlandığı, sivil toplumun daraldığı, mülkiyet hakkının güvence altına alınmadığı, hukukun üstünlüğü ilkesinin tahrip edildiği ülkelerde diledikleri dış politikayı uygulayabilirler. Dahası, karar alıcılar tercih ettikleri dış politikanın sonuçlarına katlanmak zorunda değildir. Yine Ortadoğu da yaygın biçimde olduğu gibi İran da da agresif kararların sonucunda doğan maliyetler, karar alma süreçlerine etkide bulunamayan sivil topluma pay edilir; sözgelimi vergiler, zorunlu askerlik süreleri, özel piyasa aktörlerin dışlandığı ihale sayısı, yozlaşma ve hükümet-dışı alternatif bilgi kaynaklarına yapılan baskılar tedrici olarak artar. Bu durum devleti sınırlayan sivil toplum aktörlerinin ve reformcu siyasilerin güç kazanması durumunda şüphesiz değişmek durumundadır. Yaptırımların kaldırıldığı ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası örgütlere entegre olduğu ölçüde İran da ortaya çıkacak olan uluslararası üretim, ticaret ve finans serbestliği yerli ve yabancı piyasa aktörlerinin -devlet engeli olmaksızın- etkileşimini arttırarak ülke içinde devletten bağışık sermaye sınıfının oluşmasına katkıda bulunacaktır. İran da çeşitli kuruluşları ile merke- 68

68 B.B.Özpek-Ö.F.Şen: Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve İran da Devlet Dışı Aktörlerin Dış Politika Üzerindeki Potansiyel Rolü zi devletin ve özel sektörü domine eden yarı-devlet kuruluşu olan vakıfların (bonyad) toplamda yüzde 70 lere varan ekonomideki ağırlığı ve bazaar ın güçsüzlüğü göz önünde bulundurulduğunda bu sürecin zaman alacağı kabul edilmelidir. Uluslararası üretim, ticaret ve finans özgürlüğünün; ekonominin sofistikasyonunu artırması ve petrol ve doğalgaz bağımlılığını azaltması sonucunda başta orta sınıf olmak üzere üretici sınıfları güçlendirmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu durumun doğal sonucunda, yani sermaye sınıfının ve orta sınıfın genişlemesi neticesinde artması beklenen demokrasi, hesap verebilirlik ve şeffaflık talepleri siyasi ve bürokratik elitlerin kararlarında yansıma bulacağı gibi aynı zamanda ülke içinde yeni koalisyon aktörleri ve formları yaratma ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır. İç siyasette, ekonomide ve toplumsal yapıda bu minvalde yaşanacak gelişmeler İran ın dış politikadaki agresif ve iddialı davranışlarını şüphesiz ıslah edecektir. Zira sermayenin devlet sınırlamalarına takılmadan diğer ülkelerin ekonomik aktörleriyle karşılıklı bağımlılık ilişkisi geliştirdiği, sivil toplumun hesap veren ve kapsayıcı kurumları geliştiren bir devlet dizaynı öngördüğü, velayet-i fakih in güçlenen reformistler tarafından yumuşatıldığı, askerin siyaset, ekonomi ve dış politikadaki ağırlığının hafifletildiği, bazaar ın güçlendiği, üniversitelerin küresel bilgi yapılarına dahil olduğu, basın-yayın faaliyetlerinin serbestleştiği, kısacası devlet-dışı aktörlerin karar alma süreçlerinde daha görünür hale geldiği durumlarda devletler realistlerin öngördüğü gibi iç kompozisyonu göz ardı ederek tek başlarına kararlar almazlar. Zira gittikçe açık hale gelen bir toplumda sermaye sahipleri, meslek kuruluşları, sendikalar, üniversiteler gönüllü kuruluşlar, medya vb. baskı ve çıkar grupları kendi zararına olduğunu düşündükleri devlet davranışlarını kısıtlamak için faaliyetlerde bulunurlar ve genellikle başarılı olurlar. Liberal perspektif tam olarak bu noktada önem kazanmaktadır. Zira liberal uluslararası ilişkiler teorisi, denetlenmeyen devletin dış politika yapım sürecinde ontolojik bir agresiflik ve paranoya ile hareket ettiğini ve sadece yönetici elit ile onun etrafında kümelenen çıkar gruplarının beklentilerini temsil ettiğini düşünür. Rejim karakteri liberalleştikçe, sahneye devlet dışı aktörler girer ve dış politika sadece dar bir elitin değil toplumun birçok kesiminin beklentilerini karşılayacak şekilde formüle edilir. Günün sonunda, dış politika kararları, bu kararlardan etkilenen bütün toplum kesimlerinin tepkileri dikkate alınarak, bu tepkilerin bir karışımı olarak karşımıza çıkar. Bunun için demokratik kurumlar kadar, liberallerin işaret ettiği bir başka olgu ise serbest piyasa ekonomisinin var olmasıdır. Bu sayede, bireyler devletten bağımsız bir şekilde hayatlarını devam ettirme kabiliyetine kavuşurlar ve devletin siyasal yörüngesine girmekten kendilerini korumuş olurlar. Dolayısıyla, devleti denetleme görevini üstlenen bir sivil toplumun oluşumunda hayati bir rol oynarlar. Burada sorulması gereken soru, piyasa aktörlerinin neden 69

69 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies bir denetleme eğilimi içerisine girmek isteyeceğidir. Bu sorunun cevabı yine piyasa ekonomisini yaratan kâr elde etme güdüsüyle açıklanabilir. Serbest piyasa ekonomisinin aktörlerinin uluslararası ticaret kanalları kurması ve diğer ülkelerdeki ticaret sınıfıyla girdiği ilişkiler, oluşabilecek agresif bir dış politika anlayışı ve çatışma ortamı tarafından tehdit edilecektir. Yani onların, devleti denetlemesindeki gaye çıkarlarını korumak ve var olan uluslararası ekonomik işbirliklerini devam ettirmek ve hatta geliştirmektir. Diğer bir ifadeyle, devletin bu ilişkileri kontrol etmesini, müdahale etmesini ve zafiyete uğratmasını istemezler. Bunun için, dış politika yapım sürecine etki edebilecek sivil toplum hareketliliğini desteklemeye eğilimli olurlar. Günün sonunda, yaptırımların kalkması İran da yeni toplumsal sınıfların devreye girmesine, devlete bağımlı olmayan bir iş dünyasının oluşmasını ve devlet aygıtının etkin denetlenmesine yol açacak bir süreci de başlatabilir. Bu sürecin sağlıklı bir şekilde işletilmesi, yani crony-capitalism (ahbap-çavuş kapitalizmi) yerine kurumsal bir serbest piyasa ekonomisi temelinde yürümesi, günün sonunda bölge ülkeleri için güvenlik ve istikrar üreten bir İran ın ortaya çıkması ile sonuçlanabilir. Liberallere göre, nükleer başlıklardan, ordulardan, güç dengesi konfigürasyonlarından ve caydırıcılık stratejilerinden daha maliyetsiz olan barış tesis etme yolu da budur. İran ın Geleceği ve Beklentiler Aşağıdaki tablo (Şekil 1), şu ana kadar yaptığımız tartışmayı özetler nitelikte ve üstelik bizlere İran ile P5+1 ülkeleri arasında yapılan anlaşma sonrası nasıl bir geleceğin bizi beklediğine dair ipuçları sunuyor. Reformist Hatemi döneminde artan ticaret özgürlüğü ile bu dönemde izlenen ılımlı dış politika arasında bir korelasyon kolaylıkla keşfedilebilir. Öte yandan, İran ın agresif bir dış politika gündemiyle hareket ettiği Ahmedinejad döneminde, şaşırtıcı olmayan bir şekilde ticari özgürlükler konusunda dramatik bir düşüşün yaşandığı görülebilir. Öte yandan, reformist kesimlerin desteklediği Ruhani döneminde ticari özgürlüklerin keskin bir şekilde arttığı görülmektedir. Belirtilmesi gereken diğer bir nokta, artan ekonomik özgürlüklerin beraberinde ekonomik gelişmeyi daha mümkün ve sürdürülebilir hale getirmesidir. İkinci bölümde detaylı biçimde açıklandığı ve Şekil 1 de görüldüğü üzere Hatemi döneminde İran ekonomik kalkınma performansı bakımından Hatemi döneminde önemli bir atılım yapan İran Ahmedinejad döneminde ciddi makroekonomik sorunlarla karşıya kalmıştır. Ekonomik özgürlükler ve ekonomik refah artışı arasındaki bu olumlu korelasyon daha sonra Ruhani döneminde de devam etmektedir. Ruhani döneminde köklü reformların ülke içi muhalefet tarafından engellenmesine rağmen, bilhassa yaptırımların hafifletilmesine istinaden, İran ekonomik kalkınma performansı bakımından başarılı 70

70 B.B.Özpek-Ö.F.Şen: Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve İran da Devlet Dışı Aktörlerin Dış Politika Üzerindeki Potansiyel Rolü bir trend yakalamıştır. Bu kalkınma performansının, Ocak 2016 da ekonomik yaptırımların tamamen kaldırılması nedeniyle ivme kazandığı muhakkaktır. Öyle ki Dünya Bankası nın projeksiyonlarına göre İran ın 2016 ve 2017 yıllarında ekonomik büyüme oranları yüzde 4,2 ve 4,6 olacaktır. 43 Dolayısıyla, ekonomik özgürlükler ve buna bağlı olarak ivme kazanan ekonomik gelişme İran daki potansiyel ve reel değişimin önemli bir bileşeni olma durumundadır. Zira artan ekonomik özgürlükler ve refah yeni toplumsal ve siyasal aktörlerin ortaya çıkmasını sağlayacağı gibi sıradan insanların düşünce kalıplarını da kökten değiştirecektir. Sözgelimi, yönetici elitlerin jeopolitik hırs ve dış mihraklarla mücadele uğruna İranlıları refah artırma süreçlerinden mahkum bırakmaları eskisi kadar kolay olmayacaktır. Geçmiş tecrübeler, önümüzdeki dönemde bu performansın sürmesi durumunda İran dış politikası hakkında ipuçları vermektedir. Yaptırımların kalkması süreciyle birlikte, İran dünya ile bütünleştikçe ve piyasalarını liberalize ettikçe daha ılımlı ve barışçı bir dış politika gündemini benimseyebilir. Başka bir ifadeyle, İran ın uluslararası üretim, ticaret ve finans yapılarına entegre olması neticesinde kavuşacağı görece açık ve serbest ekonomi siyasal ve toplumsal serbestliğin ve dönüşümün koşullarını yaratması kuvvetle muhtemeldir. İran da iç siyasetin ve toplumsal yapının devlet-sivil toplum ilişkisinde ikinciyi güçlendirecek bir istikamette dönüşmesi ise devletin dış politikadaki agresif, iddialı ve müdahaleci davranışlarını ıslah edilmesini sağlayacak aktör ve yapıları doğurması bakımından önemlidir. Neticede, İran da yaşanacak bir dönüşüm, mutabakat sonrası Ortadoğu devletlerinin algıladığı tehditleri ortadan kaldırabilir ve bölgenin çözüm bekleyen sorunlarını uzun vadede çözüme kavuşturabilir. Bu noktada görev elbette ki, İran siyasi elitinin bu süreci yönetebilme becerisine ve ABD nin tedirgin bölge ülkelerini sakinleştirme ve sabır telkin etme kapasitesine düşüyor. Kaynakça Askari, Hossein. Iran s Economic Policy Dilemma. International Journal 59, no. 3 (2004). Badawi, Tamer. Iranian Economic Reform Between Rouhani and the Guards. Carneige Endowment For International Peace, August 12, 2015, Bagherpour, Amir. Iran s Hardliners Will Block Economic Reform. Guardian, 18 January, 2016, Bazoobandi, Sara. Iran s Domestic Political and Economic Challenges. Gulf Re- 43 Dünya Bankası, 71

71 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 72 search Center, Cleveland, William L. Modern Ortadoğu Tarihi. çev. Mehmet Harmancı. İstanbul: Agora Kitaplığı, Dadandish. Parvin. Iran-Europe Relations: A Diagnostic Analysis. Iranian Review of Foreign Affairs 3, no. 1 (2012): Dünya Bankası. countries/ir?page=4&display=default. Dünya Bankası. Esfahani, Hadi S. ve M. Hashem Pesaran. Iranian Economy in the Twentieth Century: A Global Perspective Farzanegan, Mohammad Reza. Macroeconomic Populism in Iran. Dresden University of Technology, Fletcher, Philippa. Nuclear deal heightens tension between Iran president and Guards. Reuters, February 9, 2014, C1AO Foreign Policy. Rouhani s Moment of Truth. March 11, 2016, Foroohar, Kambiz. Ex-President Rafsanjani Joins Khatami to Back Rohani in Iran. Bloomberg, June 12, 2013, iran-ex-president-khatami-urges-reformists-to-vote-for-rohani. Fitch, Asa. Iran Continues Ballistic-Missiles Tests. The Wall Street Journal, March 9, 2016, Ganji, Akbar. Iran s Green Movement Five Years Later Defeated But Ultimately Victorious. The World Post, August 9, 2014, akbar-ganji/iran-green-movement-five-years_b_ html. Habibi, Nader. The Iranian Economy In The Shadow of Economic Sanctions. Crown Center for Middle East Studies, no.31 (2008). Heritage Foundation. International Campaign for Human Rights in Iran. The Rafsanjani Period ( ). April 29, 2013, Mohammed, Riyadh. How Iran Is Taking Over the Middle East. The Fiscal Times, March 18, 2015, Maloney, Suzanne. The Revolutionary Economy. The United States Institute of Peace- The Iranian Primer.

72 B.B.Özpek-Ö.F.Şen: Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve İran da Devlet Dışı Aktörlerin Dış Politika Üzerindeki Potansiyel Rolü Mozaffari, Mehdi. The Iranian Green Movement (IGM) One Year After. Centre for Studies in Islamism and Radicalisation, 2010, 1-5. Parsi, Trita. Treacherous Alliance- the Secret Dealings of Israel, Iran, and the United States. New Haven: Yale University, Samii, A.W. Sisyphus Newsstand: The Iranian Press Under Khatami Middle East Review of International Affairs 5, no. 3 (2001): Sander, Oral. Siyasi Tarih Ankara: İmge Kitabevi Yayınları, Shoamanesh, Sam S. History Brıef: Timeline Of Us Iran Relations Until The Obama Administration. MIT International Review. Soltani, Fakhreddin ve Reza Ekhtiari Amiri. Foreign Policy of Iran after Islamic Revolution. Journal of Politics and Law 3, no. 2 (2010). Taromsari, Sharam. The Green Movement in Iran Rise and Fall of the Green Movement : A Factual Review. British Parliamentary Committee for Iran Freedom, February, 2003, Toumaj, Amir. Iran s Economy Of Resistance: Implications For Future Sanctions. American Enterprise Institute, Younis, Mohamed. Iranians Feel Bite of Sanctions, Blame U.S., Not Own Leaders. February 7, 2013, Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü nden 2004 yılında mezun olan Burak Bilgehan Özpek 2006 yılında ODTÜ Mimarlık Tarihi Bölümü nden yüksek lisans derecesi, 2010 yılında Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü nden doktora derecesi aldı güz döneminde King s College Savunma Çalışmaları Bölümü nde doktora-sonrası misafir araştırmacı olarak bulundu. Temel çalışma alanları güncel Ortadoğu politikaları, Türk dış politikası, çatışma, de facto devletler, demokratikleşme olan Özpek in makaleleri Journal of International Relations and Development,International Journal, Near East Quarterly, Iran and the Caucasus, Turkish Studies, Israel Affairs, Global Governance, Insight Turkey, Ortadoğu Etüdleri gibi akademik dergilerde yayınlandı. Özpek 2011 yılından itibaren TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü nde lisans ve yüksek lisans dersleri vermektedir. Ömer Faruk Şen Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü nden 2015 yılında lisans derecesini aldı. Aynı yıl TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi nde yüksek lisans öğrenimine başladı. Halihazırda üniversitede asistan olarak görev yapan Şen liberal demokrasi ve ekonomik gelişme ilişkisini Türkiye özelinde inceleyen bir tez üzerine çalışmaktadır. 73

73 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Meşrutiyet Dönemi İran Edebiyatı Üzerine Mülahazalar A glance to Persian Literature during Iranian Constitutional Revolution ن گا ی اد یات ر ی ا ان دوره رو ت Kaan DİLEK Özet İran modernleşmesi sürecinde önemli yeri olan Meşrutiyet Hareketi, 19. yy. ve 20 yy. başlarında İran ın en bariz Batılılaşma hareketi olarak ortaya çıkar. Bu dönemde İran giderek zayıflarken ve Batılı güçler karşısında topraklarının bir bölümünü kaybederken diğer taraftan Batılı siyasi kavramlar ve oluşumlarla tanışmaya başlamıştır. İşte bu şartlar altında, İran da edebiyat alanında da önemli değişim ve kırılmalar yaşanmaya ve İran edebiyatı yeni bir sürece girmeye başlamıştır. Dönemin siyasi ve toplumsal değişimleri edebiyatın da yönünü, dilini ve kapsamını değiştirmiştir. Bugünkü İran edebiyat akımlarını anlamamızın anahtarları bu dönemde yaşanan gelişmeler ve değişimleri anlamakta saklıdır. Biz bu çalışmamızda, daha ziyade konu ve tarz bakımından meşrutiyet dönemi İran edebiyatında gerçekleşen değişikliklere yer verecek, edebiyat ekseninde kalarak dönemin İran tarihini ele almaya çalışacağız. Bu dönemde İran edebiyatında beliren değişimleri daha iyi anlayabilmek için de, İran da meşrutiyet hareketlerinin başlangıcına ve gelişim sürecine değinecek, dönemin ekonomik, sosyal ve siyasî durumunu tahlil edeceğiz. Anahtar Kelimeler: İran Modernleşmesi, Meşrutiyet, Meşrutiyet Edebiyatı, İran Edebiyat Akımları Abstract Iranian Constitutional Revolution, which is important in the process of modernization of the 19th and the 20th century emerge as the most obvious Westernization movement in Iran. During this period, Iran lost a part of its territory against Western powers began to gradually weaken meeting Western political concepts and formations. Under these circumstances, a significant change and break experienced in the field of literature and Iran began to enter a new process. The period of political and social change in the direction of literature have changed the language and scope. Today s key for our understanding of the current Iranian literature is reserved to understand the development and changes that took place during this period. Keywords: Iran modernization, Iranian Constitutional Movment, Constitutional literature, Iranian literary movements چکیده جنبش مشروطه ایران در فرایند مدرنیته شدن این کشور در قرن های نوزدهم و بیستم میلادی سهم بسزایی ایفا کرده است. در این دوره از طرفی قدرت ایران در برابر کشورهای غربی افول کرده و در معاهده های گوناگون بخشهایی از خاک خود را به دول بیگانه تسلیم میکرد و نیز از طرفی دیگر جامعه ایران با اصطلاحات سیاسی غرب و چگونگی کاربرد آنها آشنا می شد. در این دوره بود که ادبیات ایران دستخوش تغییر شده و فصل جدیدی در ادبیات ایران باز شد. وضعیت سیاسی و اجتامعی جامعه آن روز ایران سبب تغییر درسبک های ادبیات فارسی نیز گردید. برای درک هرچه بهتر مکتب و سبک های ادبی امروز ایران ضروری است نگاهی به وضعیت و تغییرات دوره مشروطه داشته باشیم. کلامت کلیدی: جنبش مشروطه مکتب های ادبی ادبیات فارسی ایران 74

74 K. Dilek: Meşrutiyet Dönemi İran Edebiyatı Üzerine Mülahazalar Giriş İran da meşrutiyet kelimesinin kullanımı ve bu terime yüklenen anlamlarda da tarihsel bir yaklaşımın yanı sıra Osmanlı meşrutiyet dönemi siyasi ve toplumsal gelişmelerinin etkisi olduğu görülmektedir. Bu bakımdan Meşrutiyet kelimesinin İran daki kullanımına kısaca değinmek gerekecektir. Meşrute kelimesi; şart, gereklilik, anlaşma, karar anlamına gelen Arapça kökenli şereta kelimesinden mef ul olan meşrut kelimesinin müennes çekimidir. Bununla beraber bazıları Fransızca tüzük, anayasa anlamına gelen La Charte sözünden alındığı kanaatini taşımaktadır. 1 Bu bağlamda, İslam dünyasında meşrutiyet kelimesi ilk defa Osmanlı da kanuna dayalı hükümet anlamında kullanılmıştır ve daha sonraları diğer İslam ülkeleri bu kelimeyi kanuna dayalı, belli kural ve kanunlar etrafında birtakım şahısların keyfi yetki kullanımlarından uzak hükümet tarzı olarak ortaya atılan düşünceleri kapsayan kavram olarak kullanmıştır. İran a meşrutiyet kelimesi bu tanıma yakın anlamıyla ilk olarak Osmanlı da İran elçisi olarak görev yapan Mirza Hüseyin Han Sipahsalar tarafından kaleme alınan raporlarla girmiştir. Bu şahıs raporlarında meşrutiyet kelimesini kullanırken aslında anlatmak istediği devlet işlerine halkın veya toplumdan bazı sınıfların katılımıdır. Ancak Kacar döneminde bazı siyasi rical, meşrutiyet kelimesi yerine İngilizce ve Fransızca karşılığı olan constitution ın aynen kullanılması gerektiği kararına varmış ve yazışmalarda da bu kelimeyi aynen Farsça da kullanmışlardır. H de yayınlanan Vekayi i İttifakiyye gazetesi meşrutiyet hükümeti yerine constitution hükümeti kelimesini kullanmıştır. Bu gazete gibi Kacar döneminin meşhur çehresi Emir Kebir de yazılarında meşrutiyet hükümeti yerine constitution hükümeti deyimini kullanmıştır. H. 27 Zihicce 1324 te yayınlanan Muhammed Ali Şah ın fermanında da her iki şekliyle meşrutiyet ve constitution hükümetinin kullanıldığı görülmektedir. 2 İran Meşrutiyet Hareketi İran da Meşrutiyet Hareketi 19. yy.da İran ın Batılı güçler karşısında güçsüzlüğü ve çaresizliğini anlamaya başlamasıyla hız kazanır. Özellikle 19. yy. sonunda İran ve Rusya arasında yaşanan savaş bu çaresizliği bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. İran bu gelişmeler karşısında Rusya nın rakipleri konumundaki İngiltere ve Fransa ya yakınlaşmaya çalışmış ve bu yakınlaşmayla, bir kez daha zayıflığını ve çaresizliğini derin bir şekilde görmüştür. İranlı aydınlar bu dönemde Batının gelişmişliğini iki ana nedene dayandırmaktadırlar: 1 Lugatname-i Dehhoda, Meşrutiyet Maddesi, CD Versiyon Ahmet Kesrevi, Tarih-i Meşrutiyet-i İran, Tahran, 1356, syf

75 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 76 Yeni teknoloji ve Kanunun Hâkimiyeti. 3 Önce bu konularda düşünen ve çeşitli hareketlere girişen İranlı aydınlar, otoriter devletin gerçek mahiyetiyle de bu esnada tanışmışlardır. Düşüncelerinde geliştirdikleri model, istibdat yönetiminin yıkılmasıyla yeni teknoloji ve kanunun hâkimiyetinin kendiliğinden oluşacağı olmuştur. 4 Gerçi bu aydınların çabaları bu dönemde onların bekledikleri neticeye ulaşmamıştır ancak, İran siyasi tarihindeki ilk ve en önemli olaylardan birisi yaşanmıştır: Ayetullah Şirazî nin yılları arasında yaşanan süreçte Tütün Yasağı hakkında verdiği fetva. Bu fetva, İran da meşrutiyet hareketlerini fitilleyen başlıca kıvılcımlardan ilkidir. Ayetullah Şirazî nin bu fetvayı yayınlamasındaki en büyük etkenin Seyyid Cemaleddin Afganî Esedabadî- nin olduğu artık herkesin malumudur. 5 Zira Seyyid Cemaleddin Mısır dan sonra geldiği İran dan bir kez daha Bağdat a sürgüne gönderilmiş ve Osmanlı adına Bağdat mutasarrıfı olan Sırrı Paşa, Seyyid Cemaleddin i burada gereği gibi ağırlamak istediyse de Tahran ve İstanbul arasındaki diplomasiye yenik düşmüş ve Seyyid Cemaleddin i Bağdat üzerinden Basra ya göndermiştir. Basra mutasarrıfı olan Hidayet Paşa, Seyyid Cemaleddin i kendi harcıyla Batıya gönderilmesi hakkında İstanbul dan gelen telgrafı uygulamaya koymuşsa da Batıya sürgününde yolculuk için yeterli parası olmayan Seyyid Cemaleddin yedi ay boyunca burada ikamet etmek zorunda kalmıştır. Hidayet Paşa, bir sürgün olarak Seyyid Cemaleddin i burada rahat hareket edebilmesi için serbest bırakmıştır. Bu esnada onun fikirlerine yakın olan Seyyid Ali Ekber de (Ayetullah Şirazî nin damadı) Şam a sürgün olarak gelmiştir. Seyyid Cemaleddin onun aracılığıyla Ayetullah Şirazî yle yazışmaları Tütün Yasağı fetvasının yayınlanmasına neden olmuştur. 6 Aslında Tütün Yasağı fetvası ve bu çerçevede gelişen olayları anlatmak ayrı bir araştırma gerektirir. Zira bu olay İran siyasi tarihinde öyle geniş bir etki yapmıştır ki daha sonraki birçok olayın izahı için hep bu vakıaya başvurulmuştur. Bir yanıyla İran da Tütün Yasağı fetvası Safeviler sonrası Kacar hanedanının hâkimiyeti ele geçirmesine kadar olan sürede siyasi ve sosyal alanda yaşanan boşluğu dolduran Şii ulemanın siyasi iktidarının tescili anlamına gelmektedir. Yenilikçi İranlı aydınlar bu fetvanın ardından siyasi değişimler konusundaki düşüncelerinde ısrarlı olmaya başlamışlar, bu aydınlarda vatanperverlik düşünceleri şekillenmeye ve hatta çok açık olmasa da nasyonalist anlayışlarını savunmaya başlamışlardır. 3 Prof. Muhammed Ali Humayun Katuzyan, Devlet ve Camia Der İran-İnkıraz-ı Kacar ve İstikrar-ı Pehlevi-, s.53, Neşr-i Merkez, Tahran, a.g.e. s Edward Brown, İnkılab-ı Meşrutiyet-i İran, terc. Mihri Kazvinî, Tahran, Kevir Yay. 1376, s Seyyid Muhammed Mehit Tabatabai, Seyyid Cemaleddin ve Bidari-i Maşrik Zemin, Seyyid Hadi Hüsrevşahi nin ihtimamıyla, Defter-i Neşr-i Ferheng-i İslami, Tahran, 1370, s.51-60; Brown, İnkılab-ı Meşrutiyet-i İran, s.383

76 K. Dilek: Meşrutiyet Dönemi İran Edebiyatı Üzerine Mülahazalar Prof. Katuzyan bu açıdan Tütün Yasağı kıyamını İran Meşrutiyet İnkılabı için başarılı bir alıştırma olarak değerlendirmekte ve İran tarihindeki ilk siyasi kalkışma olarak görmektedir. 7 Batılı güçlerin ülkenin kaynaklarını daha rahat sömürebilmek için İran da kurmaya çalıştıkları mutlak hakimiyet ve bu dönemde ülkeyi yöneten Kacar hanedanının yetersizlikleri, İran da milli devletin ortaya çıkmasına neden olan meşrutiyet inkılabına hız kazandıran iki önemli etmen olarak ortaya çıkmaktadır. Bilindiği gibi, İran üzerinde Rusya ve İngiltere nin iktisadi rekabeti ve bunu sağlamak için gerçekleştirdikleri baskılar ve askerî yaptırımlar ve sonunda da İran ı işgal etmeleri, ülkeyi yarı sömürge haline getirmişti. Bu esnada verilen imtiyazlar sonucu, işgalci ülkelerin konumu daha da güçlenmiş; İran ın petrol, telgraf işleri, gümrükler ve diğer sahalarda tanıdığı imtiyazlar Rusya, İngiltere, Yunanistan, Fransa ve Belçika tarafından paylaşılmıştı. 8 Böyle bir ortam, halkın bütün bu olup bitenler karşısında yetersiz ve etkisiz kalan Kacar hanedanına karşı duyduğu rahatsızlığın artmasına sebep olurken, halkın yaşadığı yoksulluk ve toprakların işgali de meşrutiyet hareketlerine ilgi duymasını ve destek vermesini doğurmuştur. Dönemin entelektüelleri de, halkı aydınlatma görevini yerine getirerek, Batıdan gördükleri kanuna dayalı hükümetlerin meziyetlerini halka anlatmakta ve hanedanların zaaflarını ifşa etmekteydiler. Varmak istedikleri hedef, geleneksel istibdat yapının yıkılması, kanun hâkimiyeti, özgürlük ve adaletin tesis edilmesi idi. Bu amaçla gizli encümenler, yarı resmi teşkilatlar ve yayınlar yoluyla kamuoyunu uyarma ve aydınlatma görevini yerine getirmeye çalışıyorlardı. 9 Bu aydınlar içinden Seyyid Cemaleddin Afgani (Esterabadi), Şeyh Ahmet Ruhi, Mirza Ağa Han Kirmanî, Mirza Malkom Han, Ahundof, Talibof, Zeynelabidin Merageyi, Nazımu l-islam Kirmanî, Meliku l-mutekellimin, Mirza Cihangir Han, Mirza Hasan Reşidiyye, Seyyid Cemal Vaiz, Muhammed Rıza Musavat özellikle sayılması gereken şahsiyetlerdir. Yine, Hacı Şeyh Hadi Necmabadi, Seyyid Muhammed Tabatabai, Seyyid Abdullah Behbehani ve Necef ulemasından Hacı Mirza Hüseyin Tahrani, Molla Muhammed Kazım Horasani, Şeyh Abdullah Mazenderani gibi din adamlarının da gelişen yenilikçilik ve meşrutiyet hareketlerine ilgi duydukları ve destek verdikleri bilinmektedir. 10 İran daki Meşrutiyet hareketinin ilk kıvılcımı Aynu d-devle nin çıkardığı, birkaç tacirin tutuklanması yönündeki fermana itirazla başlar. Verilen hükmüm kaldırılması için ulema Tahran daki Şeyh Abdülazim e ait türbede gös- 7 Katuzyan, s.53 8 M. S. İvanof, İnkılab-i Meşrutiyet-i İran, Ter. Kazım Ensari, Tahran 1357, s İsmail Rain, Encimenha-yi Sırri Der İnkilab-i Meşrutiyet, Tahran 1355, s Abdulhadi Hairi, Teşeyyü ve Meşrutiyet der İran, Tahran 1364, s

77 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 78 teride bulunur. Halkın da meseleye sahip çıkması üzerine Muzafferuddin Şah Adalethane nin tesisine izin vermek zorunda kalır. Fakat Sadrazam ve çevresi, ortaya çıkan bu muhalefete aldırmayıp isteklerini kabul ettirmek için halka baskı yapmaya devam eder. Bu arada bir taraftan Seyyid Muhammed Tabatabai ve Seyyid Abdullah Behbehani gibi ulemadan olan şahıslar, diğer taraftan da İngiliz sefaretine sığınan meşrutiyet taraftarları kanun karşısında herkesin eşitliği, milli meclisin tesisi ve özgürlükler talebiyle direnişe geçerler. Bunun üzerine tamamen sıkışan Muzafferruddin Şah, saltanatının on birinci yılı olan 1906 da Meşrute Fermanı metninin yayınlanmasına razı olur. Muzafferuddin Şah ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu Muhammed Ali Mirza ise, İngilizlerin meşrutiyet taraftarlarından desteğini çekmesinden de cesaret alarak, Rusların desteğiyle meşrutiyetçiler ve meşrutiyet hükümeti aleyhinde askeri darbe kararı alır ve 1908 de, Meşrutiyet fermanının imzasından iki yıl sonra meclisi top ateşine tutar. Meşrutiyet inkılabının rehberleri yakalanarak idam edilir ve ülkede baskı dönemi başlar. Artık geride, meşrutiyetçilere karşı birleşen Ruslar, İngilizler ve Şah a karşı, direnmeyi sürdüren Tebriz halkı kalmıştır. Daha sonraları bu direnişe Mazenderan, Gürgan, İsfahan ve Bahtiyari halkı da destek verecektir. Böylece 1909 yılına gelindiğinde yaptıkları savaşlardan galip çıkan meşrutiyet taraftarları başkent Tahran a girerler, Şah ülkeyi terk ederek Rusya ya kaçar. Siyasî değişimlerin ve buhranların etkisinin arttığı on dokuzuncu yüzyılın sonları ile yirminci yüzyılın başlarında İran daki ekonomik durumun da pek iç açıcı olduğu söylenemez. Bu dönemin iktisadî verilerinden toplumun genelinin fakirlik ve yoksulluk içinde hayatlarını devam ettirmeye çalıştığı, iktidarı elinde tutan çok küçük bir grubun ise maddî refah içinde olduğu çıkarılabilir. Yaşanan bu iktisadî adaletsizlikler siyasî bunalımları da beraberinde getirmiştir. Dönemin idarî hayatına hükmeden Kacar sultanları ise bu gidişatı değiştirmek için pek bir şey yapmamışlardır. Hanedan üyelerinin yaptıkları harcamalar yoksulluk içinde yaşamaya çalışan halkın tepkisini bir kat daha arttırmıştır. Ülkenin servetinin büyük kısmını elinde bulunduran eşraf ise, köylülerin ürettikleri mahsullerinin çoğunu ellerinden almakta ve bu sınıfın da iktisadî buhrandan derinden etkilenmelerine neden olmaktaydı. Zaman içinde ülkenin aslî gelir kaynağı durumuna gelen gümrük gelirleri de bu dönemde azalma kaydetmiştir. Dışardan getirilen mallar dahilî üretimi geriletmiştir. Buna bağlı olarak küçük ticaretle meşgul olan esnaf da dışarıdan getirilen mallara karşı direnemeyerek zayıflamıştır. Sir John Malcom un, İran ın 1803 deki gümrük gelirlerinin 150 milyon frank olduğu, Muzafferuddin Şah zamanı ise bu gelirlerin 32 milyon franka indiği yönündeki nakli dönemin iktisadî hayatının seyri bakımından önemli bir göstergedir. 11 Böyle bir duruma karşı tedbir alması 11 Muhammed Ali Humayun Katuzyan, İktisad-i Siyasi Ez Meşrutiyet Ta Sukut Rıza Şah, Ter. Muhammed Rıza Nefisi, Tahran 1366, s

78 K. Dilek: Meşrutiyet Dönemi İran Edebiyatı Üzerine Mülahazalar gereken Kacar hanedanı yönetimindeki devlet ise Batılı ülkeler lehine olan anlaşmaları imzalayarak iktisadî buhranın derinleşmesine neden olmaktaydı. Bu durumun farkında olan İranlı aydınlar, siyasî ve ekonomik çöküşü eleştirmekte, halkı sömürgeciliğe karşı uyanık olmaya davet etmekteydiler. Bunun bir neticesi olarak ekonomiyle ilgili kitaplar yazılmaya başlanmıştır. 12 Ülkenin bu durumunu yakından müşahide eden İran lı aydınlarda bu yaşananlar karşısında sessiz kalmamışlardır. Dönemin önemli yazarlarından Nazımu l-islam Kirmanî, şiirlerinde bu endişe verici ortamı konu edinmiş, Kacar hanedanının uygulamalarını eleştirerek dönemin iktisadî hayatına dair bazı tespitlerde bulunmuştur: Şahın hali görüp de değişmemiş midir? Her yerde şeytanlar gezer olmuştur Zulüm ve adaletsizlik mi artmış? Halkın yüreği kan ağlamaktadır İran ülkesine bir uğrayıver Baştan başa sanki bir mezar Böyle hali vahim bir ülkede Kimseyi görmesin canlı, yaşar. 13 Yine bu dönemin ediplerinden olan Zahiru d-devle şiirlerinde fakirlerle zenginlerin arasındaki uçuruma değinmiş, yaşanan adaletsizlikleri, yönetici zümre ile halkın durumunu ortaya koymaya çalışmıştır: Birinin dibadan yüz elbisesi Diğerinin görünür baştan ayağa avreti Birisi gece gündüz altın tahtta yatar Diğeri soğuktan donar 12 Simonde de Sismondi nin Political Economy adlı kitabı Daru l-fünûn muallimlerinden Fransalı Mösyö Richard ve Muhammed Hasan Şirazi tarafından Farsça ya kazandırılmıştır (H.1300). Mirza İbrahim Navvab Bedai Negar yine bu yıllarda Medahil ve Meharic isimli kitapçığını kaleme almış, eserinde, İran da yaşanan iktisadi buhrana dikkat çekmiştir. H.1314 te de Han Hanan Siyaset-i Müdûn adlı eseri kaleme alan aynı müellif, kitabında İran daki yanlış iktisadî ve siyasî temelleri tahlil etmeye çalışmıştır. Meliku l-muverrihîn Sipehr de, Kanun-i Muzafferi adlı eserini kaleme alarak ekonomik düzelmenin yollarını gösterme gayreti içinde olmuştur. 13 Faruk Harabi, Siyaset ve İctima der Şiir-i Asr-i Meşrute, Tahran Üniversitesi Yay. 1380, s. 21, 47, 69, 147,

79 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 80 Birisinin yüz atı, arabası var Diğeri çıplak, yaya gezer Birinin evi, bağı, bahçesi var Diğeri evsiz bu ne biçim gidiştir. 14 İran ın meşhur siması Mirza Ağahan ise, şiirlerinde değişen İran ı resmederek halkın Nasıruddin Şah a karşı söyledikleri sözleri nazmetmiştir: Kork ey İran ın dünya sevdalısı şahı! Ki senden sonra kalkar ayağa bu halk 15 Yine Seyyid Eşrefuddin Nesim-i Şomal de halkın durumuna değinen şairlerden olmuştur: Şu fakirlerin öfke ve rahatsızlığına bak Kal ve makal-i zayıflara bak 16 İran lı aydınlar kötü giden durumu bu şekilde eleştirirken, ülkedeki iktisadî ve siyasî çöküş batılı güçlerin ülkedeki konumlarını daha da pekiştirmekteydi. İktisadî kaynakların bu güçler tarafından ele geçirilmesi de siyasî bağımlılığı artıran bir unsurdu. Zaten bir müddet sonra İran, yabancılar tarafından yönetilmeye başlamıştı. Modern İran edebiyatında önemli bir yere sahip olan İrec Mirza, 1907 de konuyla ilgili kaleme aldığı şiirinde bu olumsuz gidişata ve gelişmelere yer vererek mevcut durumu şöyle anlatmaktadır: İngilizlerle Ruslar yeni bu yıl anlaşmışlar. İran üzerine politikadaki bundan sonra hiç boş durmazlar. Yazık ki! İran ın rehberleri bu ülkede, Her şeyden habersiz oturmuşlar. Kediyle fare arasında anlaşma, Dükkanla bakkalı perişan eder. 17 Siyasî ve ekonomik bir çöküş içinde olan İran, bu durumun etkisini sosyal yapısında da hissetmekteydi. Abbas Mirza, Emir Kebir ve Mirza Hüseyin 14 a.g.e. s. s a.g.e. s. s. 21, a.g.e. s. s. 69, 147, Asar-i İrec Mirza, Tahran 1352, s. 192.

80 K. Dilek: Meşrutiyet Dönemi İran Edebiyatı Üzerine Mülahazalar Han Sipahsalar gibi durumu değerlendirebilen Kacar hanedanı içinden birkaç reformcu, mevcut durumu ıslah etmeye yönelik teşebbüsler içinde oldular ve ileride toplumsal değişimlere yol açacak bazı yeniliklerin başlatıcıları oldular. Bu sıralarda İran ın Batılı ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi de kültürler arası diyalogu artırmaktaydı. Bu diyalog, zamanla, gelenekçi İran kültürünün Batı kültürüyle tezada düşmesine ve İran daki geleneksel dokunun değişmeye başlamasına neden olacaktır. Abbas Mirza, ileride ülkedeki kültürel ıslahatların zeminini hazırlayacak olan ilk İranlı öğrencilerin yurtdışına çıkmasını sağlar ve öğrencileri İngiltere ye gönderir. Kendisinden sonra gelen Emir Kebir de ıslahatları devam ettirir ve bir Darü l-fünûn tesis eder. Ancak, idare katında ıslahatların devamı yönünde ortaya konan sert tavır, birçok aydın devlet adamının da hapsedilmesiyle sonuçlanır. İran ın Fransa elçiliğinde görev yapmış olan Mirza Yusuf Han Müsteşaru d-devle de bunlardan biridir. O, özgürlük talebiyle eleştirel tarzda mektuplar kaleme almış ve bundan dolayı Kazvin de hapsedilmiştir. 18 Ülkedeki olumsuz siyasi yapının yanı sıra sosyal gelişmeler, toplumsal sınıfların durumu, kadın ve o günün İran ında kadının dünyası, eğitim durumları, gündelik yaşamda çektikleri zorluklar vb. ilk defa olarak İran edebiyatının hem şiirinde hem de nesir türü eserlerinde görülmeye başlamıştır. Bu cümleden olarak Meliku ş-şuara Bahar, ülkedeki bu geri kalmışlık ve cehalet ile geleneğin menfi tesirini şöyle anlatmaktadır:... Her türlü ilimden yoksun ülke, Halk da her türlü insaf ve gelenekten... Öyle bir ülke ki zerre yok mearif, Ölüm yağsa kimse değil muhalif Yahya Reyhan ise, ilimden ve teknolojiden tamamen yoksun İran toplumunu şu şekilde tavsif eder:... İlim dediğin yoktur yeri bu ülkede Teknoloji dediğin uğramamıştır bu yere... Şiirleriyle İran daki kadın sorunlarına ve cehalete de eğilen Nesim-i Şomal de: 18 Kesrevi, S Muhammed Golben, Bahar ve Edeb-i Farsi, Cilt II, Tahran 1371, s

81 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 82 Bütün evlerde bir molla Kadın erkek değil peyda Evlerin her yerinde raflar Ama yok defter ve kitaplar Kulağımız bir muallim sesi işitmedi Gözümüz bir defter kitap görmedi şeklinde devam eden şiirinde sade, bir ev kadınının dilinden o günün sosyal durumuna, yaşanan gelişmelere değinmekte, ilmî geriliğe ve kadınların sosyal konumuna dikkat çekmektedir. 20 Meşrutiyet öncesi İran da şehirli kadınlar sosyal meselelere uzak durduklarından dolayı dönemin şiirine fazla yansımamışlardır. Terzilik ve buna benzer işlerle meşgul olan kadınlar istisna tutulursa, şehirdeki orta halli ailelerde ev işleriyle uğraşan kadınlar geleneğin belirleyici etkisiyle ev dışında hemen hemen hiçbir işle uğraşmadıklarından topluma girememişlerdir. Dışarıda en fazla işi olan kadınsa, aşağı sınıflara mensup gündelik temizlik ve hizmetçilik yapan, okuma yazma bilmeyen kesimdendir. Yine olumsuz gidişatın bir göstergesi olarak Kacar döneminin sonlarına doğru okuma yazma oranı bir hayli düşmektedir. Sadece eşraftan bazı kadınlar, zengin tüccar kızları ve yer yer elit kültürlü molla kızları okuma yazma bilmekte ve ilimle meşgul olmaktaydılar. Yine, orta sınıf halk, bazen kızlarının dini gereksinimleri için onları Kur an kurslarına göndermekteyse de, bundan amaç kızlarının sadece Kur an okumayı öğrenmeleriydi. 19. yüzyılın başında azınlıklar tarafından kız okulları açılmış, fakat bu okullara sadece azınlıkların kız çocukları devam edebilmiştir. Bazı İranlı aileler kız çocuklarını bu okullara göndermişse de, toplumun geneli bu duruma hoş bakmamıştır. Meşrutiyet dönemi İran şiirinde kadınların konumunu en çok konu edinen şairlerden birisi Seyyid Eşrefuddin Hüseyni (Nesim-i Şomal) dir. Şiirlerinde kadınların eğitimi, okuma yazma durumları ve sosyal konumlarına dair hususları işlemiş, değişen İran la beraber İranlı kadınların da kaderinin değişmesini arzu etmiştir: Alemin sevindiği gündür uyanın Ey Kızlar! Ademin buluğ günüdür uyanın Ey Kızlar! Hatemu l-mürselin ilim ve din tahsili buyurmuştur 20 Divan-ı Kamil-i Nesim-i Şomal, Tahran 1370, s. 112.

82 K. Dilek: Meşrutiyet Dönemi İran Edebiyatı Üzerine Mülahazalar Bundan elzem yoktur uyanın Ey Kızlar! Önce kızlar zanaat sahibi olsunlar, Sonra evlensinler, evlerinde rahat olsunlar İffet ve ismetle dolsunlar, Bu yeni sözlerden de lezzete gark olsunlar. 21 Böylece yaşanmakta olan sosyal ve siyasî oluşumların etkisinde kalan İranlı yazarlar, ele aldıkları meselelerle, geliştirdikleri yeni tarz üslup ve düşünce yapılarıyla meşrutiyet edebiyatı adı altında yeni bir akımın doğmasına önayak olmuşlardır. Meşrutiyet Dönemi İran Şiiri ve Edebiyatında Yeni Düşünceler İslam sonrası Fars şiirinde Horasanî, Irakî, Azerî, Hindî ve Kacarlarla birlikte neşet eden kadim Fars şiiri şairlerinin taklit edildiği şiir üsluplarından sonra, meşrutiyetle birlikte yeni bir sayfa açılmaktadır. Bu dönem öncesinde Saba-yi Kaşani, Sehab İsfahani, Neşat, Furuği Bestami, Suruş, Vusal, Mahmut Han Meliku ş-şuara ve Kaani gibi Kacar dönemi şairleri, 22 kendilerinden önceki şairleri taklit eden şiirler yazmakta, topluma egemen olan durgunluğu ve çöküşü eserlerinde aksettirmekteydiler. Toplumda gelişmekte olan siyasî, kültürel ve sosyal değişiklikler hissedildikçe, dönemin kalem tutan elleri de değişmeye başlamışlardır. Bunun en güzel örneği methiye şairi Emiri (Edibu l-memalik Ferahani) nin yeniliklerden bahsetmesidir. Önceleri şiirlerinde klasik Fars şiiri örgülerini kullanan bu şair, dönemin değişimlerinden etkilenerek şiirdeki üslubunu yenilemeye çalışmıştır. O, konuları itibariyle eski İran şiirinin değişen yeni İran da yeri olmadığını şöyle vurgular: Ey sözle oynayan şair! ne zamana kadar Dilberleri vasfedeceksin. Defterleri vehimlerle doldurup, Şairler şairi benim diyeceksin. Bazen garezle memduh hakkında, Bazen de istekle mazmunları methedeceksin. Nedir bu uzun uzadıya sözler, Nedir bu uzak ince düşünceler, Toptan eskidi bu efsaneler, Başlat yeniden taze sözler a.g.e. s Zebihullah Safa, Muhtasar-i der Tarihi Nazm u Nesri Parsi, Tahran 1377, S Divan-i Edibu l-memalik, Nşr.Vahid Destgerdi, Tahran 1312, s

83 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 84 Yaklaşmakta olan sosyal ve siyasal değişikliklerin farkında olan yazarlar, eserlerini, daha ziyade, siyasî konuların tenkidine atfetmeye başlamışlardır. Meşrutiyet öncesi nesir türü eserlerinde de bu yeni etkiyi görmek mümkündür. Her ne kadar sonraları bazı yazarlar, bu gelişmeleri eleştirseler de, 24 İran edebiyatında yenilikçilik ve özgün eserlerin ortaya çıkması bakımından bu gelişmeler olumlu katkıda bulunmuşlardır. Mirza Salih Şirazi nin İngiliz ve İran yaşantısının farklarını konu edindiği Seyahatname sinde, Parlamenter nizamı ve Meşverethane yi tavsifi, İran edebiyatında bir ilktir. 25 Mirza Yusuf Han Müsteşaru d-devle, Mirza Fethali Ahundof, Mirza Malkım Han, Mirza Agahan Kirmanî, Abdurrahim Talibof, Hacı Zeynelabidin Merageyi, Hacı Seyyah ve Nazımu l-islam Kirmanî de, yazdıkları eserlerde, yeni bir takım tarzlar deneyerek edebiyatın üslup bakımından zenginleşmesine katkıda bulunmuşlardır. 26 Gelişmekte olan bu yeni edebiyat tarzının konu bakımından en önemli özelliğini özgürlüklerin methi, vatan sevgisi, sömürgecilik karşıtlığı ve kanunî eşitliklerin ele alınması oluşturmaktaydı. Bu sosyal ve siyasi değişiklikler, şiir alanında da, klasik Fars şiirinin kalıplarının kırılmasını hızlandırmaktaydı. Muhammed Taki Bahar, bir şiirinde, meşrutiyetle birlikte yeni düşünceler ve yeni sözlerin revaç bulduğunu, şiirin eski üslup ve konularının bu yeni ortamda geçerliliğini yitirmeye başladığını şöylece dile getirmektedir:. Bu meşruteyle yenilendi düşünceler, Yeni yeni getirdik çağdaş üsluplar. Gazeteler dolu dolu, Bidatları kaldırdı akıllardan. Yeni yeni canlı canlı üsluplar, Ama hoş gelmedi kulaklara 27 Bu dönemde belirmeye başlayan bir başka husus da, topluma egemen olan değerler sisteminin değişmeye başlamasıdır. Zamanla toplumla ilgili bütün alanlarda somut değişimlere sebep olacak olan bu farklılaşma, insanların düşünceleri, hedefleri, ilgi alanları ve yazarların konuları ile kullandıkları edebî kalıplar üzerinde de etkisini hissettirecektir. Bu meyanda, gazete ve dergi yayımcılığının başlaması, toplumsal meselelere ilgi duymaya başlayan edebiya- 24 Zebihullah Safa, s İclal Erdelani, Edvar-i Nesr-i Farsi Devre-i Meşrutiyet, Senendec, 1379, s a.g.e. s Divan-i M. T. Bahar Meliku ş-şuara, c. II, Tahran 1354, s. 236.

84 K. Dilek: Meşrutiyet Dönemi İran Edebiyatı Üzerine Mülahazalar tın, halka daha kolay ve doğrudan ulaşma yollarından birini teşkil etmiştir. 28 Meşrutiyetçiler, yayınladıkları gazetelerle meşrutiyeti, kanun ve vatanperverliği halka anlatırken, 29 şairler de bu yolla halka ulaşmaya çalışmışlardır. Bu tür yayınların ortaya çıkması ister istemez dilde de yenileşmeyi getirmiştir. Çünkü bu dönemde kullanılmaya başlanan dil daha çok halka yakınlaşabilmenin bir aracı olmuş, eski ağdalı Fars edebiyatı dilinden uzaklaşılmıştır. Bu yönde beliren ve gelişme kaydeden yazılı edebiyat, konularını, millî ve vatanî duyguların uyandırılması, halkın aydınlatılması, özgürlük ve adalet talepleri, olumsuzlukların eleştirisi, zulüm, hurafe ve vehimleri ortadan kaldırma ve ülkeyi istila eden yabancılar karşısında birlik ile direnişin tahkimi gibi hususlardan seçmeye başlamıştır. Şair Emiri, kaleme aldığı şiirlerinde, bu mazmunların güzel örneklerini ortaya koymuştur. O, ülkenin yabancılar elindeki durumuna, işgalcilerin yaptıkları baskılara ve İran ın bütün olup bitenler karşısındaki suskunluğuna değinmeye çalışmış, bir şiirinde mevcut durumu şöylece tavsif etmiştir: Ruslar İranlılara adaletsizlik yaptılar, İran ın civanmertlerden boş olduğunu sandılar Ki komşusuyla ahdini bozana bak. Komşusunun onunla bir işi yokken, Eski anlaşmalardan el çekti. İlk önce İngiliz e doğru yöneldi. Ona İranlılar öldü mü dedi İngiliz. Onlar ölmeseler de bunalım içindeler dedi Rus Ruslar bu sözleri İngiliz e söylediklerinde, İngilizler dedi hemen anlaşmayı yaz, Ki aramızda ikilik çıkmasın. Benim senin kavgası yapmayalım. Hemen bu toprakları bölelim ikiye Arsaları, dağları, nehirleri, köyleri, şehirleri Abdulkerim Zakir Hüseyin, Matbuat-ı Siyasi İran Der Asrı Meşrutiyet, Tahran Üniv. Yay. 1375, s a.g.e. s Divan-ı Edibu l-memalik Emiri, s

85 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Ferruhi Yezdi de, ülkenin yabancılar tarafından işgal edilmesine ve İran ın durumuna değinen şairlerden olmuştur: Eğer iki komşu arasında kargaşa çıkmazsa, Rehin olarak belgesiz elden çıkacak evimiz 31 Taki Bahar ise, dinî hassasiyetlere atıf yaparak vatanı müdafaa ile dinî muhafazanın bir olduğuna dikkat çektiği bir şiirinde, ülkenin mevcut durumunu şu şekilde dile getirmektedir: Hey İranlılar, İran bela içindedir. Daryuş un memleketi Nikola nın elindedir. Mülkün merkezi ejderhanın ağzındadır. İslam ın gayreti hani milli hareket nerededir? Ey reşid insanlar! bu suskunluk niye. İran sizindir, İran sizin. Hey İranlılar! tutsaklığınızı göreyim, İngilizlerle Rusların pençesinde. Sanki bu arada kabus görmüş gibisiniz. Her iki taraftan götürülüyor namusunuz, servetiniz. Namus ve mal uğrunda mücadele revadır. İran sizindir, İran sizin. 32 Yabancı hakimiyeti ve siyasî istikrarsızlık, aydınları ve edipleri, olan bitenleri sade ve gerçekçi bir biçimde aktarmaya yöneltmiş ve bu da klasik Fars şiirindeki hedefi değiştirmiştir. Bilindiği gibi, geçmiş dönemde bir şairin en büyük amacı, meliku ş-şuaralık mertebesine ulaşmak idi. Oysa gelişmekte olan bu yeni edebiyat tarzında, şair, sosyal ve siyasî hedefleri göz önünde tutarak, halkın anlayabileceği bir dille, yeni ve sade bir biçimde halka seslenmeyi tercih etmektedir. Şair, artık meliku ş-şuaralık mertebesini elde etme peşinde değil, halkın gönlünde taht kurma çabası içindedir Divan-i Ferruhi Yezdi, nşr. Hüseyin Mekki, Tahran 1357, s Divan-ı M. T. Bahar, s

86 K. Dilek: Meşrutiyet Dönemi İran Edebiyatı Üzerine Mülahazalar Böylece, Kacar dönemi şiiri, yeni gelişmelerle çalkalanan İran halkının dünyasıyla tezat oluşturmaya başlamış, eski kalıplar yeni mazmunlar için yetersiz hale gelmişti. 33 Şairler de, ortaya çıkan değişime uygun olarak kendilerini yenileme gayreti içine girmişler, şiirlerinde, hüner sergileme yerine yaratıcılığı ön plana çıkarmışlardır. Böylece, Fars şiirindeki klasik yapı bozularak şiir, resmî çevrelerin tekelinden çıkmış, bir tür olarak tasnifler ve teraneler şeklinde halkın içine girmiştir. Şiir gerçekçi, milliyetçi ve emperyalizm karşıtı bir zemine oturmuştur. Şiirin konularından biri olarak kadın da, ilk defa, geçmiştekinden farklı olarak bu dönem edebiyatında yerini almaya başlamıştır. Ekseriyetle sosyal yapının tahlil edilmeye çalışıldığı şiirler, traji-komik bir anlatım tarzıyla halkın içine kolaylıkla girmiştir. Bu üslubu kullanan Nesim-i Şomal, güzel teranelerinden birinde, ülkedeki olumsuzlukları alaycı bir dille şöyle yermektedir: Devletle millet yar olur mu? Deme hiçbir zaman olmaz hay hay Milletin haline üzülsün Deme hiçbir zaman olmaz hay hay Nadir Afşar a benzesin Deme hiçbir zaman olmaz hay hay Deme hiçbir zaman olmaz hay hay Siyah kırmızı olmaz hay hay 34 Yine, meşrutiyet dönemi edebiyatında mazmunların heyecan ve yenilik dolu yapısı, klasik şiir kalıplarına sığmadığından müstezad, terci -i bend ve musammit gibi şiir kalıpları, şairler tarafından daha çok kullanılmaya başlamıştır. Bu noktada, müzik konusunda da bir üstat olan Arif-i Kazvinî nin, tasniflere kattığı edebî cazibeyi, sosyal ve siyasî mazmunlu tasnifleri başarıyla uygulamasını anmak gerekir. Her ne kadar, kendisinden önce Mirza Ali Ekber Han Şeyda bunu denemişse de, Arif in tasnifleri daha ziyade sosyal ve siyasî içerikleriyle öne çıkmıştır. 35 Gazete sütunlarında da musammit kalıbında sosyal ve siyasî içerikli şiirler yayınlanmıştır. Dönemin şairleri, terci -i bend ve musammiti halka daha yakın olma bakımından tercih etmekteydiler. 36 Eleştirel mazmunlu eserlerin kaleme alınması da bu dönemde artmış, özellikle, Mirza Ağahan Kirmanî ve Dehhoda söz konusu konularda takdire şayan eserler ortaya koymuşlardır. 37 Ayrıca, dönemin şiiri, mana ve lafız bakımdan da daha önce görülmemiş bir canlılığa ve çeşitliliğe erişmiştir. 33 Bakır Mu mini, Edebiyat-ı Meşrutiyet, Tahran 1357, s Munıbur-Rahman, Ber Gozide-yi Şiir-i Fars-i Muasır, c. II, Aligarh Üniv. 1963, s Yahya Aryenpur, Ez-Saba Ta-Nima, c. II, Tahran 1351, s İsmail Hakimi, Edebiyat-ı Muasır-ı İran, Tahran 1379, s a.g.e. s

87 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 88 Bu dönemde şiirler kaleme alan şairleri birkaç gruba ayırmak mümkündür: İlk gruptaki şairlerin şiirleri, meşrutiyet dönemi şiirinin merkezi ve kalbi konumundadır. Bu kimseler, mana ve kullanılan ıstılahlar bakımından, şiirlerinin kapılarını o günün İran ında yaşanan hadiselere açmışlar ve ele aldıkları konular itibarıyla şiirleri, İran meşrutiyet hareketlerinin aynası durumuna gelmiştir. Dil bakımından da, halkın konuştuğu sokak dilinden yararlanmışlar ve klasik tumturaklı dil yapısından oldukça uzaklaşmışlardır. Nesim-i Şomal, Arifi Kazvini ve Aşki, bu türden şiirler kaleme alan şairler olarak temayüz etmişlerdir. İkinci grup şairler ise, eskilerin klasik şiir anlayışını tamamen terk etmeden, günün olaylarını ve değişimlerini yansıtmaya çalışmışlardır. Bu tarzda kaleme alınan şiirleri, eski kalıpları korumaya çalışan yeni konulu şiirler olarak da tavsif etmek mümkündür. İrec Mirza, Bahar, Dehhoda ve Emiri bu tarzı kullanan şairler arasında sayılabilir. Üçüncü grup şairler ise, hem klasik şiiri iyi bilmeleri, hem yaşanan olaylara daha derinden bakabilmeleri, hem de batıda gelişen edebiyatı yakından takip etmeleri bakımından önemlidirler. Bu gruba giren şairlerin sayısı oldukça az olmakla birlikte, bıraktıkları tesirler bakımından oldukça önemlidirler. Ebu l-kasım Lahuti ve Nima Yuşic bu grup şairlerden sayılırlar. Son gruba giren şairler ise, meşrutiyet döneminde yaşamalarına rağmen dönemin değişimlerine kapılmamış ve şiirlerinde bu dönemin heyecanlarına yer vermemiş kimselerden oluşurlar. Aralarında Edib Pişaveri ve Edib Nişaburi gibi zatlar bulunan bu şairler grubu, halk diliyle edebiyat yapılmasına sıcak bakmamış, klasik Fars şiiri öğelerine hem konu, hem de kalıp bakımından bağlı kalmışlardır. Bunlar, eski tarzın etkisiyle, şiirlerinde zahirî yapıya önem vermişler, mesailerini ne söylendiğine değil, nasıl söylendiğine teksif etmişlerdir. 38 Meşrutiyet dönemi şairlerinden Emiri ve Bahar ın şiirlerinde, yukarıda tavsif etmeye çalıştığımız kırılmayı bütün açıklığıyla görmek mümkündür. Şair Emiri, yaşadığı değişim öncesinde, 1898 de doğan şehzadeyi şu ifadelerle övmekteydi: Yirmi birinci akşamın gecesi, Gece yarısı birden sabah nuru doğdu. Günlerden dokuz, aylardan muharrem, Saltanatın gökyüzü yeni ay gibi tamam. Tanrının adıyla saltanat semasından ay yüzlü doğdu, Ki onun nurundandır mihr ve aydınlık ayın visali. Yaşasın bu oğul, ya rab dünya varoldukça, 38 a.g.e. s. 17

88 K. Dilek: Meşrutiyet Dönemi İran Edebiyatı Üzerine Mülahazalar Onun siyah gözlerinden mülkün temeli aydın ve hürrem. 39 Oysa aynı şair, meşrutiyetle birlikte gelişen yeni düşünce ve akımlara ayak uydurarak, üslubunda değişikliğe gitmiş, toplumdaki değişimleri takip etmeye çalışmıştır. Onun meşrutiyet sonrası şiirleri, bu değişimin izlerini taşır. Bu yeni dönemde Emiri, eskisinden farklı olarak, İran daki olumsuzlukları, değerlerin aşınmasını, özgürlük ve adaletsizliğin yok olmasını konu edinmektedir: Cem in tahtı Kavus un tacı kalmadı. Şeref, namus, ar kalmadı. Devlet, ordu, ülke hepsi gitti, Davullar, kervanlar kalmadı. Terakkiden özgürlüğe ülkede, Endişelenilmeyecek hiçbir şey kalmadı. Peygamber dininden harem perdesi kaldırıldı. Tus hareminin ihtiramı kalmadı. Vezirlere altın nasip oldu. Bizlereyse dertten, kederden başka bir şey kalmadı. Kan ağlayan yürekle ar gömleğinden başka, Bizlere meşreple melbus kalmadı. Gözler şu kan ağlayan yüreklerde, Lanet olsun böyle meşrutiyete. 40 Muhammed Taki Bahar da, Emiri gibi, başlangıçta şehzade İ zazu s-sultan için:.. Şehzadenin varlığına kurban, Ki elindendir bize vefa ve ikram. Yiğitler yiğidi İ zazu s-sultan. Âli hakanının gözünün nuru aydınlığı 39 Divan-i Edibu l-memalik Emiri, s a.g.e. s

89 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Şeklinde methiye şiirleri kaleme alırken, meşrutiyetle birlikte şiir tarzını yenilemeyi seçmiştir. Bahar, yeni bir şiir türü olarak kaleme aldığı müstezadlar ında, daha fazla özgürlük elde edilmesi, şahın yaptıklarının eleştirilmesi ve İran da patlak veren olayları konu edinmeyi tercih etmektedir:. İran şahına özgürlükten bahsetmek hatadır. İran ın işi Allah a kalmıştır. İran şahının meşrebi diğer meşreplerden ayrıdır. İran ın işi Allah a kalmıştır. Şah sarhoş, şeyh sarhoş, ülke ve mir sarhoş. Memleket elden gitmiştir. Heran mestlerin destanlarından fitne-kargaşa hazır. İran ın işi Allah a kalmıştır. 41 Şairiyle, şiiriyle ve toplum yapısıyla değişen İran da, kadınların konumu da değişmeye başlamış, daha önceleri farklı bir veçheyle İran edebiyat sahnesinde yer alan kadın yazarlar ve şairler, bu dönemde yeni bir yüzle zuhur etmişlerdir. Klasik İran şiirinde, ekseriyetle aşk konularına değinen kadın şairler, bu dönemde dış dünyayla da temas kurarak eleştirel sosyal konulara eğilmişlerdir. Arzu, düşünce ve şahsî tecrübelerine yer verdikleri eserlerinde kadınlar, dönemin siyasî ve sosyal değişimlerine ayak uydurarak, kadın olmaları hasebiyle maruz kaldıkları yaptırımlara karşı direnme yolunu seçmişlerdir. Böylece, daha önceleri rastlanmayan kadın edebiyatının temelleri atılmaya başlanmıştır. Banu İsfahani,Fatıme Sultan Hanım, Cennet İranu d-devle lakaplı (Fasl Bahar Hanım), Zinet Melik İ tizadi, Sedige Mes ud Kazerunî, Rubab İsfahanî, Hamide Sipehrî, Ferhonde Saveci, Mihirtac Ruhşan, Tilmac Selmasi, Fahr Azimi Ergun, Şems Kismayi, Alemtac Kaim Makami ve diğer kadın şairler bu edebiyatın önemli temsilcileridirler. Sonuç olarak, meşrutiyet dönemi İran ında gelişen Fars edebiyatı, her yönüyle bir yenilenme süreci içinde olmuş, saray ve seçkin sınıfın himayesinden kurtularak sıradan halkla bütünleşmeyi başarmıştır. Şair için artık önemli olan, nasıl söylediği değil neyi söylediği olmuştur. Bilhassa Kacar hanedanı döneminde ortaya çıkan taklit ve biçimin öncelik kazandığı durum, meşrutiyet edebiyatıyla dengesini bulmuş, İran edebiyatı, ilk defa, ciddi olarak dünya edebiyatıyla bütünleşmeye, ondan etkilenmeye başlamıştır. Bunun en güzel örneği, daha önceleri önemli derecede etkilemiş olduğu Osmanlı edebiyatından, bu dönemde (Osmanlı Tanzimat ve meşrutiyet edebiyatı) çok ciddi bir biçimde etkilenmesi ve konu ve tarz bakımından onu taklide 41Divan-i Bahar, c. I, s

90 K. Dilek: Meşrutiyet Dönemi İran Edebiyatı Üzerine Mülahazalar yönelmesidir. Yine, ilk defa, şiirin sıradan halkla bütünleşerek halk ağzıyla ve halk için yapılması, meşrutiyet edebiyatında mümkün olabilmiştir. Dönemin nesir türü eserleri de değişim ve gelişimlerin yansıdığı birer ayna olmayı başarabilmişlerdir. Bu yönüyle, meşrutiyet dönemi sonrasında gelişecek olan yeni İran roman ve hikayeciliğinin temelleri de bu dönemde atılmıştır. 91

91 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Kaynakça Lugatname-i Dehhoda, Meşrutiyet Maddesi, CD Versiyon 2000 Ahmet Kesrevi, Tarih-i Meşrutiyet-i İran, İntişarat-ı Emir Kebir, Tahran, 1359 Prof. Muhammed Ali Humayun Katuzyan, Devlet ve Camia Der İran-İnkıraz-ı Kacar ve İstikrar-ı Pehlevi, Neşr-i Merkez, Tahran, 1379 Edward Brown, İnkılab-ı Meşrutiyet-i İran, Terc. Mihri Kazvinî, İntişarat-ı Kevir, Tahran, 1376 Seyyid Muhammed Mehit Tabatabai, Seyyid Cemaleddin ve Bidari-i Maşrik Zemin, Seyyid Hadi Hüsrevşahi nin ihtimamıyla, Defter-i Neşr-i Ferheng-i İslami, Tahran, 1370 Mikhail Sergeyevich İvanov, İnkılab-i Meşrutiyet-i İran, Ter. Kazım Ensari, İntişarat-ı Nubahar, Tahran, 1357 İsmail Rain, Encimenha-yi Sırri Der İnkilab-i Meşrutiyet, İntişarat-ı Cavidan, Tahran, 1355 Abdulhadi Hairi, Teşeyyü ve Meşrutiyet Der İran, İntişarat-ı Emir Kebir, Tahran, 1364 Muhammed Ali Humayun Katuzyan, İktisad-i Siyasi Ez Meşrutiyet Ta Sukut Rıza Şah, Ter. Muhammed Rıza Nefisi, Neşr-i Merkezi, 11. Baskı, Tahran, 1384 Faruk Harabi, Siyaset ve İctima der Şiir-i Asr-i Meşrute, İntişarat-ı Daneşgah-i Tahran, Tahran, 1380 Asar-i İrec Mirza, Dr. Muhammed Cafer Mahbub un ihtimamıyla, Çaphane-i Reşidiye, Tahran 1353 Muhammed Golben, Bahar ve Edeb-i Farsi, İntişarat-ı Franklin, Cilt II, Tahran 1351 Divan-ı Kamil-i Nesim-i Şomal, İntişarat-ı Mervi, Tahran, 1370 Zebihullah Safa, Muhtasar-i der Tarihi Tahavvul-i Nazm u Nesri Parsi, İntişarat-ı Kaknus, 14. Baskı, Tahran, 1372 Divan-i Edibu l-memalik, Neşr-i Vahid Destgerdi, Neşr-i Ferdovs, II Cilt, 1. Baskı, Tahran, 1378 İclal Erdelani, Edvar-i Nesr-i Farsi Devre-i Meşrutiyet, (Kürt Araştırmaları Enstitüsü) Neşr-i Ziyar, Senendec,

92 K. Dilek: Meşrutiyet Dönemi İran Edebiyatı Üzerine Mülahazalar Ali Ekber Meşir Selimi, Kulliyat-ı Musavvar-ı Mirzade-i Aşki, Çaphane-i Sepehr, 7. Baskı, Tahran, 1357 Bakır Mu mini, Edebiyat-ı Meşrutiyet, İntişarat-ı Golşayi, Tahran, 1352 Abdulkerim Zakir Hüseyin, Matbuat-ı Siyasi İran Der Asrı Meşrutiyet, İntişarat-ı Daneşgah-i Tahran, Tahran, 1375 Divan-i Muhammed Taki Bahar - Meliku ş-şuara, İntişarat-ı Negah, Tahran, 1387 Divan-i Ferruhi Yezdi, Neşr: Hüseyin Mekki, İntişarat-ı Emir Kebir, Tahran, 1357 Munibur-Rahman, Ber Gozide-yi Şiir-i Fars-i Muasır, Aligarh Univsersity Publication, India, 1963 Yahya Aryenpur, Ez-Saba Ta-Nima, İntişarat-ı Zevvar, Tahran, 1371 İsmail Hakimi, Edebiyat-ı Muasır-ı İran, Neşr-i Simya, Tahran, 1389 Kaan Dilek: İlk ve orta öğrenimini Antalya ve İstanbul da tamamladı. Anadolu Üniversitesi nde İktisat okudu yılında İran da Medeniyet Tarihi bölümünde ikinci lisans öğretimini ve yılları arasında da Tahran Üniversitesi nde Fars Dili ve Edebiyatı bölümünde yüksek lisans ve doktora çalışmalarını yaptı. Çok iyi derecede Farsça ve orta düzeyde Arapça ve İngilizce bilen Kaan Dilek, yılları arasında muhabirlik, gazetecilik, çeşitli kurum ve kuruluşlarda çevirmen ve danışman olarak görev yaptı yılında Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi nde (ORSAM) Şiilik Araştırmaları Danışmanı olarak çalışan Kaan Dilek, yılları arasında Stratejik Düşünce Enstitüsü nde (SDE) Ortadoğu Masası Koordinatörü ve Ortadoğu uzmanı olarak çalıştı yılında Uluslararası Ortadoğu Barış Araştırmaları Merkezi (IMPR) kuruluşunda yer aldı ve bir dönem merkezin direktörlüğünü yürüttü. Hâlihazırda İranoloji Derneğinin kurucu üyesi ve başkanı olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar edebiyat, siyaset, tarih ve bölgesel saha araştırmaları alanında yayınlanan kitaplarının yanı sıra birçok akademik ve aktüel dergilerde Ortadoğu, Şiilik ve İran üzerine yazıları ve makaleleri bulunmaktadır. 93

93 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Osmanlı ve Safevi Resimlemelerinde Dini Anlamlar Religious spirituality at painting of Safavid s and Ottoman s و د ی قا ی ی دوران وی و ما ی Mehnaz Shayestefer Özet Osmanlı ve Safevi devletleri arasında teknik ve yöntem açısından birbirine benzeyen bir diğer sanatsal özellik de minyatürlü el yazmalarıdır. Bunlar zamanında ya savaş ganimeti olarak ele geçmiş veyahut da iki ülke arasında siyasi hediyeler olarak alınıp verilmiştir. Günümüzde İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi nde bu dev koleksiyonu görmek mümkündür. Öte yandan bu koleksiyonda kullanılan teknik ve üslup başta Şiraz, Herat ve Tebriz sanat okullarının etkisinin ne derece yaygın olduğunu bizlere açıkça göstermektedir. Dini tasvirlerde başta Peygamber ve Ehli Beyt İmamlarının yüzlerinin perde ile örtülmesi, onların ayrı bir nur ile ön plana çıkartılması ve seçilen konuların Şiiliğin kutsalları ve meşruiyetine vurgu yapması, üzerinde durulacak ve değerlendirilecek konular arasındadır. Bu makalede, Osmanlı ve Safevi dönemlerine ait resimli kitaplar incelenecek, öte yandan resimlerde dini açısından farklılık ve benzerlik arz eden yönler, dönemin siyasî, dinî, ekonomik ve kültürel hayatı göz önüne alınarak mercek altına alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Dini Resimlemeler, Sanat Tarihi, Minyatür, Osmanlı-Safevi Elyazmaları, Osmanlı Nakkaşlığı, Safevi Minyatürleri Abstract Between the Ottoman and Safavid Dynasty, in technical aspect and method another similar in terms of artistic property are also handwriting miniatures. These are treated as spoils of war in time or as political gifts go between the two countries. Today, in Topkapi Palace Museum in İstanbul, it is possible to see this giant in the collection. On the other hand the techniques used in this collection and stylistic at first, Shiraz, Tabriz, Herat styles and the degree of the impact of common art school is clearly to us. Portrayed in the religion of the faces Prophet (PBUH) and infallible Imams (a. s) covered with a curtain that shows their innocence emphasis on fairness of Shi ism goes back to ready and waiting to be judged among the subjects. In this article, the Ottoman and Safavid Dynasty periods illustrated books will be survey and on the other hand, in terms of differences and similarities have dealt in that direction, political, religious, economic and cultural life will be under the spotlight by taking into consideration. Key words: Safavid Dynasty, Ottoman, Handwriting miniatures, Shi ism, artistic property چکیده در بعد تکنیکها و شیوه ها یکی از دلایل شباهت های تکنیکی هرنی در هرن تصویرگریهای عثامنی و صفوی نسخ خطی بودند که یا بصورت غنایم در جنگها یا بصورت هدایایی سیاسی بین دو کشور رد و بدل می شدند که هم اکنون در مجموعه ای در موزه معروف «توپ قاپی سرای» نگهداری می شوند که این تکنیکها و اسلوب ها همگی نشان دهندة مکتب های نقاشی شیراز هرات و تبریز می باشند. بسیاری از نسخ خطی ایرانی مصور در نیمه اول قرن دهم بویژه بین سالهای ۹۴۱ و ۹۴۵ و همینطور در سالهای ۹۵۴ هنگامی که کارگاه هرنی شاه طهامسب در رشد و تکامل بالاي ی قرار داشت و در هنگام قرارداد صلح بین او و شاه سلیامن بعنوان غنایم جنگی و هدایای دیپلامتیک به آنجا راه پیدا کردند. وجود عناصر مشابه در تصویرگریهای مذهبی هامنند پوشش پیامبر و امامان و وجود قداست آنان در نقاشیها و همچنین انتخاب موضوعات مشابه که تا کیدی برحقانیت شیعه بود از جمله تشابهاتی است که در نگاره های دو کشور قابل بررسی و تا مل است. در این مقاله علاوه بر معرفی و بررسی نسخ خطی مذهبی هر دو دوره صفوی و عثامنی به وجود افتراق ها و تشابهات مذهبی با موضوع شیعه در نگاره های هر دو کشور پرداخته می شود و علل وجود این تشابهات و افتراق ها با تا کید بر شرایط سیاسی مذهبی و اقتصادی و فرهنگی مورد بررسی قرار می گیرد. این مقاله شامل بخش هایی چون هرن در دوران صفویان موقعیت هرن در دوران ترکان عثامنی نسخ خطی ایران- عثامنی می باشد. کلامت کلیدی: صفویه عثامنی نقاشیهای دینی نسخه های خطی منیاتور 94

94 M. Shayestefer: Osmanlı ve Safevi Resimlemelerinde Dini Anlamlar Giriş Safeviler döneminde kitap üretilen çok sayıda atölye faaliyet göstermekteydi. Bu atölyelerde üretilen kitapları resimlerle süsleyen birçok nakkaş da vardı. Resimli kitaplar arasında, İslâm resim sanatının en erken örneklerini içermesi bakımından Kelile ve Dimne ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Harirî nin Makamat ı, Kelile ve Dimne kadar tanınmasa da, on üçüncü yüzyıl başlarında bir başyapıt olarak üne kavuşmuştu. Farsça yazılmış destan kitaplarının başyapıtı olan Firdevsî nin Şahnamesi de farklı dönemlerde defalarca resimlerle süslenmişti. Yine, Farsça bir başyapıt olan ve beş mesneviyi bir araya getiren Nizamî nin Hamse sinin 1 Şahname den hiç de geri kalmıyorudu. İçindeki şiirler, o dönemde artık Safevi padişahları ve veliahtları tarafından iyiden iyiye himaye edilen nakkaşlarca en az Şahname kadar resimlenmişti. Aynı dönemde sıkça resimlenen bir diğer eser ise, ünlü İranlı şair Sadî nin Gülistan ve Bostan adlı meşhur eseridir. Bu eser, nakkaşlara yeni ufuklar açmıştır. Koleksiyoncular ve sanata destek vermeyi ilke edinmiş zenginler, sanatçıları başta yukarıda söz ettiğimiz kitaplar olmak üzere Farsça yazılmış tarihî ve edebî kitapları resimlemekle görevlendiriyorlardı. Orijinali Arapça olan tarihî veya edebî değeri yüksek kitaplar ise, sözgelimi Taberi nin Tarih i, önce Farsçaya tercüme edilir, ardından, tıpkı bu kitabın Paris Ulusal Müzesi nde bulunan Moğol Kralları ve Peygamberler Tarihi bölümleri gibi resimlerle süslenirdi. Bunlar dışında, resimlenmek üzere seçilen kitapların geneli dinî kitaplardı. İran da, İslâm dininin kabulünden sonra, sanat ve din daima birbiriyle ilişkili olmuş, birbirlerinden ayrılmamıştır. Başta Hülagû Han tarafından, merkezi Tebriz olmak üzere Azerbaycan da kurulan İlhanlılar ( ) olmak üzere, Timurlular ( ) ve Safeviler ( ) dönemlerinde saray ve saray erkânı İslâm öncesinde olduğu gibi sanatla yakından ilgilenmişlerdir. Nitekim Şeyh Fazlullah Hamadanî nin, peygamberlerin ve padişahların hayat hikâyelerini tahkiye ettiği Camiu t-tevârih i gibi bir dizi kitap İlhanlılar zamanında resimlenmiştir. Ebu Reyhan Birunî nin, farklı milletlerin takvimlerini, hukuklarını ve dinlerini, matematiksel, astronomik ve tarihsel bilgilerini kronolojik olarak anlattığı, çeşitli kültür ve medeniyetler arasında karşılaştırmalar yaptığı el-âsâru l-bâkiyye ani l-kurûni Hâliyye adlı önemli eseri de yine bu dönemde minyatürlerle hayat bulmuştur. Makalemizde maneviyatın sanata yansıması Şiîlik çerçevesinde incelenecektir. İleride görüleceği gibi makalede resimli kitapların iki türü üzerinde 1Hamse-i Nizamî olarak anılan bu eserde yer alan mesneviler şunlardır: 1) Mahzenü l-esrar, 2) Hüsrev ile Şirin, 3) Leyla ile Mecnun, 4. Heft Peyker, 5) İkbalname ve Şerefname den oluşan İskendername 95

95 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies odaklanılmıştır. Bunlar, Safevi ve Osmanlı dönemlerinde kaleme alınan Siyer-i Nebi, Hamse-i Nizamî, ve Şahname-i Firdevsî gibi İslam Peygamberinin hayatını ele alan resimli kitaplar ile Ravzatu s-safa, Ravzatü ş-şüheda ve Hadikatü s-suada gibi Ehli Beyt İmamlarının hayatını konu alan resimli kitaplardır. İran ve Osmanlı Türkleri arasındaki sıkı siyasî, kültürel ve dinî bağlar on altıncı yüzyıldan on sekizinci yüzyıla kadar oldukça gelişmiş ve bu nedenle minyatürlerdeki dini kavramlar bu iki coğrafyada birbiriyle aynı ölçüde büyüme ve gelişme göstermiştir. Aslında, İran da Safeviler döneminde başlayan İslâmî resim çalışmaları, Osmanlı da saray içi resim ve minyatür çalışmalarıyla aynı tarihlere rastlamaktadır. Bu yüzden her ikisinde de resim sanatı birbiriyle oldukça ilişkilidir ve büyük benzerlikler göstermektedir. Birbiriyle komşu olan bu iki imparatorluğun sınırları sanatçı ve bilim adamları için her daim açıktı. Öte yandan Osmanlı ve İranlıların saray dillerinin de ortak olması bu konuda bir hayli kolaylık sağlamaktaydı. Ayrıca Osmanlılar, yetenekli İranlı şair, yazar ve sanatçıları cezbetmek ve kendi himayelerine almak için oldukça çaba harcamaktaydılar. Safevilerin siyasî açıdan huzursuz, istikrarsız ve çalkantılı dönemlerinde Osmanlılar, birçok İranlı sanatçıyı himayeleri altına almış, kendilerine ait atölyelerde çalışma imkânı sağlayacaklarını vaat ederek onları Osmanlı topraklarına davet etmişlerdir. Bu sanatçılar, yetenekleri ile birlikte, ellerinde bulunan birçok resimli el yazması eseri de Osmanlı topraklarına getirmişlerdir. İşte bu yüzden biz, Osmanlı ve Safevi sanat atölyelerinde üretilen eserlerde, eserleri birbirlerinden ayırt etmeyi güçleştirecek denli büyük benzerlikler görmekteyiz. Bunun nedenlerini ise şu şekilde sıralayabiliriz; öncelikle muhtemelen bu el yazması eserlerin sanatçıları aynı kişilerdir ve ikinci olarak da bu ülkelerin sanatçıları orijinal nüshaları bir diğer ülkeye geçmeden önce çoğaltıp kendileriyle beraber götürmüşlerdir. Bu benzerlikler dinî eserler bağlamında da inceleme altına alınabilir. Hatta bunun da ötesinde, sanatçıların ortak konular seçip resimlediklerini bile söyleyebiliriz. Biz makalemizde, İran da üretilen resimli kitapların yanı sıra Osmanlı da üretilen resimli kitaplarda yer alan minyatürlerden örneklerle bu konu üzerinde duracağız. Ama öncelikle, Safevi ve Osmanlıda, sanatı destekleyen iktidar sahiplerini, sanatçılarını ve sıklıkla resimlenen eserler kapsamında o dönemde sanatsal faaliyetlerin durumunu inceleyeceğiz. Safevi Dönemi Sanat Safevilerde Şah Tahmasb ( ) ve Şah Abbas ın ( ) saltanatları döneminde kültürel hayat ve özellikle de bilgi ve sanat gözle görülür bir şekilde gelişmişti. Bu alandaki gelişmeleri de özetle resim, minyatür, hat, 96

96 M. Shayestefer: Osmanlı ve Safevi Resimlemelerinde Dini Anlamlar mimari, tarih ve İslâm ilimleri olarak sıralayabiliriz. Tarihçiler, erken dönem Safevi hükümetinde sanatın gelişmesini, bir taraftan Şah Tahmasb ve Şah Abbas ın sanata karşı cömert ve sanatçıları da her daim teşvik etmelerine ve diğer taraftan da onların birer şair, sanatçı, araştırmacı yani kısaca sanata karşı bir hayli ilgili olmalarına bağlarlar. Behzad, Aga Mirk, Sultan Muhammed, Muzaffer Ali ve Rıza Abbas gibi dönemin en büyük minyatür ustaları bu sanat atölyelerinde görev yapmaktaydılar. Safevi hükümdarları, gerçekten de edebi ve bilim eserlerini süsleme konusunda sanatçıları oldukça teşvik etmekteydiler. İlk dönem İslâm büyüklerinin biyografilerinin ve İslâm hikâyelerinin kaleme alınması revaçta olmasına rağmen bu konu Safevi Şahları döneminde daha da arttı. Bu dönemde Reşideddin Fazlullah ın Camiu t-tevârih i, Feriuddin Attar ın Tezkiretu l-evliya sı, Se alebi nin Kısasu l-enbiya sı, Nasrulmealî nin Kelile ve Dimne si ve Cami nin Hiretu l-ebrar ı gibi eski yazmaların kopyalanıp yeniden yazılmasına ağırlık verilmişti. Bu kitaplarda Peygamberin ve Ehlibeyt İmamlarının yüzleri örtülmeksizin açıkça resimlenmiştir. Ancak 9. ve 10. yüzyıldan sonra hem Osmanlı hem de İran minyatürlerinde, Nizamî nin Hamse si, Şah Tahmasb ın Şahname si, Mirhond un Ravzatü s-safa sı ve Vaiz Kâşifi nin Ravzatü ş-şüheda sı gibi eserlerde, Hz. Peygamber in yüzü ya perdelenmiş ya da başının etrafı haleyle kaplanmıştır. Safevi İmparatorluğunda sanat, Şah Tahmasb ile altın çağını yaşamış ve zirveye ulaşmıştır. Bunun sebebi de hem saray erkânının sanata olan özel ilgisi hem de bunun bir gelenek olarak kabul görülüp, sanatın daha sonraki hanedan üyeleri arasında saygı görmesiydi. Aslında Safevi hanedanlığının tarihini, İran da sanatın gelişim tarihi olarak adlandırabiliriz. Bunun nedeni ise İran coğrafyasında iktisadi, siyasi ve sosyal olayların oldukça canlı ve iz bırakır nitelikte olmasından kaynaklanmaktadır. Biz de bu yüzden sanatın gelişim evrelerini bu olaylarla birlikte ele alıp, inceleyeceğiz. Osmanlı Döneminde Sanat Osmanlı Devleti, on üçüncü yüzyılın son dönemlerinde İslâm toprakları içerisinde bir beylik olarak ortaya çıkmıştı. Kısa bir süre sonra yakın bölgelerini, başta eski Bizans a ait Anadolu ve Balkanlardaki toprakları kendi kontrolü altına almayı başarmış ve 1500 lü yılların ortalarında Arapların yaşadıkları toprakları da kendi bünyesine katmıştı. İşte Osmanlı İmparatorluğu bu şekilde İslâm dünyasının en büyük devletlerinden biri oluvermişti. 2 Yavuz Sultan Selim ( ) döneminde Osmanlı ordusu 23 Ağustos 1514 te, günümüzde İran sınırları içinde bulunan Maku şehrine bağlı Çaldıran 2 Halil İnalcık, The Ottoman Empire, The Classical Age ( ), London, Weiden Feld and Nicolson, 1973, p

97 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Ovası nda Şah İsmail in komutanlığını yaptığı Safevilere karşı gerçekleştirilen Çaldıran Meydan Muharebesi ni kazandı. Bu savaş artık, Şah İsmail in ilk yenilgisi olarak tarih sayfalarında yer bulacaktı. Yavuz Selim, Safevilerin başkenti Tebriz i kuşattıktan sonra şehirde bulunan birçok ressam, hattat, tezhib ustası, ciltçi, mimar, yazar ve bilgini kendi himayesinde Osmanlı payitahtı İstanbul a getirdi. Bu şekilde Osmanlı sanatı iyiden iyiye İran renkleriyle yakınlaşmaya başladı. Daha önceki dönemlerde var olan Osmanlı sanatları da resim, yaratıcılık ve tasarım açısından bu dönemle birlikte gerçek bir İran taklitçiliğine dönüşmüş oluyordu. Elbette yeri gelmişken belirtilmesi gereken bir konu da; Osmanlının bu taklit ve esinlenme döneminin ardından kendine özgü bir sanat dünyasına sahip olduğu ve bu şekilde özel teknik ve yöntemlerle rakipsiz bir konuma geldiğidir yılında, Yavuz Sultan Selim in ardından tahta çıkan ve en uzun soluklu Osmanlı padişahı olma unvanını taşıyan Kanuni Sultan Süleyman ( ), ordusunun oldukça güçlü olması ve kazandığı zaferlerle rahatlayan imparatorluk içerisinde sanat ve mimariye özel imtiyazlar getirmiştir. Elbette bu dönemde vuku bulan sanatsal gelişmeler daha sonraki halefleriyle kıyaslanamayacak derece zayıftır. Ancak bu dönemde Kanuni Sultan Süleyman ın sarayı, İran şahlarından Şahruh ve Şah Tahmasb ile kıyaslanabilir konuma gelmiştir. Kanuni Sultan Süleyman, sanatı en çok destekleyen padişah olarak tanınmakta ve hatta sarayında yüzlerce sanatçı için çalışma imkânları sunmaktaydı. Sanatçılar da bu atölyelerde yeni konu ve teknikler üzerinde denemeler yapıyor ve buluşlarını Osmanlının sanat gelişimi adına kayda geçiriyorlardı. Bu da Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyeti altında bulunan topraklarda yayılarak artıyordu. O dönemde Kanuni Sultan Süleyman, sanatçı ve mimarların daha iyi hizmet ve randıman verebilmeleri için oldukça iyi olanaklar sunmuştu. Öte yandan merkezi idari yapılar arasında en çok istihdam edilen bölüm güzel sanatlar bölümünde oluyordu. Bu idari merkezlere saltanat sanat evleri denilmekteydi. Bu merkezler ilk önceleri el yazma kitapların süslenme ve minyatürlerle bezenmesi için kullanılırken daha sonraki dönemlerde fonksiyonları arttırılmış ve mimari dekorasyon başta olmak üzere metal işleme, dokuma ve seramik gibi faaliyetler için de kullanılmıştır. Aslında Türkiye de minyatür sanatı tarihi pek fazla bilinmemektedir. İşin kötü tarafı da araştırmacılar tarafından şimdiye kadar bu konuya dair İstanbul un saygın ve zengin kütüphanelerinin yeterince incelenmemiş olmasıdır. Yazılı kaynaklara göre İranlı ve Avrupalı sanatçılar Türk sultanlarının himayesinde çalışmaktaydılar. İstanbul da Kanuni Sultan Süleyman döneminin ekol yaratan ünlü nakkaşların başında Şah Kulu gelmekteydi ile 1556 yılları 98

98 M. Shayestefer: Osmanlı ve Safevi Resimlemelerinde Dini Anlamlar arasında otuz altı yıl Osmanlı sarayı için çalışan Tebrizli ressam Şah Kulu nun Osmanlı sanatının klasik çağına azımsanmayacak derecede katkıda bulunduğu söylenebilir. Velican da, Şah Kulu gibi Osmanlı topraklarına Tebriz den gelmedir. On altıncı yüzyılın ikinci yarısında, yaklaşık olarak 1582 ile 1600 yılları arasında saray için önemli eserler yapmıştır. Safevi Sarayının portre sanatçısı Siyavuş un öğrencisi olan Veli Can, güzel ve narin kalem çalışmaları ile tarihçilerin takdirini toplamıştır. Veli Can ın yaptığı eserlerden bir kısmı Paris Ulusal Müzesi nde ve Washington da bulunan Freer Gallery of Art da sergilenmektedir. 3 Osmanlı sarayında çalışan bir diğer sanatçı da Ahmet Musa ya da bir başka adıyla Mehmed Kara Kalem dir. 4 İranlı sanatçılar, Osmanlı sarayında el yazma eserlerin görselleştirilmesi üzerine çalışmaktaydılar. İranlı minyatür sanatçıları tarafından yapılan enfes ve paha biçilmez bir başyapıt olarak sayılabilecek Siyer-i Nebi bu eserler arasındadır. Ayrıca bu kitabın minyatürleri İran sanatının en mükemmel örneklerinden biri olarak kayda geçmektedir. Osmanlı minyatürlerinde bunca benzerliğe rağmen yine de ayrıştırıcı bazı noktalar bulunmaktadır. Bunlara örnek vermek gerekirse; çizimlerdeki şahısların giydikleri elbiseler ve başlarındaki sarıkların şekil veya büyüklüğü İran ve Osmanlı minyatürleri arasındaki ayrıştırıcı farklar olarak sayılabilir. 5 Öte yandan Peygamberin mübarek yüzleri etrafındaki nurdan halka veya beyaz perde ve peçe de minyatürün bir İran eseri olduğunu gösterir. Safeviler Öncesi Bilinen El Yazmaların İncelenmesi Bugün günümüze kadar ulaşan Reşideddin Fazlullah ın kaleme aldığı ve Peygamberin tasvir edildiği en eski yazma eser olan Camiü t-tevarih İngiltere de Edinburgh Üniversitesi Kütüphanesi nde bulunmaktadır. 6 Bu el yazma eser aynı zamanda kendi türünün en güzel örneğidir tarihinde doğan Camiü t-tevarih in yazarı Reșideddin Fazlullah Hamedani, dönemin hükümdarı Gazan Han ın sarayında vezir ve tarihçi olarak görev yapmaktaydı. Gazan Han ın veliahtı Olcaytu, Reșideddin Fazlullah ı Peygamberin hayatı da dâhil olmak üzere genel dünya tarihini yazması için görevlendirir. Camiü t-tevarih in konuları Hz. Âdem, Hz. Musa ve Hz. İsa ile başlar ve daha sonra İslâm öncesi Pers hükümdarlarıyla devam eder ve İlhanlı Devleti nin 9. hükümdarı Ebu Said Bahadır Han a ( ) kadar uzar. 7 Bu 3 David Talbot Rice, Islamic Art, London, Thames and Hudson, David James, Islamic Art: An Introduction, London, Hamlun, Maurice Sven Dimand, A Hand Book of Muhammad an Art, New York, Hartstade House, 1947, p Bu el yazma eserin bir kısmı da Londra da bulunan Royal Asiatic Society de bulunmaktadır. 7 Konuyla ilgili resimler için bkz: David Talbot Rice, Rashid al Din, Edinburgh University Press,

99 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 100 eserde Peygamber ince ve çevik bir bedene sahip olarak resmedilmiştir. Bu da muhtemelen sanatçının Peygamberin yüklendiği bu zor görevi kendince canlandırdığı şekilde anlatmak istemesinden kaynaklanmıştır. Edinburgh Üniversite Kütüphanesinde 151 sayfası bulunan bu eserde Peygamber e dair altı minyatür bulunmaktadır. Bu çizimlerin hepsinde de Peygamberin mübarek başları etrafında halka şeklinde nur bulunmaktadır. Peygamber in çizimlerinin yer aldığı ve bugün Paris Ulusal Müzesinde bulunan bir başka kitap da Kısasu l-enbiya dır. Bir sonraki el yazması eser Biruni nin el-âsâru l-bâkiyye ani l-kurûni Hâliyye sidir. Görünen o ki bu eser Moğol hükümdarı Olcaytu nun destekleriyle tasvir edilmiştir. Arapça olan bu eser aynı zamanda Hz. Nebi nin bir dizi minyatürünü de içermektedir. David James e göre 8 el-âsâru l-bâkiyye adlı eserde ne basıldığı yere ne de ilk sahibinin kim olduğuna dair hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Ama içerisinde yer alan minyatürlerin stili eserin on üçüncü yüzyıl başlarına yani o dönemde Maveraünnehr ve İran da hüküm süren İlhanlılar zamanında revaçta olan Kuran-ı Kerim süslemeleriyle ilgili olduğunu göstermektedir. El-Âsâri l-bâkiyye de Gadir-i Hum u tasvir eden bir minyatürde Peygambernün yüzünde ne bir peçe ne de çehresini çevreleyen bir nur vardır. Minyatür incelendiğinde orada bulunan üç kişinin nurdan halkalar ile resmedildiği görülmektedir, ama konu Gadir-i Hum gibi hassas bir konu olduğu için Hz. Ali hem uzun boylu ve diğerlerine nazaran daha belirgin hem de yüz çevresinin nuru daha fazla çizilmiştir. Bu da bu kitabın resimlendiği dönemde, hangi anlayışın baskın olduğunu yansıtmaktadır. Safevi Dönemi Resimli El Yazmaları Şah Tahmasb ın saltanatı döneminde çeşitli kitap süsleme teknik ve becerileri olağanüstü bir seviyeye ulaşmıştı. Aslına bakılacak olunursa bu konu şu gerçeğe işaret etmektedir; Şah Tahmasb, sanatın en büyük destekçisi gibi görünmekteydi ama işin aslı kendi gençlik yıllarında resme dair her şeye oldukça ilgi duyması ve saatlerce bu konular üzerinde araştırmalar yapmasına dayanmaktaydı. Sanata olan bu ilgisinin yanı sıra Şii mezhebinin yayılması adına da oldukça çaba harcamaktaydı ve zaten dikkat edilecek olunursa Şiiliğe dair neredeyse tüm resimli eserler o dönemden günümüze ulaşmıştır. Kendisine ait olan Şahname yi de bu konuya örnek olarak gösterebiliriz. Bu el yazmasında yer alan çizimlerden birisini Şii Gemisi adlı Peygamberin, Hz. Ali ve Hz. Hüseyin in içinde bulunduğu bir gemi oluşturmaktadır. Burada Peygamber, Hz. Ali ve Hz. Hüseyin in yüzleri nurlu bir halka ile 8 David James, Qurans of the Mamluks, New York, 1988, Chapters 4-5

100 M. Shayestefer: Osmanlı ve Safevi Resimlemelerinde Dini Anlamlar çevrilidir. Başlarındaki sarıkları Şah Tahmasb ve Şah İsmail dönemi geleneklerinde kullanılan üslubu andırmaktadır. Peygamberimiz ve Hz. Ali geminin en üst katında, İmam Hasan ve İmam Hüseyin biri sağda ve bir diğeri de solda olmak üzere ayakta tasvir edilmişlerdir. Minyatürün sağ tarafında parıldayan yıldızı İslâm dini olarak değerlendirip, dünya hayatı olarak anlatılan koyu gökyüzünü aydınlattığını görmekteyiz. Bu resim, Şah Tahmasb ın muasırı olan Sultan Muhammed in oğlu Mirza Ali ye aittir. Miraç ya da Peygamberin gökyüzüne ruhani gezisi de sanatçıların, üzerinde bir hayli durdukları konulardan birisidir. Bugün Britanya Müzesinde bulunan ve Nizami ye ait olan elyazması eser içerisinde yer alan meşhur miraç minyatürleri 1500 lü yılların ikinci yarısında Şah Tahmasb döneminde tasvir edilmiştir. 9 Öte yandan Arnold 10 da bu minyatürleri oldukça detaylı ve dikkatlice inceleyip, yorumlamıştır. O karanlık gökyüzünde Peygamber cennete doğru yol almaktadır. Başı insanı andıran ama vücudu kısrağa benzeyen Burak isimli at üzerinde yükselmektedir. Karşısında duran Cebrail ise O na kılavuzluk etmektedir. Başka bir melek, elinde nurani ışıklar saçan altın bir kandil ile yanında ve bir diğer melek ise elinde parıldayan misk kadehi ile Peygamber in peşi sıra gelmektedir. Üstte yer alan ve ellerinde bulunan kâselerden inci ve yakutlar boşalttıkları görülen meleklerin yanı sıra başka bir melek grubunun da ellerinde Kuran-ı Kerim, o bilindik yeşil elbise ve taç gibi hediyelerle gökten aşağı doğru indikleri görülmektedir. Diğer melekler de ellerinde meyve ve birbirinden farklı kâseleri sunarken tasvir edilmişlerdir. Bu el yazma eserin tarzı, tasarımdaki derin zarafet, dekoratif yapısındaki zenginlik ve teknik arıtma gibi özelliklere sahiptir. Şekillendirilmiş bedenler genellikle çok detaylı, olağanüstü bir özenle Şah Tahmasb sarayının yaratıcılığı olarak tarih sayfalarında yer bulur. Her dönemde İranlı birçok sanatçı için popülerliğini yitirmeyen bir konu olan Peygamber in miraç meselesi, birbirinden farklı dönemlerde özel ilgi ile karşılanmıştır. Bu noktada 1579 senesi Tebriz ya da Kazvin ekolüne ait olduğu varsayılan Hz. Peygamberin miracı üzerinde durmak istiyoruz. Bu resimlemede Peygamber, Burak olarak bilinen merkebin üzerinde yüzü peçe ile örtülü bir vaziyette cennete doğru ilerlerken tasvir ediliyor. Miraç konulu minyatürün sol üst kısmında yer alan Aslan karakteri bu eseri diğer benzerlerinden ayrıcalıklı kılan özelliklerinin başında gelmektedir. Aslan, Hz. Ali yi temsil etmekte ve Ehli beyt takipçileri de Hz. Ali ye aslan lakabını vermişlerdir. 9 Bkz: Mahnaz Shayestehfar, Shi ah Artistic Elements in the Timurid and Safavid Periods, London, Book Extra, Sir Thomas Arnold, Painting in Islam, Dover Publications, New York, 1965, p

101 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 102 Peygamberin sağ elinde bulunan ve aslanın bulunduğu yöne doğru uzatılan yüzük de büyük bir ihtimalle Peygamberden sonra hilafet kimde olacağına işaret niteliğindedir. Şeyh Müfid 11 kendi kitabında şöyle yazar; Peygamber son hastalığı sırasında Hz. Ali yi yanına çağırır ve ona şöyle buyurur; Acaba benim sorumluluklarımı üstlenip, dinimi ayakta tutabilir ve ailemi (Ehlibeytimi) koruyup, gözetebilir misin? Peygamber, Hz. Ali den aldığı olumlu cevap üzerine parmağındaki yüzüğü çıkartıp, Hz. Ali ye hediye eder. Tasvirdeki yüzük de bu olaya bir işaret olarak kabul edilmektedir. Öte yandan meleğin elinde tuttuğu yeşil renkli bayrak İslâm ı ve bir diğer meleğin elinde bulunan parlak kandil de Yüce Allah ın kendi nurunu Resulüne verdiği şeklinde yorumlanabilir. Öyle görünüyor ki, cami kandillerinde yazılı olan Nur suresinin 35. ayet-i kerimesi de 12 bu konuya temas etmektedir. Bir sonraki el yazması nüsha da; on beşinci yüzyılın en iyi edip ve şairlerinden kabul edilen Nureddin Abdurrahman Cami nin kaleme aldığı Silsiletü z Zeheb tir. İlk bakışta, Tebriz ekolünü andıran 1578 tarihli bu eserde İmam Zeynelabidin in Kâbe yi ziyareti tasvir edilmiştir. Kaynaklarda geçen hikâyeye göre onuncu Emevi halifesi olan ve hac ziyareti için Kâbe ye gelen Hişam b. Abdülmelik, aşırı kalabalık yüzünden Kâbe duvarlarına bir türlü ulaşamıyordur. Tam o esnada kalabalığın bir anda ikiye ayrıldığını, İmam Zeynelabidin in açılan bu yoldan Kâbe ye ilerleyerek yüz sürdüğünü ve dualar ettiğini şaşkınlıkla izleyen Hişam, İmam Zeynelabidin i tanımıyordur. Bunca kalabalığın kendisine yol açarak Kabe ye rahatça ulaşan bu insanı merak ederek yanındakilere; Ben Ben-i Ümeyye halifesi oğluyum ve ben bu ziyaretten mahrum kalmışken bu adam da kimdir?! diye sorar. Adı Ferazdak olan Şam diyarından bir şair ona döner ve İmam Zeynelabidin i İmam Hüseyin in en sevdiği insan olarak tanıtır ve hemen ardından bir kaside okumaya başlar. Bunun üzerine Hişam bir hayli sinirlenir ve askerlerine Şamlı şairi hapse atmalarını emreder. Ferazdak şiirinde İmam Zeynelabidin i yeryüzünde yaşayan en iyi insan, tüm hata ve günahlardan ari bir masum ve Hz. Ali soyunun yegâne temsilcisi olarak tasvir etmiştir. 13 Molla Cami nin yedi mesneviden meydana gelen Heft Ureng inde yer alan 11 Şeyh el Mufid, Kitab el- İrşad, London, Mohammadi Institute, 1981, p Allah, göklerin ve yerin nurudur. O nun nuru, içinde lamba bulunan bir kandile benzer. Lamba cam içerisindedir. Cam, sanki inciden bir yıldız. Ne doğuya ve ne batıya mensup olmayan mübarek bir zeytin ağacı(nın yağı)ndan yakılır. (Öyle mübarek bir ağaç) ki, neredeyse ateş değmese de yağı ışık verir. Işığı parıl, parıldır. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah insanlara misaller verir. Allah her şeyi bilir. 13 Ferazdak ın şiirinin içeriği hakkında daha fazla bilgi almak için bakınız; Şeyh el Mufid, Kitab el- İrşad, s

102 M. Shayestefer: Osmanlı ve Safevi Resimlemelerinde Dini Anlamlar İmam Zeynelabidin in tasvir edildiği bir diğer benzer minyatür de Oxford un Bodleian Kütüphanesinde yer almaktadır. Bu iki minyatür İmam Zeynelabidin in hem o dönemde hem de Ehlibeyte olan alakaları ile tanınan Timurlar dönemi ve sonrasında insanların zihninde yüce ve değerli bir insan olarak yer etmesinde etkili olmuştur. Aslında konunun önemi, İmam Zeynelabidin, İmam Hüseyin in şehadetinin en büyük sembollerinden birisi olmasındadır. Zira İmam Zeynelabidin o dönemde yaşanan olaylar ve Kerbela hadisesinin en büyük sembollerinden biri olarak görülmektedir. Günümüzde Kahire Müzesinde sergilenen 1627 yılına ait Safevi dönemi eserlerinden birisi olan Mirhond un Revzatü s-safa adlı eseri de önemli el yazmalarından biridir. Bu eser I. Şah Abbas ın özel emir ve teşvikleriyle resmedilip, konularına uygun minyatürlerle bezenmiştir. Safeviler dönemi adına bu eserin kendine özgü bir yorum ve tarzı olduğunu söyleyebiliriz. Adı geçen bu el yazması eser aynı Reşiduddin Fazlullah Hamedani nin kaleme aldığı eseri gibi genel dünya tarihi kitapları kategorisinde yer almaktadır. Bu eserin minyatürleri, kitap içerisinde geçen olayları birebir anlatmaktadır. Bu kitap içerisinde en çok dikkat çeken minyatür, Kâbe deki putların alaşağı edilmesi ve Peygamberin Veda Haccı dönüşü Gadir-i Hum da Hz. Ali yi kendisinden sonra İslâm dininin önderi olarak atamasının tasviridir. Bu bahsi geçen iki minyatür, konumuzla yakından ilgili olduğundan üzerinde durulup, incelenecektir. Burada ilk minyatürde Hz. Ali, Peygamberin omuzlarına çıkmış ve Kâbe putlarını kırmakla meşgulken çizilmiştir. Bu vakıa Peygamber in 1 Ocak 630 senesinde Mekke ye resmi olarak dönüşünü anlatmaktadır. Peygamber bu seferinde Kâbe putlarının kırılıp, yok edilmesi emrini vermişti. Cahiliye dönemi Araplarınca savaş ve yağmur tanrısı olarak kabul edilen en büyük put olan Hubel, Kâbe nin en üst kısmında yer almaktaydı. Akik taşından ve hemen hemen bir insan büyüklüğünde olan bu putun yıkılması için Peygamber, Ali ye omuzlarına çıkıp, aşağı atmasını emretmişti. Bu minyatürde Hz. Ali nin peygamberin omuzları üzerine çıkıp, Hubel i aşağı doğru atmak için çektiği sırada tasvir edilmiştir. Minyatürde görüleceği gibi, Hz. Muhammed ve Hz. Ali nin yüzleri, minyatür ustası ve yardımcısı tarafından Ehl-i Beyt e olan saygılarından dolayı perdelenmiş ve etrafı nurlandırılmıştır. Bu eserdeki bir sonraki minyatürde ise, Peygamberin Veda Haccı adı verilen Mescid ul-harem e son ziyareti dönüşünde Ali b. Ebu Talib i varisi ve kendisinden sonraki önder olarak Gadir-i Hum da seçildiği an resmedilmiştir. Hac görevini ifa eden ve dönüş yolunda kendisiyle beraber hareket eden binlerce kişilik hacı grubunu, her gölgeden yoksun ve aşırı sıcak oluşu itibariyle konaklamanın münasip olmadığı bir yer olan Gadir-i Hum diye adlandırılan bölgede 103

103 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies durdurmuştu. Yine Şeyh Müfid in kaleme aldığı Kitab ul-irşad 14 adlı eserde bu konu hakkında şöyle denilmektedir; Peygamber orada durdu ve bunun nedeni gelen vahiyden başkası değildi. Bu gelen ayet Ali nin kendi varisi olduğunu ve geleceğin İmamı olduğunu anlatan Maide suresi 70. ayetti. Bunun üzerine Hz. Muhammed uzun yıllardır İslâm ın sesi ve müezzini olan Bilal Habeşi ye bu oldukça önemli olduğu anlaşılan konu nedeniyle ezan okuması ve ardından bütün hacdan dönenlerin toplanmalarını sağlaması emrini verir. Uzun bir bekleyişten sonra hacılar Peygamber etrafında toplanırlar. Hz. Muhammed deve ve atların eyerlerinden yapılan bir yükseltinin üstüne çıkarak kendisine vahyolunan ayeti okur ve daha sonra Ali yi yanına çağırır. Peygamber O nun bu yükseltiye rahatça çıkması için yardım eder. Allah a hamd ve senadan sonra Müslümanlara yaklaşan ölümünden haber verir ve şöyle demiştir: Ben sizler arasında iki değerli emanet bırakıyorum ve onlara sarıldığınız müddetçe asla sapkınlığa düşmezsiniz. Bunlardan birisi Allah ın kitabı ve bir diğeri de benim Ehl-i Beyt imdir. Daha sonra Hz. Peygamber gür ve yüksek bir sesle Hz. Ali nin kolunu yukarı doğru kaldırarak devam etti; Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır. Allah ım, onun dostlarına dost ve düşmanlarına düşman ol. Onu koruyanı koru ve ona kötü olana kötü ol! Bu minyatürde Hz. Peygamber ve Hz. Ali yüz olarak birbirlerine benzer çizilmişlerdir. Ama bellerinde olan kuşakların renk farklılığı dikkat çekmektedir. Yüzleri beyaz bir peçe ile kapatılmış ve surat çevreleri çember şeklinde nurlandırılmıştır. Deve eyerlerinden yapılan yükselti üzerinde duran Peygamber, minyatürde Hz. Ali yi tutarken görülmektedir. Minyatürde görülen diğer detaylar ise, birkaç ağacın kısa ve cılız gölgeleridir. Diğer bir detay ise Müslümanların bu sahne yaşanırken bir kısmının otururken bir kısmının da ayakta Hz. Peygamber ve Hz. Ali karşısında olup biteni izlemeleridir. Bu el yazmasının bir nevi destekleyicisi olan VI. Safevi şahı Şah Abbas, Şii mezhebinin yavaş yavaş yayılması için bu tür tebligat yöntemlerini değerlendirmeye çalışmıştır. Şah Abbas ın özellikle bu iki olayın minyatür haline getirilmesi için çabalaması, Ali nin haklılığına gönülden inanışından kaynaklanıyordu. Şah Abbas ın bu minyatürler üzerinde durmasının diğer nedenleri de; dönemin insanları üzerinde bu şekilde Ehli Beyt taraftarlığı etkisini arttırmak ve Peygamber soyunun gerçek önderler olduğunu kabullendirmekti. Öte yandan Hz. Ali nin Peygamber omuzlarına basarak Kâbe deki putları alaşağı etmesi de bir nevi onun derecesinin ispatı olarak yorumlanmaktadır Şeyh El-Mufid, s

104 M. Shayestefer: Osmanlı ve Safevi Resimlemelerinde Dini Anlamlar Osmanlı Dönemi Resimli El Yazmaları Osmanlı el yazması eserleri arasında Hz. Muhammed ve İmamların hayatını destansı bir şekilde anlatan ve aslında Vakıdî nin bir Arapça çalışması olan Siyer-i Nebi için Osmanlı Padişahı III. Murad ( ) Ahmed Nur b. Mustafa ya bu eseri minyatürlerle bezemesi için emir verir. Bu çalışma, III. Murad dan sonra gelen Osmanlı hükümdarı III. Mehmed idaresi altında iken 16 Ocak 1595 yılında tamamlanmıştır. Eser bittiğinde toplam 814 minyatür içermekte olup, altı cilttir. Bugün ise ciltlerden I, II. ve VI. cildi İstanbul Topkapı Müzesi nde, III. cilt New York Halk Kütüphanesi nde ve IV. cilt de Dublin deki Chester Beatty City Kütüphanesi ndedir. Peygamberin doğumundan vefatına değin yaşanan tüm olayları konu alan Siyer-i Nebi için Dr. Sarwat Okasha 15 şu düşünceleri paylaşmaktadır: Bu kitap içerisinde yer alan minyatürler her ne kadar İran minyatür sanatının birer taklidi de olsa sonuç itibariyle bu kitapla beraber Osmanlı resim sanatı iyiden iyiye ilerleme göstermiştir. Bu eser içerisinde yer alan minyatürlerde kullanılan hâkim renkler, küçük detaylara girmeme, geniş fırça uygulamaları İran ve Türk stilleri arasındaki farklılıkları ortaya koymaktadır. Bu eserdeki ilk örneğimiz kılınan ilk cemaat namazını anlatmaktadır. Peygamber, imam makamında önde durmakta ve hemen ardınca Hz. Hatice ve on yaşlarında olan Hz. Ali yer almaktadır. Bu minyatürde Hz. Muhammed tümüyle bir nur ile çizilmiş ve hemen ardında eşi Hz. Hatice ise temizlik ve sadakati temsil eden mavi bir elbise ile görülmektedir, başları etrafında da nurdan bir halka vardır. Hz. Ali nin başı etrafında herhangi bir nur yok ama üzerinde temizlik ve kutsallığı sembolize eden geleneksel yeşil elbise bulunur. İslâm tasavvuf düşüncesinin hâkim olduğu bu minyatürdeki bir başka detay ise pencerelerden cennet bahçelerinin müşahede edilebilmesidir. Topkapı Sarayı Müzesinde sergilenen bu minyatür, Peygamber ile onun getirdiği dini benimseyip, ilk Müslüman olan Hz. Hatice ve Hz. Ali nin arasındaki manevi birlikteliği de açıkça göstermektedir. Şii kaynaklarında ise bu olay hemen hemen aynı şekilde anlatılır ve Hz. Muhammed in bu manevi daveti üzerine Hz. Ali ona ilk iman eden kişi olur. Bu el yazması nüshanın içerisinde yer alan bir diğer minyatür de Peygamber in vefatını ve son anlarını tasvir etmektedir. Hz. Muhammed yatağında küçük yaşta olan iki torunu Hasan ve Hüseyin i kucağına almış, kızları Hz. Fatıma biraz geride olmak suretiyle elinde mendille gözyaşı dökmektedir. 15 Dr. Sarvat Okasha, The Muslim Painter and the Divine, London, Park Lane, 1981, p

105 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 106 Yüzünde büyükçe nurdan bir halka bulunan Hz. Fatıma nın çehresinde de genelde Peygamber ile özdeşmiş olan küçük bir beyaz perde bulunmaktadır. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin de İslâm dini ve Müslümanlar arasında özel bir anlam taşıyan yeşil sarık ile bu minyatürde görülmektedirler. Bağdat Ekolü ve İran-Osmanlı El Yazmaları Türkler ve İranlılar arasında Timurlardan bu yana devam eden çekişmelerin sonucu, IV. Murat devrinde Safevilere karşı girişilen Osmanlı-Safevi Savaşları olmuştur. Bu savaşta Osmanlı orduları, 1638 yılındaki Bağdat Seferi ile 1624 ten beri Safevilerin kontrolü altında bulunan Bağdat ı yeniden Osmanlı topraklarına katmıştır. 16 Bağdat, Türk hanedanlığından gelen Şah Abbas zamanı ve öncesinde zengin bir kültürel geçmişi olan bir şehir hüviyetindedir. Daha sonra geçmişin zengin değerlerini içerisinde barındıran Bağdat, 1670 li yıllara kadar sanat alanında bir hayli yol katetmiştir. Bağdat sanat okullarında İranlı sanatçılar başta Ravzatü ş-şüheda gibi birçok esere imza atmışlardır. Ravzatü ş Şüheda, ünlü bir İranlı yazar olan Hüseyin Vaiz Kâşifî ye aittir. İslâm Ansiklopedisi nde 17 yer alan bilgiye göre, Kemalleddin Hüseyin bin Ali Vaizi Kâşifi, Şiiliğin ağırlıkta olduğu Horasan da bulunan Sebzevar a bağlı Beyhak ta dünyaya gelmiştir. Gençlik yıllarını bu bölgede geçiren Vaizi Kâşifi, Meşhed yakınlarında bulunan Nişabur a göç eder. Daha sonra Timuroğulları hükümdarlarından Sultan Hüseyin Baykara zamanında Herat ta yaklaşık yirmi yıl yaşamış ve 1505 senesinde burada vefat etmiştir. Hüseyin bin Ali Vaizi Kâşifi kendi dönemi padişahlarından Hüseyin Baykara ve veziri Ali Şirnevai nin özel koruma ve yardımlarına mazhar olmuştur. Vaizi Kâşifi, güzel sesi ve yetenekleriyle dönemin önde gelen mersiye okuyan şahıslarından sayılmaktadır. Kâşifi nin kaleme aldığı başta Envar-i Suheyli ve diğer eserlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere o, Ehlibeyt taraftarlığına gönül vermiş birisidir. Ravzatü ş Şüheda, Hüseyin Baykara nın torunu ve şehzadelerinden biri olan Mirza Mürşid ud-din, bir diğer adıyla Seyid Mirza için Farsça olarak on bölümden oluaşan yazılmış bir eserdir. Manzum-mensur karışık bir yapıda kaleme alınan eserde, Ehlibeyt e yapılan zulümler ile Kerbela vakıası anlatılmıştır. Bu kitap hem o dönem hem de günümüz Şiileri arasında oldukça tanınan bir eser konumundadır. Öte yandan bu kitap, Bağdatlı ünlü şair Fuzuli nin Hadikatü s-suada adlı eseri için de kaynak olmuştur. Türk edebiyatındaki en önemli maktellerden biri olan Fuzuli nin Hadikatü s-suada sı, Kaşifi nin kaynak alınan metninin birkaç eklemesiyle tercümesidir. 16 Daha fazla bilgi için bkz: Mahnaz Shayestehfar, Shi ah Artistic Elements in the Timurid and Safavid Periods, Vol. II 17 The Encyclopedia of Islam, New Edit, Vol. 14, p. 704

106 M. Shayestefer: Osmanlı ve Safevi Resimlemelerinde Dini Anlamlar Bu eserdeki ilk minyatürde, Hz. Ali nin namaz kıldığı esnada başına aldığı kılıç darbesi anlatılmaktadır. Bu minyatürde Hz. Ali nin nurlu bir peçe ile yüzü kapatılmış ve nurdan bir halka da yüzünü çevrelemiştir. Hz. Ali M. 661 yılının Ramazan ayında Kûfe Mescidinde sabah namazını kılarken Hariciler den İbni Mülcem tarafından saldırıya uğrayıp, başından ağır yaralanmıştı. Minyatürün üst kısmında müezzin sabah ezanını okurken görülmektedir. Bu minyatür, Kûfe Camii nde gerçekleşen bu acı olayı tasvir etmektedir. Hz. Ali secde halindeyken görülmekte ve arkasında duran, yüzü karaya çalan bir genç olarak tasvir edilen Abdurrahman bin Mulcemi Muradi kınından çıkardığı zehirli kılıcını Hz. Ali nin başına vurmaktadır. Minyatürde, İbn Mulcem in arkadaşları olduğu anlaşılan ve cami kapısında duran yüzleri kara gençlerden birisi dışarıyı kolaçan ederken çizilmiş ve cami dışarısında dikkat çeken detay da, dış süslemelerin oldukça titiz bir çalışma ile minyatüre yansıtılmış olmasıdır. Hayvan ve bitki motifleriyle bezenmiş güzel bir duvar burada göze çarpmaktadır. Cami içerisinde bulunan üç büyük kandil dikkatleri çekerken, insanların yüz hatları ve üzerlerine giydirilmiş olan elbiselerin yanı sıra bütün herkesin beyaz sarıklı olması bir Osmanlı üslubu örneğidir. Cami dışarısında göze çarpan bir diğer detay da resmin üst kısmında yer alan tek minaredir. Yine aynı eserde yer alan bir başka minyatür çalışması ise M. 680 Muharrem ayının onuncu günü Hur bin Riyahi nin cesur bir karar vererek Yezid in ordusunu terk edip, Hz. Hüseyin in saflarına katılmasını anlatmaktadır. Bu minyatür 1534 senesi öncesi Bağdat ta çizilen bir Osmanlı minyatürüdür. Eserden anlaşılacağı üzere minyatürde bulunan bütün herkes Türklere ait elbise ve sarıklara sahiptir. Ama dikkat edilecek olunursa askerlere eşlik eden atlar İran- Türk ortak resimleme yapısını andırmaktadır. Yüzü örtülü ve nurdan bir halka ile çevrelenmiş Hz. Hüseyin, yakın dostlarıyla beraber minyatürün üst köşesinde müşahede edilmektedir. Resimde altın rengi yerine mavi bir gökyüzü görülmekte ve alışılagelmişin dışında bir beyaz bulut kümesiyle bezenmiştir. At üzerinde tam minyatürün ortasında yer alan Hür bin Riyahi ise konunun kahramanıdır. Kaynakların naklettiğine göre Hür, artık Hz. Hüseyin in saflarında savaşmaya karar verir. Şeyh Müfid in 18 nakline göre Hür, binlerce askeri ile Kûfe şehri yakınlarında yer alan Kadisiye den Kerbela ya gelir ve Hüseyin in Kûfe ye gitmesini engelleyen ilk insandır. Daha sonraki günlerde Hüseyin e şöyle der; Ey İmamım! Benden daha iyi ve vefalı başka asker bulamazsın, canım bedende olduğu müddetçe senin için savaşmaya hazırım der ve bunun ardından şehit oluncaya kadar savaşır. 18 Şeyh el Mufid, s

107 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Diğer bir tasvir ise Hadikatü s-suada adlı eserde yer almaktadır. Bu minyatürde İmam Zeynelabid in Beni Ümeyye sarayında Yezid in karşısında yaptığı tarihi konuşma canlandırılmıştır. Hüseyin in şehit edilmesinden sonra gerçeklerin insanlara açıklanması, ilahi değerlerin korunması ve Peygamber sünnetinin diri tutulması görevi kendisine geçmiştir. O, Kerbela vakıasından sonra çoğu vaktini ibadet ve inzivada geçirdiği için Zeynelabidin ve Seccad lakaplarını almıştır. Bu minyatürde yüzü beyaz peçeli ve başı etrafında nurlar ile Emevi sarayı minberinin basamaklarında Yezid in karşısında bir konuşma yaparken canlandırılmıştır. Minyatürde yüksek bir minberin mevcudiyeti, saray içerisinde asılı kandillerin bulunuşu, tasvir dışına taşan bir minarenin görüntüsü ve orada konuşmaya şahitlik eden halkın yere oturuyor oluşları bu konuşmanın bir camide gerçekleştirildiğini bizlere anlatmaktadır. Bu minyatürün yazılarında yer alan İsra suresinin birinci ayeti Hz. Peygamberin Mescid ul-harem den Mescid ul-aksa ya seferine işaret ederken, Ben ilim şehriyim, Ali de onun kapısıdır hadisi de o dönemlerde hâkim olan dini inanca bir belge niteliğindedir. Sonuç Bu makalede üzerinde durulan konular hakkında kısaca şu sonuçlara ulaşabiliriz: Genel itibariyle değerlendirildiğinde sanatçılar, teknik ve tarz olarak İran, özellikle de dönemin İran toprakları içerisinde yer alan Herat, Safevi devlet başkenti olan Tebriz ve Şiraz ekollerinin etkisi altında kalmışlardır. Bu konu Ehlibeyt İmamları nın tüm ekollerde tarz olarak birbirlerine oldukça benzemeleriyle de rahatça anlaşılmaktadır. Minyatürlerle bezenmiş olan ve imamların tarihini konu alan, öte yandan Kerbela da Hüseyin in şehadetini resimlerle anlatan el yazma eserler, İran tarzının görsel sanat üzerinde özellikle de minyatür sanatında ne denli etkili olduğunu göstermektedir. Buna örnek olarak da Hadikatü s-suada adlı eser ve günümüzde Britanya Kraliyet Kütüphanesi nde bulunan Hz. Hüseyin in şehadetini konu alan bir mesneviyi örnek olarak gösterebiliriz. Bir başka önemli nokta ise Osmanlı sarayının sanata ve sanatçıya veriği değerdir. İran ın bu konudaki sıkıntısı ise ülke içerisinin her daim çalkantılı olması ve bir türlü siyasi ve sosyal istikrara kavuşamadığın- 108

108 M. Shayestefer: Osmanlı ve Safevi Resimlemelerinde Dini Anlamlar dan ötürü sanatçıların mecburen dönemin payitahtı olan Tebriz i sık sık terk etmeleri ve hatta ülke sınırlarını aşarak özellikle Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yaşamaya başlamış olmalarıdır. İstanbul un uzun yıllar boyunca Osmanlı başkenti olarak kalması, sanatın gelişmesi adına birçok atölye ve okulun kurulması sanata oldukça değer verildiğini göstermektedir. İran ve Osmanlı devletlerinde el yazma eserlerin minyatürlerle bezenme geleneğine bakıldığında şu sonuca varabiliriz; İlk İslâm tarihi ve diğer dini minyatürler İstanbul da yılları arasında olağanüstü derecede bir karşılık bulup, yayılmıştı. Şah Abbas da bu konuda iyiden iyiye popüler hale gelen minyatür sanatının ekonomik kısmını da göz ardı etmiyor ve bunu da dini konuları içeren minyatürlerle yapıyordu. Sonuç olarak o dönemde minyatürlü el yazma eserlerin sayısı günbegün azalmış ve artık onun yerini yavaş yavaş tek sayfa ve varaklı minyatürler almaya başlamıştı. Şia ulemasından Şehid-i Evvel olarak bilinen Muhammed bin Mekki Amuli ve Şehid-i Sani olarak anılan Zeynuddin Amuli hem Şii mezhebinin hem de Safevilerin ilk dönemdeki en büyük hamileri olarak bilinmektedirler. Şah İsmail ( ) ile hayat bulan Safevi devletinde, Vaizi Kaşifi nin Ravzatü ş-şüheda sı gibi eserler Safevi şahlarının himaye ve destekleri ile ortaya çıkmış ve öte taraftan kitap yazarları ve minyatür sanatçıları dönemin fakihleri gibi bilge insanlarla her daim içli dışlı olmuş ve bu gibi eserler onların nezaretinde yazılmıştır. Ama Şii fakihlerinin genelinin Arap olması ve İran kültüründen uzak olmaları nedeniyle din âlimleri bu tarz minyatür çalışmalarına pek fazla itibar etmemiş ve konuya olumlu yaklaşmamışlardır. Bu nedenle Ravzatü ş-şüheda gibi dini yönü baskın eserlere Safeviler döneminde minyatür çalışmaları eklenememiştir. Ama yine de Şiiler arasında oldukça iyi bilinen Gadir-i Hum ve Hz. Ali nin Kâbe deki putları kırması konulu Ravzatü s-safa adlı eserin minyatürlerle bezenmesi Safevi hükümdarlarının destekleri ile gerçekleşmiştir. Bu da Safevi yönetiminin ve bölge halkının dini görüşlerinin bir yansıması olarak değerlendirilmektedir. Öte yandan Ehlisünnet anlayışının yaygın olduğu o dönem Osmanlı ve Mısır topraklarında bu tarz minyatürler yani hem Peygamberin hayatını anlatan hem de Ehlibeyt İmamlarını konu alan minyatürler oldukça rağbet görmüştür. 109

109 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Bir diğer üzerinde durulması gereken nokta da, Osmanlı toprakları içerisinde yaygınlaşmış olan Şii anlayışını yansıtan minyatürlerdir. Bunun bir nedeni de Şii dünyasıyla ilişkide olan ve Osmanlı topraklar üzerinde yaşamını devam ettiren güçlü tasavvuf kollarından birisi olarak kabul görülen Bektaşiliğin Osmanlı imparatorluğu döneminde bir hayli derin ve etkili role sahip olmasıdır. Aslında Bektaşiler, aynı Şii ülkelerinde var olan diğer tasavvuf kolları gibi Osmanlı içerisinde faaliyet göstermekte ve bu da Osmanlı-Safevi dönemi el yazma eserlerdeki Şii inançlı minyatür ve resim çalışmalarının nedenlerinden biri olarak görülmektedir. 110

110 M. Shayestefer: Osmanlı ve Safevi Resimlemelerinde Dini Anlamlar Kaynakça Halil İnalcık, The Ottoman Empire, The Classical Age ( ), London, Weiden Feld and Nicolson, 1973 David Talbot Rice, Islamic Art, London, Thames and Hudson, 1965; Rashid al Din, Edinburgh University Press, 1976 David James, Islamic Art: An Introduction, London, Hamlun, 1974; Qurans of the Mamluks, New York, 1988, Chapters 4-5 Maurice Sven Dimand, A Hand Book of Muhammad an Art, New York, Hartstade House, 1947 Mahnaz Shayestehfar, Shi ah Artistic Elements in the Timurid and Safavid Periods, London, Book Extra, 1998 Sir Thomas Arnold, Painting in Islam, Dover Publications, New York, 1965 Şeyh el Mufid, Kitab el- İrşad, London, Mohammadi Institute, 1981 Dr. Sarvat Okasha, The Muslim Painter and the Divine, London, Park Lane, 1981 Mahnaz Shayestehfar, Shi ah Artistic Elements in the Timurid and Safavid Periods, II. Bölüm The Encyclopedia of Islam, New Edit, c. 14 Seyyid Hüseyin Nasr, Religional Safavid Persia, Iranian Studies, c. VII, 1974 Mehnaz Shayestefer: Lisans öğrenimini, Tahran Şehid Beheşti Üniversitesi nde tamamladı. Yüksek lisans eğitimini, Birmingham Üniversitesi nde Sanat Araştırmaları üzerine tamamladıktan sonra, aynı üniversitede İslam Sanatı üzerinde yaptığı çalışmalar ile doktora unvanını aldı. İran da çeşitli dergilerde tarih ve sanat tarihi üzerinde makaleleri bulunan, Shayestefer, halen Terbiyet- i Modarres Üniversitesinde görev yapmaktadır. 111

111 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Al-i Muzaffer (Muzafferiler) Dönemi İran Tarihi History of Iran in the Muzaffarids Period دوره آل خ ا ان ر Seyed Asghar SEYEDTORABI Özet İran da İlhanlıların yıkılması ardından birçok hanedanlık ortaya çıkmış ve bu hanedanlar dönemin siyasi-sosyal hayatına yön vermiştir. Bu hanedanlardan biri de Al-i Muzaffer dir. Bu makalede İran tarihinde Al-i Mufazzer (Muzafferiler) hanedanlığının siyasi, sosyal, kültürel ve edebi yönleri o dönem kaleme alınan tarih kaynakları ışığında değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Muzafferiler, İran, Tarih, Al-i Muzaffer, İlhanlılar Abstract After the fall of Il-Khanid dynasty many dynasties have been appeared and this dynasties gave a direction to political and social life of these era. One of these dynasties The Muzaffarids. This article will be evaluated the influence of The Muzaffarids on political, social, cultural and literature that period with the light of the historic resources. Key Words: The Muzaffarids, Il-Khanid dynasty, Iran, History چکیده فرو پاشی سلسله ایلخانیان در ایران باعث پیدایش حکومت هایی شد که ایران را با دگرگونی- های سیاسی و اجتامعی روبرو کرد. یکی از این حکومت ها آل مظفر نام داشت.در این مقاله برآنیم با تکیه بر منابع تاریخی دوره مذکور تاثیرات سیاسی اجتامعی فرهنگی و ادبی آل مظفر را مورد بررسی قرار دهیم. کلامت کلیدی: آل مظقر ایران ایلخانیان تاریخ 112

112 S. SeyedTorabi: Al-i Muzaffer (Muzafferiler) Dönemi İran Tarihi Giriş Al-i Muzaffer ya da Muzafferi hanedanıyla ilgili siyasi, sosyal, kültürel, dini ve ilmi olayları ele almadan önce bu dönemin kaynaklarıyla ilgili bir değerlendirme yapmamız gerekir. Muzafferi hanedanıyla ilgili doğrudan kendi döneminde kaleme alınmış eserler birinci derecede bu hanedana dair bilgi kaynaklarımızı oluşturmaktadır. Ayrıca bu dönemi ele alan daha sonraki araştırmalar da ikinci derece kaynaklar olarak Muzafferi hanedanıyla ilgili tarihi gelişmeleri anlamak için başvurduğumuz eserlerdir. Muiddin b. Celaleddin Muhammed Yezdi nin telif ettiği Mevahib-i İlahi (der Tarih-i Al-i Muzaffer) adlı eser, Muzafferi hanedanıyla ilgili bilgi veren dönemin eserlerindendir. Bu eserde Muzafferi hanedanıyla ilgili bilgiler eksik kalmış ve eser çok karmaşık bir Farsça ile kaleme alınmıştır. Eserde Mubarizuddin dönemi olayları ile H. 767 yılına kadar Şah Şuca nın kısa bir dönemi ve gelişmelerine yer verilmiştir. Bu dönemde kaleme alınan bir diğer önemli eser, Hafız Ebru nun Zeyl-i Cami ut-tevarih adlı kitabıdır. Bu eserde bir bölümde Al-i Muzaffer hanedanına yer verilmiştir. Yine bu dönemde kaleme alınan ve Al-i Muzaffer hanedanıyla ilgili bilgi veren İbni Şehab olarak tanınan Hasan b. Şehabeddin Huseyn b. Taceddin Yezdi nin Cami ut-tevarih-i Hasani adlı eser bulunmaktadır. Ayrıca Mir Hand ın Ravzat us-sefa adlı eserinde Al-i Muzaffer hanedanıyla ilgili bağımsız bir bölüm kaleme alınmıştır. Ama Muzafferi hanedanıyla ilgili olarak bu dönemde kaleme alınan en önemli eser şüphesiz Mahmud Kutubi nin Tarih-i Al-i Muzaffer adlı eseridir. Zira bu eserin müellifi ve ailesi Muzafferi hanedanının sarayında görev almış ve hanedanı yakından tanıyan birisidir. Kutubi, usulen sadeleştirme yoluyla Muiddin Yezdi nin Mevahib-i İlahi adlı eserini hülasa ederek kendi gözlem ve yaşadıklarını da eserine eklemiştir. 1 Al-i Muzaffer Hanedanı Siyasi Tarihi İran coğrafyasında medeniyet ve kültür tarihini oluşturan birçok hanedan zuhur etmiş ve bu hanedanlar siyasi, sosyal, kültürel, dini ve ilmi hayatı derinden etkilemişlerdir. İslam kültür ve medeniyet değerlerine tamamen yabancı olan Moğolların İslam coğrafyalarına saldırıları ve özellikle İran coğrafyasında yaptıkları yıkımlar bu coğrafyada da tarihin değişmesine, siyasi sosyal, kültürel, dini ve ilmi hayatın yeniden şekillenmesine neden olmuştur. Moğolların İran coğrafyasında yaptıkları yıkımlar ardından fetret dönemi olarak değerlendirilebilecek olan İlhanlıların yıkılmasından Timur un zuhuruna kadar geçen dönemde İran da bazılarının yüzyıl bile iktidarda kalamadığı çeşitli hanedanlar ortaya çıkmıştır. Bu dönemlerde ortaya çıkan hanedanlardan biri de 1 Mahmud Kutubi, Tarih-i Al-i Muzaffer, Abdulhuseyn Nevai Edisyonu, İntişarat-i İbni Sina, Tehran, 1335, Nevai nin önsözü 113

113 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Al-i Muzaffer (Muzafferiler) dir. 2 İlhanlıların yıkılması ve Timurluların ortaya çıkmasına kadar geçen dönemde zuhur eden hanedanların yakından tanınması ve bu tarihi dönemlerin araştırması için aynı dönemlerde kaleme alınmış birçok tarih kitabının dikkate alınması gerekmektedir. Bu dönem eserlerinde hanedanlar içi çekişmeler, savaşlar, siyasi ve sosyal gelişmeler ayrıntılı bir şekilde yer almakla birlikte bu bilgilerin hanedandan bir iki kişiyle sınırlı kalmasıyla da karşı karşıya kalınmaktadır. Söz konusu fetret dönemi olarak adlandırılan dönemde zuhur eden hanedanlar arasında dikkat çeken ailelerden birisinin de Al-i Muzaffer olduğu görülmektedir. Soyu İran coğrafyasında İslam fetihleri sırasında Horasan a yerleşmiş Arap aşiretlerden olan Muzafferiler ailesinin XIV. yüzyılda kısa süren hakimiyeti İran da Yezd, Fars, İsfahan, Kirman ve zaman zaman Azerbaycan a kadar genişlemiştir. Muzafferiler in önderi olarak Emir Şeyh Gıyaseddin Hacı kabul edilmektedir. Gıyaseddin Hacı H yılları arasında yaklaşık 77 yıl boyunca Fars, Yezd, Irak ve Kirman bölgelerine hükmetmiştir. Muzafferilerin soyunun Horasan bölgesine gelen Arap aşiretlerden olduğu ve Moğol saldırıları karşısında ailenin Yezd e gittiği ve buradaki Atabek Ala ud-devle nin mahiyetine girdiği ve bir kısım Muzafferi ailesinden şahısların da İlhanlıların hizmetinde olduğu rivayet edilmektedir. 3 Gıyaseddin Hacı ve oğulları Ebu Bekir, Muhammed ve Mansur ile birlikte Moğolların saldırıları sırasında Yezd de ikamet ettiği bilinmektedir. Giyaseddin in oğlulları Ebu Bekir ile Muhammed, Yezd de Atabek Ala ud-devle nin hizmetine girdiler. Oğullardan Ebu Bekir, Yezd Atabegi Ala ud-devle tarafından yanında küçük bir askeri birlikle Hülagu nun ordusuna katılıp Bağdat a gönderildi ve burada elde edilen başarıları ardından Mısır sınırlarında yer alan Beni Haface ile mücadele için gönderildiği görevinde öldürüldü. Bu hadisenin ardından diğer oğullardan Mansur, Ebu Bekir in yerine geçerek Ala ud-devle nin yanında yer aldı. Daha sonraları Yezd Atabegi Ala ud-devle, Mansur un oğlu Şeref ud-din Muzaffer i Meybod vilayet emirliğine tayin etti. Şeref ud-din Muzaffer, burada kardeşleri Mubariz ud-din Muhammed ve Zeyn ud-din Ali nin de desteğiyle daha sonraları Al-i Muzaffer hanedanı olarak adlandırılacak hükümetlerinin temellerini attı. Şeref ud-din Muzaffer önce Kirman üzerinden Yezd e saldırılar düzenleyen gruplarla mücadele ederek bu saldırıları bertaraf etti ve bölgeyi güvenli bir hale getirdi Abbas İkbal, Tarih-i Mufassal-i İran, Tahran, İntişarat-i Hayyam, 1362, s Mahmud Kutubi, Tarih-i Al-i Muzaffer, Syf. 27

114 S. SeyedTorabi: Al-i Muzaffer (Muzafferiler) Dönemi İran Tarihi Şeref ud-din Muzaffer, İlhanlı hükümdarı Argun Han ile Ala ud-devle arasında yaşanan krizde Atabegin yanında yer aldıysa da İlhanlı Hükümdarı Argun un ölümü ardından (H. 690 / M. 1291) yerine geçen Gazan Han a tabi oldu. Gazan Han, Şeref ud-din Muzaffer i ordusunda Emir-i Hezara olarak görevlendirdi ve sonraları Şeref ud-din Muzaffer, Olcaytu döneminde Meybod ve etrafındaki Erdistan, Kirmanşah, Herat, Merv ve Eberkuh gibi yolların güvenliğinden sorumlu oldu. (Natanzi, Muntehab El-Tevarih-i Moini, S. 180) Şeref ud-din Muzaffer (H. 713 / M.1313) yılında öldüğünde ailesi bölgede büyük bir itibar ve güç kazanmış durumdaydı. Al-i Muzaffer hanedanının kurucusu olarak da gösterilen Şeref ud-din Muzaffer in yerine geçen Mubariz ud-din Muhammed, hanedanın gelişmesi ve büyümesi noktasında önemli roller oynadı. Mubariz ud-din Muhammed, bir müddet Olcaytu nun mahiyetinde sarayda yaşadıysa da Olcaytu nun ölümü ardından Ebu Said Bahadır Han ın hizmetine girdi. 4 Mubariz ud-din Muhammed, İnculularla işbirliği yaparak Yezd Atabeginin hakimiyetine son verdi ve bu gelişme ardından (M.718 / H.1318) Bahadır Han, Yezd valiliğini Mubariz ud-din Muhammed e verdi. 5 Bu tarihten itibaren Al-i Muzaffer ailesi Yezd emirliğiyle birlikte müstakil bir şekilde hüküm sürmeye başladı. Mubariz ud-din Muhammed, bu tarihlerde Sistan bölgesinde başlayan isyanı bastırdı. Bahadır Han ın (H. 736 / H. 1336) ölmesi üzerine dağılan İlhanlı hakimiyetinde yer alan Fars ve İsfahan bölgelerini almayı düşünen Mubariz ud-din Muhammed, bölgedeki İncularla karşı karşıya geldi. Bu savaşta İnculuların önde gelen ismi Ebu İshak ı önce Kirman da kuşatan Mubariz ud-din Muhammed, elinden kaçan Ebu İshak ı İsfahan da yakalayarak öldürttü ve böylece H. 758 / H yılında İnculuların da hakimiyetine son verdi. 6 Mubariz ud-din Muhammed aynı dönemde Kutluğhanlılar dan bir hanedan mensubuyla evlenip Kirman eyaletini de kendi topraklarına kattı. Böylece Irak bölgesinin büyük bir kısmı ile Fars bölgesinin hakimi oldu. Azerbaycan ı da kendi hakimiyeti altına almak amacıyla Tebriz e sefer düzenlese de bu seferiyle merkezinden uzak olan bu şehri elinde tutamadı ve bölge Celayirli Şeyh Uveys in eline geçti yıl hakimiyet süren Mubariz ud-din Muhammed H. 759 / H yılında İsfahan a geldiğinde oğlu Şah Şuca tarafından görevinden alınarak işkence yapılarak sürgün edildi. Mubariz ud-din Muhammed öldüğünde Meybod da Muzafferiye Medresesinde defnedildi. 8 Mubariz ud-din Muhammed in yerine geçen Şah Şüca Hace Kıvamuddin i vezirliğe getirdi. Şiraz ı merkez edindi ve oğlu Zeynelabidin i veliaht yaptı. Kardeşlerinden Kutbuddin Şah Mahmud u İsfahan a, İmaduddin Ahmed i de Kir- 4 Muhiddin Natanzi, Muntehab El-Tevarih-i Moini, Syf a.g.e, s Huseyngulu Sutude, Tarih-i Al-i Muzaffer, c.1, s.69 7 Huseyngulu Sutude, c.1 s.130; Mahmud Kutubi, s Mahmud Kutubi, s

115 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 116 man a vali tayin etti. İlk olarak Celayirli Hüseyin b. Uveys in üzerine gitmeye hazırlandıysa da Timur un yaklaşması yüzünden bu sefer sonuçsuz kaldı; bir müddet sonra da hanedan üyeleri arasında taht mücadelesi başladı. Bu mücadeleden galip çıkan Şah Şüca, Timur un İran a iyice yaklaşması üzerine ona itaat etmeyi uygun gördü. Şah Şüca ın ölümünden (H. 786 / M. 1384) sonra oğlu Zeynelabidin tahta oturdu. Bu sı rada amcası Kirman Valisi İmad ud-din Ahmed taht iddiasıyla ortaya çıktı; ancak sınırlarına dayanan Timur un karşısında amcasıyla anlaşmak zorunda kaldılar. Timur un Kirman a gelen elçisi İmadüddin Ahmed tarafından saygıyla karşılandı (H. 787 / M. 1385) Zeynelabidin ise önce Timur a itaat etmekle birlikte daha sonra onun lrak a girdiği ve dayısı İsfahan Valisi Muzaffer Kaşi nin şehir ve kaleleri kendisine teslim ettiğini haber alınca Şiraz dan Bağdat a gitti. 9 Bu arada kuzeni Şah Yahya, Timur u memnun etmek için elinden geleni yaptı. Ancak Timur un memurları haraçlarını almak üzere İsfahan a geldiklerinde halk tarafından öldürülünce, Timur intikam duygusuyla şehirde binlerce kişiyi kılıçtan geçirdi ve bu esnada Semerkant ta baş gösteren bir isyanı bastırmak için bölgeden ayrıldı. Zeynelabidin, Bağdat tan sonra gittiği Şuster de onun yokluğunda Şiraz da tahta oturan Mansur b. Şerefeddin Muzaffer tarafından tuzağa düşürülüp zindana atıldı. Zindandan kurtulan ve İsfahan a giden Zeynelabidin, Şah Mansur a saldırdıysa da başarı kazanamadı ve İsfahan a geri döndü. Böylece bütün lrak a hakim olan Şah Mansur H. 793 / M yılında onu Horasan a kadar takip ettirdi ve Rey şehrinde onu yakalandığında gözlerine mil çektirdi. Daha sonra Şah Mansur, Yahya ve İmadüddin Ahmed ile iş birliği yaparak Timur a karşı harekete geçti. Ancak Şiraz yakınlarında meydana gelen savaşta emirlerinden birinin Timur tarafına geçmesiyle kuvvetlerinin büyük bir kısmını kaybetti ve yenilerek öldürüldü; onun ve bütün akrabalarının öldürülmesiyle birlikte Muzafferi hanedanının hakimiyeti sona erdi. (H. 795 M. 1393) Zeynelabidin in bir oğlu bu katliamdan kurtulduysa da hanedanı ihya edecek bir faaliyette de bulunamadı. 10 Şah Şuca nın ölümü ardından başlayan Muzafferi hanedanındaki iç çekişmeler ve Timur ile giriştikleri mücadele sonucunda yaşanan gelişmeler Al-i Muzaffer hanedanının yıkılmasıyla sonuçlandı. Muzafferiler Dönemi Sosyal, Dini ve Kültürel Durum Muzafferiler dönemi, daha çok hanedan mensuplarının iç çekişmeleri ve kavgalarıyla geçmesinden dolayı halkın ekonomik ve sosyal durumunda olduğu gibi kültür, ilim ve sanatta da çok önemli eserler ve faaliyetlere rastlanılmamaktadır. Ancak bu tarihi kesitte İran sosyal ve dini dinamiklerinde yaşanan 9 Natanzi, s. 191; Kutubi, s. 119, Natanzi, s. 194; Kutubi, s.131

116 S. SeyedTorabi: Al-i Muzaffer (Muzafferiler) Dönemi İran Tarihi gelişmeleri yorumlayan araştırmacılar, İran ın daha sonraki yıllarda Şiileşmesinin anlaşılması için bu tarihi dönemin çok önemli olduğunu düşünmektedirler. 11 İlhanlıların son döneminde hızla gelişim gösteren tasavvuf akımları İran da Safevilerin hâkimiyetinin başlamasıyla bir başka yapıya dönüşmüş, İran topraklarında başlayan Şii temayüller Safeviler döneminde zirveye ulaşmıştır. İlhanlılar döneminde yer yer bu dönem yöneticilerinin Şiileşme temayülü gösterdiği görülmektedir. Gazan Han, Şeyh Sadreddin Hamevi nezdinde İslam ı kabul ettikten sonra Mezopotamya da Şiiler için önemli olan dini mekânları ziyarete gitmiştir. Olcayto da bu dini ve mezhebi anlayışı devam ettirmiş ve Hanefi ve Şafi mezhebi anlayışlardan sonra Şiiliği kabullenmiştir. Ama Olcayto dan sonra oğlu Ebu Said tekrar Sünniliği seçmiştir. Bu dönemde İran coğrafyasında mezhebi olarak farklı anlayışların kabullenilmesiyle ortaya çıkan sosyal ve dini yapılar arasındaki geçişkenlik ve değişim kendi döneminde çok derin etkiler bırakmazken aslında bu derin etkiler daha sonraki yıllarda kendini göstermektedir. İlhanlılar döneminin sonlarında sufilerle birlikte başlayan Şiileşme temayülü daha sonraki yıllarda hız kazanmaktadır. Bu noktada Harezmli büyük sufilerden Şeyh Necmeddin Kubra ile başlayan Kubreviliğe değinmek gerekir. Kendisi Sünni olan ama Şiiliğe karşı ciddi eğilimler gösteren Şeyh Necmeddin Kubra nın Hz. Ali ve Ehl-i Beyt hakkında methiyeleri bulunmaktadır. Yine Muzafferiler hanedanıyla aynı dönemde ortaya çıkan ve Serbedaran hâkimiyetine katılarak onlara destek veren Şeyhiyye/ Cevriyye ile İlhanlı hükümdarı Ebu Said in ölümünden sonra ve Timur dönemine kadar devam eden etkileriyle Hurufiye anlayışları dönemine damga vurmuş önemli tasavvuf hareketleridir. 12 H. 777 yılında Şeyh Şuca Muzafferiler adına Tebriz e sefer düzenlediğinde H yıllarında Tebriz de ikamet ettiğini bildiğimiz Seyyid Fazlullah Esterabadi nin eserlerini Şeyh Şuca için kaleme aldığı düşünülmektedir. 13 İran ın büyük bir çoğunluğunun bu dönemde Sünni mezhebi benimsemiş olduğu kesindir. Ama sufiler ve tasavvuf akımlarıyla birlikte dönemin bazı hükümdarlarının Şii temayüller gösterdiği ve hatta Şiileştiği de tarihi olarak kaydedilmiştir. 14 Muzafferilerin hakimiyetinin yaşandığı yıllar aynı zamanda 11 Hans Robert Roemer, Timur un Halefleri, The Cambridge History of Iran, Timurid Period, s. 143; B. S. Amoretti, The Cambridge History of Iran, Religion In The Timurid And Safavid Periods, s Yakub Ajend, Hurufiyye der Tarih, s. 16; B. S. Amoretti, c. 5, s Yakub Ajend, s H. R. Roemer, s. 143; B. S. Amoretti, s

117 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Abbasi Hilafetinin dini olarak ortadan kalktığı ve Moğolların haleflerinin bölgede hâkim olduğu ve aynı zamanda sosyal ve dini değişim sürecinin yaşandığı yıllara denk gelmektedir. Al-i Muzaffer hanedanı kısa bir süre hükümdarlık sürse de hanedanın hâkimiyeti zamanında sikke de basılmıştır. Muzafferi sikkelerinin bir yüzünde La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah yazılıdır. Dört köşe Muzafferi sikkelerinin her bir köşesinde ilk İslam halifelerinin isimleri ve sikkenin diğer tarafında ise Muzafferi hükümdarlarının adları yer almaktadır. 15 Bu dönem sikkelerinin Şiraz, Kaşan, Yezd, Lar, Kazerun başta olmak üzere mahalli hükümetlerin merkezleri olan İzec ve Hurmuz gibi merkezlerde basıldığı bilinmektedir. 16 Al-i Muzaffer hanedanının sosyal ve dini konularda özellikle önem verdiği konuların başında H. 656 yılında yıkılan Abbasi Hilafetinin ihya edilmesi, dindarlığın yaygınlaştırılması ve Müslümanların birliği gibi konuların geldiği görülmektedir. Al-i Muzaffer hanedanı özellikle de dini öğretiye bağlılık, din adamlarına gösterilen saygı ve İslami değerlere verilen önem konusunda çağdaşı birçok hanedana göre daha dindar sayılabilecek özelliklere sahiptir. Ama bu hanedanın döneminde yaşanan sosyal hayattan uzak kalmadıkları dini hayatı hakimiyetlerinin güçlendirilmesi için zorunlu görürken aynı zamanda eğlenceden de geri kalmadıkları da görülmektedir. 17 Bu dönemde din adamları daha çok medrese, mecid ve hangahlarda Kur an okunması ve öğrenilmesi, Kur an tefsiri, hadis, fıkıh, usul ve kelam ilimleriyle meşgul olmaktaydı. Mubariz uddin Muhammed ve haleflerinin hakimiyet gösterdiği coğrafyalarda alimler, inanç esasları ve usulleri ile kendilerinden önce yazılmış kitaplara şerh yazmayla meşgul olmuşlardır. Bu dönemde Yezd, Şiraz ve Kirman da açılan birçok ders halkasına halkın büyük bir teveccüh gösterdiği ve dini ilimleri tahsil konusunda meraklı olduğu görülmektedir. Bu dönemde nakli ilimlerin öne çıktığı görülmekte ve akli ilimlere karşı ulemanın ciddi bir muhalefeti bulunmaktadır. Hatta Mubariz uddin Muhammed, ulemadan akli ilimler ve özelikle de felsefi eserlerin saptırıcı kitaplar olduğunu ilan etmesini ve bu kitapları ortadan kaldırılmasını istemiştir Ali Sami, Sikkehay-e Şahan e Al-i İncu ve Al-i Muzaffer - Al-i İnculu ve Al-i Muzaffer Şahlarının Sikkeleri Mecmua- Makalat e Çaharomin Kongre e Tahkikat e İrani, c. 2, s Huseyngulu Sutude, c.2, s Ebu l-fazl Nebei, Ovza Siyasi İctimai İran der garn e heştom e hicri, s. 93; Abd ul-huseyn Zerrinkub, Ez Kuçe-i Rindan, s Muhammed Hasan Mirhuseyni, Al-i Muzaffer, s. 65

118 S. SeyedTorabi: Al-i Muzaffer (Muzafferiler) Dönemi İran Tarihi Al-i Muzaffer Dönemi İlim, Kültür ve Edebiyat H. VIII. Yy da Al-i İncu ve Al-i Muzaffer hanedanlarının hâkimiyetlerinin yaşandığı coğrafyalarda bilim, sanat ve edebiyat gelişmelerine bakıldığında, bu dönemde önemli yazarların zuhur ettiği ve döneminin kültür yapısına katkılar yaptığı görülmektedir. Bu dönemin öne çıkan en önemli isimleri arasında Ubeyd Zakani ve Hafız Şirazi gelmektedir. Bu dönemde özellikle Emir Mubarizud-din zamanında bu emirin edebiyat ve kültür adamları karşısındaki sıkı tutumuna şahit olunmaktadır. Oğlu Şah Şuca nın Şiraz a hakim olması ve ilim dünyasına karşı takındığı olumlu tavrın ardından kültür ve edebiyat dünyasının özgürlüğüne kavuştuğu ve verilen eserlerin arttığı görülmektedir. 19 Şah Şuca nın yazar, şair ve ilim adamlarına gösterdiği ilgiyle birlikte edebiyat dünyası bu dönemde büyük bir gelişme kaydetmiş ve Salman Saveci, Ubeyd Zakani ve Hafız Şirazi gibi üç büyük yazar ve şair bu dönemde ortaya çıkmıştır. Bu dönemde tecrübi ve insani ilimler alanında büyük bir düşüş yaşandığı da görülmektedir. Ebu İshak İncu ve Şah Şuca dönemlerinde ilim adamlarına kıymet verilse de bu dönemde kaleme alınan eserler H. IV yyda yazılan eserlerle karşılaştırıldığında çok daha zayıf ve yaratıcılıktan uzak olduğu görülür. Bu dönemde kaleme alınan en önemli konula olarak karşımıza tarih kitaplarıyla Şiikelamıyla ilgili kaleme alınan eserler çıkmaktadır. Moğolların tarih ilmine ilgi duymaları bu dönemlerde tarih kitaplarının yazılmasına zemin hazırlamış ve bu kitapların büyük bir bölümü de Farsça kaleme alınmıştır. Bu dönemde yaşamış alim ve fazıl şahsiyetlerden Şeyh Said id-din Muhammed B. Mesud Kazeruni dikkat çekmektedir. Emir Mubariz ud-din Muhammed Muzafferi döneminde yaşamış olan Kazeruni nin özellikle elimize ulaşan Meşarik ul-envar adlı eseri zikredilmeye değerdir. 20 Yine bu dönemde yaşamış Mir Seyyid Şerif Corcani Ali B. Muhammed e değinilebilir. Corcani Şah Şuca döneminde Şiraz da tedrisle meşgul olmuştur. Corcani, bu dönemde felsefe alanında Et-Terifat, mantık alanında El-Kubra Fit-Mantık eserleriyle tanınmaktadır. Corcani nin en tanınan eseri ise Arapça sarf ilmiyle ilgili Mir adlı eseridir. Bu eser Sarf-i Miri olarak adlandırılmaktadır. 21 Bu dönemde yaşamış olan Mevlana Mobarek Şah da musiki alanında tanınmış birisidir. Mevlana Mobarek Şah, Safiy ud-din Urmevi nin meşhur El-Edvar adlı eserine Arapça bir şerh yazmış ve bu eserini Şah Şuca ya sunmuştur. 22 Yine bu dönemde yaşamış İslami ilimlerde öne çıkmış alimlerden Şemsed-din Kirmani yi de zik- 19 Hans Robert Roemer, Al-i Celayir, Al-i Muzaffer ve Serbedaran The Cambridge History of Iran, Timurid Period, s Huseyngulu Sutude, Tarih-i Al-i Muzaffer, c.2, s Menuçehr Pezeşk, Asr-ı Fetret Der İran Seddehay-e Meyane s.136, Kaknus Yay Huseyngulu Sutude, s

119 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies retmek gerekmektedir. Kamus-i Muhit ve Kamus-i Vasit adlarıyla kaleme aldığı kamuslarıyla bilinen Ebu Tahir Mecdeddin Firuzabadi de bu dönemde yaşamış ilim adamlarındandır. 23 İran da tarihin bu döneminde ilim, irfan, edebiyat, sanat ve kültür adamlarını destekleyen ve onlara kapılarını açan şahıs hiç kuşkusuz Şah Şuca dır. Şah Şuca nın Münşiat ı onun zekası, yazı ve söz ilmindeki mahareti ve yazarlığının da gücünü gösteren en önemli göstergelerde biri olarak kabul edilmektedir. 24 Al-i Muzaffer Dönemi Yönetim ve Siyaset 120 Bu dönemde yaşanan gelişmeleri, devlet ve siyaset gibi konuları ele almanın en temel noktası şüphesiz Moğolların tarihinden geçmektedir. Zira Moğolların hareketliliği ve tarihi bölgedeki tüm siyasi, askeri, dini, toplumsal, kültürel ve sosyal olayların değişmesine neden olmuştur. Al-i Muzaffer tarihini de Moğol tarihini ve uygulamalarını dışarıda tutarak anlamak pek mümkün gözükmemektedir. Zira Al-i Muzaffer hanedanı döneminin bir parçası olduğu kadar aynı zamanda siyasi ve devlet yapısı bakımından değerlendirmelerde bir bakıma Moğol tarihinin de bir parçası olmaktadır. Hicri yedinci yüzyılın ortalarına gelindiğinde Moğollar İslam dünyasının doğusunu ele geçirmiş ve Abbasi hilafetinin merkezi Bağdat ı almıştı. H. 656 yılında Abbasi hilafetine son veren Moğollar, Şamat bölgesinde elde ettikleri askeri başarıların ardından Mısır daki orduyla karşı karşıya gelmişlerdir. Moğollar, Mısır ordusu karşısında aldığı yenilgi aslında bir bakıma Moğolların genişlemesinin son noktası olmuş ve bu yenilgi Moğol döneminin sonunun başlangıcı olarak değerlendirilmiştir. Bu dönemde son Bağdat Abbasi halifesi el-musta sim Billah öldükten sonra Bağdat Abbasi halifeliği de son bulmaktadır. Abbasi halifeliğinin son bulduğu dönemde Memlüklerin kurucusu Baybars, Bağdat yerine Mısır ın halifeliğe ev sahipliği yapabileceğini düşünmüştü. Moğolların eline geçmemiş Halep te bulunan Abbasi bakiyesi ve Mısır da Baybars hilafeti kendi kontrolüne almak için harekete geçmişti. Baybars, kendisine sığınan bazı Abbasi bakiyesinin de biatını alarak Mısır da halifeliği yeniden canlandırmış ve Mısır Abbasi Halifeliği kurulmuştu. Bu dönemde Emir Mubarizud-din Muzafferi, Yezd, Kirman ve Fars bölgelerinde hakimiyetini devam ettirmekteydi. Ama Emir Mubarizud-din bununla yetinmek istememekte, Irak ve İran gibi geniş coğrafyaları da ele geçirmeye çalışmaktaydı. Bunun için halkın dini duygu ve düşüncelerini de kullanmak 23 a.g.e. s Menuçehr Pezeşk, s. 139

120 S. SeyedTorabi: Al-i Muzaffer (Muzafferiler) Dönemi İran Tarihi ve kendisine destek olacak bir dini ortam oluşturmayı planlıyordu. Kendi konumunu sağlamlaştırmak için Mısır Abbasi halifeliğine biat etmeyi düşünüyordu. Mısır da halife olarak bulunan El-Mu tezid Billah, bu gelişmeler üzerine Emir Mubarizud-din in yanına kendisine biat edilmesi için bir elçi göndermişti. Emir Mubarizud-din İran ı ele geçirmeyi planlarken bu biat meselesiyle kendisine şer i dayanaklar oluşacağını düşünmekteydi. H. 755 yılında Emir Mubarizud-din, Mısır da Abbasi halifesi El-Mu tezid Billah a biat etmiş ve onun adına hutbe okutup sikke bastırmıştır. 25 Aynı şekilde Muzafferilerden Şah Şuca hakimiyetini sağladıktan sonra H. 770 yılında Mısır da Abbasi halifesi Bil-Kahir Billah a biat etti. 26 Şah Şuca da Mısır Abbasi hilafetine biatı, hakimiyetinin güçlenmesi ve meşruiyeti için zorunlu görmekteydi. Al-i Muzaffer hanedanının siyaset dünyasında, bir yandan Mısır daki Abbasi hilafetiyle ilgili gelişmeler, diğer yandan Moğollar ve sonrası Timur un siyasetleri etkili olmuştur. Muzafferiler, bir yandan Moğollar ve Timur hükümetiyle karşı karşıya iken bir yandan da Mısır Abbasi hilafetiyle siyasi güç devşirme ve konumunu güçlendirme ilişkilerini yönetmeye çalışmıştır. İran coğrafyasında İlhanlıların yıkılması ve Timurların işbaşınagelmesi arasında geçen bu dönemde hakimiyet kuran önemli hanedanlardan biri olarak Muzafferiler, yönetim, hükümet ve icraatlarıyla ilgili kendilerine has yeni bir sistem geliştirmemiştir. Döneminin mevcut uygulamalarını sahiplenerek hakimiyetini devam ettirmeye çalışmıştır. Gerek bulunduğu coğrafi koşullar ve gerekse de sahip olduğu güç ve kapasitesiyle denge siyasetleri izlemeyi tercih etmiş, döneminin Timurlular ve Memlükler gibi daha büyük otoritelerine boyun eğerek varlığını devam ettirmeye çalışmıştır. Al-i Muzaffer in tarih sahnesindeki yaklaşık bir asırlık varlığı, İslam medeniyetinin gelişmesi ve zenginleşmesine katkı yapılan uygulamalar açısından çok daha önemlidir. Muzafferilerin ortaya çıkışı İlhanlıların hakimiyetinin sonları ve Timur un fetihlerinin başladığı döneme rastlamaktadır. Bu yüzde Al-i Muzaffer hanedanının hakimiyetinin başladığı yıllar siyasi ve yönetim açısından olduğu kadar halkların da zorluklar ve sıkıntı içinde olduğu bir dönemdir. 27 Böyle sıkıntılı ve sorunlu bir dönemde Muzafferi hanedanı içinde yaşanan kavgalar ve çekişmeler de durumun daha da karmaşık hale gelmesine neden oluyordu. Muzafferiler, yaşadıkları birçok savaş ve çatışmanın bedelini aşırı vergi dü- 25 Mahmud Kutubi, Tarih-i Al-i Muzaffer, s. 67; Kemalud-din Abdurezzak Semerkandi, Matla is-saideyn ve Mecme ul Bahreyn, Tashih: Abdulhuseyn Nevai, s.267; Muhammed B. Ali B. Muhammed Şebankareyi, Mecme ul Ensab, s.316, Tashih: Mir Haşim Muhaddis, Emir Kebir Yay. Tahran, Gıyaseddin Hondmir, Habib us-siyer Fi Ahbar Efrad El-Beşer, C.3, s.302 Hazırlayanlar: Celaleddin Humai, Muhammed Debirsiyaki, Hayyam Yay. Tahran, Ebu l-fazl Nebei, s

121 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies zenlemeleriyle halka yansıtmıştı. Sürekli devam eden çatışmalar ve savaşlarla Yezd, Şiraz, Kirman ve İsfahan gibi kentler viran olmuş ve savaşın yıkımları toplumsal, ekonomik ve siyasi olarak her geçen gün şiddetle daha fazla hissedilmişti. Savaşlarla gelen yıkımlara ve siyasi ortamın karışıklığına rağmen Muzafferi ve İncu hanedanlarının sarayları bu dönemde İran şiir ve edebiyatının altın dönemine imza atmıştır. Bu dönemde yaşayan İran edebiyatının şüphesiz en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Hafız-ı Şirazî, şiir divanında Al-i Muzaffer hanedanından birçok hükümdar ve yöneticiyi konu edinmiştir. Aynı zamanda Al-i Muzaffer hanedanının saray hayatı, dönemin sosyal, ekonomik ve hatta siyasal durumuna dair bilgilere de ulaşılabilecek bir kaynak olan Hafız-ı Şirazî nin şiir divanı tarihi konuları ihtiva etmesi açısından da önem arz etmektedir. Sonuçta Al-i Muzaffer hanedanı İran coğrafyasında İlhanlıların hakimiyetinin sona ermesi ve Timur un fetihlerinin başladığı dönemde ortaya çıkmış İslam medeniyet ve kültürünün gelişmesine katkısı olmuş önemli hanedanlardan biri olarak kabul edilir. Meybud kentinin merkez olarak seçen Muzafferi hanedanı daha sonraları diğer merkezleri de alarak 82 yıl boyunca İran ın güneyinden Azerbaycan bölgesine kadar uzanan bir coğrafyada hâkimiyet sürmüştür. 122

122 S. SeyedTorabi: Al-i Muzaffer (Muzafferiler) Dönemi İran Tarihi Kaynakça Mahmud Kutubi, Tarih-i Al-i Muzaffer, Abdulhuseyn Nevai Edisyonu, İntişarat-i İbni Sina, Tehran, 1335 Abbas İkbal, Tarih-i Mufassal-i İran, İntişarat-i Hayyam, Tahran,1362 Muhiddin Natanzi, Muntehab El-Tevarih-i Moini, Ketabfuruşi Hayyam, Tehran, 1336 Huseyngulu Sutude, Tarih-i Al-i Muzaffer, İntişarat-ı Daneşgahe Tehran, 1346/7 B. S. Amoretti, The Cambridge History of Iran, Religion in the Timurid and Safavid Periods, Mezheb Der Dovre Timuriyan, Tercüme: Yakub Ajend, İntişarat-i Cami, Tehran, 1379 Hans Robert Roemer, Caneşinane Timur, (The Cambridge History of Iran, Timurid Period) Tercüme: Yakub Ajend, İntişarat-i Cami, Tehran, 1379; Al-i Celayir, Al-i Muzaffer ve Serbedaran The Cambridge History of Iran, Timurid Period Yakub Ajend, Hurufiyye der Tarih, İntişarat-i Ney, Tehran, 1369 Ali Sami, Sikkehay-e Şahan e Al-i İncu ve Al-i Muzaffer - Al-i İnculu ve Al-i Muzaffer der Fars, Mecmua- Makalat e Çaharomin Kongre e Tahkikat e İrani, Daneşgahe Pehlevi, Şiraz, 1353 Ebu l-fazl Nebei, Ovza Siyasi İctimai İran der garn e heştom e hicri, Daneşgahe Ferdovsi, Meşhed, 1375 Abd ul-huseyn Zerrinkub, Ez Kuçe-i Rindan, C.10, Emir Kebir, Tehran, 1382 Muhammed Hasan Mirhuseyni, Al-i Muzaffer, Deftere Peşuheşhaye Ferhengi, Tehran, 1387 Menuçehr Pezeşk, Asr-ı Fetret Der İran Seddehay-e Meyane, Neşr-i Koknus, 1387 Abdurezzak Semerkandi, Matla is-saideyn ve Mecme ul Bahreyn, Tashih: Abdulhuseyn Nevai, Ketabhane Tahuri, Tehran, 1353 Muhammed B. Ali B. Muhammed Şebankareyi, Mecme ul Ensab, Tashih: Mir Haşim Muhaddis, Emir Kebir, Tehran, 1363 Gıyaseddin Hondmir, Habib us-siyer Fi Ahbar Efrad El-Beşer, Tashih: Celaleddin Humai, Muhammed Debirsiyaki, Neşr-i Hayyam, Tehran,

123 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies African Shia and Iran s Cultural Diplomacy among Muslim Communities Afrika Şiileri ve İran ın Müslüman Toplumlara Yönelik Kültürel Diplomasisi یان آ قا ود پ ما ی ن یا ان یان وا ع س مان Metin ATMACA Abstract Over three decades of Islamic revolution, the main objective of Iran has been spreading her revolution and ideology to many countries in Africa in order to expand her political and economic influence. Iran used all means of public and cultural diplomacy to draw the third world nations to her side. Tuning down her tone of the anti-colonial rhetoric a little in the last decade she replaced it with, or at least put forward, her cultural values and religious believes in the display of the soft diplomacy. Iran has been using different means of soft diplomacy in her efforts to infiltrate into the Sunni dominant Muslim communities of African nations. By focusing on how Iran used Shi a rhetoric to dominate among certain Muslim communities, this article scrutinizes Islamic Movement of Nigeria lead by Shi ite Sheikh Ibrahim Zakzaky, Senegal s Shia converts and Tanzania s Khoja Ismailis. It will show how Iran s direct and secondary tools of human diplomacy function and what the results are, if any. Keywords: Iran, African Muslims, Shia Islam, soft diplomacy, cultural diplomacy, Islamic Movement of Nigeria, Khoja Ismailis, Tanzania, Senegal. Özet lardan itibaren İran, Afrika kıtasının farklı bölgelerinde aktif ülke olarak bulundu önce ABD müttefiki ve Batı yanlısı olarak algılanan İran, Afrika da farklı rejimleri destekledi. İran İslam devriminden sonra İran bir ABD ve emperyalizm karşıtı ülke konumuna gelmiş ve o zamandan beri İran, Batı ambargosuna karşı daha fazla üçüncü dünya ülkeleri ve özellikle Afrika ülkelerine yaklaşmıştır. Bunun sonucu olarak İran, 1979 Devriminin hemen ardından Bağlantısızlar Hareketi ne üye oldu. Bu hareket yüz üzerinde ülkenin bir araya gelerek oluşturdukları uluslararası bir oluşumdur. Soğuk Savaş döneminde Batı İttifakı ve Doğu Bloğunun yanı sıra üçüncü bir blok olmasına yol açmıştır. Diğer yandan İran aktif gözlemci ülke olarak Afrika Birliği üyesidir. Yaklaşık üzerinden kırk yıl geçen İslam devriminin temel amacı, devrim ideolojisini birçok Afrika ülkesinde siyasi ve ekonomik etkisini genişletmek amacıyla kullanabilmektedir. İslam Devrimi nin otuz yılı boyunca İran ın başlıca hedefi siyasi ve ekonomik etkisini genişletmek için devrimini ve ideolojisini Afrika da pek çok ülkeye yaymaya çalışmak oldu. İran, üçüncü dünya ülkelerini kendi tarafına çekebilmek için kamu diplomasisi ve kültürel diplomasinin bütün araçlarını kullandı. Son on yılda koloniyalizm karşıtı söyleminin tonunu bir miktar hafifleten İran, bunun yerine kültürel değerlerini ve dini inançlarını yumuşak diplomasi ile sergilemeye başladı. İran, Afrika Müslüman toplumlarına etki edebilmek için yumuşak diplomasinin çeşitli araçlarını kullanmaya başladı. İran ın belli Müslüman toplumlarına hakim olmak için Şii söylemi nasıl kullandığına odaklanan bu makalede Şeyh İbrahim Zakzaky liderliğindeki Nijerya İslami Hareketi, Senegal in Şii inancına dönen Müslümanları ve Tanzanya nın Hoca İsmailileri incelenmektedir. Makale, İran ın doğrudan ve ikincil insani diplomasi araçlarının nasıl işlediğini ve eğer varsa bunun sonuçlarını göstermek amacındadır. Anahtar Kelimeler: İran, Afrika Müslümanları, Şii İslam, yumuşak güç, kültürel diplomasi, Nijerya İslami Hareketi, Hoca İsmaililer, Tanzanya, Senegal. 124

124 M. Atmaca: Afrika Şiileri ve İran ın Müslüman Toplumlara Yönelik Kültürel Diplomasisi In an evening of late May 2012, when the sky just turned in a blurry twilight over the horizon, a group of American Muslims, who came to Tanzania as part of the Citizen Dialogue Program were trying to rush into a mosque in downtown of Dar es Salaam. Right before the U.S. Embassy cars carrying the visitors entered Kichangani mosque a group of thirty men shouting Takbir-Allahu Akbar blocked the vehicles at the entrance. Fifteen minutes of discussion failed to persuade the crowd and the delegation decided to proceed to a nearby mosque in downtown Dar es Salaam where they were warmly welcomed for evening prayers without any incident. Days later to gain a better understanding of the incident, the U.S. Embassy officers met with Sheik Issa Othman of Mikocheni B, the imam in one of Dar es Salaam s largest mosques, and Hassan Mnyenye, Chief Executive Officer of the Mwinyibaraka Islamic Foundation, and after the meeting prepared a report about the Shia in the country. Addressing the issue of extremism among Muslim youth in Tanzania, Sheik Othman stressed the rising influence of Shia in both rural and urban areas throughout the country. Hassan Mnyenye of the Islamic Foundation, who accompanied Othman explained: It used to be that Shia were only the Asians in Tanzania, now it is Shia for all! Since the Islamic Revolution of Iran, especially after 1990s, the notion of a black or African Shia, became a new phenomenon, Sheik Othman noted. Shia followers are running schools, health clinics, orphanages, and cultural centres, helping the poor solve their problems. The report concludes that Shia managed to spread their influence not by talking or preaching but by doing. 1 There may be hundreds of such incidents, which show how Shi im is struggling to spread and being confronted by Sunni Muslim communities in Africa. With Iran s political desire of spreading its influence in the continent, more of such stories have been coming to surface. Starting from 1950s and 60s, Iran became active in different parts of African continent. Before 1979, Iran as a U.S. ally supported regimes in Africa, which she perceived to be pro-western. After Islamic Revolution, Iran shifted its attitude towards an anti-imperial and anti-us rhetoric. Since then, Iran has been focusing on drawing more countries to her side against the Western isolation and pressure. For this reason she looked for an international platform where she could inspire through her revolutionary ideas and create an alliance. As a result of this search Iran became a part of Non-Alignment Movement (NAM) right after the revolution in NAM was established by the countries mostly in the southern hemisphere, which concerned with resistance to both hegemonic powers during the Cold War era and often engaged 1 Islamic Radicals Blocks American Muslims From Evening Prayers, Cable no: 07DARES- SALAAM894, The U.S. Embassy in Dar Es Salaam, , (Access: ) 125

125 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 126 with one another through Third World Speeches or Third worldism. 2 Since almost all African Countries (except South Sudan and Western Sahara) are a part of NAM and make up half of the Movement, it becomes a stage for Iran to export her revolution and make alliances against the Western powers. One should note that all the countries in Africa are also members of the UN and every thirds seat is occupied by one of these members. In addition to membership of African states to many other international organizations Iran is also an active observing member at African Union (AU). 3 Tehran sees Africa s 54 countries as easy picking in a zero-sum game for influence. 4 At the UN General Assembly in 2008 Ahmadinejad stated that Iran saw no limits to the expansion of ties with African countries. 5 Same as Ahmadinejad, at the meeting of the Islamic-Parliamentary Union in Kampala, Iran s parliamentary speaker Larijani said expanding relations with Africa is one of the most important priorities of Iran. 6 To accomplish her goal Iran has been building diplomatic, military and economic relations with different countries. To supply her need in uranium, Iran cultivated ties with Gambia, Niger, Guinea, Malawi, Namibia and Uganda, while using Senegal and Sudan as strategic bases for her navy. Iran also built ties with countries voting in important international bodies such as the United Nations Security Council and the International Atomic Energy Agency s Board of Governors, as well as African states active in the Non-Aligned Movement and African Union. 7 Togo and Gabon s candidacy to UN Security Council, for instance, drew Iran s attention immediately and created unprecedented economic and political ties with these African countries. 8 Beyond expending economic and military ties, Iran has been using its cultural and religious dominancy in addition to her revolutionary vision in certain states of Africa. Among those are Nigeria, Senegal, Tanzania, Ghana, Sudan and South Africa. Hunter in his work on effects of the Iranian revolution on the Third World countries focuses on how Iran found audience to export 2 Jason Warner and Carol Jean Gallo Iran-Africa relations: The troubled bridge of Third World dialogue, in Tim Murithi, ed., Handbook of Africa s International Relations, (London: Routledge Publisher, 2013), pp Iran to host reps. from 40 African states, Presstv.com, 12 September, 2010, presstv.com/detail/ html 4 Michael Rubin, Africa: Iran s Final Frontier? Middle East Outlook, No:2, April 2013, p Joseph Hammond, Will Ahmadinejad s African Legacy Last? Think Africa Press, 24 June J. Peter Pham, Shi a in Senegal: Iran s Growing Reach into Africa, FamilySecurityMatters.org, February 18, 2010, 6 J.Peter Pham, Shi a in Senegal. 7 Rubin, Africa: Iran s Final Frontier? p.1. 8 L Iran, Partenaire Stratégique de l Afrique, RepublicofTogo.com (Lomé), September 14, 2010, rubriques/diplomatie/l-iran-partenaire-strategique-de-l- Afrique

126 M. Atmaca: Afrika Şiileri ve İran ın Müslüman Toplumlara Yönelik Kültürel Diplomasisi her revolutionary Islamic ideology. 9 Keddie also confirms that Islamic Revolution created revolutionary tendencies in Muslim world, including African countries, and helped spread a militant and revolutionary version of Shi ism. 10 Despite the existence of scholarly work on the political and revolutionary impact of the Iranian Revolution, very little focuses on the cultural and religious effects on the Muslim communities. 11 In fact most Western strategists in thinktanks and their partners in the Middle East focus on the political aspects of these communities and consider them as a threat to the security of the U.S., Israel and European countries. 12 Only recent public diplomacy reports and testimonies released by the U.S. congress and government officials started to indicate Iran s growing cultural influence. Those reports emphasised the declining effect of the U.S. public diplomacy in Africa while Iran s cultural initiative was on the rise. Through Iranian cultural centres, which are sub-branches of Islamic Cultural Relations Organization in Tehran, Iran has been trying to cement its cultural ties with its neighbours and countries in Africa through Persian culture, Islamic Shia creed and philosophy. 13 After 2005, when ultra-conservative Mahmoud Ahmadinejad was elected as the President, Iran tried culturally to be more dominant in the continent by emphasizing on their mutual histories of colonialism and, in some cases, their religious affinity. Iran is aware of the resistance she faces when infiltrating into the Sunni dominant Muslim communities of African nations. Thus, she has been using different means of soft diplomacy such as financial support to university students, establishing cultural and religious centres for Muslim communities, giving generous donations to poor nations, etc. Iran considers not only her diplomats but also her Goodwill Ambassadors, namely artists, 9 Shireen T Hunter, Iran and the World: Continuity in a Revolutionary Decade. (Indiana University Press; Bloomington, 1990) 10 Nikki R Keddie, Iran and the Muslim World: Resistance and Revolution, (London: Macmillan, 1995) 11 Exception to this Mara A. Leichtman, A Tale of Two Shi isms: Lebanese Migrants and Senegalese Converts in Dakar (Ph.D. Dissertation, Brown University, 2006); Also Bayat and Baktiari briefly talk about this issue when they focus on the rising mood of religiosity in Egypt. Asef Bayat and Bahman Baktiari, Revolutionary Iran and Egypt: Exporting Inspirations and Anxieties, in Nikki R. Keddie, and Rudi Matthee, ed., Iran and the Surrounding World: Interactions in Culture and Cultural Politic, (Seattle: University of Washington Press, 2002), pp J.Peter Pham, Shi a in Senegal ; Irit Back, Iran and Nigeria: Friendship or Rivalry?, The ACIS Iran Pulse, No. 54, 14 January 2013; Dan Brett, Profile of an African Hezbollah, Middle East Strategic Information, Javad Rad, Iran s Cultural Diplomacy and Its Cultural Centers, USC Center on Public Diplomacy, , irans_cultural_diplomacy_and_its_cultural_centers/ (Access: ) 127

127 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies traders, athletes, journalists, clerics etc., as cultural messengers. 14 For sure, all this effort has been for noting but helping Iran dominate in the continent. This article highlights this effort and show how the instruments Iran used have been evolving. More specifically, it focuses on how Iran used Shi a rhetoric to dominate among certain Muslim communities. There are organizations established by Iran and Shi a communities and functioning in various countries in the continent. Since the scoop of this article and space does not allow, it is not my intention to get into details of all the activities of the Islamic Republic and the Shia groups in Africa. Rather, I will focus on Islamic Movement of Nigeria lead by Shi ite Sheikh Ibrahim Zakzaky, Senegal s Shia converts and Tanzania s Khoja Ismailis to show how Iran s direct and secondary tools of human diplomacy function and what the results are, if any. Islamic Movement of Nigeria (IMN) and the case of Sheikh Ibraheem Zakzaky Shi a Islam was almost unknown among the Nigerian Muslims until early 1980s, when a certain Sheikh Ibraheem Zakzaky, inspired by the Islamic Revolution of Iran, came along with the ideas of an Islamic government and stricter adherence to Sharia. For many, who were disenchanted by the political and religious establishment, Zakzaky s call to come to only true Islam and wage war against Nigeria s secularism was the answer. 15 Born in Zaria, a Muslim city in Northern Nigeria, in 1953, Zakzaky attended Quranic and Islamic School until the age of sixteen. Later he went to the School for Arabic Studies (SAS) in Kano and Northern Nigeria Law School, where most of Muslim scholars received their formal education. After his religious education he studied economics at Ahmadu Bello University (ABU), which is considered as a breeding ground for all shades of ideologies and opinions. 16 While studying, Zakzaky became the secretary general of the Muslim Student Society (MSS) at the university and in 1979, the vice president of national body of the Society. During his education most students were the vanguard of internationalism as well as of ideological battles, African unity, anti-colonialism, opposition to tyranny and military rule, fighting corruption and human rights abuses New Concepts in Cultural Diplomacy, Iranian Diplomacy, , 15 Irit Back, Iran and Nigeria: Friendship or Rivalry?, The ACIS Iran Pulse, No. 54, 14 January Ibrahim Usman, Nigeria: Zakzaky - Ahmadu Bello University s Last Alumnus Standing, Daily Trust, 5 December 2012, (Access: )

128 M. Atmaca: Afrika Şiileri ve İran ın Müslüman Toplumlara Yönelik Kültürel Diplomasisi In such a vibrant atmosphere of reactionary ideologies young Zakzaky became an ardent supporter of alternative writings of Islamic revolutionaries and theoreticians such as Sayyed al-kutub and Ayatollah Baqir Sadr, who represented manifestoes of Islamic ideology. 17 Although his activism started before Islamic Revolution, it only added to his hope and served as a model for him and members. In 1980, with his student colleagues Zakzaky staged a popular demonstration in Zaria tagged Islam Only with the demand of establishing an Islamic system in Nigeria. This march was going to be the first step on the way to the establishment of his movement. At first his group was termed as Muslim Brothers because of their collective brotherhood worthy of emulation. In early 1990s the Movement was branded as Shi ites since Zakzaky openly named his source of inspiration as Islamic Revolution of Iran. Today his movement is mostly located in Muslim part of Northern Nigeria in the state of Zaria, Kano and Kaduna. Since the movement was established most of his speeches have been published mainly in Hausa language. Besides, the movement owns more than three hundred primary/secondary schools located in different places mainly in the northern part of the country and a widely circulated newspaper, Al Mizan, in the Hausa language. 18 From 1981 until 1998, due to his Islamic activism he was incarcerated for a total of nine years by all the successive Nigerian regimes from Olusegun Obasanjo to Sani Abacha regime. Each time the Movement s leader Zakzaky was imprisoned he became more popular among the impoverished Muslim youths in northern Nigeria. Called as a firebrand Muslim preacher 19, Zakzaky, who was influenced by the Iranian Revolution, decided to pass to Shi ism in mid-1980s. Since then, his influence built up among hundreds of thousands of followers. It is not clear if he receives any funding from Iran but for sure the Islamic Republic is his source of inspiration since he carries a portraits of Ayatollah Khomeini, Khamanei and other Shi i leaders in his office as well as on the front-page of his movement s websites. He quotes extensively from the speeches and ideas of these leaders. Published in Hausa, English, French and Arabic languages their website follows major news about Ayatollah Khamanei of Iran. 20 In early Spring of 2012 Sheikh Zakzaky made a six-week trip to Iranian city of Qom 17 Usman, Nigeria: Zakzaky. 18 IMN s official website: (Access: ) 19 Dan Isaacs, Nigeria s firebrand Muslim leaders, BBC News,1 October, 2001, bbc.co.uk/2/hi/africa/ stm (Access: ) 20 Their major English webpage is IslamicMovement.org and their Hausa webpage is Harkar- Musulunci.org. 129

129 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies and Mashad, where he paid visits to some of the prominent Shi i scholars and the members of the movement studying in seminaries. 21 While visiting with holy places in Qom he was honoured with the Service Award, which is given to certain dignitaries for their service to Shi ism. It is not only Iran but also Lebanese Hezbollah that Zakzaky regards as a template and a trusted method of mobilization for his movement. 22 His arguments against Israel resemble Hezbollah s Hasan Nasrallah s language. There are Shia Lebanese communities in various countries in Africa (Guinea, Sierra Leone, Liberia, Benin, Senegal) and it is obvious that they send their contribution back home to various organizations, including Hezbollah. 23 The pictures of a group dressed in army code taken from one of the IMN meeting also show how much the movement imitate Hezbollah. 24 However there is no evidence of connection between these communities or Hezbollah and IMN. One of the Iranian ex-diplomat in Dubai, Adel Assadinia, who fled to the West before being persecuted, claims that Iranian Ministry of Intelligence and Security (VEVAK or Ettela at) and Islamic Revolutionary Guard Corps (IRGC) help to recruit, create and expand such militant groups in Africa. Zakzaky never brought up an argument against Sunnis. In fact, he always highlights the unity of Sunni-Shi a Muslims. When he was asked in an interview why portraits of so many Shi a leaders hang on the walls of his office, he responded that it was not the matter of Shia or Sunni since there were pictures of Hamas leader Sheikh Ahmad Yasin and other Sunni leaders but it was rather the martyrs killed by Zionists he cared about. 25 Still some of his anti-u.s. and anti-israeli messages are more inflammatory than radical Sunni groups. He believes that Al-Qaida and Usama bin Laden do not exist and attacks in the name of this organization are work of Western intelligence. 26 He even defended Boko Haram despite it is a militant Sunni group based in the northern Nigeria. After some of deadly attacks by the group in January and February 2012 Zazaky stated, The current wave of attacks in the name of Boko Haram 21 Pictures of Sheikh Zakzaky s visit to some places in Qom and Mashad in the Islamic Republic of Iran, islamicmovement.org, March php?option=com_content&view=article&id=298:pictures-of-sheikh-zakzakys-visit-to-some-places-inside-iran&catid=41:frontpage (Access: ) 22 Dan Brett, Profile of an African Hezbollah. 23 Far from home, The Economist, 20 May, Jacques Neriah, Iranian Shiite Terror Cell in Nigeria Followed a Familiar Pattern, Jerusalem Center for Public Affairs, Vol. 13, No. 6, 5 March, 2013, (Access: ) 25 (Access: ) 26 Brett, Profile of an African Hezbollah 130

130 M. Atmaca: Afrika Şiileri ve İran ın Müslüman Toplumlara Yönelik Kültürel Diplomasisi is a deliberate agenda to suppress Islamic resurgence in Nigeria. 27 Despite his plea for Muslim unity there have been clashes between Sunnis and Shia and killing of Sunni sheikhs by the Shia. Like his Iranian inspirational sources, the question of colonialism was always raised by Zakzaky to take his message through Muslim-as well as Christian- communities. During a lecture he delivered for the annual Maulud celebration in Kaduna, Zakzaky raised alarm that all these insecurity are being fuelled by the West in order to re-colonise Africa. Pointing to France s military intervention in Mali he emphasized that the colonizers were working hard to enter Nigeria to steal the abundant resources in the continent. 28 While referring to modern day imperialism he employs Nigeria and Africa s colonial past in the nineteenth and early twentieth centuries. He pictures Sokoto sultanate as a divided old empire of Sheikh bn Fodio into smaller countries by the French and British rulers. 29 Zakzaky finally adds that his movement wants to revive the Islamic system (of Sokoto Sultanate) which the colonial masters destroyed. He even goes further and organizes conferences on the Western colonialism. In an event, where Zakzaky delivered a speech at one of the movement s centres in Zaria he focused on the post-independence of Nigeria while his co-speaker s title was named Re-colonization of Muslim land or war against terrorism? 30 Shia Converts of Senegal Senegalese became aware of Shi ism at the moment when Iranian Revolution took coverage in the Western media. Although this incident became pivotal to draw attention of people in Senegal, in the long run they were attracted to Shi ism on an intellectual level, which may be called as intellectual conversion. 31 As early as 1971 books from Iran in Arabic, English and French began to circulate in Senegal. Senegal s religious landscape is dominated by Sufi groups, including Qadiriyya, Tijaniyya and Muridiyya. In such an environment Shi i 27 African Shia Cleric: Boko Haram attrocity is a conspiracy against Islamic resurgence in Nigeria, Ahlul Bayt News Agency, 08 February 2012, (Access: ) 28 Insecurity Ploy to Re-colonise Africa-Sheikh Zakzaky, Daily Trust, 11 February 2013, (Access: ) 29 Sayyid Speaks on Sheikh bn Fodio and Islamic Revival in Nigeria, 21 January, (Access: ) 30 Sheikh Zakzaky, varsity dons speak on Nigeria at 50 today, Sunday Trust, 31 October 2010, (Access: ) 31 Mara A. Leichtman, Revolution, Modernity and (Trans)National Shi i Islam: Rethinking Religious Conversion in Senegal, Journal of Religion in Africa, 39(3): ,

131 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies Islam was able to attract more adherents since it shares many attributes with Sufi groups. Besides, Shi ism provided Senegalese with an opportunity to bypass the authority of Sufi leaders and create their own space and network. Ibrahima Thiam, a Senegalese Shi i imam leading the Shi i mosque in Pompiers district of Dakar, estimates the population of the converts to Shi ism to be around 5,000 throughout of the country. 32 According to Leichtman s research, converts to Shi ism come from different parts of Senegal, from urban areas of Dakar and Saint Louis to rural areas and villages of Kaolack, the Fouta and the Casamance. Majority of converts were fluent in Arabic and a minority was French educated. They may be civil servants, diplomatic mission staff, bankers, artists, teachers, sheikhs or even laymen. Many with good professions and well-paid positions, the converts are highly educated intellectuals. Despite their small number the Shi i community wield an outsize influence in the country s economic and cultural landscape. They have been trying to establish legitimate religious networks that they lead with their own knowledge of Shi a legal text but at the same time have direct ties with maraja (Shi i religious authorities to imitate) in Iran, Iraq or Lebanon. 33 Despite such a desire they interact rarely with the Lebanese community in Senegal. Fascination towards the ideas coming out of Islamic Revolution and estrangement with Sufism may have facilitated the conversion among the Senegalese. Beyond such factors Iranian Embassy played an important role in the promotion of Shi i Islam in Senegal. In fact in 1984, because of its vigorous activities the Embassy was closed down until early 1990s. Since then, Iran has been careful in its relations with the Shia community and stressed more on its economic activities in Senegal. Rafsanjani and Ahmadinejad s attendance to Organization of Islamic Conference in Dakar, respectively in 1991 and 2008, was highly publicized. Recently elected Hassan Rohani has stressed the need for further expansion of bilateral ties with Senegal and expressed hope that political, economic, cultural and international cooperation between Iran and the West African state would increase during his presidency. 34 Besides, Senegalese President Wade visited Iran in 2003, 2006 and As a result of these visits Iran made large investments in Senegal, such as establishment of an assembly line to produce Khodro cars Religion in Senegal-The Shia, Cable No: 09DAKAR130, , The U.S. Embassy in Dakar, 33 Leichtman, Revolution, Modernity and (Trans)National Shi i Islam, p Rohani pledges to deepen ties with Ecuador, Tajikistan, Senegal, Presstv.com, ( )

132 M. Atmaca: Afrika Şiileri ve İran ın Müslüman Toplumlara Yönelik Kültürel Diplomasisi Besides, Iran planned to build tractors, an oil refinery and a chemical plant, as well as provide a generous amount of cheap oil. 35 Despite a row between two countries over a consignment of arms from Iran, allegedly destined for Senegal s neighbour Gambia, the investments and other factors seem to make Iran a favourable country among Senegalese, according to a recent research. 36 Despite Senegal s disapproval of it, the Iranian Embassy still organizes events that promote Shi ite Islam. Every year the embassy holds a reception for eminent Lebanese and Senegalese Muslims on the anniversary of the revolution. Besides, it finances the academics and intellectuals to attend to the Islamic conferences in Tehran. In 2001 an Iranian sheikh built a Shi a seminary, Hawza Al-Rasul Al-Akram, located close to the University of Dakar. 37 In 1990s many Shiite schools and institutes were established in Dakar and Casamance region in Kolda and Zaiguinchor. According to a cable in February 2009 from the U.S. Embassy in Dakar several hundred Senegalese students are studying or have studied in Lebanon and Iran-mostly in Qom. 38 In addition to educational activities starting in 1994, Shiite converts used the popularity of radio to spread their message on the air. On the radio various issues were addressed ranging from monotheism to difference between Sunnism and Shiism. Besides, they invited Shi i speakers from Iran, Lebanon and Iraq to voice their opinion through means of media and academic institutions. 39 One of such speakers was a high ranking officer, Ayatollah Mahmoud Hashemi Shahroudi, from Khamenei s office. During a visit to Dakar, Judiciary Chief Shahroudi declared Islamic countries should use their capabilities and potentials to help the growth and spread of Islam. 40 It is clear that If it were not for ties to Hezbollah and Iran, coupled with the prosperity of the Lebanese, the Shia community in Senegal would barely register on the country s religious radar J.Peter Pham, Shi a in Senegal: Iran s Growing Reach into Africa, familysecuritymatters. org, 18 February, 2010, 36 According to a PEW Research Iran has a %41 favorable and %28 unfavorable image among Senegalese. Global Views of Iran Overwhelmingly Negative, Pew Research Center, 11 June 2013, p Mara A. Leichtman, The Authentication of a Discursive Islam: Shi a Alternatives to Sufi Orders, in Mamadou Diouf and Mara A. Leichtman, eds, New Perspectives on Islam in Senegal: Conversion, Migration, Wealth, Power and Femininity, (New York: Palgrave Macmillan, 2009), pp Religion in Senegal-The Shia, Cable No: 09DAKAR130, , The U.S. Embassy in Dakar, 39 Mara A. Leichtman, Defying Sufism? Senegalese Converts to Shiite Islam, ISIM Review, 17, Spring Senegal Stresses Expansion of Ties with Iran, Fars News Agency, 29 July Cable No: 09DAKAR130, Religion in Senegal-The Shia. 133

133 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies A cultural centre, a Shia group in Tanzania There are around 16 million Muslims living in Tanzania, which makes around %35 of total population. About 2 millions of these are Shia Muslims. As in Nigeria and Senegal, Iran has been trying to expand its cultural sphere of influence here in Tanzania, both among the Shia and Sunni communities. Before the Iranian Revolution, Shia Islam was almost unknown in Tanzania. There were Ismaili Khojas from India who came to Zanzibar as early as 1880s, but they remained a reserved community and never preached. By early 1990s, especially with Iran s proactive political and economic policies, Tanzanians heard more of Shia Islam. In some of the magazines such as Sauti ya Umma (est. 1985) in Kiswahili the Iranian Revolution found a welcoming echo among the commentators. Some articles in the magazine praised Imam Khomeini while others blessed the revolution with their prayers for its victory. 42 The message generated by the revolution was spread all around the country from Dar es Salaam to Morogoro, Iringa and Tanga. Since through this period Sunni scholars preferred to live in Dar es Salaam because of its easy life, rural areas became more vulnerable to Shia proselytization. According to Sheik Issa Othman of Mikocheni B, one of Dar es Salaam s largest mosques, Shias do not openly try to persuade Sunnis to join their mosques and convert, rather they pray at Sunni mosques and try to exert influence through taqiyya (a Shia strategy where one hides his/her beliefs to achieve a certain end). So far The National Council of Tanzanian Muslims (well known by its Swahili acronym BAKWATA), the main official organization handling Islamic affairs on the mainland, has not addressed this issue. 43 Sheik Othman also added since few people travel to Iran, she decided to bring her influence into Tanzania through Shia organizations and Shia followers. Iran, through Shia people and converts, runs schools, health clinics, orphanages, and cultural centres. Speaking of cultural centres, the Iranian Cultural Centre in Dar es Salaam seems one of the most active ones in Africa. The centre throughout of the year organizes a range of different activities. The centre holds Qur anic recitation contest every year and sponsors the three best students to travel to Iran for religious studies. During such events the centre brings Iranian reciters during Ramadan, organizes iftar dinners and distributes speeches of Imam Khomeini. Similarly, the centre organizes meetings and iftar dinners for Tanzanian journalists. Also through the Iranian Embassy, the centre, in collaboration 42 Muhammed Haron, The Muslim News ( ): Expression of an Islamic Identity in South Africa, in Louis Brenner, ed., Muslim Identity and Social Change in Sub-Saharan Africa, (Bloomington: Indiana University Press, 1993), p Islamic Radicals Blocks American Muslims From Evening Prayers, Cable no: 07DARESSA- LAAM894, U.S. Embassy in Dar Es Salaam, , 07DARESSALAAM894.html (Access: ) 134

134 M. Atmaca: Afrika Şiileri ve İran ın Müslüman Toplumlara Yönelik Kültürel Diplomasisi with Shia and some Sunni groups in Tanzania, coordinates the International Quds Day in support of Palestine every year. 44 Besides, every year during the anniversary of the revolution the centre organizes competition on essay articles, poetry and drawings of Imam Khomeini and Islamic Revolution. The competition is held all over the country and it includes subjects like cultural similarity between two countries. The Role of Imam Khomeini in combating against Imperialism and Iran from viewpoint of Tanzania students. 45 Such competitions and celebrations must have produced some results for Iran since several academics and intellectuals attended to the celebration of the 30th anniversary of Islamic Revolution in the Iranian Cultural Centre. Speaking at the event, Dr Mustapha Charles of University of Dar es Salaam praised Imam Khomeini for his accomplishment to give Iran and other countries the new path. 46 Besides intellectuals, dignitaries, officials and Sunni population, Shia groups of Tanzania were also subject to Iran s cultural diplomacy. Khoja Shia Ithna-Asheris, especially the Africa Federation, have good relations with the Iranian Embassy. Khoja Shia in Tanzania, in association with the world federations of Khoja Muslims, organize summer camps for their students and youths in Iran. As part of the camp, the participants visit historical and religious sites and meet with religious scholars and academicians. Administration of Khoja Shia and the Iranian Embassy visit each other frequently and cooperate on the educational, cultural, commercial, health and religious issues. In a visit by the Africa Federation administration to the Iranian Ambassador to Tanzania on November 2011, the delegation requested the possibility of their students acquire government as well as institutional scholarships to study in universities in Iran. In the meeting Ambassador Agha Movahhedi Ghomi said he would be pleased to arrange through the Embassy for Africa Federation officials to visit Iran to meet with the relevant people in different sectors. He also hoped to have more interaction and cooperate in different fields, especially in terms of frequentation of the visits by Tanzanian Shiite pilgrims to the holy shrines of Mashad and Qum and other religious and historical sites Int l Quds Day to Be Commemorated in Tanzania, Ahlul Bayt News Agency, , (Access: ) 45 Cultural Center of The Islamic Republic of Iran Dar-es-salaam Tanzania, (Access: ) 46 Tanzania: Iran Celebrates 30 Years of Islamic Revolution, Tanzania Daily News, , (Access: ) 47 Africa Federation Officials Meet The Ambassador of The Islamic Republic of Iran in Tanzaia, Africa Federation Press Release, , D351BE46-6B9F-4635-AA57-EF9FBC3FCA69/0/9a_PressReleaseAFEDvisittotheIranianEmbassadortoTanzaniaNov2011.pdf (Access: ) 135

135 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies 136 Iran is not only targeting the Ismaili groups in Tanzania but also trying to expand its cultural influence among the Sunni Muslims though diplomatic and bilateral relations. To achieve this goal, Iranian Minister of Culture and Islamic Guidance invited Tanzanian Minister for Information, Youth, Culture and Sports at the beginning of January 2012 and signed an agreement to develop cultural cooperation, exchange books, film, CDs as well as art and cultural software. Besides talking about the interest in Persian language among the East African nations, the Iranian Minister, Mohammad Hosseini, added that the Muslim population in Tanzania needed Iran to make radio and TV programs based on the religion of Islam. 48 Besides cultural relations, Iran established economic and diplomatic relations with Tanzania. Through economic cooperation Iran opened agricultural offices in Zanzibar and Dar es Salaam. In January 2010, both countries signed a Memorandum of Understanding concerning economic cooperation in the fishery, cement production and meat processing industries. 49 Furthermore, Iran and Tanzania sought to collaborate on jurisprudence and military technology. Iran s cultural diplomacy is not only present in these three nations of Africa. Zimbabwe is a close ally of Iran and the latter established medical clinics, a library, cultural centre and schools in there. Iran sends millions of dollars worth aid to Somalia and builds camps for famine refugees through Iran s Red Crescent Society (IRCS) every year. Iran has also been trying to have religious influence in Somalia by establishing schools and teaching Qur an. 50 Iran made considerable contributions to Ghana in the agriculture, health and education sectors. She established the Iran Clinic in Accra. More importantly, Iran opened an Islamic Training Institute in 1986 and later turned it into Islamic University College-Ghana. 51 Iran also helped Benin s University of Abomey-Calavi to construct an amphitheatre. Iranian embassies and cultural centres even pay for written news pieces to ask for support for Iran s nuclear policy in the name of religion, as this was the case for the article published on 5 December 2010 on weekly Amharic newspaper Addis Admas in Ethiopia. Besides these countries, Iran has been using instruments of cultural diplomacy in South Africa, Sierra Leone, Madagascar, Niger, Comoros, Sudan, Mali, Kenya, and Uganda. 48 Iran and Tanzania to expand cultural relations, Tehran Times, , (Access: ) 49 Iran, Tanzania Ink Agreement on Economic Cooperation, Fars News Agency, , (Access: ) 50 Zimbabwe: Islamic Republic of Iran Opens Library, allafrica.com, , (Access: ) 51 The website of Islamic University College-Ghana: (Access: )

136 M. Atmaca: Afrika Şiileri ve İran ın Müslüman Toplumlara Yönelik Kültürel Diplomasisi Conclusion In conclusion, looking at through three cases in Nigeria, Senegal and Tanzania, Muslim communities in these countries were influenced by the Islamic Revolution either through media or through the activities of Iran s policies there. The Western media and their local agents in Africa made the first impression and this effect was supported by the books and booklets published by Islamic Republic of Iran in Arabic, English and French. After a period Iran directly brought the message of the Islamic Revolution through its embassies, cultural centres, aid agencies and economical activities. At the same time Iran carried many Shiite as well as Sunni students to Iran to study both in universities and religious seminaries. Students from all around world come together in Qom to study the Shiite creed and carry back the knowledge with themselves to their country and communities. Before Islamic Revolution happened in Iran, Nigeria had neither native nor settled Shia population from other countries. Whereas Senegal had some considerable Lebanese Shia population and Tanzania s significant proportion of Muslim community was made of Indian Shia. Despite Shia Islam spread more rapidly among the Nigerians since there is a strong leadership and a well-organized movement. Besides, neither Lebanese in Senegal or Khoja Shia in Tanzania attempted to spread Shia belief. Iran tries to hold a permanent position among these communities although with limited success. Besides unlike other Muslim countries such as Turkey and Malaysia, who have strong NGOs and civil organizations, Iran s humanitarian and cultural activities in Africa are mostly accomplished through the government agencies. Thus, it draws more suspicion of the states and faces more resistance among the Muslim communities in the continent. Over three decades of Islamic revolution, the main objective of Iran has been spreading her revolution and ideology to many countries in Africa in order to expand her political and economic influence. Iran used all means of public and cultural diplomacy to draw the third world nations to her side. Tuning down her tone of the anti-colonial rhetoric a little in the last decade she replaced it with, or at least put forward, her cultural values and religious believes in the display of the soft diplomacy. She emphasised that Iran was one of the world s greatest civilizations, that she represented the pure Islamic thought based on Islamic values and that both the Iranian culture and Islamic thought are integrated and manifested through Shiite doctrines. Although her effort to have Islamic revolutions in the continent failed with her failed revolution, she was successful to leave some permanent effects, especially among certain Muslim communities. What made her at home as a failure was 137

137 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies her failed politics, what made her successful abroad was her continuous and vigorous effort of the public diplomacy. BIBLIOGRAPHY Africa Federation Officials Meet The Ambassador of The Islamic Republic of Iran in Tanzaia, Africa Federation Press Release, , NR/rdonlyres/D351BE46-6B9F-4635-AA57-EF9FBC3FCA69/0/9a_PressReleaseA- FEDvisittotheIranianEmbassadortoTanzaniaNov2011.pdf (Access: ) African Shia Cleric: Boko Haram attrocity is a conspiracy against Islamic resurgence in Nigeria, Ahlul Bayt News Agency, 08 February 2012, asp?lang=3&id= (Access: ) Back, Irit. Iran and Nigeria: Friendship or Rivalry?, The ACIS Iran Pulse, No. 54, 14 January 2013 Bayat, Asef and Baktiari, Bahman. Revolutionary Iran and Egypt: Exporting Inspirations and Anxieties, in Nikki R. Keddie, and Rudi Matthee, ed., Iran and the Surrounding World: Interactions in Culture and Cultural Politic, (Seattle: University of Washington Press, 2002), pp Brett, Dan. Profile of an African Hezbollah, Middle East Strategic Information, , (Access: ) Cultural Center of The Islamic Republic of Iran Dar-es-salaam Tanzania, daressalaam.icro.ir, (Access: ) Ethiopia On Religious Defamation, Cable no: 09ADDISABABA2908, the U.S. Embassy in Addis Ababa, , SABABA2908.html (Access: ) Far from home, The Economist, 20 May, Global Views of Iran Overwhelmingly Negative, Pew Research Center, 11 June Hammond, Joseph. Will Ahmadinejad s African Legacy Last?, Think Africa Press,24 June 2013, (Access: ) Haron, Muhammed. The Muslim News ( ): Expression of an Islamic Identity in South Africa, in Louis Brenner, ed., Muslim Identity and Social Change in Sub-Saharan Africa, (Bloomington: Indiana University Press, 1993). Hunter, Shireen. T Iran and the World: Continuity in a Revolutionary Decade. (Indiana University Press; Bloomington: 1990) IMN s official website: view=article&id=108&itemid=142 (Access: ) 138

138 M. Atmaca: Afrika Şiileri ve İran ın Müslüman Toplumlara Yönelik Kültürel Diplomasisi Insecurity Ploy to Re-colonise Africa-Sheikh Zakzaky, Daily Trust, 11 February 2013, (Access: ) Int l Quds Day to Be Commemorated in Tanzania, Ahlul Bayt News Agency, , (Access: ) Iranian President on west Africa tour, , (Access: ) Iran to host reps. from 40 African states, Presstv.com, 12 September, 2010, Iran and Tanzania to expand cultural relations, Tehran Times, , tehrantimes.com/arts-and-culture/94331-iran-and-tanzania-to-expand-cultural-relations- (Access: ) Iran, Tanzania Ink Agreement on Economic Cooperation, Fars News Agency, , (Access: ) Isaacs, Dan. Nigeria s firebrand Muslim leaders, BBC News,1 October, 2001, (Access: ) Islamic Radicals Blocks American Muslims From Evening Prayers, Cable no: 07DARESSALAAM894, , U.S. Embassy in Dar Es Salaam, org/cable/2007/06/07daressalaam894.html (Access: ) Islamic University College-Ghana: (Access: ) Keddie, Nikki R. Iran and the Muslim World: Resistance and Revolution. (London: Macmillan, 1995). Leichtman(a), Mara A. Revolution, Modernity and (Trans)National Shi i Islam: Rethinking Religious Conversion in Senegal, Journal of Religion in Africa, 39(3): , Leichtman(b), Mara A. The Authentication of a Discursive Islam: Shi a Alternatives to Sufi Orders in Mamadou Diouf and Mara A. Leichtman, eds, New Perspectives on Islam in Senegal: Conversion, Migration, Wealth, Power and Femininity, (New York: Palgrave Macmillan, 2009), pp Leichtman, Mara A. A Tale of Two Shi isms: Lebanese Migrants and Senegalese Converts in Dakar (Ph.D. Dissertation, Brown University, 2006). Leichtman, Mara A. Defying Sufism? Senegalese Converts to Shiite Islam, ISIM Review, 17, Spring L Iran, Partenaire Stratégique de l Afrique, RepublicofTogo.com (Lomé), September 14, 2010, rubriques/diplomatie/l-i- 139

139 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies ran-partenaire-strategique-de-l- Afrique (Access: ) Neriah, Jacques. Iranian Shiite Terror Cell in Nigeria Followed a Familiar Pattern, Jerusalem Center for Public Affairs, Vol. 13, No. 6, 5 March, 2013, org/article/iranian-shiite-terror-cell-in-nigeria-followed-a-familiar-pattern/#sthash. m0xy2qmu.dpuf (Access: ) New Concepts in Cultural Diplomacy, Iranian Diplomacy, 18 August 2010, html (Access: ) Pham, J. Peter. Shi a in Senegal: Iran s Growing Reach into Africa, FamilySecurityMatters.org, February 18, 2010, id.5541/pub_detail.asp (Access: ) Rad, Javad. Iran s Cultural Diplomacy and Its Cultural Centers, USC Center on Public Diplomacy, , (Access: ) Religion in Senegal-The Shia, Cable No: 09DAKAR130, , The U.S. Embassy in Dakar, Rohani pledges to deepen ties with Ecuador, Tajikistan, Senegal, Presstv. com, ( ) Rubin, Michael. Africa: Iran s Final Frontier?, Middle East Outlook, No:2, April 2013, p. 2. Sayyid Speaks on Sheikh bn Fodio and Islamic Revival in Nigeria, (Access: ) Senegal Stresses Expansion of Ties with Iran, Fars News Agency, 29 July Sheikh Zakzaky, varsity dons speak on Nigeria at 50 today, Sunday Trust, 31 October 2010, (Access: ) Tanzania: Iran Celebrates 30 Years of Islamic Revolution, Tanzania Daily News, , (Access: ) Usman, Ibrahim. Nigeria: Zakzaky - Ahmadu Bello University s Last Alumnus Standing, Daily Trust, 5 December 2012, html (Access: ) Zimbabwe: Islamic Republic of Iran Opens Library, allafrica.com, , (Access: ) Warner, Jason and Gallo, Carol Jean. Iran-Africa relations: The troubled bridge of Third World dialogue, in Tim Murithi, ed., Handbook of Africa s International Relati- 140

140 M. Atmaca: Afrika Şiileri ve İran ın Müslüman Toplumlara Yönelik Kültürel Diplomasisi ons, (London: Routledge Publisher, 2013), pp World Federation of Ismaili Shia, (Access: ) شیعیان آفریقا و دیپلامسی فرهنگی ایران در میان جوامع مسلامن چکیده از دهه ۵۰ و ۶۰ میلادی ایران در مناطق مختلف قاره آفریقا به صورت کشوری فعال درآمده است.قبل از انقلاب اسلامی ایران به عنوان متحد آمریکا در این قاره به حامیت از حکومت های مختلف می پرداخت.اما بعد از انقلاب اسلامی این کشوربه عنوان کشور مخالف امپریالیسم و غرب تغییر موضع داد.به این منظور ایران همواره توجه خود را برای جذب کشورهای بیشتری به سمت خود جهت مخالفت با غرب قرار داد.بلافاصله پس از انقلاب اسلامی ایران به عنوان عضو در جنبش عدم تعهدحضور یافت. این جنبش شامل کشورهایی میشد که به هیچیک از بلوکهای قدرت نظام جهانی وابستگی و تعهدی نداشتند یعنی نه در اردوگاه کمونیسم قرار داشته و نه به اردوگاه سرمایهداری تعلق داشتند. این سازمان با پایان جنگ سرد نیز به فعالیت خود ادامه داده و در سال ۲۰۱۲ در مجموع ۱۲۰ دولت عضو و ۱۷ عضو ناظرداشتهاست.علاوه بر عضویت ایران در سازمانهای مختلف آفریقایی ایران به عضویت کشور ناظر اتحادیه آفریقا درآمد.همچنین ایران در بعضی کشورهای آفریقایی مانند نیجریه غنا سودان تانزانیا و آفریقای جنوبی به گسترش دکترین انقلاب اسلامی ایران پرداخت و در سه دهه اخیر با متامی قوا و با استفاده از دیپلامسی فرهنگی و اجتامعی به جذب کشورهای جهان سوم به سوی خود همت گامشت.در دهه اخیر ایران با استفاده از ارزش های فرهنگی و دینی و سیاست نرم به منایش اهداف خود پرداخت.این مقاله به سیاست ایران در استفاده از آموزه های شیعی دربین حرکتهای مسلامنان آفریقا مانندحرکت اسلامی نیجریه به رهبری شیخ زکزاکی و بازگشت سنگال به باورهای شیعی و نیز اسامعیلیان تانزانیا و تاثیر اهداف دیپلامسی ایران به طور مستقیم و یا غیر مستقیم و کارکرد و نتایج آن مورد بررسی قرار گرفته است. کلامت کلیدی : ایران آفریقا انقلاب اسلامی ایران شیعه مذهب قدرت نرم Doç. Dr. Metin ATMACA - ASBÜ-Öğretim Üyesi Eğitim Bilgileri: Doktora, University of Freiburg, Osmanlı ve Orta Doğu Tarihi, Yüksek Lisans, University of Texas at Austin, Tarih, Lisans, Ankara Üniversitesi, Kamu Yönetimi, Araştırma Alanları: Orta Doğu Tarihi, İran Tarihi, Son Dönem Osmanlı Tarihi ve Tarih yazımı, Osmanlı Dönemi Irak ve Kürdistan Sosyo-Politik Tarihi, İslam Devletleri (Osmanlı-İran-Babür) Ortak Tarihi, Tasavvuf Tarihi 141

141 İraniyat Dergisi / Journal of Iranian Studies İran da Tercüme Tarihi Yazar: Abdül Hüseyin Azereng Eser: Tarih- i Tercüme der İran (İran da Tercüme Tarihi) Yayınevi: Enteşarat- ı Koknus Basım Yeri: Tahran Basım Yılı: H.Ş / M İran Milli Kütüphanesi Ulusal Yayınlar Künyesi آذرنگ عبدالحسین ۱۳۲۵ - سرشناسه تاریخ ترجمه در ایران: از دوران باستان تا پایان عصر قاجار/ عبدالحسین عنوان و نام پديدآور آذرنگ ویراستار کامران فانی. تهران: ققنوس ۱۳۹۴. مشخصات نشر ۴۳۹ ص. ۲۱/۵ ۱۴/۵ سم. مشخصات ظاهری ۲۷۰۰۰۰ ریال : شابک منایه یادداشت کتابنامه یادداشت ترجمه -- ایران -- تاریخ موضوع فانی کامران ۱۳۲۳ - ویراستار شناسه افزوده ۲ ت ۴ آ/ PIR۲۸۹۴ ۱۳۹۴ رده بندی کنگره ۴ فا ۸ /۰۲ رده بندی دیویی ۳۷۹۰۷۱۵ شامره کتابشناسی ملی İran da tercüme ne zaman başladı? Dünyada dilleri aynı olmayan tüm milletler ve kavimlerin, tarih süresince karşılıklı alışveriş yaptıkları ve çeşitli ilişki biçimleri geliştirdikleri görülmektedir. Bu ilişki ve alışverişlerde milletler arası sadece ticari mübadelenin ötesinde kültürel ilişkilerin geliştiği uygarlık tarihinin önemli kanıtlarındandır. Bu ilişkilerde birbirinden farklı diller kullanan milletlerin dillerini tercüme ettiği de görülmektedir. Her ülkenin veya dilin tercüme tarihinin yazılması ulusal projeler içinde yer almaktadır. Birçok alanda yapılacak araştırmaların, tercüme tarihini bilmeden gerçekleştirilmesi neredeyse imkânsızdır. İnsanlık tarihinin tüm deği- 142

142 Kitap Tanıtımı: İran da Tercüme Tarihi şim ve dönüşümlerin ana kaynağı telif, araştırma veya tercüme faaliyetleridir. Kültürel iletişimlerde, doğrudan ve dolaylı iletişim ve etkileşimin tercüme olmadan gerçekleşmesi olanak dışıdır. Bu kitapta tercüme, insanlığın bir ihtiyacı olduğu ve kültürel iletişimin tercüme olmadan imkansızlığı temel görüşünü esas alarak kaleme alınmıştır. İran da tercüme tarihi, geçmişten günümüze kadar, farklı tarihi evrelerde tercüme devrimlerine tanık olmuştur; buna örnek olarak; Sasaniler, Samaniler, Kacarlar, yılları ve 1979 Devriminden sonraki tercüme devrimlerini gösterebiliriz. Bu kitap İran tercüme tarihini Kacar yönetiminin yıkılışına kadar ele almaktadır. Kitabın ana yapısını Kacar ve Pehlevi dönemlerindeki tercüme tarihine dair ansiklopedik bazı makalelerin üç büyük Farsça ansiklopedi yazarlarının tavsiyesi oluşturmuştur. Kitap üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci Bölüm: Eski İran da tercüme faaliyetleri. İkinci Bölüm: İran da İslam sonrası Zendiye Hanedanlığına kadar olan dönemdeki tercüme faaliyetleri. Üçüncü Bölüm: Kacar dönemindeki tercüme faaliyetleri. Kitabın sonunda tarihsel tercüme örnekleri verilmekte ve kitap sona ermektedir. Hazırlayanlar: İman SiroosRezaei, Farbod Mazlumi 143

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 6.ders. Dr. İsmail BAYTAK. İlk Türk Devletleri KÖKTÜRK DEVLET

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 6.ders. Dr. İsmail BAYTAK. İlk Türk Devletleri KÖKTÜRK DEVLET ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 6.ders Dr. İsmail BAYTAK İlk Türk Devletleri KÖKTÜRK DEVLET I. GÖKTÜRK DEVLETİ (552-630) Asya Hun Devleti nden sonra Orta Asya da kurulan ikinci büyük Türk devletidir. Bumin Kağan

Detaylı

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer Sarı Irmak ın kuzeyi idi. Daha sonra Orhun ve Selenga ırmakları

Detaylı

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER SOSYAL BİLGİLER KONU:ORTA ASYA TÜRK DEVLETLERİ (Büyük)Asya Hun Devleti (Köktürk) Göktürk Devleti 2.Göktürk (Kutluk) Devleti Uygur Devleti Hunlar önceleri

Detaylı

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN Konular *Abbasiler *Me mun döneminden Mu temid dönemine kadar Mu temid Döneminden İtibaren Kaynaklar: *Hakkı Dursun Yıldız, Şerare Yetkin, Abbasiler, DİA, I, 1-56. * Philip

Detaylı

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders Dr. İsmail BAYTAK Orta Asya Tarihine Giriş Türk Adının Anlamı: Türklerin Tarih Sahnesine Çıkışı Türk adından ilk olarak Çin Yıllıklarında bahsedilmektedir. Çin kaynaklarında

Detaylı

İSLÂM ÖNCESİ İRAN DA DEVLET VE EKONOMİ -SÂSÂNÎ DÖNEMİ- (M.S )

İSLÂM ÖNCESİ İRAN DA DEVLET VE EKONOMİ -SÂSÂNÎ DÖNEMİ- (M.S ) İSLÂM ÖNCESİ İRAN DA DEVLET VE EKONOMİ -SÂSÂNÎ DÖNEMİ- (M.S. 226-652) Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK İSLÂM ÖNCESİ İRAN DA DEVLET VE EKONOMİ -SÂSÂNÎ DÖNEMİ- Yazar: Yrd. Doç. Dr. Ahmet Altungök Yayınevi Editörü:

Detaylı

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Aralık 25, 2006 2 İçindekiler 0.1 Hadrianopolis ten Edrine ye : Bizans Dönemi.......... 4 0.2 Hadrianopolis Önce Edrine

Detaylı

ESKİ İRAN DA DİN VE TOPLUM (MS ) Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK

ESKİ İRAN DA DİN VE TOPLUM (MS ) Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK ESKİ İRAN DA DİN VE TOPLUM (MS. 226 652) Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK Eski İran da Din ve Toplum (M.S. 226-652) Yazar: Yrd. Doç. Dr. Ahmet Altungök Yayınevi Editörü: Prof. Dr. Mustafa Demirci HİKMETEVİ

Detaylı

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST TANER ÖZDEMİR DETAY TARİHÇİ TÜRK TELEKOM NURETTİN TOPÇU SOSYAL BİLİMLER LİSESİ TARİH ÖĞRETMENİ İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST 1 1) Türklerin Anadolu ya gelmeden önce

Detaylı

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ Selçuklu Devleti nin Kuruluşu Sultan Alparslan Dönemi Fetret Dönemi Tuğrul ve Çağrı Bey Dönemi Malazgirt Zaferi Anadolu ya Yapılan Akınlar Sultan Melikşah Dönemi Sultan Sancar Dönemi

Detaylı

istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından sebepleri istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından gelişmesi istanbul'un fethinin türk

istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından sebepleri istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından gelişmesi istanbul'un fethinin türk , istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından sebepleri istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından gelişmesi istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından sonuçları istanbul'un fethinin

Detaylı

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ   Youtube Kanalı: tariheglencesi YÜKSELME DEVRİ KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ www.tariheglencesi.com Youtube Kanalı: tariheglencesi 02.03.2018 Youtube kanalıma abone olarak destek verebilirsiniz. ARİF ÖZBEYLİ Tahta Geçme Yaşı: 33.3 Saltanat

Detaylı

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ Tarihi Öğretim Yılı Dönemi Sırası 2014-2015 2 1 B GRUBU SORULARI 12.Sınıflar Öğrencinin Ad Soyad No Sınıf Soru 1: Aşağıdaki yer alan ifadelerde boşluklara

Detaylı

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA) SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA) Osmanlı devletinde ülke sorunlarının görüşülüp karara bağlandığı bugünkü bakanlar kuruluna benzeyen kurumu: divan-ı hümayun Bugünkü şehir olarak

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ No.12, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ NO.12, ARALIK 2016 ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI 30 Kasım 2016 Çarşamba günü Ortadoğu Stratejik

Detaylı

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ VE YAYIN LİSTESİ 1. Adı Soyadı : Muharrem KESİK İletişim Bilgileri Adres : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) 521 81 00 Mail : muharremkesik@gmail.com 2. Doğum -

Detaylı

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 19.yy.sonlarına doğru Osmanlı parçalanma sürecine girmişti. Bu dönemde

Detaylı

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ TALAS SAVAŞI (751) Diğer adı Atlık Savaşıdır. Çin ile Abbasiler arasındaki bu savaşı Karlukların yardımıyla Abbasiler kazanmıştır. Bu savaş sonunda Abbasilerin hoşgörüsünden etkilenen

Detaylı

دستورالعمل نصب فن کویل های MTA

دستورالعمل نصب فن کویل های MTA مشتری گرامی نقشه وکاتالوگ نصب را که در داخل دستگاه قرار داده شده است را نیز حتما قبل از نصب دستگاه به دقت مطالعه فرمائید. ترموستات ونحوه کنترل دما : تمامی فنکویل های MTA قابلیت کنترل ازطریق ترموستات دیواری

Detaylı

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGIN SETA Abdullah YEGİN İstanbul

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH CEVAP 1: (TOPLAM 2 PUAN) Savaş 2450-50=2400 yılının başında sona ermiştir. (İşlem 1 puan) Çünkü miladi takvimde, MÖ tarihleri milat takviminin başlangıcına yaklaştıkça

Detaylı

PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ

PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ February / Şubat 2016, Volume / Cilt:2, Issue / Sayı:1 PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ ISSN: www.sosyalarastirmalar.org Address: Arabacı Alanı

Detaylı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders Dr. İsmail BAYTAK HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları Hristiyanlarca kutsal sayılan Hz. İsa nın doğum yeri Kudüs ve dolayları, VII. yüzyıldan beri Müslümanlar ın elinde

Detaylı

PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ

PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ October / Ekim 2015, Volume / Cilt:1, Issue / Sayı:2 PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ ISSN: www.sosyalarastirmalar.org Address: Arabacı Alanı Mah.

Detaylı

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ  Youtube Kanalı: tariheglencesi DURAKLAMA DEVRİ KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi 05.08.2017 OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU XVII.YÜZYILDA OSMANLI- AVUSTRYA VE OSMANLI- İRAN İLİŞKİLERİ a-avusturya ile İlişkiler

Detaylı

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK T.C. BAŞBAKANLIK DEVLET ARŞİVLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu: 88 OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK A N K A R A 2 0 0 7 1 P r o j e Y ö n e t i c

Detaylı

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014 KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014 İNCE GÜÇ VE KAMU DİPLOMASİSİ ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI TÜRKİYE NİN ULUSLARARASI ÖĞRENCİ PROGRAMLARI

Detaylı

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'de 1990'lı yıllardaki duvar yazıları, İslamcılığın yükseldiği döneme yönelik yakın bir tanıklık niteliğinde. 10.07.2017 / 18:00 Doksanlı

Detaylı

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER Modern Siyaset Teorisi Dersin Kodu SBU 601 Siyaset, iktidar, otorite, meşruiyet, siyaset sosyolojisi, modernizm,

Detaylı

Çeşm-i Cihan Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları E-Dergisi

Çeşm-i Cihan Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları E-Dergisi Bartın ve Yöresi Tarih-Kültür Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Çeşm-i Cihan Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları E-Dergisi ISSN: 2149 5866 Cilt: 2 Sayı: 2 Kış 2015 BARTIN Çeşm-i Cihan: Tarih

Detaylı

ŞEYH SAFVET İN TASAVVUF DERGİSİ NDEKİ YAZILARINDA TASAVVUFÎ KAVRAMLARA BAKIŞI

ŞEYH SAFVET İN TASAVVUF DERGİSİ NDEKİ YAZILARINDA TASAVVUFÎ KAVRAMLARA BAKIŞI T.C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı ŞEYH SAFVET İN TASAVVUF DERGİSİ NDEKİ YAZILARINDA TASAVVUFÎ KAVRAMLARA BAKIŞI Zekiye Berrin HACIİSMAİLOĞLU Yüksek Lisans

Detaylı

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta İktisat Tarihi I 13-14 Ekim II. Hafta Osmanlı Kurumlarının Kökenleri 19. yy da Osmanlı ve Bizans hakkındaki araştırmalar ilerledikçe benzerlikler dikkat çekmeye başladı. Gibbons a göre Osm. Hukuk sahasında

Detaylı

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU Osmanlı Devleti nin 19. yüzyılda uyguladığı denge siyaseti bekleneni vermemiş; üç kıtada sürekli toprak kaybetmiş ve yeni yeni önem kazanan petrol Osmanlı

Detaylı

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ KADINLARA DESTEK MEKANİZMALARI ONLİNE KİTAPÇIĞI Akdeniz Üniversitesi Uluslararası Gençlik Topluluğu 2015-2016 İÇİNDEKİLER 1. Giriş 2. Kadın Dostu Akdeniz Projesi 3. Projenin

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004 ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Fatma ÇOBAN Doğum Tarihi: 1983 Öğrenim Durumu: Doktora Yabancı Dil : İngilizce Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Uluslararası İlişkiler

Detaylı

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ  Youtube Kanalı: tariheglencesi YÜKSELME DEVRİ KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ www.tariheglencesi.com Youtube Kanalı: tariheglencesi 05.08.2017 II.Selim (1566-1574) Tahta Geçme Yaşı: 42.3 Saltanat Süresi:8.3 Saltanat Sonundaki Yaşı:50.7

Detaylı

ی س ر و لا ت ع س ر ر ب ت م م ب ال خ ی ر

ی س ر و لا ت ع س ر ر ب ت م م ب ال خ ی ر ر ب ی س ر و لا ت ع س ر ر ب ت م م ب ال خ ی ر Yâ Rabbi! Kolaylaştır, zorlaştırma. Hayırla sonuçlardır. KUR ÂN HARFLERİNİN ÇIKIŞ YERLERİ ض Dilin yan tarafını sağ veya sol üst yan dişlere vurarak çıkarılır.

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

OSMANLI TARİHİ II.ÜNİTE 8.KONU: REFORM

OSMANLI TARİHİ II.ÜNİTE 8.KONU: REFORM OSMANLI TARİHİ II.ÜNİTE 8.KONU: REFORM 17.02.2017 Sen Piyer Meydanı DÜNYANIN EN ZOR ŞEYLERİNDEN BİRİ, HERKESİN DÜŞÜNMEDEN SÖYLEDİĞİNİ DÜŞÜNEREK SÖYLEMEKTİR. Emil Chartier Sen Piyer Meydanı Reform,kelime

Detaylı

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi ISSN: 2528-9403 Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies Hakemli Elektronik Dergi Abant İzzet Baysal Üniversitesi İletişim Fakültesi University of Abant İzzet Baysal

Detaylı

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI Tıbb-ı Nebevi İslam coğrafyasında gelişen tıp tarihi üzerine çalışan bilim adamlarının bir kısmı İslam Tıbbı adını verdikleri., ayetler ve hadisler ışığında oluşan bir yapı olarak

Detaylı

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir. Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir. Kuzeyde Sırbistan ve Kosova batıda Arnavutluk, güneyde Yunanistan,

Detaylı

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Maruf Vakfı Genel Merkezinin Açılışına Katıldı. Maruf Vakfı Genel Merkez açılışı, Vakfımızın Zeytinburnu ndaki merkezinde

Detaylı

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket) Kamuoyu Yoklaması Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket) Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi 2017 1 Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara

Detaylı

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı III. ÜNİTE TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI VE İLK TÜRK DEVLETLERİ ( BAŞLANGIÇTAN X. YÜZYILA KADAR ) A- TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI I-Türk Adının Anlamı

Detaylı

İKİNCİ BİNYILIN MUHASEBESİ İÇİNDEKİLER

İKİNCİ BİNYILIN MUHASEBESİ İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER B İ R İ N C İ C İ L T Kitap Hakkında 1 Başlarken 5 CENGİZ HAN MEDENİYETE YENİ YOLLAR AÇMIŞTIR 1. Cengiz Han ın Birlik Fikrinden Başka Sermayesi Yoktu 23 2. Birlik, Beraberlik ve Çabuk Öğrenme

Detaylı

SEÇMELİ DERSLER (Öğrenci aşağıda belirtilen en az 2 (iki) dersten başarılı olmalıdır.)

SEÇMELİ DERSLER (Öğrenci aşağıda belirtilen en az 2 (iki) dersten başarılı olmalıdır.) PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ YAN DAL DERSLERİ DERSLER DERSİN KODU DERSİN ADI KREDİ PSİ 101 Psikolojiye Giriş I PSİ 10 Araştırma Teknikleri I PSİ 10 Psikoloji için İstatistik I PSİ 01 Sosyal Psikoloji I PSİ 0 Gelişim

Detaylı

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, (1)

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, (1) BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, 1914-1918 (1) Topyekûn Savaş Çağı ve İlk Büyük Küresel Çatışma Mehmet Beşikçi I. Dünya Savaşı nın modern çağın ilk-en büyük felaketi olarak tasviri Savaşa katılan toplam 30 ülkeden

Detaylı

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK Yâsîn Suresi 13-27 Ayetlerinin Tilaveti Ve Tecvid Tahvilleri Ünite 6 İlahiyat Lisans Tamamlama Programı KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK 1 Ünite 6 YÂSÎN SURESİ 13-27 AYETLERİ TİLAVET VE

Detaylı

Lozan Barış Antlaşması

Lozan Barış Antlaşması Lozan Barış Antlaşması Anlaşmanın Nedenleri Anlaşmanın Nedenleri Görüşme için İzmir de yapılmak istenmiş fakat uluslararası antlaşmalar gereğince tarafsız bir ülkede yapılma kararı alınmıştır. Lozan görüşme

Detaylı

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY CHP Bodrum İlçe Başkanı Recai Seymen, 29 Kasım Pazar günü yapılacak olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İlçe Kongresinde ilçe başkanlığına tekrar aday olduğunu

Detaylı

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu. PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu. 1976 da Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi nin yayın kurulunda görev aldı. 1981 de doktorasını

Detaylı

HABERLER ÖZBEKİSTAN-TÜRKİYE ULUSLARARASI ARKEOLOJİK ÇALIŞMALAR PROJESİ: ÖZBEKİSTAN DA YERKURGAN MERKEZ TAPINAĞI 2013 YILI ARKEOLOJİK KAZI ÇALIŞMASI

HABERLER ÖZBEKİSTAN-TÜRKİYE ULUSLARARASI ARKEOLOJİK ÇALIŞMALAR PROJESİ: ÖZBEKİSTAN DA YERKURGAN MERKEZ TAPINAĞI 2013 YILI ARKEOLOJİK KAZI ÇALIŞMASI HABERLER ÖZBEKİSTAN-TÜRKİYE ULUSLARARASI ARKEOLOJİK ÇALIŞMALAR PROJESİ: ÖZBEKİSTAN DA YERKURGAN MERKEZ TAPINAĞI 2013 YILI ARKEOLOJİK KAZI ÇALIŞMASI İlk Özbekistan-Türkiye uluslararası arkeolojik çalışmalar

Detaylı

GİZLİ HİPNOZ TEKNİKLERİNE GİRİŞ Hüseyin Güngör NOT ALMA KISMI

GİZLİ HİPNOZ TEKNİKLERİNE GİRİŞ Hüseyin Güngör NOT ALMA KISMI NOT ALMA KISMI 2 Gizli Hipnoz Teknikleri Bir hipnoterapist tarafından hipnotize edilmek üzere kişinin rızası alınarak hipnoz teknikleri ile gerçekleştirilen bir hipnoz oturumuna geleneksel hipnoz denir.

Detaylı

1979 Kabe Baskını'nın yeni görüntüleri ortaya çıktı

1979 Kabe Baskını'nın yeni görüntüleri ortaya çıktı 1979 Kabe Baskını'nın yeni görüntüleri ortaya çıktı 1979'da Mekke'de gerçekleşen ve günümüzde hala bazı yönleri gölgede kalan olaya ilişkin yeni görüntüler ortaya çıktı. 03.06.2017 / 11:26 20 Kasım 1979

Detaylı

Sayı - Issue - 8, 2015/1

Sayı - Issue - 8, 2015/1 Sayı - Issue - 8, 2015/1 Türkiye Sosyal Politika ve Çalışma Hayatı Araştırmaları Dergisi Turkish Journal of Social Policy and Labour Life Studies Sayı Issue 8 2015/1 ISSN: 2146-5177 Sahibi ve Yazı İşleri

Detaylı

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu. س ي د ن ا و ن ب ي ن ا م ح م د صلى تعالى عليه و سل م İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu. 1 ا ب ى ب ك ر ب ن الص د يق 30 ث اب ت ب ن ا ق ر م 2

Detaylı

A) Siyasi birliklerini geç sağlamaları. B) Sömürge alanlarını ele geçirmek istemeleri. C) Sanayi devrimini tamamlayamamaları

A) Siyasi birliklerini geç sağlamaları. B) Sömürge alanlarını ele geçirmek istemeleri. C) Sanayi devrimini tamamlayamamaları 1. Almanya ve İtalya'nın; XIX. yüzyıl sonlarından itibaren İngiltere ve Fransa'ya karşı birlikte hareket etmelerinin en önemli nedeni olarak aşağıdakilerden hangisi gösterilebilir? A) Siyasi birliklerini

Detaylı

ANAFİKİR: Kendimizi tanımamız, sorumluluklarımızı yerine getirmemizde

ANAFİKİR: Kendimizi tanımamız, sorumluluklarımızı yerine getirmemizde 1.SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (9 EYLÜL-25 EKİM 2013) Sayın Velimiz, Sizlerle daha önce paylaştığımız gibi okulumuzda PYP çalışmaları yürütülmektedir. Bu kapsamda; PYP disiplinler üstü temaları ile ilgili

Detaylı

Tanzimat Edebiyatı. (Şiir-Roman) YAZARLAR Dr. Özcan BAYRAK Dr. Muhammed Hüküm Dr. Taner NAMLI Dr. Celal ASLAN

Tanzimat Edebiyatı. (Şiir-Roman) YAZARLAR Dr. Özcan BAYRAK Dr. Muhammed Hüküm Dr. Taner NAMLI Dr. Celal ASLAN Tanzimat Edebiyatı (Şiir-Roman) YAZARLAR Dr. Özcan BAYRAK Dr. Muhammed Hüküm Dr. Taner NAMLI Dr. Celal ASLAN Dr. Ahmet Faruk GÜLER Dr. Nuran ÖZLÜK Dr. Mehmet ÖZGER Dr. Macit BALIK Yayın Editörü: Doç. Dr.

Detaylı

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi 2 de Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları nda AK Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadı. 8 de YIL: 2012 SAYI

Detaylı

Freres. Fecr-i Ati* ب

Freres. Fecr-i Ati* ب Selçuk Üniversitesi/Seljuk University Edebiyat Fakültesi Dergisi/Journal of Faculty of Letters Yıl/ Year: 2013, Sayı/Number: 30, Sayfa/Page: 139-150 بaہ 5 ا واری" " دام ب الا اور ہ" 5 ب بہہہہ ب ب ب : ا

Detaylı

Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi Online Thematic Journal of Turkic Studies. Celal Bayar dan İsmail Efe ye Bir Mektup

Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi Online Thematic Journal of Turkic Studies. Celal Bayar dan İsmail Efe ye Bir Mektup ACTA TURCICA Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi Online Thematic Journal of Turkic Studies www.actaturcica.com Yıl VI, Sayı 2, Temmuz 2014 Kültürümüzde Efe, Editörler: Emine Gürsoy Naskali, Hilal Oytun

Detaylı

BABA NERDESİN KAYBOLDUM

BABA NERDESİN KAYBOLDUM BABA NERDESİN KAYBOLDUM YÖNETMEN GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ SENARYO KURGU MÜZİK SANAT YÖNETMENİ SES SES TASARIM YAPIMCI OYUNCULAR TÜR SÜRE ÇEKİM FORMATI GÖSTERİM AHMET KARAMAN CEM CENEŞKE AHMET KARAMAN AZİZ İMAMOĞLU

Detaylı

DÜŞÜN (Düşünce Özgürlüğü Derneği) Nacak Sok. 21/11 TR- 34674 ISTANBUL

DÜŞÜN (Düşünce Özgürlüğü Derneği) Nacak Sok. 21/11 TR- 34674 ISTANBUL DÜŞÜN (Düşünce Özgürlüğü Derneği) Nacak Sok. 21/11 TR- 34674 ISTANBUL Tel: 0216 492 0504, 0216 532 7545 Faks: 0216 532 7545 freex@superonline.com www.antenna-tr.org "Düşünce Özgürlüğü için 5. İstanbul

Detaylı

3. Unvanı: Doçent E-posta :

3. Unvanı: Doçent E-posta : 1. Adı Soyadı: Ali Sait Liman 2. Doğum Tarihi / Yeri: 09.01.1973 / Tercan 3. Unvanı: Doçent E-posta : asliman@uludag.edu.tr 4. Öğrenim durumu / görev yaptığı akademik kurumlar : a- Öğrenim durumu Derece

Detaylı

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır EYLÜL 2014 VE ÖNCESİ TARİH BASKILI ARAPÇA IV DERS KİTABINA İLİŞKİN CETVELİ Değiştirilen kelimeler yuvarlak içinde gösterilmiştir. 1. Ünite 1, sayfa 5, son satır 4. ت ض ع أ ن ث ى الا خ ط ب وط تم وت ج وع

Detaylı

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? S-1 Sosyal bilgiler öğretmeni: (ikinci Meşrutiyet in ilanının ardından (Meşrutiyet karşıtı gruplar tarafından çıkarılan 31 Mart Ayaklanması, kurmay başkanlığını Mustafa Kemal in yaptığı Hareket Ordusu

Detaylı

Avrupa da Yerelleşen İslam

Avrupa da Yerelleşen İslam Avrupa da Yerelleşen İslam Doç. Dr. Ahmet Yükleyen Uluslararası İlişkiler Bölümü Ticari Bilimler Fakültesi İstanbul Ticaret Üniversitesi İçerik Medeniyetler Sorunsalı: İslam ve Avrupa uyumsuz mu? Özcü

Detaylı

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir? Question Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir? Answer: Bazı özellikler değişik ve birçok şey ve bireylerde

Detaylı

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10 DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. 5-6, 1-), 5-6, 2-) 5-6 3-) 40 HADİS YARIŞMASI 5-6, 4-) 5-6, 5-) 5-6, 6-) 5-6, 7-) 5-6, 8-) 5-6, 9-) 5-6, 10-) 5-6, 11-) 5-6, 12-)

Detaylı

Kafiristan nasıl Nuristan oldu?

Kafiristan nasıl Nuristan oldu? Kafiristan nasıl Nuristan oldu? Afganistan'ın doğusunda Nuristan olarak anılan bölgenin Kafiristan geçmişi ve İslam diniyle tanışmasının hikayesi hayli ilginç. 10.07.2017 / 13:21 Hindikuş Dağları'nın güneydoğusunda

Detaylı

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır. - MAHMUT TOPTAŞ Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır. Rabbim, Adem aleyhisselamı yaratıp meleklere secde etmesini emrettiğinde yalnız İblis/şeytan secde etmemiş ve gerekçesini

Detaylı

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ DERS NOTLARI VE ŞİFRE TANER ÖZDEMİR DETAY TARİHÇİ TÜRK TELEKOM NURETTİN TOPÇU SOSYAL BİLİMLER LİSESİ TARİH ÖĞRETMENİ EMEVİLER Muaviye tarafından Şam da kurulan ve yaklaşık

Detaylı

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 5.ders. Dr. İsmail BAYTAK. İlk Türk Devletleri TABGAÇLAR

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 5.ders. Dr. İsmail BAYTAK. İlk Türk Devletleri TABGAÇLAR ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 5.ders Dr. İsmail BAYTAK İlk Türk Devletleri TABGAÇLAR TABGAÇ DEVLETİ (385-550) Hunların yıkılmasından sonra Çin e giden Türklerin kurduğu devletlerden biri de Tabgaç Devleti dir.

Detaylı

ENGELSİZ BİR ÜNİVERSİTE İÇİN TESPİT VE ÖNERİLER EL KİTABI

ENGELSİZ BİR ÜNİVERSİTE İÇİN TESPİT VE ÖNERİLER EL KİTABI ENGELSİZ BİR ÜNİVERSİTE İÇİN TESPİT VE ÖNERİLER EL KİTABI ENGELSİZ BİR ÜNİVERSİTE İÇİN TESPİT VE ÖNERİLER EL KİTABI Eğitimde Görme Engelliler Derneği Hazırlayanlar Engelli Üniversite Öğrencileri İnisiyatifi

Detaylı

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25 136. Ey iman edenler, Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, uzak bir sapıklıkla

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR...11 GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi...13 BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...27 5 İKİNCİ BÖLÜM Husrev ü Şirin Mesnevisinin İncelenmesi...57

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

YÜKSEK ÖĞRETIM ALANINI GELIŞTIRMEK IÇIN IRAK VE TÜRKIYE ARASINDA DAHA ÇOK IŞBIRLIĞI YAPILMASINI UMUYORUZ.

YÜKSEK ÖĞRETIM ALANINI GELIŞTIRMEK IÇIN IRAK VE TÜRKIYE ARASINDA DAHA ÇOK IŞBIRLIĞI YAPILMASINI UMUYORUZ. ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER SÖYLEŞİLERİ No.41, No.23, OCAK MART 2017 2015 ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER SÖYLEŞİLERİ NO.41, OCAK 2017 YÜKSEK ÖĞRETIM ALANINI GELIŞTIRMEK IÇIN IRAK VE TÜRKIYE ARASINDA DAHA ÇOK

Detaylı

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ...

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ... İÇİNDEKİLER GİRİŞ... 1 I. ARAŞTIRMANIN METODU... 1 II. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI... 3 A. Tarihler... 4 B. Vakayi-Nâmeler/Kronikler... 10 C. Sikkeler/Paralar ve Kitabeler... 13 D. Çağdaş Araştırmalar... 14

Detaylı

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf...

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf... İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf... 7 a. Fransız-Rus İttifakı (04 Ocak 1894)... 7 b. İngiliz-Fransız

Detaylı

Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN ب ت ا ELİF BE Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN KİTAPTAN SEÇİLMİŞ ÖRNEK SAYFALAR ELİF BE Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN 1 بسم هللا الرحمن الرحيم İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER...1 ÖNSÖZ...2 Harfler.3 Üstün...5 Esre..6

Detaylı

4. TÜRKİYE - İRAN FORUMU

4. TÜRKİYE - İRAN FORUMU STRATEJİK VİZYON BELGESİ İNİSİYATİF DOĞU ANADOLU 4. TÜRKİYE - İRAN FORUMU Yeni Ekonomi Ekosistemi ve Stratejik Sektörler ( 05-06 Kasım 2018, Tebriz ) Türkiye ve İran; ortak tarihî ve kültürel değerleri

Detaylı

YBÜ SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Lisans Programı Department of International Relations Undergraduate Curriculum

YBÜ SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Lisans Programı Department of International Relations Undergraduate Curriculum YBÜ SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Lisans Programı Department of International Relations Undergraduate Curriculum INRE First Year/ Fall PSPA101 Siyasete Giriş Introduction to Politics Zorunlu 3 5 PSPA103

Detaylı

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...5 GİRİŞ...9 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...38 3 2. BÖLÜM ÖNCÜLER Necip Fazıl Kısakürek ve

Detaylı

ESKİ GÜMÜŞHANE (SÜLEYMANİYE MAHALLESİ) VE PANAYIR ALANI

ESKİ GÜMÜŞHANE (SÜLEYMANİYE MAHALLESİ) VE PANAYIR ALANI ESKİ GÜMÜŞHANE (SÜLEYMANİYE MAHALLESİ) VE PANAYIR ALANI Tarihi geçmişi M.Ö. 3000 4000 lere ait olduğu belirtilen, Gümüş madeni yurdu Gümüşhane, Gümüş-hane, Kimişhane, vb. olarak bilinen bu diyarın bilinen

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11 BİRİNCİ BÖLÜM İLK TÜRK DEVLETLERİNDE EĞİTİM 1.1. HUNLARDA EĞİTİM...19 1.2. GÖKTÜRKLERDE EĞİTİM...23 1.2.1. Eğitim Amaçlı Göktürk Belgeleri: Anıtlar...24 1.3. UYGURLARDA

Detaylı

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106 KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106 Surenin Adı: Kureyş sûresi, adını, Kur an da geçtiği tek yer olan ilk âyetinden alır. Kureyş kelimesi iki köke nispet edilir. Birincisi; köpek balığı anlamına gelen

Detaylı

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ... ÖRNEK SORU: 1 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti açısından, 30 Ekim 1918 de, yenilgiyi kabul ettiğinin tescili niteliğinde olan Mondros Ateşkes Anlaşması yla sona erdi. Ancak anlaşmanın,

Detaylı

T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLGİLER ENSTİTÜSÜ TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLGİLER ENSTİTÜSÜ TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLGİLER ENSTİTÜSÜ TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI I. YARIYIL II. YARIYIL Adı Adı TAR 501 Eski Anadolu Kültür 3 0 3 TAR 502 Eskiçağda Türkler 3 0 3 TAR 503 Eskiçağ Kavimlerinde

Detaylı

Değerli S. Arabistan Cidde Uluslararası Türk Okulu

Değerli S. Arabistan Cidde Uluslararası Türk Okulu Uzun yıllar boyunca baskıcı rejimler ve zorba yönetimlere sahne olan çift başlı kartalların ülkesi Arnavutluk, şimdi yeniden ayağa kalkmaya çalışıyor. Özellikle dini ve kültürel açıdan büyük bir yıkımın

Detaylı

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır. YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır. Ortak yönetim- birlikte yönetmek anlamına gelir ve içinde yönetimden

Detaylı

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ İlahiyat Fakültesi, Manisa İl Müftülüğü ve İlim Yayma Cemiyeti Manisa Şubesi işbirliği ile düzenlenen; Manisa Valisi Erdoğan Bektaş, Rektörümüz Prof. Dr. A. Kemal Çelebi, Rektör

Detaylı

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI Editörler Doç.Dr. Gülay Ercins & Yrd.Doç.Dr. Melih Çoban TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI Yazarlar Doç.Dr. Ahmet Talimciler Doç.Dr. Gülay Ercins Doç.Dr. Nihat Yılmaz Doç.Dr. Oğuzhan Başıbüyük Yrd.Doç.Dr. Aylin

Detaylı

Benimle Evlenir misin?

Benimle Evlenir misin? Benimle Evlenir misin? Bodrum sokakları ilginç bir evlenme teklifine daha sahne oldu. Bodrumlu genç kaptan Ali Özbaylan 9 yıl önce tanıştığı kız arkadaşı Tuba Cihat a, Milta Marina da bulunan bir kafede

Detaylı

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur. Çekerek ırmağı üzerinde Roma dönemine ait köprüde şehrin bu adı ile ilgili kitabe bulunmaktadır. Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur. Antik Sebastopolis

Detaylı

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ 1908 II. Meşrutiyete Ortam Hazırlayan Gelişmeler İç Etken Dış Etken İttihat ve Terakki Cemiyetinin faaliyetleri 1908 Reval Görüşmesi İTTİHAT ve TERAKKÎ CEMİYETİ 1908 İhtilâli ni düzenleyen

Detaylı