I- Anayasa ya aykırılığı itiraz yoluyla ileri sürülen hüküm



Benzer belgeler
I- Anayasa ya Aykırılığı İtiraz Yoluyla İleri Sürülen Hüküm

I sayılı İdarî Yargılama Usûlü Kanunun başvuru konusu kuralının Anayasaya aykırılığı sorunu:

YARGI KARARLARI. HAZIRLAYAN: Av. Güldeniz DOĞAN ALKAN* * Ankara Barosu.

MARKA GENEL BİLGİLER

TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ

Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü30 Mayıs 2009 CUMARTESİResmî GazeteSayı : ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Sınai Mülkiyet Kanunu ile Gelen Yenilikler 2017

1982 Anayasası nın Cumhuriyetin Nitelikleri başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti nin bir hukuk devleti olduğu kurala bağlanmıştır.

Madde doğrultusunda, markanın tescil edilebilmesi için esas olarak iki temel unsurunun bulunduğu söylenebilir. Bunlar;

II- UYGULANACAK YASA KURALI DEĞERLENDİRMESİ:

İPTAL BAŞVURUSUNA KONU OLAN YASA MEDDESİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMA:

6769 SAYILI SINAİ MÜLKİYET KANUNU HAKKINDA BİLGİ NOTU

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. Resmi Gazete: Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2009/59. Karar Sayısı : 2011/69

SINAİ MÜLKİYET KANUNU İLE GELEN YENİLİKLER

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi nde ( TBMM ) 26 Mart 2015 tarihinde 688 Sıra Sayılı Kanun ( 688 Sıra Sayılı Kanun ) teklifi kabul edilmiştir.

KARAR 1 (672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmaya dair) Davalı : Başbakanlık /ANKARA

Hazırlayan: TACETTİN ÇALIK. Tacettin Hoca İle KPSS Vatandaşlık

T.C. D A N I Ş T A Y Yedinci Daire

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ TÜRLERİ VE NİTELİKLERİ

2918 SAYILI KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU'NUN 3493 SAYILI YASA İLE DEĞİŞTİRİLEN 115. MADDESİNİN SON FIKRASI İLE İLGİLİ İPTAL KARARI

Sayı: Ankara, 24 /03/2014 ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA

TİCARÎ SIR, BANKA SIRRI VE MÜŞTERİ SIRRI HAKKINDA KANUN TASARISI

ONÜÇÜNCÜ DAİRE USUL KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Dava Açma Süresi, Yazılı Bildirim, Başvuru Mercii ve Süresi, Hak Arama Hürriyeti

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII TEŞEKKÜR...IX İÇİNDEKİLER...XI KISALTMALAR...XIX GİRİŞ... 1

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ, KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMESİ, YÖNETMELİK ve KARARI

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU RET KARARI :F.Y.

24 Aralık 2007 PAZARTESİ. Sayı : MAHKEMESİ KARARI. Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : İTİRAZIN KONUSU :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI NA

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

ANAYASA MAHKEMESİNDEN KATMA DEĞER KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

En İyisi İçin. I. Kanun-u Esasi gerçek anlamda anayasa bir monarşi öngörmemektedir. (x)

Marka Koruması! Neden, Nasıl?

İlgili Kanun / Madde 3201 S.YHBK./3

İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine İlişkin Tarihli Yönetmeliğin 11 ve 19. Maddeleri Anayasaya Aykırıdır

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

DEVLET MEMURLARININ TEDAVİ YARDIMINA İLİŞKİN ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Cuma, 03 Nisan :58 -

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Vergi Davalarında Gerekçe Değişimi, Savunma Hakkını Sınırlar

SESSİZ KALMA SURETİYLE HAKKIN KAYBI İLKESİ & MARKANIN TANINMIŞLIK DÜZEYİNİN TESPİTİ & MARKAYI KULLANMA ZORUNLULUĞU

ELAZIĞ VALİLİĞİNE (Defterdarlık) tarihli ve /12154 sayılı yazınız

Endüstriyel Tasarım Tescilinde Yenilik ve Ayırt Edici Nitelik Değerlendirmesi. İç Mimarlık Ve Çevre Tasarımı Bölümü, Beytepe Kampusu Ankara,

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

Sosyal Düzen Kuralları

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET

T.B.M.M. CUMHURİYET HALK PARTİSİ Grup Başkanlığı Tarih :.../..«. 8

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

Esas Sayısı : 2016/185 Karar Sayısı : 2016/175

ÖĞRETİDE VE UYGULAMADA ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ BAĞLAYICILIĞI VE İCRASI

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Esas Sayısı : 2015/88 Karar Sayısı : 2016/156

İçindekiler Önsöz 5 Kısaltmalar 19 Giriş 21 Birinci Bölüm İDARÎ YARGININ GELİŞİMİ VE TÜRK YARGI TEŞKİLATININ GENEL GÖRÜNÜMÜ I. YARGISAL DENETİMİNDE

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

Dr. Hediye BAHAR SAYIN. Pay Sahibi Haklarının Korunması Kapsamında Anonim Şirket Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı

Anahtar Kelimeler : Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşen mahkeme kararı, özel tüketim

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2017/120 Ref: 4/120

Yönetmelik çalışmaları devam etmekte olup yeni yönetmelikler çıkarılıncaya kadar mevcut yönetmelikler yürürlükte olacaktır.

Anahtar Kelimeler : İmar Planının Yargı Kararıyla İptali, İmar Hukukunda Kazanılmış Hak, Yapı Ruhsatı

2- Dâvanın, her biri hakkında aynı sebepten neşet etmesi. hükmü öngörülmüş. iken,

MEHMET UTKU ÖZTÜRK 1961 KURUCU MECLİSİ

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

"Tüketici Aleyhine Başlatılacak İcra Takibinde Parasal Sınır" "Tüketici Aleynine Ba~latllacak icra Takibinde Parasal ~ınırn

T.C. DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU E. 2011/76 K. 2014/1397 T

DANIŞTAY BAŞKANLIĞINA Yürütmenin Durdurulması İstemlidir.

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGININ GÖREV ALANI

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

M. Gözde ATASAYAN. Kamu Hizmetlerinin Süreklilik ve Düzenlilik İlkesi

dan itibaren ücret gelirlerine farklı (düşük oranlı) gelir vergisi tarifesi uygulamasına son veren kanuni düzenlemenin,

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

Sirküler Rapor /70-1 ANAYASA MAHKEMESİNİN ÖZEL USULSUZLUK CEZASIYLA İLGİLİ BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI

HEMŞİRELİK KANUNU İLE İLGİLİ ANAYASA MAHKEMESİ KARARI - 5 ŞUBAT

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Kanun No Kabul Tarihi :

İlgili Kanun / Madde 506 S. SSK. /68

: Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası. VEKİLİ : Av. Mahmut Nedim Eldem- -Cinnah Cad. Willy Brant Sok. No: 13 Çankaya/ANKARA

Sermaye Şirketleri Özelinde ŞİRKETLER HUKUKU UYUŞMAZLIKLARININ ÇÖZÜMÜNDE TAHKİM

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ

GÖRÜŞ BİLDİRME FORMU

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. Resmi Gazete tarih/sayı: /25526 Esas Sayısı : 2004/52 Karar Sayısı : 2004/94 Karar Günü :13.7.

Sosyal Düzen Kuralları. Toplumsal Düzen Kuralları. Hukuk Kuralları Din Kuralları Ahlak Kuralları Görgü Kuralları Örf ve Adet Kuralları

Markayı Kullanma Zorunluluğu ve Kullanmamanın Sonuçları

tarihli ve 6570 sayılı İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ KANUNU un 6. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan,

Sirküler No: 049 İstanbul, 17 Haziran 2016

Bazı makalelerde, bu iptal kararı ile kanuni temsilcilerin geçmişe yönelik sorumluluklarının kalktığına dair yorumlar okuyoruz.

SİRKÜLER NO: POZ-2009 / 53 İST, Gemi, deniz ve iç su taşıtları ile ilgili bazı yasal değişiklikler yapıldı.

Yargıtay 13, Hukuk Dairesinden:

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /9

ÜNİTE:1. Vergi Hukukuna İlişkin Genel Bilgiler ÜNİTE:2. Vergi Hukukunun Kaynakları ÜNİTE:3. Vergi Kanunlarının Uygulanması ÜNİTE:4

Transkript:

Esas Sayısı : 2015/93 Karar Sayısı : 2015/99 I- Anayasa ya aykırılığı itiraz yoluyla ileri sürülen hüküm Somut olayda Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa uygulanması söz konusu olan ve fakat Anayasa ya aykırı olduğu değerlendirilen hüküm 5194 sayı ve 22.6.2004 tarih ve 5194 sayılı kanunun 13. maddesiyle değişik 556 sayılı KHK nın 7/1-b madde ve bendidir. 556 sayılı KHK nin 7. maddesinde sayılan tescil engelleri kamu düzeni ile ilgilidir ve mutlak ret nedenleri olarak adlandırılırlar. Bu nedenle TPE tescil sürecinde mahkemeler ise yargılama sürecinde resen dikkate almalıdır (Yasaman, Marka Hukuku, 1. Bası İstanbul 2004, C. I, s. 224). Zira bu nedenler, herhangi bir ayırt edici gücü bulunmayan ya da ticaret alanında herkesin kullanımına açık tutulması gereken, yanıltıcı, kamu düzenine, toplumun dini ve ahlaki değerlerine aykırı olduğu kabul edilen işaretlerin tescil edilmemesi amacını taşırlar (Y. 11. HD, 26.11.1999 T. ve E. 99/5790; K. 9490). İşte mutlak red nedenleri arasında öngörülen 556 sayılı KHK nin 7/1-b bendi Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer markalar ifadesini içermektedir. Bu düzenleme şekliyle anılan bendin tek başına uygulanabilirliği olmadığı açıktır. Zira bent metni KHK nın 7. maddesinin 1. fıkrası ilk cümlesi olan metninde mevcut Aşağıda yazılı işaretler marka olarak tescil edilemez ifadesiyle birlikte bir anlam taşımaktadır. Şu halde, somut olayda uygulanması söz konusu hüküm bir bütün olarak, KHK ile öngörülen 7. maddenin 1. fıkrası ilk cümlesi ile birlikte KHK ya Kanun ile eklenen 7/1-b bendidir. Bu nedenle itiraz yoluna başvurulan metin bir KHK hükmüdür. Anılan düzenleme bir bütün olarak, aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer markalar ın marka olarak tescil edilemeyeceğini belirtmektedir. Bu düzenlemeden hareketle Türk marka hukukunda bir markanın tek bir sahibi olması ilkesinin bulunduğu kabul edilir (Yasaman, age, s. 227). Bu nedenle TPE tescil başvuruyu mutlak red nedenleri yönünden incelerken, KHK nin 7/1-b bendini de, re sen dikkate alıp; bir başvurunun aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerleri olup olmadığını, sicildeki koruma süresi devam eden tüm marka ve başvurular göz önüne alarak denetler. Oysa, çağdaş marka hukuku ve 556 sayılı KHK ya mehaz teşkil eden AB Marka Direktifi (Council Directive 89/104/EEC of 21 December 1988 to Approximate the Laws of the Member States Relating to Trade Marks) ve ilgili düzenleme itibariyle aynı içeriğe sahip olan anılan Direktifi değiştiren 2008/95/EC sayılı Direktifte bu maddenin ve ilkenin bir karşılığı yoktur. Zira marka başvuru ve tescili ile önceki marka ya da hak sahiplerinin bir başvuruya yönelik itirazları konulan, artık günümüzde tamamen liberal ve serbest piyasa koşullarının ihtiyacına göre, TC Anayasasının 48. maddesi kapsamında, çalışma ve sözleşme

hürriyeti çerçevesinde düzenlenmektedir. Bu nedenle, 556 sayılı KHK nın 7/1-b bendinin karşılığı, direktifte, önceki haklara dayalı diğer red veya hükümsüzlük nedenleri başlığı altında 4. maddenin l-(a) bendinde ve nisbi red nedeni olarak önceki marka veya başvuru sahibinin itirazı halinde incelenebilecek bir itiraz gerekçesi olarak düzenlenmiştir. Mehazdan bu farklı düzenleme nedeniyledir ki, 556 sayılı KHK nin 8/1-a bendinde aynı red nedenine bir kez de ilgilinin itirazı halinde incelenecek olan nisbi red sebebi olarak yer verilmiştir. Esasen bu düzenleme biçimi, devletin (TPE nin) kime hangi markanın verileceğini yada devredileceğini temel hak ve hürriyetlerin, serbest piyasa ekonomisi ilkelerinin önüne geçerek kamusal yönü bulunmayan nisbi red nedenlerine dayalı olarak belirleme, hiç bir görev ve yetkisi olmadığı halde tescil edilmiş (bir kısım) markaları koruma yada korumama, dahası tüm bu uygulamaları 556 sayılı KHK ile yapılmış ve TBMM nin onayından geçmeyen idari bir tasarruftan ibaret düzenlemeye dayalı olarak, 1995 yılından bu yana yaklaşık 20 yıldır devam ettirilmesi sonucunu doğurmuştur. Bu nedenledir ki, Mahkememiz 556 sayılı KHK nın somut uyuşmazlığa uygulanması söz konusu olan 7/1-b hükmünün, birbiriyle bağlantılı temelde üç noktada Anayasa ya aykırı olduğu kanaatindedir. Bunlar, mülkiyet hakkı kapsamında bulunan ve bir sınai hak türü olan marka hakkına ilişkin düzenleme ve sınırlandırmaların, kanun yerine bir Kanun Hükmünde Kararname ile yapılmış olması; marka hakkının doğumu, sınırlandırılması, devri ve korunması hususlarıyla ilişkili nisbi nedenlerin, mutlak red nedeni olarak düzenlenmesi suretiyle, hukuk devleti ilkesine aykırılık yapılması ile çalışma ve sözleşme hürriyeti ilkelerine aykırılıktır. Dolayısıyla 556 sayılı KHK nın 7/1 -b bendine ilişkin düzenlemenin Anayasa ya aykırılığı üç başlık altında açıklanacaktır. II- Temel Hak ve Hürriyetlerden olan Marka Hakkına İlişkin Düzenlemenin KHK ile Düzenlenmesi TC Anayasası nın Cumhuriyetin nitelikleri başlığını taşıyan 2. maddesi Türkiye Cumhuriyeti nin, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğunu belirler. Dolayısıyla hukuk devleti olma vasfı Cumhuriyetin, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir devlet olmasının temeli ve teminatıdır. Zira bir devlet hukuk devleti olduğu tekdirde, hangi yetkinin hangi otorite tarafından ve nasıl kullanılacağı, açık, denetlenebilir ve öngörülebilir, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun şekilde hukuk kuralları İle belirlenir. Dolayısıyla dayanağını Anayasa ve yasalardan almayan hiç bir yetki kullanılamaz. Yasama yetkisi de Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kullanılır. Bu yetki devredilemez (AY m. 7). Bununla birlikte AY m. 91 uyarınca, sınırlı ve belirli hallerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Kanun hükmünde kararname çıkartma yetkisi verilemeyecek konular ise maddede, sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları

ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevler olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla Anayasa nın ikinci kısmının birinci bölümünde düzenlenen temel haklardan mülkiyet hakkının (AY:m.35) bir türü olan marka ve markadan doğan hakların kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenmesi mümkün değildir. Salt bu nedenle somut uyuşmazlığa uygulanması söz konusu olan 556 sayılı KHK nin7/l-b bendi, normun hüküm ifade eden KHK 7. madde 1. fıkrasının ilk cümlesi olan Aşağıda yazılı işaretler marka olarak tescil edilemez ifadesiyle birlikte anayasanın 2 ve 91. maddelerine aykırı bulunmaktadır. Bir diğer söyleyişle, tek başına uygulanma kabiliyeti olmayan KHK nın7/l-b hükmünün 5194 sayılı Yasa ile değiştirilmesi, Anayasa nın 91. maddesine aykırılığı ortan kaldıran bir husus değildir. Açıklanan nedenlerle 556 sayılı KHK nın 7/1-b hükmü AY nın 91. maddesine aykırı olup iptali gerekir. III- Hukuk Devleti İlkesine Aykırılık Yukarıda belirtildiği üzere, hukuk devleti ilkesine TC Anayasasının Cumhuriyetin nitelikleri başlığını taşıyan 2. maddesinde yer verilmiştir. Bu ilke, Devletin her türlü eylem ve işlemlerinde uyması gereken hukuk kurallarının olduğu, böylece vatandaşlar yönünden tam bir hukuki belirliliğin ve güvencenin sağlandığı bir toplum düzenini ifade eder. Ancak hukuk devleti ilkesinin salt Anayasa da yer alması yeterli olmayıp, ilkenin hayata aktarılması bazı somut koşulların gerçekleştirilmesine bağlıdır. Anayasa Mahkemesi Hukuk Devleti ilkesi bir kararında tanımlamıştır. Buna göre, Anayasa nın 2. maddesine göre, Cumhuriyetin temel ilkeleri arasında sayılan hukuk Devleti, insan haklarına saygılı ve bu haklan koruyan, adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan, bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan Devlettir. Böyle bir düzenin kurulması, yasama, yürütme ve yargı alanına giren tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içinde kalması, temel hak ve özgürlüklerin, Anayasal güvenceye bağlanmasıyla olanaklıdır (Anayasa Mahkemesinin, 1.7.1998 tarih ve Esas 1996/74; Karar 1998/45 sayılı kararı). Şu halde hukuk devleti ilkesinin salt Anayasa da yer alması yeterli olmayıp, devletin tüm organlarının yetkileri, yaptığı işlem ve aldıkları kararların, yasalarda objektif, açık ve herkese eşit uygulanabilir bir biçimde düzenlenmesi gerekir. Aksi halde vatandaşlar yönünden hukuki güvenliğin yeterince sağlandığını söylemek olanaklı değildir. Bunun yanında, öncelikle yasa koyucu, norm koyarken insan hak ve özgürlüklerine getirilen sınırlandırmanın sınırı olarak ölçülülük ilkesi ile bağlıdır. Nitekim AY nın. 5. maddesi, Devletin temel amaç ve görevleri arasında, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmayı da saymıştır. 13. maddesinde ise, Temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceğini; bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağını belirtmiştir. Temel hak ve hürriyetlerden birisi olan marka hakkına ilişkin düzenlemelerde bu hakkın elde edilmesine getirilen sınırlandırmalar, açık, net,

denetlenebilir, herkese eşit uygulanabilir ve ölçülülük ilkesi ile bağdaşır bir düzenleme ile yapılmak gerekir. Somut uyuşmazlıkta uygulanması söz konusu olan KHK nın 7/1-b hükmün ile yapılan düzenleme anılan bu ilkelere tamamen aykırıdır. Zira madde ile bir işaretin ancak bir kişiye marka olarak verilebileceğine dair bir ilke tercih edilmiş ise, yapılan düzenlemenin de bu amaca uygun, bununla sınırlı ve ölçülü, öngörülebilir ve tüm marka başvurusunda bulunan vatandaşlara eşitlik ve adaletli bir şekilde uygulanabilir olması gerekir. Oysa 556 sayılı KHK nin 7/1-b bendi sadece Aynı mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı markaların değil, aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ayırt edilemeyecek kadar benzer markaların da tescil edilemeyeceğini benimsemiştir. Bu düzenleme biçimi, bir (ve aynı) işaretin ancak tek bir kişiye marka olarak verilebileceği ilkesinin amacını aşan bir düzenlemedir. Zira başvuru önceki marka ile aynı olmasa bile, tescil makamına tamamen nisbi red nedenleri arasında bulunması gereken, önceki marka ile iltibas teşkil eden ve ayırt edilemeyecek derecede benzer işaretlerin de aynı tür mal/hizmetler için tescil edilmemesi yetkisi vermektedir. Bu değerlendirme ise sübjektif, somut olayın, çekişmeli mal ve hizmetlerin niteliği ve ortalama tüketicilerinin algısına göre yapılan bir değerlendirmedir. Nitekim, Marka İnceleme Kılavuzu ve Yargıtay kararları (Yargıtay 11. HD 12.10.2010 tarih ve 2008/14092 esas ve 2010/10118 karar sayılı; 07.02.2011 tarih ve 2009/7924 esas; 2011/1228 karar sayılı; 07.02.2011 tarih ve 2009/7924 esas; 2011/1228 karar sayılı kararlar) çerçevesinde başvuruya konu işaretin daha önce tescil edilmiş (veya başvurusu yapılmış) marka ile aynı olması, karşılaştırılan işaretlerin özdeş, farksız, tıpa tıp taklit, aynen veya bire bir kopya olmalarını ifade ederken; ayırt edilemeyecek kadar benzerlikte, orta düzeydeki alıcıda bıraktığı genel izlenimlerinin hemen hemen aynı olması şeklinde, tanımlanmakta, müşteri kitlesi nezdinde markaların yazılış, okunuş, görsel veya işitsel olarak aynı imiş gibi algılanıp algılanmayacağı üzerinde sübjektif bir değerlendirmeye girilmektedir. Bu nedenledir ki, uygulamada bir başvurunun KHK 7/1-b bendindeki tescil engeline takılıp takılmayacağı tamamen incelemeyi yapan görevlinin sübjektif değerlendirmesine ve takdirine bağlı olarak gerçekleşmektedir. Bu durum, başvuru sahipleri bakımından, nisbi red nedeni olarak ve itiraz halinde tartışılması gereken durumların, kamu otoritesinin re sen dikkate alarak başvuruyu reddetmesi anlamına gelmekte, marka hakkının elde edilmesi sürecinde, hakkın özünü zedelen, ölçüyü aşan, kişi hak ve hürriyetlerine demokratik bir ülkede beklenebilecek müdahaleyi aşan bir sınırlamaya zemin oluşturmaktadır. Oysa, somut olayın şartlarına ve takdire bağlı iltibas değerlendirmesi KHK 8/1-b bendinde düzenlenmiş olan bir nisbi red nedeni sorunudur. Anılan red nedeninin değerlendirilebilmesi için de önceki bir marka veya hak sahibinin itirazının bulunması gerekir. Esasen KHK m. 7/1-b bendinin ayırt edilemeyecek derecede benzer işaretlerle aynı tür mal ve hizmetleri de içerecek şekilde nisbi red nedenleri alanına taşan genişletilmiş bir

mutlak red gerekçesine yer vermesi ölçülülük ilkesine aykırı düştüğü gibi, başvuru sahipleri bakımından da, belirsiz, öngörülemeyen, hukuki güvenlikten yoksun bir uygulama anlamını taşımaktadır. Nitekim yürürlüğe girdiği 1995 tarihinden bu yana binlerce benzer uygulamada olduğu üzere, Y. 11 HD nin 13.12.2013 tarih ve E.2012/1398, K.2013/2416 kararına da konu olan en sık karşılaşılan tipik uyuşmazlıklara da örnek verilebileceği gibi; somut olayda davacıya ait 2006/15583 s. biçimindeki, 7, 9, 11, 16, 37, 42. Sınıfları içeren başvuru yönünden; 200/1831 sayılı ve ibareli yine ve 190002 sayılı ve ibarele içekişmeli sınıflarda tescilli markalar KHK nin 7/1-b bendi uyarınca MUTLAK RED nedeni olarak TPE tarafından re sen redde gerekçe gösterilebilmiştir. Anılan uyuşmazlığa ilişkin yerel mahkeme gerekçesinde belirtildiği ve Yargıtay tarafından da benimsendiği üzere, somut olayda başvurudan re sen KHK nin 7/1-b bendi uyarınca çıkarılan 16, 37 ve 42. Sınıflardaki mal ve hizmetlerin itiraza dayanak markalarda da yer aldığı, ne var ki işaretler yönünden aynı ve ayırt edilemeyecek derecede benzerlik söz konusu olmadığı gibi; redde dayanak alınan 2000/01831 sayılı HAS ibareli markanın tescil edildiği 29.01.2002 tarihinden itibaren tescil kapsamında son beş yıldır kullanılmadığı tespit edilmiş ve anılan bu son marka KHK m. 42/1-c ve 14 maddeleri uyarınca hükümsüz kılınmıştır. Ne var ki, gerçek hak sahibinin marka başvurusu, tescili ve piyasaya girişi KHK 7/-b hükmündeki yapay bariyer nedeniyle uzun bir yargılama sürecinden sonra mümkün olabilmiştir. Oysa önceki marka sahiplerinin de başvurunun ilanına hiçbir itirazı olmadığı tekrar vurgulanmalıdır. Esasen bir nisbi red nedeni niteliği taşıyan öneki tescilli markalardan kaynaklanan tescil engelinin KHK m. 7/1-b hükmünde ve mutlak red nedenleri arasında düzenlenmesi, dahası geniş yoruma elverişli bir şekilde aynı ibaresine ilave olarak ayırt edilmeyecek derecede benzer ifadesine de yer verilmesi, idarenin ölçüsüz bir şekilde marka tescil sürecine müdahalesine neden olmuştur. Oysa marka hukukunun esası, serbest rekabet ilkesi çerçevesinde yarışan çıkarlar arası bir dengenin kurulması düşüncesine dayanır. Bu dengede, genel kamu yaran, her şeyden önce sisteminin işlevsel ve aynı zamanda rekabet ilkelerine uygun olmasını gerektirir. Genel kamu yararını gözeten ve KHK da yansımasını bulan düzenlemeler arasında, kamu düzenine aykırı işaretlerle, dini değer ve sembollerin marka olarak tescil edilemeyeceğine dair hükümler (KHK m. 7/1-j, k) gösterilebilir. Yine tüketicilerin yaran başvuruya konu işaretin markasal ayırt ediciliğe sahip olması (KHK m. 5, 7/1-a); işaretin tanımlayıcı olmaması (KHK 7/1-c); serbest piyasa ortamındaki rakiplerin yaran ise, tanımlayıcı işaretlerin herkese açık tutulması (marka tesciline konu olmaması) (7/1 -c, d); teknik zorunluk, doğal yapı, asli değere karşılık gelen ürün görünümlerinin marka olarak bir kişinin tekeline verilmemesi (KHK m. 7/1-e); ayırt ediciliği olmayan / zayıf işaretlerin iltibasta etkisiz olması gibi kural ye ilkelerle dengelenmeye çalışılmıştır. Önceki marka, telif ve sınai hak sahiplerinin yaran ise, esasen bir nisbi red nedeni olarak KHK nın 8. maddesinde ve hak sahibinin itirazı üzerine dikkate

alınabilecek nisbi haklar olarak göz önüne alınmıştır. Gerçekten de, günümüzde marka koruması serbest rekabetin en temel unsurudur. Modem bir devlette serbest rekabet, firmaların mal ve hizmetlerinin kaynağını ve kalitesini garanti eden markalan sayesinde, tüketicileriyle sürekli bir iletişim kurmalarını gerektirir (ABAD-HAG-II, Case C-10/89). Bu iletişimin önünde KHK m. 7/1-b hükmü gibi yapay engeller bulunmamalıdır. Aksi bir durum rekabetin yine devlet eliyle bozulması anlamını taşır. Zira, 4054 s. Kanun da tanımlandığı üzere, rekabet; mal ve hizmet piyasalarındaki teşebbüsler arasında özgürce ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan yarıştır. Aynı Kanunun 4. maddesi uyarınca, Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme,... eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır. Bu haller, arasında özellikle, Rakip teşebbüslerin faaliyetlerinin zorlaştırılması, kısıtlanması...yahut piyasaya yeni gireceklerin engellenmesi, sayılmıştır. Şu halde serbest rekabet ilkesi, marka tescili ve korunmasında tercih edilecek sistemin belirlenmesi kadar, yasal düzenlemelerin açık, herkese eşit ve öngörülebilir bir şeffaflıkta uygulanmasının en temel çerçevesi ve hukuki güvencesini oluşturur. Bu amaçla, marka tesciline devletin müdahalesi anlamını taşıyan mutlak red nedenlerine ilişkin normlar (ve KHK 7/1-b hükmü) ölçülü, eşit, şeffaf, öngörülebilir netlikte olmalıdır. Ancak iptali talep olunan 556 sayılı KHK nın 7/1-b hükmünün, hukuk devletinin en temel gereği olan anılan bu koşullan karşılayacak biçimde düzenlenmediği, esasen salt bu nedenle dahi Anayasa ya aykırı olup iptali gerektiği Mahkememizin görüş ve anlayışı bakımından bir kristal kadar berrak bir gerçekliktir. Zira marka sistemi ve buna ilişkin düzenlemeler, çağdaş ve serbest rekabeti ilke edinmiş modem ekonomilerde, tescilde kolaylık, müteşebbislerin irade serbestisini ve girişim isteklerini önceleyen, eşitlik esasına tabi olmalıdır. Böyle bir ekonomide ve marka sisteminde piyasaya yeni girenleri engelleyen yapay bariyerlere yer yoktur. Yine tescil sisteminde yapay yığılma ve tıkanıklıklar olmamalıdır. Öte yandan tescil edilen bir marka makul bir süre içinde gerçekten ve fiilen kullanılmalıdır (556 KHK m 42/1-c, 14). Aksi halde bir başkasının marka başvurusuna veya kullanımına (önceki marka sahibinin itirazı halinde dahi) engel olamamalıdır. KHK 7/1-b hükmü anıları bu koşulların yerine getirilmesi amacına yönelen bir marka sistemi ve hukuk devleti ilkesi bakımından en temel sorunu oluşturmaktadır. Görüldüğü üzere, kökeni 1995 tarih ve 556 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırılan 551 sayılı önceki Marka Kanunu na uzanan, kamu otoritesinin markaların verilmesi sürecine maksadını aşar şekilde müdahalesine gerekçe ve zemin oluşturan bu düzenlemenin esasen mehaz AB Marka Direktifinde öngörülmemesi yeni marka hukuku anlayışı ve sistematiği ile ilgili bir durumdur. Dolayısıyla 1995 tarihinde kabul edilen 556 sayılı KHK ile benimsenen yeni marka sitemiyle de çelişen bu düzenleme, Anayasa nın 2, 5 ve 13. maddelerine de aykırıdır. IV- Çalışma ve Sözleşme Hürriyetine Aykırılık

Diğer taraftan AY nın sözleşme hürriyetini düzenleyen 48. maddesi Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir hükmünü içerir. Yine anılan maddenin ikinci fıkrasına göre, Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır. Dolayısıyla ilke olarak herkes Marka Hukuku alanında da serbestçe sözleşme yapma ve markasını dilediği gibi bir başkasına devretme sonucunu doğuran sözleşmeler yapma hürriyetine sahip olmalıdır. Bu hürriyetin sınırlandırılması istisnai ve AY nın 13. maddesindeki genel ilkelere uygun bulunmak zorundadır. Yine Anayasa nın Piyasaların denetimi ve dış ticaretin düzenlenmesi başlığını taşıyan 167. Maddesi Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır hükmünü içerir. Esasen bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini diğerlerinden ayırmaya yarayan ticari bir işaret olan marka ile ilgili düzenlemelerde de devletin işlev ve müdahalesi mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı tedbirler ile sınırlı olmalıdır. Oysa 556 sayılı KHK nın 7/1-b hükmüyle öngörülen düzenleme, bir marka sahibinin markasını devrederken devredeceği marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer ve aynı ya da aynı tür mal/hizmetler için tescilli diğer tüm markalarının da devri zorunluluğunu içinde barındıran bir hükümdür. Nitekim bu husus markanın devrine ilişkin Anayasa Mahkemesinin 13.05.2015 tarih ve 2015/49 esas, 2015/45 karar sayılı kararı ile iptal edilen KHK nın 16/5 maddesinde açıkça belirtilmiştir. Anılan hükme göre, Tescilli bir markanın devri sırasında aynı markanın veya ayırt edilemeyecek derecede benzerinin, aynı veya halkı yanılgıya düşürecek derecede benzeri mallar veya hizmetler için başka marka tescillerinin bulunması halinde, bu markaların da devredilmesi şarttır. Şu halde KHK nın 7/1-b bendindeki düzenleme, marka sahibi olma ve bunu devretme hürriyetine getirilmiş açık bir sınırlandırmadır. Gerçekten de, aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer bulunan önceki marka sahibi başvurunun tesciline somut olayda olduğu üzere hiç bir itiraz ileri sürmediği halde, hatta kimi vakıalarda karşılaşıldığı üzere açıkça muvafakat verse dahi, KHK 7/1-b hükmü kamu düzenine ilişkin mutlak red nedenlerinden sayıldığından, başvurunun tesciline izin verilmemektedir. Görüldüğü üzere, sadece başvuru sahibi değil, re sen redde esas alman marka sahibinin de sözleşme hürriyeti kapsamında kalması gereken ticari çalışmaları engellenmiş olmaktadır. Uygulamada da, Anayasa Mahkemesi nin 13.05.2015 tarih ve 2015/49 esas, 2015/45 karar sayılı karan ile iptal edilen 556 s. KHK m. 16/5 hükmü de dikkate alınarak anılan iptal öncesinde, KHK 7/1-b düzenlemesi itibariyle aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik koşullan bulunan bir kişiye ait birden fazla markadan sadece bir kışımı devir edilmek istendiğinde, bu istem TPE tarafından re sen reddedilmekteydi. Bu nedenledir ki, Mahkememiz 16/5 fıkrasında olduğu gibi, 7/1-b hükmünün de Yüksek mahkemece iptal

edilmesi gerektiği kanaatindedir. Açıklanan nedenlerle Anayasa nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla ve ilgili maddelerdeki sebeplere bağlı olarak sınırlandırılabileceği de gözetilerek, KHK ile marka sahipliği ve üzerinde tasarrufta bulunma hürriyetine getirilen bu sınırlama, mülkiyet hakkının bir türü olan marka hakkının ve sözleşme hürriyetinin özünü zedeleyen, amacıyla tutarsız ve ölçüsüz olup, Anayasa nın 13, 48 ve 91. maddelerindeki temel düzenlemelere aykırı bulunmaktadır. KARAR: 1- Mahkememiz önündeki uyuşmazlığın çözümü için uygulanması gereken 556 sayılı KHK nın 7/1 -b hükmünün TC Anayasa sının 10, 13, 35, 48, 91. maddelerine aykırı olduğu kanaatine varılmakla Anayasa nın 152. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi önünde, Anayasa ya aykırılığının ileri sürülmesine ve iptalinin istenilmesine, 2-30.03.2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve görevleri hakkındaki kanunun 40. Maddesi uyarınca gerekçeli başvuru kararı ve dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı bir örneğinin dizi pusulası ile ANAYASA MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, 3- Anayasa Mahkemesinden verilecek kararın yasa gereği 5 ay süreyle beklenilmesine, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu karar verildi.