ÞUBAT 2014 Sayý: 542 Fiyat: 7 TL KUTSAL BÝLGÝ YOLU: VAHÝY ÖLÜM BÝR SON MU? GÝZEMLÝ ÝÇSELLÝK



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.


2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

Kanguru Matematik Türkiye 2015

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

17 ÞUBAT kontrol


ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.


Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

ünite1 Sosyal Bilgiler

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

Kanguru Matematik Türkiye 2017

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

Kanguru Matematik Türkiye 2017

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

Kanguru Matematik Türkiye 2015

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7

Uður Tok ÇOK SEVMÝÞSÝN. Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var olup,) Onunla güleceksin. (Onunla öleceksin.

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...


T.C YARGITAY 9. HUKUK DAÝRESÝ Esas No : 2005 / Karar No : 2006 / 3456 Tarihi : KARAR ÖZETÝ : ALT ÝÞVEREN - ÇALIÞTIRACAK ÝÞÇÝ SAYISI

Simge Özer Pýnarbaþý

Kanguru Matematik Türkiye 2017

İletişim ve İnsan İlişkileri Kitle İletişim Araçları Atatürk ve İletişim

Kanguru Matematik Türkiye 2017

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

O gün televizyonda ve radyoda, Antalya da fýrtýna çýkacaðý her saat baþý duyurulmuþtu. Ben, sonuçlarýný düþünmeden sevinçle karþýladým bu haberi.

Kanguru Matematik Türkiye 2018

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz... nisan 2005/sayý 83

BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B)

3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez?



Üçgenler Geometrik Cisimler Dönüþüm Geometrisi Örüntü ve Süslemeler Ýz Düþümü

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Genel Yetenek Testi Örnek Soru Çözümleri

Mine Haným sevinçliydi, mutluydu. Ýçinden gülmek, türkü söylemek, oynamak geliyordu. Bilmediði, ayrýmýnda olmadýðý bir coþku vardý içinde.

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

17 ÞUBAT kontrol


Kanguru Matematik Türkiye 2017


Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi Açýldý TOHAV'ýn mülteci ve sýðýnmacýlara yönelik devam ettirdiði çalýþmalar kapsamýnda açtýðý SURUÇ MÜLTECÝ DANIÞM

Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not

Hac Organizasyonumuz; Turizm Bakanlýðý, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý ve Türsab Denetim ve Kontrolü Altýndadýr! KUTSAL YOLCULUK HAC...


KOBÝ lerin iþ süreçlerini daha iyi yönetebilmeleri için

Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip mikro dozaj sistemleri ile Kimya,Maden,Gýda... gibi sektörlerde kullanýlan hafif, orta

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

düþürücü kullanmamak c-duruma uygun ilaç kullanmamak Ateþ Durumunda Mutlaka Hekime Götürülmesi Gereken Haller:

A A A A) 2159 B) 2519 C) 2520 D) 5039 E) 10!-1 A)4 B)5 C)6 D)7 E)8. 4. x 1. ,...,x 10. , x 2. , x 3. sýfýrdan farklý reel sayýlar olmak üzere,

Ebru Yiðit x. Hala üye olmamýþsýnýz..! Üye olun yolumuza devam edelim...! SEN BÝR GÜNAH ÝÞLEDÝN. Tek aþkýn bendim senin. Senin en çok sevenim

1. Nüfusun Yaþ Gruplarýna Daðýlýmý

DONALD JOHNSTON OECD GENEL SEKRETERÝ INTERVIEW DONALD JOHNSTON OECD GENERAL SECRETARY

SÖZ VARLIÐINDAN YARARLANMA

17a EK 17-A ÖYKÜ KONTROL LÝSTESÝ. ² Rahim Ýçi Araçlar - Ek 17-A²

DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

FEN BÝLÝMLERÝ. TEOG-2 DE % 100 isabet

Anlamı. Temel Bilgiler 1


COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.

Hoþ geldiniz. Çabuk baþlama kýlavuzu. philips. 1 Baðlantý 2 3. Kurulum. Kullaným

Arkamdan yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanýmda yürü, böylece ikimiz eþit oluruz. (Ute Kabilesi Atasözü) BÜRO

Organ bağışında bulunan herkesin organları kullanılabilir mi?

Ýlk 1 Mayýs Þiiri Ve Nezihe MERÝÇ

TÜSAD İnfeksiyon Çalışma Grubu

Larson'un 1960'larda veciz olarak belirttiði gibi,

Geometriye Y olculuk. E Kare, Dikdörtgen ve Üçgen E Açýlar E Açýlarý Ölçme E E E E E. Çevremizdeki Geometri. Geometrik Þekilleri Ýnceleyelim

3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

OCAK 2012 Sayý: 517 Fiyat: 7 TL YA HÝÇ PEYGAMBER GELMESEYDÝ?!.. BÝRLÝÐE GÝDEN YOL, SEVGÝDEN GEÇER KANAL ÇALIÞMASI ÝLE ALINAN BÝLGÝLERÝN GÜVENÝLÝRLÝÐÝ


Kanguru Matematik Türkiye 2018

1. Merkezi ve çevresel sinir sistemini oluþturan sinir hücrelerine ne ad verilir?

Mantýk Kümeler I. MANTIK. rnek rnek rnek rnek rnek... 5 A. TANIM B. ÖNERME. 9. Sýnýf / Sayý.. 01

burak özdemýr le Sanatýn Ýnsancýl Soluðu Tanrý nýn Doðum Günü yazarý söyleþi Nihal Gürsoy Bir kitap Dünyayý Deðiþtirebilir mi?

Týp Fakültesi öðrencilerinin Anatomi dersi sýnavlarýndaki sistemlere göre baþarý düzeylerinin deðerlendirilmesi

d es ý KÝTAGAMÝ Nasýl Yapýlýr

Transkript:

ÞUBAT 2014 Sayý: 542 Fiyat: 7 TL KUTSAL BÝLGÝ YOLU: VAHÝY ÖLÜM BÝR SON MU? GÝZEMLÝ ÝÇSELLÝK

ÝÇÝNDEKÝLER Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 46 Sayý: 542 Þubat 2014 Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Hale Ürkmezgil Haberleþme ve Okur/Abone Ýliþkileri: 0535 4554223-0549 7220248 Yönetim Yeri: Hayri Eðmezoðlu Sk. Ýkizler Ap. No: 8 D: 32 Erenköy/Ýst. Baský: Hedef Dijital Baský Taksim Cad. No: 19/A Taksim/Ýstanbul Fiyatý: 7 TL Yýllýk Abone: 80TL Yurt Dýþý: 100 TL Birbirimizin Derdi ile Dertlenmedikçe... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu Hz. Lût ve Toplumsal Eþcinsellik... 6 Ahmet Kayserilioðlu Kutsal Bilgi Yolu: Vahiy... 12 Güngör Özyiðit Mevlânâ ve Semâ... 16 Derleyen: Nihal Gürsoy Ölüm Bir Son mu?... 20 Derleyen ve Çeviren: Zuhal Voigt Roma Uygarlýðýnda Kadýnlar - 2... 26 (Kadýnýn Bitmeyen Çilesi) Yalçýn Kaya Nefesi Bir Araç Gibi Kullanmak... 36 Çeviren: Nelda Bayraktar Gizemli Ýçsellik... 40 (Canlý Kryon Celsesi) Dergimizin internet sitesini www.sevgidunyasidergisi.com, www.dostluk.org adreslerinden ziyaret edebilirsiniz

SEVGÝ DÜNYASI 1 Sevgili Dostlar Her bakýmdan zorlayýcý etkiler altýnda olduðumuzu hissediyor ve görüyorsunuz. Dünyamýzýn ve aydýnlanma yolunda olan dünya fertlerinin bir geçiþ sürecinde olduðunu okuyoruz. Ülkemizde hukuk, kaideler, doðru ve yanlýþ adýna bir komedinin oynandýðýný, ama görmediðimiz bir yerlerde boðaz boðaza kapýþan ve din adýna mangalda kül býrakmayanlarýn çýkar savaþý yaþadýðýný izliyoruz. Gökyüzündeki etkilerin rahatlatýcý olmaktan uzak, biraz nefes aldýrýp yeniden bizden dikkat, sabýr ve sebat istediði söylencelerini dinliyoruz. Ýþte böyle zamanlar doðru bildiklerimizi test etme, neye ne kadar inandýðýmýzý ve baðlandýðýmýzý idrak etme, inançlarýmýzý, ilkelerimizi ve prensiplerimizi hangi þartlarda nereye kadar koruyup arkasýnda duracaðýmýzý görme zamanlarýdýr. Belki þartlar daha da zorlayýcý olacak, karanlýk gittikçe artýyor gibi görünecektir de. Ama ne gam... Bunlarýn hepsinin geçeceðine, biteceðine, iyilerin özlediði düzenin mutlaka geleceðine inanmýyor muyuz? Elbette Evet. Siz de her þeyi anlamsýz görenlerden deðilsiniz, öyle deðil mi? O, en kötülere bile cezayý sabýrla verir deniyor bir bilgide. Kimse için ceza dilemeyiz. Ama o sabýrdan biraz olsun bizde de olsun istiyorsak, bu günler Yaradanýmýz ý daha da çok anacaðýmýz, gönlümüzdeki O nun yerini iyice temizleyip O nu oraya davet edeceðimiz günler olsun. Kimsenin kirli çamaþýrlarýný aðzýmýza sakýz etmeden kendi çamaþýrýmýzý temizleyelim. Bizi içine çekecek dedikodu, magazin ve kavga girdabýndan kendimizi korumasýný bilelim. Ýyi ile iyi olmayanýn mücadelesinde iyinin, güzelin, inceliðin, sadakatin, vefalýlýðýn, bilgili oluþun, doðruluðun ve sevginin tarafýnda yerimizi alalým. En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI

2 Dertlerinizi azaltmanýn yolu, dertlerinize üzülmek, gözyaþý dökmek deðil, baþkalarýnýn dertleriyle gönülden ilgilenmektir. Böyle bir tutumun bir yararý da, kendi dertlerinizi daha soðukkanlý ve telâþsýz bir þekilde düþünüp, giderilme çarelerini de daha doðru bir þekilde bulmanýza imkân hazýrlamasýdýr. Dr. Refet Kayserilioðlu SEVGÝ DÜNYASI Birbirimizin Derdi Ýle Dertlenmedikçe

SEVGÝ DÜNYASI N iþantaþý'nda ara sokaklarda bir dosta rastladým. Uzun süredir görüþmüyorduk. Hal hatýr sorup gönül alýyorduk. O esnada üstü baþý pis, yýrtýk iki delikanlý, sýrtlarýnda çöplerden topladýklarý kâðýt parçalarýyla dolu çuvallarla arkamdan geçtiler. Dostum onlara iðrenerek ve tiksinerek baktý ve "Ayýlar daðdan inip Ýstanbul'u bastýlar. Ýstanbul'un en temiz olmasý gereken semtinde bunlarýn iþi ne?" diye verip veriþtirmeye baþladý. Dönüp baktým yüzlerine, köylü ve hele daðlý hiç deðillerdi. Yüzleri kirliydi ve pisti ama, þehir çocuðu inceliði ve görgülü hali vardý. Demek ki fakirlik ve sýkýntý içinde idiler. Ekmek paralarýný kazanabilmek için en pis iþe razý olmuþlardý. Ýçim ezildi, dostumu da kýrmamaya dikkat ederek: "Herhalde çok büyük zaruret içindeler" dedim, sonra da, aslýnda "onlarýn bu halinden hepimiz sorumluyuz" diye düþündüm. Çýkarýp çocuklara yüklüce bir para vermek içimden geldi. Ama þimdi sýrasý deðildi. O isteðimi bir baþka sefere býraktým. Dostumdan ayrýldýktan sonra da uzun uzun düþündüm ve üzüldüm. Ýnsanlar, ayný milletten de olsalar, ayný þehirde de otursalar, birbirlerine ne kadar uzaklar, ne kadar birbirinin dertlerinden ve sýkýntýlarýndan habersizler!.. Hâlbuki biz kardeþiz. Ve o delikanlýlar askere gitseler, hepimizin huzuru için gerektiðinde canlarýný tehlikeye atacaklar. "Vatani Görev" diyerek belki de ölecekler. Ya vatandaþlarý onlara ne veriyor? Yüzlerini buruþturup, tiksinerek bakýyorlar ve "Ayýlar daðdan indi" diyerek bir de horluyorlar. Onlara karþý insanlýk görevimi yapamadýðým için üzüldüm, utandým. Onlara karþý sorumluluðumu bir anlýk üzüntüyle ödeyemeyeceðime, mutlaka bir þeyler yapmam gerektiðine karar verdim. Darda olanlara, sýkýntýda olanlara topluca yardýmcý olmamýz için örgütlenmek gerektiðini düþündüm. Mevcut yardým kurumlarýna destek olmak için bütün dostlarýmý harekete geçirmeye karar verdim. Ýþte þimdi sizlere de sesleniyorum. 3 DERTLERÝNÝZÝ AZALTMANIN YOLU Vaktiyle yazdýðým bir yazýya þöyle bir baþlýk koymuþtum: "Kendine Aðlayan Derdini Arttýrýr. Baþkasýna Aðlayan Gönlünü Arýtýr" Gerçekten hep kendi dertlerini düþünüp onlarý gözünde büyüten, dertlerini gidermek için gerekli çabayý gösteremez. Acizce gözyaþý döker, baþkalarýnýn da kendisine acýmasýný bekler. Çoðu zaman çevrenin ilgisizliðiyle karþýlaþýr. Bu da onu ayrýca üzüntülere sürükler. Aslýnda baþkasýna sitem etmeye hiç hakký yoktur. Çünkü kendisi de baþkalarýnýn dertleriyle hiç ilgilenmemektedir. Ýþte bu sebeplerden kendine aðlayan, hep kendine acýyýp duran dertlerini artýrýr. Hâlbuki baþkasýna aðlayan, baþkasýnýn dertleriyle gönülden ilgilenen, insanca bir yaklaþýmda bulunmanýn iç huzuru içindedir. Baþkalarýnýn derdine çare bulup, onlarý huzura kavuþturunca da iyi bir iþ baþar-

4 manýn, bir hayýr yapmanýn coþkusu, onun gönlünü sevinçle doldurur. Ýnsanýn suçlarýnýn ve yanlýþlarýnýn lekesini yalnýz yaptýðý iyilikler silebilir. Ayrýca baþkalarýnýn dertleriyle candan ilgilenmeye baþlayan kendi dertlerini unutur, onlarýn ruhunu karartmasýna izin vermemiþ olur. Dertlerinizi azaltmanýn yolu, dertlerinize üzülmek, gözyaþý dökmek deðil, baþkalarýnýn dertleriyle gönülden ilgilenmektir. Böyle bir tutumun bir yararý da, kendi dertlerinizi daha soðukkanlý ve telâþsýz bir þekilde düþünüp, giderilme çarelerini de daha doðru bir þekilde bulmanýza imkân hazýrlamasýdýr. Ýnsan yalnýz kendi derdini düþününce, kendi derdinin dünyanýn en büyük derdi olduðu sanýsýna kolayca sapabilir. Oysa baþkalarýnýn dertleriyle ilgilenen, çoðu zaman kendi derdinin onlarýnkinden küçük olduðunu görmekte gecikmez. Derdinin küçüklüðüne þükretmeye bile baþlayabilir. KADER BÝRLÝÐÝ ÝÇÝNDEYÝZ Geliþmemiþ, ilkel insanlar yalnýz kendilerini, kendi istek ve ihtiyaçlarýný ve kendi dertlerini düþünmeyi en akýllýca bir davranýþ olarak göregelmiþlerdir. "Bana ne baþkalarýndan", "Ben kendi dümenime bakarým", "Her koyun kendi bacaðýndan asýlýr" ve "Gemisini kurtaran kaptandýr" gibi sözler, yalnýz kendini düþünmenin en doðru ve en akýllýca davranýþ olduðunu kanýtlamak için kullanýlýr. Ama biraz düþününce, bunlarýn, bir adým ötesini göremeyen bencil kiþilerin mantýðýna uygun olduðunu görmekte gecikmezsiniz. SEVGÝ DÜNYASI Farz edelim ki fýrtýnaya yakalanmýþ bir gemideki beþ yüz yolcudan birisiniz. Herkes gibi sizin de can derdine düþerek þuursuzca saða sola koþmanýz mý daha faydalý, yoksa herkesi sükûnete kavuþturmaya çalýþarak, yardýmlaþmayý ve birlikte hareketi saðlamanýz mý daha faydalý? Paniðe kapýlmýþ ve yalnýz kendi derdine düþmüþ bir topluluk, hepsini birden felâkete sürükleyecek yanlýþlarý yaparlar. Korkuyla hep birlikte bir tarafa yýðýldýklarýný düþünün, batmayacak gemiyi batýrmazlar mý? Bir yuvadaki, bir topluluktaki, bir þehirdeki, bir ülkedeki, nihayet tüm dünyadaki insanlar da ayný bir gemideki insanlar gibi kader birliði içindedirler. Onlarýn her birinin yalnýz kendilerini düþünmeleri baþkalarýnýn dertleriyle ilgilenmemeleri hepsinin dertlerini ve anlaþmazlýklarýný artýrýr. Toplum yaþamý, aslýnda dertlere ortak çözümler bulmak için örgütlenmek deðil mi? Seçilen bir meclis, milletvekilleri ve hükümet, dertlerin ortaklaþa çözümlenmesini saðlayacak temsilciler deðil mi? Onlarýn koyacaklarý kararlar ve kanunlar, iþleri düzene koyar, dertleri ve sýkýntýlarý giderir ve yaþamý herkes için kolaylaþtýrýr. ÝLÂHÝ DÜZENÝN ÝSTEÐÝ Yaradan'ýn ve Ýlâhi Düzenin insanlardan en büyük dileði, insanlarýn aralarýnda birliðe ulaþmalarýdýr. Birlik, insan-

SEVGÝ DÜNYASI larýn birbirlerinin dertleriyle ve sevinçleriyle ilgilenerek, birbirlerine her konuda deðer verip, destek olarak kurulur. Bunlarý yapabilmek ancak birbirini severek mümkün olur. Birbirini gerçekten seven kiþiler, hem birbirlerine deðer verirler, hem destek olurlar, hem de dertleriyle dertlenip çare bulurlar. Bir bakýma bu iþleri yapmak sevgiyi artýran birer etkendir de. Öyleyse insanlar birbirlerini tam gönülden sevemiyorlarsa, hiç deðilse kendi insanlýklarýnýn, merhametlerinin gereði baþkalarýnýn acýlarýný gönüllerinde duymaya, onlara acýmaya çalýþsýnlar. O acýmalar, o merhametler, o dertlere yardýma koþmalar yavaþ yavaþ gönüllerde sevgi filizlerinin yeþermesine yol açacaktýr. Ayný þekilde baþkalarýnýn sevinciyle, kýskançlýða gönülde yer vermeden, sevinmeye çalýþmak, baþkalarýnýn mutluluðu ile mutlu olmak o kiþilere karþý gönülde sevgilerin yeþermesine yol açar. Hele baþkalarýnýn sevincine ve mutluluðuna sebep olan kiþinin gönlündeki sevgi, hem yaptýðý o hayýrlý iþten dolayý hem de aldýðý sevgi ve teþekkürlerden dolayý gittikçe artar. Ýnsan olarak varolmamýzý, yaratýlmamýzý, dünyada yaþamamýzý, saðlýk içinde olmamýzý, yiyeceðimizi, içeceðimizi ve aldýðýmýz havayý Hepimizi Sevgisinden Yaratan'a borçluyuz. O'na olan borcumuzu O'na ne versek ödeyemeyiz. Ne sevgimiz ne ibadetimiz ne þükrümüz, O'na yeni bir þey kazandýrmaz, yeni bir deðer katmaz. O en büyüktür. Eriþilmez Olandýr, her þeyi Sevgisinden Varedendir çünkü. Öyleyse O'na olan borcumuzu ancak O'nun kullarýna hizmet ederek ödeyebiliriz. Bu fakirdir, bu zengindir, bu güzeldir, bu çirkindir diye ayýrt etmeden, bu bizdendir, bu karþý taraftandýr, bu dosttur, bu düþmandýr diye ayýrmadan, O'nun kuludur, O'nun Sevgisinden Varettiðidir, O'nun eseridir diye saygý duyarak hizmete ve yardýma koþmak zorundayýz. 5 Ýnsan olarak hepimiz ayný dünyayý paylaþýyoruz. Birbirimizin dertleri, açlýklarý, yoksulluklarý karþýsýnda duygusuz kalýrsak nasýl kardeþ oluruz, nasýl O'na olan borcumuzu öderiz? Herkesin yalnýz kendi çýkarýný, menfaatini düþünmesi, baþkalarýnýn dertlerine ve sevinçlerine karþý duygusuz davranmalarý insanlýða sýðan bir davranýþ deðildir. Gerçek insan, üstün insan, yalnýz kendisi için yaþayan insan olamaz. Yalnýz kendisi için yaþayanýn hayvandan farký yoktur. Topluluk kurabilen hayvanlarda bile yardýmlaþma baþlamýþtýr. Ýnsandan beklenen gerçek insan olmaktýr. Gerçek insan, diðer insanlarý kardeþ olarak görür, onlarýn dertleriyle ve sevinçleriyle ilgilenir, onlarýn hizmetinde olmakla mutlu olur. Ve Yaradan'a olan borcunu ancak böyle ödeyebileceðini bilir. O'nun insanlardan beklediðinin de iþte böyle, gerçek insan olmak olduðunu görür.

6 Gülyüzlülerden Ýbretler: 3 SEVGÝ DÜNYASI Hz. Lût ve Toplumsal Eþcinsellik Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog HÝÇBÝR MÝLLETÝN YAPMADIÐINI... Hz. Ýbrahim sevinçliydi. Ýþte yine sofrasý misafirsiz kalmamýþtý. Üstelik nur yüzlü konuklardý bunlar. Ama o ne, konuklar, kýzarmýþ mis gibi buzaðýya el bile sürmüyorlardý. Kimin nesiydi bu adamlar?!. Ýçine bir kuþku düþtü, korktu da. Ýçinden geçeni biliyorlardý. "Korkma Ýbrahim" dediler ve eklediler: "Biz Lût kavmine gönderildik!..."

SEVGÝ DÜNYASI Lût, zamanýmýzdan 4000 yýl kadar önce Filistin topraklarýnda peygamberlik yapmakta olan Hz. Ýbrahim'in yeðeniydi. Bir süre ona bu çetin görevinde yardýmcý olduktan sonra, ilâhi âlemden Lût'a da peygamberlik görevi verilmiþti. Ama görev yeri baþkaydý. Hz. Ýbrahim'in kuzey komþusu, bugünkü Ürdün topraklarýnda Erden Irmaðýnýn Lût Gölüne döküldüðü yerdeydi. O bölgede baþlýca þehirleri olan Sodom ve Gomorra'da halký doðru yola çaðýrmasý emredilmiþti. Çok zor bir görevdi bu. Sodom ve Gomorra hukuk bilmez, hak tanýmaz, birbirini doðru yoldan saptýran, zorbanýn zorbasý insanlarla doluydu. Üstelik o zamana kadar dünyanýn hiçbir yerinde toplumsal bir sapýklýk haline gelmemiþ, sadece tek tük kiþilerin gizliden gizliye iþledikleri bir eþcinsellik, onlar arasýnda açýkça iþlenen, sakýnýlmasý gerekmeyen gündelik bir iþ olup çýkmýþtý. ** Lût halkýna dedi ki: "Siz, sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadýðý rezaleti mi yapýyorsunuz? Siz kadýnlarý býrakýp erkeklere þehvetle gidiyorsunuz. Doðrusu siz aþýrýya kaçan bir topluluksunuz." (Kuran 7/80-81) Lût, bu bilgisiz ve topyekûn çamura saplanmýþ insanlarla yýllarca uðraþmýþ, kendi ev halkýndan baþkasýný doðru yola çekememiþti. Üstelik karýsý bile dýþtan inanýr gözükmesine raðmen gönülce o azgýnlardan uzak deðildi. HATASIZ KUL OLMAZ Hz. Ýbrahim'in konuklarýnýn Hz. Lût ve halký ile serüvenini sonraya býrakarak; dergimizde 33 yýl önce "Günümüzde 7 Eþcinsellik" baþlýklý yazýmda, bugün hatalý gördüðüm bir yargýmý düzeltmek istiyorum. Yukarýdaki âyette "rezalet" diye Türkçeleþtirilen "fâhiþete" sözcüðünün, bazý Kuran yorumcularý tarafýndan "bireysel eþcinseller" için de kullanýlagelmesiydi beni esas hataya yönelten. Kuran'da geçen fahþa, fuhþ, fahiþe sözcükleri aslýnda haddi aþmýþ, çok çirkin edepsizlik anlamýndadýr. Türkçemizde de "fahiþ fiat" gibi tamlamalarda kullanýlmaktadýr. Kuran'da bazen zinâ'nýn tam karþýlýðý olarak yer almaktadýr. Lût Peygamberin halkýyla ilgili âyetlerin dilimize "eþcinsellik" diye aktarýlmasýna kim karþý durabilir? Çünkü âyetin devamýnda zaten "Siz kadýnlarý býrakýp, erkeklere þehvetle gidiyorsunuz" denerek hangi anlamda kullanýldýðý açýkça belirtilmektedir. Ne var ki, giriþ cümlesi olan " Siz, sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadýðý rezaleti" sözü üzerinde mutlaka yeterince düþünmek zorundayýz. Bunu ýskalarsak hatalý sonuçlara varmamýz kaçýnýlmaz. Öyle ya eðer "bireysel eþcinsellik" söz konusu olsaydý, Lût'dan önce yaþamýþ insanlar arasýnda hiç mi eþcinsel yoktu da, "hiçbirinin yapmadýðý" gibi bir söz söyleniyor burada. Nisa Suresinin 15 ve 16. âyetlerinde geçen ve zinâ anlamýnda kullanýlan "fahiþete" sözcüðünü anlamýndan saptýrýp eþcinsellik, lezbiyenlik diye Türkçeleþtirmek, bugünkü düþünceme göre konuya yaklaþmamýzda bizleri hatalý sonuçlara götürmektedir; yýllar önce benim de düþtüðüm hata gibi. Lût'un halkýnda ilâhi âlemin "rezalet" diye gördüðü, þu veya bu nedenlerle bireylerin yaþayageldikleri "eþcinsellik"ler deðil; toplumun tümüyle gerçek bir nedenleri olmadýðý halde, birbirlerini yoldan çýkararak topluca eþcinsellik çukuruna düþmeleridir. Bugün Batý toplum-

8 larýnda sýnýrsýz özgürlük kisvesi altýnda, aslýnda doðalarýnda hiç de eþcinsel bir güdüleri olmadýðý halde, kadýn ve erkeklerin istatistikleri tepetakla eden bir oranda bu fiile yönelmeleri, bugün üzerinde çok durmamýz gereken bir büyük problemdir. Geçerli argümanlarý olan bireylerle uðraþarak özgürlük, saygý, sevgi ve hak sýnýrlarýný çiðnemek yerine bu toplumsal cinnet üzerinde alabildiðine durmalýyýz. Lût Peygamber, yýllar boyu büyük çabalarý sonucunda ancak iki kýzýný inandýrabildi. Ama onun günümüz insanlarýna miras olarak býraktýðý bu örnek eðer ders alabilirsek bütün çabalarýna deðer. Herhalde ilâhi nizamýn da Lût örneðini ortaya koyarak bizleri kendimize getirmek isteði bu olsa gerek. Bu epeyce uzun açýklamadan sonra biz tekrar Hz. Ýbrahim'in konuklarýna dönelim: SEVGÝ DÜNYASI GÜLYÜZLÜ GÖZYAÞLARIYLA YALVARIYOR. Konuklar Lût'un milleti için görev aldýklarýný söylüyorlardý. Son derece yumuþak huylu, merhametli bir insan olan Hz. Ýbrahim'in yüreði yanýp tutuþmuþtu. Anlamýþtý ki bu gelenler, insan deðillerdi. Tanrý'nýn melekler arasýndan seçip gönderdiði, insan kýlýðýna girmiþ elçilerdi onlar. Ve Sodom - Gomorra'nýn altýný üstüne getirmek için emir almýþlardý. Kuran'da karþýlýklý konuþma þöyle anlatýlýr: ** Ýbrahim sordu: "Amacýnýz ne ey elçiler?" Dediler: "Biz günahkâr bir topluma gönderildik, üzerlerine çamurdan taþ atalým diye, Rabbin katýnda sýnýr tanýmazlar için iþaretlenmiþ taþlar." Orada müminlerden kim varsa çýkardýk ve orada bir ev dýþýnda Müslümanlardan kimse bulamýyorduk. (51/31-36) Hz. Ýbrahim, adetâ pazarlýða giriþmiþti elçilerle. "50 iyi kiþi bulursanýz baðýþlar mýsýnýz Sodom - Gomorra'yý?." diye sordu. "Varsa elli iyi kiþi hepsini baðýþlarýz" dediler. Hz. Ýbrahim, elli iyi kiþinin bulunmayacaðýndan korkarak sayýyý kýrk beþe düþürdü. Onu da kabul ettiler. Eksiltme devam etti ve sonunda Elçiler Sodom - Gomorra'da 10 iyi kiþi bulurlarsa hepsini baðýþlayacaklarýna söz verip Lût kavmine doðru yola çýktýlar...

SEVGÝ DÜNYASI Güzel erkeklerin Lût'a misafir geldiði sapýklar arasýnda çabucak yayýldý. Dayandýlar kapýsýna, illâ onlarý isteriz diyerek. Lût: "Ýþte kýzlarým onlarý alýn" dedi. Fakat sapýklar olduklarýndan gözleri erkeklerdeydi. Çok utandý, çok sýkýldý, çok korktu Lût. Elçilerin kendilerini koruyacak güçte olduklarýný bir an için unuttu sanki. Söz buraya gelmiþken ayný olayý Tevrat'ýn Tekvin (yaratýlýþ) 19. Baptan okurken, Lût'un o sapýklara 8. âyette: "Ýþte benim ere varmamýþ iki kýzým var" diye konuþmasý, dört âyet sonrasýnda ise damatlarýndan söz etmesi çeliþkisini, Kutsal Kitabý derleyenler hiç mi fark etmediler diye insan hayýflanýyor. Hele âyetlerin devamýnda kurtuluþtan sonra iki kýzýnýn peygamber Lût'u sýðýndýklarý maðarada þarapla sarhoþ edip peþ peþe iki gece babalarýyla yatarak gebe kaldýklarýnýn anlatýlmasý, insanýn aklýný baþýndan alýyor. Batý dünyasýnda, özellikle 19. yüzyýlda düþünen kafalarýn Kutsal Kitaplarýn yüksek eleþtirileriyle alabildiðine uðraþýp, kitaplara Yaradan'ýn muhteþem öðütlerinin yaný sýra insan eliyle ekler yapýldýðýný ortaya koymalarýna yerden göðe hak veriyoruz. Evet, sapýklar misafirlere tecavüz etmekte kararlýydýlar *(Lût) onlarý azabýmýzla uyarmýþtý. Fakat bu ihtarlarý þüphe ile karþýladýlar. Onun misafirlerine kötülük yapmaya kalkýþtýlar. Biz de gözlerini silme kör ediverdik. Haydi, azabýmý ve uyarýlarýmý tadýn bakalým. (54/36-37). 9 Bu son uyarýdan da gerekli dersi almayan Sodom - Gomorra'nýn artýk bir gecelik ömrü kalmýþtý. Sonrasýný yine Kuran'dan okuyalým: ** (Lût'a) dediler: "Gerçek þu ki, biz günahkârlarýn hakkýnda kuþku edip durduklarý þeyi sana getirdik. Sana gerçeði getirdik. Biz özü sözü doðru olanlarýz. Gecenin bir yerinde aileni yola çýkar. Sen de arkalarýndan onlarý izle. Hiçbiriniz geri dönüp bakmasýn. Emredildiðiniz yere kadar gidin." Ona þu emri bir hüküm olarak ilettik: Þunlar kökleri kesilmiþ olarak sabahlayacaklardýr. Nihayet Güneþ doðduðu sýrada o korkunç ses onlarý yakalayýp yok etti. O kentin üstünü altýna getirdik ve üzerlerine piþmiþ çamurdan taþlar yaðdýrdýk. Hiç kuþkusuz bunda iþaretlerden anlam çýkaranlar için ibretler vardýr. O kentin izleri, iþaretleri hâlâ iþleyen bir yol üzerindedir. Ýnananlar için bunda elbette bir ibret vardýr. (15/ 63-66) (15/73-77) Peygamber Lût, karýsý ve iki kýzý, þehir o çýldýrtýcý sesle harap olurken çoktan çok uzaklara varmýþlardý. Onlara verilen emir tek idi: Ne duyarlarsa duysunlar arkalarýna bakmayacaklardý. Karýsý zaten bir türlü inananlardan olamamýþtý, þimdi bile kuþku içindeydi. Bu korkunç ses gerçek miydi yoksa büyü müydü? Dayanamadý, arkasýna baktý ve anýnda yere çakýldý. Bu Kuran'da þöyle anlatýlýr:

10 ** Bir zamanlar biz onu ve ailesini kurtardýk. Helâk olup batanlar arasýndaki yaþlý karýsý hariç. (37/134-135) Bizim Celselerimizde bu dramatik sondan yer yer þöyle söz edilir: ** "Hani ona da söz vermiþti ya, geçkin yaþlý kadýný yola çýktýklarýnda, dönüp arkasýna bakmamaya... Hani söz verdiði halde dönüp baktý ve O'nun gücünün bir zerresini gördü de kýyametin olduðu yerde, olduðu gibi kaldý ya..." ** "Hani o zaman, o yerde, O'nun emri bildirildi de, oradakiler þaþýp sapýnca, O'nun ateþi yeri göðü yakmadý mý? Hani kurtulanlardan biri, önde giderken, emre raðmen geri dönüp bakmadý mý? Ýþte o zaman O'nun emriyle yerinden çýkmýþ olan, onu topraða çakmadý mý?" ** "Hani bir zaman o da, hayatýnýn bir süresini beraber götürdüðü kadýnýndan söz almýþtý ya, yola çýktýklarýnda geri dönüp bakýlmayacak diye. Ve o gün O'nun emriyle gücün bir zerresinin kýyamet kopardýðý yerden giderlerken, söz verdiði halde kadýn, döndü de geri baktý ya.. Yedinci dönüþün bitimine kadar olduðu yerde kaldý, o zamandan bu zamana." SEVGÝ DÜNYASI Bir peygamberin en yakýný, karýsý veya oðlu bile olsanýz gerçek inanç ve gerçek ahlâk sahibi olmadýkça kurtuluþa varýlamayacaðýný Nuh Tufaný döneminde insanlar ibretle izlemiþlerdi. Yaradan'ýn bu asla deðiþmeyecek kanununun çok daha dramatik bir sonla, Hz. Lût'un karýsý için de aynen gerçekleþtiðini görüyoruz. Üstelik aradan binlerce yýl geçtiði halde bir ibret örneði olarak þimdi bile topraða çakýlý kaldýðýný, tekâmülünün mühürlendiðini görmekteyiz. Hz. Ýbrahim ve Hz. Lût gibi iki peygamberin örnek davranýþlarýndan bile etkilenmeden, kendini ele alýp yanlýþlarýndan kurtulamayan bir kiþinin yeniden yaþamlarla, reenkarnasyonla tekâmül imkâný bile elinden alýnýveriyor. Bu ilâhi kanun Kuran'da açýklýkla þöyle vurgulanýr: ** Onlar orada (öte âlemde) þöyle feryat ederler: "Ey Rabbimiz, bizi çýkar da (önce) yapageldiklerimizin dýþýnda faydalý iþler yapalým." (Allah onlarý þöyle cevaplayacak:) "Biz size öðüt alacak olanýn, öðüt alacaðý kadar bir süre ömür vermedik mi? Hem size peygamber de geldi. (Artýk) tadýn bakalým (azabý) Zalimlere yardým edecek hiç kimse yoktur. (35/ 37) EÞCÝNSELLÝÐE YENÝ BÝR BAKIÞ Yanlýþ terbiye gören, genetik ve hormon sisteminde farklýlýklar olan ya da Kryon bilgilerinden okuduðumuz kadarýyla enkarnasyonlarýnda kadýn veya erkek kimliðine

SEVGÝ DÜNYASI yeni bürünen kiþilerde uyumlanma güçlüðü gibi nedenlerle eþcinsellik yaþayan çok kardeþimiz var bugün aramýzda. Abartmadan, reklamýný yapmadan kendi özel dünyasýnda yaþayan kiþilere bugün daha insana yakýþýr yaklaþýmlar sergilenmektedir Batý ülkelerinde. Tek ki, yukarýdaki özelliklerin hiçbirini taþýmayan kiþileri bile, özendirme, kendilerine benzetme gayretkeþliklerine girmesinler. Onlardan tek istenen bu olmalý bence. Kadýn ve erkek iki ayrý cinsin uyum deneyimlerinden, doðal bir aile yaþamýnýn sevinçlerinden yoksun yaþamak, eþcinseller için önemli bir kayýp gerçekten. Daha da kötüsü, ülkemiz dâhil dünyanýn pek çok yerinde dýþlanmanýn, hor görülmenin, itilip kakýlmanýn zorluklarýyla dolu bir yaþam sürüyorlar. Ve bunun doðal bir sonucu olarak, savunma sistemleri onlarý topluma tepkili, hoþ olmayan davranýþlara yönlendiriyor. Bunlarý görünce de sanki doðalarý böyle imiþ gibi yanlýþ sonuçlara varýyoruz. Doðal bir sebep sonuç iliþkisi olduðunu düþünmüyoruz bile. Eþcinsel yaþamýn ne kadar zorluklarla dolu olduðunu, çok ünlü bir modacý eþcinsel arkadaþým yýllar önce sabahlara kadar süren bir aile toplantýsýnda detaylarýyla anlatýnca yüreðim paramparça olmuþtu. Çünkü her âþýk olduðu genci kesinlikle bir gün kaybedeceklerine emin olduklarýndan peþ peþe büyük acýlar yaþýyorlar. Doðaldýr ki, vakti gelince âþýk olduðu genç seçtiði bir kýzla evlenip yuva kuracak ve onu ebediyen terk edecek. Bu uzun sohbetimizde þu anýsýný da kahkahalarla anlatmýþtý. Tatil yöresindeki bir 11 akþam yemeðinde yeni tanýþtýðý bir býçkýn delikanlýnýn sözü dönüp dolaþtýrýp biteviye onun eþcinselliðini imâ eden alaylý sözleri üzerine: "Ey arkadaþ kendine gel.. Evet, ben senin dediðin gibiyim. Þu sebepten veya bu sebepten. Ama ben kendi mesleðimde yükseldim, bilgimi artýrdým ve toplumda bileðimin hakkýyla bir yere geldim. Ya senin, benim þu kýnadýðýn durumda olmamaktan baþka ne meziyetin var, söyler misin bana?!..." Bir yakýným, özenle yetiþtirdiði, en yüksek eðitimle donattýðý 20'li yaþlarýn sonundaki oðlunun açýkça "Baba ben eþcinselim" diyerek durumunu ortaya koyduðunda bütün bu güçlükleri düþünerek "Oðlum çok zor bir yaþamý seçtin. Ama bu hayat senin. Nasýl mutlu olacaksan öyle yaþa. Ama ben ve annen daima senin yanýnda, sana destek olacaðýz bunu bil" diyebilmiþti sadece. Eþcinsel yaþamýn zorluklarýný böylece gördükten sonra, baþkalarýný da ayný zorluklara çekmenin övülecek bir tarafý olabilir mi? Hz. Lût neredeyse sýrf bu örneði vermek ve toplumsal eþcinselliðin tehlikelerinden insanlýðý haberdar etmek için çileli bir hayat yaþamýþ gibi görünüyor. Ancak eskiden farklý düþünüyordum ama bireysel eþcinselliði bugün bir hastalýk gibi görmüyor "kendine özgü" bir olgu olduðuna inanýyorum. Ne var ki, yaygýnlaþmasýnýn önüne geçmek de boynumuzun borcu. 4000 yýl önceki Hz. Lût örneði tam da bugünler için ibret alýnmasý ve unutulmamasý gereken bir olgu olarak önümüzde duruyor gerçekten!..

12 SEVGÝ DÜNYASI Kutsal Bilgi Yolu: Vahiy Güngör Özyiðit, Psikolog B ize bildirilenler kategorisine giren tanrýsal bilgilerle insan, gerçeði daha berrak bir þekilde görür ve hayra daha yakýn durur. Hakiki vahiyle karþýlaþma, peygamberlerin yaþadýðý üst düzeyde bir tecrübedir. Üstün bir tecrübeyi yaþamak, her þeyden önce o tecrübeyi uygun kýlacak bir ön hazýrlýðý gerektirir. Ýnsan bilgi ile yükselir. Bilgi akla yol göstererek, onun kendini gerçek-

SEVGÝ DÜNYASI leþtirmesini ve etkin olmasýný saðlar. Ayrýca bilgi, yazý ile saklanabildiðinden diðer kuþaklara bir kültür kalýtý olarak aktarýlabilir. Öylece öncekilerin öðretilmesi, düþünerek bulunan yeni bilgilerin onlara eklenmesi, zaman zaman Tanrý katýndan gülyüzlüler kanalý ve vahiy yoluyla bildirilen bilgilerle insanlýk ilerler. Özellikle bize bildirilenler kategorisine giren Tanrýsal bilgilerle insan, gerçeði daha berrak bir þekilde görür ve hayra daha yakýn durur. VAHÝY NEDÝR? Tanrýsal bildirilerin peygamberle vahiy yoluyla indirilmesi, kutsal bir bilgi yolu olarak vahyin önemini ve deðerini belirtir. Yapýlan araþtýrmalar vahyin, çok geniþ bir alaný kapsadýðýný ve birçok anlamý birden içerdiðini göstermiþtir. Sözlük anlamý olarak vahiy, gizli konuþmak, gizli ve süratli bildirmek, imâ ve iþaret etmek, fýsýldamak, seslenmek, emretmek ve ilham gibi çeþitli anlamlara gelmektedir. Ama asýl aðýrlýk, gizli ve süratli bildirme anlamý üzerindedir. Bütün bu anlamlarý göz önünde bulundurularak vahiy, tanrýsal olmayan ve tanrýsal olan vahiy diye ikiye ayrýlmýþtýr. TANRISAL OLMAYAN VAHÝY Zekeriya peygamberin imâ ve iþaret anlamýnda kavmine yaptýðý vahiy buna bir örnektir: "Zekeriya mihraptan kavminin huzuruna çýktý ve onlara sabah-akþam Allah'ý tespih etmeyi vahyetti." (Meryem Suresi 10) Yine insan, cin ve þeytanlarýnýn gizlice söylemek ve fýsýldamak anlamýndaki vahyetmeleri, tanrýsal olmayan vahye diðer bir örnektir: "Biz böylece insan ve cin þeytanlarýný peygamberlere düþman ettik, bunlar birbirini aldatmak için süslü ve yalan sözleri vahyederler." (En'am 112) 13 Ayný surenin 121. âyeti de þöyle der: "Üzerinde Allah'ýn adý zikredilmeyeni yemeyin, çünkü fýsk yapmýþ olursunuz. Þüphesiz þeytanlar dostlarýna sizinle mücadele etmesini vahyederler. Eðer onlara itaat ederseniz müþrik (Tanrý'ya ortak koþan) olursunuz." Buradaki vahiy kelimesi telkin ve teþvik etmek anlamýndadýr. TANRISAL VAHÝY Tanrýsal vahye gelince, o da kendi içinde bir kaç çeþide ayrýlýr: 1. Cansýz madde (yeryüzü) ve gökyüzü ile ilgili vahiyler: "O gün yer bütün haberlerini anlatacaktýr. Çünkü Rabbin kendisine (o þekilde) vahyetmiþtir." (Zilzal 4-5) Fussilet süresinin 12. ayetinde vahiy kelimesi yine emretti, buyurdu anlamýna kullanýlýr: "Her gökte ona ait emri vahyetti." Tanrýnýn cansýz maddeye vahyini doða yasalarý olarak düþünebiliriz.

14 2.. Canlýlardan bal arýsýna vahyini, ona doðuþtan yerleþtirilmiþ bir program veya içgüdü olarak deðerlendirebiliriz. "Rabbin bal arýsýna daðlardan, aðaçlardan ve (insanlarýn sizin için yapacaklarý) çardaklardan evler (kovanlar) edin. Sonra meyve (ve çiçek) lerin her birinden yiyin, sonra Rabbin yolunda baðlýlýkla yürüyün diye vahyetti." (Nahl 68-69) 3. Meleklere duyurulan vahiy: "Hani Rabbin meleklere: þüphesiz ki ben sizinle beraberim. Haydi, iman eden (o mücahitlere) sebat ilham edin. Ben kâfirlerin yüreklerine korku salacaðým diye vahyediyordu." (Enfâl 12) 4. Ýnsanlardan Hz. Ýsa'nýn havarilerine ve Hz. Musa'nýn anasýna gelen vahiyler: "Hani havarilere, bana ve resûlüme iman edin diye vahyetmiþtim. Ýman ettik, hakiki Müslüman olduðumuza sen de þahit ol demiþlerdi." (Maide 111) "Musa'nýn anasýna, onu emzir, ona ait bir tehlike gelince kendisini denize býrak (boðulacaðýndan) korkma, (ayrýlýðýndan) kederlenme. Çünkü biz onu yine sana geri döndüreceðiz, hem onu peygamberlerden biri de yapacaðýz diye vahyettik." (Kasas 7) Ýlkindeki vahiy, emir ve imâ mânâsýna, ikincideki ise ilham, rüya ve görüþ (vision) karþýlýðýnda kullanýlmýþtýr. 5. Hakiki vahiy: Gizli ve hýzlý bildiri, kutsal mesaj ve haber anlamýna peygamberlere ulaþtýrýlan vahiydir. SEVGÝ DÜNYASI Kur'an bununla ilgili olarak Hz. Muhammed'e þöyle der: "Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiðimiz gibi, sana da vahyettik. Ýbrahim'e, Ýsmail'e, Ýshak'a, Yakup'a, Yakup'un torunlarýna, Ýsa'ya, Eyyüp'e, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik ve Davud'a Zebûr verdik." (Nisa 162) Tanrý, ilke olarak insanlarla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasýndan, ya da bir elçi göndererek konuþmuþtur. Bu da Kur'an'da açýkça bildirilir: "Vahiy ile yahut perde arkasýndan veyahut da elçi gönderip, ona kendi izniyle dilediðini vahyetmesi suretlerinden baþka hiçbir surette Allah'ýn konuþmasý hiç bir insana müyesser olmaz. Þüphesiz ki O çok yücedir, mutlak bir hüküm ve hikmet sahibidir." (Þurâ 51) Hakiki vahiyle karþýlaþma, peygamberlerin yaþadýðý üst düzeyde bir tecrübedir. Üstün bir tecrübeyi yaþamak, her þeyden önce o tecrübeyi uygun kýlacak bir ön hazýrlýðý gerektirir. Bu iþ için seçilen gülyüzlüler, akýl ve ahlâk güzelliði ile bunu hak ettikten ve ruhen hazýr olduktan baþka, o dünya yaþamlarýnda da düþünerek, doðruyu arayarak, ayrýlýkta olanlar için üzülüp kaygýlanarak, gönüllerini arýtýp sürekli hayrý dileyerek kendilerini zihnen de Tanrýsal gerçeklere hazýr etmiþlerdir. Ayrýca onlar aynen çýkan sadýk rüyalarla da melekût âleminin þartlarýna ve vahiye alýþtýrýlmýþlardýr. Günü ve saati geldiðinde melek (Cibril) uyurken veya

SEVGÝ DÜNYASI 15 o üçünün insanlýðýn hayrýna bilgi almak için nasýl tek baþlarýna yol aldýklarýný ve zorlandýklarýný da ayný celsede anlatýr; "Hani o üçünün de birbirlerine benzer bir yönü vardý bir tek þeyde: Üçü de almak için tek baþýna yol alýrlardý, sýkýlarak, titreyerek, çýrpýnarak..." KUTSAL ÇABA uyanýkken peygamberin kalbine gizlice ve görünmeksizin Tanrý'dan getirdiði bilgiyi býrakýr. Diðer þekilde melek, çeþitli biçimlere bürünür ve Tanrý iþittirmek istediði þeyi ses olarak herhangi bir cisimden duyurur, öylece perde arkasýndan konuþur. Ya da doðrudan Cebrail denilen bilgi meleði kendi hüviyetinde çok kanatlý heybetli bir varlýk olarak görünür veya insan þekline girerek (Hz. Muhammed'e olduðu gibi) bilgi verir. Bütün bu söylemeye çalýþtýklarýmýzý Rehber Varlýk, üç büyük dinin üç büyük peygamberi, Hz. Musa, Hz. Ýsa ve Hz. Muhammed için; "Hani o üçüne ayný gelen, biliyorsunuz ya, birinde bir alevdi iþareti, birinde bir güvercin ve birinde hani sözü geçen o melek..." diyerek Meleðin (Cibril) Musa'ya alev, Ýsa'ya güvercin ve Muhammed'e Cebrail olarak (kendi hüviyetinde veya insan þeklinde) göründüðünü belirtir. Ve yine Onlarýn, o gülyüzlülerin ve yardýmcýlarýnýn insanüstü çabalarý, her zorluða göðüs germeleri, hiçbir karþýlýk beklemeksizin yalnýz Tanrý rýzasý için, aldýklarýný vermeleri yüzünden, bugün hâlâ O'nun sözleri var. Hz. Muhammed'in 40 kadar vahiy kâtibi, bunu kutsal bir iþ edinerek, inen her âyeti harfi harfine, o zamanýn imkânlarý içinde hurma dallarýna, ince beyaz taþlara, kürek kemiklerine ve iþlenmiþ ince deri üzerine titiz bir þekilde kaydettiler. Ve bu özenli çalýþma, kutsal çaba, Tûr sûresinde "Tûr daðýna ve iþlenmiþ ince deri üzerine yazýlmýþ kitaba yemin ederim" þeklinde Kur'an'a geçti. Ve okunup yaþanmak üzere tertemiz bir þekilde yarýnlara emanet edildi. Vahyin asýl yazýlmasý gereken yer ise; insanýn aklý ve gönlüdür. Tanrý'nýn buyruklarýný akýlla gönül kitabýna yazan, gönlü O'na yer olacaðýndan, O'nun yeryüzünde gönüleri, eli ve dili olur. Öylece baþka gönüllere girmeye, orada da Yaradan için yer yapmaya yol bulur.

16 Mevlânâ ve Semâ SEVGÝ DÜNYASI Derleyen: Nihal Gürsoy M evlânâ'nýn babasý Bahaeddin Veled ile Ferideddin Attar, Niþabur'da görüþüp sohbet ediyorlardý. Bu esnada henüz çok genç neredeyse çocuk yaþta olan Mevlâna da yanlarýnda bulunuyordu. Ferideddin Attar, çocuðu dikkatlice süzdükten sonra "Bu delikanlýda dünyayý yakacak bir ateþ var" der. Ayrýlýrlarken de: "Hey gidi koca dünya! Bir nehir, koskocaman bir denizi önüne katmýþ gidiyor" diyerek duygularýný dile getirir.

SEVGÝ DÜNYASI Küçük yaþlarýndan beri bilgi ve anlayýþta ileri giden, bugün hâlâ düþüncelerinin ýþýðýyla dünyamýzý aydýnlatan Mevlâna'nýn tüm eserlerinde pek çok öðretici, ibret verici, yol gösterici hikâyelerinin yanýnda zaman zaman dost meclislerinde, sohbetin dýþýnda semâ törenlerinin yapýldýðýný da görüyoruz. Sufî Meditasyonu da denilen Semâ (Devran, Hatme) bir þey üzerinde derin ve kapsamlý bir þekilde düþünmek demektir. (Eforsuz bir düþünce hali, ruhla bütünleþme) Bir þeyin asýl gerçeðine kavuþmak amaç ve umudu ile, zihne dolan gereksiz fikirleri geri göndererek, o anda cevap beklenen sorunun açýklýða kavuþturulmasýna çalýþmaktýr. Daha da açacak olursak insanýn ruhsal varlýðýyla irtibata geçmesidir. O nedenle ayný zamanda "iþitmek" anlamýnda "dinlemek" anlamýnda da kullanýlýr. Sema, sembolik olarak, kâinatýn oluþumunu, insanýn âlemde diriliþini, Yüce Yaratýcý' ya olan aþk ile harekete geçiþini ve kulluðunu idrak ederek "Ýnsan-ý Kâmil"e doðru yöneliþini ifade eder. Semâ edenlere Semâzen adý verilmiþtir. Semâ'ý ibadet gibi yapan Mevlânâ'nýn Þems-i Tebrizi ile tanýþtýktan sonra semâ etmeye baþladýðý söylenir. Sultan Veled'de (oðlu) Ýbtidaname isimli eserinde, Mevlânâ'nýn Þems ile tanýþtýktan sonra semâya baþladýðýný ve Þems'den ayrýldýktan sonra, ayaklarýnda 17 derman kalmayýnca yerlerde dönerek semâ ettiðini, bütün þehir halkýnýn da ona uyarak semâ ettiðini yazar. Eflâki'nin naklettiklerine göre ise hoþa giden herhangi bir þey veya güzel bir ses, anlamlý bir söz Mevlânâ'yý semâ ettirmeye kâfi gelirdi. Sokakta, pazarda, Meram Mescidi'nde, Ilýca'da, deðirmende, Konya meydanýnda ne zaman isterse semâ ederdi. Tasavvuf geleneði içinde baþlangýçtan beri varolagelen sema, Mevlânâ ile yaygýnlýk kazanmýþtýr. Mevlânâ'nýn kendi baþýna yaptýðý semânýn dýþýnda toplu olarak yapýlan semâ törenlerine de sýklýkla katýldýðý görülmektedir. Semâ ederken topluluða arkasýný dönmeyi saygýsýzlýk olarak kabul ederdi. Zaman zaman semâ halinde þiirler okur, altýn daðýtýr, fetva isteyene fetva verirdi. Gerek Mevlânâ'nýn gerekse Mevlevî'lerin semâ ayinleri için þöyle bir deðerlendirme yapmak mümkündür. Derviþler ruhsal enerjilerini birleþtirerek semâ tekniði sayesinde transa giriyorlar topluca manyetik bir çekim alaný oluþturuyorlardý. Ortaya çýkan bu yüksek enerji, içsel coþkuyu artýrarak kabuklarýn kýrýlmasýna ve açýlmasýna yol açýyor, kendi ruhsal varlýklarýyla, dolayýsýyla bütünle birleþmelerine, farkýndalýklarýnýn artmasýna neden oluyordu. Elbette bu ortak enerjiden herkes kendi ruhsal kabý ölçüsünde alýyordu. Derviþlerin semâ törenlerine katýlmadan önce hem semâ tekniðine alýþtýrýlmalarý hem de bilgiyle donatýlmalarý gerekiyordu.

18 Tabiidir ki ruhun kabuklarýný kýran, onu besleyip büyüten en önemli araç doðru yaþama bilgileridir. Ýnsan yaþamýna yön veren, yaþamýn asýl amacýna hizmet eden bilgilere sevgiyle baðlanmak ve onlarý uygulamak kiþinin geliþimini ve ruhsal büyümesini hýzlandýran en önemli faktördür. Ýlâhi kaynaklý tüm öðretiler, dinler, kadim bilgiler deðiþen ve geliþen insanýn ihtiyacýna göre bu görevi üstlenirler. Bu, Tanrýsal bir yardým, bir el uzatmadýr insana. Çünkü insan, varlýðýnýn sýnýrlarý nedeniyle bilgi ve sezgi aracýlýðýyla belli bir yere kadar gidebilir. Temel gerçekler hiçbir zaman deðiþmemiþtir. Ancak insan geliþtikçe aklý ve tecrübeleri arttýkça O'nun gerçeklerine daha çok nüfuz edebilir. Bu nedenledir ki dinler ve ilâhi yol göstermeler özünde ayný olmakla birlikte, insanlýðýn evrimine yol gösterecek mahiyette yeni bilgileri de içerirler. O nedenledir ki Mevlâna; "Dünle beraber gitti cancaðýzým, ne kadar söz varsa düne ait. Þimdi yeni þeyler söylemek lâzým" diyerek bu gerçeði dile getirmiþtir. Mevlâna semâ ile dönmesini de bir rubaisinde þöyle deðerlendiriyor. "Bu dönüþü ben kendi canýmdan öðrendim. Beden kalýba girmeden önce can âleminde böyle dönerdim. Bana sabýr ve sükûn daha uygundur diyorlar. Ben bu sabrý da sükûnu da size baðýþladým." SEVGÝ DÜNYASI (Rubailer 903) Semâ halindeki coþkusunu görenlerin: "Aman efendim biraz yavaþ olsanýz" uyarýlarýna ise þöyle cevap vermektedir: "Deliliðe aþýðým, akýllýlýða usluluða doydum" (573) Semâ yaparken giyilen siyah hýrka; kabir topraðýna, beyaz giysi saflýða ve kefene, baþa takýlan baþlýk ise Allah'ýn birliðine (tevhid) ve nefsin mezar taþýna iþaret eder. Mevlânâ sað el göðe doðru, baþ saða doðru yatmýþ vaziyette, sol el aþaðýya yere doðru yapýlan semanýn kendisi için "Allahtan alýrým, halka daðýtýrým" anlamýna geldiðini söylemiþtir. Yazar Muammer Saðlam'ýn bu konudaki araþtýrmalarý ve semâ hakkýndaki yorumu oldukça detaylýdýr: "Mevlevi semâsýndaki duruþun anlamý ve gayesi, vecd ile baþlar. Vecd hali ise bedendeki manyetik alanýn þiddetini artýrýr, çekim güçlenir. Kozmikten gelen akýþlar hýzla bedene dolmak ister. Bu akýþýn normal giriþ kapýsý ise býngýldaktýr. Çýkýlmasý gereken seviyeye ulaþabilmek için, evrensel sistem gereði, hem dönmek hem de devinmek gerekir. Bedendeki enerji akýþ yönü ise saðdan sola doðrudur. Bu sebeple sað kol omuz hizasýndan biraz yukarýda, avuç içi evrene dönük, parmaklar açýk, akýþý kontrol edip baþa indirirken, baþýn hafifçe saða yatýk olmasý da akýþýn býngýldaða, yönelmesine yardým içindir. Sol kol omuzdan aþaðý tutularak avuç yere dönük, parmaklar yine açýk ve serbest, yerden gelecek ters yönlü

SEVGÝ DÜNYASI 19 akýþlarý idare eder. Tennüre'nin (giyilen elbise) beyaz saf veya beyaz ipek olmasý ve dönerken daire þeklinde açýlacak biçimde dikilmesi de yine yerden gelecek ters yönlü akýþlarýn engellenmesi içindir. Kumaþýn cinsi, rengi ve modeli önemlidir." Semâzenlere, neyzen, kudümzeri, ayinhan ve naat hanlar gibi musiki erkâný eþlik eder. Sýralarýna göre yerlerini alýrlar Semâ ayinlerinde müzikle eþlik edenlere mutrib denilir. Mutribin önünde semâ meydaný, onun da tam karþýsýnda þeyh postu vardýr. Postun ucunda semâhanenin ortasýna kadar uzandýðý varsayýlan çizgiye ise (hatt-ý istiva) denir. Bu gerçeðe ulaþan, Vahdete giden en kýsa yol olarak kabul edilir. Bu çizgi asla çiðnenmez. Post en büyük manevi makamdýr ve kýrmýzý renklidir. Semâzenler hem kendi etraflarýnda dönerler, hem de meydaný devrederler. Týpký, gezegenlerin, yýldýzlarýn ve dünyanýn, Güneþ'in cazibesiyle hem kendi etrafýnda, hem de Güneþ'in etrafýnda döndükleri gibi Semâ bütün âlemlerin Güneþ'i Allah'ýn huzurunda bir devr-i âlemdir. Esasen semâ, gerçek varlýða ulaþtýran, insaný kendinden geçiren bir cezbe vasýtasý, kendinden geçen kiþinin can sarhoþluðudur. Mevlâna'mýzýn ifadesiyle: "Semâ, aþka kavuþmak, buluþmak sultanlýðý için, perdeleri kaldýrýp içeriye girmek devleti için, can elbisesidir."

20 Ölüm, Týp Dünyasý ve Ölüm Ötesi SEVGÝ DÜNYASI Ölüm Bir Son Mu? Derleyen ve Çeviren: Zühal Voigt "Joe Tiralosi, New York þehrinde, Manhattan'da arabasýný yýkama ünitesinden geçirdikten hemen sonra, kendisini tuhaf bir þekilde kötü hissetti. Midesi bulanýyordu ve kendi kendisinin yanýnda duruyormuþ gibi bir hisse kapýlmýþtý. Kendisi ünlü bir borsacýnýn þoförü olarak çalýþýyordu ve o anda, 2009 yýlýnýn sýcak bir Aðustos günü akþamýnda, o günkü vardiyasýnýn bittiðine memnun olarak, arabasýný evinin bulunduðu Brooklyn yönüne sürmüþtü. Oto klimasý sonuna kadar açýktý ama Tiralosi ter içindeydi. Aslýnda paniðe meyli olmayan, gerçekçi bir insandý ama bir zaman sonra artýk tahammül edemedi ve arabayý kenara çekip, karýsýna telefon etti. Karýsý ona, arabayý derhal bir hastaneye sürmesini söyledi. Ama Tiralosi, otosunu bir sonraki kavþaða kadar bile götüremedi. Direksiyona yýðýlýp kalmýþtý. Bir þeyler olduðunu anlayan karýsý, derhal Tiralosi'nin iþ arkadaþý olan bir diðer þoföre telefon ederek, arabanýn yerini bildirdi. Olay yerine yetiþen bu iþ arkadaþý Tiralosi'yi derhal Presbyterian Hastanesine kaldýrdý. Hastaneye vardýðýnda bilinci hâlâ yerinde olan Tiralosi, kendisini karþýlayan hemþireye durumunu anlatmayý denedi ama daha cümlesini tamamlayamadan kendinden geçti. Kalbi o anda duruvermiþti. Ve Tiralosi o anda öldü."

SEVGÝ DÜNYASI Bu satýrlar, uzun yýllar New York'un çeþitli hastanelerinde çalýþmýþ ve sonuçta "Reanimation" (Diriltme, yeniden canlandýrma) konusunda, dünya çapýnda üne kavuþmuþ kardiolog Dr. Sam Parnia'nýn Ýngilizce adýyla "Erasing Death" (Ölümü Silmek, Ortadan Kaldýrmak) Almanca baþlýðýyla " Der Tod muss nicht das Ende sein" (Ölümün Bir Son Olmasý Gerekmez) isimli, 2013 senesi baþlarýnda yayýnlanmýþ son kitabýnýn giriþ bölümünden. Yani kitapta bahsedilen konular dünyadaki en son araþtýrmalarý aksettiriyor. Dr. Sam Parnia, þimdilerde New York Stony Brook Devlet Hastanesinde "Reanimation Araþtýrmalarý" bölümü yöneticisi olarak çalýþýyor. Uzman haline geldiði konuya olan ilgisi ise, çocukluk yýllarýnda dokuz yaþýndayken baþlamýþ. O yýllarda 47 yaþýnda olan babasý nörolojik bir hastalýk dolayýsýyla tekerlekli iskemleye mahkûm kalmýþ ve gitgide kötüleþerek, çevresi ile iliþki bile kuramayacak durumda, kimseyi tanýmadan, sadece yatakta, yaþayan bir ölü gibi geçirdiði 17 yýldan sonra dünyadan ayrýlmýþ. Parnia, çocukluðu ve gençliði boyunca, yalnýzca yataktaki hareketsiz bir beden olarak algýladýðý, konuþamadýðý, nasýl olduðunu soramadýðý babasýnýn kiþiliðinin, hatýralarýnýn, onu o insan yapan özelliklerin nereye gittiðini düþünmüþ ve sonuçta doktor olup, bu þekilde hastalanan baþka insanlarýn beyinlerini kurtarmak için çalýþmaya karar vermiþ. Beyin üzerindeki çalýþmalarý onu zamanla, ani kalp durmasýyla ölen kiþilerin beyinlerinde meydana gelen 21 zararlarla karþý karþýya getirmiþ ve böyle durumlarda beynin zarar görmesini önleyebilmek konusuyla uðraþýrken de, kendisini ölüm konusunu araþtýrýrken bulmuþ. Dr. Sam Parnia bir yandan, aniden kalp durmasýna uðrayan insanlarýn, en iyi þekilde hangi þartlar altýnda yaþama geri döndürülebileceði konusunda uðraþ verirken, öte yandan da týbben ölmüþ olduðu kabul edilen insanlarýn bilinçlerinin, yaþama geri döndürme çabalarý esnasýnda nerede kaldýðýný araþtýrýyor. Ve bunu yaparken de, konunun doðasý icabý, ölümötesi deneyi yaþayan insanlarla karþýlaþýyor ve bu da onu, ölümün ne demek olduðu ve insan bilincinin baþýna, ölüm ötesinde ne geldiði, insan bilincinin ya da kiþiliðinin veya insaný insan yapan ruhsal özelliklerin, ölümün gerçekleþtiði andan itibaren ne halde olduðu, nereye gittiði sorularýyla karþý karþýya getiriyor. Bu sorularýn cevaplarýný aramak için, ABD'de ve Avrupa'nýn bazý ülkelerinde yüzlerce doktorun ve bilim adamýnýn katýldýðý "AWARE" isimli dünya çapýnda bir çalýþma baþlatýyor. AWARE araþtýrmalarýnýn hedefi, birçok hastanede kalp durmasý nedeniyle ölüm ötesi olayý yaþayan hastalarýn deneyimlerini bilimsel bir þekilde toplamak ve yayýnlamak. Bu çalýþmalarýn sonuçlarý, çalýþmalar halâ devam ettiðinden, bugüne kadar henüz tam olarak toplanýp deðerlendirilmemiþ durumda. Dr. Parnia'nýn araþtýrdýðý ve deðindiði konular çok geniþ kapsamlý ve týp tarihinde yepyeni bir görüþ açýsý, yepyeni

22 bir yol ve yepyeni bir araþtýrma alaný ortaya koyuyor. Bu yazýda ve belki de sonrasýnda, bu çalýþmalarýn ortaya koyduðu en son gerçekleri, bu konularda atýlmýþ en yeni adýmlarý, týp dünyasýnýn konuya karþý takýndýðý çeþitli tavýrlarý ve belki de gelecekte þekil alacak bir bilim dalýnýn ilk adýmlarýný sizlere aktarmaya çalýþacaðýz. Yaþama Dönüþ Yazýnýn giriþinde sözünü ettiðimiz Joe Tiralosi'nin kaldýrýldýðý hastanede tesadüfen, reanimasyon (diriltme) bölümünde çok tecrübeli doktor ve hemþireler ve en son teknikle çalýþan makineler mevcut. Tiralosi'ye derhal aletlerle göðüs kompresyonlarý ve elektrik þoklar tatbik ediliyor. Ve dakikalar akýyor. On dakika, on beþ dakika, yarým saat, kýrk dakika. Tiralosi'nin kalbi cevap vermiyor. O günlerde, en fazla on dakikalýk bir oksijen yokluðunun, beynin hücrelerini öldürmeye baþladýðý ve bu durumda kiþi yaþama döndürülse bile, beyni artýk normal çalýþamayacaðýndan, artýk içi boþ bir kýlýf halinde yani zihinsel faaliyetleri olmadan yaþayabileceði bilinmekte týp dünyasýnda. Bu bilgiye raðmen, reanimasyon uzmanlarý, onu yaþama döndürme çabalarýna devam ediyorlar. Ve tam kýrk beþinci dakikada, 4500 Toraks kompresyonu ve sayýsýz adrenalin iðnesinden sonra, Tiralosi'nin kalbi birden titremeye baþlýyor. Sevinç çýðlýðý atan doktorlar onu derhal kalp kateter ünitesine naklediyorlar. Þimdi de kalbi durduran asýl sebebi bulmaya SEVGÝ DÜNYASI çalýþmalarý gerek. Çünkü o sebebi bulup ortadan kaldýramazlarsa, hasta yeniden ölecek. Orada bir kere daha duran kalbi, bir kere daha çalýþtýrdýktan sonra, kasýktan damara soktuklarý sonda ile kalbe ulaþan doktorlar, Tiralosi'nin kalbi besleyen atardamarlarýndaki týkanýklýklarý keþfediyorlar. Balonlarla bu yollarý açarak stentler takýyorlar ve böylece hasta yaþama geri dönüyor. Hem de bir zaman sonra, hastaneden çýkarak, hiç bir þey olmamýþ gibi normal yaþamýna dönüyor, iþini yapmaya devam ediyor ve ailesiyle sürdürdüðü mutlu günlerine kavuþuyor. Kýrk beþ dakika boyunca oksijensiz kalmýþ olan beyninin hiçbir hasar görmeden, onu felçli, yatalak veya bilinçsiz yapmadan normal yaþamýna döndürmesindeki sýr ise, o hastanede kullanýlan bir metod. Hastaneye getirildiði andan itibaren Tiralosi'nin bedeni 24 saat boyunca, Arctic Sun isimli özel bir gereç yardýmýyla soðutuluyor. Böylece, "Hypothermie" adý verilen bu metodla, normalin çok altýnda bir ýsý derecesine getirilmiþ olan bir bedendeki, beyin dâhil tüm organlar, ölme sürecini yavaþlatýyor ve esaslý bir zarar görmeden uzun bir süre tekrar yaþama dönmeye hazýr halde bekleyebiliyorlar. Dr. Sam Parnia, Tiralosi'nin, kalbi duran hastalarý yaþama döndürme konusunda tecrübesi ve gerekli gereçleri de olan bir hastaneye rastlamasý ile ne kadar þanslý olduðunun altýný çizdikten sonra, böyle bir ani kalp durmasý veya kalp krizi yaþayan her hastanýn maalesef ayný derecede þanslý olmadýðýný ve

SEVGÝ DÜNYASI soðutma olmadan yapýlan kýsa süreli kalp masajlarýnýn ve ilaç takviyelerinin ya sonuç vermediðini veya verse bile hastalarý yaþama, beyni zedelenmiþ, sakat insanlar halinde geri döndürdüðü gerçeðini ifade ediyor. Tiralosi olayý ama bu kadarla da bitmiyor. Tiralosi ölü olarak geçirdiði kýrk beþ dakikalýk süre içerisinde bir de ölüm ötesi deneyimi yaþamýþtýr. Bu konuya daha sonra döneceðiz. Tarihten Bugüne Reanimasyon Canlýnýn ölümü, özellikle de insanýn ölümü, tarihin baþlangýçlarýndan bu yana insanoðlunun bir türlü kabul edip sindiremediði acý bir gerçek olarak günümüze kadar süregelmiþtir. Bu yüzden de insan sürekli ölüme çare aramýþ, ölenleri geri getirebilmek için de çeþitli yollar denemiþtir. Bunlar arasýnda, ölen kiþiyi sýcak tutmak, sýcak suya veya sýcak küle, hattâ sýcak dýþký içine yatýrmak, bazý bölgelerde ölen kiþinin bedenine anüsten duman püskürtmek, nefes almasýný temin etmek için boðazýný kuþ tüyleriyle gýdýklamak gibi, naif ve bir o kadar da etkisiz metodlar da var. Etkili olmuþ ve oldukça bilimsel ilk metoda Amsterdam'da rastlýyoruz. On sekizinci yüzyýlda, Amsterdam'ýn nüfusu arttýðýnda, þehrin güzel ve romantik kanallarýna düþüp boðulan insanlarýn sayýsý da þiddetli bir artýþ gösteriyor. Þehir yöneticileri bir yandan kanal kenarlarýnda emniyet tedbirleri almaya çalýþýrken, kanala düþmelerin 23 tamamen engellenememesi üzerine, düþüp boðulanlarý kurtarmanýn çarelerini aramaya baþlýyor. Bunun için de, bugünkü modern yapay solunum gerecinin dedesi olabilecek basit bir körük kullanýlýyor. O yýllarda kurulan Amsterdam Hayat Kurtarma Derneði, kanallar boyunca belirli yerlere, bugün örneðin hava alanlarýnda bulundurulan defibrilatörler (kalp masajý yapan gereç) gibi, bu körüklerden yerleþtiriyor. Gerçekten de bu körükler kullanýlarak, dört yýl içinde yüz elliden fazla insan yaþama döndürülebiliyor. O zamanlarda, kýyýlardan uzakta yaþayan insanlar da, aniden ölen insanlarý göðüs kýsmý aþaðýya gelecek þekilde bir fýçýya baðlýyorlar ve fýçýyý saða sola döndürüyorlar veya ölüyü bir atýn sýrtýna ayný þekilde baðlayarak atý týrýs yürüyüþüne geçiriyorlar. Bunlar her iki durumda da, göðüs kafesine etki edilmesi gerektiðinin, insanlarca kavranmýþ olduðunu gösteren metodlar. Derken 1949'da, Ýngiliz doktor H.R.Silvester, sonradan "Silvester" metodu adýyla yaygýnlaþan, kiþinin kollarýný kaldýraç gibi kullanarak ciðerlere hava giriþ çýkýþýnýn saðlanmasý metodunu bulur. Yirminci yüzyýlýn baþlarýnda ise, kalp masajý ortaya çýkýyor. Bunu yapmak için doktorlar göðüs kafesini açarak, doðrudan kalbe masaj yapýyorlar ama bu metod da, birçok tehlikeyi içinde barýndýrdýðýndan sýk kullanýlmýyor. Bundan sonra 1949'da James Elam adlý bir anestezi uzmaný, aðýzdan aðýza yapýlan suni solunumu keþfediyor. Ama

24 ancak 1960'larda doktorlar ve bilim adamlarý, ölen birini yaþama döndürmek için bu iki unsurun; yani kalbe yapýlan kompreslerle, aðýzdan hava verilmesinin birlikte yapýlmasýnýn baþarýya ulaþtýrdýðýný anladýlar. Daha sonralarý, kalbi yeniden çalýþtýrmak için elektrik verilmesi de devreye girdiðinde, bugünkü modern kalp ve ciðer çalýþtýrýlmasý kavramý bulunmuþ oldu. Bunun yanýnda normal bir tansiyon yaratmak için bazý ilaçlar da verildi. Kalbi aniden duran bir hastaya, birbiriyle baðlantýlý olarak tatbik edilen bu unsurlar bugün tüm dünyada "hayat kurtaran acil tedbirler" olarak biliniyor. Ve bu yeni geliþmeler, týp dünyasýna yepyeni bir þey öðretmiþ oldu: Ölümün geri çevrilebileceðini, ölen kiþinin tekrar yaþama dönebileceðini. Yalnýz bu, artýk ani kalp durmasýyla ölen her kiþinin geri döndürüleceði anlamýna gelmiyordu. Bu eylemin baþarýya ulaþabilmesi için pek çok þeyin birbiriyle koordine edilmesi gerekiyordu ve geri döndürme çabasýnýn baþýndan sonuna kadar, hastayla ilgili olan bütün kiþiler ve yaptýklarýnýn kurduðu zincirin bir noktasýnda bir hata olduðu takdirde, hastayý yaþama kazandýrmanýn mümkün olmadýðý görülüyordu. Örneðin kiþi, hayat kurtaran tedbirler baþlatýlýncaya kadar on dakikadan fazla ölü kalmýþsa, cankurtaran geç gelmiþse, hastaneye kaldýrýlmasý gecikmiþse, kalbin çalýþtýrýlmasý mümkün olsa dahi, hasta takip eden saatlerde veya günlerde tekrar ölüyor ve yeniden geri getirilmesi mümkün olmuyordu. Böylelikle hastalarýn yüzde ellisinin SEVGÝ DÜNYASI kalbi yeniden çalýþtýrýlsa bile, bunlardan ancak yüzde on beþinin, yaþayan biri olarak hastaneden çýkýp gidebildiði istatistiklerden anlaþýlýyordu. Yapýlan araþtýrmalarda, kalbin durmasý nedeniyle oksijen gitmeyen tüm organlara, daha sonra fazla miktarda oksijen gönderildiðinde, bu oksijenin bir çeþit zehir etkisi yaptýðý tespit edilmiþti. Bu oksijen miktarýnýn bir þekilde ayarlanmasý gerekiyordu. Ayný þekilde, ciðerlere çok fazla miktarda hava verilmesi de, "Airtrapping" denen, havanýn göðüs kafesinde sýkýþýp kalmasýna ve kalbe baský yaparak kan ulaþýmýnýn engellenmesine yol açýyordu. Ayrýca kalp durmasýyla baþlayan hücre ölümleri esnasýnda bedene hücrelerden çok miktarda kimyasal elementler gönderildiði ve bunun da bir Tsunami þeklinde tüm bedende iltihaplara yol açtýðý fark edilmiþti. Evet, ölen bir insanýn kalbi yeniden çalýþtýrýlarak kiþi hayata döndürülebilmekteydi ama hayatta kalabilmesi için daha pek çok engelin aþýlmasý ve her þeyden önce bu tedbirlerin, kalbi duran, kalp krizi geçiren her insana, dünyanýn her yerinde, her hastanede baþarýyla tatbik edilebilmesi için, tabiri caizse, daha kýrk fýrýn ekmek yenilmesi gerekiyordu. Dr. Parnia, bugünkü durumda ABD ve Avrupa içinde bile, herkesin ayný þansa sahip bulunmadýðýný ifade ediyor. Teknolojinin geliþmiþ olduðu Güneydoðu Asya ülkeleri, Japonya da bu konuda daha iyi durumdalar ama tüm dünya düþünülecek olursa, böyle