NYASI NDA NDA. Yrd.Doç.Dr.Ayfer KÜÇÜK



Benzer belgeler
BİLİM TARİHİ İSLAM DÜNYASI NDA BİLİM

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

değildir. Ufkun ötesini de görmek ve bilmek gerekir

Skolastik Dönem (8-14.yy)

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

17. yy. Dehalar Yüzyılı

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

ASTRONOMİ TARİHİ. 4. Bölüm Kopernik Devrimi. Serdar Evren 2013

ASTRONOMİ TARİHİ. 3. Bölüm Mezopotamya, Eski Mısır ve Eski Yunan da Astronomi. Serdar Evren 2013

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

BİLİM TARİHİ VE JEOLOJİ 6

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

Tarihi ve bugünü ile. Her an Harran

ESKİÇAĞ DA BİLİM HİNT MEDENİYETİ

MATE 417 MATEMATİK TARİHİ DÖNEM SONU SINAVI

BİLİME KATKILAR HARİZMİ( )

WINTER. Template EL-HAREZMİ

BİLİM TARİHİ IV. BÖLÜM: ROMALILAR DA BİLİM

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

Satış. Planlaması ve

TÜRK EĞİTİM TARİHİ 3. Dr. Öğr. Ü. M. İsmail Bağdatlı.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ RASATHANESİ AY

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / DİL VE ANLATIM

M.Ö. 1200' LERDEN GÜNÜMÜZE ANADOLU UYGARLIKLARI

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

ĐSLÂM DÜNYASINDA ASTRONOMĐ ÇALIŞMALARI ve ĐSLÂM ASTRONOMĐSĐNĐN BATI'YA ETKĐLERĐ 1

DEVRİNİ AŞAN ALİM ULUĞ BEY

Gök Mekaniği: Giriş ve Temel Kavramlar

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

İlk Müslüman-Türk Münasebetleri ve Türklerin İslâmiyete Girişi

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

Muhammed ERKUŞ. Sefer Ekrem ÇELİKBİLEK

Yrd. Doç. Dr. Ayfer KÜÇÜK

FİZİK. Mekanik İNM 103: İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ. Mekanik Nedir? Mekanik Nedir?

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Yenilik yaratma süreci, s. şımlar. Dördüncü Nesil Yaklaşı. reç olarak tanımlayam yaptığı demektir. W. Edwards Deming. olarak

SeyitGazi yi. Gürcan Banger. 4 Eylül l 2005

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI.. LİSESİ TARİH I DERSİ BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM PROGRAMI (BEP) FORMU

Türk İslam Tarihi Konu Anlatımı. Talas Savaşı (751)

Uluğ Bey ve Başyapıtı: Uluğ Bey Zici

EKVATORAL KOORDİNAT SİSTEMİ

9. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KE YT 9. SINIF MÜFREDATI, YAPRAK TEST ve B LG DE ERLEND RME SINAVLARI L STELER

FİZİK. Mekanik İNM 221: MUKAVEMET -I. Mekanik Nedir? Mekanik: Kuvvetlerin etkisi altında cisimlerin davranışını inceleyen bilim dalıdır.

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

1. 7. c. Merağa c. Usturlap 2. a. Takiyuddin Mehmed d. İslam dünyasında usturlabın gelişmiş olmasının göstergesidir. 9. e. Duvar kadranı 4.

Ürün Detayları EHO DES 9. SINIF DENEME SINAVLARI SORU DAĞILIMLARI. Eğitim doğamızda var

Bilimsel Bilginin Oluşumu

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

ANKET ÇALIŞMASI BULGULARI

Osmanlılarda Bilimsel Düşüncenin Yapısı

FİZİK. Mekanik İNM 101: İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ. Mekanik Nedir? Mekanik Nedir?

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

Astronomi kelimesi, Yunanca iki kelimeden türer: t. Astronomi, nomos: : kanun, gelenek veya tayin etmek anlamına na gelir.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

İHRACATA İLK ADIM PROGRAMI - İİAP - START EXPORTING PROGRAM - S.E.P -

Yönetimin Fonksiyonları. İşletmeye Giriş. neltme. Yönetimin Fonksiyonları. Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı.

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ...

İslam ın Serüveni. İslam ın Klasik Çağı BİRİNCİ CİLT MARSHALL G. S. HODGSON

BİLİM TARİHİ II. BÖLÜM: ESKİ YUNAN DA BİLİM

MANASTIR TIBBI (Monastic Medicine)

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

KOZMOLOJİK DEVİR 1 MİLET MEKTEBİ, PYTAGORASÇILIK Milet Mektebi

MİM MİMARLIK TARİHİ VE KURAMI II GÜZ


Hazırlayanın ; Adı:Handenur Soyadı:Dursun Sınıfı:6\E No:261. İbn-i Sina. Matematik Proje Ödevi

9. SINIF DENEME SINAVLARI SORU DAĞILIMLARI / DİL VE ANLATIM

9. SINIF KONU TARAMA TESTLERİ LİSTESİ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ

4.1 denklemine yakından bakalım. Tanımdan α = dω/dt olduğu bilinmektedir (ω açısal hız). O hâlde eğer cisme etki eden tork sıfır ise;

MARMARA ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ PDR ANA BİLİM DALI 2018 BAHAR YARIYILI TÜRK EĞİTİM TARİHİ DERSİ İZLENCESİ

HAZIRLAYAN: YASEMİN AĞAÇHAN

MODÜLDE KULLANILAN SEMBOLLER

Ünite. Madde ve Özellikleri. 1. Fizik Bilimine Giriş 2. Madde ve Özellikleri 3. Dayanıklılık, Yüzey Gerilimi ve Kılcal Olaylar

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

2.SINIF (2013 Müfredatlar) 3. YARIYIL 4. YARIYIL

GÖKYÜZÜNDE HAREKET. Ünal Ertan Sabancı Üniversitesi. 19 Şubat 2011

ASTRONOMİ TARİHİ. 1. Bölüm Bilim Tarihine Genel Bakış. Serdar Evren 2013

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

M: İLK UYGARLIKLAR ÜÇÜK

7. SINIF TÜRKÇE PROGRAMI. Önerilen Anlatım Süresi (Ders Saati) Keşfetme Alanı (Föy No)

Matematik Ve Felsefe

DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ SINAV TARİHİ:

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. Yayın Kataloğu

İbn-i Sina. Kadızade Rumi

REÇLERİ VE BANKACILIK SİSTEMİNİN N YENİDEN YAPILANDIRILMASINDA KURUMSAL İŞBİRL VE KOORDİNASYON: RLİĞİ

Teleskop: gökyüzüne açılan kapı

Transkript:

BİLİM M TARİHİ VI. BÖLÜM: B İSLAM DÜNYASID NYASI NDA NDA BİLİM Yrd.Doç.Dr.Ayfer KÜÇÜK 1

BATI İSLÂM DÜNYASID NYASI ENDÜLÜS S EMEVÎLER LERİ Doğu İslam DünyasD nyası nda nda bilim faaliyetler hızla h ilerlerken, Batı İslam Dünyası nda nda bilimsel faaliyetler nasıld ldı? İlginç bir gelişme ve canlanma göze g çarpmaktadır. r. Bilim ve kültür r etkinliği i canlılığı ığını İspanya'da ortaya çıkmaktadır. 2

Abbasîlerin, 750 yılında y Emevî Devleti'ni yıkmasy kmasının ardından, Endülüs s bölgesini b denetimi altında tutan I.Abdurrahman yeni bir emirlik kurarak, Abbasîlerle siyasî ve ilmî sahada rekabete başlam lamıştı. Cordoba (Kurtuba( Kurtuba), kısa k bir süre s içinde i inde yeni bir ilim ve irfan merkezi haline getirilmiş ve özellikle II.Hakem döneminde d felsefe, astronomi ve tıp t alanlarında nda çok seçkin araştırmac rmacılar yetiştirilmi tirilmişti. ti. 3

Endülüs Emevileri, medeniyet tarihini iki yönden y etkilemiştir: tir: i. İbn Rüşd gibi filozoflar aracılığı ığıyla, Aristoteles'in yeniden gündeme g getirilerek Aristotelesçili iliğin in doğru bir biçimde imde tanıtılmas lması ve yaygınla nlaştırılması, ii. Endülüs' s'ün n Yunan ve İslâm biliminin Batı'ya aktarılmas lmasında bir köprk prü görevi görmesidir. g Buradaki okullarda eğitilen e Hıristiyanlar H ve Yahudiler, 12. yüzyy zyılda bilim ve felsefe eserlerini Arapça'dan a'dan Latince'ye ve Îbranice'ye tercüme ederek Avrupa medeniyetinin zeminini hazırlam rlamışlardır. r. Bu sebeple Arapça, a, bu dönemde d bilim ve felsefede klasik dil niteliği i kazanmış ıştır. 4

Bu dönemde d İspanya; İslam, Hıristiyan ve Yahudi kültk ltür geleneklerinin karşı şılaştığı ve karış ıştığıığı ilginç bir yerdir. Felsefe, dinsel inançlarla eski Yunan'dan beri sürüp s p gelen laik düşünceyi uzlaştırma çabası içine ine girer. Akla önem veren filozoflar ile Tanrısal vahye dayanan teologlar arasında bitmez tükenmez t tartış ışmalar dönemi d başlar. Ünlü Ressam Rafael in İspanya nın n Kozmopolit Yapısını Tasvir Ettiği i Tablosu 5

İşte bu ortamda büyük b k bir İslam düşünürüd olan İbn Rüşd' d'ün (1125-1198) 1198) yetişti tiğini ini görüyoruz. g İbni Rüşd,, insanlığı ığın n ortaklaşa a düşünüşünden d nden söz s ediyordu. İBN RÜŞD-AVERROESR İbni Rüşd,, yalnız Cordobalı bir İspanyol Arabı değil, bir insan olduğunu unu anlamış ıştı... "En büyük b mutluluğun, un, bilinmeyenin önünde nde eğilmek e değil, her şeyi öğrenmeye can atmak olduğunu" unu" söylüyordu. yordu. 6

İbn Rüşd, Sevilla ve Cordoba kadılığı ığı yaptı.. Babası ve büyük b k babası da kadıyd ydı. Teoloji, fıkıh, f tıp, t matematik ve felsefe öğrenimi gördg rdü. Üstad bir tefsirci olarak da kabul edilir. Kitapları beş yüz z yıl y l süreyle s Doğu u ve Batı üniversitelerinde ders kitabı olmuştur. CORDOBA CAMİİ 7

Endülüs' s'ün n yetiştirmi tirmiş olduğu u en büyük b filozoflardan ve hekimlerden birisi olan İbn Rüşd,, Aristoteles'in yapıtlar tlarına yapmış olduğu u yorumlarla Aristotelesçili iliğin in dirilmesini ve güçlenmesini sağlam lamıştır. Felsefecilerle kelamcılar lar arasında cereyan eden tartış ışmalarda, İbn Rüşd, felsefecilerin tarafını tutmuş ve Gazâlî'nin Tehâfütü'l 'l-felâsife (Filozofların n Tutarsızl zlıkları) adlı yapıtındaki görüşleri g eleştirerek akıl yoluyla ulaşı şılan bilgilere güvenilebileceğini ini Tehâfütü'l 'l-tehâfüt (Tutarsızl zlığın n Tutarsızl zlığı) adlı eserinde savunmuştur. 8

İbn Rüşd'e göre, akıl l ile vahiy çatışmaz ve bu nedenle, İlahî Hakikatin bilgisine götüren g yollardan birisi de akıld ldır. İbn Rüşd' d'ün bu yaklaşı şımı,, felsefecilerle kelamcılar lar arasındaki çatışmayı giderecek nitelikte olmasına rağmen, İslâm DünyasD nyası'ndan çok Hıristiyan DünyasD nyasında nda etkili olmuştur. İbn Rüşd idarî görevlerinin yanında nda saray hekimliği i de yapmış ve 1162-1169 1169 yıllary lları arasında yazmış olduğu el-külliyât lliyât fî't-tıb (Tıp p Ansiklopedisi) adlî yapıtıyla yla tıbbt bbın n bütün b konularını bir araya toplamış ıştır. 9

Türklerin İslâmiyet'e Girişi i ve Bu Dönemdeki D Bilimsel Etkinlikler Türkler, 10. yüzyy zyıldan itibaren İslâmiyet'i benimsediler. Belki bütün b İslâm DünyasD nyası'nı hâkimiyetleri altına alamadılar lar ama hâkim oldukları dönemlerde ve memleketlerde, gerek açmış oldukları bilim ve öğretim kurumları ve gerekse yetiştirmi tirmiş oldukları bilim adamları aracılığı ığıyla bilimin gelişimine imine çok önemli hizmetlerde bulundular. 10

GAZNELİLER LER GAZNELİ MAHMUD 963-1186 yıllary lları arasında Horasan, Afganistan ve Kuzey Hindistan'da hüküm h süren Gazneliler, Sebük Tegin'in oğlu Mahmud'un hükümdarlığı döneminde en parlak günlerini g yaşad adı. 11

Gazneli Mahmud, çeşitli uluslara mensup MüslM slüman sanatçı ve bilginleri devletinin başkenti olan Gazne şehrinde bir araya getirdi. Bir yanda büyük b k Acem şâiri Firdevsî'nin ŞÂHNÂME'si (1010) diğer yanda Ortaçağ'ın n en büyük b bilginlerinden birisi olan Birûnî'nin 'nin matematik ve astronomi bilimlerine ilişkin çalışmaları,, Türk T yönetiminin y sağlam lamış olduğu u olanaklar içinde i inde düşünüldü ve yazıld ldı. 12

KARAHANLILAR 840-1211 yıllary lları arasında Mâverâünnehir ve Doğu Türkistan'a egemen olan Karahanlılar lar,, 940'a doğru İslâmı benimsediler. Arapça a olarak İslâm Peygamberi Hazret-i Muhammed'e vahiy edilmiş olan KURAN-I I KERİM' M'İ okuyabilmek ve diğer MüslM slümanlarla medenî ilişkiler kurabilmek için i in süratle s Arapça öğrenmeye başlad ladılar. lar. Türkler İslâm uygarlığı ığının n oluşturmu turmuş olduğu u birikimi öğrendikten sonra, bilimin çeşitli alanlarında nda eserler vermeye başlad ladılar. lar. Kaşgarl garlı Mahmud'un DİVÂNU LUGÂTİ'T 'T-TÜRK'ü, Yusuf Has Hâcib'in KUTADGU BİLİG'i ve Edib Ahmed Yüknekî'nin ATEBETÜ'L 'L-HAKÂYIK'ı bu dönemde TürkT rkçe e olarak yazıld ldı. 13

DİVÂNU VÂNU LUGÂTİ'T 'T-TÜRK, Araplara TürkT rkçe öğretmek ve Türkçe'nin Arapça a kadar zengin bir dil olduğunu unu kanıtlamak maksadıyla yazılm lmıştı. Türklerin yaşad adıkları bölgelere, Türk T tarihine, edebiyatına, müziğine, ine, gelenek ve göreneklerine ilişkin önemli bilgiler de içeriyordu. i 14

KUTADGU BİLİG, B, her iki Dünya'da D da mutluluğa a kavuşmak için i in gidilmesi gereken yolu göstermek g maksadıyla yazılm lmıştı.. Yusuf Has Hâcib'e göre; Öteki Dünya'yD nya'yı kazanmak için i in bu Dünya'dan D el etek çekerek yalnızca ibadetle vakit geçirmek doğru değildir. ildir. Çünk nkü böyle bir insanın n ne kendisine ne de toplumuna bir yararı vardır. r. Oysa başkalar kalarına yararlı olmayanlar ölülere lere benzer. Bir insanın n erdemi, ancak başka insanlar arasındayken belli olur. Asıl l din yolu, kötüleri k iyileştirmek, cefaya karşı göstermek ve yanlış ışları bağış ğışlamaktan geçer. er. vefa İnsanlara hizmet etmek suretiyle faydalı olmak, bir kimseyi, hem bu Dünya'da D hem de öteki Dünya'da D mutlu kılacaktır. r. 15

Edib Ahmed Yüknekî'ye göre, bizi mutluluğa a ulaştıran şey bilgidir. Öyleyse yalnızca bilgili insanlarla dost olunmalı,, bilgisiz insanlardansa uzak durulmalıdır. r. İnsan, bilgisi sayesinde öldükten sonra da yaşamaya amaya devam eder. Oysa bilgisiz insan, yaşarken arken ölmüş gibidir. Ne tanınır r ne de ismi bilinir. Bilgiden ancak bilgili insan anlar, tadını ancak o tadabilir. Bilgi, malı olmayanlar için i in bitmeyen bir hazine ve soyu olmayanlar için i in tükenmeyen t bir soydur. Yaratan Tanrı bile, ancak bilgi ile bilinir. Bilgisizlikten hayır r gören g var mıdır? m Öyleyse yaşarken arken bıkmadan b ve usanmadan bilgi peşinden koşmak gerekir. 16

SELÇUKLULAR 1038-1194 1194 tarihleri arasında hüküm h süren ve en güçg üçlü oldukları dönemde Harezm,, Horasan, İran, Irak ve Suriye'ye egemen olan Selçuklu Türkleri, bütün b n MüslM slümanları aynı bayrak altında toplamaya çalışmışlar ve bu yöndeki y girişimleri imleri ile sadece Ortaçağ İslâm tarihi üzerinde değil, Ortaçağ Hıristiyan tarihi üzerinde de çok etkili olmuşlard lardı. 17

Alp Arslan,, Bizans imparatoru IV. Diogenes'in komutası altındaki Bizans ordusu'nu 1071 yılında y Malazgirt'te bozguna uğratarak u Anadolu topraklarını Türklere açtıa ve Selçuklu ailesinden Süleyman S Şah, 1075'te Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurdu. Böylece MüslM slüman Türkler, T ilk defa Hıristiyan H orduları ve Hıristiyan H medeniyeti ile yüz y z yüze y gelmiş oluyorlardı. Bundan sonraki Hıristiyan H MüslM slüman çatışmaları, çoğu u zaman Hıristiyan H topluluklarla Türkler arasında cereyan edecek ve kısa k bir müddet m içinde inde Türkler İslâm medeniyetinin koruyucuları konumuna yükseleceklerdi. y 11. yüzyy zyılın n son çeyreğinde, İslâm DünyasD nyası'nın yaklaşı şık k dörtte d üçü I. Melikşah' ah'ın sarayından idare ediliyordu. 18

BİLİMSEL KURUMLAR MEDRESELER Yüksek ksek eğitim e ve öğretim kurumları olan medreseler, ilk defa Selçuklu sultanı Alp Arslan ın baş veziri Nizâmü l-mülk lk tarafından kuruldu. Bir gün g n Sultan Alp Arslan,, baş veziri Nizâmü l-mülk lk ile Nîşâbûr'da dolaşı şırken, bir caminin kapısında üstleri başlar ları perişan vaziyette bir takım m gençler görür r ve orada ne aradıklar klarını sorar. Nizâmü l- Mülk de "Bunlar insanların n en şereflileri olup, dünya zevkleri olmayan ilim taliplileridir." deyince, Alp Arslan bunlar için i in bir yurt inşa a edilmesini ve giderlerini karşı şılayacak kadar para verilmesini emreder. 19

Medreseler süratle s yayılır r ve sultanlar, vezirler, beyler ve hatunlar medrese inşa a ettirmek için i in adeta birbirleriyle yarışı ışır. Kısa bir süre s içinde i inde Bağdat başta olmak üzere tüm t İslâm kentleri medreselerle donatılır. 20

4 yılly llık k eğitim e ve öğretim veren Nizamiye medreseleri, vakıf f kurumlarıyd ydı yani varlığı ığını zenginlerin vakfettikleri taşı şınır r ve taşı şınmazlardan elde edilen gelirlerle sürds rdürüyordu. İçinde bulunan dersliklerinde, kütüphanelerinde, k yatakhanelerinde ve yemekhanelerinde öğrencilerin her türlü ihtiyacı karşı şılanmaktaydı. Ayrıca Gazâlî gibi, dönemin d en büyük b k hocalarının n ve alimlerinin ders verdiği i bu kurumlarda, ilmî araştırmalar rmaları teşvik maksadıyla 1000 akçeye varan ödüller de verilmekteydi. 21

Bugünün üniversiteleri olan bu kurumlarda dinî ilimlere ağıa ğırlık k verilmiş,, aklî ilimler ise dinî ilimlerin ihtiyacı oranında nda öğretilmişti. ti. Büyük k Selçuklu Devleti'nin kurulduğu u ilk günden g beri sürekli s olarak varlığı ığını koruyan savaş koşullar ulları, doğal olarak eğitim e ve öğretimin dinî bir temele oturtulmasını gerekli kılıyordu. k Aksi taktirde Batınîlerin ve HıristiyanlarH ristiyanların İslâm medeniyetini yıkmalary kmaları kaçınılmazd lmazdı. 22

GÖZLEMEVLERİ Bu dönemde d ortaya çıkan gözlemevlerinin g çoğu Türkler'in yönetimi altındaki şehirlerde kurulmuştur. Dönemin nemin ilk gözlemevi g Selçuklu Sultanı Celâleddin Melikşâh (1052-1092) 1092) tarafından 1075 yılında y Ömer el-hayyâm'a kurdurulmuş olan İSFAHAN GÖZLEMEVİ'ydi. Ömer el-hayyâm Hayyâm,, burada yapmış olduğu u gözlemlere g dayanarak GüneG neş'in yılly llık dolanımına na dayanan yeni bir takvim düzenlemid zenlemişti. Bugün n birçok ülke tarafından kullanılan lan GREGORYEN TAKVİMİ'nden çok daha duyarlı olan bu takvim, CELÂLİ TAKVİMİ olarak isimlendirilmişti. 23

İlhanlı hükümdarı Hülâgu, Merâga'da,, dönemin d en büyük b k bilginlerinden biri olan Nasîrüddin el- Tûsî'ye MERÂGA GÖZLEMEVG ZLEMEVİNİ kurdurmuştu. Merâga Gözlemevi, İslâm gözlemevlerinin g gelişiminde iminde önemli bir adımı temsil ediyordu. Çünk nkü,, bu kurum gözlem g aletlerinin zenginliği ve gözlemevinde g çalışan bilim adamlarının n sayısı ve seçkinli kinliği i bakımından, daha önce kurulmuş olan gözlemevlerinden g çok ilerideydi. 24

Gözlem aletleri arasında ekliptiğin in ve diğer göksel dairelerin izafi konumlarını gösteren çemberli bir alet, gezegenlerin yüksekliklerini y ölçmekte kullanılan lan duvar kadranı ve gündg ndönümü noktalarının n belirlenmesini sağlayan bir çember de bulunuyordu. Nasîrüddin el-tûsî burada yapmış olduğu gözlemlerden derlemiş olduğu u bulguları, EZ- ZÎCÜ'L-İLHÂNÎ (İLHAN'IN ZÎCİ) Z adlı yapıtta toplamış ıştır. Bu yapıt, uzun bir süre s astronomların elinden düşmemid memiş ve bir başvuru kitabı olarak kullanılm lmıştır. 25

Gazan Han tarafından Tebriz'de başka bir gözlemevi g kurdurulmuştur ve astronomi eğitim e ve öğretimi açısından önemli olduğu u bilinmektedir. Uluğ Bey'in, hükümdarlh mdarlığı sırasında, Semerkand'da kurduğu u medrese ve gözlemevi g de bilim tarihi açısından oldukça a büyük b önem taşı şır. SEMERKAND GÖZLEMEVİ,, SEMERKAND MEDRESESİ'ne bağlı bir araştırma rma kurumu olarak tasarlanmış ıştır. Bu gözlemevi g bir tepe üzerinde, 23 metre çapında, 30 metre yüksekliy ksekliğinde inde silindir biçiminde iminde bir yapı olarak inşa a edilmiştir. 26

Bu medrese ve gözlemevinde, g Uluğ Bey'le birlikte, Gıyâsüddin Cemşid el-kâ Kâşî, Kadızâde zâde-i i RûmîR ve Ali Kuşçu u gibi devrin önemli bilim adamları çalışmışlar ve bu çalışmalarının n sonuçlar larını ZÎC-İ ULUĞ BEY (ULUĞ BEY ZİCİ) Z adlı bir eserde toplanmış ışlardı. Bu zic,, 17. yüzyy zyıla kadar yazılm lmış olan astronomi kataloglarının n en mükemmelidir m ve bu yüzyy zyıla kadar konumsal astronominin temel kitabı olarak kullanılm lmıştır. 17. yüzyy zyılda Greenwich Gözlemevi'nin kurucusu olan Flamsteed,, sabit yıldy ldızlar katalogu hazırlarken Uluğ Bey'in (1394-1449) bu katalogundan da yararlanmış ıştır. 27

HASTAHANELER Büyük k Selçuklular ile Anadolu Selçuklular ukluları dönemlerinde İslâm DünyasD nyası'ndaki geleneksel tıp t anlayışı ışının n ve uygulamalarının n sürds rdüğü anlaşı şılmaktadır. Türkler, rkler, Anadolu'ya yerleştikten sonra, birçok şehirde muhtelif sağlık k tesisleri kurmuşlard lardı. Bugün n bile kalınt ntılarına rastladığı ığımız z bu kurumların en eskilerinden birisi, Mardin'deki EMİNEDD NEDDİN DÂRÜ'Ş-Şİ ŞİFÂSI,, yani Hastanesi'dir. 1108-1109 1109 tarihleri arasında yapıld ldığı bilinen bu hastane günümüze kadar gelememiştir. 28

Yine bu dönemde d yapılm lmış olan ve bugün n de ayakta duran tedavi kurumlarından birisi de, Kayseri'deki GEVHER NESİBE SULTAN DÂRÜ'Ş-Şİ ŞİFÂ'sı ve Medresesi'dir. Adından da anlaşı şılacağı üzere, burası sadece bir tedavi kurumu olmayıp, aynı zamanda bir eğitim e kurumudur. Selçuklular Dönemi'nde D Anadolu'da Sivas, Tokat, Çankırı ve Amasya'da da tedavi ve eğitime e yönelik hastanelerin kurulduğu u görülmektedir. g 29

BİLİMLER VE BİLİM B M ADAMLARI MATEMATİK ÖMER EL-HAYYÂM Asıl l adı, Ebu l-feth Ömer bin İbrahim Hayyami dir dir. Daha çok dörtlük k biçiminde iminde yazmış olduğu u felsefi şiirlerle tanınan nan ÖMER EL-HAYYÂM (1045-1123), aynı zamanda matematik ve astronomi alanlarındaki ndaki çalışmalarıyla bilimin gelişimini imini etkilemiş seçkin bir bilim adamıdır. 30

Matematiğe e ilişkin araştırmalar rmaları özellikle sayılar kuramı ile cebir alanında nda yoğunla unlaşmıştır. Özellikle cebir konusunda üçünc ncü derece denklemlerinin çözümüne katkıda bulunmuştur. Cebir alanında nda yapılm lmış çalışmaların n en değerlilerinden erlilerinden birisi olan RİSALE FÎ'LF 'L-BERÂHÎN ÂLÂ MESÂİLİ'L 'L-CEBR VE'L-MUKÂBELE MUKÂBELE de (Cebir Sorunlarına na İlişkin Kanıtlar) denklemlerin birden fazla kökük olabileceğini ini göstermig stermiş ve bunları,, kök k sayılar larına göre g sınıflands flandırmıştır. Kitabının n Fransızcaya çevirisi tanıtılırken verilen önsöz z gerçekten ekten ilginçtir. Ne eski Yunanlılar lar ne de M.S.3.yüzy zyıl l matematikçisi isi Diaphantos üçünc ncü dereceden cebir denklemlerinin çözüm m yollarını biliyorlardı. 31

Ömer Hayyam ın astronomi alanında nda da önemli çalışmaları olmuştur. 1075'te İsfahan GözlemeviG zlemevi ni kurdu. Selçuklu Sultanı Melikşah ah ın (1052-1092) 1092) mevcut takvimlerin düzeltilmesi yolundaki emri üzerine, Ömer Hayyam başkanl kanlığında bir bilginler kurulu oluşturuldu. Kurul, daha önce kullanılan lan takvimleri düzeltmek d yerine, mevsimlere göre tam olarak uyan yeni bir takvim düzenlemeye d karar verdi ve CELALİ TAKVİMİ adıyla tanınan nan takvimi hazırlad rladı(1079). Günümüzde kullandığı ığımız GREGORYEN TAKVİMİ nden daha dakik olan bu takvim, Osmanlılar lar döneminde d devletin resmi takvimi olan müneccimbam neccimbaşı takvimlerinin de temelini oluşturmu turmuştur. tur. Gregoryen Takvimi, her 3330 yılda y bir günlük k bir hata yaptığı halde, Celâleddin Takvimi 5000 yılda y yalnızca bir günlg nlük k hata yapmaktadır. 32

NASÎRÜDD DDİN N EL-TÛSÎ Geometri, trigonometri ve astronomi başta olmak üzere bilimin ve felsefenin çeşitli alanlarında nda çalışmalar yapan, Nasîrüddin el-tûsî (1201-1274) 1274) Tûs kentinde doğmu muş ve çalışmaları ile hem Doğu u hem de Batı bilimini derinden etkilemiştir. tir. El-Tûsî geometriyle ilgilenmiş ve Eukleides'in beşinci postülas lasını,, yani paraleller postülas lasını yeterince doyurucu bulmamış ve Eukleides'in ifadesi yerine başka bir ifade kullanmayı tercih etmiştir. tir. El-Tûsî Postülas lası olarak tanınan nan bu postüla ile Eukleides dışı geometrilerin kurulmasına zemin hazırlam rlamıştır. El-Tûsî de, Pythagoras Teoremi'ne ilişkin yeni bir kanıtlama geliştirmi tirmiştir. tir. 33

Bilindiği i gibi, MüslM slümanlar, başlang langıçta trigonometriyi, astronomiye ilişkin araştırmalar rmalar ve hesaplamalarda kullandıklar kları için, in, bu alandaki bilgi birikimlerini astronomiyle ilgili çalışmaların n başı şında sergilemeyi uygun bulmuşlar lar ve trigonometri üzerine bağı ğımsız z eserler yazmamış ışlardı. Alanın n ilk bağı ğımsız z eseri, Nasîrüddin el-tûsî'nin ŞEKLÜ'L-KATTÂ (Kesenler Teoremi) adlı kitabıdır. Bu kitapla birlikte, trigonometri astronomiden ayrılm lmış ve matematiğin in bir dalı olarak görülmeye g ve değerlendirilmeye erlendirilmeye başlanm lanmıştır. Bu disiplin Avrupa'da ancak, 15. yüzyy zyılda bağı ğımsız z hale gelebilmiştir. 34

Nasîrüddin el-tûsî, Hülâgu'nun isteği i ve desteği üzerine, Merâga'da çağını aşan an bir gözlemevi g kurmuş ve oldukça a duyarlı gözlemlerin yapılmas lmasına imkan sağlayan gözlem g araçlar ları yaptırm rmıştır. Batı'da aynı ayarda bir gözlemevinin g kurulması 16.yüzy zyıldaki Tycho Brahe'nin gözlemevini kurması ile gerçekle ekleşmiştir. Bu gözlemevinde g duyarlı gözlemler yapılm lmış ve bu gözlemlere dayanarak ZÎC-İ İLHANI (İlhan'( lhan'ın Zîci) adlı bir astronomi eseri yazılm lmıştır. 35

Nasîrüddin el-tûsî, Batlamyus'un Yermerkezli Sistemi'ni eleştirmi tirmiş,, yanlış ışlarını göstermiş,, ve yine Yermerkezli başka bir sistemin tasarımını vermiştir. Bu sistem başar arılı olamamış ış,, ancak Kopernik Sistemi'ne giden yolu açmışa ıştır. Bilindiği i gibi, Batlamyus tarafından geliştirilen astronomik sistem, Ortaçağ İslâm DünyasD nyası'nda hem fiziksel hem de matematiksel yönden y eleştirilere maruz kalmış ıştır. Birçok MüslM slüman düşünür d r ve araştırmac rmacı,, bu dizgede Yer'i Evren'in merkezinden kaydırd rdığı için in Batlamyus'u, Aristoteles fiziğinin inin ilkelerine uymamakla suçlam lamıştır. 36

Diğer taraftan, Batlamyus Sistemi'nin matematiksel yönden nden de yetersiz olduğunu unu gösteren g bazı noktalar bulunmaktadır. Meselâ, Ay'ın n ve Merkür' r'ün n düzensiz d hareketlerinin açıklanabilmesi a için, i in, Batlamyus'un sisteme yeni daireler eklemesi ve bu yolla gözlem g sonuçlar ları ile işlem i sonuçlar larını uzlaştırmaya çalışması, böyle bir yetersizliğin in sonucu olarak değerlendirilmi erlendirilmiştir. Nasîrüddin el-tûsî de, bu doğrultuda çalışan Müslüman astronomların n başı şında gelmektedir. Batlamyus Sistemi'nin sorunlarını görmüş ve bu sorunları giderecek yeni bir düzenek d önermiştir. 37

Bu düzenek, d biri diğerine içten i teğet et olan ve ters yönlerde, y eşit e hızlarla h dönen d iki daireden oluşmu muştur. Bu dairelerden dışd ışta bulunanın çapı,, içte i bulunanının çapının n iki katı olduğundan, undan, küçük üçük k daire üzerinde bulunan bir nokta, büyük b k dairenin çapı boyunca hareket etmektedir. Bu sayede iki dairesel hareketin bileşiminden iminden doğrusal hareketin oluşabilece abileceğini ini kanıtlayan el-tûsî,, matematik alanındaki ndaki bu buluşunu unu astronomiye uyarlamış ve Ay'ın hareketini açıklama klamıştır. 38

B noktasının üzerinde dolandığı A merkezli taşı şıyıcı küre, yani Ay, çapı bu kürenin k çapının n iki katı olan bir küre k ile çevrelenmiştir. İçte bulunan taşı şıyıcı kürenin hareketi, dışta bulunan kürenin k hareketine eşit e ve ters yöndedir. y Bu nedenle, düzenek d dönerken Ay, büyük b k daire içerisinde i CB doğrusu boyunca ileri ve geri gidecek ve sonuçta bir kapalı eğri oluşturacakt turacaktır. r. Böylece, "TÛSÎ ÇİFTİ olarak adlandırılan bu matematiksel düzenek d aracılığı ığıyla, Nasîrüddin el-tûsî, Batlamyus Dizgesi'nin aksine, Yer'i Evren'in merkezinden kaydırmadan, yani Aristoteles fiziğine ine karşı olan dışd merkezli düzened zeneği kullanmadan gezegen hareketlerini açıklayabilmiştir. B B A B B C Yer B B 39

ASTRONOMİ ULUĞ BEY 15. yüzyy zyıl l Türkistan T için i in parlak bir devir olmuştur. Bu yüzyılda burada bilimsel faaliyetler Timur'un (1369-1405) gayretleri ile yoğunla unlaşmış,, bir entelektüel el canlanma başlam lamıştır. Timur bilimi desteklemiş,, bilim adamlarını etrafında toplamaya başlam lamış ve bu amaçla çeşitli kurumlar inşa a ettirmiştir. tir. Özellikle kendi başkenti olan Semerkand'a büyük önem vermiştir. Semerkand şehri, daha çok Timur'un torunu Uluğ Bey'in (1394-1449) 1449) çabaları ile bir bilim ve kültk ltür merkezi haline gelmiştir. Uluğ Bey hem hükümdar h hem de çağını aşmış bir bilim adamıdır. Özellikle astronomi ve matematiğe e yoğun ilgi göstermiş ve hayatı boyunca bu bilimlerle uğrau raşmıştır. Ününü de bu alandaki çalışmalarına borçludur. 40

KADIZÂDE-İ RÛMÎ Mevlânâ Celâleddin-i i RûmîR gibi, Anadolu Türklerinden olduğu u için i in RûmîR adıyla tanınan nan Kadızâde (1337-1412), 1412), öğrenimini Bursa'da tamamladıktan sonra, bilgisini artırmak rmak maksadıyla Horasan ve Türkistan taraflarına gitti. Çünk nkü 15. yüzyılda Türk T hükümdarlarh mdarlarının n idaresi altında bilim ve felsefe yeni bir uyanış dönemine girmiş ve Semerkand ile çevresindeki Türk T kentleri İslâm ülkelerinden gelen birçok öğrenci ve bilgin için i in bir bilim yuvası haline gelmişti. 41

Uluğ Bey'in hükümdarlh mdarlığı döneminde parlak günler g yaşayan ayan Semerkand'a gelerek burada yerleşen en Kadızâde zâde, Semerkand Gözlemevi'nin müdürlm rlüğüne getirildiği i gibi, meşhur Semerkand Medresesi'nin de baş müderrisliğine ine atanmış ıştı. Kadızâde'nin zâde'nin, Semerkand'a geldikten sonra yörenin y en önemli iki bilim ve eğitim e kurumunun başı şına getirilmiş olması, bilim alanındaki ndaki yeteneğinin ve bilgisinin yüksek y düzeyi d ile açıklanabilir. a 42

Hesap ve Geometri İlkelerine Dayanan İşlemler Yoluyla Bir Derecenin Sinüsünün n Bulunması Hakkında Bir Risale adlı çalışmasında Kadızâde zâde, sin1 =0,017452406437283 olduğunu unu ispat etmiştir tir ki bu değer er bugün n kullandığı ığımız z değere ere eşittir. Kadızâde, Semerkand'da vefat etmiştir tir ama öğrencilerinden Ali Kuşçu u ile Fethullah Şirvânî Anadolu'ya gelerek, matematik ve astronomi bilimlerinin Osmanlı ülkelerinde de yayılmas lması için in küçümsenemeyecek hizmetlerde bulunmuşlard lardır. r. 43

FİZİK KEMÂLÜDD DDÎNEL-FÂRİSÎ İslâm slâm DünyasD nyası'nda İbnü'l-Heysem ile başlayan optik çalışmalarının n en önemli temsilcilerinden olan Kemâlüdd ddînel-fârîsî (öl.1320), İbnü'l-Heysem'in Kitâb el-menâz Menâzır' r'ı (Optik) üzerine TENKÎH H EL- MENÂZIR (Optik'in Düzeltilmesi) D adlı ayrınt ntılı bir yorum yazmış ıştır. Bu yorumunda, nesneleri Işık k Kaynağı ve Işıklandırılmış Kaynaklar olmak üzere ikiye ayıran Kemâlüdd ddînel-fârîsî,, görmeyi g nesneden gelen ışınlar nların n yol açtığıa bir olgu olarak değerlendirmi erlendirmiştir. Ona göre, g nesnelerden ışık k gelmediği i sürece, s gözün g görmesi mümkm mkün n değildir. 44

Kemâlüdd ddînel-fârîsî,, yansıma konusunu da incelemiş ve gözün g n doğrudan görmede g algılam lamış olduğu u suretlerin, dolaylı görmede, yani bir ayna aracılığı ığıyla görmede g algılam lamış olduğu u suretlerden, farklı olduğunu unu belirtmiştir. tir. Çünk nkü göz, doğrudan görmede, g nesneyle karşı karşı şıya bulunduğu u halde, dolaylı görmede, diğer bir deyişle yansımada, karşı karşı şıya bulunmaz. Arada ayna gibi parlak bir nesne olduğundan, undan, suret ancak belirli bir konumda ortaya çıkar. 45

Doğrudan görmede g yayılan ışınlar nların n bir koni oluşturmas turması gibi, dolaylı görmede de yansıyan ışınlar nların n bir koni oluşturdu turduğunu unu söyleyen Kemâlüdd ddînel-fârîsî,, yansıma sonucunda ortaya çıkan görmenin g geometrik çizimleme yoluyla gösterilebileceğini ini ve ışığın ard arda defalarca yansımaya uğratu ratılabileceğini ini savunmaktadır. Bu sav, özgün n olmamakla birlikte, daha sonra gökkug kkuşağının oluşumunun umunun açıklanmasa klanmasında nda kullanılacakt lacaktır. 46

HAZİNİ Hâzini, 11. yüzyy zyılın n sonları ile 12. yüzyy zyılın başlar larında yaşam amıştır. Hâzini, Mervezî'nin kölesidir. Merv'de geometri ve felsefe eğitimi e almış ıştır. İki önemli eseri vardır. r. Bunlardan birincisi EL-ZÎC EL-MUTEBER EL-SANCAR SANCARÎ (Sencer'in Muteber Zîci) adını taşı şır r ve 1115-1116 1116 yılları arasında yapılan gözlemlere g dayanarak yıldy ldızların n konumlarını gösterir ve Merv'in enlemini bildirir. 47

Hazinî, ölçü ve tartı teorilerine yaptığı katkı ile tanınır. Bilime yaptığı diğer bir önemli katkı da yerçekimi ekimi hakkındaki görüşleridir. Hazinî, Newton dan 500 yıl önce, her cismi yer kürenin merkezine doğru çeken bir güç olduğunu unu söylemiştir. Roger Bacon dan yüzyıl önce de, dünyanın merkezine doğru yaklaştıkça, suyun yoğunla unlaştığı fikrini ortaya atmış ıştır. 48

Hazinî, ağırl rlıklarını kimyasal ölçmek terazilerle, kimya maddelerin amacıyla bilimine bulundu. Öyle ki, icat ettiği ve yoğunluk icat ettiği de önemli ve MİZANÜ ve özgül hassas katkılarda Ü L-HİKME (Hikmet Terazisi) adını verdiği bu hassas terazi ile yaptığı yoğunluk ve ağırlık ölçümleri, günümüz teknolojisi kullanılarak larak yapılan ölçümlerden pek farklı değildir ildir. ELEMENTLER Altın 19.05 19.26 Civa 13.56 13.59 Bakır 8.66 8.85 Pirinç 8.57 8.40 Demir 7.74 7.79 Kalay 7.32 7.29 Kurşun un 11.32 11.35 49

KİMYA BiRÛNÎ Ebü ü l Reyhan Muhammed bin Ahmedü ü l Biruni (973-1051) yaşad adığı dönemin en büyük k bilginlerinden biridir. Hint felsefe ve bilimini yakından inceleyerek Hint dünyasd nyasıyla yla İslam dünyasını birbirine yaklaştırmaya çalışmıştır. TÜM M ZAMANLARIN ALİMİ diye bilinen bu bilgin Gazneliler zamanında nda yaşam amış ve Sultan Mesud zamanında nda eserlerini yazmış ıştır. Sanskritçeyi bildiği i için i in birçok eseri Sanskritçeden Farsça ya çevirmişti. 50

Bugün n bile İslam dünyasd nyasının n en büyük b matemamatikçilerinden ilerinden birisidir. Matematik alanda o gün g n için i in çok yeni olan ve günümüzde g Permütasyon tasyon,, Varyasyon ve Kombinezon olarak adlandırılan ve eşyane yanın n veya nesnelerin gruplanma çeşitlemelerini konu alan bir alanda önemli çalışmalar yapmış ış,, hesap teknikleri hakkındaki buluşlar lar sunmuştur. 51

Teleskopun keşfine kadar yapılan gökyg kyüzü gözlemlerinin amacı,, gök g k cisimlerinin konumlarını mümkün n olduğunca unca hassas bir şekilde belirlemektir. Birûnî,, bunun için i in gözlem g aletlerinin boyutlarını büyütmek yerine, açıa büyüklüklerinin klerinin okunduğu u cetvellerin çapraz çizgilerle taksimatlandırılmas lması yöntemini geliştirerek, Vernier İlkesinin temellerini atmış ıştır. 16. yüzyy zyıl sonlarında, nda, ünlü astronomlardan Tycho Brahe de bu yöntemi y kullanacaktır. 52

Söylentiye göre g Sultan, Biruni' ' ye yaptığı zicler için in ödül l olarak, bir fil yüküy gümüş göndermiş. Biruni, armağan anı kabul etmemiş,, geri çevirmiş.. Gerekçe e olarak, servetin en büyüğüne b yani bilgiye sahip olduğunu unu söylemis ylemiş. 53

Birûnî kimya konusundaki araştırmalar rmalarında Yunanlılardan lardan beri savunulmakta olan Dönüşüm D Kuramı'n 'nın n doğru olmadığı ığını ve bir takım kimyevî işlemlerle, değersiz ersiz madenlerin gümüşg ve altın n gibi değerli erli madenlere dönüştürülemeyeceğini belirtmiştir. tir. Birûnî, KİTABÜ'L-CEMÂHİR R FİF MA'RİFET FETİ'L- CEVÂHİR (Cevherlerin Bilgisi Hakkında Bilginlerin Kitabı) adlı eserinde metallerle ve taşlarla ilgili açıklamalar a yapmış ıştır. Bu alanda yazdıklar kları daha sonra kimya biliminin gelişmesinde çok etkili oldu. 54

Cisimlerin özgül l ağıa ğırlıklarının belirlenebilmesi için i in piknometreye benzer bir alet geliştiren Beyrûnî,, bu âletle çok sayıda ölçüm m yapmış ıştır. Bu işlem i esnasında, nda, alet su ile doldurmuş ve özgül l ağıa ğırlığı istenen cisim bunun içine i ine daldırılm lmıştır. Taşan an su, aletin taşma borusundan başka bir kaba iletildiği i için, i in, buradan alınarak duyarlı bir terazi ile tartılm lmış ve sonra cismin özgül l ağıa ğırlığı kolaylıkla kla belirlenmiştir. 55

Birûnî bu konudaki çalışmalarını 8 farklı metal ve 23 farklı taş üzerinde yürütmy tmüş ve metallerden altın n ve civayı,, taşlardan da zümrüt t ve kuvarsı esas alarak bazı metal ve taşlar ların özgül l ağıa ğırlıklarını belirlemiştir. Birûnî'nin bulduğu u değerlerle erlerle çağdaş değerler erler karşı şılaştırıldığında aralarında büyük k bir yakınl nlığın n bulunduğu görülmektedir. 56

Birûnî,, suyun sıcak s veya soğuk uk olmasının özgül ağırlığını etkilediğini ini söylemis ylemiştir ki bu doğrudur. Ancak bu dönemde, d günümüzde g kullanılanlara lanlara benzeyen bir ısı belirleme âleti, yani termometre olmadığı için, in, hangi derecede ne kadar fark olduğu u tespit edilememiştir. Dolayısıyla yla verilen değerleri erleri nicelik olarak değerlendirmek erlendirmek mümkm mkün n değildir. Ayrıca, hidrostatiğin in bazı yasalarını daha o devirde bulmuş, ışığın n yayılma hızının h n belirli bir sınırı olduğunu unu ve bunun ses hızından h çok daha büyük k olduğunu unu belirlemiştir. 57

KİTÂBÜ'S-SAYDELEFÎ'T-TIB TIB (Eczacılık Kitabı) adlı yapıtı tıp p ve eczacılıkla ilgilidir. Yediğimiz imiz ve içtii tiğimiz imiz maddeler, yiyecekler ve zehirler olmak üzere iki kısma k ayrılm lmış ve ilaçlar lar bu ikisinin arasına yerleştirilmi tirilmiştir. tir. Çünk nkü Birûnî'ye göre, orta konumda bulunan ilaçlar, lar, gıdalara g nispetle bedeni bozarlarsa da, zehirlere nispetle bedeni düzeltirler. d İlaçları bitkisel, hayvansal ve mineral kökenli k kenli olarak üçe e ayırm rmıştır. 58

Ancak ilaçlar ların n veya devaların n gerçek ek etkilerinin ortaya çıkarılabilmesi için, i in, bunların n büyük b k bir beceri ve incelik sahibi hekimler tarafından hazırlanmas rlanması gerektiğini ini söylemis ylemiştir. Her eczacının şu u iki noktayı bilmesi gerekir: Bir ilacın n terkibinde bulunan herhangi bir maddenin yokluğu, u, ilacın n etkisini değiştirecektir. tirecektir. Gerek tür t r ve gerek cinsi itibariyle bir ilaç, gerekirse, başka bir ilacın n yerine kullanılabilir. labilir. 59

Birûnî aynı zamanda bir kültk ltür r tarihçisidir. isidir. Özellikle Hint dinleri ile felsefelerini, bilimini, yasalarını,, gelenek ve göreneklerini g tanıtt ttığı ET-TAHK TAHKÎK K MÂ Lİ'LL 'L-HİND (Hindistan Üzerine Araştırmalar) rmalar) adlı eseri, Hint kültk ltür tarihine ilişkin en önemli araştırmalardan rmalardan biri olarak kabul edilmektedir. Burada Hint kültürünün n Yunan, İran ve İslâm kültk ltürü ile mukayeseli bir şekilde anlatılmas lması,, kültk ltürel etkileşimi imi bütün b çıplaklığı ile gözler g önüne ne sermektedir. 60

El-Biruni Biruni ninnin bir özelliği i de Eski Yunan Felsefesine olan ilgisi ve hayranlığı ığıdır. O kadarki ona zamanın n diğer bilginleri HİND KAPILARINDA BİR B R EFLATUN demişlerdir. Ancak tam bir bilim adamı tarafsızl zlığı ile hiçbir konuda aşıa şırıya kaçmadan ve spekülatif anlamda bir çıkışıışı olmadan ilgi duyduğu felsefe alanlarında nda gereken katkıyı sağlam lamış, yeri geldiğinde inde gerekli eleştirileri de yapmış ıştır. 61

UNESCO nun bir çok dilde yayımlad mladığı Görüş dergisi bu büyük b k bilgine ayırd rdığı özel sayısında onu şöyle tarif ediyor: Bin yıl y önce Orta Asya da yaşayan ayan bir deha. Astronom, tarihçi, i, botanikçi, i, farmakolog, jeolog, ozan, filozof, matematikçi, i, coğrafyac rafyacı,, hümanisth manist. 62

Ayrıca Tacik bilgini Gafurov un un aynı sayıda çıkan yazısında şu u satırlar göze g çarpmaktadır: r: ".. Bıraktığı yapıtlar hakkında bilgimiz arttıkça büyüklüğü ortaya çıkan o dev zekalardan biri. El-Biruni Biruni, çağına göre g öylesine ileridedir ki, zamanın n bilginleri onun en parlak buluşlar larını kavrayamıyordu. yordu. Son derece basit bir formülle yerkürenin renin çevresini ölçen ilk bilim adamı odur. Dünyanın n GüneG neş çevresinde dönme d olasılığı ığının n var olabileceğini ini de o belirtmiştir. tir. Jeolojik dönemlerin birbirini izlediği i görüşünüg de El- Biruni ortaya atmış ıştır. r. 63

TIP İBN SÎNÂS Dünyadaki bütün b n ilim erbabı tarafından, dünyand nyanın n gelmiş geçmi miş en büyük k alimlerinden biri olarak kabul edilen büyük b İslam alimi ve filozofu İbn Sina,, tahminen 981 tarihinde Buhara'nın Efşene Köyü'nde doğdu. du. Babası Abdullah evini felsefe, geometri ve matematik ile ilgili konuların n tartışı ışıldığı bir mekan haline getirmişti. ti. İbn Sina böyle b bir ortamda büyüdü. 64

Olağan an üstü bir zekaya sahip olduğundan undan daha çok küçük k yaşlardan itibaren dikkatleri üzerine çekmeye başlad ladı.. Kısa K sürede s hocalarından aldığı dersleri tamamlayan İbn Sina, hocalarının n yetersiz olduğu u konularda kendi kendine araştırma rma yaptı ve bir çok eser okudu. Bir çok alanda zamanının n ileri gelen alimleri seviyesine ulaştı ve daha sonra tıp t p ilmi üzerinde yoğunla unlaşmaya başlad ladı. 65

Müspet bilimlerin yanında nda din ilimlerini de ihmal etmeyen İbn Sina, fıkıh f h ilminde de eğitimini e sürds rdürerek rerek girdiği i ilmi tartış ışmaların n da etkisiyle önemli bilgilere sahip oldu. Din bilimleriyle fen bilimlerini bir arada öğrenmeye devam ederek tıp t p alanındaki ndaki başar arısından dolayı saray hekimliğine ine atandı.. Bu arada zengin saray kütüphanesinden k istifade etmeyi ihmal etmedi. Daha önce ulaşamad amadığı bir çok esere ulaşarak arak okuma fırsatf rsatını elde etti. 66

Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp t p ve müzik m gibi bilgi ve becerinin muhtelif alanlarında nda seçkinle kinleşmiş olan, İbn Sînâ S matematik alanında nda matematiksel terimlerin tanımlar mları ve astronomi alanında nda ise duyarlı gözlemlerin yapılmas lması konularıyla ilgilenmiştir. Astroloji ve simyaya itibar etmemiş, Dönüşüm m Kuramının n doğru olup olmadığı ığını yapmış olduğu u deneylerle araştırm rmış ve doğru olmadığı sonucuna ulaşmış ıştır. İbn Sina'ya göre, g her element sadece kendisine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla yla daha değersiz ersiz metallerden altın n ve gümüşg gibi daha değerli erli metallerin elde edilmesi mümkm mkün n değildir. 67

İbn Sînâ, S mekanikle de ilgilenmiş ve Aristoteles'in hareket anlayışı ışını bazı yönlerden eleştirmi tirmiştir. tir. Bilindiği i gibi, Aristoteles, cismi hareket ettiren kuvvet ile cisim arasındaki temas ortadan kalktığı ığında, cismin hareketini sürds rdürmesini rmesini sağlayan etmenin ortam, yani hava olduğunu unu söyls ylüyoryor ve havaya biri cisme direnme ve diğeri cismi taşı şıma olmak üzere birbiriyle bağda daşmayacak iki görev g yükly klüyordu. 68

İbn Sînâ S bu çelişik ik durumu görmg rmüş,, yapmış olduğu u gözlemler g sırass rasında hava ile rüzgârr zgârın güçlerini karşı şılaştırmış ve Aristoteles'in haklı olabilmesi için i in havanın şiddetinin rüzgârr zgârın şiddetinden daha fazla olması gerektiği i sonucuna varmış ıştır. Oysa meselâ bir ağaca acın n yakınından ndan geçen en bir ok, ağaca a aca değmedi mediği i sürece, s ağaçta a ve yapraklarında en ufak bir kıpırdanma k yaratmazken, rüzgar r ağaçlara ları sallamakta ve hatta kökünden k kopartabilmektedir. Öyleyse havanın şiddeti cisimleri taşı şımaya yeterli değildir ildir. 69

İbn Sînâ, S Aristoteles'in yanıld ldığını gösterdikten sonra, kuvvetle cisim arasında herhangi bir temas bulunmadığı ığında hareketin kesintiye uğramamasının n nedenini araştırm rmış ve bir nesneye kuvvet uygulandıktan sonra, kuvvetin etkisi ortadan kalksa bile nesnenin hareketini sürdürmesinin rmesinin nedeninin, kasrı meyil (güdümlenmi mlenmiş eğim), yani nesneye kazandırılan hareket etme isteği i olduğunu unu sonucuna varmış ıştır. Üstelik İbn Sînâ S bu isteğin in sürekli s olduğuna una inanmaktadır r yani ona göre, g ister öze ait olsun ister olmasın, bir defa kazanıld ldı mı artık kaybolmaz. 70

Bu yaklaşı şımıyla eylemsizlik ilkesi'ne yaklaştığı anlaşı şılan İbn Sînâ, S aynı zamanda nesnenin özelliğine ine göre g kazandığı güdümlenmiş eğimin de değişik ik olacağı ğını belirtmiştir. tir. Meselâ elimize bir taş,, bir demir ve bir mantar parças ası alsak ve bunları aynı kuvvetle fırlatsak, f her biri farklı uzaklıklara klara düşecek, d ağıa ğır r cisimler hafif cisimlere nispetle kuvvet kaynağı ğından çok daha uzaklaşacakt acaktır. 71

İbn Sînâ S bu denemeleri sonucunda ağıa ğır cisimlerin, hafif cisimlere nispetle daha büyük k bir güdümlenmig mlenmiş eğim kapasitesine sahip olduğuna una karar vermiştir. Bundan dolayı, ağırlık k ve hızla h doğru orantılıdır. r. Ağırlıkla doğru orantılıdır; r; çünk nkü cisim ne kadar ağıa ğırsa, güdümlenmig mlenmiş eğim kapasitesi o kadar fazladır. Hızla doğru orantılıdır; r; çünk nkü cisim ne kadar hızlı fırlatılırsa rsa o kadar uzağa a gider. 72

Şayet İbn Sina'nın n bu sözlerini s formüle edip, ağıa ğırlık yerine de kütle k kavramını konulursa, Güdümlenmiş Eğim = Hız H z. Kütle K = v. m ifadesine ulaşı şılır r ki bu ifâde modern fiziğin in momentum kavramından başka bir şey değildir. Momentumun değişmesi ise kuvveti vereceğinden, bu formül, F = d (v.m)/dt olur ki bu da Newton'un İkinci Kanunu'dur. 73

İbn Sina'nın n bu çalışması oldukça önemlidir. Çünk nkü 11. yüzyy zyılda yaşayan ayan bir kimse olmasına karşı şın, Yeniçağ Mekaniği'ne i'ne yaklaştığı görülmektedir. Onun bu düşünceleri, çeviriler yoluyla Batı'ya da geçmi miş ve güdümlenmig mlenmiş eğim terimi Batı'da impetus terimiyle karşı şılanmıştır. 74

İbn Sînâ, S her şeyden önce bir hekimdir ve bu alandaki çalışmalarıyla tanınm nmıştır. Tıpla T ilgili birçok eser kaleme almış ıştır. Ancak, İbn Sînâ S dendiğinde, inde, onun adıyla özdeşleşmiş ve Batı ülkelerinde 16. yüzyy zyılın n ve Doğu ülkelerinde ise 19. yüzyy zyılın n başlar larına kadar okunmuş ve kullanılm lmış olan EL-KÂN KÂNÛN N Fİ'TF 'T-TIBTIB (Tıp p Kanunu) adlı eseri akla gelir. Beş kitaptan oluşan bu ansiklopedik eserin i. Birinci Kitab'ı,, anatomi ve koruyucu hekimlik, ii. iii. iv. İkinci Kitab'ı basit ilaçlar, lar, Üçünc ncü Kitab'ı patoloji, Dördüncü Kitab'ı yöntemlerle tedavi ve ilaçlarla larla ve cerrahî v. Beşinci Kitab'ı ise çeşitli ilaç terkipleriyle ilgili ayrınt ntılı bilgiler vermektedir. 75

Tarihte ilk defa, tıp t p ve cerrahîyi iki ayrı disiplin olarak değerlendiren erlendiren İbn Sînâ, S cerrahî tedavinin sağlıkl klı olarak yürütülebilmesi için i in anatominin önemini özellikle vurgulamış ıştır. Hayatî tehlikenin çok yüksek y olmasından ötürü pek gözde g olmayan cerrahi tedavi ile ilgili örnekler vermiş ve ameliyatlarda kullanılmak lmak üzere bazı aletler önermiştir. Gözle de ilgilenmiş olan İbn Sînâ, S döneminin d seçkin fizikçilerinden ilerinden İbn ül Heysem gibi, Göz-IşıG şın n Kuramı'n 'nı savunmuş ve üst göz g z kapağı ğının n dışd ışa a dönmesi, d sürekli s beyaz renge veya kara bakmaktan meydana gelen kar körlk rlüğü gibi daha önce söz s z konusu edilmemiş hastalıklar hakkında da ayrınt ntılı açıklamalarda bulunmuştur. 76

İslâm DünyasD nyası'ndaki Bilim ve Felsefenin Batıya Aktarılmas lması İslâm DünyasD nyası'nda yürütülen y ilmî ve felsefî uğraşların ürünleri, bazı kişisel isel temaslar bir yana bırakb rakılacak olursa, üç kanaldan Avrupa'ya akmış ve Batı bilim ve felsefesinin biçimlenmesinde imlenmesinde uyarıcı, besleyici ve yönlendirici y etkilerde bulunmuştur. Bu kanallar; Endülüs, Sicilya ve Haçlı Seferleri esnasında nda Haçlılar ların ulaşabildikleri abildikleri ve uzun süre s tutunabildikleri Ortadoğu u kentleridir. Bunlardan Endülüs s kanalının diğerlerinden daha verimli ve etkili olduğu u anlaşı şılmaktadır. 77

Endülüs ü ün n Katkısı Endülüs s medreselerinde, Arap dili ile birlikte, bilim ve felsefe tahsili alarak yetişmi miş olan Yahudi ve Hıristiyan bilginler, bu sahalarda yapmış oldukları çevirilerle 12. YÜZYIL Y RÖNESANSIR olarak adlandırılan uyanış döneminin oluşmas masında çok önemli roller oynamış ışlardır. r. Bu mütercimler m arasında en verimli olanları Bathlı Adelard, Chesterlı Robert, Sevillalı John, Dalmaçyal yalı Herman, Tivolili Plato ve Cremonalı Gerard'dır.. Bu rönesansın,, sonradan İtalya'dan başlayarak diğer Avrupa ülkelerine yayılacak olan 15. YÜZYIL Y RÖNESANSI'ndan ayrılan en belirgin yönü, y, Arapça'dan a'dan Latince'ye yapılan çeviriler sonucunda oluşmas ması ve sanattan çok bilim ve felsefeye yönelik y olmasıdır. 78

Sicilya nın n Katkısı Müslümanlar daha 8. yüzyy zyılda Sicilya'yı ele geçirmi irmişler ve zamanla bu adayı bir ticaret ve kültk ltür r merkezi haline getirmişlerdi. 1060'da Normanlar Sicilya'yı fethedince, İslâm medeniyetini sahiplenmişler ler ve bu medeniyetten yararlanmaya çalışmışlardır. r. Örneğin dönemin d en aydın yöneticilerinden olan Norman Kralı II. Roger (1101-1151), Arapça öğrendiği i ve Arapça a yazılan bilim ve felsefe eserlerini topladığı gibi, coğrafyac rafyacı İdrisî gibi Müslüman bilginleri de araştırmalar rmalarında teşvik etmiştir. tir. Sicilya'daki meşhur Salerno Tıp p Okulu, bu dönemlerde d atılan temeller üzerinde kurulacak ve Batı tıbbini büyük ölçüde etkileyecektir. 79

Haçlı Seferleri nin Katkısı Yaklaşı şık k 200 sene süren s Haçlı Seferleri'nin maksadı Müslümanların n bilgi ve beceri birikimlerini Avrupa'ya aktarmak değildi ama Haçlılar, lar, Müslümanlarla karşı şılaştıklarında İslâm Uygarlığı ığı'ndan çok etkilenmişler ler ve Avrupa'ya yeni düşünceler ve görüşlerle g dönmd nmüşlerdi. Arapça öğrenmişler ve Arapça a yapıtlar tları okuyarak kendilerini yetiştirmi tirmişlerdi. Müslümanları yalnızca günlük k yaşama ama biçimleri imleri itibariyle değil, yaşam am anlayış ışları ve dünya d görüşleri g itibariyle de taklit etmeye başlam lamışlardı. 80

Kısacası giderek uyanıyorlar yorlar ve yaklaşı şık k 1000 yıl l süren s düşünce d geleneklerinden uzaklaşı şıyorlardı. Sonunda Kutsal Kudüs'e ulaşmış ışlar ve bir süre s hâkimiyetleri altında tutmuşlard lardı. Ancak medeniyet tarihi açısından bakıld ldığında, siyasî ve askerî başar arıları,, iyi bir öğrenci olmalarından kaynaklanan ilmî başar arılarının n yanında nda çok sönük k kalmış ıştı. 81

İslâm DünyasD nyası'ndaki Bilimsel Etkinliklerin Yavaşlamas laması ve Duraklaması İslâm DünyasD nyası'ndaki bilimsel araştırmalar rmaların, 8. yüzyy zyıl ile 16. yüzyy zyıl l arasında bilimin çeşitli alanlarını etkileyecek ölçüde verimli olduğu u görülmektedir. g Ancak 17. yüzyy zyılın n başlar larından itibaren bu araştırmalar rmalar giderek verimliliklerini kaybetmiş ve bilimi geliştirmek bir yana, anlamak bile büyük b k bir sorun haline gelmiştir. 17. yüzyy zyıl öncesinde MüslM slüman bilginler bilime gerçekten ekten çok önemli katkılarda bulunmuşlard lardır. r. Fakat bu katkılar ların n nitelik ve niceliği i yaklaşı şık k 8 yüzyy zyıl boyunca sürekli s olarak aynı düzeyde kalmamış ış,, diğer birçok gelişmede olduğu u gibi, süres reç içerisinde çoğalmış ve azalmış ıştır. 82

En değerli erli ve önemli araştırmalar, rmalar, 8. ve 12. yüzyıllar arasındaki 4 yüzyy zyıl l içerisinde i gerçekle ekleştirilmiştir. tir. 13. ve 14. yüzyy zyıllar ise dinî ve siyasî çatışmaların n yoğunla unlaştığı bir dönem olmuş ve bu nedenle, Doğu'da Timurluların n ve Batı'da ise Osmanlılar ların n siyasî birlik ve bütünlb nlüğü sağlamaya yönelik y girişimlerinin imlerinin başar arıya ulaşmas masına kadar bilimin gelişimi imi yavaşlam lamıştır. 15. ve 16. yüzyıllar ise, bilimin gelişim im süreci s içinde i inde yeni bir canlanma dönemi d olarak görülebilir. g 83

Bilimsel Gelişimin imin İslâm DünyasD nyası'nda 16. YüzyY zyıldan Sonra Duraklamış Olmasının n Nedenleri 16. yüzyy zyıl öncesine de uzanan bu nedenlerin tümünüt belirlemek olanaksızd zdır. Ancak burada tarihçilerin ilerin saptamış oldukları birkaç önemli nedene değinmekte yarar vardır. r. I. Bunlardan ilki, İslâm DünyasD nyası'nın n birliğini ini ve bütünlüğünü bozan dinî ve siyasî çatışmalardır ve bu çatışmaların n başlang langıçları,, Dört D Halife Dönemi'ne kadar geriye götürülmektedir. g Birlik ve bütünlüğün n kurulduğu u dönemlerde d bilimsel etkinliklerin arttığı ığı,, dağı ğıldığı dönemlerde ise azaldığı gözlenmektedir. 84

I. Emevîler ve Abbasîler gibi merkezî güçlerle bunların n yönetimi y ve denetimi altında bulunan yerel güçg üçler arasındaki siyasî çatışmalar kadar, Sünnîler ve Şiîler arasındaki dinî çatışmalar da, İslâm inancının öngördüğü ve hedeflediği i birlik ruhunu yıkıcıy gerilim odakları oluşturmu turmuş ve çekişmelerin ve çatışmaların yoğunla unlaştığı dönemlerde ve bölgelerde, b insanların n düşünsel d etkinlikleri, doğal olarak hasımlar mlarını güçsüz z bırakmaya b koşullanm ullanmıştır. 85

II. İslâm toplumlarının n ulaşmış olduğu u maddî olanaklar, bunlardan yoksun olan Moğollar ollar ile Avrupa'da yaşayan ayan Hıristiyan H toplumlarının ilgisini ve isteğini ini çekmiş ve MüslM slümanları, bunlardan gelecek saldırılara lara karşı maddî (ve doğal olarak manevî) ) birikimlerini koruma zorunluluğuyla uyla yüz y z yüze y getirmiştir. tir. Bu nedenle özellikle 13. ve 14. yüzyy zyıllar, içerden i gelen tehlikeler yanında nda dışd ışardan gelen tehlikeler nedeniyle de siyasî istikrarın n kaybolduğu u ve varoluş savaşı şımının n güncelleg ncelleştiği i bir dönem d olmuştur. Böyle bir dönemde d bilimsel beceriden çok, askerî beceriye gereksinim duyulması doğald aldır. 86

III. Yunanlılar ların n bilim anlayış ışlarının n etkisi altında kalan MüslM slüman düşünürler, d bütün b n Ortaçağ boyunca felsefi etkinlik ile bilimsel etkinliğin birbirlerinden çok farklı ilkelere dayanan iki ayrı düşünsel işlev i olduğunu unu açık a k bir biçimde imde anlamamış ışlar ve mesela Aristoteles'in felsefik yargılar larıyla biyolojik yargılar larını aynı bakış açısıyla değerlendirmi erlendirmişlerdir. lerdir. Dolayısıyla, yla, filozoflarla kelamcılar lar arasında geçen en tartış ışmaların n kelamcılar lar lehine sonuçlanmas lanmasından ndan sonra, bilim de felsefe gibi kuşkuyla kuyla bakılan bir alan durumuna gelmiştir. 87

IV. Akıl l ve inanç konuları,, işleyii leyiş yolları ve sınırları objektif bir biçimde imde belirlenemediği ve aklî ve nakli ilim taraftarlarınca, birini diğerine üstün n kılma k savaşı şına girişildi ildiği i için, i in, akıl-inan inanç çatışmasına sebebiyet verilmiştir. Oysa bir süre s sonra, hem Hıristiyan H Ortaçağı ğı'ndaki ve hem de İslâm Ortaçağı ğı'ndaki gelişmeler, böyle b bir çatışmanın n anlamsız z ve yararsız z olduğunu unu gösterecektir. 88