2017 Nobel Ekonomi Ödülü: Richard Thaler ve Rasyonellik Bu yıl Nobel Ekonomi Ödülü nü Richard Thaler aldı. Daniel Kahneman ın ardından Richard Thaler da gündelik hayatta verdiğimiz kararlarda ne kadar akıldışı davrandığımızı ortaya koyan çalışmalarıyla Nobel e ulaştı. Böylece 15 yılda ikinci defa Nobel Ekonomi Ödülü, psikoloji ile ekonominin buluştuğu bir alana, davranış iktisadına verilmiş oldu. Bu yeni yaklaşım, tercihlerimizin Klâsik İktisat ın iddia ettiği gibi rasyonel değil irrasyonel, yani akıldışı olduğunun altını çiziyor. Thaler, bazıları kendisinden önce Nobel almış birçok (davranışsal) iktisatçı ile birlikte, iktisadı insani bir bilim haline getirmeye uğraşıyor. İktisatçıların bu ödüle ilişkin sevinci de aslında iktisat teorilerinin gerçek hayatı daha doğru şekilde açıklayabilir hale gelmesinde Thaler gibi davranışsal iktisatçıların katkılarını kutlamalarından kaynaklanıyor. İktisadi sonuçlar insan davranışının sonucu olduğu için iktisat, temelinde, insanın iktisadi davranışını çalışmak zorundadır. İnsanın iktisadi ve diğer davranışları birbirlerinden ayrı olmadıkları için bu, hızla iktisatçıları insan davranışını çalışmaya götürür. Bu psikolojinin de çalışma alanıdır. İktisadın kullandığı araç gerecin insanın bütün davranışlarını çalışmak için elverişli olup olmadığı, iş piyasasına katılmak, tasarruf etmek gibi kararlar ile evlenip çocuk sahibi olmak gibi kararların aynı düşünsel süreçlerin sonucu olup olmadıkları iktisadın içinde de dışında da hareketli tartışma alanlarıdır. Ancak, analize başlamak için insan doğasına, karar alma şekline ilişkin bazı varsayımlarda bulunmak, iktisadı en dar tanımıyla tanımladığımız zaman da geçerlidir. 1 İktisatçılar üzerinde çalıştıkları soruları temiz düşünebilmek için modeller kullanırlar, bu diğer bilim alanlarında da farklı değildir. Her şeyi birden anlayacak kadar derin bilişsel kapasitemiz olmadığı için dünyayı kendimiz için kolaylaştırıp öyle anlamaya çalışıyoruz. İnsan davranışı konusunda standart model insanların rasyonel oldukları yönündedir. Rasyonel, her şeyi doğru yapan demek değil, sadece kendini düşünen demek hiç değil. Rasyonel insan, tercihlerine göre (ki bu tercihler başka insanların mutluluğunu, adil bir gelir dağılımı isteğini vb. içerebilir) seçim yaparken
eldeki bilgiyi doğru kullanan, tutarlı tercihleri olan insandır. Gördüğümüz iktisadi vakayı bu sefer de insanlar böyle istemişler zahir diye açıklamaktansa insanlar nasıl teşvikler, nasıl bir yapı görmüşler ki bunu yapmayı uygun bulmuşlar diye sormamızı sağlıyor. Bu anlamıyla rasyonalite iktisadi araştırmayı kuvvetle şekillendiren bir insan davranışı varsayımıdır. Ancak hem iktisat hem de psikoloji yazınları insanların rasyonel davranmadıkları, rasyonaliteden sapmaların sistematik ve tahmin edilebilir olduğu örneklerle doludur. Örneğin, insanların emekli olabilecekleri ilk anda değil, birkaç yıl daha çalıştıktan sonra emekli olmalarını istiyorsanız, geç emekliliği daha yüksek maaşlı hale getirebilirsiniz. Bunu insanlara iki şekilde söylemek mümkün: ya Şimdi değil sonra emekli olursan ayda 200 lira kazancın olur ya da Sonra değil şimdi emekli olursan ayda 200 lira kaybın olur diye. Verilen bilgi tamamen aynı olduğu için rasyonel insanın bilgi nasıl verilirse verilsin aynı kararı almasını bekleriz. Ancak insanlar bilgi ilk şekilde verildiğinde 200 lira kazanç olmayıversin diye erken emekli olup, ikinci şekilde verildiğinde aman kaybım olmasın diyerek emekliliklerini erteliyorlar. Buna yazında kayıptan kaçınma ve çerçeve etkisi deniyor; bunlar Daniel Kahneman ve Amos Tversky nin psikoloji deneyleriyle biliniyor. Türkiye de de çok satan Hızlı ve Yavaş Düşünme kitabının yazarı Daniel Kahneman (kitap Türkiye de Varlık Yayınları ndan çıktı) psikoloji yazınına insanların rasyonaliteden uzak davranışlarını gösteren katkıları nedeniyle, yaptığı işler iktisat anlayışımızı da çok geliştirdiği için geçmişte Nobel Ekonomi Ödülü nü aldı. 2 Bu yıl Nobel Ekonomi Ödülü nü alan Richard Thaler da aynı çerçevede işleri, bu sefer iktisat yazını ve yöntemi içinde yaptı. Thaler ın yaptığı tür, insanların rasyonel olduklarını varsaymayıp nasıl davrandıklarına bakan ve bu davranışları veri alarak iktisat politikası geliştiren işlere davranışsal iktisat deniyor. Thaler bu araştırmalarını dürtmek adını verdiği, küçük davranış çerçevesi değişiklikleriyle insanların daha iyi kararlar vermelerini sağlayacak çalışmalara da dönüştürüyor. Thaler ın birçok çalışması insanların arz yönlü şoklar nedeniyle ortaya çıkan fiyat artışlarını makul gördüklerini ancak talep yönlü şoklar nedeniyle artan fiyatları adil bulmayıp bunlara tepki gösterdiklerini ortaya koyuyor.
Thaler ın büyük katkı yaptığı bir başka davranışsal iktisat alanı öz kontrol. Bunu insanların gelecekteki kendilerine güvenememeleri diye anlamak mümkün. İnsan aslında tasarruf etmek isterken maaşını alınca dayanamayıp harcayacağını düşünüyorsa yine gelecekteki kendisine güvenmediği için ne yapacağını bilmiyor olabilir. Bunlar rasyonellikle açıklanmayan davranışsal olgular ve insanlar böyle davranıyorsa onları bu davranışlarına uygun dürtecek iktisadi yapılara, teşvik sistemlerine ihtiyaç vardır. Thaler ın önemli bir özelliği bu sistemler üzerine de çalışması. Peki iktisadı insani bir bilim haline getirmek de ne demek? Davranışsal İktisat öncesi iktisat teorileri büyük ölçüde bireyin tamamen rasyonel olduğu, ne kadar karmaşık olursa olsun tüm hesapları doğru şekilde yaptığı ve bu hesapların ilgisiz faktörler nedeniyle değişmediği, yalnızca kendi faydasını düşündüğü varsayımına dayanıyordu, aslında kısmen hala da öyle. Kendisinden öncekiler gibi Thaler ve birlikte çalıştığı araştırmacılar, iktisadın bu iki alandaki varsayımlarını psikolojiden aldıkları içerikleri kullanarak hazırladıkları deneyler vasıtasıyla test edip, yanlış olduğunu; daha da önemlisi, nasıl düzeltilebileceğini gösterdiler. 3 Birinci varsayım olan insanların sahip oldukları tüm bilgileri kullanarak hatasız hesap yapabildikleri varsayımı büyük ölçüde psikologlar tarafından zaten yanlışlanıyor. Kendisi aslında bir psikolog olan Daniel Kahneman, tam da burada yaptığı katkılar sayesinde 2002 de Nobel ödülünü almıştı. Kahneman ve Tversky, varsayımın tam tersine, insanların kendi isteklerini belirlerken, ne kadar basit olursa olsun, hesap hataları yapabildiklerini göstermişti. İkili buna ek olarak aynı sorunun farklı şekillerde çerçevelendiği durumlarda kişilerin tercihlerinin değiştiğini de göstermişlerdi. Örneğin, enflasyonun %10 olduğu bir ortamda nominal ücretlerin %5 artırılması kabul edilirken, enflasyonun olmadığı bir ortamda nominal ücretlerin %5 düşürülmesi, reel ücretlerdeki aynı sonuca rağmen, çalışanları sokaklara dökebilir. Bir diğer örnek için ise, nakit ödemelerde indirim sağlayan mağazaları hatırlatalım: Kredi kartı ödemelerinden alınan ilave bedeli etiket fiyatı içine ekleyip, nakit ödemede indirim yapıyoruz diyerek kalplerimizi kazanıyorlar!
Ana akım iktisadın ikinci varsayımı ise insanların tamamen bencil olduğu idi. Bu varsayıma göre bireylerin tüm kararları, kendileri ile başkaları arasındaki seçimlerde, başkaları zarar görecek olsa bile, kendilerini alabilecekleri en yüksek faydayı alabilecek şekilde konumlandırmak üzerine. Davranışsal iktisatçılar ise, çok basit deneyler ile aslında bunun her zaman doğru olmadığını gösterdiler. Örneğin, iki kişilik olan bu deneylerden birinde, birinci oyuncuya diyelim 10 TL veriyor ve diğer oyuncuya bu 10 TL den bir miktarını vermek isteyip istemediğini, veriyorsa ne kadarını vermek istediğini soruyoruz. Birinci oyuncu bu kararı verdikten sonra, ikinci oyuncu bu teklifi kabul ederse, dağılım gerçekleşiyor. Reddederse, iki oyuncu da hiç para alamıyor. Burada durup birinci oyuncu olsaydınız karşınızdakine ne kadar para vermek isterdiniz diye düşünün. Eğer 1 TL den fazla veriyorsanız, ana akım iktisat teorileri maalesef sizin davranışınızı açıklamıyor: eğer rasyonel bir insan olsaydınız, karşınızdaki kişiye verilebilecek en düşük miktarı vermeniz, o da rasyonel bir insan ise size hiç sinirlenmeden verdiğiniz parayı kabul etmesi gerekirdi. Yapılan deneyler ise genellikle her 10 TL nin 3 TL sinin paylaşıldığını, ikinci oyuncuların da yarısından fazlasının bu miktardan daha azı önerildiği takdirde reddettiğini gösteriyor. 4 Thaler ın popüler olmasını sağlayan Cass Sunstein ile birlikte yazdıkları Dürtme (Nudge) kitabı olsa da (kitap Türkiye de Pegasus Yayınları nan çıktı), aslında Thaler ın iktisada olan katkısı insanları basit tercih hataları yapmaktan vazgeçirmek üzere cin fikirler bulup insanları dürtmekten çok daha fazlasıdır. Ana akım iktisat içinde çözemediğimiz birçok konu, şimdi birçoğu çoktan Nobel almış iktisatçıların araştırmalarını, Thaler ın kendi sözleriyle literatürden değil gerçek hayattan ilham alan soruları cevaplamak üzere kurgulamasından sonra ortaya çıktı. Özetle, Thaler şu 3 anahtar kavramı literatüre kazandırmış gibi görünüyor: Sahip Olma Etkisi (Endowment effect); insanların duygusal nedenlerden dolayı sahip oldukları şeyleri daha kıymetli sanmasını açıklayan bir kavramdır. Çoğu insan 10 lira kıymet biçtiği evdeki bir fincanın yenisi için 5 lira vermeyi reddeder. Oysa ki fincan aynı fincan. Psikolojik Muhasebe (Mental accounting); insanların aynı miktar parayı geldiği ve harcayacağı yere göre farklı değerlendirme eğilimini açıklıyor. Piyangodan
kazanılan 1000 lirayı çarçur eden bir kişi maaşından gelen 1000 lirayı çok daha özenli bir şekilde harcamayı seçiyor. Oysa ki para aynı para. İşlem Değeri (Transaction utility); çarşıda pazarda gördüğümüz kampanyaları açıklayan bir kavram. Normalde 5 liradan 3 tanesine 15 lira vermediğimiz bir ürüne, 2 alana 1 bedava diye satılınca 15 lira veriyor çoğumuz. Thaler denince akla bu üç kavramın bir nevi uygulama sahası olan Tercih Mimarisi kavramı geliyor. İki şirket düşünün. Her iki şirkette de özel emeklilik bir seçenek. İlk şirkette işe başladığınızda özel emekliliğe otomatik olarak başlayıp bu seçenekten çıkmak için form doldurmanız isteniyor. İkinci şirkette ise işe başladıktan sonra özel emekliliğe geçmek için form doldurmanız isteniyor. Her durumda özel emeklilik sizin tercihiniz. Peki sizce özel emeklilik fonuna katılım oranı hangi şirkette daha yüksek? Thaler e göre, ki pek çok deney de bunu gösteriyor, ilk şirkette katılım ikinci şirketin çok üstünde olacak. Oysa her iki şirkette de katılım çalışanın tercihi ama iyi bir tercih mimarisi ile ilk şirket fona katılımı kolaylaştırırken ikinci şirket fona katılımı zorlaştırıyor. 5 Not: Yukarıdaki yazı Efşan Nas Özen in, Refet Gürkaynak ın ve Selçuk Şirin in yazılarından derlenmiştir.