Firudinbey Köçerli (Şuşa, 1863 - Gence, 1920)



Benzer belgeler
Neriman Nerimanov (Tiflis, 14 Nisan Moskova, 19 Mart 1925)

Hesenbey Zerdâbi (Zerdab, 7 Haziran Bakı, 28 Kasım 1907)

Memmed Arif (Bakû, Baku, 1975)

X - Letif eler - Fıkralar

ISLAMIC CIVILISATION IN CAUCASIA PROCEEDINGS OF THE INTERNATIONAL SYMPOSIUM BAKU-AZERBAIJAN, 9-11 DECEMBER Edited by

Üzeyir Hacıbeyli (Ağcabedi, 18 Eylül Baku, 23 Kasım 1948)

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BEXTİYAR VAHABZADE TÜRK DÜNYASININ İSTİQLAL ŞAİRİDİR

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Memmed Emin Resûlzâde (Bakû/Novhanı, 31 Ocak Ankara, 6 Mart 1955)

BAKI DÖVL8T UNİVERSİTETİ İLAHİYY AT F AKÜLT8SİNİN ELMİ M8CMU8Sİ


1 İSMAİL GASPIRALI HER YIL BİR BÜYÜK TÜRK BİLGİ ŞÖLENLERİ. Mehmet Saray

Iğdır Sevdası. yıp olarak acı bir gerçeklik halinde karşımıza dikilmiştir.

Ebdürrehim Haqverdiyev (Şuşa, Bakı, 1933)

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Töfiq Mahmud (Nahavan, 9 Kasım 1931)

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Program. AÇILIŞ 15 EKİM :00-12:00 İstanbul Üniversitesi Cemil Bilsel Konferans Salonu

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Elm ve Din, Ziddiyyetler ve Oxşar Cehetler Gündüz SÜLEYMANOV

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Tağışahbazi Simurg. (2 Temmuz 1892, Baku - 21 Nisan 1937,?)

TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR. * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal. * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami

İnci Hoca TANZİMAT EDEBİYATI I. DÖNEM

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Memmed Araz (Nahcıvan-Şahbuz, 14 Ekim 1933)

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Nadirezheri. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Neriman Hesenzâde (Kazak 1931)

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri

İBRAHİM ŞİNASİ

Mirze İbrahimov (Serab, 1911-Baku, 1994)

TANZİMAT DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER. Ufuk KÜSDÜL Arhavi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

İHL'yi Ne Kadar Tanıyoruz?

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Herkes bir arayış içinde

KURTULUŞ SAVAŞINDA BİR VATANDAŞIMIZIN UÇAK BAĞIŞI

6. TEMA ETKİN VATANDAŞLIK

Bu vesileyle hem vefk usülü tarihi hem de zaman içinde husule gelen bazı hissiyatımızı ifade eden manzumeleri bir araya getirmek istedik.

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

Başvuru Referans Mektubu

Mirze Feteli Âhunzâde (Seki, 1812-Tiflis, 10 mart 1878)

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Reşidbey Efendiyev (Şeki, Seki, 1942)

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. Yayın Kataloğu

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI NARLIDERE YATILI BÖLGE ORTAOKULU TC İNKILAP TARİHİ DERSİ AÇIK UÇLU DENEME SINAVI 1

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ!

Alibey Hüseynzâde Turan (Salyan, İstanbul, 1941)

Çingiz Hüseynov (Baku, 20 Nisan 1929)

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Konu Anlatımlı Soru Bankası ESKİ TÜRK DİLİ VE LEHÇELERİ...

Savaş, kahramanlık ve vatan sevgisi gibi konuları destansı ve abartılı bir anlatımla işleyen şiirlerdir.

Yakup Şakir Ali MEKTEP VE MİLLİ DİL. Parlaq fikir, teren aqıl qazanılır mektepte, Bundan maxrum qalan adam aqir olur elbette.

SELANİK KALE SURLARININ YIKILMASI

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Avukat, Siyasetçi, Aktivist

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Kültür. 44

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI MUSTAFAKEMALPAŞA MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ I. DÖNEM 11

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

ENVER NACİ GÖKÇEN BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR TÜRK DİL KURUMU YAYINLARI

Mustafa Kemal Atatürk ün Hayatı

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

SOVYET DÖNEMİ AZERBAYCAN EDEBÎ TENKİTİNDE MİLLÎ FOLKLOR

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

ÖZEL ANAKENT İLKOKULU EĞİTİM ve ÖĞRETİM DÖNEMİ DEĞERLER EĞİTİMİ PROJESİ MART NİSAN FEDAKARLIK FEDAKARLIK BİLİNCİ

Iğdır Sevdası AVUKAT SEVDA DOĞAN

Avukat Bekir Berk abinin mahkemedeki müdafaalarından hakimlerin ağzı açık kalmış

Elekberzade Ebulhesen (Şamaxı, Şamaxı, 1986)

ŞATRANC-I UREFA (Arifler Satrancı) Satranç Hindistan da yaklaşık 1500 yıl önce bulunmuş klasik bir strateji oyunudur. Satranç Sanskritçe de

AZERBAYCAN SAHASI TÜRK EDEBĐYATINDA ĐLK SÜRELĐ YAYIN FAALĐYETLERĐ VE MOLLA NESREDDĐN DERGĐSĐ

(Dış Kapak Örneği) T.C. ÖMER HALİSDEMİR ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ ve EDEBİYATLARI BÖLÜMÜ TEZ ADI BİTİRME TEZİ

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

METİNLERİ SINIFLANDIRILMASI

MEHMET AKİF ERSOY UN EDEBÎ KİŞİLİĞİ 1

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Transkript:

Firudinbey Köçerli (Şuşa, 1863 - Gence, 1920) XIX-XX. yy. Azerbaycan Edebiyatında ilk profesyonel tenkitçi ve Edebiyat tarihçisidir. 1863'te Şuşa'da doğdu. Babası Ahmet Ağa Köçerli, Karabağ'ın açık fikirli aydmlarındandı. İlk tahsilini Şuşa'da, Mirze Kerim Münşuzâde'nin mektebinde almış, 1876'da ise, babasının arzusu üzerine Rus okuluna devam etmişti. 1879'da Gori'deki Transkafkaz öğretmen okuluna girmiş, 1885'te bu okuldan mezun olmuştu. ^ 1885-1895'te İrevan ortaokulunda şeriat ve Azerî Türkçesi öğretmeni olarak çalıştı. Aynı zamanda yerli aydınlardan Mirze Mehemmed Gemerli'nin yardımı ile millî kültürün toplanılması ve araştırılmasına başladı. Rus dilini ve Rus Edebiyatını mükemmel bilen Köçerli, bu yıllarda tercümecilikle de meşgul oldu ve Rus şairlerinden Puşkin'in, Lermontov'un, Tolstoy'un vb. eserlerini Azerî Türkçesi'ne çevirdi. 1895'te, Transkafkaz öğretmen okulunun Azerbaycan bölümü nezaretçisi görevine atanan Firudinbey Köçerli, Transkafkaz'm kültür hayatında önemli bir rol oynamaya başladı. Millî basın ve yayının olmaması nedeniyle Azerbaycan Edebiyatı tarihine dair ilk makalelerini Rus dilinde yazar ve Rus mecmualermde yayınlatırdı. Meselâ, 1895'te Tiflis'te çıkan "Novce Obozrenie" gazetesinde, Azerbaycan millî dram sanatının tahminen yarım asırlık gelişmesini kapsayan "Azerbaycan Komedileri" dizisi yayınlanmıştı. Firudinbey, Azerbaycan Edebiyatı tarihim konu alan "Azerbaycan Türklerinin Edebiyatı" eserini de Rus dilinde yazmak zorunda kalmış ve onu 1903'te Tiflis'de yayınlatmıştı. Azerbaycan Edebiyatı tarihi üzerine bu ilk ilmî araştırma, bu dönemde yalnız Azerî aydınları arasında değil, Rusya'da yaşayan bütün Türkler arasında da büyük ilgi doğurmuştu ve araştırmacıyı, bu prob- lemle daha sürekli ve daha geniş çapda meşgul olmaya teşvik etmişti. 1895-1917'de, Transkafkaz öğretmen okulunda çalışan Köçerli, bir tarafdan millî aydınların yetiştirilmesine yoğun bir çaba gösteriyor, öbür taraftan Transkafkaz'da, İran'da, Türkiye'de onlarla adamla mektuplaşarak, Azerbaycan Edebiyatı tarihi ile ilgili malzemeler topluyor, Bakü'de, Tiflis'de ve başka yerlerde, Azerbaycan Edebiyatı ile ilgili konferanslar veriyor ve bütün bunlarla bir arada millî Azerbaycan mektepleri için ders kitaplarının hazırlanması alanında çalışıyordu. 1908'de, ilkokul öğrencileri için hazırlanmış "Balalara Hediyye" ders kitabını yazıp bitirir. Bu kitabı türlü engellerle uğraşarak, 1912'de Bakü'de yayınlatır. 1905 yılı, birinci Rus ihtilâlinden sonra, Köçerli'nin aktivitesi ve matbuatla ilişkileri daha da artar. Geçmiş ve çağdaş Azerbaycan Edebiyatıyla ilgili araştırmalarını "Kaspi", "Kavkaz", "Irşad", "Hayat", "Terakki", "Açık Söz", "Rehber" vb. gazete ve dergilerde yayınlatır. Aynı zamanda muasırı olan bir çok Azerbaycan yazar ve şairleri ile sıkı ilişkiler kurarak, onların eserlerini konu ve tür açısından tasnif eder. Değerli tavsiyeleri ve sanat araştırmalarıyla Sâbir, Abbas Sehhet, Yusif Vezir Çemenzeminli, Abdulla Şâik, Sultan Mecid Genizâde gibi sanatçılara yardımcı olur. Abbas Sehhet, şiirlerinin birinde, Firudinbey'in bu sanat yardımını minnettarlıkla yâdederek ona şöyle hitabediyordu; "Yazmısan taze ne şeyler?"- deye sordun menden, Ruhumun tarma mizrab sen oldun, kardeş. Sâbir ile bele mektubu çox aldık senden, Her ne yazdıksa ona bani sen oldun, kardeş..."

Firudinbey Köçerli, 1916'dan sonra, Azerbaycan'da öğretmenler hazırlayan bir okulun açılması için mücadele veriyordu. 1917 Rus ihtilalinden sonra onun bu arzusu gerçekleşmişti. 1918'de Gori öğretmen okulunun Azerbaycan bölümünü Kazak'a naklederek burada bağımsız bir öğretmen okulu kurmuş ve onun ilk müdürü olmuştu. Köçerli Rus şovenizmini yakından tanıyordu ve bu yüzden de imparatorluk Rusya'sının çöküşünden sonra, asla tereddüt etmeden, millî değerleri destekleyen ve Azeri-Türk milliyetçiliğini savunan aydınların tarafına geçti. 1920 yılının Mayıs ayında, Bolşeviklere karşı Gence'de ayaklanan isyan bastırıldıktan sonra tutuklananlar arasında, Edebiyat uzmanı ve öğretmen Firudinbey Köçerli de vardı. Silahlı isyanla hiç bir ilişkisinin olmamasına rağmen Köçerli, Kızıl ordunun Ermeni ve Rus asıllı komutanları tarafından, mahkemesiz kurşuna dizildi. Hatta eski dostu, aynı dönemde Azerbaycan'ın cumhurbaşkanı olan, yazar ve devlet adamı Neriman Nerimanov da onun hayatını koruyabilmemişti. 1911'den sonra, bütün çabalarına rağmen şaheserini -Azerbaycan Edebiyatı Tarihi'niyaymlatabilmemişti. Bu eserin büyük bir kısmı ÇK-KGB arşivlerinde kaybolmuş, kalan bölümüyse ilk defa 1925'de, yazarın adı belirtilmeden "Azerbaycan Edebiyatı Materialları" adıyla yayınlanmıştı. Firudin Köçerli'nin Edebiyat tarihi konseptinde Türkçe faktörü önemli rol oynamaktaydı. Bu açıdan da o, Nizami'nin, Hâkânî'nin bir Azerbaycan şairi olduğu fikrini kabul ve tasdik etmekle beraber; Azerbaycan Edebiyatı'nm tarihini, eserlerini bu dilde yazmış Fuzûlî'den başlatırdı. 1904'de "Şark-î Rus" gazetesinde yayınlattığı bir makalesinde; "Bir milletin Edebiyatı demek olar ki, onun meişetinin ayinesidir. Her bir milletin dolanacağını, övza-i meişetini, dereceyi terekkisini, mertebeyi kemalim, kudret ve celalim onun Edebiyatından bilmek olar"-sözlerini yazan Köçerli, bu Edebiyatın yalnız araştırıcısı değil, aynı zamanda usta toplayıcısıydı. Onlarca nâmalum şairin eseri yalnız Köçerli'nin araştırmalarıyla günümüze yetişmiştir. Eserleri: Tarix-i muqeddes, Mahmut Efendizade ile birlikte Tiflis-1899, Feteli Axundov Hezretlerinin Fevellüdünden Yüz, İl Mürur Etmesi Münasibeti ile Yazılmış Risaley-i Yadigâranedir- Tiflis-1911; Literatura Aderbidjanskix Tatar (Azerbaycan Türkleri'nin Edebiyatı), Tiflis, 1903; Balalara Hediyye, Bakı, 1912-, Azerbaycan Edebiyatı Materialları, c.i-ii, Bakı, 1925; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1963; Azerbaycan Edebiyatı, c. I-II, Bakı, 1978-1981; Balalara Hediyye (tekrar neşr) Bakı, 1991. Kaynakça: Bekir Nebiyef. Firudinbey Köçerli, Bakı, 1963; Kamal Talıbzâde. XX. Esr Azerbaycan Edebî Tenkiti, Bakı, 1966; Rugiyye Kanbarkızı Firudinbey Köçerli ve Onun "Azerbaycan Edebiyatı" eseri. Azerbaycan Edebiyatı kitabında, c. I, Bakı, 1978, s. 8-83. BİR NECE SÖZ " Azerbaycan Edebiyatı" kitabının müqeddimesinden (Firudinbey Köçerli, Azerbaycan Edebiyatı, I, II, Bakü-1978-1981, el, s.77-81)... Azerbaycan Türklerinin dexi özlerine mexsus edebiyatları vardır. Bu Türkler Zaqafqaziya'mn şerq ve cenubundal süknâ eden Seki, Şirvan, Salyan, Gence, Bakı, Qazax, Çarabağ, İrevan ve Naxçıvan ehalisinden2 ve İran dövletinin şimâl-i şerqinde3 güzerân eden eqvâm ve tevâifden ibaretdir. Azerbaycan Türklerinin danışdıqları dilin şivesi çox ise de, binası ve kökü birdir. Yüz sene insan üçün, bir esr ve lisan üçün bir dövrdür. Esr ü zamanlar mürur etdikce he'yetictimaiyye-yi insan ve onunla müttefiq lehçe ve şive-yi islâm dexi neçe-neçe tebdîlât ve teğyîrâta düçâr olur. Edib-i fâzil Ahmet Cövdet Efendinin buyurduğuna göre "ebkar-i efkar sanki her mövsimde bir güne qeba-yi letafetnümaye bürünüyor ve her cemiyyetde milel nüket 4 ile ve mezaye ile görülüyor. Binaünileyh her lisanın üsul-i te'lim-i edebiyyatı5 mazac-i dövre teqsim tövfiq olunmaq lazım gelir". Buna göre Azerbaycan Türklerinin dili dexi, mürur-i eyyam6 ile deyişdirilib. Özge7 bir terkib ve qaydaya8 düşüb de. Bele ki, indi istemal9 olunan Türk-i cedîd ezelki Türk-i gedime ox- şamazlo. Hal-hazırda danışılan dilin başqa üslubu olduğundan elave Türk-i qedime nisbet bu dil hem dövletli de, şirin lehceli ve gözel şiveli bir dil hesab olunur. Din-i mübin-i islamm Türklere yetirdiyi şerafet-i e'tiqadiyesinden eleve böyük bir xeyri de bu olubdur ki, onun feyz ve bereketinden Türkler Ereb ve Fars lisanından tedricli çox sözler, gözel ibareler alıb öz dillerini dövletlendiribler ve mürur-i eyyam ile exz ü iqtibas olunan kelmeler ve istilahlar o qeder işlenib tehruf ve teşrif olunubdur ki, Türk dili ile onlar qaynayıb qarışıbdır ve onlarsız Türk dili bir me'nanı ifade etmekde acizdir. Ereb ve Fars dillerinden götürülmüş sözler ve ibareler bir derecede Türkleşibdir ki, savadıll az olan adamlar onları mehzl 2 Türk sözleri hesab edib esla güman etmezler ki, "sohbet" ve "zehmet" sözleri Erebce'den, "reneber", "kefgir", "Xakendaz" sözleri Farsça'dan almıbdır. Ereb ve Fars dillerinden götürülmüş sözlerin çoxu Türkleşib, evvelki terkibinden özge bir hala düşübdür. Bu nehv ile Azerbaycan Türklerinin dili Ereb ve Fars sözleri ile mexlut ve memzucis olmaqla bele, bir lisan-i le- 1. güneyinde 2. halkından 3. kuzeye doğru 4. nükteler 5. edebiyat öğretimi, yöntemi, usûlü 6. günlerin geçmesi 7. yabancı 8. kurala 9. kullanılan 10. benzemez 11. bilgisi 12. ancak 13. karıştırılmış ve karma

tiferesan olubdur ki, onunla zül ve fünuna dair her qisim metalib-i efkare-aliyye ve hekemiyyeni ve mesail-i siyasiyye ve edliyyeni şerh ve beyan etmek mümkündür. Bu yolda Osmanlılar bizim Azerbaycan Türklerine sibqet edibler ve daha ziyade öz dillerini Ereb ve Fars lüğet ve elfazı ile dövletli qılıblar. Ve lakin Ereb ve Fars kelme ve ibarelerinin şövg ve hevesinde olub, ehtiyac olmadığı halda onları ana diline qatıb-qarışdırmaq bizim eqidemizcel, böyük sehvdir2. Veqta ki, ana dilinde şeyin özünün mexsusi adı var ve yainki ana dili ile bir me'nanı beyan etmek ve bir ehvalatı nece ki, lazımdır söylemek mümkün olur, insaf deyil ki, elm göstermek ve mollalıq izhar etmek iddiasına düşüb kelamı qeliz ibareler3 ile ve çetin anlaşılan Erebi ve Fersi sözler ile doldurub, esil me'nanı daha da derine salmaq ve onun üzerine Ereb ve Fars dillerinden behme gelmiş qelizmüğleq ibareler ile toxunmuş perde çekmek. Ol cehetdendir ki, bizim vaizlerin ekseri mescidlerde ve'z ve nesihet etdiyi esnada ibareperdazlıq edib öz ve ve'z nesayehlerini o qeder qeliz ve çetin ifadeler ile söyleyirler ki, onlara qulaq asanın çoxu bir şey anlamayıb esi met- Ieb4 neden ibaret olduğunu başa düşmürler5 ve heyretde qalırlar. Hasil-i kelam bu olur ki, ne ve'z eden ve ne moizeye 6 qulaq asan-ne öyreden ve ne öyrenen esil meqsede yetişmeyib gözel vaxtlarmı bîhude serf edirler. Habele7 qezetlerimizde dere olunan qeliz ibare ile yazılmış be'zi siyasî, edebî ve fennî meqaleleri oxuyanlar anlamayıb me'yus olurlar ve qezet oxumaqdan ikrah edirler. Bu açıq heqiqeti nedense qezet ve jurnal verenler başa düşmürler ve Osmanlı qezetçilerine müqellidlikden el çekmirler. Dil ne qeder açık, sade ve güşade olsa, bir o qeder gözel, göyçek ve meqbul olar. Ahmet Hikmet Bey'in verdiği me'lumata göre Türk dili özlüyünde xeyli metin, revan ve dövletli bir dildir. Veli qedrini bilenler olmayıb da, be'zi sebeplerden dolayı unudulurdu ve onun yerini Ereb ve Fers kelmelerinin bir xelitesi8 tuturdu. Bir derecedir ki, esil Türk dili ancaq kendlerde? ve ümmâio arvadlar arasında mühafize edilebildi. Dövr-i intibahdanll sonra Türkler'de ve başqa milletlerde olduğu kimi, bir hiss-i milli, bir vicdanimilli doğulub büyümekdedir. Türklerde damarlarında esi bir qanm axdığım duydular ve öz xalis dillerine rövneq vermeki2 fikrine düşdüler. Milli dilin terefdarları günden-güne artıb çoxalmaqdadırlar ve onların himmeti ile İstanbul'da "Türk demeyi", "Türk yurdu" ve "Xalqa doğru" ve Osmanlı'nın be'zi yerlerinde milli cerideler te'b ve neşr olunmaqdadır. Azerbaycan Türklerinin edebiyatı az zamandan beri başlayıbdır ki, kök ve kişe salıbl3 bina tutmağa. Keçmişde şövket ve qüvvet sahibi olan İran dövleti müddet-i mütemeddiye ile temami Azerbaycan vilayetine sahiblik ve hökmranlıq et- mişdir. Azerbaycan Türkleri bu dövlet-i ezimenin teht-i hökumetinde xeyli zindeganlıqi 4 etmişler. Bu cehete İran'ın nüfuz ve te'siri Azerbaycan Türklerine hedden ziyade olubdur. Zaqafqaziya'da ana dili ancaq az vaxtdanl5 beridir ki, Azerbaycan Türklerinin diqqetini celb edib, özü üçün bir növl6 hörmet ve ehemiyyet kesb etmeye başlayıbdır. MOLLA MEHEMMED BAĞDADÎ "FUZÛLÎ" TEXELLÜS17 (c. I, s. 84-86,92) Molla Mehemmed Bağdadî Türk şairlerinin babası hesab olunur. Ona binaen, Azerbaycan şüera ve üdebâsındani8 behs edib de, onların server-i pişrevil9 meqâmında olan Füzûli'nin ism-i şeriflerini zikr etmemek bir növ haqqı ve emeyi itirmek kimidir. Bir halda ki, ol fesâhet ve belâğet kânının te'siri bu esrdeki şüerâmızm asar ve eş'ânnda20 dexi müşahide olunmaqdadır. Egerçi şâirin Türk lisanında şe'r ve qezel yazmağına umde bunu sebeb gösterir ki, Türk tayfalarının sahib-i şövq ve mezaqları2l dexi onun büstan-i kelamından şükûfeler derib behremend22 olalar ve bu teklifi ona güya bir nigar-i mişkinxette etmişdir ve lakin hegirin anladığına göre, Fuzûlî özü Türk oğlu olduğuna binâen öz ana dilini artıcaq sevib de, ona rövneq vermeyi baş vezifelerinden biri hesab edirdi. Ve insafen demek olur ki, Türk Edebiyyatınm bânisi23 Molla Mehemmed Bağdadî olubdur. Eğerçi ondan müqeddem Türklerden de be'zi mö'teber şairler olubdur. Veli onun kimi müqtedir ve cemi lisana malik ve câme-i fünûn-i nezm ve nesr olmayıbdır. Ve heqiqetde demek olur ki, Türk diline rövneq veren ve onu xâr ü xaşekden24 temizleyib bir göyçek25 ve sefalı çemene benzeden Fuzûlî olubdur. Ve bununla biz Türklerin üste ve ümumen ve Azerbaycan Türklerinin boynuna xüsusen böyük minnet qoyubdur. Burada bunu dexi elave etmek lazımdır ki, Fuzûlî özünden müqeddem veya öz dövründe olan âli ve reqiq26 bir şair bulub da, onun eserlerine teqliden vücude bir şey getirmemişdir. Nesr ve nezmde bir şexs onun ustâdı olmayıbdır. Ezim-i üdebâdan bir neferinin âsârmı sermeşq ve ittixaz27 etmeyibdir.... Onun müqellid olmadığı xüsusda Mehemmed Celâl bele yazır: "Eğer bir şexs bize bu güne sual verse: "Belke Füzûlî'den evvel Erebler, Ecemler "Leylî ve Mecnûn"u, "Yusif ve Züleyxa"nı, "Xosrov ve Şirin"i yazmış olsunlar ve Fuzûlî de teqlid etmiş olsun?" Biz buna cavab veririz: "Xeyr. Hetta mer humun ruh-i letifi dile gelib bize bu bâbde28 "Ben de müqellidem"-demiş olsa, inanmayınız. Ehtimal ki, bu böyük şairin zehnine fikr-i teqlid gelmiş olsun. Feqet "Leylî ve Mecnûn" teqlid olmaq üzre yazılan asardan deyil. Bes nedir? 1. inancımızca 2. hatadır 3. kaba ifadeler 4. maksat 5. anlamıyanlar 6. konuya 7. bunun gibi 8.karmaşı 9. köylerde 10. okuma-yazma bilmeyen 11. uyanış devrinden 12. canlılık-yenilik vermek 13. dalbudak salıp 14. uzun süre yaşamışlar 15. zamandan 16. yeni 17. maklas alma 18. şairler ve edebiyatçılarından 19. en önde olanı 20. eserlerinde ve şiirlerinde 21. şevk ve zevk sahipleri 22. hissedar 23. kurucusu 24.diken ve çalılardan 25. güzel 26. ince 27.esas almamıştır 28. konuda

Bütün göz yaşlarıdır. Lakin burasını düşünmeli: İqtibas başqa, teqlid yene başqadır. Binâünileyh "Leylî ve Mecnûn" bütün-bütün Füzûlî'ye aiddir. Bu xezine-yi qiymetdâre heç bir ecnebî müdaxile edebilmez"... Füzûlî'nin âsâr-i qelemiyyesinin hele daha çox zamanlar heyat üzre davam edib ter ü tezel qalmağına iki umde sebeb vardır. Onlardan birisi budur ki, haman eserlerin tamamisi pâk, heqiqi ve tebii hissiyyatdan ne'şet etmiş eserlerdir ki, eşq-i heqiqiden behs edir. Füzûlî'nin özü âşiq olduğu üçün kelâmı dexi başdan ayağa âşiqânedir. O, pâkizelik 2 ve letafet ve naziklik ve nezaket ki, Füzûlî'nin şe'rlerinde hiss olunur, heç bir şairin kelamında o derecede mehsus deyildir. Bilaferq Füzûlî'nin hansı qisim kelamını mütalie etmek isteseniz, mütalie buyurun, onun hüsn-i te'sirini oxuduqda öz vücudunuzda hiss edeceksiniz. Ve bu te'sirden içeri aleminiz bir növ temizlenib paka çıxacaqdır, vicdanınız uyqudan ayılan kimi olacaqdır. Fikir ve xeyalınız sizi başqa bir âli meqâmame'neviyyat âlemine teref çekecekdir3... YUSİF NẬBİ (c. I, s. 100,105,106,113-114) Molla Mehemmed Bağdadîden sonra Azerbaycan şüerâ ve üdebâsına şüâra-yi selefden4 artıq nüfuzu olanı Yusif Nâbi olmuşdur. Nâbi efendi Türklerin müqtedir ve zor şairlerinden biri hesab olunur. Divan-i Nabi'de ki, zexim bir kitabdan ibaretdir, her qisim kelam mövcuddur. Temamisi nezm ile inşâd olunubdur5.... Yusif Nâbi nece ki, eserlerinden me'lum olunur6, hikmet ve me'rifet ehli imiş. Onun da Fuzûlî Bağdadî kimi âsâr-i hekimanelerinde xeyli derin me'nâlar,- uca 7 fikirler, müsteqim ve metin re'yler vardır ki, daim'ül-övgat zinde ve baqi qalacaqdır. Bundan elave merhum Nâbi'nin oğlu Ebülxeyir Mehemmed Çelebi'ye xitaben yazdığı delâyil-i âqilâne8 ve nesayih-i müşfiqane 9 ki, neticesi cümleyi nâse aiddir, bizim dünyevi seadetimiz, üxrevi nicatımız ve menevi tereqqimiz üçün en meqbul ve mö'teberio bir destûr'ül-emeldir.... Elbette, Fuzûlî Bağdadî'nin âsâr-i nefiselerinde olan fesahet ve belağet, onun e'şar-i âşiqânelerinde hiss olunan letafet ve teravetn Nabi efendinin kelâmlarında müşahide olunmur ve lakin hikmet ve felsefe nöqte-yi nezerince Nâbi'nin kelamlarına diqqet yetirilse 12, ve Füzûli'nin bu qisim âsâr-i qelemiyyeleri ile tetbiq olunsal3, belke Nâbi efendinin kelam-i hikmet ürefâ ve üqelâ nezerinde Füzûli'nin kelamlarından eksik olmaya. Bâinhemel 4 her iki şairin özlerine mexsus rütbe ve meqamları vardır: her birisinin şîve-yi lisanları ve terzi kelamları başqadır; her birinin teb'-i revanperverlerinde başqa bir etir ve râyihel5 hiss olunur; her birisinde başqa bir zövq ve sefa bulunur ki, onları yalnız erbabı ve serrafı teşxis ve temyiz edebiler. Bele ki, bunlardan birisini qeyrisine tercih vermek müşkül emrlerden biridir. Bu ise bizim vezifemizden bâlâ ve qüdretimizden xâricdir. Bele pürqiymet dürrler bizim tenqid terezimizde çekilesi daşlar deyil.... Ancaq Nâbi efendinin bir nesihetini qebul ede bilmedik ki, o da şexsin mehzi6 bir salamatlığınıl? ve xetadan eymen olmağını! 8 icab edirse de, onu terîq-i istiqâmetden ve rastrevişlikden bir növ eyriliye ve nefsperestliye sövq edir. Nâbi efendi hifz-i cani 9 ve âsûde-yi ten20 üçün tövsiyye edir ki, "kaman2l misal kec ol", ye'ni kaman kimi bükülüb ve qatlanıb künc ü selametde salamat otur, heqîr ve üftâde ol, gerdenkeşlik ve serefrâzılıq etme, tek ve tenha özünü meydan-i müharibeye atma, seni tapdalayıb22 ezerler, başına belâlar geler; eğer sen de düz ve rast geden ox kimi vadi-yi telaşda se'y etsen23, onda yeqîn ki, daşa ve qayaya toxunub, murada vâsil olmamış smacaqsan. Elbette, tek öz nefsinin salamatlığını menzurda tutmayıb, umum nâsın xeyir ve salamatlığı yolunda se'y ve telaş eden şexsin başında belâlar çoxdur, neinki ol adamın ku, cümle mexlûq ile müdâra edib, her işde vahid öz şexsi menfeetini gözleye. Elbette, restrovluqda24, dürüskirdârlıqda ve haqperestlikde xeta ve xeter çoxdur, neinki heq söylemekden çekinib, mehz öz selâhı üçün künc-i ferâqetde sükûnet ixtiyâr etmekde. Amma bununla bele, bizim ixtiyârımız yoxdur ki, xalqı haqq söylemekden, dürüstkirdarlıqdan ve haqq yolunda fedakârlıqdan dâşmdıraq25. Bil'eks, her bir sahibivicdanın ve ehl-i danış ve me'rifetin evvelinci vezifesi ebnâ-yi milleti düzlüye ve doğruluğa de'vet etmekdir. Veten uğrunda ve milletin tereqqisi ve tealisi yolunda onları candan ve başdan keçmeye, cür'etli, şeci ve müsteqim olmağa terğib ve teşviq etmekdir. Ve illâ adam bir öz başını ve nefsini qorumaqla, öz menfeeti şexsiyyetini güdmekle, her qisim cövr ve siteme tâb getirib, her bir bâr-i töhmet ve mezemmete mütehemmil olmaqla ve bu qeder xâr ve zelîl olub qeyrilerin teht-i hökumetinde esirvâr güzerân edib bu güne dolanmağın adını müdâra qoymaqla heqiqi seadete ve heqiqi nicata vâsil olmaz. Bele dolanmağın neticesi qorxaqlıq, kemcür'etlikl26 ve yasarlıqdan 2 7 başqa, zillet ve meşeqqetden sevâ bir şey olmaz. Öz re'y ve fikrimizi açıq demekden çekinib eyri ile doğruya haqq qoymayıb haqqa ve nâhaqqa "beli, beli" demekle, bele fena hâla düşmüşük. Bizim eqîdemize göre, tereqqi ve seadetimize lazım olan esbâblardan birisi de cür'etli, fedakâr ve dürüstkirdar olmaqdır. MOLLA PENAH "VÂQİF" TEXELLÜS (c. I, s. 159) Azerbaycan Türklerinin meşhur ve müqtedir şâiri Molla Penah hesab olunur ki, bizim edebiyyatımızın banisi ve müessisi adlanmağa onun haqqı vardır. Molla Penah öz zamanında bir çox ulûm ve fünuna vâqif olduğu üçün özüne "Vâqif" texellüs28 intixâb etmişdir29. 1. canlı ve yeni 2. saflık, arılık 3. yönetecektir 4. eski şairlerden 5. yazılmıştır 6. bilinir 7. yüce 8. akılcı deliller 9. merhametli öğütler 10. benimsenmiş ve saygın 11. tazelik 12. edilse 13. karşılaştırılsa 14. bununla birlikte 15. koku 16. mutlak 17. doğruluğunu 18. hatadan uzak olmasın 19. ruhun korunması 20. bedenin sakatlığı 21. keman 22. tepeleyip hiçe sayıp 23. çalışsan 24. doğrulukda 25. caydıralım 26. korkaklık 27. beceriksizlikden 28. takma adını (mahlasını) 29. seçmiştir.

Müasirleri onun derin elmini ve mollalığını müşahide edib haqqmda demişdir: "Her oxuyan Molla Penah olmaz" ve bu istilan indi de Zaqafqaz Türkleri arasında bir mesel-i meşhurdur 1. Milli şâirlerimizden onun kimi sade ve açıq lisanda ve ana dilimizin şivesinde şe'r ve qezel yazan az olmuşdur. Müasirleri ona nezîre yazmağa se'y 2 ve telaş ediblerse de, onun kimi mühessenatlı3, gözel ve açıq kelam söylemekde âciz qalıblar. Vâqif ziyade zövq ü sefa ehli olduğu üçün gözel medhinde xeyli merğûb 4 ve nâzik şe'rler yazmışdır ki, onların cümlesi qelbden neşet eden hissiyyatdır ki, oxuyanlara dexi sirayet edib onları şövq ü hevese getirir. Molla Penah artıq fesîh ve şirinzebân5 ve hazırcavab bir vücûd imiş ki, her qism metlebi öz meqâmmda, münasib-i hâl söyler imiş. MİRZE FETELİ AXUNDOV (c. ı, s. 435-436)... Mirze Feteli'nin komediyalarına geldikde qeti suretde deyebilerik ki, Rus drama yazanlarının babası Qoqol ve Fireng drama yazanlarının babası ve üstadı Molyer olan kimi, Türk-Azerbaycan ediblerinin ve komediyanevislerinin atası ve yolgöstereni merhum Mirze Feteli Axundov olubdur. O yazdığı komediyalarm mislini teze yazıcılarımız hele yazıb bitirebilmeyibler. Veli onun sayesinde bir nece müqtedir edibler vücuda gelibler. O cümleden Necefbey Vezirov, Ebdürrehimbey Haqverdiyev, Nerimanbey Nerimanov ve Mirze Celil Memmedquluzade cenablarıdır ki, her birinin bir nece 6 komediyaları ve dramaya mexsus eserleri vardır ki, indiki meişetimizi7n be'zi övzâ-i ehvâlini ve ehl-i zemanenin fikr ü xeyalatını ve ne yolda çalışmaqlarım eni ile yazıb öz eserlerinde gösterirler. Bu ediblerin ve Mirze Feteli'ye peyrevilik 8 eden sair dramnevislerin vücuda getirdikleri eserler bâresinde^ öz meqâmında müfessel me'lumat verilecekdir. Komediya yazmaq her bir edibin işi deyil. Edebiyyatm bu növündeio eserler vücuda getirmek üçün elm ve savaddanl 1 başqa tecrübe, bilik ve milletin meişetine etraflı belediyyetl2 dexi lazımdır. Bunlardan elave fitrî bir iste'dad ve yaratıcı bir qüvve, bir te'b-i füsûnsâzl 3, beistilâh-i Türki "Allah vergisi" lazımdır ki, bir yandan görüb-eşitdiyini götürüb yetirebilsin ve bir terefden öz fikr ü xe~ yalatı ile yoxdan var etsin. Bu "Allah vergisi", yoxdan var etmek qüvvesi merhum Mirze Feteli'de kemâlmca var imiş. Bu sözlerin doğru olmağına onun komediyaları möhkem delil ve âdil şahiddir. Nece ki, Qoqol'un Qorodniçi'si, Xlestakov'u, Dobçinski'si, Bobçinski'si halhazırda Rusiya'nm be'zi yerlerinde müşahide olunmaqdadırlar, habelel 4 de Mirze Feteli'nin Hatemxan ağa'sı, Hacı Qara'sı, Molla rbrahimxelü'i, Namaz'ı, Zabca'sı, Ağa Kerim Miyançı'sı ve qeyrileril5 bu hâlda sağ ve salamat bizim içerimizde dolamb her biri öz fe'l ü emellerini işletmendedirler. Mirze Feteli'nin komediyaları yazılan zamandan bizim vaxtadek altmış-yetmiş sene gelib keçibdir. Bu uzun müdetin erzinde ki, yarım esrden ziyâdedir, meişetimizde dürüst diqqet edilse, artıq bir tereqqi eseri görünmez; ata-babadan qalma köhnelö âdetler ve âyinler üzre güzerân edibi 7 yaşamaqda varıq. Xeyir ve şer ittifaqlarda işlenen bîhûde mesaruf ve mexarice diqqet olunsa, sözümüz tesdiq olunar. Ata-babalarımızm bâtil eqîdelerine, kesâlet ve betâletlerine vâris olmuşuq. Bu âxır vaxtlarda seherlerde az-çox tereqqi ve temeddün eserleri görünürse de, ehl-i dehat ireliki^8 qerar üzre avam- Iıql9 halında yaşayırlar, onların imdadına yeten yoxdur. Amma onları soyan ve qaret eden çoxdur: bir terefden tamahkâr ruhaniler, bir yandan zülmkar polis me'murları ve üçüncü terefden yalancı millet dostları ki, ibaret olsun yarımçıq elm kesb edenlerimizden ve quru isim ile medeni olan nücebâlarımızdan. Her halda Mirze Feteli'nin komediyaları meişetimizin teeccüblü bir aynasıdır ki, zahirimizi ve bâtinimizi de eynile gösterir. Mürûr-i eyyam ile bu aynanın üzerine toz qonubdur. Bu tozu silib aynanın üzüne sığal verib 20 diqqet ile ona baxsaq öz suretimizi onda görerik ve biribirimizi tamyarıq. Batini âlemimize, e'mâl-i nemeşrumize ve e'fal-i şe'nimize diqqet yetirsek, xecâlet çekib yeqîn ederik ki, bu yarım esrin müddetinde çox da uzağa getmemişik, cüz'i degşiriliyimiz2i ve tevafütümüz22 olubsa, o da zahiridir. Batini terefimiz me'nen ve exlâqen ireliki qerar üzre bâqidir. Odur ki, Axundov'un komediyalarını oxuyan besîret ehli bir terefden gülürse, o biri terefden de ağlayıb göz yaşı tökür. Gülmek görünür, amma ağlamaq görünmür, onun ağır damcıları23 üreyin üstüne düşüb onu yaralayır, delir... HACI SEYİD EZİM ŞİRVÂNÎ (c. II, s. 29-30,35) Hacı Seyid Ezim Şirvânî neinki yalqız24 Şirvan vilayetinin, belke tamami Azerbaycan Türklerinin azim şüerâsmdan biri olub. Onun nam ü şöhreti ve şe'n ü rütbesi hal-hazırda ebnâ-yi vetenimiz mabeyninde kamâlmca25 intişâr olmayıbsa 26 da, gelecekde olmasına şübhe yoxdur. Hacı Seyid Ezim Şirvânî'nin ve Qasımbey Zâkir Qarabağî'nin bu hâla kimi ne tercüme-yi halları ve ne e'şar ü âsârı kemâlmca27 öyrenilmeyibdir ve bu qeflet ve keme'tinalıq bizim hâlâ cehalet ve kesâret içerisinde yaşayıb qalmağımıza böyük delildir. Hacı Seyid Ezim'in, Âsi'nin ve merhum Mirze Feteli'nin vefatlarına geldikde, bunların haqqmda izhar olunan bîe'tinalıq ve biedebliyi28 dile getirmesek yaxşıdır. Ancaq mâye-yi tesellimiz bu ola biler ki, bizim ediblerin qedr ü qiymeti öz vaxtlarmda bilinmeyibse de, ve bu halda dexi bilinmeyirse de, şayed gelecekde qeflet yuxusundan 1. meşhur sözdür 2. çalışır 3. güzelliklerle dolu 4. rağbet gören 5. tatlı dilli 6. kaç 7. hayatımızın 8. özleyen, 9. konusunda 10. türünde 11. bilgiden 12. tanışıklık 13. büyüleyici bir yaratılış 14. böylece 15. başkaları 16. eski 17. geçip 18. ileriki 19. cahillik 20. temizleyip 21. kişmi değişikliğimiz 22. farklılaşmaya 23. damlaları 24. yalnız 25. yeterince 26. yaymlanmamışsa 27. özensizlik 28. özensizlik ve edepsizlik

ayılmış milletimizin zirek 1 ve qedirşünas balaları onların nam ü şöhretlerini uca meqâma qalxızsınlar2 ve unudulmuş eserlerini teb ü intişâr etdirmekle, adlarını zinde qılsmlar. Çünki onlar cismen ölüb fövt olublarsa da, ruhen ve me'nen helak olmayıblar. Farsların Se'di'si ve Hâfiz'i diri qalan kimi bizlerin de Zâkir'i ve Seyid'i, Nebâti'si, Sâlik'i, Arifi, Kâmi'si gerekdir diri qalsmlar. Merhum Seyidin bu beyti ki, onun qebir daşma yazılıbdır, bizim arzumuzun gelecekde neticebexş olmasına şehadet vermekdedir: Mövt-i cismâni ile sanma menim ölmeyimi, Seyyidâ, ölmerem, âlemde sesim var menim. Bu beyt ile Seyyid özü ebedî fövt olmağını nehy buyurub âlemlerde onun sövtü 3 sedası beqi qalmağını xeber verir. Merhum Seyid egerçi tüfûliyyetden köhne ve qedimi qayda4 üzre tehsil alıb, Avropa medeniyyetinden bir növ 5 behremendö olmamışdı, akademiya ve universitet görmemişdi ve lakin iste'dad-i cibilli ve şüûr-i fitri sayesinde, nece ki, yuxarıda zikr olundu, enva'-i ülûmü fünûna dara olub7 öz esrinde müsafirleri arasında en meşhur ediblerden, en zerif ürefâlardan ve en mö'teber 8 ve müqtedir şüerâdan birisi hesab olunur. O merhumun adâb ü exlaqı dexi e'lâ derecede müstehsen olduğundan füzelâ vü ürefâ meclisinde heme veqt sedrnişin olub, fünun-i şe'rde bînezir 9 olduğundan maeda bediheguluqda Türk şairleri arasında misi ü beraberi yox idi. Bu bârede Hacı Seyid Ezim Rusların Puşkin'ine, İngilislerin Bayron'una ve Polyaklarm Mitskeviç'ine beraber imiş. Be'zi vaxt meclisin qızğm halında şair zövq ü şövqe gelib ve onun te'b-i gövherrizinin çeşmesi açılıb peyderpey, bilâvâsile gözel, müselsel ve mövzun şe'rler deyermiş ki, tamami meclis ehlini heyrete getirermiş... 1. çevik 2. yüceltsinler 3. yasaklayıp 4. kural 5. çeşit 6. hissedar 7. sahip olup 8. muteber, saygınlıklı 9. benzersiz