DIġ EKONOMĠK GELĠġMELER (1)



Benzer belgeler
BAKANLAR KURULU SUNUMU

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 23 Aralık 2015 Ankara

2015 MAYIS KISA VADELİ DIŞ BORÇ İSTATİSTİKLERİ GELİŞMELERİ

AB Krizi ve TCMB Para Politikası

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 24 Şubat 2016 Ankara

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

Ekonomide Değişim. 15. ÇözümOrtaklığı Platformu. 15 Aralık

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI ANONİM ŞİRKETİ. 6 Nisan 1999 tarihli HİSSEDARLAR GENEL KURULU'NA. sunulan ALTMIŞYEDİNCİ HESAP YILI HAKKINDA

TÜRK PLASTĠK AMBALAJ SEKTÖRÜ 2009 YILI DEĞERLENDĠRMESĠ ve ĠLERĠYE DÖNÜK BEKLENTĠLER. Barbaros Demirci Genel Müdür PAGEV / PAGDER

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

Ekonomi Bülteni. 15 Ağustos 2016, Sayı: 32. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI ANONİM ŞİRKETİ. 25 Nisan 2000 tarihli HİSSEDARLAR GENEL KURULU'NA. sunulan ALTMIŞSEKİZİNCİ HESAP YILI HAKKINDA

AYDIN TİCARET BORSASI

Ekonomi Bülteni. 14 Kasım 2016, Sayı: 44. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2006

AR&GE BÜLTEN 2010 ġubat EKONOMĠ ĠZMĠR FĠNANS ALTYAPISI VE TÜRKĠYE FĠNANS SĠSTEMĠ ĠÇĠNDEKĠ YERĠ

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 25 Mayıs 2016 Ankara

Türkiye nin dış ticaret ve yatırım bağlantıları: Güçlü yönler

Ekonomi Bülteni. 18 Temmuz 2016, Sayı: 28. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 NİSAN AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

II. Ulusal Ekonomik Görünüm 2

DÜNYA SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ SEKTÖRÜNE GENEL BAKIŞ

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

Ekonomi Bülteni. 17 Ekim 2016, Sayı: 40. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

TEMEL MAKROEKONOMİK GÖSTERGELER - BÜYÜME

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

Türk Hazır Giyim ve Tekstil Sektörünün 2008 Yılı Rekabet Durumu (II)

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

AYDIN TİCARET BORSASI

1 OCAK- 30 HAZĠRAN 2009 DÖNEMĠNE AĠT KONSOLĠDE OLMAYAN FAALĠYET RAPORU

AYDIN TİCARET BORSASI

Endişeye mahal yok (mu?)

7.36% 2.9% 17.9% 9.7% % Temmuz 18 Nisan 18 Temmuz 18 Ağustos 18

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

ANKARA EMEKLİLİK A.Ş. DENGELİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU FON KURULU FAALİYET RAPORU

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri Üye ve Aday Ülkeler

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Temel Ekonomik Gelişmeler

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

Ekonomik Rapor 2011 I. MAKRO BÜYÜKLÜKLER AÇISINDAN DÜNYA EKONOMİSİNE GENEL BAKIŞ 67. genel kurul Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

SAĞLIK HARCAMALARINDA SON DURUM

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Tekstil-Hazır Giyim Gülay Dincel TSKB Ekonomik Araştırmalar Kasım 2014

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

AYDIN TİCARET BORSASI

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Ekonomi Bülteni. 6 Şubat 2017, Sayı: 6. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

24 Haziran 2016 Ankara

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

AVRUPA BİRLİĞİNE ÜYE VE ADAY ÜLKELERDE TEMEL MAKROEKONOMİK GÖSTERGELER. (Kasım 2011) Ankara

2015 Yılında Para ve Kur Politikası. Erdem BAŞÇI Başkan. 10 Aralık 2014 Ankara

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

II. MALİ SEKTÖRÜN GENEL YAPISI

Tüketici güveni yılın en düşük seviyesinde

Kıvanç Duru 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Programı Değerlendirmesi


2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

AYDIN TİCARET BORSASI

UDY Akışları Önündeki Risk Faktörleri

AYDIN TİCARET BORSASI

TÜRKĐYE CUMHURĐYET MERKEZ BANKASI

AYDIN TİCARET BORSASI

CARİ AÇIK NEREYE KADAR?

Ekonomi Bülteni. 29 Ağustos 2016, Sayı: 34. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

2010 OCAK HAZİRAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

Döneminde Türk Bankacılık Sektörü

EKONOMİK GÖRÜNÜM Bursa Ticaret ve Sanayi Odası

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Enflasyon Gelişmeleri ve Para Politikası

Araştırma Genel Müdürlüğü Çalışma Tebliğ

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2008

Temel Ekonomik Gelişmeler

KÜRESEL KRİZ SONRASI KÜRESEL FİNANSAL SİSTEM İÇERİSİNDE TÜRK FİNANSAL SİSTEMİ BAKİ ALKAÇAR (BDDK)

AYDIN TİCARET BORSASI

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER (NİSAN 2015)

Temel Ekonomik Gelişmeler

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2012 TEMMUZ İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş PARA PİYASASI LİKİT EMEKLİLİK YATIRIM FONU(KAMU) YILLIK RAPOR

2015 EKİM KISA VADELİ DIŞ BORÇ İSTATİSTİKLERİ GELİŞMELERİ

AYDIN TĠCARET BORSASI

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

Ekonomi Bülteni. 15 Mayıs 2017, Sayı: 20. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

AYDIN TİCARET BORSASI

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

Transkript:

I DIġ EKONOMĠK GELĠġMELER (1) I.1. DÜNYA EKONOMĠSĠ Reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYĠH) büyüme hızı, dünya ölçeğinde bakıldığında 1997 yılında son 25 yılın ortalama düzeyinin üzerinde gerçekleģmiģtir. Bu durumun önümüzdeki 10 yılda da devam etmesi beklenmektedir. Reel GSYĠH büyüme hızının 1997 ve 1998 yıllarında yüzde 4,25 dolayında olacağı tahmin edilmektedir. Bu tahminler, sanayileģmiģ ülkelerin iģ çevrelerindeki iyimserlik, fiyat istikrarının sürdürüleceğine iliģkin geliģmeler, azalan mali dengesizlikler ve döviz kurlarına iliģkin orta vadeli beklentilerden kaynaklanmaktadır. Ayrıca eski merkezi planlı ekonomilerde ve geliģmekte olan ülkelerde görülen canlanma da dünyada ekonomik büyümeyi hızlandıracak faktörler arasında görülmektedir. SanayileĢmiĢ ülkelerde 1997 yılında ılımlı ekonomik büyüme ile birlikte fiyat istikrarı sağlanmıģtır. Bunun en açık örneğini, Amerika BirleĢik Devletleri (ABD) ve Ġngiltere'de sırasıyla yüzde 3,7 ve 3,3 olarak gerçekleģen reel GSYĠH büyüme hızı ve tüketici fiyatları ile ölçüldüğünde yüzde 2,4 ve yüzde 2,6 olarak gerçekleģen enflasyon oranları oluģturmaktadır. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde 1997 yılında, Yunanistan hariç, Maasthricht enflasyon kriterine eriģilmiģtir. Ekonomik büyüme 1996 ve 1997 yıllarında ihracat artıģından kaynaklanmıģtır. Batı Avrupa ülkelerinde ekonomik canlanma yayılmıģtır. Bu ülkelerin ihracatının büyük bir kısmı, 1996 yılında geliģmekte olan Asya ve Orta Avrupa ülkelerine yönelmiģtir. GeliĢmekte olan ülkelerde 1996 yılında gerçekleģen güçlü ekonomik büyüme 1997 yılında da, Güneydoğu Asya ülkeleri hariç, devam etmiģtir. Güneydoğu Asya mali piyasalarında yaģanan krizin ekonomik büyüme üzerindeki olumsuz etkilerine rağmen Çin ve diğer Asya ülkelerinde hızlı büyüme gözlenmiģtir. 1. Bu bölümün hazırlanmasında, OECD, UNCTAD, IMF, BIS, çeģitli Merkez Bankaları, Bankalar ve finans kuruluģları yayınları kullanılmıģtır. Eski merkezi planlı ekonomilerde 1997 yılında reel GSYĠH 1996 yılına göre önemli ölçüde artmıģtır. Kapsamlı istikrar ve reform politikaları ve uluslararası ekonomik ve finansal sisteme entegre olma konusunda bu ülkeler adımlar atmıģlardır.

TABLO I.1.1 DÜNYA EKONOMĠK GÖSTERGELERĠ (Yıllık Yüzde DeğiĢim) 1995 1996 1997 (1) 1998 (1) ÜRETĠM Dünya 3,7 4,1 4,2 4,3 SanayileĢmiĢ Ülkeler 2,1 2,4 2,8 2,6 Avrupa Birliği 2,5 1,7 2,5 2,8 GeliĢmekte Olan Ülkeler 6,0 6,5 6,2 6,2 GeçiĢ Sürecindeki Ülkeler -0,8 0,1 1,8 4,1 DÜNYA TĠCARET HACMĠ 9,5 6,3 7,7 6,8 İthalat GeliĢmiĢ Ülkeler 8,9 6,1 7,1 6,4 GeliĢmekte Olan Ülkeler 11,4 8,7 8,4 7,8 GeçiĢ Sürecindeki Ülkeler 17,0 6,7 9,5 8,5 İhracat GeliĢmiĢ Ülkeler 8,8 5,5 8,2 6,6 GeliĢmekte Olan Ülkeler 10,5 8,6 7,5 7,0 GeçiĢ Sürecindeki Ülkeler 14,9 4,3 5,3 7,1 TÜKETĠCĠ FĠYATLARI SanayileĢmiĢ Ülkeler 2,3 2,2 2,1 2,1 GeliĢmekte Olan Ülkeler 22,7 13,2 10,0 8,9 GeçiĢ Sürecindeki Ülkeler 119,2 40,4 32,3 14,1 ALTI AYLIK LIBOR FAĠZLERĠ (%) (2) ABD doları 6,1 5,6 5,9 6,3 Japon yeni 1,3 0,7 0,7 1,1 Alman markı 4,6 3,3 3,3 4,0 Kaynak: IMF, World Economic Outlook, Ekim 1997. (1) Tahmin. (2) Londra Bankalararası Borçlanma Oranları (LIBOR) I.1.1. SanayileĢmiĢ Ülkeler

SanayileĢmiĢ ülkelerde 1997 yılında GSYĠH'nın ortalama yüzde 2,8 arttığı tahmin edilmektedir. Öte yandan bu ülkelerde 1997 yılında fiyat istikrarı sürdürülmüģtür. Tüketici fiyatlarında ortalama artıģın yüzde 2,2'den yüzde 2,1'e gerilemesi beklenmektedir. Fiyat istikrarının sağlanması konusunda sanayileģmiģ ülkeler paralel geliģme göstermiģ, fakat üretim ve istihdam açısından geliģmeler farklı olmuģtur. ĠĢ gücü piyasası performansında son yıllarda farklı geliģmeler gözlenmiģtir. ABD, Ġngiltere ve diğer geliģmiģ ülkeler istihdam artıģı ve istikrarlı büyüme göstermiģlerdir. Almanya, Fransa ve Ġtalya'da ise esas olarak içsel faktörlerden kaynaklanan ekonomik yavaģlama, yüksek düzeyde iģsizlik oranlarını getirmiģtir. ABD'de uygulanan istikrarlı makroekonomik politikalar, dinamik özel sektör ve ona uyumlu iģ gücü piyasası, 1997 yılında düģük enflasyon ve azalan bütçe açığı ile birlikte üretim ve istihdam artıģını sağlamıģtır. Ġmalat sanayii ve hizmet sektöründe artan verimlilik sonucunda, ekonomik büyümeye ve istihdam artıģına rağmen 1996 yılında enflasyonist bir baskı oluģmamıģtır. Aynı yıl ücretlerde artıģ olmaması nedeniyle de özel tüketim artmamıģtır. Ancak, bir önceki yıldan farklı olarak ücret gelirlerinde 1997 yılında artıģ görülmüģ ve özel tüketim ekonomik büyümeyi desteklemiģtir. Federal Reserve'in uyguladığı sıkı para politikasına karģın, borsada devam eden yükseliģ ve gerek tüketici gerek iģ dünyasındaki güven düzeyi, ekonominin aģırı ısınma riskinin halen mevcut olduğunu göstermektedir. Bu durum para politikasının daha da sıkılaģtırılması olasılığını gündeme getirmektedir. Bütçe açığını azaltma konusunda 1992 ve 1996 yılları arasında kaydedilen olumlu geliģmeler 1997 yılında da devam etmiģtir. Bütçe açığının azalmasında yardımcı etken, ekonominin güçlü olması sayesinde artan vergi gelirleridir. Yılın ikinci üç aylık döneminde iģsizlik oranı yıllık yüzde 5'in altına düģmüģtür. Tüketici fiyatları artıģ oranının 1996 yılına göre azalarak 1997 yılında yüzde 2,4 olarak gerçekleģeceği tahmin edilmektedir. Japonya'da, iç talep artıģı ve ihracatta görülen iyileģmenin etkisiyle ekonomik canlanma, 1996 sonlarında hızlanmıģ, 1997'nin ilk aylarında devam etmiģ, sonra tüketim vergilerinin artırılıģı ile zayıflamıģtır. Ayrıca, Güneydoğu Asya ülkeleri mali piyasalarında yaģanan krizin, 1997 yılı ikinci altı aylık döneminde Japonya'nın ihracatını ve ekonomik büyümesini olumsuz etkilediği tahmin edilmektedir. Reel GSYĠH'nın 1997 yılında yüzde 1,1 arttığı tahmin edilmektedir. Almanya, Fransa ve Ġtalya'da ekonomik büyüme iç talebin yetersiz olması nedeniyle, görece zayıf gerçekleģmiģ ancak, büyüme hızı, 1995 ve 1996 yıllarındaki zayıf performanstan sonra ihracattaki iyileģme sayesinde 1997 yılında yeniden artıģ eğilimine girmiģtir. Güçlü ihracat performansı ve baģarılı para politikası uygulamaları sonucunda Alman ve Fransız ekonomilerindeki iyileģme hız kazanmıģ ve piyasadaki güven artmaya baģlamıģtır. Reel GSYĠH'nın Almanya ve Fransa'da 1997 yılında sırasıyla yüzde 2,3 ve yüzde 2,2 artması beklenmektedir.

Ġtalya'da ekonomik büyüme, Para Birliğine zamanında katılmak için kamu maliyesini dengeleme çalıģmaları nedeniyle 1997 yılında kısmen zayıf kalmıģtır. Reel GSYĠH artıģ hızının diğer sanayileģmiģ ülkelere göre daha düģük düzeyde gerçekleģerek 1997 yılında yüzde 1,2 artması beklenmektedir. Enflasyon oranının ise 1997 sonunda yüzde 1,75 düzeyinde kaldığı tahmin edilmektedir. Ġngiltere'de ekonomik büyüme, üretimi potansiyel düzeye yaklaģtırmıģ ve iģsizliği azaltmıģtır. Reel GSYĠH'nın 1997 yılında yüzde 3,3 artmıģ olduğu tahmin edilmektedir. Bu geliģmede Ġngiliz sterlininde görülen değerlenmenin olumsuz etkilerini fazlası ile telafi eden iç talepteki artıģ rol oynamıģtır. Bütçe Açığının GSYĠH'ya oranının 1997 ve 1998 yıllarında yüzde 4 olması hedeflenmiģtir. I.1.2. GeliĢmekte Olan Ülkeler GeliĢmekte olan ülkelerde 1996 yılında gerçekleģen güçlü ekonomik büyüme 1997 yılında da, Asya ülkeleri hariç, devam etmiģtir. GeliĢmekte olan ülkelerde 1996 yılında büyüme açısından farklılıklar görülmüģtür. Latin Amerika ülkelerinde Meksika krizinin ardından ekonomik canlanma görülürken, Doğu Asya ülkelerinde ihracatın zayıflaması sonucu büyüme hızı yavaģlamıģtır. Her iki bölgede artan sermaye giriģi cari iģlemler açığının finansmanında kullanılmıģ bu da büyümeyi olumlu etkilemiģtir. Güneydoğu Asya ülkeleri mali piyasalarında yaģanan kriz, Asya bölgesinde ekonomik büyümenin 1997 yılında yavaģlamasına neden olmuģtur. GeliĢmekte olan ülkelerin birçoğunda enflasyon oranlarının düģmesi ve uygulanan sıkı mali politikalar, politik istikrarsızlıktan kaynaklanabilecek ekonomik riskleri azaltmıģtır. Fakat geliģmekte olan ülkelerin bir kısmında görülen dıģ dengesizlikler ve zayıf bankacılık sektörü, yatırımcıların güvenini olumsuz etkilemiģtir. GeliĢmekte olan ülkelerde reel GSYĠH'nın 1997 yılında yüzde 6'nın üzerinde büyümüģ olduğu, tüketici fiyatları artıģ oranının da yüzde 10 düzeyinde gerçekleģtiği tahmin edilmektedir. Latin Amerika ülkelerinin bir çoğu 1996 yılında rekabetçi döviz kurları, büyüme ve fiyat istikrarının aynı anda sağlanması konusunda baģarılı olamamıģlardır. Nominal döviz kurunda istikrarın sağlanması ile enflasyon kontrol altına alınmaya çalıģılmıģtır. Latin Amerika ülkelerinde artan sermaye giriģi ve canlı ekonomik büyüme, cari iģlemler açığını arttırmıģtır. Latin Amerika ülkelerinde ekonomik büyüme 1997 yılında da devam etmiģtir. Yatırımlardaki canlanma ve artan bölge içi ticaret büyümeyi olumlu etkilemiģtir. Reel GSYĠH'nın 1997 yılında yüzde 4,1 büyüdüğü, tüketici fiyatlarındaki artıģın da yıllık yüzde 20,5'den yüzde 13,5'e düģmüģ olduğu beklenmektedir. Latin Amerika ülkelerinde 1996 yılında görülen ekonomik canlanmada Arjantin ve Meksika ilk sıralarda yer alan ülkelerdir. Her iki ülkede de ihracata dayalı büyüme gerçekleģmiģtir. Meksika'da devalüasyon ihracatın artmasında etkili olmuģtur. Brezilya'daki reel döviz kuru artıģı Arjantin'in ihracatını olumlu yönde etkilemiģtir. Arjantin ve Meksika'da ekonomik canlanma 1997 yılında da devam etmiģtir.

Arjantin fiyat istikrarının sağlanmasında diğer Latin Amerika ülkelerine oranla daha baģarılı olmuģtur. Brezilya'da 1996 yılında büyüme oranı artıģ hızı yavaģlamıģtır. Ġç talebin kontrol altına alınması için sıkı para politikası uygulanmıģtır. Brezilya'da enflasyonun 1997 yılında da düģmeye devam ederek yıllık bazda yüzde 8'in altında gerçekleģmesi, reel GSYĠH'nın yüzde 3,5 düzeyinde artması beklenmektedir. ġili'de 1996 yılında reel ücretlerdeki yükselme nedeniyle toplam talepte artıģ gözlenmiģtir. Bu geliģmeyi kontrol etmek amacıyla da sıkı para ve mali politikalar uygulanmıģtır. ġili'de 1997 yılında büyüme ve enflasyon, ekonominin aģırı ısınmasını önleyici tedbirler sonucu bir ölçüde yavaģlamıģtır. Kolombiya'da inģaat ve imalat sektöründe faaliyetlerin zayıflaması ve politik istikrarsızlık 1997 yılında ekonomik büyümenin zayıflamasına neden olmuģ, reel GSYĠH'nın yıllık yüzde 2 artmıģ olduğu öngörülmüģtür. Venezuela'da ise ekonomik büyümenin yüzde 3,7 artması beklenmektedir. Venezuela'da enflasyon kronik bir Ģekilde yüksek kalmıģtır. GeliĢmekte olan Asya ülkeleri son yıllarda hızlı bir büyüme sergilemiģlerdir. Ancak 1997 yılının ikinci altı aylık döneminde, çeģitli etkenlerle bu ülkelerin finans piyasalarında istikrarsızlık yaģanmıģtır. Ulusal para birimlerinin sürekli değer kazanan ABD dolarına endeksli olması finans piyasalarında istikrarsızlığın artmasında etkili olmuģtur. Bu bölgedeki krizden, ilkönce bankacılık sektörü zayıf olan Tayland etkilenmiģtir. Tayland'da yaģanan kriz Filipinler, Endonezya ve Malezya gibi diğer Güneydoğu Asya ülkelerini de etkilemiģtir. Bu ülkeler adeta bir "domino etkisi" ile paralarını önemli ölçüde devalüe etmiģler ve 1997 yılında ree1 büyüme kayıplarına uğramıģlardır. 1997 yılı ilk altı aylık dönemde dünyada sanayi alanında faaliyetlerin canlanması ve ticaretin artması ile Filipinler, Endonezya ve Malezya'da ihracat artmıģken, ikinci altı aylık dönemde yavaģlamıģtır. Tayland, ekonomik büyümenin yavaģlamasının ve döviz piyasalarında yaģanan krizin ardından makro ekonomik politikalarda alınan yapısal uyum önlemlerine yönelerek cari iģlemler açığının azalmasını hedeflemiģtir. Malezya, Endonezya ve Filipinler ise ulusal paraların değer kaybetmesi sonucu ihracatın artması ve büyümüģ olan cari iģlemler açığının küçülmesini amaçlamıģtır. Çin'de enflasyonist baskılar 1997 yılında azalmıģtır. Tüketici fiyatlarındaki yıllık artıģın yüzde 4,5'e düģtüğü tahmin edilmektedir. 1994 yılındaki yüzde 22'lik enflasyonla karģılaģtırıldığında çarpıcı geliģme açıkca görülmektedir. Ekonomik büyümenin ise yüzde 9'un üzerinde gerçekleģmesi beklenmektedir. Afrika ülkelerinde 1997 yılında ekonomik büyümenin, yaģanan kuraklık, iç savaģ ve politik istikrarsızlık nedeniyle yüzde 5,2'den yüzde 3,7'ye düģtüğü beklenmektedir. Orta Doğu ülkeleri 1997 yılında da ekonomik büyüme açısından olumlu geliģmeler göstermeye devam etmiģtir. Petrol fiyatlarının OPEC ülkelerinde (Petrol Ġhraç Eden Ülkeler TeĢkilatı) 1997 yılı Eylül ayında 1996 yılı sonuna göre yüzde 5 düģüģ

göstermesine rağmen, Orta Doğu Ülkelerinde ortalama büyüme hızının 1997-98 yıllarında yüzde 4-5 aralığında olması beklenmektedir. I.1.3. Eski Merkezi Planlı Avrupa Ekonomileri ve Bağımsız Devletler Topluluğu Bu ülkelerin çoğunda 1997 yılında pozitif büyüme görülmüģtür. Reel GSYĠH'nın 1997 yılında yüzde 1,8 arttığı tahmin edilmektedir. Kapsamlı istikrar ve reform politikaları uygulanan Polonya, Baltık ülkeleri, Çek ve Slovak Cumhuriyetleri, Macaristan ve Slovenya'da ılımlı bir enflasyonla birlikte görece yavaģ bir büyüme görülmüģtür. Ayrıca bu ülkeler uluslararası ekonomik ve finansal çevreye entegre olma konusunda önemli adımlar atmıģlardır. Çek ve Slovak Cumhuriyetlerinde döviz piyasalarındaki baskının etkisiyle 1997 yılında ekonomik büyümenin yavaģlamıģ olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca Çek ve Slovak Cumhuriyetlerinde güçlü ithalat talebi ve ulusal paraların değer kazanması sonucu cari iģlemler açığının GSYĠH'ya oranı yüzde 8'in üzerinde gerçekleģmiģtir. Polonya'da 1997 yılının ilk altı ayında ekonomik büyüme iç talebin artması sonucu yıllık yüzde 7'nin üzerinde gerçekleģmiģtir. Diğer taraftan sermaye mallarına olan talep sonucu ithalatın artmasıyla cari iģlemler açık vermiģtir. Polonya'ya 1997 yılında giden sermaye daha çok doğrudan yatırımlar olarak gerçekleģmiģtir. Rusya'da ekonomik faaliyetlerin 1997 yılında yeniden canlanmaya baģladığı görülmüģtür. Rusya enflasyonla mücadelede 1997 yılında baģarılı olmuģtur. 1997 yılının ortasında on iki aylık enflasyon yüzde 15'in altına düģmüģtür. 1996 yılında tüketici fiyatlarında yıllık yüzde 48 olan artıģın 1997 yılı sonunda yüzde 16 olarak gerçekleģtiği beklenmektedir. Arnavutluk'ta 1995 ve 1996 yıllarında reel GSYĠH yüzde 8,9 ve yüzde 8,2 artıģ gösterirken 1997 yılında yüzde 10 düzeyinde düģüģ göstermesi beklenmektedir. Sıkı maliye politikaları uygulayan ve yapısal reformları gerçekleģtiren eski Sovyetler Birliği ülkelerinin birçoğu enflasyonla mücadelede baģarılı olmuģlardır. Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan ve Kırgız Cumhuriyeti genellikle 1997 yılında istikrarlı büyüme ile birlikte düģük enflasyonu sağlamıģlardır. Ermenistan ve Azerbaycan'da on iki aylık enflasyon oranı 1997 yılının ortasında tek haneye, Gürcistan ve Rusya'da ise yüzde 15'in altına düģmüģ, Kazakistan ve Ukrayna'da ise yüzde 20-25 aralığında gerçekleģmiģtir. Türkmenistan ve Özbekistan, mali politikalardaki gevģek uygulama sonucu enflasyonla mücadelede baģarılı olamamıģlardır.

Macaristan'da ekonomik büyüme 1996 yılının tersine 1997 yılında canlanma göstermiģ, enflasyon düģme eğilimine girmiģtir. Makroekonomik istikrarın sağlanması amacıyla birtakım önlemler alınan Bulgaristan'da üretim 1997 yılında düģüģ göstermiģtir. 1996 yılında ve 1997 yılının baģında bankacılık sektöründe yaģanan kriz ekonomiyi olumsuz etkilemiģtir. ġubat 1997'den itibaren uygulanan istikrar programı kapsamında Para Kurulu'nun oluģturulmasına karar verilmiģtir. Para Kurulu uygulamasında, 1 Temmuz 1997'de 1000 Leva 1 Alman markına eģitlenmiģtir. Uygulamalar çerçevesinde Bulgaristan'da Leva'ya duyulan güven artmıģ, aylık enflasyon Mart ayında yüzde 12,7'ye, Temmuz ayında ise aylık yüzde 4'e düģmüģtür. Romanya'da kamu sektörünün küçülmesi, fiyatlarda görülen serbestleģme, bankacılık sektöründe yapılan reformlar ve sanayi alanında görülen yeniden yapılanma enflasyonun düģmesinde etkili olmuģtur. Aylık enflasyon Temmuz 1997'de yüzde 31'den yüzde 1'in altına düģmüģtür. I.1.4. Dünya Ticareti Dünya ticareti 1997 yılının ilk dokuz aylık döneminde önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,3 büyümüģtür. Dünya ihracatı aynı dönemde yüzde 3,6, ithalatı ise yüzde 3 büyüme göstermiģtir. SanayileĢmiĢ ülkelerin toplam ticareti aynı dönemde yüzde 0,2 azalırken dünya ticaretindeki payları yüzde 67 düzeyinden yüzde 66'ya inmiģtir. GeliĢmekte olan ülkelerin toplam ticareti ise yüzde 6 artarak dünya ticaretindeki payları yüzde 33'den yüzde 34'e yükselmiģtir. Güneydoğu Asya ülkelerinde oluģan kriz ile birlikte, yaģanan talep daralmasının, bu bölgeye ihracat yapan ülkelerin dıģ ticaret dengesini 1997 yılının dördüncü üç aylık döneminde olumsuz etkilemesi beklenmektedir. Sürekli olarak paralarını devalüe eden bölge ülkelerinin, 1997 yılı dördüncü üç aylık dönemi ve 1998 yılı içerisinde dünya ticaretinde görece avantaj sağlayacakları tahmin edilmektedir. I.1.5. Uluslararası Mali Piyasalar GeliĢmekte olan ülkelerin dünya piyasasındaki payları 1997 yılı itibariyle artıģ göstermiģtir. Ayrıca, sermaye hareketlerinin geliģmekte olan ülkelere yöneldiği görülmektedir. Yılın en önemli geliģmesi Japon yeninin güçlenmesi ve ABD dolarının Japon yeni dıģındaki diğer ülke paralarına karģı değer kazanması olmuģtur. Nisan ayına doğru ABD doları - Japon yeni paritesi 127 düzeyine yükselmiģ, ardından Japon yeni tekrar değer kazanmıģ ve Haziran baģlarına doğru parite 110 düzeyine

geri dönmüģtür. Güney Doğu Asya'daki mali krizin baģlamasının ardından parite 130 düzeyine kadar yükselmiģtir. ABD doları - Alman markı paritesi 1997 yılının ilk günlerinde 1,70 dolayında seyretmiģtir. Ancak, ABD ekonomisinin istikrarlı büyümesinin de etkisiyle Alman markı ABD doları karģısında değer kaybetme eğilimine girmiģtir. Yıl sonunda ise parite 1,80 düzeyini aģmıģtır. ABD'nin 1996 yılı içerisinde gösterdiği performansı 1997 yılına taģıması, Nisan ayı içerisinde ABD ile Japonya arasındaki faiz farkını ABD lehine yüzde 4,8 düzeyine yükseltmiģtir. Ancak, yıl ortalarına doğru Japonya'nın ticaret fazlasının artması bu farkı yüzde 4,0 düzeyine düģürmüģtür. Uluslararası piyasalarda finansman ihtiyacı, çoğunlukla menkul kıymet piyasalarından ve sendikasyon kredilerinden karģılanmıģtır. Hisse senetleri iģlem değer hacmi 567,6 milyar ABD dolarından 725,9 milyar ABD dolarına ulaģmıģ, sendikasyon kredileri ise 255,2 milyar ABD dolarından 289,0 milyar ABD dolarına yükselmiģtir. Güney Doğu Asya'da oluģan krizin etkileri Eylül ayına kadar uluslararası finans piyasalarında görülmemiģtir. Avrupa'da büyüme beklentileri ve Avrupa Birliği'nin üçüncü aģamasına geçiģ için üye ülkelerin çabalarının artması sonucunda uluslararası bono ve kredi piyasaları geniģlemiģtir. Uluslararası bono ihracı 1996 yılının ilk dokuz aylık döneminde 528,2 milyar ABD dolarından 1997 yılının aynı döneminde 672,3 milyar ABD dolarına yükselmiģtir. ABD 141,9 milyar ABD doları, Almanya 124,7 milyar ABD doları ve Ġngiltere 40,5 milyar ABD doları ile en fazla bono ihraç eden ülkeler olmuģlardır. Toplam bono ihracının yüzde 33,6'sını tahviller oluģturmaktadır. Ayrıca, bu tahvil ihraçlarının yüzde 47'si ABD doları üzerinden yapılmıģtır (Tablo I.1.5.1). Uzun dönem faizlerinin düģük olması kredi talebini artırmıģ, bu bağlamda uluslararası piyasalarda toplam bono satıģlarındaki artıģ 1996 yılında yüzde 30,0 düzeyindeyken, 1997 yılı içerisinde yüzde 33,6 düzeyine ulaģmıģtır. Uluslararası bono tekliflerinin dağılımında, ABD dolarının payı 1996 yılının ilk dokuz aylık döneminde yüzde 42,7 oranından 1997 yılının aynı döneminde yüzde 45,1 oranına yükselmiģtir. Ayrıca, Avrupa Birliği'nde faiz oranlarının birbirine yaklaģması üye ülkeler içerisinde ECU'nun kaydi para olarak kullanımını yaygınlaģtırmıģtır. Özel sektör tahvillerinin 1996 yılındaki yüzde 28,9'luk payı, 1997 yılında yüzde 34,6'ya ulaģmıģtır. Özel sektörün bankacılık sisteminden yaptığı borçlanmalar azalırken, özel sektör tahvilleri ile yapılan borçlanmaların arttığı görülmektedir. Bu çerçevede, klasik anlamdaki borçlanmanın yönünün değiģtiği görülmektedir.

I.1.6. Yükselen Piyasalar Meksika'daki mali krizin etkilerinin zamanla kaybolması ile birlikte, yükselen piyasalara özel sermaye giriģleri büyük ölçüde artmıģtır. Yükselen piyasalardaki ekonomik reformların yapılması ve daha güvenilir bir ortamın oluģması ile birlikte yüksek reel faiz oranları, dıģ yatırımları ve sermayeyi bölgeye çeken en önemli nedenler arasındadır. Diğer yandan, ödemeler dengesi sermaye hareketlerinin ve mali sistemin serbestleģmeleri de sermaye giriģlerini arttırmıģtır. Bu bağlamda, Güney Amerika'ya yönelen sermaye hareketleri 1996 yılının ilk dokuz aylık döneminde 31,2 milyar ABD dolarından 1997 yılının ilk dokuz ayında 53,9 milyar ABD dolarına yükselmiģtir. Doğu Asya'da 50,8 milyar ABD dolarından 56,7 milyar ABD dolarına, Orta ve Doğu Avrupa'da ise 2,3 milyar ABD dolarından 3,8 milyar ABD dolarına yükselmiģtir (Tablo I.1.6.1). TABLO I.1.5.1 ULUSLARARASI BONO ĠHRACI VE EN FAZLA BORÇLANAN ÜLKELER (Milyar ABD doları) Ocak - Eylül 1994 1995 1996 1996 1997 Toplam Bono Ġhracı 428,6 467,3 708,8 528,2 672,3 ABD 45,6 73,5 129,0 95,4 141,9 Ġngiltere 32,8 26,7 53,4 37,8 40,5 Almanya 45,9 71,9 111,5 82,9 124,7 * Kaynak: OECD "Financial Market Trends", Kasım 1997. Güney Doğu Asya piyasalarında 1996 yılının sonuna doğru sermaye giriģlerindeki artıģın azalması ve ABD dolarının güçlenmesi sonucunda, bölge ülkelerinin ABD dolarına sabitlenen para birimlerini bu düzeylerde tutması güçleģmiģtir. Bu ülkelerdeki cari iģlemler açığının GSYĠH'nın yüzde 10'u düzeylerine ulaģması dıģ borçlanmaya bağımlılığın kronikleģtiğinin göstergesi sayılabilir. Bunlara ek olarak yüksek büyüme hızının süreklilik kazandığı, Ģirketlerin borçlarının sürekli arttığı ve gayrimenkuller üzerindeki spekülatif hareketlerin de çoğaldığı gözlenmektedir. TABLO I.1.6.1 YÜKSELEN PĠYASALARDAKĠ DIġ YATIRIMLAR (Milyar ABD doları)

Ocak - Eylül 1994 1995 1996 1996 1997 Güney Amerika 17,5 28,8 45,3 31,2 53,9 Bono 10,1 14,6 31,8 21,1 38,4 Kredi 1,0 3,4 3,8 2,4 7,9 Hisse Senedi 2,8 2,1 3,2 2,0 3,7 Diğer 3,6 8,7 6,5 5,7 3,9 Doğu Asya(1) 46,2 39,7 55,1 50,8 56,7 Bono 19,9 9,3 21,4 24,3 21,0 Kredi 17,3 20,8 18,2 13,5 18,3 Hisse Senedi 6,6 6,8 9,6 7,9 10,4 Diğer 2,4 2,8 5,9 5,1 7,0 Orta ve Doğu Avrupa(2) 0,4 0,9 3,5 2,3 3,8 Bono 0,2 0,2 1,7 1,4 1,9 Kredi 0,2 0,7 1,6 0,7 1,7 Hisse Senedi - - 0,2 0,2 0,1 Diğer - - - - 0,1 * Kaynak: OECD "Financial Market Trends", Kasım 1997. 1- Çin, Tayvan, Hong Kong, Endonezya, Makao, Malezya, Papua Yeni Gine, Filipinler, Singapur, Tayland, Vietnam. 2- Hırvatistan, Estonya, Latvia, Litvanya, Romanya, Slovak Cumhuriyeti, Slovenya. I.1.7 Güney Doğu Asya Mali Krizi I.1.7.1 Kriz Öncesi Çok uluslu Ģirketlerin yükselen piyasalara yönlendirdiği yatırımlar, ödemeler dengesinin tümüyle serbestleģtirilmesi ve dıģ yatırımların teģviki için getirilen kolaylıklarla çoğalmıģ ve tüm sermaye giriģleri hızlanmıģtır. Çok uluslu Ģirketler üretim sistemlerini iģgücü maliyetinin düģük olduğu bu piyasalara öncelikle yönlendirmiģlerdir. Yükselen piyasalardaki dıģ yatırımların hacmi 1991-1995 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 37 dolayında artmıģtır. Doğrudan yabancı yatırımların 105,9 milyar ABD doları ile toplam dıģ kaynak giriģleri içindeki payı 1996 yılında yüzde 45'tir. Diğer yüzde 55 lik bölümü oluģturan sermaye giriģleri, 1996 yılı itibariyle 129,3 milyar ABD doları düzeyindedir. Yükselen piyasalara 1995 yılındaki özel sermaye giriģleri 192,8 milyar ABD dolarından 1996 yılında 235,2 milyar ABD dolarına kadar çıkmıģtır. Bu artıģın nedenleri arasında, yükselen piyasalar ile geliģmiģ piyasalar arasındaki faiz farkının yüksek olması, yükselen piyasalarda ekonomik performansın geliģmesi ile birlikte

kredi risklerinin azalma eğiliminde bulunması sayılabilir. Kurumsal yatırımcıların bu piyasalarda portföy yatırımları için yeni yatırım olanakları araması, mali piyasalardaki yeniliklerin piyasalarda risk yönetimine olanak tanıması, süregelen mali ve sermaye hesabı serbestleģtirmeleri ve piyasalardaki bilgilerin kalitesinin artması ile ulaģılabilirliğinin kolaylaģması, sermaye giriģlerinin diğer nedenlerini oluģturmaktadır. I.1.7.2 Krizin Nedenleri Latin Amerika ülkelerinin 1996 yılı içinde gösterdikleri büyüme performanslarıyla birlikte enflasyonlarındaki düģüģ ve bankacılık sistemlerinin yeniden yapılanması sonucunda bu ülkelere sermaye giriģlerinde artıģ gözlenmektedir. Bu çerçevede, Güneydoğu Asya piyasalarına 1997 yılı baģlarında sermaye giriģlerindeki artıģ hızı önceki yıllara göre azalmıģtır. Ayrıca, 1990 lardan beri ortalama olarak yüzde 8-10 dolaylarında büyüyen ekonomilerde milli paraların aģırı değerlenmesi GSYĠH'nın yüzde 10'u seviyelerindeki cari iģlemler açığını da beraberinde getirmiģlerdir. Bu ülkeler 1990 ların baģından itibaren gayri menkul yatırımlarını Japon yeni üzerinden borçlanarak finanse etmiģlerdir. Reel kurların değerlenmesi ile birlikte büyüyen cari iģlem açıkları ile finansman kaynağının kısa vadeli borçlanmalar olması ekonomileri dıģ Ģoklara karģı daha duyarlı yapmıģ, uluslararası yatırımcılar ülke ekonomilerine Ģüpheli bakmaya baģlamıģlardır. Bu bağlamda, bankacılık sistemi üzerindeki denetimin zayıf olması, mali piyasalarının görece zayıflığı, kredibilitesi yüksek olmayan güçsüz kurumlardan oluģması ve para ve kur politikalarının uyumsuzlaģması krizi getirmiģtir. I.1.7.3 Krizin GeliĢimi Asya piyasalarına sermaye giriģlerinin azalması, spekülatif hareketlerin baģlamasına yol açmıģtır. Bu hareketlerin belli bölgeler üzerine yoğunlaģması ile birlikte 1997 yılı Mayıs ayı ortalarında ilk olarak Tayland bahtı zorlanmaya baģlamıģtır. Tayland, döviz sepetinde büyük yer tutan ABD dolarındaki artıģ ile spekülatif baskılara dayanamayarak, para birimini devalüe etmek zorunda kalmıģ, bunun üzerine bölge ülkeleri spekülatif oyunlara açık hale gelmiģtir. Para otoriteleri kuru korumak amacıyla döviz piyasasına müdahalelerde bulunmak ve faiz oranlarını yükseltmek yoluna gitmiģlerdir. Temmuz ayının ilk günlerinde Tayland bahtı, hemen ardından Filipin pezosu dalgalanmaya bırakılmıģtır. Baskılar Malezya ringiti ve Endonezya rupisinin Temmuz ve Ağustos aylarında ani düģüģlerine yol açmıģ, Ağustos ayının ortalarına doğru Endonezya rupisi üzerindeki dalgalanma aralıklarının kaldırılması ile sonuçlanmıģtır. Güney Kore para birimi won ABD doları karģısında değer kaybetmiģ ve 840 düzeyinden, önce 900'e Kasım ayında da 1000 düzeyine ulaģmıģtır. Kasım ayında Japonya nın en büyük aracı kurumlarından Yamaichi nin iflası krizi daha da arttırmıģtır.

Krizin menkul kıymet piyasalarına etkisi, ödeme zorluğu çeken Ģirketlerin hisse senetlerinin değerlerinin düģmesi ve piyasalarda belirsizliklerin artması Ģeklinde olmuģtur. Ülke merkez bankalarının krize yaklaģımı, iç piyasadaki faiz oranlarını yükseltmek yoluyla ABD dolarına endeksli kur paritesini korumaya çalıģmak olmuģtur. I.1.7.4 Krizin Sonuçları Kriz sonrasında bölgeye ihracat yapan ülkelerin ticaret dengelerinin zorlanması beklenmektedir. Menkul kıymet piyasalarındaki düģüģlerin net mali serveti düģüreceği, tüketicinin harcama eğilimini azaltacağı, dolayısıyla daha düģük üretim ve istihdama yol açacağı öngörülmektedir. Güney Doğu Asya ya verilen kredilerin büyük çoğunluğunun Japonya, ABD ve Avrupa bankaları tarafından sağlanmıģ olması krizin boyutlarının büyüklüğü hakkında fikir vermektedir. Asya ekonomilerinin 1998 yılında durgunluk yaģaması beklenmektedir. Bu bağlamda bölgede bir kapasite fazlası ortaya çıkacağı ve ülke paralarının değerini korumak amacıyla faiz oranlarının bir süre yüksek tutulmasının iç talep daralmasına neden olacağı beklenmektedir. Güneydoğu Asya ülkeleri tarafından yapılan devalüasyonların bu ülkelerin ticaret ortaklarının dıģ ticaret dengesini bozacağı ve büyümeyi daraltacağı tahmin edilmektedir. ABD ve Avrupa nın bölge ile göreli ticareti dikkate alındığında ABD nin Güney Doğu Asya ile daha yoğun olan iliģkileri sonucunda dıģ ticaret dengesinin Avrupa ya göre daha da bozulacağı, mevcut durumda GSYĠH'nın yüzde 2'si dolayında olan cari iģlemler açığının artacağı beklenmektedir. Ancak, bu bölgeden dünya piyasalarına yönelen ürünlerin fiyatlarındaki düģüģler bu etkiyi sınırlayabilir. Diğer yandan, dünya üretiminin düģmesi enflasyon beklentileri üzerinde de bir düģüģün yaģanabileceği ihtimalini güçlendirmektedir. Krizin Türkiye'deki mali piyasalara etkisi Ekim ayının sonuna doğru görülmeye baģlamıģtır. Reel ekonomide özellikle dıģ ticaret üzerindeki etkileri ise 1997 yılı içinde ölçülebilir düzeye ulaģmamıģtır. Bu çerçevede, uygulanacak olan para politikasında etkilerinin gözönüne alınması gerekmektedir. I.1.8. Ekonomik BütünleĢme Hareketleri Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin faiz oranlarının birbirine yaklaģması, mali piyasaların, planlandığı üzere 1 Ocak 1999 tarihinde Avrupa Para Birliği'ne geçiģini tamamlayacağını göstermektedir. Planlanan tarihlerdeki bir erteleme sermaye yatırımlarının yön değiģtirmesine yol açabilir. Bunun sonucunda ise ülkeler arası faiz farklılıklarının büyüyebileceği ve bazı ülke paralarının istenmeyen

değerlenmelere maruz kalabileceği düģünülmektedir. Mali politikaların geçiģ süreci önünde bir engel teģkil ettiği de izlenmektedir. Avrupa Para Birliği'nin uluslararası para sistemine birçok değiģiklikler getirmesi beklenmektedir. Ġlk adımda, kısa ve uzun vadeli faiz oranlarının birbirine yaklaģması ve düģmesi, diğer yandan döviz kurlarında istikrarın yakalanması önemli geliģmelerdendir. Bu sayede, büyüme ve istihdam üzerinde kısıtlar yaratan yüksek faiz oranlarının ve parasal belirsizliklerin giderilmesine katkı sağlamıģtır. Avrupa Birliği içerisinde 1997 yılında uzun dönem faizler ortalama yüzde 6,3, ortalama enflasyon oranı yüzde 1,9 düzeyinde gerçekleģmiģtir. Yunanistan dıģındaki diğer ülkelerin bütçe açıkları GSYĠH'nın yüzde 3'ü altında gerçekleģmiģtir. Toplam kamu borçlarının GSYĠH'ya oranının yüzde 60'ı aģmaması kriterini ise Fransa, Ġngiltere, Finlandiya ve Lüksemburg'un sağlayabildiği görülmektedir. Enflasyon referans değeri 1997 yılı için yüzde 2,7, uzun dönem faiz oranı yüzde 8,0 olarak gerçekleģmiģtir. AVRUPA PARA BĠRLĠĞĠ VE EURO'NUN TÜRK MALĠ SĠSTEMĠNE ETKĠSĠ Avrupa Ekonomik ve Para Birliği'nin sağlanmasından sonra Avrupa Birliği ekonomisinin, dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri olması beklenmektedir. Ayrıca, Avrupa tek para birimi Euro'nun dünyanın en güçlü ve yaygın kullanılan paralarından biri olacağı tahmin edilmektedir. Para Birliği'nin mali piyasaların entegrasyonunu güçlendirmesi ve bu sayede fon kullanma maliyetlerinin düģmesi beklenmektedir. Bu geliģmelerin ve Maastricht kriterlerini sağlamaya yönelik para politikalarının Avrupa genelinde faiz oranlarının düģmesine yardımcı olacağı tahmin edilmektedir. Euro bölgesinin, Türkiye'nin dıģ ticaretinin yüzde 50'sinin üzerinde ve gitgide geniģleyen bir payına sahip olduğu, finansman ve kredi iliģkilerinin de aynı mertebelerde büyüdüğü dikkate alınırsa, Avrupa mali piyasalarının 1997'de baģlayan ve süregelen güçlenmesi karģısında Türk mali sisteminin Avrupa piyasaları ile rekabet edebilmek ve bağlantılarını artırmak için 1998'den itibaren kendisini yenileme ve geliģtirmesi gerekli olacaktır. Avrupa'da Para Birliği'ne geçiģ nedeniyle faiz oranlarının düģmesi ve finansal piyasaların daha derin ve likit olması, Türkiye'nin Avrupa'dan daha düģük maliyetlerle kredi kullanmasını sağlayabilecektir. Bu süreç içinde Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de de rekabet gücünü artırabilmek için mali sistem içinde birleģmeler yaģanması beklenebilir. Para Birliği finans piyasalarının entegrasyonu için planlanan ve henüz proje aģamasında olan Sınır Ötesi Ödeme Sistemi (TARGET) Para Birliği üyesi ülkelerin bankacılık sektöründe iģlem maliyetlerini düģük tutacak bir kredi kolaylığı sistemi Ģeklinde oluģmaktadır. Türk bankalarının da Euro'nun getireceği finansalyeniliklere

adapte olma gerekliliğini kısa sürede hissedecekleri ve yeni rekabet koģulları ve yeni finansal araçların Türk mali sisteminin daha üstün standardlara kavuģmasına katkı yapacağı umulmaktadır. Avrupa ile yoğun ticari faaliyetlerde bulunan Türkiye'nin, Merkez Bankası rezervlerinde 1999 yılından itibaren Euro ya da pay ayırması gerekecektir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası rezervlerinin önemli bir kısmını oluģturan Alman markının zaman içinde Euro'ya dönüģmesi beklenebilir. Bütün bu amaçlarla veavrupa Para Birliği'nin temelde bir merkez bankaları organizasyonu olduğunu gözönünde tutarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 1997 yılından itibaren Türkiye ekonomisi ve mali sisteminin Avrupa Para Birliği'nin ve Euro'nun etkilerine gereğince hazırlanması için çalıģma yapmakta ve bunu Türk banka sistemi ile birlikte yürütmektedir. TABLO I.1.8.1 MAASTRICHT ANTLAġMASININ ÖNGÖRDÜĞÜ EKONOMĠK YAKINLAġMA KRĠTERLERĠNE ĠLĠġKĠN ÜYE ÜLKELERĠN 1997 DURUMLARI Ekono-mik Yakın-laĢma Kriterle-rini SağlayabiliyormuĢ Döviz Kuru Mekanizmasında Bulunan Ülkeler Uzun Dönem Faiz Oranları 1 Enflasyon Bütçe Açığı / GSYĠH Toplam Kamu Borçları/GSYĠH 1996 1997 1996 1997 Almanya 1,5 5,7-3,4-2,9 60,4 61,6 evet hayır Fransa 1,3 5,6-4,1-3,0 55,7 57,0 evet evet Ġtalya 1,9 6,8-6,8-2,9 123,8 123,0 evet hayır Ġngiltere 1,9 7,0-4,9-2,5 55,4 52,9 hayır evet Belçika 1,5 5,8-3,2-2,3 126,9 123,0 evet hayır Danimarka 2,0 6,2-0,8 1,0 71,6 67,0 evet hayır Yunanistan 5,4 9,3-7,6-4,2 112,6 108,9 hayır hayır Ġrlanda 1,2 6,3-0,4-0,6 72,7 65,8 evet hayır Lüksemburg 1,4 5,7 2,6 1,6 6,6 6,7 evet evet

Hollanda 1,9 5,6-2,3-2,0 77,2 73,4 evet hayır Portekiz 1,9 6,4-3,2-2,9 65,6 64,5 evet hayır Ġspanya 1,9 6,4-4,7-2,8 70,1 68,1 evet hayır Avusturya 1,2 5,7-3,8-3,0 69,5 66,1 evet hayır Finlandiya 1,2 5,9-3,1-1,4 58,0 59,0 evet evet Ġsveç 1,9 6,6-3,7-1,5 77,8 77,2 hayır hayır AB Ortalması 1,9 6,3-3,3-2,0 73,6 71.6 Kriter 2 2,7 8,0-3,0-3,0 60,0 60,0 Kaynaklar: Dresdner Bank, Economic Research Department, ġubat 1998 1998 Nisan ayı sonu itibariyle Avrupa Para Birliğine katılma Ģansı olan ülkeler mavi renkle gösterilmiģtir. (1) 10 yıllık devlet tahvili faizi, yıllık ortalama (2) En düģük enflasyon oranına sahip üç üye ülke enflasyon oranı ortalamasından en fazla 1,5 puan kriterinin sağlanması ile fiyat istikrarına kavuģulacaktır. Üye ülkeler arasında sağlanan ekonomik yakınlaģma istikrarlılığı uzun dönem nominal faiz oranları ile ölçülecektir. Uzun dönem nominal faiz oranları enflasyon oranları en düģük üç üye ülkenin uzun dönem faiz oranı ortalamasından en fazla 2 puan yukarı olabilir. Bütçe açığı/gsyġh'da yüzde 3,0 ve toplam kamu borçları/gsyġh'da yüzde 60 olmalıdır. II TÜRKĠYE EKONOMĠSĠNDEKĠ GELĠġMELER VE PARA POLĠTĠKASI GĠRĠġ GSMH'daki büyüme hızı, sanayi sektöründeki hızlı büyümeye bağlı olarak, 1997 yılının ilk dokuz ayında yüzde 6,2 olmuģtur. Yılın ilk dokuz ayında canlı bir talep olmakla birlikte son üç ayda talebin artıģ hızında bir yavaģlama beklenmektedir. Faiz dıģı bütçe fazlasının önemli ölçüde azalmasına rağmen, cari iģlemler açığının sürdürülebilir düzeyini koruması, faiz-kur marjına bağlı olarak kısa dönemli sermaye hareketlerinin yüksek düzeyde gerçekleģmesi, ödemeler dengesinde bir probleme yol açmamıģtır. Ekonomide 1995 yılında baģlayan büyüme devresinin 1997 yılında da devam etmesi ithalatı artırmıģtır. Ancak, 1997 yılında dıģ talebe bağlı olarak bavul ticareti dıģındaki ihracatın ithalattan daha hızlı artması dıģ ticaret açığının artıģ hızında yavaģlamaya neden olmuģtur.

Enflasyon, yılın ilk yarısında ağırlıklı olarak iç talep artıģından, yılın ikinci yarısında ise petrol ürünlerine yapılan yüksek zamların neden olduğu maliyet artıģından kaynaklanmıģtır. Kamu sektörü 1997 yılında ürettiği mal ve hizmetlerin fiyatlarını özel sektöre kıyasla önemli ölçüde artırmıģtır. Yılın ilk yarısında gitgide büyüyen bütçe açığının, yılın ikinci yarısında öncelikle petrol ve ürünlerine yapılan zamların yaratacağı ek gelir artıģı ile kapatılması amaçlanmıģ ancak, bu da ekonomide zorunlu fiyat artıģlarına yol açmıģtır. Para politikası uygulamaları 1997 yılında bir önceki yıldan çok farklı olmamıģtır. Enflasyonla mücadelede yeterli kararlılığın oluģmaması ve bütçe politikalarının enflasyonla mücadelede zayıf kalması, Merkez Bankası nın para politikası hedefini 1996 yılında olduğu gibi özellikle mali piyasalarda istikrar sağlamak olarak Ģekillendirmesine yol açmıģtır. Merkez Bankası mali piyasalarda istikrarı, gerek döviz gerek Türk lirası piyasalarında oluģabilecek dalgalanmaları azaltarak sağlamaya çalıģmıģtır. Döviz kurlarının beklenen enflasyon paralelinde götürülmesi, reel kurlarda istikrarı sağlarken, ihracat sektörünün rekabet gücü korunmuģ ve cari iģlemler açığının makul düzeyde sürdürülebilir olması sağlanmıģtır. Merkez Bankası nın belirlediği kısa vadeli faiz oranlarının Hazine bono ve tahvillerinin iģlem gördüğü birinci ve ikinci piyasalardaki faiz oranlarının üzerinde seyretmesi, Bankanın son kredi verici fonksiyonunu tutarlı bir Ģekilde yerine getirmesine yardımcı olmuģtur. Böylelikle Merkez Bankası piyasalara sağladığı likiditeyi önemli ölçüde kontrol altında tutabilmiģtir. Bu politika rezerv para artıģını yavaģlatmıģ ve Merkez Bankası bilançosunu reel olarak daraltmıģtır. Yıl içinde yaģanan hükümet değiģikliğinin ekonomi politikalarında yarattığı farklılık kendisini özellikle değiģen maliye politikalarında göstermiģtir. Yılın ilk yarısında Hazine nin iç borçlanma faizlerini düģürmek amacıyla hükümet tarafından uygulanmaya konulan Kamu Ortak Hesabı ve Bedelsiz Ġthalat yoluyla sağlanan fonlar geçici bir süre için faizleri düģürmüģ ancak, kamu açıklarının artarak sürmesi bir süre sonra faizlerin eski düzeyine ulaģmasına neden olmuģtur. Hazine'nin borç ödemeleri bakımından elveriģli bir yıl olmasına rağmen, 1997 yılında, hedeflenen denk bütçenin yılın ilk ayından itibaren açık vermesi, uzun süredir önemli ölçüde faiz dıģı fazla veren bütçenin 1997 yılında bu özelliğini kaybetmesine neden olmuģtur. Faiz dıģı bütçe harcamalarının 1997 yılında bir sıçrama yaptığı gözlenmektedir. Bütçe açığının finansmanı amacıyla ilk kez kullanılan bir enstrüman olan TÜFE ye endeksli tahviller iç borçlanmanın vadesinin üç-dört aydan bir yıla uzamasına ve iç borç faiz ödemelerinin 1997 yılında bir önceki yıla göre azalmasına yol açarken, iç borç faiz yükünün büyük oranda 1998 yılının ilk aylarına kaymasına neden olmuģtur. Yılın son aylarında Güney Doğu Asya ülkelerinde baģlayan ve etkileri giderek yayılan kriz nedeniyle dıģ borçlanma olanaklarının azalması, ülkenin net dıģ borç ödeyicisi konumunu 1997 yılında da sürdürmesine yolaçmıģtır.

II.1. GENEL DENGE Ekonomide 1994 yılında yaģanan daralmanın ardından, 1995 yılının ikinci yarısından itibaren ağırlıklı olarak iç talepteki canlılığa bağlı olarak ekonomi istikrarlı ve yüksek bir büyüme dönemine girmiģtir. GSMH'daki büyüme hızı giderek azalmakla birlikte 1997 yılında da sürmüģ ve yılın ilk dokuz ayında yüzde 6,2 oranında gerçekleģmiģtir. Arz yönünden bakıldığında, 1997 yılının ilk dokuz ayında sanayi ve ticaret sektörleri katma değerleri önemli oranlarda artarak GSMH'daki yüksek büyümenin kaynağını oluģturmuģ, tarım katma değerinde ise gerileme gözlenmiģtir. Talep yönünden, yılın ilk yarısında tüketim ve yatırım harcamalarının yüksek oranda artması ve yılın tamamında özel imalat sanayinde dayanıklı tüketim ve yatırım mallarını içeren metal eģya, makine ve teçhizat üretimindeki hızlı artıģ, 1997 yılında GSMH'daki büyümenin hem özel tüketim hem de yatırım harcamalarından kaynaklandığını göstermektedir. Yılın ilk dokuz ayında iç talepteki canlılığın kaynağını; yüksek kamu borçlanması ve buna bağlı olarak yüksek reel faizler ve artan mali tasarrufların yarattığı gelir etkisinin yanısıra özellikle yılın ilk yarısında geniģleyici maliye ve para politikası sonucu artan kamu cari ve yatırım harcamaları oluģturmuģtur. Kamu cari ve yatırım harcamaları 1994-1996 döneminde genellikle faiz harcamalarından daha yavaģ artmıģtır. Bu dönemde faiz dıģı bütçe dengesi önce hızlanıp, sonra yavaģlayarak artmıģ ve önemli ölçüde fazla vermiģ, bütçe açığı ise büyümeye devam etmiģtir. Bu durum 1997 yılında tersine dönerek faiz dıģı bütçe fazlası önemli ölçüde azalmıģ ve bütçe açığının GSMH'ya oranı bir önceki yıla göre düģmüģtür. Kamu kesimi borçlanma gereğinin GSMH'ya oranının 1997 yılında azalarak yüzde 8 düzeyinde gerçekleģmesi beklenmektedir. Ġç talepte yaģanan daralma sonucu 1994 yılında ithalat yüzde 20,9 küçülmüģtür. Ġç talepte canlanma ve 1994 yılındaki küçülmenin de etkisiyle 1995 yılında ithalat yüzde 53,5 artmıģtır. Gümrük Birliği'nin yarattığı ek ithalat talebine bağlı olarak 1996 yılında da ithalattaki artıģ devam etmiģ ve yüzde 22,2 olarak gerçekleģmiģtir. Ġhracattaki artıģ hızı ise 1996 yılında yavaģlamıģ ve yüzde 19,5'ten yüzde 7,3'e gerilemiģtir. Buna karģın, 1997 yılında ithalattaki artıģ yavaģlayarak, ihracattaki artıģın gerisinde kalmıģtır. Bu dönemde ithalat yüzde 11,5, ihracat ise yüzde 13 büyümüģtür. Bu nedenle, aynı dönemde ihracatın ithalatı karģılama oranında az da olsa bir artıģ gözlenmiģ ve dıģ ticaret açığındaki artıģ hızı önemli ölçüde yavaģlamıģtır. Ancak, önümüzdeki dönemde Güneydoğu Asya ülkelerinde yaģanan krizden dolayı ihracatta yavaģlama beklenmektedir. Tüketim malları ithalatı 1997 yılında diğer mal gruplarına göre daha hızlı artmıģtır. DıĢ ticaretteki serbestleģmeye bağlı olarak ortaya çıkan tüketim malları ithalatının toplam ithalat içindeki payında artma eğilimi 1997 yılında da devam etmiģtir. Yılın ilk altı ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre ihracat fiyatları ortalama olarak yüzde 3,8, ithalat fiyatları ise

yüzde 5,2 gerilemiģtir. Bu durum, 1997 yılının ilk altı ayında dıģ ticaret hadlerinin Türkiye lehine geliģtiğini göstermektedir. Son iki yılda özel kesim tasarruf-yatırım dengesi önemli ölçüde değiģmezken, özellikle faiz dıģı harcamaların hızlı artmasıyla birlikte kamu kesimi açığının yüksek düzeyini koruması ve iç talepteki canlılığa paralel olarak cari iģlemler açığı artmıģ, bu durum dıģ finansman ihtiyacını artırmıģtır. Ayrıca, bavul ticaretindeki azalma cari iģlemler açığının artmasında etkili olmuģtur. Buna bağlı olarak, cari iģlemler açığı, 1997 yılında yüzde 12,8 oranında artmıģtır (Tablo II.1.1). Merkez Bankası'nın mali piyasalarda istikrarı sağlamaya yönelik olumlu çabaları 1997 yılında da devam etmiģtir. Aynı yıl reel kurun düģük bir oranda değerlenmesine rağmen, yüksek kamu borçlanması ve politik belirsizlikler faiz oranları ve fiyatlar üzerinde önemli bir baskı oluģturmuģtur. Bunun sonucu olarak, yıl sonu itibariyle iç borçlanma stopajsız bileģik faiz oranı yüzde 122,5 tüketici fiyatlarındaki artıģ ise yüzde 99 düzeyine ulaģmıģtır. Tüketici fiyatlarındaki artıģ yılın ilk dokuz ayında beklenen Ģekilde devam etmiģ, ancak tarım üretimindeki gerilemeye bağlı olarak gıda fiyatlarındaki hızlı artıģ ve petrol ürünlerine yapılan yüksek oranlı zam yılın son üç aylık döneminde tüketici fiyatlarındaki artıģın hızlanmasına neden olmuģtur. Ayrıca, yılın son üç aylık döneminde iç talepteki bir miktar daralmaya rağmen, enflasyonla mücadele etmek için uygulanacak ekonomik politikaların açıklık kazanmaması enflasyon beklentisini yeniden artırarak fiyat artıģlarını hızlandırmıģ ve 1997 yılında tüketici fiyatlarındaki ortalama artıģ bir önceki yıldaki artıģın beģ puan üzerinde gerçekleģerek yüzde 85,8 olmuģtur. Tüketici fiyatları enflasyon oranı 1981-1987 yılları arasında yüzde 30'larda, 1989-1993 yılları arasında yüzde 60'larda, 1995 yılından itibaren yüzde 80'lerde seyretmiģ ve 1997 sonu itibariyle enflasyon oranı yüzde 90'lar düzeyine çıkmıģtır. Türkiye'de enflasyonun uzunca süre belli platformlara yerleģtiği ve dıģsal talep ve arz Ģoklarının bu platformları zaman zaman yükselttiği ve sıçrama sürelerinin giderek kısaldığı görülmektedir. TABLO II.1.1 TEMEL EKONOMĠK GÖSTERGELER 1995 1996 1997 (1) GSMH (Trilyon TL., Cari Fiyatlarla) 7 854,9 14 978,1 29 054,5 GSMH (Trilyon TL., 1987 Üretici Fiyatlarıyla) 99,0 106,1 112,5 BÜYÜME HIZI, GSYĠH (Yüzde) 7,2 7,0 6,3

BÜYÜME HIZI, GSMH (Yüzde) 8,0 7,1 6,0 NÜFUS (Milyon KiĢi) 61,6 62,7 63,7 ĠSTĠHDAM(2)(Milyon KiĢi) 21,4 21,7 21,2 ĠHRACAT (Milyar ABD doları, FOB) 21,6 23,2 26,2 ĠTHALAT (Milyar ABD doları, CIF) 35,7 43,6 48,7 CARĠ ĠġLEMLER DENGESĠ(3) (Milyar ABD doları) -2,3-2,4-2,8 DIġ BORÇ STOKU /GSMH(4)(Yüzde) 42,7 43,2 44,0(6) KAMU KESĠMĠ BORÇ. GEREĞĠ/GSMH (Yüzde) 5,2 9,0 8,0 ĠÇ BORÇ STOKU/GSMH (Yüzde) 17,3 21,0 21,6 Toptan EĢya Fiyat Endeksi(5) (Y. Ort.,Yüzde DeğiĢim) 86,0 76,0 81,8 Tüketici Fiyat Endeksi(5) (Y. Ortalama,Yüzde DeğiĢim) 88,0 80,4 85,8 Kaynak: DĠE, DPT, TCMB (1) Yıl sonu geçici (2) DĠE, Nisan ayı (3) 1996 ve 1997 yılları verileri bavul ticaretini kapsamaktadır. (4) DıĢ borç stoku Türk lirasına dönüģtürülürken yıl ortalaması kuru kullanılmıģtır. (5) 1994 = 100 (6) Eylül 1997 itibariyle yıllık orandır. TÜRKĠYE'DE POTANSĠYEL ÜRETĠM VE ÜRETĠM AÇIĞI Potansiyel üretim, üretim faktörlerinin (iģgücü, sermaye) tam istihdamı sonucu ulaģılabilecek üretim düzeyini ifade etmektedir. GerçekleĢen üretimin potansiyel üretime oranı ise üretim açığı (output gap) olarak bilinir. Üretim açığının yapısı ve büyüklüğü, toplam arz ve talep etkileri arasındaki dengeyi ve dolayısıyla enflasyonist baskıları açıklamada yararlı bir araçtır. BaĢka bir deyiģle, enflasyonla mücadele ederken potansiyel üretim düzeyinin bilinmesi uygulanacak politikaların sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Çünkü potansiyel üretimi aģan üretim enflasyonist baskılar yaratırken, potansiyel üretim düzeyinin altında oluģan üretim ise enflasyonist baskıları azaltır. Ayrıca, potansiyel iģgücü, sermaye stoku ve bu faktörlerin üretkenlik düzeylerini doğru bir Ģekilde tahmin etmek, düģük enflasyon düzeyinde üretim ve istihdamda sürdürülebilir bir büyümeyi sağlayacak toplam

üretim kapasitesi hakkında sağlıklı değerlendirmelerin yapılmasını olanaklı hale getirecektir. Reel GSYĠH verileri baz alınarak 1923-1997 dönemi için Hodrick-Prescott filtresi kullanılarak, bir potansiyel üretim serisi oluģturulabilir. Hesaplanan potansiyel üretim ve GSYĠH serileri arasındaki fark aģağıdaki Grafik'te, 1990 sonrası farklar ve GSYĠH içindeki payı ise Tablo'da verilmiģtir. Hesaplanan potansiyel üretim ve GSYĠH serileri arasındaki gerek pozitif gerek negatif fark, özellikle 1974 yılında yaģanan petrol krizi sonrasında artmıģ ve Türkiye'nin 1980'lerde dıģa açılmasıyla birlikte bu farktaki dalgalanma artarak devam etmiģtir. Potansiyel üretim ve GSYĠH arasındaki farkın son iki yılda ortalama olarak GSYĠH'nın yüzde 3'ünü bulması enflasyonist baskının arttığını göstermektedir. Reel GSYĠH ve Hodrick-Prescott Trendi (Trilyon TL) 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 (1) Reel GSYĠH(1) 83,6 84,4 89,4 96,6 91,3 97,9 106,9 111,0 HPTREND(2) 81,8 85,3 88,9 92,5 96,1 99,7 103,4 107,9 Fark (1-2) 1,8-1,0 0,5 4,1-4,8-1,9 3,5 3,1 Fark/GSYĠH(%) 2,1-1,2 0,6 4,3-5,2-1,9 3,2 2,8 (1) GSYĠH'daki büyüme yüzde 6 olarak alınmıģtır. TABLO II.1.2 GAYRĠ SAFĠ MĠLLĠ HASILA (1) 1995 1996 1997 Toplam I II III IV Toplam I II III Toplam (2) GSMH 8,0 9,5 8,2 5,1 7,0 7,1 5,6 6,4 5,6 6,2 GSYĠH 7,2 8,7 8,1 5,3 7,0 7,0 6,6 6,6 5,4 6,1 Tarım 2,0-2,0 5,0 2,1 13,3 4,4-2,3-1,1-1,1-1,2 Sanayi 12,1 8,8 7,4 5,5 7,1 7,1 9,5 10,6 11,5 10,6

Ġmalat Sanayi 13,9 8,6 7,4 5,1 7,7 7,1 10,0 12,3 12,8 11,8 Hizmetler 6,3 9,6 9,0 6,8 5,8 7,6 5,9 6,0 5,8 5,9 Kaynak: DĠE 1. 1987 Üretici fiyatlarıyla, bir önceki yıla göre yüzde değiģim. 2. 1997 yılı ilk dokuz ayı. II.1.1. Ekonominin Arz Yönü: Sektörlerin Üretim GeliĢmeleri ve Ġthalat II.1.1.A. Sektörlerin Üretim GeliĢmeleri a. Tarım Tarım sektöründe son yıllarda üretim artıģı düģük kalmıģtır. Tarım sektörü katma değeri 1995 yılında yüzde 2, 1996 yılında yüzde 4,4 artarken, 1997 yılının ilk dokuz aylık döneminde yüzde 1,2 gerilemiģtir. Bu dönemde, tarım sektörü katma değerinin küçülmesi daha çok ormancılık sektöründeki yüzde 6,3'lük gerilemeden kaynaklanmıģtır. Aynı dönemde balıkçılık sektörü katma değeri yüzde 8 artmıģtır. Tarım sektörü üretimindeki gerileme tarım ürünleri fiyatlarındaki artıģın hızlanmasına neden olmuģtur. Türkiye'de 1960'lı yılların baģından itibaren tarım sektörü, sanayi ve hizmetlere göre genel olarak çok daha yavaģ büyümekte, dolayısıyla tarım katma değerinin GSMH içindeki payı giderek düģmektedir. Tarım katma değerinin GSMH içindeki payı 1970-1979 döneminde ortalama yüzde 33 iken, 1980-1989 döneminde yüzde 21 ve 1990-1997 döneminde yüzde 16 olmuģtur. Tarım katma değeri 1990-1997 döneminde yıllık ortalama yüzde 1,5 büyürken, sanayi katma değeri yüzde 6 büyümüģtür. Bu geliģmelerin de etkisiyle 1987-1997 döneminde tarım fiyatları imalat sanayii fiyatlarına göre 23 kat fazla artıģ göstermiģtir. Tarım fiyatları 1997 yılında TEFE'den daha hızlı artmıģtır. Tarım ürünleri fiyatlarındaki artıģ 1997 yılında çiftçinin gelirini yansıtan çiftçinin eline geçen fiyatlardaki artıģın gerisinde kalmıģtır (Tablo II.1.3). TABLO II.1.3 FĠYATLAR (Ortalama Yıllık Yüzde DeğiĢim) 1992 (1) 1993 (1) 1994 (1) 1995 (2) 1996 (2) 1997 (2) Toptan Esya Fiyat Endeksi 62,1 58,4 120,7 86,0 75,9 81,8 Tarım Fiyatları Endeksi 62,7 62,2 97,8 107,8 86,5 86,9

Ġmalat S. Fiyatları Endeksi 59,7 56,6 129,4 81,0 70,4 80,6 Çiftçinin Eline Geçen Fiyatlar Endeksi Kaynak: DĠE 75,8 64,3 88,2 109,8 83,2 89,5 (1) 1987=100 (2) 1994=100 b. Sanayi Sanayi üretiminde 1994 yılında baģlayan gerileme, 1995 yılının ilk üç aylık döneminde de devam etmiģtir. Ancak, 1995 yılının ikinci üç aylık döneminden itibaren, ekonomideki belirsizliklerin azalması ve canlanan iç talebin etkisiyle sanayi üretimi önemli artıģ göstermiģtir. Sanayi katma değeri DĠE verilerine göre 1995-1997 döneminde ortalama yıllık yüzde 9'un üzerinde artarak bu dönemdeki yüksek büyümenin kaynağını oluģturmuģtur. Gümrük Birliği'nin etkisinden dolayı 1996 yılında olduğu gibi 1997 yılında da ithal girdi maliyetlerindeki düģme ve iç talepteki canlılık sanayi katma değerinde artıģa neden olmuģtur. Toplam sanayi katma değeri yılın ilk üç aylık döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10, ikinci ve üçüncü üç aylık dönemlerinde ise sırasıyla yüzde 12,3 ve yüzde 12,8 büyümüģtür (Tablo II.1.2). Sanayi üretiminin 1997 yılında hızlı artmasında imalat sanayinin alt sektörleri olan metal eģya, makina ve teçhizat ve kağıt ve basım sektörleri önemli rol oynamıģtır. Dayanıklı tüketim ve yatırım mallarını içeren metal eģya, makina ve teçhizat sektörü üretimi ortalama yüzde 43,8 artmıģtır. Makina-teçhizat sanayindeki üretim artıģı ekonominin büyümesinde en önemli itici gücü oluģturmuģtur. Bu sektörün üretiminin artmasında iç talebin yanısıra dıģ talep de etkili olmuģtur. Bu sektör içinde sınıflandırılan kara taģıtları ihracatı yılın ilk on ayında yüzde 51, elektrikli makina ve cihazlar ihracatı ise yüzde 26,8 artıģ göstermiģtir. Ayrıca, Gümrük Birliği'nden sonra ithal girdi maliyetinin düģmesi ve sektörün yatırım eğiliminin yüksek olması sektör üretiminin artmasında etkili olmuģtur. Yılın ilk dokuz ayında özel imalat sanayii üretimi yüzde 14,1 artarken, kamu kesimi imalat sanayii üretim artıģı yüzde 4 düzeyinde kalmıģtır. Kamu imalat sanayii üretiminin yavaģ artmasında, kamu imalat sanayii sabit sermaye yatırımlarının toplam kamu yatırımları içindeki payının 1980'den itibaren gitgide azalması ve ekonomik olarak önemsiz bir büyüklüğe inmiģ olması etkili olmuģtur. Aynı dönemde, kamu kesiminde diğer imalat, mensucat ve gıda sektörü üretiminde düģüģler olurken, özel sektör imalat sanayinin tüm alt sektörlerinde üretim artmıģtır.

Ġmalat sanayii üretim ağırlıklı kapasite kullanım oranı 1997 yılında bir önceki yıldaki aylık ortalama yüzde 79,2 düzeyinden yüzde 80,9 düzeyine yükselmiģtir. Bu oran yılın genelinde önemli bir dalgalanma göstermemiģtir. Sanayi üretimindeki yüksek artıģa rağmen ortalama kapasite kullanım oranı 1996 yılına göre düģük düzeyde artıģ göstermiģtir. Bunun en önemli nedeni, yatırım artıģlarının kapasite kullanım düzeyinde yarattığı geniģlemedir. Sanayi sektörü içinde yer alan madencilik sektörü katma değeri 1996 yılında yüzde 7,1 artmıģken, 1997 yılının ilk dokuz aylık döneminde artıģ yüzde 3,7 düzeyinde kalmıģtır. Madencilik sanayii katma değeri yılın birinci ve üçüncü üç aylık dönemlerinde artarken, yılın ikinci üç aylık döneminde gerilemiģtir. Enerji sektörü katma değeri ise yılın ilk dokuz ayında yüzde 4,5 artıģ göstermiģtir. c. Hizmetler Hizmetler sektöründe 1997 yılının ilk dokuz aylık döneminde yüzde 5,9 katma değer artıģı meydana gelmiģtir (Tablo II.1.2). Hizmetler sektörü içinde en önemli büyüme ticaret ve ithalat vergilerinde olmuģtur. Gümrük Birliği'nin etkisiyle, 1996 yılının ilk dokuz ayında ithalat vergileri yüzde 28,5 büyürken, 1997 yılının aynı döneminde ithalat vergilerindeki artıģ yüzde 8,4 düzeyinde kalmıģtır. II.1.1.B.Ġthalat Ġç talepte yaģanan daralmayla birlikte 1994 yılında ithalat önemli oranda düģmüģ, ancak 1995 yılında iç talepteki canlılığa bağlı olarak ithalat yüzde 53,5 artmıģtır. Ġthalat 1996 yılında yüzde 22,2 artarken, Gümrük Birliği'nin yarattığı ek ithalat talebinin etkisini yitirmesi ve yılın son aylarında iç talepteki daralma sonucu 1997 yılında ithalattaki artıģ hızı yavaģlamıģtır. Ġthalat 1997 yılında yüzde 11,5 artarak 48,7 milyar ABD doları düzeyine çıkmıģtır. Toplam ithalat içinde en yüksek payı 1996 yılında ara malları ithalatı alırken, sermaye malları ve tüketim malları ithalatı sırasıyla ikinci ve üçüncü sırayı almıģtır. Bu sıralama 1997 yılında da değiģmemiģ, ara malları ithalatı toplam ithalatın yüzde 65,7'sini oluģturmuģtur. Ana mal grupları arasında tüketim malları ithalatı 1997 yılında yüzde 25,1 artarken, ara malları ithalatı yüzde 11,2, sermaye malları ithalatı ise yüzde 6,8 düzeyinde artıģ göstermiģtir. Ana sektörler itibariyle toplam ithalatın yüzde 84,2'sini oluģturan imalat sanayii ürünleri ithalatı, 1997 yılında geçen yıla göre ortalama yüzde 12,7 artıģ göstermiģtir. Aynı dönemde madencilik ithalatı yüzde 1,9, tarım ürünleri ithalatı ise yüzde 11,5 artmıģtır. Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne geçtiği 1996 yılında sanayi girdisi ithalatı 1997 yılına göre daha hızlı artıģ göstermiģtir. Ancak, Gümrük Birliği kaynaklı ithal

girdilerin göreli ucuzluğu 1996 yılında olduğu gibi 1997 yılında da yurtiçi sanayi üretiminin artmasında etkili olmuģtur. II.1.2. Ekonominin Talep Yönü: Ġç Talep ve Ġhracat II.1.2.A. Ġç Talep: Yatırım ve Tüketim Harcamalar yönüyle GSMH verileri 1997 yılı ilk altı ay sonuçları açıklanmıģtır. Buna göre yılın ilk altı ayında geçen yılın aynı dönemine göre özel tüketim harcamaları reel olarak yüzde 8,1 artarken, devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 1,6 azalmıģtır. Aynı dönemde, toplam sabit sermaye yatırımları yüzde 11,2 artıģ kaydetmiģtir. Bu dönemde kamu yatırım harcamaları yüzde 25, özel yatırım harcamaları ise yüzde 9,2 artmıģtır. Özel tüketim harcamalarının bu düzeyde artmasında daha çok dayanıklı tüketim harcamaları etkili olmuģ ve bu geliģme imalat sanayii üretiminin hızlı artmasına sebep olmuģtur. Ayrıca, toplam yatırımların artmasında makina-teçhizat yatırımlarının artması etkili olmuģ ve bu geliģme de imalat sanayii üretim artıģını desteklemiģtir. Devletin ücret ve maaģ harcamalarında 1997 yılının ilk altı ayında önemli değiģiklik olmamıģ, Temmuz ayındaki ücret ve maaģ ayarlamaları reel ücretleri yükseltmiģtir. Yılın ilk altı ayı sonunda iç talebin kaynağını devletin tüketim harcamalarından ziyade, özel kesim tüketim ve yatırım harcamaları ve kamu yatırım harcamaları oluģturmuģtur. TABLO II.1.4 YATIRIM VE TÜKETĠM (Sabit Fiyatlarla, Yüzde DeğiĢim) Tüketim Harcamaları 1995 1996 1997(1) Kamu 6,8 8,6-1,6 Özel 4,8 9,3 8,1 Sabit Sermaye Yatırımı Kamu -18,8 24,4 25,0 Özel 16,9 11,4 9,2 Kaynak: DĠE, DPT (1): Ocak-Haziran dönemi II.1.2.B. Ġhracat Ġhracatın 1997 yılında bir önceki yıla kıyasla daha hızlı geliģme göstermesi daha çok dıģ talepten kaynaklanmıģtır. Buna göre, ihracat 1996 yılında yüzde 7,3 oranında büyürken, 1997 yılında yüzde 13 artarak 26,2 milyar ABD doları düzeyine çıkmıģtır. Son yıllarda, 1997 yılı hariç, ihracat performansındaki yavaģ geliģme dıģ talepteki yetersizliklerden ziyade, ihracatı artırmaya yönelik çabaların önceki yıllara kıyasla azalmasından kaynaklanmıģtır. Ayrıca, iģin temeline

yönelmek gerekirse, Türkiye ihracatının bilim ve teknolojiye dayalı ürünlerden ziyade, iģgücü yoğun ve konvansiyonel teknolojilere dayalı ürünlerden oluģması ve ihracatın yarısından fazlasını oluģturan tüketim mallarındaki çeģitlenmenin yetersiz kalmasının ihracat performansını düģürdüğü söylenebilir. BirleĢmiĢ Milletler GeniĢ Ekonomik Kategorileri Sınıflamasına (BEC) göre ihracat ana mal grupları bazında, toplam ihracatın yarısından fazlasını oluģturan tüketim malları ihracatı 1997 yılında yüzde 12,4 artarken, toplam ihracatın yüzde 5'ini oluģturan sermaye malları ihracatı yüzde 18,9 artmıģtır. Sermaye malları ihracatının bu düzeyde artması durumunda ihracat performansında önümüzdeki yıllarda olumlu geliģme beklenmektedir. Ana sektörlere göre ihracat artıģı, 1997 yılında tarım ürünlerinde yüzde 9,1, madencilik sektöründe yüzde 9,8 ve imalat sanayii ürünlerinde yüzde 13,5 olarak gerçekleģmiģtir. Özellikle ekonominin dıģa açılmasına paralel olarak imalat sanayii ihracatının toplam ihracat içindeki payı artıģ eğilimine girmiģ ve bu eğilim 1997 yılında da devam etmiģtir. Toplam ihracatın içinde 1997 yılında ilk sırayı yüzde 20'lik payıyla Almanya'ya yapılan ihracat alırken, ikinci sırayı yüzde 7,9'luk payıyla Rusya Federasyonu ve üçüncü sırayı ise yüzde 7,6'lık payıyla ABD almaktadır. Geçen yıla göre Almanya'ya yapılan ihracatın toplam ihracat içindeki payı düģerken, Rusya Federasyonu ve ABD'nin paylarında artıģ olmuģtur. Aynı dönemde ülke grupları içinde Karadeniz Ekonomik ĠĢbirliği, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Avrupa ülkelerine yapılan ihracat geçen yıla göre daha hızlı artıģ göstermiģtir. Ağırlıklı olarak Karadeniz ülkeleri ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri ile yapılan bavul ticaretinin 1997 yılında önemli ölçüde azalması bavul ticaretinin kayıtlı ihracatla ikame edildiğini göstermektedir. II.1.3. Ġstihdam DĠE tarafından uygulanan Hanehalkı ĠĢgücü Anketi sonuçlarına göre, Ekim 1996'de 21,7 milyon olan toplam istihdam, Nisan 1997'de bir miktar düģerek 21,2 milyon olmuģtur. Ġstihdamdaki azalma tarım sektörü istihdamındaki azalmadan kaynaklanmıģtır. Toplam istihdamın yüzde 44'ü kentsel alanlarda, yüzde 56'sı ise kırsal alanlardadır. Türkiye genelindeki sivil iģgücü arzı ve istihdam 1997 yılı Nisan ayında geçen yılın aynı dönemine göre azalmıģtır. ĠĢgücü arzındaki azalmadan dolayı iģsizlik oranı yüzde 6,3'ten yüzde 5,9'a inmiģ görülmektedir. Kırsal yerler iģsizlik oranı 1997 yılı Nisan ayında yüzde 3,2 iken bu oran kentsel yerlerde yüzde 9,2 olarak gerçekleģmiģtir. Ülkemizde kırdan kente göç süreci devam etmekte, bunun sonucunda kentsel yerlerdeki iģsizlik oranı artmaktadır. Göç süreci içinde bulunan iģgücünün nitelik düzeyindeki genel düģüklük iģ arayanların sanayi ve hizmetler sektöründe istihdam edilmelerini zorlaģtırmaktadır. Eksik istihdam ise geçen yıla göre azalarak yüzde 5,1 olmuģtur. Eksik istihdam, özellikle iģsizlik sigortasının olmadığı, kendi hesabına ve ücretsiz aile iģçisi olarak çalıģanların yoğunlukta bulunduğu ülkelerde en az iģsizlik kadar önem

II.1.4. Ücret ve MaaĢlar Ekonomide 1994 yılında yaģanan küçülmeyle birlikte reel ücret ve maaģlarda önemli ölçüde gerileme olmuģtur. Son üç yılda ekonomideki hızlı büyümeye rağmen, reel ücretler 1994 yılı öncesi düzeyine henüz ulaģamamıģtır. Asgari ücret hariç, diğer tüm maaģ ve ücret kategorileri arasında 1993-1997 döneminde reel ücret kaybı en az memur maaģlarında olmuģtur. Bu dönemde, toplu sözleģme kapsamında olup da özel sektörde çalıģanların reel ücretlerindeki kayıp yüzde 30'un üzerindeyken, memur maaģlarındaki gerileme yüzde 7,3 düzeyinde kalmıģtır. Ayrıca, imalat sanayinde ve toplu sözleģme kapsamındaki yerlerde kamu kesimindeki reel ücret kaybı özel sektörün kaybından daha azdır. Aynı dönemde, reel asgari ücrette önemli bir değiģiklik olmamıģtır. Kamu kesimi toplu iģ sözleģmeleri, 1997 yılında aylık eģel-mobil sistemine geçme giriģimine sahne olmuģtur. Bu kapsamda yılın ikinci yarısında gerçekleģen aylık enflasyon kadar ücretlerin artırılması yoluna gidilmiģtir. Memur maaģları yıl içinde Ocak, Nisan ve Temmuz ayında olmak üzere üç defa artırılmıģtır. DPT tahminlerine göre toplu sözleģme kapsamındaki kamu kesiminde ücretler 1997 yılında reel olarak yüzde 37, memur maaģları ise yüzde 16,5 oranında artıģ kaydetmiģtir. Buna karģın, toplu sözleģme kapsamındaki özel sektörde reel ücretler yüzde 1,8 artarken, 1997 yılının üçüncü üç aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre özel imalat sanayinde reel ücretler yüzde 1,5 gerilemiģtir (Tablo II.1.7). GRAFĠK II.1.1 REEL ÜCRETLERDE GELĠġMELER (1992=100)

TABLO II.1.7 REEL ÜCRETLERDE GELĠġMELER (1) (Yüzde DeğiĢim) 1992 1993 1994 1995 1996 1997 (2) ĠĢgücü Maliyeti (3) Kamu 4,4 7,6-5,0-24,7-23,4 36,8 Özel -1,2 1,7-21,4-19,0 3,1 1,8 Brüt Giyinik Ücret(3) Kamu 6,0 7,5-5,2-21,3-23,3 32,2 Özel 3,1 1,8-20,0-14,4 3,3 1,8 Ġmalat Sanayinde Ücretler (4) 4,4 3,9-19,2-14,4-0,8 0,8 Kamu 16,9 3,7-14,1-18,0-4,5 13,7 Özel -1,5 5,0-21,7-8,9 2,3-1,5 Memur Net MaaĢı 13,7 2,1-22,0-4,7 7,0 16,5 Memur Aylık Maliyeti 7,0 0,6-25,8-5,4 11,2 13,4 Yıllık Ortalama Asgari Ücret (5) 10,1 5,6-21,3-5,1 18,8 12,8 Emekli Aylıkları (6) Emekli Sandığı 1,7-1,7-22,2-11,0 22,2 10,1 SSK -0,9-4,8-22,0-3,8 20,0 14,4 Bağ-Kur 44,8-3,6-21,6-1,0 57,7 29,3 Kaynak: DPT, DĠE (1) Reel değiģimlerin hesaplanmasında 1987 bazlı DĠE Kentsel Yerler Tüketici Fiyatları Endeksi kullanılmıģtır. (2) DPT tahmini (3) Türkiye ĠĢveren Sendikaları Konfederasyonu ve Kamu ĠĢveren Sendikaları Konfederasyonu verileri kullanılarak DPT tarafından hesaplanmıģtır. (4) DĠE imalat sanayii sektörü üretimde çalıģılan saat baģına ücretleri. 1997 yılı için Ocak-Eylül dönemi verileri alınmıģtır. (5) 16 ve üstü yaģ için sanayi ve hizmetler kesimi yıllık ortalama asgari ücretidir. (6) Ortalama emekli aylığı memur emeklisi için 3/1, iģçi emeklisi için 8955 gösterge ve Bağ-Kur emeklisi için altıncı basamak esas alınmıģtır. II.2. KAMU MALĠYESĠ VE ĠÇ BORÇLANMA II.2.1. Kamu Maliyesi Türkiye'de kamu kesimi, Konsolide Bütçe, reel ve finansal kesimde faaliyet gösteren Kamu Ġktisadi TeĢebbüsleri (KĠT'ler), Mahalli Ġdareler, Sosyal Güvenlik KuruluĢları, Döner Sermayeli KuruluĢlar ve Bütçe DıĢı Fonlar'ı kapsamaktadır.

Kamu harcamalarının GSMH içindeki payı, 1995 yılında yüzde 26,1 iken, bu oran 1996 yılında yüzde 30,8'e yükselmiģtir. Kamu gelirlerinin GSMH içindeki payı ise, yine aynı yıllar arasında yüzde 20,9'dan yüzde 21,8'e çıkmıģtır. Kamu harcamalarındaki daha hızlı artıģa bağlı olarak, kamu kesimi nakit finansman gereksiniminin GSMH içindeki payı, 1995 yılındaki yüzde 5,1'lik değerinden 1996 yılında yüzde 9,1'e yükselmiģtir. 1997 yılı Programı'nda kamu gelir ve harcamalarının sırasıyla yüzde 27,4 ve yüzde 27,8 olması hedeflenmektedir. Ancak, 1997 yılı boyunca kamu gelirlerinde beklenen artıģın sağlanamamıģ olması nedeniyle, kamu gelirlerinin GSMH içindeki payının geçen yıla göre değiģmeyerek yüzde 21,8 olarak gerçekleģmesibeklenmektedir. Kamu harcamalarının GSMH içindeki payının 1997 yılında, 1996 yılına göre binde 5 puan artarak yüzde 31,3 olması beklenmektedir. Kamu harcamalarında gözlenen bu sınırlı artıģın nedeni, harcamalara bir disiplin getirilmesinden çok, önemli ölçüde faiz harcamalarının 1998 ve 1999 yılına sarkıtılmasından kaynaklanmıģtır. Nitekim, faiz dıģı kamu harcamalarının GSMH içindeki payı incelendiğinde, 1996 yılında yüzde 20,8 olarak gerçekleģen bu oranın, 1997 yılında hızla artarak yüzde 23,5'e ulaģması beklenmektedir. Kamu kesimi nakit finansman gereksiminin GSMH içindeki payının 1997 yılında önceki yıla göre 1,1 puan düģerek yüzde 8,0 olması beklenmektedir. Ancak bu oran, 1997 Program öngörüsü olan binde 4 değerinin çok üzerindedir (Tablo II.2.1). Konsolide Bütçe nakit finansman gereksiniminin GSMH içindeki payı, 1997 yılında Bütçe'nin denk olacağı öngörüsüyle Program'da yüzde sıfır olarak hedeflenmiģtir. Ancak, bu oranın 1997 yılı sonunda, geçen yıla göre yalnızca 1 puan azalarak yüzde 7,4 olarak gerçekleģeceği tahmin edilmektedir. Diğer Kamu olarak tanımlanan Mali KĠT'ler, Mahalli Ġdareler, Sosyal Güvenlik KuruluĢları ve Döner Sermayeli KuruluĢlar'ın finansman gereksiniminin GSMH içindeki payının 1997 yılında binde 8 fazla vermesi beklenirken, ĠĢletmeci ve özelleģtirme kapsamındaki KĠT'lerin finansman gereksiminin, bu kuruluģların finansman dengesindeki bozulmanın sonucu olarak, yüzde 1 açık vereceği tahmin edilmektedir. Kamu kesimi nakit finansman gereksiniminde, 1997 yılında geçen yıla göre beklenen yaklaģık 1 puanlık düģüģün, KĠT'lerin finansman gereksinimindeki artıģa karģılık, Konsolide Bütçe ve Diğer Kamu'nun nakit finansman gereksinimindeki azalmadan kaynaklandığı gözlenmektedir (Tablo II.2.1). Fonların nakit finansman gereksiniminin GSMH içindeki payının 1997 Programı'nda binde 2 fazla vermesi beklenirken, 1997 yılı sonunda Fonların binde 2 oranında açık vereceği tahmin edilmektedir. Fonların finansman gereksinimi, 1996 yılında 1995 yılına göre yüzde 65 düzeyinde azalmıģtır, ancak bu oranın 1997 yılında geçen yıla göre yüzde 220,2 artarak 56,1 trilyon Türk lirası olması beklenmektedir (Tablo II.2.1).

Kamu kesimi nakit finansman gereksiniminin 1997 yılında geçen yıla göre yüzde 67,9 artarak cari fiyatlarla 2302,2 trilyon Türk lirası olması beklenmektedir. Toptan eģya fiyat endeksi artıģının 1997 sonunda yüzde 91 olarak gerçekleģtiği gözönünde tutulursa, kamu kesimi nakit finansman gereksiniminin yıl sonunda reel olarak azalacağı tahmin edilmektedir. TABLO II.2.1 KAMU KESĠMĠ NAKĠT FĠNANSMAN GEREKSĠNĠMĠNĠN GAYRĠ SAFĠ MĠLLĠ HASILAYA ORANI (1) (Yüzde) Program 1993 1994 1995 1996 1997 1997 (5) Konsolide Bütçe(2) 6,3 3,9 3,7 8,4 0,0 7,4 KĠT'ler(3) 3,5 1,9-0,7 0,1 0,2 1,0 Fonlar 0,9 0,9 0,6 0,1-0,2 0,2 Diğer Kamu(4) 1,0 1,2 1,5 0,5 0,4-0,8 Toplam Nakit Finansman Gereksinimi 11,6 7,9 5,1 9,1 0,4 8,0 Kaynak: DPT, HM (1) - iģareti fazla anlamındadır. (2) Konsolide Bütçe nakit açığının GSMH'ya oranıdır. (3) ÖzelleĢtirme kapsamındaki kuruluģlar dahildir. (4) Mali KĠT'ler, Mahalli Ġdareler, Döner Sermayeli KuruluĢlar ve Sosyal Güvenlik KuruluĢları'nı kapsamaktadır. (5) GerçekleĢme tahmini. GRAFĠK II.2.1 KAMU KESĠMĠ BORÇLANMA GEREĞĠ / GSMH

TABLO II.2.2 KAMU KESĠMĠ NAKĠT AÇIĞI VE FĠNANSMANI (Cari Fiyatlarla, Trilyon Türk lirası) Program 1993 1994 1995 1996 1997 1997(4) Nakit Açığı -200,2-204,5-315,5-1192,2 98,2-1945,7 Stok Değer ArtıĢı -31,8-100,9-87,8-171,6-203,1-356,5 Finansman(1) 232,0 305,4 403.3 1370,8 104,9 2302,2 Kasa-Banka -27,4-91,3-191,8-322,8-685,2-465,4 DıĢ Borçlanma (net) 27,7-68,3-67,9-183,8-193,2-221,5 Konsolide Bütçe 21,1-67,2-81,2-134,0-193,3-452,6 KĠT'ler(2) -1,3-4,8-13,5-58,9-43,6 50,9 Fonlar -0,9 3,1 13,7 18,8 23,8 99,0 Diğer Kamu(3) 8,9 0,5 13,2-9,7 19,9 81,2 Ġç Borçlanma (net) 231,8 465,0 662,9 1877,4 983,3 2989,1 Konsolide Bütçe 105,0 219,1 375,5 1402,0 193,3 2613,2 Kısa V. Avans 53,0 51,9 94,7 229,0 135,6 0 Devlet Tahvili 30,1-70,3 85,7 274,0 1412,1 1484,8 Hazine Bonosu 22,2 244,2 197,2 792,0-1354,4 1020,7 "Diğer" Finansman -0,4-6,6-2,1 107,0 0 107,7

KĠT'ler(2) 79,8 111,6 51,7 195,5 551,4 428,5 Merkez Bankası 8,4-11,8 0,2 0 0 0 Ticari Banka 19,5-7,2 7,8-35,3 153,7 157,4 Eximbank -0,1 1,2-0,5 0 0 0 Devlet Tahvili 14,7 13,9 6,2 0 0 0 Net Ödeme Ertelemeleri 37,2 115,5 38,0 230,8 397,7 271,1 Fonlar 22,9 28,4 41,2 39,7-66,2-48,8 Diğer Kamu(3) 24,1 105,9 194,5 240,2 304,8-3,8 Kaynak: DPT, HM (1) Konsolide Bütçe nakit açığı finansmanı ve diğer kamu kuruluģları finansman gereksinimlerinin toplamıdır. (2) ÖzelleĢtirme kapsamındaki kuruluģlar dahildir. (3) Mali KĠT'ler, Mahalli Ġdareler, Döner Sermayeli KuruluĢlar ve Sosyal Güvenlik KuruluĢları'nı kapsamaktadır. (4) Yılsonu tahmini Bütçe Programı'na göre, 1997 yılında konsolide bütçenin denk olması öngörülmüģ ve bunun için harcamaların reel olarak daraltılması, bütçe gelirlerinin ise geniģletilmesi hedeflenmiģtir. Öngörülen bütçe gelirleri içinde, devlete ait taģınmaz malların satıģ ve kira gelirleri ile KĠT'lerin kârlarından oluģan vergi dıģı gelirler kalemi önemli bir yere sahiptir. ÖzelleĢtirme ve gayrimenkul satıģlarından beklenen 1,1 katrilyonluk kaynak ile birlikte vergi dıģı gelir toplamı 1997 yılı için 1,4 katrilyon Türk lirası olarak hedeflenmiģtir. Vergi gelirleri açısından 1997 yılında programlanan düzeyin üzerinde bir gerçekleģme olmuģtur. Ancak, özelleģtirmede yapısal ve yasal çerçevenin tamamlanamaması nedeniyle, özelleģtirme ve diğer kaynak paketlerinden beklenen gelir sağlanamamıģ, 1997 yılı Kasım ayına kadar sadece 463,4 milyon dolarlık özelleģtirme iģlemi gerçekleģtirilmiģtir. Program öngörüsünün aksine harcamaların reel olarak kısılamaması ve vergi dıģı gelirlerde hedeflenen düzeye ulaģılamaması, 1997 yıl sonu itibariyle 2,2 katrilyon Türk lirası bütçe açığına neden olmuģtur. Özellikle, 1997 yılının ikinci yarısından sonra bütçe içinde ödeneği kalmayan harcamalar, avans kaleminden karģılanmaya baģlanmıģtır. Bu nedenle, bütçe açığına emanet ve avans kalemlerinin eklenmesi ile elde edilen nakit açık hızla artarken, bütçe açığı yaklaģık aynı seviyelerde kalmıģ, hatta Ekim ve Kasım aylarında bütçe açığında yukarıda belirtilen nedenden ötürü bir azalma görülmüģtür. Resmi Gazete'de 28 Kasım 1997 tarihinde yayımlanan "Ek Bütçe" ile 1,8 katrilyon ek ödenek sağlanmıģtır. Buna göre, ek ödeneğin 427 trilyon Türk lirası ile borç faizlerine, 370 trilyon Türk lirası personel harcamalarına, 250 trilyon Türk lirası Sosyal Güvenlik KuruluĢlarına ayrılmıģtır. Ayrıca, ödeneklerin tarımsal

destekleme, cari harcamalar, fon giderleri, yatırımlar ve diğer harcamalar için de kullanılacağı bildirilmiģtir. Ek bütçenin GSMH'ya oranı 1996 yılında yüzde 3,0 iken, bu oran 1997 yılında denk bütçe öngörüsü altında hazırlanan harcama ödenekleri kısıtı nedeniyle, yüzde 6,3 oranına çıkmıģtır. Ek bütçenin yürürlüğe girmesi ile Aralık ayında avans kalemine yazılan ödemeler bütçeleģtirilmiģ ve 1997 yılında konsolide bütçe açığı 2,181 trilyon Türk lirası olarak gerçekleģmiģtir. 1997 yılı boyunca hızla yükselen nakit açık ise Aralık ayındaki geliģmeler doğrultusunda 2,161 trilyon Türk lirası olmuģtur. GSMH'ya oran olarak 1997 yılında konsolide bütçe açığı yüzde 7,5, nakit açık ise yüzde 7,4 olarak gerçekleģmiģtir (Tablo II.2.5 ve Grafik II.2.2). GRAFĠK II.2.2 BÜTÇE DENGELERĠ / GSMH TABLO II.2.3 KONSOLĠDE BÜTÇE GELĠRLERĠ (Yüzde) 1993 1994 1995 1996 1997 Toplam Gelirler/GSMH (1) 17,6 13,2 19,2 15,1 17,7 13,8 18,3 15,2 20,1 16,3 Vergi Gelirleri/GSMH (1) Dolaylı Vergiler/GSMH (1) 6,8 7,8 7,9 9,2 9,7 Dolaysız Vergiler/GSMH (1) 6,4 7,3 5,9 5,9 6,7 Vergi Gelirleri/Toplam Harcamalar 54,5 72,3 65,5 83,0 63,4 81,4 56,8 68,6 59,1 72,9 Toplam Gelirler/Toplam Harcamalar Vergi Gelirleri/Faiz DıĢı Bütçe Harcaması 71,7 98,1 94,8 91,5 82,5 Dolaylı Vergiler/Toplam Vergi Gelirleri 51,4 51,7 57,5 60,6 59,3

Dolaysız Vergiler/Toplam Vergi Gelirleri 48,6 48,3 42,5 39,4 40,7 Kaynak: HM (1) GSMH, DPT yıl sonu tahminidir. Bütçe Programına göre, 1997 yılında faiz dıģı bütçe dengesinin GSMH'nın yüzde 7,5'i kadar fazla vermesi öngörülmüģtür. 1994 yılından beri fazla veren faiz dıģı bütçe dengesi, 1997 yılında 97 trilyon Türk lirası fazla vermiģ ve bu fazlanın GSMH'ya oranı binde 3 olarak gerçekleģmiģtir. Faiz dıģı harcamaların 1996 yılına göre hızlı artıģı, 1997 yılında faiz dıģı fazlanın azalmasına neden olmuģtur. 1996 yılında yüzde 16,3 olan faiz dıģı harcamaların GSMH'ya oranı, 1997 yılında yüzde 19,8'e çıkmıģtır. Konsolide bütçe içinde vergi gelirleri Program öngörüsünün üzerinde gerçekleģmiģtir. Vergi gelirlerinin GSMH'ya oranı 1996 yılında yüzde 15 iken, 1997 yılında yüzde 16,3'e çıkmıģtır (Tablo II.2.3). Vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payı 1997 yılında geçen yıla göre yaklaģık 1 puan azalarak yüzde 59,3 olmuģ, dolaysız vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı ise geçen yıla göre artarak yüzde 40,7 olarak gerçekleģmiģtir. Vergi gelirlerindeki artıģ ile beraber dolaylı ve dolaysız vergilerin GSMH içindeki payları artmıģtır. Dolaylı vergilerin GSMH ya oranı 1996 yılında yüzde 9,2'den 1997 yılında yüzde 9,7 ye yükselmiģ, dolaysız vergilerin GSMH içindeki payı ise 5,9'dan 6,7'ye çıkmıģtır. Konsolide bütçe içinde toplam gelirlerin harcamaları karģılama oranı 1996 yılında yüzde 69 iken, 1997 yılında yüzde yaklaģık 73'e çıkmıģtır (Tablo II.2.3). Konsolide bütçe harcamalarının GSMH'ya oranı 1997 yılında yüzde 27,7'ye yükselmiģtir. Geçen yıla göre faiz dıģı harcamaların toplam harcamalar içindeki payı önemli ölçüde artıģ göstererek, 1996 yılında yüzde 62 oranından, 1997 yılında yüzde 71,6'ya yükselmiģtir. Buna paralel olarak, toplam harcamalar içinde iç ve dıģ faiz ödemelerinin payı yüzde 38'den yüzde 28,3'e gerilemiģtir (Tablo II.2.4). 1997 yılı boyunca iç borçlanma ile bütçe finansmanına devam edilmesine karģılık, iç borç faiz ödemelerinin toplam harcamalar içindeki payının geçen yıla göre önemli ölçüde gerilemesinin nedeni, 1996 yılı sonlarından itibaren izlenen borçlanma stratejisidir. Borçlanmada vade yapısı uzatılarak, 1997 yılı iç borç anapara ve faiz ödemeleri önemli ölçüde 1998 yılının ilk üç ayına sarkıtılmıģtır. Böylece, 1997 yılında yapılan iç borçlanmanın konsolide bütçe üzerindeki faiz yükü, 1998 yılına ertelenerek, konsolide bütçe harcamalarında faiz ödemelerinin payı 1997 yılında görece azalmıģtır. GSMH'ya oranlar olarak incelendiğinde, 1996 yılında yüzde 8,8 olarak gerçekleģen iç borç faiz ödemelerinin 1997 yılında 6,8'e indiği görülmektedir.

Konsolide bütçe harcamaları içinde en yüksek paya sahip olan diğer kalemler "personel" ve Sosyal Güvenlik KuruluĢları'na transferlerin de yer aldığı "diğer transferler"dir. Personel harcamalarının toplam harcamalar içindeki payı 1996 yılında yüzde 24,6 iken, 1997 yılında yüzde 25,8'e ulaģmıģtır. MaaĢlara yapılan zamlar ve toplu sözleģmelerde bu zamların esas alınması nedeniyle artan personel harcamalarının GSMH'ya oranı ise 1996 yılında yüzde 6,4'ten, 1997 yılında yüzde 7,1'e çıkmıģtır (Tablo II.2.4). Diğer transferlerin toplam harcamalar içindeki payı, 1995 yılından beri, Sosyal Güvenlik KuruluĢları'nın finansman gereksinimine paralel olarak hızla artmaktadır. 1997 yılında diğer transferlerin toplam harcamalar içindeki payı yüzde 27,5'e çıkmıģ ve GSMH'nın yüzde 7,6'sına ulaģmıģtır (Tablo II.2.4). Konsolide bütçeden KĠT'lere yapılan transferlerin GSMH'ya oranı 1997 yılında geçen yıla göre yaklaģık aynı düzeyde kalmıģtır. 1996 yılında yatırım harcamalarının yüzde 1,5'i olan GSMH içindeki payı, 1997 yılında yüzde 2,2'ye çıkmıģtır. TABLO II.2.4 KONSOLĠDE BÜTÇE HARCAMALARI (Yüzde) 1993 1994 1995 1996 1997 Toplam Harcamalar/GSMH (1) 24,3 23,1 21,8 26,2 27,7 Faiz DıĢı Harcamalar/GSMH (1) 18,5 15,4 14,6 16,3 19,8 Ġç Borç Faiz Öd./GSMH (1) Personel Harcamaları/GSMH (1) 4,6 9,3 4,3 6,0 7,6 4,1 6,1 6,4 4,5 8,8 6,5 5,7 6,8 7,1 7,6 Diğer Transferler/GSMH (1) Faiz dıģı Harcamalar/Toplam Harcamalar 76,0 66,8 66,9 62,2 71,6 Ġç Borç Faiz Öd /Toplam Harcamalar 19,1 34,9 26,0 30,4 27,8 29,4 33,6 24,6 24,6 25,8 Personel Harcamaları/Toplam Harcamalar Diğer Transferler/Toplam Harcamalar 17,5 17,7 20,5 21,9 27,5 Kaynak: HM (1) GSMH, DPT yıl sonu tahminidir. TABLO II.2.5 1997 YILI ÜÇER AYLIK DÖNEMLER ĠTĠBARĠYLE KONSOLĠDE BÜTÇE NAKĠT AÇIĞI VE FĠNANSMANI

(Trilyon Türk lirası, kümülatif) 1997 Program I II III IV Bütçe Dengesi 0-411,8-681,7-768,4-2 180,8 Emanet ve Avans - -56,7-90,7-382,2 20,2 Nakit Dengesi 0-468,5-772,5-1 150,6-2 160,6 Finansman 0 468,5 502,4 1 150,6 2 160,6 DıĢ Borç (net) -193,3-68,6-143,0-285,3-452,6 Devlet Tahvili (net) 1412,1 778,1 1 480,4 1495,1 1 484,8 Hazine Bonosu (net) -1354,4-294,9 699,0 205,3 1 020,6 Kısa V. Avans (net) 135,6 100,1 83,1 0 0 Diğer (1) 0 46,2 50,9-264,5 107,7 Kaynak: HM (1) Emanetler, nakit, vb. net varlıklardaki değiģmelerdir. - iģareti varlık artıģı, + iģareti varlık azalıģıdır. Konsolide bütçede 2,2 katrilyon Türk liralık nakit açığa ek olarak, 452,6 trilyon Türk lirası tutarındaki net dıģ borç geri ödemesi için ortaya çıkan toplam 2,161 trilyon Türk liralık finansman ihtiyacı, 1997 yılında 2,5 katrilyon Türk lirası tutarında iç borçlanma ve 107 trilyon Türk lirası tutarında diğer kalemi ile sağlanmıģtır (Tablo II.2.6), (Grafik II.2.3). 1997 yılı boyunca Konsolide bütçenin finansmanı iç borçlanma ile sürdürülmüģtür. 1996 yılında kısa vadeli iç borçlanma ile sağlanan bütçe finansmanı, 1997 yılında yerini ağırlıklı olarak devlet tahvili ile borçlanmaya bırakmıģtır. ġubat ve Haziran ayındaki bazı ihaleler dıģında, itfa tarihleri 1998 yılına kaydırılmıģtır. 1997 yılı Mart ayından itibaren uygulanmaya baģlanan TÜFE'ye endeksli, 730 gün vadeli ihaleler ile, itfa tarihleri 1999 yılına kadar uzatılmıģtır. Konsolide bütçe finansmanı için 1997 yılında net 1,5 katrilyon Türk lirası tutarında devlet tahvili borçlanmasına gidilmiģ, bunun 2,1 katrilyon Türk lirası ile iç borçlanma yapılmıģ, 584 trilyon Türk lirası ise geri ödenmiģtir. Geçen yıl yüzde 1,9 olan devlet tahvillerinin GSMH'ya oranı, 1997 yılında yüzde 5,1'e yükselmiģtir (Tablo II.2.6). Hazine bonosu ile finansmanda 1997 Ocak-Temmuz döneminde, ihale miktarından çok itfa yapılarak net geri ödemede bulunulmuģtur. Temmuz ayından itibaren Hazine bonosu ile borçlanmaya da ağırlık verilmiģ ve 1997 yıl sonu itibariyle Hazine bonosu ile iç borçlanma miktarı 2,9 katrilyona çıkmıģtır. 1,9 katrilyon Türk lirası tutarındaki geri ödeme gözönüne alındığında 1 katrilyonluk net Hazine bonosu finansmanı yapıldığı ortaya çıkmaktadır (Tablo II.2.5), (Grafik II.2.3).

Hazine bonoları ile net borçlanmanın GSMH'ya oranı 1996 yılında yüzde 5,4 iken, 1997 yılında yüzde 3,5 oranında net hazine bonosu geri ödemesinde bulunulmuģtur. Hazine'nin kullanabileceği kısa vadeli avans limiti 1997 yılında, geçen yıl ve cari yıl genel bütçe ödenekleri farkının yüzde 6'sı, 133,9 trilyon Türk lirası olarak belirlenmiģtir. Kısa vadeli avansın 1994-1997 yılları arasındaki limit toplamı, Nisan ayına kadar 504 trilyon Türk lirası iken, bu ayda Merkez Bankası kârı sonucunda Hazine'ye aktarılması gereken 33 trilyon Türk lirası Hazine'nin borcundan mahsup edilmiģ ve toplam limit 471,6 trilyon Türk lirası olmuģtur. Hazine, Temmuz ayına kadar finansman gereksinimi doğrultusunda avans hesabını kullanmıģtır. Temmuz ayında Merkez Bankası ile Hazine arasında imzalanan protokole göre Hazine, Merkez Bankası ile olan her türlü parasal iliģkisini, 1997 yılının ikinci yarısında ve 1998 yılında Merkez Bankası ile uyumlu olarak, Merkez Bankası'nın 1998 yılında uygulayacağı "Para Programı"nı bozmayacak Ģekilde ve önceden bilgilendirmek suretiyle kullanacaktır. Protokole uygun olarak, 1997 yılının ikinci yarısında Hazine, Merkez Bankası kısa vadeli avans hesabını kullanmamıģtır (Tablo II.2.5). Kasım ayında yürürlüğe giren "Ek Bütçe" ile Hazine 110 trilyon Türk liralık ek avans hakkına sahip olmuģ, ancak, bu miktarı talep etmemiģtir. GSMH'ya oran olarak 1996 yılında yüzde 1,5 olan kısa vadeli avans, 1997 yılında sıfırlanmıģtır (Tablo II.2.6). Konsolide bütçe nakit açığının finansmanında, son iki yılda olduğu gibi, 1997 yılında da net dıģ borç geri ödemesinde bulunulmuģtur: 238 trilyon Türk lirası borçlanılmıģ ve 691 trilyon Türk lirası geri ödemede bulunulmuģ, böylece 1997 yılında GSMH'nın yüzde 1,6'sı oranında net dıģ borç geri ödemesi yapılmıģtır (Tablo II.2.6), (Grafik II.2.3). KĠT'lerin finansman dengesi, 1995 yılında düzelme göstererek binde 7 oranında fazla verirken, 1996 ve 1997 yıllarında yeniden bozularak, iģletmeci KĠT'lerin finansman gereksiniminin GSMH'ya oranı, 1996 yılında binde 1 açık vermiģtir. Bu açığın 1997 yılında daha da artarak yüzde 1'e çıkması beklenmektedir. ĠĢletmeci ve özelleģtirme kapsamındaki KĠT'lerin, 1997 yılı sonunda görev zararı ile sübvansiyonlar sonrası dönem kârı toplamının 402,4 trilyon Türk lirası, nakit finansman gereksiminin de 304,7 trilyon Türk lirası olması beklenmektedir. Bu KĠT'lerin 1997 yılı Programı ile hedeflenen görev zararı ile sübvansiyonlar sonrası dönem kârı toplamı 225,2 trilyon Türk lirası, nakit finansman gereksinimi ise 45,5 trilyon Türk lirasıdır. ĠĢletmeci ve özelleģtirme kapsamındaki KĠT'lerin 1997 yılındaki faiz ödemelerinin 197,4 trilyon Türk lirası olması, faiz ödemeleri hariç nakit finansman gereksiminin 107,2 trilyon Türk lirası açık vermesi beklenmektedir. TABLO II.2.6 KONSOLĠDE BÜTÇE DENGELERĠ VE FĠNANSMAN GÖSTERGELERĠ

Program 1993 1994 1995 1996 1997 1997 (Trilyon Türk lirası) Bütçe Dengesi(1) -134,0-152,0-316,6-1 238,0 0-2 180,8 Nakit Dengesi(1) -126,1-151,9-294,3-1 268,0 0-2 160,6 Faiz DıĢı Bütçe Dengesi(1) -17,0 146,0 259,0 259,0 1 864,0 97,1 Faiz DıĢı Nakit Dengesi(1) -9,6 146,1 281,8 229,4 1 864,0 117,3 (Yüzde)(2) Bütçe Dengesi/GSMH -6,7-3,9-4,0-8,3 0-7,5 Nakit Dengesi/GSMH -6.3-3,9-3,7-8,4 0-7,4 Faiz D.Bütçe Deng./GSMH -0,9 3.8 3,3 1,7 7,3 0,3 Faiz D.Nakit Deng./GSMH -0,5 3,8 3,6 1,5 7,3 0,4 DıĢ Borçlanma(net)/GSMH 1,1 1,7-1,0-0,9-0,8-1,6 Devlet Tahvili(net)/GSMH 1,5-1,8 1,1 1,9 5,6 5,1 Hazine Bonosu(net)/GSMH 1,1 6,3 2,5 5,4-5,3 3,5 Kısa V.Avans(net)/GSMH 2,7 1,3 1,2 1,5 0,5 0 Diğer Finansman/GSMH -0,02-0,2-0,03 0,6 0 0,4 (1) - iģareti açığı, + iģareti fazlayı göstermektedir. (2) GSMH, DPT yıl sonu tahminidir. GRAFĠK II.2.3 KONSOLĠDE BÜTÇE FĠNANSMANI (Yıl BaĢına Göre Kümülatif)

Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), TEKEL ve Türkiye ġeker Fabrikaları (TġF) ile Türkiye TaĢ Kömürü Kurumu (TTK), Türkiye Demir Çelik ĠĢletmeleri (TDÇĠ) ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) gibi baģlıca iģletmeci KĠT'lerin borçlanma gereksinimi 1996 yılında 150,3 trilyon Türk lirası olarak gerçekleģirken, 1997 yılında yüzde 151,8 oranında artarak 378,4 trilyon Türk lirası olması beklenmektedir. BaĢlıca iģletmeci KĠT'lerin borçlanma gereksinimleri, 1996 yılında toplam iģletmeci KĠT borçlanma gereksiniminin 2,4 katı olarak gerçekleģirken, bu oranın 1997 yılında geçen yıla göre pek fazla değiģmeyerek 2,2 olarak gerçekleģmesi beklenmektedir. Bu KĠT'lere 1997 yılında yapılan bütçe transferlerinin yüzde 120,1 oranında artarak 95,3 trilyon Türk lirası olması ve bu kuruluģlara yapılan bütçe transferlerinin, KĠT'lere yapılan toplam bütçe transferleri içindeki payının 1996 yılındaki yüzde 85,2 düzeyinden 1997 yılında yüzde 75,1'e düģmesi beklenmektedir. ĠĢletmeci KĠT'lerin, 1997 yılında kasa, banka gibi aktiflerinde 164,9 trilyon Türk liralık azalma olması beklenirken, 65,4 trilyon Türk lirası tutarında net dıģ borçlanma, 271,8 trilyon Türk lirası tutarında net iç borçlanma ile, 172,2 trilyon Türk lirası tutarındaki nakit finansman gereksinimini karģılaması beklenmektedir. Bu kuruluģların 1997 yılı dönem kârının 428,7 trilyon Türk lirası, faktör gelirlerinin de 668,5 trilyon Türk lirası olacağı tahmin edilmektedir. Mali kesimde yer alan KĠT'lerin 1997 yılı Programı'nda 5,8 trilyon Türk lirası tutarında fazla vermesi öngörülmüģtür. Ancak, Mali KĠT'lerin bu yılda, öngörülen düzeyin oldukça üzerinde olan 337,6 trilyon Türk lirası fazla vermesi beklenmektedir. Bu geliģmede kamu bankalarının sermaye artırımı ve görev zararı karģılığı olarak bütçeden yapılan transferlerdeki artıģ etkili olmuģtur. Bu kuruluģların 1997 yılında 65,3 trilyon Türk lirası tutarında net dıģ borç geri ödemesi

yapması beklenirken, kasa, banka gibi aktiflerindeki artıģın 278,8 trilyon Türk lirası olacağı tahmin edilmektedir. Kamu kesimi genel dengesinde fon baģlığı altında 11 adet fon ve 3074 sayılı Yasa uyarınca akaryakıt tüketimi üzerinden alınarak ilgili kuruluģlar nezdinde dağıtılan vergi ile 3418 sayılı yasayla eğitim ve sağlık harcamaları için oluģturulan özel hesap takip edilmektedir. Fonlar'ın finansman dengesinin 1997 yılı Programı'nda 43,3 trilyon Türk lirası fazla vermesi öngörülürken, yıl sonunda 56,1 trilyon Türk lirası açık vermesi beklenmektedir. Fonlar'ın finansman dengesinin bozulmasında, 1997 yılında bütçe dıģı fon gelirlerinden bütçeye yapılan kesintinin artırılması etkili olmuģtur. Önemli bir bölümü Kamu Ortaklığı Fonu'nun gelir payı ödemeleri ve Savunma Sanayi Destekleme Fonu harcamalarından oluģan fon harcamalarının, Program hedefinin 165,3 trilyon Türk lirası üzerinde gerçekleģmesi beklenmektedir. Fonlar'ın finansman açığına ek olarak, net iç yükümlülüklerdeki 42,9 trilyon Türk lirası tutarındaki azalıģ, 99 trilyon Türk lirası tutarındaki net dıģ borçlanma ile finanse edilmiģtir. Mahalli Ġdareler, Döner Sermayeli KuruluĢlar ve Sosyal Güvenlik KuruluĢlarının finansman gereksiminin 1997 yılı Programı'nda 106,2 trilyon Türk lirası olması hedeflenmiģtir. Bu kuruluģların finansman gereksiminin 1997 yılında yüzde 39 oranında artarak 118,3 trilyon Türk lirasına ulaģması beklenmektedir. Mahalli Ġdarelerin finansman gereksiminin, Program hedefinin 63,3 trilyon Türk lirası üzerinde gerçekleģerek 127,9 trilyon Türk lirası olması, Sosyal Güvenlik KuruluĢlarının ise Program hedefinin 47,6 trilyon Türk lirası altında gerçekleģerek 3,4 trilyon Türk lirası fazla vermesi beklenmektedir. Sosyal Güvenlik KuruluĢları'nın gelirlerinin artması ve temel olarak da bu kuruluģlara sağlanan bütçe transferlerinin yüksek düzeyde olması, bu kuruluģların finansman dengesinin sağlanmasında etkili olmuģtur. Sosyal Güvenlik KuruluĢları'na 1996 yılında sağlanan bütçe transferlerinin GSMH'ya oranı yüzde 1,4 iken, bu oranın 1997 yılında yüzde 2,2 olması beklenmektedir. Mahalli Ġdarelerin harcamalarında 1997 yılında ortaya çıkan hızlı artıģ, bu kuruluģların finansman açığının artmasının temel nedenidir. Buna ek olarak, faktör gelirlerinin beklenen düzeyde artırılamaması da Mahalli Ġdarelerin finansman gereksiminin yükselmesinde etkili olmuģtur. Mahalli Ġdarelerin, 127,9 trilyon Türk lirası tutarındaki toplam finansman gereksinimi, 15,8 trilyon Türk lirası net dıģ borçlanma, 38,4 trilyon Türk lirası net iç borçlanma ve kasa-banka gibi aktiflerindeki 69,7 trilyon Türk lirası artıģla karģılanmıģtır. Sosyal Güvenlik KuruluĢları'nın, kasa-banka gibi aktiflerinde 83 trilyon Türk lirası artıģ olmuģ, 79,6 trilyon Türk lirası net iç borçlanma ile finansman sağlanmıģtır. II.2.2. Ġç Borçlanma

Toplam iç borç stoku, 1997 yılında, 1996 yılına göre, yüzde 99,6 oranında artarak 6,3 katrilyon Türk lirası olmuģtur. Bunun GSMH'ya oranı yüzde 21,6'dır. Ġhale yolu ile yapılan tahvil ve bono anapara ve faiz stoku toplamı ise, 1996 yılına göre yüzde 139,3 oranında artarak 1997 yılı sonunda 11,8 katrilyon Türk lirasına ulaģmıģtır. Anapara ve faiz stokunun GSMH'ya oranı geçen yıl yüzde 32 iken, 1997 yılında yüzde 41'e yükselmiģtir. Nakit bono ve tahvillerin toplam iç borç stoku içindeki payı, 1997 yılında geçen yıla göre yaklaģık 13 puan artarak yüzde 73,9 olarak gerçekleģmiģtir. Nakit dıģı bono ve tahvillerin toplam iç borç stoku içindeki payı ise, 1996 yılındaki yüzde 27.2 oranından, 1997 yılında yüzde 20,7'ye inmiģtir. Hazine'nin iç piyasaya olan nakit borcuna ABD doları bazında bakıldığında, bu tutarın 1996 yılı sonundaki 18 milyar ABD doları düzeyinden, 1997 yılında 22,7 milyar ABD doları düzeyine ulaģtığı gözlenmektedir. Bonoların, tahvil ve bono anapara stoku içindeki payı, 1997 yılının Kasım ayı itibariyle, 1996 yılına göre yaklaģık 8 puan azalarak yüzde 39,9 olarak gerçekleģmiģtir. Tahvillerin iç borç anapara stoku içindeki payı ise, yine aynı dönemde yaklaģık 20 puan artarak yüzde 42,1'e yükselmiģtir. Özel amaçlı tahviller, tahkim tahvilleri, ikraz tahvilleri, hesaben tahviller ve döviz büfeleri hesabının yer aldığı "diğer tahvillerin" payı da yaklaģık 12 puan azalarak yüzde 19 olmuģtur (Tablo II.2.7). 1997 yılı Aralık ayı itibariyle ihraç edilen bono ve tahvillerin yüzde 88,5'ini bankalar, yüzde 3,89'ini resmi kurumlar, yüzde 7,7'sini de özel sektör satın almıģtır. Ġhale yoluyla yapılan, satıģ miktarı ve vade ile ağırlıklandırılmıģ ortalama iç borç faiz oranları, 1997 yılının Ocak ayından itibaren düģme eğilimine girmiģtir. Ġhale yoluyla yapılan iç borçlanma faiz oranları, 1996 yılı sonundaki yüzde 126'lık düzeyinden, 1997 yılının Ocak ayında yüzde 94,2'ye kadar gerilemiģtir. ġubat ayında ise, yüzde 91,7 olarak gerçekleģerek, 1997 yılının en düģük değerine ulaģmıģtır. Yılın ikinci üç aylık döneminde faiz oranları, Haziran ayında yaģanan politik belirsizliğin de etkisiyle yükselme eğilimine girmiģ, Ağustos ayında iç borç faiz oranı yüzde 119,5'e kadar yükselmiģtir. Yılın son ayına kadar faiz oranları yaklaģık olarak bu düzeyi korurken, Aralık ayında yılın en yüksek değeri olan yüzde 122,5'e ulaģmıģtır. Aralık ayında iç borçlanma faiz oranının yükselmesinde ve vadenin kısalmasında, yıl sonu enflasyon beklentisinin yüksek olması, IMF ile yapılan görüģmelerinden sonuç alınamamasının yarattığı belirsizlik ve Aralık ayında gündeme gelen vergi reformu çerçevesinde menkul kıymet kazançlarına vergi uygulanacağı yolundaki beklentiler gibi faktörler etkili olmuģtur. 31 Aralık 1997 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile, Hazine Bonosu ve Devlet Tahvillerine uygulanan yüzde 12'lik stopaj, 1 Ocak 1998'den geçerli olmak üzere yüzde 6'ya indirilmiģ, repo gelirlerine de yüzde 6 oranında stopaj konulmuģtur.

Ġç borçlanma vadesi, 1996 yılının son üç aylık döneminde 9,3 ay iken, 1997 yılının birinci üç aylık döneminde bir yılın üzerine çıkmıģtır. Yılın ikinci üç aylık döneminde, bu aylarda gerçekleģtirilen 730 gün vadeli TÜFE'ye endeksli Hazine ihaleleri ile, iç borçlanma vadesi daha da uzayarak Nisan ve Mayıs aylarında iki yıla ulaģmıģtır. Haziran ayından itibaren kısalmaya baģlayan iç borçlanma vadesi, 1997 yılının Aralık ayında 8,4 aya gerilemiģtir. Ġç borçlanma vadesine yıl genelinde bakıldığında, 1996 yılında ortalama olarak 6,1 ay olan vadenin, 1997 yılında bir yılın üzerine çıkarak 13,3 ay olarak gerçekleģtiği görülmektedir. Ġç borçlanma vadesinin 1997 yılında belirgin bir Ģekilde uzamasında, 1997 yılının Mart ayından itibaren baģlanan TÜFE'ye endeksli ve 2 yıl vadeli Hazine ihaleleri, iki aģamalı olarak gerçekleģtirilen bedelsiz ithalat ile birinci aģamada 1,8 milyar Alman markı, ikinci aģamada da 273 milyon Alman markı olmak üzere toplam 2 milyar Alman markı bedelsiz ithalat hesabından kullanım ve Hazine'nin, oluģturulan Kamu Tek Hesabını kullanımı etkili olmuģtur. Ġç borç stokunun ekonomiye göre büyüklüğünün bir göstergesi olan, tahvil ve bono anapara stokunun GSMH içindeki payı, 1997 yılında 1996'ya göre 2 puan yükselerek yüzde 20,5 olmuģtur. Borç servisi yükünün bir göstergesi olan anapara ve faiz stokunun GSMH içindeki payı ise, 1997 yılında, 1996 yılına göre yaklaģık 8 puan artarak yüzde 40,5 olmuģtur (Tablo II.2.8). NAKĠT VE NAKĠT DIġI ĠÇ BORÇ STOKU GÖSTERGELERĠ 1993 1994 1995 1996 1997 Düzey, (Trilyon Türk lirası) Hazine Bonosu 64 305 631 1 528 2 375 Nakit 64 298 512 1 320 2 375 Nakit DıĢı 0 7 119 208 0 Devlet Tahvili 191 239 512 1 250 3 569 Nakit 73 34 221 603 2 267 Nakit DıĢı 118 205 291 647 1 302 Nakit Toplamı 137 332 733 1 923 4 642 Nakit DıĢı Toplamı 118 212 410 855 1 302 Ġç Borç Stoku 357 799 1 361 3 149 6 283 GSMH'ya Oran,(Yüzde) Nakit 3,2 7,7 6,5 8,8 8,2 Nakit DıĢı 0,0 0,2 1,5 1,4 0,0 Devlet Tahvili 9,6 6,1 6,5 8,3 12,3 Nakit 3,7 0,9 2,8 4,0 7,8 Nakit DıĢı 5,9 5,3 3,7 4,3 4,5 Nakit Toplamı 6,9 8,5 9,3 12,8 16,0 Nakit DıĢı Toplamı 5,9 5,5 5,2 5,7 4,5 Ġç Borç Stoku 7,9 20,6 17,3 21,0 21,6 Ġç Borç Stoku Ġçinde Pay, (Yüzde) Hazine Bonosu 17,9 38,2 46,4 48,5 37,8 Nakit 17,9 37,3 37,6 41,9 37,8 Nakit DıĢı 0,0 0,9 8,7 6,6 0,0 Devlet Tahvili 53,5 29,9 37,6 39,7 56,8 Nakit 20,4 4,3 16,2 19,1 36,1 Hazine Bonosu 3,2 7,8 8,0 10,2 8,2

Nakit DıĢı 33,1 25,7 21,4 20,5 20,7 Nakit Toplamı 38,4 41,6 53,9 61,1 73,9 Nakit DıĢı Toplamı 33,1 26,5 30,1 27,2 20,7 Düzey, (Milyar Dolar, TCMB Yıl Sonu Döviz AlıĢ Kuru ile) Hazine Bonosu 4,4 7,9 10,3 14,2 11,6 Nakit 4,4 7,8 8,4 12,3 11,6 Nakit DıĢı 0,0 0,2 1,9 1,9 0,0 Devlet Tahvili 12,3 6,2 8,4 11,6 17,4 Nakit 5,0 0,9 3,6 5,6 11,1 Nakit DıĢı 8,2 5,3 4,8 6,0 6,4 Nakit Toplamı 9,5 8,6 12,8 17,9 22,7 Nakit DıĢı Toplamı 8,2 5,5 6,7 8,0 6,4 Ġç Borç Stoku 24,7 20,8 22,3 29,3 30,7 Yukarıdaki tablo 1993-1997 döneminde Hazine borçlanmasının (a) nakit gereksinmesi, (b) vade bakımından nasıl farklılaģtığını göstermektedir: a) Ġç borç stokunda nakit ve nakit dıģı tahvil-bono ayırımı yıllar itibariyle incelendiğinde, 1994 yılından bu yana "nakit" iç borçlanma senetlerinin iç borç stoku içindeki payının giderek arttığı, buna karģılık, Özel Amaçlı Tahviller, Tahkim Tahvilleri, Ġkraz Tahvilleri ve Dövize Endeksli Tahvillerin kur farkından oluģan "nakit dıģı" senetlerin payının azaldığı gözlenmektedir. Ġç piyasalara Hazine'nin borcunu nakit olarak gösteren nakit stokunun toplam iç borç stoku içindeki payı 1997 yılında, 1993 yılına göre yaklaģık 36 puan artmıģtır. b) 1994-1996 yılları arasında Hazine bonosu ile iç borçlanmaya ağırlık verilmiģ ve Hazine bonosu nakit satıģlarındaki artıģ nedeniyle nakit stoku bu dönemde hızla artmıģtır. 1997 yılında iç borç stokunun vade yapısı uzatılabilmiģ ve iç borçlanma ağırlıklı olarak devlet tahvili ile sürdürülmüģtür. 1993-1996 yılları arasında Devlet tahvili ile borçlanmada nakit dıģı tahvillerin payı yüksek iken, 1997 yılında Devlet tahvilinde nakit borçlanma ağırlık kazanmıģtır. TABLO II.2.7 TAHVĠL ve BONO ANAPARA STOKUNUN VADE YAPISI (Trilyon Türk lirası) Yüzde Yüzde 1996 Dağılım 1997 Dağılım Bono Toplamı 1321,2 47,6 2375,0 39,9 3 Ay Vadeli 14,9 0,5 0,0 0,0 6 Ay Vadeli 207,5 7,5 237,1 4,0 9 Ay Vadeli 104,7 3,4 171,0 2,9 Halka Satılan 0,0 0,0 0,0 0,0 (3, 6 ve 9 Ay Vadeli) Kırık Vade 994,1 35,8 1966,9 33,1

Tahvil Toplamı 631,3 22,7 2503,3 42,1 1 Yıl Vadeli(1) 249,3 9,0 374,7 6,3 Kırık Vade 136,6 4,9 726,6 12,2 1,5-5 Yıl Vadeli 218,1 7,9 1341,2 22,6 Konsinye SatıĢ 0,0 0,0 0,0 0,0 Diğer Tahvil(2) 852,7 30,7 1128,3 19,0 Toplam Stok 2778,0 100,0 5945,8 100,0 Kaynak: HM (1) Halka satılan bir yıl vadeli senetleri de kapsamaktadır. (2) Diğer Tahviller, Özel Amaçlı Tahviller, Tahkim Tahvilleri, Ġkraz Tahvilleri, Hesaben Tahviller ve Döviz Büfeleri Hesabı'nı kapsamaktadır. TABLO II.2.8 TAHVĠL VE BONO ANAPARA STOKUNUN ÇEġĠTLĠ EKONOMĠK VE PARASAL BÜYÜKLÜKLERLE KARġILAġTIRILMASI (Yüzde) 1993 1994 1995 1996 1997 Anapara/GSMH(1) 12,7 14,0 14,6 18,5 20,5 Anapara/M2 87,1 84,6 90,0 99,2 112,9 Anapara/M2Y 46,6 42,8 43,5 50,5 54,9 Anapara/TL Pasif(2) 53,3 60,1 64,5 71,5 82,4(3) Anapara/Toplam Pasif(2) 26,8 29,4 30,3 34,1 36,6(3) Anapara+Faiz/GSMH 21,9 22,2 23,7 32,8 40,5 Anapara+Faiz/M2 149,8 134,6 146,6 175,6 223,6 Anapara+Faiz/M2Y 80,3 68,0 70,9 89,4 108,7 Anapara+Faiz/TL Pasif(2) 91,6 95,6 105.0 126,5 163,1(3) Anapara+Faiz/Toplam Pasif(2) 46,0 46.7 49,8 60,3 72,6(3) Kaynak: HM, TCMB (1) GSMH, DPT 1997 yılı için yıl sonu tahminidir. (2) TL ve toplam pasifler, mevduat bankalarının özkaynakları dıģındaki pasifleridir. (3) Kasım ayı sonundaki pasif değerleri kullanılarak hesaplanmıģtır. TÜRK FĠNANS PĠYASASININ DERĠNLĠĞĠ VE FĠNANSAL BASKI: BĠR KARġILAġTIRMA

Finans piyasasının derinliği hakkında, M2/GSMH, M2Y/GSMH ve MVS (Mali Varlık Stoku)/GSMH gibi bir takım geleneksel ölçütler kullanılmaktadır. Türkiye'de ve bazı OECD ülkelerinde, geniģ tanımlı para arzının (M) Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYĠH) oranları ve Kamu Kesimi Borçlanma Gereği'nin (KKBG) M'ye oranları gözönünde tutularak, finansal derinlik ve finansal baskı konusunda genel bir kıyaslama yapılabilir. Hemen belirtilmesi gereken husus, M'nin kapsamının ülkeden ülkeye bazı farklılıklar taģımakta oluģudur. BAZI ÜLKELERDE FĠNANSAL DERĠNLĠK VE BASKI ÜZERĠNE KRĠTERLER KKBG/GSYĠH M/GSYĠH KKBG/M ABD(1996) 1,5 59,5 2,6 Ġngiltere(1995) 5,3 104,2 5,1 Fransa(1995) 6,4 67,8 9,5 Almanya(1995) 1,9 63,5 2,9 Ġtalya(1991) 10,5 65,2 16,0 Arjantin(1994) 0,7 19,0 3,5 Yunanistan(1994) 21,3 46,7 45,5 Ġsrail(1995) 5,0 78,2 6,4 Türkiye(1996) 9,0 (*) 38,1 25,2 Kaynak: IFS (*) Türkiye için KKBG Rakamı, DPT verisidir. M/GSYĠH oranının artması finansal derinliğin, KKBG/M oranının artması da finansal baskının arttığını göstermektedir. Türkiye ile geliģmiģ OECD ülkeleri için M/GSYĠH oranı kıyaslandığında, bu oranın Türkiye'de, geliģmiģ OECD ülkelerininkinin yaklaģık yarısı düzeyinde olduğu yukarıdaki tabloda görülmektedir. Bu kriter ıģığında, Türk finans piyasalarında henüz yeterince derinleģme sağlanamadığı ortaya çıkmaktadır. Türkiye için KKBG/M oranı, yine geliģmiģ, hatta geliģmekte olan OECD ülkeleri ile kıyaslandığında, Yunanistan dıģında, bu oranın oldukça yüksek düzeyde olduğu görülmektedir. Türkiye'de kamu kesimi açığının büyüklüğü ve bu açığın artan bir Ģekilde iç borçlanma ile finanse edilmeye yönelinmesi, sığ sayılabilecek finansal piyasalar üzerinde baskı yaratmaktadır. Böylece piyasa faiz oranları yüksek düzeylerde seyretmekte ve kredi hacmi sınırlıyken, özel sektörün finansal piyasalardan kredi kullanma maliyeti artmaktadır.

Ġç borç stokunun mali sisteme göre büyüklüğünün değerlendirilmesinde ise, dört alternatif finansal gösterge kullanılmıģtır: GeniĢ tanımlı para arzı (M2), döviz tevdiat hesaplarını da içeren geniģ tanımlı para arzı (M2Y), bankaların özkaynakları dıģındaki toplam Türk lirası pasifleri ve özkaynakları dıģındaki toplam pasifleri (Tablo II.2.7). Anapara stokunun alternatif mali sistem göstergelerine oranlarında 1997 yılında hızlı artıģlar olmuģtur. Faiz ödemelerinin 1997 yılındaki artıģı nedeniyle, anapara ve faiz stokunun alternatif mali sistem göstergelerine oranları ise 1997 yılında belirgin bir Ģekilde artmıģtır. Bu durum, anapara ve faiz stokunun finansal piyasalar üzerinde baskı yaratmasına neden olmaktadır. II.2.3. Tarımsal Destekleme Hububat, Ģeker pancarı ve tütün dıģındaki ürünler, 1997 yılında devlet destekleme alımları kapsamı dıģında bırakılmıģtır. Destekleme alımları kapsamındaki ürünler için üreticilere yapılan ödemelerin, 1996 yılında 103,5 trilyon Türk lirasından, yüzde 220 oranında artarak 1997 yılında 330 trilyon Türk lirasına ulaģması beklenmektedir. Tarımsal destekleme alım fiyatları, 1996 yılında ortalama yüzde 107,2 oranında artarken, 1997 yılında ortalama artıģ oranının yüzde 94,8 olması beklenmektedir. Buğday, Ģeker pancarı ve tütün gibi ürünlere yapılan ödemeler, 1997 yılında, 1996 yılında olduğu gibi, toplam destekleme alımları için yapılan ödemelerin yüzde 60'ını oluģturmaktadır. Destekleme alımları için yapılan ödemelerin GSMH içindeki payı 1996 yılında yüzde 1,1 den 1997 yılında yüzde 1,5 e çıkmıģtır. Tarımsal desteklemeden sorumlu KĠT lere bütçeden yapılan transferler 1993 yılından itibaren giderek azalmaktadır. 1995 yılında TMO, TġF ve TEKEL e bütçeden transfer yapılmazken, 1996 yılında TMO ve TġF'ye toplam 4,8 trilyon Türk lirası tutarında bütçe transferi yapılmıģ, 1997 yılında ise yalnızca TġF'ye 21,8 trilyon Türk lirası tutarında bütçe transferi gerçekleģtirilmiģtir. ĠĢletmeci KĠT finansman gereksiniminin 1997 yılında 304,7 trilyon Türk lirası olması beklenirken, TMO, TġF ve TEKEL'in toplam finansman gereksiniminin 299,1 trilyon Türk lirası olması beklenmektedir. Bu kuruluģların finansman gereksinimi 1996 yılında iģletmeci KĠT finansman gereksiniminin 7,3 katı olarak gerçekleģirken, 1997 yılında bu KĠT'lerin finansman gereksiniminin, iģletmeci KĠT'lerin finansman gereksinimine yaklaģık olarak eģit düzeyde gerçekleģmesi beklenmektedir (Tablo II.2.9). Merkez Bankası'nın sağladığı tarımsal kredilerin, toplam TCMB iç kredileri içindeki payı azalma eğilimini sürdürerek, 1996 yılındaki yüzde 3,2'lik düzeyinden 1997 yılında binde 2'ye gerilemiģtir. Önceki yılda olduğu gibi 1997 yılında da Merkez Bankası TMO ve TġF'na tarımsal kredi sağlamamıģtır. Merkez Bankası'nın, Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla özel sektöre sağladığı tarımsal krediler, 1997 yılında, 1996 yılına göre değiģmeyerek 7,1 trilyon Türk lirası olarak gerçekleģmiģtir. Merkez Bankası nın özel sektöre açtığı diğer krediler çerçevesinde

ġekerbank aracılığıyla kullandırılan kredilerin 1996 yılı sonundaki 55 milyar Türk liralık bakiyesi, 1997 yılı sonunda da aynı düzeyde kalmıģtır (Tablo II.2.10). TABLO II.2.9 TMO, TÜRKĠYE ġeker FABRĠKALARI ve TEKEL'ĠN FĠNANSAL GÖSTERGELERĠ (Yüzde) 1995 1996 1997(1) KĠT'lerin Kamu Kesimi Nakit Finansman Gereksinimi Ġçindeki Payı -14,5 0,9 13,1 TMO, TġF ve TEKEL'in Nakit Finansman Gereksinimi / KĠT Nakit Finansman Gereksinimi 0,05 7,34 0,98 TMO, TġF ve TEKEL'in Kamu Kesimi Nakit Finansman Gereksinimi Ġçindeki Payı 0,8-6,5-12,8 GSMH'ya Oranlar KĠT'lerin Nakit Finansman Gereksinimi/GSMH -0,7 0,1 1,0 TMO, TġF ve TEKEL'in Nakit Finansman Gereksinimi/GSMH 0,04-0,6-1,0 TMO, TġF ve TEKEL'e yapılan Bütçe Transferleri/GSMH 0,0 0,03 0,08 (1) DPT GerçekleĢme Tahmini. TABLO II.2.10 MERKEZ BANKASI TARIMSAL KREDĠLERĠ (Milyar Türk lirası) 1995 % Değ. 1996 % Değ. 1997 %Değ. Kamu Sektörü TMO 0,0-100,0 0,0-0,0 - TġF 0,0 0,0 0,0-0,0 - Kamu Sek.Kredi. Ġçind. Payı - - - - - - Özel Sektör Tarım Kredi Kooperatifleri 11 647,6 0,0 7 147,6-38,6 7 147,6 0,0 Diğer 55.0 0,0 55,0 0,0 55,0 0,0 Özel Sek. Kredi. Ġçind. Payı 95,5 0,0 95,5 0,0 95,5 0,0 Genel Toplam 11 702,6-68,2 7 202,6-38,5 7 202,6 0,0 TCMB Ġç Kredileri Ġçindeki Payı 5,7-3,2-0,2 - Kaynak: TCMB

II.3. ÖDEMELER DENGESĠ VE DIġ BORÇLANMA II.3.1. Ödemeler Dengesi Türkiye ekonomisi 1995 yılının ikinci üç ayından itibaren tekrar büyüme sürecine girmiģ, bu eğilimini 1996 yılında ve 1997 yılının ilk dokuz ayında da sürdürmüģtür. GSMH daki yüksek büyüme 1997 yılının ilk dokuz ayı itibariyle incelendiğinde, kaynağını arz yönünden sanayi ve ticaret katma değerlerinin oluģturduğu, talep yönünden ise özel tüketim ve yatırım harcamalarının belirlediği gözlenmektedir. Bu geliģmeler sonucu, özel kesim tasarruf-yatırım dengesinin 1996-1997 döneminde önemli ölçüde değiģmediği, ancak genel talep artıģına ve yüksek kamu kesimi açığına paralel olarak cari iģlemler açığının yükseldiği izlenmektedir. Diğer taraftan, 1996 yılında Gümrük Birliği ne geçilmesinin ardından ithalat artıģı devam etmiģ, ihracat artıģı ise yavaģlamıģtır. Büyüme hızına paralel olarak 1997 yılında ithalat artıģ hızının giderek yavaģladığı, ancak bavul ticaretinin beklenenin altında gerçekleģmesi nedeniyle dıģ ticaret açığının 1996 yılına göre yüzde 46 oranında geniģlediği görülmektedir. GerçekleĢen dıģ ticaret açığı görünmeyen kalemlerden elde edilen net gelirler ile büyük ölçüde kapanmıģ ve 1997'de cari iģlemler açığı 2,8 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleģmiģtir. Bu dönem içerisinde sermaye hareketlerinden 8,6 milyar ABD doları net giriģ olmuģ ve resmi rezerv artıģı 3,3 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleģmiģtir (Tablo II.3.1). TABLO II.3.1 ÖDEMELER DENGESĠ (Milyon ABD doları) 1995 1996 1997 Cari ĠĢlemler -2 339-2 437-2 750 DıĢ Ticaret Dengesi -13 212-10 582-15 466 (Bavul Ticareti) - (8 842) (5 849) Görünmeyen Hizmetler ve KarĢılıksız Transferler 10 873 8 145 12 716 Sermaye Hareketleri (Rezerv hariç) 4 643 8 763 8 616 Net Hata ve Noksan 2 354-1 781-2 522 Resmi Rezerv (DeğiĢim) -5 005-4 545-3 316 Kaynak: TCMB II.3.1.A. Cari ĠĢlemler

Gümrük Birliği nin 1996 yılı baģından itibaren iģlerlik kazanması sonucu, Avrupa Birliği ne üye ülkelerden yapılan sanayi malları ithalatında korumalar tamamen kaldırılmıģ, üçüncü ülkelerden yapılan ithalatta ise Avrupa Birliği nin Ortak Gümrük Tarifesi uygulamasına geçilmiģtir. Böylece, ithalat harcamaları 1996 yılında yüzde 22,2 artmıģ, 1997 yılında ise bu artıģ yavaģlayarak devam etmiģtir. Ġhracat gelirlerindeki artıģ ise 1997 yılında (bavul ticareti hariç) yüzde 13 olarak gerçekleģmiģtir. Diğer taraftan, 1997 yılında üretim artıģının yüksek düzeyde gerçekleģmesi ve iç talebin canlı olması ithalat artıģını açıklayan diğer önemli faktörlerdir. Bunun yanısıra, Türk lirasının 1996 yıl sonuna göre reel olarak değerlenmiģ olması da ithalat artıģını uyarmaktadır (Tablo II.3.2). Ġthalat harcamalarının ana mal gruplarına göre dağılımı incelendiğinde, 1997 yılında sermaye ve ara malları ithalatının toplam içindeki payı azalırken, tüketim mallarının payının arttığı izlenmektedir. Sözkonusu dönemde tüketim malları ithalatı yüzde 25,1, sermaye malları ile ara malları ithalatı ise sırasıyla yüzde 6,8 ve 11,2 artmıģtır. Dağılımdaki geliģmeler de iç talep ve üretim artıģı etkilerini doğrular niteliktedir (Tablo II.3.3). TABLO II.3.2 REEL EFEKTĠF DÖVĠZ KURU (1) (1987=100) (1990=100) 1987 100,0 131,3 1988 96,4 126,5 1989 90,3 118,6 1990 76,2 100,0 1991 74,7 98,1 1992 77,3 101,4 1993 75,3 98,8 1994 101,9 133,8 1995 88,1 115,6 1996Q1 84,8 111,3 Q2 86,2 113,2 Q3 88,8 116,6 Q4 85,8 112,6 1997 Q1 87,3 114,6

Q2 84,9 111,5 Q3 85,9 112,8 Q4 (2) 80,8 106,0 Kaynak: TCMB, DĠE ve IFS (1) Hesaplamalarda ABD doları ve Alman markı TCMB döviz alıģ kurlarının aylık ortalama değerleri ve Türkiye ile yabancı ülkelerin tüketici fiyat endeksleri kullanılmıģtır. Söz konusu yabancı ülkeler eģit ağırlıklandırılmıģtır. Endeks değerinin düģmesi Türk lirasının söz konusu paralar karģısında reel olarak değer kazandığını göstermektedir. (2) Tahmin TABLO II.3.3 ĠTHALATIN ANA MAL GRUPLARINA GÖRE DAĞILIMI (Milyon ABD doları) Yüzde Yüzde Yüzde 1996 Pay 1997 Pay DeğiĢim Toplam Ġthalat (CIF) 43 627 100,0 48 657 100,0 11,5 Sermaye Malları 10 366 23,8 11 073 22,8 6,8 Ara Malları 28 737 65,9 31 946 65,7 11,2 Tüketim Malları 4 266 9,8 5 338 11,0 25,1 Diğerleri 258 0,6 301 0,6 16,7 Kaynak: DĠE Türkiye nin dıģ ticaret hacminde OECD ülkelerinin payı belirleyici düzeydedir. 1997 yılında söz konusu ülkeler dıģında diğer ülke gruplarına olan ihracatın önemli oranda arttığı izlenmektedir. Ġlgili dönem içerisinde Türk lirasının reel olarak değerlenmesine karģın ihracat hacmindeki artıģın sürmesi, ihracat gelirlerinin reel kur değiģimlerine duyarlılığının az olduğunu, dıģ talep geliģmelerinin ise belirleyici nitelik taģıdığını göstermektedir (Tablo II.3.4). Diğer taraftan, yabancı ziyaretçilerce yurt dıģında satmak üzere Türkiye den mal satın alınması olarak tanımlanan bavul ticareti, Sovyetler Birliği nin dağılmasından sonra geliģmeye baģlamıģ ve son yıllarda önemli miktarlara ulaģmıģtır. Bu ticaretin boyutunu saptamak amacıyla yapılan anket çalıģması sonucunda, 1996 yılı için 8,8 milyar ABD doları olarak belirlenen bavul ticareti geliri, 1997 yılında geçen yıla göre yüzde 33,8 azalma göstererek 5,8 milyar ABD doları olarak saptanmıģtır. 1997 yılında gerçekleģen 15,5 milyar ABD doları düzeyindeki dıģ ticaret açığı, net görünmeyen kalem gelirleri ile kısmen kapanmıģ ve söz konusu dönemde cari iģlem açığı 2,8 milyar ABD doları olmuģtur. Görünmeyen kalem gelirleri içinde yer alan turizm gelirleri, turist sayısı ve kiģi baģı ortalama harcamadaki artıģa paralel yüzde 23,9 artarak 7 milyar ABD dolarına ulaģmıģtır. Faiz gelirleri yüzde 20,5, navlun, taģımacılık ve müteahhitlik hizmet gelirleri ile özel ve resmi hizmet gelirlerini

içeren diğer gelirler yüzde 67,2 artmıģtır. Gider kalemlerinden dıģ borç faiz ödemeleri yüzde 9,2, turizm giderleri yüzde 35,7, navlun, diğer taģımacılık, kâr transferleri ile resmi ve özel hizmet giderlerini içeren diğer giderler yüzde 30,3 artmıģtır. KarĢılıksız transferlerden elde edilen net gelirler 1997 yılında 1996 yılına göre yüzde 9,4 artmıģ ve iģçi gelirleri yüzde 17,8 artarak 4,2 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleģmiģtir. TABLO II.3.4 ĠTHALAT VE ĠHRACATIN ÜLKE GRUPLARINA GÖRE DAĞILIMI (Milyon ABD doları) Yüzde Yüzde Yüzde 1996 Pay 1997 Pay DeğiĢim Toplam Ġthalat 43 627 100,0 48 657 100,0 11,5 OECD Ülkeleri 31 092 71,3 33 838 69,5 8,8 Avrupa Ülkeleri 4 102 9,4 4 518 9,5 10,1 Afrika Ülkeleri 1 993 4,6 2 255 4,6 13,1 Amerika Ülkeleri 644 1,5 766 1,6 18,9 Orta Doğu Ülkeleri 3 241 7,4 2 723 5,6-16,0 Diğer Asya Ülkeleri 2 229 5,1 3 632 7,5 62,9 Diğer Ülkeler 326 0,7 825 1,7 153,1 Toplam Ġhracat 23 226 100,0 26 246 100,0 13,0 OECD Ülkeleri 14 427 62,1 15 495 59,0 7,4 Avrupa Ülkeleri 3 646 15,7 4 696 17,9 28,8 Afrika Ülkeleri 1 159 140 5,0 0,6 1 233 219 4,7 0,8 6,4 56,4 Amerika Ülkeleri Orta Doğu Ülkeleri 2 173 9,4 2 295 8,7 5,6 Diğer Asya Ülkeleri 1 215 5,2 1 304 5,0 7,3 Diğer Ülkeler 466 2,0 1 004 3,8 115,5 Kaynak: DĠE II.3.1.B. Sermaye Hareketleri

Cari iģlem açığının finansmanı gerçekleģen sermaye giriģi ile sağlanmıģtır. 2,8 milyar ABD doları düzeyindeki cari iģlem açığına karģılık, 8,6 milyar ABD doları net sermaye giriģi gerçekleģmiģ ve resmi rezerv artıģı 3,3 milyar ABD doları olmuģtur. GiriĢlerin 6,9 milyar ABD doları uzun, 1,8 milyar ABD doları kısa vadelidir. Uzun vadeli sermaye giriģlerinin 554 milyon ABD doları net doğrudan yatırım kaynaklıdır. Portföy yatırımları 1,6 milyar ABD doları net giriģ Ģeklinde gerçekleģmiģtir. Bu dönemde tahvil ihracı yoluyla sağlanan kredileri; Hazine nin Euromark piyasasından sağladığı 1,7 milyar ABD doları, Eurodolar piyasasından sağladığı 1 milyar ABD doları, Chase Manhattan Bank ajanlığında bankalar topluluğundan sağladığı 177 milyon ABD doları, Halkbank ın temin ettiği 147 milyon ABD doları, Emlakbank ın sağladığı 236 milyon ABD doları ve Eximbank ın sağladığı 200 milyon ABD doları tutarındaki krediler oluģturmaktadır. Ayrıca, Türkiye de yerleģik kiģiler ile yurt dıģında yerleģik kiģilerin menkul alım-satımları sonucunda 140 milyon ABD doları net çıkıģ gerçekleģmiģtir. Orta ve uzun vadeli sermaye hareketleri 1997 yılında 4,7 milyar ABD doları net giriģ olarak gerçekleģmiģtir. Bu dönemde özellikle özel sektörün yurt dıģından sağladığı döviz kredilerinde önemli artıģlar gerçekleģmiģ ve kredi kullanımları 9,8 milyar ABD dolarına ulaģmıģtır. Aynı dönemde 6,1 milyar ABD doları anapara geri ödemesi gerçekleģmiģ, 839 milyon ABD doları Süper Döviz Hesaplarından olmak üzere Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesaplarında 978 milyon ABD doları tutarında net artıģ olmuģtur. Kısa vadeli sermaye hareketlerinde 1997 yılında 1,8 milyar ABD doları net artıģ gözlenmiģtir. Yükümlülükler yönünden incelendiğinde, 3,5 milyar ABD doları tutarındaki net artıģın 2,1 milyar ABD dolarının dıģ ticaretin finansmanı amacıyla sağlanan ticari kredilerden kaynaklandığı görülmektedir. Banka ve kuruluģların sağladığı döviz kredilerinde 1,3 milyar ABD doları artıģ, mevduat hesaplarında ise 102 milyon ABD doları azalıģ olmuģtur. Varlıklar kaleminde ise toplam 1,8 milyar ABD doları artıģ gerçekleģmiģtir. II.3.2. DıĢ Borçlar DıĢ borç stokuna ait veri tabanının yeniden yapılandırılması amacıyla sürdürülen geçiģ çalıģmalarının henüz tamamlanamamıģ olması nedeniyle, 1997 yılına ait dıģ borç stok verileri Hazine MüsteĢarlığı tarafından yayınlanamamıģtır. Bu nedenle veriler 1996 yıl sonu itibariyledir. DıĢ borç stoku 1996 yılı sonunda 1995 yılına göre yüzde 8,8 artarak 79,7 milyar ABD doları olmuģtur. Özellikle kısa vadeli dıģ borçlanmada bu yıl içerisinde önemli artıģlar olmuģtur. Orta ve uzun vadeli dıģ borçlar yüzde 2,9 artarak 59,2 milyar ABD doları olurken, kısa vadeli dıģ borçlar yüzde 30,7 artarak 20,5 milyar ABD doları olmuģtur. Bu geliģmeler sonunda kısa vadeli dıģ borçların toplam dıģ borçlar içindeki payı yüzde 25,7'ye yükselmiģtir.

DıĢ borç stoku üzerindeki kur etkisine bakıldığında borç stokunda önemli paya sahip paralardan ABD dolarının Japon yeni ve Alman markı karģısında değer kazandığı ve bunun da Türkiye ekonomisi hesabına 4,4 milyar ABD doları pozitif kur etkisi yarattığı görülmektedir. Çapraz kurlardaki bu olumlu geliģmeden sonra dıģ borç stokundaki artıģ 6,5 milyar ABD doları ile sınırlı kalmıģtır (Tablo II.3.5). 1997 yılında da ABD doları Japon yeni ve Alman markı karģısında değer kazanmıģtır. Dolayısıyla, dıģ borç stoku üzerindeki çapraz kur geliģmelerinden kaynaklı pozitif kur etkisi ilgili dönemde de devam etmiģtir. DıĢ borç stokunun yabancı para kompozisyonuna bakıldığında ise, en büyük paya sahip paranın, payı yüzde 34'ten yüzde 38,4'e yükselen ABD doları olduğu anlaģılmaktadır. ABD dolarının tersine Alman markının ve Japon yeninin payları azalmıģtır. Alman markının payı yüzde 34,8'den yüzde 34,5'e ve Japon yeninin payı da yüzde 19,2'den yüzde 16,1'e inmiģtir (Tablo II.3.6). GRAFĠK II.3.1 DIġ BORÇ STOKU VE VADE AYIRIMI TABLO II.3.5 YIL SONLARI ĠTĠBARĠYLE DIġ BORÇ STOKUNA KUR ETKĠSĠ (1) (Milyon ABD Doları) DIġ BORÇ STOKU Yıl Sonu Önceki Yıl Kur Nominal Reel Kuru ile Sonu Kuru ile Farkı(A) Hareket(B) Hareket(C) 1989 41 751 42 058-307 1 029 1 336

1990 49 035 45 913 3 123 7 284 4 161 1991 50 489 50 345 144 1 454 1 310 1992 55 592 56 975-1 383 5 103 6 486 1993 67 356 67 892-536 11 764 12 300 1994 65 601 61 300 4 301-1 755-6 056 1995 73 278 71 308 1 970 7 677 5 707 1996 79 748 84 158-4 409 6 470 10 879 Kaynak: TCMB, HM (1) (A) Borç stokunun ilgili dönem sonu kuru ile hesaplanan tutarı ile bir önceki yıl sonu kuru ile hesaplanan tutarı arasındaki farktır, (B) Yıl sonu kuru ile hesaplanan dıģ borç stokunun bir önceki döneme göre artıģ miktarı, (C) Nominal hareket - Kur farkı. TABLO II.3.6 DÖVĠZ KOMPOZĠSYONU ĠTĠBARĠYLE DIġ BORÇ STOKUNA KUR ETKĠSĠ (1) (Milyon ABD doları) 1995 1996 Yıl Sonu Kuru ile(a) Önceki Yıl Kuru ile(b) Yıl Sonu Kuru ile(c) Kur Farkı (C- B=D) Nominal Hareket (C- A=E) Reel Hareket (E-D=F) ABD Doları 24 917 30 632 30 632 0 5 715 5 715 Alman Markı 25 533 29 902 27 527-2 375 1 994 4 369 Ö. Çekme Hakları 582 696 672-24 90 114 Ġsviçre Frangı 2 388 1 994 1 696-298 -693-394 Ġngiliz Sterlini 787 805 876 71 89 18 Japon Yeni 14 062 14 479 12 879-1 600-1 183 417 Fransız Frangı 1 314 1 443 1 347-96 33 129 Hollanda Florini 1 064 1 071 984-87 -80 7 Diğer(ABD) 2 631 3 135 3 135 0 504 504 TOPLAM 73 278 84 157 79 748-4 409 6 470 10 879 Kaynak: TCMB, HM (1) (A) 1995 yıl sonu dıģ borç stoku, 1995 yıl sonu kuru ile hesaplanması; (B) 1996 yıl sonu dıģ borç stoku, 1995 yıl sonu kuru ile hesaplanması; (C) 1996 yıl sonu dıģ borç stoku, 1996 yıl sonu kuru ile hesaplanması; (D) Borç stokunun 1996 yıl sonu kuru ile hesaplanan tutarı ile, 1995 yıl sonu kuru ile hesaplanan tutarı arasındaki farktır; (E) 1995 yılı borç stoku rakamıyla 1996 yıl sonu borç stoku rakamları arasındaki farktır; (F) Nominal hareket - Kur farkı. DıĢ borç anapara ve faiz ödemelerinin döviz gelirlerine oranı olarak hesaplanan dıģ borç servis oranı 1997 yılında bir puan gerileyerek yüzde 21 olarak gerçekleģmiģtir. Döviz gelirlerinin, dıģ borç anapara ve faiz ödemelerinden daha fazla arttığı görülmektedir. Döviz gelirlerindeki artıģ temel olarak diğer mal ve hizmet gelirlerindeki artıģlardan kaynaklanmıģtır (Tablo II.3.7).

TABLO II.3.7 DIġ BORÇ SERVĠS ORANI (Milyon ABD doları) Kaynak : TCMB (1) Bavul ticareti dahil. Anapara geri ödemeleri 1996 1997 7 218 7 830 Faiz ödemeleri 4 200 4 588 II.3.2.A. Orta ve Uzun Vadeli Borçlar Orta ve uzun vadeli borçlar önemli ölçüde proje ve program kredileri, uluslararası para piyasası kredileri, tahvil ihracı yoluyla sağlanan krediler ve özel kredilerden oluģmaktadır. Toplam dıģ borç servisi 11 418 12 418 Ġhracat (1) 32 446 32 631 Diğer hizmet gelirleri KarĢılıksız transferler (özel) 14 628 21 273 3 892 4 552 1996 yılı sonunda orta ve uzun vadeli dıģ borçlar, çapraz kurlardaki hareketlerin de etkisiyle 1,7 milyar ABD doları artmıģ, toplam dıģ borçlar içerisindeki payı Gelirler toplamı 50 966 58 456 DıĢ borç servis oranı 22 21 ise yüzde 74,3 e gerilemiģtir. Ayrıca, kamu sektörü borçları Merkez Bankası da eklendiğinde 1,1 milyar ABD doları azalırken, özel sektör borçları 2,8 milyar ABD doları artmıģtır. Toplam orta ve uzun vadeli dıģ borçların artmasına karģın alt kalemlerde, uluslararası kuruluģlardan sağlanan kredilerde 933 milyon ABD doları azalıģ olmuģtur. Sözkonusu dıģ borçlarda artıģın kaynakları 1,7 milyar ABD doları artıģla ikili anlaģmalar yoluyla sağlanan borçlar ve 594 milyon ABD doları artıģ ile tahvil ihracı yoluyla sağlanan borçlar olmuģtur. Öte yandan, kredi türleri bazında proje ve program kredileri yüzde 6,3 azalırken, toplam orta ve uzun vadeli dıģ borçlardaki artıģ yüzde 14,9 artan özel krediler ve yüzde 4,2 artan tahvil ihraçları kalemlerinden kaynaklanmıģtır. II.3.2.B. Kısa Vadeli Borçlar Kısa vadeli borçlar, ticari bankalar, özel ve kamu kuruluģları ile Merkez Bankası'nın yükümlülüğündeki borçları kapsamaktadır. Özel ve kamu kuruluģlarının kısa vadeli dıģ borçları; kısa vadeli ithalat borçları ve prefinansman kredileri ile bu kuruluģların yurtdıģından doğrudan sağladıkları döviz kredileridir. Ticari bankaların kısa vadeli dıģ borçlarını ise yurtdıģı döviz tevdiat hesapları (DTH), döviz kredileri ve yurtdıģı depolar oluģturmaktadır. Merkez Bankası'nın

yükümlülüğündeki kısa vadeli dıģ borçlarda Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesapları en önemli paya sahiptir. 1996 yıl sonu itibariyle kısa vadeli dıģ borçlar ticari bankaların borçlarındaki 1,8 milyar ABD doları ve diğer sektör borçlarındaki 3,1 milyar ABD doları artıģtan dolayı 4,8 milyar ABD doları artmıģtır. Kısa vadeli borçlardaki artıģın kaynaklarına bakıldığında ithalatın finansmanı için sağlanan kısa vadeli borçların yüzde 57,5 arttığı görülmektedir. Diğer önemli artıģ kalemleri ise yüzde 30,9 artıģla yurtdıģı DTH'lar ve yüzde 21,5 artıģla bankaların sağladığı döviz kredileri olmuģtur. 1996 yılı sonunda ticari bankaların kısa vadeli borçları yüzde 26,4 artıģla 8,4 milyar ABD doları olurken diğer sektörlerin kısa vadeli borçları yüzde 38,1 artarak 11,1 milyar ABD doları olmuģtur. Merkez Bankası kısa vadeli borçları ise eski seviyesini koruyarak yaklaģık 1 milyar ABD doları olmuģtur. GRAFĠK II.3.2 BRÜT DÖVĠZ REZERVLERĠ VE KISA VADELĠ BORÇLAR FARKI GRAFĠK II.3.3 BRÜT REZERVLER VE KISA VADELĠ BORÇLAR FARKI

1996 yılında ticari bankaların kısa vadeli dıģ borçları artarken döviz rezervleri 1995 yılına göre 2,2 milyar ABD doları azalmıģtır. Bu durum ticari bankaların döviz rezervi ile kısa vadeli dıģ borçları farkının 1995 yılındaki 2,9 milyar ABD doları fazladan 1996 sonunda 1,1 milyar ABD doları açığa dönüģmesine yol açmıģtır. Merkez Bankası kısa vadeli dıģ borcunda ise önemli bir değiģiklik olmamasına karģın resmi rezervler 3,9 milyar ABD doları artmıģtır. Bunun sonunda resmi rezervler ile kısa vadeli dıģ borçları farkı yüzde 34,1 oranında artarak 15,3 milyar ABD doları olmuģtur. Ekonominin tümüne bakıldığında, özellikle bankaların ve diğer sektörlerin kısa vadeli dıģ borçlanmalarındaki artıģlardan dolayı brüt uluslararası rezervler ile toplam kısa vadeli borçlar arasındaki pozitif fark yüzde 41,2 azalarak 4,5 milyar ABD dolarına gerilemiģtir. Altın rezervleri geçen yılki 1,4 milyar ABD doları seviyesini korumuģ ve brüt rezervler içindeki payı 1996 yılı sonunda yüzde 5,5 olmuģtur (Tablo II.3.8). TABLO II.3.8 BRÜT REZERVLER ĠLE KISA VADELĠ BORÇLAR (KVB) FARKI (1) (Milyon ABD doları) 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 Brüt Döviz Rez.-KVB 442,9 1 643,1 1 100,0-2 259,0 3 799,1 6 252,3 3 107,5 Merkez Bankası 5 117,3 4 361,1 5 544,0 5 546,2 6 284,1 11 397,6 15 288,6 Bankalar -1 402,4 6 26,0 487,0-1 066,2 3 313,0 2 903,7-1 067,1 Diğer Sektörler(2) -3 272,0-3 344,0-4 931,0-6 739,0-5 798,0-8 049,0-11 114,0 Brüt Rez.(3)-KVB 1 911,1 3 136,4 2 593,7-770,9 5 209,1 7 635,4 4 490,6 Kaynak: TCMB (1) (-) iģareti açığı göstermektedir. (2) Diğer sektörlerin yurtdıģı döviz mevcut ve alacaklarına iliģkin veri olmadığından tutarlar bu sektörlerin yurtdıģına olan borçlarını yansıtmaktadır. (3) Brüt rezervler, altın ve döviz rezervlerinin toplamıdır.

II.4. PARA POLĠTĠKASI 1997 yılı para politikası uygulaması, 1996 yılında olduğu gibi, temelde finansal piyasalarda istikrarın sağlanmasını hedef almıģtır. Merkez Bankası nın istikrar hedefinin unsurları iki baģlık altında toplanabilir. Birincisi, öncelikle TL ve döviz piyasalarında ortaya çıkacak kısa süreli, hızlı veya değiģken fiyat (faiz, döviz kuru) hareketlerinin önlenmesi, ikincisi ise piyasalardaki belirsizliklerin azaltılmasıdır. Merkez Bankası, gerek döviz gerek Türk lirası piyasalarındaki fiyatların, ekonominin genel dengeleri ile uyum içinde gerçekleģmesini gözeterek kısa dönemde oluģabilecek dalgalanmaların veya hızlı hareketlerin önüne geçmeye ve reel sektörde ekonomik büyümenin kesintiye uğramadan sürdürülmesine katkıda bulunmaya çalıģmıģtır. Dönem boyunca döviz kurlarının beklenen enflasyon paralelinde hareketi ve bankalararası para piyasasındaki faiz oranlarının hareketliliğinin azaltılması, söz konusu hedefin uygulamadaki yansımalarıdır. Yüksek enflasyonun piyasalar üzerinde yarattığı belirsizlikleri mümkün olduğu ölçüde azaltmak, böylelikle ekonomideki belirsizlik ortamından doğabilecek zararların önüne geçmek istikrar hedefinin diğer unsurunu oluģturmuģtur. Bu doğrultuda, Merkez Bankası altı aylık dönemler itibariyle piyasalara enflasyon öngörülerini ve para programı uygulamalarının bu öngörüler altında Ģekillendirileceğini açıklamıģtır. Bu konuda, Merkez Bankası nın ortaya koyduğu gerçekçi yaklaģım, piyasaların enflasyon ile ilgili beklentilerinin oluģmasındaki belirsizliklerin azaltılmasında önemli bir katkı sağlamıģtır. Ġstikrarlı bekleyiģ hedefinin Merkez Bankası bilançosuna yansıması, iç varlıkların azalması, Merkez Bankası nın döviz pozisyonunun güçlenmesi ve rezerv paranın sadece net dıģ varlıklardaki artıģ karģılığı yaratılması Ģeklinde olmuģtur. Rezerv para değiģkeni Merkez Bankası nın operasyonel hedefi olarak alınmıģtır. Merkez Bankası rezerv para artıģını kontrol altında tutmaya çalıģırken, artıģın kaynağının net dıģ varlık artıģı olmasını hedeflemiģtir. Net iç varlıklar son iki yılın genelinde düģük oranlı bir artıģ göstermiģ, 1997 yıl sonu itibariyle artıģ hızı enflasyonun oldukça altında kalmıģtır. Öte yandan yılın son üç ayında geliģen ekonomik konjonktür çerçevesinde Merkez Bankası'nın açık piyasa iģlemleri ile piyasayı fonlaması rezerv para artıģına katkıda bulunmuģtur. REZERV PARA GELĠġMELERĠ

Merkez bankalarının rezerv para artıģını kontrol ederek ekonomideki parasal büyüklüklerin artıģını da kontrol edebilecekleri, bazı farklı görüģlerin varlığına rağmen genelde kabul gören bir husustur. Parasal büyüklüklerin kontrolünün gerek faizler yoluyla gerek krediler yoluyla ekonomideki nominal talep üzerinde de sınırlamaya yol açaçağı düģünülerek enflasyon üzerinde düģürücü bir etki yapması beklenir. Bu konuda ülkemizde pratikte ortaya çıkan sorunlardan biri Merkez Bankası nın rezerv para üzerindeki kontrolünün sınırlı olmasıdır. Merkez Bankası nın rezerv para üzerindeki kontrolünü azaltan etkenlerden en önemlisi hızla artan iç borç stoku ve bu stokun zaman içinde çevrilmesi gereğidir. Son yıllarda bütçe açıklarının artması ve artan açıkların yüksek faizli iç borçlar ile finansmanı, iç borç stokunun çok hızlı bir oranda artıģına yol açmıģtır. Ġç borcun bu Ģekilde hızlı artması, borç stokunun çevrilebilmesi için gerekli olan parasal geniģlemenin de kontrolünü gündeme getirmektedir. Bu, Merkez Bankası nın rezerv para artıģını sınırlandırmasını güçleģtiren önemli bir etkendir. Rezerv para artıģının kontrolü kadar artıģın kaynağı da önemlidir. Rezerv para artıģının kaynağının kamu finansmanıyla ilgili olmasının enflasyon üzerindeki etkisi, döviz satın alınarak yaratılan rezerv para artıģının enflasyon üzerindeki etkisinden daha fazla olacaktır. Bu nedenle, Merkez Bankası rezerv para artıģını kontrol altında tutmaya çalıģırken artıģın kaynağının kompozisyonunu değiģtirmeye çalıģmıģ ve rezerv paradaki artıģı net dıģ varlıklardaki artıģla iliģkilendirmeye gayret etmiģtir. REZERV PARA VE TEFE (Yıllık Yüzde DeğiĢim) Merkez Bankası nın 1997 yılında uyguladığı döviz kuru politikası, reel kur değiģmelerinde istikrarı sürdürmeye dayanmıģtır. Bu doğrultuda kur artıģlarının beklenen enflasyon oranı ile paralellik göstermesine özen gösterilmektedir. Ġzlenen kur politikası bu dönemde cari iģlemler dengesinin belirlenmesinde etken olmuģtur. Belirli bir düzeye sahip olan ve 1997'de istikrarlı bekleyiģlere uygun seyreden

kurlar dıģ ticaret sektörünün rekabet edebilme gücünü korurken, bu sektörün ileriyi görebilmesine ve uzun vadeli ticari bağlantılar yapabilmesine olanak tanımıģtır. Artan bütçe açıkları ve bu açıkların artan oranlarda iç borçlanma ile karģılanma zorunluluğu 1997'de de Hazine nin iç borçlanma ihalelerinde bir arz baskısı yaratarak, ihale ve ikincil piyasa faizlerinin, beklenen enflasyonun üstünde bir seviyede oluģmasına neden olmuģtur. Ekonomide siyasi belirsizliklerin arttığı dönemlerde kısa vadeli faiz oranları hareket olarak temelde Hazine bono ve tahvillerinin iģlem gördüğü birinci ve ikinci piyasalardaki faiz oranlarını izleyerek yükselmektedir. Merkez Bankası 1997 yılında kısa vadeli Türk lirası piyasalarında piyasanın likidite gereksinimini karģılarken oluģan faizin birincil ve ikincil piyasalarda gerçekleģen daha uzun vadeli Türk lirası iģlem faizlerinin üzerinde kalmasına dikkat etmiģtir. Ayrıca, kısa vadeli Türk lirası piyasalarındaki dalgalanmaların azaltılmasına özen gösterilmiģtir. Bu amaçla, Merkez Bankası 1996 yılında baģlattığı kendi gözetimindeki bankalararası para piyasasında bir gün ve bir hafta sonrası valörlü iģlemleri 1997 yılında da sürdürmüģtür. PARA PROGRAMI TANIMI, AMACI VE UYGULAMASI Para programı, belirlenen para politikası doğrultusunda merkez bankalarının nihai hedefe ulaģmakta izleyecekleri yolu biçimlendiren bir program olarak tanımlanabilir. Açıklanan bu hedef temelde merkez bankalarının bir irade beyanı olmakta ve kredibilitesi ile çok yakın iliģkisi bulunmaktadır. Sonuç olarak, para politikaları bir takım araçlar kullanılarak nihai hedefe ulaģılmasını amaçlamakta, para programları ise bu nihai hedefe nasıl ulaģılacağı sürecini tanımlayan somut bir yöntemi açıklamak için oluģturulmaktadır. Son yıllarda, gerek iktisatçılar gerek ekonomi politikalarını belirleyenler arasında merkez bankası para politikasının temel amacının fiyat istikrarını korumak olması biçiminde bir görüģ birliği vardır. Merkez bankalarının bu nihai hedefe ulaģabilmeleri için iki temel stratejileri vardır. Birincisi, para politikasını bir parasal büyüklük kontrolü gibi bir ara hedef değiģken (intermediate target) üzerine kurmaktır. Burada merkez bankası politika aracını, hedeflenen parasal büyüklüğün artıģ hızını kontrol etmek amacı ile kullanır. Ġkinci strateji ise para politikasını direkt olarak nihai hedef (final target) üzerine kurmaktır. Merkez bankaları bu hedeflere ulaģabilmek için bazı operasyonel hedefler (operational target) kullanmaktadırlar. Bunu yapabilmek için nihayi hedef ile (enflasyon oranı) operasyonel hedef arasında tahmin edilebilir bir iliģki olması gerekir. Bu değiģkenin enflasyonu belirli bir zaman aralığında önceleyen göstergeler arasında olması da bu kriterlere ek olarak sayılabilir.

Merkez Bankası 1996 ve 1997 yıllarında ayrıntıları kamuya açıklanmayan para programı uygulaması gerçekleģtirmiģtir. Son iki yıldır uygulanan para politikası, temelde mali piyasalarda istikrarı hedef almıģtır. Merkez Bankası nın istikrar hedefinin unsurları iki baģlık altında toplanabilir. Bunlardan birincisi, piyasalarda ortaya çıkabilecek kısa süreli ve hızlı fiyat değiģikliklerinin önlenmesi, ikincisi ise piyasalardaki belirsizliklerin azaltılmasıdır. Merkez Bankası son iki yılda reel kur politikası izlemiģtir. Rezerv para değiģkeni ise Merkez Bankası'nın operasyonel hedefi olarak alınmıģ, likidite talebinin üzerinde bir parasal geniģlemeden kaçınılmıģ ve faiz oranlarındaki dalgalanmalar en aza indirgenmiģtir. Ġstikrar hedefinin Merkez Bankası bilançosuna yansıması ise, iç varlıkların azalması, Merkez Bankası nın döviz pozisyonunun güçlenmesi ve rezerv paranın sadece net dıģ varlıklardaki artıģ karģılığı yaratılması Ģeklinde olmuģtur. II.4.1. TCMB Analitik Bilançosu Merkez Bankası dıģ varlıkları 1997 yılı genelinde yükseliģ eğiliminde olmuģtur. DıĢ varlıklar 1997 yılında Türk lirası cinsinden yüzde 116 artmıģtır. ABD doları bazında bu yüzde 13 lük bir artıģ olmaktadır. Döviz kurlarının istikrar içinde hareketi ve Türk lirası faizlerinin yüksek düzeyde kalıģı 1997 yılında ekonomide dövizden Türk lirasına geçiģleri özendirirken, zorunlu döviz devirlerinin sürekli artıģı Merkez Bankası dıģ varlıklarını artıran etken olmuģtur. Bununla birlikte 1997 yılında cari iģlemler açığının kontrol edilmesi, Merkez Bankası nın uluslararası rezerv artıģını desteklemiģtir. Güneydoğu Asya da ortaya çıkan ekonomik krizin bir yansıması olarak yılın son aylarında Türkiye deki döviz piyasalarında döviz talebinde bir artıģ görülmüģ ancak, Merkez Bankası kur politikasını değiģtirmeksizin döviz satarak bu talebi karģılamıģtır. 1997 yılı içinde dıģ varlık artıģ hızı toplam döviz yükümlülük artıģ hızından daha yüksek olmuģtur. Bu durum Merkez Bankası dıģ varlıklarının toplam döviz yükümlülüklerine bölünmesi ile bulunan kur riski oranını iyileģtirmiģtir. Kur riski oranı 1997 yılında bir önceki yıla göre 4,5 puan artarak 107,8 olarak gerçekleģmiģtir. Merkez Bankası iç varlık artıģ hızı 1994 yılından sonra gitgide yavaģlamıģ bu eğilim 1997 yılında yerini iç varlıkların nominal azalıģına bırakmıģtır. Ġç varlıklar 1997 yılında bir önceki yıla göre yüzde 48 oranında azalmıģtır.

Ġç varlıkların önemli bir kısmını oluģturan kamu kredilerinin kısa vadeli avanstan oluģan kısmına, gitgide azalan oranlar Ģeklinde yıllık üst sınırlar getirilmesi ve 1997 Temmuz ayında Hazine ile Merkez Bankası arasında yapılan protokol ile Hazine nin kısa vadeli avans kullanmaktan tümüyle vaz geçmesi iç varlık azalıģının önemli bir nedenidir. Merkez Bankası nın diğer kamu kuruluģlarına açtığı kredileri fiili olarak durdurması iç varlık azalıģına katkıda bulunmuģtur. Kamuya açılan krediler 1997 yılında 1996 yılına göre yüzde 1 oranında azalmıģtır. TABLO II.4.1 MERKEZ BANKASI, ANALĠTĠK BĠLANÇO (Ayın Son Günü Değerleri, Trilyon Tl) 1996 1997 Mart 1997 Haziran 1997 Eylül 1997 Aralık AKTĠFLER 2,681.8 3,019.0 3,435.8 4,483.5 4,737.7 1-DıĢ Varlıklar 2,041.5 2,318.6 2,781.1 4,021.6 4,407.5 2-Ġç Varlılar 640.3 700.4 654.6 461.9 330.2 a-nakit ĠĢlemler 643.9 720.5 713.9 603.8 572.0 aa- Kamuya Açılan Nakit Krediler 821.3 863.3 843.9 762.8 814.6 ab- Bankalara Açılan Nakit Krediler 7.7 6.9 7.2 7.7 7.6 ac- Diğer Kalemler -185.1-149.7-137.1-166.6-250.2 b- Değerleme Hesabı -3.6-20.1-59.3-141.9-241.8 PASĠFLER 2,681.8 3,019.0 3,435.8 4,483.5 4,737.7 1- Toplam Döviz Yükümlülükleri 1,975.7 2,198.6 2,578.9 3,240.7 4,087.9 a- DıĢ Yükümlülükler 1,409.3 1,580.6 1,800.9 2,158.2 2,592.6 b- Ġç Yükümlülükler 566.4 617.9 778.1 1,082.5 1,495.3 ba-döviz Olarak Takip Olunan Mevduat 212.9 195.1 270.6 440.5 701.1 bb- Bankaların Döviz Mevduatı 353.4 422.9 507.5 641.9 794.2 2- Merkez Bankası Parası 706.1 820.4 856.8 1,242.8 649.8 A- Rezerv Para 621.5 719.4 882.3 1,061.0 1,184.2

a- Emisyon 382.2 459.4 567.3 702.3 719.3 b- Bankaları Mevduatı 228.2 241.5 289.7 332.5 379.3 ba- Bankaların Zorunlu KarĢılıkları 175.5 208.8 246.8 287.7 336.5 bb- Bankalar Serbest Ġmkanı 52.7 32.7 42.9 44.7 42.8 c-fon Hesapları 6.5 16.4 21.7 21.4 38.4 d- Banka DıĢı Kesimin Mevduatı 4.5 2.1 3.7 4.7 5.1 B- Diğer Merkez Bankası Parası 84.6 100.9-25.6 181.8-492.3 a-açık Piyasa ĠĢlemleri ( Net) 51.4 85.4-54.1-127.6-741.3 b- Kamu Mevduatı 33.2 15.5 28.5 309.4 248.9 TOPLAM ĠÇ YÜKÜMLÜLÜKLER (Merkez Bankası Parası + Ġç Döviz Yükümlülükleri) 1,272.5 1,438.4 1,634.9 2,325.3 2,145.1 Kaynak: TCMB NET ĠÇ VARLIKLAR TANIMI Merkez Bankası bilançosunun pasifinde yeralan bazı kalemler Banka'nın kamu ve bankalar ile olan karģılıklı kredi iliģkisini yansıtmaktadır. Analitik bilançonun pasifinde yeralan ve temelde kamunun Merkez Bankası ndaki döviz mevduatını gösteren bankacılık dıģı kesimin döviz yükümlülükleri ile kamunun Merkez Bankası ndaki Türk lirası mevduatını gösteren kamu mevduatı kalemleri, kamudan Merkez Bankası na açılan bir kredi Ģeklinde algılanabilir. Aynı Ģekilde yine pasifte yeralan açık piyasa iģlemleri kalemi de eğer artı (eksi) bakiyede ise bankalardan (Merkez Bankası ndan) Merkez Bankası na (Bankalara) açılan birkredi Ģeklinde değerlendirilebilir. Analitik bilançonun pasif tarafında bulunan bu üç kalemin (bankacılık dıģı kesimin döviz mevduatı, kamu mevduatı ve APĠ) aktifteki iç varlıklar toplamından çıkarılması Merkez Bankası nın mali sistem ile olan net kredi iliģkisini göstermektedir. Bu tanım ile hesaplanan Merkez Bankası net iç varlıklarındaki geliģmeler Grafik II.4.1 de sunulmuģtur. Görüldüğü gibi net iç varlıklar 1994 ile 1996 yılları arasında zaman zaman küçük yükseliģ ve iniģler gösteren, 1997'de ise önemli bir düģüģ çizen bir seyir göstermiģtir. NET ĠÇ VARLIKLARDAKĠ GELĠġMELER (Trilyon Türk lirası)

Ġç varlıkların azalıģındaki diğer bir önemli etken değerleme hesabındaki azalıģtır. Bu dönemde, Merkez Bankası nın döviz pozisyonunun iyileģme göstermesi ile açık döviz pozisyonu neticesinde oluģan zararın yansıtıldığı değerleme hesabı 1996 yılında artıdan (zarardan) eksiye (kâra) dönmüģtür. Döviz pozisyonundaki iyileģme ve bununla değerleme hesabındaki azalıģ 1997 yılında devam etmiģtir. Değerleme hesabı 1997 yılında 238,2 trilyon Türk lirası azalıģ ile -241,8 trilyon Türk lirası olmuģtur. Merkez Bankası nın son yıllarda uyguladığı reeskont kredisi kullandırmama politikasının bir sonucu olarak iç varlıklar içinde payı azalma eğilimi gösteren bankacılık kesimine açılan krediler kalemi, 1997 yılında azalma eğilimini sürdürmüģ ve yüzde 1 düģüģ göstermiģtir. Bu kalemin bilanço içindeki payı sıfıra yaklaģmıģtır. Ġç varlıklar içinde yeralan sonuncu kalem temelde Merkez Bankası nın kâr-zarar durumunu yansıtan Diğer iç varlıklardır. Bu hesabın eksi değer alması ve azalması Merkez Bankası nın kârının arttığını göstermektedir. Bu hesap 1997 yılında yüzde 35 oranında azalarak iç varlıkların düģüģüne katkıda bulunmuģtur. Merkez Bankası bilançosunun yükümlülükler kısmında ortaya çıkan geliģmelere bakıldığında toplam döviz yükümlülükleri içinde yer alan ve Merkez Bankası nın Türkiye'de yerleģik olmayanlara karģı döviz yükümlülüklerini gösteren dıģ yükümlülükler kaleminin yüzde 84 oranında arttığı görülmektedir. DıĢ yükümlülüklerin önemli bir kısmı yurtdıģında döviz geliri elde eden Türk vatandaģlarının Merkez Bankası nezdinde açtıkları kredi mektuplu döviz

hesaplarından oluģmaktadır. Alman markı cinsinden hesaplandığında dıģ yükümlülükler 1997 yılında yüzde 11 oranında artıģ göstermiģtir. Toplam döviz yükümlülüklerini oluģturan diğer iki kalem yurtiçi yerleģiklere karģı döviz yükümlülüklerini gösteren bankaların Merkez Bankası nezdindeki döviz hesapları ile bankacılık dıģı kesimin döviz mevduatlarıdır. Bankacılık dıģı kesimin döviz mevduatı ağırlıklı olarak kamunun Merkez Bankası ndaki döviz mevduatlarından oluģmaktadır. Bankaların Merkez Bankası nezdindeki döviz mevduatları Türk lirası olarak yüzde 125, ABD doları cinsinden ise yüzde 18 artıģ göstermiģtir. Bankacılık dıģı kesimin döviz mevduatı ise Türk lirası olarak ve ABD doları cinsinden sırasıyla yüzde 229 ve yüzde 73 artmıģtır. Bu hesaplarda ortaya çıkan artıģın altında yatan temel neden özellikle yılın son aylarında Hazine nin yurtdıģı borçlanmasının artması ve borçlanılan bu dövizlerin Merkez Bankası ndaki Hazine mevduatlarında, ilerki aylarda yapılacak dıģ borç geri ödemeleri için, tutulmasıdır. Merkez Bankası nın Türk lirası yükümlülüklerindeki geliģmelere bakıldığında, ekonomideki parasal büyüklüklerin temelini oluģturan değiģken olarak kabul edilebilecek rezerv para artıģının 1997 yılında enflasyon artıģı ile paralel bir seyir izlediği görülmektedir. Yıl sonu itibariyle rezerv paradaki artıģ yüzde 85 olarak gerçekleģmiģtir. Rezerv paranın temel bileģenlerini oluģturan emisyon ve bankalar mevduatındaki artıģ sırasıyla yüzde 88 ve yüzde 66 olmuģtur. Türk lirası yükümlülüklerin toplamını temsil eden ve rezerv paraya açık piyasa iģlemleri ve kamunun Türk lirası mevduatı eklenerek hesaplanan Merkez Bankası parası 1997 yılında yüzde 8 azalmıģtır. Hazine nin, özellikle yılın ikinci yarısından baģlayarak, itfa miktarının üzerinde iç borçlanmaya gitmesi piyasalarda likidite sıkıģıklığına neden olmuģtur. Yılın son aylarında ise Güneydoğu Asya'da ortaya çıkan ekonomik krizin bir yansıması olarak bankaların artan likidite talebi bu sıkıģıklığın boyutunu büyütmüģtür. Merkez Bankası açık piyasa iģlemleri yoluyla piyasalara likidite arz ederek, bu sıkıģıklığı giderme yoluna gitmiģtir. Açık piyasa iģlemleri dahilinde Merkez Bankası nın piyasalara likidite arz etmesi, tanım gereği açık piyasa iģlemleri hesabında eksi iģaret ile yeralmaktadır. Bu nedenle Merkez Bankası nın açık piyasa iģlemleri yoluyla piyasayı fonlaması Merkez Bankası parasını azaltıcı bir etkiye sahiptir. Nitekim 1997 yılında rezerv para yüzde 85 artarken Merkez Bankası parasının yüzde 8 azalıyor olması açık piyasa iģlemlerinin yarattığı söz konusu etkiye bağlıdır. Merkez Bankası parası içinde yeralan diğer değiģken olan kamunun Merkez Bankası ndaki Türk lirası mevduatı özellikle Ağustos ve Kasım aylarında önemli artıģlar göstermiģtir. Bu aylarda Hazine nin iç piyasalardan gerçekleģtirdiği borçlanmaların bir kısmını Merkez Bankası nda mevduat olarak tutması Merkez

Bankası kamu mevduatında artıģa neden olmuģtur. Yıl sonu itibariyle bu hesaptaki artıģ bir önceki yıla göre yüzde 649 olarak gerçekleģmiģtir. II.4.2. Para-Kredi GeliĢmeleri Dar tanımlı para arzı M1 ve geniģ tanımlı para arzı M2, 1997 yılında reel olarak daralmıģtır. Bu daralma M1'de M2'ye göre daha yüksek oranda gerçekleģmiģtir. Döviz tevdiat hesaplarını (DTH) da içeren daha geniģ tanımlı parasal büyüklükler M2Y ve M3Y, DTH larının 1997 yılında artması nedeniyle reel olarak artıģ göstermiģtir (Grafik II.4.1). Yıl sonunda reel olarak daralan M1 ve M2 parasal büyüklükleri yılın ilk altı ayında özellikle vadesiz mevduatlardaki yüksek oranlı artıģ nedeni ile M2Y ve M3Y parasal büyüklüklerine göre reel olarak daha fazla artıģ göstermiģlerdir. Bu eğilim yılın ikinci yarısında tersine dönmüģ, vadesiz mevduatların reel olarak önemli ölçüde azalması nedeni ile M1 ve M2, DTH larını da içeren diğer parasal büyüklüklere göre reel olarak daha fazla daralma göstermiģlerdir (Grafik II.4.1 ve Tablo II.4.2). BaĢbakanlığın 31 Ekim 1996 tarihli genelgesi ile uygulanmasına baģlanan "Kamu Ortak Hesabı" vadesiz mevduat hacminde 1996 yılının son iki ayında bir artıģ yaratmıģ ve bu 1997 yılının ilk altı ayında da sürmüģtür. Söz konusu uygulamanın 12 Temmuz 1997 tarihinde sona erdirilmesi üzerine bu hesaptan kamu mevduatına bir geçiģ baģlamıģ, bunun sonucu olarak vadesiz mevduat hacmi yılın ikinci yarısında daralma göstermiģtir. Para arzlarındaki artıģ, 1995 yılında temelde iç talepteki artıģtan kaynaklanan ve 1997 yılında da süren ekonomik canlanmayı da destekler nitelikte olmuģtur. Yıl boyunca mevduat bankalarının kullandırdığı toplam kredilerdeki artıģ söz konusu canlanmanın bankacılık kesimindeki olumlu beklentilerle birleģtiğini göstermektedir. REPO PĠYASASINDAKĠ GELĠġMELER Repo iģlemleri, Hazine bonosu ve devlet tahvilleri üzerinden yapılmaktadır. Kamu açıklarının büyük olması Hazine bonosu ve devlet tahvili faizlerinin yüksek olmasına neden olmakta, bu da repo faizlerini yüksek tutmaktadır. Ayrıca mevduat kalemleri likidite ve munzam karģılık oranlarına tabi iken, repo iģlemlerinin bu yükümlülüklere tabi olmaması, bankalar açısından repoyu mevduata göre daha ucuz bir finansman kaynağı haline getirmektedir. Tasarruf sahipleri açısından ise, mevduat hesapları gelir vergisine tabi iken, repo iģlemlerinin buna tabi olmaması repo iģlemlerini daha cazip kılmaktadır. Sonuç olarak, hem bankalar hem de mevduat sahipleri açısından repo iģlemlerinin daha avantajlı olması, bankacılık sektöründe mevduattan repoya doğru bir kayma yaratmıģtır. Ancak, 1998 yılı Ocak ayından itibaren repo iģlemlerinin de gelir vergisi kapsamına alınması bu durumu etkileyebilir.

Repo iģlemleri 1997 yılında bir önceki yıla göre yüksek oranda artarak 2,6 katrilyon Türk lirasına yükselmiģtir. Repo iģlem hacmi yıllık bazda 1996 yılı sonuna göre nominal olarak yüzde 291 ve reel olarak yüzde 105 artıģ göstermiģtir. Repo iģlemlerinin toplam Türk lirası mevduata oranı 1996 yılı sonunda yüzde 26 iken, bu oran 1997 yılı sonunda yüzde 51'e yükselmiģtir. Repo iģlemlerinin vadelere göre dağılımı incelendiğinde, toplam repo iģlemlerinin yüzde 47'sinin bir günlük vadede yoğunlaģtığı, kalanın ise bir gün ile bir ay arasındaki vadelerde olduğu görülmektedir. GRAFĠK II.4.1 REEL PARA ARZLARI (Yıllık Yüzde DeğiĢim) Merkez Bankası'nın 1997 yılında uyguladığı para politikası mali piyasalardaki istikrarı sağlama temelinde olmuģtur. Bu bağlamda Merkez Bankası, Türk lirası ve döviz piyasalarında oluģan fiyat dengelerini korumaya yönelik politikalar izlemeye çalıģmıģtır. Yıl boyunca döviz kurlarının artıģ oranının enflasyon oranı ile paralel bir seyir izlemesi ve reel faiz oranlarında da önemli dalgalanmalar gözlenmemesi bu politikaların önemli ölçüde sonuç verdiğini göstermektedir. Para politikası uygulaması, rezerv para artıģında iç varlıkların katkısını azaltmak ve net dıģ varlıkların payını arttırmak Ģeklinde özetlenebilir. Bu geliģmelerin sonucunda rezerv para yıl sonu itibariyle yüzde 84,7 artmıģ, yani reel olarak daralmıģtır. (Tablo II.4.2). Piyasalarda artan likidite sıkıģıklığını gidermek için, özellikle Ağustos ayından sonra Merkez Bankası açık piyasa iģlemlerine (APĠ) baģvurmuģ ve piyasayı fonlamıģtır. APĠ iģlem hacminin yıl sonu itibariyle çok fazla artması, rezerv paraya APĠ nin eklenmesi ile elde edilen parasal taban kaleminin nominal olarak yüzde 35,4 daralması ile sonuçlanmıģtır. Yine Ağustos ayından sonra Hazine, gerçekleģtirdiği ihalelerde itfa miktarının üzerinde borçlanarak bunu Merkez Bankası kamu mevduatında tutmuģtur. Böylece parasal tabana kamu mevduatının eklenmesiyle elde edilen ve Merkez Bankası nın toplam Türk lirası

yükümlülüğünü gösteren Merkez Bankası Parası (MBP) kaleminde 1997 yılı sonunda bir önceki yıla göre sadece yüzde 1,2 artıģ gerçekleģmiģtir (Tablo II.4.2). Genel olarak 1997 yılında Merkez Bankası nın net dıģ varlık artıģı ve APĠ yolu ile para arzı artıģını etkilediği söylenebilir. TABLO II.4.2 TEMEL PARASAL GÖSTERGELER(1) (Yüzde DeğiĢim)(2) 1993 1994 1995 1996 1997(3) Rezerv Para 68,7 82,6 84,9 80,0 84,7 Parasal Taban 51,0 51,2 92,3 72,8-35,4 Merkez Bankası Parası 45,5 50,8 93,0 72,2 1,2 Toplam Ġç Yükümlülükler (TĠY) 48,5 73,4 113,1 94,5 70,9 Bilanço 59,7 142,5 105,1 88,5 76,9 M1 87,6 80,6 65,7 109,9 65,8 M2 59,6 120,0 97,7 120,5 87,9 M2Y 88,2 133,2 106,5 109,7 96,7 M3Y 86,0 133,1 106,8 111,2 103,9 Mevduat 56,7 122,0 100,9 132,7 97,6 Krediler 99,4 85,3 149,9 114,0 130,0 TĠY/GSMH(2) 0,10 0,07 0,08 0,09 0,07 TĠY/M2Y(2) 0,32 0,25 0,25 0,23 0,20 Toptan EĢya Fiyatları Ġndeksi(4) 60,2 149,5 64,9 81,9 91,0 Kaynak: TCMB, ay sonu cuma günü verileri kullanılmıģtır. (1) Rezerv Para = Emisyon + Bankalar Zorunlu KarĢılıkları + Bankalar Serbest Ġmkanı + Fon Hesapları + Banka DıĢı Kesimin Mevduatı Parasal Taban = Rezerv Para + Açık Piyasa ĠĢlemlerinden Borçlar Merkez Bankası Parası = Parasal Taban + Kamu Mevduatı Toplam Ġç Yük. = MB Parası + Döviz Olarak Takip Olunan Mev. + Bankaların Döviz Mevd. M1 = DolaĢımdaki Para + Mevduat Bankalarındaki V.siz Mev. + Merkez Bankasındaki Mev. M2 = M1 + Mevduat Bankalarındaki Vadeli Mevduat M2Y = M2 + Döviz Tevdiat Hesabı (TL) M3Y = M2 + Resmi Mev.+ Merkez Bankasındaki Diğer Mev. + Döviz Tevdiat Hesapları (TL). (2) TĠY/GSMH, TĠY/M2Y için tabloda verilen değerler yüzde değiģim değil orandır (3) 27 Aralık 1996-26 Aralık 1997; geçici. (4) DĠE Toptan EĢya Fiyat Ġndeksi (1987 = 100), yıl sonu;

DolaĢımdaki para yılın ilk yarısında önemli artıģ göstermezken, yılın ikinci yarısında söz konusu artıģ hızı yükselmiģ ancak, yıl sonu itibariyle dolaģımdaki para artıģ hızı enflasyon rakamının altında kalmıģtır. Vadesiz mevduatlarda ise tersi bir eğilim gözlenmektedir (Tablo II.4.3). Vadeli mevduatların artıģ hızı reel olarak geçen yıla göre oldukça yavaģlamıģtır. Reel vadeli mevduat faizlerinin 1996 yılına göre düģmesinin bu geliģmeye neden olduğu söylenebilir. Döviz Tevdiat Hesapları (DTH) özellikle Temmuz ayından sonra ABD dolar kurunun yükselmesine paralel olarak büyümüģtür. DTH'larında ABD doları cinsinden geçen yıl yüzde 14,2 olarak gerçekleģen artıģ oranı 1997 yılında yüzde 8,2 olmuģtur. Bu geliģmede döviz kuru artıģ hızının kontrol altında tutulması ve Türk lirası yatırım araçları getirilerinin görece yüksek olmasının etkisi olduğu söylenebilir. TABLO II.4.3. TEMEL PARASAL BÜYÜKLÜKLERĠN AYLIK GELĠġMELERĠ (Yüzde Kümülatif DeğiĢim) 31 28 28 25 30 27 25 29 26 31 28 26 Ocak ġubat Mart Nisan Mayıs Haz. Tem. Ağu. Eyl. Ekim Kasım Ara. 1997 1997 1997 1997 1997 1997 1997 1997 1997 1997 1997 1997 M1 0,5 15,4 20,0 31,1 27,3 30,8 34,6 35,5 39,4 58,2 48,2 65,8 DolaĢımdaki Para -6,7 6,2 10,2 31,5 27,0 35,5 61,0 62,3 73,4 70,5 66,8 80,8 Vadesiz Mevduat 6,0 22,3 27,3 30,7 27,5 25,6 15,0 15,1 14,1 49,2 34,2 54,6 M2 4,3 9,8 15,4 22,8 27,8 35,4 44,4 50,0 60,0 76,0 75,2 87,9 Vadeli Mevduat 5,9 7,6 13,8 19,8 28,5 36,7 49,3 57,0 69,7 84,5 87,6 94,6 M2Y 4,4 9,8 16,0 22,7 29,3 36,9 45,2 54,3 63,2 77,8 84,2 96,7 DTH (TL) 4,6 10,0 16,5 22,5 31,0 39,5 46,0 58,8 66,5 79,8 93,6 105,8 M3 5,5 9,9 15,4 21,9 26,3 36,1 48,5 61,5 71,6 85,5 92,3 102,3 M3Y 5,1 9,9 15,9 22,2 28,5 37,7 47,4 60,3 69,2 82,7 93,9 109,3 Kaynak: TCMB Rezerv para çarpanı, 1994 yılının ikinci yarısında yükselmeye baģlamıģ, 1995 yılının ilk on aylık döneminde ise 1994 yılı sonunda ulaģtığı düzeyde istikrar kazanmıģtı. 1995 yılının son iki aylık döneminde ve 1996 yılı Ocak ayında yeniden yükselme eğilimi gösteren rezerv para çarpanı, emisyonda meydana gelen değiģmelere paralel olarak 1996 yılında dalgalı bir seyir izlemiģtir. Rezerv para çarpanı, 1997 yılında rezerv para artıģının kontrol altında tutulması ve vadeli mevduatlarda çok fazla artıģ gözlenmemesi nedeni ile 4 dolaylarında istikrarlı bir seyir izlemiģ ve fazla dalgalanma göstermemiģtir (Grafik II.4.2). GRAFĠK II.4.2 PARA ÇARPANI

Diğer taraftan, Merkez Bankası'nın yarattığı toplam Türk lirasının M2 ile ölçülen parasal geniģlemeye katkısını gösteren ve M2/MBP Ģeklinde tanımlanan Merkez Bankası Parası çarpanı, açık piyasa iģlemlerindeki değiģikliklere paralel olarak dalgalı bir seyir izlemiģtir. Çarpan, 1997 yılının ilk sekiz ayında vadeli mevduatlardaki artıģa paralel olarak büyümüģ, Eylül ve Ekim aylarında küçülmüģtür. Yılın son iki ayında açık piyasa iģlemlerindeki negatif yönlü artıģ nedeniyle MBP daralırken, çarpan da hızlı bir Ģekilde yükselmiģtir (Grafik II.4.3). GRAFĠK II.4.3 REZERV PARA ÇARPANININ BĠLEġENLERĠ II.4.3. Faiz Oranları

Bütçe açığındaki artıģ eğilimi 1997 yılında da sürmüģ ve açığın finansmanı yılın ilk aylarından sonra yoğun olarak iç piyasadan borçlanarak sağlanmıģtır. Bu finansman etkisini Hazine bonosu faizleri üzerinde göstermektedir. Hazine bonolarının satıģ miktarı ve vadeleri ile ağırlıklandırılmıģ bileģik faiz oranları incelendiğinde, Hazine nin finansman için Merkez Bankası kaynaklarına baģvurduğu yılın ilk aylarında faizlerin yılın diğer dönemlerine göre oldukça düģük olduğu gözlenmektedir. Ancak, bu tarihten sonra Hazine nin iç piyasalardan borçlanmaya baģlamasıyla birlikte faiz oranları artıģ eğilimine girmiģ ve faiz oranları en yüksek noktasına Ağustos ve daha sonra Aralık ayında ulaģmıģtır. Mevduat faiz oranları, 1996 yılı Ocak ayında en yüksek düzeyine ulaģtıktan sonra düģme eğilimine girmiģ ve bu eğilim 1997 yılında da sürmüģtür. Daha önceki yıllarda Hazine bonosu faiz oranlarındaki dalgalanmaların büyük ölçüde mevduat faiz oranlarına yansıdığı gözlenirken, 1997 yılında Hazine bonosu faiz oranlarındaki dalgalanmaların mevduat faiz oranlarına yansıması sınırlı olmuģtur. Reel mevduat faiz oranları, 1996 yılı ortalarından bu yana kısa dönemli dalgalanmalardan etkilenmeyerek istikrarlı bir seyir izlemiģtir (Grafik II.4.4.) Mevduata alternatif yatırım araçlarından biri olan üç ay vadeli reel repo faiz oranları ile üç ay vadeli mevduat reel faiz oranları karģılaģtırıldığında, 1995 yılının ikinci yarısı ile 1996 yılı Ocak-Nisan dönemi boyunca mevduat faizi aleyhinde gerçekleģen faiz marjının, Mayıs ayından itibaren kapanmaya baģladığı gözlenmektedir. Bu eğilim 1997 yılı ġubat ayına kadar sürmüģ, bu dönemden sonra, mevduat faizlerinden alınan stopajın artırılmasına paralel olarak, faiz marjı üç ay vadeli repo lehine açılmaya baģlamıģtır. Bundan farklı olarak, repo faiz oranları ile Hazine bonosu faiz oranları arasında bir paralellik gözlenmektedir. Bu paralellik 1996 yılının ilk yarısına kadar daha net gözlenmiģ iken bu tarihten sonra paralellik devam etmekle birlikte aradaki marj büyümüģtür. Repo faiz gelirinden vergi alınmazken Hazine bonosu faizlerinden 1996 yılı sonundan itibaren stopaj alınmaya baģlanması bu geliģmenin nedeni olarak gösterilebilir. GRAFĠK II.4.4 ÜÇ AYLIK REEL FAĠZ ORANLARI

II.4.4 Döviz Kurları Merkez Bankası nın 1997 yılında uyguladığı para politikası finansal piyasalarda istikrarın sağlanması ve sürdürülmesine öncelik vermek temelinde oluģturulmuģtur. Bu çerçevedeki kur politikası ise, reel döviz kurlarında dalgalanmaların olabildiğince düģük tutulmasına yönelmiģtir. IMF ile 1995 yılı baģında yapılan Stand-by anlaģması çerçevesinde, 1,5 Alman markı ve 1 ABD doları Ģeklinde bir kur sepeti tanımlanmıģ ve bunun öngörülen aylık enflasyon oranları kadar arttırılması hedeflenmiģti. Son iki yılda kur sepetinin aylık bazdaki artıģ oranları enflasyon oranına paralel Ģekilde gerçekleģmiģ ve reel kur endeksindeki dalgalanmalar sınırlı düzeyde tutulmuģtur. Bu bağlamda, 1997 yıl sonu itibariyle Türk lirasının ABD doları karģısındaki değer kaybı yüzde 90,4 olurken, Alman markı karģısındaki değer kaybı yüzde 65,4 olmuģtur. Kur sepetinin artıģı ise yüzde 78,1 oranında gerçekleģmiģtir. Sonuç olarak, reel kur endeksindeki dalgalanmaların 1997 yılı boyunca dar bir aralık içinde seyretmesi izlenen kur politikası hedefine büyük ölçüde ulaģıldığını göstermektedir. Bu durum, açıklanan kur politikasının piyasalar tarafından gerçekçi bulunduğunun göstergesi olarak değerlendirilebilir. II.5. FĠYATLAR Türkiye'de 1994 yılında yaģanan mali krizin ardından 1995 yılı sonunda yüzde 60'lara kadar gerileyen TEFE artıģ oranı 1996 yılında tekrar yükselme trendine

girmiģ ve bu eğilimini 1997 yılında da sürdürerek yıllık bazda yüzde 91 düzeyine ulaģmıģtır (Tablo II.5.1). Yılın ilk yarısındaki fiyat artıģlarının kaynağını ağırlıklı olarak iç talepte gözlenen artıģ oluģtururken, yılın ikinci yarısındaki fiyat artıģlarını petrol fiyatlarına yapılan yüksek oranlı zamların neden olduğu maliyet artıģları belirlemiģtir. Yılın tümünde tarım sektörü fiyatlarının geçen yıllar ortalamasının üzerinde seyretmesi fiyat artıģlarını belirleyen unsurlardan biri olmuģtur. Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) ise bir önceki yıla göre 19,3 puan artarak yıllık bazda yüzde 99,1 oranına ulaģmıģtır. TÜFE içinde en yüksek paya sahip olan gıda, içki ve tütün sektörünün yüzde 115,9, ulaģım sektörünün yüzde 105,3 oranındaki artıģları, 1997 yılında TÜFE artıģını belirleyen önemli etkenlerdir. Mamul gıda fiyatlarının artıģının en önemli nedeni tarım üretimindeki gerileme iken, ulaģım sektöründeki fiyat artıģlarının kaynağını petrol ürünlerine yapılan yüksek oranlı zamlar oluģturmuģtur. TABLO II.5.1 FĠYATLAR (1) (Yıllık Yüzde DeğiĢim) 1995 1996 1997 TÜFE 76,0 79,8 99,1 TEFE 65,6 84,9 91,0 Özel 70,8 80,5 89,0 Kamu 48,6 101,4 97,5 Tarım 86,6 89,9 96,5 Maden. 75,4 93,7 72,6 Enerji 40,8 129,9 64,1 Ġmalat 60,0 80,6 91,2 Özel 64,2 75,7 85,4 Kamu 47,5 96,7 108,5 Kaynak: DĠE (1)TÜFE ve TEFE için baz yılı 1994=100 alınmıģtır. Erken genel seçimler nedeniyle geciktirilen kamu zamlarının 1996 yılı baģında yapılması 1996 yılının ilk dört ayında Toptan EĢya Fiyatları Endeksinin (TEFE) aylık bazda önemli ölçüde artmasına neden olmuģtur. Bu etkinin 1997 yılında kaybolması yılın ilk dört ayında TEFE'yi yıllık bazda düģüģ eğilimine sokmuģtur. Bu nedenle 1996 yılı sonunda yıllık bazda yüzde 84,9 olarak gerçekleģen TEFE

artıģı, 1997 yılı Nisan ayında yüzde 72,8'e kadar gerilemiģtir. Ancak, artan siyasi belirsizliklere bağlı olarak ortaya çıkan erken seçim beklentileri ve bu durumun enflasyonist bekleyiģlere yansıması ve yılın ilk dört aylık döneminde memur maaģlarına yapılan yüksek oranlı zamların neden olduğu iç talep canlılığı enflasyondaki düģüģ eğilimini Mayıs ayından itibaren tersine çevirmiģtir. Mayıs ayında hem kamu hem de özel sektör imalat sanayii fiyatlarında bir önceki aya göre önemli bir sıçrama gözlenmiģtir. Tarım fiyatlarında yılın bütününde gözlenen artıģ, Haziran ayında belirginleģmiģtir. 1991 yılından bu yana her Haziran ayında gerileyen (1994 yılı hariç) tarım sektörü fiyatları 1997 yılı Haziran ayında artıģ göstermiģtir. TABLO II.5.2 FĠYATLAR (Yıllık Ortalama Yüzde DeğiĢim) 1993 (1) 1994 (1) 1995 (2) 1996 (2) 1997 (2) TÜFE 66,1 106,3 89,0 80,4 85,7 Gıda 63,5 110,0 92,3 72,2 92,5 Giyim 66,4 104,8 100,7 82,6 74,9 EĢya 66,8 122,2 82,6 65,1 71,8 Sağlık 68,4 113,1 75,5 94,0 87,3 UlaĢım 56,8 108,0 84,7 97,2 93,6 Kültür 73,5 102,9 86,0 84,5 76,0 Konut 71,8 91,0 86,8 85,4 82,2 TEFE 58,4 120,7 86,0 75,9 81,8 Tarım 62,2 97,8 107,8 86,5 86,9 Madencilik 57,9 132,8 85,6 89,3 76,2 Enerji 67,8 102,3 56,4 101,7 71,8 Ġmalat 56,6 129,4 81,0 70,4 80,6 Özel 59,3 130,5 81,1 68,2 77,6 Kamu 50,7 126,9 80,7 77,1 89,7 Kaynak: DĠE (1)TÜFE ve TEFE için baz yılı 1987=100 alınmıģtır. (2)TÜFE ve TEFE için baz yılı 1994=100 alınmıģtır. Temmuz ayında yaģanan hükümet değiģikliği ve hükümetin artan kamu açığını kapatmak amacıyla petrol ve petrole bağlı ürünlerin fiyatlarına yaptığı yüzde 30

oranındaki zam, özellikle imalat sanayii fiyatlarında Ģok bir sıçramaya neden olmuģtur. Temmuz ayında kamu imalat sanayii fiyatlarındaki artıģ yüzde 15,2 olurken özel sektör imalat sanayii fiyatları yüzde 6,3 oranında artmıģtır. Böylece TEFE yüzde 5,3 oranında artıģla Temmuz ayları için tarihsel olarak en yüksek değerine ulaģmıģ ve 1997 yılının baģlarında yıllık bazda yüzde 70'ler düzeyinde gerçekleģen TEFE artıģı bu platoyu terkederek yüzde 80'ler düzeyine oturmuģtur (Tablo II.5.1). Yılın ilk altı aylık döneminde petrol ürünlerinde yüzde 25,9 oranında artıģ gerçekleģirken yılın ikinci altı aylık döneminde artıģ oranı yüzde 68,7 olmuģtur. Üretimde kullanılan en önemli girdilerden biri olan petrol ürünlerine özellikle yılın ikinci altı ayında yapılan zamlar ekonomide önemli bir maliyet baskısı yaratmıģtır. Yılın ikinci yarısında faizlerdeki artıģ ve reel ücretlerdeki gerilemenin neden olduğu iç talep daralmasına rağmen, enflasyon oranının çıkıģ trendini koruması, bu dönemde ekonomide maliyet artıģından kaynaklanan bir enflasyonun varlığına iģaret etmektedir. GRAFĠK II.5.1 DĠE-TOPTAN EġYA VE ÖZEL SEKTÖR ĠMALAT SANAYĠĠ FĠYATLARI (1994=100, Yıllık Yüzde DeğiĢim) Kamu imalat sanayii fiyatları 1997 yılında yüzde 108,5 artarken, özel sektör imalat sanayii fiyatlarındaki artıģ yüzde 85,4 düzeyinde kalmıģtır. Kamu sektörünün ürettiği hammaddeleri girdi olarak kullanan özel sektör imalat sanayiinin yılın ikinci yarısında meydana gelen önemli maliyet artıģlarını fiyatlarına yansıtamamalarının ardında bir iç talep daralması yeralmaktadır. Ġç talep daralmasına rağmen sanayi üretimindeki artıģın sürmesi, üretim kararlarının uzun

vadeli olarak alındığı ve firmaların mamul mal stoklarını artırdığı sonucunu doğurmaktadır. Yıl boyunca tarım fiyatları yıllık bazda TEFE artıģının üzerinde seyretmiģtir. Yüksek destekleme alım fiyatları, üretimde görülen gerileme 1997 yılında tarım fiyatlarının önceki yıllar ortalamasının üzerinde gerçekleģmesine neden olmuģtur. GRAFĠK II.5.2 DĠE-TOPTAN EġYA VE TÜKETĠCĠ FĠYATLARI (1994=100, Yıllık Yüzde DeğiĢim) TABLO II.5.3 FĠYATLAR (1) (Yıllık Ortalama Yüzde DeğiĢim) 1996 1997 I II III IV Yıllık I II III IV Yıllık TÜFE 78,3 82,2 80,7 79,9 80,4 76,9 77,6 87,7 96,1 85,7 TEFE 64,3 73,2 78,4 84,4 75,9 77,8 74,4 83,2 89,0 81,8 Özel 65,3 72,2 76,5 80,3 74,2 76,1 76,3 80,7 87,3 80,7 Kamu 61,2 76,9 85,0 99,4 81,9 83,9 67,8 91,7 94,7 85,5 Tarım 75,7 82,5 92,0 93,0 86,5 81,5 85,6 84,7 93,4 86,9 Maden. 75,9 81,6 95,2 99,2 89,3 89,1 70,4 76,8 72,0 76,2 Enerji 76,6 98,6 104,5 120,4 101,7 92,7 70,9 63,6 66,9 71,8 Ġmalat 59,3 68,1 71,8 79,0 70,4 75,1 70,2 84,2 89,3 80,6 Özel 60,2 66,8 69,2 74,1 68,2 73,1 71,3 78,9 84,4 77,6 Kamu 56,4 72,1 80,0 95,1 77,1 81,3 66,9 99,9 104,0 89,7 Kaynak: DĠE (1)TÜFE ve TEFE için baz yılı 1994=100 alınmıģtır.

TABLO II.5.4 TEFE DE SEKTÖREL FĠYAT ARTIġLARI (1) (Yıllık Ortalama Yüzde DeğiĢim) TOPLAM KAMU ÖZEL SEKTÖRLER 1996 1997 1996 1997 1996 1997 GENEL 75,9 81,8 81,9 85,5 74,3 80,7 TARIM 86,5 86,9 -- -- 86,5 86,9 Tarım, Avcılık 84,5 90,2 -- -- 84,5 90,2 Ormancılık 105,5 52,4 -- -- 105,5 52,4 Balıkçılık 119,3 47,8 -- -- 119,3 47,8 MADENCĠLĠK 89,3 76,2 88,1 77,8 92,4 72,0 Kömür Madenleri 89,2 76,6 86,9 79,9 95,6 67,5 Ham Petrol, Doğalgaz 93,3 67,7 93,4 68,1 92,1 63,6 Metal Cevheri 78,1 88,8 77,2 84,8 81,8 105,1 TaĢocakçılığı 90,1 83,6 91,3 120,9 89,8 72,7 ĠMALAT 70,4 80,6 77,1 89,7 68,2 77,6 Gıda 81,9 86,6 96,6 79,7 79,2 87,0 Tekstil 53,5 49,9 52,4 77,6 53,5 72,4 Giyim 69,6 73,2 56,7 79,1 70,0 62,3 Deri 84,6 81,1 51,4 64,7 97,4 85,9 Kağıt 28,1 58,0 38,9 47,6 24,3 62,1 Petrol Ürünleri 96,5 93,8 92,1 93,5 95,5 94,6 Kimyasal Ürünler 57,2 78,7 33,6 75,5 64,8 79,6 Plastik ve Kauçuk 60,9 68,3 -- -- 60,9 68,3 Metalik Olmayan Madenler 76,4 87,1 70,6 84,3 77,0 82,2 Metal Ana Sanayi 57,8 88,3 56,5 87,5 58,9 89,0 Metal EĢya 58,1 73,6 49,1 89,0 58,2 73,5 Makina-Teçhizat 70,7 71,8 59,0 62,0 70,9 72,0 Elektrikli Cihazlar 55,7 67,6 78,7 51,6 55,0 68,1 Motorlu Kara TaĢıtı 71,5 72,2 -- -- 71,5 72,2 ENERJĠ 101,7 71,8 101,7 71,8 -- -- Elektrik 104,0 68,8 104,1 68,8 -- -- Su 90,9 86,2 91,1 86,2 -- -- Kaynak: DĠE

(1) 1994=100 baz olarak alınmıģtır. III MALĠ PĠYASALAR III.1. BANKACILIK SEKTÖRÜ VE KREDĠ POLĠTĠKASI III.1.1. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Toplam Merkez Bankası kredileri, kamu ve bankacılık sektörüne açılan krediler olmak üzere iki ana kalemden oluģmaktadır. Kamu sektörüne açılan krediler, temel olarak Hazine ye kısa vadeli avans kaleminden oluģurken, Merkez Bankası kredileri içindeki payı giderek azalmakta olan bankacılık sektörü kredileri ise tarımsal krediler, sanayici kredileri ile ticari kredilerden meydana gelmektedir. Toplam Merkez Bankası kredileri 1997 yılı sonu itibariyle, bir önceki yıl sonuna göre nominal olarak yüzde 8,8 azalıģla, 378,6 trilyon Türk lirasından 345,2 trilyon Türk lirasına inmiģtir. Merkez Bankası toplam kredilerindeki düģüģ, Hazine'ye açılan kısa vadeli avanstaki azalıģtan kaynaklanmıģtır. Merkez Bankası toplam kredilerinin tümüne yakın bir büyüklüğü oluģturan kısa vadeli avanstaki azalıģ, Merkez Bankası kredilerinin azalıģını belirleyen en önemli geliģme olmuģtur. Merkez Bankası Kredilerinde 1997 Yılı GeliĢmeleri Hazineye Kısa Vadeli Avans Hazine'ye kısa vadeli avans üst limiti, Merkez Bankası kanunu'nun 3985 sayılı kanun ile değiģik 50'nci maddesi gereği, 1997 yılı için bir önceki yıl bütçe ödenekleri toplamını aģan tutarın yüzde 6'sı olarak belirlenmiģtir. Bu orana dayanılarak belirlenen 133,9 trilyon Türk liralık kısa vadeli avans limitinden 1997'nin Ağustos ayına kadar kullanılmıģ olan kısım Hazine'ce Banka'ya geri ödenmiģ ve bu tarihten yıl sonuna kadar kullanım olmamıģtır. Hazine'ye kısa vadeli avans hesabı bakiyesi 1997 yılına 370,9 trilyon Türk lirası olarak devretmiģtir. Merkez Bankası'nın yıllık kâ rından Hazine'ye ödenmesi gereken 33,3 trilyon Türk liralık kısım, Hazine MüsteĢarlığı ile varılan mutabakat gereği takas edilerek 370,9 trilyon liradan düģülmüģ ve avans bakiyesi 337,6 trilyon Türk lirasına indirilmiģtir. Bu geliģmeler sonucu Hazine'ye kısa vadeli avans bakiyesi 1997 yılında nominal olarak yüzde 9 azalmıģtır.