MAKALELERLE MARDİN IV ÖNEMLİ SİMALAR DİNİ TOPLULUKLAR Hazırlayan İbrahim ÖZCOŞAR İstanbul 2007
DİNİ-SOSYAL GRUPLARIN KAYBOLMASI: NUSAYBİN ÖRNEĞİ Ahmet TAŞĞIN kimsenin uykusunun fesleğen koktuğu yok İsmet özel 1 Sanayileşme öncesi ve sonrası toplum ve topluluk arasındaki farklılaşma derinleşmiş ve geleneksel toplum yapısının dayanmış olduğu temel dayanakları ile modern toplumun dayandığı temel dayanakları farklılık arz etmeye başlamıştır. Geçen yüzyıllarda sosyologların özellikle ilk dönem sosyologlarının temel uğraşı gelenek ve modernlik arasındaki farklılaşma konusunda olmuştur. Her iki toplum yapısını tanımlama ve buna bağlı olarak açıklamaya çalışmışlardır. Her sosyolog mevcut durumu kavramlaştırdığı ölçüde aktarmıştır. Modernleşme süreci toplulukların kendilerini yeniden tanımlamalarını sağlamıştır. Sanayileşme öncesi ve sonrası etrafında * Doç. Dr. Ahmet TAŞĞIN Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Diyarbakır. Geçmişten Günümüze Nusaybin Sempozyumu 27 28 Mayıs 2004 Nusaybin, sunulan bildiri.
Makalelerle Mardin yeniden başlayan tartışmalar, ikili bir yapı üzerinde yoğunlaşmakta ve bu ikili yapı üzerinden de yeni tanımlar üretilmektedir. Doğrusu dönemin sosyal bilimcileri değişimi farklı yönleriyle tanımlarken tanımlarında değişimi somutlaştırmaya da uğraşmışlardır. 2 Doğal olarak bu çabalar içerisinde Doğu-İslam dünyası dışarıda kalmıştır. Çünkü değişim (sanayileşme devrimi) Avrupa merkezli gerçekleşmiştir. Aslında meydana gelen değişimle birlikte tanım ortaya koyanlarla dolaylı gözleyenler arasındaki farktan söz ediyorum. Fakat Doğulu aydınlar Batı da meydana gelen büyük değişim ve bu değişimin uyandırdığı etkiyi dile getirmekle yetindiler ve bunu da iki boyutlu ele aldılar. Bunlardan ilki geleneksel bilgi kaynakları ve birikimiyle dışardan görüneni anlama ve anlamlandırmadır. Diğeri de aydınların Avrupa merkezli değişimin tanımlarına uygun olarak geliştirdikleri birikime dayanmaktadır. Bir süre sonra birinci çaba, Avrupa daki değişimi izleme şansını yitirmiştir. Çünkü mevcut doğulu birikim sanayi devrimiyle birlikte gelen baş döndürücü değişimin ve buna bağlı talebin karşısında duramayarak, görünen haliyle işgallerle karşılaşmıştır. Aslında değişim, Pazar arayışıyla doğrudan işgallere dönüşmüş hatta sanayileşme ve işgaller arasında oluşan gerilim üzerinden gelişmeleri izleme bilimsel kaygılardan uzaklaşmıştır. Birer birer siyasal etkinliklerin kaybedildiği ve coğrafik sınırların değişmesiyle sonuçlanmıştır. Doğrusu bu durum birinci planda Avrupa ya bakışı anlamakta yetersiz kaldı hatta öngördüklerinin işe yaramadığının görülmesiyle sonuçlandı. Avrupa daki değişimle birlikte hareket eden yerli aydınlar ise, daha etkili oldular ve ellerine geçen fırsatları da yine bu değişim lehinde kullanmaya başladılar. Özellikle yerli aydınların, meydana gelen değişimi kendi geleneksel birikimleri üzerinden içeriden anlama ya da anlamlandırma çabaları ilk planda sonuç verdi. En azından sürecin anlaşılmasına yönelik projeler ortaya konuldu. Doğrusu yerli aydınların çabalarının Avrupa da meydana gelen değişim sürecinin bir parçası olduğu gerçeği daha sonra anlaşıldı. Böylece hem fiziksel hem 2 Joseph Fichter, Sosyoloji Nedir?, Çeviren Nilgün Çelebi, Konya: Toplum Kitabevi, ss. 63-71. 220
Dini Topluluklar de düşünsel bir işgali yaşayarak Doğu-İslam dünyası büyük bir mağlubiyet yaşadı. Burada özellikle Osmanlı Devletini merkeze alarak yukarıda meydana gelen değişimi anlatmak istediğimi belirtmek isterim. Tanzimat sonrası meydana gelen değişim ve Genç Osmanlılar, İttihat ve Terakki Partisi ve Cumhuriyet kadroları değişimin uzantısı olarak belirtilebilir. Doğrusu Avrupa merkezli meydana gelen değişim somut olarak Osmanlı Devleti örneğinde görülebilir. Birincisi sınırların değişmesiyle sonuçlanan işgallerdir. Sanayileşmiş ülkeler, meydana gelen artı üretim için yeni Pazar arayışları içerisinde birinci dereceden Osmanlı Devletini görmüşlerdir. Bir çok program sonrasında çalışmalarını işgalle sonuçlandırarak, sınırlar içerisindeki topluluklar ayrı birer devlete dönüşürken, bu toplulukların kendilerini tanımlamaları batılı bilim adamlarının üretmiş oldukları terminoloji üzerinden gerçekleşmiştir. İşte Nusaybin, Osmanlı Devletinden günümüze meydana gelen değişim aşamalarının hangi düşünsel arka planla gerçekleştiğinin görülmesi bakımından önemli bir yerdir. Çünkü Nusaybin Türkiye- Suriye sınırının parçaladığı kadim bir şehirdir. Orta Doğunun en eski şehirlerinden ve bilim merkezlerinden olan Nusaybin, yüzyılın başında tel örgülerle ikiye ayrılarak iki ülkenin ayrı iki şehri olarak parçalanmıştır. Bu parçalanmanın Avrupa merkezli meydana gelen değişimin sonuçları olarak görülmesinin konuyu daha kolay anlatma imkanı verdiğini düşünüyorum. Konunun anlatımının zor olan yanının ise, işgaller, parçalanmalar ve yeni sınırlarla oluşan mevcut durumun değişim kavramlaştırmasıyla olan ilişkisidir. Bu bakımdan da somut bir örnek Nusaybin üzerinden anlatmayı uygun buldum. Avrupa daki değişim tanımı genel anlamda ikili taraflı kavramdan oluşmakta ve bu iki taraflı kavram sadece geçmişi tanımlamakla kalmamakta aynı zamanda geleceği de belirlemektedir. Bu süreçte geçmiş bazen üzüntü duyulan ama çoğu zaman kurtunulması gereken bir durum olarak görülmüş ve ilerleme fikriyle başka toplumların da değiştirilmesiyle sonuçlanmıştır. 221
Makalelerle Mardin Yukarıda dile getirilen kavramlaştırma daha çok Cemaat ve Cemiyet şeklinde olmuştur. 3 Birinci kavramlaştırmadaki tanım sanayi öncesini anlatırken ikinci tanım sanayileşme ve sonrası durumu tanımlamaktadır. Doğrusunu söylemek gerekirse kullanılan terminolojide bir anlaşma yoktur. Hatta her bilim adamı kendi birikimine göre bir kavramlaştırmaya gitmiştir. Bu dönem bilim adamları arasında kavramlaştırmada olmayan anlaşma, kavramların tanımladığında veya içerisini doldurduklarında yakınlaşmıştır. Çünkü kavramların içeriği ile ikili olan tanımlarla sosyal ilişkileri anlatmışlardır. Bu bakımdan da sanayi öncesi toplumların, birinci dereceden kurmuş oldukları ilişkiler, iş bölümü-sanayileşme sürecinde değişime uğramış ve bireyselleşme başlamıştır. Değişime göre Cemaate ilişkin birinci dereceden ve samimi ilişkiye dayanan yapının kaybolduğu hatta kaybolacağı gibi ön görüyle sonuçlanmıştır. İşte Cemiyete ilişkin tespitler veya beklentiler Cemaat üzerinden izah edilmeye çalışılmış veya anlatılmıştır. Doğrusu bu tanımların hiçbiri olanı anlatmakta veya tamamını vermekten uzaktır. Sadece genel çerçevesini sunmaya çalışmakta, bunu da kavramlaştırılan terimler üzerinden yürütmektedir. Bu bakımdan da üzerinde mutabakata varılan ve hemen her dönemde aynı anlamları içeren terimler olmaktan uzaktır. Bu tanımların uygulayıcısı ya da taşıyıcısı durumunda olan Avrupa ülkelerinin gayretleri sonucunda öncelikli olarak Osmanlı Devletinde görülmeye başlayan etkileri sadece sınırların yeniden çizilmesiyle sonuçlanmış ve değişim ise Cemaat ilişkilerini kaybettiği ile tanımlanmıştır hatta bu arzulanan, olması gereken olarak programa alınmıştır. 4 Osmanlı toplumu, ekonomik, siyasal ve kültürel olarak değişime uğramıştır. Esas itibariyle direnç noktalarını birer birer kaybederek kültürel bir dönüşüm sağlanmıştır. İşte bu durum Cemaat ten Cemiyet e geçildiğinin göstergesi olmuştur. 3 Türkçe çevirileriyle verdiğimiz bu kavramları doğrudan Ferdinand Tönnies kullanmaktadır. Almanca Gemeinschaft und Gesellschaft olarak Sosyoloji terimleri arasında önemli bir tutmaktadır. 4 Tam bu noktada Osmanlı modernleşme tecrübesinin nasıllığı üzerinde durmak istemiyorum. Sonuçları itibariyle bu konuyu ele alıyorum ve meydana gelen değişime dikkat çekiyorum. 222
Dini Topluluklar Cemaatin sosyal ilişkileri ve özellikle bu ilişkilerin niteliğini tanımlamak için kullanıldığını ve güncelliğini koruduğunu göz önünde tutarsak, bu sürecin devam ettiğini söyleyebiliriz. 5 Sadece kavramın dini içeriğe sahip olan topluluklara has olarak kalması bile bu zihniyeti göstermesi bakımdan önemli bir ipucudur. Bu mayınlı alanda bu kavramların sosyal ilişkileri tanımlamak için kullanıldığını yoksa dini içeriğinden dolayı bu toplulukları tanımlamak için kullanılmadığını belirtmeliyim. Sosyologların ilk dönem kullandıkları bu terimler daha sonraki yıllarda daha başka terimlerle karşılanmaya çalışılmıştır. Bunlar arasında birincil-ikincil grup / alt-üst grup / iç-dış grup ile yerel cemaatler / etnik-dini azınlıklar / banliyö / getto sayılabilir. 6 Tanzimat tan sonra Osmanlı Devletinde meydana değişmeler Müslüman ve Müslüman olmayan toplulukların vergilendirilme usulleriyle daha da belirgin olan bir sınıflamaya tabi tutuldukları, bu durumun Tanzimat Fermanı ile yeniden gözden geçirildiği ve Islahat Fermanıyla ise Müslüman olmayan unsurlara Millet statüsüyle yeni bir şekil vermeye çalışmıştır. Bu süreç de Osmanlı Devletinde bulunan Müslüman ve Müslüman olmayan unsurların kopmasına engel olamadı. Doğrusu düşünce dünyasında meydana gelen değişimin adı geçen bütün unsurların kendilerini yeniden tanımlamalarıyla sonuçlanmıştır. İşte bütün unsurların kendilerini tanımladıkları zemin, Cemiyet üzerinden olmuştur. Fakat bütün bu unsurlar Cemiyetin öngördüğü bir tanımla belirlerken kendi iç ilişkilerini ise tamamen Cemaat e ilişkin ilişkiler üzerinden kurulup ve sürdürüldü. Bu yeniden üretilen tanım / kimlik alanı tamamen modern olmasına karşın, aynı şekilde yeniden üretilen Cemaatle birlikte yürüdü. 5 Özellikle son yıllarda Cemaat teriminin bu içeriğiyle kullanıldığını gösteren örnekler için bakınız: Hüsamettin Aslan, Epistemik Cemaat (Bir Bilim Sosyolojisi Denemesi), İstanbul: Paradigma, 1992; Benedict Anderson, Hayali Cemaatler (Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması), 2. bs., Çeviren İskender Savaşır, İstanbul: Metis Yayınları, 1995: Doninique Schnapper, Yurttaşlar Cemaati (Modern Ulus Fikrine Dair), Türkçesi Özlem Okur, İstanbul: Kesit Yayıncılık, 1995. 6 Ramazan Yelken, Cemaatin Dönüşümü Geç Modern Dönemde Cemaat Sosyolojisi, Ankara: Vadi Yayınları, 1999, s. 77-95. 223
Makalelerle Mardin Büyük bir travma yaşayan Osmanlı Devletindeki bütün topluklar, üretilen yeni tanımla, hem kendileri hem ilişkide bulundukları diğer topluluklar veya diğer Cemaat adacıkları için yıkıcı olmaya başladılar. Böylece hem kendilerine hem birlikte yaşadıkları topluluklara karşı ya zarar veren ya da yabancılaşan topluluklara dönüştüler. 7 İşte bu çevreden sonra Nusaybin örneğine geçebilirim. Yukarıda kısaca özetlenen durumdan yola çıkarak Nusaybin örneğinde konuyu somutlaştırmaya çalışacağım. Son yüzyıldan günümüze Nusaybin, önemli bir yerleşim merkezi olma özelliğini korurken bir çok topluluğun ortak mekanıdır. Nusaybin de Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Süryaniler, Yezidiler ve Müslümanlar yaşamaktaydı. Yukarıda bahsedilen sebepler sonucu bu topluluklar zaman içerisinde göç etmişler / azalmışlardır. Ayrıca yine aynı sebepler sonucunda Osmanlıdan Cumhuriyete cemaatten cemiyete doğru bir değişim meydana gelmiştir. Topluluklar, değişim sonucunda kendi içlerinde homojen görünmelerine / kendilerini böyle göstermelerine karşın her biri farklı bir tanım altında kendisini sunmaktadır. Fakat bu sunuş sonunda birlikte yaşadıkları toplulukların da aynı süreci yaşamaları sonucu aralarındaki ilişkiler kopmaya başlamış, topluluklar arasında güvensizlik meydana gelmiştir. Bir coğrafyaya bağlı oluşan cemaat, kendisini azınlık hissederek, göç etmek zorunda kalmıştır. Böylece bir coğrafyayla sınırlanan gruplar, daha geniş coğrafyada sosyal ilişkilerini sürdürmeye çalışmaktadırlar. Günümüzde bu toplulukların çoğundan söz edilemez. 8 Burada örnek olarak sadece Yezidilerin ve Süryanilerin son yıllardaki durumlarını veriyorum: 7 Burada dile getirmiş olduğum görüşlerin daha fazlası için bakınız: Richard Sennett, Kamusal İnsanın Çöküşü, 2.bs., Çevirenler: Serpil Durak-Abdullah Yılmaz, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2002, ss. 285-330. 8 Ernst Honigman, Nasibin, cilt 9, İslam Ansiklopedisi, Eskişehir: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1997, ss. 99-103. 224
Dini Topluluklar Süryaniler: 1985 Girmeli (Giramira)+** Balaban (Birguriya)+** Dağiçi (Harabemişka) Dibek (Badibe)** Günyurdu (Merbobo) Odabaşı (Gündükşükro) Taşköy (Arbo) Üçköy (Harabale) Mor Melke Manastırı 9 Üçyol (Sederi) Nusaybin ilçesi toplamı: 4805 2005 Girmeli (Giramira)+** 14 Balaban (Birguriya)+** - Dağiçi (Harabemişka) - Dibek (Badibe)** - Günyurdu (Merbobo) - Odabaşı (Gündükşükro) 60 Taşköy (Arbo) - Üçköy (Harabale) 20 9 Nusaybin, Midyat arasında kalan İzol (Bagok) Dağlarında Süryanilerin kutsal kabul ettikleri bir çok manastırları var. Bunların en önemlilerinden biri, rahipliği Tur Abdin bölgesine getiren Mor Evgin adına inşa edilen Mor Evgin Manastırıdır. Mimari açıdan önemli olan bu eserler bugün metruk bir haldedir. 225
Makalelerle Mardin Mor Melke Manastırı 10 Üçyol (Sederi) - Nusaybin ilçesi toplamı: 204 10 Yezidiler: 1985 Çilesiz köyü, Balaban köyü, Güneli köyü, Kaleli köyü, Değirmencik köyü, Dibek köyü, Selvik mezrası, Fıskin mezrası, Berhok mezrası, Arpalia mezrası, Nusaybin ilçesi toplamı: 2963 kişi. 2005 Çilesiz köyü: 42 kişi, Balaban köyü: 14 kişi, Turgutlu köyü: 11 kişi, Girmeli köyü: 5 kişi. Nusaybin ilçesi toplamı: 72 kişi. 11 10 Ahmet Taşğın, Anadolu nun Yok Olmaya Yüz Tutan Zenginliklerinden: Süryaniler, VI. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Genel Konular Seksiyon Bildirileri (İçel 18-22 Haziran 2001), Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002, s. 223. 226
Dini Topluluklar Modern sosyal bilimlerde meydana gelen değişim, toplumsal hayata ilişkin değişime paralel gelişmektedir. Sosyal bilimciler, değişimi farklı terimlerle anlatırlarken sosyal ilişkileri daha belirgin anlatma gayretinde olmuşlardır. Her geçen gün değişime bağlı olarak tanımlarda yenilenme olmaktadır. Esasen farklı kavramlarla baştan beri hep aynı durumu anlatmaktadır. Fakat bu tanımların sonucunu göçlerle görebilmekteyiz. Bu göçler hem iç hem dış göç olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğrusu değişimin sonucu, topluluklar her defasında tanımın bir nedeni / sonucu tanımlanmış olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeniden ortaya çıkışta dini-sosyal grupların kendilerini tanımlamada başvurdukları kaynak / yöntem onların bu görünürlüğünü kaybettirmektedir. Yani dini-sosyal gruplar kamusal alanda görünmeye başladıklarından itibaren farklı taleplerde bulunmaya başlamaktadırlar. Burada zaman sırasına göre öncelikle siyasal taleplerden kültürel taleplere doğru bir evrilme söz konusudur. Bu evrilme dini olanı kültürel olana veya ona dahil edip değiştirirken içerik itibariyle de bir değişime uğratmaktadır. 12 Uzun bir süreyi kapsayan modernleşme serüveni sonucunda dini-sosyal gurupların göçlerle görünen bir kayboluşuyla karşı karşıyayız. Bu durum geleneksel toplumda önemli ölçüde farklı dinisosyal grupların kaybolmasıyla sonuçlanmaktadır. Bu aynı zamanda toplumun zenginliklerini yitirmesi anlamına gelmektedir. Ama burada benim dikkat çekmek istediğim konu, yeniden tanımlanan topluluğun bu tanıma uygun olarak bir davranış biçimine sahip olmasıdır. Bunun sonucunda dini-sosyal gruplar kaybolmaktadır. Çünkü kavramsallaştırmanın sahipleri aynı zamanda içeriğini de belirlemektedir. Bu bir başka toplumda gerçekleştiğinde bu toplulukların farklı taleplerinin bir tehdit unsuru olarak algılanmasıyla başlayan siyasal-ideolojik bir dönemin başlangıcıdır. Böylece geleneksel tanımından uzaklaşan ki şimdilik kurtuluş yok, dini-sosyal 11 Ahmet Taşğın, Anadolu da Yok Olmaya Yüz Tutan Dini Topluluklardan: Yezidiler, Uluslararası Anadolu İnançları Kongresi 23-28 Ekim Ürgüp/Nevşehir-2000, Ankara: Ervak Yayınları, 2001, s. 739. 12 Kenan Çayır, Toplumsal Sahnenin Yeni Aktörleri: Yeni Sosyal Hareketler, Yeni Sosyal Hareketler Teorik Açılımlar, Yayına Hazırlayan: Kenan Çayır, İstanbul: Kaknüs Yayınları, 1999, ss.13-33. 227
Makalelerle Mardin gruplar, kendilerini tanımlayan sosyal ilişkilerinden soyutlanmaktadırlar. Böyle bir çözülme topluluğun siyasal/ideolojik ve kültürel taleplerine cevap verecek zamana ve mekana taşınmasıyla sonuçlanmaktadır. Bütün bu hareketlenmeler sonucunda dini-sosyal gruplar kaybolmaktadır. Sonuç olarak sanayi devriminden itibaren sosyal bilimciler, yeni gelişmeleri kavramlaştırarak aktarmaktadırlar. İkili bir tanım üzerinden yürüyen bu kavramlar sanayileşme öncesi ve sonrası sosyal yapıyı açıklamaya çalışmaktadır. Kavramların çeşitliliğine rağmen kavramların açıklamaya çalıştığı sosyal ilişkilerdir. Bu süreçte Dinisosyal guruplara ilişkin tanımlar, sanayileşme süreci öncesine dahil edilerek daha dar bir alanla sınırlandırılmıştır. Yani sanayileşme sonrası meydana gelen değişim sonucu, dini-sosyal gurupların da sosyal ilişkileri de değişime uğrayarak birebir ilişkiyi kaybetmiştir. Bu değişim göçlerle kolayca görülmektedir. İşte Nusaybin de dini-sosyal grupların hem yoğunluğu hem de çeşitliliği bakımdan en fazla olduğu yerlerdendir. Buna karşın göçlerle başlayan kaybolma süreci esasında sosyal ilişkilerin değişimi anlamına gelmektedir. Dini-sosyal grupların siyasal/ideolojik taleplerinin kültürel taleplerle sonuçlanan değişimi de içerik itibariyle yani sosyal ilişkilerinin de değiştiği anlamına gelmekte en azından bunu talep etmektedir. Bu talep ya da değişim dini-sosyal grupların ilişkilerinin birebirliğini kaybettirmektedir. 228