Cihan Demirci Damdaki Mizahçý Mizah Dergilerimizde Yazýnýn Serüveni 135 yýlý geride býrakan köklü bir mizah dergisi geleneðine sahibiz, ama mizah dergilerimiz epeyce bir süredir dergilerinde mizah öyküsü ne ve mizah yazýnýna pek yer vermez oldular! Mizah dergiciliði serüvenimiz bir yerde yazýyla-çizginin serüveni ve tatlý rekabetidir aslýnda. Bundan tam 135 yýl önce yazýnýn çizgiye karþý ezici aðýrlýðýyla baþlayan bu serüvende zaman içerisinde çizgi yazýyý yakaladý ve neredeyse dergi içeriðinde eþit duruma getirdi vaziyeti; ancak 1970'li yýllarýn baþlarýndan itibaren, özellikle de Gýrgýr'la baþlayan bir süreçte çizgi yazýnýn tamamen önüne geçti. Peki sonrasýnda neler oldu demeden önce gelin þimdi durumu daha iyi kavrayabilmek için en baþa dönelim. Önce aklýmýza kazýmamýz gereken bir matbaa gerçeði ile baþlayalým söze. Gutenberg'in kurþun harflerle ilk baskýyý yapýp matbaayý 1436'da keþfetmesinden ancak 291 yýl sonra 1727'de matbaaya kavuþabilen (yazýyla da yazalým tam; iki yüz doksan bir yýl!) Osmanlý Ýmparatorluðu aslýnda yayýncýlýk serüvenine daha iþin baþýnda üç asýr geriden girmiþti! Ama ayný Osmanlý Ýmparatorluðu'nda yaþanan ve bilinmesi gereken önemli bir gerçek daha vardý. Osmanlý Ýmparatorluðu içerisinde yaþayan azýnlýklardan Museviler ilk matbaalarýný Gutenberg'den sadece 57 yýl sonra, yani 1493'te; Ermeniler 1567'de, yani 131 yýl sonra; Rumlar da 1627'de yani 191 yýl sonra kurabilmiþken o topraklarýn gerçek hâkimi olan Osmanlý matbaaya 1727'de gene azýnlýk kökenli bir Osmanlý vatandaþý olan Ýbrahim Müteferrika'nýn çabalarý sayesinde kendi topraklarýnda matbaayý en son kullanabilen olmuþtu! Kendi hükümran olduðu topraklarda bile sona kalmayý baþarabilen Osmanlý, aslýnda biz Türklerin her þeyi son dakikaya býrakma ve sonra da telaþ içerisinde kalma alýþkanlýðýný da bu anlamda atasý olsa gerek! Osmanlý'daki ilk gazete de matbaanýn Osmanlýya geliþinden tam 104 76 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 5, EKÝM-KASIM 2005
MÝZAH DERGÝLERÝMÝZDE YAZININ SERÜVENÝ yýl sonra II. Mahmut döneminde 1831'de yayýmlanmaya baþlayan Takvim-i Vakayi olmuþtu. Yayýncýlýk anlamýnda hep asýrlýk açýklar yaþayan Osmanlý bu açýðýný kapatmak için kimi zaman çok hýzlý koþtu, kimi zaman fazla hýza gelemeyip sansürcü kafasýyla hýz kesti. Ýlk gazetenin 1831'de yayýmlanýþýndan tam otuz altý yýl sonra 1867'de çýkan Ýstanbul adlý gazetede ilk defa karikatürlere rastlamaya baþlarýz Ýstanbul gazetesinde ilk kez görülen karikatürün bir mizah yayýnýna taþýnmasý konusunda ise basýnýmýzda yýllardýr hep farklý tarihler yer almýþtýr. Ýlk adýmda Yassah hemþerim! Osmanlý'da ilk mizah dergisi, Ermeni asýllý bir Osmanlý aydýný olan Teodor Kasap'ýn 1870'te çýkardýðý Diyojen dergisidir. Diyojen ve sonrasýnda arka arkaya çýkan Hayal, Kahkaha, Geveze, Latife, Çaylak gibi mizah dergilerinin soluðu henüz yedi yýllýk bir süreçteyken, ne yazýk ki 1877'de meclise gelen Matbuat Nizamnamesi ile padiþah Abdülhamid tarafýndan kesilmiþ ve Abdülhamid'in otuz iki yýlý bulan baský rejimi sýrasýnda mizah dergileri yasak olduklarý için yayýmlanamamýþtýr. Yani bu topraklarýn 20. yüzyýla mizah dergisiz girdiðinin altýný çizmekte yarar var Kýsacasý mizah dergileri 20. yüzyýlda gözlerini ilk kez 1908 yýlýnda II. Meþrutiyet'in ilanýyla açabilmiþlerdir. Anlaþýldýðý üzere mizah dergilerimizin 20. yüzyýlý Abdülhamid kâbusu yüzünden sekiz yýl gecikmeli olarak 1908'de baþlayabildi diyebiliriz Otuz iki yýl gibi bir süre susmak zorunda kalan mizah dergileri ancak 1908'de 20. yüzyýla adým atarken öylesine bir patlamýþlardýr ki Ýstanbul'da bir anda kýrka yakýn mizah dergisi çýkmaya baþlamýþtýr. Bu çýkan dergilerin çoðu kýsa süreler içerisinde kapanmýþ olsa da böylesine bir dergi patlamasý 20. yüzyýl boyunca bir daha yaþanmamýþtýr Sonuçta sorunlu da olsa mizah dergilerimizin yayýncýlýk serüveninin baþlangýcýnda aðýrlýkta olan yazýdýr. Örneðin Diyojen dergisinin yazarlarý arasýnda Teodor Kasap, Ali Bey, Ebüzziya Tevfik, Namýk Kemal, Ahmet Mithat gibi isimler yer alýr. 20. Yüzyýlýn ilerleyen yýllarýnda Kurtuluþ Savaþý dönemine geldiðimizde de ilginç bir durum görürüz. Kurtuluþ Savaþý sýrasýnda Ankara hükümetini tutan ve Kurtuluþ Savaþý'na destek veren mizah dergisi Güleryüz'ü (1921) Sedat Simavi, buna karþýlýk Ýstanbul merkezli Osmanlý hükümetini tutan ve Kurtuluþ Savaþý'na karþý çýkan mizah dergisi Aydede'yi de dönemin ünlü yazarlarýndan Refik Halit Karay çýkarýr. Kurtuluþ Savaþý sýrasýnda iþgalci devletlerden yana tavýr alan Aydede dergisi on sayý çýktýktan sonra Kurtuluþ Savaþý'nýn kazanýlmasýyla kapanýr, ama bu dergi aþaðý yukarý ayný kadroyla 1922'de yeni bir dergiye dönüþür. Bakýn, 1922 yýlýndaki mizah dergiciliðimizde yazýnýn çizgiye karþý olan aðýrlýðýný anlayabilmek için o dönem Aydede dergisindeki yazar kadrosunu þöyle bir sýralayalým: Refik Halit Karay, Yusuf Ziya Ortaç, Osman Cemal Kaygýlý, Reþat Nuri Güntekin, Selami Ýzzet Sedes, Ercüment Ekrem Talu, Orhan Seyfi Orhon, Halil Nihat Boztepe, Fazýl Ahmet Aykaç, Rýza Tevfik. ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 5, EKÝM-KASIM 2005 77
CÝHAN DEMÝRCÝ Yazar aðýrlýklý dergi: Akbaba Aydede'nin kapanmasýyla sadece adý deðiþerek Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon tarafýndan çýkarýlmaya baþlanan yeni mizah dergisine gelelim þimdi. Bu dergi 20. yüzyýlýn en uzun ömürlü dergisi olan Akbaba'dan baþkasý deðildir Akbaba dergisi uzun yayýn hayatý boyunca birkaç kez kapansa da yayýný birkaç kesintiye uðrasa da 1922'de baþlayan yolculuðunu 1977 yýlý sonunda noktalar, yani elli beþ yýllýk bir ömür sürer. Hiç unutmam, henüz on dört yaþlarýndaydým ve her hafta Akbaba'yý satýn aldýðým Erenköy tren istasyonundaki bayiye gittiðimde Akbaba'yý uzatan bayii; Bak bu Akbaba'nýn son sayýsý demiþti Akbaba'nýn üzerindeki tarih 28 Aralýk 1977'ydi ve Cafer Zorlu imzalý kapak karikatüründe Noel Baba kaçýrýlmýþ ve fidye isteniyordu hatýrladýðým kadarýyla O dönemlerde uzunca bir süredir uzatmalarý oynayan Akbaba tahtýný çoktan Gýrgýr'a kaptýrmýþtý zaten. En uzun ömürlü mizah dergisi olan Akbaba'yý incelediðimiz zaman yazýnýn çizgiye karþý dikkat çekici bir aðýrlýðýyla karþýlaþýrýz. Aslýnda bu durum Akbaba'nýn yayýmlandýðý döneme özgü genel bir durumdur. Akbaba'nýn baþlangýç yýllarýnda yukarýda saydýðýmýz Aydede'nin yazar kadrosundaki isimlerin pek çoðunun yaný sýra Peyami Safa, Ahmet Rasim, Mehmet Rauf, Feridun Kandemir gibi edebiyatçýlar da yazýlarýyla görülürler bu dergide. Özellikle 1930'lu yýllardan baþlayarak taradýðým mizah dergilerinde yer alan öykü, roman tefrikasý ve mizah yazýlarýnda ilginç bir akýmýn baþladýðýný da görürüz. Bu akým takma isim le yazma merakýdýr. Bakýn þu an elimdeki 1936 yýlýna ait, Sedat Simavi'nin çýkardýðý Karikatür adlý mizah dergisinde yazar adlarý; Papaðan, Ýspinoz, Boncuk gibi takma isimlerden oluþuyor. Üç yazar, bir çizer: Markopaþa Bu noktada 1946 yýlýna gelmekte ve sadece üç yazar, bir çizerden oluþan dört sayfalý mizah gazetesi Markopaþa'nýn gücüne deðinmekte yarar var. 25 Kasým 1946'da ilk sayýsý çýkan bu dört kiþilik mizah gazetesinin kadrosu: Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Rýfat Ilgaz ile bu üç yazara çizgileriyle katký saðlayan çizer Mim Uykusuz'dan oluþuyordu. %75 bir oranda yazar aðýrlýklý diyebileceðimiz bu ilginç ve sýký muhalif gazete Türk mizah yayýncýlýðý tarihinin yüz aký olurken dönemin iktidarýnýn þimþeklerini üzerine çekerek sayýsýz kez kapatýldý. Kesintilerle ve sürekli deðiþen adlarla süren bu müthiþ serüven dört yýl sürdü. Markopaþa serüveni, bize mizah gazetesi ya da dergisinde özellikle yazý nýn ne denli müthiþ bir güç olacaðýný da göstermiþ oldu. Yazar kadrosu göz kamaþtýran Tef dergisi Þimdi gelelim bizim tarihimizde önemli bir yýl olan 1960'a Bakýn, 1960 yýlýnýn en önem- 78 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 5, EKÝM-KASIM 2005
MÝZAH DERGÝLERÝMÝZDE YAZININ SERÜVENÝ li mizah dergilerinden Tef var þu an elimde. Ýlk önce 1954-1955 yýllarýnda yayýmlanan bu dergi yayýnýna ara vermiþ, 1960 ihtilali sonrasý oluþan rüzgârla yeniden çýkmýþtý. Ertem Eðilmez'in sahibi olduðu Tef, mizah tarihimizde önemli izler býrakmýþ bir dergidir. Size Tef dergisinin 1960 yýlýndaki yazar kadrosunu özellikle saymak isterim: Adnan Tahir, Adnan Veli, Alplaçin, Aziz Nesin, Bedii Faik, Bülent Oran, Çetin Altan, Ýlhan Engin, Haldun Taner, Halit Kývanç, Melih Cevdet Anday, Orhan Boran, Reþat Ekrem Koçu, Rýfat Ilgaz, Selami Ýzzet Sedes, Suavi Sualp, Yalçýn Kaya, Zahir Güvemli Gördüðünüz gibi bir mizah dergisi için müthiþ bir yazar kadrosu bu. Derginin ikinci sayfasýndaki künyesinde gururla sýralanmýþ bu isimleri saydýðýnýzda dergide on sekiz yazarýn yazdýðýný görüyorsunuz. Tef'in o sayýdaki çizer sayýsý da yirmi bir. Yani neredeyse çizeri kadar yazarý olan bir dergi Tef. Dergide pek çok öykü, mizah yazýsý, kýsa fýkra, tefrika ve yabancý yazarlardan çevrilmiþ öykü ve tefrikalar dikkat çekiyor. Tef, çizgiyi de oldukça iyi kullanan, ama yazýnýn gücünden de fazlasýyla yararlanmýþ bir mizah dergisi olarak övgüyü fazlasýyla hak ediyor. Yazýnýn çizgiye karþý üstünlük kurduðu yýllar bu þekilde sürerken þimdi gelelim dünya üzerinde dönüm noktasý olmuþ bir yýla; 1968'e Akbaba zaman zaman ara verdiði yayýnýna henüz dolu dizgin devam etmektedir. O tarihlerde derginin bayraðý Yusuf Ziya Ortaç'ýn oðlu Ergin Ortaç'tadýr. Elimdeki Akbaba dergisi 1968 yýlýnýn Haziran ayýna ait. Dördüncü sayfasýnda Aziz Nesin'in tam sayfa öyküsü var. Beþinci sayfada Refik Erduran'ýn yazý köþesi, altýncý sayfada Muzaffer Ýzgü'den gene tam sayfa bir mizah öyküsü. Sonrasýnda Adnan Veli'den bir öykü, Vedat Saygel'den bir öykü, Suavi Süalp'ten farklý mizah yazýlarý, Yalçýn Kaya ve gene Muzaffer Ýzgü'den bir baþka öykü derken derginin sonunda çeviri bir öykü. Yirmi dört sayfa olarak yayýmlanan dergide tam on bir ayrý mizah yazarýnýn öykü ve mizah yazýsý çýkýyor karþýmýza. Yazýnýn saltanatýndan çizginin saltanatý Gýrgýr'a Mizah dergilerimizdeki yazar kadrolarýn aðýrlýðý ve yazýnýn kendini gösterdiði, bu sayede edebiyat dünyasýna pek çok mizah yazarýnýn girdiði verimli bir dönem ilginçtir, ama içinden benim de yetiþtiðim Gýrgýr dergisiyle son bulmuþtur. 1972'de yayýmlanmaya baþlayan Gýrgýr dergisinin ömrü on yedi yýl oldu. 1989'un Aralýk ayýnda biten bu müthiþ derginin en önemli özelliði yaratýcýsý Oðuz Aral'ýn çizginin gücünü öne çýkaran bir dergi ortaya çýkarmasýydý. Þüphesiz 1950'lerden sonra mizah dergilerindeki çizgi gücü giderek yazýya yaklaþmaya baþlamýþ, ama genellikle yazýnýn gölgesinde kalmýþtý. Oðuz Aral bu anlamda bir devrim yaparak tamamen çizgi aðýrlýklý bir mizah anlayýþý yarattý ve bir yerde yazýyý da çizgiye dönüþtürmüþ oldu. Gýrgýr'ýn ilk yýlý olan 1972'de dergide yazý olarak sadece Aziz Nesin'in öyküleri ve yabancý öyküler görülür. Örneðin 1972'deki yedinci sayýya baktýðýmýzda gözüken tek yazar, Aziz ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 5, EKÝM-KASIM 2005 79
CÝHAN DEMÝRCÝ Nesin'dir. 1973'te dergide bir süre Suavi Süalp çalýþýr yazar olarak, sonrasýnda derginin erken yaþta ölene dek tek yazarý olacak, Ýsmet Çelik çýkar ortaya, ondan sonra da Atilla Atalay alýr tek yazar bayraðýný. 1980'lerin baþlarýnda Oðuz Aral okurlardan gelen istek ve tepkiler üzerine mizah öyküleri yayýmlamaya baþlar, ki derginin sonradan yazarý olan Atilla Atalay da, ben de o öykülerle ortaya çýkanlardan olmuþuzdur. On yedi yýllýk ömrü süresince tek bir yazarla, ama sayýsýz çizerle tam bir çizgi mizah dergisi olan Gýrgýr'ýn mizah öyküsüne yer verdiði 1980'li yýllarýn baþlarýný þimdi heyecanla anýmsýyorum. O dönem pek çok genç mizah öykücüsü Gýrgýr için devrim sayýlacak bir kararla baþlayan bu köþe sayesinde imzasýný ortaya çýkarmýþtý. Ama bu kararda dergiye yaðmur gibi öykü yaðdýran okurun yarattýðý güç de çok önemliydi doðrusu. Ustalarýmdan biri olarak gördüðüm Oðuz Aral Aðabeyle ilgili ilginç bir gözlemimi aktarmak istiyorum Oðuz Aðabey, dediðim gibi Gýrgýr'ýn en parlak dönemlerinde, açýk söylemek gerekirse, yazýyý hep ikinci plana itmiþ ve Gýrgýr'da karikatürü ön plana çýkarmýþtý. Dediðim gibi Gýrgýr'ýn her dönemde sadece bir tane mizah yazarý olmuþ, diðerleri hep stepne ya da yedek kulübe adamý olarak kalmýþlar, kendilerini gösterme fýrsatýný karikatürcülere göre çok daha zor bulmuþlar, daha doðrusu pek de bulamamýþlardý. Gýrgýr'da o dönemlerde ikinci bir yazarýn kendini gösterebilmesi için birincinin ya ölmesi ya da dergiden ayrýlmasý gerekiyordu iþin gerçeði! Ancak hayatýn cilvesi iþte! Þu iþe bakýn ki zamanýnda Gýrgýr'da mizah yazarlarýna pek fazla þans vermeyen, onlarý küçücük alanlardaki boþluklarda yazmaya iten Gýrgýr'ý sadece karikatür aðýrlýklý bir dergi olarak oturtan sevgili Oðuz Aðabeyimiz ömrünün son yýllarýnda Hürriyet gazetesinde mizah yazarlýðý yaptý! Hem de öylesine keyifli, öylesine güzelim yazýlar yazdý ki çizgisini bile sollayacak bir düzeyde yazýlardý bunlar. Bu noktada Gýrgýr da da keþke mizah yazarlarýna biraz daha fazla þans verseydi diye sormadan edemiyor insan. Ama soru sormaktan çekinmeyen biri olarak ben, kendisine son yýllarýnda bu soruyu sorduðumda bu anlamda bana hak vermesi çok hoþuma gitmiþ, ustayý gözümde daha da büyütmüþtü. Tarihin garip bir cilvesini hem yazan hem de çizen biri olarak buraya not düþmek istedim sadece. Bir çizgi ustasý için yazarlýk nedir? Oðuz Aral'la 2002'de yaptýðým bir söyleþide kendisine yazarlýðýyla ilgili þu soruyu sormuþtum: Karikatürcü Oðuz Aral, son yýllarda karþýmýza Huysuz Ýhtiyar yazýlarýyla mizah yazarý Oðuz Aral olarak çýktý. Karikatürcülükten gelmiþ olmak mizah yazarlýðýnýza neler katýyor? Sevgili Oðuz Aral þöyle yanýt vermiþti bu soruma: Bir kere ben resim hayal edebiliyorum, yazarlar resim hayal edemez, kelimelerle düþünür. Bu, bir avantaj, ama ikincisi, yazarlýk çok zor bir þeymiþ, yani Allah sizi korusun çok kaypak bir þey. Þimdi çizgide bir þey çizersiniz, onu beðenmezseniz oturur tekrar çizersiniz hallolur, ama sözcükler öyle deðil ki gaydýrý kup- 80 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 5, EKÝM-KASIM 2005
MÝZAH DERGÝLERÝMÝZDE YAZININ SERÜVENÝ pak Cemilem iþte! Þimdi cümleyi böyle yapýyorsunuz olmuyor, çevirip baþka türlü yazýyorsunuz, bu defa da baþka türlü bir anlam çýkýyor ortaya. Halbuki ben baþka bir þey anlatmak istiyorum. Bir de baþlýyorsunuz yazmaya, ortaya anlatmak istediðiniz deðil bambaþka bir þey çýkabiliyor. Yani yazarlýk kötü bir þeymiþ, iyi ki geç baþlamýþým Gýrgýr sonrasý baþlayan son on beþ yýllýk mizah dergisi sürecinin mizah yazýný için hiç de parlak olmadýðýný, hatta Gýrgýr'ýn o tek yazarlý yýllarýný bile arattýðýný düþünüyorum. Çünkü günümüz mizah dergileri artýk edebi anlam taþýyan mizah yazýlarýna ve öykülerine yer vermiyor, hatta mizahla hiçbir ilgisi olmayan çok aðýr yazýlar yayýmlýyorlar. Bu durum mizah yazýnýnýn giderek yok olmasýna yol açýyor. Ýþte bu noktada mizah yazýný, mizah dergilerinden uzaklaþýyor ve kendisine yeni mecralar arýyor. Ýþte bu anlamda edebiyat ile mizahý iç içe geçiren Öküz ve sonrasýnda Hayvan gibi dergiler çýkýyor karþýmýza. Mizah öyküsü yazanlarýn dikkatine! Mizah öyküsü deneyen-yazan yazar adaylarýnýn bu öykülerini deðerlendirecek ve yayýmlayacak dergi bulmakta çok zorlandýklarý bir dönemden geçiyoruz. Mizahý edebiyattan tamamen kopartan bir anlayýþ yüzünden mizah dergilerinde öykü ve benzeri edebiyat türleri uzunca bir süredir yayýmlanamýyor. Ýmge Öyküler dergisi bu noktada mizah yazýný üzerine kafa yoran bir mizahçýya kapýlarýný açarak bence cesur bir adým attý. Þimdi ben de buradan mizah öyküsü deneyen, yazan ama yazdýklarýna ses bulamayan arkadaþlara sesleniyorum. Bu köþeyi okurlarla daha aktif hale getirmenin zamanýdýr. Bana mizah öykülerinizi iletin, yirmi beþ yýllýk yazarlýk deneyimlerimden yola çýkarak bu köþeden onlarla ilgili deðerlendirmeler yapalým ve hatta içlerinden yayýmlanmaya deðer olanlarý Ýmge Öyküler dergisinde yayýmlanmasý için önereyim. Ama sizden ricam bu öyküleri word dosyasý içinde cihandemirci@yahoo.com adresine iletmeniz. Gelecek sayýya dek, aklýmýzda hayýrlýsý neyse o olsun ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 5, EKÝM-KASIM 2005 81