BEYAZ BASTON. Dünyaya Açılan Kapınız. www.aktifgor.org.tr beyazbaston_06@hotmail.com beyazbastondergisi@gmail.com BEYAZ BASTON



Benzer belgeler
VATANDAŞLARIMIZIN YARARLANABİLECEĞİ VERGİSEL DÜZENLEMELER

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2010/24 TARİH:

MALUL VE ENGELLİLERİN ARAÇ ALIMINDA ÖTV İSTİSNASI UYGULANMASI İLE İLGİLİ SİRKÜLER ÇIKARILDI

/ TL nin altında olan binek otomobil, panelvan, pick-up, arazi taşıtı,

MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO:21) HAKKINDA SİRKÜLER SİRKÜLER NO:2004/17

ENGELLİLERİN ÖTV ÖDEMEKSİZİN İKTİSAP EDEBİLECEKLERİ TAŞIT DEĞERİ TL YE YÜKSELTİLDİ

Sirküler No: 2017 / 91 Tarih:

Sirküler no: 037 İstanbul, 4 Mayıs 2010

- SOSYAL GÜVENLİK KURUMU NUN SAĞLIK ALANINDA ÜSTLENDİĞİ ÇOK ÖNEMLİ GÖREVLER BULUNMAKTADIR

Uz. Nuri ŞAŞMAZ Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Maliyet Şube Müdür V.

ISPARTA MİMARLAR ODASI

7- Kamu personeli ve aile fertlerinin katılım payının tahsili 7.1. Birinci basamak sağlık kuruluşlarında muayene katılım payının tahsili

Araştırma Geliştirme ve Proje Dairesi Başkanlığı

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

DUYURU: /29

YÖNETMELİK. SOSYAL YARDIM YARARLANICILARININ İSTİHDAMINA İLİŞKİN YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

SİRKÜLER NO: POZ-2012 / 106 İST, SIRA NO LU VUK GENEL TEBLİĞİ YAYIMLANDI

40 Seri No.lu Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği Yayımlandı DUYURU NO:2012/25

Malul ve Engellilere Ait Taşıtlarda MTV İstisnası ve MTV Uygulamasında "Kasko Sigortası Değeri Esası" Konusundaki Yenilikler

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2012/71 Ref: 4/71

ELAZIĞ VALİLİĞİNE (Defterdarlık) tarihli ve /12154 sayılı yazınız

Cumhuriyet Halk Partisi

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI. Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

MADDE 2 Aynı Yönetmeliğin 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c) ve (ç) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Aşağıda söz konusu Kanun un Katma Değer ve Özel Tüketim Vergisi Kanunları mevzuatına ilişkin düzenlemeleri sirkülerimizin konusunu oluşturmaktadır:

65 YAŞINI DOLDURMUŞ MUHTAÇ, GÜÇSÜZ VE KİMSESİZ TÜRK VATANDAŞLARINA AYLIK BAĞLANMASI HAKKINDA KANUN

65 YAŞINI DOLDURMUŞ MUHTAÇ, GÜÇSÜZ VE KİMSESİZ TÜRK VATANDAŞLARINA AYLIK BAĞLANMASI HAKKINDA KANUN

Sirküler Tarihi : Sirküler No : : 6736 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Hak.

T.C. SOSYAL GÜVENLĠK KURUMU BAġKANLIĞI Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü

65 YAŞINI DOLDURMUŞ MUHTAÇ, GÜÇSÜZ VE KİMSESİZ TÜRK VATANDAŞLARINA AYLIK BAĞLANMASI HAKKINDA KANUN

ÖZÜRLÜLER KANUNU VE İLGİLİ MEVZUAT

T.C. MALİYE BAKANLIĞI Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü GENELGE

KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA ÇALIŞTIRILAN ALT İŞVEREN (TAŞERON) İŞÇİLERİNİN KIDEM TAZMİNATI NASIL ÖDENECEKTİR?

SIRA SAYISI: 714 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2017/48

Cumhuriyet Halk Partisi

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

ÖZEL BÜLTEN 16. Abonelerimize 28 TEMMUZ 2011 SÜRYAY AŞ SICAK HABER

6111 SAYILI YASA İLE 5811 SAYILI YASADA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERE İLİŞKİN TEBLİĞ YAYIMLANDI

Maliye Bakanlığından: GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 275) Resmi Gazete: Giriş

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

FK YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK LTD. ŞTİ.

Endüstri İlişkileri Kapsamında

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü ... VALİLİĞİNE GENELGE

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2012/32

ARTAN HİSSE BULUNMASI KOŞULUNDA MEVZUATTA YAPILAN DEĞİŞİKLİKTEN DOLAYI UYGULAMADA YAŞANAN SORUNLAR

SÖZLEŞMELİ AİLE HEKİMLERİYLE İLGİLİ GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ

VERGİ İNDİRİM BELGESİNE SAHİP ENGELLİ SİGORTALILAR İLE BAŞKASININ BAKIMINA MUHTAÇ ÇOCUĞU BULUNAN KADIN SİGORTALILARIN EMEKLİLİĞİ

sayılı Kanunun Geçici 19 uncu Maddesi Kapsamında İşe Alınan Ücretlilere İlişkin Gelir Vergisi Stopajı Teşviki Uygulaması

KDV UYGULAMASINDA İADE HAKKI DOĞURAN İŞLEMDE BULUNAN VE BEYAN EDEN MÜKELLEFLERİN SÖZ KONUSU İŞLEMLERİ TEVSİK ZORUNLULUĞU

SİRKÜLER. Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun yayımlandı.

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2014/061 Ref: 4/061

SİRKÜLER İstanbul,

KONU : 5746 Sayılı Araştırma, Geliştirme Ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi

3 Mayıs 2013 CUMA Resmî Gazete Sayı : 28636

SİRKÜLER RAPOR SGK PRİMİNE ESAS KAZANÇLARIN ALT VE ÜST SINIRLARI

VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO:420) Resmî Gazete 7 Aralık 2012 CUMA Sayı : Maliye Bakanlığından:

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü G E N E L G E 2010/30

Engelleri Kaldıralım. Sağlık Kurumlarının Engelli Hastaların Bakımındaki Rol ve Sorumlulukları

SİRKÜLER RAPOR GENELGE 2008/4. Sirküler Tarihi: Sirküler No: 2008/14

V E R G İ A K T Ü E L

VERGİ SİSTEMİMİZDE ENGELLİLERE VERGİSEL KOLAYLIKLAR

65 YAŞINI DOLDURMUŞ MUHTAÇ, GÜÇSÜZ VE KİMSESİZ TÜRK VATANDAŞLARINA AYLIK BAĞLANMASI HAKKINDA KANUN

BAKIŞ MEVZUAT. I. İhraç kayıtlı teslimlerde, ihracatın mücbir sebeplerle gerçekleştirilememesi hali

SGK Başkanı Fatih Acar CNBC-E nin Canlı Yayın Konuğu Oldu

İstihdam Seferberliği Ekrem GÜLCEMAL Sosyal Güvenlik İl Müdürü

DUYURU: /30

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Kanunda Belirtilen Damga Vergisi İstisnası Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar

SİRKÜLER RAPOR ( )

5746 SAYILI ARAŞTIRMA, GELİŞTİRME VE TASARIM FAALİYETLERİNİN DESTEKLENMESİ HAKKINDA KANUN GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 5) YAYIMLANDI

BİNA VERGİSİ HAKKINDA SİRKÜLER SİRKÜLER NO: 2004/24

ENGELLİLER HANGİ KOŞULLARI YERİNE GETİRDİKLERİNDE EMEKLİLİK HAKKINDAN YARARLANABİLİR?

86 SERİ NO'LU GİDER VERGİLERİ GENEL TEBLİĞ TASLAĞI

SİRKÜLER RAPOR ( )

T.C. MALİYE BAKANLIĞI Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü

Kanun No Tarihi: 25/4/2013 MADDE 1 Bu maddenin yayımı tarihinde; 1) 18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununun;

DUYURU: /7

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2012/55 Ref: 4/55

SİRKÜLER İstanbul,

DEĞERLİ KAĞITLAR KANUNU

SİRKÜLER RAPOR GİDER VERGİLERİ GENEL TEBLİĞİ. ( Seri No : 86 ) Sirküler Tarihi: Sirküler No: 2008/87

Adres : Mithatpaşa Cad. No : 7 Sıhhiye/ANKARA Ayrıntılı Bilgi : A.ARAS Dai. Bşk. V.

5746 SAYILI ARAŞTIRMA, GELİŞTİRME VE TASARIM FAALİYETLERİNİN DESTEKLENMESİ HAKKINDA KANUN GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 5)

İşverenlere Torba Kanun İle Sigorta Prim Teşviki Getirilmiş, Bir İşçi İçin Prim İndirim Tavanı TL ye Kadar Çıkarılmıştır

1. Gelir Vergisi Kanununun sakatlık indirimine yönelik hükümlerine ilişkin olarak aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

DEĞERLİ KAĞITLAR KANUNU

Aşağıda söz konusu Kanun un Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları mevzuatına ilişkin düzenlemeleri sirkülerimizin konusunu oluşturmaktadır:

İŞKUR VASITASIYLA İŞE İLAVE ALINANLAR İÇİN GETİRİLEN GELİR VERGİSİ STOPAJ DESTEĞİ HAKKINDA GENEL TEBLİĞ YAYIMLANDI:

ÜCRETSİZ VEYA İNDİRİMLİ SEYAHAT KARTLARI YÖNETMELİĞİ

19- Mevsim bitimi (İş akdinin askıya alınması halinde kullanılır.tekrar başlatılmayacaksa 4 nolu kod kullanılır)

ÜCRETSİZ TOPLU TAŞIMA GELİR DESTEĞİNE İLİŞKİN REHBER

YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER TARAFINDAN DÜZENLENMESİ GEREKEN SERBEST BÖLGE FAALİYET TASDİK RAPORU NA İLİŞKİN TEBLİĞ YAYIMLANDI

SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMAYI TEŞVİK KANUNU

41 seri No lu Belediye Gelirleri Kanunu Genel Tebliği yayımlandı.

2003 YILINDA YARARLANILAN YATIRIM İNDİRİMİ İSTİSNASI ÜZERİNDEN GVK. NUN GEÇİCİ 61. MADDESİ GEREĞİNCE YAPILAN TEVKİFATIN ÖDEME ZAMANINDA BİR SORUN

ÖĞRENCİLERE ENGELLİLER İLE İLGİLİ TOPLUMSAL BİLİNÇ OLUŞTURULMASI

Maliye Bakanlığı, istisna kapsamına girecek teslim ve hizmetleri tanımlamaya, istisna ve iadeye ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü GENELGE

Transkript:

BEYAZ BASTON Dünyaya Açılan Kapınız www.aktifgor.org.tr beyazbaston_06@hotmail.com beyazbastondergisi@gmail.com BEYAZ BASTON 1

İÇİNDEKİLER GÖRME ENGELLİLER NAVİGASYON CİHAZINA TEMMUZ AYINDA KAVUŞACAKLAR 4 YEŞİL KARTLI, SEVKSİZ ÜNİVERSİTE HASTANESİNE GİDEBİLECEK 6 10 BİN GÖRME ENGELLİ HAYATA BAĞLANACAK 7 BELEDİYELER ENGELSİZ OLACAK 8 ENGELLİLER MECLİSİ KURULACAK 9 ENGELLİ DEYİNCE AKLA NE GELİR? 10 ENGELLİLERİN HAYAT MÜCADELESİ 11 İŞKUR MESLEK KURSLARI ENGELLİ MAAŞINA ENGEL DEĞİL 14 SGK YARDIMLARA SINIR GETİRİYOR 15 SGK DA ENGELLİ AYLIKLARI DÜZENLENDİ 18 ENGELLİ DEVLET RAPORU 19 ENGELLİLERİN YARARLANABİLECEĞİ YASALAR VE HAKLAR 20 SOSYAL HİZMETLER VATANDAŞIN AYAĞINA GİDECEK 25 20 10 ENGELLİLERİN YARARLANABİLECEĞİ YASALAR VE HAKLAR ENGELLİ DEYİNCE AKLA NE GELİR? 07 10 BİN GÖRME ENGELLİ HAYATA BAĞLANACAK 04 GÖRME ENGELLİLER NAVİGASYON CİHAZINA TEMMUZ AYINDA KAVUŞACAKLAR 08 BELEDİYELER ENGELSİZ OLACAK 06 YEŞİL KARTLI, SEVKSİZ ÜNİVERSİTE HASTANESİNE GİDEBİLECEK 2

EDİTÖRDEN BEYAZ B A S T O N Künye Beyaz Baston Dergisi siz değerli okurlarıyla birlikte... Engellileri değil kafanızdaki engelleri kaldırın diyerek, engelliler için yapılan, yapılamayan her projeyi her adımı takip ederek ve peşini bırakmayarak çalışmalarını sürdüren Beyaz Baston Dergisi sorunları, çözüm yollarını bilen bir ekiple kafasındakiengelleri kaldıran herkesle birleşiyor Engellilerin gözünden bakarak, Engelli arkadaşlarımızla ortak çalışmalar yaparak, yapılması gerekenleri, inandıklarımızı, bildiklerimizi sizinle paylaşmak, bunları yaparken de haklarımızı almak, farkındalığı arttırmak, eğitimden kültüre, yasal ve hukuksal, bütün sosyal haklarımızı irdeleyeceğiz. Türkiye nin her köşesine ulaşarak, siz değerli okurlarımızın da sıkıntılarını dinleyerek ve fikirlerini alarak hep birlikte engelleri kaldıracağımıza inanıyoruz. Bizlere beyazbaston_06@hotmail.com adresinden ulaşabilir, her türlü öneri ve fikirlerinizi bizimle paylaşabilirsiniz ve www.aktifgor.org.tr adresinden de bizleri takip edebilirsiniz. Tavizsiz sürdüreceğimiz bu tavrımızı yazılı basınla göstermek, sizlere ulaştırmak için Beyaz Baston Dergisi nin 3 üncü sayısı ile çıkıyoruz karşınıza. Gelecek sayılarımızda buluşmayı diliyoruz... İmtiyaz sahibi Beyaz Baston Dergisi Adına Şerafettin Hasanoğlu Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Haber Müdürü Türkan Işık Editör Yıldırım Alkaya Yayın Türü Aylık, yaygın, süreli yayın İrtibat İnkılap Sk. Arı Apt. No:15/20 Kızılay-Çankaya/Ankara Tel: 0.312 430 10 68 0.507 245 22 31 0.532 614 11 42 E-mail beyazbaston_06@hotmail.com beyazbastondergisi@gmail.com Basım Yeri Melike Matbaacılık (0.312) 341 02 24 İskitler/ANKARA Baskı Tarihi 30 Haziran 2011 Yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir Yıldırım ALKAYA BEYAZ BASTON 3

GÖRME ENGELLİLER NAVİGASYON CİHAZINA TEMMUZ AYINDA KAVUŞACAKLAR Ulaştırma Bakanlığı Haberleşme Genel Müdürü Atilla Çelik, Görme Engelliler Navigasyon Cihazına Temmuzun İlk veya İkinci Haftasında Kavuşacaklar... Beyaz Baston Dergisi: Navigasyon cihazının fikri nerden edinildi, fikir kaynağı nedir, kimdir? Atilla Çelik: Öncelikle Türkiye için bu fikri uyandıran, çıkaran ana Mimarı Sayın Binali Yıldırım dır Kanun da çıkması için çok çabalamıştır en büyük pay ondadır bence, ancak tek başına değil tabiî ki, Gazi Üniversitesinden Sayın Prof. Çetin Elmas bu fikri ortaya atan ve çalışan kişilerden birisidir. Beyaz Baston Dergisi: Kamuoyunda Görme Engelli vatandaşlara dağıtılacağı açıklanan Navigasyon cihazı Engellilerin hayatına nasıl bir katkıda bulunacak? Atilla Çelik: Bu cihaz, Görme özürlü Vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştıracağını umuyoruz. Bu cihaz hem Navigasyon moduna geçen, hem de cep telefonu moduna geçebilen, ikisini de aynı anda yapabilecek bir sistem yani bir düğmeye bastığınızda Navigasyon moduna geçiyor, Navigasyonla işiniz bittiği zaman cep telefonu olarak da kullanabilecekleri bir cihaz. Beyaz Baston Dergisi: Bu cihazın testi, saha çalışması yapıldı mı? Görme Engelli biri tarafından mı yapıldı? Atilla Çelik: Biz bu denemeyi tamamen Görme Engelli olan bir Vatandaşımıza vererek saha çalışmasını, testini yaptık, bu cihaz sayesinde istediği adrese gittiğini gördük. Beyaz Baston Dergisi: Türkiye nin her yerinde kullanabilecek mi? Atilla Çelik: Tabiî ki Türkiye nin her yerinde kullanılabilecek fakat cihaz ilk etapta pilot bölgeler tarafından kullanılacak, bu bölgeler Ankara ve İstanbul dur, daha kapsamlı çalışmamızı yaptıktan sonra yani tüm iller için yazılımlarımızı tamamladığımızda, tüm Türkiye de kullanılabilecek, uyduya bağlı olarak ücretsiz çalışacak. Beyaz Baston Dergisi: Navigasyon cihazının dağıtımında belli bir kriter gözetilecek mi, gözetilecekse bu kriterler nedir? Atilla Çelik: Navigasyon cihazında ilk etapta belli kriterler gözetilecek yani Ankara ve İstanbulu pilot bölge seçtiğimiz için Ankara da 2000, İstanbul da 3000 tane cihaz dağıtacağımız için ilk aşamada % 70 ile %95 yada hiç görmeyen Vatandaşlarımıza dağıtım yapacağız yani görme özrü kriteri kullanacağız. Beyaz Baston Dergisi: Ankara daki görme özürlü bir vatandaş başka bir şehre gittiğinde bu cihazı kullanabilecek mi? Atilla Çelik: Ankara daki vatandaşımız ilk etapta pilot bölge olarak belirlenen diğer şehre yani İstanbul a gittiğinde kullanabilecek fakat Eskişehir e gittiğinde kullanamayacak çünkü donanım itibariyle ilk etapta pilot bölgelerin haritalarını yüklüyoruz, diğer bölgelerin haritalarını yüklediğimizde o bölgelerde de kullanıma girecek, bu ihale ve şartnamemizin içerisinde Türkiye deki diğer illerinde haritalarının cadde cadde, sokak sokak yüklenmesi var bu yüklemeler de tamamlandıktan sonra tüm Türkiye de kullanılabilecek. Beyaz Baston Dergisi: Cihazların kullanımından kaynaklı sorunların yaşanabilmesi karşısında teknik danışmanlık yapacak bir brim oluşturulması düşünülüyor mu? Atilla Çelik: Bu cihazı üreten firma 3 yıl garanti veriyor ve teknik danışmanlığını da bir arada yürütecek. Cihaz verilmeden önce, bu cihazı 4 RÖPORTAJ

kullanacak vatandaşlarımıza iki günlük bir eğitim vereceğiz, yani firma şartnamemiz gereği bu eğitimi verecek. Beyaz Baston Dergisi: Bu cihazın dağıtım zamanı belli mi? Bu cihazların dağıtımı nasıl yapılacak? Atilla Çelik: Biz ihaleyi yaptık, eğer bir aksilik söz konusu olmazsa, sözleşme gereği Haziran ayının sonuna doğru Görme Özürlü Vatandaşlarımız bu cihazla buluşacaklar. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme kurumunu Özürlüler bölümü daire başkanlığı arcılığı ile dağıtımını sağlayacağız. Beyaz Baston Dergisi: Bu dağıtım bir başvuru sonucunda mı olacak? Atilla Çelik: Dağıtım aşamasında basınla bunu paylaşacağız, bizde kaydı olan ve bizim belirlediğimiz kriterlere uygun ve Ankara da ikamet eden Vatandaşlarımıza dağıtımı yapacağız. Bu Kriter sözcüğümüz yanlış anlaşılmasın, biz bütün Görme Özürlü Vatandaşlarımızın hepsine bu Cihazı dağıtacağız fakat bu şimdilik bir pilot projedir o yüzden belli sayıda dağıtılıp daha sonra genele ulaşmayı hedefliyoruz. Beyaz Baston Dergisi: Cihazın özellikleri nelerdir? İnsanlar bu özelliklerden nasıl yararlanacaklar? Atilla Çelik: Daha önce bahsettiğim gibi Navigasyon ve Telefon özelliği dışında, internet ve Bluetooth özelliği var, Bluetooth özelliği sayesinde iki Görme Engelli arkadaşımız birbirlerini Bluetooth sayesinde bulabilecekler, üstelik bu Cihaz Braille alfabesiyle yapılmış bir Cihazdır, Cihazın üzerinde Braille alfabesi vardır, tabiî ki aynı zamanda konuşan bir Cihazdır, hem de sesli olarak kumanda etme özelliği vardır. Bu sistem hem yaya moduna göre ayarlanmış olacak hem de araç moduna göre ayarlanmış olacak yani istediğiniz yere göre zaman ve metre hesabı olarak da bilgilendirecek ayrıca daha fazla içerik yüklediğimizde, yerel yönetimlerle anlaştığımızda Otobüs duraklarına ve otobüslere bir sensör takarak hem otobüs şöförü görme engelli bir vatandaşı bilecek hem de görme engelli bir vatandaş otobüsün geldiğini anlayacak, yani günlük yaşantıyı kolaylaştıracak her türlü teknolojiyi kullandırmayı düşünüyoruz, kullanım için de alt yapı hazır, cihaz buna müsait. Beyaz Baston Dergisi: İsteyen herkes, yani sizin saydığınız kriterler içinde olmayan vatandaşlarımız da bu cihazı alabilecekler mi? Atilla Çelik: Bu cihazı isteyen herkes alamayacak çünkü patenti Bakanlığımıza aittir ve biz belirlediğimiz kişilere dağıtacağız ilk etap da fakat piyasada Navigasyon cihazları var onlardan alabilirler fakat bizimki gibi değil tabiî ki bu cihazlar. Atilla Çelik: Son olarak bu cihazların olumsuz yönleri olmayacak mı, tabiî ki olacaktır fakat bu durumun üstesinden cihazımızı geliştirerek, zamanla daha iyi bir dizayn yaparak olumsuzlukları kaldıracağımıza inanıyorum. Röportaj: Beyaz Baston BEYAZ BASTON 5

YEŞİL KARTLI, SEVKSİZ ÜNİVERSİTE HASTANESİNE GİDEBİLECEK Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Sayı : B.10.0.THG.0.10.00.02/010-07- 22069 17.05.2011 Konu : Üniversiteler ile Ortak Kullanımda Bulunan Hastanelerde Yeşil Kart Sahibi Hastaların Sevkleri Bakanlığımıza bağlı sağlık kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin ilgili birimlerinin birlikte kullanımı ve iş birliğine ilişkin usul ve esaslar 18 Şubat 2011 tarihli ve 27850 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Tesisleri Ve Üniversitelere Ait İlgili Birimlerin Birlikte Kullanımı Ve İşbirliği Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik kapsamında belirlenmiştir. Yönetmelik çerçevesinde Bakanlığımıza ait bazı hastaneler ile üniversite hastaneleri arasında Ortak Kullanım usul ve esaslarını belirleyen protokoller imza altına alınarak uygulamaya konulmuştur. Bahse konu Yönetmelik ve bu Yönetmeliğe istinaden düzenlenen bu protokoller uyarınca Bakanlığımıza ait olan bazı hastaneler ülke kaynaklarının daha etkin kullanılmasının sağlanması amacıyla bina, nitelikli sağlık insan gücü, tıbbi teknoloji ve finans kaynakları bakımından üniversiteler ile birlikte kullanılmakta ve işletilmektedir. Ortak kullanımda bulunan hastaneler tarafından sunulmakta olan sağlık hizmetleri Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) kapsamında U1 statüsünde faturalandırılmakla birlikte bu hastaneler aynı zamanda eğitim ve araştırma fonksiyonu olan Sağlık Bakanlığına ait üçüncü basamak sağlık tesisleridir. Ancak Bakanlığımıza intikal eden başvurulardan; ortak kullanım protokolleri kapsamında iletilen söz konusu hastanelere sağlık hizmeti almak üzere müracaat eden yeşil kart hamili hastalardan; Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Devlet Tarafından Karşılanması Ve Yeşil Kart Uygulaması Hakkında Yönetmelik in 15.maddesinin (c) fıkrasında yer alan Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumuna ait 3.basamak tesislerine birinci ve ikinci basamak sağlık tesislerinden sevkle veya doğrudan başvurabilirler. hükmü gerekçe gösterilerek sevk istendiği tespit edilmiştir. Bilindiği üzere, Bakanlığımıza bağlı sağlık kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin ilgili birimlerinin birlikte kullanımı ve iş birliğine ilişkin usul ve esaslar 18 Şubat 2011 tarihli ve 27850 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Tesisleri Ve Üniversitelere Ait İlgili Birimlerin Birlikte Kullanımı Ve İşbirliği Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 5.maddesinin (b) fıkrasında yer alan hükümle birlikte kullanım ile işletilen sağlık tesisleri, hizmet ve personel kadroları bakımından Bakanlık için eğitim ve araştırma hastanesi, üniversite için ise sağlık uygulama ve araştırma merkezi olarak kabul edilmektedir. Buna göre üniversiteler ile ortak kullanımda bulunan hastanelerimize doğrudan müracaat eden Yeşil Kart sahibi hastalardan Bakanlığa ait birinci veya ikinci basamak sağlık tesislerinden her hangi bir sevk istenilmemesi ve bu hastanelere doğrudan başvuru yapan yeşil kartlı hastaların muayene, teşhis ve tedavilerinin herhangi bir aksaklığa ve hasta mağduriyetine meydan verilmeksizin sağlanması hususunun ilgili sağlık kurumlarına imza karşılığı tebliğini ve konunun titizlikle takibini önemle arz ve rica ederim. Engellilersitesi.com 6

10 BİN GÖRME ENGELLİ HAYATA BAĞLANACAK Lise ve üniversite çağındaki görme engelliler ile mezun olduğu halde iş bulamamış 10 bin görme engelliye ekran okuyan özel yazılıma sahip bilgisayarlar verilecek. Görme engelliler için konuşan bilgisayar yazılımı ve donanımı sağlayan Hayata Bağlanıyorum Projesi ile ilk etapta 10 bin görme engelliye internet bağlantısı ve ekran okuyan özel yazılıma sahip bilgisayar hediye edilecek. Toplam 5 milyon TL lik projenin bütçesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü tarafından karşılanacak. Proje, Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülecek. Projeden yararlanmak isteyenler için, yüzde 70 görme özürlü olma şartı aranıyor. Ayrıca, başvuranların en az ilköğretim mezunu ya da 8. sınıfta okuyor olması gerekiyor. Projeden faydalanacaklarda 50 yaşını da geçmemiş olma şartı aranıyor. Bu şartları taşıyan görme engelliler, illerindeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma vakfı na başvurmaları halinde projeden faydalanabilecek. Projenin ikinci etapta, işitme ve ortopedik engelliler için de bu özür durumuna göre revize edilerek uygulanması öngörülüyor. Edinilen bilgiye göre Türkiye genelinde tüm il ve ilçelerde uygulanacak proje kapsamında İzmir de 14 kişiye bilgisayarları teslim edildi. Haber Vaktim Gazetesi 08.06.2011 BEYAZ BASTON 7

BELEDİYELER ENGELSİZ OLACAK Belediyeler engelliler ile ilgili gerekli düzenlemeleri 1 Temmuz 2012 tarihine kadar tamamlamak zorunda. Kamu kurum ve kuruluşlarına ait resmi yapılar, tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel altyapı alanları ile toplu taşıma araçlarında engellilerin rahat kullanımı için gerekli düzenlemeleri yapması konusunda, belediyelere tanınan 7 yıllık sürenin 6 yılı geride kaldı. 1 Temmuz 2005 tarihinde yayımlanan Özürlüler Kanunu na göre, umuma açık hizmet veren her türlü yapının 7 yıl içerisinde engellilerin erişebilirliğine uygun duruma getirilmesi gerekiyor. Yine aynı şekilde büyükşehir belediyeleri ve belediyelerin de şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alması, mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçlarının 7 yıl içinde özürlüler için erişilebilir duruma getirilmesi gerekiyordu. Kanunun yayımlandığı tarihten bu yana tam 6 yıl geçti. Ancak belediyeler hazırlıklarını hâlâ tamamlayamadı. Tüm Engelliler ve Aileleri Yardımlaşma Derneği (TEDAY) Genel Başkanı İlimdar Boztaş, geri sayıma başladıklarını ve 1 Temmuz 2012 nin 8. 5 milyon engelli ve Türkiye için bir dönüm noktası olacağını söyledi. Şu ana dek kurumların kayda değer bir girişimde bulunmadıklarını, gerekli düzenlemelerin süresi dolduğunda düzenleme yapmayan kurumları saptayarak, dava açacaklarını söyleyen Boztaş, bu kurumlara siyah çelenk de götüreceklerini söyledi. Düzenlemeyi yapan kurumları kamuoyuna baş tacı olarak ilan edeceklerini söyleyen TEDAY Başkanı İlimdar Boztaş şöyle devam etti: Biz kurumlardan para istemiyoruz, sadece, rahat bir yaşam sürebilmemiz için kanunda ne geçiyorsa yerine getirilmesini istiyoruz. Tazminat ödeme pahasına bu yasayı icra etmeyen kurumların hepsini tespit edip kınayarak kamuoyuna duyuracağız. İlke Gazetesi Ankara..17.06.2011 8

ENGELLİLER MECLİSİ KURULACAK Engelliler Meclisi nin kurulmasına yönelik çalışmaların başlamasının da görüşüldüğü Belediye Meclisi nde, Havaalanı Yolu ndaki kötü kokunun en aza indirilmesi için bölgeye çeşitli ağaç ve bitkilerin dikilmesi de kararlaştırıldı. Engelliler Meclisi Geliyor Ankara Kent Konseyi Engelliler Meclisi projesine ilişkin olarak görüşülen raporda ise, Kent Konseyi Engelliler çalışma grubunca Engelliler Meclisi Yönetmelik taslağı hazırlandığı ve düzenlenen toplantılardaki katılımcıların görüş ve önerilerinin beklendiği belirtildi. Raporda ayrıca, taslağın Büyükşehir Belediye Meclisi ne gönderilmesinin ardından da gerekli çalışma gruplarının oluşturulması karara bağlandı. Ankara Kent Konseyi nin sosyal sorumluluk çerçevesinde hazırladığı bir diğer projesi olan, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SÇHEK) koruması altında iken 18 yaşını doldurup kurumdan ayrılan çocuklar için bağımsız bir Uyum ve meslek Edindirme Merkezi açmak çalışmasının da görüşüldüğü toplantıda, bunun yerine, Çıraklık ve Yaygın Eğitim Kurumu Genel Müdürlüğü ile yapılacak işbirliği çerçevesinde, bu çocukların, Belediye nin çeşitli daire başkanlığı ve birimlerinde çalıştırılarak meslek edindirilmelerinin daha uygun olacağı oy birliğiyle kararlaştırıldı. Havaalanı Yolu nda Güzel Kokular Yükselecek Belediye Meclisi üyelerince oy birliğiyle alınan diğer bir önemli karar da Havaalanı yolu güzergahına ilişkin oldu. Havaalanı güzergahını, yurtiçi ve yurtdışından milyonlarca insanın kullandığı belirtilen ilgili komisyon raporunda, rüzgarlı havalarda, ziyaretçilerin gübre kokusundan rahatsız olduğu ifade edilerek, Bu kokunun azaltılması için Havaalanı ve geçiş güzergahlarına yakın ilçeler olan Çubuk, Akyurt ve Pursaklar ın yeşil alanları, parkları, yol güzergahları, orta refüjlerine ağaç ve bitki türleri (nane, kekik, karanfil, lavanta, hanımeli, fesleğen, leylak, nergis, ıhlamur, iğde ve benzeri) dikerek, süslemek ile hoş kokuların yayılmasının sağlanacaktır denildi. Rapor, meclis üyelerinin oy birliğiyle ile kabul edildi. İlke Gazetesi 17.06.2011 BEYAZ BASTON 9

ENGELLİ DEYİNCE AKLA NE GELİR? Engelli deyince akla Kör, Topal, Sağır ve dilsiz, Kötürüm! Değerli okurlarım bizim küçüklüğümüzde veya büyüklerimizin zamanında: Çakırın oğlu kötürüm olmuş, Kel hasanını torunu Kör doğmuş şeklinde anılırdı ve kimse bu ifadelerden alınmayıp komşuluğun verdiği o sıcak ilişkiler çerçevesinde herkes bir birine yardımcı olurlardı. Arkadaşlar yakın bir geçmişimize kadar doğa bu kadar değiştirilmemişti ve engelli vatandaşlarımız o zamanın ilkel yöntemleriyle ulaşım ve erişimleri bu günkü kadar sıkıntılı değildi. Bir çok defa vurgulamaya çalıştım sorunlarımız en askariye inmediği sürece daha çok defalar kafa yracağız anlaşılan. Hemen anlamışsınızdır sanırım anlamamışsanız eğer bu sorum öncelikle yasaları çıkartan hükümete ve dolayısıyla uygulayıcı olan Bakanlıklar ve Yerel yönetimlerdir. Değerli okurlarım 5378 sayılı özürlüler kanunundan bahsediyorum, Bahsediyorum çünkü o kanunu bizim kanununumuz diye önümüze koydular: O kanunda istihdam var ve Kamuda 35000 den fazla englli açığı var, Bu açığı kapatmamakta ısrarlı olan hükumet, Vücut fongsiyonlarındaki kayıp oranlarını belirleyen rapor tamamen bir keşmekeş olarak karşımıza çıkmaktadır ve hala! Ağır engellimiyiz yada bir başkasının yardımına muhtaçmıyız yani refakatçı ihtiyacımız varmı gibi ibarelerinin bulunup bulunmadığı sorunlarıyla hangi engel gurubuna girdiğimizi anlayamıyoruz, Evde bakım aylığı içinde hala sorunların çözüme ulaşmadığı görülmektedir yanibu hakkı kimle alır konusunda yeterli açıklamaların yapılmadığı için önemli derecede istismarlar ve hak kayıpları bulunmaktadır, Daha yeni olan ulaşım mevzuatındaki değişiklikle gündelik ihtiyaçlarını karşılayaman engellilere ve refakatçilerine Devlet Demir yollarındaki ulaşım hizmetleri ücretsiz hale getirilmişti ve ortalama 5 Ay gibi bir süreyle yüzde 90 üzeri bütün engelliler bu tarifeden faydalandılar, ancak anlaşılan ulaştırma bakanlığı hesabının yanlış yapmış olacakki! Görme engelliler bu hizmetten muhaf tutuldular anlıyacağımız görme engelliler bir başkasının yardımı olmadan hiç tanımadığı bir yere gittiğinde nasıl bir zorluklarla karşı karşıya kalabileceklerini hiç hesaba katmıyorlar, www.aktifgor.org. tr adresinde haberini yaptığımız: Hayata bağlanıyoruz projesiyle 10 bin görme engelliye tam donanımlı bilgisayar kampanyası içinde sadece Zaman gazetesinin haberine göre duyurusu yapıldığı anlaşılmaktadır. Tanıtımı ve duyurusu tam olarak yapılmayan bu kampanyada bir çok (Sosyal yardımlaşma ve dayanışma Vakıf) Çalışanları habersiz yada hangi evrakların istendiğini bilmedikleri gibi bu kampanyada süre verilmediği için müracatların bittiğini söyleyen bile var, Yazımın başında vurgulamaya çalıştığım gibi Başta Görme engelliler olmak üzere Fiziksel engellilerin en büyük sorunlarından biri olan Fiziksel çevrenjin ve ulaşım araçlarının engellilere uygun olmamasından dolayı sokağa çıkamıyorlar. Özellikle Şehirlerde engellilerin erişebilirliği ulaşım araçlarının çok merdivenli oluşu, Alt ve üst geçitlerle birlikte hemzemin geçitlerinin bizim ulaşımımızda sınır oluşturması, Sokak ve Cadde kaldırımlarının standartlara uygun yapılmaması, 5378 sayılı Özürlüler kanununu neden çıkarttılar acaba diye sormak geliyor aklıma. 10 RÖPORTAJ

ENGELLİLERİN HAYAT MÜCADELESİ Özürlülerin hayat mücadelesi diğer sosyal gruplara nazaran her asırda güç olmuştur. Bazı dönemlerde ve bilhassa bazı katı ve ırkçı ideolojilerin pençesialtında idare edilen ülkelerde özellikle zihinsel özürlülere yaşama hakkı bile çok görülmüştür. Tarihte bunun ilk örneklerini Ortaçağın karanlıklarına gömülen skolastik ve geri kalmış batı toplumlarının uygulamalarında görmek mümkündür. Özürlülerin Yaşama Hakkı bugün tabu olmaktan çıkmış, değişik felsefik ve tıbbi gerekçelerle tartışma konusu haline getirilmektedir. İktisadi alanda yaşayan ve gittikçe kronikleşen ekonomik durgunluk sosyal hayata olumsuz tesir yaptığı gibi sosyal hizmetlerde artan kamusal harcamaları frenlemek gayesiyle toplum içinde en mağdur durumda olan özürlülerin üzerinde de akıl almaz oyunlar tertiplenmektedir. 21. asrın eşiğine gelmiş batı toplumları sosyal maliyetleri makul bir derecede tutabilmek için özürlülerin hayat hakkını kısıtlamak için fikri ön hazırlık yaptığını bu makalede göreceğiz. 1. Tarihte Özürlülere Yaşama Hakkı Bütün problemlerin kendine ait bir tarihi olduğu gibi özürlülerin ve onların yaşama hakkı ile ilgili tarihi geçmişi de vardır. Batı toplumlarının tarihinde, özürlülerin çoğu zaman ezildiklerini, hakir görüldüklerine ve zulme uğradıklarına şahit olmaktayız. Bunun sebebi de, çoğu kez, toplumların insan sevgisinden uzak sapık düşünce yapısından kaynaklanmaktadır. Haddizatında, bu cehalet ortamını hazırlayanlar da bizzat devleti elinde tutan Ortaçağın Hıristiyan ruhban kesimiydi. Ortaçağın batı insanı Hıristiyan din adamlarının telkinatlarının etkisi altında kalarak, kendisini çevreleyen tabiatın insanüstü ve bedensiz güçlerle (cin, şeytan) olduğuna ve gözle görülmeyen bu varlıkların insanları istila edip onları tedavisi mümkün olmayan hastalıklara sürükleyebileceklerine inanmaktaydılar.(dreschner;s. 398) Dolayısıyla, bu çağlarda hekimlerce maliyeti bilinmeyen akıl ve ruh hastalıkları cinlere atfedilirdi (Sebold; s. 15).Bununla da kalınmayıp, özürlü doğanveya daha sonra bu gibi hastalıklara yakalanıp özürlü duruma gelen insanlar da, majik (sihirli) ve doğaüstü güçlerin etkisi altında oldukları varsayımı ile, cadı muamelesi görüyorlardı. Bunun sonucu olarak, bunların topluma çeşitli tehlikeler ve zararlar verebilecek bir konuma gelmeleri sebebiyle başta kilise olmak üzere devrin siyasi rejimleri tarafından takip altına alınmaktaydılar. Engizisyon mahkemelerinin kurulmasıyla, cadıların yargılanmasına müsaade edilmiş ve özürlülerin bir çoğuna en ağır cezalar verilmiştir. (König; s. 43) Bilhassa, fiziki yönden yıpranmış ve çirkin görünen, bedenen deforme olmuş veya deliliğin alametlerini üzerinde taşıdığı gerekçesiyle cadı diye vasıflandırılan insanlar Kilise ve Pazar meydanlarında diri diri yakılarak öldürülmüştür. Bu açıdan bakıldığında, Rönesans devrinden başlayarak aydınlama ve hatta sanayileşme dönemlerinin başlarına kadar milyonlarca masum insanın cadılık tan dolayı yargılanıp öldürüldüklerini söyleyebiliriz. (Sebold; s. 46-48) Avrupa da cadılık davalarından yargılanan insanların yalnız özürlülerden müteşekkil olduğunu iddia edemeyiz. Ancak, resmi kayıtlara göre Avrupa da Ortaçağdan başlayarak 18. asrın sonlarına kadar tahmini olarak 9 milyon insan Cadılıktan ötürü ölüme çarptırıldığını belirtebiliriz. (Sebold, ss. 49-48) Bunların kaçının özürlü olduğunu hesap etmek bir noktada önem arz etmez kanaatindeyiz, çünkü mahkemece haksız yere ölüme mahkum edilenlerin hepsi neticede insandı. Ancak, geçmişte cadı gözüyle bakılan insanları bugünün tıbbilimi ışığı altında incelediğimizde. bunların bir çoğunun zihnen, aklen veya ruhen özürlü ve dolayısıyla yardıma ve bakıma muhtaç insanlardan ibaret olduğunu burada ifade edebiliriz. Bunun böyle olduğunu, tarihte en son cadı yakma hadisesinden de rahatlıkla anlayabiliriz.1793 yılında Almanya nın Prusya Eyaletinde vuku bulan bir hadiseye göre, iki yaşlı kadın, gözlerinde belirlenen kızarıklığın komşularının hayvanlarını hasta ettiği iddiası ile yakılmışlardır. (Döbler; s. 296) BEYAZ BASTON 11

Cadı mahkemeleri 18. asrın sonlarında dönemin hükümdarları tarafından kaldırılırken, Bavyera Kraliyetine bağlı cadı mahkemeleri 1806 yılına kadar resmen faaliyet göstermiştir. (Döbler; s. 291) Özürlülerin diri diri yakılmaları sadece karanlık Ortaçağın bir hususiyeti değildi. Aynı gelenek bu sefer başka gerekçelerle ve daha farklı metotlarla Alman Nasyonal Sosyalizmin faşist uygulamalarında görülmüştür. Hitler Almanya sında sadece Yahudiler ölüm kamplarında topluca zehirlendikten sonra yakılmışlardır. Aynı zamanda, Almanya ırkına mensup olduğu halde sağlıklı ve güçlü bir bedene sahip olmayan özürlüler de bu dikte rejiminin kurbanı olmuşlardır.hitler in sağlıklı nesil oluşturma hayaline ters düşen (Hitler; s.462) özürlü insanlar temerküz kamplarında hekimler tarafından kobay olarak kullanıldıktan sonra bu sefer tek tek açık meydanlarda değil topluca fırınlarda yakılmışlardır (Textor; s. 179). 2. Özürlülerin Yaşama Hakkının Bugünkü Boyutu Şunu itiraf etmek gerekir ki, sosyal devlet yapısına kavuşan batı ülkeleri bugün adeta geçmişin günahını çıkartmak istercesine özürlülere gerek ekonomi, gerek sosyal, gerekse meslek hayatında önemli imkanlar tanımaktadır. Buna rağmen, kötü ekonomik gidişatın devam etmesi ile bilhassa ağır derecede özürlü ve genelde bakıma muhtaç insanları rahatsız eden üzücü gelişmeler de yaşanmaktadır. Bunlardan en önemlisi, şüphesiz ki ferdin temel haklarından sayılan yaşama hakkının üzerindeki tartışmalardır. Özürlü insanların yaşama hakkını çok gören görüşler de, yazık ki kendilerini Bio-Etikçi (Biyoloji- Etikçisi) olarak takdim eden bilim adamları tarafından öne atılmaktadır. Bu görüşlerin öncülüğünü Avustralya lı tıp etikçisi Peter Singer yapmaktadır. Singer, ahlak ve toplum değerleri bakımından çok endişe verici bir yaklaşımla, insan ve şahıs kavramlarını birbirinden ayırmaktadır. Ona göre, ağır derecede özürlü insanlar genelde şahsiyetten ve haysiyetten uzak bir hayat yaşamaktadır, dolaysıyla yaşama hakkından da mahrum edilmelidir.bir yazısında şöyle demektedir tıp etikçisi: Sakat olarak dünyaya gelen bebeklerin ötenazisi (öldürülmesi) burada yeterince müzakere edilmeyecek kadar girifttir. Ancak, meselenin özü tabii ki bellidir: Özürlü bir bebeğin öldürülmesi moral açısından şahsın öldürülmesi ile kıyaslanamaz. Haddizatında, bu öldürme işlemi çoğu kez bir haksızlık bile teşkil etmez (Singer; s. 188). Bu görüşlerin perde arkasında aslında maddeci ve faydacı bir dünyanın işaretlerini görmek mümkündür. Nitekim, Singer bunu açıkça beyan etmektedir: Eğer, sakat bir çocuğun öldürülmesi sağlıklı olarak doğacak başka bir çocuğun mutluluğuna daha çok katkı sağlıyorsa, mutluluğun toplam değeri sakat çocuğun öldürülmesinden ötürü daha da artacaktır (Singer; s. 183). Bütün hizmetlerin, öncelikli olarak sağlıklı nesillere götürülmesi gerektiğini savunan bu görüşler ne yazık ki bireyselleşen toplumlarda da revaç görmektedir.hatta o kadar ki, sosyal değişime ayak uyduran devletlerde bu istikamette politik karar almaktadır. Bunlardan bir tanesi Çin dir. 01.07.1995 den beri yürürlükte olan Irk Temizliği ve Koruyucu Sağlık Kanunu özürlü doğabilecek bebeklerin kürtaj yoluyla alınmasını mecburi kılarken bilhassa zihinsel özürlülerin evlenmelerini de yasaklamaktadır (Textor; s. 178). Almanya da ise, bir özürlünün ölümüne. isteği doğrultusunda dahi olsa, fiili yardımda bulunmak suç sayılırken, kişinin isteğine dayanan ölümüne dolaylı olarak yani pasif yardımda bulunmak (mesela zehir temin etmek gibi) suç teşkil etmekten çıkmıştır. Buna göre, özürlü, başkasının fiili yardımına ihtiyaç duymadan misal verdiğimiz üzere zehiri kendi arzusuyla içerek ölümüne bizzat kendisi sebebiyet verdiği için öldürücü maddeyi sağlayan hekim veya bakıcı bu yardımlarından ötürü mesul tutulmayacaktır (Reinisch; s. 48). 2.1. Avrupa Birliği ndeki Gelişmeler Ceza muafiyetinin ötenaziye teşvik ve ikna için de geçerli olması için Avrupa çapında insancıl ölüm maskesi altında çalışmalar yapılmaktadır. Bununla ilgili olarak, Avrupa Cemaatler Komisyonu 1988 yılında Koruyucu Tıp adı altında bir proje geliştirmiştir. Koruyucu Tıbbın gayesinin, insanları, genetik yapının özelliklerinden kaynaklanan ve değişik hastalıklara sebebiyet verebilecek risklerden korumak olduğu ifade edilmektedir. Dolayısıyla, genetik yapıdan ötürü yeni nesne değişik musibetlerin sirayet etmemesi için her türlü tıbbi tedbirin alınması da mubah sayılmaktadır (Komission der Europaischen Gemeinschaften, 1988). Böyle bir projeye irsî istidadın korunmasına yönelik tıbbî müdahaleler programı 12 HABER

şeklinde bakmak mümkün gibi görünse de temiz ve sağlıklı ;bir toplumun oluşması hedeflendiğinden, projenin asıl hedefinin sosyal maliyetleri gittikçe artan ve özürlülerin de içinde yer aldığı aciz insanların sayısını toplum içinde azaltmak olduğu da gözden kaçmamaktadır. (Bleidick 1990, s. 516). Özürlülerin sayısını azaltmak teşebbüsü sadece düşünce boyutuyla kalmamaktadır. Avrupa Parlamentosu na 1988 yılında Atipik Çocukların Sayısının Azaltılması adı altında bir kanun tasarısı sunulmuştur. Bu tasarının 1.maddesinde şu ifadeler yer almaktadır: Tedavi edilemeyen bir özürlülükten dolayı ömür boyu şahsiyetli bir hayat sürdürememesi önceden belirlenen ve 3 gününü doldurmamış bir çocuğun hayatının idamesi için gerekli olan bakımını reddeden bir hakim ne suç işlemiş ne de kanuna aykırı bir harekette bulunmuş olur (Bleidick, 1994, s. 421). Bir başka ifadeyle, bu tasarı ile özürlü olarak doğan çocukların yaşama hakkı daha doğar doğmaz elinden alınmak istenmektedir. Avrupa Konseyi nin 1994 tarihli Bio-Etik tasarısını da bu arada zikretmekte fayda vardır. Bu tasarı ya göre, tüpte meydana getiren embriyonun üzerinde, 14. gününü aşmadığı müddetçe deneylerin yapılabilmesine müsaade edilmektedir. Ayrıca, özürlü ve aciz insanların da tıbbi araştırmalar kapsamına alınmaları ön görülmektedir. Tasarı, tıp dalındaki bilimsel araştırma zaruretinin önemini vurgulayarak, özürlülerin üzerinde tıbbi deneylerin yapılmasını, muhatapları ve yakınları tasvip etmeseler dahi, öngörmektedir. Bu gibi teşebbüsler yoğun protestolar neticesinde, şimdilik kısmen de olsa. akamete uğradığını görüyoruz. Avrupa Konseyi, Bio-Etik tasarısını kabul etmezken Avrupa Parlamentosu na sunulan A tipik Çocukların Sayısının Azaltılması ile ilgili kanun tasarısı da bazı değişikliklere tabi tutulmuştur. Sonuç Temel ahlâkî ve insanî değerlerin maddeleşen düşüncelerin karşısında gittikçe erozyona uğraması neticesinde toplumun en zayıf kesimleri bundan en fazla zarar görmektedir. Hele hele, post endüstriyel (sanayi sonrası) ve modern toplumların vazgeçilmez bir ikilisi haline getirilen yüksek performans beklentisinin karşısında özürlüler adeta Lüzumsuz ve fayda getirmeyen varlıklar olarak görülmeye başlanmıştır. Özürlülerin yaşama hakkının tartışılabilir olması Batı toplumları için yeni bir fenomen değildir. Ortaçağda cehaletin ve batı inançlarının gölgesi altında aciz insanlar diri diri yakılıyordu. Yüz yıl evvel aynı teşebbüsler Sosyal Darvinizim maskesi altında yeniden hayatiyet bulurken bugün bu niyetler daha masum görünen Bio-Etik tartışmalar çerçevesinde açıklanmaktadır. Bilindiği gibi, Sosyal Darvinizm tabiatta olduğu gibi toplumlarda da kıyasıya bir varolma mücadelesinin yapıldığını ileri sürer. Bu itibarla, sosyal mücadele bir tekamül şeklinde cereyan ederken bu vetirede tabii ayıklanma yoluyla güçlüler hayatta kalır, zayıflar, acizler ve sisteme ayak uyduramayanlar yok olup giderler. Bio-Etik ise, toplumun sağlıklı insanlardan oluşması için, gerektiğinde bu şartlara haiz olamayanların modern tıp teknolojisi sayesinde insancıl yöntemlerle öldürülmesini savunmaktadır. Bizim kültürümüz ve toplum değerlerimiz açısından bu meseleye baktığımızda, insan hayatının her fert için çok önemli bir yer teşkil ettiğini görürüz. Yaratılmış olması hesabiyle. insan, hangi felaket veya hastalık ile karşı karşıya gelmiş olursa olsun ölümü asla hak edemez. Bir özürlünün hayattaki mücadelesi kendisi ve yakınları için zor bile olsa, varlığı, topluma ve devlete sosyal yükler bile getirse kimse, kendisinin isteği bile olsa, hayatına son veremez. Buna, başta dinimiz cevaz vermemektedir (M.Nuri Yılmaz; Aksiyon; s. 24). Maddeci dünya görüşüne sahip tıp etikçileri insancıl ölüm gibi kulağa hoş gelen ifadeler kullanarak yaşatma kültürü yerine öldüren kültürü benimsemelerini sağlıklı bir gidişat olarak görmek mümkün değildir. Çünkü. öldürme hakkını istemek tıbbın hayat verici istikametinden vazgeçmek anlamına da gelmektedir.özürlülerin değil hayatına son vermek onların toplumla iç içe olmalarını ve huzur içinde yaşamalarını temin etmek hepimizin görevi olmalıdır. Kaynak Kişi: Ali Seyyar BEYAZ BASTON 13

İŞKUR MESLEK KURSLARI ENGELLİ MAAŞINA ENGEL DEĞİL Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Maliye Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nın ortak çalışmalarıyla, 08.06.2011 tarihli Resmî Gazete de yayımlanan 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşları İle Özürlü ve Muhtaç Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik te bazı değişiklikler yapılmıştır. Değişiklikle birlikte, Türkiye İş Kurumu nca düzenlenen meslek kurslarına katılan özürlü kişilerin 2022 Sayılı Kanun dan doğan haklarını kaybetmelerinin önüne geçilmiştir. Ayrıca 6111 sayılı Kanun ile yersiz ödenen aylıkların yüzde 50 fazlasıyla geri alınması uygulaması da yeniden düzenlenerek, geri ödeme uygulamasında bu tutarların Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları hesaplanarak geri ödenmesi kararlaştırılmıştır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu n 5. Maddesi nde kamuoyunda Torba Yasa olarak bilinen 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun un 24. maddesi ile yapılan düzenleme çerçevesinde Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimlerine katılan kursiyerler Genel Sağlık Sigortası kapsamına alınmış olup, Yönetmelik te yapılan son değişiklik neticesinde; geçici nitelikte olan bu kurslara katılan özürlülerin 2022 sayılı Kanun dan doğan haklarını kaybetmemeleri sağlanmıştır. Olay Gazetesi 17.06.2011 14

YARDIMLARA SINIR GETİRİYOR! Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) yardımlara sınır getiriliyor, Bir hanenin SGK yardımı asgari ücreti geçmeyecek... Bir hanenin SGK yardımı asgari ücreti geçmeyecek Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), sosyal yardımlar konusunda tavan getiren, yardıma erişim olanaklarını yeniden düzenleyen, haksız yardım almayı engellemeyi amaçlayan, bazı sosyal yaptırımlar öngören bir çalışma yapıyor. SGK Primsiz Ödemeler Genel Müdürü Yadigar Gökalp, Sosyal Güvenlik dergisinin son sayısında Sosyal Güvenlik Reformu nun temel ayaklarından biri olan Primsiz Ödemeler Kanunu na yönelik hazırlık çalışmalarında gelinen noktaya ilişkin bilgiler verdi. Konuyla ilgili yasal düzenleme çalışmaları çerçevesinde, zaman içerisinde isim değişiklikleri olmakla birlikte, 2003 yılından beri bir takım taslaklar hazırlandığını, bunların ilgili kurumların görüşlerine sunulduğunu ifade eden Gökalp, buradaki temel amacın Sosyal Güvenlik Reformu kapsamında sosyal yardımların tek çatı altında daha etkin bir şekilde yürütülmesi olduğunu vurguladı. Gökalp, primsiz ödemelerle ilgili 2003-2005-2007 de birer taslak hazırlandığını anımsatarak, bu taslakların bazısında sadece sosyal yardımlarla ilgili düzenlemelerin kapsama alındığını, bazısında ise sosyal hizmetlerle ilgili düzenlemelerin de kapsama dahil edildiğini anımsattı. Çalışmalarında geçmiş taslakları incelediklerini, Türkiye deki mevcut sosyal yardımların analizini BEYAZ BASTON 15

yaptıklarını, hangi kurumların sosyal yardımlar alanında hangi çalışmaları yürütüklerini, bunların kriterlerinin neler oldu ğunu, hangi veri tabanı üzerinden iş ve işlemler gerçekleştirdiklerini değerlendirdiklerini, dünyadaki iyi örneklere baktıklarını anlatan Gökalp, sonuç olarak birçok soruna çözüm getireceğini düşündükleri önemli bir çal ışma ortaya çıktığını bildirdi. Türkiye de sosyal yardım alanındaki programların çeşitliliği ve birçok kurumun farklı uygulamalarının bulunması dolayısıyla yoksul ve muhtaç kesimlere ulaşılabildiğine işaret eden Gökalp, ancak bu çeşitliliğin, standart uygulamaların olmaması ve başka sıkıntılara yol açabildiğine dikkati çekti. Gökalp, şunları kaydetti: Her başvuran her yardımdan yararlanmayabiliyor. Başvurduğu yerde alınan karara göre bu değişebiliyor. Yardımı alamadığında bunu hukuki zeminde sorgulayamıyor. Sosyal yardımların hak olarak görülmesinden bunu kast ediyoruz. Sosyal yardımlar, vatandaşın işsiz, yoksul, muhtaç olduğu dönemde, koşulları, kriterleri uygunsa alması gereken bir yardımdır. Vatandaş bunu alamadığı zaman sorgulayabilmelidir. Bu benim hakkımdı, bunu almam gerekiyordu diyebilmelidir. Gerektiğinde hukuki süreçlere başvurabilmelidir. Bu aynı zamanda hak etmeyenin de artık bu sisteme başvurmasını, haksız yardım almasını engelleyecektir. Taslaktaki önemli düzenlemelerden birisi bu. Kurumlardaki muhtaçlık kriterleri, yardım alacak kişi tanımları, yardımların tanımları farklılıklar gösteriyor. Taslaktaki temel hedeflerimizden biri, sosyal yardım alanında ortak norm ve standartları getirmektir. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü tarafından uygulanan yardımlara baktığımızda da örneğin şartlı nakit transfer programında uygulanan bir kriter var. Nüfusun en yoksul yüzde 6 lık kesimine yapılan bir yardım söz konusu. Diğ er programlarda bu kriterin değiştiğini görüyorsunuz. Yani diğer hedeflerin bir tanesi de bu kriterleri hanedeki birey modeli yaklaşımını benimseyerek tekleştirmek, bir anlamda mümkün olduğunca daha standart hale getirmek. Sosyal yardımlar konusunda en sık karşılaşılan problemlerden birinin mükerrer yardımlar olduğunu belirten Gökalp, bu konudaki örnekleri ve planladıkları önlemlere ilişkin şu bilgileri verdi: Bazı vatandaşlarımız birçok yerden yardım alıyor, bazıları bakıyorsunuz hiçbir yerden yardım almıyor. Aynı kişi bizden engellilik aylığı ya da yaşlılık aylığı alıyor, öbür taraftan sosyal yardımlaşmadan gıda yardımı alıyor, yakacak yardımı alıyor. Yeşil kartı var, belediyeye gidiyor belediyeden tekrar gıda yardımı alıyor, kırtasiye yardımı alıyor, eğitim yardımı alıyor, burs alıyor... Sistemi çok çözememiş, keşfedememiş olan bazı vatandaşlarımız da çok muhtaç durumda olduğu halde hiçbir yardıma erişemiyor. Taslakta bu konuda da bir yenilik getiriyoruz, tavan uygulaması. Vatandaşımız, hanedeki bireylerin durumuna göre, yaşlısı, genç işsizi, okula giden çocuğu, engelli bireylerin olup olmamasına göre öngörülen yardımlardan yararlanacak ama belli bir rakamı geçemeyecek. Yani vatandaşın aldığı tüm yardımlar sistem üzerinden kontrol edilecek ve o tavanı geçemeyecek. O tavanın da asgari ücretten daha düşük olması gerekiyor. Çünkü hükümet politikası olarak yaptığımız en önemli çalışmalardan biri, kayıt dışı istihdamın önlenmesi, insanların istihdama teşvik edilmesi, üretim süreçlerine dahil edilmesi; temel hedef bu. Sosyal 16 HABER

yardımlar da zaten bir vatandaşın yaşamının sonuna kadar alması öngörülen ya da uygun görülen bir şey değil. Temel amaç, vatandaşın bu sistemle belli bir süre desteklendikten sonra bir noktada bu sistem içerisinden çıkması, üretken toplum bireylerinden biri haline gelmesi. Dolayısıyla istihdama dahil edilmesi, o nedenle bir tavan uygulaması var. Yadigar Gökalp, mükerrerliği önleme konusunda ortak veri tabanı uygulamasını önemsediklerini ifade etti. Bütün kurumların sahip olduğu verilerin ortak veri tabanında görülmesinin mükerrerliği önleyeceği gibi, bürokratik işlemlerin azaltılmasına katkı sağlayacağını vurgulayan Gökalp, şunları kaydetti: Biz istiyoruz ki yoksul vatandaşımızı biz bilelim başvuru dahi yapmadan ona ulaşalım, ulaşamadıklarımız ya da durumlarında değişme olan vatandaşlarımız kimlik numarasıyla başvurusunu yapsın, talepte bulunsun. Ondan sonra bizim kontrol edeceğimiz, gelir durumuna bakacağımız, verilen bilgileri kontrol edeceğimiz ayrı bir sistem olsun. Biz, vatandaşımıza, şu kurumdan şu belgeyi getir, şu kurumdan bu bilgiyi getir demeyelim. Zaten yoksul vatandaşlarımız için bu da ayrı bir sıkıntı. Bir yerden bir yere gitmek için bir şeyler ödemeniz gerekiyor. 26 kurumla görüştük. Bu kurumların veri tabanı ne durumdadır, böyle bir şeye elverir mi ya da buna karar verildiğinde sistemlerini buna uygun hale getirebilirler mi? Son derece olumlu toplantılar gerçekleştirdik, fakat geçen yıl taslağın bir süre askıya alınmış olması, çalışmalara ara verilmesine neden oldu. Neyi, nasıl, kimlerle yapacağımızı, kurumlarla ne tip ortaklıklar kuracağımızı biliyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer in talimatıyla yasal düzenleme için çalışmalara tekrar başladıklarını bildiren Gökalp, Zaten büyük oranda hazırlıklar tamamlanmıştı. Bundan sonrası, bu yıl içerisinde yapacağımız çalışmalarla biraz daha şekillenecek. Sosyal Yardımlar Yasası gerek isminde gerekse içeriğinde Meclis ten çıkana kadar birçok değişikliğe de uğrayacaktır, ancak özünde Türkiye ye, Türkiye nin geleceğine, Türkiye de ekonomik ve sosyal açıdan yoksul vatandaşlarımızın gelecekteki hayatlarına son derece olumlu katkılar sağlayacak bir çalışma olacaktır ifadelerini kullandı. Gökalp, ağırlıklı olarak tüketim harcamalarından yola çıkılarak bir muhtaçlık tespiti düşündüklerini ve burada hedefin, hiç kimsenin dışarıda kalmamas ı olduğunu vurguladı. Gökalp, sistemin işleyişine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: Engelli vatandaşlarımız tabii ki Türkiye de dezavantajlı durumdalar, geliri olmayan yaşlılarımız, belli bir yaşın üzerindeki vatandaşlarımı z, çocuklar ve kadınlar yoksulluk durumundan, kriz durumundan daha çok etkilenen kesimler oluyor. Dolayısıyla bütün vatandaşlarımızı kapsayacak bu programlar. Diğer bir amacımız da vatandaşlarımızın daha üretken hale getirilmesi ve bu yolla topluma entegrasyonunun sağlanması. Bu amaçla da birtakım şartlar olacak programlarda. Orada şart, evet ben sana belli bir nakit yardımında bulunuyorum ama sen de çocuğunu okula göndereceksin, başarısını takip edeceksin ya da işte 0-6 yaş grubundaysa çocuğun aşılarını düzenli yaptıracaksın gibi. Burada da toplumsal amaçlı birtakım şeyler, vatandaşlarımızın elinden gelebilecek sosyal amaçlı, toplumsal amaçlı bir takım yaptırımlar olacak. BEYAZ BASTON 17

SGK DA ENGELLİ AYLIKLARI DÜZENLENDİ 06.10.09 - Bürokrosinin ozoltılmosı ve votondoş odaklı yönetişim projesi kopsamındo yürütülen çolışmo soyesinde yokloşık 13 milyon TLÎık bütçe devletin kasasında kaldı. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü, Bürokrasinin Azaltılması ve Vatandaş Odaklı Yönetişim Projesi kapsamında 2022 sayılı kanun kapsamında yapılan ödemeleriyle ilgili aylık bağlama süreleri bir aya indirdi. Yadigar Gökalp in Genel Müdürlüğü nü yürüttüğü kurumda asıl hedef ise kurumsal bürokrasinin minimum düzeye indirmek. Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü, sosyal yardımlar için ortak bir veri tabanı kullanacak. İleride tamamlanacağı öngörülen bu ortak veri tabanı sayesinde, hak sahipliği araştırmaları yapılmadan, kişi beyanına dayanılarak hak sahiplerine maaşları bağlanmış olacak. Kurulacak sistem sayesinde bürokratik işlemlerde ciddi bir azalma sağlanması hedeflenirken, mükerrer ödemelerin de önüne geçilmiş olacak. 2022 sayılı kanun kapsamında yapılan ödemelerle ilgili, yapılan düzenlemeler ve mevzuat değişiklikleri ile aylık bağlanma süreci 1 yıldan 1 ay gibi kısa bir süreye indirilirken, yapılan düzenlemeler ile devlet her yıl yak.laşık 13 milyon tasarruf sağlayacak. SGK Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü aracılığıyla, 2022 sayılı kanun kapsamında, muhtaç durumda bulunan yaşlı ve özürlülere, yaşlılık aylığı (65 yaşından büyükler), 65 yaşından büyük bakıma muhtaç özürlü aylığı, özürlü aylığı (18 yaşından büyük yüzde 4069 özürlüler), bakıma muhtaç özürlü aylığı (18 yaşından büyük yüzde 70 ve üzeri özürlüler) ve özürlü yakını aylığı (18 yaşından küçükler) bağlanıyor. Kişilerin durumlarında meydana gelen değişiklikle aylık bağlama şartlarının kalkması ve ölüm hallerinde aylıklar kesiliyor. Aylık alanlardan ölenlerin listesi, TC kimlik numaralarına göre, Merkez Nüfus idaresi Sistemi nden aylık periyotlar halinde elektronik ortamda temin ediliyor. AA 18 RÖPORTAJ

ENGELLİ DEVLET RAPORU Devlet Denetleme Kurulu, engelli yaşamına yönelik rapor hazırladı. Devlet kurumlarını eleştiri yağmuruna tuttu. İşte rapordan çarpıcı satırbaşları: Devlet Denetleme Kurulunun (DDK) özürlülerle ilgili raporunda, konuyla ilgili çalışmaların, birçok durumda, yapmış olmak için yapma nın ötesine geçemediği, kurum binasının girişine tekerlekli sandalyeler için rampa gibi çok kolay bir fiziki düzenlemenin bile çoğu kurumda yıllardır yapılmadığı belirtildi. Özürlülüğün tarihsel süreci, Türkiye deki kurumsal yapılanma ve yasal alt yapının anlatıldığı raporda, engellilik durumları ve derecelerine ilişkin tanımlar, bakım modelleri, engellilere yönelik eğitim kurumları yasal dayanakları ve uygulamalarıyla ele alındı. Özürlülüğün, gelişmiş veya az gelişmiş toplumların ortak özelliği olduğu belirtilen raporda, Gelişmiş ülkelerde özürlülük oranı, gelişmemiş veya az gelişmiş ülkelere göre daha az değildir denildi. Türkiye de 2002 verilerine göre yaklaşık 8,4 milyon özürlü vatandaş bulunduğu ve bunun toplam nüfusa oranının yüzde 12,29 olduğu kaydedilen raporda, özürlülerin yalnızca yüzde 13,7 sinin mesleki eğitimden faydalanabildiği vurgulandı. Medeniyet testi Özürlü veya özürlü yakını dışındakilerin, özürlülük sorunuyla yüzleşmelerinin sadece özürlü birini gördükleri anla sınırlı olduğu değerlendirmesi yapılan raporda, özürlünün eğitim, sosyal hayata katılma, gelecek kaygısı gibi daha bir çok sorunla karşı karşıya kaldığı vurgulandı. Özürlülük bireyler ve devletler için medeniyet testi aracıdır. Özürlüye karşı ilgisizlik, küçümseme, dışlama, engelleme gibi sorunların nedeni büyük ölçüde bu farkında olmamadır denilen raporda, özürlülüğe yaklaşımda başarılı toplumların, engellilere insani muameleyi gerçekleştirdikleri ve özürlünün yükünü en aza indirdikleri kaydedildi. Türkiye de son yıllarda özürlülükle ilgili önemli politikalar oluşturulduğuna ve yasal düzenlemeler yapıldığına işaret edilen raporda, özellikle 2005 yılından sonra yardım temelli anlayıştan, hak temelli anlayışa geçişin başladığının gözlendiği belirtildi. Yıllardır yapılmıyor Devlet bütçesinden özürlülere ayrılan paylarda önemli artışlar gerçekleştiğine ilişkin tespite de yer verilen raporda, şunlar kaydedildi: Bununla birlikte bakım, eğitim, istihdam, ulaşabilirlik gibi birçok konuda özürlülerin karşı karşıya olduğu çok ciddi sorunlar devam etmektedir. Bu sorunların bir kısmı, kurumların, personel ve ekipman olarak yeni politikalara cevap verebilecek donanıma sahip olmamasından kaynaklanmaktadır. Ancak yeni politikaların hayata geçirilememesindeki asıl önemli sorun, kurum yöneticilerinin kendilerini yeni politikalarına uyarlamaları konusundaki isteksizlikleridir. Yöneticiler, mevzuattaki bazı boşluklardan da yararlanarak, özürlülük alanında kendilerine yüklenilen sorumlulukları yerine getirmemektedirler. Yapılan çalışmalar, birçok durumda, yapmış olmak için yapma nın ötesine geçememektedir. Kurum binasının girişine tekerlekli sandalyeler için rampa gibi çok kolay bir fiziki düzenlemenin bile çoğu kurumda yıllardır yapılmamış olması bunun en basit göstergesidir. Özürlülerin haklarının korunması ve kendilerine insanca yaşayabilme imkanlarının sağlanması konusundaki ihmallerin temelinde, toplumsal farkındalık zafiyeti yatmaktadır. Devlet itibarı zedeleniyor Devlet Denetleme Kurulu nca (DDK) özürlülere ilişkin hazırlanan raporda, bazı bakım merkezlerinde çeşitli nedenlerle yaşanan sorunların devlet itibarını zedeleyecek şekilde kamuoyuna yansıdığı ifade edilerek, Bu olumsuzluklar, özürlü bireylere zarar vermenin yanında, Türkiye yi uluslararası alanda zor duruma düşürmeye çalışan bazı girişimlere malzeme yapılabilmektedir denildi. BEYAZ BASTON 19