AB Sürecinde Aile. Ravza Kavakçı



Benzer belgeler
Yrd. Doç. Dr. Münevver Cebeci Marmara Üniversitesi, Avrupa Birliği Enstitüsü

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Ekonomik ve Sosyal Komite - Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü AB Politikaları AB Konseyi AB Bakanlar Kurulu Schengen Alanı

AVRUPA BİRLİĞİ GELİŞİMİ, KURUMLARI ve İŞLEYİŞİ

AVRUPA BİRLİĞİ TARİHÇESİ

ÜYE DEVLET HÜKÜMETLERİ TEMSİLCİLERİ KONFERANSI. Brüksel, 25 Ekim 2004 CIG 87/1/04 EK 2 REV 1. Konu :

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI

AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE ÖZEL OKULLAR Murat YALÇIN > muratmetueds@yahoo.com

Türkiye ve AB Arasında Şehir Eşleştirme Projesi AB Müktesebatı Alanında Kapasite Geliştirme Eğitimleri 29 Kasım 2018

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Türkiye ve Avrupa Birliği

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

AVRUPA TOPLULUKLARININ TARİHSEL GELİŞİMİ

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

Avrupa Birliği Yol Ayrımında B R E X I T

Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor!

Cumhuriyet Halk Partisi

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... TABLOLAR LİSTESİ... BİRİNCİ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ NİN GELİŞİM SÜRECİ VE TÜRKİYE

Çok tatil yapan ülke imajı yanlış!

HAZİRAN AYINDA ÖNE ÇIKAN GELİŞMELER. AB Liderleri Jean-Claude Juncker in AB Komisyonu Başkanı Olması İçin Uzlaştı

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Uluslararası Sponsorluk Politikası. 1 Nisan 2015 Amway

AVRUPA KONSEYİ İNSAN HAKLARININ KORUYUCUSU ÖZET

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Cumhuriyet Halk Partisi

Türkiye-Yunanistan İş Forumu. İzmir, 8 Mart Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı

DenizBank Yatırım Hizmetleri Grubu Özel Bankacılık Araştırma İngiltere, Haziran 2017 Seçim Sunumu

1 ÇALIŞMANIN NASIL SUNULACAĞINI İŞARETLEYİNİZ

MAYIS 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI

Göç ve Serbest Dolaşım Eğilimler ve Engeller. Ayşegül Yeşildağlar Ankara, Turkey

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

AVRUPA DA HİBE DESTEKLİ STAJ DUYURUSU

Türkiye, Avrupa nın en girişimci ülkesi

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

TBMM DIŞİLİŞKİLER VE PROTOKOL MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR

DEĞERLENDİRME NOTU: İsmail ÜNVER Mevlana Kalkınma Ajansı, Konya Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü

ĐLKÖĞRETĐMDE PROJESĐ AVRUPA BĐRLĐĞĐ NEDEN KURULMUŞ, NASIL VE NE YÖNDE GELĐŞMĐŞTĐR? Doç. Dr. Çiğdem Nas

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

5 soru-cevap:layout 1 4/28/11 12:14 PM Page 201 CEVAPLAR VE PARALEL OTURUM I SORULAR 201

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

AVRUPA BİRLİĞİ BÜLTENİ AB SERVİSİ SAYI:15 NİSAN 2004/2

TBMM DIŞİLİŞKİLER VE PROTOKOL MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

SN. YETKİLİ DİKKATİNE KONU: 2016 YILI YAPI-İNŞAAT VE ELEKTRİK FUARLARI SİRKÜ BİLGİLENDİRMESİ

NİTELİKLİ EĞİTİMİN TOPLUMUN REFAH SEVİYESİNE ETKİSİ. Prof.Dr. Muammer Kaya, ESOGÜ Rektör Adayı,

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

Biz yeni anayasa diyoruz

Avrupa nın en cesur ülkesi Türkiye

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

Menümüzü incelediniz mi?

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,


BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

AB ve sosyal politika: giri. Oturum 1: Roma dan Lizbon a

Göçmenlere olan bakışınızı değiştirecek 4 harita

tepav Biyoteknolojide son yıllarda artan birleşme ve satın alma işlemleri ne anlama geliyor? Haziran2014 N POLİTİKANOTU

Hüsnü Özyeğin; YİSAD da konuştu Türk yöneticiler her yerde başarılı

Türkiye de Kadın İstihdam Sorununa Çözümler LİZBON SÜRECİ ve KADIN GİRİŞİMCİLİĞİ

Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş, Altınordu İlçesi nde bulunan 92 Mahalle nin muhtarlarıyla ile bir araya geldi.

11 Eylül: AET Bakanlar Konseyi, Ankara ve Atina nın Ortaklık başvurularını kabul etti.

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ

Tüketici Alışkanlıkları Anketi, Hazır Giyim. Ağustos İstanbul

PERSONEL HAREKETLİLİĞİ - STAFF MOBILITY (ST) & YABANCI DİLDE YAYGIN SEÇMELİ DERS HAVUZU. Öğr. Gör. Dr. Seda ÇANKAYA Erasmus Koordinatör Yardımcısı

BİR BAKIŞTA SAĞLIK -AVRUPA

Eğitimde en pahalı ülke ABD en ucuz Kazakistan

Kısa. Kısa... Avrupa. Birliği. Öğrenciler AB yi Öğreniyor Projesi

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

Türkiye de Sivil Toplumu Geliştirme ve Sivil Toplum-Kamu Sektörü Diyaloğunu Güçlendirme Projesi

Ahmet Pura: Dijitaldeki kontrolsüz büyüme korkutuyor

Dünyanın en büyük sosyal dil öğrenme ağı busuu şimdi Türkiye de!

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

AB ĠLE MÜZAKERE SÜRECĠNDE AB MÜKTESEBATINA UYUMUN VE BU BAĞLAMDA ÇEVĠRĠNĠN ÖNEMĠ. Nilgün ARISAN ERALP TEPAV AB ENSTİTÜSÜ DİREKTÖRÜ

Milli geliri yükselterek, döviz rezervlerini artırarak, her yıl ortalama yüzde 5 büyüyerek bir ülkeyi değiştirmek mümkün olmuyormuş!

TÜRKİYE Lİ AVRUPA AVRUPALI TÜRKİYE. 1. Avrupa Birliği Tarihi. 2. Avrupa Birliği Kurumları. 3. Türkiye-AB İlişkileri. 4.

Namus adına kadınlara ve kızlara karşı işlenen suçların ortadan kaldırılmasına yönelik çalışma

MAYIS AYINDA ÖNE ÇIKAN GELİŞMELER. Avrupa Parlamentosu Seçimleri nde Aşırı Sağın Yükselişi

Tarih:. Yer:. Katılımcı numarası:... Sosyolinguistik Görüşme 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum tarihiniz:.. Yaşınız:.. Milliyetiniz:.

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

HAZİRAN 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Yrd. Doç. Dr. Mustafa FİŞNE. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ÖĞRETİM ÜYESİ

Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi. Avrupa Ekonomik ve Sosyal

2005, yıl:1, sayı:4, ss de yayımlanmıştır.

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Bayrağında hem mavi, hem beyaz renkler olan Avrupa Birliği ülkelerini. Bu fotoğrafın çekildiği Avrupa ülkesini tahmin edebilir

Transkript:

AB Sürecinde Aile Ravza Kavakçı

3 AB Sürecinde Aile Ravza Kavakçı Kıymetli misafirler, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün Avrupa Birliği Sürecinde Aile konusuyla alakalı sohbet edeceğiz. Elimden geldiği kadar, dilim döndüğünce, bilgim müsaade ettiği sürece sorularınıza cevap vermeye çalışacağım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi nde Avrupa Çalışmaları biriminde, Avrupa Birliği İlişkileri Müdürlüğü nde çalışıyorum. Bizim, müdürlük olarak yaptığımız faaliyetler arasında belediye personeline ve iştirakler personeline Avrupa Birliği konusunda eğitimler düzenlemek var. Bunun haricinde fon ve proje takibi yapıyoruz. Avrupa Birliği fonlarına yönelik proje yazımı yapıyoruz. Eğitimlerimiz, projelerimizin haricinde müktesebat taraması dediğimiz Avrupa Birliği hukuku nedir, AB kuralları nedir, yerel yönetimler seviyesinde Türkiye'nin de uyum sağlamaya çalıştığı başlıklar hangileridir gibi konularla alakalı çalışmalar yapıyoruz. Ayrıca ben de Venedik Belediyesi yle ortaklaşa yürütmekte olduğumuz Arşimet Projesi adında, kültür turizmini artırmaya yönelik ve Büyükşehir Belediyemiz in ilk fon alan projesi olması hasebiyle bizim için büyük önem taşıyan ama Belediye bütçesiyle kıyaslandığı takdirde çok küçük bir meblağa karşılık gelen bir projenin koordinatörlüğünü yapmaya çalışıyorum. Bu konu ile ilgili konuşma yapmam istendiğinde, bu fikir söylendiğinde ben de ne kadar güzel, zaten konuşmayı seviyorum, hiç sıkıntı çekmem dedim ama araştırmaya başlayınca baktık ki Avrupa Birliği ile alakalı çok fazla bilgi var. Aynı zamanda aile konusunda net bir çerçeve yok. Çünkü malumunuz olduğu üzere toplumun temel direği. Ama Avrupa Birliği'nde aile politikaları diye bir politika yok. Bununla alakalı hazırlanmış raporlar

4 var, onlara bakacağız. İnşallah sizin de hoşunuza gidecek bir sohbet olur diye ümit ediyorum. Öncelikle Avrupa Birliği nedir, Avrupa Birliği dediğimizde aklımızda neler oluşuyor gibi sorularla başlayalım. Ben bu konuyla ilgili araştırma yapmadan önce Avrupa Birliği ni daha çok basından, televizyonda duyduğum haberlerden, Avrupa Birliği yetkilileri ile hükümet yetkilileri arasında yapılan görüşmelerden takip ediyordum ama tarihçesi hakkında, Avrupa Birliği yolunda kimlerin başına neler geldiği hakkında çok bilgim yoktu. Biraz daha detaylı araştırma yaptığımızda ilginç şeylerle karşılaştık, onları da sizinle paylaşmaya çalışacağım. Avrupa Birliği'nin kısa tarihçesine, kurumlarına, politikalarına baktıktan sonra genişleme süreci ile alakalı konuşacağız. Ondan sonra Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğu nasıl, nerede başladı sorusuyla alakalı biraz sohbet edeceğiz. Ondan sonra kadınlara yönelik neler olduğunu konuşacağız. Söylediğim gibi konu, Avrupa Birliği sürecinde aile olunca bir ailenin önemli unsurlarından biri kadınlarımız olduğu için bizler, Avrupa Birliği'nin kadınlara ve çocuklarımıza yönelik politikalarına bakacağız. Sonra da genel bir bakış açısıyla sunumumuzu neticelendireceğiz. Avrupa Birliği dediğimizde ne geliyor aklımıza? Bu noktada bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Tıpkı globalleşme tartışmalarında globalleşme karşıtları ve taraftarları olduğu gibi şimdi de Avrupa Birliği karşıtları ve taraftarları diye bir ayrım var bizim aramızda da. Ben şahsen şöyle bakıyorum. Bizim için faydaları nelerdir, ne zararlar getirebilir? Biz daha çok politik yönüyle, siyasi yönüyle bakıyoruz. İşte, biz Müslümanız, bizi almayacaklar, bizi istemiyorlar, bize kötü davranıyorlar boyutuyla bakıyoruz. İşi yokuşa sürüyorlar boyutuyla bakıyoruz. Ama sağlık açısından, sağlık standartları açısından, çalışan kadınlara daha çok haklar verilmesi açısından, çevre politikaları açısından değerlendirdiğimizde bizim için faydalı şeyler de olabileceğini görüyoruz. Bunu da dikkate almanızı arz ediyorum. Avrupa Birliği nedir? Avrupa Birliği öncelikle bir ekonomik birlik olarak başlamış, ondan sonra siyasi bir birliği hedefleyen Avrupa kıtasındaki ülkeleri alan, içinde birçok kurumu barındıran bir topluluk haline gelmiştir. Çatısı altında şu an için 27 ülkeyi, 3 tane de aday ülkeyi barındıran bir sistem... Uluslararası antlaşmalarla kurulmuş bir sistem... Eylemlerinde hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, vatandaşlarının refahını temel alan bir sistem... Hedeflere ulaşmak için kurulan uluslararası ve uluslarüstü kurumlarla işliyor. Dinamik ve sürekli değişken bir yapısı var. Yalnız, uluslararası ilişkiler alanında çalışma yapanların en çok dikkatini çeken şey, gönüllü bir egemenlik paylaşımı, egemenlik havuzu da diyebiliriz. Avrupa Birliği ne benzer ya da onunla uluslararası ilişkiler açısından

5 birlik kavramı altında toplanmış birçok kuruluş var. NATO, Birleşmiş Milletler gibi kuruluşların yanı sıra birçok farklı hükümetler arası ilişkilere dayalı organizasyonlar var. Avrupa Birliği'ni onlardan farklı yapan kısım, bu egemenliğin bir havuzda toplanması ve üye ülkelerin bazı konularda gönüllü bir egemenlik havuzunda bir paylaşımlarının söz konusu olmasıdır. Avrupa Birliği'ni diğer birliklerden farklı kılan bir özellik bu İkinci Dünya Savaşı ndan sonra Avrupa Birliği ni kurma fikirleri ortaya çıkıyor. Parçalanmış bir Avrupa var. Almanya, dört ayrı güç tarafından işgal edilmiş. Bir komünist tehdidi var SSCB tarafından. Avrupa'nın tehdit olarak gördüğü... Ezeli rakipler Almanya ve Fransa var. Savaştan sonra hepsinin ekonomisi berbat bir halde. Bir daha bir savaş olmasını kimse istemiyor. Ekonomilerin toparlanması lazım. Onun için başta şu düşünceyle o zamanın düşünürleri bir araya gelip diyorlar ki; bir daha savaş ortamı olmaması için en iyisi bir birlik içinde buluşalım. Ama bu nasıl bir birlik olsun? Ekonomik bir birlik olsun. O dönem için savaşın en önemli malzemeleri kömür ve çelik. Kömür ve çelik birliği olarak Avrupa Birliği süreci başlamış oluyor. Bundan önce 1950'de Schumann deklarasyonu var. Robert Schumann, o dönem Fransız Dışişleri Bakanı. Jean Monet'nin de katkısıyla savaş sonrasında Almanya dan Konrad Adenauer gibi isimler bir araya geliyorlar, bu birlik üzerinde konuşuyorlar, kararlaştırıyorlar ve 50'deki Schumann deklarasyonunun akabinde Paris Antlaşması imzalanıyor. Bu, Avrupa Kömür ve Çelik Birliği nin kuruluşu oluyor. Arada başka antlaşmalar da var Paris Antlaşması ndan sonra. Roma antlaşmaları var mesela. 1968'de ise gümrük birliğine ulaşılıyor. Ortak Pazar ın kurulmasıyla hedeflenmiş olan malların serbest dolaşımı, kişilerin ve emeğin serbest dolaşımı, hizmetlerin serbest dolaşımı, sermayenin serbest dolaşımı şartları yerine getirilmiş oluyor. 92'de de bu süreç içerisinde Avrupa Atom Enerjisi Birliği, Avrupa Ekonomik Topluluğu gibi kurumlar da kurulmuştu. 92'de Maastricht Antlaşması ile bütün bunlar Avrupa Birliği çatısı altında toplanıyor ve siyasi bir birliğe ulaşma yolunda adımlar hızla atılıyor. Bu noktada 2004 senesinde bir Avrupa Birliği anayasası çalışması yapıldı. Anayasanın hedefi bu bütün kurucu antlaşmaları toparlayan, daha sade, daha yalın bir dille içine alan bir anayasa olmaktı aslında. Yeni bir şey değildi. Ama ne oldu? Kabul edildikten sonra her ülkenin kendi halkıyla da bunu danıştıktan sonra uygulanması başlayacaktı. 2006'ya kadar bütün ülkelerden onay gelmesi lazımdı. Ama Avrupa Birliği yetkililerini şaşırtan bir biçimde Fransa ve Hollanda'da ret oyu aldı Avrupa Birliği anayasası ve onaylanmadı. Şimdi Lizbon Antlaşması adıyla -yeni bir anayasa değil antlaşma şeklinde- daha önceki antlaşmalar gibi bir formatta uygulamaya çalışıyorlar bunu. Bu ret kararının önemli sebeplerinden biri olarak gösterilen nokta da şuydu: Avrupa Birliği ülkeleri halkı, kendilerini çok dışlanmış hissediyorlar. Elit bir grup tarafından kararlar veriliyor ve onlara haber verilmiyor hissine kapıldıkları için böyle bir ret oyu verildiğini söylüyor uzmanlar.

6 Avrupa Birliği sistemi içerisinde birçok politika alanları var. Başta dediğimiz gibi sadece ekonomik amaçlı başlamıştı bu birlik. Ortak bir tarım politikaları var. Geçtiğimiz 15 seneye kadar en büyük kavga ve tartışma noktasıydı bu politika. Fransa büyük bir tarım ülkesi olduğu için bu ortak tarım politikalarının sürdürülmesi konusunda çok ısrarlıydı. Tarım haricinde çevre, bilgi toplumu, bilgi teknolojileri, bölgeler arası uyum, sosyal katılım ve fırsat eşitliği, gıda güvenliği, halk sağlığı gibi birçok alanda çalışmaları var. 2002'de ortak para birimi olan Euro ya geçtiler. Bu arada İngiltere bundan muaf kalarak katılmak istemediğini söyledi. Ben bu işle alakalı olarak çalışmaya başladığımda herkesin telaffuz ettiği "acquis communautaire" diye Fransızca bir deyim vardı ve ben bunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bütün Avrupa Birliği hukuku demekmiş. Benden daha tecrübeli olan, bu konu ile alakalı çalışan arkadaşlarıma gittim ve bana şunu gösterir misiniz ne olur, merak ediyorum, verin okumaya başlayayım dedim. Çok güldüler arkadaşlar bana. Ben neden güldüklerini anlamamıştım. Meğer Avrupa Birliği nin kuruluş tarihinden itibaren yapmış olduğu antlaşmalar, bu antlaşmalar çerçevesinde çıkmış olan yönetmelikler, yasalar, tüzükler, regülasyon, direktif dedikleri her şeyi kapsayan devasa ve bir arada kimsenin görmediği, kitap halinde olmayan bir şeymiş bu. Hala ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Bu arada 2000 senesinde Lizbon'da yapılan toplantıda Avrupa Birliği 2010 a yönelik her alanda 35 başlık var. Onlarla alakalı da konuşacağız fırsatımız olursa. Her alanda belirli politikalar, belirli hedefler belirleniyor ve Lizbon stratejileri veya Lizbon hedefleri diye bahsediliyor bunlardan. Avrupa Birliği üç ana kurumdan oluşuyor; Avrupa Birliği Konseyi, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu. Avrupa Adalet Divanı da dördüncüsü olabilir, hatta birincisi de olabilir. Bunların üçü bir arada çalışma yapıyorlar. İlginç ve karmaşık bir yapıları var. Parlamento bizdeki parlamento gibi değil. Bizdeki parlamento gibi çalışmaları genelde komisyon ve konsey yapıyor. Avrupa Adalet Divanı da Avrupa Birliği ni uluslarüstü yapan kurumu. Polis gibi Yani polis işlerini yapan kurum. Eğer üye ülkelerden biri vazifesini yerine getirmiyorsa bu uluslarüstü kurum müdahale ediyor ve o yapılan yanlışın düzeltilmesi için girişimde bulunuyor. Merkez Bankası, Sayıştay, Ekonomik Sosyal Komite, Bölgeler Komitesi, Ajanslar gibi daha detayları var kurumun. Bu noktada dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi burada yok çünkü AİHM, bir Avrupa Birliği kurumu değil, Avrupa Konseyi kurumudur. Bu da çok karıştırılıyor. Avrupa Konseyi 40'lar sonunda kurulan, Türkiye'nin de kurucusu olduğu Avrupa Birliği konseyinden farklı olarak demin bahsettiğimiz NATO, Birleşmiş Milletler gibi bir kuruluş. Avrupa Adalet Divanı zaman zaman AİHM kararlarına da referanslarda bulunuyor. Onun için yine de hiç bağlantısız diyemeyiz.

7 Avrupa Birliği genişleme süreci ilk başta Almanya, İtalya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'un bir araya gelmesiyle Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu olarak ortaya çıktı demiştik 1957'de. Ondan sonra 1973'te İngiltere, Danimarka ve İrlanda katılıyorlar. Bu noktada dikkatinizi çekmeyi istediğim bir husus var. İngiltere, Avrupa Birliği'nin kuruluşu sürecinde ilk tartışmalar yapılırken böyle bir Avrupa birliği kurulması yönünde teşvik veren ülkelerden biri. Ama ilginç bir şekilde kendisini Avrupalı görmüyor ve Avrupa Birliği kurulduğunda, Kömür ve Çelik Topluluğu kurulduğunda üye olmak gibi bir talepleri olmuyor. Hatta şu cümleyi kullanıyorlar; bir Avrupa Birleşik Devletleri olmalı. Ama kendilerini Avrupalı saymıyorlar ve birliğe girmek için herhangi bir talepleri olmuyor. Ama bu adımlar atıldıktan bir süre sonra İngiltere fikrini değiştiriyor. Dışında olmanın içinde olmaktan daha kötü bir durum olduğunu fark ediyor ve Avrupa Birliği ne girmeye çalışıyor. Herhalde 13 senelik bir süreçte 3 kere başvuruyor. Üçüncüde başvurusu kabul ediliyor. Bu çok ilginç gelmişti bana. Çünkü biz hep diyoruz ki biz Türkiye'yiz, Müslümanız diye bizi almıyorlar. Oysa ki İngilizleri de almamışlar. Tabii bunda farklı sebepler var. Fransa gücün hep kendisinde olmasını istiyor. İngiltere'yi de -Türkiye'yi olduğu gibi- bir Amerikan dostu olarak gördüğü için, İngiltere'nin bu birliğe girmesinin Amerika'nın da bu birlikte etkisinin artacağını düşündüğü için karşı çıkıyor buna. Şimdi Türkiye için de benzer şeyler söyleniyor. Bunu düşünerek İngiltere'yi istemiyor Fransa. Bu da meşhur Fransız başkanı Charles De Gaulle'ün zamanında oluyor ve bu noktada hoş bir konuşma geçiyor bir İngiliz bakanı ve Charles De Gaulle arasında. Bakan diyor ki efendim şunları söylediniz, o şartları yerine getirdik, onu söylediniz onu da yerine getirdik, daha ne yapmamızı istiyorsunuz. De Gaulle yeni şartlar düşüneceğiz size diyor açık açık. Bu arada Avrupa Birliği ile ilgili çalışanların bildiği ve belki de bıktığı bir fıkra vardır. Sene 2050. Avrupa Birliği yetkilileri bir masa etrafında toplanmışlar ve diyorlar ki ne yapacağız bu Türkiye'yi, yine adaylık için bizi bunaltıyorlar, bizi üye yapmanız lazım, kaç senedir adayız diyorlar. Karar alıyorlar ve şunu istiyoruz diye olmadık bir şey isteyelim diyorlar. Ama onu istedik başkanım, 10 sene önce yaptılar diyor birisi. Öbürü diyor ki haydi ağızlarıyla kuş tutsunlar. Bir başkası onu da yaptılar diyor. Artık yokuşa sürmek için ellerinden geleni yapıyorlar. En son, en çılgınca fikir geliyor ve bunu isteyelim diyorlar. Onu da 2 sene evvel yaptılar, şimdi ne diyeceğiz diyorlar. En nihayetinde karar alıyorlar ve Avrupa Birliği ni dağıtalım diyorlar. Böyle biten bir fıkra var. Artık bilmiyorum bizim halimiz nasıl olacak ama Sayın Başbakan ın da söylediği gibi biz bu yolda memleketimizin avantajına olan şeyleri yaparız, yolumuza devam ederiz. Bize bizi Avrupa Birliği ne ne zaman alırlar diye sorulduğunda biz şöyle cevap

8 veriyoruz; bizim onlara ihtiyacımız olmadığında. O zaman da biz karar vereceğiz girmek istiyor muyuz, istemiyor muyuz diye. 1973'te İngiltere'nin de büyük sıkıntılardan sonra Avrupa Birliği ne katılımının arkasından İngiltere yüzünden Danimarka ve İrlanda'nın da katılımları gecikmiş. 1981'de Yunanistan giriyor. Yunanistan da çok ilginç bir şekilde Türkiye'yle hemen hemen aynı zamanda başvuruyor. İkinci Dünya Savaşı sonunda Türkiye ve Yunanistan yarış içerisindeler. Biri NA- TO'ya üye oluyor, diğeri de oluyor. Ama Yunanistan 81'de bizim bir duraksama dönemi yaşadığımız sırada üye oluyor. Avrupa Birliği ne onun akabinde de 86 da İspanya ve Portekiz üye oluyorlar. 95'te üç ülke, diğer ülkelerin işlerine karışmayan ülkeler olarak bilinen ülkelerden Avusturya, Finlandiya ve İsveç üye oluyor. Norveç de aslında üyelik için başvuruyor ama Norveç halkı bunu onaylamadığı için Norveç üye olmuyor. O arada 93'te yeni kriterler belirleyelim diyorlar Avrupa Birliği ülkeleri. Bakıyorlar ki katılım için talep çok ve bizim 93'te Kopenhag'daki Avrupa Konseyi nin toplantısının akabinde ortaya çıkan Kopenhag kriterleri olarak bildiğimiz kriterler ortaya çıkıyor. Bu kriterler üç ana başlıkta toparlanabilir; siyasi kriterler, ekonomik kriterler ve topluluk müktesebatının kabulü kriterleri. Siyasi kriterleri artık hepimiz ezbere biliyoruz neredeyse. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı... Ekonomik kriterler de işleyen bir pazar ekonomisi olması, piyasa içindeki güçlere ve rekabet baskısına karşı çıkabilecek kapasitede güçlü bir ekonomi olması ve Avrupa Birliği topluluğunun müktesebatını yani bütün bu kuralları uygulayabilecek bir kapasitesi olması. Mayıs 2004'teki beşinci genişlemeyle Doğu Bloğu olarak bildiğimiz birçok ülke de Avrupa Birliği'ne katılıyor. Bundan sonra da 2007'de Romanya ve Bulgaristan katılıyorlar. Ve 2008 itibariyle aday ülkeler Türkiye, Hırvatistan ve Makedonya. Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinden biraz bahsettik. 1959'da yapmış olduğumuz başvurunun akabinde 63'te imzalanan, 64'te yürürlüğe giren Ankara Antlaşması var. Bu antlaşma Türkiye'nin Avrupa Birliği ne üyelik sürecinde atmış olduğu ilk adım. 1973'te Ortak Pazar ın nasıl olacağı, gümrük birliğinin nasıl oluşacağıyla alakalı bir ek protokol imzalanıyor. 87'de Avrupa Topluluğu oluşmuşken Türkiye ona resmen üyelik başvurusunda bulunuyor. 96'da Gümrük Birliği oluşuyor. 99'da Avrupa Birliği adaylığı Helsinki'de kabul ediliyor. 2005'te de Türkiye'nin müzakere süreci başlıyor. Bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri birçok uyum paketleri hazırlıyor. Bu paketlerin içeriği Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde yapılan reformları içeriyor ya da yapılması planlanan değişiklikleri. Bireysel hak ve özgürlükler, iyileştirmeler bir parça sağlanıyor. Partilerin kapatılması zorlaştırılıyor. Farklı dil ve lehçelerde yayına olanak sağlanıyor. İnsan Hakları

9 Mahkemesi kararları doğrultusunda yargının yeniden yapılandırılmasının önü açılıyor. Milli Güvenlik Kanunu nda bir değişiklik yapılıyor. İşkence suçunun soruşturulmasına yönelik öncelikler ayarlanıyor. Ekonomik bazı kazanımlar var. Tüketici hakları, rekabet politikasında iyileştirmeler var. Haksız rekabeti önlemek amaçlı çalışmalar yapılıyor. Türkiye ekonomisinde belirli yapısal bir değişim oluyor. Yabancı yatırımlar artıyor ve Türkiye'ye yönelik Avrupa Birliği mali yardımları Bu noktada da önemli bir husus var. Bazı kesimlerde şöyle bir düşünce var. Avrupa Birliği bana şu konuda düzeltme yapmam için, kendimi geliştirmem için niye fon versin, Avrupa Birliği'nin parasını almak doğru mudur? Bu yönde tartışmalar var. Bu noktada ben bir bilgi paylaşmak istiyorum. Avrupa Birliği nde farklı fonlar var fakat Türkiye'nin de üyesi olduğu bazı topluluk programları var. Bunlara Türkiye de bir katkıda bulunuyor. Maalesef aday ülke olarak, biz yeterince fona başvurmadığımız için bu fonlardan payımıza düşeni geri alamıyoruz. Bu da bizim adımıza üzücü bir şey ama bu konuda çalışmalar artıyor. Hem bu fonlardan kendi vermiş olduğumuz kaynakları geri kazanma açısından hem de bu sistemi öğrenme açısından güzel gelişmeler var. Avrupa Birliği üyelik sürecinde 35 tane başlık var. Fasıllar açılıyor, kapanıyor. Çeşitli tartışmalar var. Ortalama yaşam kalitesinin artırılması hedefleniyor. Üyelik için şu an en erken tarih 2014 olarak görülüyor ki bu yeni bir rakam değil. Biz basından ve medyadan takip ettiğimizde sanki devamlı geciktiriliyormuşuz gibi düşünüyoruz. Halbuki takvime baktığımızda bunun normal bir tarih olduğunu göreceğiz. Türkiye'nin de atması gereken adımları düşündüğümüz zaman 2014 tarihinden erken bir üyelik olması söz konusu değil eğer üyelik isteği devam ederse. Tabii bu, müzakerelerin ne kadar hızlı olduğuna da bağlı. Belirli başlıklar siyasi nedenlerle donduruluyor, bazen tekrar açılıyor. Bazı ülkelerde bildiğiniz üzere Türkiye'ye bakış açısı çok olumlu değil. Avrupa Birliği nde kadın konusuna gelirsek... Çalışan nüfusun önemli bir miktarını kadınlar oluşturuyor Avrupa Birliği ülkelerinde. Bunun getirdiği bazı problemler ve sıkıntılar var. 20-50 yaş arası kadınların çalışma oranı %55. Eğitime katılım, orta eğitimden sonra %55. Güzel bir rakam. Tabii onlarda bizde olan belirli engeller olmadığı için rakamlar daha yüksek. Bilim, matematik, bilgisayar alanlarında katılım %36. Mühendislik, inşaat alanlarında %21. Yöneticilerin sayısı erkek yöneticilerden daha az ve üst düzey yöneticilerin de yine aynı şekilde. Avrupa Birliği'nde kadın hakları denildiğinde cinsiyet eşitliği temel ilke olarak karşımız çıkıyor ve burada pozitif ayrımcılık kavramını duyuyoruz. Birçok Avrupa Birliği projesinde eğer projenizin fon almasını istiyorsanız sihirli cümlelerden biri şudur; bu projede, uygulanmasında ve

10 yürütülmesinde cinsiyet eşitliğine hatta pozitif ayrımcılığa önem verilecektir. Bu tip cümlelerin olduğu projenin kabul edilme imkânı daha fazla. Çalışan kadınlarımızı ilgilendiren noktalardan birisi ücretli doğum izni. Bu, Avrupa Birliği ülkelerinde en az 14 hafta. Tabii bu çok az bir rakam, yükseltilmesi gerekiyor. Hamile, yeni doğum yapan, süt veren annelere özel korumalar kanunla getiriliyor. Yine sağlık ya da güvenliklerini riske atacak işlerde çalışmaları engelleniyor. Çocuklar 8 yaşına gelene kadar toplam ücretsiz 3 ay izin kullanabiliyor. Çocuklarımızı ilgilendiren neler var? Aslında Avrupa Birliği hayatımızı ne kadar çok etkiliyor. Biz bunun belki farkında olmuyoruz. Mesela halk ekmeğinin paketi üzerinde Avrupa Birliği'nin şu şu numaralı kanununa uygun olarak hazırlanmıştır diye bir yazı var. Burada ilginç bir nokta var. Ben Amerika'daki standartların bu konuda daha yüksek olduğunu zannediyordum. Maalesef öyle değilmiş. Genetik olarak üzerinde oynama yapılmış, bizim hormonlu diye bildiğimiz bazı meyve ve sebzeler Amerika'da üretiliyor. Karın altında donmaması için genetik yapısıyla oynanmış meyve ve sebzelerin bir kısmı Avrupa Birliği ülkelerine gidiyor. Tabii Avrupa Birliği de Dünya Ticaret Birliği nin bir parçası Bu antlaşmaya imza atmış olduğu için gelen ürünlere karşı herhangi bir ayrımcılık yapması söz konusu değil. Ama Avusturya özellikle bu konuda çok hassas. Diyor ki Amerika'dan gelen bu domatesleri ülkeme sokmam. Normalde de Avrupa Birliği Konseyi nin Avusturya'yı bu konuda ikaz etmesi lazım. Dünya Ticaret Örgütü yle bir antlaşmamız var, yapmamalısınız demesi lazım ama onlar da diğer tarafa bakıyor, görmemezlikten geliyor. Bu devam ediyor. Peki bu ürünler sizce nereye geliyor? Bir kısmı Türkiye'ye geliyordur diye endişeleniyorum ve tahmin ediyorum. Bu konuda Avrupa Birliği'nin standartları ve hassasiyetleri maalesef bizim ülkemizinkinden daha yüksek. Bizim insanımız da en kalitelisini, en sağlıklısını yemeyi herkesten çok hak ediyor diye düşünüyorum. Gıda güvenliği gibi oyuncak güvenliği de hepimizi ilgilendiren bir konu. Benim bir kızım var. Kızıma Barbie almayacağım, bu Barbie çılgınlığına ben de dahil olmayacağım diye senelerce direnmeme rağmen kızımın bir dolu Barbie'si var. Ben almadım, hediye geldi. Ve Barbie'ler konusunda Amerika oldukça dikkatli. Orada üretiliyor ama bir süre evvel -basından takip etmişsinizdir- geri toplatıldılar. Çünkü içinde insan sağlığına zararlı maddeler varmış. Avrupa Birliği, ilk Barbie oyuncaklarını yasaklayan topluluklardan biriydi. Bu konuda onlar daha hassaslar bizden. Ayrıca dayak ve çocukların istismarına karşı önlemler alınıyor. Gıda güvenliği konusu önemli. Aldığımız kıymanın içinde neler var, içtiğimiz süt sağlıklı mı, mesela Tetrapak kutular ne kadar sağlıklı? Sokakta satılan ürünler konusu var bir de tabii. Pakistanlı bir ahbabımızla sohbet ediyor-

11 duk. Kendisi Amerika'da büyümüş, yetişmiş. Pakistanlıların samusa dedikleri çok güzel bir börekleri vardır. Bizim sigara böreğine benzer. Dedi ki bu arkadaşım, Pakistan'da samusaları sokakta kızartırlar, bir ağaç yaprağına koyarlar, samusanızı güzelce ayaküstü atıştırırsınız, yaprağı da sokağa atarsınız, gidersiniz. Buna önlem almak için Pakistan'da ve Hindistan'da bu hijyenik değil, plastik kullanalım demişler ve insanlar plastik kaplarda yedikten sonra o kapları yere atmaya başlamışlar. İşte böylece yeni bir çevre kirliliği ve yeni bir sektör doğmuş oluyor. Hem o çevreyi temizlemek için bir sektör ortaya çıkıyor hem de plastik sektörü faydalanıyor bundan. Bunlara tabii ki dikkat etmek gerekiyor. Bizim ülkemiz için faydalı olan hangisiyse onu yapmalıyız. Onun için ülkelerin, Avrupa Birliği standartlarını doğrudan kabul etmek yerine kendilerine uyan şeyi tercih etmeleri gerekmektedir. Mesela yollardaki standartlar, gürültü oranı, asfaltın belirli bir standartta yapılması Bu güzel bir şey... Belirli kalabalıktaki yerlerin acil çıkışlarının ona göre ayarlanması, bizim Osmanlı camilerinde olduğu gibi kapıların dışa doğru açılması gibi konular da Avrupa Birliği standartları arasında. Oyuncaklarda ve birçok çocuk malzemesinde de CE işareti dikkatinizi çekmiştir. Bu da Avrupa Birliği'nin onayladığını bildiren bir işarettir. Mesela geçen gün plastik biberonlarla alakalı bir şey duyduk. Plastik biberonların kesinlikle çok zararlı olduğu, içinde kanserojen madde barındırdığı, plastik emzik uçlarının çok sakıncalı olduğunu söylediler. Ama bu konuda öyle büyük bir sektör var ki bir şey söyleyemiyorsunuz. Avrupa Birliği ülkeleri bunun daha sıkı bir araştırmasını yapıyorlar. Oyuncak üretimi ve satışında belli kurallar var ve bunun takibini yapıyorlar. Ancak "CE" işareti olanlar Avrupa Birliği ülkelerine gelebiliyor. Bu süreçte kadınlara yönelik bazı projeler de var. Aile içi şiddetle mücadele projesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaygınlaştırılması projesi, bu konuyla alakalı topluluk programları gibi Türkiye için de üreme sağlığı programı var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi nin de fon alan bazı programları var bu konuyla alakalı. Kadın girişimciliğinin desteklenmesine yönelik prog-ramlar var. Kadına yönelik şiddetle mücadele amacına yönelik İstanbul Valiliği nin yürüttüğü bir program var. Acil yardım hattı bu programın içerisinde. Demin bahsettiğimiz Avrupa Birliği Topluluk Programı var ama Türkiye buna katılmış olmadığı için biz bu programdan faydalanamıyoruz. Aile içi şiddet, kadına karşı şiddet noktasında Türkiye ve Avrupa'yı mukayese edebilecek bilgiler var mı? Tam istatistikler yok çünkü Türkiye'dekilerin çoğu bildirilmiyor, kayıt dışı olarak kalıyor. Onun için o konudaki istatistiklerin sağlıklı olmadığını düşünerek bakmadım. Ama bebek ölümü oranına baktığınızda Türkiye maalesef daha ileride. Nüfus oranını da kıyaslayarak dikkate alıyor yetki-

12 liler. Sağlık sorunları konusunda daha ilerideyiz. Ölüm yaşı konusunda Türkiye daha önde, Avrupa Birliği ülkelerinde daha sağlıklı yaşayan insanlar olduğu için daha ilerideler. Başlangıçta dediğimiz gibi Avrupa Birliği nin Avrupa Birliği ülkelerine ait genel bir politikası yok. Kültürlerine, inançlarına göre her ülkede farklı uygulamalar görülüyor. Mesela İrlanda da Avrupa Birliği'ne girdiği zaman şöyle bir problem ortaya çıkıyor. İrlanda nüfusu ağırlıklı olarak Katolik olduğu için kürtaj konusunda çok hassaslar ve orada büyük bir mesele oluyor kürtaja kanunen izin verilmesi. Biz yine de kanunumuzu bu konuda ayarlamayacağız, böyle bir hürriyet vermeyeceğiz ve yine yasak olacak deniyor. Mesela Amerika'da da en çok konuşulan konulardan biri budur. İzin verilsin mi verilmesin mi? Bizim Türkiye'de böyle bir sıkıntımız yok zaten. Biz vaktiyle izin vermişiz. Bu konunun tartışılmaya getirilmesi bile söz konusu değil. İç hukuklarında Avrupa Birliği ülkeleri serbestler. Ama şöyle de bir durum var. 2006 da aile ve refah konusunda hazırlanan bir Avrupa Birliği Topluluğu raporunda, çalışan annelerin sıkıntılarından bahsediliyor. Feminist hareket bitti, post-feminist hareket başladı diyorlar. Kadın erkek eşitliği sağlandı, kadınlar yoğun bir biçimde çalışıyor ama bir yandan çalışırken bir yandan çocuklarının bakımını üstleniyorlar ve bir yandan da evdeki sorumluluklarını aksatmamaya çalışıyorlar. Artık bu kadın modeli, çocuğunun bakıcısının parasını ödemek için çalışan bir kadına dönüştü ve astarı yüzünden pahalıya geldi. Avrupa Birliği ülkeleri buna çözüm aramaya çalışıyorlar. Bakıcı sistemindeki problemler, doğum oranlarındaki azalma... Fransa'ya giden bir arkadaşım orada birisiyle sohbet ederken sokaklarda çok lüks arabaların olduğunu fark ediyor. Keşke böyle lüks arabalarımız olmasaydı, lüks oyuncaklarımız olmasaydı da evlatlarımız olsaydı diyor o Avrupalı. Mesela Almanya'da yaşayan Türkler bu kurala çok riayet ediyorlar. Alman hükümeti 2 yaşına kadar çocuğun her türlü masrafını karşılıyor ve aileye ekstradan yardım yapıyor. Türk aileler de bu yardımlardan oldukça faydalanıyorlar. Tabii Yahudi aileleri de öyle. Yaşlı nüfusta hızlı bir artış var. Yaşlılarıyla ne yapacaklarını bilmiyorlar. Tabii geniş ailenin bizde de artık kaybolmaya başlamasıyla büyüklerin bakımının sağlanması bir problem haline geliyor. Boşanma oranlarında hızlı bir artış var. Çekirdek aile artık var mı, yok mu? Avrupa Birliği ülkelerinde artık bu tartışılıyor. Bunun sıkıntısını çekiyorlar. Bizim endişelerimiz neler? Avrupa Birliği bize nasıl yaklaşıyor diyoruz. Müslüman olduğumuz için bizi istemiyorlar diyoruz ama onu düşündüğümüzde İngiltere örneğine bakıyoruz ve onların da üçüncü deneyişlerinde Avrupa Birliği üyesi olduklarını görüyoruz. İngiltere'nin üyeliğine Charles De Gaulle başkanlığı süresince karşı çıkılmasında olduğu gibi bizim üyeliğimize de karşı çıkan bir Sarkozy var. Sarkozy,

13 Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan konuşmalar yapıyor. Bir de Polonya örneği var. Polonya nın üyelik sürecinde de Polonyalıların el becerileri yüksek olmasına rağmen ekonomik durumları ve refah seviyelerinin düşük olmasından ötürü Fransızlar karşı çıkıyorlar. Biz Polonyalıları istemiyoruz, Polonya girerse bizim bütün tesisat işlerimizi Polonyalılar yaparlar diyorlar. Onun için de Polonya karşıtı bir kampanya oldu geçmişte. Diğer ülkeler için de vardır ama ben bilemiyorum. Türkiye için de Amerika'nın bir müttefiki olması hasebiyle Avrupa Birliği için bir Truva atı gibi mi olacak şüphesi var. Avrupa Birliği nin Türkiye'ye karşı çıkmasındaki sebeplerin arasında bu da olabilir. Geçen gün Avrupa Parlamentosu Türkiye Karma Komisyonu Başkanı Joost Lagendijk in konferansında bir soru sordum ve şöyle dedim; siz Avrupa Birliği yetkilileri olarak Türkiye'de ayrım yapmadığınızı söylüyorsunuz ama solcu kesimden bir yazar 301. maddeden yargılandığında aşkla şevkle hepiniz Türkiye'ye gelip davasında bulunurken, o yazarı desteklerken solcu olmayan kesimden, daha sağcı, daha dindar kesimden bir yazar yargılandığında hiç umursamıyorsunuz. Biz de burada Avrupa Birliği'nin ikiyüzlü olmadığı yönünde bir şey sunmak isterken bu sebeple sıkıntı çekiyoruz. Haklısınız dediler ve bazı bahaneler belirttiler. Bu konuda belki bizim de onları ikaz etmemiz gerekiyor. Ben toplantının sonunda rica ettim ve şöyle dedim; bir Avrupa Birliği yetkilisi olarak amacınız çeşitli kesimlerden destek almaksa, gönül almaksa o kadar çok insanın desteğini alırsınız ve bu çifte standart düşüncesini o kadar çok insanın zihninde yıkabilirsiniz ki Tek yapacağınız şey sağ kesimden bir yazarın, mesela Abdurrahman Dilipak'ın davasına bir defa gitmek olur. Avrupa Birliği yolunda herkesin gönlünde taht kurarsınız. Bunları dikkate alacaklar mı, bilemiyorum tabii. Avrupa Birliği kültürümüze yönelik bir tehdit midir? Bu çok sorulan bir soru. Avrupa'da bir konferansta da oradaki Türklerden soranlar olmuştu. Ben de dedim ki siz bize söyleyin, bir tehdit midir? Siz zaten Avrupalı Müslümanlarsınız. Kültürümüze yönelik bir tehdit midir? Geçtiğimiz günlerde mahalle baskısı diye yeni bir şey kazandırıldı terminolojimize. Bir insanın karakteri kuvvetliyse, evde ve okulda düzgün bir eğitim almışsa onun olumsuz ortamlarda bulunması onu belki biraz etkileyecektir ama karakteri güçlüyse onu hiçbir şey etkilemez. Onun için televizyonlarımızı bir seyredersek, çocuklarımızın televizyonda seyrettiği programlara bakarsak kültürümüzden ne kalmış, geriye kurtaracak bir şey kalmış mı, onu kendimiz değerlendiririz diye düşünüyorum. Ama tabii ki her şeye kucak açmak zorunda değiliz. Biz yine özellikle evdeki eğitimimizle yeni yetişen nesillerimizi yetiştirebiliriz diye düşünüyorum. Bazen tramvayda ya da otobüste genç kızların yanında durduğumda yaşlandığımı anlıyorum çünkü ne dilde konuştuklarını anlamakta güçlük çekiyorum. Nasıl bir telaffuzla konuştuklarını anlamakta güçlük çekiyorum. O açıdan da bakmamız

14 gerektiğini düşünüyorum. Örf ve âdetlerimiz, kültürümüz tabii ki değişen dünyaya belli bir ölçüde uyum sağlayacak ama Avrupa Birliği'nin kültürümüze doğrudan bir tehdit olduğunu düşünmüyorum. Eğer biz kuvvetliysek bu bizim için bir tehdit olmayacaktır. Bir de Avrupa Birliği ülkeleri, 550 milyona yaklaşan bir nüfusa sahip. Avrupa Birliği dediğimiz zaman, olumsuz düşünerek bunların hepsinin üzerine bir eksi koyuyoruz. İsviçre'de doğmuş, büyümüş, Mısırlı bir aileden gelen, ailesi Mısır'dan sürüldüğü için İsviçre'de yaşamak mecburiyetinde kalmış olan Tarık Ramadan diye birisi var. Diyor ki ben Avrupalı Müslümanım, ben de onlardanım. Aramızdaki tek fark Müslüman olmam. Niye bizim de üzerimize bir eksi çiziyorsunuz? Ayrıca Avrupa da yaşayan Türkler de -özellikle uzun süre birçok sıkıntılar çekerek Almanya da var olan Türkler de- Avrupalı Müslümanlar. Onların evlatları buraya gelse yapamazlar, zorluk çekerler. Avrupalı dediğimiz zaman onların da o grubun içinde olduğunu unutmayalım lütfen. Çok teşekkür ediyorum dinlediğiniz için. Sorularınız varsa alayım.

15 SORULAR Soru:Oradaki Türkler acaba hakikaten Müslümanlığı doğru dürüst temsil edebiliyorlar mı? Ravza Kavakçı: Maalesef Strazburg'da birkaç sene evvel bir toplantıya gitmiştik. Bizim Türk ailelerimiz, Türk misafirperverliğiyle gideni yediriyorlar, içiriyorlar, ondan sonra kolundan çekiyorlar ve sohbet eder misin diye soruyorlar. Konuşmak derseniz konuşmayı severim ama benim sohbet edecek bir bilgim yok, uzman olduğum bir konu yok. Hani o zamanlar Avrupa Birliği yle alakalı bir çalışma da yapmamışım. Yani genç kızlarla sohbet ederim tabii dedim ama ne anlatmamı istersiniz? Genel birlik beraberlik, genel kültür falan dediler. Ne biliyorsam paylaşırım dedim. Gittik, soru-cevap bölümünde ikinci nesil Alman ve Fransız vatandaşı kızlarımız şunu sordular; Avrupa Birliği ne girmek iyi mi, değil mi? Siz söyleyin dedim, siz ne hazırladınız bize? Ona göre siz söyleyin. Siz zaten Avrupa Birliği vatandaşısınız. Sıkıntı galiba şurada İlk giden ailelerimiz, herhalde hayatı devam ettirme telaşıyla, aman evlatlarımız yanlış yollara sapmasın, aman bir arada kalalım endişesiyle hep kendi içlerinde kalmışlar. Kendilerine bir dünya kurmuşlar. Maalesef bu konuda fazla bir çalışma yapmamışlar. Hâlbuki bizde komşu hakkı vardır. Örf, âdet, gelenek ve inancımız bunu gerektirir. Dedim ki siz nasıl bu kadar sene Almanya'da yaşamışsınız ya da Fransa'da yaşamışsınız. Bir kelime Almanca ya da Fransızca konuşmuyorsunuz. Bununla da övünüyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi? İkinci, üçüncü nesil gençlerimiz ateş gibi olmalı. Orada belli kısıtlamalar da yok.

16 Fransa'da devlet okullarında belirli bir kılık kıyafet yönetmeliği zorlanıyor fakat özel okullarda okuyabiliyor kızlarımız. Erkek çocuklar için zaten hiçbir kısıtlama yok. Ama bizimkiler ne yapıyorlar? Oturuyorlar, okumuyorlar. Olur mu böyle şey? Onlar elbette bizim insanlarımız ama bir yanlarıyla da Avrupalı Müslümanlar ve içinde bulundukları topluma karşı da sorumlulukları var. Onları yerine getirebilmek için ellerinden geleni yapmak zorundalar. Nerede oturuyorsak, çalışıyorsak o topluluğa karşı sorumluluklarımız var. Haklısınız, orada bazı sıkıntılar var. Ama düzelecek inşallah. Soru: Kültürel değerlerin dejenerasyona uğraması noktasında Avrupa Birliği üyeleri arasında herhangi bir tartışma söz konusu mu, yoksa böyle bir problem görünmüyor mu? Ravza Kavakçı: Onlar arasında da problem var. Söylediğim gibi bazı yerler daha dindar, bazı yerlerin ise farklı kültürleri var. Ama bunların paylaşımı konusunda çalışmalar var. Mesela bu konuda fon veren bir kültür programı var. Kültürlerin paylaşımı ve farklı kültürleri öğrenmek konusunda çok azimliler. Biz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak da bazı programlara başvurduk. Tabii burada çok hassas düşünüyorsunuz. Ne kültürü olsun? Sanat kültürü daha avantajlı gibi geliyor mesela. Bizim el sanatlarımızla onların el sanatları arasında bir kıyaslama olabilir. Efsane kültürü olabilir. Mesela efsanelerle alakalı bir çalışmamız var. Ortak efsaneler nelerdir? Bu da aslında çok farklı boyutları olan bir konu. Kültür paylaşımı konusunda girişimler var. Avrupa Birliği vatandaşlığı kavramının oluşturulmasıyla ilgili çalışmalar var. Bu da tek bir şey altında toplanacak bir şey değil. Yani Avrupa Birliği vatandaşı dediğinizde 27 ülkenin farklı farklı insanlarının olduğunu görmelisiniz. Şu an aday olanlarla 30 ülke olacak. Hepsi birbirinden farklı renklerde, farklı çeşitlerde insanlar. Yani Avrupa vatandaşlığı başlığının altında toplansa bile farklılıklar olacağını tahmin ediyorum. Soru: Oysa zannedildiği gibi kültürel dejenerasyon üst boyutlarda olmayabilir. Ravza Kavakçı: Evet, ben yine aynı tezimi savunuyorum. İnsan kuvvetli olduktan sonra niye bozulsun? Mahalle baskısı konuşulduğunda da tartışmalar genelde kadınlar üzerinden yapıldı. Yani onların gözünde kadın o kadar zayıf bir yaratık ki etrafında iki kişi farklı bir şekilde giyinmiş olsa, farklı bir şekilde hareket ediyor olsa kendisini baskı altında hissedecek, o da onlar gibi yapmak zorunda hissedecek. Bu, Amerika'da ve Avrupa'da da tartışılan bir konu. Orada da arkadaş baskısı diyorlar. İşte herkes uyuşturucu kullanırsa Lisedeydim ve şöyle dedim; herkes uyuşturucu kullanabilir, hepiniz kullanabilirsiniz ama ben ağzıma sürmem. Yani isteğim dışında bir durumsa onu bilemiyorum. Ama hiçbir şey bana onu kullanmayı

17 istettiremez çünkü ben onun için fazla akıllıyım. Bunu söyleyince şaşırıp kaldılar. Sen bizimle aynı yaştasın ama nasıl oluyor da böylesin dediler. Çünkü bana ailem böyle öğretti. Uyuşturucu kötüdür dedi, sağlığın için zararlıdır dedi, inancına da aykırıdır dedi. O zaman uyuşturucu benim için bitti. İstediğinizi yapın, benim için hiç sorun olmaz. Tabii bu herkes için böyle olmayabilir. Ergenlik çağında evlatlarımız var. Onların yetişmesine dikkat etmemiz lazım ama biz kuvvetli olursak sorun olmaz. Stanford Üniversitesi nden bir grup öğrenci gelmişlerdi. Demişlerdi ki bizim kültürümüzün Avrupa Birliği kültüründen baskın olacağından endişeleniyor musunuz? Avrupa Birliği üzerine çalışanlar, normalde Amerika da okuyorlar. Ben de dedim ki siz bizim kültürümüzün sizinkine baskın geleceğinden endişelenmiyorsanız, biz de sizinkinin baskın gelmesinden endişelenmiyoruz. Kültürlerimiz arasındaki güzel şeyleri paylaşabiliriz. Ben bir süre Amerika da yaşadım demiştim az önce. İşte ben güler yüzü orada öğrendim. Maalesef Türkiye'ye gelince somurtmayı zorla öğrendim. Çünkü ben insanlara tebessüm edip Amerika'da gördüğüm gibi nasılsınız, iyi misiniz dedikçe İstanbul insanı bana ters ters bakıyordu. Ben de somurtmam lazım, ciddi gözükmem lazım demeye başladım. Maalesef biz, tebessümden bile mahrum bırakıyoruz karşımızdakini. Ama mesela orada uyuşturucu kullanan insanlar da vardı. Yeğenimin, 13 yaşında anne olan sınıf arkadaşları var. Ne yapıyor arkadaşınız dedim. O gelemiyor, yeni doğum yaptı dediler. Gayet de normal söylüyorlar bunu. Aman kızım, ne diyorsunuz, olur mu öyle şey deyince sen hangi dünyada yaşıyorsun diyorlar bana. 18 yaşındaki yeğenim söylüyor bunu 4 sene evvel. Tabii Allah şaşırtmasın ama yani düzgün verdiğimiz sürece, kültürümüze, değerlerimize, kuvvetli karakterlere güvendiğimiz sürece sıkıntı olmaz diyorum. Soru: Türkiye'nin mevcut kültürel değerleri tekrar canlandırmak, ihya etmek hususunda bir girişimi var mı? Ravza Kavakçı: Avrupa Birliği çerçevesinde böyle çalışmalar var. Söylediğim gibi fonlar açıldığı zaman biz de eski değerleri kazandırmak konusunda çalışmalar yapıyoruz. Mesela benim çalıştığım proje olan Arşimet Projesi nden bahsettim. Çalıştığımız bölge Eminönü. Kültür tarihi açısından unutulan değeri, kültür turizmine kazandırmayı amaçlıyoruz. Ama bu sadece uluslararası kültür turizmi değil, İstanbul için de geçerli. Ben İstanbul doğumluyum ama annem anlatır eski İstanbul'u. Ben burada yetişmedim ama şimdi gittiğimde Eminönü'nde Çemberlitaş'tan Yeni Cami'ye kadar inen Mahmutpaşa'dan da Nurosmaniye Camii önüne kadar uzanan bir güzergâh var. Burada çok güzel hanlarımız var. Mesela bunların kültür turizmine kazandırılması bu proje çerçevesinde mevcut. Onun

18 dışında geleneklerin kaybedilmemesi hususunda da çalışmalar var ama şu anda somut örnek bilemiyorum. Soru: Dolayısıyla olumlu bir katkısı var AB'nin. Ravza Kavakçı: Evet, tabii. Bir de katkıyı nasıl algıladığınıza bağlı. Biz mesela onu o yönde yönlendirdik, öyle oldu. İçeriğini biz belirliyoruz. Belli bir çerçeveye, formata oturttuktan sonra kendi avantajımıza olacak şekilde kullanabileceğimiz şeyler var. Soru: Bir de konuşmanın başlangıcında kriterler noktasında bölgeler arası uyum dediniz. Bunda ortak para biriminin kullanılmasını mı kastediyorsunuz mesela? Ravza Kavakçı: Bölgeler politikası Avrupa Birliği nin hassas olduğu bir nokta. Avrupa ülkeleri arasında da bazı ülkeler baştan zenginler, bazıları daha fakirler. Türkiye için de mesela GAP bölgemizde uzun zaman büyük yatırımlar yapılacağı planlanmıştı ama henüz İstanbul la aynı seviyede olması söz konusu değil. Maddi olarak hem Avrupa Birliği genelinde ülkeler arası hem de ülke içindeki bölgeler arası farklılıkların ortadan kaldırılmasına yönelik bölgeler politikası konusunda Avrupa Birliği hassas. Soru: Fransa ile Polonya örneğinde olduğu gibi tepkiyle karşılanıyor olabilir, değil mi? Ravza Kavakçı: Tabii Türkiye'nin tepkiyle karşılanmasını şu açıdan da rahatlıkla anlayabiliriz. Yüzölçümü olarak çok büyük bir ülkeyiz ve nüfus olarak çok hızla büyüyen bir nüfusumuz var. Onların kocaman bir pastaları vardı. Küçüldü küçüldü, geriye paylaşılabilecek bir iki dilim kaldı. Ben olsam ben de düşünürüm başkasını içeri davet etmeden evvel. Onun için onların endişeleri de o açıdan yerli. Ama tabii ki işlerine geldiği zaman bunları öne sürmeleri ya da işlerine gelen noktada bunları kullanmaları siyasi bir şey. Ona da herhalde alışmış olmamız gerekiyor. Soru: Tayyip Erdoğan'ın 3 çocuk vurgusu bu yüzden eleştiriyle karşılandı. Ravza Kavakçı: Tabii Hâlbuki Avrupa Birliği ülkelerinde teşvik ediyorlar. Demin de söylediğim gibi Almanya en çok Müslümanların, Yahudilerin, Türklerin de faydalandığı bir konu olan çocuk doğumunu teşvik ediyor. Mesela birçok yerde şu söyleniyor; kadınların seçme haklarına karışmayın, hatta onların bedenlerine karışmayın. O zaman başka açıdan da karışmayın. Kendisi karar versin ne yapmak istediğine. Yani ben çocuklukta bazı hikâyeler duydum. Annenin izni olmadan yapılan işlemleri biliyoruz bazı doktorlar tarafından. Onun için haklılar, karışılmasın.

19 Soru: Türkiye'de olan bu başörtüsü probleminin Avrupa dan ya da Amerika'dan kaynaklandığını düşünüyorum. Beyin göçü konusunda siz ne düşünüyorsunuz? Ravza Kavakçı: O konuda okulda bu dönem bir laiklik dersi alıyorum. O benim en çok hoşuma giden derslerden biri. Basından okuduğumuz birçok şey var. Senelerdir tartışılan bir konudur Fransa'daki laiklik algısının nasıl ortaya çıktığı. Bunun tarihçesini konuştuk. Fransa'da şu anda üniversitelerde herhangi bir başörtüsü yasağı, kılık kıyafetle ilgili bir yasak uygulaması söz konusu değil. Sadece ortaokullarda, o da devlet ortaokullarında ve liselerinde yasak. Bu da birkaç senelik bir hadise. Onun haricinde Fransız Devleti, daha önce çıkarmış olduğu bir kanuna ters düşerek bütün dini okullara maddi yardım veriyor. Müslüman okulları dahil... Onun için oradaki durum, ilginç bir durum. Türkiye yoğunlukla Müslüman olduğu için ve senelerdir süregelen söylemlerin de etkisinde kaldığı için bazı sıkıntılar yaşıyor. Avrupa Türkiye Ortak Komisyonu Başkanı Joost Lagendijk'in söylediğine göre Avrupa Birliği ülkelerinden hiçbiri böyle bir yasağı onaylamıyor. Birkaç gün evvel bir konferansta dinledim, orada böyle söyledi. Teşekkür ederim.