Bozkurt Anaya Ağıt GAVSEDDİN KOÇAK. Zenginseniz Solcu Olmak Lâzım DÜNDAR TAŞER. Gençlik DÜNDAR TAŞER. Savaşın Soluğu HAYATİ BAKÎ



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

1 İSMAİL GASPIRALI HER YIL BİR BÜYÜK TÜRK BİLGİ ŞÖLENLERİ. Mehmet Saray

7. Sınıf MATEMATİK TAM SAYILARLA ÇARPMA VE BÖLME İŞLEMLERİ 1. I. ( 15) ( 1) 5. ( 125) : ( 25) 5 6. (+ 9) = (+ 14)

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di

Gü ven ce He sa b Mü dü rü

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Coğrafya Proje Ödevi. Konu: Hindistan ve Nijerya nın Ekonomik Özellikleri. Kaan Aydın 11/D

10. SINIF KONU ANLATIMLI. 2. ÜNİTE: ELEKTRİK VE MANYETİZMA 4. Konu MANYETİZMA ETKİNLİK ve TEST ÇÖZÜMLERİ

ÖZBEKİSTAN ÜLKE PROFİLİ

T.C. BAŞBAKANLIK DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI Anlaşmalar Genel Müdürlüğü KAZAKİSTAN

Gök ler. Uçak lar la gi di lir an cak ora la ra. İn san gök ler de do la şa bil se. Bir ak şa müs tü, ar ka daş la rıyla. Bel ki ora la ra uçak lar

DIS TICARET ARASTIRMA SERVISI

İKİNCİ BİNYILIN MUHASEBESİ İÇİNDEKİLER

STAJ ARA DÖNEM DEĞERLENDİRMESİ AYRINTILI SINAV KONULARI

Enerji Ülkeleri.Rusya En Zengin..! 26 Ocak 2015

İZMİR TİCARET ODASI FAS KRALLIĞI ÜLKE RAPORU

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

(1. Görsel materyalleri ve verileri kullanarak dünyada nüfus ve ekonomik faaliyetlerin dağılışının nedenleri hakkında çıkarımlarda bulunur.

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

mer can or ma nı için de do laş mak tay dı. Ka ya la rın ara sın da ki ya rık lar da on la rın yu va la rıy dı. Ha nos de lik ler den bi ri ne bil gi

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

sınıflar için. Öğrenci El Kitabı

ÖZGEÇMİŞ Profesör Tarih/Yakınçağ Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. 2014

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

DÜZLEM AYNALAR BÖLÜM 25

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

TÜRK DÜNYASI VE ORTA ASYA TÜRK CUMHURİYETLERİ ÜZERİNE JEOPOLİTİK BİR DEĞERLENDİRME

OKUL ÖNCESİ DİN VE AHLÂK EĞİTİMİ

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF

SOMALİ ÜLKE RAPORU

SAINT BENOIT FRANSIZ LİSESİ

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

ÜLKELER NEDEN FARKLI GELİŞMİŞLERDİR

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

Onların minneti sadece Allah a ve millete ve millete hizmette araç olarak gördükleri devletlerinedir.

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

METSAN. Yeniden Endonezya:

MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

Kaynak : CIA World Factbook

ya kın ol ma yı is ter dim. Gü neş le ısı nan top rak üze rinde ki çat lak la rı da ha net gö rür düm o za man. Bel ki de ka rın ca la rı hat ta yağ

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ. Hafta 7

DÜNYADA NÜFUS VE EKONOMİK FAALİYETLER

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

KAYSERİ SANAYİ ODASI RUSYA ÜLKE RAPORU

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

7. Yayınlar 7.1 Uluslar arası hakemli dergilerde yayınlanan makaleler (SCI & SSCI & Arts and Humanities)

BU KALEM UN(UFAK)* SEL YAYINCILIK. Enis Batur un yayınevimizdeki kitapları:

ALTIN MÜCEVHERAT. Hazırlayan Birsen YILMAZ T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

2. GENEL BİLGİLER TABLOSU (2012)

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

BULGARİSTAN ÜLKE RAPORU

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

15 Ekim 2014 Genel Merkez

ÖĞRETİM) PROGRAMI, (ÖRGÜN ÖĞRETİM) (ÖRGÜN ÖĞRETİM) 9 A Na*** Va*** PAZARLAMA ,000 88,0350 Kazandı

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI 2013 RUSYA FEDERASYONU

İslam da İhya ve Reform, çev: Fehrullah Terkan, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2006.

4. Ünite ÜRETTİKLERİMİZ

Technology. and. Machine

Finlandiya nın Tarihçesi

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Afetler ve İlişkilerimiz

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda:

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

Kömür, karbon, hidrojen, oksijen ve azottan oluşan, kükürt ve mineral maddeler içeren, fiziksel ve kimyasal olarak farklı yapıya sahip bir maddedir.

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

BAĞIL HAREKET BÖLÜM 2. Alıştırmalar. Bağıl Hareket ÇÖZÜMLER. 4. kuzey

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Kapsamına Giren Kurum ve Kuruluşların Girdikleri Hizmet Kollarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik

İRAN ÇAY RAPORU Ocak Tahran-Lahican-Tebriz İRAN. Rize Ticaret Borsası 2014

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

Yrd. Doç. Dr. Bahadır Bumin ÖZARSLAN

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

Orta Asya daki satranç hamleleri

ÝÇÝNDEKÝLER. 1. ÜNÝTE Kümeler. 2. ÜNÝTE Bölünebilme Kurallarý ve Kesirler

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Görsel İşitsel Politikasıyla Avrupa Birliği:

TEMEİ, ESER II II II

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

KARDEŞ ÜLKE PAKİSTAN PAKİSTAN TEFRİŞAT PROJELERİ İPEKYOLU ASYA LAHOR KUR AN KURSU YENİ BİNAMIZ

VEKTÖRLER BÖLÜM 1 MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ MODEL SORU - 2 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

Y. Lisans Kurmaylık Kara Harp Akademisi Doktora İnkılâp Tarihi Ankara Üniversitesi Unvan Alan Üniversite Yıl Doçent Profesör

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

3- Hareketimizin; Ankara'da Musab bin Umeyr Derneği dışında hiçbir grup, dernek, cemaat ya da örgütle bir bağlantısı bulunmamaktadır.

MEDYA'DA YER ALAN HABERLERLE ALAKALI KURTUBA GENÇLİK HAREKETİ AÇIKLAMASI

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

Transkript:

AYLIK FİKİR VE SAN'AT DERGİSİ Bozkurt Anaya Ağıt GAVSEDDİN KOÇAK Her türlü haberleşme adresi : P. K. 211 Kızılay Ankara Zenginseniz Solcu Olmak Lâzım DÜNDAR TAŞER Gençlik DÜNDAR TAŞER Havale: 10071978 numaralı posta çeki Savaşın Soluğu Abone Şartlan HAYATİ BAKÎ 11 Yurt isi yıllık Yurt dışı yıllık 60 TL. 120 TL. Modernleşmenin Yeni Boyutları Prof. Dr. ORHAN TÜRKDOĞAN 12 Bugünkü Türkistanın Iktisat-Cemiyet ve Kültür Durumu Dr. BAYMİRZA HAYİT 16 Genel Dağıtım : GAMEDA Kooperatifçilik ve iktisadi Sistemler Arasında Münasebet Dr. ENİS ÖKSÜZ Erzurum'da Düğün Âdetleri ve Düğün Türküleri Dr. FİKRET TÜRKMEN Yeniden Yeşerteceğiz Evreni BAHATTİN KARAKOÇ Arif Nihat Asyadan Dinlediklerim YAVUZ BÜLENT BAKİLER 27 34 39 42 Kurucusu : HALİDE NUSEET ZORLU- TUNA, Sahibi: EMİNE IŞINSU ÖKSÜZ Umumî Neşriyat Müdürü : GALİP ERDEM Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : MERİÇ COŞKUN Ankara Temsilcisi: Şevket BÜLENT YAHNİ Cİ Tel: 17 23 23 İstanbul Şubesi : Mithatpaşa Caddesi Küçük Hayrettin Efendi Sokağı No. 4, Beyazıt İstanbul Temsilcisi: YAŞAR OKUYAN İstanbul Şube Sekreteri : RUHİ ÖZKANLI Erzurum Temsilcisi : DENİZ ŞAHİN Basıldığı yer : Yeni Işık Matbaası, Ankara Tel.: 12 58 10 İlân: Özel şartlara tabidir Dergimizdeki yazılar, dergimizin ismi, yazının çıktığı sayı ve sayfa belirtilmeden iktibas edilemez. YIL : 7 SAYI : 49 HAZİRAN : 1975

Merhume Muzaffer Türkeş'in aziz ruhuna Tann'dan rahmet niyaz ederiz. Nur içinde yatsın!

BOZKÜRT ANAYA AĞIT Çaresiz acıya gark etti bizi, Ol kabri nur ile dolası anam. Melekler misali pırlanta yüzü, Tanrıdan mağfiret bulası anam. Yandık için için akşam sabahta, Günümüz bir feryad ah ile vahta, Hakkın huzurunda ulu dergahta, Defterini sağdan alası anam. Anam baş üstünde pırlanta taçtı, Mukaddes savaşta gizli ilâçtı. Kalplerde kapanmaz yaralar açtı. Bir cennet hatunu olası anam. Gavseddin KOÇAK

Merhum Dündar Taşer'in aziz ruhuna Tanrı'dan rahmet niyaz ederiz. Nur içinde yatsın!

Dündar Taşer Zenginsenîz solcu olmak lâzım Hiç olmazsa bir pan m çok faydan üstelik, kârlıdır da. Vergi kaçırırsınız. ihtikâr yaparsınız, kaçakçılık eder siniz sonra da bunları kınarsınız, ya siz? derlerse : «Efendim bozuk düzenin icabı, ben de bu düzenin kurbanıyım» der pîru pak olursunuz; bütün ahlâksızlığınızın, şerefsizliğinizin günahını düzenin sırtına bindirir kurtulursunuz. Büronuzun kapısında «İthalât, ihracat, komisyon» yazılı bir levha bulunur. (x) şirketi Honduras'tan mal ge tirir haberiniz dahi olmadan komisyo nunuz, bankaya yatar, safâyı hatırla yersiniz, sonra salonlarda söz satarsınız, «Efendim oğlan Mao'cu, kız Kast ro'cu, ben ortanın sorandayım amma artık Ecevit'i de sağ buluyorum» dersiniz; herkes sizi takdir eder. Muhtekir, komprador, sömürücü de ğil Atatürkçü, devrimci, ilerici sayı lirsiniz. Öğrenci iseniz solcu olmak layım? Üç memur aylığı kadar harçlık alırsınız, fabrikatör babanız, altınıza bir araba da çekmiştir. Saçınızı enseye indirip bıyığınızın iki ucunu sarkıttınız mı her şey değişir; çenenize ulaşan favorilerle herkese tepeden bakarsınız. Mao'nun sözü, Lenin'in nutku, Mars' ın manifestosu'ndan kırık dökük bellen miş cümleleri tekrarlarsınız. Ahmed'in tarlasını Mehmed'e bağışlar, işçiyi gre ve kışkırtır, çiftçiyi işgale gönderirsiniz. Fakültelerin kapılarını tutar, istediğinize kurşunu basarsınız. Kimi ciür kimi yaralanır, yaralıyı almaya geıen ambulansı geri çevirirsiniz, vurulanın kanı ılık ılık akar, tükeninceye kaçlar bakarsınız. Cani, katil, sapık değii, Atatürkçü, devrimci, ilerici sayılırsınız. Yazarsanız solcu olmak lâzım! Viskinizi içer, Amerikan sigarasının dumanını üflersiniz. Oğlunuz (Hıgh TASER

School)'de kızınız (Robert College)'de okur, spor arabanız kapıda bekler, en ucuzundan sömürü edebiyatı yapar, 6. filo erlerinin ziyareti oldu mu iffet damarlarınız kabarır, «karılarımız elden gitti» diye fetvayı basarsınız. Ananızın iffetinde mes'uliyet taşımadığınızı herkes bilir ama yüzünüze vuramaz. Birisi çıkıp da «İstanbul limanına bugün her milletten yüzlerce gemi gelir, onlara hiç ağız açmazsınız, yoksa şilep tayfasına ırz helâl mı dır?» demez. Adı duyulmuş gazetelerde birbirinize mugalâta pası vere vere yaşarsınız. «Nato ittifakından çıkmazsak Rusya bizi ezer» diye milleti tehdit edersiniz. Türkiye'yi her bölgesi ayrı milletle do lu imiş gibi ayrı mütalâa edersiniz, ırkları, mezhepleri, dilleri, dilinize dolar, bütün nifak unsurlarını diriltırsi niz. Hain, bölücü yıkıcı değil, Atatürkçü devrimci, ilerici sayılırsınız. Muhabir iseniz solcu olmak lâzım! Manisa müftüsünün keçisi çalınır, «müftü keçi çaldı» diye yazarsınız,. Solcular talebe öldürür, kendi kendini vurdu dersiniz. Irz meselesinden bir solcu diğerini vurur, devrim şeîıi di edersiniz. Ne kadar devrimci var sa bu şehidin (!) ardında yürürsünüz. Alamut kalesine dönmüş fakültelerde kız paylaşılmasından komünistler ara smda kavga çıkar, sağcılar bastı diye bildirirsiniz. Üniversitenin bir odasına girenler, 40 sandık mermi, 4 sandık dinamit, yüzlerce bomba, tabanca, tüfek bakır. Emniyete haber verirler. «Komando- 6 lar Universite'de arama yaptı» başlık atarsınız. diye Bütün fakülteler solcuların işgaline girer. Bütün yurtları komünistler zapteder. Milliyetçilerin elinde bulunan tek yurdu dilinize dolarsınız. Lenin'in resimleri duvardan indirilir, Atatürk resimleri yırtıldı diye yaygarayı basarsınız. Duvarlardan orak çekiç motifleri kazınıp Bozkurt çizilir, Atatürk'ün adı silindi diye yazarsınız. Yalancı, iftiracı, tezvirci değil, Atatürkçü, devrimci, ilerici' sayılırsınız. Sanatçı niz solcu olmak lâzım! En âdi konuları en sakil üslûplarla sunarsınız. 10.000 lirası olanı kapitalist 5.000 lirası olanı proleter tipi diye ele alır. 10.000 lik Hacı Ali'nin ırzını 5.000 lik Kara Bayram'a mubah sayarsınız. Çorum'la ilgili bir roman yazar, Danimarka fuarından beter pornagrafi yaparsınız, Romanınız daki bütün kadın ve erkek Çorumluyu her çeşit ahlâksızlıkla malul göste rirsiniz. Türkçede ne kadar (K) harfi varsa hepsini bir mısraya biriktirir şiir diye sürersiniz. Kakafonik, basit, alelade değil, Atatürkçü devrimci, ilerici sayılırsınız. Fîkracı iseniz solcu olmak lâzım! Her gün ordumuz deyince ağzınızdan bir ordu lâf çıkar. Arkasından, Yahya Han formülü diye bir rivayet çıkarır, güvenlik kuruluna ateş püskürürsünüz. SOLCU OLMAK LÂZIM

Komando Tugayı arama yapıp bir tümenlik silâh bulur, «komando zulma» diye başlar, akla gelen iftirayı savurursunuz. «Jandarma dipçiği kalkmalı» diye lâfa girişir en ağır hakaretleri orduya edersiniz. Ruslar, Basra Körfezi'ne inmek isterse bizi ezip geçer, Amerika karşı koyamaz, Sovyetler de bizi sosyalist eder amma, ezildikten sonra., şimdiden olalım dersiniz. Ordu düşmanı, isyan tahrikçisi, bölgeci değil, Atatürkçü, devrimci, ilerici sayılırsınız. Ne3 r le meşgul olursanız olun yeter ki sosyalist olun, kârlıdır, şanlıdır, emniyetlidir. En büyük kapitalistin kızı sizi besler, en büyük gazeteler sizi över, hükümet sizi destekler. Siz de hepsine, doya doya, yüzüne baka baka, içinize sindire sindire söversiniz. Hep beraber olur sizi alkışlarlar. Hele hele politikacı iseniz mutlaka solcu olmalısınız! «160 milyon dönüm araziyi 22 milyon köylüye dağıtırsak Türkiye kalkınır» diyebilirsiniz. Kimse adam başına ne düşer demez. Zelzele bölgesine gider, yaralı, be reli acılı adamlara: «Bu işin çaresi top rak reformudur» diyebilirsiniz. Kimse «reforme edilen toprak sarsılmaz mı?» diye sormaz. 4 sene bakanlık yaparsınız, ayrıldıktan iki sene sonra «ikili anlaşmalar kötüdür» diyebilirsiniz. Niye düzeltmedin, demezler. Atatürk'ün partisinin başına geçer oturursunuz. Kapıcının maaşını Atatürk mirasından öder. Atatürk'ün servetini temsilen İş Bankası'nı yönetir siniz sonra da kalkar inkılâplar halka ne getirdi diye küçümsersiniz. Şap kayı giydik de üsetim ilişkileri değişti mi? dersiniz. Bulgaristan'da kollek tivizmi översiniz. Türkiye'de suçu tercümana yüklersiniz. Anayasayı siz yapar, müesseseleri siz kurar, «düzeni» siz düzenlersiniz sonra da kalkıp «düzen bozuk» diye kıyamet koparırsınız. Kimse size, mantıksız, tutarsız hesapsız demez, Atatürkçü, devrimci, ile rici sayılırsınız. Hemen solcu olun, kârlıdır, şanlıdır, emniyetlidir. Kolaydır da, hem çok kolaydır. Dil Kurumu'nun lügatim alırsınız. Dev rim der, bir parentez açarsınız. Ondan «alt yapının tutkunlarını, üst yapının yutkunlarım sömürdü, tutucuların tutkuları, tam bağımsız gerçekten demokratik Türkiye'yi kemirdı, biçimsel demokrasi üretim ilişkisinin bilincini yedi, yedi semirdi, kahrolsun Amerika» der parantezi kapatırsınız. Oldunuz şimdi solcu! Artık herşey sizden yana, herkes size dönüktür. Söv. say, sömür, kemir, çal, çırp, ye, yut; hiç zararı yoktur. Ne yapsanız helâldir, mubahtır. 0 TAŞER 7

GENÇLİK Öğrenciler arasında meydana gelen çatışmaları kınamak, çatışmaya karşı olduğunu söylemek, rahatını bozmadan melekane edalarla bedava öğüt ler vermek modadır. Şüphesiz öğrenci ler arasındaki bu zorlamalı çekişme güzel de değildir amma, bundan daha çirkin olan, tedbir almakla mükellef yetkililerin boş beyanlarla yetinmeleri, sorumluluktan kaçınmaları, hattâ böyle bir histen mahrum oluşlarıdır. Türkiye'yi idare eden nesil ki yaşları 35-55 arasındadır. Ve hepsi de Cumhuriyet devrin'de yeni harfle Avcupa'- yi eğitim sistemiyle yetişmiştir. Vali, bakan milletvekili, başbakan, elçi, def terdar, müfettiş, öğretmen, hâkim, sav cı, muhalefet erkânı, iktidar, mensubu hep aynı kuşaktır. Neden bu kadar ilgisiz tedbirsiz kaygısızdır? BABALARIMIZ Bizden önceki nesil-ki, Mehmet Akif onlara «Asım'm nesli» diyordu. Bazıları TASER

DÜNDAR TAŞER «meşrutiyet nesli» kimi de «Atatürk nes li» der. Sıfatları ne olursa olsun büyük fedakârlıklarla çileler, eziyetler, bahasına bir imparatorluğu yaşatmaya çalışmış idiler. Balkan dağları'nda Rum, Bulgar, Sırp çetelerine karşı sa vaşan, Rumeli'yi elde tutmak için ölen, öldüren onlardı. Libya'ya çıkan İtalyan Ordusu'n? geri atmak için giden. Enver Bey. AH Fethi bey, Mustafa Kemal Bey, Yakup Cemil Bey, şimdi ismini de unuttuğumuz bir çok subay resmen tâyin edilmiş değillerdi. Yemen'de, Kafkas'ta, Çanakkale'de, Kanal'da Irak'ta kanını sebil edenler, muhafazası imkânsız görülen bir imparatorluğu savunmak için cepheden cepheye koşmayı tabiî saymışlardı. Kaybedilmiş ülkeler ortasın dan Anadolu'yu kurtarmak için çaba gösterenler de onlardı. Silâhsız cephâ nesiz parasız idiler. Fakat madem ki GENÇLİK yaşıyorlardı o halde mes'uliyetleri vardı. Savaşmalı idiler ve savaştılar. Mutlakiyetten meşrutiyete, saltanattan cumhuriyete geçmenin mes'uliyetini de sırtladılar. Çok parti, çok meclis denemesinin de yükünü omuzlayan yine onlardı. O nesilden kalan bir - kaç kişi hâlâ sorum luluk taşıyor hatalı veya sevaplı, yanlış veya doğru, halâ memleket kaderiyle alâkalıdırlar. O neslin felsefesini Yrb. Mustafa Kemal «zabit ve kumandanla hasbıhal» adındaki kitabında şöyle açıklar : «Hiç şüphesiz bizim milletimiz, de, diğer milletler gibi, tealiye müstaittir, ancak binefsihî olmak şartiyle.» «Milletimizde önce bir emel, bir seciye, bir ruh yaratmak Allah'tan ve Medine-i Münevvere'de yatan Cenabı Peygamberden sonra bize teveccüh edi 9

yor.» O neslin felsefesi budur. Millete hürmet, vazifeye istek, Devletten mesuliyet. BİZ : Bizim neslimiz, bir reaksiyon nes lidir. Yalan, aciz rahatçı, ürkek çekin gen, nemelazımcı ve renksizdir. Dedelerimizin her meseleyi halledip bitirmediğine müteessir, Fatih'in asfalt yol yapmadığına kızgındır. Uslu uslu oturur, akıllı, akıllı konuşur. Ne işiniz vardı Yemen'de, niye gittik Viyana'ya bü Kıbrıs meselesi nerden çıktı başımıza? Dedikleri bu, düşündükleri daha da beterdir. Tek gayeleri vardır. So rumlu olmamak. Millî ve tarihî sorum luluk bir yana; resmî vazifeden doğana bile razı değildir. Tarafsızdır. Milliyet çi ile komünist, haklı ile suçlu, hainle vatansever arasında tarafsızdır. Yetki lerini bile kullanmaz. Ne olur ne olmaz der. Ya yarın bundan bir sorgu sual olursa? İfratlardan kaçınır, hiç bir şeyde aşırı yanı yoktur. Ruhunda fırtına esmez, kalbinde çarpıntı değişmez, hayal gözü kördür. Niçin çünkü, biz böyle eğitildik? Cam huriyet'i sevdirelim diye ondan önce ki herşeyi. herkesi, her hareketi, her tutkuyu kınadılar. Zaten cemiyet yorgundu, bir de eğitimciler intikam jerine memnunluk, ihtiras yerine durgunluk, ideal yerine uyuşukluk, telkini ile tepemize çullandı ve böyle olduk Bizim neslimizden tek-tük bu vasıflar dışında kimseler varsa onlar da «İMA LAT HATALARI»dır. Bu nesil darasız dır, kavgasızdır, amelsizdir ve sorumsuzdur. Bu nesil Musa'nın Mısır'dan çıkarıp Kudüs'e sokmadığı bir nesildir. ÇOCUKLARIMIZ : Bizim reaksiyonumuzdur ve aslında aksiyondurlar. Kendilerini cemiyetlerin den sorumlu sayıyorlar. Vazife duyguları vardır. Canları başları, istikballe ri emelleri için vakıftır. Tutkuları vardır, davaları vardır. Yan yana karşı karşıya her şeyi hiçe sayarak vuruşu yorlar. Faydalı mı? Gerekli mi? O baş ka, ama büyük ve azametli fırtınalar yaratıyor ve kasırga gibi yaşıyorlar. Büyük sayılan gereksizleri küçümsü yorlarsa haklıdırlar. Rahatça, üzülme den ve eğilmeden ölüyorlar. Rahatçılara, makamcılara, çıkarcılara tepeden bakıyorlarsa haklıdırlar. 30 yıldır Türkiye'yi yönetenler ve bugün, bütün kadroları dolduranlar! Ne verdiniz de, ne istiyorsunuz? Zaten isteseniz de veremezsiniz, sizin ne ülkünüz, ne amacımz ne emeliniz va; dır ki? Kârlı çıkmaktan gayri! Milliyetçi gençlerin birçoğunu tanırım; ifratları ile, tefritleri ile hataları ile, sevapları ile, Türkiye'yi bütün me seleleriyle yüklenmeye gönüllü ve ^üç lüdürleıv Solcu gençlerin sapmaları büyüklerin günâhıdır. Kimi siyasî manevra için, kimi siyasî denge için, kimi de siyasî çıkarları için gençleri bu yola ittüe'', hâlâ da itiyorlar. Milliyetçilik solculuktur diye gençlerin tabiî ve irsî hasletlerini istismar eden hainler de bu gençleri daha da sola çekmekted ; rler. İmparatorluk devrinde çarlığa hizmet eden Rum ve Ermeni azınlığının rolünü, Cumhuriyet Devrimde Sovyetler için bu gençlere verdiler. Amma r?ıl suçlu idealsiz, heyecansız yüreksiz. So rumsuzlardır. a 10 TASER

SAVAŞIN SOLUĞU Ağustos güneşinden Elif incesi sabahlara Göksakallı erenler doğmuş. Selçuklu çinisinden Duası mavi sofralara Bereket okunmuş. Köktürk tuncuna kazınmıştır Nakısın balından sevgiler. Yalazın közünde, Pınarın gözesinde Kanmış, yanmış, arınmış Kopuzdan ezgiler. Dinceldi dağların en kocamışı Savaşın görkemli kutsallığında. Dirildi savaşın soluğu Ozanların vuruşmasında. At'ın, Pusat'ın, Hoyrat'ın, Dorusundan, çeliğinden, has'mdan Dağlara, denizlere, göklere Sunuldu «Bozoğu». Soy soylandı, toy toylandı Esridi gönlümüz Sulara, yıldızlara, ağaçlara. Ellerimiz gerindi uzandı Benden, bizden, Türk'ten Tutsaklara Savaşlar : Baldandı, aydan - yıldızdan, tunçtandı Hayati BAKÎ ü

MODERNLEŞMENİN a YENİ BOYUTLARI Prof. Dr. Orhan TÜRKDOGAN 20 nci yüzyıl sosyolojisinde en önemli ilerleme sosyal değişme alanında olmuştur. Sosyal değişme, kırmızı bir şerit gibi, sosyolojinin tüm konusunu kapsar. Hattâ, Sorokin, sosyal değişme için : «Fizyolojide kan dolaşımı ne ise sosyolojide de sosyal değişme o dur» diyordu. Bu yüzden sosyal değiş meyle ilgili görüşlerin odak noktası genellikle iki bölümde özetlenebilir. Bunlardan ilki, birçok değişmelerin ferd seviyesinde meydana gelmesidir. Yayılma (diffusion), öğrenme, kültürleşme (acculturation), haberleşme, sosyalizasyon ve modernleşme bu tür değişmelerde ilk sırayı tutarlar. Değişmenin ferd seviyesindeki araştırması, fertlerin değişme eğüimlerini belirtir. İkincisine gelince, bu da top lum sistemi seviyesinde ortaya çıkan değişmelerdir. Kalkınma, bütünleşme, farklılaşma ve uyum gibi terimler bu kategoride toplanır (1). Bu iki farklı seviyedeki değişmeler, aslında birbirleriyle yakından ilişkilidir. Öyleki bir ülkede toplum sistemi değişmeleri (ta rımın makinalaşması) bir çok fertleri değişmeye yöneltebilir (ailede kadın ile erkeğin statülerini eşit kılması gibi).. Bu yazıyla üzerinde durmak istediği miz modernleşme, toplum sistemindeki kalkınmaya uyan ferd seviyesindeki bir değişme biçimidir. Modernleşme, ferd seviyesinde ortaya çıkan bir değişme türü olduğu için, daha ziyade ferdin zihin durumu ile yakından ilgilidir. Bunun için de modernleşmenin en iyi tanımlarından biri - uzay, zaman ve eşyaya daha az, zihne daha fi) Everett M. Rogers, Modernization Among Peasants, s. 8, 1969 12 TÜRKDOGAN

fazla bağlı bir zihniyet şekli olarak - belirtilmelidir (2). Bâzı uzmanları ise, modernleşmeyi, geleneksel hayat tarzından daha karmaşık, teknolojik yön den ilerlemiş ve hızla değişen bir ha yat tarzına doğru fertlerin yönelimi olarak tanımlarlar. Ancak, burada ge lenek ile modernliği «antietik» zıt kutuplar olarak görme eğiliminden dikkatle sakınmamız gerekmektedir. Çünkü gelenek değerleri ile toplum yapıları her zaman için modernlik ile çatışma halinde düşünülemez. Bâzı durumlarda bu iki kavram birbirleriy le uyum sağlayabileceği gibi, karşılık lı olarak da birbirlerini pekiştirebilir ler(3). Nitekim Max Weber'de gelenek, akla dayanan değerlere zıt ola rak düşünüldüğü halde, hiçbir vakit değişmenin karşıtı olarak kabul edilmemiştir. Aslında, «geleneksel eylem» de, modernleşme gibi, tutumlar ve zihin durumlarının sürekliliğini belirtir. Bu anlamda geleneksellik, geçmiş nes nelerin yeniden canlandırılması bilin cidir. O kadar ki, geleneksel davranış lar bâzı zamanlar modernleşme, istek leriyle çatışmasına karşılık, çoğu kez, hızlı değişme dönemlerinde kararlılığı destekleme veya savunmada önem li bir pekiştirme mekanizması da olabiliyor. Bu bakımdan gelenekler, olum suz sonuçlar kadar, olumlu sonuçları da kapsar (4); tıpkı modernleşmede olduğu gibi. Kısacası, «geleneksel» ile modernleşme ya Avrupalılaşma veya yerleştirilmiş, birbirine zıt (dikoto mik) kavramlar değildir; tersine «sü rekli değişkenler» olarak birbirine yak laşan saçak ilişkileri yansıtır. Gelenek ile modernlik arasındaki bu tür bir süreklilik, son yıllarda, dünyanın çeşitli ülkelerindeki küçük toplumlar üzerinde antropologların yapmış oldukları araştırmalarla açıklık kazanmıştır. Öyleki, zıt - kültürler alanını kapsayan karşılaştırmalı araştırmalar da köy gibi küçük boyutlarda ilim adamları; kavramlardan usullerden ve çağdaşlaşma ile ilişkili olan bütün disiplinlerin kuramlarından yararlanarak «insan dramımn daha derinden anlaşılmasına» katkıda bulunmuşlardır. Böylece, karmaşık sanayi toplum larmda, modernleşmenin sınırlarının çizilmesinde güçlükle karşılaşan antropologlar tarafından modernleşme nin; geleneksel güçler, farklılaşma güçleri ve yeni bütünleşme güçleri arasındaki «üç - zıt yönlü» bir vetire olarak tanımlanmasına şaşmamak gerekir (5). Oysaki, bugüne kadar Batı' dan olduğu gibi aktarılarak toplum ya pımıza uygulanan modernleşme vetiresinde geleneksel değerler ile modern değerler birbirine zıt kutuplarmış gibi düşünülmüştür. Aslmda geleneksel de ğerler de, bir toplumda, akla dayanan (2) (3) (4) (5) Alex Inkeles, Becoming Modern, 1967 duyuru. Paul J. Magnarella, Tradition and Change İn A. Turkihs Town, s. 8, 1974 Bert F. Hoselitz, Main Coneepts in Thj Analysis of The Social İmplications of Technical Change (in The Sociology of Economic Development by Gayl D. Ness, s. 21-22, 1970 Mechanisms of Change and Adjustment to Change (George Dalton, ed., Economic Development and Social Change, s. 369, 1971). BOYUTLARI 13

ilişkiler sistemi olarak ortaya çıkmış, belirli görevler yüklenmiş kültür kalıplarıdır. Bunları, toplum gerçekliğinin süzgecinden geçirmeden, sürekli olarak modernleşmenin hatırı için feda etmek, toplumumuzun dayandığı sert tabanları aşındırmak demektir. Son yıllarda, zıt - kültürler üzerinde yapılan karşılaştırmaların ortaya çıkardığı modernleşme anlayışı, bir kutuplaşmadan ziyade pekiştirme modeline uymaktadır. Bu bakımdan modern leşme, zorunlu olarak, geleneğin bü tün katlarını kendi yolunda silip süpüremez. Çünkü, bâzı geleneksel uygulamalar, ilim teknikleri modern görünümün sürekliliğini sağlarlar. Özellik le bir toplumda modernleşme giderek halka artan seçme imkânlarından biri ni hazırlar Meselâ, modern tıp ve halk tababeti bir arada yaşayabilir ve bir fert bunlardan birine veya ikisine bir den tedavi amacı ile başvurabilir. Hat tâ, bâzı durumlarda modernleşme gerçekten gelenekleşme derecesini yükseltebilir(6). Böylece, antropolojik verilerin çeşitliliği karşısında, modern leşmenin kazandığı bu yeni boyutlar bizi bir noktaya götürmektedir ki bu da modernleşmede üç ortak yanlış an lamın bulunduğu görüşüdür. 1) Bugüne kadar yapılan tariflerde modernleşme ve Avrupalılaşma veya Batılılaşma ile eş anlamda düşünülmüştür. Oysaki, yukarıdanberi açıkladığımız gibi, ferd seviyesinde beliren modernleşme, bu kavramlardan hiçbiriyle eş anlamlı değildir. Avrupa lılaşma veya Batılılaşma gibi yanlış damgalanmış bir değişme sürecinde, kaynak ve itici gücün zorunlu olarak, Avrupa'dan veya Batı toplumlarından geldiği görüşü ağır basmaktadır. Aynı şekilde, düşüncelerinin kaynağım Batı olarak kabul eden ülkelerin bir dereceye kadar Batı'ya benzer olaca ğı görüşü de bu tür bir modernleşme anlayışının temel ilkesini teşkil eder. Günümüz anlamında modernleşme - farklı çevrelere göre - değişiklikler gösteren Eski ve Yeni yolların bir sen tezidir. Bu yüzden her yeni unsurun muhakkak Avrupa veya Batı'dan gele bileceği görüşü rahatlıkla benimsenemeyeceği gibi, görünüşte yeniliklerin kabulü de, onu benimseyen ülkeyi, kaynak ülkenin bir kopyası durumuna düşürmesi akla getirilmemelidir. Bu sebeple, çoğu yeniliklerin benimsenmesine, alıcı durumunda bulunan ülke lerin, farklı özelliklerini karşılamak için, uyanık bulunmaları gerekir. 2) Çoğu kez, modernleşmenin «iyi» bir şey olduğu savunulmuştur. Oysaki modernleşmenin ortaya koyduğu değişme sadece yararlı sonuçlar meyda na getirmekle kalmıyor aynı zaman da çatışma, acı ve ıstırab gibi zararlı sonuçları da doğurabiliyor. Eğer modernleşmeyi yeni hayat tarzlarının benimsenmesi anlamında tanımlarsak doğacak sonuçlarında bizi zorunlu ola rak daha iyiye götürebileceğini savun mamız düşünülemez. Rus asıllı Malakanlar'ın bir kısmı zamanla toprak darlığı yüzünden köylerini terkederek Erzurum ve Ağrı köylerine kadar yayılmışlardır. Buralarda değirmencilikle uğraşan aileler, grup daya (6) Paul J. Magnarella, a.g.e., s. 8. 14 TÜRKDOĞAN

mşmasından ve din yetkililerinin bas kışından kurtuldukları için kısa zaman da aralarında içki salgını başlamış, ce miyet bağları çözülmüştür (7). Böylece tarımdan yeni bir teknolojiye geçmek son derece muhafazakâr Malakan top lumunda büyük ıstıraplara yol açmış tır. 3) Modernleşme süreci tek boyutlu değildir ve bu sebeple de tek bir öl çekle ölçülemez. Çoğu kez bir ferdin yüksek bir hayat seviyesinde bulunması, onun «modern» olduğu vey.a «modernleştiği»» anlamında yorum lanmıştır; oysaki bu yanlış bir yargı dır. Çünkü böyle bir kimse gerçekten tamamiyle geleneksel bir zihniyete de pekâlâ sahip olabilir. Bu bakımdan modernleşme birçok unsurların karşı lıklı etkileşiminin bir ürünüdür. Bunun için de, modernleşme sürekliliğin de bir ferdin statüsünü belirtmek için davranışlarının birden fazla yönünün ölçülmesi gerekir. Bunlardan hayat se viyesi, okuyup - yazma, eğitim, siyasal katılma ve haberleşme gibi birçok değişkenler modernleşmeyi belirleyen etkenler arasındadır. Bu sebeple, bir kimsenin modernleşmesinden söz açıldığında «çok değişkenli yaklaşıma» yönelmek zorunluğu vardır (8). Nitekim, yeniliğin benimsenmesiyle ilgili olarak yapılan en son araştırmalar göstermiştir ki süreklilik çizgisinin bir ucun da yenilikçiler (innovators), diğer ucunda da geri kalanlar (laggards": bulunur. Yenilikçiler, yeni bir fikri ilk kabul eden, geri kalanlar ise en son kabul eden kimselerdir. Bilindiği gibi, normlardan sapmışlardır. Burada sap ma davranışı, geleneksel ve modern leşme sürekliliğinde görüldüğü gibi, bir derece durumunu ortaya koyar ve bu yüzden bir sosyal sistemde geri ka lan, diğer bir sosyal sistemde de geri kalacaktır denilemez. Çünkü geri kal ma sosyal sistemle göreli olarak de ğişir (9). Bu husus, bir diğer gcrçe&i de ortaya koymaktadır ki o da bir top lumda fertlerin bir kısmının sonuna kadar geleneksel bir kısmının da modern olabileceğini kabul etmenin müm kün olamayacağıdır. Bu da gösteriyor ki, modernleşme yalın katı bir o'.ıy değildir. Ülkemizde, 1839 Tanzimat Fermam ile resmen açılan Batı Yolu ve bunu iz leyen dönemlerde, modernleşme eği limleri - farklı düşünce çevrelerine göre - çeşitli yönlere saptırılmıştır. Bu gün de bu mesele, gerçek anlamıyla toplumumuzda rayına oturtulmuş sayı lamaz. Bunun da sebebi, şüphesiz, «millî özelliklerimize» kendi içimizde eğileceğimiz yerde «her şeyi dışarda arama» hastalığımızda*. Halk kültürünün aydın kültürüne nazaran hâlâ özlü olması da bu görüşümüzün bir is patıdır. Son Kıbrıs Barış harekâtı ile bir kez daha su yüzüne çıkmış bulunan halkımızdaki yurtseverlik ideolojisi ve «millî ezellikler», aydınlarımızın ve siyaset elifinin üzerine titizlikle eğil meleri, gereken «yıldızların nâdir parladığı» kıvılcımlardır. l7) Orhan Türkdoğan, Malakanlann Toplumsal Yapısı, b. 160, 1971. (8) E. M. Rogers, a.g.e., s. 15. (9) E. M. Rogers, Diffusion of İnnovations, s. 196, 1962. BOYUTLARI 15

Bugünkü Türkistan'ın İktisat -Cemiyet ve Kültür Durumu Dr. Baymirza HAYİT Halen Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdarî Bilimler Fakültesi Tarih Bölümünde misafir öğretim görevlisi olarak bulunan ünlü Türkistanlı ilim ve fikir adamı Dr. Baymirza Hayıt, Ankara'da seri konferanslar vermekte ve Türkistan Türklüğünün tarihini ve bugünkü durumunu Türkiyeli kardeş lerine daha yakından tanıtmaya çalışmaktadır. Bir çok dernek ve kuruluş lar muhterem ilim adamım davet ede rek üyelerine Türkistan ve esir Türkler hakkında bilgi vermesini sağlamak fadırlar. Aşağıda, sayın Dr.Baymir za Hayit'in Ülkücü Doktorların daveti üzerine Ülkü - Bir Genel Merkezinde vermiş olduğu konferansın metni veril mistir. Konferans metnine geçmeden önce, kısaca değerli misafirimizin hayatım gözden geçirelim., Dr. Baymirza Hayit kimdir? Baymirza Bey, 17 Aralık 1917 yılında Türkistan'ın Namengan şehrine bağlı Yer çek köyünde dünyaya gelmiş tir. 16 çocuklu bir küçük çiftçi ailesinin 9. çocuğudur. İlkokulu Yerçek köyünde, liseyi Namangan'da ve 1939'da da Taşkent'teki Orta Asya Devlet Üni versitesi Tarih Fakültesini bitirmiştir. Aralık 1939'da Kızılorduya yedek subay olarak alınan Baymirza Hayit, Al man - Sovyet Savaşında yaralanarak 4 Temmuz 1941'de Almanlara esir düş müştür. Mart 1942'ye kadar Alman esir kamplarında kaldıktan sonra, bu sırada kurulan Türkistan Lejyonuna gönüllü olarak girmiş ve üsteğmen rüt besi ile hizmet görmüş Kasım 1942'de Berlin'de kurulan Mülî Türkistan Birlik Komitesinde askerî ve sosyal meselelerle meşgul olmuş, Şubat 1944'te Millî Komitenin Askerî Şubesi Müdürlüğüne yüzbaşı rütbesi ile getirilmiştir. Mayıs 1945'te Marianbad (Çekoslovakya) şehrinde Amerikalılara esir düşmüş, Yalta Anlaşması gereğince Sovyetlere iade edilmek istenince de, 10 HAYTT

elde ettiği eski bir Osmanlı Pasaportu ile kurtulmuş. Serbest kalınca Münih'e gelmiş. 1947'de Münster/Westfalen Üniversitesinde İslâmî ilimler, Orta ve Yeni Çağ tarihi ve Slav dilleri üzerine çalışarak 1950 yılında felsefe doktoru unvanını almıştır. Bundan sonra üniversite ve ilmî kuruluşlarda görev alarak Türkistan meselelerine ait birçok araştırma eserleri yayınlamıştır. Başlıca eserleri şunlardır : Türkistan'ın kısa tarihi, Berlin 1944; Die nationalen Regierungen von Kokand (Choqand) und der Alasch Orda (Kokand ve Alaş Orda Millî Hükümetleri) - Doktora tezi, Berlin 1950; Turkestan im XX. Jahrhundert (20. ci yüzyılda Türkistan), Darmstad 1956; Mohammad ikbal und die Welt des islam Muhammed İkbal ve İslâm dün yası) Köln 1956; Documents: Soviet Russia's Anti - islâm Policy in Turkestan (Belgeler : Türkistan'da Sovyet Rusya'nın İslâm aleyhtarı siyaseti) I, Düsseldorf, Köln 1958; İL, Düsseldorf 1959; Der Geist von Taschkent (Taşkent ruhu), Düsseldorf 1959; Turkestan und der Orient. Eine Polemik (Türkistan ve Doğu. Bir münakaşa), Düsseldorf 1960; Sowjetrussischer Orientpolitik aîn Beispiel Turkestans (Sovyet Rusya'nın Doğu politikasına bir örnek olarak Türkistan), Köln 1962; Some Problems of Modern Turkestan History (Türkistan'ın modern tarihi nin bazı problemleri), Düsseldorf 1963; Sowjetrussischer Kolonialismus und Imperialismüs in Turkestan (Türkistan'da Sovyet Rusya Koloniyalizmi Oosterhout, Hol- ve Emperyalizmi), land 1965; Esir Türkler, Ankara 1966; Komünist Koloniyalizmi Karşısında Türkistan, İstanbul 1962; Die Wirtschaftsprobleme Turkestans (Türkistan'ın ekonomik problemleri), Ankara 1968; Die Türkvölker in der Sowjetunion seit 1917 (1917'den beri Sovyetler Birliğinde Türk halkları), München 1966; Turkestan zwieschen Russîand und China (Rusya ve Çin arasında Türkistan) Amsterdam 1971; Türkçesi: Ocağ Yayınevi, İstanbul 1975;. Sovyet Rusya Emperyalizmi ve Türk Dünyası, Güven yayınları, Ankara 1975, (Basılmaktadır). Ülkü-Bir'de verilen konferans : BUGÜN TÜRKİSTAN'IN İKTİSAT CEMİYET VE KÜLTÜR. DURUMU JEOPOLİTİK DURUM. Batı Türkistan, yani Sovyetler Birli ğindeki bugünkü Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri 3.994.400 km. kare ve Doğu Türkistan, yani bugünkü Sinçzyan - Uygur Muhtar Bölgesi 1.760.000 km. kare olup, bunların tamamı 5.754.400 km. karedir. Resmî Rus kayıtlarına göre Batı Türkistan'da 22 milyon, Çin kayıtlarına göre de Doğu Türkistan' da 10 milyon, toplam olarak Türkistan topraklarında 32 milyon Türk yaşadığı kaydedilmektedir. Türk dünyasının bu büyük memleke ti, Asya ve Avrupa'nın 9 memleketi ile tarihte ve bugün kültür ve eko- TÜRKİSTAN'IN 17

. nomik münasebetlerde bulundu ve bu lunmaktadıv. Türkistan, aşağıdaki ül keler tarafından çevrelenmiştir: Çin (9.597.000 km. kare), Moğolistan (1.597.000 km. kare), Sibirya (8.900.000 km. kare), Hindistan (3.810.000 km. kare), Pakistan (944 000 km. kare bugünkü Bengaldeş'le birlikte hesaplanmıştır), Iran (1.600.000 km. kare), Afganistan (655.000 km. kare), İdil - Ural (655.000 km. kare), İdil - Ural (558.000 km. kare), ve Kafkasya (470.000 km. kare). Türkistan, en azından 2 bin yıldan beri Doğu ile Batı dünyasını birbirine bağlayan ticaret merkezi olmuştur. Fakat deniz yollarının, gelişmesiyle 16. yüzyıldan itibaren Türkistan bu önemi ni kaybetti. Buna karşılık, zamanla demiryollarının, otomobilin ve uçağın keşfi ile Türkistan için yeni imkânlar açıldı. Misal olarak, Taşkent ve Erzu rum arasındaki havayolu mesafesini düşünecek olursak 2.310 km.den ibaret tir ki, bu mesafe günümüzdeki uçakla rın süratine göre 2 saatlik bir yoldur. Atalarımız Semerkand'dan Delhi'ye atlarıyla 3-4 ayda gidebilmişlerdi. Bu gün bu mesafe yalnız 50 dakikada kat edilmektedir. Karayolları ve otomobil nakliyatı sayesinde bugün Türkistan' ın her köşesine gidilebilmekte ve kom şu ülkelere, bu arada denizaşırı ülkelere Türkistan'ın malları taşınarak ticaret yapılmaktadır. Sovyet Rusya, Türkistan'da elde edilen sanayi ve tarım mamullerini 90 kadar ülkeye ilu'eç etmektedir. Teknolojinin gelişmesi ile zengin Buhara gazı tâ Batı Almanya' ya kadar götürülmüş ve yakında İtalya'ya da ulaşması planlanmaktadır. Yakın bir gelecekte belki de Türkiye'ce 18 de Anavatan Türkistan'ın gazını ulaştırmak mümkün olacaktır. TÜRKİSTAN'IN İKTİSADI İMKÂNLARI Bu konuşmamızda Türkistan'ın bütün ekonomik potansiyelini ele almamız zaman bakımından imkânsızdır. Dolayısıyle meselenin ana hatlarını ele alarak bu iktisadî imkânların Sovyetler Birliğinin umumî ekonomisindeki ehemiyetini belirtmeğe çalışacağız. Bu arada Doğu Türkistan'ın da Çin Halk Cumhuriyeti ekonomisindeki yerini tayin etmeye gayret edeceğiz. Herşeyden önce, Türkistan ziraatının Sovyetler Birliği için cankurtaran simidi kadar önemli olduğunu belirtmeliyiz. Türkistan ziraatının en mühim saha sı pamukçuluktur. İstatistiklere göre, Türkistan'da 1885 yılında 34.600 hektarlık bir sahaya pamuk ekilmiştir. Türkistan'ın tamamını 1895'te istilâ etmiş olan Rusya, onun pamuğuna âşık olmuş ve kendi tekstil sanayii için Türkistan'da pamuk ekimini arttırmış tır. 1916 yılında Türkistan'da 742.000 hektar toprağa pamuk ekilmiş ve 272.000 ton mahsul alınmıştır. 1916 yılında Türkistan'da patlak ve ren umum halk ayaklanması, 1917 Eki mindeki komünist ihtilâli ve bunu takibeden yıllardaki Türkistan millî mü cadelesi neticesinde pamuk ziraati büyük bir buhran geçirmiştir. Sovyet hükümeti ancak 1928'de Türkistan'da 781.000 hektar toprağı pamuk ekimi için kullanabildi. 1929-1940 yılları arr-smda Sovyet li derleri, Sovyetler Birliğinin pamuk bağımsızlığı parolasını ortaya atarak pamukçuluğun geliştirilmesine ciddî HAYİT

bir şekilde eğildiler. 1933'te Türkistan'da 1.783.000 hektar toprağa pamuk ekildi. Bu sayede Sovyetler Birliği, pa rauk ihtiyacının yalnız % 5'ini dış ülkelerden ithal etti. Bu yıldan sonra da pamukçulukta kapitalist ülkeleri geride bırakma şiarı ile faaliyete geçti. Sovyetler pamuk ihtiyacını Türkistan ve Azerbaycan'da elde edilen pamukla karşılamaya başlamıştı. Fakat kapitalist ülkeleri geçme iddiasında muvaffak olamadılar. 1914'de pamuk eki îen saha, 1933'e nazaran 473.000 hektar azaldı. Neticede Sovyet liderleri Türkistanlıları sabotajcılıkla suçladılar. v Son yıllarda Sovyet liderleri pamuk çaluk meselesini tekrar ciddiyetle ele aldılar ve bu sayede 1974 yılında Türkistan, Sovyetler Birliğine 6.milyondan fazla pamuk verdi. Bu miktar, Sovyetler Birliğindeki toplam pamuk istihsalinin % 96'sını teşkil eder. Türkistan'daki pamukçuluk yalnız iktisadî bir mesele değil aynı zamanda siyasî bir meseledir. Pamuğu Sovyet hükümetinin «akaltm» olarak değerlendirmesi çok yerindedir. Eğer Türkistanlılar Sovyet hükümetine istediği pamuğu vermeseler, o zaman Sovyet hükümeti de onlara ekmek ver meyecektir. Her şeyden önce pamuk çuluk bir istismar vasıtasıdır. Bu durumu Türkiye sosyologlarından Prof. Dr. Tahir Çağatay, yazmış olduğu «Ki zil Empeı yalizm» adlı eserinde su götürmez bir şekilde ispat etmiştir. Hiç bir pamuk çiftçisi özel olarak pamuk tan istifade etme imkânına sahip değil dir. Pamuk devletin tekelindedir. Sov yet devleti pamuk çiftçisine 1963 yılın TÜRKİSTAN'IN da ortalama olarak ton başına 383 rub le ödemiştir. Halbuki, devlet bir ton pamuktan mamul hale getirdikten son ra 2.778 ruble kâr etmektedir. 1954 yi İma kadar ise, devlet bir ton pamuğu bir ton buğday fiyatına alıyordu. 1952 de, pamukçuluk darbeye uğrayacak diye, Stalin buna karşı çıkmış ve pamuk Katlarının arttırılmasını emretmişti. Sovyetler Birliği pirincinin % 80'ini, buğdayının % 30'unu, tütününün % 90 im, pancarın % 85'ini Türkistan vermektedir. Yalnız Özbekistan Cumhuriyeti, Sovyetlerin meyve ihtiyacının % 85'ini karşılamaktadır. Tav-sağız, kök-sağız ve kendir'in dünya vatanı Türkistan'dır. 1942 yılında Kazakistan'da bu bitkilerin ekili sahası 10.317.500 hektardı. Ayni yıl ABD'nde- 7 milyon acre tav-sağız ve kök-sağız ile 3.415.000 hektar kendir ekilmişti. Türkistan, Sovyetlerin yegâne kauçuk merkezidir. Bu ülke, Sovyetlerin kauçuğunun % 100'ünü vermektedir. Sovyetlerin ipek üretiminin % 70'i Türkistan'da üretilir. Keza kenafın da % 99'u Türkistan'da üretilir. Türkistan ziraatının can damarı sunî sulamacılıktır. Türkistan'ın sulamacılık sanatı çok eski tarihlere dayanan bir anane halindedir. Yazları yağmur çok az yağdığından, ekseriya kurak geçer. Bundan dolayı tarih bo yunca sunî sulamaya çok büyük önem verilmiştir. Prof. Osman Turan, eser lerinde İslâmiyette «su hukuku»nu ya ratanlarm Türkler olduğunu ispat etmiştir. 19