işçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır BÜTÜN ÜLKELERİN PROLETERLERİ, BİRLESİN! Mayıs 1988 S a y ı:8 Yığın hareketi ve görev Y ığın hareketi gelişiyor, öfke ve memnuniyetsizlik f iili hareket dönüşüyor. Ve olgular bunun, belki de in işli ç ık ış lı ama giderek artan bir tempoda ilerleyeceğin i gösteriyor. Genel grev sloganla rıyla birlik te, 1,5 milyonu aşkın işçinin ülke ça p ın daki toplu protestosunu, önce İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin gözüpek eylem i, sonra, yasak ve tehditlere meydan okuyan s a y ıla rı bir kaç bini bulan iş ç i, öğrenci ve a y d ın ın İstanb u l'd a k i 1 Mayıs gösterisi takip etti. İşçi sın ıfın d a ülke çapında bugüne kadar görülmemiş derinlik ve gen işlik te b ir kaynaşma var. Bu, sermayenin tem silcileri tarafından da dile g etiriliyor ve ürkütücü bulunuyor. Peşpeşe grev kararları a lın ıy o r. Cumhuriyet gazetesinin 27 Nisanda y a p tığ ı döküme göre, hala grevde bulunan işçi sa y ıs ı 6 bini aşarken, grev kararı alınm ış işçi s a y ıs ı 32 bini, sözleşmesi uyuşm azlıkla sonuçlanmış işçi sa y ısı ise 76 bin i aşmış bulunuyor. Bu rakamlar ekonomik hareketin h ızla büyüyen boyutunu gösteriyor. Sadece alınm ış grev kararları u ygulandığında dahi 1988'in daha ilk beş ayın d a, 1987 y ılın ın rakam ları aşılm ış olacak. Bunun d ışın d a, çeşitli biçim lerde ortaya çıkan pasif veya aktif işçi direnişleri o kadar arttı ki, bir kısmı yansım adığı veya y a n sıtılm a d ı- ğı halde, günlük basında bu tür direniş haberlerinin yer alm adığı gün hemen yok g ib i. Öte yandan bizzat "a şa ğı "m n istemi ve zorlam asıyla alınm ış genel grev k a ra n tüm işçilerin talebi olarak gündemde duruyor. Şayet T ü rk -lş 'in g erici bürokrasisi pek muhtemel ve hiç de sürpriz olmayacak bir "çark "la yan çizmezse, genel grevden önce ülke çap ın d a iki saatlik b ir uyarı grevi ve onlarca ilde miting yapılm ası gerekiyor. İşçiler mücadele etmek istiyor; yasaklara ve yasalara rağmen sokağa çıkmak istiyor. Genel grev isteminin kendisi b ile, kapitalistlere, devlete, anayasa ve yasalara açıktan meydan okumayı ifade ediyor. "Bu yasaları biz yapmadık ki, uyalım " fik ri ile r i- devrimci işçiler tarafından y a y g ın la ş t ır ılıy o r. İşçi eylem leri, ezilen ve sömürülen diğer kesimlerin desteğini de a lıy o r. Sakarya ve Adana mitingine toplumun diğer kesimlerinin ve öğrencilerin katılm ası, yemek boykotunun bir çok işyerinde küçük memurlar ve bir kısım teknik personel ve a y rıca öğrenciler tarafın dan desteklenmesi bunu gösteriyor. Kürt yurtseverlerinin manevi desteklerinin y a m s ıra, diktatörlüğe darbe vuran, onun otoritesini z a y ıfla tan mücadeleleri işçi hareketine nesnel bir desteği ifade ediyor. Bu destek, işçile r toplumun diğer ezilen ve sömürülen kesimlerinin istemlerini de dile getirm eyi, onları desteklemeyi, yani bütün ezilenlerin öncüsü olmayı öğrenebild ikleri oranda artacak tır. Grev hareketini, sokak eylemini geliştirm ek, yaymak -bugün y ığ ın la r ı devrim cileştirecek, in siy a tifin i ve bağım sız hareketini geliştirecek tek yol, b iricik devrimci taktik işte budur. ica zet, y a sa cılık şeklindeki o berbat geleneği kırm anın, yasaklar rejim ini sarsmanın ve işlemez hale getirmenin, yasa tanımaz militan bir işçi ve kitle hareketini geliştirmenin nesnel koşulları mevcuttur. 1 Mayısta İsta n b u l'd a yapılan gösteri bu yolda atılm ış gözüpek bir adım dır. Devam ettirmek, gelenek haline getirmek gerekiyor. İş çile rin, sömürülen ve ezilen
2 EKİM Sayı:8 kitlelerin büyüyen ve bir yandan fiili eyleme dönüşen hareketi k arşısın da diktatörlüğün ve hükümetin baskı ve terörün şiddetini artırm a yoluna b aşvurmaktan başka alternatifi yok. Gittikleri her yerde yuhalanmaya başlanan Özal ve bak anları, acz ve şa şk ın lık içinde, işçilerin ve halkın "a çız" diye başlayan protestolarım tehditle cev a p lıy or, sopanın ucunu gösteriyorlar. Protesto ve grevlerin artmaya b a ş la d ığ ı, bir dizi miting ve genel grevin gündemde olduğu bir sıra d a Evren küstahça yeni bir darbe tehdidi savuruyor. Muhalefetteki burjuva partiler ise, y ığ ın la r ın memnuniyetsizliğini ve öfkesini yeni bir seçimle parlamentonun bileşim inde yapılacak bir d eğişikliğe, bir hükümet değişikliğine yöneltmeye ç a lış ıy o r la r. Burjuva demokrasisini kendine program edinen, "parlamentonun en üst organ olarak görev yapm asının sağlanm asını" en önde görev ilan eden, "T ü rk iye'n in kurtuluşunun ANAP hükümetinden kurtulmaktan geçtiğine inanan", "yüzde 65'lik çoğunluk" dediği sosyal-dem okrat, muhafazakar, din ci, faşist sermaye partilerinden oluşan muhalefet partilerin i "ANAP iktid a rın ın alternatifi" olarak sunan ve onlardan demokrasi dilenen revizyonist-liberal sol da, aynı şekilde kitlelerin öfk esini ve hareketini parlamenter eylemin yedeğine çekme rolünü üstleniyor. "Parlamento içi ve d ış ı muhalefetin birleştirilm esi" olarak adlan d ırılan bu gerici taktik, işçi s ın ıfı hareketini id eolojik -siyasa l olarak burjuvaziye bağlam aya hizmet ediyor. Devrimci tatkik bunun tam k a r ş ıtıd ır ; grev ve sokak eylem lerini geliştirm eyi, y ığ ın la r ın burjuva parlamentosu ve p a rtileri hakkındaki umut ve ön y a rg ıla rım k ın p, bağım sız devrimci hareketini yaratm ayı ve onu iktidar mücadelesine yöneltmeyi am açlar. Herkes doğal olarak kendi rolünü oyn ayacaktır. Sermaye düzeninin yeniden şiddetli bir krize doğru h ızla yol a ld ığ ı, işçilerin ve sermaye tarafından sömürülen ve ezilen diğer kitlelerin ekmek ve özgürlük istem leriyle hareket geçmeye b a şla d ık la rı bir dönemde, net bir sosyalist program ı, onlara ekmeği de, özgürlüğü de verebilecek tek düzen olarak sosyalizmi y ığ ın la ra alternatif olarak sunma gücünde ve yeteneğinde devrimci bir işçi p a rtisinin yokluğu Türkiye'nin tarihsel bir ta lih sizliğ id ir. B aşlıca ve asli görevleri henüz böyle bir partiyi yaratmak, komünist hareketi, komünist işçi hareketine dönüştürmek olan komünistler, yükselen işçi hareketinde ne kadar enerjik olarak yer a lırla rsa, bu görevi o kadar h ızla b aşaracaklard ır. Dipten gelen ve artık kendini a çığa vuran dalganın büyüklüğüyle, kendilerinin güçleri ve h a z ırlık la rı arasındaki mesafenin büyüklüğü komünistleri ü r- kütmemelidir; tersine, bunun b ilin c in de olarak ve bu yüzden de bir kaç misli daha fazla enerjiyle müdahale etmek, deyim uygunsa her şeye rağmen "büyük oynamak" gerekiyor. Gelişen işçi hareketi kendi öncülerini ve k adrolarım h ızla yaratacak tır. Bütün sorun, cesaretle, ısra rla bu kesimlere ulaşabilm ektir. Bütün pratik çaba bu işe hasredilm elidir. Bir yükselişten s ım fm ileri unsurlarının hiç olmazsa önemli sayıla bilecek bir kısm ım kapsayan, polis ve diktatörlükle savaşma yeteneğine sahip g izli devrimci bir işçi örgütü oluşturarak çıkm ak, mevcut koşullar altında* belki de en iyi kazanç sa y ıla ca k tır; ki bu, geleceğin iktidara aday ih tila lci p a rtisi olacak t ır. E K İM Okuyuculara, T.Göker' in "Sovy etler B irliğ i' nin Yeni Dış Politikası Üzerine" b a şlık lı y a z ısın ı y e r darlığı nedeniyle gelecek sa yıya b ıra k ıy o ru z. Yine y e r darlığı nedeniyle önceki sayı da ya yı nlayamadı ğı mı z K. Yayla '- nın ve A n kara'lı yold a şla rın mektupların ı gecikm eli olarak y a y ın lıy o r u z. A.Azad 'm "Halkçı Devrim A n la y ış ı" b a şlık lı seri y a z ısın ın son bölümü ise g elecek sa yıya k a ld ı. EKİM
Mayıs 1988 EKİM 3 1 MAYIS İŞTE BÖYLE KUTLANIR... İ s ta n b u l da 1 M ayıs k u tla n d ı. S a yıla rı birkaç: b in i bulan iş ç i, öğren ci, sen d ik a cı v e a yd ın la rd a n oluşan ik i a yrı toplu luk, 1 M ayıs sabahı is tik la l caddesinden v e S ıra selv ilerd en Taksim a la n ın a doğru yü rü y ü şe g e ç t i. P olis k u v v e tle r i g ö s te r ic ile r e kudurm uşcası na s a ld ır d ı. G östericiler p o lis le ç a tış tıla r. 100f e y a k ın g ö s te r ic i g öza ltın a a lın d ı. D iktatörlüğün teh d itlerin e, y a sa k la r a, p o lisin 1 M ayıs ön cesi estir d iğ i terö re rağmen y a s a k la r çiğn en d i, teh d itlere meydan okundu. Bu b ir b a ş la n g ıç t ır. Y asaklar ciğn en e çiğn en e sok a k la r feth ed ile cek tir. Grev dalgası büyüyor K apitalistler tarafından açlık s ın ırın a itilen işçiler, "alam ıyoruz, yiy emiyoruz, giyem iyoruz. Grevden başka çaremiz yok", ya da, "tüketmezsek, üretmeyiz" d iyorlar. Ve peşpeşe oy b irliğ iy le grev kararları a lıy o rla r. Grev dalgası büyüyor ve bütün ülkeye y a y ılıy o r. İşte geçtiğimiz aydan bazı grev h aberleri: Ç im se-lş'in örgütlü olduğu 5 çimento fabrikasın da (Adana, Bolu, Ünye, Mardin, Konya) 2100 işçi 20 Nisanda greve b a şla d ı. Yine Ç im se-lş'in toplam 9591 işçiy i kapsayan 27 işyerinde greve gitme ihtimali var. E skişehir'de kurulu Eti Gıda Sanayi ve Etimek'te ça lışa n, Tek G ıda-iş sendikasına b a ğ lı 1800 işçi 18 Nisanda greve b a ş la d ı. Yine aynı sendika T ürkiye'ye dağılm ış değişik gıd a alanlarında üretim yapan 41 işyerinde 7000 işçi için grev kararı a ld ı. Karar 21 Nisanda işyerlerine a s ıld ı. İzm it'te kurulu 1300 işçinin ç a lış tığ ı Sabancı H olding'e ait Lassa Lastik Fabrik a s ı'n d a, bağım sız Laspetkim-İş sendikasın ca alınan grev k a ra n 21 Nisanda uygulanmaya b a şla n d ı. Aynı sendika P relli Lastik F abrik ası'n d a grev k a ra n a ld ı. Buna k a rşılık Lassa patronu da lokavt k a ra n a ld ı. (Lassa 1987'de en çok kar eden fabrikalardan b ir i, %105'lik bir kar a rtışı ile 23 milyar 102 milyon lir a lık kar elde etti. Bunu %95'lik bir artış sonucu 20 milyar 750 milyonla Good Year izlior. P irelli ise 20 milyar 570 milyon kar e tti.) P etro l-lş sendikası Adana ve M ersin' de kurulu 2 bin işçinin ç a lış tığ ı Sasa, Kromson ve Toros gübre fabrikaların da grev k a ra n a ld ı. Emek İn şaat'taki grevi devam eden Tez-Koop-lş sendikası, TMO'da çalışan 2000'i aşkm işçi adına grev k a ra n aldı v b. vb. Öte yandan p a sif-a k tif oldukça yaygın b ir direniş h a re k e ti... İşçiler miting alan ların d a, "a ç ız ", "ekmek istiyoru z", "tekellerin egemenliğine (Devamı s.b'dej
4 EKİM S ayı:8 i ; "EYLEM KARARLARI"NIN TAKİPÇİSİ OLMAK GEREKİR T ürk-lş yönetimi tarafından belirlenen eylem program ında, Mayıs ayında otuzu aşkm ilde miting, ülke çapında iki saatlik uyarı grevi ve ardından süreli ya da süresiz genel grev bulunmasına rağmen, bunun için ciddi h içbir h a zırlık y a p ılm a d ığ ı görülüyor. Türk-İş yönetiminin sermaye işb irlik çisi n iteliğ i, işçileri her ana yüzüstü bırakabileceği b ilin iy or. Nitekim hükümetin de girişim iyle a ç ık - g iz - li p a za rlık la r yeniden ön plana ç ık t ı. Hükümet bir yandan tehdit savururken, diğer yandan önemsiz tavizlerle sorunu geçiştirmeye ç a lış ıy o r. Öte yandan, E vren'in ve Ö zal'ın yeniden yoğu n la ştırd ık la rı "12 Eylül öncesine dönmek", "anarşinin yeniden hortlam ası" propogandası eşliğin de, "yeni b ir darbe" tehdidi ve tartışm aları dikkatleri başka yere çekmeyi, işçileri ve de sen d ik aları sin dirip işçi eylem lerini gündemden çıkarm ayı da am açlıyor. Bu konularda işçileri aydınlatmak ve uyarmak, genel grev istemini sıca k tutmak, T ürk-lş yönetiminin "çark" etmesine engel olmak ve a ld ığ ı kararlara uymaya zorlamak görevi en başta ile ri, öncü işçilere düşüyor. Her işyerinde ve her bölgede işçiler tarafından belirlenm iş eylem komiteleri kurulması talep edilmeli ve uygulanm alıdır. İş çile r, muhtemel bir eylemde kaderlerini sendika b ü rok ra tla rının eline bırak m am alıd ırlar. İSTANBUL YEMEK BOYKOTU T ü r k -lş 'in 11 Marttaki yemek boykotuna, İstanbul Camialtı Tersanesi ve Haliç Tersanesi işçilerin in katılım ı tam oldu. Bunun yan sıra eylemi daha ileri götürmek isteyen Camialtı işçilerinin bir k ısm ı, fabrikadan Kasımpaşa parkına kadar sessiz yürüyüş y a p tıla r. (Yine yasalardan, yasaklardan bahseden Dok-Gemi İş Sendikasının gerici tutumu bu yürüyüşü engelleyem edi) Ancak, daha önce k ararla ş tır ıla n, Kasımpaşa parkında Haliç Tersanesi işçile riy le buluşma ve protestoyu yükseltme gerçekleştirilem edi. Haliç Tersanesi'nden çok sayıd a katılan işçi arkadaşlarla beraber bir süre sonra d a ğ ım ld ı. Mesailere kalınm adı. Taşkızak Tersanesi'nde yemek boykotu kararından önce tersane işçileri iki günlük yemek boykotu kararı alm ışlard ı. Sendikanın en gelleyici tutumuna rağmen bu kararlarından vazgeçm ediler. Aynı sendika, işçileri T ü rk -lş 'in a ld ığ ı yemek boykotuna ça ğ ırın ca, büyük protestoyla k a r ş ıla ş tı. Pendik Tersanesi'nde de bütün işçiler yemek boykotuna k a tıld ıla r. Bir takım b a tıl in an ışlara sahip olan ve araların da işverenin u şa k lığ ım yapan bazı işçiler yemeğe gitmek istedilerse de, sonradan çekinip gitm ediler. 11 Martta çıkan yemek ikinci gün yeniden verilmek istenince, işçiler 12 Martta da yemek boykotu y a p tıla r. Gripin fa brik a sın d ak i işçilerin yemek boykotu ve protestosu, yemekhaneye g irip, tabakları yere fır la tıp kırarak oldu. Yemek boykotu üç gün sürdü ve işverenin çok sadık bir uşağı hastanelik ed ild i. Daha önce onbin paketlik iş üretilirken, bugün bu sayı binbeşyüze düşürüldü. İş çile r, a ltın cı ayda yapılacak toplusözleşmede isteyecekleri zamı şimdiden b ild ird ik lerin i, yüzde iki yüz zam isteyeceklerin i ve kendilerini zor günlerin bek lediğini söy lü yorlar. Deva İla ç Fabrikası işçilerin in yemek boykotuna katılım ı tam oldu ve üretimde b e lirli oranda düşüşler g e rçek leştirild i. Yemek boykotunun b a ş a rılı geçmesine rağmen, işçilerin büyük bir çoğunluğu a lm an yemek boykotu k a ra rın ın aldatmacaya d ayan d ığı ve pasif bir eylem olduğunu söylü yorlar. (Baştarafı s.3 'de) İstan bu l'd an b ir EKİM okuru. GREV DALGASI... son", "sömürüye son vereceğiz" diye h a y k ırıy o r, işgüçlerinin kapitalistler tarafın dan hayvani b ir tutkuyla yağm alanm asını şiddetle protesto ed iy orla r. Bu yağmaya tek bir yoldan son v e rile b ilir: Kapitalistleri kovarak, onları m ülksüzleştirerek, işçilerin iktidarı ve denetimi altınd a sosyalist üretimi örgütleyerek. Fabrikalara ihtiyaç v a r, ama kapitalistlere yok!
Mayıs 1988 EKİM 5 MÜCADELE KİTLELERİ EĞİTİR K oyayla T ü r k -lş 'in almış olduğu eylem kararla rı sendika bürokrasisinin niteliğine bak ılarak yargılanam az. Örneğin yemek boykotu objek tif olarak sermayeyi hedefliyordu. Fakat eyleme önayak olan T ürk-lş yöneticilerinin ne böyle bir b ilin ci, ne de eylem leri gerekli sonuçlara kadar sürdürme niyetleri v a rd ır. Başta Şevket Yılmaz olmak üzere sendika p atron ları, 2 milyona y a k m işçin in örgütlü olduğu bir sendikanın y ön eticileri olarak, ya işçi y ığ ın la r ın ın taleplerine daha fazla k a yıtsız k alam azlardı, ya da k oltu k lan tehlikeye g irerd i. K ısacası Türk-iş yöneticileri bilinen eylem k a ra rla rım kendi istemleriyle almamışlar, tersine bu k a ra rla n almak zorunda k alm ışlard ı. T ü rk -iş'in y a p tığ ı her toplantıda işçiler mücadele isteklerini dile getiriyor, "yaşasın işçile rin b ir liğ i", "işçiler elele genel greve" sloganları h a y k ırıy o rla rd ı. Sendika bürok ra tla rın ın uyuşuk konuşmaları k esiliyor, mücadele isteyen konuşmalar coşkuyla k arşıla n ıyord u. Türk-iş yönetiminin "hükümetle görüşme", "kanunların elverd iğ i ölçüde" mücadele etme vb. türden oyalam alarına karşın grevler yaygın la şıyord u (D eri-lş, Seydişehir, Migros v b.). Bazı fa b rik a la r da y a sa d ışı direnişler patlak veriyordu.... Örneğin A ltm y ıld ız ' da direniş olduğu günlerde fabrikaya gelen Teksif şube başkam İbrahim Vardar ve T ürk-lş başkam Şevket Yılmaz, önce işçilere eylemlerine son vermeleri için çağrı yapm ayı düşünürlerken, eylemdeki coşkuyu ve k a r a r lılığ ı görünce, işçilerin yanında old u k larım ve mücadelelerini sonuna kadar desteklediklerini söylemek zorunda k a lıy o rla rd ı. A y n ca, T ü rk -lş 'in eylem k a ra rla n uyarınca yapılan yemek boykotunun yüzde yüze yakın bir katılım la gerçekleşmesi ve Sakarya mitingine beklenenin üzerinde k atılım, yaşanan coşku bu mücadelelerin gerçek sahiplerinin -h a lih a zırd a k i bilin ç düzeyine bakıp b a z ıla rın ın küçüm sediğiisçi k itleleri olduğunu gösterir. Bu durumu Şevket Yılmaz b ile görmekte, konuşmaların d a sık s ık, "kendileri istese de istemese de işçilerin mücadeleye a t ıld ığ ı n ı" itira f etmektedir. Bazı işyerlerinde, DİSK'in açılm ası fa aliyetlerin i ve "sendikal muhalefet" a n la y ış ım T ü rk -lş 'e karşı örgütlenmek olarak algılayan TBKP ve onun çizgisin den etkilenen işçiler, T ürk-lş yöneticilerinin g erici oldu k ları gerekçesiyle onların önderliğinde gelişen eylemlere k a tılmama doğrultusunda propaganda yapmaya b a ş la d ıla r. Fakat propagandaları tutmay ın ca eylemlere katılmak zorunda k a ld ı la r. Yasal grev ya da y a sa d ışı direniş, boykot v b. eyleme katılan işçilerin çoğunluğunun h alihazırdaki b ilin ci, içinde bulundukları ekonomik cenderenin siyasal özünü kavrayabilecek nitelikte d eğ ild ir. İŞÇİ y ığ ın la r ın ın şimdiki b ilin ci esas olarak Özal hükümetinin devrilm esini istemekle s ın ır lıd ır. Mevcut hükümetin ekonomik, siyasal b a sk ıla rın a karşı ta v ır alan işçile r, bugün için muhalefetteki SHP, DYP gibi burjuva partilerden bir şeyler bekleme eğilim indeler. Bu p a rtilerin de çık a r yol olm adığım söylemelerine rağmen, başka bir alternatif göremedikleri veya yaratabilecek bilinçte olm adıkları için ehven-i şer m an tığıyla düzen p a rtilerinden b irin i tercih ed iy orla r. Bu ortamda dini gericilik toplumsal çöküntünün kayn ağım "m aneviyattan, dinden, ahlaktan kopma" olarak gösterip, sözde mevcut düzen d ışın d a ç ık ış y o lla n göstererek a ra y ış içindeki işç ile r i etk ilemeye ç a lış ıy o r. Siyonistlerin Filistin halkına karşı izlediği vahşet p olitik a sın ı protesto etmek am acıyla özellikle fa b rik a larda yoğun b ir ajitasyon fa a liy eti yürüttüler ve mitinge katılm ayanları g e ric ilik le ^suçladılar. Ve 15 bin k işilik bir k itleyi Bayrampaşa mitingine k atabild iler. Bütün yalan ve demagojisine rağmen dini gericiliğ in sermaye ve devletle içiçe olduğu, onlardan destek gördüğü b ilin mektedir. T ü rk -lş 'in k ararıyla gerçekleşen işçi eylem leri patron ların ve on la rın devletlerinin yüreğine korku s a ld ı. İşçi ve halk k itlelerine güven v erd i. T ü rk-lş eylem k a ra rla n a lır almaz hükümet sözcüleri tehditlere b a ş la d ıla r. Tehditler ve v a a d - ler atbaşı gidiyordu. Özal ve Çalışma Bakam İmren Aykut "tam işçilerin sorunla r ın ın çözüleceği bu günlerde eylem yapmak 12 Eylül öncesine dönmek istemekten başka bir şey değild ir" d iy o rla rd ı. Bazı fa b rik a la rın patronları yemek boykotunu kırabilm ek için kesenin a ğ zım a çtıla r. Örneğin Aksu iplik fabrikasın da patron yemek boykotuna bir saat kala işçilere 120 bin borç olarak ve 80 bini k a rşılık s ız olmak üzere 200 biner lira d a ğ ıta ca ğ ım a çık la d ı. Bu iğrenç tek lifi; sadakayı h içbir işçi kabul etmedi. Bunun üzerine 200 binin tamamının k a r ş ılık s ız (Devamı s :3b* de)
6 EKİM Sayı: 8 E kim 'in 1 M ayısta d a ğ ıttığ ı b ild ir iy i aynen y a y ın lıy o r u z. İSÇİ ARKADAŞ, 1 MAYIS YAKLAŞIYOR! Bütün ülkelerin işçilerinin ücretli kölelikten kurtuluş için mücadelede birlik olu şla rım kutladıkları gün, emeğin sermayeye karşı toplu mücadele günü 1 Mayıs y a k la şıy or. 1 Mayısta bütün ülkelerin işçileri sokaklara, meydanlara dökülecek, kendilerini sömüren ve ezen sermayeye, kapitalizme karşı öfkelerini h aykıracak, istemlerini dile getirecekler. Kavga ve zafere dair türküler söyleyecek, geleceğe, yeni bir dünyaya, gerçekten özgür, eşit, adil ve sömürünün olm adığı bir topluma, sosyalizm e olan özlem ve um utlarını dile getirecekler. Bizdeki gibi sermayenin kaba ve keyfi diktatörlüğünün hüküm sürdüğü, yasaklarla donatılm ış, masum muhalefet girişim lerinin dahi şiddet ve tutuklanmayla cevaplan dığı rejim lerde ise, işçiler her şeye rağmen yasakları çiğneyerek grev y a p ıp, gösteriler tertiplemeye ça lışa ca k la r. Söylemeye gerek yok ki, burjuva diktatörlük, yine 1 Mayısta işçile ri jop, süngü ve nam luların gölgesinde, işten atma, tutuklama tehdidiyle zorla ça lıştırm a ya, herhangi bir direniş veya gösteri yapm alarım engellemeye ç a lış a c a k tır. Ancak, işçiler bunu kabullenecekler mi, göreceğiz. Sadece şu iki noktayı vurgulamak istiyoru z: İşçilerin gücü s a y ıla r m d a d ır ; birlik te hareket ettiklerinde tehditler ve s a ld ır ıla r geri teper. İk in cisi, mücadeleyi ilerletmek için, hak ve özgürlükler için fe d a k a rlığ ı, acı çekmeyi göze almak gerekir. Zaten işçinin yaşamı bin türlü s ık ın tı ve acı ile içiçe değil midir? Her şeyin bir bedeli v a rd ır. Özgürlük, eşitlik, adalet, insanın insan tarafından sömürülmesini yok etmek, yoksulluğun kökünü kazımak bütün bunlar güzel ve yüce am açlardır. Ama uğruna savaşmadan elde ed ileb ilirler mi? İktidardaki veya muhalefetteki, bütün burjuva partiler işçilerin yoksulluğunu ve a c ıla r ım dindirmenin yolla rın a dair tonlarca la f ediyorlar. Hepsi yalan söylü yorlar. Temel sorun şudur: Bu toplumda, bir yanda, fa b rik a la rı, b a n k a la rı, toprağın ve servetin en büyük bölümünü elinde tutan ve bu nedenle de işçilerin ve emekçilerin y a ra ttığ ı değerleri sahiplenen bir avuç kapitalist, p a ra b a b a sı, büyük toprak sahibi var. Öte yanda karın tokluğuna ça lışa n ya da işsiz m ilyonlarca mülksüz ve yoksul. Hükümet, ordu, p olis, mahkemeler»kısacası devlet kapitalist s ım fın hizm etkarı, onun ç ık a r la r ın ın b ek çisid ir. Her iş çi bunu kendi pratik tecrübesiyle görüyor. Türkiye kapitalistleri emperyalist burjuvazi (ABD, Avrupa) ile birlikte işçilerin işgücünü yağm alıyor, onları kendisi için a çlık s ın ırın d a ölesiye ç a l ış ıt ı n y o r. Yoksulluk, h a sta lık, bedeni ve ahlaki çürüme kol geziyor. Oysa işçilerin ve emekçilerin y a ra ttığ ı değerler, ekmek ve et herkese yeter de artar b ile. Ama her şeyin tekeli, en büyük bölümü kapitalistlerin, para b a b a la rın ın, büyük toprak sahiplerinin elinde bulunuyor. Tek b ir ç ık ış yolu v a r: İşçilerin ve emekçilerin bu tekeli sermayenin elinden koparıp alm aları, yani büyük burjuvazi ve büyük toprak sah iplerin i, p a ra b a b a la rm ı mülksüzleştirmeleri ve bu mülkleri işçilerin ve ça lışa n la rın denetiminde toplumun ortak mülkü haline getirm eleri. Bunun için de, işçilerin, kapitalistlerin devletini y ık ıp kendi ik tid a rım kurmaları gerekiyor. O zaman işçiler ve emekçiler sadece kendi h esap ların a ç a lış a ca k, kendileri yöneteceklerdir. İşte bu sosyalizm dir. Sosyalist Türkiye -tek kurtuluş yolu budur. Kapitalist Türkiye çürüyor, ifla s ediyor. O işçilere ve emekçilere yoksulluk ve acıdan başka bir şey veremez. Yalan ve vaatten, jop ve dipçikten başka b ir şey veremez. Sosyalist bir Türkiye ancak işçilerin ve onunla birlikte yürüyen emekçilerin eseri o la b ilir. Böyle bir düzeni ancak bir işçi ve emekçi ih tila li y a ra ta b ilir. Bunun için de, her şeyden önce, devrimci b ir işçi partisine ihtiyaç var. Bir ih tilal partisi de ancak g izli b ir parti o la b ilir. Z ira, sermaye iktidarı kendisini yıkm ayı hedefleyen gerçek b ir devrim partisine yaşam hakkı tanım az. B ilinçli her işçinin başta gelen görevi böyle b ir p a rtiy i yaratmak için ça lışa n komünistlere k atılm ak tır. İşçiler devletin icazetine sığ ın a ra k, ya da mevcut yasalar çerçevesinde sözde komünist, sosyalist ya da devrimci parti kurmaya ça lışa n la ra itib ar etmemelidirler. Böyle p artiler başka b ir şey o la b ilir, ama asla b ir devrim p artisi olam azlar. İŞÇİ ARKADAŞLAR! B irleşin, örgütlenin, harekete geçin!
Mayıs 1988 EKİM 7 Sendikalarınıza sahip ç ık ın, sen dikalarınızdaki hain bürokratları kovun, korkakları devirin! Komünistleri, komünist işçileri bulun, onlarla bağ kurun! Onlar size yardım edecek, yol göstereceklerdir. Gizli işçi gazetelerini ve b ild irile r i okuyun, okutun! Söz, örgütlenme, gösteri ve toplantı hakkı için, tam ve özgür grev, toplusözleşme ve sendika hakkı için, bunların en k ısa sürede elde edilmesi için mücadele edin! Sermayenin iktidarına karşı savaşın ızd a en yakın müttefiğiniz olan şehir ve k ır em ekçilerinin desteğini a lın, destek verin! Bütün işçiler ve bütün halklar kardeştir. Kahrolsun ulusal eşitsizlik, ulusal zulüm ve ulusal düşm anlık! Kürtlerin özgürlük mücadelesini destekleyin! G ençliğin, bütün ezilenlerin, zindanlardaki işçi ve halk sa v a ş çıla rın ın mücadelesini destek leyin! B urjuvazi, faşist diktatörlük 1 M ayısı yasakladı ve unutturmaya ç a lış ıy o r. Buna izin vermeyin! Şehitlerinizin kan ıyla yaratılm ış gelenekleri, 1 Mayıs geleneğini y a şa tın. - YAŞASIN 1 MAYIS! - KAHROLSUN SERMAYE DÜZENİ, KAHROLSUN SERMAYENİN FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜ! - YAŞASIN ÖZGÜRLÜK, YAŞASIN SOSYALİZM! - YAŞASIN BÜTÜN ÜLKELERİN İŞÇİLERİNİN BİRLİĞİ VE KARDEŞLİĞİ! EKİM (Bastarafı s.31 'de) tamamen ortadan k a ld ıra ca ğı gibi yeni işçi arama ih tiyacı bile doğuracaktır. İşsizliğin bu şekilde ortadan kalkm asıyla işsizlik kasası ve sosyal sigortala r kasasın ın a çık la rı kendiliğinden ortadan k a lk a c a k tır / D olayısıyla aile yardım ları k asasının mali im tiyazlarından yaln ız F ransızlar bol miktarda y a rarlan a bilecek lerd ir. Aynı şekilde ve sonuç olarak adi su çla r,y a n i güvenlik, esrar, eroin kaçakç ılığ ı gibi marjinal sorunların v a rlık nedeni kalm ayacaktır. Nihayet, temiz ve arınm ış bir Fransız toplumu refah ve huzura erişebilecek tir! Bu tezlerin kök salması ve doğrudan savunucusu Milli Cephe P a rtisi'n in güçlenmesine F.Mitterand klasik sağı bölme ve basit oy h esapla n açısın dan yaklaşarak iştahlı bir sessizlik gözetti. Klasik sağ partiler bu partinin gelişmesini sosyalist hükümetin göçmen politikasın a b a ğ la d ıla r. Böylece objektif olarak faşist partinin tezleri siy a si tartışm anın merkezine oturtuldu, ve her zaman, her yerde propagandası y a p ıld ı. Bu ise o tezleri en tutarlı en keskin savunan faşist partinin gelişip güçlenmesine yol açtı - Yukarıda adı geçen ekonomik veya sosyal içerik li sorunlar hakkında bilim sel araştırm a kurum lan raporlar h a z ırla d ı la r. Bu raporlar faşist partinin tüm id d ia la rın ı tek tek, rakam ve delil vererek çürüttüler, a s ıls ız lığ ım ispat ettiler ama hiç kimsenin dikkatini çekmediler, faşizmin güçlenmesini engelleyemediler ve engelleyem ezlerdi. FRANSA VE GÜÇLENEN FAŞİZM... Özetlersek, 1981'de işbaşın a gelen çok id d ia lı "sosya list" hükümetin ve p olitik a sın ın ifla s ı, klasik sağm itibar ve is tik r a r s ız lığ ı, çok denenmiş ve y ıp ra n mış olm ası, kapitalist sisteme alternatif öneren devrim perspektifli bir komünist partisinin olm ayışı Faşist Milli Cephe Partisinin güçlenmesinin objek tif ş a r tla r ı nı oluşturdu. Bu seçimlerden b a şa rıy la çık an y a ln ız faşist parti oldu. Sosyal-dem okrasinin bu tür b ir icra a t ta bulunması bir tesadüf veya kaza d eğild ir. Bu F ransa'da sosyal-dem okrasinin tarih i misyonu idi ve yerine g e tirild i. Başka ülkelerde daha önce y a p ıld ı, b a zıla rın d a da bundan sonra y a p ıla b ilir. Kapitalizmin h a sta lık la rı tedavi ed ileb ilseyd i onu en iyi bir şekilde ve herkesten önce burjuvazi kendisi y a p a rd ı. Kapitalist sistemi hedeflemeyen, kim olu r sa olsun, hangi etiketle, ne kadar vaadle hareket ederse etsin aynı sonuca varmaya mahkumdu. Sonuç bunu isp a tla d ı. Sosyalizmi kurmak v a a d iy le, kapitalizmden kopuşu gerçekleştirmek id d ia sıy la işbaşın a gelen sosyal-dem okratlar sadece kapitalizmin krizinin yön eticiliğin i y a p tıla r. Tekrar yönetime g e leb ilirler ve gelecektirler ama kimin için? İşçi s ın ıfın ın sıçram a tahtası olarak kullandıktan sonra limon gibi s ık tıla r. Bundan sonra n a sıl olur? Bu seçimlerde işçi s ın ıfın ın herhangi bir burjuva aday için seferber olmaması ve sendikaların denetiminden çıkan grevlerin artması fa rk lı işaretler veriyor.
Daha kitlesel ve daha militanca Öğrenciler, 12 Eylül dönemi boyunca yapılan düzenlemeler, sistem leştirilerek uygulanan çok yönlü b a sk ıla r, YÖK'le yaratılan cendere vb. bütün bu politika ve uygulam alardan y ılla r d ır bunalm ışlard ı. Son bir kaç y ıld ır biriken soru n la rına çözüm hedefiyle b e lirli bir hareketlenme ve örgütlenme çabası için d eyd iler. Bu çabalar başından itibaren polisin, YÖK1ün, ve tek tek okul yönetimlerinin ortak baskı ve engellem eleriyle k a r ş ıla ş m ıştı. Bu b a sk ıla r 1987 Nisanında, hükümetin yeni yasal düzenlemeler g ir iş i miyle birleşince öğrenci hareketi ilk büyük a tılım ım y a şa d ı. Nisan Direnişleri gerçek leşti. Bu direnişler k arşısın da geri adım atan diktatörlük, ardından, polis ve üniversite yönetimleri a r a c ılığ ıy la sistemli bir yeni sa ld ırıy a g irişti. P olis, düzmece gerekçelerle devrimci öğren cileri, özellikle dernek yöneticilerini tutukluyor, v a lilik k a ra rla rıy la yer yer dernekleri k a p a ttırıyor, okullarda, kantinlerde, yurtlarda genel bir baskı ve terör havası yaratıyordu. Polisin eksik b ır a k tığ ım yine bizzat polisin istem ve y ön len d iriciliğin d e okul id areleri tam am lıyordu. Disiplin Yönetmeliği yaygın ve keyfi olarak iş le tiliy o r, sıradan gerekçelerle soruşturmalar a ç ılıy o r, cezalar veriliyord u. Özellikle İstanbul'd a son bir ayda, Nisan ayı boyunca, bu tür s a ld ır ıla r iy ice y oğu n la ştı. Fakat beraberinde tepkiyi de m ayaladı. Öğrenciler "P olis-ld a re İşb irliğin e Son", "Soruşturmalar K alksın", "Üniversitede Polis İstemiyoruz" slogan ları eşliğinde çeşitli protestolarda bulundu. Örneğin 15 Nisanda, yüzlerce öğrenci v a liliğ e yürüdü ve istemlerini sundu. Valinin geçiştirici sözlerinin ardından b a sk ıla r devam etti. Ve nihayet sa b ır ta ştı, ayla rın b ir i kimi patlak v erd i. İstanbul Üniversitesi, 28 Nisan günü işgal ve polisle çatışm ayla sonuçlanan yeni dönemin en militan eylemlerinden birine sahne oldu. Bu eylem ve sonrası gelişm elerle, öğrenci hareketi ik in ci büyük a tılım ım y a p tı. Olay çok ani ve kendiliğinden yaşandı. Polisin b ir k ız öğrenciye sözle sa rk ın tılık etmesi öğrenciler arasında büyük bir tepki y a r a ttı. Bu tepkiyi terörle sindirmek isteyen polis, üniversite kantinini basarak 6 öğrenciyi gözaltına a ld ı. Bu saldırgan ve küstahça davranış bardağı taşıran damla oldu. Bine yakın öğrenci polis ve idare aleyhtarı sloganla rla rektörlüğe yürüdüler. Görüşme istekleri k a rşılık sız k a lın ca, rektörü istifaya çağırarak rektörlüğü işgal ettiler. Genel b a s k ıla r ı, p olis-id a re işb irliğ in i ve YÖK'ü teşhir eden konuşmalar y a p ıp, sloganlar a ttıla r. Tehditlere aldırm ayıp İstanbul Emniyet Müdürünün bizzat yönettiği operasyona militanca direndiler. Aynı anda d ışa rıd a biriken öğrenciler, direnen a rk adaşlarım destekleyen ve p olis-id a re iş b irliğ in i protesto eden slogan lar a ttıla r. Direniş ancak saatler sonra k ır ıla - b ild i. Polis 158 öğrenciyi gözaltın a a ld ı. Olay bununla kalm adı. Estirilen terör ve tutuklamalar öğrencileri geriletm edi. Tersine, b ir gün önceki eylemden a ld ık la rı güç ve moralle, ertesi gün daha k a ra rlı olarak İstanbul Ü niversitesi merkez bin ası önünde top la n d ıla r. Mücadelede k a r a r lılığ ı ve özgürlük istemini dile getiren sloganların eşlik ettiği bir açık hava formu düzenlediler. Yapılan çeşitli konuşmaların ardından, bin kadar öğrenci toplu olarak basın toplan tısı için İstanbul Tabib Odasına yürüdü. Basm a açıklanan öğrenci dernekleri b ild irisin d e, üniversitenin üniversitelilere ait olduğu, polisin derhal üniversiteden çık a rılm a sı, p olis-id a re işb irliğ in in ve öğrenci örgütleri üzerindeki b a sk ıla rın son bulm ası, özerk ve demokratik üniversite v b. görüş ve istemler dile getirild i. Gözaltına alınan öğrencilerin derhal serbest b ır a kılm ası istendi. Haklı istem ve eylem lerine ile rici kamuoyundan destek talep ed ild i. Basın toplantısın ın ardından yürüyüş yapmak isteyen öğrencileri polis dağıtm aya kalkınca yine çatışm a ç ık t ı. Öğrenciler bölünmüş k ollar halinde yürüdüle r. İstanbul Üniversitesi 'ndeki işgal ve polisle çatışma eylemi, İstanbul'un diğer b e lli b a şlı üniversitelerinde yankı y aratt ı, protestolara yol a çtı. Eylem, s ın ır lı ve z a y ıf da kalsa diğer kentlerdeki bazı okullardan da destek gördü. Öğrenciler genel b a s k ıla r ı, özellikle p olis-id a re iş b irliğ in i protesto ettiler, polisin üniversiteden atılm asın ı isted iler.