MULTİPL SKLEROZLU HASTALARIN BEYİN-OMURİLİK SIVILARINDA İMMUNGLOBULIN G İNDEKSİ CSF IMMUNOGLOBULIN G INDEX OF MULTIPLE SCLEROSIS PATIENTS



Benzer belgeler
Dr. Semih Demir. Tez Danışmanı. Doç.Dr.Barış Önder Pamuk

SERVİKAL YETMEZİĞİNDE MCDONALDS VE MODDIFIYE ŞIRODKAR SERKLAJ YÖNTEMLERININ KARŞILAŞTIRILMASI

Postmenopozal Kadınlarda Vücut Kitle İndeksinin Kemik Mineral Yoğunluğuna Etkisi

KANSER HASTALARINDA ANKSİYETE VE DEPRESYON BELİRTİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ UZMANLIK TEZİ. Dr. Levent ŞAHİN

Kolorektal Adenokarsinomlarda Tümör Tomurcuklanmasının Kolonoskopik Biyopsi ve Rezeksiyon Materyalleri Arasındaki Uyumu

Yüz Tanımaya Dayalı Uygulamalar. (Özet)

Doç. Dr. Ahmet ALACACIOĞLU

THE IMPACT OF AUTONOMOUS LEARNING ON GRADUATE STUDENTS PROFICIENCY LEVEL IN FOREIGN LANGUAGE LEARNING ABSTRACT

daha çok göz önünde bulundurulabilir. Öğrencilerin dile karşı daha olumlu bir tutum geliştirmeleri ve daha homojen gruplar ile dersler yürütülebilir.

Random Biopsilerin Kolposkopi Uygulamasında Yeri Vardır / Yoktur

T.C. İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

ÖZET Amaç: Yöntem: Bulgular: Sonuçlar: Anahtar Kelimeler: ABSTRACT Rational Drug Usage Behavior of University Students Objective: Method: Results:

DÖNEM 4 -GENEL CERRAHİ ( CTB 402) 1. HAFTA EYLÜL 2014 PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA

KARACİĞER METASTAZLARINDA ROBOTİK STEREOTAKTİK BEDEN RADYOTERAPİSİ

T.C. İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLİNİĞİ

ACİL CERRAHİ GİRİŞİM GEREKTİREN ENDOKRİN PATOLOJİLER: ERKEN TANI & HIZLI TEDAVİ

METASTATİK KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERİ TANISI SAĞKALIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

KANSER HASTALARINDA PALYATİF BAKIM VE DESTEK SERVİSİNDE NARKOTİK ANALJEZİK KULLANIMI

T.C. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. İşletme Anabilim Dalı

Hasta Çalışan Güvenliğinde Enfeksiyon Risklerinin Azaltılmasına Yönelik Đstatistiksel Kalite Kontrol Çalışmaları

T.C. İZMİR KATİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ İÇ HASTALIKLARI KLİNİĞİ

İatrojenik Bilateral İliak Arter Komplikasyonunda Başarılı Hibrit Tedavi

GERİATRİK HEMODİYALİZ HASTALARINDA KOMORBİDİTE VE PERFORMANS SKORLAMALARININ PROGNOSTİK ÖNEMİ; TEK MERKEZ DENEYİMİ

Acil Servise Başvuran Doğurganlık Yaş Grubu Kadınlardan İstenilen β-hcg Testinin Pozitifliğinin Araştırılması

İçerik AKUT APANDİSİT TANISINDA TESTLERİN DEĞERİ VE KULLANIMI. Testler. Öykü ve fizik muayene. Öykü

Dev Karaciğer Metastazlı Gastrointestinal Stromal Tümör Olgusu ve Cerrahi Tedavi Serüveni

A UNIFIED APPROACH IN GPS ACCURACY DETERMINATION STUDIES

A Rare Late Complication of Port Catheter Implantation: Embolization of the catheter

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

Cukurova Medical Journal

GENÇ BADMiNTON OYUNCULARıNIN MÜSABAKA ORTAMINDA GÖZLENEN LAKTATVE KALP ATIM HIZI DEGERLERi

6. Seçilmiş 24 erkek tipte ağacın büyüme biçimi, ağacın büyüme gücü (cm), çiçeklenmenin çakışma süresi, bir salkımdaki çiçek tozu üretim miktarı,

T.C. İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ İÇ HASTALIKLARI KLİNİĞİ

$5$ù7,50$ (%(/ø. gö5(1&ø/(5ø1ø1 *g5(9 7$1,0/$5, 9( <(7(5/ø/ø. $/$1/$5,1$ *g5(.(1'ø/(5ø1ø '(ö(5/(1'ø50(/(5ø g]hq (VUD.$5$0$1 + O\D 2.

Vaka Eşliğinde Güncel Pratik Yaklaşım: Oligometastatik Meme Kanserine Yaklaşım. Prof. Dr. Feyyaz ÖZDEMİR K.T.Ü Tıbbi Onkoloji B.D.

Tükürük kreatinin ve üre değerleri kullanılarak çocuklarda kronik böbrek hastalığı tanısı konulabilir mi? Dr. Rahime Renda

TÜRKİYE DEKİ ÜÇ TIP FAKÜLTESİNİN SON ÜÇ YILDAKİ YAYIN ORANLARI THE THREE-YEAR PUBLICATION RATIO OF THREE MEDICAL FACULTIES IN TURKEY

HATHA YOGANIN VE KALiSTENiK EGZERSiZLERiN STATiK DE GE ÜZERiNDEKi ETKiLERi

Dünyanın En Önemli Sağlık Sorunu: Kronik Hastalıklar. Dr. H. Erdal Akalın, FACP, FIDSA, FEFIM (h)

NADİR HASTALIKLAR VE ORPHANET-TÜRKİYE sonrası. Prof.Dr. Uğur Özbek Orphanet-Türkiye Koordinatörü İstanbul Üniversitesi, DETAE

Yediyüzyetmişiki Akciğer Kanseri Olgusunda Cilt Metastazı: 5 Yıllık Deneyimin Analizi

First Stage of an Automated Content-Based Citation Analysis Study: Detection of Citation Sentences

Unlike analytical solutions, numerical methods have an error range. In addition to this

THE RETROSPECTIVE ANALYSIS OF CASES OVER 60 YEARS OLD WHO PERFORMED APPENDECTOMY

( ) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ

İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER

Okul Öncesi (5-6 Yaş) Cimnastik Çalışmasının Esneklik, Denge Ve Koordinasyon Üzerine Etkisi

TÜRKiYE'DEKi ÖZEL SAGLIK VE SPOR MERKEZLERiNDE ÇALIŞAN PERSONELiN

Arka Vitreus Dekolmanı, Retina Yırtıkları ve Latis Dejenerasyonu (İlk ve Takip Değerlendirmesi)

ELAZIĞ İLİNDEKİ TİROİD KANSER SIKLIĞI VE ALT TİPLERİ: BEŞ YILLIK DENEYİM

Prof.Dr.Ayşe Willke Topcu KLİMİK AYLIK TOPLANTISI 19 KASIM 2015, İSTANBUL

Dr. Fatma PAKSOY TÜRKÖZ Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji

ÇEVRESEL TEST HİZMETLERİ 2.ENVIRONMENTAL TESTS

TEŞEKKÜR. Çalışmalarımızda bize hep yardımcı olan Başkent Üniversitesi Adana Hastanesi Biyokimya Bölümünden Biyokimya uzmanı Rüksan Anarat a,

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları ABD, Medikal Onkoloji BD Güldal Esendağlı

Tıbbı Onkoloji Dışkapı Yıldırım Beyazıt E.A.H Görevler: Görev Unvanı Görev Yeri Yıl Uzman Doktor-

Düşük Riskli Diferansiye Tiroid Kanserlerinde RAİ Tedavisi

Mide Kanseri Tanısı Olan Hastalarda Lenf Nodu Tutulum Oranı ve Sağkalım İlişkisi

Beyin Omurilik Sıvısında Myelin Basic Protein Testi; CSF myelin basic protein; BOS da myelin basic protein;

Yrd.Doç.Dr. RAHŞAN ÇAM

ERKEN LOKAL NÜKS GELİŞEN VULVA KANSERİ: OLGU SUNUMU

MEME RADYOLOJİSİ DEĞERLENDİRME Kabul Şekli 1 (Bildiri ID: 39)/Meme Kanserinin Mide Metastazı Poster Bildiri KABUL POSTER BİLDİRİ

Diyabetik Ayakta Hiperbarik Oksijen Tedavisi

Romatizmal Mitral Darlığında Fetuin-A Düzeyleri Ve Ekokardiyografi Bulguları İle İlişkisi

WEEK 11 CME323 NUMERIC ANALYSIS. Lect. Yasin ORTAKCI.

Dr.Bahar Müezzinoğlu Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

KULLANILAN MADDE TÜRÜNE GÖRE BAĞIMLILIK PROFİLİ DEĞİŞİKLİK GÖSTERİYOR MU? Kültegin Ögel, Figen Karadağ, Cüneyt Evren, Defne Tamar Gürol

Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinin Beş Yıllık ( ) Kansere Bağlı Ölüm Kayıtlarının Değerlendirilmesi

KAMU PERSONELÝ SEÇME SINAVI PUANLARI ÝLE LÝSANS DÝPLOMA NOTU ARASINDAKÝ ÝLÝÞKÝLERÝN ÇEÞÝTLÝ DEÐÝÞKENLERE GÖRE ÝNCELENMESÝ *

Dersin Kodu Dersin Adı Dersin Türü Yıl Yarıyıl AKTS

HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM

BÖBREK NAKİLLİ ÇOCUKLARDA GEÇ DÖNEM AKUT REJEKSİYONUN GREFT SAĞKALIMI ÜZERİNE ETKİLERİ. Başkent Üniversitesi Çocuk Nefroloji Dr.

Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması

Nebile ÖZDEMİR Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Organ Nakli Merkezi

Afrika Seyahati Sonrası İmporte Bir Sıtma Olgusu. A Case Imported Malaria After a Travel to Africa

12-15 YAŞ ARASI ANTRENMANLI ÇOCUKLARDA CiNSiYET VE YAŞıN LAKTAT VE KALP ATIM HIZI CEVAPLARINA ETKisi

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

WiNGATE ANAEROBiK PERFORMANS PROFiLi VE CiNSiYET FARKLıLıKLARı

BİRİNCİ BASAMAKTA DİYABETİK AYAK İNFEKSİYONLARI EPİDEMİYOLOJİSİ VE ÖNEMİ. Doç. Dr. Serap Çifçili Marmara Üniversitesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı

hs-troponin T ve hs-troponin I Değerlerinin Farklı egfr Düzeylerinde Karşılaştırılması


ÖZET ve niteliktedir. rme. saatlerinin ilk saatlerinde, üretim hatt. 1, Mehmet Dokur 2, Nurhan Bayraktar 1,

KOLANJİOKARSİNOMA. Sunum Planı. Safra Kanalı Kanseri-Kolanjiokarsinoma- Sunum Planı. Sunum Planı. Kolanjiokarsinoma- Lokalizasyon

Ertenü.M, Timlioğlu İper.S, Boz.E.S, Özgültekin.A, Kabadayı.M, Tay.S, Yekeler.İ

Nadir Hastalıklar-Yetim ilaçlar. bir sağlık sorunu. Uğur Özbek İstanbul Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü (DETAE) Orphanet-Türkiye

YARASA VE ÇİFTLİK GÜBRESİNİN BAZI TOPRAK ÖZELLİKLERİ ve BUĞDAY BİTKİSİNİN VERİM PARAMETRELERİ ÜZERİNE ETKİSİ

T.C. İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BİREYSEL DEĞERLER İLE GİRİŞİMCİLİK EĞİLİMİ İLİŞKİSİ: İSTANBUL İLİNDE BİR ARAŞTIRMA

29 yaşında erkek aktif şikayeti yok. sağ sürrenal lojda yaklaşık 3 cm lik solid kitlesel lezyon saptanması. üzerine hasta polikliniğimize başvurdu

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi

karşıt görüş Atriyal fibrilasyonun doğal seyrini durdurmak için erken dönemde ablasyon gerekir

STEROİDE DİRENÇLİ NEFROTİK SENDROM OLGULARINDA SİKLOSPORİN TEDAVİSİ: 12 AYLIK TAKİP

ÇOCUKLARDA DİYALİZ. Prof. Dr. Mesiha Ekim. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi Bilim Dalı

Kronik Pankreatit. Prof. Dr.Ömer ŞENTÜRK KOÜ Gastroenteroloji, KOCAELİ

Böbrek kistleri olan hastaya yaklaşım

Akut Apandisit Tanısal Yaklaşımlar

ÖZET Amaç: Yöntem: Bulgular: Sonuç: Anahtar Kelimeler: ABSTRACT The Evaluation of Mental Workload in Nurses Objective: Method: Findings: Conclusion:

AYNI YÖREDE BULUNAN 242 BİREYİN PROTETİK MUAYENE BULGULARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

EXAMINING THE INFLUENCE OF THE PERCEPTUAL MOTOR DEVELOPMENT PROGRAM ON BALANCE AND FASTNESS IN 5-YEAR OLD PRESCHOOL CHILDREN

ABSTRACT $WWLWXGHV 7RZDUGV )DPLO\ 3ODQQLQJ RI :RPHQ $QG $IIHFWLQJ )DFWRUV

Transkript:

MULTİPL SKLEROZLU HASTALARIN BEYİN-OMURİLİK SIVILARINDA İMMUNGLOBULIN G İNDEKSİ CSF IMMUNOGLOBULIN G INDEX OF MULTIPLE SCLEROSIS PATIENTS H.MAVIOĞLU 1, N.UZUNCAN 2, R.R.BİLGİN 1, M.GEDIZLİOĞLU 1, İpek ÖZES 1, H.N.AÇIKSÖZ 1 SSK İzmir Eğitim Hastanesi 1 Nöroloji Kliniği 2 Biyokimya Bölümü Multipl sklerozun nedeni bugüne dek kesin olarak aydınlatılamamışsa da, her geçen gün immun fonksiyondaki anormalliklere ait kanıtlar artmaktadır. Multipl sklerozda beyin-omurilik sıvısında IgG nin arttığı ve onun santral sinir sistemi içinde sentez edildiği uzun zamandan beri bilinmektedir. Bu çalışmada, SSK İzmir Eğitim Hastanesi Nöroloji Kliniği-Multipl skleroz polikliniğine kayıtlı 26 multipl sklerozlu hastanın beyin omurilik sıvılarında IgG indeks tayini yapılmış ve sonuçlar 14 kontrol olgusunun indeksleri ile karşılaştırılmıştır. Çalışma sonunda, multipl sklerozlu hasta grubunun ortalama IgG indeks kontrol grubuna göre, istatistik anlamlılıkta yüksek bulunmuştur. Relapsing-remitting seyir gösterenlerle, progressif seyir gösterenlerin ortalama IgG indeksi karşılaştırıldığında, progressif seyirli hastalarda indeksin anlamlı düzeyde yüksek olduğu gözlenmiştir. IgG indeksi ile yaş, hastalık süresi ve yeteneksizlik skoru arasında herhangi bir ilişki saptanmamıştır. Anahtar Sözcükler: Multipl skleroz, beyin-omurilik sıvısı, İmmun globulin G indeksi Although the cause of multiple sclerosis has been still obscure, evidence about abnormalities of immune functions increase day by day. The increased cerebrospinal fluid immunoglobulin G values in multiple sclerosis and the presence of synthesis within central nervous system has been known for a long time. In this study, cerebrospinal immunogiobulin G index of 26 patients registrated in SSK Buca Hospital neurology clinic-multiple sclerosis outpatient polyclinic were estimated and compared to immunoglobulin indexes of 14 control individuals with unrelated complaints. Immunoglobulin G indexes of multiple sclerosis patients group were higher than controls. The difference was statistically significant. When the patients presenting with relapsing-remitting course compared to the ones with progressive course, immunoglobulin G indexes of the latter group was significantly higher. There wasn t any correlation between immunoglobulin G index and age, disease duration and disability score. Key Words: Muftiple sclerosis, cerebrospinal fluid, immunoglobulin G index

3 (1): 1-4, 1997. EPİLEPSİLİ HASTALARDA SERUM L-KARNİTİN DÜZEYİ THE LEVELS OF SERUM L-CARNITINE IN EPILEPTIC DISEASE A.NOKA 1, N.UZUNCAN 1, R.BİLGİN 2, B.KARACA 1 SSK İzmir Eğitim Hastanesi 1 Biyokimya ve Klinik Biyokimya 2 Nöroloji Kliniği L-Karnitin (L-3 hidroksi 4-N trimetil aminobütirat) aktive uzun zincirli yağ asidlerinin mitokondriye transferlerini sağlar. Bütiroetainden başlıca karaciğerde sentezlenir ve plazma yoluyla diğer dokulara çabukça transfer olur. Valproik asid, klinik uygulamada yaygın olarak kullanılan bir antiepileptik ilaçtır. Çeşitli yan etkilerinin yanı sıra kanda karnitin eksikliğine de yol açtığı bildirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, epileptik hastalarda antiepileptik ilaçların serum karnitin düzeyine olan etkisini araştırmaktır. Çalışmamızda 47 antiepileptik ilaç tedavisi gören hastada ve 13 Sağlıklı bireyde serum karnitin düzeyi ölçülmüştür. Hasta grubunun 1 tanesi yalnız valproat, 10 tanesi valproatla beraber diğer entiepileptik ilaçları (fenitoin, karbamazepin, fenobarbital) 26 tanesi ise valproat olmaksızın diğer ilaçları kullanmaktaydı. Çalışmanın sonucunda valproat monoterapisi uygulanan hasalarda kontrol grubunda anlamlı derecede (p<0.01), valproat politerapisi uygulanan hastalarda ise belirgin düşük (p<0.001) değerler bulunmuştur. Diğer antiepileptik ilaçlar kullanan hastalarda ise istatistiksel farklılık (p>0.05) bulunmamıştır. Anahtar Sözcükler: L-Karnitin, Epilepsi, Antiepileptik ilaçlar Activated long-chain fatty acids are transferred to mithochondria by L- Carnitine. Carnitine is primarily synthesized in liver from butirobetain and it is quickly trasferred to other tissues via plasma. Valproic acids is an antiepileptic drug which is used commonly in clinical practice. It is reported that carnitine is caused various side effects and carnitine depletion is blood. In this study, we investigated that the effects of antiepileptic drugs to the serum carnitine levels. In our study, the serum carnitine levels were measured in 47 patients who were treated with antiepileptic drugs and 13 healthy persons. The 11 of patients were using only valproate, the 10 of patients were using valproate and the other antiepileptic drugs (fenitoin, carbamazepin, fenobarbital), 26 of 47 were using only other antiepileptic drugs. We found that, the serum carnitine levels were lower in patients with valproate monotherapy (p<0.01), and significant lower in patients with valproate politherapy (p<0.001). In patients with the other antiepileptic drugs therapy was found no statistical difference (p>0.05).

Key Words: L-Carnitine, epileptic disease, antiepileptic drugs 3 (1): 5-7, 1997. TOTAL LARENJEKTOMİ SONRASI PRİMER SES PROTEZİ PRIMARY VOICE PROSTHESIS AFTER TOTAL LARYNGECTOMY L.OLGUN, G.GÜLTEKİN, S.ALPER, S.BAŞOĞLU, R.KABAKÇI SSK İzmir Eğitim Hastanesi, KBB Kliniği Bu çalışma Nisan 1993-Mart 1996 arasında SSK İzmir Eğitim Hastanesi KBB Kliniği nde total larenjektomi uygulanan 62 hasta üzerinde gerçekleştirilmiştir. Hastaların tümüne primer olarak Blom-Singer trakeoözefagial shunt protezi uygulanmıştır. Olgular konuşmaya başlama süresi, ses kalitesi komplikasyonlar ve protez ömrü yönünden 1-35 ay süre ile izlenmişlerdir. Hastaların %93.5 inde protez takıldıktan sonra 15 gün içinde anlaşılabilir konuşma elde edilmiş, 4 olguda (%6.5) rehabilitasyona uyum sağlanamadığı için protez çıkarılmıştır. Olguların %86.5 inde ortalama bir yıl protez ömrü sağlanmıştır. Postoperatif bir olguda fistül traktını operatif olarak daraltmak gerekmiştir. Blom-Singer lowpressure ses protezi, ses kalitesi ve protez ömrü açısından tatminkar bulunmuştur. Anahtar Sözcükler: Ses protezi, Total Larenjektomi This study has been performed on 62 total laryngectomised patients who operated at ENT Clinic of SSK Izmir Hospital between April 1993-March 1996. Bloom-Singer low pressure voice prothesis have been applled to all patients. Patients were followed up 1-35 months for voice rehabilitation, quality of voice, complications and life of the prothesis. In 93.5% of the patients and understandale voice could be obtained with in 15 days after application of prothesis. In 4 patients (6.5%) prothesis were taken out because of being discordant to the prothesis. In 86.5% of the patients prothesis remained usable for 12 months. In one patient fistul tract was narrowed surgically. Blom-Singer low pressure volce prothesis has found to be satisfactory from the view point of voice quailty and life of the prothesis. Key Words: Voice prosthesis, Total Laryngectomy 3 (1): 9-11, 1997. HORİZONTAL BULAŞMA OLASILIĞI YÖNÜNDEN TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERDE HBsAg VE ANTİ-HCV VARLIĞININ ARAŞTIRILMASI

INVESTIGATION OF THE PRESENCE OF HBsAg AND ANTI-HCV IN PRISONERS BECAUSE OF THE HORIZONTAL TRANSMISSION RISK F.Y.AYHAN 1, Ş.KÖSE 2 1 Bölge Hıfzıssıhha Enstitüsü, İzmir 2 Bozyaka SSK Hastanesi, İzmir Dışa kapalı ortak bir yaşam sürmeleri nedeniyle tutuklu/hükümlüler horizontal Hepatit B ve Hepatit C infeksiyonu riskine sahiptirler. Bu çalışmada kapalı cezaevinde tutulan 117 tutuklu ve hükümlüde enzim immunoassay (EIA) ile HBsAg ve anti-hcv varlığı araştırılmıştır. HBsAg taşıyıcılığı %11.96 (14/117) olarak saptanırken anti-hcv olumluluk oranı %1.71 (2/117) olarak belirlenmiştir. HBsAg olumluluk yüzdesi anti-hcv olumluluk yüzdesine göre anlamlı ölçüde yüksek bulunmuştur (p<0.005). Anahtar Sözcükler: Tutuklu, hükümlü, horizontal bulaş, HBsAg, Anti-HCV As a result of restricted, common life conditions prisoners have a risk of horizontal transmission of hepatitis B and hepatitis C. In this study we investigated the presence of HBsAg and anti-hcv in 117 prisoners. HBsAg carrier rate was found as %11.96 (14/117) while anti-hcv pozitivity rate was found as %1.72 (2/117). HBsAg carrier rate was significant higher than anti- HCV seropositivity (p<0.005). Key Words: Prisoners, horizontal transmission, HBsA Anti-HCV 3 (1): 13-14, 1997. BEHÇET HASTALIĞINDA KOMBİNE SİKLOSPORİN A VE KORTİZON TEDAVİSİ SONUÇLARI RESULTS OF COMBINED CYCLOSPORINE A AND CORTICOSTEROID THERAPY IN BEHCET S DISEASE T.ÖRSEL, Y.BOZTOK, S.ONAT, L.SAĞBAN, K.ÜNLÜ SSK İzmir Eğitim Hastanesi, Göz Kliniği Oküler Behçet hastalığında kombine siklosporin A ve kortizon tedavisinin etkinliğini, atakları kontrol etme ve görmeyi koruma yönünden sonuçlarını değerlendirmek istedik. Çalışmada 11 hastanın 22 gözü ele alındı. Bu

hastalardan 6 sı daha önceden konvansiyonel tedavi (steroid, sitostatik, kolşisin) görmüşlerdi. Hastaların göz bulguları kaydedildikten sonra 5 mg/kg/gün siklosporin A ve 0.2-0.6 mg/kg/gün prednison başlandı. Aylık kontrollerde göz bulguları ile karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri değerlendirildi. Tedavi etkinliğinde atak sayısı ve görme keskinliği kriter olarak alındı. Takip süresi 6 ay ve 2.5 yıl arasında değişen (ortalama 11.9 ay) çalışmada konvansiyonel tedavi görmüş olan 6 hastada 1 yıl içinde 1 veya daha fazla arka üveit atağı izlenirken, kombine tedavi gören toplam 11 hastada atak izlenmedi. Takip sırasında 14 gözde (%65) görme keskinliğinde artış saptandı. 4 gözde (%18) görme keskinliği aynı seviyede korundu. Yine 4 gözde (%18) optik sinir tutulumu ile görme keskinliği azaldı. Hastalarda ciddi bir yan etki görülmedi. İzlenen hasta sayısı ve takip süresi arttıkça daha kesin bir sonuç elde edileceği düşünülmekle beraber, kombine siklosporin A ve kortizon tedavisinin oküler Behçet ataklarını kontrol etmede ve dolayısıyla görme keskinliğinin korunmasında etkili olduğu, siklosporine bağlı toksik etkilerin elimine edilebildiği söylenebilir. Ayrıca sitotoksik immünosüpresiflerin tedavi etkinliğinin daha uzun bir sürede görüldüğü ve de yan etkileri göz önüne alınırsa siklosporin ve steroid tedavisinin daha olumlu bir tedavi seçeneği olduğu düşünülebilir. Anahtar Sözcükler: Behçet Hastalığı, siklosporin A, steroid tedavisi The efficacy and results of combined cyclosporine and steroid therapy in ocular Behcets disease is reviewed. 22 eyes of 11 patients were included in the study. Six of thern had used conventional therapy before. After recording the characteristics of eyes, 5 mg/kg/day cyclosporine A and 0.2-0.6 mg/kg/day prednisone P.O. were giyen. Every month patients were examined and renal, hepatic functional test were obtained af each visit. Attacks per year and visual acuity were used as a criteria in evaluation of therapeutic efficacy. Patients were followed-up for a mean of 11.9 months (range 6 to 30 months). One or more attacks per year was seen in six patients who were previously treated with conventional therapy. During combined therapy, no attacks were seen in all patients. During the follow-up time, visual acuity improved in 14 eyes (%65), remained stabile in 4 eyes (%18). Visual acuity decreased in 4 eyes (%18) because of optic atrophy. No serious nephrotoxic and hepatotoxic effects were seen. Although clinical trial with larger numbers of patients may provide definite answers, we found that combined cyclosporine and steroid therapy is effective to control attacks of Behcet s disease and to preserve er improve visual acuity. In addition combined therapy might be less toxic than therapy with cyclosporine alone and it provides a bennefit over other cytotoxic immunosupressives that may take several weeks to effect. Key Words: Behcet s disease, cyclosporine A, steroid therapy 3 (1): 15-18, 1997.

YÜZEYEL MESANE KANSERLERİNDE FROGNOSTİK FAKTÖRLER PROGNOSTIC FACTORS IN SUPERFICIAL BLADDER CANCER B.SEMERCI, Ç.ÇAL, M.DÜNDAR, E.APAYDIN, N.MÜLAZIMOĞLU Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı, Izmir Mesane tümörlerinin büyük çoğunluğu ilk tanı anında yüzeyel olmakla beraber klinik seyirlerinin belirlenmesi uygulanacak tedavi şeklini de etkileyecektir. Yüzeyel mesane kanserinde klinik gidişe etki eden faktörleri belirlemek amacı ile 1992-1994 yılları arasında 140 olgu (25 kadın/115 erkek) değerlendirildi. Ortalama 27 aylık (18-49 ay) izlem sonucunda tümör çapı, tümör sayısı, tümör lokalizasyonu, tümörün histolojik derecesi ve evresiyle tümörün transüretral rezeksiyonu sonrasında uygulanan intravezikal tedavinin olguların prognozuna etki ettiği gösterildi. Anahtar Sözcükler: Mesane tümörleri, yüzeyel, prognostik faktörler Afthough it is usualiy superficial at the initial diagnosis, clinical behavior of the bladder tumors are going to effect the treatment selection. Between 1992-1994, 140 patients (25 female/115 male) were evaluated to aim of the detection of factors effecting on clinical behavior of superficial bladder cancer. At the end of the mean 27 months (range 18-49 months) follow-up period, it was found out tumor size, tumor multiplicity, histological grade and stage of the tumor, tumor localization and the intravesical treatment using after transurethral resection of the tumor as prognostic factors. Key Words: Bladder tumors, superficial, prognostic factors 3 (1): 19-24, 1997. ADRENAL KİTLELERDE TEDAVİ YAKLAŞIMLARIMIZ VE SONUÇLARI TREATMENT APPROACHES TO ADRENAL MASSES AND THEIR RESULTS S.MINARECİ 1, C.Ö.YENİYOL 1, M.N.DURGUN 2, A.R.AYDER 1 1 SSK İzmir Eğitim Hastanesi, Üroloji Kliniği 2 Dörtyol Devlet Hastanesi, Üroloji Kliniği, Hatay

Adrenalde yer kaplayan oluşumlar birçok hastalığın sebebi olabilir. Bu kitlelerin ayırıcı tanısında ultrason, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme gibi çeşitli radyolojik yöntemler, fonksiyonel olup olmadığının anlaşılması için çeşitli endokrinolojik ve biyokimyasal testler kullanılır. Kliniğimize 1990-1996 yılları arasında değişik sebeplerle başvuran ve adrenal kitle saptanan 20 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Burada yapılan tedaviler ve sonuçları sunularak literatür gözden geçirilmiştir. Anahtar Sözcükler: Adrenal kitleler Adrenal masses may be the reason of different illnesses. Ultrasonography, computed tomography and magnetic resonance imaging may be used for differential diagnosis. Also endocrinotogic and biochemical tests are used to see whether they are functional or not 20 patients who consulted us with different complaints and diagnosed to hava adrenal masses between 1990-1996, were evaluated retrospectively. Here, treatment approaches and their results were discussed in view of the literaure. Key Words: Adrenal masses 3 (1): 25-27, 1997. KRONİK VENÖZ YETMEZLIK SEMPTOMLARININ TEDAVİSİNDE DAFLON 500 MG IN ETKİSİ THE EFFECT OF DAFLON 500 MG IN THE TREATMENT OF SYMPTOMS OF CHRONIC VENOUS INSUFFICIENCY M.T.TEKELİ, T.ÖZGÜDER SSK Izmir Eğitim Hastanesi 3. Genel Cerrahi Polikliniği Bir flebotropik ajan olan Daflon 500 mg %90 diosmin ve %10 hesperidin içeren purifiye mikronizo flavonoid fraksiyonudur. Kronik venöz yetmezlik semptomlarının tedavisinde kullanılmaktadır. Biz de kronik venöz yetmezlik semptomları olan 42 olguda (31 K, 11 E) kullandık. Daflon 500 mg ın fonksiyonel kronik venöz yetmezlikli hastaların semptomlarının giderilmesinde çok etkili olduğu fakat organik kronik venöz yetmezliği olan hastalarda daha az etkili olduğu görüldü. Anahtar Sözcükler: Kronik venöz yetmezlik, Daflon 500 mg Daflon 500 mg a phlebotropic drug, is a purified micronized flavonoid fraction comprising %90 diosmin and %10 hesperidin. It has been used in

the treatment of symptoms of chronic venous insufficiency. We had administered to 42 patients (31 F, 11 M) with chronic venous insufficiecy. It was demonstrated that daflon 500 mg was most effective in the symptoms of the patients with functional chronic venous insufficiency, but less effective in the symptoms of the patients with organic chronic venous insufficiency. Key Words: Chronic venous insufficiency, Daflon 500 mg 3 (1): 29-31, 1997. JEJUNAL LEİOMYOSARKOM (OLGU SUNUMU) JEJUNAL LEIOMYOSARCOMA (CASE REPORT) Z.H.ADIBELLI 1, Ö.S.OKÇU 1, Y.AŞIKOĞLU 1, Ö.IŞKESEN 2, A.GÜNENÇ 1, Y.ABALI 1 SSK İzmir Eğitim Hastanesi, Bozyaka 1 Radyodiagnostik Bölümü 2 I.Dahiliye Bölümü Jejunal leiomyosarkom, nadir rastlanan bir neoplazmdir. Semptomlar belirsiz ve non-spesifik olduğu için erken tanısı zordur. Burada, uzun süredir karın ağrısı, anemi, hazımsızlık, ve rektal kanaması olan 52 yaşında bir erkek olguyu sunuyoruz. Olguda ultrasonografi (USG) şüpheli sonuç vermesine ve bilgisayarlı tomografi (BT) de yanlış negatif sonuç elde edilmesine rağmen, ince bağırsak pasaj grafisi ile ince bağırsak kitlesi saptandı. Hasta opere edildi ve kitle jejunal leiomyosarkom olarak tanımlandı. Anahtar Sözcükler: Leiomyosarkom, Jejunal Jejunal leiomyosarcoma, is an ucommon neoplasm. Early diagnosis can be difficult because the symptoms may be vague and non-spesific. Here, we report a case of a 52 year-old male who had a long-standing abdominal pain, anemia, dyspepsia and rectal bleeding. Altough ultrasonography obtained a suspect result, a barium swallow detected a small intestinal mass, which was proved to be a jejunal leiomyosarcoma after the patient was operated. Key Words: Leiomyosarcoma, Jejunal 3 (1): 33-35, 1997.

CASTLEMAN HASTALIĞI: BT BULGULARI CASTLEMAN DISEASE: CT FINDINGS R.SAVAŞ, C.ÇALLI, N.ELMAS Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, İzmir Ateş, terleme, kilo kaybı ve sık tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonu nedeni ile başvuran 52 yaşındaki erkek olguda yapılan fizik muayene ve BT tetkikinde, servikal bölgeden başlayıp inguinal bölgeye kadar devam eden multipl lenfadenopatiler ve hepatosplenomegali saptandı. Olguya lenfoma ön tanısı ile aksiller lenf bezi biyopsisi yapıldı ve olgu Castleman hastalığının nadir formu olan plazma hücreli tip-castleman hastalığı tanısı aldı. Anahtar Sözcükler: Anorektal melanom A 52-year-old man was admitted with complaints of fever, sweating, weight loss and frequently recurrent upper respiratory system infection. Physical examination and CT study revealed multipl lymphadenopathy from cervical to inguinal region and hepatosplenomegaly. The patient underwent axillary lymph node biopsy with initial diagnosis of lymphoma, which revealed an uncommon form of Castleman disease, plasma cell type. Key Words: Anorectal melanoma 3 (1): 37-39, 1997. HEKİMLİK TARİHİNİN GÜNEŞİ, İNSANA EN YAKIN HEKİM HİPPOKRAT Ü.YOKET SSK İzmir Eğitim Hastanesi 3. Dahiliye Servisi Hippokrates MÖ. 460 yılında Yunanistan ın Kos adasında (Bugünkü İstanköy) doğmuştur. Günümüz tıbbına gözlem, akıl ve insan sevgisi kavramlarını ilk kazandıran kişi olarak bilinir. Gözlem ve akılcılıkla yapılan hekimlik aynı zamanda modern tedavi ilkelerini de ortaya çıkarmıştır. Hekimlerin mezun oldukları zaman ettikleri yemindeki ilkeler günümüzden 2500 yıl önce yaşamış bu büyük tıp adamının öğretilerinden alınmıştır. Anahtar Sözcükler: Hippokrat

Hippokrates was born in the year 460 BC in Kos Island of Greece (Istanköy Island of today). He is known as the first man introducing the concepts such as observation, reasoning and human love into modern medicine. Such practice of medicine has provided modern treatment principles (when applied under the light of observation and reasoning). The principles of the oath, all medical doctors read, when they graduate come from the lessons of that great medical personality lived 2500 years ago. Key Words: Hippokrates 3 (1): 41-44, 1997. SALMONELLA VE SHİGELLA BAKTERİLERİNİN İN VİTRO OLARAK BAZI ANTİBİYOTİKLERE DUYARLILIKLARININ ARAŞTIRILMASI THE INVESTIGATION OF THE IN VITRO SUSCEPTIBILITIES OF SALMONELLA AND SHIGELLA BACTERIA TO SOME ANTIBIOTICS A.URBARLI, O.ÖZGENÇ, N.INAN, M.ERDENİZMENLI, E.ORAN SSK İzmir Eğitim Hastanesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Birimi Bu çatışmada, SSK İzmir Eğitim Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuarına gönderilen dışkı örneklerinden soyutlanan Salmonella ve Shigella suşlarının, bazı antibiyotiklere duyarlılıklarının disk diffüzyon yöntemiyle araştırılması amaçlanmıştır. Antimikrobik olarak, akut gastroenterit kliniği ile hekime başvuran hastalarda en sık kullanılan antibiyotikler olan ampisilin, trimetoprim-sulfametoksazol ve kloramfenikol seçilmiştir. Salmonella typhi suşlarında üç antibiyotiğe karşı direnç belirlenemezken, Salmonella typhimurium suşlarında ampisilin ve kloramfenikol duyarlıkları %19.2, trimetoprim-sulfometoksazol duyarlığı ise %38.5 olarak bulunmuştur. Shigella suşlarında ampisilin, trimetoprim-sulfametoksazol ve kloramfenikol duyarlıkları sırasıyla %16.2, %26.5, %23.5 olarak belirlenmiştir. Yüksek oranlardaki direnç dolayısıyla bakteri soyutlanmadan ve antibiyotik duyarlık testlerine başvurmadan, antibiyotik seçiminin doğru bir yaklaşım olmayacağı sonucuna varılmıştır. Anahtar Sözcükler: Salmonella, Shigella, Ampisilin, Trimetoprimsulfametoksazol, Kloramfenikol, Duyarlık In this study, the determination of the susceptibilities of some antibiotics to Salmonella and Shigella strains, isolated from the stool samples that were sent to the Microbiology Laboratory of SSK Izmir Teaching Hospital, by discdiffusion procedure, was aimed. Among the frequently used antibiotics in

patients visiting the physician with acute gastroenteritis, ampicillin, trimethoprim-sulfamethoxazole, and chloramphenicol were chosen. While all Salmonella typhi strains were susceptible to these antibiotics, Salmonella typhimurium strains were found to have a susceptibility percentage of 19.2 both to ampicillin and chloramphenicol and 38.5 to trimethoprimsulfamethoxazole. The susceptibilities of Shigella strains to ampicillin, trimethoprim-sulfamethoxazole, and chloramphenicol wiri 16.2%, 26.5% and 23.5% respectively. The necessity of the realization of bacteria identification and determination of antibiotic susceptibility tests before choosing the proper antibiotic, is emphasized, because of the increasing incidence of resistance. Key Words: Salmoella, Shigella, Ampicillin, Trimethoprim-sulfamethoxazole, Chloramphenicol, Susceptibility 3 (2): 45-47, 1997. SİPROFLOKSASİN İN KLEBSİELLA PNEUMONİAE SUŞLARINA İN VİTRO ETKİSİ IN VITRO SUSCEPTIBIYITY OF CIPROFLOXACIN AGAINST KLEBSIELLA PNEUMONIAE S.A.URBARLI, O.ÖZGENÇ, M.ERDENİZMENLİ, N.İNAN SSK İzmir Eğitim Hastanesi, Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Birimi Florokinolon türü antimikrobiklerden siprofloksasin in, Haziran 1994 tarihinden itibaren bir yıl süreyle SSK İzmir Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuarına gönderilen çeşitli klinik örneklerden soyutlanan 80 Klebsiella pneumoniae (K.pneumoninae) suşuna karşı in vitro etkinliği, hem mikrodilüsyon yöntemiyle, hem de disk difüzyon yöntemiyle araştırılmıştır. Disk difüzyon yönteminde az duyarlı bulunan suşlar dirençli olarak kabul edilmiştir. Siprofloksasin in K.pneumoniae suşlarına karşı saptanan, MİK50 ve MİK90 değeri ile bulunan en düşük ve en yüksek MİK aralığı tablo halinde gösterilmiştir. Siprofloksasin in K.pneumoniae suşlarına karşı saptanan MİK50 ve MİK90 değerleri ve MİK aralığı. MİK50 (mg/ml) MİK90 (mg/ml) MİK aralığı (mg/ml) Siprofloksasin 0.25 8 0.030-16 K.pneumoniae suşlarına karşı siprofloksasin; mikrodilüsyon yöntemiyle %73, disk difüzyon yöntemiyle ise %74 oranında duyarlı bulunmuştur. Anahtar Sözcükler: Siprofloksasin, Klebsiella pneumoniae, duyarlılık

In vitro ciprofloxacin susceptibilities of K.pneumoniae isolates from various clinical materials which have been sent to Microbiology Laboratory of SSK Izmir Teaching Hospital between June 1994 and June 1995, have been investigated by microdilution and disk diffusion tests. The strains which were intermediately susceptible by dusk diffusion method were accepted to be resistant. The highest and lowest MIG values of ciprofloxacin against K.pneumoniae strains were calculated with MIC50 and MIC90 values as shown in the table. The MIC50 and MIC90 and MIC range of ciprofloxacin to K.pneumoniae strains. MİK50 (mg/ml) MİK90 (mg/ml) MİK aralığı (mg/ml) Ciprofloxacin 0.25 8 0.030-16 The ciprofloxacin susceptibility against K.pneumoniae strains were found to be 73 and 74% by microdilution and disk diffusion procedures, respectively. Key Words: L-Ciprofloxacin, Klebsiella pneumoniae, susceptibilities 3 (2): 49-51, 1997. BELL PARAL BEYİN OMURİLİK SIVISINDA IgG İNDEKSİ IgG INDEX IN CEREBROSPINAL FLUID IN BELL S PALSY İ.ÖZES İNCİ 1, M.GEDİZLİOĞLU 2, N.UZUNCAN 3, H.MAVİOĞLU 2 1 SSK Aliağa Hastanesi 2 SSK İzmir Eğitim Hastanesi, Nöroloji Kliniği 3 SSK İzmir Eğitim Hastanesi, Biyokimya Kliniği Akut idiopatik periferik fasial paralizide (AIPFP) immunopatolojik mekanizmaların rolünü araştırmak için 24 olguda BOS da IgG index i araştırıldı. IgG index i Tibbling formülüne göre hesaplandı. Kontrol grubu olarak diğer nörolojik hastalık tanıları alan 10 olgu ve multipl sklerozlu (MS) 17 olgu alındı. AIPFP li 6 (%25), kontrol grubundan 3 (%30), multipl sklerozlu 10 (%58.8) IgG index i referans değerinin üzerinde bulundu. İstatistiksel analizde AIPFP li hasta grubu ile kontrol grubu arasında anlamlı fark bulunamadı (p>0.05). Multipl sklerozlu kontrol grubu ile AIPFP li hasta grubu arasında ise istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0.05). Çalışmanın sonuçları AIPFP nin immun disfonksiyon temelinde geliştiği lehine bir kanıt oluşturmamaktadır. IgG index i bir hastalığı immunolojik yönden araştırmak için tek parametre değildir. AIPFP nin immunopatolojik yönünü aydınlatmak için değişik parametreler kullanılan ve daha çok sayıda

olguyu kapsayan kontrollü çalışmaların yapılması gerekiyor gibi görülmektedir. Anahtar Sözcükler: Bell paralizisi, Beyin omuriiik sıvısında IgG index i IgG index of 24 cases in the cerebrospinal fluid was studied to evaluate immunopathologic mechanisms in the acute idiopathic peripheral facial palsy (AIPFP). The IgG index is calculated according to Tibbling s formula. Two control groups were consisted of 10 cases of other neurological diseases and the 17 cases of multipl sclerosis (MS). IgG index was found above the referance value in 6 cases of AIPFP (%25), 3 cases of the control group consisted of the other neurologic diseases (%30) and the 10 cases in MS (%58.8). There wasn t any significant difference between the patient group of AIPFP and the control group of other neurological diseases in the statistical evaluation. Statistically significant difference was noticed between the groups of MS and group of AIPFP. The results don t provide a prof that AIPFP develops on a immundysfunction basis. IgG index can t be a single parameter to examine a diseases, through immunological way. It, seems, controlled studies which include different parameters and covers quite a number of patients are needed to identify immunopathologic aspects of AIPFP. Key Words: Bell s Palsy, IgG index in cerebrospinal fluid 3 (2): 53-57, 1997. KORONER ARTER HASTALIKLARININ BELİRLENMESİNDE RİSK FAKTÖRLERİNİN SERUM DÜZEYLERİNİN ETKİNLİĞİ THE EFFECTIVENESS OF RISK FACTORS LEVELS ON DETERMINATION OF CORONARY ARTERY DISEASE D.ÖZKAN 1, G. SOP 1, S.ÜSTÜNER 1, B.KARACA 2, Ü.YOKET 1, A.ŞAHİN 1, A.YÜKSEL 1 SSK İzmir Eğitim Hastanesi 1 III.İç Hastalıkları Kliniği 2 Biyokimya Kliniği Yüksek kan basıncı ve serum kolesterol seviyeler glikoz intoleransı, yaş, seks, obesite ve sigara gibi birçok faktör ateroskleroz gelişiminde bilinen risk faktörleridir. Son zamanlarda koagulasyon bozukluklarının bağımsız bir risk faktörü olduğu düşünülmektedir. Biz bu çatışmada 20 si koroner arter hastalıklı, 20 si kontrol grubu olmak üzere 40 olguyu değerlendirdik. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında trombosit, fibrinojen, faktör VII ve faktör X ve LDL-kolesterol değerleri hasta grubunda belirgin olarak yüksekti (p<0.001).

Kontrol grubunda ise HDL-kolesterol ve aptt değerlerini yüksek saptadık (p<0.001). Anahtar Sözcükler: Faktör VH, Faktör X, Fibrinojen, aptt, Trombosit A number of risk factors including elevated blood pressure, high levels of serum cholesterol, glycose intolerance, age, sex, obesity and cigarette smoking are related to the development of atherosclerosis. Recently coagulation abnormalities havebeen suggested as independent risk factors of coronary artery disease. In this study we evaluated 20 cases with coronary artery disease and 20 of control group when compared with the control group serum levels of platelet, fibrinogen, factor VII, factor X and LDLcholesterol were significantly high (p<0.001). On the other hand HDLcholesterol and aptt values were elevatedin the control group (p<0.001). Key Words: Factor VII, Factor X, Fibrinogen, aptt, Platelet 3 (2): 59-61, 1997. YAŞA BAĞLI EKSÜDATİF MAKULA DEJENERASANSINDA ULTRASONOGRAFİ ULTRASONOGRAPHY IN EXODATIVE TYPE AGE RELATED MACULAR DEGENERATIONS A.ERYILDIRIM, Y.BOZTOK, A.ALALUF, R.ÖZCAN, F.KARATUM, E.TOPALOĞLU SSK İzmir Eğitim Hastanesi, Göz Kliniği Optik ortamı temiz olmayan gözlerde, yaşa bağlı eksudatif makula dejenerasansının ultrasonografik özelliklerinin tespiti ve düşülebilecek yanılgıları göstermek amacı ile, fundusu yeterince aydınlanan ve eksüdatif senil makula dejenerasansı tespit edilen 23 olgunun 32 gözü değerlendirildi. Makuler lezyonlar en küçük 0.5 mm kabarık olarak ölçüldü. 4 gözde kabarıklık tespit edilemezken, bu gözlerden elde edilen ve retinanın daha kalın ve yansıtıcı olarak izlendiği görüntülerin, retinal patalojisi olmayan kontrol grubundan artifaklara bağlı olarak elde edilen görüntülere benzer olduğu gözlendi. Anahtar Sözcükler: Ultrasonografi, yaşa bağlı eksüdatif makuler dejenerasyon 32 eyes were evaluated by ultrasonography to find out the ultrasonographic properties of the macular lesions which caused by exudative type age related

macular degeneration. After all measurement, it was observed that the minimum height of the lesions was 0.5 mm. Although any tumefaction wasn t recognised in 4 eyes, thick and high reflective region was observed in the posterior pole. These images werevery similar to those, which occurs in normal eyes as a result of artifacts. Key Words: Ultrasonography, exudative type age related macular degeneration 3 (2): 63-65, 1997. KLİNİĞİMİZDE UYGULANAN LASER İRİDEKTOMİ TEKNİK VE SONUÇLARI TECHNIQUES AND RESULTS OF LASER IRIDECTOMY WHICH PERFORMEDINOR CLINIC A.NACAR, Y.BOZTOK, A.ALALUF, A.ERYILDIRIM, N.KARAADAM, S.ONAT, E.TOPALOĞLU SSK İzmir Eğitim Hastanesi, Göz Kliniği 1992-1993 yılları arasında kliniğimizde uygulanan 23 argon laser, 18 Nd: YAG laser iridektomili, toplam 41 göz çalışmaya dahil edilerek farklı tekniklerin avantaj ve dezavantajları değerlendirildi. Nd: YAG laser uygulananlarda en önemli komplikasyonu hemoraji oluştururken, büyük oranda iris defektinin düzensizliği ve aşırı pigment deşarjı gözlendi. Argon laser uygulanan olgularda uygulama süresinin nispeten uzunluğu, ender de olsa retina ve siliyer proses fotokoagulasyonu izlendi. Komplikasyonları en aza indirmek amacı ile, pigment epitelinde ilk defekt oluşturulana kadar argon laser, defektin genişletilmesinin Nd: YAG laser ile yapılmasının daha uygun olacağı izlenimi elde edildi. Anahtar Sözcükler: Laser iridektomi To evaluate the advantages and disadvantages of different laser iridectomy techniques, 23 argon and 18 Nd: YAG laser were performed in our clinic from 1992 to 1993. In the Nd: YAG laser group, while the most important complication was hemorhage, irregularity of the iris defect and pigment liberations were also observed. In the argon laser group; the time needed to perform iridectomy was longer tha the Nd; YAG Jaser group. Peripheral retinal burns and coagulation of the ciliary processes were also observed. It was concluded that to reduce the complications, it would be better to use argon laser till the first pigment clouding and to continue with the Nd: YAG laser to chip the remaining iris tissue.

Key Words: Laser iridectomy 3 (2): 67-69, 1997. REKTUM KANSERLERİNDE STAPLER İLE ANASTOMOZ STAPLING ANASTOMOSIS IN RECTUM CARCINOMA H.SAYHAN, H.GÜRSU, H.YETIŞ, R.SELVİOĞLU, A.AYKAS, Ö. BİRGİ SSK İzmir Eğitim Hastanesi, 3. Cerrahi Kliniği SSK Buca Hastanesi 3. Cerrahi Kliniğinde, Ağustos 1989 ile Haziran 1996 tarihleri arasında, rektum kanseri tanısı konan ve aşağı anterior rezeksiyondan sonra stapler ile anastomoz yapılan 20 hastayı retrospektif olarak inceledik. 8 defa disposible, 12 defa metal EEA stapler kullanılmıştır. Ameliyat sırasında 2 olguda (%10) anastomozun tam olmadığı tesbit edildi ve elle sütür kondu. Ameliyat sonu devrede 2 olguda (%10) fistül görüldü, 1 olgumuz (%5) öldü. Anahtar Sözcükler: Rektum Kanseri, Stapler 20 patients who underwent low anterior resection, during the period of August 1989-July 1996, in 3rd Surgery Clinic of Social Security Buca Teaching Hospital, were studied retrospectivly. Disposable EEA stapler (8 patients) and reusable EEA stabler (12 patients) have been used. We have observed two intraoperative leakage (10%) which was successfully repaired with interrupted Lembert sutures. We have also observed two postoperative leakage (10%), one of thern recovered by medical treatment but the other patient has been lost (5%). Key Words: Rectum Cancer, Stapler 3 (2): 71-73, 1997. HİPOPROTEİNEMİ İLE BİRLİKTE OLAN PRİMER MİDE LENFOMASI (OLGU SUNUMU) PRIMARY GASTRIC LYMPHOMA ASSOCIATED WITH HYPOPROTEINEMIA (CASE REPORT) D.ÖZKAN 1, G.SOP 1, A.G.DENEÇLİ 2, Ü.YOKET 1, M.AKINCILAR 1, H.POSTACI 3 SSK Izmir Eğitim Hastanesi 1 III.Iç Hastalıkları Kliniği, 2 1.Cerrahi Kliniği, 3 Patoloji Kliniği

Primer gastrik fen foma, gastrik kanserlerin yaklaşık %5 ini oluşturan, ileri yaşlarda görülen ve nadiren protein kaybettiren enteropatiye neden olan bir hastalıktır. Biz 16 yaşında proteinüri nedeniyle araştırılıp hipoproteinemi saptanan primer gastrik fen foma olgusunu genç yaşta görülmesi nedeni ile sunuyoruz. Anahtar Sözcükler: Gastrik lenfoma, proteinüri, hipoproteinemi Primary gastric lymphoma forms approximate %5 of the gastric cancers. The disease is usualy seen in elderly patients and rarely causes protein loosing enteropathy. In this cases report a 16 years old patient who took the diagnosis of primary gastric lymphoma while being searched for her proteinurla is presented because of her young age. Key Words: Gastric lymphoma, proteinuria, hypoproteinemia 3 (2): 75-77, 1997. KARACİĞER HİDATIK KİSTİNE BAĞLI BRONKO-BİLİYER FİSTÜL (1 OLGU) BRONCHO-BILIER FISTULA OF HYDATID DISEASE OF THE LIVER (A CASE REPORT) H.SAYHAN, A.AYKAS, Ö.BİRGİ, H.GÜNEY SSK İzmir Eğitim Hastanesi 3. Cerrahi Kliniği Bronko-biliyer fistül; ender görülen ve hastanın hayatını tehdit eden bir komplikasyondur. Bu çalışmada; karaciğer kist hidatiği nedeniyle bronkobiliyer fistül gelişen 1 olgu bildirilmiştir. Anahtar Sözcükler: Kist hidatik, bronko-biliyer fistül, karaciğer Broncho-bilier fistula is a life threatening complication which is seen rarely. A case with broncho-bilier fistula of hidatid disease of the liver is presented in this paper. Key Words: Hidatid cyst, broncho-bilier fistula, liver 3 (2): 79-80, 1997.

HEKİMİN TIBBİ VERİMLİLİĞİNİ ETKİLEYEN NEDENLER THE REASONS AFFECTING PHYSICIAN S MEDICAL PRODUCTIVITY Ç.ÜSTÜN Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Deontoloji ve Tıp Tarihi ABD, Izmir Gelişmekte olan ülkelerde, sağlık hizmetlerinin sunumu sırasında, öncelikle düşünülmesi gereken konulardan biri verimdir. Bu makalede hekimin verimliliğini değişik bir açıdan inceledik. Anahtar Sözcükler: Hekim, Verimlilik In developing countries, when offering health services, effeciency should be thought primarily. In this article, we examine the physician s productivity an another perspective. Key Words: Physician, Productivity 3 (2): 81-84, 1997. İNSÜLÜNE BAĞIMLI OLMAYAN DİABETTE MİKROALBUMİNÜRİ DÜZEYLERİ THE LEVEL OF MICROALBUMINURIA IN NONINSULIN DEPENDENT DIABETES (NIDDM) N.UZUNCAN 1, B.KARACA 1, Z.GÜL 2 SSK İzmir Eğitim Hastanesi, İzmir 1 Biyokimya Kliniği 2 Dahiliye Kliniği Çalışma, insüline bağımlı olmıyan diabetik 89 hastayı kapsamaktadır. Hastalarda serum glikoz, HbA1c ve idrar mikroalbumin konsantrasyonları tayin edildi. Hastalar diabet sürelerine göre 5 er yıllık dört gruba ayrıldı. Kontrol grubu 15 kişiyi kapsamaktaydı. Hastalarda çalışılan parametreler,

kontrol grubuna göre belirgin şekilde yüksek bulundu (p<0.001). Dört grupta ki mikroalbuminüri konsantrasyonları arasındaki farklar varyans analizinde anlamlı bulundu (p>0.001). Anahtar Sözcükler: İnsüline bağımlı olmayan diabet, mikroalbuminüri Eigthy-nine patients with noninsulin-dependent diabetes (N were included in the study. Serum concentra lions of glucose, HbA lc and ur/ne concentrations of microalbumin lıave been estimatod in patients. The patients were inrolled into four different grops with respect to every five years of ongoing diabetes mellitus. The control group consisted of 15 individuals patients. The parameters worked on were distinctly high in patients compared to the control group (p<0. 001). Microalbuminuria values of four groups were found significant in variance analysis (p<o. 001). Key Words: Noninsulin-dependent diabetes mellitus, microalbuminüria SSK Izmir Eğitim Hastanesi Tip Dergisi (Medical Journal of Izmir Hospital) 3 (3) 85-87, 1997 HEMODİYALİZ TEDAVİSİ SIRASINDA GELİŞEN HİPERTANSİYONUN TEDAVİSİNDEN VE KAPTOPRİL ETKİLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI THE COMPARISON OF THE EFFECTS OF NİFEDIPIN AND CAPTOPRIL İN THE TREATMENT OF HYPERTENSİON DURING HEMODIALYSIS F.AKÇİÇEK 1, G.SAYDAM 2, B.KARABULUT 2, C.SEZGİN 2, E.OK 1, A.BAŞÇI 1, G.ATABAY 1 Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, İzmir 1 Nefroloji Bilim Dalı 2 İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Hipertansiyon, acil polikliniklerde sık karşılaşılan ciddi bir problemdir. Acil tedavide genelde dilaltı nifepidin tedavisi tercih edilmektedir. Son zamanlarda, nifepidin yan etkileri nedeniyle, alternatif tedavi olarak kaptopil uygulaması tercih edilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada, hemodiyaliz esnasında, 56 hipertansif atakta, nifepidin ve kaptoprilin etkinliği karşılaştırılmıştır. Bu hastalarda, nifepidin daha etkin bulunurken, hipertansiyonun asıl nedenin, hipervolemi olduğu ve etkin bir tedavinin, etkin bir ultrafiltrasyon ile sağlanabileceği saptanmıştır.

Anahtar Sözcük: Hipertansiyon, nifepidin, kaptopril, hemodiayaliz Hypertension is one of the major problem in emergency services. Mostly, sublinguat nifedipin adminstration is pre ffered for rapid treatment. But, sublingual captopril thearpy is being effective method because of less sıde effect. In this study, it was compared the effectiveness of nifepidin and captopril on 56 hypertensiv attacks during hemodia!ysis. Nifepidin was found more eftective than captopril for these patients and hypervolemia was detected as the real cause for hypertension so, the effective the rapy should be effective ultrafiltration. Key Words: Hypertension, nifepidin, captopril, hemodialysis. SSK İzmir Eğitim Hastanesi Tıp Dergisi (Medical Journal ot İzmir Hospital) 3 (3): 89-91, 1997. SİVAS İLİNDE AİLESEL AKDENİZ ATEŞİ SlKLIĞI PREVALENCE OF FAMILIAL MEDITERRANEAN FEVER IN SIVAS F.ÖNEN 1, H.SÜMER 2, S.TÜRKAY 3, O.AKYÜREK 2, M.ŞENCAN 1, H.POLAT 2, S.TOPÇU 1 Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Sivas 1 İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2 Halk Sağlığı Anabilim Dalı 3 Çocuk Sağlığı Anabilim Dalı Bu çalışmada Sivas taki ailesel Akedeniz ateşi (AAA) sıklığını saptayabilmek amacıyla düzenlenmiştir. Çalışmaya katılan 3948 kişinin 46 sında (%1.2) AAA den şüphelenmiştir. Şüpheli AAA sıklığı kadınlarda %1.1, erkeklerde %1.3, Sivas kökenlilerde %1.3, Sivas dışından olanlarda %0.4 tür (p>0.05). Atakların başlangıç yaşı ortalması 12.9±10.8 olarak bulunmuştur. Ataklar sırasında en sık görülen belirti karın ağrısıdır (%100). Ardından ateş ateş (%91.3), artralji (58.7) ve miyalji (%52.2) gelmektedir. Ortalama atak süresi 2.2±1.5 gün/ay ve ortalama atak sıklığı 1.6±1.3 kez/ay olarak saptanmıştır. Şüpheli bulunan AAA olguları hastanemize çağrılarak izleme alınmıştır. Anahtar Sözcükler: Ailesel Akdeniz ateşi, prevalans