Eğitimde İlk Yenileşme Dönemi 1776-1839
Eğitimde İlk Yenileşme Osmanlı Devleti, bir dizi yenilgiler üzerine öncelikli olarak askeri alanda bazı yeniliklere gidilmesi gerekli görülmüştür. Hendese hane adıyla 1734 te kurulan bir askeri okul çok kısa ömürlü olmuştur. Esas yenileşme Mühendishane-i Bahri Hümayunun (Askeri Deniz Okulu) 1776 da açılmasıyla başlamıştır. I. Abdülhamit (1734-1789), III. Selim (1789-1807), II. Mahmut (1808-1839) dönemlerinde yenileşme çabaları sürmüştür. Askeri Deniz Okulu nun açılışı, Osmanlı da yeni bir devrenin başlangıcı olarak değerlendirilmektedir. 2
Dönemin Genel Özellikleri Eğitimde yenileşmeye askeri okullar açılarak başlanmıştır Bu kurumlarda yabancı öğretmenlere de görev verilmiştir. İlk kez Batı dilleri (Fransızca-İngilizce) programlara girmiştir. Batıdaki müspet bilimlerin öğrenilmesine önem verilmiştir. İlköğretimin zorunluluğu ilk kez bu dönemde gündeme gelmiştir. İlk olarak tahsil için 1830 larda Batıya öğrenci gönderilmiştir İlk Türkçe gazete Takvim-i Vekayi yayımlanmıştır (1831) 3
Askeri Alanda İlk Yenileşmenin Nedenleri Savaşlardaki yenilginin, iyi yetişmemiş subaylara bağlanması, Batı devletlerinin askeri başarılarının temelinde subaylarının iyi eğitilmesinin fark edilmesi, Eğitimde yenileşme ve batılılaşmanın gereğine inanılması ve bunun, tepkilerden çekinilerek askeri alanda başlatılması, Batıda gelişen müspet bilimlerin öncelikle askeri alanda ülkeye taşınması 4
İlk Batılı Askeri Eğitim Kurumları Mühendishane-i Bahr-i Hümayun 1776 Mühendishane-i Berr-i Hümayun 1795 Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Mamure 1827 Mekteb-i Harbiye 1834 Mızıka-i Hümayun Mektebi 1834 5
Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (1776) İlk askeri deniz okuludur Mayıs 1770 de Çeşme limanında Osmanlı donanmasının yakılması sonrası ihtiyaçtan kurulmuştur Matematik-geometri derslerinin Hendese adı altında okutulmasından dolayı bu ad verilmiştir İlk hocası Cezayirli Seyit Hasan adında Batı dillerini de bilen bir denizcidir. Okulda Fransız öğretmenler ve ulemadan bazı önemli kişiler de ders vermiştir. Osmanlı da Batıya açılan ilk pencere hüviyetindedir. Okulun programı başlangıçta ilköğretim düzeyinden pek farklı değildi. İstanbul Teknik Üniversitesinin bu kurumun devamı olduğu da iddia edilmektedir. Bu kurumun, Deniz Harp Okulunun da temeli olduğu kabul edilmektedir. 6
Programı Bu okullara kaynaklık edebilecek kurum yoktu Önceleri bu kuruma okuma-yazma bilmeyen çocuklar da alınmaktaydı. Çocuklara önce okuma-yazma, Arapça, Farsça, Fransızca, daha sonra Matematik ve denizcilik öğretilirdi Sonraları kaptan ve subayların 13-16 yaşlarındaki çocukları alınmaya başlandı Bu çocukların da Kur an ve sülüs yazı bilmesi şarttı Bu kurumun süresi üç yıldı İlk iki sınıfta ortak dersler; İlmihal, Arapça, Hesap, Hendese, Cebir, Resim öğretilirdi Üçüncü sınıfta uzmanlık sınıflarına ayrılır ve ilgili alanın uzmanlık dersleri okutulurdu. 1842 den itibaren Fransızca seçmeli, İngilizce zorunlu olmuştur 7
Mühendishane-i Berr-i Hümayun (1795) Nizamnamesinde kuruluş amacı; Hendese, Hesap, Hikmet ve Coğrafya fenlerinin yayılması Askeri Kara Okulu anlamındadır. III. Selim tarafından açılmıştır. Haritacılık, gemi inşaatı ve inşaat mühendisliği öğretimi yapmaktaydı Eğitimde, topçuluk, istihkam, haritacılık ağırlıklıydı. Haftada 5 gün eğitim verilen kurumda, Pazartesi ve Perşembe günleri arazide uygulama eğitimine ayrılmıştır. Bu durum, eğitimde uygulamaya önem verildiğini göstermektedir. Devlet için gerekli harp sanayisinin eğitim-öğretim ve uygulamasının sağlanması 8
1847'de mühendislik eğitiminin dışında mimarlık eğitimi de vermeye başladı 1883'te Mühendishane-i Bahr-i Hümayun ile birleştirilerek Hendese-i Mülkiye adını almıştır. 1909'da Mühendis Mekteb-i Alisi, 1928 de yüksek mühendis mektebi olarak sivil bir kuruma dönüştü. 1944 yılından itibaren de İstanbul Teknik Üniversitesi olarak devam etmektedir Bu kurumun, Kara Harp Okulunun da temeli olduğu kabul edilmektedir 9
Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Mamure(1827) III. Selim zamanında, yayımlanan bir nizamname (1807) ile,istanbul Tersanesi içinde bir tıp okulu kurulmuş, bu okulda; Eğitimin İtalyanca olması ve zamanla Fransızcaya geçilmesi Yetişen tabiplerin donanmada görev alması planlanmıştı. Aynı yıl çıkan Kabakçı isyanı yüzünden bu teşebbüs sonuçsuz kalmıştır. Askeri tabip yetiştiren kurum bundan 20 yıl sonra II. Mahmut döneminde, 1827 tarihinde açılmıştır. Okul 1839 da Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane adını almış, 1894 te Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane adıyla Haydarpaşa semtine taşınmıştır. (Marmara Üniversitesi Rektörlüğü) 10
Dört yıl süreli bu okulun programı şöyledir: Arapça, Türkçe, Fransızca dil bilgisi, Anatomi ve tıp bilimi, Cerrahlık uygulaması Tıbbiye kısmında öğretim Fransızca, Cerrahiye kısmında Türkçe olarak yürütülmekteydi. Okulda ağırlıklı olarak yabancı hocalar ders vermekteydi. Bu kurum günümüzde GATA nın temelini oluşturur 11
Mekteb-i Fünun- Harbiye (1834) Yeniçerinin bozulan disiplini ve yeniliğe kapalı yapısı nedeniyle yeni bir asker yetiştirme sistemine ihtiyaç duyulmaktaydı. III. Selim in bu amaçla kurmaya çalıştığı Nizam-ı Cedit ocağı, onun hayatına malolmuştu. 15 Haziran 1826 da yeniçeri ortadan kaldırıldı ve yerine Asakir-i Mansur-i Muhammediye kuruldu Burada küçük yaştaki er, onbaşı ve çavuşlardan yeteneklileri seçilerek alınırdı Mektep veya Sıbyan Bölükleri şeklinde teşkilatlandırıldı(1831) 12
Buraya Avrupa dan da hocalar getirtildi. Eğitimde; okuma-yazma, dini bilgiler ve harp bilgileri öğretilmekteydi. Mühendishaneden de yılda birkaç subayın yetişmesi, Osmanlı nın eğitilmiş asker ve subay ihtiyacını karşılamaya yetmiyordu. Bu nedenle padişahın emriyle yeni bir askeri okul açılmasına karar verildi 1834 tarihinde Mekteb-i Fünun-i Harbiye adında yeni bir askeri okul kuruldu. Bu okula, daha önce kurulmuş olan Mektep ya da Sıbyan Bölükleri denilen askerler alındı ve bunlara daha ciddi bir program uygulanmaya başlandı. Böylece okulun ilk öğrencileri, ordunun da bir taburunu teşkil ediyordu. 13
Mekteb-i Harbiye iki kısımdan oluşmaktaydı: Birinci kısımda 8 adet hazırlık sınıfı bulunuyordu İkinci kısımda ise mesleki dersler verilmekteydi. Okulun kurulmasından hemen sonra bazı öğrenciler tahsil için Viyana, Paris, Londra ya gönderildi. Avrupa dan da öğretmenler getirtilmişti. Mektebi Harbiye, kendi döneminde en gözde eğitim kurumlarından biri haline gelmiştir. Buradan mezun olan subaylar, sivil okullarda müsbet bilimleri okutan öğretmenler olarak görev almışlardır. Böylece bu kurum; sadece subay yetiştirerek değil, uzun yıllar sivil öğretim kurumları için bir öğretmen kaynağı olmuştur. 14
Mızıka-i Hümayun Mektebi (1834) 1826 da yeniçeriyle birlikte Mehterhane de ortadan kalkmıştı O nedenle ordunun ihtiyacı olan yeni bir mızıka mektebi 1834 yılında açıldı. Bu kurum bir askeri bando dur. Kurumun başına İtalyan Donizetti Paşa getirilmiştir. Günümüz Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası nın çekirdeği olduğu kabul edilir. 15
Yenileşme Döneminde Açılan Sivil Okullar Rüşdiye Mektepleri (1839) Mekteb-i Maarif-i Adliye (1839) Mekteb-i Ulüm-i Edebiye(1839) Tercüme Odası 16
Rüşdiye Mektepleri (1839) 1776 dan itibaren açılmaya başlayan askeri okullarda öğrencilere okumayazma öğretilmesi eğitim amacında gecikmelere neden olmaktaydı Sıbyan mekteplerinin belirli bir standarda sahip olmaması bu sorunu doğuruyordu. O nedenle, sıbyan mektepleri ile askeri eğitim kurumları arasında yeni bir öğretim kurumuna ihtiyaç duyuldu. Çocukların Rüşd yaşına kadar bu okullarda okumaları düşünüldüğü için bu isim II. Mahmut tarafından verilmiştir. İlk açılan Rüşdiyeler (Şubat 1839); Mekteb-i Maarif-i Adliye ve Mekteb-i Ulüm-i Edebiye dir. Genel Rüşdiyelerin açılışı Şubat 1839 da kararlaştırılmasına rağmen 1846 dan sonra açılabilmiştir 17
Mekteb-i Maarif-i Adliye (1839) Rüşdiye düzeyinde bir öğretim kurumudur. Kuruluş amacı sivil memur yetiştirmektir. II. Mahmut tarafından kurulmuştur II. Mahmut un mahlası Adli olduğundan bu isimle anılmışlardır. Hukuk eğitimiyle herhangi bir ilişkisi yoktur Programı: Arapça Sarf ve Nahiv Farsça ve Tuhfe-i Vehbi Gülistan Hat, Darp, Taksim, Türkçe İnşa Fransızca Gramer Hendese, Coğrafya, Tarih, Politika 18
Mekteb-i Ulüm-i Edebiye(1839) Rüşdiye düzeyinde bir öğretim kurumudur. Gerek halk için ve gerekse memur olacaklar için yanlışsız yazı yazabilmeyi öğretmek amaçlıdır. Bir konuyu derli toplu ve düzgün yazmayı öğretmek amacıyla Mart 1839 da açılmıştır Öğrenciler 18 yaşına kadar bu kurumda okuyabilmekteydiler. Öğrenciler kabiliyet ve performanslarına göre değişen miktarlarda burs almaktaydı 19
Tercüme Odası ve Yabancı Dil Öğretimi Osmanlı ile ticari ilişki içinde olan Batılı devletler, Türkçe öğrenme konusunda ısrarlı olmuşlardır. Örneğin Venedikliler; 1551 den beri gençlerini Türkçe öğrenmek üzere İstanbul a gönderiyor, ticari işlerinde bu gençlerden yararlanıyorlardı. Fransızlar, 1700 lü yıllardan itibaren Türkçe öğrenmeye önem vermişler, gençlerini İstanbul daki elçiliklerine gönderip Türkçe öğrenmelerini sağlamışlardı. Bu çocuklar Paris te bir kolejde belli bir eğitimden geçirildikten sonra gönderilmekteydi. Fransa bu amaçla İstanbul da Dil Oğlanları Mektebi adlı bir tercüman okul açmıştı. Osmanlı da 19. yy kadar batı dillerini öğrenme konusunda bir istek görülmez Devletin tercümanlık vb. işleri İstanbul Fener Rumlarına bırakılmıştı. Devlet bu yüzden farkına varmadığı zararlara uğramaktaydı 1820 de çıkan Yunan isyanı sonrası bu konudaki hata fark edilmiştir. Bunun üzerine tercümanlık işleri Rumlardan alınıp Ermenilere ve Yahudilere verilmiştir. Ayrıca Babı Ali içinde Tercüme Odası oluşturularak, gençlere Fransızca öğretilmiştir. 20
Beşiktaş Cemiyet-i İlmiyesi 19. yy. başlarında Beşiktaş ta Osmanlı ve Batı kültürünü bilen, müsbet bilimlerin önemini iyi kavramış bilim adamları ve aydınlar topluluğu oluşmuştu. Fatih semtinde Ulema oturduğu gibi, Beşiktaş ta da ulemadan müsbet bilimleri de öğrenenlerin ve ediplerin yerleştiği bilinmektedir. Bu kişiler, kendi evlerinde ilmi toplantı ve tartışmalar düzenlemekteydi. Bu tartışmalara isteyenler katılıyor, isteklilere dersler veriliyordu. 1815-1826 yıllarında dönemin önemli alimleri kendi aralarında uyumlu bir biçimde dersler vermekteydiler. Bu toplantılara gençler çok önem veriyor, uzakta oturanlar Beşiktaş ta ev kiralama yoluna gidiyordu. 21
Bu aydınlardan; İsmail Ferruh Efendi, (Kırımlı, Londra da Büyükelçlik yapmış, ticaret öğrenimi görmüş) Şanizade Ataullah Mehmet Efendi,(Medrese, Tıp, Mühendislik,Matematik öğrenimi görmüş) Melekpaşazade Abdülkadir Bey, (Medrese eğitimi görmüş, ulemanın önemlilerinden) Kethüdazade Mehmet Arif Efendi, (Medrese kökenli, Riyaziyat ve Heyet okumuş) Beşiktaş Cemiyeti İlmiyesi adlı, resmi olmayan bir topluluk oluşturmuştu. Bu şahısların yetişmesinde Mühendishanelerin ve yabancılarla ilişkilerinin etkisi olmuştur. Bunlar çeşitli vesilelerle Batıyı görmüş, Batı kültürünü tanımış şahsiyetlerdir. Müsbet bilimlerin Osmanlı da itibar görmesi ve yerleşmesinde etkili olmuşlardır. Bu cemiyetin programlarında kendini yetiştirenler arasında, vezirlik, sadrazamlık gibi görevler yükselenleri sayısı oldukça kabarık olduğu bilinmektedir. Cemiyet mensuplarının ilk Osmanlı Masonları olduğu iddia edilmektedir. Yeniçeri ile sıkı ilişkileri gerekçe gösterilerek, 1826 tarihinde yeniçeriliğin ortadan kaldırılmasıyla bu cemiyet de dağıtılmıştır. 22
İlköğretim Zorunluluğu Osmanlı da ilköğretimin zorunluluğuna ilişkin ilk yasal belge 1824 tarihli II. Mahmut fermanıdır. Fermanda ailelerin çocuk işgücünden yararlanmaya dönük tamahkarlığı eleştirilmektedir. Esnaf ve sanatkarların da aynı tamahkarlıkları yüzünden çocukların eğitimden mahrum kaldığı belirtilmiştir. Fermanda; temel eğitimini tamamladığını belgelemeyen çocukları çalıştıran esnaf ve sanatkarların cezalandırılacağı belirtilmiştir. Eğitim zorunluluğunun İstanbul ile sınırlı kaldığı ve uygulamasının da sağlıklı şekilde sürdürülemediği anlaşılmaktadır. Fermanın tam olarak uygulanması Tanzimat döneminde olmuştur. 23
1824 Fermanının Özeti Müslümanlar önce dinlerini öğrenip sonra dünya işlerine girişmelidir. Oysa halkın çoğu ana-babaların yüzünden cahil kalmaktadır Aileler, küçük yaşta çocukları, para kazanma hırsıyla okula göndermeyip çıraklığa vermektedirler Bu nedenle çocuklar hem dinlerini öğrenemiyor, hem de öğrenmeleri gereken şeyleri öğrenmekten mahrum kalıyorlar Kimse çocuğunu buluğa ermeden, dini bilgilerini gereğince öğrenmeden okuldan alıp çıraklığa vermemelidir. Buluğa eren ve çırak verilecek çocukların, oturdukları yere göre hocası veya velisi tarafından kadıya götürülerek mühürlü bir izin belgesi alacaklardır. Esnaf, böyle bir belgesi bulunmayan çocukları çalıştırmayacaktır. Aileler ve esnaf bu kurala uymazsa, okulun hocası veya mahalle imamı durumu kadıya bildirecektir. Kadılar bu durumda aile ve esnafı cezalandıracaktır. Yetim ve öksüzler çalışmak zorundaysa, günde iki kez okula gidip buluğ çağına kadar bunu sürdüreceklerdir. Ferman; İstanbul daki tüm mahalle imamlarına, öğretmenlere ve esnafa tebliğ edilmiş, bir örneği verilmiştir. 24
Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa ve Eğitim Islahatının Osmanlıya Etkisi 1805 te III. Selim tarafından Mısır valiliğine atanan Kavala lı Mehmet Ali Paşa, okuma yazma bilmez fakat çalışkan bir kişilikti Mısır da eğitim, ticaret ve askerlik alanında önemli yenilikler yapmıştır. 1831 tarihinde Osmanlı ya isyan etmiş, Osmanlı ordusunu mağlup etmişti. [Yunan isyanı(1821-1829), Yeniçeriliğin yıkılması (1826), Osmanlı donanmasının Fransız, İngiliz, Rus donanması tarafından Navarin de yakılması (1827), Rus saldırılar(1828-1829) Osmanlı devletini zayıf düşürmüştü.] Mehmet Ali Paşa nın Eğitimde Yenilikleri; Ordunun eğitimi için Fransa dan subay getirilmesi(1826), Tıp okulu açılması (1827), Gazete çıkarılması (1828). Mısır da yapılan yenilikleri İstanbul daki yenilikler izlemiştir. 25
Avrupa ya Öğrenci Gönderilmesi II. Mahmut (1808-1839) döneminin son yıllarında yabancılarla ilişkiler arttı. Her alanda Avrupa usullerine yöneliş önem kazanmaya başladı. Zamanın şartları gereği, batının yeni bilim ve tutumlarını bilen insanlara ihtiyaç doğmuştu. Bu amaçla padişahın emriyle, Tıbbiye ve Enderun dan seçilen 150 yetenekli gencin Avrupa ya tahsile gönderilmesi kararlaştırıldı Ancak halkın tepkisi üzerine, Harbiye ve Mühendishane den 1829-1830 yıllarında öğrenciler gönderilmiştir. 1834 ten itibaren Viyana, Paris ve özellikle Londra ya gittikçe artan sayıda askeri öğrenci ve genç subay gönderilmiştir. Avrupa ya öğrenci gönderilmesi temelde üç amaca dayanıyordu: Harbiye ve öteki askeri okullara yetenekli ve bilgili öğretmenler yetiştirmek Kültürlü ve teknik bilgi sahibi subaylar yetiştirmek Tophane, baruthane, fişekhane, dökümhane gibi askeri fabrikalara mühendis subay yetiştirmek 26
İngiltere ye giden Osmanlı subayları, bir yılda İngilizceyi öğrenerek Kraliyet Harp Akademisi ne alınmışlardı. Burada topçuluk, deniz subaylığı, deniz inşaat mühendisliği öğrenimi görmüşlerdi. Avrupa dan ayrıca öğretmen subaylar, teknik elemanlar getirtilmiştir. Tanzimat sonrası askerlik dışında da çeşitli alanlarda Avrupa ya, özellikle Fransa ya öğrenci gönderildi. Ayrıca buralara nitelikli işçi ve usta yetişmesi için çeşitli mesleklerde çıraklar gönderildi. Bu dönemde Avrupa ya gönderilenlerin %70 i Müslüman, %30 u Hristiyan'dı. Paris te 1857-1864 yıllarında faaliyet gösteren Mekteb-i Osmani Fransa daki Osmanlı öğrencelerine yardımcı olmuştur. Avrupa da tahsil görenler, devlette önemli görevler üstlenmişlerdir. Bu yolla ülkede; tıp, askerlik, mühendislik, güzel sanatlar, edebiyat alanlarında yenilikler görülmüştür. Eğitimde ise özellikle Kimyager Derviş Paşa, Selim Sabit Efendi ve Tahsin Efendinin önemli çalışmaları olmuştur. 27
Sümbülzade Vehbi Maraş ta doğmuştur İran elçiliği ve çeşitli illerde kadılık görevlerinde bulunmuştur. Tuhfe-i Vehbi, Nuhbe-i Vehbi ve Lütfiye-i Vehbi adlı eserleri ile tanınır. Bunlardan ilk ikisi cumhuriyet dönemine kadar medreselerde Arapça ve Farsça öğretimi kitapları olarak okutulmuştur. Üçüncüsü de bir ahlak ve davranış kitabı olarak Osmanlı toplumu üzerinde etkili olmuştur. 28