Türkiye İnsan Hakları Raporu 2008



Benzer belgeler
2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

AKP HÜKÜMETİNİN 2014 İTİBARSIZLIK ENDEKSİ

2006 Yılı Türkiye Đnsan Hakları Đhlalleri Bilançosu

OHAL Bilançosu, Hak İhlalleri Raporu

2008 TÜRKİYE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ BİLÂNÇOSU

2016 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

TÜRK YE NSAN HAKLARI HLALLER B LÂNÇOSU YAŞAM HAKKI ĐHLALLERĐ

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

Türkiye. İfade, Örgütlenme ve Toplanma Özgürlüğü

2004 TÜRKĐYE ĐNSAN HAKLARI ĐHLALLERĐ BĐLANÇOSU

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

Cumhuriyet Halk Partisi

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

2011 KADIN İSTATİSTİKLERİ

2 Kasım Sayın Bakan,

TİHV Türkiye İnsan Hakları Vakfı. TEDAVİ ve REHABİLİTASYON MERKEZLERİ RAPORU 2008

MUSA ANTER ve JİTEM ANA DAVALARI NASIL BİRLEŞTİ? Yazar: Duru Yavan

MART 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI SONUÇ RAPORU 25 AĞUSTOS 2015

İÇİNDEKİLER. A. Bülent Gürel (Üsküdar Hakimi) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları

KASIM 2011 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Yorumluyorum. Ceza Hukuku Perspektifinden Güncel Olaylara Bakış

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

FETÖ cü polisler onlar hakkında da istihbarat toplamış

TBMM MİLLETVEKİLLERİ Cinsiyete göre dağılım. TBMM MİLLETVEKİLLERİ Partilere göre dağılım YEREL YÖNETİMLER KADIN ORANI (%)

Meclis'te sık sık. Babası yoksa

Türkiye de Çocukların Terör Suçluluğu. Dr. Yusuf Solmaz BALO

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : Tarih:

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ. Hasan Celal GÜZEL-TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:65849/01) NİHAİ KABULEDİLEBİLİRLİK KARARININ ÖZET ÇEVİRİSİ

FASIL 23 YARGI VE TEMEL HAKLAR

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

MAHALLİ İDARELER SEÇİMİ

NİSAN 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Akçakale Sınırından Türkiye ye Sığınmacı Geçişi Gözlem Raporu. (16 Haziran 2015)

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

Özal'dan şok açıklama

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

Devrim Öncesinde Yemen

İstanbul 13. Müebbet çıktı

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker

ŞUBAT 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI HAZİRAN-TEMMUZ-AĞUSTOS AYLARI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

CHP'lilerin telefonlarının izlenme skandalında kritik bilgiler

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. GEÇGEL ve ÇELİK/TÜRKİYE (Başvuru no. 8747/02 ve 34509/03) KARAR STRAZBURG.

İÇİNDEKİLER Kanun No Sayfa

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

YAZILI VE GÖRSEL BASINA YANSIYANLARDAN ÖRNEKLER

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

Doç. Dr. Nusret İlker ÇOLAK Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi KİTLE İLETİŞİM HUKUKU

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

TÜRKİYE insan HAKLARI VAKFI ÇALIŞMA RAPORU MART 2008-MART 2009

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : Tarih:

10 Ocak 2013 BASIN AÇIKLAMASI

OSMAN KAVALA DOSYASI YARGIYI YARGILAMA

ANTİDEMOKRATİK UYGULAMALAR BİRER BİRER YARGIDAN DÖNÜYOR!

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

OHAL KAPSAMINDAKİ SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMALARDA AVUKATLARIN SAVUNMA HAKLARININ KISITLANMASI KONULU ARAMA KONFERANSI SONUÇ RAPORU

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TESAV Yayınlarından alınmıştır

CEZA USUL HUKUKU DERSİ (VİZE SINAVI)

Ocak 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

KASIM 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Bu sefer ki setimizde TERÖR, ERGENEKON ve DERİN DEVLET konusuna değindik. Oldukça kapsamlı bir çalışma oldu desek abartmış olmayız.

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...VII İÇİNDEKİLER...IX

Kasım 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni:

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : Tarih:

1: İNSAN VE TOPLUM...

Türkiye nin Yeni Anayasa Arayışı: TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Tecrübesi

EK Temmuz 1946 Milletvekili Genel Seçim Sonuçları Seçim Sistemi: Çoğunluk Sistemi

Transkript:

TİHV Türkiye İnsan Hakları Vakfı Türkiye İnsan Hakları Raporu 2008 S. Erdem Türközü Evren Özer Nadia Di Maggio Düzelti: Nart Bozkurt Ankara, Nisan 2009

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (59) ISBN: 978-975-7215-68-8 Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türk Medeni Yasasına göre kurulmuş, hükümet dışı ve bağımsız bir kuruluştur. Statüsü 30 Aralık 1990 tarihli ve 20741 sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu rapor, TİHV nin Adana, Ankara, Diyarbakır, İstanbul ve İzmir deki Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerinin ve vakıfta gönüllü olarak çalışan birçok insanın katkısıyla hazırlanmıştır. Basım Tarihi: 10.04.2009 500 adet basılmıştır. Yayına Hazırlık BULUŞ Tasarım ve Matbaacılık Hizmetleri San. Tic. Bahriye Üçok Cad. 9/1 Beşevler/Ankara Tel : (312) 222 44 06 Faks: 222 44 07 www.bulus@bulustasarim.com.tr E-posta: bulus@bulustasarim.com.tr Baskı ve Cilt Sözkesen Matbaacılık Tic. Ltd. Şti. İVOGSAN Matbaacılar Sanayi Sitesi 558. Sok. No: 41 Yenimahalle/Ankara Tel: (312) 395 21 10

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... 1 YAŞAM HAKKI... 7 1- Siyasî Cinayetler, Bombalı Saldırılar ve Yasadışı Örgüt Cinayetleri... 7 1.1- Davalar... 27 2- Yargısız İnfaz, Dur İhtarı, Rastgele Ateş Açma Olayları...33 2.1. Yargısız İnfaz, Dur İhtarı, Rastgele Ateş Açma Olayları Sonucu Meydana Gelen Yaralanmalar... 38 3- Faili Meçhul Cinayet Vakaları...42 4- Kayıplar... 43 5- Faili Meçhul, Yargısız İnfaz, Kayıp Davaları...44 6- Kara Mayınları...48 7- Güneydoğu da Operasyonlar ve Saldırılar... 51 8- Sivil Çatışmalar...69 9- Hak Savunucularına Tehditler...76 10- Ergenekon Davası...79 11- Şüpheli Asker Ölümleri...90 12- İşçi Ölümleri...93 13- AİHM Kararları...98 KİŞİ GÜVENLİĞİ HAKKI...99 1- Gözaltında Ölüm Olayları...99 1.1- Gözaltında Ölüm Davaları...101 2- İşkence ve Kötü Muamele Olayları...102 2.1- İşkence Davaları...126 2.2- Okullar...128 2.3- Hastaneler...131 2.4- Özel Güvenlik Görevlileri...131 2.5- Zabıta Memurları...133 III

2.6- Çocuk Yuvaları ve Yaşlı Bakımevleri...135 2.7- Resmi Uygulamalar...135 CEZAEVLERİ VE İNSAN HAKLARI...139 1- Cezaevlerinde Olaylar ve Baskılar...140 2- Cezaevlerinde Şüpheli Ölüm, İntihar ya da İntihar Teşebbüsleri Vakaları...157 3-Tedavisi Engellenen Tutuklu ve Hükümlüler...162 DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ...165 1- İfade Özgürlüğü...167 1.1- Davalar ve Soruşturmalar...167 1.2- Yargılanan ve Tutuklu Gazeteciler...228 1.3-Yargılanan, Yasaklanan ve Toplatılan Kitaplar...230 2- İletişim Özgürlüğü...232 2.1- Basın Kanunu...232 2.2- Basın Özgürlüğü...232 2.3- İnternet Siteleri...237 2.4- Televizyon Kanalları...243 2.5- Yayın Yasakları...243 TOPLANTI VE GÖSTERİ ÖZGÜRLÜĞÜ...247 1-15 Şubat Abdullah Öcalan ın Teslim Edilmesi...248 2-8 Mart Dünya Kadınlar Günü...251 3-21 Mart Newroz Bayramı...253 4-1 Mayıs İşçi Bayramı...258 5-1 Eylül Dünya Barış Günü...262 6- Sosyal Hak Eylemleri...263 7- Savaş ve Nükleer Enerji Karşıtı Gösteriler...264 8- Çeşitli Toplantı ve Gösteriler...267 ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ...279 1- Demokratik Kurumların Yasal Faaliyetlerini Engellemeye Yönelik Girişimler...279 1.1- Davalar...281 2- Kurumların Binalarına Yönelik Saldırılar...282 IV

3- Parti, Demokratik Kitle Örgütü, Meslek Odaları, Sendikalar vb. Kurumların Binalarına Yapılan Baskınlar... 285 3.1- Gözaltına Alınanlar ve Tutuklananlar...287 KÜRT SORUNU... 293 1- Kürtlere Yönelik Saldırılar ve Ayrımcılık... 295 2- Kürtçe nin Kullanımının Önündeki Engeller... 301 3- Güvenlik Sorunu... 302 3.1- Kara Harekâtının Kronolojisi... 303 4- Koruculuk Uygulamaları-Ajanlık Dayatmaları... 304 4.1- JİTEM Faaliyetleri... 305 5-5233 sayılı Terörden ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun... 306 6- DEP Milletvekillerinin Yargılanması... 308 7- Abdullah Öcalan, İmralı Cezaevi ve İzolasyon Sorunu... 309 7.1- Abdullah Öcalan a Verilen Hücre Cezaları... 310 Ek 1- Türkiye ve 2008 Yılında Verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kararları... 313 Ek 2- Türkiye Hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2008 Kararları (Tablo)...329 Ek 3- AİHM nin 1998-2008 Kararları...351 Ek 4- Kerem Altıparmak, İşkenceyi Nasıl Bilirsiniz?-Türkiye de Orantısız Güç Kullanma Sorunu... 355 Ek 5- Murat Paker, Engin Çeber Katledildi: İşkence, Yeniden... 383 Ek 6- Yargıtay Kararı: Kaboğlu/Oran Davası... 387 Ek 7- Şebnem Korur Fincancı, İşkence Atlası... 417 Ek 8- Neşe Düzel, Yavuz Önen le Söyleşi: Polis Gözaltında Organ Parçalıyor... 419 V

KISALTMALAR AB AİHM Avrupa Birliği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi DİSK DSP Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Demokratik Sol Parti AİHS AKP AKPM ANAP AP BBP Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Adalet ve Kalkınma Partisi Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Anavatan Partisi Avrupa Parlamentosu Büyük Birlik Partisi DTP DYP EĞİTİM-SEN EMEKLİ-SEN EMEP ESP Demokratik Toplum Partisi Doğru Yol Partisi Eğitim, Bilim ve Kültür Emekçileri Sendikası Tüm Emekliler Sendikası Emeğin Partisi Ezilenlerin Sosyalist Platformu BES Büro Emekçileri Sendikası GBT Genel Bilgi Taraması BM BMMYK CHP Birleşmiş Milletler BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Cumhuriyet Halk Partisi GÖÇ-DER HABER-SEN Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği Basın Yayın ve İletişim Emekçileri Sendikası CİK Ceza İnfaz Kanunu HADEP Halkın Demokrasi Partisi CMUK CMK CPT ÇGD ÇHD DBP DEHAP DETAK Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Ceza Muhakemesi Kanunu Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi Çağdaş Gazeteciler Derneği Çağdaş Hukukçular Derneği Demokrasi ve Barış Partisi Demokratik Halk Partisi Devrimci Tutsak Aileleri Birliği HAK-PAR HEP HRW İHD ILO İP KADEK KDP Haklar ve Özgürlükler Partisi Halkın Emek Partisi Human Right Watc (İnsan Hakları İzleme Örgütü) İnsan Hakları Derneği Uluslararası Çalışma Örgütü İşçi Partisi Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi Kürdistan Demokrat Partisi (Kuzey Irak) DİHA DGM DHKP-C Dicle Haber Ajansı Devlet Güvenlik Mahkemesi Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi KESK KHK KONGRA-GEL Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Kanun Hükmünde Kararname Kürdistan Halk Kongresi VI

MAZLUM-DER MGK MHP İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği Milli Güvenlik Kurulu Milliyetçi Hareket Partisi TCY TGC THÖD Türk Ceza Yasası Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği MİT Milli İstihbarat Teşkilatı TİHV Türkiye İnsan Hakları Vakfı MLKP Marksist Leninist Komünist Parti TİKB Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği MKP MYK OHAL Maoist Komünist Parti Merkez Yürütme Kurulu Olağanüstü Hal TİKKO TMMOB Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ÖDP ÖTP PKK PM RP RTÜK SES SHP SDP Özgürlük ve Dayanışma Partisi Özgür Toplum Partisi Kürdistan İşçi Partisi Parti Meclisi Refah Partisi Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Sosyal Demokrat Halk Partisi Sosyalist Demokratis Partisi TMY TMŞ TSK TTB TUHAD TUYAB TÜRK-İŞ TÜM-YARGI- SEN Terörle Mücadele Yasası Terörle Mücadele Şubesi Türk Silahlı Kuvvetleri Türk Tabipleri Birliği Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma Derneği Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Derneği Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Tüm Yargı ve İnfaz Kurumları Çalışanları Sendikası SİP Sosyalist İktidar Partisi YARSAV Yargıçlar ve Savcılar Birliği SPY TAYAD TBB TBMM Siyasi Partiler Yasası Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği Türkiye Barolar Birliği Türkiye Büyük Millet Meclisi YÖDER YÖGEH YÖK Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğrenci Derneği Yurtsever Özgür Gençlik Hareketi Yüksek Öğretim Kurulu VII

ÖNSÖZ 2008 yılı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi nin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yayınlanışının 60. yılıdır. Bu nedenle geçen yılın değerlendirmelerine başlarken insan hakları alanında uluslararası ortamımızla ilgili birkaç olguya değinmek gerekir. Önce, Bildirge yi yayınlayan BM nin, kuruluş belgelerinde başlıca amaç olarak belirlenen, Dünyada Barış ın tesis edilmesi meselesine bakalım. 60 yıl sonra dünya, en kanlı savaşlara sahne olmaya devam ediyor. Afrika da (Ruanda ve çevresi), Kafkasya da (Rusya-Gürcistan), Ortadoğu da (Filistin de, 2009 yılı başlarında Gazze de, Lübnan da), ve özellikle Irak ta, Asya da (Afganistan, Pakistan, Hindistan), Güneydoğu Asya da (Tayland, Kamboçya, Sri Lanka), Latin Amerika ülkelerinde (Kolombiya, Bolivya) savaş adeta bir yaşam biçimi haline geldi. Sivillerin uğradığı kayıplar çok yüksek. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Sudan Cumhurbaşkanı El Beşir in 300.000 sivilin öldürülmesinin sorumlusu olarak tutuklanmasına karar verdi. Time Dergisi nin 23 Mart 2009 tarihli sayısında verilen bilgiye göre, Irak ta 2008 yılında saldırı ve patlamalarda ölen sivillerin sayısı dokuz bin kadardır. Bu rakam 2006 da yirmi yedi bin, 2007 de yirmi dört bindir. 2003 ten beri süre giden çatışmalarda ölenlerin toplam sayısı yüz bini aşmıştır. Savaş suçlarının insanlığa karşı suçların işlendiği, sistematik işkence nin meşrulaştırıldığı, işkence tanımının daraltıldığı ve işkencenin uluslararası suç ortaklığı halinde uygulandığı bir dünyada yaşıyoruz. Guantanamo işkence üssü, Ebu Garip Cezaevi, terör suçlamasıyla özgürlüklerinden alıkonulmuş insanları taşıyan gizli uçaklar ve bu uçakların konduğu Avrupa ülkeleri, gizli sorgulama merkezleri ve gizli CIA cezaevleri, suç ortaklığının unsurlarını ve kanıtlarını oluşturdu. Ayrıca, Evrensel Bildirge nin üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen savaş suçlularının ve işkencecilerin cezasız kaldığı bir dünyada yaşıyoruz. Evrensel Bildirgenin 60. yıldönümünde özetle söylemek gerekirse; güçlünün güçsüzü, zenginin fakiri, azınlığın çoğunluğu yönettiği, ezdiği bir dünya düzeni hüküm sürüyor. Bakalım, geçen yılın sonunda Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Barak Obama, ABD yi dünyada sevilmeyen ülkeler sıralamasında birinci ülke durumuna getiren savaş politikasını değiştirebilecek mi? Dünya genelinde -hızlı ve genel- kuş bakışından sonra, Türkiye nin insan hakları karnesi hakkında bir fikir edinmek maksadıyla, kurucusu olduğu Avrupa Konseyi nin denetim ve yargı mekanizmaları çerçevesinde bazı istatistiklere bakalım. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nin (AİHM) yayınladığı rakamlara göre yurttaşları tarafından en fazla şikayet edilen üye ülkeler arasında Rusya Federasyonu ndan sonra ikinci, ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nin işkence yasağını düzenleyen 3. maddesini ihlal ettiği -geçmiş yıllarda yapılan başvurulardan kabul edilen 34 başvuru 2008 de karara bağlandığı- için de 1. sıradadır. AİHM, kabul edilebilir başvurular nedeniyle açılan işkence davalarında AİHS nin işkence yasağını düzenleyen 3. maddesinin ihlal edildiğine dair kararların alınabilmesi için soruşturma aşamalarında usulüne uygun olarak hazırlanmış belgelere ve geçerli kanıt olabilecek adlî tıp raporlarına gerek vardır. 2008 yılı içinde AİHM,Türkiye nin bu madde kapsamında işkence yasağını 3 kez; insanlıkdışı ve onur kırıcı muamele yasağını 30 kez,ihlal ettiğine karar vermiştir, ve yine 3. maddeyle ilgili olarak 24 davada Türkiye nin etkili soruşturma gerçekleştirmediğine hükmetmiştir. Cezasızlık ne yazıktır ki uluslararası hukuk ortamı için de geçerlidir. Türkiye de kural haline gelmiş olan cezasızlığa çarpıcı bir örnek yine 2008 yılında görüldü. 19 Aralık 2000 de gerçekleştirilen ve adına Hayata Dönüş denen cezaevlerine yönelik operasyonlarda ikisi güvenlik görevlisi olmak üzere 34 kişi yaşamını yitirmişti. Bu nedenle açılmış Türkiye İnsan Hakları Vakfı 1

Önsöz Türkiye İnsan Hakları Raporu 2008 olan davalar 2008 yılında süre aşımına uğradı ve dosyalar kapatıldı. Bu örneklere, Bildirgenin 60. yıldönümünde yargı süreçlerinin uluslararası ve ulusal vahim durumunu anlatmak için değinmek istedik. Vakfımızın Yıllık İnsan Hakları Raporlarının giriş kısmında, son bir yılın insan hakları genel manzarasını anlatmaya çalıştık bugüne kadar. 2008 yılını değerlendirirken aynı manzara ile karşı karşıya kaldığımızı gördük. 18 yıldan beri yazılanların/yaşananların öz itibariyle hemen hiç değişmediğini görmenin üzüntüsünü öncelikle belirtmek istiyoruz. Ülkemizde temel hak ve özgürlüklere yönelik vahim ihlaller devam ediyor. Hükümetler toplumun gerçek demokrasi taleplerine kulak asmıyor. İnsan hakları, demokrasi, hukuk devleti ve azınlık sorunu alanlarında sağlıklaştırma ve geliştirme söylemlerinin ve iddialarının özellikle 1999 yılından beri -AB nin Türkiye yi üyeliğe aday ülke olarak kabul ettiği tarihten beri- gündemimizi fazlasıyla meşgul etmesine rağmen Türkiye insan hakları alanında sorunlu bir ülke olmaktan kurtulamıyor. Sivilleşme ve hukuk devleti olma yolunda engeller kalkmıyor. Türkiye asker-polis devleti manzarasını değiştiremiyor/değiştirmiyor. Yönetim Kurulumuzun son üç yıllık görev dönemi yukarıda özetle anlatmaya çalıştığımız ortamda geçti. AB ile uyum adı altında -2000 yılından itibaren- başlatılan iyileşmeler, reformlar, üniformalıların icazeti çerçevesinde sınırlı kaldı. AB zirvesi 2005 yılında -tam üyelik müzakere sürecini başlatma kararı alıncaya kadar- kısıtlara rağmen siyasal ve demokratik yaşamımızda bir iyileşmeden söz edebiliriz. Ancak AKP Hükümeti, tam üyelik müzakere sürecinin başlaması kararından sonra, güvenlik güçlerinin terörle mücadelede zaafa uğradıkları gerekçesiyle yasaları yeniden gözden geçirilmesi taleplerine kulak astı. Bu talepleri karşılamak üzere de 2005 yılından itibaren TMY, TCK ve CMK de değişiklikler yapıldı, iyileşmelerde geri adım atıldı. Olağanüstü hal koşullarına geri dönüldü. Böylece, hükümet, özgürleşme demokratikleşme programını durdurdu. Güvenliğin sağlanmasına, terörle mücadele stratejisine öncelik verdi. Bu duraksamanın temel nedeni 1986 yılından beri devam etmekte olan Savaş tır. Bu savaşa temel teşkil eden Kürt sorunudur. Ülkemizde terörle mücadele stratejisi ya da resmî konsept, Kürt halkını hedef almaktadır ve terör kavramı ve tanımı da doğrudan Kürt halkının varlığıyla özdeş tutulmaktadır. Hemen her Kürdün muhalif ya da muvafık- potansiyel terörist olduğuna dair resmî anlayış değişmemektedir, değişmemiştir. Kanıt, süregelmekte olan, iç savaş benzeri çatışmadır. Bu çatışma, askerî, siyasî, kültürel ve sosyal boyutları olan geniş kapsamlı bir çatışmadır; Kürt halkını, Türk halkıyla karşı karşıya getirmekte, iki halk arasındaki gerilim yeni kırılmalarla derinleşmektedir. İhtilaf halklar arasında da şiddete dönüşme riski taşımaktadır. Kürtler, Türkiye nin değişik il ve ilçelerinde ayırımcılığa uğramakta, çalışmaları engellenmekte, Kürtçe konuştukları gerekçesiyle haklarında soruşturma açılmakta, işyerleri tahrip edilmekte, dövülmekte ve bazı kavgalardan sonra polisler tarafından geldikleri yörelere geri gönderilmektedir. Endişe ile belirtmek gerekir ki bu gidişi durduracak ya da değiştirecek bir niyet ya da girişim 2008 yılında da olmadı. Parlamentodaki mutlak çoğunluğa sahip ve tek parti hükümeti kurma olanağına erişmiş olan AKP iradesini kullanmadı. Barış ve demokrasi perspektifi de akan kanı durdurmaya amacına yönelik değildi. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün tehdit altında olduğu iddiası ve bunun toplumda yaratmış olduğu korku üzerine inşa edilmiş ırkçı bir ideoloji, geçen yıl da hüküm sürdü. Bölgede işsizlik açlık ve Batı ya doğru sürekli göç sistematik bir asimilasyon programı olarak uygulanmakta, Kürt halkı mutlak bir ambargo ile karşı karşıya bulunmaktadır. Demokrasi ve Barış konuları, TSK nin yanı sıra AB ile pazarlık da AKP tarafından seçimlerde oylarını arttırma aracı olarak kullanıldı. Bugüne kadar atılan adımların en cesaretlisi ve en önemlisi olan TRT6 yayınları bile kapsamlı ve ortaklaşmış iradelerle belirlenmiş bir adım olmaktan uzaktır, sürekliliği güvence altında değildir. Ancak bu resmî Kürtçe yayın, hala dava açıldığını görmemize rağmen Kürtçe kullanımı nedeniyle açılmış olan davaların bir süreç içerisinde sona ermesine yol açabilir. Hükümetin bu yaklaşımı, Kürt dilinin yaşamın her alanında; Lozan Antlaşması ve TC Anayasası na aykırı olarak, konulmuş olan yasağın sona erdirilmesinde ileri bir adımdır. dil yasağı, temel sorunun bir sonucu ve parçasıdır. Temel sorun Kürt kimliğinin inkâr edilmesidir. Bu temel 2 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Türkiye İnsan Hakları Raporu 2008 Önsöz sorunda çözüme ulaşılabilmesi için de, eşitlik temelinde kapsamlı, kurumsal ve acil bir toplumsal uzlaşmaya gerek vardır. Sorunun özünü göz ardı ederek atılan adımlar çözüm getirmeyecektir. Savaş hali Türkiye yi otoriter, baskıcı, pazulu bir demokrasi ile yönetmenin ve her türlü hak ihlalinin gerekçesi olmaya devam edecektir. Zalimin ve mazlumun hem siyasî olarak hem de sosyal olarak sürekli varlığı üzerine kurulu bu senaryo, tüm topluma, yaşamımızın kendisi ve değişmez alternatifsiz gerçeği gibi sunulmaktadır. Sistem-statüko kendini hep bu alternatifsizlik dayatmasıyla yeniden üretmiştir. Savaş; statükoyu ayakta tutan ve ona can veren bir mekanizma olarak kurallarını topluma kabul ettirmeye devam ediyor. 2007 yılında gündeme getirilen yeni bir anayasa hazırlanması ya da mevcut 1982 Anayasası nın değiştirilmesi, bu temel sorunu temelden çözüme kavuşturacak bir biçimde değerlendirilebilirdi. İfade özgürlüğü sağlayacak düzenlemelere gidilebilirdi. Toplumun demokratikleşme yanlılarını heyecanlandıran bu süreç Türban Yasağını kaldırma amacıyla sınırlı bir Anayasa değişikliğiyle sonuçlandı. Dağ fare doğurdu. Ancak Kürt sorunu üzerinden yapılan bu genel değerlendirmeyle birlikte, statükonun bir başka sorununu da, siyasî İslam sorununu değerlendirmeye eklemek gerekir. Zira bu sorun, genel manzara içinde sürekli görünmektedir. 2007 yılında sistemin iç çelişkileri olarak yaşanan -2008 yılını da etkileyen- olaylar üzerinden bu sorunu değerlendirebiliriz. Böylece değişmeyen insan hakları ve demokrasi manzarasının bir başka unsuruna da ihmal etmemiş oluruz. AKP, 2007 Temmuzu nda yapılan seçimlerin öncesinde laiklik karşıtı bir misyonla siyaset yaptığı gerekçesiyle; TSK nin ve onun desteğiyle oluşturulan Cumhuriyet Mitingleri nde kendini gösteren toplumsal muhalefetin, ana muhalefet partisi CHP nin ve Anayasa Mahkemesi nin açık hedefi haline gelmiş ve bir ölüm kalım süreci yaşamıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimleri de benzer sıkıntılarla gerçekleşmiştir. AKP bu badireli süreci galibiyetle kapadıktan, Genelkurmay Başkanı ile Dolmabahçe Sarayı nda, ABD Başkanı ile Beyaz Saray da görüştükten sonra prestijini yeniden ihya edecek adımlar atmıştır. İlk adımla, askerle arayı düzeltmeye yönelmiştir. Kuzey Irak a düzenlenecek operasyonun tezkeresi TBMM den geçmiş ve operasyon 21 Şubat 2008 günü başlatılmıştır. TSK Kuzey Irak a girdikten iki gün sonra ikinci bir adımla, kendi tabanına hitap etmiştir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, türbanı üniversitelerde serbest bırakmak üzere AKP ve MHP nin birlikte hazırladığı ve TBMM de 12 Şubat 2008 günü kabul edilen, Anayasa nın 10. ve 42. maddelerini değiştiren kanunu onaylamıştır. Bu adımlar, başarılı olup olmadıkları bir yana, AKP yi diriltmiş 2008 yılında belirginleşen üçüncü adımla da her türlü ekonomik ve siyasal toplumsal muhalefete -Newroz toplantılarına,1 Mayıs kutlamalarına, işçilerin hak arama mitinglerine- yönelik susturma ve ezme politikasını uygulamıştır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kürt kökenli yurttaşlara karşı vatandaşın gerekirse silah kullanabileceğini ifade etmiş iç savaş kışkırtıcılığı yapmıştır. 2004 yılı sonrasında yapılan yasal değişikliklerle koruma altına alınan ve yetkileri arttırılan polis gücü ön plana çıkarak yaşam hakkına yönelik pervasızca vahim ihlallerine böyle bir ortamda yönelmiştir. Bu çerçevede bazı önemli vakaları hatırlayalım. 2008 yılında yaşam hakkı alanında ciddi ihlaller gerçekleşti. Faili meçhul cinayetlerin sayısı 2000 yılından beri en yüksek seviyeye ulaştı ve 30 kişi yaşamını yitirdi. Yargısız infaz/dur ihtarı/rastgele ateş açma sonucu 37 kişi öldürüldü. Gözaltında ya da cezaevinde, şüpheli olarak nitelediğimiz, ölüm vakaları sayısı 47 ye ulaştı. TİHV nin tedavi merkezlerine işkenceye maruz kaldıkları iddiasıyla başvuranların toplam sayısı da 425 dir. 2008 yılı içinde işkenceye maruz kalanların sayısı ise 269 tir. Bu rakamlar da geçen yılın rakamlarından yüksektir. Yetkisi arttırılan ve yasal koruma altına alınan güvenlik görevlilerinin ve cezaevi görevlilerinin 2008 yılındaki bu pervasız eylemlerinden bir tanesi örtbas edilemedi, Türkiye nin gündemine oturdu. Engin Çeber adlı yurttaşın cezaevinde öldürülmesi üzerine, medyanın ve kamuoyunun duyarlılık göstermesiyle güvenlik güçlerinin yaşam hakkına yönelik şiddeti konuşulmaya başlandı. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Çeber in ailesinden bir ilk oluşturarak özür diledi. Bu süreç içerisinde Vakfımızın yaşam hakkı ihlalleri ve işkence uygulamalarıyla ilgili yayınladığı raporlar uzun süre gazete ve TV yayınlarında yer aldı. Vakıf yöneticileri en çok izlenen TRT ve özel TV haber bültenlerinde ve özel programlarında konuşma Türkiye İnsan Hakları Vakfı 3

Önsöz Türkiye İnsan Hakları Raporu 2008 olanağı buldular. Günlük gazete ve haftalık dergilerde röportajlara katıldılar. İşkencenin önlenmesi projesi kapsamında yayınlanan kitaplarımız, İşkence Atlası gibi belgesel yayınımız, İşkenceye Tolerans Belgeseli, bu süreçte ilgi uyandırdı. İşkencenin sistematik olarak uygulandığı bir ortamda, Adalet Bakanlığı; TTB nin yürütücülüğünde ve dokümanlarda Vakfımızın da katkıda bulunacağı ifade edildiği bir proje çerçevesinde İstanbul Protokolü nün eğitimini başlattı. 5500 hekim, hâkim ve savcının iki yıl süreyle işkencenin hukukî ve tıbbî etkin soruşturulması yönünde eğitilmesi kuşkusuz önemli bir gelişmedir. Avrupa Komisyonu nun finanse ettiği bu projenin kadroları oluşturulurken Vakfımızla doğrudan ya da dolaylı ilişkisi olan uzman arkadaşlarımızın eğitim kadrolarına alınmaması da eleştiriye değer bir uygulamadır. Siirt, Van, Yüksekova, Hakkâri, İzmir de Valiler Newroz kutlamalarına izin vermedi. DTP öncülüğünde yapılan kutlamalara polis aşırı ve orantısız güç kullanarak müdahale etti. Ölenler-yaralananlar oldu. Van, Yüksekova ve Hakkâri de Vakfımız adına incelemeler yapan ve Coşkun Üsterci, Alp Ayan, Mehmet Antmen ve Hülya Üçpınar dan oluşan heyetin hazırladığı; Newroz Kutlamaları ve Sonrasında Yaşanan Olaylarla İlgili Rapor yerinde anlatımlardan elde edilmiş bilgileri tespit etmiş gerçekleri kamuoyuna aktarmıştır. Bu illerdeki barışçıl kutlamalar, Bolu ve Konya dan getirilmiş takviye Çevik Kuvvet lerin de katılımıyla polis müdahalesine uğradı, şiddetle kanla bastırıldı. Güvenlik güçleri cop, sopa, tazyikli su, gaz bombası plastik ve gerçek mermi kullandı. 4 kişi yaşamını yitirdi, 35 i güvenlik görevlisi olmak üzere yüzlerce kişi yaralandı, 249 kişi gözaltına alındı, onu çocuk olmak üzere 71 kişi tutuklandı. Yurttaşlarımız olaylar sırasında yaşam hakkı, işkence yasağı, ifade özgürlüğü, toplanma ve gösteri özgürlüğü, basın özgürlüğü, konut dokunulmazlığı ve mülkiyet hakkı ihlalleri yaşadı. Bütün bunların yanı sıra yurttaşlarımız, güvenlik güçlerinin ahlâkî değer, etnik-kültürel özellikler ve siyasal görüş ve inançları hedef alan tutum, davranış, küfür ve hakaretleri nedeniyle nefrete ve ayırımcılığa maruz kalmıştır. Bütün bu olanlar yurttaşlar üzerinde adeta bir halk sağlığı sorunu, yaygın ve ağır bir travmatik etki yaratmıştır. Bu tespitler, ne yazık ki, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi nin 60. yıldönümünde Türkiye de bildirgenin hemen tüm maddelerinin ihlal edilmekte olduğunu anlatmaktadır. Sorumlular da cezasız kalmaktadır. Bölgede askerî operasyonlar 2008 yılında da kesintisiz devam etti. Dokümantasyon Merkezimizin verilerine göre; Yıl içinde gerçekleşen 232 çatışmada, 146 asker/568 militan/23 geçici köy korucusu/2 sivil/3 polis memuru yaşamını yitirdi. 269 asker/9 militan/31 korucu/9 sivil/10 polis memuru yaralandı. 45 mayın patlamasında 29 sivil öldü, 51 kişi yaralandı. Geçen yıl 48 askerin intihar ettiği açıklandı. Ancak bir adlî tıp raporunda ölümün sırttan giren bir kurşunla gerçekleşmiş olduğu yazılı olduğu halde, intihar olarak kayda geçmiş olması intiharları şüpheli bir hale sokmaktadır. 1 Mayısı kutlayanlar da şiddete maruz kaldı. 1 Mayısı kutlayanları Başbakan ayaktakımı olarak niteledi. Değişik illerden takviye çevik kuvvet getirildi. İstanbul da güvenlik görevlileri DİSK binasına tazyikli su, biber gazı ve coplarla saldırdı. İstanbul halkı gün boyunca ilan edilmemiş bir sıkıyönetim yaşadı. İşçiler memurlar avukatlar dövüldü, basın mensuplarının kolu kırıldı, olayların yakınından geçen yurttaşlar da bu şiddetten nasibini aldı. 1 Mayıs ta işkence ve kötü muamele İstanbul sokaklarındaydı. 74 kişi yaralandı, 2851 kişi stadyumda 1 gün boyunca resmi işlemleri yapılmaksızın gözaltında tutuldu, sadece 4 kişi tutuklandı. Kamuoyuna...ülkede muhafazakâr, ayırımcı ve otoriter eğilimler yükselmekte buna mukabil insan haklarına yönelik duyarlılıkta büyük bir aşınma yaşanmaktadır. Bu kaygı verici gidişatın baş sorumlusu AKP Hükümetidir. (...) başta İstanbul Valisi Muammer Güler olmak üzere tüm sorumluları istifaya çağırıyoruz açıklamasını yaptık. 2008 yılına Türkiye de, Ergenekon soruşturmaları ve davası, en önemli siyasî ve adlî gündemi oluşturdu. Bu kapsamda TSK de görev yapmış en üst komutanlar orgeneraller -askerî darbe- emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve asker/sivil arkadaşları -terör eylemleri düzenledikleri, bazı faili meçhul cinayetleri ve eylemleri organize ettikleri- gerekçeleriyle gözaltına alındı, tutuklandı. Pek çok ga teci, yargı mensubu, siyasetçi de benzer bir süreç yaşadı. Bu gelişme, ordu içindeki darbe eğilimleriyle, heveslileriyle ve onlarla işbirliği içinde olan sivillerle hesaplaşma, üniformalıların gölgesinden kurtarma yolunda atılmış önemli ve bir ilk adım olarak değerlendirildi. Bu değerlendirmeler 4 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Türkiye İnsan Hakları Raporu 2008 Önsöz iç kamuoyunda olduğu gibi dış kamuoyunda da, özellikle AB ortamında, yaygın olarak yapıldı. Derin devletle yüzleşmenin ve onu yargılamanın gerekliliği konusunda İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı başından beri ve sürekli olarak görüş beyan etmiştir. Ergenekon davasına atfedilen misyonun başarıyla sonuçlanması kuşkusuz hepimizin isteğidir. Türkiye nin insan haklarına dayalı katılımcı, özgürlükçü, ve etnik, kültürel, dinsel, dilsel farklılıkları ilke edinmiş bir demokrasi insan hakları uğraşımızın hedefidir. Öncelikle bu hedefe yönelen bir siyasî güce ve irade beyanına ve bu amaca yönelik kapsamlı bir programa gerek vardır. Bu kapsamda baktığımızda, başlatılmış olan bu süreçte, Türkiye nin bir temel sorununun yargı yoluyla çözülebileceği gibi bir iddiayı ileri sürmek ve kamuoyunu bu beklenti içine sokmak ve bu hedefe ulaşmayı da zaman içinde sürekli yazılan Ergenekon iddianamesinden beklemek gibi bir temel yanlışla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz. Türkiye gerçekten derin devletiyle yüzleşmek istiyor mu? İddianamenin birinci sayfasında yazılamış olan bu iddianamede yazılı vakalarla TSK nin ve devletin istihbarat birimlerinin bir ilişkisi yoktur biçimindeki ifadelere bakarsak böyle bir istek görülmüyor. İkinci eksik/yanlış ya da sorun, iddianamenin kapsamı ile ilgilidir. Türkiye de gerçekleşmiş darbeler varken, hâlâ 1980 darbesinin generallerinin hazırladığı Anayasa, bazı değişikliklere rağmen, geçerli iken, Susurluk ve Şemdinli vakaları ve bütünüyle savaş bölgesinde kayıplar, işlenen cinayetler her türlü hak ihlalleri ortada dururken gerçek bir yüzleşme niyetinden söz etmek zordur. Ayrıca, uzun tutukluluk sürelerine rağmen iddianamenin geç açıklanmış ve tamamlanmamış olması, soruşturmanın gizliliği ilkesinin ihlal edilmiş olması, sanıkların özel yaşamıyla ilgili bilgilerin hükümet yanlısı medyada ya da internet sitelerinde yayınlanmış olması, bizim altını çizmemiz gereken olumsuz yanlardır. Ancak bazı sivil toplum örgütleri de dava konusuyla ilişkili olmamalarına rağmen dava dosyasında yer aldı. İHD ve TİHV nin adlarına da bu çerçevede rastlanıyor. Sanık Ergun Poyraz da bulunduğu söylenen TSK nin gizli ibareli bir belgesinde her iki kuruluş sözde insan hakları ihlallerini devlet aleyhine bilgi ve belgeler halinde toplayan KADEK (PKK) yanlısı örgütler olarak tanıtılmaktadır. Sağlık sorunları olan Ergenekon tutuklularına cezaevinde gerekli hizmetin verilmemiş olması ve geç salıverilmiş olması tartışmalar yarattı. Sanıklardan Kuddusi Okkır yaşamını yitirdi. Vakıf olarak bir açıklamada bulunduk. Cezaevi şartlarının iyileştirilmesi, sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkının eksiksiz yerine getirilmesi ve bunlar sağlanamıyorsa tutukluluk haline son verilmesi gerektiğini ifade ettik. Ergenekon davası süreci önemli bir insan hakları sorununu daha gündeme getirdi. Sayısı hakkında bilgimiz olmayan pek çok yurttaşın, kodlara bağlı olarak, telefonlarının kaydedildiği, dinlendiği anlaşılmıştır. Bu durum haberleşmenin gizliliği kuralına aykırıdır ve temel bir hakkın ihlali demektir. 2008 yılı Hükümetle olan ilişkimiz AB ne yönelik 3.Ulusal Programı hazırlıkları toplantısıyla sınırlı kaldı. Başbakan ın bir konuşmayla açtığı, İçişleri Bakanı ve Baş müzakereci Ali Babacan ın yönettiği toplantıya katılarak Ulusal Program taslağına dair önceden yazılı olarak sunduğumuz görüşlerimizi ve eleştirilerimizi özetledik. Ancak, kırkın üzerinde işçi ve işveren sendikaları vb.- kuruluş temsilcisi, akademisyen, gazeteci ve araştırmacının katıldığı toplantıda dile getirilen önerilerden hiçbirinin kaale alınmaması ve Ulusal Program taslağının hükümetçe olduğu gibi kabul edilmiş olmasını bir bildiri yayınlayarak eleştirdik. 27 Şubat 2009 da bu kez Devlet Bakanı ve Baş müzakereci Egemen Bağış ın daveti üzerine ulusal ölçekte davet edilmiş sivil toplum örgütlerinin katıldığı toplantıda da görüşlerimizi dile getirdik. Türkiye de ekonomik rakamlar büyümüş, ancak gelir dağılımındaki adaletsizlik daha da artmıştır. Toplumun geniş kesimlerinin yaşam koşulları olumsuz yönde etkilenmiş, yoksulların sayısı artmıştır. Büyük çaplı özelleştirmeler ve çalışanların sürekli kayıpları üzerine kurulu bu ekonomik durum, dünya ekonomisine entegrasyonun gereği ve bir başarı olarak sunulmuştur. Oysa, son dünya ekonomik kriziyle daha da vahimleşen iç ekonomik kriz; işten çıkarmalara durgunluğa ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı 5

Önsöz Türkiye İnsan Hakları Raporu 2008 daralmaya yol açmıştır. Geçim sıkıntısı, halkın büyük bir kesiminin temel yaşama hakkını tehdit etmektedir. Refah düzeyindeki düşüş ve toplumsal yoksullaşmanın yaygınlığı yaşanırken yolsuzluklar da gündemin önemli bir yanını oluşturdu. İmar yolsuzluklarıyla rant sağlanması, kamu ihalelerinde siyasî yandaşların kayırılması, ortakları arasında bakan çocuklarının ve akrabalarının adlarının geçtiği şirketlere kârlı iş olanakları sağlanması sürekli yazılan ve konuşulan konuların başında geldi. Yolsuzluk iddiaları içerisinde kuşkusuz Deniz Feneri davası en önemliler arasında yer aldı. Alman Mahkemesinin, Almanya daki Türkiyelilerden toplanan paraların amaç dışı kullanıldığı; bu paraların bir kısmının Türkiye de Kanal 7 Televizyonun finansmanı için harcandığı, bazı bürokratların ve siyasilerin özel hesaplarına aktarıldığına dair kararı Türkiye nin gündemini 2008 de uzun süre meşgul etti. Bu tartışma süreci devam ediyor. Deniz Feneri vakası insanî duyguların istismarına çarpıcı bir örnek oluşturmuştur. Zira Deniz Feneri Derneği ve benzeri yapılanmalar Türkiye nin demokratikleşmesi anlamında bir zihniyet değişikliğini işaret etmekteydi. Sivil Toplum Kuruluşu anlayışında bu girişimler büyük farklılıklara yol açtı. Yukarıda; savaşın, baskıcı bir yönetim tarzının, kriz, yolsuzluk ve yoksullukların yol açmış olduğu insan hakları ihlallerine, yaşam hakkı, kişi güvenliği ve toplantı ve gösteri özgürlüğüne değindik. Elbette cezasızlıktan da söz ettik. Ancak iki önemli başlık üzerinde düşünce ve ifade özgürlüğü ile cezaevlerinde süregiden sorunlardan- ayrıca durmak gerekir: 2008 yılının başında TCK nın 301. maddesi değiştirildi. Türklük sözcüğünün yerini Türk Milleti aldı; cezasının üst sınırı 3 yıldan iki yıla indirildi ve soruşturma yapma yetkisi Adalet Bakanının iznine bağlandı. Ancak bu değişikliğin düşünce ve ifade özgürlüğü alanında bir rahatlama sağladığını söylemek mümkün değildir. Savcıların 301 yerine kullanılabileceği başka maddelerinde olduğunu birçok kez ifade etmiştik. Nitekim yasadışı örgüt propagandası yapmak fiilini düzenleyen TMK nın 7. maddesine daha sık başvurulur oldu. Muhalif basın, özellikle de Gündem geleneğinden gelen gazeteler, sık sık toplatıldı ve 1 er aylık yayın durdurma cezasına çarptırıldı. Darwin in 200. doğum gününün kutlandığı günümüzde, birçok internet sitesine erişim, sırf yaradılışçıları eleştirdikleri için, engellendi. Richard Dawkins in Tanrı Yanılgısı adlı kitabına bir kez daha halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek fiilinden dava açıldı. Dahası TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi nin Mart 2009 sayısının Darwin kapağı ve evrim kuramını ele alan içeriği sansürlendi. İzolasyon diğer cezaevleri tiplerine da taşınarak norm haline gelmiştir. Ama bunun kadar önemli olan bir başka sorun ise cezaevlerindeki aşırı doluluk sorunudur. Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı ilk kez bu yıl yüz binin üzerine çıkmıştır. Bu aşırı doluluğun başta bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşması olmak üzere birçok soruna yol açmasından kaygı duyuyoruz. 2009 yılının demokratikleşme ve insan hakları alanında Türkiye için atılım yılı olmasını diliyoruz. Yavuz Önen Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı 6 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

YAŞAM HAKKI Giriş 2008 yılında faili meçhul ölümler, gözaltında veya cezaevlerinde ölümler ile yargısız infaz/ dur ihtarına uymama/rastgele ateş açma sonucunda meydan gelen ölümlere ilişkin veriler geçmiş yıllar ile karşılaştırıldığında, mevcut yasa ve düzenlemelerin iddia edildiği gibi güvenlik güçlerinin elini kolunu bağlamadığını ortaya koymaktadır. Kısacası yaşam hakkı ihlalleri hâlâ toplumsal bütünlüğe yönelik en önemli tehdit olarak varlığını sürdürmektedir: 2008 yılında yargısız infaz, dur ihtarına uymama ve rastgele ateş açma sonucunda 37 kişi yaşamını yitirdi. Oysa bu sayı 2007 de 24 idi. Faili meçhul ölüm olaylarında ise geçmiş yıllara oranla belirgin bir artış olduğu görülmektedir. 2008 yılında tespit edilen 30 faili meçhul ölüm olayı son sekiz yılın en yüksek rakamıdır. 1990 larda yaşanan olağanüstü hal dönemlerinde görülen rakamları anımsatan bu gelişme adeta Türkiye 90 lara geri mi dönüyor? sorusunu akıllara getirmektedir. Gözaltında meydana gelen ölümlerde de belirgin bir artış gözlemlenmektedir; 8 kişi çeşitli nedenlerle gözaltındayken yaşamını yitirmiştir. Bir başka alıkonma mekanı olan cezaevlerinde yaşamını yitirenlerin sayısı ise 39 dur (Bakınız, Cezaevleri bölümü). Siyasi cinayetler, bombalı saldırılar, yasadışı örgüt cinayetleri: 36 olay, 71 gözaltı, 43 tutuklama, 16 kaçırma. 46 ölü. 304 yaralı. Yargısız infaz/dur İhtarı/ Rastgele Ateş Açma: 37 ölü. 53 yaralı. Faili Meçhul Cinayet: 30 ölü. Kayıp: 2. Güneydoğu da operasyonlar: 232 çatışma, 22 hava saldırısı. ölü yaralı Kara Mayınları: 45 olay. Sivil çatışmalar: 44 olay, 138 gözaltı, 9 tutuklama. Şüpheli asker ölümleri: İşçi ölümleri: 146 asker. 568 militan. 23 korucu. 2 sivil. 3 polis. 269 asker. 9 militan. 31 korucu. 9 sivil. 10 polis. 29 ölü. 51 yaralı. 4 ölü. 117 yaralı. 48 kişi. 74 ölüm. 244 yaralı. 1. SİYASÎ CİNAYETLER, BOMBALI SALDIRILAR ve YASADIŞI ÖRGÜT CİNAYETLERİ Hrant Dink Cinayeti Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink in öldürülmesinin ardından Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığı bünyesinde oluşturulan Araştırma Komisyonu 3 Ocak 2008 de ilk görüşmesini İstanbul Valiliğini ziyaret ederek gerçekleştirdi. Toplantıya Komisyon Başkanı AKP Milletvekili Mehmet Ocaktan Güngör, İstanbul Valisi Muammer Güler in Türkiye İnsan Hakları Vakfı 7

Yaşam Hakkı Türkiye İnsan Hakları Raporu 2008 yanı sıra Hrant Dink i MİT mensubu olduğu iddia edilen biri kadın iki kişi ile tehdit ettiği öne sürülen Emniyetten Sorumlu Vali Yardımcısı Ergün Güngör de katıldı. İstanbul Valisi Muammer Güler, Bir tehdit söz konusu değil. Cinayetten 3 sene önceki görüşmede, Ermeni vatandaşlarımıza ve Patrikhane ye yönelik tehditlerin artması ve Sabiha Gökçen ile ilgili yazılan yazıdan kaynaklanan hassasiyet ifade edildi diye konuştu. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink in oğlu Arat Dink de, İstanbul Valiliği ne çağrılan babasının, Sokakta serseriler var, başınıza bir şey gelir denilerek tehdit edildiğini, bunun üzerine babası için kurşun geçirmez yelek aradıklarını söyledi. Hrant Dink Cinayeti ni İnceleme Alt Komisyonu na 4 Ocak 2008 de açıklamalarda bulunan Arat Dink, öldürülmeden önce babasının en kötü günlerini yaşadığını dile getirerek, babam kendisine gözdağı verildiğini, uyarıldığını ve onurunun kırıldığını söylemişti dedi. 14 Ocak 2008 de, Dink in öldürülmesinin ardından Trabzon da sabit telefondan jandarmayı arayan bir kişi, cinayeti O.S. nin işlediğini ihbar ettiği, babasının adını ve işyerini bildirdiği öğrenildi. Ancak bu konuşmanın tutanağında 9 gün sonrasının tarihinin girildiği anlaşıldı. Hrant Dink in öldürülmesinin ardından İstanbul Valisi Muammer Güler, katilin kaçarken çekilen video görüntülerini televizyon kanallarına dağıtmış, tanıyanların ihbar etmesini istemişti. Hrant Dink, 19 Ocak 2007 de silahlı saldırıda hayatını kaybettiği Agos Gazetesi binası önünde düzenlenen törenle anıldı. Törene katılan binlerce kişi, Dink için adalet istedi. Gazeteci Hrant Dink için düzenlenen törene katılanlar, Halaskargazi Caddesi ndeki Agos Gazetesi önünde öğle saatlerinden itibaren toplanmaya başladı. Gazete binası önünde silahlı saldırının gerçekleştiği yere Hrant Dink in fotoğrafları ile Hrant için, adalet için yazısının bulunduğu dövizler konuldu. Törene katılanlar buraya karanfiller bıraktı ve mum yaktı. Törende, Türkçe ve Ermenice Yiğidim aslanım burada yatıyor, Fırat türküsü, Sarı Gelin türküleri dinletildi. Daha sonra Hrant Dink in silahlı saldırıya uğradığı saat 14.58 e kadar Ermeni çalgısı duduk çalındı. Törene katılanların ellerinde Türkçe, İngilizce, Ermenice ve Kürtçe yazılı davizler taşıdığı görüldü. Törende, saat 14.58 de Hrant Dink anısına bir dakika saygı duruşunda bulunuldu. Daha sonra hazırlanan ortak basın açıklamasını gazeteci Oral Çalışlar okudu. Açıklamada, Dink in ölümünün üzerinden bir yıl geçtiği hatırlatılarak, 19 Ocak ın ülkede vicdanı olan insanların acı günlerinden birisi olduğu, aradan 100 yıl geçse de unutulmayacağı ifade edildi. Açıklamada, şu görüşlere yer verildi: Onsuzluğa alışmak mümkün değil, Hrant hepimizindir. Akla, vicdana seslenen bir devrimciydi. Bu ülke onu sevdi, insanları içten kucaklar, güven verirdi. Dosttu, kardeşti, yürekten konuşan bir hakikat anlatıcısıydı. Hrant bir Ermeniydi. Ermenilerin, Süryanilerin sesi çıkmayanların varlığını yeniden fark etmemizi o sağladı. Geçmişimizle yüzleşmek için içimizden birisi olarak hepimize el uzattı. Onsuz bir yıldır çok yalnızız, onsuz hüzünlüyüz. 20 Ocak 2008 de Uluslararası Hrant Dink Vakfı na ölüm tehdidi içeren bir mesaj gönderildiği gerekçesiyle 22 Ocak 2008 de Vakıf adına Avukat Fethiye Çetin suç duyurusunda bulundu. 5 Şubat 2008 de, Hrant Dink in öldürülmesinin 40. günü anısına ayin yapılırken Meryem Ana Kilisesi avlusunda ateş açan iki sanığın İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesi ndeki davası avukatların savunma hazırlaması için 7 Nisan 2008 e ertelendi. 19 Ocak 2007 de Hrant Dink in öldürülmesiyle ilgili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi nde görülen davaya 11 Şubat 2008 de 8 i tutuklu 19 sanıkla üçüncü duruşmasında devam edildi. Dink Ailesi nin avukatlarının verdiği bilgiye göre Erhan Tuncel, Dink ailesine sözlü sataşmalarda bulundu, Yasin Hayal ise Rakel Dink e el sallayıp güldü. Mahkeme heyeti kemik yaşı 19 olarak saptanan Ogün Samast ın yaşının 17 olduğuna karar verdi. Mahkeme heyeti ayrıca, görevi kötüye kullandıkları iddiasıyla Samsun da, görevi ihmal ettikleri ve suç delillerini gizledikleri suçlamasıyla da Trabzon da toplam dört güvenlik görevlisinin yargılandığı davaların İstanbul daki 8 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Türkiye İnsan Hakları Raporu 2008 Yaşam Hakkı ana davayla birleştirilmesi yolundaki talebi reddederek duruşmayı 25 Şubat 2008 e Ogün Samast ve Yasin Hayal dışındaki sanıkların sorgusunu yapmak üzere erteledi. Adalet isteyenler grubu ilk iki duruşmada olduğu gibi Beşiktaş Barbaros Meydanı nda toplandı. Hrant için adalet yazılı pankartlar taşıyan yaklaşık 250 kişi, Faşizme İnat Kardeşimizsin Hrant sloganları attı. Tiyatro sanatçısı Derya Alabora, Ergenekon Operasyonu yla gözaltına alınan pek çok kişinin Dink in yaşadığı sırada yargılandığı davalara müdahil olarak katıldığını hatırlatarak, talebimiz, bu davanın ucu nereye giderse gitsin aydınlığa kavuşturulmasıdır dedi. 25 Şubat 2008 de yoğun güvenlik önlemleri altında görülen 4. duruşmaya 4 tutuksuz sanık dışında tüm sanıklar katıldı. Duruşma yine kamerayla kayıt altına alındı; ancak sanıkların oturdukları yerden yaptıkları sataşmaların kayda alınmadığı bildirildi. Yasin Hayal, müdahil avukatlarının sorularına karşı gösterdiği tavır nedeniyle duruşma salonundan çıkarıldı. Erhan Tuncel de ifadesi alınacak olan sanık Ersin Yolcu ya soruları yanıtlamaması yönünde baskı yaptığı gerekçesiyle duruşma salonundan çıkartıldı. Sanık Ersin Yolcu nun soruları yanıtlamasından sonra Erhan Tuncel tekrar salona alındı. Yasin Hayal in avukatı Fuat Turgut un ise duruşma sırasında, Hrant Dink in Türk düşmanı olduğunu söylediği öğrenildi. Ogün Samast ın da duruşma sırasında Dink Ailesi nin avukatlarından Kezban Hatemi ye küfür ettiği belirtildi. Dava dosyasından, sanıklardan Yasin Hayal in fiziki takibe alındığının anlaşıldığını ve bu kayıtların dosyaya getirilmesini istediklerini belirten Fethiye Çetin, bu taleplerinin kabul edildiğini söyledi. Mahkeme heyeti Dink cinayetinin işlendiği günden bugüne kadar olan gelişmeleri anlatan Sapan adlı kitabı yazarak, soruşturmanın gizliliği ilkesinin ihlal ettikleri iddiasıyla gazeteciler Timur Soykan ve Demet Bilge Ergün hakkında suç duyurusunda bulunulmasına hükmederek duruşmayı 28 Nisan 2008 a erteledi. Cinayette ihmalleri bulunduğu gerekçesiyle Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi nde yargılanan O.Ş. ve V.Ş. adlı iki jandarma görevlisi ise 20 Mart 2008 de görülen duruşmada Hrant Dink in öldürüleceği istihbaratını aldıklarını ve konuyu Trabzon Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü M.Y. ile İl Jandarma Komutanı A.Ö. ye bildirdiklerini ifade etti. Amirlerinin istihbarat paylaşımına kayıtsız kalarak konunun üzerine gitmediğini söyleyen 2 jandarma görevlisi daha önceki ifadelerini amirlerinin talimatları doğrultusunda verdikleri dile getirdi. 18 Nisan 2008 de İstanbul Valisi Muammer Güler in, Dink cinayetinde ihmalleri olduğu gerekçesiyle şube müdürü ve amirlerin de aralarında bulunduğu 6 polis memuru hakkında soruşturma izni verdiği öğrenildi. Vali Muammer Güler, İçişleri Bakanlığı nın görevlendirdiği müfettişler tarafından hazırlanan raporun iki kez mahkemeden döndüğünü haberin üçüncü raporla ilgili olduğunu söyledi. Kendisine gönderilen üçüncü raporda müfettişlerin teklifi üzerine 1 şube müdürü, 1 emniyet amiri, 1 başkomiser, 1 komiser ve 2 polis hakkında soruşturma izni verdiğini söyleyen İstanbul Valisi Muammer Güler, raporda memurların ihmalle suçlandığını vurgulayarak Cumhuriyet Savcılığı gerekli araştırmayı yapacaktır. Kararı mahkeme verecek dedi. 25 Nisan 2008 de görülen 5. duruşmada söz alan Yasin Hayal in, Hrant Dink ten nefretle iğreniyorum demesi üzerine müdahil avukatlardan Erdal Doğan McDonalds bombalamasından önce Hrant Dink i tanıyor muydun sorusunu yöneltti. Bu soruya Yasin Hayal Tanımıyordum diyerek yanıt verdi. Bunun üzerine Erdal Doğan McDonalds olayından sonra cezaevindeyken Veli Küçük ve Ülkü Ocakları İstanbul Eski Başkanı Levent Temiz in ziyaretlerinin bunda etkisi var mı diye sordu. Hayal bunun üzerine panik bir halde Yalan söylüyorsun, yalan söylüyorsun diye bağırdı. Müdahil avukatlar tarafından sorular yöneltildiği sırada Hayal in avukatı Fuat Turgut un birkaç defa Orhan Pamuk için Orhanyes Pamukyens dediği ve bunun üzerine müdahil avukatların Fuat Turgut hakkında halkı kin ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı 9

Yaşam Hakkı nefrete tahrik ettiği gerekçesiyle mahkeme heyetine suç duyurusunda bulunduğu bildirildi. Sanıklardan Ogün Samast ın 18 yaşından küçük olması nedeniyle basına kapalı olarak gerçekleştirilen duruşmada, önceki celselerde olduğu gibi sesli ve görüntülü kayıt yapıldı. Rakel, Delal, Sera ile Arat Dink in, 9 Nisan 2007 de Samsun un Havza İlçesi ndeki bir asker cenazesinde yaptığı konuşmada, Hrant Dink i kastederek hain dediği iddiasıyla Giresun Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Dursun Ali Karaduman a 6 bin 100 YTL lik manevi tazminat davası açtığı 26 Mayıs 2008 de öğrenildi. 3 Haziran 2008 de cinayetle ilgili güvenlik kameralarının kaydettiği yeni görüntüler ortaya çıktı. Bir bankanın para çekme makinesi ve bir işyerinin güvenlik kameralarının görüntülerinde, Hırant Dink i öldüren Ogün Samast ın yanında olduğu öne sürülen 2. kişi görülüyor. Söz konusu 2. kişinin, Agos Gazetesi önünde uzun süre beklediği ve cinayetin ardından da ara sokaktaki inşaata girip kaybolduğu güvenlik kamerası görüntülerinden tespit edildi. Davanın 6. duruşması 7 Temmuz 2008 de görüldü. Sanıklardan Erhan Tuncel, duruşma salonundan çıkartılırken Yasin Hayal in avukatı Fuat Turgut a işaret parmağını sallayarak, yanlış sorular soruyorsun dedi. Duruşmayı izleyen Nevin Kılıçaslan adlı bir kadının, Ogün Samast a bakarak, boynuna götürdüğü eliyle kesme işareti yapması ve Pislik diye seslenmesine Ogün Samast küfür ederek karşılık verdi. Sanık Ogün Samast ın avukatı Levent Yıldırım, Agos Gazetesi önünden kaçarken televizyonda yer alan görüntülerdeki kişinin göz çevresinin müvekkilinin göz çevresine benzemediğini ileri sürerek, görüntülerdeki kişinin Ogün Samast olup olmadığına ilişkin rapor alınmasını istedi. Mahkeme Başkanı nın bunun üzerine görüntülerdeki kişinin kendisi olup olmadığını sorduğu Ogün Samast, O görüntüler bana benzemiyor. Ancak o benim dedi. Mahkeme Başkanı nın ısrarla O sen misin? diye sorması üzerine Ogün Samast, Görüntülerdeki kişi benim. Olay kapanmış gitmiş zaten cevabını verdi. Ogün Samast, avukatını Türkiye İnsan Hakları Raporu 2008 ima ederek, Manyağa bak diye konuştu. Kısa bir süre sonra kendisini iyi hissetmediğini söyleyen Ogün Samast, jandarmalar eşliğinde salondan çıkarıldı. Mahkeme Heyeti, duruşmada, Dink in öldürülmeden önce tehdit alıp almadığı ya da kaç kez tehdit aldığı konusunda İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazılan yazıya cevap verilmediğini bildirdi. Heyet, yazının tekrar yazılmasını, yine cevap verilmediği takdirde görevliler hakkında yasal işlem yapılmasını kararlaştırdı. Mahkeme, Hırant Dink cinayeti zanlısı Ogün Samast ın 18 yaşını doldurması nedeniyle duruşmaların açık olması kararı verdi. Kararın ardından, izleyici ve gazeteciler duruşma salonuna alındı. Davada 8 i tutuklu 19 sanık yargılanıyor. Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcıları Selim Berna Altay ile Fikret Seçen tarafından hazırlanan iddianamede, sanıklardan Erhan Tuncel in, Hrant Dink in öldürülmesine azmettirmek suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis, terör örgütünün yöneticisi olmak, patlayıcı madde imal etmek, patlayıcı madde atmak, mala zarar vermek ve 6 kişinin yaralanmasına neden olmak suçlarından da 22,5 ile 48 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyor. Yasin Hayal in Hrant Dink i öldürmeye azmettirmek suçundan müebbet, terör örgütünün yöneticisi olmak, Ferit Orhan Pamuk u tehdit etmek ve ruhsatsız silah bulundurmak suçlarından 18 ile 30 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması öngörülen iddianamede, O.S nin de Hrant Dink i öldürmek suçundan 18 yaşından küçük olduğu da dikkate alınarak 18 ile 24 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması, ayrıca terör örgütüne üye olmak ve ruhsatsız silah taşımak suçlarından 8,5 ile 18 yıl arasında hapisle cezalandırılması talep ediliyor. Sanıklardan Mustafa Öztürk, Tuncay Uzundal, Zeynel Abidin Yavuz, Ahmet İskender ve Ersin Yolcu nun da Hrant Dink in öldürülmesi eylemine yardım etmek ile terör örgütüne üye olmak suçlarından 22,5 ile 35 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, Yaşar Cihan ve Halis Egemen hakkında terör örgütüne yardım etmek suçundan 7,5 ile 15 yıl arasında hapis isteminde bulunuluyor. 10 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Türkiye İnsan Hakları Raporu 2008 İddianamede, Salih Hacısalihoğlu, Alper Esirgemez, İrfan Özkan, Osman Alpay, Erbil Susaman, Numan Şişman, Şenol Akduman ve Veysel Toprak ın da terör örgütüne yardım etmek, ruhsatsız silah taşımak ve suçluyu gizlemek suçlarından 7,5 ile 16 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları talep ediliyor. Sanıklardan Yasin Hayal in eniştesi Coşkun İğci hakkında düzenlenen iddianamede de bu sanığın Hrant Dink in öldürülmesine yardım etmek ve terör örgütüne üye olmak suçlarından 22,5 ile 35 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması istenmiş, dosya daha sonra ana dava ile birleştirilmişti. Davada Coşkun İğci nin ifadesinin ardından, sanık avukatları diğer sanıklara sorular yöneltti. Yasin Hayal in avukatı Fuat Turgut, Erhan Tuncel e, emniyet müdürlüğünden aldığı net maaş miktarı ile bu maaşı kimden aldığını sordu. Tuncel, Emniyet müdürlüğünden herhangi bir maaş almadım. Sadece kendileri ara ara ısrar ediyorlardı. Herhangi bir yere düzenli olarak yatan bir şey yoktur dedi. Erhan Tuncel, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) ve Atatürk Üniversitesinde temizlik ve güvenlik görevlisi olarak kadrolu gösterilip maaş verildiği yönündeki soruya da Bu bir iftiradır yanıtını verdi. Avukat Fuat Turgut un, Eskişehir de sürekli ziyaret ettiği yabancı uyruklu üniversite öğrencisi kız arkadaşının kimliği ve uyruğunu sorması üzerine ise Erhan Tuncel, Bu benim özel hayatımdır. Hiçbir ortamda, hiçbir şekilde, hiçbir davaya konu yapılamaz. Bunun muhabbeti yapılamaz. Bu, Türk örf ve adetlerine uygun değildir. Ben size eşinizin adını soruyor muyum? Büyüğümsünüz. Çok ağır bir laf oldu. Böyle bir ortama yakışmaz diye tepki gösterdi. Erhan Tuncel, Avukat Fuat Turgut un, kız arkadaşının İsrailli olup olmadığı konusundaki sorusunda ısrar etmesi üzerine, bunun iftira olduğunu belirterek, kız arkadaşının Lübnanlı olduğunu bildirdi. Avukat Turgut un, Kız arkadaşının İsrail casusu olacağı hiç aklına gelmedi mi? şeklindeki sorusuna ise Erhan Tuncel İsrail Cumhurbaşkanı nın ismini bilmiyorum, herhalde onun kızı. Fark edemedim, kusura bakmayın diye alaylı bir yanıt verdi. Erhan Tuncel, mahkeme başkanına, özel hayatına yönelik sorulardan rahatsız olduğunu söyledi ve Yaşam Hakkı salondan çıkma izni istedi. Ancak Mahkeme Başkanı, başka sorular yöneltileceği gerekçesiyle kabul etmedi. Avukat Fuat Turgut, sanıklardan Ogün Samast a da soru sormak için izin istedi. Samast bunun üzerine Beni o deli ile muhatap etmeyin dedi. Fuat Turgut, Samast ın olay günü, Agos Gazetesi önüne gelince Yasin Hayal i arayıp İçeri girip herkesi tarayayım mı? diye sorduğunu, Yasin Hayal in ise Orada masum insanlar var karşılığını verdiğini belirterek, bunun doğru olup olmadığını sordu. Ogün Samast, kendisinin ya da Yasin Hayal in böyle bir şey söylemediğini ileri sürdü. Avukat Fuat Turgut, olay günü gazete önünden yaptığı ikinci telefon görüşmesinin de gazeteci Etyen Mahçupyan ile mi olduğunu sordu. Samast bu soruya da Yok, Jennifer Lopez le... Beni bu adamla muhatap etmeyin diye konuştu. Daha sonra Yasin Hayal söz istedi, medya mensuplarına saygılarımı sunuyorum. Onların huzurunda Türk İslam aleminin lideri Sayın Muhsin Yazıcıoğlu nu selamlıyorum. Ey Müslümanlar, ey Alperenler kalbinizi ferah tutun. BBP iktidara gelene kadar bu kervan yürümeye devam edecek diye konuşmasına başladı. Hayal şöyle devam etti: Sanık arkadaşlardan biri, mahkeme ifadesinde, cinayetten önce Samast ın kendi arkadaşları ile yaptığı toplantıda merhum Hrant Dink ten bahsederken, o Ermeni yi vuracağını söylemiş ve alkışlandığını söylediler. Bu beyanda bulunan Ogün Samast, telefonda da bana olay günü içeriye girip herkesi tarayayım mı diyebilir. Bana böyle söyleyince kendisine orada masum insanların bulunabileceğini ve daha sonra vicdan azabı çekeriz dedim. Böyle bir şeye kalkışmamasını söyledim. O da bana tamam dedi. Ogün Samast ise, Agos Gazetesi önünde Yasal Hayal ile yaptığı telefon görüşmesini şöyle anlattı: Dink in orada olmadığını söyledim. Yasin Hayal bana, kapıdaki güvenliklerin kafasına sık, daha sonra içeridekilerin kafasına sık dedi. Ogün Samast ile ifadesinin çelişmesi üzerine Yasin Hayal, telefon kayıtlarının dinlenilmesini istedi. Bu talep üzerine Ogün Samast da kayıtların dinlenilerek gerçeğin ortaya çıkmasını talep Türkiye İnsan Hakları Vakfı 11

Yaşam Hakkı Türkiye İnsan Hakları Raporu 2008 etti. Bu tartışmaların ardından Yasin Hayal ile Erhan Tuncel in birbirlerine yaklaşarak konuştukları gözlendi. Mahkeme heyetinin duruşmaya verdiği ara sırasında nezarete alınan sanıklardan Yasin Hayal, nezaret camından kafasını uzatarak, Yaşasın BBP ve yaşasın Alperen Ocakları, iktidara yürüyoruz iktidara diye bağırdı. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ise, Yasin Hayal in kendisi ve partisi hakkındaki sözleri üzerine yazılı bir açıklama yaparak şunları söyledi: BBP ve Muhsin Yazıcıoğlu na karşı kurgulanmış senaryolar devam ediyor. Olay, bir provokasyonun alenen sergilenin bir sahnesidir. Anlaşılıyor ki yeni perdeler açıldıkça yeni senaryolar da oynanacaktır. Bekleyip göreceğiz. Tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildiği duruşma 13 Ekim 2008 e ertelendi. 7 Temmuz 2008 de devam eden 6. duruşmada, sanık Erhan Tuncel in 26 Haziran 2008 de verdiği dilekçedeki Memduh, Özgür, Ahmet ve Kürşat kod adlı savunma tanıklarının kimler olduğunun belirlenmesi için Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü ne yazı yazılmasına karar verildi. 20 Temmuz 2008 de Trabzon Valisi Nuri Okutan, Hrant Dink in öldürülmesinde ihmali olduğu iddiasıyla Trabzon eski İl Jandarma Alay Komutanı Albay A.Ö. ve eski İstihbarat Şube Müdürü Kıdemli Yüzbaşı M.Y. hakkında soruşturma açılmasına karar verildiğini açıkladığı öğrenildi. A.Ö. nün, karar hakkkında Trabzon Bölge İdare Mahkemesi ne yaptığı itiraz 28 Ekim 2008 de reddedildi. A.Ö., 21 Temmuz 2008 de tanık olarak Bursa 1. Sulh Ceza Mahkemesi nde ifade verdi. Ö., Hrant Dink in öldürüleceğine dair kendisine bilgi verilip verilmediğini hatırlamadığını söyledi. Mahkeme Başkanı Tülin Ertuğrul Özkan ın, Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi nde görevi kötüye kullanma suçundan yargılanan Jandarma Kıdemli Başçavuş O.Ş. ve Uzman Çavuş V.Ş. nin ifadelerini okumasının ardından, Albay A.Ö.: O.Ş. ve V.Ş. nin söylediği gibi olay öncesi bana bir bilgi geldiğini hatırlamıyorum. Toplantıda herhangi bir şekilde söylenmedi, konu gündeme gelmedi. Gerçekten ben hatırlamıyorum. Öyle bir istihbarî bilgi ellerine geçmiş ise zaten bu kişiler bu işin kursunu gören, eğitimini alan personel olup, ne yapabileceklerini bilmeleri gerekiyor dedi. 22 Temmuz 2008 de, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi nin, Hrant Dink in öldürülmesinde ihmalleri bulunduğu öne sürülen İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler in de aralarında bulunduğu 8 görevlinin yargılanmalarına izin vermediği öğrenildi. İstanbul Valiliği nin, Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah hakkında soruşturma izni vermemesi üzerine Dink Ailesi nin avukatları bu karara itiraz etmişti. Valiliğin görevi ihmal suçundan soruşturma izni verdiği eski İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve İstihbarat Şubesi nde görevli 6 memur ise bu kararın iptali için başvuruda bulunmuştu. Dink in Ailesi nin avukatlarının, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler hakkında yargılama izni vermeyen mahkeme hâkimlerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu na şikâyet ettiği 25 Eylül 2008 de. Gönderilen dilekçede, 3 müfettişin 1,5 yıl süreyle olayı soruşturup rapor hazırladığı hatırlatıldı. Raporlarda, emniyet görevlilerinin yapılan ihbarları ciddiyetle soruşturmadığının belirtildiği, ancak Bölge İdare Mahkemesi hâkimlerinin yargılama izni vermediği ifade edildi. Dilekçede, hâkimlerin tarafsız davranmayarak, sorumluların yargı denetiminden kurtuldukları öne sürüldü. 23 Temmuz 2008 de, Hrant Dink Cinayeti ni İnceleme Alt Komisyonu nun aylardır üzerinde çalıştığı suikastla ilgili raporunu tamamladığı öğrenildi. Komisyon üyelerinin değerlendirmesine sunulan raporda, Trabzon ve İstanbul da Emniyet ile Jandarma İstihbarat birimleri arasındaki kopukluk ve ihmale dikkat çekildi. Raporda, İstanbul ile Trabzon arasında büyük tartışmalara neden olan düşük kodlu istihbarat tartışması da yer aldı. Cinayetin işlendiği dönemde Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç in, Düşük kod mod yok, ses getirecek eylem ifadesi ya bombalamadır ya öldürmedir. 12 Türkiye İnsan Hakları Vakfı