Gezi den geliyoruz, birleşerek büyüyoruz, iktidara yürüyoruz! SOSYALİST DEMOKRASİ PARTİSİ YEREL SEÇİM BİLDİRGESİ



Benzer belgeler
Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin toplam nüfusunun sadece

hemşehri hukuku: Hemşehri hukuku: Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliye

DEMOKRATİK, MÜCADELECİ VE GÜÇLÜ YENİ BİR SENDİKAL HAREKET İÇİN BİRARAYA GELDİK, YOLA ÇIKIYORUZ...

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

Nasıl bir toplum ve nasıl bir eğitim?

Resmi Gazete Tarihi: Resmi Gazete Sayısı: 26313

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

İZMİR BÖLGE PLANI İLÇE LANSMAN SÜRECİ GAZİEMİR SONUÇ RAPORU

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığında Basın Açıklaması Gerçekleştirdik!

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı

SAĞLIKLI ŞEHİR YAKLAŞIMI

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 17. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRE

İŞ GÜVENCEMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ!

2. BÖLÜM Sinop Kent Konseyi Gençlik Meclisi Amacı, İlkeleri, Oluşumu ve Organları

Konsept Yorum 200 EYLÜL 2010

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

T.C AKDENİZ BELEDİYELER BİRLĞİ 2011 YILI ÇALIŞMA PROGRAMI

KONAK KENT KONSEYİ ÇALIŞMA YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

Sivil Yaşam Derneği. 4. Ulusal Gençlik Zirvesi Sonuç Bildirgesi

Fark Ettikçe, Birlikte Güçleniyoruz...

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

bireysel özgürlük dayanışma eşit haklar öz saygı katılım

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

ÇANAKKALE NİN GELİŞME ALANLARINDA EKOLOJİK YAKLAŞIMLAR. İsmail ERTEN

Bursa Yakın Çevresi Deprem Tehlikesi ve Kentsel Dönüşüm

1: İNSAN VE TOPLUM...

ZEYTİNBURNU KENT KONSEYİ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI UYGULAMA YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM/KURULUŞ. Hazine Müstaşarlığı Kalkınma Bakanlığı Maliye Bakanlığı Sosyal Taraflar

Kadın İstihdamı: Sorun Alanları, Çözüm Önerileri. Ülker Şener

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

YEREL ÇEVRESEL PLANLAMA

Cari: 5393 Sayılı. Belediye Kanunu

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Ülkesel Fizik Planı. Bölüm III. Vizyon, Amaç ve Hedefler (Tasarı)

TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ

Yerel Yönetimler. Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM/KURULUŞ. Hazine Müstaşarlığı Kalkınma Bakanlığı Maliye Bakanlığı Sosyal Taraflar

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları

Yerel Yönetim Vizyonu. Emin Dedeoğlu , Eskişehir

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

ULUSAL ÖLÇEKTE GELIŞME STRATEJISINDE TRC 2 BÖLGESI NASIL TANIMLANIYOR?

İ Ç İ N D E K İ L E R

6 TEMEL İLKESİ. 1 Bilgi 2 Bilinç 3 Buluşma 4 Beklenti 5 Belirsizlik 6 Benimseme

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi KATILIMCI DEMOKRASİDE YEREL YÖNETİM-STK İŞBİRLİĞİ 1. TOPLANTI

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

İZMİR BÖLGE PLANI İLÇE LANSMAN SÜRECİ BUCA SONUÇ RAPORU

GENÇLİK ŞÛRASI ÖN KOMİSYON RAPORU DEMOKRASİ BİLİNCİ VE KATILIM MAYIS 2012

IFLA İnternet Bildirgesi

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

İlerici Kadınlar Kimdir?

Köy nüfusu genel olarak azalmaktadır Kamu hizmetleri kırsal alanda yetersiz. Tarım ve hayvancılıkta elde edilen gelir düşük

ÖMER GÜNEY CHP MENEMEN BELEDİYE BAŞKAN A.ADAYI

ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ - 5-

ŞEHİR YÖNETİMİ Şubat 2018

İKLİM MÜCADELELERİ. bu küresel sorunlarla yüzleşmede kilit bir rol oynayacak, eğitme, tecrübeye ve uzmanlığa sahiptir.

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

ÜNİTER VE FEDERAL DEVLETLERDE YEREL YÖNETİMLER: LATİN AMERİKA ÜLKELERİ ÜZERİNDEN BİR İNCELEME

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ ANAYASASI

İZMİR BÖLGE PLANI İLÇE LANSMAN SÜRECİ BAYINDIR SONUÇ RAPORU

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

İstanbul Ticaret Üniversitesi ile Kadın ve Demokrasi Derneği ve Marmara Belediyeler Birliği Yerel Yönetimler Sertifika Programı

AB GENÇLİK POLİTİKALARINDA SAĞLIK

BURSA KENT KONSEYİ BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ NİN KATKILARIYLA

Madde 3 - (1) Bu Yönetmelik; 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 76 ncı maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

NİLÜFER KENT KONSEYİ ÇALIŞMA YÖNERGESİ

KENTSEL POLİTİKALAR II. Bölüm

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 SĠYASET

Tokat Kırılgan Gruplar (Kırsalda Yaşayanlar, Engelliler, Kadınlar, Yaşlılar, Göçle Gelenler, Mülteciler, Mevsimlik İşçiler)

Beşiktaş Residence Tower / Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

SAĞLIKLI ŞEHİRLER EN İYİ UYGULAMA ÖDÜLÜ / 2013 YARIŞMA ŞARTNAMESİ

Avrupa yı İnşaa Eden Gençler

gelişmesini sağlaması için gerekli birçok maddeye yer verilmiştir. Sözleşmede yer alan

ÇALIŞMA HAYATINDA DEZAVANTAJLI GRUPLAR. Şeref KAZANCI Çalışma Genel Müdür Yardımcısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı MART,2017

KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ

Kuzey Irak Kürt halkı kendi kaderini tayin edebilmelidir

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

Başlamadan, önce KMO Yönetim Kurulu ve şahsım adına sizleri sevgi ve saygı ile selamlarım.

ŞEFFAFLIK VE ETİK KÜLTÜRÜN GELİŞTİRİLMESİ

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

30 yıllık 2 / B sorunu bitecek. Herkes. rahat bir nefes alacak.

SİLİVRİ 2014 PAYDAŞ ANALİZİ

ÜNİVERSİTE VE SOSYAL SORUMLULUK. Prof. Dr. Yunus Söylet İstanbul Üniversitesi Rektörü

Katılımcı Demokrasi STK ları Güçlendirme Önerileri

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

TEKİRDAĞ- MALKARA. G-17-b-13-b PAFTA. Kültür Merkezi Alanı Oluşturulması ve Yeşil Alan Yer Değişikliği NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Trans Terapi ve Dayanışma Grubu Toplantılarının Yedincisi Gerçekleşti. SPoD CHP Beyoğlu Belediyesi Başkan Aday Adayı Gülseren Onanç ile görüştü

Transkript:

Gezi den geliyoruz, birleşerek büyüyoruz, iktidara yürüyoruz! SOSYALİST DEMOKRASİ PARTİSİ YEREL SEÇİM BİLDİRGESİ

NASIL BİR ÜLKEDE YAŞIYORUZ? Türkiye 2002 yılından bu yana AKP tarafından yönetiliyor. Bu zaman dilimi boyunca AKP bir devlet politikası olarak, Ortadoğu da güç merkezi olma ve AB ile bütünleşme stratejisini takip etti. Bu stratejik hattın takibi, tüm komşularla gerilim ve savaş tehdidine dayalı bir dış politika takip etmek anlamına geliyordu. Ülke içinde ise, işçi sınıfına, emekçilere ve tüm ezilenlere yönelik güçlü bir saldırı dalgası öngörüldü. AKP neoliberal politikaları hiç olmadığı kadar katı bir biçimde uyguladı. Tüm kamusal kaynaklar özelleştirme yoluyla sermayeye yok pahasına aktarıldı. Çalışma hayatı işçi sınıfının aleyhinde ve işbirlikçi bir avuç sermayedarın çıkarları lehinde yeniden düzenlendi. Taşeronlaştırma bir devlet politikası haline getirildi. İşçi sınıfı ve emekçi örgütleri iktidar eliyle zayıflatıldı. Kürt sorununda çözüm politikaları adı altında liberal bir inkâr siyaseti güdüldü, anadil başta olmak üzere Kürt halkının haklarının gaspı devam etti. Ortadoğu da bölgesel güç olma politikaları Kürt sorununu çözümsüzleştirdi, bölge halklarıyla ilişkilerin bozulmasına neden oldu ve emperyalizmle bağımlılık ilişkilerini daha da güçlendirdi. Gelinen noktada AKP nin emperyalizmle işbirliğine dayalı ve bölgede güç merkezi olma politikaları iflas etti. Irak, Mısır, Suriye politikaları birbiri ardına çöktü. AKP devraldığı devlet mekanizmasını yeni AKP li burjuvazinin güçlendirilmesi için seferber ederken, devletin eski sahipleri ile de amansız bir egemenlik mücadelesi yürüttü. Bu mücadelede giderek iktidarın sahibi haline gelirken, devletin militarist yapısını tahkim ederek sürdürdü. Her geçen gün daha otoriter bir devlet yapısını topluma dayattı, kendi muhalefetine karşı saldırgan bir tutum benimsedi, muhalefeti tasfiye etmeye çalıştı. Kürtlere ve sosyalistlere karşı saldırganlığını her geçen gün arttırdı. AKP nin ürettiği ekonomik başarı masalları uluslararası sıcak paranın ülkeye girişinden kaynaklandı. Sıcak paranın girişi ekonomiyi büyütmüş olsa da bölüşüm her zamankinden daha da fazla bozuldu, istihdam artmadı ve çok sayıda yeni dolar milyoneri türerken halkın refah düzeyi geriledi. AKP nin iktisadi planda kendisini bağladığı zemin ağırlıklı olarak inşaat sektörü ve kent toprağının kapitalist çevrime tabi kılınması oldu. Böylece çılgın projeler adı altında kent toprağının inşaat firmalarına pazarlanmasını sağlayacak tedbirler geliştirilmekle kalınmadı, tarihi ve doğal çevre tahrip edildi, ormanlar talan 3

edildi, tüm akarsular HES lerle çevrildi, suyun ticarileştirilmesi hiç olmadığı kadar arttırıldı. Geçen yılki Bakanlar Kurulu gündemlerinin yüzde 70 e yakınının inşaat sektörüyle ilgili olması bu durumu açıkça kanıtlamaktadır. AKP halkı inançları üzerinden böldü. Topluma Sünni, Hanefi inanışın normlarını dayatırken milyonlarca Alevi nin temel taleplerine, hak ve özgürlüklerine kapıları kapattı. Halkın bir kısmının yaşam tarzı ile sürekli mücadele etti. Onları kendi istediği kalıba dökmeye çalıştı. Toplumu, giyim kuşamdan başlayıp ne yenilip içileceğine, nasıl davranılacağına kadar pek çok muhafazakâr normu kabule zorladı. Şimdilerde de bu saldırıyı öğrenci evleri üzerinden sürdürüyor. İşte ilk defa Gezi direnişi ile AKP politikalarına karşı aşağıdan gelen bir halk tepkisi ortaya çıktı. AKP yi sarstı, tedirgin etti. Buna karşılık AKP nin saldırganlığını artırsa da Gezi direnişini yenemedi. İşte önümüzdeki yerel seçimler Gezi direnişi ekseninde AKP nin yukarıda özetlenen politikalarının halk oylamasına tabi kılınması anlamına gelecektir. Terazinin bir kefesinde Gezi nin çoğulculuğu, farklılıkların birliği ve renkliliği, diğer kefesinde AKP nin ceberut yüzü yer almaktadır. Şimdi yerel seçimler vasıtasıyla Akp, 1. Yüzde 50 düzeyinde oy alarak iktidarın gezi direnişiyle ulusal ve uluslar arası düzeyde yerle bir olan politik prestijini onarmak, 2. Cemaatle arasında polis, yargı, mit ve son olarak da dersaneler vesilesiyle süren iktidar mücadelesini kendi lehinde yeni bir merhaleye taşımak, 3. Kürdistan da a.bdp yi kuzeyden hüdapar, Barzani Partisi ve diğer işbirlikçi parti ve kurumlarla oluşturulan geniş bir anti bdp blokla, b.güneyde ise sıradan bir seçim propagandası aracı haline düşürdüğü Barzani nin bölgesel etkisiyle sıkıştırarak iyice zayıflatmaktır. Böylece yerel seçimlerin hemen sonrasında Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarına, işçi sınıfı ve tüm ezilenleri hedef alan neoliberal politikalara, doğayı talan eden inşaat projelerine, toplumun nasıl yaşayacağına, ne yeyip ne içeceğine, ne izleyeceğine, nasıl giyineceğine karar verecek toplum mühendisliği faaliyetlerine, din istismarcılığına devam edebileceği bir politik ortamı sağlamaktır. Bu nedenle yerel seçimler, sıradan bir seçim olmanın ötesinde geleceğimiz için referandum niteliğindedir. AKP eliyle sürdürülen neoliberal muhafazakarlığa dur diyelim! 4

GEZİ DİRENİŞİ VE YEREL YÖNETİM Sadece AKP tarihi açısından değil tüm ülke tarihi açısından geleceğe olan umudun güçlenmesini sağlayan bir direniş yaşadık. Direniş AKP ve ittifaklarının her türlü itibarsızlaştırma ve bölme çabalarına karşın 1 aydan daha fazla bir süre ülke gündemini doğrudan belirledi. Siyasal etkisi ise hala devam ediyor. Gezi direnişinin parktaki ağaçların kesilmesi ve parka Topçu Kışlası ve rezidans yapılması amacıyla başlatılan çalışmayla fitillenmesi iki önemli şeyi doğurdu. Birincisi halkın AKP nin 10 yılı aşkın bir süreden beri başta yerel yönetim faaliyetleri olmak üzere aritmetik çoğunluğuna dayanarak dilediğini yapabileceğini sanmasına bir tepki gelişti ve bu tepki AKP nin her türlü saldırganlığı karşısında geniş bir bloğun oluşmasına neden oldu. İkincil olarak, AKP nin genetik kodlarındaki inşaatçılığa, kentin tarihi ve doğal dokusunun tahribine ve kent toprağının AKP li inşaat baronlarına peşkeş çekilmesine dayalı politikalarına karşı dur dendi. Bu her iki karşı koyuşun ortak zemini, yereli yerelde yaşayan insanlara danışılmadan merkezi kararlarla yönetmeye kalkma, merkezden yerel hakkında karar verme gibi bürokratik yönetim anlayışına karşı koymaktır. Bu açıdan direniş yalnız AKP ye karşı değil 90 yıllık aşırı merkeziyetçi Türkiye siyasasına karşıdır. Bu direnişin kent bilincini geliştirmesi, muhalefetin güçlenmesini sağlaması açısından faydaları inkâr edilemez. İşte bugün tüm siyasal perspektiflerin olduğu gibi 2014 yerel yönetim seçimleri de bu direnişin prizmasından kırılarak siyasal alana yansıyacaktır. Hiç kuşkusuz bu direniş alternatif bir yerel yönetim kültürü oluşturmak ve geleceği örgütlemek açısından son derece önemli deneyimler bırakmakla kalmamış aynı zamanda alternatifin gerçekleşme olanaklarını da arttırmıştır. Alternatif bir yerel yönetim anlayışı, Gezi nin çoğulculuğuna, doğrudan demokrasiciliğine, değişim değerine göre değil, kullanım değerine göre biçimlenen mekânsallığı esas almasına, kentin doğal ve tarihi dokusunun korunmasına ilişkin ürettiği enerjiye bağlı kalınarak yeniden üretilmeli. YEREL YÖNETİMLER NEDİR? Türkiye de, halkın katılımına ve denetimine kapalı bir merkezi ve yerel yönetim anlayışı vardır. Halk karar süreçlerinden dışlanmıştır. İşçiler, emekçiler, ezilenler, kadınlar ve gençler yok sayılmaktadır. Milyonlarca insanın geleceğini ilgilendiren tüm ekonomik ve siyasal kararlar bir avuç azınlık tarafından alınmaktadır. Yerel yönetimler, demokratik yaşamı ve siyasal katılımı yani doğrudan demokrasiyi geliştiren toplumsal süreçlerde ortaya çıkmıştır. Demokratik bir yerel yönetim sadece kentlerin imar, bayındırlık ve sağlıklı yaşamını sağlayan bir örgütlenme demek değildir. Demokratik bir katılımın, demokratik bir işleyişin ve çoğulcu bir demokrasinin yerleşmesini hazırlayan bir toplumsal süreçtir. Oysa yerel yönetimlerin Türkiye de geleneksel kavranışı böyle olmamıştır. Türkiye de sistem partileri yerel yönetimleri bir rant alanı olarak görmüş, gerek belediye hizmetlerinin metalaştırılmasıyla ve gerek de kent toprağı üzerinden kazanılan olağanüstü rantlar nedeniyle ticari bir işletme ve bir ikbal kapısı gibi görülmüştür. Sistem partilerinin belediyecilik anlayışı bu nedenledir ki asfalt dökmenin, tretuvar boyamanın, kaldırım döşemenin ötesine geçmemiş, yerel yönetimlerde olması gereken katılımcılığın zerresi dahi söz konusu olmamıştır. Mesele belediyeyi ele geçiren partinin yerel ve merkezi düzeydeki 5

temsilcilerinin yolunu bulması olunca da doğal olarak daha fazla oy almak için suyu olmayan mezralara çamaşır makinesi bulaşık makinesi dağıtmak, önce yoksullaştırılan kitlelere makarna, pirinç, kömür dağıtmak gibi yollara başvurulmaktadır. Hükümetin uyguladığı neoliberal politikalarla yoksullaştırılan kitleler belediyelerin sadaka ekonomisine muhtaç kılınmakta ve bu yolla oy avcılığı yapılmaktadır. Halkın söz, yetki ve karar sahibi olmasını sağlayacak bir yönetim anlayışını yaşama geçirmek tarihsel bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Bu nedenle partimiz tüm demokrasi güçleriyle birlikte yaşadığımız sürece müdahale etmeyi siyasal bir görev olarak görmektedir. Bu seçimler, halkın kendi temsilcilerini seçmesi, demokratik katılımın sağlanması ve kendi kendini yönetmesi, yani demokrasinin kazanılması bakımından önemlidir. Emeğin, barışın ve demokrasinin Türkiye sini kurma hedefinin yeni bir adımıdır. Asıl amacı sosyalist bir toplum olan partimiz, geleceğin eşit ve özgür toplumsal ilişkilerinin bir ölçüde bugünden kurulabileceğine inanarak bu yönde adımlar atmaya çalışmaktadır. Partimiz, bu hedefine ulaşmak için genel ve yerel yönetim anlayışını her aşamada ortaya koymayı, görevinin bir gereği olarak görmektedir. Nasıl bir devlet, toplum ve demokrasi istiyorsak, onun kurulabilirliği temelinde Türkiye nin siyasal ve toplumsal sürecine müdahale etmek zorundayız. Yaşanılan sosyalizm deneyleri bize göstermiştir ki; demokrasinin bütün kurum ve kuruluşlarıyla kalıcılaşması, toplumsal olarak içselleştirilmesi, toplumsal dönüşümün temel dinamikleri olan işçi sınıfının, tüm emekçilerin ve ezilenlerin kitlesel katılımını sağlayacak demokratik ilişki ve işleyiş biçimlerine bağlıdır. 6 SORUNU NASIL ELE ALIYORUZ? Yerel yönetimlerin siyasal ve toplumsal bir kavram olarak ortaya çıkması ve sosyal-idari bir kurum haline gelmesi, Avrupa da feodalizmden kapitalizme geçiş sürecinde başlamıştır. Ticaret ve kültür merkezleri olmaya başlayan kentlerin özgürleşmesi ve kendilerini yönetme girişimleri 12. yüzyıl Avrupa sında başlayan ve boyutları günümüze kadar uzanan bir tarihsel olgudur. Kapitalist toplumda devletin merkezi bürokratik ve askeri niteliğinden dolayı hukuksal ve siyasal haklar ve demokrasi, her zaman eksik ve sınırlı bir şekilde kullanılmıştı. Ekonomik sömürüden kaynaklanan eşitsizliklerin varlığı hukuksal düzenlemede ortaya çıkan tüm hakları ve özgürlükleri biçimsel bir niteliğe büründürmüştü. Bu nedenlerle demokrasinin olmazsa olmazı olan eşit ve özgür ilişkiler burjuvazinin çıkarlarını zedelediği her konuda engellenmiştir. Burjuvazi kendi egemenliğini pekiştirdikçe parlamentoları asli işlevlerinden arındırarak kendi sınıf çıkarlarının korunması temelinde siyasal ve ideolojik egemenliğini yasal biçimlere sokmanın bir aracı haline getirmiştir. Doğrudan demokrasinin tarihsel bir biçimi olan Paris Komünü yeni tipte bir devlet biçimiydi. Bu devlet biçimi aynı zamanda devrimci ve demokratik halk iktidarının kuruluşunun tarihsel bir adımıydı. Belirli bir geçiş dönemine denk düşen bu devlet biçimi, kapitalist devletin sömürücü, baskıcı ve bürokratik baskı aygıtını ortadan kaldırıp atmış, onun yerine toplumun eşit ve özgür gelişmesinin yolunu açan, doğrudan demokrasinin gelişmesinin ön koşullarını yaratan demokratik bir mekanizma koymuştu. Sonraki tarihsel ve toplumsal süreçte daha da gelişecek olan bu mekanizma, komün tipi örgütlenme ve

demokrasi modeliydi.1 Eski devletin egemenleri olan büyük burjuvazi, kilise kodamanları ve aristokrasinin dışında kalan tüm toplumsal sınıfların ve katmanların güçleri oranında temsilcilerinden oluşan komün, daha o zamandan devletin nasıl bir demokratik niteliğe kavuşabileceğini göstermişti. Komün siyasi, askeri, idari, mali, eğitim, kültür vb. alanlarda ortaya çıkan bürokrasiyi yok etmiş; bu alanlarda görev alanları seçimle gelip seçimle giden ve topluma karşı sorumlu olan kişiler haline dönüştürmüştü. Paris Komünü ile başlayan bu devrim ve sosyalizm geleneği Ekim Devrimi yle Sovyetler biçiminde sürmüş ve daha sonraki süreçte de birçok yerde konseyler/meclisler şeklinde çeşitli ad ve biçimlerde günümüze kadar devam etmiştir. Komün tipi örgütlenmede, kapitalist toplumda ortaya çıkan temsili kurumların tümü yok edilmez, edilemez. Bunların önemli bir kısmı sınıfsal içerikten ve işlevlikten arındıkları oranda komünün ilişki ve işleyiş biçimine uyarlanıp sürdürülebilir. Böylelikle doğrudan/dolaysız demokrasinin koşullarında içselleştirilmiş temsili kurumlara, eskiye oranla daha etkin ve daha demokratik bir şekilde işlerlik kazandırılabilir. Bu ancak, temsilcilerinin eşit ve genel oyla seçilmesi, geri çağrılabilmesi ve her aşamada sorumlulukların denetlenebilir bir mekanizmaya kavuşmasıyla olabilir. Sosyalist demokrasinin olmazsa olmazı olan çoğulculuk ilkesi, komün tipi örgütlenme biçiminde (ilk kez Paris Komünü nde ve Sovyetlerin ilk döneminde) etkin bir şekilde uygulanarak, sömürücü ve baskıcı sınıfların dışında yer alan sınıflara ve tüm katmanlara kendi güçleri oranında temsil olanağı yaratılmıştır. Bütün bu tarihsel deneylerden çıkarılacak dersler, bugünkü yerel yönetim modelimizin oluşmasına ışık tutmaktadır. TÜRKİYE DE YEREL YÖNETİM GELENEĞİ Osmanlı devleti merkezi ve bürokratik yapısı nedeniyle, doğudaki imparatorluklar gibi demokrasinin ve yerel yönetimlerin gelişmesini engellemiştir. Osmanlı imparatorluğu ve Cumhuriyet döneminde batıda olduğu gibi burjuva anlamda bir demokrasi, başka bir deyişle demokratik devlet biçimleri olmamıştır. Bu nedenle Türkiye tarihinde bir demokratik yerel yönetim modeli ve uygulamasından söz edilmemektedir. Cumhuriyet dönemi boyunca yerel yönetimlere ilişkin politikaların esasını, yereli en sıkı bağlarla merkeze bağlamak oluşturmuştur. Üniter devletin genel yapısından kaynaklanan bir sisteme göre, yürütme/ hükümet işleri, bütün geleneksel kurumların uzantıları şeklinde yerelde (her yerde) geçerli olmuştur. Böylelikle burjuva demokrasilerine benzer bir genel ve yerel yönetimden yoksun olan Türkiye de, toplumsal yaşamın demokratik bir değişimi ve dönüşümü yolunda çok ileri adımlar atılamamıştır. Bu nedenle, merkezi yapıyı yerelde hiçbir şekilde tekrarlamayan bir demokratik yönetim anlayışını ortaya koymak ve bunu ulusal, sınıfsal, etnik, dinsel, kültürel vb. kesimlerin geniş katılımıyla hayata geçirmek tarihi bir önem kazanmaktadır. Dünyayla eş zamanlı bir biçimde, artı değerin daha çok sanayi kapitalizminden elde edildiği dönemde Türkiye deki yerel yönetim anlayışı da bu duruma uygun biçimde şekillenmekteydi. Yerel yönetimler daha ziyade nüfusun da ekseriyetini oluşturan işçi sınıfı ve diğer ücretlilerin ailelerinin konut, 7

8 ulaşım, ısınma, kreş ve dinlenme gibi ihtiyaçlarının en az maliyetle karşılanmasını hedeflemekteydi. Bu biçimiyle emek gücünün kapitalist sınıfa maliyeti en aza inmiş oluyordu. Neoliberal dönemde ise yerel yönetimlerin işlevleri değişti. Piyasanın kendi kendini denetleyeceği ve dengeye getireceği tezi çerçevesinde şekillenen neoliberalizm kamusal olan hemen her şeyi, eğitimi, sağlığı piyasaya terk etti ve üzerinden kar elde edilebilecek biçimde yeniden şekillendirdi. Sermeyenin uluslararası dolaşımının önünde var olan tüm engeller ortadan kaldırıldı. Gümrükler indirildi, özelleştirmeler, esnekleştirmeler, kuralsızlaştırmalarla sermaye nasyonalite farkı gözetmeksizin tüm dünyada halkların zenginliklerini sömürdü ve talan etti. Türkiye de bu süreç esas itibariyle 24 Ocak 1980 Kararları ve onu tamamlayan 12 Eylül askeri diktatörlüğünce başlatıldı. Neoliberal dönemde yerel yönetim anlayışının merkezine aynı nedenlerle kent arsası üzerinden rant sağlayan, spekülasyon yapan ve tüm belediyecilik hizmetlerinin metalaştırılması esasına dayanan bir perspektif oturdu. Kentin toprağını yeniden kapitalizme kazanacak projeler gündeme geldi. Galataport, Haydarpaşa, üçüncü köprü ve Kanal İstanbul gibi projelerle bu alanlar üzerinden kar elde edilebilecek biçimde yeniden değerlendirilirken, bu bölgelere çok eskiden gelip yerleşmiş kent yoksulları da şehrin daha dış bölgelerine sürüldü. Diğer yandan kentlinin kullandığı doğalgaz, su, elektrik, ulaşım, kreş, otopark gibi mal ve hizmetler, daha fazla metalaştırıldı ve kapitalizmin hizmetine sunuldu. 1980 den günümüze yaşanan toplumsal, ekonomik ve siyasal olaylar bu sürecin tahkim olmasını sağladı. Öncelikle o günlerden bugünlere kır nüfusu azalırken kentlerin nüfusu ve istihdam içindeki oranı hızla arttı. Hızlı kapitalistleşme kırdan kente göçü arttırdı. Bu göçün önemli bir nedeni de neoliberal politikaların tarım ve hayvancılığı tasfiye etmesiydi. Diğer yandan özellikle terörle mücadele bahanesiyle yakılan 3 binden fazla köyün sakinleri can güvenliği nedeniyle büyük kentlere göç etmek zorunda kaldılar. Bu durum kısa süre içinde büyük kentlerin çevresinde yoğun bir gecekondulaşma olgusunu gündeme taşıdı. Bu durum bir yandan belediyelerin sayısını, bir yandan da ekonomik ağırlıklarını arttırdı. Böylece belediyelerin yukarda açıklamış olduğumuz rant üretimi, paylaşımı ve belediye hizmetlerindeki ticarileşme ve metalaşma fonksiyonları gelişti. 2004 yılında işbaşı yapan AKP belediyeleri, belediye hizmetlerinin ticarileşmesi konusunda kendi öncülleri olan tüm hükümetleri ve belediyeleri geride bıraktı. AKP bir yandan belediye işçilerinin örgütsüzleştirilmesinde, sendikasızlaştırılmasında büyük işlevler üslendi. Taşeronlaştırma, özelleştirme, esnek ve kuralsız çalışma metotlarını son derece yaygınlaştırdı. Kent topraklarının rant üretimine yönelik kullanımı için imar düzenlemelerini gündeme getirdi. Karayolları, İETT Garajı gibi kamuya ait değerli kent arsalarını özelleştirme portföyleri içinde satışa sundu. Çıkardıkları 2B yasası ile ciddi bir rant elde etmekle kalmadılar, aynı zamanda çevre ve orman dokusuna da ciddi zararlar verdiler. AKP, kent topraklarının üzerinden elde edilen rantın paylaşımında kendine yakın dini cemaatleri özel olarak gözetti. Yeniyetme bir burjuvazinin ortaya çıkmasını sağladı. Diğer yandan da AKP nin belediyecilik yaptığı yıllarda kentsel mal ve hizmetlerin enflasyonun üzerinde zamlandığı görüldü. AKP, iktidarının başından bu yana inşaat sektörüne görülmemiş oranda destek verdi. Bu vesileyle hem ülke ekonomisini hareketlendirmeye çalıştı, hem de kendi iktidarının iktisadi dayanaklarını teşkil

eden inşaat baronlarını güçlendirdi. Duble yol, tünel, baraj, hastane, okul, metro, toplu konut ve gökdelen inşaatında görülmemiş artış oldu. İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerde boş arsa kalmadı. Ülke görülmemiş bir hızla betonlaştırılmaya başlandı. Depreme karşı kentsel dönüşüm adı altında başlatılan süreçle Sulukule örneğinde olduğu gibi yüzlerce yıldır aynı mekânda yaşayan insanlar yaşam alanlarından zorla koparılarak kentin dışına sürüldü ve yerlerine zenginlere villalar dikildi. Böylece tarihsel doku da yok edilmiş oldu. Armutlu, Aydos, Gülsuyu gibi emekçi semtlerine zorla el koymak için türlü operasyonlar düzenlendi. Başbakan ın çılgın proje olarak tariflediği, iki kent, bir havaalanı ve Karadeniz i Marmaray la bağlayacak kanal projesi ise bu sürecin şahikası oldu. Bu proje İstanbul nüfusunu ikiye katlamak, Kocaeli nden Edirne ye kadar büyümüş bir İstanbul yaratmakla kalmayacak, aynı zamanda tüm kuzey ormanlarının, su kaynaklarının yok olmasına neden olacak ve kanal vasıtasıyla da denizlerde daha fazla olmak üzere korkunç bir ekolojik yıkıma neden olacaktır. Ancak bu inşaat projesi şimdiden milyarlarca dolarlık hacmiyle tüm inşaat ve emlak sektörünün ağzının suyunu akıtmaktadır. Neoliberal politikalarla halkı bir lokma ucuz ekmeğe muhtaç eden AKP, yerelde uyguladığı sadaka ekonomisi ile halkın aczinden faydalanmakta ve bu durumu yaklaşan seçimler vasıtasıyla oya tahvil etmek istemektedir. Oluşturdukları fonlar ve üstten dayanışma ağları vasıtasıyla halkın cebinden çıkan para ile halka sözde yardımlar dağıtmakta; kömürle, parayla, beyaz eşya ile açıkça oy satın almaya çalışmaktadır. YEREL YÖNETİM ANLAYIŞIMIZ İnsanın insan tarafından sömürülmesine ve ezilmesine, cinsler ve uluslar arasındaki eşitsizliğe, doğal çevrenin yağmalanmasına son verecek; insanın ve insanlığın ortak kültürünün gelişiminin önündeki tüm engelleri ortadan kaldıracak; bayrağında her şey insan ve doğa için ve herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar şiarlarının dalgalandığı bir sosyalist toplumu amaçlamaktadır. Bu amaçla Partimiz özetle: 1. Kapitalist toplumun devrimci tarzda aşılmasını; işçi sınıfının ve emekçilerin kendi iktidarları olarak sosyalist demokratik bir toplumu kurmalarını ve son çözümlemede bu amaca, bölgesel ve enternasyonal çapta ulaşılabileceğini; 2. Siyasal ve toplumsal alanda devrimci bir değişimin, emekçilerin partisinin herhangi bir biçimde hükümet olmasıyla değil; bizzat işçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin kendilerini yönetmesiyle gerçekleşeceğini; 3. Emekçilerin daha bugünden, toplumsal yarar doğrultusundaki faaliyetlerini geliştirecekleri, eşitlikçi, dayanışmacı ve demokratik ilişkileri yaşamın her alanına yayacakları, yaratıcılıklarını geliştirecekleri bir mücadele hattını ve siyaset tarzını; 4. Yaşamın her alanında söz ve karar sahibi olma anlayışını yerel yönetim alanının da olmazsa olmazı olarak kabul ederek, tüm demokrasi güçlerinin halkın demokratik iktidarı için en geniş birlikteliğini savunmaktadır. Partimiz, devletin merkeziyetçi, bürokratik ve militer niteliğinin, egemen ulus ve devlet ilişkilerinin 9

10 yarattığı tarihsel ve toplumsal geleneklerin tasfiyesinin eşit ve özgür bir gelecek için zorunlu olduğuna inanmaktadır. Üniter yapının tasfiye edilerek çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı vb. bir siyasal ve toplumsal yapının kurulması için, siyasal ve toplumsal özgürlüğü amaçlayan bütünlüklü bir mücadelenin, yerel yönetim alanında da yaşama geçirilmesini amaçlamaktadır. a) Demokratik Politika Bu anlayış ışığında demokratik politika kavramıyla demokrasi, yani halkın kendi kendini yönetmesi arasında doğrudan ve ayrılmaz bir bağ söz konusudur. Demokratik Politika yı hayata geçirmek için, kamusal sorunların tartışılmasına katılan yurttaşların eşit ve özgür olmaları gereklidir. Her türlü bilgi, belge ve diğer kaynaklara erişebilmeleri ve özgür bir tartışma sürecinin yaşanması da örgütlü katılımı gerektirmektedir. Türkiye nin siyasal ve toplumsal hayatı bu demokratik dayanaklardan yoksundur. Yurttaş eşitliği, kamusal açıklık ve denetim (yönetimden hesap sorabilme) ve özgür tartışma devlet ve egemen güçler tarafından çeşitli biçimlerde engellenmektedir. Demokratik Politika nın hayata geçirilmesi için önündeki ulusal, sınıfsal, cinsiyete dayalı ekonomik, kültürel ve politik engellerin ortadan kaldırılması gereklidir. Bu bağlamda sürdürülecek olan çok yönlü mücadelenin en önemli alanlarından biri yerel politika alanıdır. Yerelde uygulanacak demokratik politikanın yaygınlaşması ve gelişmesi, ancak yerel demokratik kurumların demokratik ilişki ve işlerliğe kavuşması ile mümkün olacaktır. Bu nedenle yerel olan ile merkezi olanın ilişkisinin iyi kavranması gereklidir. Yerel olan, insanların politik iktidar ile doğrudan yüzleştikleri mekânı anlatmanın ötesinde bir anlama sahiptir. Yerel olan, mekânsal olanla toplumsal olanın ayrılmaz bir birlikteliğini ifade etmektedir. Yerel olanın tanımı, yerel olmayan ı da içerir. Tersten ele alırsak yerel olmayan (devlete özgü politika mantığı) ise aynı zamanda yerel politika yı tanımlamış olur. Burada ortaya çıkan çelişki, demokratik politika nın yerel politika bağlantısı ile yerel olmayan politika nın ulus-devlet mantığına göre tanımlanan politika bağlantı noktaları arasındadır. Türkiye de devletin varlığını ve bekasını koruma genel amacı yerel politika nın demokratik politika ile olan bağlantısını engellemektedir. Bu sorunun çözümü yerel politikayı demokratikleştirmekten ve yerel olmayan politikanın yerel üzerindeki tahakkümüne son vermekten, son kertede de yerel olmayan politikayı demokratikleştirmekten geçer. Yerel politika ancak halkın en geniş kesimlerinin köylerden, mahallelerden büyük kentlere kadar komünler, meclisler vasıtasıyla örgütlenmesi ve kendi geleceğinde söz sahibi olabilmesinden geçer. Sorunun çözümü demokratik özerklik modelidir. Demokratik özerklik, demokratik ilkelere göre örgütlenen idari, siyasi ve mali özerkliğe sahip bir kurumlar seti ve işlevler bütünü olarak tanımlanabilir. Böyle bir tanımlama, öncelikle devletin kamu yönetsel/siyasal, ekonomik fonksiyonlarının gerekli anayasal ve yasal düzenlemelerle yeniden tanımlanmasını zorunlu kılmaktadır. Aynı zamanda merkezi devlet ile özerk yönetimler arasındaki ilişkinin ve nihayetinde özerk yönetimlerin kendi içindeki işlevlerinin (kamu yönetimi, siyasal, ekonomik vb.) tariflenmesi gerekmektedir. Devletin özerk bölgeler esasına göre işlevlerinin yeniden yapılandırılmasıyla, milli savunma, dış

ticaret ve genel maliye, vatandaşlık hukuku, yargı, özerk bölgelerin denetlenmesi ve eşgüdümlerinin sağlanması görevleri dışındaki tüm görevler ve yetkiler özerk yönetimlere devredilmelidir. Sorunun çözümü için öncelikle siyaset tarzının değiştirilmesi ve merkezden değil, yerelden merkeze doğru kurulan yeni bir örgütlenme anlayışıyla düşünmek gereklidir. Yaratıcı bir anlayışla demokratik iktidar alanının kuruculuğuna soyunmak bu nedenle önemlidir. Köy komününün, mahalle meclisinin temel politik birim olarak ele alınmasından başlayarak, belde, ilçe, il, bölge ve merkezi düzeyde yeni bir örgütlenme anlayışını geliştirmek önümüzdeki sürecin en önemli yönelimi olmalıdır. Bu vasıtayla yerel politika demokratik bir içerik kazanacak ve merkezin yerel üzerindeki tahakkümü ortadan kaldırılacaktır. Böylece işçilerin, emekçilerin ve tüm ezilenlerin politik sürece doğrudan katılması, mücadelenin bir parçası haline gelmesi, kendilerinin ürettiği çözümleri kendi mücadeleleri ile yaşam karşısında sınamaları ve bu süreç içinde geliştirmeleri mümkün olacaktır. b) Örgütlü Katılım Bu noktada doğrudan katılımın ve denetimin açık olduğu bir kent yönetiminde, hayatımızda değişen ne olurdu, diye düşünebiliriz. Bu özgürlük alanını hayal edebilir ve hayal gücünün ortaya çıkaracağı düşünceler etrafında somut çözümlemeler geliştirebilir ve bunları heyecan verici pratikler olarak yaşama geçirebiliriz. Hayal gücümüzü; insanların hayata tutunma yöntemlerini, birbirlerine sahip çıkma yollarını bulacakları zeminlerin kent ortamlarında nasıl geliştirileceği üstüne kurabiliriz. Türkiye de halkın katılımına dayanan demokratik bir siyasal sistemin neden bir türlü gerçekleşmediğini, demokratik bir siyasal kültürün neden oluşamadığını sorguladığımızda, meselenin yeni bir demokratik, siyasal ve toplumsal sistemin gerekliliği olduğunu anlarız. Toplumsal örgütlenmeye ve siyasal katılıma kapalı bir sisteme karşı, yaşamın her alanında çoğulculuğun, doğrudan katılım ve denetimin olduğu, bunun için yanıtların ve alternatiflerin üretildiği pratiklere gereksinim vardır. Bu pratikler, toplumsal muhalif güçlerin kendilerini açığa vuracakları ve toplumun kendini örgütleyebildiği kanalların açılacağı yeni bir siyasal ortamın yaratılmasıdır. Yani, doğrudan katılım ve denetim kanallarının yaratılması, yeni bir siyasal ve toplumsal kuruculuğun çok yönlü pratiklerinin yaşanmasıdır. Yaşanmakta olan süreç halkın siyaseten temsiline değil, siyasetten uzaklaşmasına dayanıyor ve halkın örgütsüzleşmesini dayatıyor. Halkın toplumsal yönetime katılma ve denetleme olanağı yoksa, örgütlü toplum yoksa, demokratik bir sistemden bahsetme olanağı da yoktur. Bu durum, yaşadığımız toplumsal ve siyasal hayat; eşitliği, siyasal denetim ya da yönetimden hesap sormayı engelliyor. Bu da halkın katılımını sağlayacak bir örgütlenme olgusunu her şeyin önüne çıkarıyor. Halkın iradesini oluşturma ve bunu aşağıdan yukarıya doğru genel ve yerel yönetimlere kanalize edecek ortamlar yoksa, o toplumda demokratik örgütlenmeden söz etmek olanaksızdır. Bu bağlamda, bütün demokratik kuruluşların, sendikaların ve çeşitli inisiyatiflerin demokratik bir katılımın yaşama geçirilmesine ne ölçüde katkıda bulunduklarının gözden geçirilmesi gereklidir. Yaşamın ekonomik, siyasal, toplumsal, kültürel, etik vb. alanlarını kapsayan geniş bir demokrasiyi kurma çağrısının, toplumsal eşitsizliklerden etkilenen kitlelerin de ideali olduğu unutulmamalıdır. Bu açıdan, başlıca değişim yapılarına dönüştürülecek olan yerel yönetimler, bir yandan yerel iktidarın köklü 11

demokratik kanallarının açılmasını, diğer yandan demokrasiye yeni temeller ve daha geniş alanlar oluşmasını sağlayacaktır. Çözüm halkın örgütlü katılımından geçmektedir. Doğrudan katılım ve denetimin olduğu bir kent yaşamında, sosyal, siyasal ve kültürel düzeyde heyecan verici pratikler yaşama geçirebilir, yeni bir siyasal atmosfer yaratabiliriz. İşin özü, demokratik bir halk yönetimini halkla birlikte kurmaktır. 12 YEREL YÖNETİM PROGRAMIMIZ 1. Doğrudan Demokrasiyi Gerçekleştirmek için Herkesin eşit ve özgür bir şekilde katılabildiği ve gücü oranında temsil edilebildiği demokratik bir seçim sistemi gereklidir. Seçimlerdeki tüm barajlar kaldırılmalıdır. Yerel yönetimler merkez karşısında güçlendirilmeli ve ülkenin tek merkezden yönetimine imkân veren yasalar değiştirilmelidir. Yerinden yönetimin sağlanması ülkenin tekçi ve merkeziyetçi yapısı sebebiyle ortaya çıkan pek çok sorunun çözümlenmesini sağlayacaktır. Tüm yerel yönetimler, o alanda yaşayanların oluşturacağı yerel meclislerce yönetilecektir. Yerel meclisler, yerinden yönetim olarak demokratik halk yönetiminin kurulduğu ve halkın kendini yönettiği gerçek iktidar organları olacaktır. Yerel meclisler, halkın en geniş kesimini temsil edecek ve tüm kesimlerin denetimine açık olacaktır. Her yerel yönetim alanı halkın demokratik katılımını kolaylaştıracak ölçekte yerel yönetim birimlerine ayrılacaktır. Her birim; demokratik halk meclislerini oluşturacak, aynı zamanda demokratik kent meclislerini de seçecektir. Yerel yönetimler, demokratik halk meclislerinin oluşumu için gerekli olan ortamları oluşturmakla yükümlü olacaklardır. Her yerel birimde yaşayan yurttaşlar, önceden ilan edilen yer ve günde meclis seçimleri için oy kullanacaklardır. Yerel Yönetim Birimleri halkın gönüllülük esasına göre katıldıkları bir anlayışla kendi bütçelerini oluşturacak, toplanan kaynaklarla yönetim birimlerinin mekânları yaratılacak, halkın ortak kullanacağı kültür evleri oluşturulacaktır. Yerel Yönetim Birimleri kaynaklarının bir bölümünü (yüzde 25 ten az olmamak üzere) demokratik kent meclislerine aktaracaklardır. Yerelde tüm iktidar organları ve kamusal düzenlemeler, yerel meclisler tarafından oluşturulacaktır. Merkezi hükümet, ulusal ölçekteki nedenlerden kaynaklanan sorunların çözümüne yardımcı olmak dışında, yerel meclislere karışmayacaktır. Kent yönetim organlarının çalışmalarında şeffaflık ve demokratik katılım (açıklık, seçim, demokratik

ilişki ve işleyiş) sağlanacak, bilginin halkla buluşması gerçekleştirilecektir. Hizmetler, karar alma, uygulama ve denetleme aşamaları kesintiye uğratılmadan demokratik bir planlama anlayışıyla yaşama geçirilecektir. Yerel yönetimler halkın geleceğini ilgilendiren konularda referandum haklarını kullanacaklardır. İnsanlığın temel hak ve özgürlüklerine dayalı bir yönetim anlayışıyla, halkın, referandum hakkı ile seçtiklerini geri çağırma hakkı yaşama geçirilecektir. Katılımcı demokrasinin bir gereği olarak ulusal, sınıfsal, cinsel, etnik ve kültürel kimliklerin özgürce ifade edilmesi sağlanacaktır. Herkesin ana dilinde eğitim ve yayın (gazete, dergi, TV, vb.) hakları güvenceye alınacaktır. Sendika, dernek, oda ve çıraklık okulları ile mesleki örgütlenmeler desteklenecek ve yerel yönetim olanaklarından her yönde yararlanmaları sağlanacaktır. En yaygın yönetim birimi olan muhtarlıklar da demokratik yerel yönetim birimi haline getirilecektir. Muhtarlıklar öncülüğünde, tarımsal (hayvancılık da dâhil olmak üzere) üretim yapan köylünün aracı ve tefecilerce sömürülmesi kooperatifler vasıtasıyla engellenecek, üreticinin emek gücü değerlenecek, böylece tüketici de daha ucuz ve sağlıklı ürünler tüketebilecektir. Tüm kooperatifler demokratik bir yapıya kavuşturularak üreticilerin üretim sürecinde söz ve karar sahibi olması sağlanacaktır. Yerel yönetimler; işçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin daha bugünden eşitlikten, özgürlükten ve demokrasiden yana istemlerini toplumsal yaşamın her hücresine yayacakları ve yaratıcılıklarını geliştirecekleri bir okul haline dönüştürülecektir. 2. Sağlıklı Bir Çevrede İnsanlık Onuruna Yaraşır Bir Yaşam için Açlık, yoksulluk, barınma, eğitim, sağlık ve ulaşım en temel çevre sorunları olarak öne çıkarken zorunlu göçler, bölgeler arası dengesizlikler, ormanların yok edilmesi, içme suyu kaynaklarının azalması, atmosferdeki değişimler, hava-toprak-su kirliliği, evsel-sanayi-radyoaktif atıklar artık günlük yaşamımızın bir parçası haline gelmiştir. Yaşadığımız bu olumsuzluklar, yıllardır sürdürülen plansız bir sanayileşme ve kentleşmeyi kalkınma modeli olarak benimseyen, insanları ve kenti sermaye birikimi için ucuz işgücü ve ucuz altyapı aracı olarak ele alan, bunların sosyal ve kültürel boyutunu ve maliyetini göz ardı ederek, daha fazla para ve vurgun peşinde olan bir sistemin kaçınılmaz sonuçlarıdır. İnsanlık onuruna yaraşır sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının sağlanması amacıyla, yeni konut ve çalışma alanlarının oluşturulması için insanlığın kolektif aklını ve iradi etkinliğini temsil eden planlamayı toplumsal yaşama sokacak bir süreç başlatılacaktır. Türkiye nin deprem riski altında bulunan bölgelerinde; yerleşim alanlarının envanteri çıkarılarak, mevcut yapı stokları bilimsel olarak elden geçirilecek ve can güvenliğini tehdit eden, yıkılması gereken 13

yapılar yıkılacak, kentsel dönüşüm projeleri rant için değil demokratik ve eşitlikçi bir anlayışla yaşama geçirilecektir. Deprem bölgelerinde insanların ekonomik, sosyal, ruhsal, fiziksel iyileştirilmesine dönük çalışmaları etkin bir şekilde yapacak ve insanları bu çalışmanın içine katacak bir yönetim anlayışı temel alınacaktır. Ortak yaşam ve dayanışma bilincinin gerektirdiği yeni kentsel yapılar (toplu konut, toplu taşıma ve yeni kamusal alanlar) geliştirilecektir. Ulaşım ticari bir işletme olarak değil, kamusal bir hizmet olarak ele alınarak ekolojik döngüyü kirleten otoyol ve kara taşımacılığına karşı, toplu ulaşım sistemleri (deniz, demiryolu, raylı) geliştirilecektir. İstanbul da üçüncü köprü inşaatı, Kanal İstanbul, uydu şehir gibi projeler durdurulacak, üçüncü havaalanı ruhsatı iptal edilecektir. Kuzey ormanlarının tahribine sebep olan maden ve taş ocakları gibi tüm faaliyetlerin ruhsatları iptal edilecek ve ormanlık alanlar geliştirilerek korunacaktır. Doğal bir kaynak olan toprağın ranta dayalı kullanımına son verilerek, topraktan yararlanmanın esas alındığı kentsel politikalar uygulanacak ve toprak üzerinde spekülasyona dayalı faaliyetler ortadan kaldırılacaktır. Kamu topraklarının satış, özelleştirme vb. yollarla elden çıkarılmasına son verilecektir. Büyük kentler başta, elden çıkarılan kamu arsalarının ihaleleri gözden geçirilecek gerekli görülenler kamulaştırılacaktır. Kent kaynaklarının kullanılmasıyla elde edilen yüksek rant vergi yoluyla geri alınacaktır. Barınma hakkı temel bir insanlık hakkı olarak ele alınacak ve bu hakkın kullanımına dönük konutlar vergilendirme dışında bırakılacaktır. Kamu arazileri üzerinde yapılacak konutlarda yalnız kullanım hakkının olduğu (miras hakları dahil) el değiştirme hakkının olmadığı çözümler getirilecektir. Hava, gürültü, görüntü, çöp, kanalizasyon kirliliği, su kıtlığı ve doğal afetlerin toplumsal yaşamın risklerini arttırması engellenecektir. Geri döndürülemeyen kaynakların kullanımına dayalı enerji ve sanayileşme politikalarına son verilecek, doğal kaynakların yok edilmesi engellenecektir. Kentsel kamu hizmetleri, bu hizmetlerin ticarileştirilmesini dayatan özelleştirme vb. politika ve uygulamaları reddedilerek, emekçilerin ve ezilenlerin yararına ve toplumsal inisiyatiflere açık demokratik bir planlama anlayışıyla yapılacaktır. Yerel yönetimler ve kamu kurumları tarafından finanse edilen ve çalışanlar tarafından denetlenen yemekhaneler, çamaşırhaneler, kreşler açılacak ve yaygınlaştırılacaktır. Halkın ucuz ve sağlıklı beslenme ihtiyacının karşılanması için gerekli işletmeler kurulacaktır. Yoksullara ücretsiz üç öğün yemek hizmeti sunulacaktır. 14

3. Tarih ve Kültür Mirasını Korumak ve Geliştirmek için Kentler yapıları, meydanları, parkları ve tüm sosyal mekânlarıyla insanlık tarihinin ve yaratıcılığının; kentsel tasarım ve yapım sürecinin ürünüdürler. Günümüzde tarihi ve kültürel kentsel doku tahrip edilmekte ve kentler kimliksizleştirilmektedir. Kentlerin tarihi ve kültürel kimliklerinin korunması ve geliştirilmesi için: Kentlerdeki tüm ekonomik, kültürel ve tarihsel değerler, Anadolu ve Mezopotamya nın tarihi ve kültürel mirasının korunması ve geliştirilmesini amaçlayan merkezi bir politika ışığında yerel topluluğun koruma ve kullanımına devredilecektir. Kentsel çevrenin, tarihi ve kültürel değerlerin yağmasına, rant eksenli ilişkilere, yolsuzluk ve rüşvete karşı ödünsüz bir tavra sahip olunacaktır. Yerellerde bilim, kültür ve sanat merkezlerinin kurulması teşvik edilecek, her mahalle ve köye kütüphaneler açılacaktır. Kentlerdeki görüntü kirliliğinin önlenmesi ve estetiğin kentsel görünümdeki öneminin vurgulanması amacıyla halkın bilgilendirilmesini, tarihi ve kültürel çevreyi korumada inisiyatif almasını sağlayacak politikalar geliştirilecektir. 4. Kadınların Yerel Yönetimlere Etkin Olarak Katılımını Özendirmek ve Geliştirmek için Kadınlara pozitif ayrımcılık uygulanacak ve yerel meclislere etkin olarak katılımı sağlanacaktır. Kadınlar ve çocuklar üzerinde uygulanan şiddet ortamı kaldırılacaktır. Yerel hizmetlerin üretim ve dağıtımında (istihdam, yararlanma, tüketim) kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık ilkesi yaşama geçirilecektir. Her mahallede bütün finansmanının ve organizasyonunun yerel yönetimler tarafından karşılanacağı ve kadınlar tarafından yönetilen ve denetlenen; 1. 24 saat çalışan, kadınların kürtaj, doğum kontrolü dâhil, bütün sağlık sorunlarına ilişkin hizmet ve danışma merkezleri, 2. Her türlü şiddete şiddete maruz kalan kadınlar için kadın sığınma evleri ve danışma merkezleri, 3. Kadın ve çocukların ihtiyaçlarını da gözeten spor tesisleri, 4. Kadınların bir araya gelebilecekleri kadın kültür evi gibi kamusal mekânlar oluşturulacaktır. 5. 24 saat hizmet veren yuva, kreş ve çocuk bakım merkezlerinin, okullu çocuklar için etütlerin yapılması, 6. Her mahalleye ucuz ve temiz çamaşırhanelerin açılması, 7. Ucuz ve sağlıklı yemek veren yemekhanelerin kurulması, 8. Ucuz ve temiz alışveriş merkezlerinin, her alışveriş merkezinde çocuk oyun odalarının oluşturulması, 9. Bütün sokaklarda tam aydınlatmanın yapılması sağlanacaktır. Kadınların temel sorunlarının çözümü için kadınlara özel sağlık kuruluşlarının, kadın danışma merkezlerinin, kadın sığınma evlerinin yaygınlaştırılması, 15

Muhtarlıklar bünyesinde oluşturulacak, tam gün faaliyet yürüten kreş ve çocuk bakım evlerinin açılması, Ekonomik bağımlılıkları sebebiyle kendilerini erkek egemenliğine boyun eğmek zorunda hisseden ev kadınlarının mesleki eğitimle el becerisi kazanması ve ürettiklerini satabilecekleri pazarların kurulması sağlanacaktır. 5. Engellilerin Toplumsal Yaşama Tam ve Eşit Yurttaşlar Olarak Katılımı için Engellilik sanıldığının tersine sadece doğal ve bireysel değil, nedenleri ve sonuçları bakımından aynı zamanda toplumsal ve sınıfsal da olan bir olgudur. Çünkü engellilik, yoksulluktan, cehaletten, savaşlardan, iş ve trafik kazalarından, hastalıktan, kentleri köyleri yerle bir eden depremlerden vb. doğmaktadır. Bütün bunlar doğal gibi görünen fakat son çözümlemede toplumsal yanı belirleyici olan olaylardır. Bu nedenle engellilerin mücadelesi diğer ezilen yoksul sınıfların mücadelelerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Engellilerin toplumsal yaşama tam ve eşit yurttaşlar olarak katılmalarının sağlaması için; Engellilerin her alanda toplumsal yaşama katılımlarını engelleyen, yasal mevzuattaki bütün engelleyici hükümler kaldırılacaktır. Engellilerin yaşamını kolaylaştırıcı her türlü sosyal ve mekânsal düzenlemeler gerçekleştirilerek, toplu ulaşım ve iletişim araçlarından ve diğer kamu hizmetlerinden ücretsiz yararlanmaları sağlanacaktır. Engellilerin eğitim, iş ve sosyal güvenlik sorunları öncelikle ele alınarak ve bu alanlardaki eşitsizliğin azaltılması ve giderek ortadan kaldırılması için lehte ayrımcılık ilkesi uygulanacaktır. Engellilerin eşitlik ilkesi gereğince her alanda yaratıcılıklarını ve üretken güçlerini kullanıp geliştirecekleri bir yaşam ortamı sağlanacaktır. 6. Çocukların, Gençlerin ve Yaşlıların Kenti için Yerel yönetimler çocukların ve gençliğin sportif, kültürel, sanatsal yeteneklerini geliştirecekleri ortamları ve mekânları yaratmakla görevli olacaklardır. Çocukların, yaşlıların yararlanacakları ortamlar ve gerekli mekânlar yaratılacaktır. Kimsesiz yaşlıların bedelsiz olarak bakıldığı ve gereksinimlerinin toplumsal dayanışma çerçevesinde yerel yönetimler tarafından karşılanan yaşlılar evleri yaygınlaştırılacaktır. Gençliğin genç olmalarından kaynaklı gereksinimlerinden olan spor ve eğlence merkezlerinin inşa edilmesi, desteklenmesi ve bütün bunları organize edebilecek gençlik merkezlerinin belde yönetimleri bünyesinde gerçekleştirilmesi; Değişik sebeplerle ebeveynlerinden uzak kalmış, sokaklarda yaşamını sürdürmekte olan çocukların, uyuşturucu tuzağına düşmüş ve suç odaklarının kullandığı kimsesiz çocukların içine düştükleri bu durumdan kurtarılması, barındırılıp yetiştirildiği yurtların yaygınlaştırılması, Burada toplumcu ve dayanışmacı bir bilinçle yetiştirilmesi; 16

7. LGBT Bireylerin Eşit Yurttaşlık Haklarını Korumak için Maruz kaldıkları homofobik ve transfobik ayrımcılığa ve şiddete karşı mücadele edilecek, sağlıklı barınma ve çalışma olanakları sağlanacaktır. LGBT bireylere yönelik ayrı hizmetler değil, herkese yönelik hizmetlerde LGBT eşitliği yaklaşımı benimsenecektir. LGBT eşitliği perspektifini içeren toplumsal cinsiyet temelli analiz bütçe oluşturma süreçlerinde bir zorunluluk haline getirilecektir. Yalnızca hizmet sunumuna yönelik değil, hizmetlerin planlanması ve denetiminde de belediye ve LGBT kuruluşları ile ortaklıklar kurulacaktır. YEREL SEÇİMLERE YAKLAŞIMIMIZ ve HDP Partimizin hedefi, Gezi den geliyoruz, birleşerek büyüyoruz, iktidara yürüyoruz! perspektifine uygun bir yerel çalışmanın sürdürülebilmesidir. Bu perspektiften partimiz neyi anladığını şöyle açıklamaktadır: 1. Gezi direnişi ile batıda kitlesel bir devrimci demokratik muhalefet odağının temeli atılmıştır. Gezi direnişi erken başlamış bir yerel yönetim çalışması olarak da görülebilir. Partimiz alternatif bir yerel yönetim anlayışını, Gezi nin çoğulculuğuna, doğrudan demokrasisine, değişim değerine göre değil kullanım değerine göre biçimlenen mekân politikasını esas almasına, kentin doğal ve tarihi dokusunun korunmasına ilişkin ürettiği enerjiye bağlı kalınarak yeniden üretme kararlılığındadır. 2. Partimiz yerel seçimlerde başarının anahtarını, Gezi de yan yana gelmiş farklı siyasal, kültürel, etnik, inanç kesimlerinin benzer bir muhalefet algısıyla ama mutlaka iktidarı hedefleyerek yan yana gelmesinde, birleşmesinde görmektedir. Tüm iktidar karşıtı kesimlerin emek, barış, demokrasi ve özgürlükler paydasında yan yana gelmesi ve daha özgürlükçü ve demokratik bir yerel yönetim oluşturmak için çalışma yürütecektir. 3. Birleşik mücadele bugün tüm devrimci sosyalist muhalefetin ve dolayısıyla işçi sınıfı, emekçiler ve tüm ezilenlerin ortak ihtiyacıdır. Bugün bu ihtiyacı karşılamaya aday bir alternatif ortaya çıkmıştır. HDP bir yandan gezi direnişinde yer alan pek çok farklı devrimci sosyalist yapının, pek çok farklı ezilen ve horlanan kesimin, birlik ve mücadele zeminiyken bir diğer yandan da Türk ve Kürt halklarının ortak eseri ve mücadele aracıdır. Birleşerek büyümek, sözünü ettiğimiz bütün kesimlerin bir kartopu gibi büyüyerek, Gezi nin ve Kürt özgürlük mücadelesinin dinamizmini ortaklaştırarak iktidarlaşma azim ve hedefini dile getirmektedir. 4. Yerel politika ile merkezi politika arasında kopmaz bağlar vardır ve biri olmadan diğeri olamaz. Bu açıdan ülkenin temel sorunlarını çözmeye aday olmanın ve bu esinle iktidarlaşmanın en önemli ve ilk adımı yerelde iktidar olmayı başarmaktan geçer. Bu amaçla SDP, emek, barış, demokrasi ve özgürlük güçlerinin iktidar olması için çalışacaktır. 5. Partimiz, işçilerin, emekçilerin ve tüm ezilenlerin daha bugünden eşitlikçi, sosyalist demokratik ilişkileri yaşamın her alanına yaymaları ve yaratıcılıklarını geliştirebilmeleri için bir mücadele hattını ve siyaset tarzını benimsemektir. Partimiz esas olarak eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplum idealini geleceğe 17

ertelemeden bugünden kurmak için çalışacaktır. Başka bir ifade ile demokratik halk iktidarının nüvelerini oluşturmak için çalışacaktır. 6. Yerelden başlayarak iktidar hedefine ulaşmanın tek yolu, Gezi direnişi ile ortaya çıkan muazzam birikimin, Kürt özgürlük mücadelesinin dinamizmiyle birleştirmek, başta işçi, emekçi ve bütün ezilenler olmak üzere, devrimci demokratik toplumsal muhalefet güçlerinin emek, barış, demokrasi ve özgürlükler ekseninde bir kulvarda toplanmasını sağlamaktır. Bu kulvarın adı Halkların Demokratik Partisi dir. Partimiz SDP yerel seçimlere HDP ile katılacaktır. HDP, karşımızdaki neoliberal muhafazakâr iktidarın tek gerçek alternatifidir. SDP tüm halkımızı Halkların Demokrasi Partisi saflarına çağırıyor. Şer cephesine karşı emek, barış, demokrasi ve özgürlükler cephesinde birleşelim. SDP nin seçim stratejisi, AKP yi yerelde yenilgiye uğratmak suretiyle, AKP eliyle sürdürülen neoliberal muhafazakarlığı geriletmektir. Kuşkusuz bu aynı zamanda bir sistem karşıtlığı ile temellendirilmektedir. SDP, AKP yi ve sürdürücüsü olduğu sistemi yenilgiye uğratmanın yolunun sistemin bir başka alternatifine eklemlenmekten değil, iki sistem partisi arasına sıkışmış sessiz yığınların sesi olmaktan geçtiğini vurgulamaktadır. Bu seçimlerde barışın, emeğin, özgürlüğün, demokrasinin ve sosyalizmin sesini her düzeyde yükseltmeyi ve burjuva kampına karşı, HDP ile bir emek, barış, demokrasi ve özgürlükler cephesi oluşturmayı amaçlayan partimiz, tüm halkımızı seçimlerde HDP saflarına davet etmektedir. Paranın renginin tüm renkleri ezdiği kapitalist bir dünyada, kapitalizm, zenginliğin iki kaynağı olan toplumu ve doğayı aşındırmaya devam ediyor. Bugün aşırı üretime rağmen insanlığın büyük bir kesimi yoksulluk ve sefalet içinde bulunuyor. Zenginlerle yoksullar, bir şeylere sahip olanlarla olmayanlar arasındaki uçurum kapanacağına daha da açılıyor. Emek, barış, özgürlük ve demokrasi için verilecek mücadele hem gezegeni ve uygarlığı kurtarmanın hem de insana insan onurunu yeniden kazandırmanın yoludur. Bu yönde kaybedecek fazla zamanımız yok. Haydi mücadeleye! 18

19

KENTİMİZİ DE KENDİMİZİ DE BİZ YÖNETECEĞİZ oylar HDP ye!