06.05.2005 tarihli Dünya Gazetesinde yayınlanmıştır. AVRUPA VE ABD İMPARATORLUĞU Hüseyin Perviz Pur / Yeminli Mali Müşavir Web : www.purymm.com. veya www.purymm.com.tr Mail : purymm@purymm.com veya : purymm@purymm.com.tr Savaşlar imparatorlukları önce kurar ve sonra batırır. İngiltere, Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında ABD lerini Avrupa nın ve kendisinin kurtarıcısı olarak savaşa sokmuştur. Her iki savaşı da Amerika Birleşik Devletleri bitirmiştir. Hem kendi ülke insanını, hemde Asya ve Avrupa da kullandığı korkunç silahlarla milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur. Savaşlardan sonra kurduğu dev sanayi gücü ile ABD, Avrupa, Asya Rusya dışında tüm dünyayı yöneten bir imparatorluk haline dönüştü. Amerika Birleşik Devletleri büyüdükçe Büyük Britanya İmparatorluğu küçüldü ve yok oldu. Hala neden bu hale düştüğünün farkına varamadan ufalmaya devam etmektedir. Osmanlı nın son yıllarına benzemektedir. ABD nin eline bakar hale gelmiştir. Ekonomik bağımsızlığı tamamen Amerika Birleşik Devletlerinin elindedir. Bu girdaptan çırpınarak kurtulmak istemiş 1959-1963 yılları arasında Avrupa Birliği tarafından üç kere üyeliği reddedilmesine rağmen, beklemiş Amerika Birleşik Devletlerinin Fransa ve Almanya ya yaptığı baskı sonucu topluluk üyesi olmuştur. Ekonomik özgürlüğü olmayan bir ülke bağımsızlığını yitirdiği gibi İngiltere de bu duruma düşmüştür. Osmanlı İmparatorluğunu düşürdüğü duruma kendisini de bile bile düşürmüştür. Dünyada imparatorluklar batıyor, yenileri onun yerine veya yakınına yeniden kurulmaya devam ediyor. Rusya ve Çin yeniden toparlanma aşamasına girdiler. Avrupa Birliği imparatorluğu Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasında en fazla rol oynayan ufak devletleri kendi birliğine alarak gelecekte Rusya İmparatorluğuna toprak ve insan gücü bırakmamak amacını gütmektedir. Avrupa Birliği İmparatorluğunun altında Büyük Almanya Devleti veya İmparatorluğu yatmaktadır. Bu süreci Fransa ve İngiltere görmekte ve izlemektedirler. İngiltere bir ayağını Avrupa da diğerini ABD lerinde tutmaktadır. Parasını birlik para birimine çevirmemiş, kaçacağı günü beklemektedir. Tarih yeniden yaşanma ve yazılmaya başlamıştır.
2 Türkiye nin Avrupa Birliği ısrarı gerçekten çok gereksiz ekonomik bir kayıptır. Gümrük Birliğinde kaybettiği dövizlerle IMF in borcu üç kez ödenebilirdi. Ve bir gün güçlü bir Türkiye 1963 yılında olduğu gibi Avrupa Birliğine davet edilecektir. Ülkemizin batılılışma ve gelişme yol haritası kurulduğunda çizilmiştir. Ekonomik, bağımsızlık, siyasal özgürlüktür. Türkiye bunu başaracak insan gücüne, zekasına, çalışkanlığı ve en önemlisi jeopolitik konuma sahiptir. İkinci dünya savaşının vitaminsiz gelişmiş nesli, yerini tüm vitaminlerle beslenmiş bir nesile bırakmaya başlamıştır. Günümüz özel sektör gelişimi ile ilgili ekonomik verilerde bu görülmektedir. Ancak Devlette ve yönetenlerde bu değişimi göremiyoruz. Şu anda çok yukarılardan ülkemizin durumunu seyredersek Abdülhamit ten kurtulmuş ancak nereye yanaşacağına karar verememiş ittihatçıların paniğini yaşayan bir ülke durumundayız. Öncelikle elimizde 2004 yılı rakamlarına bakmalıyız. Gayri safi milli hasıla % 2 artarken, dövize bağlı dış borç % 9 artmıştır. Kendi kaynaklarımızla dış borçları ödeyemiyoruz. Ayrıca IMF en son dört yasa taslağı ile sosyal kurumlarımızı dağıtmaktadır. Hükümet bu taslakları gece gündüz TBMM den geçirmeye çalışıyor. Direnemiyor. Geleceği biraz görmeye başlamalıyız. Avrupa Birliği veya imparatorluğunun ömrü en fazla onbeş veya yirmi senedir. Almanya ekonomik hedeflerine ulaştıktan, daha açık ifade ile yatırımcı şirketlerini globalleşme yutturmacası ile dünya ülkelerine dağıttıktan sonra, Avrupa pazarında işi bitecek ve kendisine yük olanların bütçelerine yaptığı katkıyı durduracaktır. Kendi imparatorluğunu ilan edecek, emperyalizm kuralını çalıştırmaya başlatacaktır. Verdiğinin en az beş katını geri alamazsa o ülkeyi yok sayacaktır. ABD nin savaş politikası artık I. Ve II.Dünya savaşlarındaki getiri ekonomisi değildir. Irak savaşında görüldüğü üzere savaş götürü ekonomisine dönüşmüştür. Başkan Bush döneminde sadece kamu borcu 7.8 trilyon dolara yükselmiştir. Ekonomik yorumcular; ABD nin 8 trilyon dolara doğru giden kamu borcunu ödeyememesinin ekonomik ve politik ölüm döngüsü yaratacağını açıkladılar. (Dünya Gazetesi 12 Nisan 2005) Osmanlı imparatorluğu savaşlar sonunda Duyunu Umumiye borçları ile ekonomik ve politik ölüm döngüsüne girmişti. Bunu görmek için çok usta bir ekonomist veya dış politika uzmanı olmaya gerek yoktur. Görüntü o kadar net ve açıktır ki hiçbir sisli puslu yönü kalmamıştır.
3 Bağımsız Türkiye önce komşularının ve Orta-Asya daki soydaşlarının dostu olmalıdır. En yakın komşuları sınır komşularıdır. Bulgaristan, Yunanistan, Gürcistan, Rusya, Ermenistan, Azerbaycan, İran, Irak ve Suriye ile Orta-Asya devletleri ülkemiz için Avrupa Birliğinden daha önde gelmelidir. Ve ekonomik olaylar Türkiye yi bu ilişkilere zorlamakta, iç dinamiklerine dönmüş borçsuz bir Türkiye yi daha da zorlayacaktır. Nüfusun % 35 i tarımla geçinen ülkemizin planlı tarım politikasına ihtiyacı vardır. Ülkemizin en büyük getiri kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Organik tarım yapan bir Türkiye nin tüm uluslar arası tarımsal sağlık kuruluşlarının denetimlerinden onay almış tarım ve hayvansal gıda ürünlerini dünyada yaygın kanser korkusu varken hangi ülke insanı satın almaz. Avrupa ve Orta-Doğu nun tam göbeğinde şok dondurucuya sokulmadan kısa süreli süreçte teslim edilen ürünlerin yetişmesine devletin üreticiye yapacağı yatırım bir yıllık gümrük birliği vergi kaybına eşittir. Dört denizi tertemiz ve dört mevsimde çalışan turistik oteller, çiftlik balıkçılığı, Harran ovasında yetişen uzun lifli pamuk üretimi, Doğu Anadolu nun yaylalarında yetişen besili et ürünleri, denize akmayan suların ve elektrik enerjisinin komşulara satılması el değmemiş ham madenler ile işlenmiş boksitin getirisi üçbin metrede bulunan delme işlemi pahalı petrolü de çıkartacaktır. Sanayi devriminin belirlenmesi için Sanayi kongresi ile sanayi kollarının seçimi tespit edilerek dağınıklığın planlanarak planlama dışında kalan sektörler komşu ülkelere sermaye olarak ihraç edilmelidir. Türkiye artık büyük devlet olduğunu görebilmeli. Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Japonya ve Çin ile olan ilişkilerindeki dengelerini eşit kullanmalı. Sınır komşuları ile daha ileri düzeydeki ilişkiyi kültür paylaşımı ile yoğunlaştırmalıdır. 18.yüzyılda başlayan batılı devletlerle dengeli ilişki kuramamak modeli bize çok pahalıya mal oldu. Koskoca bir imparatorluğu batırdık. Yobaz ulema sınıfı, devşirme çıkarcı bürokratlar birleştiğinde karşısındaki her hücreyi yok eden bir kanser mikrobu oldu. Her sözü kanun olan padişahlık dönemi bitti, meşrutiyet geldi. İttihat ve Terakki padişahlıktan da beter bir yönetim gösterdi. Batılıların tüm isteklerini gözleri kapalı kabul ettiler. Almanya nın imparatorluk ve petrol rezervlerine kavuşma hırsının kurbanı oldular. Mahşerin üç paşası (Talat, Enver, Cemal) kendi hırslarına imparatorluğu savaşa sokarak paramparça ettiler. 17.yüzyıla kadar islamlığı aydın bir din olarak önce Orta-Doğu daha sonra Anadolu ve Rumeli ye severek kabul ettiren, bu yüzden Vatikan ve Avrupa hıristiyanlarını paniğe sokan
4 Osmanlı-Türk imparatorluğu; zekası, kültürü, ağır başlılığı, sevecenliği, hoşgörüsü ile geçmiş tarihinin tüm özelliklerini taşıyordu. Türkler onbin kilometrelik bir coğrafi örtü üstünde milyonlarca insan olarak batıda sulak bölgeleri aradılar. Bu bölgeleri önce Anadolu da daha sonra Avrupa da buldular. Buralara gelebilmeyi önce cesaret sonra zeka ve çalışma azmi ve disiplin ile başardılar. Disiplin kültürle birlikte oluşur. Bu göç bir yüz yıla yakın süreçte oldu. Talancı Moğolların, Hunların, Avar ve Kıpçakların gelişinden çok farklı idi. Bu fark Türklerin kültürü idi. Bu kültürün en önemli kanıtlarından biri Kutadgu Bilig adlı eserdir. Biz kendimizi dünyaya ve Avrupa ya anlatamadık. Osmanlıların Türk olarak tek kanunun kuran olması süreci Kanuni Sultan Süleyman ın ölümünden sonra başlamıştı. Bunda en büyük etken şüphesiz medreseler ve aşırı dinci ulema sınıfı olmuştu. Türklerin üreten çiftçi, asker ve güçlü bey üçgeni geleneği Selçuklular ve Osmanlılarla devam ettirilmişti. Müslümanlığı kabul ettiği yıllarda kendilerinin gelenek ve göreneklerini anlatan yazılı kitapları vardı. Örneğin; 1064 yılında Yusuf Has Hacip tarafından yazılan Kutadgu Bilig mutlu olma bilgileri Türklerin devleti idare eden beylerden komutanlara, ailelerin yaşam kurallarını ve hatta Maliye bakanı ile muhasebenin kurallarına varana kadar mesnevi tarzında yazılmış şaşırtıcı bu eser batılılara tanıtılmamıştır. Türk Tarih Kurumu, 1947 yılında Reşit Rahmeti Arat tarafından günümüz Türkçesine çevirisini basmıştır. Bizden çok önce batılılar eseri kendi dillerine tercüme ederek tanıtmışlardır maalesef. İlk deneme 1870 yılında Avusturyalı bilim adamı H.Vanbery, 1910 yılında Rus W.Radloff, 1933 yılında İtalyan L.Bonelli ve 1951 yılında Rus Malov tarafından eserin tercümeleri yapılmıştır. Eserin önsözünde Reşit Rahmeti Arat; Eserin metin kısmının neşrinde olduğu gibi, bundan sonraki kısımların neşri de uzunca fasılalar ile aralanmış bulunmaktadır. Bunun iç ve dış bir takım sebepleri vardır ki, zamanımızdaki çalışma şartlarını belirtmek bakımından, ilim tarihi için de faydalı olacağını düşündüğüm bu hususlara ileride daha yakından temas etmek isterim. Yalnız arada, şahsen benim için olduğu kadar, mensubu bulunduğum Türk ilim muhiti için de kaybolan bu kadar zaman bulunmaktadır ki, bunun telafisine artık imkan yoktur. Değerli bilim adamının bu eserin Türkçemize ve ülkemize olan katkısını bildiğinden bastırılarak bize sunulmasına ne kadar çok zorluklarla mücadele ettiğini nezaketen dile getirmektedir. Biz acaba bu sunumu gereği kadar değerlendirebildik mi? Asla bunu yapamadık.
5 Türk-İslam toplumunun sosyal yapısını, sosyal sorunların nasıl çözümlendiğini anlatan bu eser 950 yıl neredeyse bin yıl öncesindeki Türklerin düşünce yapısını anlatması bakımından bizi hiç tanımayan batılılara anlatılamamanın suçu bilim adamları ile devletimizin sırtında bir kültür yükü olarak durmaktadır. Bin yıl önce Avrupa ve diğer dünya ülkelerinde insanlar ne yapıyor nasıl yaşıyordu. 1064 yılında Avrupa yı düşünebiliyormusunuz? Ben size kısaca söyleyeyim, Orta Asya dan gelen boylar kuzeyden inenlerle Avrupa ovalarında at koşturuyordu. Tuvalet ve banyo kullanımını Roma imparatorluğundan sonra devam ettirememişlerdi. Tüm mikrobik hastalıklar nesillerini yok ediyordu. Türkler ise aynı anda; kanun yapmak için kurallar koyuyordu. Bunu bir örnekle cevaplayalım: - Ey kanun yapan, iyi kanun koy; kötü kanun yapan kimse, daha hayatta iken ölmüş sayılır. (Kutadgu Bilig Türk Tarihi Kurumu 1988) Osmanlı nın kuran dışında kanunlarla devleti idare ettiği bir gerçektir. Batılıların görmek istediği göz ise bizim kuran dan başka hukukumuzun olmadığıdır. Fatih Sultan Mehmet tahta çıktıktan sonra yapığı ilk işlev kuruluştan beri mevcut olan sözlü kanunları bir kitapta yazılı hale getirmesiydi. Kanunname-i Ali Osmaniye adı ile yazılı hale gelen devletin yönetim hükümleri dine aykırı olmamak şartıyla yazılmıştı. Önce Çanakkale savaşı sonra kurtuluş savaşı ve Atatürk, Türkler tarafından bile anlatılamadı. 1970 ve sonrası doğumlu bir Türk nesli hızla ekonomi, devlet yönetimi, politika ve bilim alanlarında yerlerini almaya başladılar. Bu gençler eğitim sistemimizle aşama kaydetmediler. Onların gelişmemesi için nüfusa göreceli üniversite sınavlarını zorlaştırıp, onların istemedikleri bilim dallarına dağıtıldılar. Başarısız olmaları için devlet sistemsizlik içinde bocaladı. Gençler bu mücadelelerini tek başlarına ailelerinin gayreti ve desteği, üstün zeka ve mücadele gücü ile kazandılar. Onlara önce Türklerin kim olduklarını gerçek tarihimizi anlatarak kendilerine güvenlerini kazanmalarını başarırsak, gelecekte bizim gibi alçak gönüllü olmadan ülkeyi yöneteceklerdir. Tarih boyunca batılılara Asya lı olmanın terbiye kuralı alçakgönüllü davrandık. Onlar da bunu gerçek zannedip zekamızdan şüpheye düştüler ve öylede sandılar. Bütün bu komplekslerden kendisini sıyırmayı becermiş Mustafa Kemal Atatürk ü Çanakkale, kurtuluş savaşı ve Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında gördüler. Biz gençlerimize bunların oluşumunu değil, felsefesini anlatmalıyız. Oluşumunu dinlemekten sıkıldılar. Gerçekçi olalım bu üç olay bağımsız Türkiye nin saç ayağıdır. Atatürk ü tapılacak
tabuluktan kurtarıp onun zekasını ve geniş düşün varsıllığını irdelettirebilirsek o zaman yıkılacak imparatorlukların himayesine girmemeyi başaracaklardır. PÜR DENETİM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK AŞ. Bahariye Caddesi Site 64 No: 25/9 B-Blok Kadıköy - ISTANBUL Tel : +90 216 449 37 00 (pbx) Fax : +90 216 449 37 71 6