MODERN KENT YÖNETİMİ-I



Benzer belgeler
1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

Sanayi Devriminin Toplumsal Etkileri

Kırsal Alan ve Özellikleri, Kırsal Kalkınmanın Tanımı ve Önemi. Doç.Dr.Tufan BAL

SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI

DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl Z/S T+U Saat Kredi AKTS Kent Ekonomisi ve. K/KÇS Zorunlu Belediyeler Ön Koşul

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI

Türkiye de Kentleşme

Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin toplam nüfusunun sadece

KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ

KENTTE YAŞAMAK HAKLAR VE SORUMLULUKLAR. PROF. DR. HASAN ERTÜRK

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

YGS-LYS ALAN SIRA DERS İÇERİK SINIF

KENTSEL POLİTİKALAR II. Bölüm

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Doç. Dr. S. EKER

Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; 1- Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Genç (Çocuk) Nüfus ( 0-14 yaş )

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Ülkesel Fizik Planı. Bölüm III. Vizyon, Amaç ve Hedefler (Tasarı)

Partilerin 1 Kasım 2015 Seçim Beyannamelerinde Mahalli İdareler: Adalet ve Kalkınma Partisi

ŞEHİR YÖNETİMİ Şubat 2018

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

MİLAS TAKİ KENTLEŞME SÜRECİNİN TÜRKİYE GENELİNDEN FARKLILAŞMASI VE NEDENLERİ

Eğitimin Ekonomik Temelleri

ULUSAL ÖLÇEKTE GELIŞME STRATEJISINDE TRC 2 BÖLGESI NASIL TANIMLANIYOR?

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

Soru Sınıf ve Nu: Müfredat sınıf YGS Harita Bilgisi-Arazi Rehberimiz: İzohipsler

TÜRKİYE DE MESLEKİ EĞİTİM

Prof. Dr. Zerrin TOPRAK Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ

Üretimde iş bölümünün ortaya çıkması, üretilen ürün miktarının artmasına neden olmuştur.

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

Yeniden Yapılanma Süreci Dönüşüm Süreci

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

Üst Ölçekli Planlar Mekansal Strateji Planı

ŞEFFAFLIK VE ETİK KÜLTÜRÜN GELİŞTİRİLMESİ

KIRSAL YERLEŞİM TEKNİĞİ DOÇ.DR. HAVVA EYLEM POLAT 8. HAFTA

Açık Sistem Öğeleri

İşletmecilik ve Ekonomi İşletmecilik ve Hukuk İşletmecilik ve Matematik / İstatistik İşletmecilik ve Davranış Bilimleri

DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl Z/S T+U Saat Kredi AKTS Kentleşmenin Ekonomi Politiği. Bu ders için ön koşul gerekmemektedir.

Türkiye de Kırsal Kalkınma Politikaları ve Geleceği

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

Yaşanabilir Bir Şehir için İzmir Bölge Planı Hedefleri. H.İ.Murat ÇELİK, PMP Birim Başkanı

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları

YEREL ÇEVRESEL PLANLAMA

Doğu ve Batı Mekânsal Tasarım Sürecinin Aktif Yaşlanma Açısından Ele Alınışı

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

KÜRESEL PAZARLAMA Pzl-402u

Beyin Gücünden Beyin Göçüne...

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Lisans Programı

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl Z/S T+U Saat Kredi AKTS Çevre ve Ekonomi K/KÇS Zorunlu Yrd. Doç. Dr.

Bölüm 3. Dış Çevre Analizi

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

BÜRO YÖNETİMİ ve YÖNETİCİ ASİSTANLIĞI PROGRAMI - TÜRKİYE YÜKSEKÖĞRETİM YETERLİLİKLER ÇERÇEVESİ İLE PROGRAM YETERLİLİKLERİ İLİŞKİSİ

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

TÜRKIYE NİN MEVCUT ENERJİ DURUMU

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 11. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

İstanbul Politikalar Merkezi. FUAT KEYMAN 13 Mayıs 2017

TOPLUM TANILAMA SÜRECİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL

TÜRKİYE DEKİ KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN AKTÖRLERİ VE ÖRNEKLER. Ayaz ZAMANOV İrem BAHÇELİOĞLU

BURSA DA İLK 250 ŞİRKET VE İSTİHDAM

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

Ders Planı - AKTS Kredileri: 2. Yarıyıl Ders Planı Kodu Ders Z/S T+U Saat Kredi AKTS K / KÇS.604 Kent Kuramları Zorunlu

TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016

1: YÖNETİM-YERİNDEN YÖNETİME İLİŞKİN KAVRAMSAL ÇERÇEVE...1

İSTANBUL ATIK MUTABAKATI

Yerel yönetimler, çıktılar ve sonuçlar

Serbest zaman etkinlikleri. Alternatif serbest zaman etkinlikleri. Alternatif Sporlar. Alternatif Turizm... Ekstrem sporlar Yaşam tarzı sporları

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

T.C. Kalkınma Bakanlığı

Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik

DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl Z/S T+U Saat Kredi AKTS Çevrenin Ekonomik Tarihi K/KÇS Zorunlu Yrd. Doç. Dr.

STANDART VE STANDARDİZASYON

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

YÖNETİMDE SİSTEM YAKLAŞIMI

ÇANAKKALE NİN GELİŞME ALANLARINDA EKOLOJİK YAKLAŞIMLAR. İsmail ERTEN

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

BİR SOSYAL OLGU OLARAK TÜRKİYE'DE KENTLERDE KONUT SORUNU

Planlama Kademelenmesi II

ĐSTĐHDAM AÇISINDAN ĐLK 250 Prof. Dr. Şükrü Kızılot Gazi Üniversitesi Arş.Gör.Özgür Şahan Gazi Üniversitesi

Nitekim işsizlik, ülkemizin çözümlenemeyen sorunları arasında baş sırada yer alıyor.

TEKNOLOJİ KULLANIMI. Teknoloji ile Değişen Çalışma Hayatı

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

YEREL YÖNETİMLERDE İNTERNET KULLANIMI ve BULDAN BELEDİYE Sİ ÖRNEĞİ

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4


Transkript:

MODERN KENT YÖNETİMİ-I FİHRİST 1.BÖLÜM KENT KENTLEŞME VE KENT YÖNETİMİ Kent-Şehir Kentleşme Kentlileşme Ve Kentlilik Bilinci İdeal Kent Kent Yönetimi Kent Yönetimlerinin Sorumluluk Alanları 2.BÖLÜM KENT YÖNETİMİ ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ-MODELLER Yerel Kalkınma Yönetimi Belediyelerde Toplam Kalite Yönetimi ISO 9001 Kalite Güvence Yönetimi Stratejik Yönetim-Planlama Yönetişim Kent Hukuku Ve Kentli Hakları Kriz Yönetimi 3. BÖLÜM Başbakanlık: Sosyal Riski Azaltma Projesi Başbakanlık-Şartlı Nakit Transferi KOSGEB Projeleri İŞKUR Destekleri Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı Başbakanlık -Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu Çevre Hizmetleri-Çevre Ve Orman Bakanlığı 4. BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ VE YERELLEŞME AB Nedir AB Ve Yerel Yönetimler Avrupa Birliği Ve Bölgeler Komitesi AB Politikalarında Yerindenlik AB Politikalarında Yönetişim AB Politikalarında Halk Denetçisi AB Ve Yerel Seçimler AB Bölgesel Politikaları Ve Türkiye AB Bölgesel Fonları AB Müktesebatı Ve Yerel Yönetimler 5. BÖLÜM KENT YAZILARI Kurum Yönetiminden Kent Yönetimine Kentsel Rekabette Paradigma Sorunu Ve Kent Stratejileri Oluşturulması Atın İyisine Doru, Yiğidin İyisine Deli Derler 5018 Sayılı Yasaya Göre Bütçe, Muhasebe Ve Denetim Sistemine Genel Bir Bakış Nasıl Olsa Yapan Biri Olur Soylular-Yoksullar Ve Yoksunlar Yerel Kalkınmaya Başarılı Bir Örnek: İnegöl

ÖNSÖZ Kuruluş amacı toplumun ortak ihtiyaçlarını karşılamak olan ve toplumdan aldığı yetki ile ve yine toplumun kaynaklarını kullanarak hizmet üreten kamu yönetimi, uzun süredir sürekli eleştirilmektedir. Kaynakların israf edildiği, halkın görüş ve değerlendirmelerine yer verilmediği, kırtasiyecilikle özdeşleşen bürokratik anlayışla hareket edildiği, formalitelere bağlı kalmak uğruna sorun çözme anlayışının feda edildiği ve benzeri birçok eleştiri yapılmaktadır. Uzun yıllar devletten bekleyen, devlet karşısında kendisini hesap verme konumunda gören birey ve toplum, demokrasi kültürünün ve özgürlüklerinin gelişmesi ile etkilenen olmaktan çıkarak etkileyen olma aşamasına girmiştir. Artık, kamu yönetiminin kendisine hizmet amacıyla kurulduğu ve dolayısıyla asıl patronun kendisi olduğu bilincine ulaşan toplum, kendisine sunulanla yetinmemektedir. Kamu yönetimine yönelik eleştirilerdeki artış, kamu yönetiminin yerelde örgütlenmesi olan belediyeleri de kapsamaktadır. Halka daha yakın oldukları için belediyelerin icraatları daha geniş bir kitle tarafından ve daha yakından takip edilmekte; bu da eleştirilere zemin hazırlamaktadır. Kentler her zaman insan yaşamında önemli olmuştur. Medeniyet kentlerle başlamış, ticaret kentlerle gelişmiş, kültür ve sanat kentlerle atılım gerçekleştirmiştir. Kentler yaşam mekânlarımız olmanın yanı sıra bizden önceki nesillerin bize bıraktığı ve bizim de gelecek nesillere bırakmamız gereken emanetlerdir. Kentlerin sağlıklı ve sürdürülebilir gelişmesi yolu ile kent halkının yaşam kalitesinin artırılması kent yönetimlerinin temel sorumluluk alanıdır. Kent yönetimleri yerel bir kurum olmanın yanı sıra aynı zamanda kamu tüzel kişiliğine de sahiptir. Kuruluş amacı toplumun ortak ihtiyaçlarını karşılamak olan ve toplumdan aldığı yetki ile ve yine toplumun kaynaklarını kullanarak hizmet üreten kamu yönetimi, uzun süredir sürekli eleştirilmektedir. Kaynakların israf edildiği, halkın görüş ve değerlendirmelerine yer verilmediği, kırtasiyecilikle özdeşleşen bürokratik anlayışla hareket edildiği, formalitelere bağlı kalmak uğruna sorun çözme anlayışının feda edildiği ve benzeri birçok eleştiri yapılmaktadır. Uzun yıllar devletten bekleyen, devlet karşısında kendisini hesap verme konumunda gören birey ve toplum, demokrasi kültürünün ve özgürlüklerinin gelişmesi ile etkilenen olmaktan çıkarak etkileyen olma aşamasına girmiştir. Artık, kamu yönetiminin kendisine hizmet amacıyla kurulduğu ve dolayısıyla asıl patronun kendisi olduğu bilincine ulaşan toplum, kendisine sunulanla yetinmemektedir. Günümüzde tüm dünyada ketleşme oranı çok yüksek seviyelere gelmiş olup, artmaya devam etmektedir. Ülkemizde de benzeri bir eğilim yaşanmaktadır. DİE kriterlerine göre hareket edildiğinde ülkemizde 2000 yılı nüfus sayımına göre kentlerde yaşayan nüfusun toplam nüfus içindeki oranı % 64.9 dur. Buna karşılık ülkemizde bu gün için mevcut bulunan 3225 belediye sınırları içerisinde yaşayanların toplam nüfusa oranı 2000 nüfus sayımlarına göre % 81 civarındadır. Belediyeler, ülke nüfusunun % 81 ine yerel nitelikli kamu hizmetlerini sunmakta oldukları için başarı ya da başarısızlıklarının stratejik önemi bulunmaktadır. Belediye yönetimleri, kendilerine emanet edilen şehri en güzel şekilde yönetmek ve geliştirmek, yine kendilerine emanet edilen ortak ihtiyaçları optimum düzeyde karşılamakla yükümlüdürler. Yükümlülükleri fazla ama kaynakları kıt olan belediyelerimizin modern yönetim tekniklerini kullanarak etkin, verimli ve kaliteli hizmet üretmeleri hem yasal, hem siyasal ve hem de toplumsal sorumluluğudur.

Bu çalışma, 1994 yılından bu yana Pendik Belediyesi nde yapılan uygulamalar ve bir ekip olarak kent ve kent yönetimi konusunda sürdürülen teorik çalışmalardan elde edilen bilgi ve birikimin kent yöneticileri ile paylaşılması amacıyla hazırlanmıştır. Umudumuz, günümüzde hızla sürem küreselleşme ve yerelleşme süreçlerinde önemi daha da artan kentlerimizin ülkemiz ve milletimiz adına daha üstün başarılara imza atmasına katkı sağlayabilmektir. Saygılarımızla. Erol Kaya, Hulusi Şentürk, Osman Danış, Sami Şimşek 1. BÖLÜM KENT KENTLEŞME VE KENT YÖNETİMİ 1 Kent-Şehir Kentleşme Kentlileşme Ve Kentlilik Bilinci İdeal Kent Kent Yönetimi Kent Yönetimlerinin Sorumluluk Alanları KENT-ŞEHİR İnsan toplumsal bir varlıktır. İnsanların, karşılaştıkları ve tek başlarına çözemedikleri güçlük, sorun ve imkânsızlıkları toplum içinde gerçekleştirilen ilişkilerle çözümlemek ve ortadan kaldırmak isteği 2 bir arada yaşama ihtiyacını ortaya koymaktadır. İhtiyaçlarını karşılamak için girişilen bu faaliyette yeni gereksinimlerinin doğması ve insanoğlunun bunları karşılamada yetersiz kalması onu kimi sosyal ilişkileri oluşturmaya iter. İnsanların bir arada yaşama zorunluluğu yerleşim olgusunun temelidir. Bu toplumsal karakterin neticesi de kentlerdir. Kentler insan doğasının bir ürünü olarak, doğaldır ve doğal hayatın bir parçasıdır. 1 Bu bölüm Erol KAYA tarafından hazırlanmıştır. 2 TUNA, K., Şehirlerin ortaya çıkış ve yaygınlaşması üzerine sosyolojik bir deneme S.75.

Kent tanımlanması oldukça zor ve karmaşık bir olgudur. Tarihin hemen hemen bütün dönemlerinde değişik anlamlara sahip olabilen dinamik bir kavram niteliğindedir. Öyle ki, gerek literatürde gerekse mevzuat düzenlemelerinde her zaman ve her ülke için geçerli sayılabilecek bir tanımlama yapmak imkânsız görülmektedir. 3 Kentler temelde köyler, kasabalar gibi bir yerleşim birimidir. Ancak, bu yerleşim birimleri değişik özelliklerden hareketle farklılaşırlar. En önemli farklar da nüfus ve ekonominin yapısıdır. Kent, insanların bir arada yaşadığı, belli bir nüfusu barındıran, ekonomik hayatta sanayi ve hizmet sektörünün ağırlığı bulunan, yönetsel örgüt birimine sahip yerleşim yerleridir. Kent sözcüğü kavramsal olarak incelendiğinde; Orta Asya Türklerince Şehir karşılığı olarak kullanıldığı ortaya çıkmaktadır. Soğdça dan Türklerin diline geçen "kend" sözcüğü yaygın olarak kullanılmış: "Yarkend", "Taşkend", "Semizkend" (Semerkant) örneklerinde olduğu gibi birçok büyük şehirler bu adlarla adlandırılmıştır 4. Soğdlar, Doğu İran kavimlerindendir ve zamanla Türklerin içine karışmışlardır. Eski Türklerde daha önceleri şehir kelimesi karşılığı olarak Balık kelimesi kullanılmaktadır. Balık kelimesinin günümüzde kullanılan Balçık kelimesi ile yakın ilgisi vardır. Çünkü, eski Türk kentlerinde hakim ve etkin unsur olan koruma amaçlı surlar balçıktan yapılmaktadır. 5 Dilimize geçen şehir kelimesi de Farsça da şehr 6 kökeninden gelmektedir. Toplumumuzda Kent kavramı ile aynı anlamı ifade etmek üzere yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca Arapça dan dilimize geçen vilayet kelimesi; merkezî yönetimin, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara, kamu hizmetlerinin gereklerine göre, ülke üzerinde yayılmış, bir vali yönetimindeki en önemli bölümü 7, il ile aynı anlamlıdır. İngilizce de city ve urban kelimeleri kent ile benzer anlamlıdır. Kelime karşımıza İtalyanca da citta, Fransızca da cite, İspanyolca da ciudad 8. Almancada ise stad şeklinde çıkmaktadır. Yunanca karşılığı ise polis kelimesidir Bakış açısı değiştikçe kent tanımı da değişmektedir. Sosyologlar, tarihçiler, şehir plancılar, iktisatçılar, antropologlar, edebiyatçılar v.b. her bir disiplinin kendi kavrayışı üzerine bina edilmiş kent tanımı vardır. Nüfus büyüklüğü, idari statü, nüfusun yapısı, iş bölümü ve uzmanlaşma, örgütlenme biçimi, işlev alanlarındaki farklılaşma, iş gücünün sektörel dağılımı, heterojenlik, fiziksel doku, üretimin yapısı gibi ölçütler kullanılarak bu tanımlamalar yapılmaktadır 9. Kapsamlı bir modern şehir tanımı, şehrin hukuki, siyasi, iktisadi ve içtimai bir birim olduğunu belirtmek durumundadır 10. Bir yerleşim biriminin kent niteliğini taşıması için, şu özellikleri taşıması gerektiği söylenebilir: *Belli bir nüfus büyüklüğüne ve nüfus yoğunluğuna erişmiş olması, *tarımsal üretimden daha ileri bir üretim düzeyi olan sanayi üretimine geçmiş olması ve bununla birlikte hizmet sektörünün gelişmiş olması, *yerleşim yerinin fiziksel altyapısının belli bir düzeye ulaşmış olması, *geleneksel aile yapısının çözülerek yerini çekirdek aile yapısına bırakmış olması, * nüfusun büyük oranda örgütlenmiş, karmaşık iş bölümüne ve yüksek uzmanlaşma düzeyine erişmiş olması, *yerel değerlerin yerini, ulusal değerlerin veya evrensel değerlerin almış olması, 3 TOPRAK, Zerrin, Kent Yönetimi ve Politikası, İzmir 2001, s: 6 4 ERGÜN, M. Türk eğitim tarihi, s.3 5 BAYKARA, Tuncer, Prf. Dr., Sosyal yapı ve Şehir Hayatı, Yeni Türkiye Dergisi, Mayıs-Haziran 2002, sf: 426 6 http://www.tdk.gov.tr/tdksozluk/sozbul.asp 7 http://www.tdk.gov.tr/tdksozluk/sozbul.asp 8 http://www.tumbelsen.org/kentli_haklar.htm 9 DİNÇER, Y., Kent, yerel siyaset ve demokrasi, s. 341-342 10 AYDOĞAN, A. Şehir ve Cemiyet, s,95

*geleneksel ilişkilerin (cemaat toplum tipinin) çözülüp bireysel ilişkilerin ya da bireysel çıkarların ön plana çıkmış olması, *eğitim düzeyinin kırsal kesimdeki eğitim düzeyinden yüksek olması ve çocuk bakım ve eğitiminde aile dışı kurumların gelişmiş olması, *sosyal normların yerini, resmi denetleme kurumlarının almış olması, *statülerin aileden gelmeyip, bireylerin kendi çabaları ile kazanılmış olmaları 11. Nüfus büyüklüğü tek başına yeterli bir kriter olmasa da kent tanımı için önemlidir. Kentler kasaba ve köylere göre daha fazla insanın yaşadığı yerleşim birimleridir. Öyle ki, bazı küçük devletlerin nüfusundan daha fazla insanı barındıran şehirler vardır. Nüfusun miktarı kadar yoğunluğu da kent ayrımı için önemlidir. Nüfus kriteri ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Örneğin Japonya'da 30.000, Kore'de 40.000, A.B.D.'inde 2.500 12 kişilik nüfus kriteri aranmaktadır. Ülkemizde kurumların bile kent tarifi için nüfus kriterleri farklıdır. Devlet istatistik Enstitüsü, 20.000 kişini yaşadığı yerleri şehir olarak kabul etmekteyken, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı 10.000 kişilik yerleşme alanını şehir olarak kabul eder 13. Ayrıca yerleşme bölgeleri ayırımında, nüfus yoğunluğu kriteri üzerinde de durulmaktadır. Örneğin Fransa'da km2'ye 500 ve daha fazla, Almanya'da 2.500 ve daha fazla nüfus düşen yerleşme bölgeleri kentleşmiş bölgeler olarak kabul edilmektedir 14. Kentler, belirli bir yönetsel örgüt biriminin sınırları içinde kalan yerlerdir. Kamu otoritesinin daha güçlü olduğu, resmi ve gayri resmi tüm kurumların daha fazla gelişip, bürokratikleştiği birimlerdir. Bazı araştırmacılara göre bir yerleşimin kent sayılabilmesi için o yerleşmelerin belediye teşkilatına sahip olması gerekir. Bir başka deyişle o yerleşim yerinde beledi hizmetlerinin verilmesi gerekir 15. 442 sayılı köy kanununun 1. maddesinde; nüfusu 2000 aşağı olan yerlere köy, 2000-20000 arası olan yerlere kasaba, 20000 den çok nüfuslu yerlere de şehir denmektedir. Nüfusu 2000 den az olsa da belediye teşkilatı olan merkezler kaza olarak kabul edilmektedir 16. Şehirlerde iş bölümü ve uzmanlaşma gelişmiştir. Geçimini tarım ve hayvancılık dışı uğraşıların oluşturduğu ekonomik faaliyetler; ticaret, sanayi ve hizmet sektörleri gibi alanlarda yoğunlaşmıştır. Şehrin belirleyici özellikleri arasına ticaretin çok yönlülüğü nü katmak zorunludur. Bununla birlikte, ticaretin egemen olduğu tüm birimleri şehir olarak adlandırmak da uygun değildir. Böylesi bir tanımlama, Asya ve Rusya nın ticaret köyleri gibi aile bireylerinden oluşan ve pratik olarak da miras yoluyla geçen yalıtılmış bir ticari yapıya sahip kent kolonileri kavramını da içerecektir 17. Kentler, insanın yaşamını sürdürdüğü ve yeryüzünden yararlandığı odak noktalarıdır. Çevresindeki bölgelerin bir ürünü olan ve buraları etkileyen kentler, ekonomik ve toplumsal gereksinimlere yanıt verecek biçimde gelişirler. Her kent, türlü yönlerden bakılırsa, kendine özgüdür; ancak işlev ve biçim açısından diğerlerine benzer 18. Bir sanayi kenti, başkentten, ticaret, madencilik, balıkçılık, turizm, üniversite kentinden, toplumsal açıdan, önemli farklılıklar gösterecektir 19. Yerleşim alanlarının kent statüsü kazanmasında fiziksel alt yapıdaki gelişmişlik önemlidir. Şehirler başlıca çok sayıdaki bina ile ulaşım yollarından oluşur 20. Okulları, sosyal 11 ERKAN, R., Kentleşme Ve Sosyal Değişme, s.18 12 SARI, M. Kentleşme, Göç ve Sosyal Bütünleşme 13 İSBİR, E. G., Şehirleşme ve Meseleleri s.7 14 SARI, M. Kentleşme, Göç ve Sosyal Bütünleşme 15 SARI, M. Kentleşme, Göç ve Sosyal Bütünleşme 16 İSBİR, E. G., Şehirleşme ve Meseleleri s.6 17 AYDOĞAN, A. Şehir ve Cemiyet, s,102. 18 DURU, B., ALKAN, A., 20. Yüzyıl Kenti s.55 19 DURU, B., ALKAN, A., 20. Yüzyıl Kenti, s.83 20 İSBİR, E. G., Şehirleşme ve Meseleleri s.5

yardımları, acenteleri, hayırsever dernekleri, ibadethaneleri, müzeleri, sanat galerileri, locaları, siyasal partileri, parti ileri gelenleri, ticaret odaları, kredi kurumları, sendikaları, fabrikaları, makineleri, gazeteleri, hayvanat bahçeleri, oditoryumları, parkları, oyun alanları gecekonduları, nehir kıyıları ya da park bulvarları, ana caddelerin ve özel taksi şirketleri 21 günümüzde kentten ayrı düşünülemeyen olgulardır. Geçmişte şehirlerin bir kısmı dini bir kurum ya da bir kalenin yakınında, bir kısmı da tamamen siyasal endişeler sonucunda kurulmuşsa da şehirlerin konumunu belirleyen birincil neden ulaşım olmuştur. Ulaşımdaki bir değişim, malların bir nakliyeciden başka bir nakliyeciye aktarımının ötesinde başka bir şey ifade etmese bile, birçok donanım ve hizmeti beraberinde getirir. Bundan dolayı şehir oluşumlarının belirlediği yerler nehirlerin ağız kısımları yada kilit noktaları, ovalarla tepelerin buluşma noktaları ve buna benzer bölgelerdir 22. Şehir, bir insanlar topluluğundan, kamu hizmetlerinden caddeler, binalar, elektrik lambaları, tramvaylar, telefonlar, v.s.-, kurumlar ve idari aygıtlar toplamından mahkemeler, hastaneler, okullar, polis ve muhtelif türde şehir görevlileri- fazla bir şeydir. Bilakis şehir, bir ruh halidir, gelenek ve göreneklerin, örgütlü tavır ve görüşlerin mecmuudur. Şehrin, kendine mahsus kültürü vardır 23. Dolayısıyla şehir, bir mekanda yoğunlaşmış yapı ve insan demek değildir. Bu birliktelikten oluşan yeni bir kültür ve değer yargıları, kentlerin görünmeyen ama hissedilen özellikleridir. Birçok dilde Kent sözcüğü ile uygarlık sözcüğü arasında köken ilişkisi görülmektedir. Türkçe mizdeki Uygar" sözcüğü yerleşik bir toplum hayatı süren Uygurlardan türetilmiştir. 24 Arapça da uygar sözcüğüne karşılık gelen Medenî kelimesi kent anlamındaki Medine kelimesinden köken alır. 25 Medeni kelimesi dilimizde de kentlileşmiş, kırsallıktan kurtulmuş ve uygar 26 manasında kullanılmaktadır. Benzer şekilde uygarlık karşılığı olarak Fransızca civilisation ve İngilizce civilization ile İngilizce city kelimeleri Latince de yurttaşların oluşturduğu birlik anlamına gelen civitas kelimesinden türemiştir. citizen yine aynı dilde yurttaş manasında kullanılmaktadır. İngilizce de polite, yani kibar sözcüğü 27 Yunancada kent karşılığı olan polis teriminden türetilmiştir. Kent kelimesi belli bir olgunluk seviyesini ifade etmektedir. Kalkınmayı, medenileşmeyi ve gelişmişliği yansıtır. Kentler, nüfus yapısı, kan bağı, etnik, dinsel, kültürel, eğitim seviyesi, gelenek, örf ve adetler açıdan farklılaşmanın olduğu yerleşim alanlarıdır. Kan bağı, cinsiyet ayrımcılığı, yaşa dayalı statü, etnik ve dini ayrımcılık yaklaşımlarını ortadan kaldırarak eşitlik idealini yaymaya çalışan ahlaki bir gelenek oluşturur 28. Kent, yarışmayı, sıra dışılığı, yeniliği, verimliliği ve yaratıcılığı özendirerek oldukça farklılaştırılmış bir nüfusun ortaya çıkmasına neden olur. Kent, farklı olma izni anlamında özgürlük adasıdır 29. İnsanların düşüncelerini ve fikirlerini açıkça söyleyebilecekleri yerleşim yerleridir. Kişinin davranışları ve hareketlerinden dolayı yadırganmayacağı, her giyim tarzından insanların bulunabileceği mekânlardır. Farklı bireylerin bir araya gelmesiyle oluşan yerlerde, bireysel farklılıkların kaybolması süreci de devreye girer 30. Fakat bireysel farklılıkların kaybolması, tek tip insan 21 AYDOĞAN, A. Şehir ve Cemiyet, s,37 22 AYDOĞAN, A. Şehir ve Cemiyet, s,43 23 AYDOĞAN, A. Şehir ve Cemiyet, s,65-66 24 http://www.biltek.tubitak.gov.tr/dergi/01/kasim/kentler.pdf 25 Doç.Dr.Hüseyin ÇELİK,www.huseyincelik.net/koseyazilari 26 http://www.tdk.gov.tr/tdksozluk/sozbul.asp 27 http://mhukuk.kolayweb.com/yaziyett.htm 28 BOOKCHİN, M., Kentsiz Kentleşme s.18 29 Tarık Demirkan, Tarih Boyunca Kuşatılan Özgürlük Adaları; Kentler, Cogito, 3.Baskı, Sayı:8, 1996, s. 17 30 DURU, B., ALKAN, A., 20. Yüzyıl Kenti, s.97

oluşması değil, farklı bireylerden oluşan çok renkli bir topluluğun ortaya çıkması anlamındadır. Bireyler tek başlarına farklı olmakla beraber, bu farklılıklarıyla ortak yaşama kültürüne kavuşmuşlardır. Kentli birey, geniş ölçüde, ekonomik, siyasal, eğitimsel, dinsel ya da kültürel alanlardaki gönüllü örgütlerin etkinlikleri sayesinde, kişiliğini ifade eder, geliştirir, statü kazanır ve uğraş alanını oluşturan eylemleri sürdürebilir. Kent yalnızca, günümüz insanına daha büyük bir oranda iş ve yerleşim olanakları sunan bir yer değildir, aynı zamanda dünyanın en uzak yerlerini kendine çeken, türlü bölgeleri, insanları ve etkinlikleri bir düzene göre biçimlendiren, ekonomik, siyasal ve kültürel yaşamın öncüsü ve denetleyicisi konumunda olan bir merkezdir 31. Kent hayatının barbarlığına dair şimdiye kadar çok şeyler söylenmiştir. Ancak bunların hiçbiri insanları kentte yaşamaktan vazgeçirmedi. Kent hayatından ölesiye yakınanlar bile ancak birkaç günlüğüne uzaklaşmayı göze alabiliyorlar 32. KENTLEŞME Kentleşme, çok değişik tanımları bulunan bir kavramdır. Sosyolojik, ekonomik ve demografik açılardan yapılmış birçok tanımlar bulunmaktadır. Bu tanımların her biri konuyu belirli bakış açılarından ele almaktadır. Oysa kentleşme, bütün bu bakış açılarını bünyesinde bulunduran bir gelişme olduğu için, kısıtlı bakış açıları ile yapılacak her tanımlama beraberinde eksiklikleri de bulunduracaktır. Kentleşme konusunda yapılan başlıca tanımlar şunlardır: Çeşitli nedenlerle kırsal kesimlere yönelen göç sonucunda, bir taraftan mevcut kentlerin nüfus ve alan itibarıyla büyümesi, diğer taraftan da köy, kasaba, vb. yerleşim birimlerinin giderek büyümesi sonunda kente dönüşüp, mevcut kent sayısının atmasıdır. 33 Milli gelir ve istihdam yapısında, ağırlığın tarımdan hizmetlere ve sanayiye kayması ile ilgili evrensel ve sayısallaştırılabilir bir süreçtir. 34 Bazı yoğunluk ve büyüklük değerlerinden başlayarak nüfusun alansal yığılması; kent kültürü olarak tanımlanan bir dizi değer yargısı, davranış ve eğilimin yayılması. 35 Kentleşme dar anlamda kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artmasını ifade etmektedir. 36 Fakat kentleşme sadece demografik bir olgu olmayıp, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel bir sürecin ifadesidir. Kentleşme sadece insanları kent olarak adlandırılan yerlere çekme sürecini belirtmekle kalmamakta, insanların kentin yaşam biçimini benimsemesi anlamına da gelmektedir. 37 Oysa kentleşme toplumun ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel dönüşümüdür. Hem kırsal bir toplumun kentsel bir topluma dönüşme süreci hem de kentsel mekânın ve toplumsal pratiğin değişme ve evrimleşme sürecidir 38. Dolayısıyla kentleşmeyi; sanayi ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması ve bu günkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında, artan oranda örgütleşme, iş bölümü ve uzmanlaşma yaratan, insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikim süreci 39 olarak tanımlayabiliriz. Kentleşme, sanayi devrimi ile başlayan, sanayileşme ve modernleşmenin yarattığı toplumsal bir olgudur. Sanayi devriminin birçok etkisinin yanı sıra üç önemli sonucu 31 DURU, B., ALKAN, A., 20. Yüzyıl Kenti, s.78 32 ÖZDENÖREN, R., Kent ilişkileri s.31 33 NADAOĞLU, Halil, ve diğerleri, Mahalli İdarelerin Yeniden Yapılandırılması, TOBB, İstanbul 1996 34 BAL, H., Kent Sosyolojisi, Fakülte Kitabevi, Isparta 2002, sf: 51 35 DİNÇER, Yüksel, Doç. Dr., Kent, Kentleşme ve Kent Planlaması, Sivil Toplum İçin Kent, Siyaset ve Demokrasi Seminerleri, Demokrasi itaplığı-wald Yayınları,İstanbul 1999, sf:343 36 ERKAN, Rüstem, Yrd. Doç. Dr., bilim adamı Yayınları, Ankara 2002, sf:19 37 DURU, Bülent, ALKAN, Ayten, 20. Yüzyıl Kenti, İmge Kitabevi, Ankara 2002, sf: 81 38 BAL, H.,kent sosyolojisi, s.52 39 KELEŞ, Ruşen, Kentleşme Politikası, İmge Kitabevi, Ankara 1992, sf: 22

olmuştur. Üretimde yenilik, sosyal yapıda farklılık ve nüfus mobilitesinde hızlılık olarak tespit edilebilir 40. Sanayileşme ile birlikte öncelikle üretim tarzının niteliği değişmiştir. Üretim, evden/küçük imalathanelerden fabrikalara taşınmış, yani geleneksel üretim kollarından modern üretim kurumlarına bir geçiş yaşanmıştır. Yavaş ve tekil üretimden hızlı ve seri üretime geçilmiştir. Bu unsur karlılık, verimlilik, kalite ve kapasitede önemli artışlara ve değişikliklere neden olmuştur. Üretim ve istihdamda ağırlık tarımdan sanayi ve hizmet sektörüne kaymakta, tarım toplumları yerine endüstri toplumunu ve gelecekte de bilgi toplumunu oluşturmaktadır. Sanayileşmenin ikinci önemli etkisi sosyal yaşamda meydana getirdiği değişikliklerle kendini göstermiştir. Üretim tarzının niteliğinde ve niceliğinde meydana gelen bu değişimler, siyasal ve ekonomik düzende yeni yapılanmalara yol açmış; milliyetçilik ve ulus devlet modeli, bu yapılanmaların önemli sonuçları olarak ortaya çıkmıştır. Bu da yeni sınıfların, çelişkilerin ve çatışmaların başlangıcı olmuştur. Bu değişikliklerin en önemlileri, Sosyal yapıda farklılaşma, (yani hemojen toplum yapısından heterojen toplum yapısına geçiş); iş bölümü ve uzmanlaşmada görülen artış ve çeşitlenmedir. Bu nedenle eğitimin ve öğretimin önemi artmış; bununla birlikte doğuştan kazanılan statülerin önemi azalmıştır. Bu uygulama ile birlikte toplumdaki binlerce kurum, statü ve rol arasındaki ilişkileri bir düzene bağlayan sistem, bürokrasi olarak ortaya çıkmış ve şekillenmiştir. Geleneksel geniş aile, kentsel çekirdek aileye dönüşmüş, orta sınıflaşma artmış, sosyal hareketlilik hızlanmıştır. Sanayileşmenin en önemli üçüncü sonucu ise, nüfus hareketliliğinin fiziki mekânlarda ve çevrede yarattığı değişikliklerdir. Diğer bir deyişle kentleşmedir. Sanayileşme ile birlikte kırdan kente yoğun göçler yaşanmış, Kentlerin nüfus emme kapasiteleri (fabrikalar) giderek artmıştır. Nüfus emme kapasiteleri bir yandan gelen nüfusu absorbe etmeye ve dönüştürmeye çalışırken; öte yandan kitle iletişim ve ulaşımındaki yeniliklerin de etkisiyle yeni göçler için çekim alanları haline gelmiştir. Kentler eski yapılarından kopmuş hem fiziki hem de yoğunluk ve işleyiş açısından yeni görünümler almıştır 41. Kentleşme sanayi toplumlarının bir ürünüdür. Aynı zamanda sanayileşme de kentlerin bir ürünüdür. Kentleşme ve sanayileşme birbirlerini üreten geliştiren olgulardır. Kentleşme toplumsal değişmenin hem nedeni hem de bir sonucudur 42. Sanayileşme olgusu toplumsal yapıyı bütünüyle değiştirdi. Bireyler sosyal hareketlilik içinde yetenek ve başarıları ölçüsünde yüksek statülere ulaşma hakkını elde ettiler. Ekonomi serbest pazarın doğasına uygun olarak yarışmacı ve üretken hale geldi. Teknolojik ilerlemeler üretimin ulusal ve uluslar arası pazara dönük olmasını sağladı. Mal ve hizmetlerin üretiminde uzmanlaşma arttı. Eğitim kentte yaşayan tüm yurttaşlar için organize edildi. Kitle iletişim sistemi sözlü iletişimden daha etkili oldu. Tüm bunlar, sanayi toplumunun kentlerini ortaya çıkardı. Bu kentlerin oluşturma sürecine kentleşme diyoruz 43. Kentleşmenin şekli boyutunu nüfus hareketliliği oluşturmaktadır. Demografik dönüşümle kitlelerin kırsal kesim dışında bir yerleşim biriminde öbekleşmesi kentleşmenin sadece bir ayağını oluşturur. Şekilsel kentleşme tek başına yeterli değildir. Kentleşme, üç farklı dönüşümü içermektedir. Demografik açıdan kentleşme, özellikle kırdan kente yaşanan göçlerle beslenen nüfus yoğunluğunu ifade eder. Sosyal açıdan kentleşme, farklılaşma, uzmanlaşma, örgütlenme sürecini kapsayan bir dönüşümü ve davranış biçimini içermektedir. Ekonomik açıdan kentleşme, tarım dışı faaliyetlerin (sanayi ve hizmetler sektöründe) yoğunlaşmasıdır. Kentleşmenin tam olarak gerçekleşmesi sosyo-kültürel ve ekonomik dönüşümle mümkündür. Kentleşmeden söz etmek için bu üç unsurun bir arada asgari 40 ÖZER, A., Güneydoğu da Kentleşme(me) dramı s.1 41 ÖZER, A., Güneydoğu da Kentleşme(me) dramı s.1 42 AYDOĞAN, A. Şehir ve Cemiyet, s,13 43 BAL, H.,kent sosyolojisi, s.61

düzeyde gerçekleşmiş olması gerekir. Bu koşullardan birinin (veya ikisinin) gerçekleşmiş olup, diğerlerinin gerçekleşmemesi durumunda, tam ve doğru anlamıyla bir kentleşmeden bahsetmek söz konusu değildir 44. Kentleşmenin Sebepleri Kentleşmenin bir çok sebebi bulunmaktadır. Ne tek başına sanayide ve teknolojide yaşanan gelişmeleri, ne ülkenin siyasal yapısı ve ne de diğer sosyal ve kültürel gerekçeler, kentleşmenin tek sebebi olarak algılanamaz. Her ne kadar batı ülkelerinde kentleşmenin temel nedeni sanayi devrimi ile başlayan süreç ise de, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ya da gelişmemiş ülkelerde yaşanan kentleşmenin birçok sebebi bulunmaktadır. Kentleşmenin sebepleri başlıca aşağıda belirtilen şekilde gruplandırılabilir. 1-Kırsalın iticiliği: Kentleşmede kırsalın nüfusu tutamaması ve kendi dönüşümünü sağlayamaması önemli bir faktördür. Kırsaldaki nüfus adeta kentlere doğru itilmektedir. Bunda etkili olan hususlardan birisi tarımda yaşanılan teknolojik dönüşümdür. Traktör ve biçer-döver gibi araçların tarımda kullanılmaya başlaması gizli işsizlik doğurmuş, açığa çıkan nüfus kentlere yönelmiştir. Toprak yetersizliği ve toprağın miraslarla parçalanması veya Karadeniz Bölgesindeki gibi toprağın mevcut nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamaması kırsalın iticiliğini arttırmaktadır. Yine kırsal kesimdeki durağan yaşam ve aşırı nüfus artışı bu yörelerin nüfus ihracına sebep olmaktadır. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için kırsalın iticiliği kentleşme açısından çok önemli bir etkendir. 45 Az gelişmiş ülkelerde, tarımın verimliliği ve kişi başına düşen tarımsal gelir, köylülüğü köyünde tutmaya yetmeyecek kadar düşüktür. Ekonomik nedenlerden dolayı köyünde beslenemeyen, gelecek için güvence bulamayan nüfusu kent merkezlerine çeken nedenlerdir 46. 2-Çekici sebepler ve kent olanakları Kentler fırsat, imkân ve olanak açısından kırsaldan zengindir. Eğitim, sağlık ve kültür alanında çok çeşitli alternatif ve kaliteli hizmet kentlerde mevcuttur. Yaşam kalitesinin, gelir seviyesinin ve konforun yüksek olması kentleri cazip mekânlar haline getirmektedir. Kentler ticaret, turizm ve sosyal yaşamın gelişmiş olduğu yerlerdir. Büyük sanayi kuruluşları ulaşım, iletişim ve altyapı yeterliliği sebebiyle büyük kentlere yakın yerlerde kurulmaktadır. Bu da istihdamın kentlerde yoğunlaşmasına sebep olmaktadır. Kentler çocuklarına iyi eğitim vermek isteyen, kaliteli sağlık hizmeti almak isteyen veya iş bulma umudunda olan insanları kendine çekmektedir. Türkiye nüfusunun yaklaşık beşte birini barındıran İstanbul, sadece ülkenin değil, bölgenin de çekim merkezidir. Ticaret, sanayi, finans, kültür ve her türden beşeri mübadele İstanbul'un zengin ve hareketli mekânlarında sürmektedir. Sanayileşmekte olan toplumlarda, kentlerdeki iş olanakları, köylük yerlere oranla daha hızlı çoğalır. Ekonomik gelişmeyle birlikte kişi başına düşen gerçek gelir yükseldikçe, kentlerde üretilen mal ve hizmetlere duyulan istem, tarım ürünleri istemine oranla fazla olur. Ayrıca üretim sürecinin ussallaşması sonucunda, eskiden köylerde görülen birtakım hizmetler kentlerde görülmeye başlanır. Bunun, uzmanlaşma (ile yakından ilgisi vardır. Kentin çekiciliğinin bir nedeni de marjinal sektör olarak adlandırılan iş kollarının varlığıdır. Bu durum nüfusun önemli bir bölümünün marjinal işler olarak adlandırılan alanlarda istihdama yol açmıştır. Marjinal sektörler işportacılık, hizmetçilik, değnekçilik, hamallık ve benzeri gibi örgütlenmiş bir ekonomik yapıdan çıkarılıp atılacak olursa 44 ÖZER, A., Güneydoğu da Kentleşme(me) dramı s.1 45 KONGAR, Emre, 21. Yüzyılda Türkiye, Remzi Kitabevi, İstanbul 2001, sf: 551 46 ERKAN, R., Kentleşme Ve Sosyal Değişme, s.68

ekonominin işlerliğinde her hangi bir aksamaya yol açmayacak işler olarak tanımlanır. Türkiye de köyden kente göçü cazip hale getiren nedenlerin biri de kente gelen nüfusun marjinal işler sayesinde kendine bir yaşam alanı oluşturmasıdır. 47. 3-Teknolojik Nedenler Daha önce de vurgulandığı gibi kentleşmenin en önemli etkeni sanayi devrimi olmuştur. Sanayi devrimi ile başlayan teknolojik gelişmeler sonucu üretimin görülmedik oranda artması ve maliyetlerin düşmesi ile birbiri ardına sanayi tesisleri kurulmaya başlanmıştır. Bu tesisler, malların satış noktalarına ulaştırılması kolaylığı ve sanayi için gerekli alt yapının kentlerde bulunması nedeniyle kentlerde kurulmaya başlanmıştır. Kentlerde kurulan sanayi tesisleri, beraberinde büyük ölçekte iş gücü talebini doğurmuş ve bu talep de kentte karşılanamadığı için kırsaldan kente göçler nüfus akımı başlamıştır. Sanayinin gelişmesi beraberinde ekonomik gelişmeyi ve nüfus artışını da getirdiğinden, bu da yeni iş kollarının doğmasına ve mevcut iş kollarının da artmasına yol açmıştır. Zincirleme biçiminde yaşanan bu gelişmeler neticesinde, kentlerin nüfusu büyük artışlar göstermeye başlamıştır. Sanayi devrim ile birlikte ortaya çıkan yeni üretim yapısı, kırsal alalarda emek yoğun olarak üretilen birçok malzemenin kentlerde kurulan sanayi tesislerinde daha seri ve ucuz üretilmesini sağladığından, kırsaldaki işyerleri hızlı bir kapanma süreci yaşamış, ortaya çıkan işsizler de kente yönelmiştir. Ayrıca teknolojik gelişmeler, ulaşım ve iletişim alanında büyük yenilikler getirmiştir. Ulaşım tekniklerindeki gelişmelere şehirleşmeyi iki yönden etkilemiştir. Her şeyden önce yetersiz ulaşım sebebiyle, sadece çevresi için üretim yapan küçük sanayi kuruluşlarıyla, mahalli ticaret alanları, ulaşımdaki ilerlemeler dolayısıyla büyük üretim ve ticaret merkezleri haline gelmiştir. Diğer taraftan ulaşımın kolay ve ucuz olması, insanların hareket edebilme imkânlarını artırmıştır. Böylece, kentlerden köylere ulaşım kolaylaşmış, bu hem kentle ilişkiyi artırmış hem de göçü kolaylaştırmış. Fikirlerin, bilgilerin ve tecrübelerin insanlar arasında yayılması ve değiştirilmesi hizmet üretiminin esaslı unsurlarından biri olmuştur. Diğer bir açıdan şehirler, bu fikir ve bilgilerin hem geliştirildiği hem de yayıldığı merkezlerdir. Aracı faktörler olarak da değerlendirilen bu açılımlar, kentleşme sürecinde rol oynayan diğer faktörlerle beraber göz önünde bulundurulduğunda, özellikle bu dönemde gelişen bilişim teknolojileri sayesinde bireylerin kentlere katılımında çaplı bir değişimin taşıyıcısı durumuna gelmiştir. Ulaşım alanındaki değişmeler, insanların kolay yer değiştirmelerini sağlamakla birlikte; kırsal kesimin ekonomik açıdan pazara açılmasını da kolaylaştırmıştır. Bu da kentle etkileşimin artmasına yol açmıştır. Ulaşım ve haberleşme alanında sağlanan ilerlemeler kentleşmeyi etkileyen önemli bir öğedir. 48 4-Siyasal sebepler Kentleşmenin önemli nedenlerinden birisi de siyasi alanda yaşanan gelişmelerdir. Merkezi idare bazen kentleşmeyi teşvik etmiş, bazen ise bu konuda istekli olmamıştır. Örneğin Cumhuriyet dönemizde ilk yıllarda merkezi idare kırdan kente nüfus akışı sağlayacak ekonomik ve sosyal değişikliklerden rahatsız olduğu için, nüfusun ağırlıklı olarak köylerde yaşaması yolunda politika takip etti. Buna mukabil kırsal kesimde önemli oranda destek elde eden Demokrat Parti, seçmen tabanının talepleri doğrultusunda kentleşme yolunda politika takip etmiştir. Ülkemizde kentlerin hızlı gelişimi de 1950 li yıllarda başlamıştır. 47 ERKAN, R., Kentleşme Ve Sosyal Değişme, s.68 48 ERKAN, R., Kentleşme Ve Sosyal Değişme, s.70

Osmanlı da köyden kente göçü zorlaştıran yasalar bulunmaktaydı. 49 Köyde yaşayanlar, köyü terk ettiği takdirde bir bede ödemekle yükümlü tutulmaktaydılar. Bu da kentleşmenin önünde önemli bir engel teşkil etmekteydi. Yine ülkemizde özellikle 1980 sonrası Güneydoğu bölgesinde yaşanan gelişmeler neticesinde merkezi idare eliyle bu bölgede kentleşme mecbur tutulmuştur. Bir yandan mezralar ve küçük köyler daha merkezi yerlere toplanırken, diğer yandan da bu köylerde ve ilçelerde bulunan nüfusun da kent merkezlerine akmaları teşvik edilmiştir. Bunun neticesinde de başta Diyarbakır gibi iller olmak üzere birçok kentin nüfusu kısa sürede önemli oranda artış göstermiştir. Gezme, yerleşme ve ticaret özgürlüklerini kısıtlayan yasaların kaldırılması da, kentleşme üzerinde etki yapar. Bunun gibi, yönetimde özekçiliğin, kentleşme üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Paris, Berlin, Moskova, Buenos Aires, devlet sistemindeki güçlü özekten yönetim geleneğinin ürünüdür. Ayrıca, kimi kentlere, siyasal kararlarla başkent statüsü verilmesi de, yalnız o kentlerin değil, bulundukları tüm bölgenin kentleşmesini hızlandırır. Ankara, Canberra ve Brasilia kentleri bunun en yeni örnekleridir. 1920'de 20 bin nüfuslu bir kasaba olan Ankara, başkent olmasının bir sonucu olarak, 50 yılda 2 milyona yakın nüfuslu bir anakent (metropol) olmuştur. İç Anadolu'nun kentleşme derecesinin, 1947'de % 11'den, 1997'de % 65.6' ya çıkmış olmasında da, Ankara'nın orada bulunmasının, dolayısıyla başkent yapılmasına ilişkin siyasal kararın rolü azımsanamaz 50. Kentleşmede siyaset, toprak mülkiyeti, tarım ve sanayi politikaları, uluslar arası anlaşmalar gibi sebeplerle de etkin olmaktadır. Örneğin ülkemizde tarım alanına gereken önem verilmemesi neticesinde, bu alanda yaşana sıkıntılar kente göçü hızlandırırken, sanayileşme politikasında yaşanan çarpıklıklar da (tarım arazilerinin sanayiye açılması gibi) aynı etkiyi göstermektedir. Tarım arazilerinde mülkiyetin belirli ellerde yoğunlaşması, çok geniş bir nüfusun ise çok küçük parçalarda toprak sahibi olması da kırsalda iticiliğe yol açmaktadır. 5-Sosyo-psikolojik Nedenler Sosyo-psikolojik etmenler, koy ve kent yasam biçimleri, ölçütleri arasındaki ayrımlardan kaynak alır. Bunlara genellikle, kentlerin çekici özellikleri gözüyle bakılır. Gerçekten, kentlerin sahip bulunduğu birçok toplumsal ve kültürel olanaklar ve hizmetler çok çekicidir. Kentlerin özgür havası, daha geniş bir kümenin üyesi olma duygusu, kentli olmanın gururunu paylaşma, bu etmenlerin başlıcalarıdır. Kimi yerlerde ise, köyden kente göç etmeye, belirli bir toplumsal aşağılık duygusunu ortadan kaldıran bir "yükseliş" gözüyle bakılır. Kimi yazarlar 19. yüzyılın baslarında Amerikan kentinin, herkesin şansını bir kez denediği bir yer olduğuna değinmektedirler. Bunun gibi, "İstanbul'un taşı, toprağı altın" sözü de büyük kentin çekiciliğini anlatan bir deyim olarak dilimizde yer etmiştir. Bunun gibi, birçok köylü çocuğu öğrenimlerini tamamladıktan, askerliklerini yaptıktan sonra kentlerde yerleşirler. Yurtdışına işçi gönderilmeye başlanan son 35 yılda, yurda dönen işçilerde de, çoğunlukla aileleriyle birlikte büyük kentlerde yerleşme eğilimi vardır. Askere alman erlerin ailelerine yapılan parasal yardımın, Türkiye de koydan kente göçü artırıcı bir nitelik taşıdığı da ileri sürülmüştür. Sosyo-psikolojik nedenler, kentleşme hareketini oluşturan diğer nedenlerin arasına karışarak onarı hızlandırıcı ya da ağırlaştırıcı bir etkide bulunur. Günümüzde medya, sosyopsikolojik nedenleri oluşturan en önemli faktördür. Televizyonun yaygın kullanımı ve kolay ulaşılabilirliği, ayrıca kente daha önce göç etmiş olanların kırsal kesimle ilişkilerin belli bir ölçüde devam etmesi, kentlerin yaşam biçiminin kırsal alanda iyi bilinmesine yol açmaktadır. Televizyonun yaygınlaşması ve kırsal alanda da hemen hemen her eve girmiş olması, 49 KELEŞ, Ruşen, Kentleşme Politikası, sf:32 50 KELEŞ, R., Kentleşme Politikası s.31

insanların başka yaşam biçimlerinden haberdar olmalarını sağlamıştır. Bu durum da kentleşmenin sosyo-psikolojik nedenlerini hazırlayan ve göçe kaynaklık eden bir faktör olmuştur 51. Kentleşmenin Sonuçları Dünyada ve ülkemizde uzun dönemdir kentleşme, yani kırdan kente göç, kentlerin mekansal ve nüfus olarak artma süreci yaşanmaktadır. Bu süreç ülkemiz açısından daha hızlı bir gelişimi göstermektedir. Türkiye de ve dünyada yaşanan nüfus artışı ve hızlı kentleşmeyi ortaya koymak açısından aşağıdaki tablo ilgi çekicidir. 52 Tablo 1: Çeşitli Ülkelere Ait Nüfus ve Kentleşme Oranları Ülkeler Toplam Nüfus (Milyon) Yıllık Nüfus Artış Hızı (%) Kentsel Nüfus/Toplam Nüfus (%) 1980 1998 2015 1980-1998 1998-2015 1980 1998 İtalya 56,4 57,6 54,4 0,1-0,3 67 67 Japonya 116,8 126,4 124,4 0,4-0,1 76 79 ABD 227,2 270,3 304,9 1,0 0,7 74 77 Fransa 53,9 58,8 61,1 0,5 0,2 73 75 Portekiz 9,8 10,0 9,8 0,1-0,1 29 61 Arjantin 28,1 36,1 42,8 1,4 1,0 83 89 Meksika 67,6 95,8 120,8 1,9 1,4 66 74 Çin 981,2 1,238.6 1,388.5 1,3 0,7 20 31 Türkiye 44,5 63,5 77,9 2,0 1,2 44 73 Dünya 4,430.2 5,896.6 7,112.9 1,6 1,1 40 46 Kaynak: Worldbank, World Devolopment İndicators 2000 http//:www.worldbank.org/html/schools/issues.htm. Tahmini rakamlar Hızlı kentleşme beraberinde avantajlar ve dezavantajlar getirmektedir. Bunları kısaca şu başlıklar altında değerlendirmemiz mümkündür: a-avantajlar 53 -Daha Fazla Yaşam Alanı Sağlaması: Kentleşme yatay değil dikey gelişmeyi ifade eder. Kentleşme sonunda kentlerde yapılan yüksek katlı binalar bunun tipik örneğidir. Bu sayede canlılara daha fazla yaşam alanı sağlanmış olmaktadır. -Enerji Etkinliğinin Yükselmesi: Kentsel gelişme çeşitli açılardan enerjide etkinliğin artmasına neden olabilir. Örneğin müstakil bir evin ısınmasında harcanılan enerji bir apartmanı ısıtmak için harcanılan enerjiden çok daha fazladır. Burada önemli olan diğer bir nokta apartman dairelerinin optimal bir büyüklüğe sahip olmasıdır. Günümüzde yapılan apartman içindeki dubleks daireler bu tasarrufu sağlamayabilir. Başka bir örnek toplu taşımacılıktır. Toplu taşıma sonucu tüketilen benzin miktarında bir tasarruf sağlanabilir. Özellikle kentleşme ile birlikte ortaya çıkan trafik sorununun da çözümü bireyleri toplu taşımaya yöneltmektir. 51 ERKAN, R., Kentleşme Ve Sosyal Değişme, s.116 52 VURAL, Ahmet, VURAL, Tarık, Kentleşmenin Sosyo Ekonomik Etkileri, http://paribus.tr.googlepages.com/ulusoy_vural3.doc 53 VURAL, Ahmet, VURAL, Tarık, a.g.m.

-Etkili Katı Atık Yönetim Sistemleri: Kentlerde oluşturulan geri dönüşüm merkezleri, çöpleri belirli bir alana yaymaktansa geri kazanma yollarını araştırarak ulusal kaynakların israfını önleyebilmektedir. -Daha İyi Sosyal Olanaklar: Eğitim seviyesinin yükselmesi kentleşmenin önde gelen faydaları arasındadır. Kentsel alanlarda doğum oranları, kırsal alanlardan daha düşüktür. Bu ise nüfus artışının neden olduğu çevresel bozulmaları azaltan bir etmendir. Bireylere kentlerde sunulan aile planlaması eğitimleri, kırsal alanlardan daha fazladır. Kentleşme bireylere iş bulmada da daha iyi olanaklar sağlayabilir (özellikle ülkemizde İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerimizin yoğun göç almasının nedeni kırsal kesimde yaşayan ve yeterli olanaklara sahip olamayan halkın kentlerde iş bulma ümididir). Kentleşme yukarıda anılanlar yanında bireylere daha iyi sağlık hizmeti ve daha iyi bir sosyal yaşam da sağlayabilir. b-dezavantajları: -İklim Üzerindeki Etkiler: Kentleşme sonucu ortaya çıkan yapılanma aşırı ısınmaya neden olmaktadır. Örneğin; yollar, binalar, kaldırımlar gün boyu depoladıkları enerjisi geceleyin serbest bırakarak iklimin aşırı ısınmasına neden olmaktadır. -Hava Kirliliği : Hava kirliliği kentlerin temel sorunlarından birisidir. -Su Kaynakları Üzerindeki Etkiler: Kentleşme sonucunda ortaya çıkan en önemli problemlerden biri de su kaynaklarının kirlenmesi ve azalmasıdır. Özellikle büyük kentlerde yaşanan aşırı su tüketimi su kaynaklarını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Kentlerde yaşanan çarpık yapılanma suyun hidrolojik döngüsünü de bozmaktadır. Suyun kirlenmesine neden olan en büyük etken ise lağım sularıdır. -Topraklar ve Kır Arazileri: Günümüzde, dünyadaki toplam arazinin yaklaşık %1 ini kentler kaplamaktadır. Kentsel genişlemenin bugünkü hızıyla devam etmesi dünya üzerindeki yaşanabilir yerlerin azalmasına neden olacaktır 54 - Maliyetlerin Artışı: Kentlerin ölçüsüz ve aşırı bir şekilde büyümesinin bir diğer olumsuz etkisi de artan maliyetler nedeniyle ekonomik ve mali açıdan ek yük getirmesidir. Şöyleki; belirli bir büyüklüğü aşan mahalli idarelerdeki iletişim güçlükleri, yoğun bürokrasi ve politik baskılar sonucu artan personel sayısı verimliliği düşürürken, maliyetlerin giderek artmasına neden olmaktadır Kentleşmenin neden olduğu bu sorunların çözümünde çok sayıda yöntem önerilmektedir. Bunların bir kısmı kentlerdeki yoğun nüfusun azaltılması ve genişlemenin önlenmesi hareketi(kentlerin Amenajmanı) olarak isimlendirilirken, bir kısım çalışmalar ise yeni kentler kurulmasını önermektedir. 55 -Çarpık Yapılaşma: Kentlerin hızlı büyümesi, kentte yapılara olan talebin artması ve buna paralel olarak da rantın yükselmesi beraberinde imara aykırı, kaçak yapılaşmayı beraberinde getirmektedir. Özellikle kent yönetimlerinin yetersiz kalması durumunda bu gelişme kent yaşamını ciddi tehdit eder boyutlara çıkmaktadır. Çarpık yapılaşma birkaç türlü gerçekleşmektedir. *Gecekondulaşma: Özellikle Türkiye için önemli bir sorun olan gecekondulaşma, çarpık yapılaşmanın somut örneğidir. Gecekondu, İmar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata ve genel hükümlere uyulmadan, kendisine ait olmayan arazi veya arsalar üzerinde, arsa sahibinin rızası alınmadan yapılan ruhsatsız yapılara denir. 56 *İmara aykırı yapılar: Bir parselde, imara göre olması gerekenden daha fazla inşaat yapılması sonucu oluşan çarpık yapılar. 54 AKDOĞAN, Y., Kentleşme Raporu, s.11 55 VURAL, Ahmet, VURAL, Tarık, a.g.m. 56 ÖZKAYA, Eraslan, İmar Kanunu Şerhi ve Mevzuatı, Seçkin Yayınevi, Ankara 1997, sf: 45

*Aşırı İmar izni: Bazı alanlara verilen ve yoğunluğu artıran aşırı yüksek imar izinlerinden kaynaklanan çarpık yapılaşma. -Sosyalizasyon Sorunu: Sosyalizasyon, Bir ferdin (duruma göre bir grubun) üyesi olduğu veya olacağı grup ya da toplumun kültür, değer ve normlarını öğrenerek o toplumun aktif bir üyesi haline gelmesidir. Başka bir tanıma göre toplum hayatına hazırlanma sürecidir. 57 Hızlı kentleşme, kır nüfusunun kentlere toplum hayatı açısında kısa sayılabilecek bir süre içinde akması ve dolayısıyla da kentlerde yaşayanlar arasında kültür, değer ve norm uyumsuzluğuna yol açmaktadır. Kırdan kente göç eden aileler kent çevresine oluşturdukları gecekondu olarak nitelendirilen alt yapısı eksik, fiziki şartları olumsuz olan yerleşim bölgelerinde yaşamlarını zor şartlar altında sürdürmeye çalışırlar. Köy ve kentteki insan ilişkileri, değer yargıları farklıdır. Bu iki yerleşim biriminin gerektirdiği beceri, bilgi ve deneyimler birbirine uymaz. Kırdan kente yaşanan göçlerin oluşturduğu kültür çatışmaları, gecekondulaşma, yöresel gelenek ve görenekler, ekonomik bunalımlar beraberinde aile kurumu başta olmak üzere gerek bireylerde ve gerekse toplumsal kurumlarda problemlere yol açar. Daha iyi yaşama özlemi içinde şehre göç eden aile geldiği yerde tam olarak umduğunu bulamamakta, şehirde yeni ve katlanılması güç sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Örf ve adetlerine sadık, kapalı ve özel bir toplumsal yaşam biçimine sahip gecekondunun çekirdek ailesi geniş kırsal aileden de, kentin modern çekirdek ailesinden de farklı bir kültüre sahiptir. Göç ettiği şehre uyum güçlüğü içindedir. Özellikle işsizlik ve yetersiz gelir düzeyi bu uyumu daha da zorlaştırmaktadır. Kentin insan yaşamını kolaylaştıran konforunun çekiciliğine özenmekte, ancak kentteki gelenek ve göreneklerin kırsal kesimdekilere uymaması nedeniyle aynı zamanda kent değerlerini yadırgamaktadır. Erkek otoritesini yitirmekten korkmakta, kadın ve çocuklar daha bağımsız olmak istemektedirler. 58 Sosyal hayatta yaşanan bu gelişmelerin etkisi ile kentlerde özellikle gençler ve çocuklarda ciddi travmalar yaşanabilmekte, sosyal dayanışmanın kentlerde zayıf olması sebebi ile de dar gelirli aileler başta olmak üzere dezavantajlı kesimler ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. KENTLİLEŞME VE KENTLİLİK BİLİNCİ Kentlileşme tanımında ortak bir yaklaşım bulunmamaktadır. Kentlileşmeyi mekânsal ağırlıklı bir süreç olarak tanımlayanlar bulunmakta ise de, sosyal, kültürel ve ekonomik özellikler yönüyle tanımlayanlar da vardır ve bu tanımlama daha uygundur. Mekânsal ağırlıklı tanımlamaya göre kentlileşme; kente göç ile birlikte başlayan nüfus dinamiğinin kentin belli bir kesiminde kararlılık kazanmasına kadar süre gelen bu aşama kentlileşme olarak adlandırılabilir. Bu kente göç eden nüfusun yeni koşullara uygun ilişkiler biçimi geliştirerek kentin bir öğesi olma, toplumsal değişme, uyum ve bütünleşme sürecidir 59. Görüldüğü gibi, tanım her ne kadar sosyal ve kültürel özellikleri de kapsamakta ise de, temel vurgu mekana ilişkindir. Oysa, kentlileşme, sadece kentte yaşama ya da kentin belli bir kesiminde yaşamaya karar kılma ile sınırlı değildir. Hatta bu süreç, kentlileşmenin temel zeminini oluşturmakta ise de, asıl özellikleri kültürel-sosyal boyutlarda ortaya çıkmaktadır. Sosyo-kültürel açıdan kentlileşmenin tanımını, kente göç edenlerin ve kente yasayanların, kent toplumunun değer-norm sistemini, kentli insanın düşünme, davranış biçimlerini ve giderek yaşama biçimini 60 benimsemesidir. 57 http://sifirforum.com/sosyoloji/sosyallesme_yada_sosyalizasyon-t7665.0.html 58 CEYLAN, Cesur, Türkiye de Son 20 Yıl İçerisinde Kırsal Alanlardan Kent Merkezlerine Yapılan Göçlerin Çocuk Suçluluğu Üzerindeki Etkileri Nelerdir?, http://www.sosyalhizmetuzmani.org/turkiyegoc.htm 59 ERKAN, R., Kentleşme Ve Sosyal Değişme, s.20 60 BAL, H., Kent Sosyolojisi; s:64

Kentlileşme, ekonomik ve sosyal olmak üzere iki ana boyutludur. Ekonomik bakımdan kentlileşme kişinin geçimini tamamen kentte ve kente özgü işlerde sağlıyor duruma gelmesiyle gerçekleşir. Sosyal bakımdan kentlileşme ise kente özgü tavır ve davranış biçimlerini benimsemesi ile gerçekleşir 61. Kentlileşme, kente göç eden bireyin ya da kentte ikamet eden nüfusun değişim süreci sonucu geldiği konumdur. İnsanlar, kırsal alanlarda daha değişik ekonomik ve sosyo-kültürel yaşam biçimine sahiptir. Daha çok tarım veya hayvancılığa dayalı ekonomik hayatın bir parçasıdır. Sosyal ilişkiler ise aile ve komşuluk üzerine bina edilmiştir. Toplumsa ilişkiler karşılıklı iş birliği çerçevesinde sürdürülmekte, kişiler kendi inançlarının dışındaki inançlara karşı daha az müsamahakâr yapıdadır. Kırsal alanda yaşayan kişilerin, ortak sahip oldukları her türlü değere karşı sorumluluk hissi daha gelişmiş düzeydedir. Ortak mekân ve tesisler, istedikleri gibi kullanacakları yerler değil, korumak, saygı duymak zorunda oldukları yerlerdir. Bireysel özgürlükler değil, özellikle aile içi bağlılıklar ön plandadır. Ortak karar alma ve bu karara uyma geleneği söz konusudur. Kentlerde ise bu özellikler önemli oranda farklılaşmaktadır. Dolayısıyla, Kentlileşme kentli insan davranışlarının bireyde, ailede ve diğer sosyal gruplarda gelişmesi sürecini anlatır. Bunlar ekonomik, sosyal, siyasal, psikolojik, inançsal ve estetik olmak üzere en az altı boyutta gözlenebilir. Ekonomik davranışlar; Geçimini tarım dışı alanlarda yani sanayi ve hizmet sektöründen karşılar. İşgücünün nitelikleri yükselir. Serbest piyasa koşulları içinde örgütlü olmayı amaç edinir. Sosyal davranışlar; Aile kurumunu önemser. Aile içi ilişkilerde demokratik değer ve tutumları geliştirir. Kadın-erkek eşitliğinin gereğini yapar. Eğitime daha çok pay ayırır. Toplumda bir statü (mevki) elde etmenin kişisel başarıyla ilişkili olduğunu bilir ve buna göre kendini geliştirir. Farklılaşmaları doğal karsılar. Patronaj türü ilişkilerden sakınır. Serbest zamanını kişisel ve toplumsal faydaya donuk olarak kullanır. Siyasal davranışlar; Siyasal toplumsallaşmayı önemser. Hakların ve sorunlulukların bilincindedir. Oy vermeyi yurttaş olmanın gereği sayar. Siyasi kurumları demokrasinin yerleşmesinde vazgeçilmez yapılar olarak görür. Sivil topluma özgü organizasyonları destekler. Yerel yönetimlerin yetki, olanak ve hizmet düzeylerinin yükseltilmesini ister ve sorumluluk alır. Ulusal ve insanlığa ilişkin sorunlara karsı duyarlıdır. Psikolojik davranışlar; Yüreğinden çok aklıyla karar verir. Ölçülebilir başarıları amaçlar, empati yapmasını (kendini ötekinin yerine koymasını) bilir. Zamanı bilinçli kullanır. Öz güvenini geliştirir. Kendine ait fikirleri önemser ve geliştirir. Bilgi kaynaklarının güvenirliğine ve çeşitliliğe dikkat eder. Geçmişi değerlendirir geleceği önemser ve planlar. Kendini kentli / modern olarak değerlendirir. Toplumsal normlara genellikle uyar. inançsal davranışlar; Diğer grupların inanç ve pratiklerine saygı duyar. Dinin evrensel mesajlarını anlamaya çalışır. Batıl inançları sorgular. Estetik davranışlar; Oturduğu konutun, yasadığı kentin çirkinliklerinden rahatsız olur ve güzelleştirmek için çaba harcar. Dilini özenle kullanır. Argo ve yabancı unsurlardan uzak durur. Beden sağlığını önemser, beden bakımını düzenli yapar. Sanata ve sanatçıya saygı duyar, sanatsal etkinliklere ilgilenir 62. Sanayi öncesi şehirlerin ekonomik imkanları sınırlı olduğundan, kırsal alanlardan şehre gelenler çok azdır. Bu az sayıdaki insan kısa sürede şehir kültürü içerisinde eritilerek, şehirli tutum ve davranışları benimsemesi mümkün olmuştur. Kentlerin etkinliğini ve denetleme 61 BAL, H.,kent sosyolojisi, s.62 62 BAL, H.,kent sosyolojisi, s.65-66

gücünü yitirdiği durum ve zamanlarda; kentlileşemeyen kentliler (gecekonducular veya varoşlar ve işsizler) kendi sorunlarını kendi bildikleri gibi çözümlemeye başladılar 63. Köylü nüfusun kente gelmesi ve emeğini arz etmesi ve hatta iş bulması onun kente uyumu için yeterli olmamaktadır. Kültürel bir değişim geçirmesi kentli yaşam kalıplarını benimsemesi, kentin fırsatlarını değerlendirebilmesi gerekmektedir. Bu kısa sürede gerçekleşen bir olgu değildir. Birkaç nesil içinde gerçekleşmektedir. Bu sorunlar alanına kentlileşememek, ikili kent yapısı, bütünleşmemiş kentler vb. kavramlar kullanılarak yaklaşılmaktadır 64. Kentlileşme Süreci Kentlileşmenin gerçekleşmesi için gereken aşamalar vardır. Bunların ilki, kente gelen nüfusun, burada karar kılmasıdır. Kentte kalıcı olmayı düşünmeyen kişilerin, kentli olma, kentli davranış kalıplarına sahiplenme gibi bir gayret ve arzusu olmayacaktır. Kentte karar kılınması için ise, kişilerin gelecekleri açısından kentin onlara ümit vaat etmesi gerekmektedir. Geleceğinin köyünde değil, geldiği kentte olduğuna inanan kişiler, kendilerini kent ile bütünleştirme ihtiyacını hissetmeye başlarlar. Kentlileşmenin bir başka aşaması da ekonomiktir. Kişinin kentte yaşamasını anlamlı kılacak bir iş sahibi olması ve bu işin de kentli tarafından olumlu görülmesi gerekmektedir. İsportacılık, değnekçilik ve benzeri işler, kişinin kentle uyumuna engeldir. Bireylerin kentlileşebilmesinin önemli unsurları arasında eğitim ve kültür düzeyi de yer almaktadır. Bunlarsa uzun bir süreç sonunda elde edilebilen özelliklerdir. Dolayısıyla özellikle ilk nesillerde kentlileşmeyi beklemek gerçekçi bir yaklaşım değildir. Bireyin, kente özgü davranış kalıplarını edinmesi, kentlileşmenin son aşamasıdır. Bu aşama da bir nesilde gerçekleşemeyecek kadar uzun bir süreç gerektirmektedir. İnsan davranışları alışkanlıkları sonucu edinilir ve bu edinimler de çok zor değiştirilebilir. Kırsal alanda, kırsala ait davranış kalıplarını edinmiş kişilerin kent davranış kalıplarını edinmesi hayli zordur. Bireyin kente özgü davranış kalıplarını edinmesi, kültürel ve sosyal dünyasında kente özgü gelişmelerin yaşanabilmesi için, sosyal aktivitelere dahil olması önemli bir unsurdur. Kentler bireysel ilişkilerin değil örgütlü birlikteliklerin alanıdır. Bu alada yer alamayan birey, kendini dışlanmış hissetmeye ve buna karşı savunma mekanizmaları geliştirmeye başlar. Bu ise, kentleşmenin önündeki en önemli engellerden birisidir. Kentlileşme, özellikle kırsaldan gelen nüfus açısından uzun bir süreci ve hatta birkaç nesil geçmesini gerektirdiğine göre, kentlileşmeden önce kentlilik bilincinin kazanılmasına önem verilmesi gerekmektedir. Bundan sonraki bölümde inceleneceği gibi, kentlilik bilinci, kişinin kendini kente karşı sorumlu ve kenti de kendisine ait hissetme durumudur. Bu bilinç, kentlileşme sürecini hızlandıran bir olgudur. Kentlileşme Sorunları Göç sıradan bir toplumsal olay değildir. Göçle birlikte hem göç veren, hem de göç alan yerde son derece karmaşık sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan yoğun toplumsal sorunlar davranışlar, kurumlar ve yapılar üzerinde kalıcı ve köklü tesirler meydana getirmekte dinamik bir toplumsal hareketliliğe yol açmaktadır 65. Köyden şehre gelenlerle birlikte kamu kurumlarından hizmet talebinde yoğun bir patlama ortaya çıkmaktadır. Köyde yaşayan bir kişinin devletten talep ettikleri son derece 63 YILMAZ, Ç., Çağdaşlık, geocities.com/cetinyilmaz_2000. 64 TARİH VAKFI, Türkiye de iç göç s.17 65 DURSUN, D., İstanbullu dergisi sayı.2 s.30

sınırlı ve sayılı hizmetlerdir. Köyün yolu yoksa yol istemekte, okuluna öğretmen, camisine imam, elektrik, su, telefon ve benzeri sayılı hizmetleri talep etmektedir 66. Bu kişi şehre geldiğinde kamudan talep edeceği hizmetlerde bir patlama yaşanmaktadır. Öncelikle konut istemekte, iş istemektedir. İnsanlar caddeler, su ve kanalizasyon sistemleri, evinde suyun düzenli akmasını, her gün çöpünün alınmasını istemekte, polis koruması, yangın emniyeti, parklar ve oyun alanları, meydanlar, çocuğuna iyi okul istemekte, kütüphaneler, sinema, tiyatro istemekte, işine gitmek için şehir içi ulaşım aracı, ulaşım sistemleri, yerel hizmetlerin aksamadan verilmesini talep etmekte, tam bir talep patlaması ortaya çıkmaktadır. Endüstri devrimine eşlik emsalsiz bir kentsel büyüme hızı, tüm bu konularda, daha önce görülmemiş birçok sorunu da beraberinde getirdi 67. Bütün bu taleplere cevap vermek durumunda olan yerel ve merkezi idare birimleri, bu talep patlaması karsısında bunalmakta, hizmet üretmede yetersiz kalmakta, finans. eleman, kaynak, araç-gereç sıkıntısı içine düşmekte, Mühendislik, hukuk, finans ve toplumsal huzura ilişkin birbirleriyle bağlantılı sorunları ele alacak daha karmaşık bir idare sistemini zorunlu hale getirmektedir. Otuz yıl içinde nüfusun yarısı köylerden şehirlere geldiklerine göre şehirlerdeki hizmetlerde ve buna bağlı olarak bir hizmet artışının olması gerekirdi. Yeni kurumlar tesis edilmeli, kaynaklar bulunmalı, elemanlar yetiştirilmeli, toplumdaki bu hareketliliğe uygun olarak kamusal hizmet üreten birimler gelişmelere ayak uydurmalı idi. Ama bunun böyle olduğunu söylemenin ne kadar zor olduğu açık. Kamu kurumlarının toplumdaki gelişmelere adapte olması pek kolay olmamakta, araçla ciddi bir zaman farkı ortaya çıkmaktadır. Devlet her zaman olayların arkasından gitmektedir 68. Kentli Davranış Kalıpları Göç olayının maddi planda yarattığı sorunlar, karmaşalar ve sonuçlar bir dinamizm kaynağı olmakla birlikte kaosun ve çöküşün de sebebi olabilmektedir. Aslında göçün en önemli neticesi, onun birey ve toplumsal davranışlar, tutumlar ve eğilimlerde meydana getirdiği köklü değişmeler ve dönüşümlerde gözlenebilir 69. İnsan davranışlarının içinde yaşanan toplumsal ortamdan bağımsız olmadığı, mevcut şartların büyük bir etkisinin bulunduğu, toplumsal ortamın değişmesiyle birlikte davranış şekillerinde de önemli değişmelerin ortaya çıktığı acık bir husustur 70. Kent insanı, zorlu bir hayatı yaşamaya davet ediyor 71. Gerçekten de köyden şehre gelen insanın davranışlarında, eğilimlerinde ve tutumunda nasıl köklü değişmelerin meydana geldiğini günlük gözlemlerimizle tespit etmek mümkündür. En basitinden şehirli insanın yürüyüşü ile köyden daha dün gelen insanın yürüyüşü bile farklılıklar göstermektedir. Şehir insanı düzgün mekanlarda ritmik yürüyüşe alışkındır; adım atışları belli bir ritme tabidir, adımları belli ölçüler içindedir, adımlarında bir düzensizlik göremezsiniz. Köylü insanın adımları düzensiz, ritimden yoksun, ölçüsüz ve daha hesaplıdır. Çünkü onun adım atışları düz bir mekanda değil düzensiz bir yerde cereyan etmektedir. Attığı her adımda ayağını nereye basacağını hesaplayarak, ölçerek ve emin olarak atmaktadır. Bundan dolayı vücudu tabiat şekillerine ve şartlarına uygun şekilde hareket kazanmıştır. Mevcut tabiat şartları adeta köylü insanın davranışlarını belirlemekte, onu belli şekillerde davranmak zorunda bırakmaktadır 72. 66 DURSUN, D., İstanbullu dergisi sayı.2 s.30-31 67 AYDOĞAN, A. Şehir ve Cemiyet, s,40 68 DURSUN, D., İstanbullu dergisi sayı.2 s.31 69 DURSUN, D., İstanbullu dergisi sayı.2 s.31 70 DURSUN, D., İstanbullu dergisi sayı.2 s.31 71 ÖZDENÖREN, R., Kent ilişkileri s.81 72 DURSUN, D., İstanbullu dergisi sayı.2 s.31

Köylü insan için yağmur, kar, tipi vb. tabiat olayları hayatın bir parçasını oluşturmakta ve hayat onlarla anlam kazanmaktadır, Onun geceleri gökyüzünde yıldızları seyretmesi, ilkbaharda tabiatın canlanışını sonbaharda sararmayı gözlemesi kozmosla devamlı yüz yüze olmasına imkan vermektedir. Köylük mekanlarda yaşayanlar doğal ortamda ve hayatın gerçekliğiyle iç içe yaşamaktadırlar. Bundan dolayı da onların davranışlarında bir abartı, bir yapaylık, gereksiz ayrıntı görmek mümkün değil; hayat neyi gerektiriyorsa onlar yapılmakta, tabiatla yüz yüze ve iç içe yaşanmaktadır 73. Oysaki şehir insanının davranışlarında tam tersi bir form egemendir. Aslında şehir başlı başına bir yapaylığın eseridir. Şehir bir tasarının, aklın ve hesabın ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. Caddeler, sokaklar, binalar, yollar, kaldırımlar. Ağaçlandırmalar, parklar, eğlence yerleri, dinlenme yerleri, alışveriş merkezleri hepsi birer tasarınım ürünü. Bütün bunlar insan aklının ve çabasının bir başarısı elbette, ama yine de doğal değil. İnsanı doğal alandan, kozmostan, daha doğrusu hayattan koparmakta onu yapay bir ortamda, bir bakıma fanus içinde yasamaya mahkûm etmektedir. Şehrin yapay ve tasarım ürünü olan ortamında yasamak zorunda bırakılan şehir insanının davranışları da yapay, doğallıktan uzak ve çoğu kez yapmacık, abartılı olmaktadır. Şehir insanı için ayrıntılar, "medeni" ritüeller, adap, erkân, yapmacıklık, anlamsız denilecek davranış formları çok önemlidir. Kişinin kendisinin bir davranışı anlamlandırması o kadar önemli değil, muhataplarının, başkalarının, daha doğrusu şehirlilerin onu nasıl gördükleri, nasıl bir anlam formuna yerleştirdikleri önemlidir 74. Şehirler her şeyden önce en yüksek düzeyde ekonomik iş bölümünün gerçekleştiği mekânlardır. Şehir hayatının doğayla yaşam için mücadeleyi, insanlar arası bir kazanç mücadelesine dönüşmüştür. Çünkü uzmanlaşma sadece kazanç için bir rekabetten değil fakat aynı zamanda temeldeki, satıcının ayartılan müşterinin yeni ve farklılaşmış ihtiyaçlarını celbetmeye çalışması gerektiği gerçeğinden kaynaklanır. Henüz tüketilmemiş bir gelir kaynağı ve kolaylıkla değiştirilemeyecek bir fonksiyon bulmak için birisinin hizmetlerinde uzmanlaşmak gerekir. Bu süreç kamu ihtiyaçlarının fazlasıyla çeşitlenmesini, seçkinleşmesini dolayısıyla farklılaşmayı teşvik eder ki, bu da kaçınılmaz olarak bu toplum içinde gelişen farklılıklara yol açar 75. Kentlerin hızla gelişmesi ile paralel olarak, birbirlerini yakından tanıyan insan birlikteliği ortadan kalkar. Herkes kendi iç dünyasında özel bir yaşam biçimi geliştirir. Mahalleler, aşırı büyüme ile anlamını kaybeder. Artık birbirini tanıyan mahallelinin yerini, komşusunu bile tanımayan insan tipi alır. Kazanç ve refah düzeyini yükseltmek, birinci öneme sahip amaç olduğundan, insanların hayatı evlerinden ve arkadaş ilişkilerinden çok iş yerinde geçmeye başlar. Akraba ve komşuluk yerini iş arkadaşlığına bırakır. Fakat burada da samimi dostluklar yerine rekabet hakimdir. Bu da ilişkilerde güvensizliği doğurur. Kentli insanın ilişkileri sürekli bir güvensizliğe dayalı yüzeysellik taşır. İş dünyasının ağırlığı altında zamanın ya çok az ya da neredeyse hiç ayrılmadığı evler, huzur ve birliktelik mekânları olma vasfını kaybeder. İnsanlar aynı evin farklı odalarında bireysel yaşamlarını sürdürürler. Kent kültüründe, insanın yaşadığı kente ait sorumluluk hissi çok düşüktür. Kenti ancak kendi çıkarı söz konusu olduğunda koruma meylindedir. Kente karşı işlene suçlara karşı ilgisizdir. Tepki duysa bile bunu aleni yapmaz. Kentli insanların davranış kalıplarında siyasetin önemli etkisi vardır. İlişkiler, siyasi kimlikler çerçevesinde yoğunlaşır. Aralarında duygu ya da duyarlılık bağları olmayan bireylerin birbirlerine çok yakın bir biçimde yaşayıp beraber çalışması, rekabetin, ilerleme güdüsünün ve karşılıklı sömürünün artmasına yol açar. Bireylerin sorumsuzca davranmasını önlemek ve olası bir düzensizliğin 73 DURSUN, D., İstanbullu dergisi sayı.2 s.31 74 DURSUN, D., İstanbullu dergisi sayı.2 s.31 75 AYDOĞAN, A. Şehir ve Cemiyet, s,180-181

önüne geçmek için biçimsel denetime başvurma eğilimi vardır. Saat ve trafik ışıkları, kentsel dünyadaki toplumsal düzenimizin birer simgesidirler. Aralarında büyük toplumsal farklılıklar bulunan insanların birbirleriyle sürekli yakın fiziksel ilişki kurmak zorunda kalmaları, birbirlerine bağımlı olmayan çok sayıda insanın durumunu ortay koyar ve kentteki diğer olanaklara başvurulmadıkça yalnızlığın artmasına katkıda bulunur. Kalabalık bir yerde yaşayan insanların çok sık hareket etmeleri türlü anlaşmazlıkların çıkmasına ve bireylerin sinirli olmasına yol açabilir. Yoğun nüfuslu alanlarda yaşanmak zorunda kalınmasının getirdiği hızlı tempo ve karmaşık teknoloji bu tür kişisel öfkelerden kaynaklanan gerilimi daha da artırır 76. İnsan en tarafgir özellikleri, metropole özgü tuhaf konuşma, geçici heves ve aşırı özenti gibi aşırılıkları benimsemeye zorlanır. Bu aşırılıkların anlamı bu tür bir davranışın muhtevasında değil fakat onun farklı olma, Ön planda yer alma, yoğun ve çarpıcı bir biçimde karakteristik görünme arzusu ve böylelikle alakayı celbetme biçiminde beklentisinden açığa çıkar 77. Şehir, bir ölçüde taşranın en zeki insanlarının pek çoğunu cezbeden bir etkiye sahiptir. Şehirde doğum oranları düşerken evlilik ve ölüm oranları yükselir. Ahlaki ölçülerin şehirde zayıflaması muhtemeldir. Pek çok suç, özellikle şehir yaşamıyla birlikte anılır: kalpazanlık, yalancı şahitlik, zimmet, irtikap ve dolandırıcılık özellikle kente ait suçlardır 78. Kentten sıkıldığını sanarak tabiata sığınmaya teşebbüs eden birinin eylemi aslında bir çelişki üzerine kurulmuştur. Kentten kaçarak sığındığı tabiatta yeni bir kent inşa etmenin hazırlığı içine girmiş olmaktadır. O hiçbir zaman ne ise o olmakla yetinecek yaratılışta değildir. O, kendi halini sürekli bir durumdan ötekine değiştirip durur. Bir kenti arkasında bırakırken onun bir benzerini inşa etmeye durmuştur. O, kendini de bir halden ötekine değiştirip durur 79. Kentli Hakları Kentleşmenin önemli bir boyutunu sosyolojik dönüşüm oluşturmaktadır. İnsanların sosyolojik olarak kentli olabilmeleri kültürel ve eğitimsel bir süreci gerektirmektedir. Kent halkının kente uyumu deyince vurgulanan hususlardan birisi kentin fiziki ve doğal yapıyla insan unsurunun bütünleşmesidir. Diğer bir husus ise kent halkının kent kültürü edinerek birbiriyle entegre olabilmesidir. İnsanların yaşadıkları kentle ve kent halkıyla bütünleşebilmeleri kentleri koruma ve geliştirme açısından önemli bir noktadır. Bugün homojen toplumlar üreten, ideolojik ve kültürel yayılımı hızlandırarak dünyayı küçülten gelişmelerle karşı karşıyayız: Uluslararası ulaşım, ticaret ve finans; uluslararası modalar, tüketim malları ve yaşam biçimleri; aynı programları yayınlayan televizyon kanaları, bilişim teknolojisi ve internet. Bir kentte kökü olduğu ve o kente ait olduğu duygusunu bireyin kaybetmesi, yerel hüner ve sanatların kayboluşu ve nihayet komşuluğun ve güvenin yitilişi. Bundan dolayı insanlar kaybedilen bu kent duygusunu toplumsal bütünlük ve dayanışmayı, yerel renk, dil ve anlamıyla yitirilen mekan duygusunu yeniden tesis edebilecek çözüm yolları aramaktadırlar. 80 Hızla değişen ve küresel yaşam biçimlerine şartlanan yerel kent kültürlerinin korunması ve özgünlüğünü muhafaza etmesi, diğer yandan kente yeni gelen insanların mevcut kent kültürüne uyum sağlayabilmesi günümüzde çözüm aranan sorunlardır. 76 DURU, B., ALKAN, A., 20. Yüzyıl Kenti, s.94-95 77 AYDOĞAN, A. Şehir ve Cemiyet, s,181 78 AYDOĞAN, A. Şehir ve Cemiyet, s,96 79 ÖZDENÖREN, R., Kent ilişkileri s.78 80 MALİK, Eyüp, Çağdaş Kentler ve Çevre, 2010 Yılının İstanbul una Doğru Kent Zirvesi, İ.B.B. Yayınları, 1998, sf:145

Son 40 yıldır süregelen köyden şehre göç olgusu sonucunda Türkiye'deki şehirli nüfusun toplam ülke nüfusuna oranı neredeyse % 74'e dayanmıştır. Bu %74'lük oranın büyük bir bölümü, geçtiğimiz 20-30 sene içinde şehirlere yerleşmiştir. Esas olarak daha iyi geçim koşulları umuduyla şehirlere yığılan bu insanlar, içinde bulundukları gecekondu ve varoş ortamı dahilinde gerçek anlamda şehirli bir nüfusa dönüşememektedirler. Bir yandan kırsal toplumsal değerlerini büyük ölçüde yitiren, ancak öte yandan kentsel yaşam biçimiyle gereği gibi tanışamayan ve uyum sağlayamayan bu vatandaşlar, içine düştükleri toplumsal anomi, değersizlik ve yabancılaşma şartlarında şehirli kimliklerini geliştiremediklerinden dolayı toplumsal aidiyet arayışı içinde ya bölgesel kimliklerine sarılmakta ve bölgecilik dayanışmasını geliştirmekte ya da aşiret, din, mezhep kaynaklı kimliklere eğilim göstermektedirler. Bu insanlar açısından şehirler dar anlamıyla bir kazanç ve tüketim kapısı kimliğine sahip olup, gelip yerleştikleri kentlere genellikle anlamlı bir kültürel bütünlük gözüyle bakmamaktadırlar. Bu bağlamda, Türkiye'nin büyük kentlerindeki nüfusun çoğunluğunu oluşturan gecekonduluların ve varoşluların içinde bulundukları şehre bir anlamda yabancı kaldıkları rahatlıkla söylenebilir. Böylelikle karşımıza bir toplumsal ve kültürel entegrasyon problemi çıkmaktadır. Şehre ailesiyle birlikte henüz küçük yaşta gelenler ile gecekondu ve varoşlarda doğan ikinci ve üçüncü kuşak kırsal kökenli şehirlilere kentli kimliği kazandırmanın yollarından biri hiç şüphesiz ki, bu kişilerin bulunduğu kenti benimse Kendini bir yere ait olarak duyumsamak, ancak o yeri kültürel özellikleriyle ve geçmişiyle tanıyıp sevmekle mümkün olabilir. Yetiştiği kentin yerel ve toplumsal tarihini bilen bir birey açısından içinde yaşadığı mekân çok farklı anlamlar taşıyacaktır; eğitim gördüğü ve geçimini sağladığı kent onun için daha anlamlı ve estetik bir kültürel bütünlük olarak görünecektir. Bu tür bir bakış kazanan bireyler, içinde yaşadıkları şehri daha kolaylıkla benimseyecekler ve kendilerini o şehrin bir hemşehrisi olarak hissedeceklerdir. Öte yandan bu bakış değişimi, o bireylerin hepsinde olmasa bile hiç olmazsa bazısında, bulunduğu kentin tarihi ve estetik dokusunu koruma bilincini geliştirecektir. Bu tür bir kentlilik duygusu, vatandaşlık ve yaşanan ortama sahip çıkma bilincinin altyapısını teşkil etmektedir. 81 Bu açıdan şehre özgü bir tarihsellik oluşturulmalıdır. Ortak tarih şuuru kent insanının ortak hafızası olarak bir tutkal vazifesi görebilecektir. Bu yüzden şehrin ve şehir sosyolojisinin tarihi oluşturulmalıdır. - Aile tarihi, - İkamet edilen binanın tarihi, - Şehirdeki mekânsal ortamların, yani tarihi yapıların (cami/kilise/havra), caddelerin, kamusal kurumların (muhtarlık, okul) veya ekonomik birimlerin (işletme, dükkân, pastane, kahvehane, hamam, basımevi, yerel gazete vs.) incelenmesi, - Şehirdeki derneklerin tarihi, - Şehirdeki insan topluluklarının (köyden şehre göçenler, eski yerliler, farklı kültürel gruplar vs.) araştırılması, - Yerel gelenek ve göreneklerin incelenmesi önerilebilecek birkaç noktadır. Toplumsal kimlik topluluk bilinci, kişilik ve kültür bütünlüğüdür; bu haliyle de Durkheim in kolektif bilinç kavramıyla yakından ilgilidir. Toplumların kolektif bilinçaltlarında var olan kent bellek şemalarının kurgulanmasında kent referans noktaları/imgeleri (kenti belirletici bölgeler, merkezi iş alanı, mahalleler, semtler; bölgeleri ayıran kenarlar, yol boyları, surlar, kıyılar; ulaşım ağları, yollar, sokaklar, meydanlar, çarşılar, spor tesisleri, fuar alanları) ve kent peyjazı önemli rol oynamaktadır. Bu imgelerin tekrarlarının kentli zihninde yarattığı hayaller/tasarımlar, giderek bir kent algısı oluşturmakta, bu ise ortak bellek denilen kent belleğini ortaya çıkarmaktadır. 82 81 AKŞİN, Selçuk, Yerel Tarih Araştırmacıları için Kılavuz, Bilkent.edu.tr 82 ERSES, Selma Mine, Mahalle Kimliği, İstanbul Dergisi, Ocak 2002