Yaratýcýlýk kavramý/sorunu postmodernizmle birlikte sorgulanmaya baþlandý. Metnin gerçeklikle iliþkisini hedef alan postmodern



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

ünite1 Sosyal Bilgiler

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

Kanguru Matematik Türkiye 2015


2 - Konuþmayý Yazýya Dökme


ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

Kanguru Matematik Türkiye 2015

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.


çýkan, Aydýn'dan Kemal Gündüzalp; yine Aydýn'dan, Güzel Sanatlar Lisesi'nde edebiyat olarak bizden de dergide yayýmlayacaðý bir

A b d ü l k a d i r A y h a n

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.

Kanguru Matematik Türkiye 2017

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

17a EK 17-A ÖYKÜ KONTROL LÝSTESÝ. ² Rahim Ýçi Araçlar - Ek 17-A²

DONALD JOHNSTON OECD GENEL SEKRETERÝ INTERVIEW DONALD JOHNSTON OECD GENERAL SECRETARY

17 ÞUBAT kontrol

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

İletişim ve İnsan İlişkileri Kitle İletişim Araçları Atatürk ve İletişim

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

LYS FELSEFE. Felsefeyle Tanýþma Bilgi Felsefesi Varlýk Felsefesi Ahlak Felsefesi

m3/saat AISI

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip mikro dozaj sistemleri ile Kimya,Maden,Gýda... gibi sektörlerde kullanýlan hafif, orta

Kanguru Matematik Türkiye 2017



1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

Kanguru Matematik Türkiye 2017

12 Eylül'ün üzerinden çeyrek yüzyýl geçmiþ bile. Gençliðimizin en güzel yýllarý heba

Tiyatro Metinlerinde Alýmlama ve Metin Stratejileri. Fakiye Özsoysal

BÖLÜM 1: BÖLÜM 2: BÖLÜM 3: BÖLÜM 4: BÖLÜM 5: BÖLÜM 6: BÖLÜM 7: BÖLÜM 8: BÖLÜM 9: BÖLÜM 10: BÖLÜM 11:

INTERIOR PARTITIONS BÖLME SÝSTEMLERÝ BÖLME SÝSTEMLERÝ INTERIOR PARTITIONS. aluwall.com. Arpa GLASS FITTINGS & ACCESSORIES COMPACT LAMINATE PANELS

Eisenhower'dan Reagan'a Jules Feiffer'ýn Amerikasý



Termik Röleler ÝÇÝNDEKÝLER Özellikler Karakteristik Eðriler Teknik Tablo Sipariþ Kodlarý Teknik Resimler EN TS EN IEC Ra

PERFORMANS TOPLANTILARI-2

TUM DERS LER SOR U BAN K AS I HAYAT BİLGİSİ FEN BİLİMLERİ - TÜRKÇE MATEMATİK - İNGİLİZCE

KÖÞE TEMÝZLEME MAKÝNASI ELEKTRONÝK KONTROL ÜNÝTESÝ KULLANIM KILAVUZU GENEL GÖRÜNÜM: ISLEM SECIMI FULL

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Melike Koçak-Sezer Ateþ Ayvaz-Leyla Ruhan Okyay

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

Mantýk Kümeler I. MANTIK. rnek rnek rnek rnek rnek... 5 A. TANIM B. ÖNERME. 9. Sýnýf / Sayý.. 01

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

BASIN AÇIKLAMALARI TMMOB EMO ADANA ÞUBESÝ 12. DÖNEM ÇALIÞMA RAPORU BASIN AÇIKLAMALARI

6. Büyük kan dolaþýmýnýn amacý nedir? Büyük kan dolaþýmýnda kanýn izlediði yolu kýsaca açýklayýnýz.

Arkamdan yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanýmda yürü, böylece ikimiz eþit oluruz. (Ute Kabilesi Atasözü) BÜRO


HER ÝNSAN BÝRBÝRÝ ÝLE AYNI MIDIR?


3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez?

PERFORMANS TOPLANTILARI-2

1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

EÞÝTSÝZLÝKLER. I. ve II. Dereceden Bir Bilinmeyenli Eþitsizlik. Polinomlarýn Çarpýmý ve Bölümü Bulunan Eþitsizlik

olarak çalýºmasýdýr. AC sinyal altýnda transistörler özellikle çalýºacaklarý frekansa göre de farklýlýklar göstermektedir.

Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,

Simge Özer Pýnarbaþý

Örgütsel Davranýþýn Tanýmý, Tarihsel Geliþimi ve Kapsamý

FEN BÝLÝMLERÝ. TEOG-2 DE % 100 isabet

ÝÇÝNDEKÝLER. 1. TEMA Her Ýnsan Deðerlidir. 2. TEMA Demokrasi Kültürü BÖLÜM 1 : BEN ÝNSANIM... 9 BÖLÜM 2 : HER BÝREY ÖZELDÝR... 11

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor


Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

y e r e l y ö n e t i m s e ç i m l e r i Avni Arbaþ Kasým 2003 Saygýyla Anýyoruz

DOÐRUNUN ANALÝTÝÐÝ - I

ÝÇÝNDEKÝLER TEMA 1. Anlam Bilgisi. Yazým Bilgisi

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

Nokia Þarj Baðlantý Kablosu CA-126


7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012



RÝYA, RÝYAKAR VE;DEMOKRASÝ DÝYE DÝYE DEVLETÝ YIKMAK!

ünite1 1. Aþaðýdaki kavram ve gösterimi çiftlerinden hangisi doðrudur? A. ýþýn, B. doðru parçasý, d C. nokta, A D. doðru,

Soru 1. Çözüm. Soru 2. Çözüm Yýlý Sorularý ve Çözümleri. Cevap D. Cevap E. Tübitak Ulusal Bilgisayar Olimpiyatlarý

ÇOK DÝLLÝ ÇOCUÐUN KONUÞMASI VE DÝLÝNÝN GELÝÞMESÝ NASIL DESTEKLENMELÝ

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

FELSEFE NEDÝR? BÝLGÝ TÜRLERÝ BÝLGÝ NEDÝR?... 36

Psikoloji ve Din: Psikologlarýn Din ve Tanrý Görüþleri Ali Ayten Ýstanbul: Ýz Yayýncýlýk, sayfa.

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý

Dar Mükellef Kurumlara Yapýlan Ödemelerdeki Kurumlar Vergisi Kesintisi

1. ÝTHÝB TEKNÝK TEKSTÝL PROJE YARIÞMASI

yeterince bilinmemesi gibi birçok neden ileri sürülebilir.

META VE PARA M E T A KULLANIM-DEÐERÝ VE DEÐER

Üniversite Öðrenci Profili: Kavramsal Bir Çözümleme ve Türkiye ye Ýliþkin Bazý Ampirik Bulgular

Transkript:

Dosya Öyküde Yaratýcýlýk Yaratýcýlýk kavramý/sorunu postmodernizmle birlikte sorgulanmaya baþlandý. Metnin gerçeklikle iliþkisini hedef alan postmodern yaratýlar, yaratýcýlýðýn ne olduðunu, biçimle olan mesafesini masaya yatýrdýlar. Biz de çok tartýþýlan bu noktada öykücülüðümüzün geliþmesine koþut olarak eleþtirel boyutta sorunu ele aldýk. Öykücülerle, uygulamacý açýsýndan sorunu irdelemeye çalýþtýk. Mahir Öztaþ, Ýnan Çetin, Faruk Duman ve Özen Yula ile yaratýcýlýk ile yazar iliþkisini sorguladýk. Bunun yanýnda dosyaya Müge Ýplikçi Yaratmak adlý yazýsýyle katkýda bulundu. Öykücü ve eleþtirmen kimliðiyle bildiðimiz Âlim Kahraman da yaratýcýlýk kavramýný sorgulayan bir yazý yazdý. Savaþ Arslan akademisyen ve sinema yazýlarýyla bildiðimiz bir isim. Postmodern dönemdeki yaratýcýlýk ile modernizmin yaratýcýlýk algýsýný karþýlaþtýrmalý olarak maddeler halinde sýraladý. Dosyamýzla amaçladýðýmýz tabii ki bir sonuca ulaþmak deðildi, zaten çok teorik bir konu olmasý itibariyle böyle bir beklenti yersiz. Kanýmca ülkemizde tartýþýlmayan bir konuya parmak basmýþ olduk, umarým öykücülüðümüz açýsýndan iyi sonuçlar doðuracaktýr. Ahmet Sait Akçay Ahmet Sait Akçay: Þimdi burada toplanmamýzýn amacý, Ýmge Öyküler için, öykü ve yaratýcýlýk konusunu tartýþmak. Daha çok teorik bir çerçevede tartýþacaðýmýz konu baðlamýnda özellikle sizlerin kendi deneyimleriniz çerçevesinde katýlýmýnýzý diliyorum. Neticede yaratýcýlýk bir yanýyla çok muðlak bir kavram, her tarafa çekilebilir. Fakat burada benim tartýþýlmasýný istediðim nokta, daha çok postmodern dönemde öykünün hayatla, gerçekçilikle olan baðýný sorgulamak, yani kurgu ne kadar gerçek hayattan beslenmesi gerekir ya da kurmaca-gerçekçilik iliþkisi nasýl olmalýdýr? Öyküde yaratýcý algý nasýl deðiþti? Ama daha çok Türkiye üzerinde konuþursak, daha canlý olur kanýmca. Sosyal gerçekçilikten bugüne nasýl deðiþti öykü biçimi. Örneklemelerle de gidilebilir ya da teorik anlamda kendi kiþisel deneyimlerinden yola çýkarak da bir þeyler söylemenizi istiyorum Biraz daha açmam lazým herhalde. Þunu kastediyorum aslýnda, postmodern dönemde yaratýcýlýktan anladýðýmýz ile modern dönemdeki yaratýcýlýk algýsý çok farklý. Postmodern dönemde bütüncül bir dünya kurgusundan söz edemeyiz. Öykü, gerçekçi midir, ironi midir, parodi midir, pastiþ midir? Nedir sizce? Bir öykücü þunu diyebilir mi? Ben þu öyküde þu gerçek olayý yansýttým ve çok baþarýlýyým deyip övünebilir mi? Biraz teorik baðlamý pekiþtirmek için 2500 yýl öncesine, Aristoteles'e baþvuracaðým. Ýyi edebiyat, imkânsýzý inandýrýcý derece yansýtmaktýr. Bir Goriot Baba, Raskolnikov mesela. Kötü edebiyat ise, gerçek bir olayý inandýrýcýlýktan uzak kýlmaktýr. der Aristoteles. Bizim edebiyat geleneðimizde kötü edebiyat örneklerini köy edebiyatýnda ideolojik etkenlerin devreye girmesiyle gördük. Ýyi edebiyat ör- 86 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 2, SAYI 7, ÞUBAT-MART 2006

nekleri de hayli fazla. Sosyal gerçekçilikten imgesel bir forma girdi öykümüz. Ýsterseniz Mahir Öztaþ'tan baþlayalým. Öyküde yaratýcýlýk derken ne anlýyorsunuz? Mahir Öztaþ: Yüksek edebiyat baðlamýnda mý ele alýyorsunuz yaratýcýlýðý? Akçay: Yüksek edebiyat/popüler edebiyat ayrýmý da buradan çýkýyor zaten. Asýl deðinmek istediðim bu dönemde yaratmak, yeni bir dünya kurmak anlamýna gelmiyor. Mevcut tarihi figürleri, mitleri yeniden kurmaktýr, kastettiðim. Bizim þu anki derdimiz yeni bir icat mý, bir karakter yaratmak mý yoksa sözgelimi Leyla ile Mecnun'u yeniden yazmak mý olmalý? Çok teorik bir konu olduðu için mümkün olduðunca somut olmaya çalýþarak sorayým. Kurmaca ile gerçeklik arasýndaki bað nasýl olmalýdýr? Kurmaca gerçeðe mi yakýndýr, düþe mi, fantaziye mi? Yani siz öykü yazarken gerçek hayattan mý yoksa hayali bir imgeden mi yola çýkýyorsunuz? Öztaþ: Kýsa bir iki þey söyleyeyim. Günümüzde þöyle bir sorun var. Mesela hem geçmiþte yaratýcýlýk baðlamýnda hem de günümüzde yaratýcýlýk baðlamýnda konuþtuðumuzda bir metin üzerinden söylenenler, mesela parçalý olmasý gibi, hem övgü hem de yergi olarak kullanýlabilmektedir. Tarihsel bir deðerlendirme yaptýðýmýz zaman, bir Çehov öyküsünü belli kavramlarla tanýmlamamýz ya da ayrýþtýrmamýz mümkün. Fakat günümüzde kavramsal bir karýþýklýk söz konusu. Diyelim ki ortaya çýkan bir yapýt söz konusu, diyoruz ki çok güzel parçalanmýþ, ancak burada amaç neydi? Bir de böyle bir durum var. Bir uygulamacý açýsýndan, yani benim gibi kuramlarý uygulamak için kullanan birisi açýsýndan tanýmlarý bu anlamda yapmak pek önem taþýmýyor. Hatta bu baðlamda þu da söylenebilir. Dostoyevski örneði mesela, orada da amaçla sonucun aslýnda örtüþmediðini görüyoruz. Özellikle o döneme faklý bir açýdan bakarsak, zamanýnda çok ilgi gören birisi deðil Dostoyevski; Turgenyev daha çok ilgi görüyor, kuramcý, ayný zamanda düþünür Turgenyev. Büyük bir olasýlýkla Dostoyevski'nin ilgilendiði konu kafasýndaki dünya, olaylara bakýþ açýsý. Ecinnniler'e bakýn, malzeme hazýr aslýnda, yine o dönemde Neçayef Devrimcinin El Kitabý'ný falan yazmýþ. Bana sorarsanýz daha sonralarý Varoluþçular ilgilendiði için farklý bir baðlama oturuyor Dostoyevski. Çünkü daima geriye dönük olarak, bir þey kuramlaþtýðý zaman onun öncüllerini arýyoruz. Hatta geçende okuduðum, hukukla ilgili bir kitapta, Batlamyus parodi örneði olarak veriliyordu, çok ilginç geldi bana. Ya da Platon'un Þölen'inde Aristofanes'in geçmesi, kurgu bir karakter aslýnda. Bütün bunlar bana göre postmodern tutumlar. Dolayýsýyla tarihsel anlamda pek de sýralý bakmamak lazým. Belki postmodern dönemin bize anlattýðý en önemli gerçek budur. Ama herkesin kiþisel seçimleri farklý bir çizgide, kiþisel eðilimlere baðlý olarak herkes ÝMGE ÖYKÜLER YIL 2, SAYI 7, ÞUBAT-MART 2006 87

aslýnda ayný þeyi yazýyor, þu pek mümkün olmuyor bence, bunun çok dýþýna çýkmak, ama yaþadýklarýmýz þu ya da bu, okuduklarýmýz da diyelim, yazdýklarýmýzý belirliyor, tabii bunun içinde kiþisel sýçramalar olabilir. Bizdeki deðerlendirmeye isterseniz sonra geleyim. Özen Yula: Öncelikle çok da kronolojik olarak bakmamak gerekiyor. Aslýnda postmodern için aþýldý, geçildi deniyor; ama genel yapýsý tam olarak belirlenemediðinden böyle bir saptama yapmak da çok mantýklý gelmiyor. Kabaca þunu demek mümkün: Postmodern mantýkla baktýðýmýzda, demin Mahir'in de deðindiði gibi, postmodernizmi belki Euripides'e kadar götürmemiz gerekiyor. Euripides'in tragedyalarýnda tanrýlarý hiçe sayma, karþý koyma, aile içi çok özel iliþkilerin ortaya çýkarýlmasý, kahramanýn kendi iradesini kullanmasý gibi daha modern dönem izleklerini de, postmodern dönem tekniklerini de görüyoruz. Fakat bugünden bakarak bu deðerlendirmeyi yapýyoruz. Ýçinde yaþadýðýmýz dünyanýn çok parçalýlýðý, çok çeþitliliðiyle o zamanýn çeþitliliði belki de çok koþut. Þu anki bilgilerimizle bunu saptamamýz mümkün deðil. Belki tarihin her döneminde ayný þekilde bir parçalýlýk, bir kaos yaþanýyordu; bugünün dünyasýnda olduðu gibi farklý farklý kültürler bir araya geliyor, bir çeþitliliði barýndýrýyordu. Þimdiye kadar elimizdeki arkeolojik bilgilerle bunu tam olarak saptamamýz zor. Deðiþmesi olasý. Aslýnda tarihsel kesit içinde farklýlaþan durum zaman algýlarýmýzdýr. Ýnsanlarýn zaman algýlarýnýn parçalanýþý söz konusu. O dönemdekiyle bugünkü zaman algýsý muhakkak çok farklý. Postmodern yapýtta, farklý dönemlerin eþyalarý, müzikleri, aksesuarlarý ayný dönem içinde kullanýlýyor. Genel bir zaman anlayýþý ortaya çýkýyor. Akçay: Ortak bir algý geliþiyor. Yula: Evet ama ayný zamanda da popüler kültürün getirisi bu, çok Amerikanvari. Farklý pop parçalarýnýn, kitsch diyebileceðimiz yapýlarýn ayný bünyede bir bütün oluþturmasý, ayný zamanda popüler kültürün 60'lý yýllardan itibaren insanlar üzerinde ne kadar yaygýn ve baskýn olduðunu da gösteriyor. Yaratý kavramý iþin içine girdiði zaman, postmodernlerin çok söylediði, daha önce zaten her þey söylendi, anlatýldý sözü. Þimdi birtakým kuramcýlarýn yapýtlarýna bakarsak bunun temelini görüyoruz. Ýþte, birtakým arketiplerden yola çýkarak deðerlendirmeler yapýlýyor. Yanlýþ hatýrlamýyorsam tiyatroda konu olarak saptanmýþ otuz altý temel durum var, bunlarýn dýþýnda bir þey yazamazsýnýz. Yani yeni ne yaparsanýz yapýn o eski biçimlerden birine uyacaktýr. Birtakým temel durumlar var, bunun üzerine zamanýn getirdiði yaþama biçimleri var, teknolojik, genetik geliþmeler, internet, gözetlenme Bütün bunlar yaratýyý daha farklý bir biçime sokuyor. Ruhbilimsel öyküler, Çehovyen öyküler gene yazýlýyor, ancak günümüzün getirdiði koþullanmalarla farklý yapýlara bürünüyor. 40'lý, 50'li yýllardaki gibi yazýlmýyor tabii. Deðiþmesi de doðal. Öyle yazýlsa, bu, yaratýcýlýkta bir sorun olduðu anlamýna gelir. Akçay: Deðiþimin yaratýcýlýða katkýsý Yula: Þuna dikkat etmek gerekir: Ölçü 88 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 2, SAYI 7, ÞUBAT-MART 2006

kavramý burada önemli. Yemek yaparken bile bu önemli. Yaratýda bu önemli. Bir kerede yazýp yayýmlamak var, bir de alýp tekrar tekrar gözden geçirerek, Bilge Karasu'nun yaptýðý gibi yazmak da var. Neyi seçeceði, yaratýcý kiþinin deneyimine, birikime baðlý. Nasýl anlatacaðý, seçtiði yöntem, kullandýðý dil hep o ölçü kavramýný barýndýrmalý. Akçay: Postmoderni bir öncü olarak görüyor Lyotard. Söylediklerinizle de tam da buna vurgu yaptýnýz. Yula: Her çaðda birtakým kaotik yapýlar vardýr. Bugünden bakarak bir ders veriyor gibi deðil, o dönemde de var yapýsal deðiþimler. Akçay: Tabii þunu belirtmemiz lazým: Postmodern dönemde çift kutuplu bir algýdan kurtuluyoruz. Bana göre postmodernizmin hayatýmýza kattýðý en önemli kazanç da budur. Yula: Ýkili karþýtlýklara baðlý dünya ortadan kalkmýþ gibi oluyor. Akçay: Þimdi postmodern dönemde sorgulanan baþka bir kavram da yaratýcý yazar kavramýdýr. Roland Barthes yazarýn ölümünü ilan ediyordu. Author'un, Writer'in deðil tabii. Ýsterseniz Faruk'la devam edelim. Öykü gerçeklik iliþkisi nasýl olmalý sence? Faruk Duman: Buraya gelirken Özen'in söylediklerine benzer þeyler düþündüm. Birincisi, bizim kafamýzdaki birtakým metaforlar, göstergeler birer maske. Canlý olduklarý dönemler var, sonradan biz o maskeyi, göstergeyi karþýmýza aldýðýmýzda bizim düþünce biçimimizle, algýlayýþýmýzla bir araya gelemediðini, farklý çaðrýþýmlara yol açtýðýný görüyoruz.. Daha sonra da çok farklý imgelere dönüþüyor. Bir örnek vereyim: Bir ara Piri Reis'in metinleriyle epey uðraþtým. Afrika'daki farklý insan topluluklarýnýn, ilkel kabilelerin simgelerini anlatýyor, ama öyle insanlar gördüm ki diye anlatýyor. O maskeleri, totemleri, korkuluklarý bize insan gibi anlatýyor. Aslýnda geleneðimize göre ölü bir maskedir. Bizim algýmýzla pek uyuþmayacak bir þey. Dolayýsýyla bugün biz, onu ya çok farklý bir düzlemde bir yaratýcýlýk örneði olarak göreceðiz ya da o simgelerin analizini yapacaðýz. O dönemdeki algý, anlatýþ biçimi vs. Senin dediðine geliyoruz aslýnda. Anlatýlacak çeliþkilerin, hikâyelerin, otuz iki durumun tükendiði noktada biz anlatýþ biçimimizi, kurgulayýþýmýzý deðiþtiriyoruz ve o zaman ancak üslubu keþfediyoruz. Bana göre postmodernizmin en önemli yaný yazarýn yaratýcýlýðýný özgür býrakmasýdýr. Pek o kadar dönemsel olduðunu da düþünmüyorum açýkçasý. Akçay: Çok farklý biçimlerde de ortaya çýkabiliyor, sözgelimi bir öykünün parodisini yaparsýnýz, tarihsel bir figürü yeniden kurarsýnýz, oyun için oyun, öykü içinde öykü daha çok zekâya dayalý atraksiyonlar yaparsýnýz ya da Ben öyle bir hikâye kiþisi yaratayým ki sürekli canlý olsun kaygýsý güdersiniz. Hiç öyle bir derdim yok da dersiniz. Hangisi tercihiniz, tartýþmak istediðim esas nokta burasý. Duman: Þunu söyleyeyim. Dille uðraþan ÝMGE ÖYKÜLER YIL 2, SAYI 7, ÞUBAT-MART 2006 89

Yaratmak Müge Ýplikçi Edebiyat ve yaratýcýlýk dendiði zaman dil tercihini sona býrakmaktan yanayým çünkü dil, diyelim ki suda yüzerken bir süre sonra sizi dubalarla uyaran bir mekanizmadýr. O dubalarý geçtiðiniz noktada ise yazar olarak sizi bekleyen dil deðil olsa olsa biçeminiz olacaktýr. Kendinizi yetkin görüyorsanýz ve ayný zamanda deliþmen bir yüzücüyseniz dubalarý geçmenizi öneririm, "yok deðilim" diyorsanýz güvenli sularýn kimseye zararý olmamýþtýr, orada kalmanýzda bir sakýnca yoktur. Dil, yazdýklarýnýzý þefkatli bir ebeveyn gibi kollayacaktýr; tutuculuðuna katlanabildiðiniz sürece Öte tarafta ise ne olacaðýnýz gerçekten bir muammadýr. Konu yaratýcýlýk olduðuna göre ben burada seçimimi biçemden yana kullanmak istiyorum. Kýsaca Roland Barthes in da sözünü ettiði gibi geride kalmak ile biraz ötede olmak denklemi arasýnda ötede olmayý tercih etmek diyebiliriz buna Ancak o öte noktanýn insaný ne kadar özgürleþtirdiði hakkýnda da ciddi þüphelerim var. Bu denklemi çözmeye çalýþýrken "Yazmak ve yaratmak bir özgürlük müdür?" sorusuna cevap aramadýðýmý biliyorum. Neden diye soracak olursanýz, yazý insana asla somut bir özgürleþme sunmaz; yarattýðýnýzýn bir süre sonra tutsaðý olmanýzla ilgilidir bu. Her bitirdiðim kitaptan sonra beynimde gezinen ve her yerime sinen o aðdalý duygudan kurtulmam zaman alýr. Arýndýðým zamansa yeni bir plan kurmak isterim kafamda. O umuttur galiba yazýnýn sunduðu özgürlük -dýþarsýndayken ait olmayý istemek ve buna soyunmaya hazýrlanmak: ilk sözcük, ilk cümle Sonrasýysa buyurun yeni köleliðinize! Demek ki yaratma edimi içersinde çýrpýnanbunalan-gönenen (daha da uzatabiliriz) bir yazar için bir özgürlük alaný yok; olsa olsa bir kaçýþ alaný var. Ýþte o kaçýþ alaný biçemdir kanýmca. Gündelik hayattan, kendinizden ve dilden kaçtýðýnýz yer Ýmgelerinize sýðýndýðýnýz nokta. Sahiden ýssýz bir yer, bir deðiþim, yeni bir açýlým Bilinen bir þeyi yeniden ve farklý bir biçimde keþfetme anýdýr bu, hatta bir sapkýnlýk boyutudur. Edebiyattaki yaratýcýlýktan buradaki oluþumu anlýyorum ben. biri için kuramlardan yola çýkma konusu gerçekten azap verici bir durum. Kimsenin belli bir kurama göre yazdýðýný sanmýyorum. Dille yazar arasýnda þöyle bir bað kurabiliriz. Dili hep bir tasarým, bir üstyapý olarak görüyoruz. Oysa böyle bir þey yok. Ne dilin kendi içinde saptanmýþ bir biçimi var ne de dille yapýlan kurgularýn. Þuna geleceðim: Postmodernizmin telaffuz edilmediði dönemlerde de bu biçim kýrýlmasýný gözlüyoruz. Postmodern ürün ortaya koyacaðým diye, ilkel ürünlerin ortaya konulduðunu görmek mümkün. Akçay: Tabii ki yazarýn kurama uymasý beklenmez. Kuramlar zaten metinler üzerine kurulu yapýlardýr. Þunu göz ardý etmeyelim ki dönemin getirmiþ olduðu bir hava var. Bir sosyal gerçekçi öykü yazmak var, daha imgesel yaratýcý öykü yazmak var. Bir Sabahattin Ali gibi yazamayýz bugün. Yula: Sosyal gerçekçi öykü bugün de olabilir, biçim olarak farklý olur, yazarýn hünerine ve yaklaþýmýna baðlýdýr. Akçay: Ýyi öykü nasýl olmalý sence? Duman: Bana göre bir yazar neyi okumaktan zevk alýyorsa onu yazmaya meyilli. Ben zaman zaman on dokuzuncu yüzyýl tarzý ya da Victorian dönemi romanlarý okumak isterim. Bence aþýldýðýný kesinlemek zor. Bugün her ne kadar öykü çeþitleniyorsa da bana göre Sabahattin Ali'ye benzer bir öykü yazmak kolay deðil. Akçay: Tabii, ama çok gerçekçilik kaygýsý kusuru beraberinde getirir. Duman: O bir koþullanma tabii. 90 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 2, SAYI 7, ÞUBAT-MART 2006

Akçay: Ýstersen Ýnan senle devam edelim. Ýnan Çetin: Bugün de sosyal gerçekçi öykü yazýlýyor. Yazýlabiliyor, ama bugünü ne kadar temsil ettiði ya da biçim, yaratýcýlýk bakýmýndan ne kadar baþarýlý olduðu yazarýnýn yeteneðine baðlý. Yaratýcýlýktan söz ederken iki þeyi, estetik alanla öbür alanlarý birbirinden ayrýþtýrarak, modern ve postmodern anlayýþlarýn temel özelliklerine bakmamýz gerekiyor. Çünkü yaratý kavramý, edebiyatta bu iki anlayýþýn temel sorunlarýndan biri. Aslýnda tam olarak tanýmlanamamýþ, muðlak bir yapýsý var. Modern edebiyatýn en önemli özelliklerinden biri, kendi içinde bir bütünlük oluþturmasýdýr, hem nesnel bakýmdan hem de öznel Modernizm, hiyerarþi, bütünleþtirme, yaratým, sentez, egemenlik gibi tedirgin edici, otoriteryen ilkelerle anýlýrken, postmodernizm çokkültürlülük, bir arada olma, yan yanalýk, hem cemaatçi hem birey olma, katýlým, farklýlýk, oyun vs. gibi daha yumuþak ve katý kurallardan uzak kavramlarla anýlmasý bugünkü algýlama biçimini de önemli ölçüde etkiliyor. Bu kavramlardan yola çýktýðýmýzda bile, yaratý kavramýnýn birçok þeyi þemsiyesi altýnda topladýðýný görüyoruz. Örneðin, modern edebiyatýn yaratýcý yazarý, oldukça bilgili, usta, hatta kimi zaman kusursuz, dünyayý temsil etme görevini kabullenmiþ, elitist bir gerçekliði estetize eden Tanrý yazardýr. Postmodernizm ise, bütün bu özelliklerden geri çekilen ya da ötesine geçen bir anlayýþý temsil eder. Ama pek çok postmodern yapýtta yazar, Tanrý yazarlýktan kurtulamýyor yine de, yüz çevirmek yerine, eleþtirel bir iliþki içine giriyor belki. Yaratýcýlýðýn metinle dünya arasýnda kurduðu çekici bir yönü var tabii. Bu, bazen kendine özgü bir soyutluk, bazen kaçýnýlmaz biçimde dünyevi, deneyimlerden kaynaklanýyor. Þimdi, pek çok þey söyleniyor postmodern edebiyat hakkýnda, ama en önemli özelliði kendi içindeki yapýsýdýr. Kurgunun kendi üstüne dönmesi herhalde en önemlilerden biri. Bunun pek çok örneði var. Ama Ulysses'in kendi kurgusallýðýyla açýktan açýða meþgul olmasý sorunu da var. Deniz Feneri var bunu nasýl deðerlendireceðiz. Zaman sorununda da ayný þey karþýmýza çýkýyor. Konudan uzaklaþmalarýn, deðiþmelerin, tekrarlanmalarýn, zamanýn kronolojik olmamasý vs. Bunlarýn hepsi de yaratýcýlýk kavramýyla ilintili ve bir parça muðlak. Ama açýk olan bir þey var ki, o da yukarýda da sözünü ettiðim çokseslilik, çokkültürlülük, hem cemaatçi hem birey olma durumu ve bu olgularýn edebiyata, dolayýsýyla yaratýcýlýða etkisi var. Akçay: Hem gelenekçi hem modern hem mistik hem mitik Çetin: Yani biz her zaman biziz, her an farklýyýz gibi bir yapý ortaya çýkýyor. Bu da edebiyata yansýyor. Postmodernlik tam anlamýyla anlaþýlmýþ deðil, dolayýsýyla daha çok var olan gerçeklik üstüne kurulu metinlerin hangi anlamda yaratýcýlýða sýrt çevirdiðini, hangi anlamda yaratýcý olduklarýný anlamak zor. Postmodernizmin gerçekçiliðin, modernizmin önünü kesmek için ortaya konan bir yalan olduðunu söyleyenler de var; günümüz dünyasýnýn gerçekliði olarak görenler de. Aslýnda, yazýlan öykülere bakalým, belli bir zamansallýðýn, zaman kavramýnýn deðiþmesi bunun bir göstergesi. ÝMGE ÖYKÜLER YIL 2, SAYI 7, ÞUBAT-MART 2006 91

Daha önce çok konuþtuk bunu. Don Quixote'da postmodern unsurlarýn çoðunu görmek mümkün, kavramsallaþtýrýlmamýþ, ama öncü olarak deðerlendirmek mümkün. Yula: Mesela absürd kavramýný düþünelim. Fernando Arrabal, Ýonesco, Samuel Beckett, Jean Genet gibi yazarlarý düþünelim. Onlar absürd olmak ya da absürd ü kurmak kaygýsýyla yazmamýþlar. Daha sonra bu metinler üzerinden bir kavramsallaþmaya gidilmiþ. Martin Esslin bütün bu yazarlarýn ortak özelliklerini saptayýp yazýlanlara ortak bir ad vermiþ: absürd. Belki de günün birinde bundan otuz, kýrk sene sonra biri çýkýp bu dönemin özelliklerini sýralar. Aslýnda o, yaþanan dönemin özelliðidir. Yani bugün karþýtlarýn birbirleri içinde erirken yeni karþýtlarýn yaratýlmasý, farklý biçimlerin kurguda eriyip farklý üslupta ortaya çýkmasý, röportaj ya da mektup tekniðiyle farklý teknikleri karýþtýrýp bir hikâye yazýlmasýna yeni bir ad koyacaklar. Belki de postmodern demeyeceklerdir. Tabii farklý çabalar var. Herkes de o mozaiði kendince yorumluyor. Akçay: Dönemsel koþullanma da var tabii. Yula: Kimse postmodern olayým diye yapmýyor bunu. Hayatýn içinde birtakým akýþlar var, onlar yansýyor. Çetin: Gayet tabii. Ama yaratýcýlýðýn ne olduðu da tartýþmalý. Yaratýcýlýk edebiyat için ölü bir kavram mý? Kes-yapýþtýr tarzýnda yazýlýyorsa Yula: Ya da sadece eskilerden yola çýkýlarak mý yazýlýyor. Çetin: Aslýnda bence bu dönem de kendi yaratýcý yazarlarýný çýkarýyor. Senin -Akçay'a bakarak- dediðin zekâ yla yazmak da bir yaratýcýlýðý barýndýrýyor. Akçay: Bu dönemde tanrý-yazar olamaz, böyle bir bakýþ açýsýyla yazmak bir handikap deðil mi? Öztaþ: Tanrý-yazar konusunda sana katýlýyorum. Peki üçüncü tekil anlatýmý ne yapacaðýz? O da tanrý-yazar'ýn bir parçasý. Dediðim gibi herkes yaþadýðýný yazýyor. Bir de bizim dýþýmýzda anlayýþ ve biçim olarak yaþayan þeyler var. Bugün mesela, bilimkurgu, polisiye, popüler roman, tarihi roman alt-tür olarak var, onlar da yaþýyor bir biçimde. Da Vinci Þifresi'ni örnek olarak verelim. Bu romanýn dili bence on dokuzuncu yüzyýla ait. Tarihsel figürleri yazarken anlatýmlar önemli. Üçüncü tekil anlatým tarzý mesela, tanrý-yazar'a yakýn. Bu yüzden de belki popüler romanýn tercih ettiði anlatým. Gerçekçilik bence baþka bir þeyle ilgili. Mesela Borges'in Hain ve Kahraman Ýzleði öyküsünü alalým. Borges'i postmodern olarak deðerlendirmek çok önemli deðil, bence daha barok bir yazar. Yalnýzca bahsettiðim öyküyü okuduðumuzda, tam da Lyotard'ýn büyük anlatýlarla oynama, bir gerçekliði deðiþtirmeye dönük bir öykü. Vardýðý sonuçlar açýsýndan gerçekçi öykü. Deðer meselesini, ironiyle birlikte düþündüðümüzde, sözgelimi Ýnfante'nin Kapanda Üç Kaplan ýný düþündüðümde, bizde aslýnda ironinin bu biçimde yapýlmasý biraz güç, bi- 92 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 2, SAYI 7, ÞUBAT-MART 2006

ze sorumluluk yüklüyor, Ýnfante özelinde örneði geliþtirirsek, Küba'dan ayrýlmýþ, orada bir þeylere karþý, bunu bir övme ya da yerme anlamýnda söylemiyorum, bir tarz olarak ironi ya da parodi yapýyor. Ama ben kalkýp diyelim Tevfik Fikret'le ilgili ironi ya da parodi yazmak istemem. Çünkü býrakalým onu, benim karþý olduðum bir deðer bile olsa, karþý derken aþýlmasý gereken, geçmiþte kalan anlamýnda. Ama yapýlmasý gerekir. Tabii Özen'in dediði ölçü önemli burada. Kundera'nýn dediðine geliyoruz. Þu çok yönlü bakýþ sorunu. Belli kiþiler yaratýrken seçimimiz ne olmalý. Sorun çok farklý deðer ölçülerinin olmasý. Geçenlerde bir yazý okudum Salman Rüþdi'yle ilgili. Makalenin yazarý Rüþdi'nin kahramanlarýný seçimini sorguluyor. Çünkü hemen bir sembole dönüþüyor. Yazar, Kundera'ya göndermede bulunarak Rüþdi'nin kiþilerini tek boyutlu bulduðunu söylüyor. Yula: Alegorik oluyor. Öztaþ: Aslýnda öyle olmamalý, karþý tepkiler çoðalýyor. Ýnan: Bu konuda bir þeyler eklemek isterim. Tanrý-yazar günümüzde kendini geri çekmiþtir. Ya da þunu söyleyebiliriz: Hükmedici Tanrý-yazar yerini, özgürlükçü Tanrý-yazar'a býrakmýþtýr. Elbette yaratýcýlýk kavramý yalnýz buna baðlý, bununla ilintili deðil. Örneðin, uygulamada pek çok bakýmdan yeni fikirler içerebilir herhangi bir edebiyat yapýtý ve biz bunu yaratýcý olarak deðerlendirebiliriz. Asýl sorun, bana göre, daha çok yaratý kavramýyla ilgili. Bunu hangi baðlamda ele aldýðýmýz önemli. Postmodern ya da modern olsun, kurgunun dünyalar yaratma ve sürdürme kapasitesi var. Ama bu özgürleþtirici mi yoksa dönüþtürme çabasýyla kendi yaratma egemenliðini koruma amacýyla mý yapýlýyor? Sanýrým, asýl düðümü oluþturuyor. Akçay: Peki bir metinle özdeþlik meselesine nasýl bakýyorsunuz? Özdeþlik iyi bir þey mi? Öztaþ: Bugün o mümkün deðil. Akçay: Popüler kültür romanlarýnýn çok okunmasý bir ölçüde okurun özdeþlik kurmasýna baðlýdýr, o duyguyla ya da kiþiyle. Öztaþ: Bence anlatýmla alakalýdýr. Özen'in söylediði zamansallýkla ilgili daha çok, diye düþünüyorum. Sýralý bir anlatým, roman kiþisini çocukluðundan alarak anlatan yazarlarý okuyamýyorum. Gençliðine gelemiyorum. Çünkü hayat böyle deðil. Çetin: Okurun özdeþlik kurmasý zor ya da imkânsýz olsa da anlýk duygulaným ya da arzularýnýn karþýlýðýný bulduðunu söylemek doðru olur belki. Sýralý anlatým, bütünlük, zamanýn milim sapmayan akýþýyla da ilgili tabii. Bunlarýn dýþýnda faktörler de var. Okurun daha sýradan, bayaðý seçim yapmasý için kendini sýradan görmesi yeterlidir. Aslýnda yaratýlan hava budur ve kimi yazarlar da bu havanýn etkisiyle seçim yaparlar. Hangi dönemin edebiyat anlayýþýyla yazdýðý deðil, hangi havayla ve biçimle yazdýðý önem kazanýyor bu durumda. Þimdi, çýkan kitaplara þöyle bir göz attýðýmýzda neredeyse moda-edebiyat ya da moda-yazarlýk diye bir þeyle karþýlaþýyoruz. ÝMGE ÖYKÜLER YIL 2, SAYI 7, ÞUBAT-MART 2006 93

Yula: Popüler romanlarda kalem, kamera niyetine kullanýlýyor. Ýlginç bir durum da þu: Þimdiye kadar konuþtuklarýmýza ek olarak, postmodernizmden bahsederken aslýnda farklý farklý postmodernizmlerden bahsetmek gerek. Postyapýsalcý Postmodernizm, Yeni Muhafazakâr Postmodernizm var. Özellikle eski toplumsal deðerler, geçmiþ dönemler, millet, devlet, þanlý tarih gibi kavramlarýn ne kadar önemli olduðunu anlatmak için kurulan yapýlarda, örneðin Yeni Muhafazakâr Postmodernizm kurgusu içinde ikiliklerin yok olduðu zannýyla farklý ikilikler yaratabiliyor. Onun için dikkatli ve serinkanlý bakmak gerekir. Her þeyin böyle iç içe kullanýlmasý da insanýn kafasýný karýþtýrýp aslýnda son derece tutucu bir yapýtý, yenilikçi ve çaðdaþ bir yapýtmýþ gibi sunabilir. Tutucu bir düþünce yapýsý da ilerici gibi gelebilir birçok kiþiye. Bunun etiðine, estetiðine dikkat etmek lazým. Akçay: Zaten postmodern etik bunu saðlamýyor mu? Yula: Evet ama, çok dikkatli davranmakta yarar var. Sanki Yeni Muhafazakâr Postmodernizm yokmuþ gibi davranýlýyor, üzeri örtülüyor. Her þey de eser olarak sunuluyor. Aslýnda her þey eser deðil, birçok deðersiz çer çöp de var. Bu iþin özü edebiyat ve tabii yayýncýlýk sektörünün edebiyata yaslanmasý. Belli kriterlere ihtiyaç var. Duman: Þimdi yazarýn politik tutumuyla karýþtýrmamak lazým. Celine de tutucu bir yazar. Akçay: Ezra Pound da ayný þekilde. Duman: Yazarýn politik durumuna göre davranýldýðýnda, saðlýklý olmayabilir. Yula: Demin bahsettiðim ölçütler önemli. Edebi ölçütler. Duman: Bana öyle geliyor ki ölçütler konusunda ortak argümanlara varýlabilir. Bir taraftan yayýnevinde editörlük yaptýðým için biliyorum. Sevdiði, okuduðu yazarlarý ortak edebiyat beðenisine göre seçiyor. Ama bakýyorsun, kendi yazýsý o isimlerden çok uzak. Yula: Kim kurnazlýk yapýyor, kim samimi? Buna dikkat etmek gerek. Yazdýklarýndan belli olur zaten. Akçay: Metinle çok alakalý bir þey. Postmodern bir kurguda istediðiniz düþünceyi verebilirsiniz. Tutucu bir metin postmodern olamaz. Muhafazakâr postmodernizm kavramý sorunlu bir kavram. Yula: Bir açýdan bakýldýðýnda tümüyle sorunlu. Neyse ki, bu tip tehlikelere karþý antikorlar da geliþiyor. Yeni Muhafazakâr Postmodernizm e karþý Yeni Sol Postmodernizm çýktý. Son derece özgürlükçü, baðýmsýz bir yapý gibi sunuluyor postmodernizm, o konuda uyarmak istedim. Öyle bir þey yok. Yanlýþ. Bir özgürlük yanýlsamasý var. Ölçü derken bunun da ölçütlerinin saptanmasý gerekiyor. O açýdan söylüyorum. Çünkü þöyle bir tehlike var: Postmodernizm çoksesliliðe, çeþitliliðe, sözümona çokkültürlülüðe izin verdiði için, her türlü durumu kolayca olumlayabiliyor, en ol- 94 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 2, SAYI 7, ÞUBAT-MART 2006

mayacak durumlarý bile olumluymuþ ve demokrasinin gereðiymiþ gibi görmeye baþlayabiliyor kiþiler. Neticede eskiden tutucu denen durumlar aniden ilericiymiþ gibi gösterilebiliyor. Ayný þekilde eskiden yenilikçi denen durumlar da katý, deðiþime direnen yapýlar gibi sunulabiliyor. Bu postmodernin tehlikelerinden biri. Halbuki dün tutucu, baðnaz olan, bugün de tutucu ve baðnaz dýr. Ama baðnazlýk tanýmýnýn sýnýrlarý geniþlemiþtir. Belki dünkü de, bugünkü de ayný baðnazlýktadýr. Yeni yapýlar gerekiyordur. Öztaþ: Aslýnda demin deðer derken biraz da ölçüt meselesine gelmek istiyordum. Biz bu ayrýmý nasýl yapacaðýz? Amaçlanan ve ortaya çýkan iþ baðlamýnda. Diyelim, parçalý yazýldýðýný söylüyoruz övgü olarak, ama sözlük anlamýyla yapmýþ bunu. Daðýtmýþ yani. Yula: Gene de postmodernizm in hem postuna hem içinde barýndýrdýðý modernizmine karþý dikkatli olmak gerektiðini düþünüyorum. Akçay: Genel olarak çizdiðimiz çerçeve konusu gereði çok net olmasa da zevkli bir konuþma oldu. Postmodern Yaratýcýlýk Savaþ Arslan Yaratýcýlýk görece bir kavramdýr. Yaratýcýlýk herhangi bir grubun (sözgelimi seçkinlerin) tekelinde olamaz. Tersine yaratýcýlýk hem tarihselliði içinde ideolojik bir arka plan sunar hem de kanonlara dayanan bu özcü ve totaliter haliyle kendi ölümünü ilan eder. Dolayýsýyla bugün yaratýcýlýk her gruba ait, her grubun kendine göre yorumladýðý bir þekle sahiptir. Yaratýcýlýk yazarýn ölümünden sonra gelir. Modernin bitimi ve tarihselliðin sonuna gelindiyse eðer, yaratýcý-yazar kavramý da ölmüþtür. Yazarýn ürünü, yazarýn tahakkümünden çýkýp okurlarýn sürekli yeniden yarattýklarý bir metinselliðe aittir. Yaratýcýlýk özgünlük ve kendine özgülüðünü kaybetmiþtir. Postmodern ürün tek bir imzanýn, özgün ve kendine özgü yapýsýný taþýmaz. Tersine bütün imzalara kapýlarýný açar. Bu nedenle de, yaratýcýlýðý yazarýn imzasýnda deðil, metinlerin arasýnda aramalýyýz. Postmodernist yazarýn yaratýcýlýðý kendi kendisinin farkýndalýðýna dayanýr. Postmodernist yazarlarýn yaratýcýlýðý, metinler arasýlýða dayanan bilinçli bir yeniden üretimin ürünüdürler. Modernist yazarlarýn kendilerini ya da anlatýyý sorgulamalarýnýn aksine, postmodernist yazarlar ürettikleri anlatýlarýnýn farkýnda olduklarýný sürekli hatýrlatýrlar. ÝMGE ÖYKÜLER YIL 2, SAYI 7, ÞUBAT-MART 2006 95

Bu kendinden farkýnda olma durumu ise pastiche ya da ironi gibi taktikler aracýlýðýyla sunulur. Postmodern edebiyat aþýrmaktan, kendinden önceki eserleri yeniden üretmekten ve dolayýsýyla kendisinden önceki yaratýcýlýk anlayýþlarýndan uzaklaþmaktan geri durmaz. Postmodern anlatýlarýn eklektik, ironik ya da melez olmasý bir sorun teþkil etmez. Tersine, böylelikle yaratýcýlýðý altüst etmek adýna yaratmayýcýlýk öne çýkmýþ olur. Postmodern yaratýcýlýk aþkýnlýk, taklit, temsil ya da yanýlsamayý yeniden üretebilir. Yaratýcýlýðýn kökleri ilham perilerinden (mousai) gelen bir aþkýnlýk ve taklit Rönesans tan klasik gerçekçi anlatýya giden bir yolda temsil ve yanýlsamaya dayanýr. Modernist anlatý bu aþkýnlýk, taklit, temsil ve yanýlsamayý sorgulamýþtýr, oysa postmodernist anlatý bunlarý yeniden üretmekte bir sakýnca görmez. Postmodern yaratýcýlýk, dönüþtürmeye deðil kabul etmeye dayanýr. Tarihsellik ya da meta anlatýlarýn sonuna gelindiði iddasýnýn bir çýktýsý da, artýk anlatýlarýn geleceði üretme ya da dönüþtürme kapasitesinin yok olmasýdýr. Unutulmamasý gerekir ki, yaratýcýlýk da bir -izm dir ve diðer - izm ler gibi geride kalmýþtýr. Dolayýsýyla postmodern edebiyatta yaratýcýlýk, direnmek ya da dönüþtürmek gibi bir iþlev yüklenmez, tersine var olaný kabullenir. Postmodern yaratýcýlýk kitlesel ve popüler olana kapýlarýný açmakta beis görmez. Modernist edebiyat gerçekçilik kadar kitlesel ve ticari olan edebiyatýn da karþýsýnda durmasýyla öne çýkar yani, kitle kültürü yaratýcýlýðýn yok olduðu çizgiden itibaren baþlar. Oysa postmodernizm için böyle bir çizgi yoktur. Yani postmodern edebiyatýn dünyasýnda her ürün yaratýcý olabilir çünkü yaratýcýlýk kavramýnýn bizzat kendisi bir kurgu, bir yapýntýdýr. Postmodern yaratýcýnýn dünyasý gerçekliðini kaybetmiþtir. Dolayýsýyla da, bu dünyayý deðiþtirmek için projeler ya da reçeteler üretmek de manasýzdýr. Gerçekliðin bütünsel olarak mümkün olmadýðý bir dünyada artýk onunla uðraþmak da anlamsýzlaþmýþtýr. Anlatýlar metinler arasý bir dünyada, gerçeklikten baðýmsýz olarak varolurlar. Postmodern yaratýcýlýk gerçeklik gibi parçalý ve kýrýktýr. Postmodern anlatýlar, eklektik ve tekrara dayalý bir yapý sunmaktan çekinmezler. Tersine gerçekliðin parçalý ve kýrýk yapýsý, anlatýnýn dünyasýnda da kendini gösterir. Yaratýcýlýk özcülük, tutarlýlýk ve bütünsellikten deðil, tam tersine bunlarýn daðýnýklýðý ve rastlantýsallýðýndan kaynaklanýr. Postmodern yaratýcýlýk, tekil ve mutlak bir kimliðin yok olduðu uzamdan çýkar. Yazarýn aþkýn bir tekillik ya da mutlaklýða sahip olmasý modern bir söylemdir. Postmodern yazarýn yaratýcýlýðý tam da öznellik ve kimliðin sürekli farklý öznellik ve kimliklere kapýlarýný açarak yok olduðu eklektik ve muðlak bir uzamda yer alýr. Bu uzamda ise yazarýn tutarlý ya da mantýklý olmasýný beklemek sakil bir çabadýr çünkü bu uzamda ne olsa gider. Postmodern yaratýcýlýðýn ne olsa giderciliði ise yakýþýklý bir çabadýr. Postmodern anlatý, içeriðinden baðýmsýzlaþmasý sýrasýnda biçimine daha çok önem atfeder. Bu ise, ne olsa gider den çok hangisi daha çok gider e kapýlarýný açarak, yaratýcýlýðýn neyin daha çok yakýþtýðý ya da yakýþýk aldýðý ve kimin daha çok yakýþýklý/güzel olduðuna dair biçimsel ögelere dayanmasýna yol açar. Yazarýn içeriði derin bir metin kurmasýndan çok, þekli ve þemaili yakýþýklý bir metin kurmasý daha yaratýcýdýr! Postmodern yaratýcýlýk oyun(cu)dur. Bu nedenle de, on iki madde yerine on üç maddede anlatýlmasý hem oyunsal hem de bilinçli/akýllý bir çabanýn ürünüdür. Postmodern yazar keskin zekasýný kurduðu akýllý oyunlar aracýlýðýyla okurunun beðenisine sunar ve hem yaratýcý olduðunu hem de yaratýcý olmakla bir sorunu olmadýðýný göstermiþ olur. Bu nedenle de, altý çizilen yaratýcýlýk deðil, oyunun akýllý bir þekilde oynanmasýdýr gerçeklik mantýklý olmayabilir fakat oyun mantýklýdýr. Bu oyunda ise ayraçla ikilenmiþ ya da parantez içinde sözcükler kullanarak çok anlamlý metinler üretilmesi daha yaratýcýdýr! 96 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 2, SAYI 7, ÞUBAT-MART 2006

Öyküde Yaratýcýlýk Deyince Âlim Kahraman Öyküde yaratýcýlýk ifadesi, bir alan sýnýrlamasý yaparak, baðlantýlý olduðu dýþ halkalarý, yakýn kategorileri de kendiliðinden iþaret etmiþ oluyor. Ýnsan, varlýk özünden yükselen bir iç beliriþi, estetik bir biçim içinde paylaþýlýr kýlabilmek için bazý temel materyalleri kullanmak durumundadýr: Objeler (mimarî, heykel vb), renkler (resim), sesler (müzik), görüntüler (fotoðraf, sinema) sanatçýnýn dýþa vurum araçlarýdýr. Her biri bir yaratma alaný oluþturan bu materyallere göre öykü, malzemesi dil olan baþka bir yaratma alanýnýn (edebiyat) verimidir. Bir dil eseri olan öykü ile mesela plastik yaratýcýlýk alaný ürünü mimarî eseri kýyaslamak fazla verimli bir konu olarak görünmez. Öyküde yaratýcýlýk deyince, öncelikle dil içi kategori gelir akla. Dil içi yaratýcý metinler kategorisi.. Diðer kategorileri bir tarafa býrakalým, yaratýcý yazý alanýný oluþturan türler içinde öyküyü ötekilerden farklý kýlan nedir acaba? Burada öykünün yakýn ve uzak olduðu kabul edilen türler konusu geliyor ilk anda hatýra. Öykü, romana karþý baðýmsýzlýk mücadelesi vermiþ bir türdür, öncelikle. Öyküyü romandan farklý kýlan nedir? sorusuna uzun süre cevap arandý. Ortak taraflarý hikâye etmeye dayalý olmalarýydý, ama öykü niçin farklýydý? Öyküyle romaný ayrýþtýrmada uzunluk-kýsalýk, þahýslar kadrosunun geniþliði-darlýðý, dilin daha fonksiyonel veya daha gevþek yapýlanmasý gibi ölçütler kullanýldý. Aslýna bakýlýrsa, bu çok kaba ve dýþardan yaklaþýmlar, muhataplarý kadar, sözün sahipleri tarafýndan da doyurucu bulunmadý. Bir yönüyle zorlamaydý da. Üstelik, öykünün baðýmsýz kalmasýnýn önündeki asýl engel gibi görüldüðünden, romana haksýzlýklar da yapýldý. Daha içeriden, eldeki materyalin yaratýcýlýða ait süreçteki þekilleniþinden hareketle öyküye yaklaþýldý daha sonra; buna göre bazý ayrýþtýrýlmar yapýldý. Verimli olan konum ve açý yakalanmýþ oldu böylece. Eldeki materyal dildi, teknikti. Yaratýcýlýk bunlarýn bir biçem kazanacak þekilde kullanýlmasýydý. Bu taraftan bakýldýðý zaman, öyküyle roman, yapýlanýþlarý; örgülenmeleri ile biribirinden ayrýþýyorlardý. Uzunluk-kýsalýk, þahýslar kadrosunun geniþliði-darlýðý birer veriydi sadece. Ayrýca, öyküde dilin örgüleniþi, öðelerin, -bir yüzü sembole bakan- imgesel anlamlar kazanmasýný saðlayacak þekildeydi. Öykünün þiirle örtüþen bir alana sahip olduðu da üzerinde durulan konular arasýna girdi böylece. II. Öykücü, yazdýðý öykünün hem doðuþ kaynaðý, hem de iþçisidir. Yazýcý akýl, yaratýcý aklýn hizmetindedir. Yaratýcýlýðýn iki boyutu vardýr denilebilir: Bunlar, bilincin alaný içinde kalan ve bilincin alanýndan taþan boyutlardýr. Yazma anýnda iki boyut uyumlu bir iþleyiþ halindedir. Öykücü, yazarken, hayatýn gerçekliðiyle kurduðu dünyanýn gerçekliði arasýnda bir salýným halindedir. Ýzlenimleri ve olaylarý hayatýn gerçekliðinden derlemiþtir ama bütün o materyaller kurduðu yeni dünya içinde baþka bir gerçekliðin parçalarý haline dönüþmüþtür. Yeniden hayat bulmuþtur. Yaratýcý süreçte öykücünün sýk sýk yolculuklar yapmasý, bu yeni dünyanýn derinliklerine doðru keþfe çýkmasý gerekir. Birey olarak öykücü için kurgunun gerçekliði hayatýn gerçekliðini aþar mý? Aþmaz, aþmamalý. Ancak ikincil gerçeklik (gölge gerçeklik), þiddetiyle bazen okyanus dalgalarý gibi yükselir. Bunun için bazý yazarlar, kurgu dünyasýna yaptýðý yolculuklarýn birinde, bu gölge gerçeklik alaný içinde kaybolacaðý, bir daha ilk yola çýktýðý noktaya dönemeyeceði endiþesini de duyarlar. Sanatçý (burada öykücü), içindeki kabarýþý, onun geçirdiði aþamalarý, tüm sarsýlýþlarý yaþar. Bilnciyle, aklýyla yoðurur onu. Þekillendirir. Fakat hiçbir zaman akýl ve bilincin tam olarak denetleyemediði bir boyut mutlaka kalýr bu süreçte. Yazma eyleminin baðlantýlý olduðu, metafizik boyuttur o. II Bir zamanlar yazarlar zamaný ve gerçekliði tek katmanlý olarak yansýtýrlardý anlatýmlarýna. Ayný aný farklý bilinç akýþlarýndan izlettirerek, gerçeklik algýsýný sarsmýþ oldu modern yazarlar. Sonra metnin yaratýlýþ boyutu da girdi anlatýmýn içine. Zaman ve gerçeklik katmanlar kazandý. Algýlamadaki büyük depremlerdi bunlar. Ayaðý yerden kesilen okuyucu, savrularak kendisini de öykünün bir katmanýnda buluyordu artýk. Hayatýn gerçekliðine olan güven duygusunun sarsýlýþý, bir taraftan da bakýldýðýnda, insana, kendi varlýðý ve konumunu sorgulama kapýlarýný açmýþ oluyordu. Zaman üzerine yeniden düþünme fýrsatý veriyordu. ÝMGE ÖYKÜLER YIL 2, SAYI 7, ÞUBAT-MART 2006 97