kendisine sunduğu mağara gibi barınaklardan başlayarak günümüzdeki modern kentleşmeye kadar geçen binlerce yıllık

Benzer belgeler
ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ MİMARLIK BİLGİSİ YUNAN UYGARLIĞI

Aynı Duvarda Düzlenmiş ve Düzlenmemiş Yüzeyler

Roma mimarisinin kendine

ANTİK ÇAĞDA ANADOLU ANATOLIA AT ANTIQUITY KONU 3 FRİGLER 1

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu

Şehir devletlerinin merkezlerinde tapınak bulunurdu. Yönetim binası, resmî yapılar ve pazar meydanları tapınağın etrafında yer alırdı.

III.ULUSLARARASI MERMER ve DOĞAL TAŞLAR KONGRESİ KÜLTÜR GEZİSİ KILAVUZU

KLASİK DÖNEM. Atina Akropolü, M.Ö.5.yy.

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

Antik Yunan Kentleri (Polis)

KÜLTÜR VARLIKLARI, ANITSAL YAPILAR, SİTLER vb. ÇEVRE VE PEYZAJ TASARIMI

Konya İli Beyşehir İlçesi Fasıllar Anıtı ve Çevresi Yüzey Araştırması 2013 Yılı Çalışmaları

ESKİÇAĞ TARİHİ ve UYGARLIKLARI-III 4.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Eski BATI SOSYAL ve SİYASAL YAŞAM

HELENİSTİK DÖNEM. Pergamon - Bergama. Erken Dönem M.Ö yüzyıllar -kırık buluntuları -erken dönem kent duvarı

En eski uygarlıklardan biri olan Mısır Uygarlığı Nil nehri vadisinde gelişmiştir. Mısır mimarisinin en önemli yapıtları Mısır Piramitleri dir.

Yunan Medeniyeti kendinden sonraki Hellen ve Roma Medeniyetleri üzerinde etkili olmuştur.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. Anadolu Üniversitesi Yılı Side Kazısı Çalışmaları. (12 Temmuz-8 Eylül 2010)

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU KAZI DESTEĞİ: POLEMAİOS ONUR ANITININ KAZI, RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORU

Bayraklı Höyüğü - Smyrna

Urla / Klazomenai Kazıları

TUR 1 - ĠSTANBUL KLASĠKLERĠ


İ Ç İ N D E K İ L E R

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

AR&GE BÜLTEN. Kültür Turizmi ve İzmir

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

PRT 403 Geç Asur-Geç Babil Arkeolojisi

ARK433 Güz S - 3. Doç. Dr. Haluk Çetinkaya

İktisat Tarihi II. IV. Hafta

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

9. SINIF KONU TARAMA TESTLERİ LİSTESİ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

Tel: (224) Tel iç hat: Faks: (224) Faks iç hat: temel terim, kavramlar.

KENT KİMLİĞİ ve PEYZAJ TASARIMI

ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ ARKEOLOJİ BÖLÜMÜ DERS KATALOĞU

A D I Y A M A N Ü N İ V E R S İ T E S İ

GÜZ DÖNEMİ SEÇMELİ DERS LİSTESİ

Ürün Detayları EHO DES 9. SINIF DENEME SINAVLARI SORU DAĞILIMLARI. Eğitim doğamızda var

ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ ARKEOLOJİ BÖLÜMÜ DERS KATALOĞU

görülen sanat görülmektedir? dallarını belirtiniz.

Ekolojik Tasarımlar ve Sanat

GÜZ YARIYILI ARKEOLOJİ BÖLÜMÜ 1. ÖĞRETİM HAFTALIK DERS PROGRAMI PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA ARK131

HİERAPOLİS, 06/08/14-21/08/14 ÇALIŞMALARI MERMER RESTORASYONU ÇALIŞMALARI

MAĞARALARI VE YERLEŞİM ALANI


Bugünkü Teknolojiyle Bile İnşa Edilmesi Mümkün Olmayan 19 Akıl A lmaz Antik Yapı

The Byzantine-Era Daily Use Pottery Found in the Thermal Spring in Allianoi

Doç. Dr. Tolga BOZKURT SAN CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK MİMARİSİ BATILILAŞMA DÖNEMİ OSMANLI MİMARİSİ

HABERLER ÖZBEKİSTAN-TÜRKİYE ULUSLARARASI ARKEOLOJİK ÇALIŞMALAR PROJESİ: ÖZBEKİSTAN DA YERKURGAN MERKEZ TAPINAĞI 2013 YILI ARKEOLOJİK KAZI ÇALIŞMASI

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ - MİMARLIK BÖLÜMÜ RESTORASYON ANABİLİM DALI YERLEŞİM DOKULARININ ÇÖZÜMLENMESİ

URARTULAR. topografik özelliklerinden dolayı federasyon üyelerinin birbirleriyle bağları gevşekti.

DÜNYA GÖRÜŞÜ VE SİYASAL SİSTEMİN MEKANA YANSIMASI. Dy3 ANTİK YUNAN KÜLTÜRÜ YUNAN KENTİ SİTE (POLİS)

Tarih Öncesi Çağlar - PREHĠSTORĠK DEVĠRLER

Aphrodite nin Kenti Aphrodisias

Çaldıran daha önceleri Muradiye İlçesinin bir kazası konumundayken 1987 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne yükselmiştir.

Turizmde Arz (Tarihsel Çekicilikler)

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi

TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRETİM YILI DERS PROGRAMI

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖĞRETİM YILI GÜZ DÖNEMİ ARKEOLOJİ BÖLÜMÜ KESİNLEŞMİŞ HAFTALIK DERS PROGRAMI GÜN SAAT

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

YAZ 2015 SAYI: 305. şehir tanıtımı

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA

SANAYİ-ÖNCESİ KENTLERİN TEMEL ÖZELLİKLERİ (Ortaçağ Kentleri)

AKSARAY ÜNİVERSİTESİ SABİRE YAZICI FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ ARKEOLOJİ BÖLÜMÜ LİSANS DERS KATALOĞU I.SINIF 1.YARIYIL ZORUNLU DERSLER (1.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI

2. Gün 30/10/2016 Tebriz Sabah kahvaltımızın ardından tam günlük turumuza başlıyoruz ve 1958 tarihinde kurulmuş ve üç büyük salon, bahçe, ofis

Doç. Dr. SERDAR GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

TÜRKİYE PEYZAJI (FAKÜLTE)

AHLAT ARKEOLOJİK KAZISI ÇİNİ ÖRNEKLERİ VE EL SANATLARI SERGİSİ ÜZERİNE

İşte böylesine bir tatil isteyenler içindir Assos. Ve Assos ta yapılacak çok şey vardır:

TEKNOLOJİ VE TASARIM DERSİ

ARKEOJEOFİZİKSEL ÇALIŞMA RAPORU

İzmir İli Arkeolojik Yüzey Araştırmaları

Adıyaman'ın İsmi Nereden Geliyor?

BASIN AÇIKLAMASI Dünya Kupası Başlarken Bir Şehir Stadımız Daha Yıkılıyor

YERYÜZÜNDE YAŞAM ANADOLU VE MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI

ÖĞRETİM YILI DERS İNTİBAKLARI. I.YY ARY 105 Tarih Araştırma Yöntemleri 2+0 4,5 Z I.YY ARY 105 Tarih Araştırma Yöntemleri MS

Helen Birliği/İskender İmparatorluğu

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

EFES Meryem Ana'yı ağırladı

T.C. İZNİK KAYMAKAMLIĞI Kılıçaslan İlkokulu Müdürlüğü İLÇEMİZİ TANIYOR, TANITIYORUZ

Ders Adı : ARKEOLOJİYE GİRİŞ Ders No : Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri.

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

ARKEOLOG TANIM A- GÖREVLER

SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI

BERGAMA [PERGAMON] DOSYASI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ. Selçuklu Dönemi Yapıları ile Bahçe ve Peyzaj Sanatı

Roma İmparatorluğu nda uygulanan taş kaplı yol kesiti A: toprak, B-D: taş katmanlar, E: taş kaplama, F: kaldırım ve G: bordür

MED SANATI: Arkeolojik kaynaklar ise çok sınırlıdır. Iran arkeolojisinde Demir Devri I I I. safhasıdır (Orta Batı İran da: ).

Türk-Alman Üniversitesi. Hukuk Fakültesi. Ders Bilgi Formu

SELANİK HAMZA BEY CAMİSİ

İÇİNDEKİLER SÖZEL BÖLÜM

İKTİSADİ DÜŞÜNCELER TARİHİ

KVK101 KORUMA-ONARIM KAVRAM ve İLKELERİ

KONURALP TEKNİK GEZİ RAPORU

Transkript:

ÖZET: Yrd. Doç. Dr. Şükrü Özüdoğru: Sosyal bir varlık olarak insan, dünyada varoluşundan günümüze topluluk halinde yaşamını sürdürmüştür. İnsanoğlunun, doğanın kendisine sunduğu mağara gibi barınaklardan başlayarak günümüzdeki modern kentleşmeye kadar geçen binlerce yıllık yerleşim evrimindeki temel itici güç, tarih öncesi çağlardan başlayarak doğaya karşı verdiği mücadelede ana unsurlardan olan barınma ihtiyacıdır. Bu uzun sürecin en önemli aşamalarından birisi de MÖ 7. yüzyılda belirginleşmeye başlayan düzenli kent yerleşiminin ve özünde kent vatandaşlığı kavramını da içeren polis kent devletlerinin ortaya çıkışıdır. Bu aşamadan itibaren kent olmanın asıl koşullarından birisi olarak kabul gören, bir polisin veya Roma İmparatorluk döneminde metropolis lerin kalbi sayılan agora ların mimari bir form olarak ortaya çıkışına tanık olunur. Roma İmparatorluk Dönemi nde forum olarak adlandırılan agora, antik çağ kentlerinde bir toplanma merkezi işlevindedir. Fakat bu işlev sadece basit bir çarşı, pazar yeri olmanın ötesinde kent halkının sosyal, siyasal, kültürel ve ticari aktivitelerinin de merkezi olma anlamındadır. Agoraların mimari form gelişiminin ve kentin en önemli kamu yapılarının düzenlenmesinde odak noktası olmalarının temeli bu çok yönlü işlevlerinin bir sonucudur. MÖ. 5. yüzyıldan başlayarak sürekli gelişen ve değişen bu mimari formun kent yaşamındaki önemi, Selçuklu ve Osmanlı kentlerindeki bedesten ve çarşılarla devam etmiş, günümüz modern kentlerindeki büyük alış-veriş merkezlerine dek sürmüştür. ABSTRACT: Assoc. Prof Şükrü Özüdoğru, from MAKU Faculty of Arts and Sciences Archeology Department, reports Human as a social creature lived in communities from the Creation up to now. The basic driving force of the thousand years settlement evolution of humanity from the shelters like caves to the modern cities is the necessity to shelter which is one of the fundamental factors of struggling against the nature since the prehistoric times. One of the significant stage of this long period is the appearance of polis city states which also consisted the concept of citizenship and regular city settlement which came into focus in the 6th century B.C. After this stage it was witnessed the appearance of agora, which is agreed to be one of the fundamental condition of being a city and counted as the heart of the polis or metropolis at the Roman Era. Agora, which was called forum at the Roman Era, functioned as a meeting center at the ancient cities. However this function, beyond being a market place, was a center for social, political, cultural and commercial activities. As a result of this multifunctional form, agoras were the focus point of settlement of the main public buildings of the city and they developed that much architectural form. The importance of this architectural form which have developed and changed since 5th century B. C., continued as covered and uncovered bazaar at the Seljuk and Ottoman Era and turned into shopping centers in today s modern cities. (Translated by: BURDİL)

İnsan doğasında bizi günahkâr olmaya zorlayan birçok farklı eğilim vardır; fakat kazanç hırsı bunlar içerisinde en güçlü olanıdır (Pausanias, Periegesis tes Hellados, IV.4.1-5.2) Sosyal bir varlık olarak insan, dünyada varoluşundan günümüze topluluk halinde yaşamını sürdürmüştür. İnsanoğlunun, doğanın kendisine sunduğu mağara gibi barınaklardan başlayarak günümüzdeki modern kentleşmeye kadar geçen binlerce yıllık yerleşim evrimindeki temel itici güç, tarih öncesi çağlardan başlayarak doğaya karşı verdiği mücadelede ana unsurlardan olan barınma ihtiyacıdır. Genel hatlarıyla bu uzun süreç, insan topluluklarının Paleolithik Dönem deki (Yontma Taş Dönemi) doğal oyuk veya mağaralardan, Neolithik Dönem deki (Cilalı Taş Dönemi) tarımcı köy yerleşimlerine, Tunç Çağı nda etrafı surlarla çevrili gelişmiş kale - kent yerleşimlerine, Demir Çağ içlerinde Polis, Roma İmparatorluk Dönemi nde Metropolis ünvanlı, önemli kamu yapılarıyla (bazilika, tiyatro, stadion, tapınaklar, agora, hamam, odeion gibi) donatılmış site olarak adlandırılan düzenli kentlere (hippodamik) ve nihayetinde günümüz modern şehirlerine uzanan yerleşim tarihini oluşturmaktadır. Bu süreçteki gelişimin tanımlanmasında, insan topluluklarının sadece sosyal değil, aynı zamanda kültürel, ekonomik ve siyasal faaliyetleri ya da yapıları da belirleyici olmuştur. Kısaca toplumların yerleşim tarihi, onların sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel evrimlerinin tarihiyle paraleldir diyebiliriz. Bu uzun sürecin en önemli aşamalarından birisi de MÖ 7. yüzyılda belirginleşmeye başlayan kent yerleşiminin ve özünde kent vatandaşlığı kavramını da içeren polis kent devletlerinin ortaya çıkışıdır. Genellikle siyasal anlamda kurumsallaşmış, belirli oranlarda toplumsal katılımla gelişmiş bir kentli yaşamı ifade eden polisin ortaya çıkışı ve gelişimi üzerine yakın geçmişte hem tarihçiler hem de arkeologlar tarafından yoğun araştırmalar yapılmıştır. Bugün pek çok araştırmacı için polisin doğuşu deyimi hem kentin doğuşu hem de devletin doğuşu ile eş anlamlıdır. Fakat bu süreç, Mezopotamya ve Anadolu da MÖ 3. binyıl başlarında (Tunç Çağ başlangıcı) ilk merkezi yönetimli krallıkların ortaya çıkışlarıyla başlayan ve MÖ 5. yüzyıl Atinası nda farklı sınıftan kent vatandaşlarının da belirli oranlarda temsil edildiği yarı demokratik (çünkü henüz eşitsizlikçi ve köleci bir toplum yapısı mevcuttur) yönetim biçimine değin devam eden uzun bir dönemi ifade etmektedir. Genel bir tabirle bu uzun süreç, eski toplumların aynı zamanda krallıktan tiranlığa, aristokrasiden oligarşiye, toplumsal çoğunluğun anayasal egemenliğinden demokrasiye siyasal evrimini de kapsamaktadır. MÖ 6. yüzyıldan itibaren Yunanistan ve Ege kıyılarında kent yaşamını vurgulayan polis günümüzde Latince kökenli olarak site veya kent devleti olarak kısaca tanımlansa da, bu öz açıklamalar polisin içeriğini tam olarak karşılamazlar. Çünkü erken dönem polisleri ve Roma İmparatorluk Dönemi ndeki özellikle

eyaletlerde kısmen otonom olan birçok kent devleti, sadece ana şehrin yayıldığı yerleşim yerini değil, diğer komşu kentlerle siyasi sınırlarını belirleyen ve ana kenti besleyen geniş kırsal alanı da (teritoryum) ifade ederler. Ayrıca klasik anlamda polis, bazı yönleriyle devletten oldukça farklı, kendine özgü bir kurum niteliğine de sahiptir. Genel kabul gördüğü şekliyle, bir polisin temel unsurlarını üç maddede özetleyebiliriz. İlk olarak, belirli fiziki mekânlardan (akropolis, agora, stoa, tapınaklar, tiyatro, stadion vb. gibi) oluşan kent merkezi (asty) ve kasaba veya köy niteliğinde küçük birimli yerleşimlerin olduğu (khora, kome gibi), ana kenti besleyen bir kırsal alana (teritoryum) sahiptir. Ana kent ve sahip olduğu kırsalı arasındaki ilişki dahi bugün arkeolojinin önemli araştırma konularından birisi haline gelmiştir. Antik dönemde de birçok düşün ve yazın insanı kent ve kırsal yaşamı, kıyaslaması hatta ahlaksal yapısı üzerine eserler vermişlerdir. İkinci olarak bir polis toplumunun ana ögesini, bazı siyasi, ekonomik, sosyal haklara sahip vatandaşlar oluşturmaktadır. Bir polis olarak, toplumun sosyal tabakaları, sınıfların ortaya çıkışı, aralarındaki çekişme ve mücadeleleri, vatandaşlık hakları gibi konuların en iyi bilindiği örneklerden birisi MÖ 7. ve 5. yüzyıllar arası Atina sıdır diyebiliriz. Son olarak ise polislerde bir devlet yapısı söz konusudur ve bu siyasi yapı etrafındaki diğer polis veya toplumlarla ilişki içindedir. Polisin ve içerisinde yaşayan topluluğun niteliği ve niceliği, Platon veya Aristoteles gibi birçok ünlü antik çağ düşünürünün temel araştırma konularından olmuştur ve onlar kendi dönemlerinde ideal toplumun ve ideal devletin nasıl olması gerektiği üzerine kafa yormuşlardır. Örneğin Aristoteles Politika adlı eserinde, Hesiodos un Önce bir ev, eş ve toprağı işlemek için bir öküz bul... (İşler ve Günler, 405) deyişinden hareketle, Oikos u yani aile yi, polisin temeli olarak görmüştür (Politika, 1252b). Yani bu düşüncesine göre, polisi bir bina gibi tasavvur edersek, aile bu binanın yapı taşıdır. Antik dönem polisinde filozofların ideal toplum ve devlet yapısı üzerine bu arayışları aynı dönem toplumundaki siyasi ve sosyal olaylarla paralel gelişmiştir. Örneğin en önemli ve iyi bilinen polis örneği olarak Atina da toplumu oluşturan aristokrat, tüccar - zanaatkâr, işçi, köylü gibi farklı sınıfların polis içindeki siyasi, ekonomik ve sosyal haklarının ortaya konulması; MÖ 7. yüzyıldan başlayarak 5. yüzyıl sonlarına kadar Drakon, Solon, Peisistratos, Kelisthenes, Perikles gibi kanun koyucu yöneticilerin yaptıkları yasal düzenlemelerle, reformlarla mümkün olabilmiştir. Polis kavramı, ortaya çıkışı, kapsamı veya gelişimi doğrudan konumuzu teşkil etmese de antik dönemin kent yaşamında merkez kabul edilen agora ların ortaya çıkışı ve gelişimiyle iç içe oluşu, konuya böyle bir girişi gerekli kılmıştır. Eski Yunanca bir kelime olan ve toplanmak, bir araya gelmek fiilinden köklenen agora, antik çağ kentlerinde özellikle büyük ve önemli bir kent vasfı taşımada aranan temel unsur olmuştur. Bu önemi sebebiyle MÖ 6. yüzyılla birlikte antik kentlerin kalbi sayılır agoralar. Bugün antik kentlerin genellikle ziyaretçiler için hazırlanmış olan rehber kitaplarında veya tanıtım broşürlerinde kısa ve dar kapsamıyla çarşı, pazar yeri olarak bilinmektedir. Daha geniş anlamıyla agora, antik şehirlerde kent sakinlerinin politik, ticari, dini ve kültürel faaliyetlerini gerçekleştirdiği, konumuyla kentin

merkez noktasını oluşturan, kentteki tapınaklar, tiyatro, gymnasion, stadion, bazilika gibi diğer kamu yapılarının konumunda da odak olan bir mimari formdur. Roma kentlerinde forum adıyla gelişimini ve önemini sürdürmüştür. İşlevini belirleyen temel eylem toplanmak tır. Bu açıdan bakıldığında agora adı altında henüz planlanarak düzenlenmiş belirli bir mimari formun ortaya çıkışından çok önceleri de, düz basit bir toplanma meydanı olarak, farklı kültür ve coğrafyalardaki yerleşimlerde öncülleri bulunmaktadır. Kent mahiyetindeki tüm antikçağ yerleşimlerinde halk, belirli faaliyetler için doğal olarak bir meydan niteliğindeki düz, genişçe boşluk alanlara gereksinim duymuştur. Bu yönüyle bazı araştırmacılar tarafından agoranın kökleri, MÖ 2. binde Girit Adası nda ileri bir uygarlık olan Minos kentlerine kadar götürülmüştür. Özellikle Tunç Çağ kent planlarındaki aynı özellikte boşluklar birçok Yakındoğu ve Anadolu yerleşiminde de görülmektedir. Fakat Mezopotamya, Anadolu ve Yunanistan daki MÖ 3. ve 2. binyıl Tunç Çağ kent planlarında asıl olan, Demir Çağ polislerinde (MÖ 1. bin) akropolis anlamını kazanacak olan yukarı kent - tir. Genellikle savunma açısından avantajlı yüksekçe bir tepe ve yamaçlarına kurulmuş olan Anadolu da Hititler in başkenti Hattuşa (Boğazköy) veya Yunanistan da Akhalar ın en önemli yerleşimlerinden Mykenai gibi Tunç Çağ kentlerinde siyasi yapı, merkezi otorite olarak krallıktır ve kralın sarayı, artı malın kral adına istiflendiği depolar gibi kentin en önemli, anıtsal yapılarının bulunduğu yüksek yer yukarı kent tir. Yukarı kentin etrafı bir sur yapısıyla çevrelenmiştir, bu surun dışında kent halkının oturduğu ve ikinci bir savunma duvarıyla korunan aşağı kent yer almaktadır. Bu krallıklarının yıkılıp, Demir Çağ içlerinde Ege havzasında polis kent devletlerinin ortaya çıkmasıyla, Tunç Çağ kentlerinin en önemli bölümünü oluşturan yukarı kent, akropolis adıyla daha çok dini işlevli sembolik bir alana dönüşmüştür. Artık kentin en önemli merkezi bölümü, aşağı kent te yer alan ve vatandaşların kent yaşamındaki siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel rolünü vurgulayan agora olmuştur. Polis kentleri toplumsal ve idari açıdan giderek daha karmaşık hale geldikçe ana kentin fiziki sınırları içinde ayrı bir alan ayırma ihtiyacı da güçlenmiş ve bu alanın çok yönlü farklı işlevleri, bu gereksinimleri giderecek yapıları da gerektirmeye başlamıştır. Başlangıçta kentin ana caddelerinin odaklandığı basit bir meydan niteliğindeki agora, MÖ 5. yüzyılla birlikte nispeten hızlı bir mimari gelişim göstermiştir. Yukarıda belirttiğimiz nedenlerden dolayı içlerinde ya da etraflarında inşa edilen bouleuterion (meclis binası), prytaneion (idari bina) gibi yönetim binaları ve mahkemeleriyle siyasi; kutsal alan, tapınaklar ve tanrı tanrıça heykelleriyle dini; stoa (sütunlu revak), atölye ve dükkânlarıyla ticari; nympheion (çeşme yapısı), tiyatro, gymnasion (beden eğitimi yapısı), stadion (stadyum) gibi yapılarıyla sosyal ve kültürel önemi artan agoralar, yeni kent planlamacılığında vazgeçilmez temel unsur olmuşlardır. Artık kentteki her vatandaşın politika yaptığı, Sokrates gibi birçok filozofun düşüncelerini yaydığı, sanatçıların eserlerini sergilediği, sıkı pazarlıklarla her türlü alışverişin yapıldığı, halkın lokantalarda karnını doyurduğu, kente gelen yabancı tüccarların mallarını pazarladığı, bankerlerin faizle borç para verdiği, aristokrat, toprak ağası, zanaatkâr, esnaf, usta, asker, köylü, işçi, köle gibi çok farklı kesimlerin buluştuğu, kent yaşamının her yönüyle aktığı, canlı, hareketli yerlerdir agoralar. Antik çağda kent ekonomisi için oldukça önemli olan agoralardaki alım-satımlarda öne çıkan ticari mallar arasında pişmiş topraktan kap kacak, metal eserler, değerli taş veya madenden yapılmış takılar, zeytinyağı, tekstil ürünleri, deri, şarap, hububat ürünleri, baharat, et, balık, sebze ve meyveler sayılabilir. Ayrıca o dönemki köleci toplum yapısı itibarıyla köle ticaretinin de önemli bir ekonomik faaliyet olduğunu belirtmek gerekir. Bu nedenlerle, bugün antik kentlerde yürütülen arkeolojik kazı çalışmalarında da, o kentteki günlük yaşamı yakalayabileceğimiz, döneminin insanını en çok hissedebileceğimiz eser veya kanıtlar genellikle agoralardan ele geçmektedir. Agoranın başlangıcındaki basit mimari formu, uluslararası ticaretin artması, kent nüfusunun artması, toplumdaki siyasi, kültürel ve sanatsal faaliyetlerin yoğunlaşması gibi farklı nedenler sonucu giderek gelişmiştir. Özellikle MÖ 5. yüzyılda Yunanistan da Atina, Korinth gibi kentlerde ve Ege nin Anadolu yakasındaki Smyrna, Miletos, Pergamon, Ephesos gibi kıyı kentlerinde önceden düşünülerek planlanmış agoralar karşımıza çıkar. Giderek yaygınlaşan bu mimari form neredeyse kent statüsündeki her antik yerleşimin temel yapısı olmuştur. Artık agora, kent vatandaşı veya yabancı bütün halka açık; resmi, adli, dini ve asıl olarak ticari işlerin yapıldığı; içinde stoa olarak adlandırılan ve asıl işlevi cadde kenarlarında ve dükkânların önündeki kaldırımlarda halkı

güneş ya da yağmur gibi etkenlerden korumak olan sütunlu revak ve dükkânların yanı sıra, tapınak ve sunakların da yer aldığı; basit veya anıtsal çeşmelerle donatılmış, heykellerle süslü, ağaçlarla veya süs bitkileriyle peyzajı yapılmış bir pazar yeri olarak klasik mimari formunu almıştır. Şüphesiz, antik dönemde agoranın ayrılmaz temel parçası, köken olarak Urartu tapınaklarının avlularındaki ahşap sundurmaya kadar gidebilen ve kendi içinde de gelişim gösteren sütunlu revaklar ya da literatürdeki adıyla stoa lardır. Agora stoalarının bazen portiklerin gerisindeki dükkânların bir grubunun ya da tamamının bir meslek grubuna ayrılması ve örneğin zahireciler stoası, kunduracılar stoası veya dericiler stoası gibi onun adıyla anılması da bilinen bir uygulamadır. Antik dönemde hem antik yazarların anlatımlarından hem de ele geçen yazıtlardan, kent yaşamını düzenleyen yazılı kanunlarca belirlenmiş kurallar kapsamında, agoralardaki düzeni ve ticari faaliyetlerinin denetlenmesini sağlayan kanunlar ve bu işlerle ilgili görevlendirilmiş memurlar olduğu bilinmektedir. Literatürde agoranomos olarak bilinen bu tür memurların Atina, Delos, Megara, Paros, Miletos gibi kentlerde bulunduğunu ele geçen yazıtlardan öğreniyoruz. Yine iyi bilinen bir örnek olarak Atina da her yıl kura ile seçilen on agoranomos olduğu tespit edilmiştir. Belki günümüz zabıta teşkilatıyla kıyaslanabilecek bu memurların asal görevi agoraya nezaret etmek, genel düzeni sağlamak, küçük ticaret işlerinde hileleri önlemekti. Genelde bütün ticari malları teftiş ederler, vatandaşlara bedava yabancılara ise belli bir ücret karşılığında mallarını perakende olarak agorada satma iznini verirlerdi. Böyle bir memurun kazı çalışmalarını yürüttüğümüz Kibyra antik kentinde de var olduğu, Kibyra Agorası 2012 yılı çalışmalarında ele geçen bir yazıt sayesinde belirlenmiştir. Zamanla bir metropolis niteliğiyle Ephesos veya Side gibi liman kentlerinde ya da bölgemizdeki Kibyra (Gölhisar) ve Sagalassos (Ağlasun) gibi önemli kentlerde olasılıkla kalabalık nüfusları sebebiyle, ticaret ve devlet agorası veya aşağı ve yukarı agora olmak üzere birden fazla agoranın olduğu bilinmektedir. Genel olarak agoraların, erken dönemlerde üç veya Roma İmparatorluk Dönemi nde dört tarafları revaklarla (stoa) sınırlandırılmış geniş bir düzlük şeklindeki kare veya dikdörtgenimsi planları, kentlerin topografik özelliklerine göre değişkenlik gösterebilmektedir. Genellikle görece düz bir arazide kurulmuş olan liman kentlerinde klasik agora planı rahatlıkla uygulanmışken, Kibyra veya Sagalassos gibi yüksekçe tepelik bir alanda kurulmuş kentlerde agoralar, birbirine organik olarak bağlanmış teraslar halinde planlanmıştır. Örneğin ülkemizde henüz kazı çalışmaları devam eden antik Smyrna (İzmir) Agorası, nispeten iyi bilinen örnekler arasındadır. MÖ 4. yüzyılda antik Smyrna Kenti nin taşındığı Pagos un (Kadifekale) kuzey yamacında kurulmuş olan İzmir Agorası, dönemin önemli kamu binalarıyla çevrilmiş bir devlet agorası niteliğinde, dikdörtgen formda planlanmış, ortasında geniş bir avlunun yer aldığı ve etrafının sütunlu galerilerle (stoa) çevrili olduğu bir yapıdır. Üst üste yükselen teraslar şeklinde planlanmış bir agora örneği olarak, arkeolojik kazı çalışmaları T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi adına tarafımızdan yürütülen Kibyra antik kenti agorası verilebilir. Olasılıkla MS 23 yılında yaşadığı deprem felaketinden sonra, daha erken yapı üzerine Roma İmparatorluk Dönemi başlarında yeniden inşa edilmiş olan Kibyra Agorası, antik kentin merkez aksında yer almaktadır. Kentin kalbi olma vasfını taşıyacak şekilde, Kibyra nın doğu batı eksenli Ana Caddesi nin orta kavşak noktası konumunda olup, etrafı hamam, tiyatro, odeion, stadion, gymnasion, tapınaklar, bazilika gibi kentin en önemli kamu yapılarıyla çevrelenmiştir. Kibyra Agorası, stadion ve tiyatro yapıları arasındaki düzlük alanda konumlanmış olup, üst üste üç teras halinde ve dikdörtgenimsi bir planda düzenlenmiştir. İşlevine uygun olarak, yapı boyunca uzanan iki tarafında stoanın yer aldığı sütunlu bir cadde ve bunun her iki kenarında yer alan dükkânlar kazılar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Doğu Roma İmparatorluk Dönemi içlerinde (olasılıkla MS 6. 7. yüzyıllarda) Kibyra, Agora merkezli olarak küçülmüş ve Agora nın teras duvarları devşirme mimari elemanlarla kuvvetlendirilerek bir sur duvarı işlevi kazandırılmıştır. Surdan içeri giriş ise sonradan eklenen kapılarla sağlanmıştır. Agoranın henüz açığa çıkarılmamış kuzeydoğu ve güneydoğu köşelerinde iki tapınağın varlığı Geç Sur Duvarı nda kullanılan devşirme malzemelerden ve geriye kalan mimari izlerden anlaşılmaktadır. Ayrıca Kibyra Agorası nın bugün yaklaşık 3-4 metre yüksekliğinde bir dolguyla örtülü en üst teras düzlüğünde işlevi henüz tanımlanamamış bir yapının ve yuvarlak planlı (tholos) bir çeşme yapısının kalıntıları görüle- Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 19

bilmektedir. Yapılan kazılar neticesinde henüz ilk terasındaki toplam 115 m. uzunluğundaki caddesinin yaklaşık 80 metrelik bölümü açığa çıkarılmıştır. Caddenin batı kenarında sütunlu revakla örtülmüş bir kaldırım ve sonrasında Roma Dönemi dükkânları yer almaktadır. Kaldırımın altında kentin tatlı su ihtiyacına yönelik pişmiş toprak künk sıraları sağlam olarak ortaya çıkarılmıştır. Caddenin batı kenarında ise yine sütunlu bir revakla örtülmüş kaldırım ve Geç Roma Dönemi nde inşa edilmiş dükkânların zemini ise opus spicatum adı verilen bir teknikle yapılmış, büyük bir kısmı sağlam ele geçmiş bir mozaik döşemle kaplanmıştır. Kibyra Agorası kazılarından ele geçen yüzlerce küçük eser (sikkeler, takılar, heykelcikler, seramik kaplar, heykel parçaları gibi) döneminin gündelik yaşamı ve Kibyra nın ticari, sosyal hayatının canlılığına ilişkin önemli bilgiler edinmemizi sağlamıştır. Bu yaşamı en iyi belgeleyen ve hâlâ o dokuyu hissetmemizi sağlayan mimari unsurlar arasında, bugün kente gelen ziyaretçilerin de rahatlıkla görebilecekleri, içinde pişirme fırınıyla ve kaldırımındaki sütunu üzerine kazınmış adıyla bir et lokantası (bu dükkân içerisinde servis yapılan mermer sini veya masa parçaları da ele geçmiştir) ve cadde kenarında canlı balık satışı yapılan küçük bir havuz sayılabilir. Agoralar Roma imparatorluk Dönemi nde Roma Forumu na dönüşmüş, daha geniş işlevde kozmopolit yapılar haline gelmişlerdir. Fiziki tasarlarıyla, dört tarafı sütunlu revakla (stoa) kapalı, kare planlı yapılar olarak karşımıza çıksalar da, Ülkemizdeki birçok antik kentte görüldüğü üzere, Roma Eyaletleri ndeki kentlerde daha çok eski klasik agora formunun devam ettiği anlaşılmaktadır. Forum yine toplumsal yaşamın merkezini oluşturmaktaydı. Başlangıcında sadece özel binalardan arındırılmış ve ticari, adli, dini, siyasi işlevlerde, toplumsal pazar yeri, geçit yeri, seçim alanı, sayım merkezi ve gladyatör arenası gibi her tür kamusal kullanıma ayrılmış açık bir alandı. Özellikle Roma imparatorlarının siyasi propaganda amacıyla yaptırdıkları zafer sütunları, zafer takları veya anıtları, kendi heykelleri gibi yeni unsurlar forumlarda yer almaya başlamıştır. Şehir hayatı daha karmaşık hale geldikçe forum un çehresi değişmiş ve burada yer alan faaliyetlerin sınırı da daralmıştı. Her zaman önemini koruyan faaliyetler hukuk ve imparator veya senatonun yönetimiyle ilgili olanlardı. Bunun yanı sıra aktörler ve gladyatörler için özel konaklama birimleri sağlandığı gibi, değişik gıda maddeleri özellikle de kasaplık gibi kirli işlem gerektirenler için ayrı pazarlar kurulmuştu. Antik Roma da sığır, domuz, balık, sebze ve köleler için uzmanlaşmış ayrı pazarların varlığı bilinmektedir. Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri nde ise ticaret mekânları, Antik Çağ agoralarıyla özdeş biçimde kentte merkezi bir alanı vurgulamıştır. Çarşıların şehir içi konumları, gelişigüzel olarak seçilmemiştir. Yer seçiminde; kale veya şehir surlarına, ana yollara ve kültürel alanlara yakınlık gibi faktörler önemli rol oynamıştır. Büyüklük ve mimarilerine göre bedesten, arasta gibi isimler alan ticari mekânlar, çarşı pazar, imalathaneler, atölyeler, hanlardan oluşan büyük bir kütledir. Yine antik çağ ago-

ralarıyla özdeş biçimde, Osmanlı da çarşı pazar alanları sadece ekonomik faaliyetlerin görüldüğü bir ticari alan değil, aynı zamanda merkezinde yer alan cami ile dini ve konaklama, dinlenme mekânlarıyla sosyal faaliyetlerinde yapıldığı alan olmuştur. Çarşı sisteminin merkezini (ulu) cami veya bedesten oluşturur. Bu merkezin etrafında da ticaret yapılan alanlar, dükkânlar bir kuşak oluşturmaktadır. Bu kuşak aynı zamanda konaklama, dinlenme, ibadet ve kişisel hizmetler gibi fonksiyonlara da sahiptir. Çarşı sisteminin en dış kuşağını ise üretim yapılan alanlar oluşturmaktadır. Çarşı sistemi, ikamet alanlarından kesin çizgilerle ayrılmıştır. Günümüz kentlerinde ise ticari canlılığın en yoğun yaşandığı mekânlar olarak büyük alış - veriş merkezleri karşımıza çıkmaktadır. Bu devasa kütlelerin artık kültürel ve politik işlevleri kalmayıp daha çok tüketime dayalı ticari işlevleri ön plandadır. Günümüz toplumunun; sosyolojik açıdan bilgi toplumu, teknoloji toplumu gibi adlar altında sınıflandırılıp incelenmesinde karşımıza çıkan tüketim toplumu adlandırması da gelinen noktayı işaret etmektedir. KAYNAKÇA 1. Akın Ersoy, Agoralar ve Bir Ticaret Yapısı Örneği: Agora Stoaları, Ege Mimarlık, 1995 / I, 50-52. 2. Alâeddin Şenel, Eski Yunanda Eşitlik ve Eşitsizlik Üstüne (Ankara, 1970). 3. Aristoteles, Politika (Çev. Mete Tuncay) (İstanbul, 1975). 4. Aristoteles, Atinalıların Devleti (Çev. F. Akderin) (İstanbul, 2005). 5. Doç. Dr. Lütfi Şeyban, Endülüs Çarşı Pazar Düzeni ve Selçuklu Osmanlı Geleneğiyle Mukâyesesi, II. Uluslararası Ahilik Sempozyumu, 19-20 Eylül 2012, Ahi Evran Üniversitesi Ahilik Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi, Kırşehir, 2012, II. Cilt, 707-717. 6. Homer A. Thompson - R. E. Wycherley, The Agora of Athens: The History, Shape, and Uses of an Ancient City Center, Athenian Agora, Vol. XIV, American School of Classical Studies (Princeton, 1972). 7. J. Camp, The Athenian Agora site guide, American School of Classical Studies (Princeton, 2010). 8. John Rich A. Wallace-Hadrill, Antik Dünyada Kırsal ve Kent (Çev. Lale Özgenel) (İstanbul, 2000). 9. Marcella Frangipane, Yakındoğu da Devletin Doğuşu (Çev. Z. Zühre İlkgelen) (İstanbul, 2002). 10. Martin Thorpe, Roman Architecture (Londra, 1995). 11. Mogens Herman Hansen, Polis: An Introduction to the Ancient Greek City-State (Oxford, 2006). 12. Nahit Bilgin, Felsefeden Ekonomiye Antik Yunan Dünyası (İstanbul, 2004). 13. Pernille Flensted Jensen, Thomas Heine Nielsen, Lene Rubinstein (Ed.), Polis & Politics. Studies in Ancient Greek History (Copenhagen, 2000). 14. Platon, Devlet (Çev. S. Eyüboğlu M. Ali Cimcoz) (İş Bankası Kültür Yayınları). 15. R. E. Wycherley, Antik Çağda Kentler Nasıl Kuruldu? (Çev. Nur Nirven/ Nezih Başgelen) (İstanbul, 1993). 16. S. Eyuboğlu A. Erhat (Çev.), Hesiodes, Eseri ve Kaynakları (Ankara, 1977). 17. Yrd. Doç. Dr. M. Sait Şahianalp Yrd. Doç. Dr. Veysi Günal, Osmanlı Şehircilik Kültüründe Çarşı sisteminin Lokasyon ve Çarşı İçi Kademelenme Yönünden Mekânsal Analizi, Milli Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 93, 149-168.