Adduktor kanal blokajına siyatik sinir blokajının eklenmesi: Bir anatomik çalışma

Benzer belgeler
Dr. Ayşin ÇETİNER KALE

Diagnostik Görüntüleme ve Teknikleri

KAFA TRAVMALI HASTALARDA GÖRÜNTÜLEMENİN TANI, TEDAVİ VE PROGNOZA KATKISI. Dr. Fatma Özlen İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi AD

TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma

Orta Anadolu da Son Yıllarda Yaşamış İnsan Femurlarının Antropometrik Analizi ve Kalkolitik Çağda Yaşayanların Femurları İle Karşılaştırılması

Düzen Sağlık Grubu Polikliniği Çok Kesitli Bilgisayarlı Tomografi

Columna vertebralis (omurga); vücudun arka ve orta kısmında yer alır, kemikten ve kıkırdaktan oluşur ve içinde omuriliği barındırır.

GELİŞİMSEL KALÇA DİSPLAZİSİ PROGNOZU VE GÖRÜNTÜLEME. Dr. Öznur Leman Boyunağa Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Radyoloji Bilim Dalı

Anatomik Pozisyon

RADYOLOJİ RADYODİAGNOSTİK ANABİLİM DALI-DÜTF- DİYARBAKIR

BİRİNCİL KEMİK KANSERİ

SÜRRENAL HASTALIKLARDA CERRAHİ YAKLAŞIM

VÜCUT EKSENLERİ ve HAREKET SİSTEMİ

İntraoperatif Rekürren Laringeal Sinir Monitorizasyonunda Tekrar Kullanım Güvenlimidir? Doç. Dr. Barış Saylam Ankara Numune EAH Meme Endokrin Cerrahi

GENİTAL VE ANAL BÖLGE MUAYENESİ

TIBBİ GÖRÜNTÜLEME TEKNİKLERİ PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ

ANATOMİ. 1) Makroskopik Anatomi. 2) Mikroskobik Anatomi

Çok Kesitli Bilgisayarlı Tomografik Koroner Anjiyografi Sonrası Uzun Dönem Kalıcı Böbrek Hasarı Sıklığı ve Sağkalım ile İlişkisi

Rejyonel Anestezi Sonrası Düşük Ayak

Dr. Murat DAŞ Çanakkale Onsekiz Mart Ünivetsitesi Acil Tıp AD.

Uyluk ön bölge kasları; musculus iliopsoas, musculus sartorius (terzi kası), musculus quadriceps femoris, musculus tensor fasciae latae dır.

ANATOMİK TERMİNOLOJİLERLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER VE HATIRLATMALAR. YRD. DOÇ.DR. Kadri KULUALP YRD. DOÇ. DR. Önder AYTEKİN

Omurga-Omurilik Cerrahisi

ENDODONTİK TEDAVİDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ

İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ Dönem 6 Öğrenim Esasları. A. Genel Tanıtım B. Çalışma Kılavuzu C. Rotasyon Tablosu D.Dönem Kurulu E.

Anatomi Terminolojisi ve Temel Bilgiler

hs-troponin T ve hs-troponin I Değerlerinin Farklı egfr Düzeylerinde Karşılaştırılması

Omuz kemeri kemikleri Clavicula (köprücük kemiği)

ANATOMİ ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI İLE

Bilim Uzmanı İbrahim BARIN

1-Radyolojide Fizik Prensipler Amaç:Radyolojide kullanılan görüntüleme sistemlerinin fiziksel çalışma prensiplerinin öğretilmesi amaçlanmıştır.

LAPAROSKOPİK SURRENALEKTOMİ DENEYİMLERİMİZ

Kalp ve Damar Cerrahisi. Anabilim Dalı

Truncus (arteria) pulmonalis

Naciye Sinem Gezer 1, Atalay Ekin 2

Tanı: Metastatik hastalık için patognomonik bir radyolojik. Tek veya muitipl nodüller iyi sınırlı veya difüz. Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak

Makale: The Nerves of the Adductor Canal and the Innervation of the Knee: An Anatomic Study.

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Aksillanın Görüntülenmesi ve Biyopsi Teknikleri. Prof. Dr. Meltem Gülsün Akpınar Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan

KOLON VE İNCE BAĞIRSAĞIN NONTÜMÖRAL REZEKSİYON MATERYALLERİNDE TANIYA YAKLAŞIM. Dr. Armağan GÜNAL GATA Tıbbi Patoloji AD - Ankara

Primal Pictures:Yeni Özellikler. Primal Pictures PowerPoint Sunumu

Asendan AORT ANEVRİZMASI

Dersi verecek öğretim üyesi okul yönetimi tarafından dönem başında belirlenecektir.

Tiroidin en sık görülen benign tümörleri foliküler adenomlardır.

Truncus (arteria) pulmonalis

İNSAN ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ FBÖ331, Ders Notları. Dr. Aktan, iders Projesi Kapsamında Tasarlanmıştır

ORTOPEDİK CERRAHİ GİRİŞİMLERLE İLİŞKİLİ İNFEKSİYONLARIN İRDELENMESİ. Dr. Hüsrev DİKTAŞ Girne Asker Hastanesi/KKTC

Dr. Aslıhan Yazıcıoğlu, Prof. Dr. Aydan Biri Yüksek İhtisas Üniversitesi Koru Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum AD

2016-TUS SONBAHAR BAŞVURU KILAVUZU Tablo 2 Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Programlar ve Kontenjanları*

Fizik Tedavide Antropometrik Ölçümler. Prof. Dr. Reyhan Çeliker

29 yaşında erkek aktif şikayeti yok. sağ sürrenal lojda yaklaşık 3 cm lik solid kitlesel lezyon saptanması. üzerine hasta polikliniğimize başvurdu

Uzm. Dr. Haldun Akoğlu

Tablo 2 Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Programlar ve Kontenjanları*

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK

GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ

KEMİK VE MİNERAL YOĞUNLUĞU ÖLÇÜMÜ (KMY) Dr. Filiz Yenicesu Düzen Laboratuvarı 6 Ekim 2013

EROZYONUN KANTİTATİF OLARAK BELİRLENMESİ. Dr. Şenay ÖZDEN Prof.Dr. Nuri MUNSUZ

Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitim Dalları ve Kontenjanları

DERS TANITIM BİLGİLERİ

Kinesiyoloji ve Bilimsel Altyapısı. Prof.Dr. Mustafa KARAHAN

CEP TELEFONUNA BAKIŞ AÇILARININ BOYUN BÖLGESİNE ETKİLERİ

Paratiroid Kanserinde Yönetim İzmir den Üç Merkezli Deneyim

TİP 1 DİYABETİ OLAN İNSÜLİN POMPASI KULLANAN BİREYLERE BAZAL İNSÜLİN DOZ DEĞİŞİKLİĞİ EĞİTİMİ VERMELİ MİYİZ?

Neden Çankaya Ortopedi?

İnvaziv olmayan mekanik ventilasyon tedavisinde klinik ve polisomnografik izlem: Basınç ayarı kontrolü rutin olarak yapılmalı mı?

Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor?

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HUZURSUZ BACAK SENDROMU, UYKU KALİTESİ VE YORGUNLUK ( )

AMAÇ İş yerinde bulunan ve sağlık açısından risk oluşturan faktörleri etkili bir şekilde kontrol altına alarak çalışanlar için sağlıklı ve güvenli bir

SAĞ VE SOL KOLON YERLEŞİMLİ TÜMÖRLER: AYNI ORGANDA FARKLI PATOLOJİK BULGULAR VE MİKROSATELLİT İNSTABİLİTE DURUMU

TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNDE GÜNDÜZ AŞIRI UYKULULUK HALİ VE DEPRESYON ŞÜPHESİ İLİŞKİSİ

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II

LUMBAL VERTEBRALARIN MORFOMETRİK İNCELEMESİ*

HEMODİYALİZ HASTALARININ GÜNLÜK YAŞAM AKTİVİTELERİ, YETİ YİTİMİ, DEPRESYON VE KOMORBİDİTE YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi

K 2 vitamini takviyesi postmenopozal kadınlarda kalça kemik geometrisi ve kemik gücü endekslerini geliştiriyor

Dr. Ayşin Çetiner Kale

TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMI UZMANLIK ÖĞRENCİSİ ÇALIŞMA KARNESİ

ANADOLU SAĞLIK MESLEK LİSESİ RADYOLOJİ ALANI RADYOLOJİ TEKNİSYENLİĞİ DALI BECERİ EĞİTİMİ DEĞERLENDİRME FORMU

Santral Bölge Diseksiyonunda Lenf Bezi Diseksiyon Genişliği ve Lokalizasyonunun Değerlendirilmesi

Alper ERKEN Metalurji Mühendisi, MBA

BETATOM EMAR GÖRÜNTÜLEME VE TANI MERKEZİ DENTO MAKSİLLO FASİYAL RADYOLOJİ BİRİM

TRAFİK KAZALARI, DÜŞMELER, DARP OLGULARI ve İŞ KAZALARINDA ADLİ SÜREÇ ÖRNEK OLGU DEĞERLENDİRMESİ

ÇOCUK YOĞUN BAKIMDA ULTRASONOGRAFİ EŞLİĞİNDE SANTRAL KATETER UYGULAMALARI

ENDOMETRİAL HİPERPLAZİ VE KARSİNOMUNDA NÜKLEUS BOYUTUNUN KARŞILAŞTIRMALI MORFOMETRİK ANALİZİ. Dr. Ayşe Nur Uğur Kılınç. Dr.

KULAK BURUN BOĞAZ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİM PROGRAMLARI. KBB-007 KBB Ab.D. Burun ve Paranazal Sinüs Hastalıkları Teorik Dersleri

ANATOMİ ALT TARAF KASLARI. Öğr. Gör. Şeyda CANDENİZ

KOLOREKTAL KARSİNOMLU HASTALARDA PRİMER İLE METASTAZ ARASINDA KRAS DİSKORDANSI

Göğüs Cerrahisi Hakan Şimşek. Journal of Clinical and Analytical Medicine

Beyin ve Sinir Cerrahisi. (Nöroşirürji)

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II

TİP 2 DİYABETİK BİREYLERDE GLOMERULAR FİLTRASYON HIZI HESAPLAMADA KULLANILAN ÜÇ FARKLI YÖNTEMİN KARŞILAŞTIRILMASI

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

Program Kodu Program Adı Puan Türü Genel Ek Kontenjan YBU Ek Kontenjanı Özel Koşullar ve Açıklamalar*

Genel Kimya II (2 0 4)

Eğitim Yılı. Dönem IV. Klinik Patoloji (Seçmeli) Staj Eğitim Programı

2018-TUS 2. DÖNEM EK TERCİH KILAVUZU Tablo 2 Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Programlar ve Kontenjanları*

NEDENLERİ. Endometrial polipler ile sigara kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı ve yapılan doğum sayısı arasında bir ilişki yoktur.

Tablo 2 Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitim Dalları ve Kontenjanları

Transkript:

O-01 Adduktor kanal blokajına siyatik sinir blokajının eklenmesi: Bir anatomik çalışma Kendir S 1, Torun Bİ 2, Akkaya T 3, Cömert A 1, Tüccar E 1, Tekdemir İ 1 1 Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye; 2 Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye; 3 Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 1. Anestezi Kliniği ve Ağrı Ünitesi, Ankara, Türkiye Amaç: Dize yapılan cerrahi girişimler sırasında ve daha sonra gelişebilecek postoperatif ağrı kontrolünde, bu alanda innervasyona sahip n. saphenus, n. cutaneus femoris medialis ve n. obturatorius un ramus posterior u ile n. ischiadicus sinirlerine uygulanan anestezinin tek bir girişimle efektif yapılabilmesini ve bu sayede hasta konforunu arttırmayı hedefledik. Gereç ve Yöntem: Çalışmada, canalis adductorius anatomisi, bu sinirlerin kanaldaki seyri, birbirleriyle ve fasiyal kompartımanlarla olan ilişkileri incelenmek üzere, formaldehitle fikse 8 alt ekstremitede, makroskobik ve mikroskobik diseksiyonlar gerçekleştirildi. Tüm kadavralarda girişim yerini tespit etmek için ölçümler yapıldı. Bir alt ekstremitede adduktor kanal içerisine renkli lateks verilerek pilot çalışma yapıldı. Elde edilen bilgilere göre diğer alt ekstremitelerde yöntemi geliştirmek için kesitler alındı. Kesitlerden çıkan sonuca göre bir alt ekstremitede uygulama yapıldı. Ölçümlerde mezura (cm) ve açıölçer kullanıldı. Çalışmada anestezik madde yerine renklendirilmiş lateks kullanıldı. Bulgular: Kanal m. vastus medialis, m. sartorius, m. adductor longus ve magnus arasında gözlendi. Kanaldan a. ve v. femoralis, n. obturatorius un ramus posterior u, n. saphenus ve n. cutaneus femoris medialis in geçtiği gözlendi. Lamina vastoadductoria nın üst-iç sınırı (A) anestezi girişim yeri olarak belirlenip bu noktanın ekstensiyondaki dizde patella nın iç (B) ve üst (C) kenarlarına olan uzaklıkları sırasıyla sagittal ve vertikal eksenlerde ölçüldü. A-B: 5,3 cm ve A-C: 7,4 cm ortalama değerlerine ulaşıldı. Bir alt ekstremitede adduktor kanal içerisine renkli lateks verilerek diseksiyon yapıldı. Kanal içindeki sinirlerin boyandığı fakat n. ischiadicus un boyanmadığı görüldü. Verilen lateksin n. ischiadicus a geçişini engelleyen bir fasiyal yapı olduğu gösterildi. Bu yapıyı anlamak için diğer alt ekstremitelerde laminanın üst kenarı hizasından geçen transvers kesitler alındı. Bu kesitlerde vertikal eksene dik olarak ilerletilen iğnenin transvers eksenle yapması gereken açının ortalama 90 ve bu açıyla sinire ulaşılan en kısa mesafenin ortalama 8 cm olduğu bulundu. Bu mesafelerin ölçülen uyluk genişliklerinin yarısı kadar olduğu hesaplandı. Bir alt ekstremiteye bu ölçümlere dayanarak renkli lateks uygulandı. Adduktor kanal ve n. ischiadicus diseke edilerek hedeflenen dört sinirin de boyandığı görüldü. Sonuç: Yaptığımız çalışmayla, diz cerrahilerinde kullanılan anestezi girişimleri için tek bir enjeksiyonla, bahsedilen dört sinirin bloke edilmesinin kliniklerde pratik bir uygulama alanı bulacağı, ayrıca hekime zaman, hastaya da konfor kazandıracağı düşüncesindeyiz. Anahtar Sözcükler: Canalis adductorius, n. ischiadicus, n. cutaneus femoris medialis, n. saphenus, n. obturatorius.

O-02 Fetüslerde ramus superficialis nervi radialis in seyri ve dallanma özelliklerinin anatomik olarak incelenmesi Çetkin HE. 1, Kervancıoğlu P. 2, Çetkin M. 2 1 Gaziantep Üniversitesi, Şahinbey Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Bölümü, Gaziantep, Türkiye 2 Gaziantep Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Gaziantep, Türkiye Amaç: Ramus superficialis nervi radialis (RSNR), klinikte farklı nedenlerle yaralanabilmekte, bu duruma bağlı olarak nörolojik bulgu ve belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Özellikle cerrahi uygulamalar sırasında oluşabilecek sinir yaralanmalarının önlenmesi için sinirin anatomik varyasyonları ile morfometrik özelliklerinin iyi bilinmesi gerekir. Bu çalışmada, RSNR in ön kol, el bileği ve el bölgesindeki anatomik ve morfometrik özelliklerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: RSNR in ön kol distalindeki anatomik seyrini incelemek için 21 fetüse (n=21) ait 40 ön kol disekte edildi. RSNR in ön kol arka bölgesindeki anatomik varyasyonları üç farklı tipte (Tip-1, Tip-2, Tip-3), elin arka bölgesindeki inervasyon özellikleri ise dört tipte (Tip-1, Tip-2, Tip-3 ve Tip-4) değerlendirildi. RSNR in fascia profundus u deldiği nokta ile proc. styloideus radii ve acromelion arasındaki mesafe (PRM-1 ve PRM-3) ve sinirden ayrılan ilk dalın ayrıldığı nokta ile proc. styloideus radii ve acromelion arasındaki mesafe (PRM-2 ve PRM-4) ölçüldü. Ön kol uzunluğu proksimal 1/3, orta 1/3 ve distal 1/3 olmak üzere üç eşit bölgeye ayrıldı ve RSNR in çıkış yeri topoğrafik olarak belirlendi. Ayrıca RSNR in; nervus cutaneus antebrachi lateralis, fovea radialis ve vena cephalica ile olan ilişkisi değerlendirildi. Bulgular: RSNR in, ön kolda en sık karşılaşılan varyasyon tipi; Tip-1 (%87.5), el bölgesinde en sık karşılaşılan varyasyon tipi ise Tip-3 (%32.5) idi. Elde edilen verilere göre bütün fetüslerin toplamında PRM- 1 ortalama 1.51±0.10 cm, PRM-2; 1.01±0.16 cm, PRM-3; 4.87±0.90 ve PRM-4; 4.38±0.75 olarak belirlendi. RSNR çoğunlukla ön kolun orta 1/3 bölgesinden çıkarak distale ilerlemekte idi. Ön kolların %32.5 inde nervus cutaneus antebrachi lateralis ile RSNR veya terminal dalları arasında bağlantıyı sağlayan dallar mevcut idi. Ön kolların %50 sinde RSNR den ayrılan dalların fovea radialis sınırlarının içerisinden geçtiği görüldü. Vena cephalica nın en çok RSNR i (ön kol orta seviyesinde) ve sinirin ana kökünü (ön kol distal seviyesinde) çaprazladığı belirlendi. Sonuç: RSNR in anatomik varyasyonlarının ve morfometrik özelliklerinin bilinmesi, özellikle çocukların ön kol, el bileği ve el bölgesinde gerçekleştirilecek cerrahi uygulamalarda sinir yaralanmalarının en aza indirilmesine yardımcı olacaktır. Anahtar Sözcükler: Anatomik varyasyon, Ramus superficialis nervi radialis, Nervus cutaneus antebrachi lateralis, Vena cephalica, Fetüs

O-03 Nervus femoralis ve dallarının fetüslerdeki anatomik seyri ve varyasyonları Cihan E, Büyükmumcu M, Aydın Kabakçı ADK, Saygun D Selçuk Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Konya, Türkiye Amaç: Nervus femoralis in, varyasyonlarının, divizyon seviyelerinin ve dallarının ölçüleri klinik öneme sahiptir. N. femoralis e ait uzunluk, kalınlık ve dal varyasyonlarının bilinmesi ve sinirin seyri sırasında etrafında bulunan yapılarla olan uzaklık ilişkisinin bilinmesinin, sinire uygulanacak cerrahi girişimlerde, radyolojik tetkiklerde ve blokaj amaçlı yapılacak enjeksiyonlarda yararlı olacaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışma, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı nda oluşturulan fetüs koleksiyonundaki gros anomalisi olmayan 30 (17 erkek ve 13 dişi) fetüs üzerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmada mikrodiseksiyon aletleri, 0.01 mm hassas digital kumpas (stainless hardened), mikrocerrahi mikroskobu (Kaps Sam 62) ve fotoğraf makinesi (Canon D1000) kullanıldı. Nervus femoralis in insan fetüslerindeki seyri ve varyasyonları belirlendi. Ayrıca nervus femoralis in trunkusunun ve divizyonlarının kalınlık ve uzunlukları ölçüldü. Elde edilen veriler SPSS 21.0 (Statistical Package for Social Sciences) istatistik programı kullanılarak değerlendirildi. Veriler tanımlayıcı parametrelerle (ortalama değer, standart sapma, maksimum ve minimum değerler, yüzdeler) ve sayısal değerlerle analiz edildi. Sonuçlar %95 güven aralığında değerlendirildi ve p 0.05 için anlamlı farklılık kabul edildi. Sonuç: Nervus femoralis in divizyonlarına ayrıldığı noktanın lokalizasyonu 1-ligamentum inguinale nin üzerinde, 2- ligamentum inguinale seviyesinde, 3- ligamentum inguinale nin aşağısında olmak üzere 3 katagoride değerlendirildi. Nervus femoralis, 6 ekstremitede (%10) ligamentum inguinale nin üzerinde, 33 ekstremitede (55%) ligamentum inguinale seviyesinde ve 21 ekstremitede (%35) ligamentum inguinale nin aşağısında divizyonlarına ayrılmıştır. Nervus femoralis in divizyonlarına ayrıldığı nokta ile ligamentum inguinale arasındaki uzaklık ligamentum inguinale nin üzerinde 4.91±3.73 mm ve ligamentum inguinale nin aşağısında 3.32±1.69 mm dir. Tüm fetüslerde sağ ve sol taraf için parametreler karşılaştırılmış, anterior ve posterior divizyon kalınlıkları ve n. femoralis ile a. femoralis arasındaki uzaklık için her iki tarafta anlamlı bir farklılık bulunmuştur (p 0.05). Farklı seviyelerde dal varyasyonları tespit edilmiştir. Anahtar Sözcükler: nervus femoralis, fetüs, morfoloji

O-04 Pankreas kanserleri tedavisinde cerrahi sınır değerlendirilmesi Kocabıyık N. 1, Özsoy S. 2, Günal A. 3, Mehmet Can F. 4, Tunalı S. 5, Yıldız S. 1, Karapirli M. 6, Korkusuz İ. 7, Yazar F. 1 1 Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Anatomi Bölümü, Ankara, Türkiye; 2 Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Adli Tıp Bölümü, Ankara, Türkiye; 3 Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Patoloji Bölümü, Ankara, Türkiye; 4 Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bölümü, Ankara, Türkiye; 5 TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Bölümü, Ankara, Türkiye; 6 Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı, Sincan Adliyesi, Türkiye; 7 Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi, Türkiye Amaç. Pancreas başının altında çengel şeklinde bir çıkıntı olan processus uncinatus, a.v.mesenterica superior u kuşatmaktadır. Genellikle bu çıkıntının önünde a.v.mesenterica superior, arkasında aorta abdominalis bulunmaktadır. Pancreas başı kanserlerinin cerrahi rezeksiyonu sırasında, temkinli yaklaşılmasına rağmen, a.mesenterica superior etrafındaki pankreatik doku tam temizlenmediği için tedavi sonrası en sık nüks processus uncinatus civarında görülmektedir. Rezeksiyon sırasında a.mesenterica superior un ilk dalı olan a.pancreaticoduodenalis inferior cerrahlar tarafından kılavuz olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla, a.pancreaticoduodenalis inferior anterior ve a.pancreaticoduodenalis inferior posterior olarak iki dalı olan bu arterin a.mesenterica superior dan çıkış varyasyonları ve çıkış yerinin processus uncinatus a olan uzaklığı cerrahi planlama ve operasyon esnasında çok önemlidir. Çalışmanın amacı; a.pancreaticoduodenalis inferior un a.mesenterica superior dan çıkış varyasyonlarını ortaya koymak ve arterin çıkış yerinin processus uncinatus a olan uzaklığı hakkında bilgi edinmektir. Gereç ve Yöntem. Çalışma, Ankara Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 02.02.2012 tarihli çalışma izniyle alınan 20-80 yaşlar arasındaki 30 adet pancreas dokusunda gerçekleştirildi. Yağ dokusu temizlendikten sonra processus uncinatus komşuluğundaki a.v.mesenterica superior ortaya çıkarıldı. Daha sonra mikroskop altında a.pancreaticoduodenalis inferior un a.mesenterica superior dan orijin yeri bulundu, görüntüleri alındı ve gerekli ölçümler yapıldı. Bulgular. Olguların 22 sinde a.pancreaticoduodenalis inferior un tek kök olarak çıktığı ve daha sonra ramus anterior ve ramus posterior dallarına ayrıldığı görüldü. Geri kalan 8 olguda ise a.pancreaticoduodenalis inferior ramus anterior ve ramus posterior un ayrı ayrı çıktığı tespit edildi. Tek kök olarak çıkan olgularda, a.pancreaticoduodenalis inferior un a.mesenterica superior dan çıkış yerinin processus uncinatus a uzaklığı ortalama 14 mm idi. A.mesenterica superior dan ayrı ayrı çıkan olgularda a.pancreaticoduodenalis inferior ramus posterior un processus uncinatus a uzaklığı ortalama 12 mm iken; a.pancreaticoduodenalis inferior ramus anterior un processus uncinatus a uzaklığı ortalama 16 mm idi. Olguların birinde a.mesenterica superior aorttan çıktıktan 17 mm sonra a.pancreaticoduodenalis inferior u veriyordu. Bu olguda a.pancreaticoduodenalis inferior, çapları sırasıyla 2 mm, 3 mm ve 2 mm olan üç dala ayrılıyor ve pankreatik dokuya giriş yapıyordu. Olguların %73 de a.pancreaticoduodenalis inferior tek kök olarak a.mesenterica superior dan çıkıyordu. Cerrah processus uncinatus u bulduktan sonra yaklaşık 15 mm yukarıda a.pancreaticoduodenalis inferior un çıkış yerini bularak arteri ligate edebilecektir. Ayrı ayrı çıkan olgularda ise a.pancreaticoduodenalis inferior ramus anterior ve a.pancreaticoduodenalis inferior ramus posterior arasındaki mesafenin yaklaşık 18-20 mm olduğu unutulmamalıdır. Sonuç. Periampuller tümörlerin davranışlarının belirlenmesinde, tümör rezeksiyonlarını takiben nüks olgularının yorumlanması ve değerlendirilmesi açısından yapılan bu çalışmanın cerrahi planlamalara ışık tutacağını düşünmekteyiz. Operasyon sırasında kılavuz olarak kullanılan a.pancreaticoduodenalis inferior un çıkış yerinin, farklı durumlarının ve processus uncinatus a mesafesinin daha iyi bilinmesinin özellikle pancreas başı tümör cerrahisi açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Anahtar Sözcükler; a.pancreaticoduodenalis inferior, a.mesenterica superior, v.mesenterica superior, processus uncinatus, periampuller tümörler, pankreas kanseri, cerrahi sınır

O-05 Beden sağlığın aynasıdır Öztürk L, Yörük M.D, Unat F Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, İzmir, Türkiye Amaç: Bir bedenin şekillenmesi çeşitli faktörlere bağlıdır. Sistemik hastalıklar, kazalar, organ yetmezlikleri beden formunun oluşmasında etkilidir. Bu yüzden Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi A.D. Makroskobi Salonu nda 61 yaşında kontraktürlü bir kadavrada gözlenen değişikliklerin sadece kas-iskelet sistemini değil, vücudun diğer organlarını da nasıl etkilediğini göstermek için bedene bütüncül bir bakış yapmayı gerektirmiştir. Gereç ve yöntem: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi A.D. Makroskobi Salonu nda 61 yaşında kontraktürlü bir kadavra rutin diseksiyon planına alınmış, gözlenen değişimler sadece lokomotor sistem yönüyle değil, diğer sistemler de incelenecek şekilde diseksiyonu yapılmış ve bulgular kaydedilmiştir. Bulgular: Kadavranın karın boşluğu incelendiğinde skolyoza bağlı olarak iç organların da yerlerinin değiştiği gözlenmiştir.karaciğerin margo inferioru fossa iliacaya kadar uzanmış, sağ arcus costarum crista iliaca ya yaklaşırken, sol arcus costarum crista ilica arası mesafe artmıştır. Buna bağlı olarak colon ascendens ve colon transversum un konumlarının değiştiği gözlenmiştir. Yine skolyoza bağlı olarak sağ ve sol böbreklerin polus inferior u ile crista iliaca arası mesafenin farklı olduğu gözlenmiştir.sol scrotumda testis tespit edilemediği için unilateral kriptorşidizm olduğu düşünülmüş ve canalis inguinalis açılarak kanalın ortasında testis atrofik bir şekilde gözlenmiştir. Yine sol böbreğin arterlerinde varyasyonlar tespit edilmiştir.böbrek anomalileri ve kriptorşidizm olgularının embriyolojik olarak birbirleri ile ilişkili olduğu bilinmektedir.ayrıca alt ve üst ekstremitelerde kontraktüre bağlı varyasyonlar tespit edilmiştir. Sonuç: Bu çalışma ile, kemiklerin, eklemlerin, kasların, damarların, sinirlerin ve iç organların, dismorfik bir bedende değişen şartlara nasıl uyarlandığını göstermekteyiz. Anahtar Sözcükler: Dismorfik Beden, Asimetri, Kontraktür, Kriptorşidizm, A. testicularis varyasyonu.

O-06 Foramen parietale varyasyonları ve morfometrisinin baş ağrısı ile ilişkilendirilmesi Ocak H 1, Vural C.A 2, Akdemir Aktaş H 1, Selvi S 1, Farımaz M 1, Erdal, Ö.D 3, Sargon M.F 1 1 Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı; 2 Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği; 3 Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Antropoloji Bölümü Amaç: Foramen ler önemli anatomik oluşumların geçiş bölgeleri olmaları nedeniyle klinik açıdan değerlidir. Foraman parietale ler genellikle sutura sagittalis in her iki yanında simetrik olarak bulunurlar. Kafa derisinin ekstrakranial venleri ile superior sagittal dural venöz sınus arasında bağlantıyı sağlayan köprü venlerin (vv. emissariae) geçişine izin verirler. Foramen lerin anatomik varyasyonları, kalıtsal ya da edinsel olabilir ve bu varyasyonlar nörolojik lezyonlarla birliktelik gösterebilirler. Çalışmanın amacı foramen parietale nin varyasyonlarını (boyut farklılıkları, tek taraflı bulunma, tek taraflı birden çok bulunma, bilateral birden çok bulunma) belirlemek ve konunun başağrısı ile ilişkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışma 19 kafa iskeleti ve 50 adet BT görüntüsünde gerçekleştirildi. Makroskopik olarak foramen parietale nin bulunup bulunmadığı, tek taraflı ya da çift taraflı olduğu, topografik ölçümleri toplam 38 adet parietal kemik üzerinde yapıldı. Foramen parietale nin Lambda ya, sutura sagittalis e, her ikisinin birbirine ve protuberantia occipitalis externa ya olan uzaklıkları ölçüldü. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 19 kafa iskeletinin 13 ü (%68,5) erkek, 6 sı (%31,5) kadındı. 38 parietal kemikte 34 (%89,4) adet foramen mevcut idi. 11 adet kafa iskeletinde (%57,8) bilateral ve birer adet, 2 ( % 10,52) adet kafa iskeletinde sol tarafta ve tek, 4 ( %21,05 ) adet kafa iskeletinde sağ tarafta ve tek, 1 adet (%5.26) kafa iskeletinde bilateral ve sağ tarafta 2 (%10,52) adet, 1 (%5.26) adet kafa iskeletinde ise unilateral ve sağ tarafta 3 adet foramen parietale mevcuttu. 8 (%42,1) adet kafa iskeletinde varyasyon tesbit edildi. Sol foramen lerin lambda ya, sutura sagittalis e, her ikisinin birbirlerine ve protuberantia occipaitalis externa ya olan ortalama uzaklıkları sırasıyla 26,4±19 cm, 4,6±3,36 cm, 10.02± 7,9 cm, -0.16±2,09 cm, 69,6±43,08 idi. Sağ taraf foramen lerin lambda ya, sutura sagittalis e, her ikisinin birbirlerine ve protuberantia occipaitalis externa ya olan ortalama uzaklıkları ise sırasıyla 34,7±15,12 cm, 7,3±3,23 cm, 13,11±6,3 cm, 0,22±2,44cm, 89,6±23,7 cm olarak bulundu. Ayrıca foramen parietale varyasyonları; polikliniğe baş ağrısı şikayeti ile başvuran, organik sebep saptanmayan ve gerek nöroanatomik oluşumlarda gerekse kemik yapılar ile kafa derisinde herhangi bir patolojik bulgu tespit edilmeyen 50 adet hastaya ait BT görüntüsünde değerlendirildi. Elde edilen sonuçlar ile varyasyonların baş ağrısı etiyolojisindeki rolleri değerlendirildi. Sonuç: Son yıllarda yapılan araştırmalar; foramen parietale varyasyonları ile başağrısı şikayeti arasında bir ilişki olabileceğini düşündürmektedir. Çalışma sonucunda elde edilen veriler konuya açıklık getirmekte ve daha büyük serilerde gerçekleştirilecek olan gelecekteki çalışmalar için önem arz etmektedir. Anahtar Sözcükler: foramen parietale, morfoloji, varyasyon, baş ağrısı, bilgisayarlı tomografi

O-07 Anatomi eğitiminde güncel teknolojilerin kullanımı Şahin G 1, Şeker M 1, Aldur MM 2 1 Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Konya; 2 Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı, Ankara Amaç: Skeleton appendiculare kemiklerini kapsayan, mobil cihazlarla uyumlu çalışacak, arttırılmış gerçeklik (augmented reality) destekli eğitim aracı geliştirme sürecini incelemek. Gereç ve Yöntem: Pixologic firmasının ürünü olan Zbrush isimli dijital heykeltıraşlık programı ile yüksek detaylı skeleton apendiculare kemikleri, bu kemiklere eşlik etmesi için oluşturulmuş görece düşük detaylı skeleton axiale kemikleri ve situs da insan modeli N.E.Ü. Meram Tıp Fakültesi Anatomi A.D. kemik koleksiyonundan seçilen kemikler esas alınarak oluşturuldu. Oluşturulan üç boyutlu modeller Photoshop programı ile düzenlenmiş iki boyutlu resimler, işaretlemeler ve Terminologia Anatomi ca ya uygun şekilde eklenmiş yazılı anlatım ile desteklendi. Ayrıca üç boyutlu modeller Unity motoru altında kullanılabilecek anonim formatlara çevrildiler. Elde edilen materyal Unity motoru ile işleyen bir mobil uygulamaya ve eşlik eden anlatımlı atlasa dönüştürüldü. Bulgular: Bahsi geçen programlardan Zbrush ve Photoshop zaten medikal ilustrasyon dünyasında kendini kanıtlamış programlar olmakla birlikte, daha çok bağımsız yapımcıların oyun motoru olarak tercih ettiği Unity motoru, önceden tariflenen programlarla üretilen içeriğin sunumunda yeterli görülmüştür. Üretilen üç boyutlu modeller aynı zamanda arttırılmış gerçeklik sayesinde öğrencinin atlas çalışmasına eşlik edecek biçimde arabirime eklenmiştir. Sonuç: Oluşturulan üç boyutlu modeller, bunlardan elde edilen ve düzeltilen iki boyutlu modeller ve son olarak eklenen metin, Unity motoru altında kullanımı kolay çok yönlü hizmet verecek bir şekilde derlenmiştir. Arttırılmış gerçeklik ile oluşturulan ek fonksiyonlar sağlık alanında eğitim gören öğrencilerin kullanmakta oldukları atlaslara derinlik kazandırabilecek yetenektedir. Anatomi laboratuvarı dışında çalıştığı zamanda öğrencilere arttırılmış gerçeklik ve üç boyutlu modeller ile, kolayca temin ettikleri iki boyutlu medyayı daha rahat kavrama ve karmaşık yapıları üç boyutlu ortamda anlama şansı tanınmaktadır. Anahtar Sözcükler: Anatomi eğitimi, mobil uygulama, arttırılmış gerçeklik

O-08 Anatomi eğitiminde kullanılmak üzere üç boyutlu nesne oluşturulmasında fotogrametri ve yazılımlarının değerlendirilmesi Özgür S Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı, Manisa Amaç: Anatomik piyeslerin fotogrametrik yöntemle bilgisayar ortamına aktarılarak, ucuz, gerçek görünüme uygun ve kolay ulaşılabilir eğitim materyali oluşturulması ve bu süreçte kullanılan çeşitli yazılımların kalitesinin ve kullanılabilirliğinin karşılaştırılması. Gereç yöntem: Fotogrametri ışık (photos), çizim (grama) ve ölçme (metron) kelimelerinden oluşmuş olup, basitçe fotoğraf görüntülerinden güvenilir veriler elde etme bilimidir. Temelde mühendislik alanında fotoğraf görüntüleri yardımıyla ölçümler yapma amacıyla kullanılan bu teknik, gelişen taşınabilir cihazlar yardımıyla kullanılabilen, dokunmatik ekranlarda el ile yönlendirilebilen ve programlar yardımıyla işlenerek gerçek görünümde 3 boyutlu objelere dönüştürülmesinin sağlanması ile özellikle anatomi eğitiminde yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. Çalışmamızda fotogrametrik üç boyutlu görüntülerin oluşturulması amacıyla, döner tabla üzerine yerleştirilen cranium kemiğinin 10 ar derecelik dönme açıları ve düşey düzlemde 3 değişik açıdan Canon 5DS R fotoğraf makinesi ile fotoğrafları çekilmiştir. Elde edilen görüntülerden Autodesk 123d Catch, Agisoft Photoscan ve Autodesk Remake programı ile ayrı ayrı 3 boyutlu sanal görüntüler oluşturulmuştur. Bu oluşturulan görüntüler www.sketchfab.com sitesine yüklenerek webgl tabanlı olarak bilgisayarda kalitatif olarak değerlendirilmiştir. Kullanılan bilgisayar programlarının kullanım sırasında ki özellikleri ve birbirlerine göre avantajları değerlendirilmiştir. Bulgular: Agisoft Photoscan yazılımının diğerlerine göre avantajları daha fazla sayıda farklı resim dosyasını kullanabilmesi ve resimler üzerinde resim kalite kontrolüne daha fazla imkan vermesi, buna karşılık çok yüksek grafik işlemci gücü istemesi dezavantaj olarak görülmüştür. Diğer iki programın hem ücretsiz olmaları, hem de işlemleri kendi hizmet sağlayıcılarında yapmaları artı yönlerini oluştururken, görüntü kaliteleri diğer programa göre daha düşük bulunmuştur. Sonuç: Fotogrametri güncel bilgi teknolojilerinde yaygın kullanım alanı olan bir yöntemdir. Anatomi eğitiminde bilgiye ulaşımı kolaylaştırıp daha ucuz hale getirmesi diğer eğitim materyallerine göre avantaj oluşturmaktadır. Kullanılacak programların seçiminde maliyet, kalite ve kullanım kolaylığı birlikte değerlendirilmelidir. Anahtar Sözcükler: Fotogrametri; anatomi eğitimi; üç boyutlu sanal nesne.

O-09 Bir köpek femurunun CAD model için karşılaştırmalı bir yaklaşım Turamanlar O 1, Verim Ö 2, Karabulut A 2 1 Afyon Kocatepe University Faculty of Medicine, Department of Anatomy, Afyonkarahisar, Turkey; 2 Afyon Kocatepe University, Faculty of Technology, Mechanical Engineering, Afyonkarahisar, Turkey Amaç: Bilgisayar destekli teknolojiler, tıbbi görüntülemede yeni fırsatlar sunmakta ve biyomekanik mühendisliğinde hızlı prototipleme imkanı sunmaktadır. Üç boyutlu modellemede yumuşak dokular ve kemikler daha önemli hale gelmektedir. Modelleme sürecinde yapılan analizin doğruluğu tıbbi görüntüleme cihazlarından elde edilen dokulara ait radyografik verilere bağlıdır. Bu çalışmanın amacı, birkaç modelleme yazılımı üzerinde nokta bulutu metodu (PCM) ve sınır çizgisi metodunu (BLM) kullanarak bilgisayarlı tomografiden türetilmiş bir köpek femuruna ait üç boyutlu (3D) modellerin doğruluklarını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: 3D modelleri oluşturmak için Solidworks, Rapidform ve 3DSMax yazılımları kullanıldı ve sonuçları istatistiksel olarak değerlendirildi. Köpek femuru için en doğru 3D model, Stereolithography (SLA) yöntemi ile çalışan hızlı prototipleme cihazı kullanılarak oluşturuldu. Böylece bu çalışmada, gerçek model ve yazılımlardan oluşturulan modeller arasındaki fark ile cihaz ve yazılımların doğrusallıkları ortaya konacaktır. Bulgular: BLM metoduna göre Solidworks, Rapidform ve 3DSmax yazılımlarının doğruluk oranları sırasıyla %88.3, %88.9 ve %91.2 ve PCM metoduna göre Solidworks ve Rapidform yazılımlarının doğruluk oranları ise sırasıyla %91.3 ve %91.6 olarak elde edilmiştir. SLA yöntemi ile oluşan modelin doğruluk oranı ise %90.6 olarak bulunmuştur. Sonuç:Bu çalışmada tersine mühendislik yazılımı olan Rapidform un doğruluğunun diğer yazılımlardan daha etkili olduğu bulunmuştur. Anahtar Sözcükler: CAD modeli, femur, üç boyutlu modelleme

O-10 Farklı üniversitelerdeki hemşirelik bölümü öğrencilerinin anatomi eğitimine yönelik memnuniyet düzeylerinin karşılaştırılması F Özdemir 1, Z Lek 2, M Gölpınar 3, B Şahin 3, E Turgal 4 1 Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Çorum; 2 Hitit Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu, Çorum; 3 Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Samsun; 4 Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyoistatistik Anabilim Dalı, Çorum Amaç: Bu çalışma, 2015-2016 eğitim-öğretim yılında, sağlık yüksekokulu hemşirelik bölümü öğrencilerinin, aldıkları anatomi eğitimine yönelik memnuniyet düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır ve üniversiteler arasındaki eğitim koşulları ile olanakları dikkate alınarak karşılaştırma yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Anket soruları, 24 soruluk, 5 li likert ölçeği ile cevaplandırılacak şekilde hazırlanmıştır. Sorular teorik, pratik ve sınav olmak üzere 3 grupta değerlendirilmiştir. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sağlık yüksekokulundan 82 (19 erkek, 63 kadın), Hitit Üniversitesi Sağlık Yüksekokulundan 89 (35 erkek, 54 kadın) hemşirelik bölümü öğrencisi araştırmaya katılmıştır. Veriler, SPSS 20 paket programı ile değerlendirilmiştir. Tüm katılımcıların puanlarının ortalaması ve standart sapması hesaplanmıştır. Gruplar arası farklılıkların tespitinde normal dağılım gösterenlerde Student t-testi, göstermeyenlerde Mann Whitney- U testi kullanılmıştır. Gruplar arasındaki ilişkiyi göstermek için Sperman s rho testi kullanıldı. Anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak belirlenmiştir. Veriler ortalama ± standart sapma şeklinde düzenlenmiştir. Bulgular: OMÜ öğrencileri teorik, pratik ve sınavla ilgili sorulara ortalama 38,66±0,84; 38,66±0,87 ve 16,15±0,40 olarak sırasıyla hesaplandı. Hitit Üniversitesi öğrencilerinde ise 34,51±0,70; 33,26±0,83 ve 14,33±0,37 olarak sırasıyla hesaplandı. Üniversiteler arasında öğrencilerin verdikleri puanlarda her 3 grupta da istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulundu (p<0,01). Teorik ve pratik ve sınavla ilgili sorular arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,01, r=0,69; 0,67 ve 0,52). Sonuç: Öğrencilerin anatomi dersine yönelik memnuniyetleri üniversiteler arasındaki fiziki şartlar, maket ve kadavranın pratik eğitimindeki önemi bunun sınavlara etkisini doğrular nitelikte bulunmuştur. Teorik ve pratik derslerinin kalitesini artırdığımızda sınavdaki başarı ve memnuniyeti olumlu yönde etkileneceğini göstermiştir. Memnuniyet düzeyleri eğitime ilişkin öğrencilerin fikrinin alınmasının gerekliliğini göstermektedir. Anahtar Sözcükler: Hemşirelik, Anatomi Eğitimi, Teorik, Pratik, Sınav

O-11 Bilimsel makalelerde detaylı raporlama ve kadavralara teşekkür: Anatomistlere İyi Uygulama Önerileri için iki örnek. Gürses İA, Korkmaz E, Coşkun O, Gürtekin B, Kale A, Öztürk A. İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, İstanbul Amaç: Beden Bağışı, anatomistler ve yaşadıkları toplum arasında bir güven ilişkisi kurulmasına bağımlıdır. Bu ilişki, hali hazırda kullanılan insan kadavralarına karşı sorumlu ve etik bir tutumla elde edilebilir. Hem iyi etik uygulamaların göstergesi olabileceği hem de bağışçı-kadavraların çalışmaya katkılarını takdir etmek amacıyla bilimsel makalelerin de anatomi alanında yeni bir uygulama alanı olduğunu düşünmekteyiz. Bilimsel makalelerinde, bağışçı-kadavralar hakkında verdikleri bilgileri inceleyerek ve bağışçı-kadavraları makalelerin teşekkür bölümlerine dahil edip etmediklerini değerlendirerek anatomistler arasında bir farkındalık oluşturmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Clinical Anatomy (CA) ve Surgical and Radiologic Anatomy (SRA) dergilerinde Ocak 2011 ile Aralık 2015 tarihleri arasında yayınlanan ve insan kadavraları üzerinde gerçekleştirilen makaleleri değerlendirdik. Ayrıca, Türk Anatomistler in (TA) yazar olarak yer aldığı ve Ocak 2011 ile Nisan 2016 tarihleri arasında yayınlanmış ve insan kadavraları üzerinde gerçekleştirilen makaleleri de araştırdık. Kullanılan kadavralarla ilgili yaş, cinsiyet, tahnit yöntemleri, kaynak ve etik / yasal izin bilgilerinin ne düzeyde raporlandığını inceledik. Ayrıca bağışçı-kadavralara ve / veya ailelerine makalede teşekkür edilip edilmediğini değerlendirdik. Bulgular: Çalışmaya CA da yayınlanan 259, SRA da yayınlanan 327 ve TA lerin yazar olduğu 212 makaleyi dahil ettik. Cinsiyet bilgisinin raporlanma oranı; CA, SRA ve TA makaleleri için sırasıyla %73,4, %71,8 ve %74,5 ti. Yaş bilgisi; CA makalelerinde %69,1, SRA makalelerinde %69,1 ve TA makalelerinde %68,9 oranında raporlanmaktaydı. Tahnit yöntemleri; CA makalelerinde %73,4, SRA makalelerinde %72,2 ve TA makalelerinde %56,6 oranında verilmekteydi. Kadavra kaynağını; CA, SRA ve TA makaleleri sırasıyla %56,4, %52,9 ve %50,5 oranında vermekteydi. CA, SRA ve TA makaleleri; sırasıyla %33,2, %31,8 ve %28,3 oranında etik izin bilgisi raporlamıştı. Bağışçı-kadavraların onam bilgisi; CA makalelerinde %24,3, SRA makalelerinde %27,8 ve TA makalelerinde %11,8 oranında verilmekteydi. CA makalelerinde %29,3, SRA makalelerinde %8,6 ve TA makalelerinde %4,7 oranında bağışçı-kadavralara teşekkür edilmişti. Ayrıca makalelerde standart bir raporlama yönteminin olmadığını da gözlemledik. Sonuç: Anatomistler olarak içinde yaşadığımız toplum ile güven temelli bir ilişki kurmak ve devam ettirmek, görev ve sorumluluğumuzdur. Bu güven ilişkisi, yürüttüğümüz Beden Bağış Programlarının merkezini meydana getirmektedir. Bunu elde etmenin bir yolu, yazarı olduğumuz makalelerde şeffaf bir raporlama standardı oluşturmak olabilir. İkinci bir yol da eğitim ve araştırmaya yaptıkları katkı için bağışçıkadavralara ve ailelerine teşekkür etmek olabilir. Anahtar Sözcükler: anatomi; kadavra; tıp etiği; kılavuz.

O-12 Silikon Plastinatlardan Alınan Histolojik Kesitlerin Mikroanatomik Olarak Değerlendirilmesi Geneci F. 1, Ocak M. 1, Uzuner M.B 1, Bayram P. 2, Kızıl Ş. 2,Billur D. 2, Sargon M.F. 1 1 Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı 2 Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Histoloji Anabilim Dalı Amaç: Literatürde; kesit plastinasyonu ile ilgili histolojik çalışmalara karaciger, dalak ve böbrek gibi dokularda rastlanmaktadır. Medulla spinalis e ait silikon plastinatların histolojik olarak değerlendirilmesi ile ilgili çalışmalara ise literatürde rastlanamamıştır. Çalışmanın amacı silikon plastinatlardan alınan histolojik kesitlerin mikroanatomik olarak değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışma; Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesinden temin edilen otopsi materyali bir kedinin medulla spinalis inde gerçekleştirildi. Kedi medulla spinalis i rutin silikon plastinasyon metodu ile plastine edildi. Daha sonra; histolojik doku takibi işlemi sırasında, medulla spinalis örneklerine standart uygulamadan farklı olarak dehidrasyon ve şeffaflandırma aşamaları uygulanmadı. Örnekler sadece sıcak parafinde bekletildikten sonra parafin bloklara gömüldü. Mikrotom ile 7 μm kalınlığında kesitler alındı. Hematoksilen eozin boyaması sırasında kullanılan ksilol, slikonu erittiği için doku bütünlüğü korunamadı. Bunun üzerine ksilol rutinden çıkarılıp dereceli alkollerde çok kısa bekletildikten sonra hemotoksilen eozin ile örneklerin boyanması işlemi gerçekleştirildi. Bulgular: Hematoksilen eozin ile boyanmış olan ve boyanmadan bakılan kesitlerin ışık mikroskobik incelemelerinde; doku bütünlüğünün tamamen muhafaza edildiği gözlendi. Hem hematoksilen eozin ile boyalı, hem de boyasız kesitlerin değerlendirilmesinde; literatürdeki miyelini korumaya yönelik tekniklerle hazırlanan preparatlara benzer, ancak rutin histolojik hematoksilen eozin boyalı kesitlerden farklı olarak; gri cevherin açık, beyaz cevherin ise koyu olarak boyandığı görüldü. Bu boyanma; miyelin yapıların korunduğu yönünde değerlendirildi. Mikroskobik netlik ile boya diferansiyasyonunun tam sağlanamadığı, gri cevherdeki multipolar nöronların ve canalis centralis çevresindeki epandim hücrelerinin nukleus ve nukleolus yapılarının belirgin olmadığı ve hücre içi yapıların ayırt edilemediği tespit edildi. Bunun plastinasyon basamaklarında kullanılan asetonun etkisi olarak ortaya çıkabileceği düşünüldü. Sonuç: Plastinatlar; anatomik yapıyı üç boyutlu olarak ortaya koymaları sayesinde anatomi eğitimine büyük katkı sağlarlar. Ayrıca; histolojik tekniklere uygun dehidrasyon yöntemleri uygulandığında; plastinatlar üzerinden histolojik değerlendirmelerin yapılabileceği de söylenebilir. Anahtar Sözcükler; Plastinasyon, histoloji, mikroanatomi, medulla spinalis

O-13 Erişkin Türk popülasyonunda yüzey anatomisi ve anatomik planlar Uzun Ç, 1 Atman E. D, 1 Üstüner E, 1 Mirjalili S. A, 2 Öztuna D, 3 Esmer T. Ş. 4 1 Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye; 2 Auckland Üniversitesi Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Auckland, Yeni Zelanda; 3 Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyoistatistik Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye; 4 Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye Amaç: Anatomik planlar ve bu planların cilt düzeyindeki izdüşümleri ile ilişkili yüzey anatomisi, günümüzde anatomi eğitimi ve klinik anatominin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Derin anatomik yapıların anatomik planlar aracılığı ile lokalize edilmesi perkütan girişimler, cerrahi insizyonlar ve tanısal görüntüleme gibi klinik pratik uygulamalar sırasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Anatomik planlar ve yüzey anatomisi ile ilgili çalışmalar genellikle kadavralar üzerinde veya konvansiyonel görüntüleme yöntemleri kullanılarak yapılmış olup bu çalışmalar ve kaynak kitaplarda yer alan bilgiler arasında çeşitli uyumsuzluklar mevcuttur. BT gibi modern non-invaziv görüntüleme yöntemleri canlı bireyler üzerinde anatomik planların araştırılmasına olanak sağlamaktadır. Bu konuda kesitsel görüntüleme yöntemleri kullanılarak yapılmış çok az sayıda çalışma bulunmaktadır. Ayrıca yüzey anatomisinin farklı etnik gruplardaki özelliklerini araştıran detaylı sistematik bir çalışma da bulunmamaktadır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada bilgisayarlı tomografi (BT) görüntülerinden faydalanılarak, yaygın olarak kullanılan torasik ve abdominal anatomik planların erişkin Türk popülasyonundaki yerleşimleri ve belli başlı derin anatomik yapılar ile ilişkilerinin ortaya konması amaçlandı. Kifoz, skolyoz, anormal lomber lordoz, vertebral kompresyon kırığı, torakolomber omurgada metalik operasyon materyali, belirgin yer değiştirmeye neden olan torasik ve abdominal kitleler, organomegali ve asiti olan olgular dışlandıktan sonra 150 hastanın (ortalama yaş 53, E/K=81/69), derin inspiyum sonunda ve supin pozisyonda elde olunmuş BT görüntüleri gözden geçirildi. Sternal açı, transpilorik plan, subkostal plan, suprakristal plan ve pubik krest planları ile bu planların derin anatomik yapılar ile ilişkileri dual konsensüs yöntemi ile değerlendirildi. Bulgular: Trakea bifurkasyonu, azigos veni-süperior vena kava bileşke düzeyi ve pulmoner bifurkasyon çoğunlukla sternal açı planının altında yer alırken, arkus aorta konkavitesi çoğunlukla sternal açı planında yer aldı. Onuncu kosta ucu, süperior mezenterik arter çıkışı ve portal konfluens çoğunlukla transpilorik planda yer aldı. Renal hiluslar ve safra kesesi fundusunun da olguların çoğunda transpilorik planın altında yer aldığı görüldü. İnferior mezenterik arter çıkışı çoğu olguda subkostal planın altındaydı. Aortik bifurkasyon ise çoğunlukla suprakristal planın altında yer aldı. Sonuç: Anatomik planlar ve yüzey anatomisi, anatomi eğitiminin önemli bir parçasını oluşturmakta ve klinik pratik uygulamalarda da sıkça kullanılmaktadır. Modern non-invaziv görüntüleme yöntemleri geniş popülasyonlarda ve canlı bireylerde anatomik planlar ve yüzey anatomisi ile ilgili araştırma yapmaya olanak sağlamaktadır. Bu çalışmalardan elde edilecek sonuçlar ışığında etnik farklılıklar da dikkate alınarak mevcut klasik kaynak kitap bilgilerinin gözden geçirilmesi ve güncellenmesi gerekmektedir. Anahtar Sözcükler: Yüzey anatomisi, sternal açı planı, transpilorik plan, subkostal plan, suprakristal plan

O-14 Fossa crani posterior yaklaşımlarında confluens sinuum anatomisinin Türk popülasyonunda değerlendirilmesi Alper Vatansever 1, Melike Mut 2, Selin Bayko 1, İlkan Tatar 1, K. Mine Ergun 1, Burçe Özgen Mocan 3 1 Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Ankara; 2 Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı, Ankara; 3 Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, Ankara. Amaç: Beyin venöz kanı dural sinuslere direne olmaktadır. Beyin cerrahları açısından ise kraniyotomi işlemleri sırasında dural sinuslerin korunması son derece önemlidir. Dural sinuslerden bir tanesi olan confluens sinuum fossa crani posterior dan yapılması gereken yaklaşımlarda oldukça önem kazanmaktadır. Genel bilgi olarak confluens sinuum un protuberantia occipitalis interna ya denk geldiği söylense de lokalizasyonu farklılıklar göstermektedir. Bu çalışmanın amacı confluens sinuum anatomisinin, bilgisayarlı tomografi anjiyografik görüntüleri üzerinden retrospektif olarak Türk toplumunda incelenmesidir. Literatürde confluens sinuum un anatomisi hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada kadavra ve bilgisayarlı tomografi görüntüleri kullanılmıştır. OsiriX-Lite programında 64 vakaya ait bilgisayarlı tomografi anjiyografik görüntüler üzerinden confluens sinuum un Lambda ve asterion noktaları arasında belirlenen üçgene göre lokalizasyonu incelenmiştir. Bulgular: Üç boyutlu rekonstrüksiyon gerçeklestirilen görüntüler üzerinde ölçümler tamamlanmış ve istatistiksel olarak incelenmiştir. Sonuç: Confluens sinuum un lokalizasyonunun belirlenmesi, fossa crani posterior dan yapılması gereken yaklaşımlarda oldukça önem kazanmaktadır. Anahtar Sözcükler: Confluens sinuum, bilgisayarlı tomografi, anjiyografi

O-15 Septum pellucidum varyasyonlarının prevalansı: Bir retrospektif çalışma Öktem H 1, Dilli A 2, Kürkçüoğlu A 1, Pelin C 1 1 Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Ankara 2 Dışkapı Yıldırım Bayezıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Radyoloji, Ankara Amaç: Septum pellucidum corpus callosum un alt yüzünden fornix e uzanan içerisinde septal çekirdeklerin de yer aldığı vertikal yerleşimli genellikle 1-3 mm. kalınlığında beyaz cevherden oluşan iki yapraklı bir bölmedir. Sıklıkla gözlenen septum pellucidum varyasyonları cavum septum pellucidum (CSP), cavum velum interpositum (CVI), cavum vergae (CV) veya hiç bulunmaması şeklinde tanımlanabilir. Cavum septum pellucidum, septum pellucidum un lateral ventrikül ün cornu anterius larını birbirinden ayıran iki yaprağı arasında, ventriküler sistemle bağlantısı olmayan kavite oluşumudur. Cavum velum interpositum, septum pellucidum un iki yaprağının arasında crus fornices ve corpus pineale seviyesinde ikiye ayrılmasıdır. Cavum vergae, ise iki yaprak arasında gözlenen boşluğun splenium corporis callosi nin arkasına doğru uzandığı durumdur. Bu çalışmada retrospektif olarak erişkin yaş grubunda septum pellucidum varyasyonlarının MR görüntüleme yöntemi ile tiplendirilmesi, prevelansının ortaya konulması ve bu bağlamda cinsiyetler arası farklılıkların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Retrospektif olarak planlanan bu çalışmada, 2014-2015 yıllarında Dışkapı Yıldırım Bayezıt Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurmuş olan 18-80 yaş arası toplam 3128 (995 erkek ve 2133 kadın) hastanın MR görüntülerinde septum pellucidum varyasyonları değerlendirilmiştir. Varyasyonlar T1 ve T2 ağırlıklı görüntülerde sagital, aksiyal, koronal kesitlerde CSP, CVI, CV ve septum pellucidum agenesis i olarak dört gruba ayrılarak tanımlanmıştır. Kafa içi yer kaplayan lezyon, hidrosefali ve çeşitli nedenlerde bu bölgeye cerrahi uygulanmış hastalar çalışma dışı bırakılmıştır. Bulgular: Çalışmamızda septum pellucidum da herhangi bir varyasyonun görülmediği olgular % 93,82 idi. CSP prevalansı % 3,7, CVI prevalansı % 3,3 olup CV ise %3,1 bulundu. CSP ile CVI nın birlikte bulunduğu olgular tüm olguların %0.05 i idi. CSP, CVI ve CV nin birlikte görüldüğü olguların tüm olgulara oranı ise %1.5 idi. Septum pellucidum agenesis i ise 3178 olguda hiç gözlenmedi. Sonuç: Septum pellucidum varyasyonları ile ilgili yeterli prevalans çalışması bulunmamaktadır. Septum pellucidum un oluşum süreci, komşuluk gösterdiği diğer oluşumların çoğunun embriyolojik gelişim süreci ile eş zamanlıdır. Dolayısıyla, septum pellucidum da saptanan anatomik farklılıkların, söz konusu komşu anatomik yapılardaki olası embriyonel gelişim bozukluklarını da yansıtabileceği ileri sürülebilir. Bu varyasyonların klinik bulgularla ilişkilerinin ortaya konulması doğrultusunda yapılacak olan diğer çalışmalar için bir ön bilgi niteliğinde olacağı kanısındayız. Anahtar Sözcükler: Septum pellucidum, manyetik rezonans görüntüleme, cavum septum pellucidum, cavum velum interpositum, cavum vergae

O-16 İskemili hastalarda, klinik bulgular ve 3 boyutlu (3B) görüntüleme yöntemleri ile beynin fonksiyonel bölgelerinin tanımlanması Özdemir MB 1, Kurbetli N 2, Arifoğlu Y 2, Türk F 1, Aygün D 1, Ekici S 1, Şahin B 1 1 Pamukkale Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi AD, Denizli, Türkiye; 2 Bezmialem Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi AD, İstanbul, Türkiye Amaç: İskemik hasarlı beyin bölgeleri ile hastadaki nörolojik muayene bulguları arasındaki ilişki daha çok postmortem çalışmalarda gösterilmiştir. Ancak, 3 boyutlu (3B) olarak, canlı vakalarda değerlendirilmemiştir. Bu çalışmanın amacı, hastalardan elde edilen manyetik rezonans (MR) ve bilgisayarlı tomografi (BT) görüntüleri üzerindeki kesitsel iskemik hasarlı beyin bölgelerini üç boyutlu (3B) hale getirerek incelemek ve hastanın klinik bulguları ile korele etmektir. Gereç ve Yöntem: Bu amaç için 105 hastanın (53 erkek, 52 kadın) görüntüleri bilgisayar destekli programlar ile 3B olarak incelenmiş ve infarkt skalası ile elde edilen klinik bulgular korele edilmiştir. Bilinç düzeyi, oryantasyon, ekstremite motor aktivasyonları, facial motor aktivite, göz hareketleri, görme alanı, ekstremite ataksisi, sensorial durum, ihmal artikülasyon ve dil değerlendirilmiştir. Bulgular: İskeminin etkisiyle ortaya çıkan klinik bulguların erkek ve kadında farklı olduğu görülmüştür. Bilinenlerin aksine, aynı iskemik alan hasarların hastalarda farklı klinik bulgulara yol açtığı gözlenmiştir. İnfarkt büyüklüğü klinik beliritlerin ortaya çıkmasında önemli bir faktör olarak bulunmuştur. Sonuç: Günümüze kadar beynin birçok fonksiyonel bölgesi tanımlanmıştır. Bu çalışmada ilk defa 3B değerlendirme ile klinik bulguların korelasyonu yapılmaktadır. Çalışma sonuçları bilgisayar destekli nörobilim (compututional neuroscience) açısından kaynak olabilir. Temel ve klinik olarak yeni çalışmaların önünü açabilir. Anahtar Sözcükler: Beyin, İskemi, MR, BT, Klinik, Nöroloji, Semptom, 3B, bilgisayar destekli nörobilim Bu çalışma, PAÜ Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi tarafından (Proje No: 2016SABE003) desteklenmiştir.

O-17 Calceneus un radyografik ölçümleri ile cinsiyet tayini Muhammet Bora Uzuner 1, Ferhat Geneci 1, Mert Ocak 1, Pınar Bayram 2, İbrahim Tanzer Sancak 3, Anıl Dolgun 4, Mustafa F. Sargon 1 1 Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı; 2 Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Histoloji Anabilim Dalı; 3 TOBB ETU Hastanesi, Radyoloji Bölümü; 4 Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyoistatistik Anabilim Dalı Amaç: Calcaneus un cinsiyet tayininde seçilmesinin en önemli sebebi solid bir yapı olup postmortem değişikliklere karşı dayanıklı olmasıdır. Radyografilerde calcaneus lar değerlendirilerek cinsiyeti bilinmeyen cesetlerin tespit edilmesi sağlanmaktadır. Cinsiyet tayini çalışmalarında birçok iskelet çalışılmıştır. Erkek ve kadın örnekleri arasındaki değişkenlik dereceleri; fiziksel antropoloji ve adli antropolojide yaş, boy, cinsiyet gibi kimliklendirme için temel olan bilgilerin tespitinde bilgi sağlamaktadır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada TOBB ETÜ Hastanesi Radyoloji bölümüne gelen hastaların radyografileri incelendi. Calcaneus ları anatomik olarak normal tespit edilen 66 erkek ve 77 kadında (toplam 143 olgu) çalışma gerçekleştirildi. Çalışma üç grup birey üzerinde gerçekleştirildi. Birinci grup 1986 ve sonrası doğum tarhliler, ikinci grup 1971-1985 arası doğanlar ve üçüncü grup ise 1970 yılı ve öncesinde doğan bireylerden oluşturuldu. Bunun nedeni; ayak anatomisi ve kemiklerin gelişiminin yaş gruplarına göre farklılık göstermesi idi. Cinsiyet ayrımı için yapılan kimliklendirmede; metrik ve metrik olmayan metotlar kullanılmaktadır. Çalışmada calcaneus a ait maksimum genişlik, gövde genişliği, maksimum uzunluk, minimum uzunluk, facies articulatio cuboidea yüksekliği, tuber açısı, anterior açısı ve tuber plantare açısı olmak üzere toplam 8 adet paremetre belirlenerek metrik ölçümler yapıldı. Bulgular: Yapılan ölçümlerin maksimum, minimum ve ortalama değerleri belirlendi. Her bir yaş grubuna göre ölçülen parametrelerde kadın ve erkeklerin metrik uzunluklarında farklılık tespit edildi. Açısal (alfa, beta, sigma) uzunluklarının değerlendirilmesinde; ikinci ve üçüncü grupta benzerlik gözlenirken, birinci grupta alfa ve sigma açısı benzer, beta açısı ise istatistiksel olarak anlamlı fark gösterdi. Üç yaş grubu arasında tüm ölçümler karşılaştırıldığında; maksimum yükseklik, minimum yükseklik ve tuber plantare açısı benzerlik gösterirken; diğer parametreler istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar gösterdi. Sonuç: Bu çalışma; calcaneus un cinsiyet tayininde önemli bir kemik olduğunu göstermekte olup adli antropoloji ve adli bilimlerde alternatif yöntem olarak kullanılabileceğini düşündürmektedir. Anahtar Sözcükler: cinsiyet tayini, calcaneus, radiografi, anatomi, adli antropoloji

O-18 Sağlıklı kadınlarda uterus hacminin MRG ve intravajinal ultrason ile ölçülmesi Karaca Saygılı Ö 1, İslimye Taşkın M 2, Keyik B 3, Özcan E 1, Kuş İ 1 1 Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı, 10145, Çağış Yerleşkesi, Balıkesir, Türkiye; 2 Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, 10145, Çağış Yerleşkesi, Balıkesir, Türkiye; 3 Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı, 10145, Çağış Yerleşkesi, Balıkesir, Türkiye Amaç: Bu çalışmada, sağlıklı kadınlarda, menstrual siklus fazlarına göre uterus, junctional alan ve endometrium hacminin, manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve intravajinal ultrason ile ölçülmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza yaşı ortalama 42, vücut ağırlığı 68 kg ve boy uzunluğu 1,57 cm. olan 28 sağlıklı kadın katıldı ve katılımcılar folliküler faz (7), luteal faz (10) ve menopoz grubu (11) olmak üzere üç gruba ayrıldı. Folliküler faz grubu için, menstrual siklusun 7. veya 8. günü, luteal faz grubu için ise 20. veya 21. günü MRG ve intravajinal ultrason yapıldı. Hacim hesaplamaları, MR görüntüleri üzerinde stereoloji yöntemlerinden cavalieri ve planimetri yöntemi ile yapılırken, intravajinal ultrason görüntülerinde ise 0,523 X uzunluk X derinlik X genişlik formülüne göre gerçekleştirildi. Bulgular: Cavalieri ve planimetri yöntemine göre yapılan ölçümlerde, menopoz grubunda, yaş arttıkça uterus ve myometrium hacminin azaldığı gözlendi (p 0.05). Luteal faz grubunda ise, gebelik sayısı ile junctional alan hacmi arasında pozitif korelasyon saptandı (p 0.05). Doğum yöntemi, boy ve kiloya göre uterus ve tabakalarının hacminde anlamlı bir farklılık gözlenmedi. Folliküler faz grubunda, uterus, junctional alan ve endometrium hacmi cavaileri yöntemine göre sırasıyla; ortalama 59,71±27cm 3, 15,40±10cm 3, 3,24±2,1cm 3 planimetri yöntemine göre ise sırasıyla; ortalama 60,72±27cm 3, 16,8±11cm 3, 2,8±1,8cm 3 olarak bulundu. Ultrason ile yapılan ölçümlerde ise uterus hacmi 53,36±26 cm 3 ve endometrium hacmi 2,0±3,2 cm 3 olarak tespit edildi. Ölçümler arasında anlamlı bir farklılık bulunmadı. Luteal faz grubunda, uterus, junctional alan ve endometrium hacmi MR görüntülerinde daha büyük iken (cavaileri yöntemine göre sırasıyla; ortalama 81,09±34cm 3, 19,24±9,2cm 3, 5,25±2,8cm 3, planimetri yöntemine göre ise sırasıyla; ortalama 82,76±35cm 3, 20±9,5cm 3, 5,22±2,6cm 3 ) ultrason görüntülerinde ise uterus (53,82±20 cm 3,) ve endometrium hacminin (2,24±1,8 cm 3 ) istatiksel olarak daha küçük olduğu tespit edildi (p 0.05). Menopoz grubunda, uterus ve endometrium hacmi cavaileri yöntemine göre sırasıyla; ortalama 38,17±12 cm 3, 0,86±1,0 cm 3, planimetri yöntemine göre ise sırasıyla; ortalama 40,21±13 cm 3, 0,99±1,5 cm 3 olarak bulunurken, ultrason görüntülerinde uterus hacmi ortalama 24,43±10 cm 3, endometrium hacmi ise ortalama 0,57±0,9 cm 3 olarak tespit edildi ve ölçümler arasında istatistiksel olarak anlamlılık bulundu (p 0.05). Yapılan ölçümler menstrual siklus fazlarına göre değerlendirildiğinde ise, yapılan üç ölçüm yönteminde de, uterus hacminin luteal faz döneminde, junctional alan ve endometrium hacminin ise hem luteal hem de folliküler faz döneminde menopoz grubuna göre anlamlı derecede yüksek olduğu bulundu (p 0.05). Sonuç: MR ve intravajinal ultrason görüntülerinde uterus ve tabakalarının yaşa ve menstrual siklus fazlarına göre normal hacminin bilinmesi uterus patolojilerinin erken tanısında oldukça önemlidir. Fakat ultrason ve MR görüntülerinde ortaya çıkan hacimsel farklılıklar dikkate alındığında uterus patolojilerinde tanı koymada kullanılan görüntüleme yönteminin iyi değerlendirilmesi gerektiği inancındayız. Anahtar Sözcükler: endometrium, junctional alan, uterus, stereoloji, intravajinal ultrason.