Kimya Dergisi İNOVATİF Kimya Dergisi YIL:2 SAYI:9 EYLÜL 2014 KONTROLLÜ ILAÇ SALINIMI Kafein ve İlgi Çekici Ailesi Alkaloitler Dispergatörler Dünü ve Bugünü ile Aşı İçilebilir Kimya Lundbeck İLAÇ Genel Müdürü ŞEBNEM GİRGİN İLE AYIN RÖPORTAJI Haberler Faydalı Linkler Bulmaca Kimya ve İnternet Element Tanıma Sözlük(İng-Trk)
Önsöz Hakkımızda Sahibi : Yavuz Selim Kart İnovatif Kimya Dergisi Haziran 2013 te çalışmalarına başlayan Ağustos 2013 te ilk sayısını çıkaran, internet ortamda faaliyet gösteren, Kimya ve Kimya Sektörü hakkında yazılar yazılan, yazarlarını online ortamdan edinen bir e-dergidir. Dergimiz Kimya ile ilgili yazılarınızı online ortamda sizlerden alarak sizi tanıtmayı, sektörden olan arkadaşlara kimya dergisi okumanın keyfini yaşatmayı, kimya ile ilgili piyasada çok okunan bir dergi olabilmeyi kimyayı seven, kimyayı takip eden, kimya ile ilgili bildiklerini paylaşan bir kesim oluşturmayı hedef edinmiştir. Dergimizde kimya üzerine bölüm okuyan, mezun herkes bize yazabilir. Kimya ile ilgili bir bölüm bitirmiş olmanız yeterli. Dergimizde yazarlarımızın yazdığı yazılar kısmı, haber kısmı, bulmaca kısmı, elementleri tanıyalım kısmı, kimya sözlüğü kısmı ve faydalı web siteleri kısmı adlı bölümler vardır. Eğlenerek ve öğrenerek okumanız, bize yazmanız dileğimizle... İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi Genel Yayın Yönetmeni : Yayın Danışmanı : Dergi Editörleri : Haber Bölümü : Röportaj Bölümü : Facebook Yönetimi ve Bilgi Araştırma : Twitter Yönetimi : Yavuz Selim Kart Yavuz Selim Kart Yavuz Selim Kart Aybike Kurtuldu Seda Çoban Seda Çoban Aybike Kurtuldu Ebru Çetinkaya Hatile Moumintsa Yavuz Selim Kart Aybike Kurtuldu Ebru Çetinkaya Yavuz Selim Kart Hatile Moumintsa Ebru Çetinkaya Ezgi Sulu Kadir Mert Efeoğlu Yavuz Selim Kart Instagram Yönetimi : Yavuz Selim Kart Dergi Tasarımı : Yavuz Selim Kart
KURALLAR Dergimiz Hakkında 1. İnovatif Kimya Dergisi yazılarını herhangi bir makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını aldığınız kişiye mail atarak haber vermek durumundasınız. Kullanmış olduğunuz bu yazıların kaynağını bu dergi olarak belirtmek zorundasınız. 2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız. 3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza gelebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi sorumlu değildir. 4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır. Aksi durum olduğu zaman bunu yazarın kendisine ulaşarak hallediniz. Çünkü bizim yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet ederek resimlerini dökümanlarına eklemeleri. Buradan çıkacak problemlerden doğrudan yazarlar sorumludur. Dergi sorumlu değildir. 5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız var ise. Yazılarınız için lütfen Yavuz Selim KART ile konuşun. Dergi ile iletişim kurmak için www.facebook.com/groups/147842018740235/ Grubu aracalığı iletişim kurabilirsiniz. Bu grup aracılığı ile bizimle iletişimde kalabilirsiniz. 6. Elimize çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı yayımlamaya gayret edeceğiz. Amacımız hem yazan bir kesim sağlamak, hem bilgilerinizi 3. şahıslara yaymak hem de sizleri en iyi şekilde tanıtmaktır. 7. Sayfamızda yayınlanmasını istediğiniz yazıları inovatifkimyadergisi@gmail.com mail adresine göndermeniz rica olunur. Bu mail adresine gönderdiğiniz yazılarda bir eksiklik var ise editörlerimiz tarafından incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyelerde bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi. 8. Dergimize göndereceğiniz yazılar en fazla 6 sayfa olabilir. 6 Sayfayı geçmemeye çalışın. 9. Dergimize yapacağınız eleştirileri de arkadaşlarımıza saygısız bir biçimde değilde ölçülü bir biçimde sayfalarda yapmaya dikkat ediniz. Bu işi herkes gönüllü yapıyor. Lütfen saygıda kusur etmeyiniz. 10. Dergi ekibi gönüllü kişilerden oluşmuştur. Bu dergi ilk kurulduğu andan beri böyledir. Dergi ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş sayılır. Gelen herkese en başta bu kural söylenir. Görevini yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran, huzur bozan, dergi yöneticisini dinlemeyen, ben kafama göre hareket ederim diyen herkes ekipten çıkarılır. 11. Dergimizde yazabilecceğiniz konular aşağıda listelenmiştir. * Akademik Makaleler * Endüstriyel Konular * Üniversite Hayatındaki Sıkıntılar Sorunlar (Kimya üzerine bölümler için) * İş Hayatındaki Sıkıntılar Sorunlar * Laboratuvar Üzerine Yazılar * Kimya Sanayi Uygulamaları * Teorik Kimya Üzerine Makaleler * Ülkemizdeki Kimya ile ilgili Kanunlar Üzerine Yazılar * Kimya Sektöründe Güvenlik Önlemleri ve Dikkat Edilecek Husular Üzerine Yazılar * Kimya Sektöründe Bilgisayar Uygulamaları Üzerine Yazılar temel konular bunlar. Bu konular ile ilgili bize yazıp gönderebilirsiniz. Göndereceğiniz şeyler Kimya Dünyası ile alakalı olmalı yoksa yayımlanmaz. 12. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayımlanmaz. Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da herhangi bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelimeler yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi yayımlamama hakkını elinde tutar. Bu konuda son söz dergi yöneticisine aittir. 13. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu arkadaş buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine sahiptir. 14. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları kabul etmiş sayılırlar. İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi
Ekibimiz BİZ KİMİZ Yavuz Selim KART EBRU ÇETINKAYA Hatile MOUMINTSA Aybike KURTULDU Ezgi SULU Kimya Dergisi Seda ÇOBAN Kadir Mert EFEOGLU https://www.facebook.com/inovatifkimyadergisi https://twitter.com/inovatifkimya http://www.linkedin.com/profile/view?id=299289606 Instagram http://www.instagram.com/inovatifkimyadergisi
Editörden Merhaba İNOVATİF KİMYA Dergisi Okuyucuları Değerli Okuyucularımız; Gönüllülük esasına göre işleyen dergimizde sizin gönderdiğiniz yazılarla bu ay 14. sayıyı çıkarmanın keyfini yaşıyoruz. Bize yazı gönderen herkese çok teşekkürler. 13. Sayımızdan itibaren tasarımımızı düzenlemeye başlamıştık. Hem e-dergiyi hem de sosyal medyadaki tasarımlarımızı düzenleyerek, içerikleri geliştirmeye devam ediyoruz. Yazmanın keyfini yaşayacağınız bir e-dergi olma yolunda ilerliyoruz. Bu ay E-Dergimizde 6 farklı yazı ve bir de röportaj bulunmakta. Lundbeck İlaç Firmasının Genel Müdürü Kimya Mühendisi Şebnem Girgin Hanım ile röportaj yaptık. İlaç sektörüne ilgi duyan arkadaşların kesinlikle okuması gerekli bir röportaj olduğu kanaatindeyiz. Röportaj konusunun ilginizi çekeceğini düşünüyoruz. Bize gönderilen yazılara gelince. Kafein ve İlgi Çekici Alkaloitler yazısında, kafein ve alkaloitler üzerine bilgilendirici bir yazı göreceksiniz. Dünü ve Bugünü ile Aşı yazısı, aşı ve sağlık üzerine dikkat çekici bir yazı. Kontrollü İlaç Salınımı konusu bu ayın kapak konusu, dikkatinizi çekeceğini düşünüyoruz. İçilebilir Kimya konusu şarap yapımı üzerine bilgilendirici güzel bir yazı. Dispergatörler konusunda ise dispergatör maddeler ve türleri üzerine bir yazı göreceksiniz. Kimya ve İnternet konusunda ise internette kimya üzerine bir şeyler ararken nelere dikkat etmemiz gerektiğine dair bir yazı göreceksiniz. Element Tanıma kısmınında bu ay Helyum Elementi var. Yurttan ve Dünyadan Kimya Haberleri ile de gündemi takip edeceksiniz. Her ay web siteleri kısmı ile bu ay da birçok web sitesi keşfedeceksiniz. Sözlük kısmında İngilizce-Türkçe Kimya kelimelerini öğreneceksiniz. Bulmaca kısmında ise hem eğlenip hem öğreneceksiniz. Umarım zevk alarak okursunuz. Bize yazı gönderen emek harcayan meslektaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Bize her zaman yazı gönderebilirsiniz. Bir sonraki ay görüşmek üzere sevgiyle kalın. Yavuz Selim Kart Dergi Editörü
IÇINDEKILER Kafein ve Ilgi Çekici Ailesi Alkaloitler 7 Dünü ve Bugünü ile Aşı 10 Kontrollü Ilaç Salınımı 13 Içilebilir Kimya 16 Dispergatörler 19 Kimya ve Internet 21 Röportaj 26 Element Tanıyalım 34 Sözlük (Ing-Trk) 35 Haberler 36 Faydalı Siteler 43 Kimya Bulmaca 44 Kimya Bulmaca Çözüm (Önceki Ay) 45 Sizde Yazarımız Olun 46
Öznur ÇALISKAN znrcaliskan13@gmail.com KAFEİN VE İLGİ ÇEKİCİ AİLESİ Kimya ve Süreç Mühendisi (Ögrenci) ALKALOİTLER Hayatımızın büyük bir kısmını çalışmaya adarız. Çalışırken ve iş hayatına hazırlık (öğrenci olduğumuz dönem) sürecinde özellikle daha fazla enerjiye ve zindeliğe ihtiyacımız olur. Bu sebeptendir ki genellikle kafeine başvururuz. Kafein nedir, ait olduğu başka bir sınıf var mıdır, akrabaları ve akrabalarının etkileri nelerdir? Tüm bu soruların cevabı alkaloidlerdedir. Alkaloidlerin büyük bir kısmı bileşimlerdir ve genellikle bitkilerin doğal olarak ürettikleri azot ve heterosiklik halka içeren amin yapısındaki kimyasal bileşiklerdir. Ayrıca çoğunlukla fizyolojik olarak aktif ve alkali olan ikincil metabolitlerdir. Bağımlılık yapabilme özellikleri bulunur. Bunun yanında özellikle bitkilerin yaprak ve köklerinde daha çok bulunurken en az kabuk tohum ve saplarında görülür. Neredeyse hepsi acı, yakıcı bir tada sahip oldukları halde kokusuzdurlar."alkaloid" önceleri bitkilere özgü bir terim olarak bilinmesine karşın günümüzde mantarlarda ve hayvanlarda üretilen aminlere de alkaloidler denir. İlk keşfedilen alkaloid olan morfin 1804 yılında Friedrich Sertürner tarafından izole edilmiştir ve güçlü bir ağrı kesici olarak günümüzde de kullanılır. Bu tür maddelerin alkali benzeri davranışlarından dolayı sekaloitler olarak da isimlendirilir. 7
8 Bitkilerde sürekli oksalik, asetik, laktik, malik, tartarik, sitrik asit gibi bitkisel asitlerle oluşturdukları tuzları biçiminde bulunurlar. Kimyasal yapı yönünden birbirleriyle ilişkili bir alkaloid dizisi genellikle aynı bitki türünün üyesi olan çeşitli bitkilerde bulunur. Bitkilerin alkaloid içerikleri mevsime ve yetiştikleri bölgelerle ilişkili olarak değişkenlik gösterir. Alkaloidlerin bitkiler üzerindeki biyolojik işlevleri tam olarak bilinmese bile hayvansal organizmaların fiziksel etkinlikleri üzerinde oldukça güçlü etki gösterdikleri bilinmekte. Oldukça eskilerden beri alkaloid içeren bitkiler uyuşturucu olarak ya da çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Bazıları da güçlü zehir özelliği gösterir. Bitkilerdeki alkaloidin çıkartılması için genellikle bitki kurutulup toz haline getirilir ve sulu asit çözeltiyle işleme sokulurlar. Bu sırada baz özelliği gösteren alkaloidler tuzları biçiminde asitli çözeltiye geçerler. Ardından bu çözeltiye amonyak ya da alkali hidroksit katılarak alkaloid serbest baz durumuna geçirilir. Serbest duruma geçirilen alkaloid, sulu çözeltiden kloroform ya da eter gibi bir organik çözücü yardımıyla ya da su buharı damıtılmasıyla saf olarak ayrılır. Bazı durumlarda sulu çözeltiden bunlarla çözünemeyen tuzlar, fosfotungstik asit, pikrik asit, tanen ya da cıva tuzları yardımıyla çöktürülerek ayrılırlar. Sekaloitlerin çoğu basit ya da karmaşık keterosiklik halka sistemi içerirler ve içerdikleri bu temel halka sistemlerine göre şu şekilde sınıflandırılırlar; Feniletilamin, Purin, Pirolidin-piperidin, Kinolin, İzokinolin, İndol.
Gelelim en sevdiğimiz alkaloid olan kafein ve etkilerine Kafein suda çözünebilir, saf hali beyazdır ve tüm alkaloidler gibi kokusuz ve tadı acıdır. Bunun yanında kristalize bir tozdur. Çayda bulunan teofilin ve kakao meyvelerinde bulunan teobormin ile benzerlik gösterir. Günlük hayatımızda oldukça fazla tükettiğimiz çay, kola, kahve, çikolata gibi ürünlerde bulunur. Kafein adenozin reseptörlerini bloke ederek sinir hücrelerinin faaliyetlerini yavaşlatır, merkezi sinir, solunum ve dolaşım sistemlerini uyarır. Bunun yanında yağ asitlerinin sirkülasyonunu arttırdığından dolayı sporcular yağ asidi metabolizmalarını hızlandırmak amacıyla kafein kullanırlar. Aspirinle beraber olarak da baş ağrısı için kullanılr. Fazla dozlarda alındığında sağlık üzerinde olumsuz etkilere sebep olabilir ve bağımlılık yapabilir. Aşırı dozda alındığında kemik yoğunluğunu azalttığını gösteren çalışmalar yapılmıştır. Kafeinin özellikle hamilelik döneminde tüketilmemesi önerilir. Her ne kadar çok sevseniz ya da uyanık ve zinde olmak adına bolca tüketseniz de kafeinle olan bağlarınızı belirli bir samimiyetten öteye taşımamanızı öneririm. Kaynaklar : www.bilgius.com/alkaloit www.nfku.com/alkaloitler-nelerdir-alkaloitlerin-sınıflandırılması/ www.aktuelkimya.com/2012/05/kafein.html?m=1 evrimagaci.org/sozluk/alkaloidler sukru4490.blogcu.com/alkaloidler/6638214 stabilyasam.com/bitki-kimyası.html http://www.kimyaders.com/wp-content/uploads/2011/11/113011_0635_12.png http://p6.storage.canalblog.com/65/13/937437/81787014_p.png http://www.organiclifestylemagazine.com/green/images/issue-5/coffee.png http://www.menshealth.com.tr/wp-content/uploads/2011/10/shutterstock_50599528.jpg 9
Efe YAVUZSOY efeyavuzsoy@gmail.com DÜNÜ VE BUGÜNÜ ILE ASI Biyo Mühendis (Ögrenci) 10 İlk uygulamalarını eski Çin medeniyetlerinde gördüğümüz aşı günümüzde çok yüksek parasal yatırımlarla araştırılan bir bilim dalı haline gelmiştir. Her geçen gün yenileri eklenen hastalıklarla mücadele etmek tabiki kolay değil. Bu hastalıklar ile mücadele etmek için geliştirilen ilaç ve aşılar gün geçtikçe ivme kazanarak artmaya devam ediyor. Fakat M.Ö. Çin de bulunan Türkiye ve Afrika üzerinden Avrupa ya ulaşan aşı işlemi getirdiği yenilikle büyük bir akımın başlamasına neden olduğu aşikârdır. Çin de bulunan ilk aşının o zamanlar milyonlarca insanın ölümüne neden olan çiçek hastalığı ile ilgili olduğu bilinmektedir. Bu büyük icadın isimsiz mucidi vücuda direk deri üzerinden bir iğne ile nakledilen ve kan yoluyla yayılan maddelerin ağızdan alınan ya da dışarıdan sürülen maddelere daha etkili olacağını düşünmüş olmalı. İlk aşılama yönteminde kullanılan maddenin içeriği bilinmese de günümüzde aşı üretiminde daha çok canlı bakteri, hücre veya virüs tabanlı ürünler kullanıldığı bilinmektedir. Bu kullandığımız canlı organizmalar ise çeşitli kimyasal maddeler kullanılarak zayıflatılmış, sadece hangi organizma olduğunun bilinmesi için gerekli olan kimliksel bilgilerine dokunulmayan canlılar haline getirilmektedir. Sistemik olarak aşı işlemine ise 1796 yılında Edward Jenner başlamış ve bu gelişme bağışıklık sisteminin incelenmesi üzerine yapılan bir çok araştırmayı beraberinde getirmiştir. Hatta modern dünyada bağışıklık sisteminin ayrı bir sistem olarak incelenmesi de bu dönemlerde başlamıştır. Jenner da çiçek hastalığı üzerinde çalışmıştır ve bu çalışmalar günümüzde bilinen ilk aşı örneği olduğundan çok önemlidir. Fakat aşı sektörünün en önemli gelişmesi sayılabilecek atılım ise Louis Pasteur tarafından 1885 yılında köpekler üzerinde deneyip başarılı olduğu kuduz aşısıyla yapılmıştır. Bu başarı arkasından difteri, tetanoz, şarbon, kolera, veba, tifo, tüberküloz gibi hastalıkların aşı ile engellenebileceği düşüncesi üzerine yapılan çalışmalar bu hastalık aşılarının birer birer bulunmasını sağlamıştır. Peki ince bir iğne ile vücut içerisine verilen bu maddeler nasıl oluyor da insanları bu büyük hastalıklardan koruyabiliyor?
Bunun çok basit ve herkesin bildiği bir cevabı var aslında Mikrop dediğimiz bakteri ya da virüs kaynaklı hastalığa neden olan organizmalar mükemmel bir arşive sahip olan vücudumuza girdiğinde vücudumuz onların kimlik bilgilerini kaydediyor. Bu sayede bir daha gelmeye yeltenen mikrobumuz istediği etkiyi yapmaya başlayamadan vücudumuzun bağışıklık sistemi dediğimiz koruma kalkanına yakalanıp etkisini kaybediyor. İşte bilim inşaları da bu bilgiden yola çıkarak hasta etme gücü elinden alınmış mikropların kimliğini insan vücuduna önceden veriliyor ki vücut tanısın korunsun ve bağışıklık mekanizması harekete geçsin. Buraya kadar hepimizin ilkokuldan beri bildiği bilgileri tekrarladık. Şimdi başlıca aşı tiplerine bir bakalım. Başlıca aşı tipleri 4 e ayrılır. Bunlar canlı aşılar, ölü aşılar, subünit aşılar ve toksoid aşılar dır. 11 Canlı Aşılar: Yaygın olarak bilinen aşı tanımlaması aslında sadece canlı aşıların tanımıdır. Canlı aşılar vücuda zararsız hale getirilen canlı organizmanın bir solüsyon içerisinde enjekte edilmesiyle oluşan aşılardır. Örnek olarak verem, kızamık, kızamıkçık ve kabakulak aşıları verilebilir. Ölü Aşılar: Aşı için ölü mikroorganizmalar kullanılır. Ölü olmalarına rağmen vücudun antikor oluşturmasını sağlayacak özelliklerine dokunulmamıştır. Bir başka değişle mikroorganizmalar ölse bile kimlik kartları üzerindedir. Boğmaca aşısı örnek olarak verilebilir. Subünit Aşılar: Öldürülen mikroorganizmaların daha küçük parçalara ayrılması ve bu parçaların vücutta antikor oluşmasını sağlaması prensibiyle üretilen aşılardır. Bu aşılardaki temel prensip mikroorganizmanın direk kimliğini vücuda verip olası tehditlere karşı vücudu uyarmaktır. Örnek olarak Hepatit B ve Grip aşıları verilebilir. Toksoid Aşıları: Mikroorganizmaların ürettikleri zehirler kimyasal maddelerle birleştirilerek hastalık yapıcı özelliği ortadan kaybettirilir. Toksoid aşıların özelliği ise mikroorganizmanın başkalaşmasıyla oluşacak tehditleri en aza indirmektir. Bu nedenle mikroorganizma değil ürettiği salgı verilir. Bu tür aşılara ise toksoid aşı denir. Tetanoz ve difteri aşıları bu aşılara örnektir.
HASTALIK 20.Y.Y. ÖNCESİ AŞI KULLANIMININ YAYGIN OLMADIĞI ZAMANDA YILLIK KARŞILAŞILAN VAKA SAYISI 2009 YILI KARŞILAŞILAN VAKA SAYISI YÜZDELİK OLARAK AZALMA Kızamık 503,282 71 %99.9 Difteri 175,885 0 %100 Kabakulak 152,209 1,991 %98.7 Boğmaca 147,271 13,214 %91.0 Çiçek Hastalığı 48,164 0 %100 Kızamıkçık 47,745 3 %99.9 Çocuk Felci 16,316 0 %100 Tetanoz 1,314 18 %98.6 12 Yukarıda incelediğiniz tablo İngiltere nin verileri baz alınarak hazırlanmıştır. Tablo incelendiğinde aşı işleminin işe yaradığı ortaya çıkmaktadır. Zamanında çok kişinin ölümüne yol açmış hastalıklar artık basit bir aşı işlemi ile kesin olarak engellenebiliyor. Sonuç olarak hala birçok hastalık için süren aşı araştırmalarının artması gerektiğini söyleyebiliriz. Kim bilir bugünün ölümcül hastalıkları gelecekte bir aşı ile engellenebilecek Kaynaklar : http://www.niaid.nih.gov/topics/vaccines/understanding/pages/vaccinebenefits.aspx http://www.hastane.com.tr/asi-nedir.html http://www.historyofvaccines.org/content/timelines/all http://articles.mercola.com/sites/articles/archive/2008/12/23/unbelievable-correspondence-with-cdc-about-vaccine-safety.aspx http://image.cdn.haber7.com/haber/haber7/photos/asi_yapilmasaydi_14_bin_kisi_olecekti13666203940_h1017095.jpg http://www.analitikbakis.com/upload/a%c5%9f%c4%b1-i%c4%9fne-476129828473968908743. jpg http://www.metinkerem.com/wp-content/uploads/2013/09/eyepat_doctor.png http://www.cocuklayasam.com/wp-content/uploads/2014/05/verem-a%c5%9f%c4%b1s%c4%b11. jpg
Ismail BAYRAKTAR ismbyrktr@gmail.com kontrollü İlaç Salınımı Yüksek Kimyager (Mezun) Son yıllarda en çok çalışma yapılan uygulamalardan biri de kontrollü ilaç salınım sistemleridir. İlaçlar dışarıdan kontrollü olarak belli zaman ve dozda hedef dokuya veya organa uygulanarak etkin ve benzer ilaç tedavilerine kıyasla daha etkili olduğu bir tedavidir. Peki kontrollü olması ne demek? İlacın yüksek konsantrasyonlarda uygulanmasıyla hedeflenen kısım veya çevresinde istenmeyen yan etkiler olabilir. Zamanla ilacın bozunması veya eliminasyonu etkinliğini azaltacaktır. Oysa ideal ilaç konsantrasyonu belli zaman periyotlarında sabit kalması tedavinin sürecini kısaltırken, ilaç etkinliği artacaktır. 13 Kontrollü ilaç salınım sistemleri bu avantajının yanı sıra, sürekli ilaç kullanımın ve enjeksiyonda olduğu gibi ani ilaç yüklemesinin hastada yaratacağı etkinlerinin azaltılması, yarılanma sürecinin kısa olan ilaçların bozunmasının önlenmesi ve lokal uygulamalarda istenmeyen yan etkilerin önüne geçilmesi gibi avantajlara da sahiptir[1]. Şekil 1 : Plazmadaki ilaç konsantrasyonun zamanla değişimi, a) Ağızdan kullanım (normal doz) b) Ağızdan kullanım (aşırı doz) c) Enjeksiyon d) Kontrollü ilaç salınımı ideal doz
Farklı uygulama yollarından verilmek üzere veya etki yerini hedeflendirmek üzere hazırlanan taşıyıcı sistemler de kontrollü salan sistemler arasında sayılır. Bu sistemlerin en yaygın ve eski uygulamaları, sağlık alanında ilaç taşınmasına yöneliktir ve ilacın taşınması saatlerden yıllara kadar sürebilir[2]. Kontrollü salım tıp, eczacılık, kimya, çevre, tarım ve veterinerlik alanlarında gereksinim duyulan ve uygulamaları olan bir konu. Tarımda ve çevrenin korunmasıyla ilgili uygulamalarda gübreler veya böcek öldürücüler, kontrollü salım yapan sistemlerde doğaya zarar vermeden, düşük dozda kullanılarak etkili sonuçlar alınabilir. Kimyasal işlemlerde, fermantasyon ortamına eklenen enzimler gibi pahalı ve atık sorunu yaratan malzemeler kontrollü olarak salınması yoluyla, üretimde süreklilik sağlanabilir 14 Kontrollü salınım başlıca uygulama alanı, ilaç taşınmasıdır. İlacın etki gösterebilmesi için önce etkin maddeyi taşıyan ve dozaj şekli adı verilen sistemlerden çıkmaları, daha sonra güvenli ve etkin olarak kana karışması, dokulara dağılmaları ve canlı dışına atılmaları gerekir. Polimer İlaç Kontrollü salım sistemlerini hazırlamakta kullanılan biyomalzemeler, doğal veya sentetik olarak elde edilen polimerik moleküllerdir ve sayıları gün geçtikçe artmaktadır. Doğal malzemelerin yüzeyi aldehitlerle çapraz bağlanma yoluyla değiştirilir ve salınım hızı ayarlanır[3] Zaman Şekil 3 : İlaç salınımında görev yapan nanoküreler Şekil 2 : Zamanla ilaç salınımı
Hangi amaçla kullanılıyor? Hastalıklara doğru tanı konabilmesi için radyoaktif görüntüleme maddeleri, kontrollü salan sistemler içerisinde uygulanıyor. Cerrahi alanlarda organ ve doku onarımında ya da yanık, yara iyileşmelerinde büyüme faktörlerini, genleri veya antibiyotikleri içeren kontrollü salım yapan doku yamaları veya damar destekleri uygulanıyor. Kanser tanı ve araştırmalarında uygulanıyor. Daha önceden belirtiğimiz gibi uzun süreli ilaç kullanımlarını önlemek amacıyla kullanılıyor[4]. Kontrollü ilaç, salınım sistemlerinin pek çok ticari örnekleri mevcut olup, günümüzde birçok hastalığın tedavisinde yaygın olarak kullanılmıştır. Bunlar arasında göz hastalıkları (glaucoma, yapay göz), doğum kontrolü, antikoagülasyon ve bağışıklık mekanizmalarının sağlanması, şeker hastalığı, diş hastalıkları (fluorid salınımı), kanser, kalp hastalıkları vb. sayılabilir. Sonuçta ilacın aşırı dozu ve etkisinin zamanla azalmasının önüne geçilebilmiştir ve bu da tıp alanında ilerisi için umut vericidir. Kaynaklar : 1. Denizli, A., Kiremitçi, M., Pişkin, E., 1988. Kontrollü Salınım Teknolojisinin Kemoterapik Uygulamaları, ANKEM Dergisi 77-85. 2. Yüksel, N., Baykara, T., 1991. İlaç Taşıyıcı Sistemler Olarak Mikroküreler ve Hazırlama Yöntemleri, Pharmacia-JTPA 31: 54-68. 3. Sezgin, Z., Yüksel, N., Baykara, T., 2003. İlaç Taşıyıcı Sistemler Olarak Polimerik Misellerin Hazırlanması ve Karakterizasyonu, Ankara Ecz. Fak. Dergisi 32: 125-142. 4. Şengel, T., Hasçiçek, C., 2009. Surface Modification of Polymeric Nanoparticulate Drug Carriers Systems, Ankara Ecz. Fak. Dergisi 38: 137-154. http://obrienlawfirm.com/wp-content/uploads/2012/12/newdrug.png 15
Firuze YÜKSEL fiiruzeyuksel@gmail.com IÇILEBILIR KIMYA Kimya Mühendisi (Ögrenci) Yüzyıllardır insanlar kimyayla iç içe yaşamıştır. Farkında olsak da olmasak da yaşamımızın birçok yerinde reaksiyonlarla işimizi görüyoruz. Temizlikte, kozmetikte, medikalde hatta içtiğimiz içeceklerde bile kimyanın tam içindeyiz. Meyve sularındaki katkı maddeleri, şaraptaki alkolün tamamı kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşmuştur. Bu yazıda tükettiğimiz şarabın kadehimize doluş hikâyesini ele alacağız. 16 Şarap yapımı uzun ve meşakkatli olmasının yanında evde kendi arınık ortamınız da yapabileceğiniz kadar da basit bir iştir. Temel bir kimya bilgisiyle ev yapımı şarabınızı hazırlayabilirsiniz. İşlem 3 ana basamaktan oluşur. Bunlar; ezme-sıkma, mayalanma ve saklamadır. Şarap yapımı için gerekli olan alet edevatlar: Gıdanın konulması için uygun bir kova, Cam damacana, Hidrometre, vinometre, termometre, Akvaryum hortumu, Hava kilidi, Steril eldiven ve sürmek için kullanacağımız bir tülbenttir. Kaç litre şarap yapmak istiyorsanız iki katı kadar üzüm kullanmanız gerekir. Bunun yanında şarap mayası, maya gıdası, arınık etmek için sodyum Metabisülfit, şarap için ise potasyum Metabisülfit gereklidir.
Yanda gördüğünüz hidrometreyi sıvı içine attığınızda, sıvı yüzeyine çıkan hidrometrenin dereceli kısmı sıvıdaki şeker miktarını verir. Ölçüm yaparken hidrometrenin kaba yapışmamasına dikkat edilmelidir ve ölçüm 20 derece civarında yapılmalıdır. Hidrometrenin ambalajı üstünde kaç gram şekere ne kadar alkol elde edeceğimiz de belirtilmektedir Vinometrenin kullanımında ise öncelikle hunisine doldurduğunuz sıvının kılcal borudan akmasını sağlamanız gerekir. Ardından ters çevirdiğinizde kanaldan bir miktar daha sıvı akar. Sıvının durduğu yer size sıvıdaki alkol miktarını verir. Bu ölçümde dikkat edilmesi gereken husus kanalda havanın olmaması ve ölçümün 20 derecede yapılmasıdır. Ayrıca 3 kez ölçüm yapıp sonuçların ortalamasını alırsanız daha sağlıklı bir değere ulaşmış olursunuz. Hava kilidi, bir ucu damacanada diğer ucu ise su dolu bir kapta olan düzenektir. Bunu ayrıca akvaryum hortumu ile de yapabilirsiniz. Sodyum ve potasyum Metabisülfit kullanım amacı ise mayanın yapacağı fermantasyonla şişedeki hava basıncını yükseltip şişeyi kırmasını engellemektir. Bunu ufak bir kükürt hilesi olarak da nitelendirebiliriz. Sodyum Metabisülfit tuz içerikli olduğu için kalp ve tansiyon hastaları için tehlike arz eder. Bunun için daha çok temizlik alanında kullanılır. Potasyum Metabisülfit ise asitli ortamda daha etkin olduğundan şarap içeriğinde kullanılır. Eğer şarabınızı kısa sürede tüketecekseniz kükürt kullanmanız gerekli değildir. Zira kükürt kısa süreli kullanımda istenmeyen koku yapabilir. Kükürt şarap yapımında koruyucu amaçlı kullanılır. Kısa süreli tüketimleriniz için %13 ve üzeri alkol oranı da şarabınızı koruyacaktır. 17 Şarap yapımında hijyenin çok önemli bir yeri vardır. Kullanılacak kap özenle yıkanıp temizlenmelidir. 2 gram sodyum Metabisülfit ve 1 çay kaşığı limon suyunu su ile karıştırarak şişe arınık edilebilir. Daha sonra toz almayacak bir şekilde kurumaya bırakılır. Kükürtlü suyla arınık edilen şişe su ile durulanmaz, kükürtten arındırılmaz. Çünkü bu solüsyon zehirlidir. Elle, gözle teması engellenmeli, çocuklardan uzak tutulmalıdır. Ayrıca şarap yapılacak ortamın ısısının ve ışığının sabit olması gerekir. Sıcaklık yaklaşık 20 derece civarında olmalı, ortam da fermantasyonun hızı açısından karanlık olmalıdır. Şarabın beklediği ortamın dezenfektesi için 2 çay kaşığı sodyum Metabisülfit bir gazete kağıdına sarılıp yakılabilir. Yakma işlemi kapalı ortamda olmalı ve bu ortamdan uzak durulmalıdır. Daha sonra bu ortam havalandırılmalıdır.
Ağustos- 15 Ekim tarihleri arasında hasat edilen madan ve yıkanmadan taneleri ayrılır. Steril eld- üzüm çekirdekliyse çekirdekler kırılmamalıdır. verebilir. Oluşan bu şıranın şeker oranı hidro- 1100 olmalıdır. Eğer daha düşükse şeker ilave Bu şeker fermantasyon sonucu % 13 alkol oranı üzüm tanesi) 1 gram Potasyum Metabisülfit ile arındırılır. Özellikle bağbozumu denilen 15 üzümlerin ivedilikle, hırpalanivenlerle taneler patlatılır. Bu sırada Aksi taktirde bu acı-buruk bir tat metre yardımıyla ölçülür. Oran edilip karıştırılır. Ölçüm tekrarlanır. sağlayacaktır. 20 litre (patlatılmış kükürtlenerek yabani mayalardan az 4 parmak boşluk bırakılıp, kovanın üstü sonra mayalanmaya bırakılır. Bir süre üstünde posa birikerek bir kapak kapağın uzun süre susuz kalması küflenmesine neden olabi- kova günde 2 kez karıştırılıp ıslanması sağlanır. Yapılan kovanın üstünde en tülbentle örtülür. 24 saat sonra kovanın oluşturur. Bu posanın leceğinden posanın 18 Yaklaşık 10 gün sonra hidrometreyle ölçüm tekrarlanır ve oranın 1020 olması beklenir. Bu orana ulaşan karışımın posası tülbent yardımıyla ayrılır. Bu şıradan azami ölçüde yararlanmak için posanın üstüne kevgir konulup cibre steril eldivenle sıkılır. Böylelikle şıra cibreden de arındırılır. Kalan şıraya hava kilidi takılır. Şarap farklı ebatlardaki şişelere omuz hizasına kadar doldurulur. Çünkü şarabın belli miktarda havaya ihtiyacı da vardır. Daha önce fermantasyon köpürme şeklinde olurken hava kilidi takılan şişelerde gözle görülür bir gaz çıkışı olur. Bu aşamada şişenin dibindeki tortu akvaryum hortumuyla ayrılmalıdır ve bu işlem her tortu birikiminde tekrarlanmalıdır. Böylelikle şarap berrak bir görünüm kazanır. Gaz çıkışı bittiğinde hidrometre yardımıyla şeker oranının sıfırlandığı onaylanır, vinometre yardımıyla ise istenilen alkol oranına ulaşılıp ulaşılmadığı saptanır. Damacanadaki şarap şişelere doldurulur. Şarap dinlenmeye alınır. Şarap +4 ile -5 derece arasında dinlendirilirse içindeki tartarik asit kristalize olarak dibe çöker. Bu da size daha yumuşak bir içim sağlar. Bir sonraki bağbozumu zamanına şarabınız içime hazır olur. Afiyet olsun. Kaynaklar : http://www.evdesarap.org/srpyapim.htm#01 http://www.hayyam.com/konuk-yazarlar/evde-sarap-yapimi/ http://www.inisiyatif.net/bilgiweb/document/wine/makewine.htm http://www.efmeyra.com/wp-content/uploads/2014/05/grapeglass.png http://i00.i.aliimg.com/wsphoto/v0/643238314/free-shipping-5l-wooden-oak-wine-agingwood-barrel-rum-cask-beer-keg.jpg_250x250.jpg http://3.bp.blogspot.com/-cwonmvq58py/ukfwblzsnyi/aaaaaaaacxc/wxgotdc3c9w/ s1600/uzumdensaraba.jpg http://www.vfautomatika.hu/szurestechnika/kepek/bilek_szures.jpg
Anıl Yasin AKDOGAN anil_yasin_akdogan@hotmail.com DISPERGATÖRLER Kimya Teknikeri (Mezun) Suda çözünmeyen katı maddelerin su için de homojen olarak dispersiyon oluşturmasını sağlayan yardımcı maddelerdir. Bu maddeler özellikle suda çözünmeyen dispers boyar maddelerin flotte içinde homojen dağılması için önem taşır. Dispers boyar maddelerin flotte içerisinde homojen olarak dağılabilmesi için yapılarında yaklaşık % 45 55 oranında dispergir madde içermesi gerekir. Dispergatörler üç şekildedirler; 19 Anyonik tipte suda çözünebilen dispergatörler Anyonik ve noniyonik tipte yüzey aktif maddeler Polimerler Bu bileşikler boyarmaddeyi suda kolaylıkla dispersiyon haline getirir. Böylece uygulanan işlem boyunca boyar madde stabil hale gelir. Partiküllerin kabalaşması veya dispersiyonun bozulmasına koagülasyon denir. Dispergatörler tüm işlem boyunca boyarmaddenin stabil halde kalmasını sağladığı gibi koagülasyon oluşumunu da engeller. Dispers boyar maddeler için dispersiyon maddelerinde aranan özellikler Boyarmaddeye ve elyafa yan etkisi olmamalıdır. Güçlü bir dispersiyon yeteneğine sahip olmalıdır. Suda kolay ve çabuk çözünebilmelidir.