Koçak, C. (2011). Tek Parti Döneminde Muhalif Sesler. İstanbul: İletişim Yayınları. s. 304. ISBN 13:978-975-05-0839-4. Mehmet BA(ÇEKAP)L) E-mail: mehmetbahcekapili@gmail.com. y zyılın başında kurulan yeni Cumhuriyet in modernleşme s reci çeşitli toplumsal kırılmaları beraberinde getirmiştir. Uzun yıllar devlet ve toplumsal hayatta hakim bir öge olan din, yeni dönemde yerini laiklik ve milliyetçilikle oluşturulan ideolojiye bırakmıştır. Söz konusu değişim, eğitimden hukuka birçok alanda reformasyonu zorunlu hale getirirken, İktidarın rejimi ve kendi varlıklarını ayakta tutma istemi, içeride rejim ve iktidara karşı örg tl ve örg ts z olarak muhalefet ler in oluşmasına neden olmuştur. Ancak burada dikkat edilecek nokta, muhaliflerin devlet ve iktidara göre konumlandırılmasıdır. Bir başka ifadeyle Cumhuriyet tarihinde muhalif olarak tanılanan gruplar, konumlarını devlete ve iktidara göre almışlardır. Muhalif kesimlerin kimler olduğu, nitelikleri ve faaliyetleri hakkındaki bilgimiz, bizzat iktidarın tanımlamasına ve açıklamasına göre belirlenmektedir. Cumhuriyet sonrası iktidarın bizzat kendisinin tanımladığı muhalif sesler hakkında elimizde yeterli malzemenin olduğunu veya bu malzemeye yeterince ulaşılabildiğini söylemek m mk n değildir. İktidarın rejimi koruma adı altında y r tt ğ politika sonucu, yakın dönem dahi olsa muhalefete dair bilgi ve malumata ulaşmak oldukça sınırlı olmaktadır. İktidar ve rejime muhalif olarak gör len yurt içi ve yurt dışı basın ve yayın organlarının yasaklanması sebebiyle muhalefet hakkındaki bilgilere, içeriğini daha çok iktidarın belirlediği çeşitli kaynaklardan ulaşılabilmektedir. Ancak tarihin gelecek kuşaklara -yaşandığı gibi- aktarımı genellikle resmi ideolojinin eliyle gerçekleştiği için tarihsel olaylar hakkında gerçekte ne yaşandığını anlamak zorlaşır. Ç nk resmi ideoloji tarihi görmek/olmasını istediği şekilde yönlendirebilir. Cumhuriyet tarihinin önemli bir kısmı tek-parti iktidarı ile geçildiği için bu döneme ait araştırmalarda metodolojik açıdan ortaya çıkan en önemli sorunların başında kaynakların nesnelliği gelmektedir. Farklı seslerin Asist. Prof. Dr., Istanbul University, Faculty of Theology.
Bahçekapılı: Koçak, Tek-Parti Döneminde Muhalif Sesler susturulduğu tek-parti döneminde bazı eserlerin rejimin belirlediği çizgiyi takip etmesi olası bir durumdur. Bu sebeple tek-parti dönemindeki farklı sesleri veya muhalefeti, iktidar ve rejime rağmen doğru okumak oldukça zorlaşır. Koçak tarafından kaleme alınan Tek-Parti Döneminde Muhalif Sesler başlıklı eserin, zor gör len bu işi önemli ölç de nesnelliğini koruyarak başardığını söyleyebiliriz. Koçak, eserinin hemen başında tarih yazımı açısından çok önemli olan bir metodolojik duruş sergilemektedir. Bu da tarih yazımındaki nesnelliktir. Ona göre mevcut tarih, gerçekte olanın dışında siyasi iktidarların anlayış ve değerlendirmelerine bağlı olarak yazılabilmektedir. Tarihi olaylar, aktörler ve etkileri iktidarın tanımlamasına göre ele alınabilmektedir. İşte çalışmanın adında yer alan Muhalif sözc ğ böyle bir tanımlamanın sonucu olarak doğmuştur. Çalışmada muhalif olarak tanımlanan gruplar, bizzat iktidarın kendisine muhalif olarak görd ğ muhalefet çeşitleridir. Koçak a göre tarihe dair bilgilerin g venilirliği konusunda da problem vardır. Cumhuriyet tarihi hakkındaki bilgilerimiz, tek-parti iktidarının bizlere sunduğu bilgilerle sınırlıdır. Tek-parti iktidarı, zamanında muhalifler hakkında bilgi verme ihtiyacı duymadığı gibi, bunlar hakkında geleceğe de tarihi bir vesika bırakmamıştır. Yazar daha çok yerelde gerçekleşen muhalefet unsurlarının İç İşleri Bakanlığı ile Emniyet Genel M d rl ğ kaynaklarında yer alması gerekmesine rağmen, bu iki kurumdaki vesikalara ulaşılamadığından yakınmakta, kitabın ekler kısmında yer verdiği vesikaların da Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi nden alınarak kullanıldığını ifade etmektedir. Yazarın çalışmasında kullandığı Muhalif Sesler ifadesi açıklamaya değer bir husustur. Aslında çalışmanın ana konusu da söz konusu muhalif seslerin kim oldukları, ne yaptıkları, etkileri ve nasıl bastırıldıklarıdır. Muhalif sesler veya muhalefet tek-parti döneminde g nl k hayatta yer bulan daha çok örg ts z ve kişisel d zeydeki siyasal boyutu ağır basan çeşitli ve farklı muhalefetlerdir. Burada dikkat çeken husus, iktidara yapılan muhalefetlerin daha çok kişisel nitelikte olmasına rağmen, iktidarın bu muhalefetleri gereğinden fazla ciddiye alması ve bunları rejim aleyhtarlığı olarak lanse etmesidir. İl, ilçe, kaza hatta köylerde iktidara karşı oluşan her t rl muhalefet, iktidar ve iktidarı oluşturan C(P örg tleri tarafından birlikte izlenmiş, örg tl eylemler yanında, kişisel nitelikli olan, örg ts z birçok eylem de devrim ve yeni Cumhuriyet için yıkıcı bir faaliyet olarak gör lm şt r 125
Journal of Intercultural and Religious Studies Eserde yer alan muhalif sesler hakkında söylenebilecek bir başka nokta da, bunların belirli bir kategori altında toplanmamasıdır. Koçak, çalışmasında karışık ve çeşitli alanlardan siyasi ve ideolojik durumu ne olursa olsun rejim ve iktidarla b t nleşmemiş, araya mesafe koymuş ya da koymaya çalışmış b t n eğilimleri muhalif ses olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda çalışmada tek-parti döneminde oluşan birbirinden çok farklı hatta belki de birbirleriyle hiçbir teması olmayan muhalifler bir araya getirilmiştir. Çalışmanın niteliğini arttıran önemli bir unsura da burada değinmek gerekir. Bu da eserin, tek-parti döneminde muhalif seslere karşı geliştirilen baskı ve alınan önlemleri ve bunların çeşitli boyutlarını nesnel bir şekilde işlemesidir. (er ne kadar dini muhalif unsurların anlatımında kullandığı dil bazen resmi ideolojiyi andırsa da bu durum eserin nesnelliğine zarar verecek d zeyde değildir. Tek-parti dönemindeki muhalif sesler dokuz böl mde incelenmiştir. Çalışmada ilk ve en çok yer kaplayan birinci böl mde din ekseninde gelişen muhalefete yer verilmiş ve bu böl m kendi içinde dört ayrı kısımda ele alınmıştır. Birinci kısımda Rauf Orbay ve (ilafet meselesine, ikinci kısımda rejim, inkılaplar, laiklik ve Atat rk karşıtı propagandalara, ç nc kısımda Diyanet İşleri Başkanlığı nın denetimi meselesine ve dörd nc kısımda ise dini yayınlar ve dini propagandalara yer ayrılmıştır. Bu böl mde dikkat çeken en önemli husus, devlet denilen yapının aslında C(P ve C(P nin örg tsel yapısından başka bir şey olmadığıdır. Devlet, yerelde rejime muhalif olarak görd ğ her t rl dini hareketi/muhalefeti, C(P in örg tleri aracılığıyla gözlemlemiş ve denetlemiştir. C(P örg tleri de bug n fişleme olarak ifade edilen bu işi, bir devlet görevi edasıyla yerine getirmiştir. Birinci böl mde göze çarpan bir başka husus da Diyanet in, mevcut tek-parti meclisini h k metin basit bir aracı olarak görmesidir. Yani Diyanet, h k meti meclise karşı sorumlu ve onun denetimindeki bir organ değil, aksine meclisin kararlarını tayin eden bir organ olarak görmektedir. Siyasi iktidarlar açısından ise Diyanet, devrimin ve rejimin ilkelerini yerine getirme konusunda gevşek, daha doğrusu sadık olmayan devlet organıdır. Aslında her iki tarafta birbirlerine çok g venmemektedir. Yazara göre Diyanet İşleri Başkanlığı tek-pati döneminde devlet içinde vey evlat konumundadır. (er yönden denetim altında tutulduğu gibi, hizmet alanları da sınırlandırılmıştır. Üstelik rejimin siyasi/ideolojik katında hiçbir meşruluğu da bulunmamaktadır. Ancak Diyanet ve din adamları da olan bitene razı göz kmeyerek tepkilerini kısık bir ses tonuyla da olsa göstermeye çalışmıştır. Diyanet in tek-parti iktidarına yönelik en ağır eleştirisi ise C(P ye 126
Bahçekapılı: Koçak, Tek-Parti Döneminde Muhalif Sesler bağlı halkevlerinde dini değerlerin, dindarların ve din adamlarının pervasızca aşağılanması sonrasında olmuştur. Birinci böl mde yer alan misyonerlik faaliyetleri bu böl m n en zayıf kalan kısmıdır. Eser, kendisini kişisel ve örg ts z muhalefetle sınırlandırdığı için burada iki misyonerlik faaliyeti ile yetinilmiştir. Elbette ki misyonerlik, çalışmanın ana teması değildir, ancak daha çok örg tl ve kurumsal bir yapıya sahip olan misyonerlik faaliyetlerinin bu özelliğine değinilmemesi bir eksiklik olarak gör lmektedir. Eserin ikinci böl m nde Atat rk e karşı suikast girişimleri ve öld ğ yolundaki söylemlere yer verilmiştir. Burada yapılan en önemli vurgu, Atat rk ile rejimin özdeşleştiğidir. Yazara göre rejime karşı olanların temel algısı, Atat rk n öl m ile rejimin sonu arasında sıkı ve gör l r bir bağın olmasıdır. Dolayısıyla Atat rk n öl m muhaliflere göre rejimin sonu anlamına geliyordu. Eserde yer alan örneklemelerden, Atat rk e yönelik gerçek suikast girişimleri bir yana, dillendirilenlerin çoğunun aslında söylentiden ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Atat rk n öld ğ ne ilişkin söylentilerin yaratılması bir çeşit muhalefet t r yd. Bu durum, muhalefet açısından psikolojik bir st nl k kurma hamlesi olarak algılanıyordu. Çalışmanın ç nc böl m dini olmayan rejim aleyhtarı propaganda beyannâmelerine ayrılmıştır. Üç ayrı olayın aktarıldığı bu böl mdeki rejim aleyhtarı olarak adlandırılan beyannâmelerin içeriği ve bu beyannâmeleri yazanların akıbeti hakkında bilgi verilmemektedir. Eserin dörd nc böl m milli m cadele karşıtları ile liklerin 1 siyasi faaliyetlerini içermektedir. Çalışmada lilikler hakkında detaylı bilgi verilmemekte, milli m cadele döneminde Ankara karşıtı pozisyon almış olan Mehmet Vehip Kaçı Paşa, Fevzi Ahmet Bey, (afız İsmail, Refi Cevat Ulunay, S leyman Şefik Paşa, Aziz Nuri Yeşil ve Cakacı Ahmet (amdi (Abuk Paşa hakkında y zeysel bilgiler verilmektedir. Bu kişilerin bir takım faaliyetleri ve devletin bunları nasıl izlediği zerinde durulmaktadır. Ayrıca bu kişilerin lkeye geri dönme isteklerinin sonucu olarak Cumhuriyet in onuncu yılında çıkarılacak olan genel aftan yararlanma arzularına ve bu sebeple İsmet İnön ye yazdıkları övg dolu mektuplara yer verilmektedir. 1 lilikler Kurtuluş savaşı sonrası d şmanla işbirliği yaptıkları iddia edilerek T rkiye den s rg n edilen ve hepsi -Osmanlı döneminde- st d zey makamlarda yer alan T rkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilen isimdir. (aziran tarihinde, liliklerin yurda girmelerini engelleyen kanun kaldırılsa da başta Çerkez Ethem olmak zere pek çok muhalif ve saltanat taraftarı lkeye geri dönmemiştir [Bkz: Bingöl, S.. 150'likler Meselesi Bir İhanetin Anatomisi. Bengi Kitap Yayın]. 127
Journal of Intercultural and Religious Studies Yazar çalışmanın beşinci böl m nde C(P de ve seçimlerdeki siyasi muhalefete yer vermiştir. Yazara göre resmi kayıtlarda yalnızca bir örneğin olması sebebiyle bu böl m çalışmanın en kısa böl m d r ve iki sayfadan oluşmaktadır. Koçak, tek-parti döneminde C(P içindeki muhalefetle ilgili örneklerin çoğalmasını dilemekten başka bir çarenin olmadığını belirtmektedir!. Oysa C(P içindeki muhalefete ila arasında d zenlenen C(P kurultaylarının din ve ahlak eğitimi başlıklı oturumlarında rastlamak zor olmasa gerektir. Özellikle din eğitiminin yeniden g ndeme gelmesi noktasında parti içinden y kselen muhalefet ki bu muhalefetin bir kısmı tamamen din eğitimini önemseyenler tarafından yapılırken bir kısmı da seçim kaygısıyla yapılmıştır hakkında yeterince kaynağın olduğunu d ş n yoruz. Zira taleplerinin yerine gelmediğini d ş nen önemli bir kesim, sonraki yıllarda C(P için en önemli siyasi muhalif kanadı oluşturacak olan Demokrat Parti nin kurulmasına ön ayak olacaklardır [Bkz: Ayhan, (., (2004). T rkiye de Din Eğitimi. DED Yay. ve Öcal, M.,. Osmanlı dan G n m ze T rkiye de Din Eğitimi. D ş nce Kitabevi]. Çalışmanın altıncı böl m K rt muhalefetine ayrılmıştır. Bu böl mde - yıllarını kapsayan Diyarbakır daki K rt aktivistlere ilişkin Birinci Umumi M fettişliğe ait belgelerle Dersim isyanına ilişkin Dörd nc Umûmî M fettişliğin raporlarına yer verilmiştir. Bu böl m özg n kılan nokta, Dersim isyanıyla ilgili daha önce hiçbir çalışmada bulunmayan söz konusu vesikaları ilk defa yazarın bu çalışmada yer vermesidir. Yazarın naklettiği raporlardan, bu dönemde K rtlere karşı devletin izlediği politikalar hakkında genel bir malumat elde edilse de devletin merhametine ve himayesine sığınanlar hakkında nasıl bir politika izlendiği veya izleneceğine dair herhangi bir bilgiye ulaşılamamaktadır. Bununla birlikte yazar, Dörd nc Umûmî M fettişliği ne ait raporlardan yola çıkarak, devlet tarafından Dersim için önceden d ş n lm ş ve kararlaştırılmış bir planın olduğunu ve bu planın gerçekleştirildiğini belirtmektedir. Yazara göre mevcut raporlar, devletin bir itiraf senedi h km ndedir ve devletin Dersim isyanına bakışını ve isyanı bastırma şeklini açıkça ortaya koymaktadır. Yedinci böl m C(P iktidarının kom nist/sol muhalefete karşı y r tt ğ m cadeleye ayrılmıştır. Yazar, bu böl mde daha önce hiç g n y z ne çıkmamış belgeleri yayımlayarak, hem iktidarın hem de kom nist/sol muhaliflerin siyasi tutumları hakkında açıklamalar yapmıştır. Bu böl mde dikkat çeken en önemli husus, bug n sol bir parti olarak tanımlanan C(P nin, de kendisine bağlı halkevi k t phanelerinde Karl Marx, Fatma Yalçın, Sabiha Zekeriya Sertel, (aydar Rıfat, Nazım (ikmet, (ikmet Kıvılcımlı ve 128
Bahçekapılı: Koçak, Tek-Parti Döneminde Muhalif Sesler (asan Ali tarafından yazılan ve kom nist/sol ideolojiyi anlatan eserlerin bulundurulmasını ve okunmasını yasaklamasıdır. Burada değinilmesi gereken bir husus ise kom nist ideolojinin devlet ve C(P nin idari yönetimi tarafından dışlanırken, halkevlerinde hayat bulmasıdır. Bundan rahatsız olan devlet ve C(P yönetimi halkevlerinin kom nist eserlerden arındırılması için ortak bir çaba sarf ederek, kom nist yapılanmanın içlerine n fuz etmesine engel olmaya çalışmışlardır. Yazarın en dikkat çekici yorumu ise tek-parti döneminde s rekli izlenen ve denetim altında tutulan kom nizm yanlılarının, bu yıllara dair analiz ve değerlendirmelerinde C(P nin tavrını ılımlı ve yumuşak bir dille ifade etmeleridir. Koçak a göre bu çelişkili tutumun analizi gerçekleştirilmeden, solun siyasi/ideolojik yapılanmasını çözebilmek imkansızdır. Çalışmanın yedinci böl m basın-yayın d nyasındaki muhalefetti ele almaktadır. Yazarın daha önceki çalışmalarında ayrıntılı olarak işlediği bu konu, bu eserde daha dar kapsamda, ama yeni vesikalarla işlenmiştir. Yazar burada gazeteler, dergiler, mizah dergileri, kitaplar, yabancı propaganda dergileri ile yine yabancı sinema ve akt alite propaganda filmlerine yer vermiştir. Devletin, rejimi ve ideolojisini karşısına alan fikirlerin, her ne t rden olursa olsun, basın ve yayın organlarında yer alması konusundaki d ş ncesi çok netti: Asla izin verilemez!. Basın ve yayın organlarına getirilen sınırlayıcı tedbirlerden en ilgincinin Y ksek Okul öğrencilerine getirilen sınırlamalar olduğu gör lmektedir. Y ksek Okul öğrencilerinin. D nya Savaşı yıllarında çıkarmak istedikleri yayınların, dönemin Milli Eğitim Bakanı tarafından, bu kişilerin halihazırda öğrenci olmaları sebebiyle muhtelif alanlardaki iddialarını bir hakikat olarak halka neşretmeye seviyelerinin m sait olmadığı ve bu t r faaliyetlerin gençlerin eğitimlerini sekteye uğratacağı ve bulundukları k lt r m esseselerinin disiplini bozmaya yol açacak vaziyetler ihdas etmeleri bakımından doğru bulunmadığı ve doğal olarak da bu t r faaliyetlerin yasak olduğu belirtilmiştir. Çalışmada yer alan belgeler, bu dönemin, basın özg rl ğ açısından Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemi olduğunu göstermektedir. Zira söz konusu belgeler, C(P iktidarının, gazete ve dergilerdeki rejim aleyhtarı t m yazıları denetim ve kontrol altına aldığını ve hem yayın organları hem de yazarlar hakkında birçok yasal işlemi y r tt ğ n göstermektedir. Çalışmanın son böl m ise azınlıklara ve yabancılara ayrılmıştır. Bu böl mde yer alan azınlık ifadesiyle, genellikle gayri m slim azınlıklar kastedilmiştir. Azınlıkları ele alan çoğu eserin aksine, burada ila yılları arasında haklarında çok fazla bilgi olmayan 129
Journal of Intercultural and Religious Studies Çerkesler ve Nusayrilerle ilgili belgelere yer verilmiştir. Ayrıca belgelerde, yabancıların sayıları ve lkedeki faaliyetlerinin denetim ve kontrol altında tutulduğu gör lmektedir. Nihai olarak, değerlendirmeye aldığımız söz konusu çalışmanın, tek-parti döneminde oluşan ve daha çok kişisel ve örg ts z olarak gelişen muhalif unsurları tarihi belgelerle nesnel bir şekilde ele aldığını söyleyebiliriz. Çalışma hem tek-parti dönemini, iktidarını ve faaliyetlerini hem de muhalif sesleri net bir şekilde tanımlamaktadır. Ayrıca çalışma, tek-parti iktidarının muhalif sesleri susturmak için ne t r tedbirler geliştirdiğini resmi belgelerle ortaya koymaktadır. Bunun yanında yazarın, tek-parti döneminin sadece iktidarın geride bıraktığı belgelerle anlaşılamayacağı şeklindeki vurgusu da, metodolojik açıdan dikkat çekicidir. Koçak a göre tarihi olaylar muhalif sesleri içine alan ve karşılıklı empatiyi gerektiren daha geniş bir bakış açısıyla ele alınmalıdır. 130