SOSYAL SİYASET KONFERANSLARI



Benzer belgeler
ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

Bozkır hayatının başlıca ekonomik faaliyetleri neler olabilir

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

70 inde doğuran ortalama 120 yıl yaşayan kanser bilmeyen Türkler

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TARİH KPSS İSLAMİYETTEN ÖNCE TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET ARİF ÖZBEYLİ

Çaldıran daha önceleri Muradiye İlçesinin bir kazası konumundayken 1987 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne yükselmiştir.

İSLAMLIK ÖNCESİ TÜRK TOPLUMLARINDA İKTİSADİ VE İÇTİMAİ YAPI

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

Yrd. Doç. Dr. Ali GURBETOĞLU İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

Türk Eğitim Tarihi. 2. Türklerin İslam Öncesi Eğitimlerinin Temel Özellikleri. Dr.

Türk Eğitim Tarihi. 1. Türklerin İslam Öncesi Eğitimlerinin Temel Özellikleri. Yrd. Doç. Dr.

III. ÜNİTE: İLK TÜRK DEVLETLERİ 2. KONU: ORTA ASYA DA KURULAN İLK TÜRK DEVLETLERİ

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla EKONOMİK DURUM

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

İktisat Tarihi II. 1. Hafta

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI

2016 Özalp Tarihçesi: Özalp Coğrafyası: İlçe Nüfus Yapısı: Yaş Grubu Erkek Kadın Toplam 0-14 Yaş Yaş Yaş Yaş Yaş

İktisat Tarihi II. 2. Hafta

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

Helen Birliği/İskender İmparatorluğu

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir.

İktisat Tarihi II. 13 Nisan 2018

Başkale nin Tarihçesi: Başkale Coğrafyası:

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST

SARAY Saray İlçesinin Tarihçesi:

2016 Başkale nin Tarihçesi: Başkale Coğrafyası:

İktisat Tarihi II. I. Hafta

Tarım, yeryüzündeki belli başlı üretim şekillerinden en gerekli ve yaygın olanıdır. Tarımın yapılış şekli ve yoğunluğu, ülkelerin gelişmişlik

6. ÜNİTE: Türklerde Sanat A. İLK TÜRK DEVLETLERİNDE SANAT

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

tamamı çözümlü tarih serkan aksoy

TÜRKİYE COĞRAFYASI VE JEOPOLİTİĞİ

İlk Türk devletlerinde kültür ve medeniyet

İspanya ve Portekiz de Tahıl ve Un Pazarı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

4. Ünite ÜRETTİKLERİMİZ

TARIMSAL ORMANCILIK (AGROFORESTRY) Prof. Dr. İbrahim TURNA

EDİRNE UZUNKÖPRÜ DOĞAL ORTAMI TEMİZ HAVASI İLE SÜPER BİR YAŞAM BURADA UZUNKÖPRÜ DE. MÜSTAKİL TAPULU İMARLI ARSA SATIŞI İSTER YATIRIM YAPIN KAZANIN

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK

TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ İZMİR

BİYOMLAR KARASAL BİYOMLAR SELİN HOCA

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF

SAINT BENOIT FRANSIZ LİSESİ

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

İktisat Tarihi II

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

Tarımda inovasyon küresel ölçekte stratejik değer kazandı

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti): Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devletî):

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

ADI: DÜNYA ĠKLĠMLERĠ

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017

RUANDA ÜLKE RAPORU

Bölgesel iklim: Makroklima alanı içerisinde daha küçük alanlarda etkili olan iklimlere bölgesel iklim denir.(marmara iklimi)

/uzmankariyer /uzmankariyer /uzmankariyer

BÜLTEN İSTANBUL B İ L G İ AZİZ BABUŞCU. NOTU Yeni Dünya ve Türkiye 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

LOJİSTİK SEKTÖRÜ BÜYÜME ORANLARI

Türk mutfağı dünya mutfakları arasındaki en eski mutfaklar arasında yer almaktadır. Türk mutfağının dünyanın en eski mutfaklar arasında yer almasının

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi

GAMBİYA ÜLKE RAPORU. Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu Afrika Koordinatörlüğü

SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI

Bölüm 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı

Tanımlar. Bölüm Çayırlar

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

GEVALE KALESĠ KAZI ÇALIġMALARI

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

RUSYA FEDERASYONU ÜLKE RAPORU

AT, ATA ve A HARFİ. NOT: Bu yazı Türk Dünyası Tarih dergisinin Aralık 2011, sayı 300 ve sayfa 54 te yayınlanmıştır.

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI 6. SINIF SOSYAL BİLGİLER DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI, KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İÇİNDEKİLER. Tarihteki Önemli Buluşlar Bilim, Türk ve İslam Devletlerinde yaşayan bilginler ile yükseliyor Coğrafi Keşifler...

MERAKLI KİTAPLAR Kavramlar

ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ MART

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

Soru Sınıf ve Nu: Müfredat sınıf YGS Harita Bilgisi-Arazi Rehberimiz: İzohipsler

Cumhuriyet Dönemi nde ;

İÇİNDEKİLER SÖZEL BÖLÜM

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

MURADİYE Nüfus Erkek Kadın Toplam Gürpınar Oran %52 % Kaynak: Tüik

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

Atoller (mercan adaları) ve Resifler

ŞAMANİZM DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2

Türk Mitolojisi ve Türklerde Totemizm DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

GİRİŞ. Sağlıklı Beslenme ve Vücudumuzun Sağlıklı Beslenme Piramidi. Ana Gıda Grupları

ALİ HİMMET BERKÎ SEMPOZYUMU KASIM Hukuk Fakültesi Konferans Salonu, Kampüs / ANTALYA. Düzenleyenler

KÜRESEL TİCARETİN ÜÇ ELEMANI: HAMMADDE, ÜRETİM, PAZAR

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 2.Hafta. Dr. Osman Orkan Özer

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 3.Hafta TOPRAKTAN YARARLANMA ŞEKİLLERİNİN GEÇİRDİĞİ EVRELER. Dr. Osman Orkan Özer

Transkript:

İstanbul Üniversitesi Yayın No: 4566 İktisat Fakültesi Yayın No: 582 ISSN : 1304-0103 İktisat Fakültesi SOSYAL SİYASET KONFERANSLARI 49. KİTAP Prof. Dr. Turan YAZGAN'A ARMAĞAN ÖZEL SAYISI İSTANBUL - 2005 F.1

Sosyal Siyaset Konferanstan Yılda iki kez yayınlanan hakemlubir dergidir. Yayın Danışma Kurulu Prof. Dr. Gülten Kutal (İstanbul Üniv.) Prof. Dr. Bengü Dereli (İstanbul Üniv.) Prof. Dr. Ömer A. Aksu (İstanbul Üniv.) Prof. Dr. Berrak Kurtuluş (İstanbul Üniv.) Prof. Dr. Sedat Murat (İstanbul Üniv.) Prof. Dr. Mustafa Erkal (İstanbul Üniv.) Prof. Dr. Fevzi Şahlanan (İstanbul Üniv.) Prof. Dr. Mustafa Aykaç (Marmara Üniv.) Prof. Dr. Ali Rıza Okur (Marmara Üniv.) Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu (Marmara Üniv.) Prof. Dr. Müjdat Şakar (Marmara Üniv.) Prof. Dr. Metin Kutal (Kadir Has Üniv.) Prof. Dr. Toker Dereli (Işık Üniv.) Prof. Dr. M. Fikret Gezgin (Beykent Üniv.) Prof. Dr. Ali Özgüven (Kültür Üniv.) Prof. Dr. Yusuf Alper (Uludağ Üniv.) Prof. Dr. Aysen Tokol (Uludağ Üniv.) Prof. Dr. Serpil Aytaç (Uludağ Üniv.) Prof. Dr. Ali Nazım Sözer (D. Eylül Üniv.) Prof. Dr. Fevzi Demir (D. Eylül Üniv.) Prof. Dr. Kadir Arıcı (Gazi Üniv.) Prof. Dr. Eyüp Bedir (Gazi Üniv.) Prof. Dr. Meryem Koray (Y. T. Üniv.) Prof. Dr. Murat Demircioğlu (Y. T. Üniv.) Prof. Dr. Alpaslan Işıklı (Ankara Üniv.) Prof. Dr. Pars Esin (Ankara Üniv.) Prof. Dr. Ahmet Makal (Ankara Üniv.) Prof. Dr. Sarper Süzek (Ankara Üniv.) Prof. Dr. Ahmet Selamoğlu (Kocaeli Üniv.) Prof. Dr. Salih Aynural (G.Y.T.E.) Yazı Kurulu Başkan: Prof. Dr. Gülten Kutal (Bölüm Başkanı) Başkan Yard.: Prof. Dr. Ömer A. Aksu Prof. Dr. Berrak Kurtuluş Üyeler: Prof. Dr. Nur Serter Prof. Dr. Sedat Murat Doç. Dr. Mustafa Delican Doç. Dr. Tekin Akgeyik Editör Dr. Ali Kemal Sayın İletişim aksayin@istanbul.edu.tr İ.Ü. İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve End. İlişk. Böl. 34452 Beyazıt-İstanbul

X " İÇİNDEKİLER Editörden Dr. Ali Kemal Sayın Prof. Dr. Turan YAZGAN'ın Özgeçmişi Prof. Dr. Turan YAZGAN'ın Yayın Listesi i i I. BÖLÜM: HATIRA YAZILARI İsmail Gaspıralı'dan Turan Yazgan'a Sabahaddin ZAİM... Hocamız, Dostumuz ve Ağabeyimiz Profesör Dr. Turan Yazgan Ahmet GÖKÇEN... Prof. Dr. Turan Yazgan Hocamız ve Bazı Anılar Mustafa E. ERKAL... Prof. Dr. Turan YAZGAN ya da Çağdaş Gaspıralı İsmail Bey Ahmet YÖRÜK... Turan Yazgan İçin Nevzat ATLIĞ... Turan Yazgan Hoca ve Türk Dünyası Selçuk ÜNLÜ... Kırgızistanlılarm Gözüyle Turan YAZGAN Kantörö Şaripoviç TOKTOMAMATOV... Turan Yazgan - Türk Milletinin Gururu Abdilbaet MAMASIDIKOV... Türk Dünyası Aydınlarından Sadri Maksudî ve Turan Yazgan: Vatanseverlikten Avrasyacılığa Doğru Almaş ŞEYHUL... Prof. Dr. Ali Abbasov'un Prof. Dr. Turan Yazgan ile ilgili Düşünceleri AliABBASOV... Bilim ve Faaliyet Adamı, Organizatör Vasil G. GAYFULLİN... Yeni Yüzyılın İsmail Gaspıralı'sı... Prof. Dr. Turan Yazgan Muhsin KADIOĞLU... Turan Yazgan ile Üniversite ve Türkiye Üzerine Bir Sohbet Yusuf ALPER... 3 7 15 21 29 31 39 35 43 47 51 53 65 i

II. BÖLÜM: HAKEM Lİ M AKALELER SOSYAL POLİTİKA Sosyal Güvenlik ve Turan Yazgan Yusuf ALPER... 97 İstihdam ve Koruma Alanı Yaratmak Üzere Özürlüler İçin Sosyal Yaşam Merkezi Projesi Serpil AYTAÇ... 125 Sosyal Güvenlik Yönüyle Bireysel Emeklilik Bünynmin BACAK... 159 Avrupa Birliğinin Göç Politikası Ayhan GENÇLER... 173 Üsküdar İlçesinde Ailelerin Konut Sahipliği ve Konuta Yaklaşım Biçimleri: Hanehalkı Reisleri (HHR) Üzerine Ampirik Bir Araştırma Sedat MURAT, İbrahim ŞENÖZ... 199 Sosyal Gelişim Düzeyleri Farklı Refah Devletlerinin Sınıflandırılması Üzerine Bir İnceleme Süleyman ÖZDEMİR... 231 Almanya'da Sosyal Hizmetler Eğitiminin Özellikleri Ali SEYYAR... '... 267 Geçiş Ekonomilerinde Emeklilik Sistemi Reformları Suat UĞUR... 289 ÇALIŞMA İLİŞKİLERİ 4447 Sayılı Kanuna Göre İşsizlik Ödeneğine Hak Kazanma Koşulları Abdurrahman BENLİ... 303 İşverenin İşyeri Sağlık Birimi Kurma Yükümlülüğü Üzerine Düşünceler Fevzi DEMİR, Serkan O DAMAN... 317 Turizm Sektöründe Uluslararası Çalışma Örgütü Normlarının Önemi ve Bu Normlarm Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, UÇO Türkiye Temsilciliği ve Turizm Bakanlığı Tarafmdan Değerlendirilmesine Yönelik Bir Araştırma Mithat Zeki DİNÇER, Füsun İSTANBULLU D İN ÇER,, Suna Mugan ERTUĞRAL, Türkan Günay TURAN, Arif GÜNGÖR, Neyir TEKELİ... 335

Çalışmanın Değişen Anlamı ve Çalışmaya İlişkin Yeni Trendler Aşkın KESER... 361 Küreselleşmenin Türk Çalışma Hayatma Etkileri Adnan MAHİROĞULLARI... 379 İstihdam Hizmetlerinin Yeniden Yapılandırılması Sürecinde Türkiye İş Kurumu Ali Kemal SAYIN... 405 İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ Küresel Rekabet Ortamında İnsan Kaynakları Yönetiminin Değişen Rolü: Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi Bünyamin AKDEMİR... 427 Çalışma Hayatında Stres Kaynakları, Stres Belirtileri ve Stres Sonuçlarının İncelenmesi Üzerine Bir Araştırma Ali AKSOY, Fahrettin KUTLUCA... 457 Bankacılıkta Stres Sorunu: Stres Düzeyi, Kaynakları ve Başa Çıkma Yolları Üzerine Bilecik'te Bir Araştırma Muzaffer A YDEMİR... 487 Çalışma Yaşammda Gözetim Uğur DOLGUN... 507 Sanayi İşçisinden Bilgi İşçisine: Yeni Ekonominin Değişen İşçi Tipi Ziya ERDEM... 541 İnsan İlişkilerinde Empatinin Yeri ve Önemi Mehmet Ferhat ÖZBEK... 567 Yeni Gelişmeler Işığında Bilgi İşi ve Bilgi İşçisi Halil ZAİM... 589 SİYASİ VE SOSYAL YAPI Türk Dünyasının Petrol ve Doğal Gaz Zenginliği Salih AYNURAL, Abdulkayyum KESİCİ... 613 Coğrafi Unsurlar Işığında Küreselleşme, Bölgeselleşme ve Orta Asya Yusuf BAY RAKTUTAN... 643 Nüfus Hareketleri ve Sosyal Değişme M. Said DOĞAN... 659 Yörüklerin Hayat Tarzı M. Said DOĞAN, Cihangir DOĞAN... 677 iii

Türkistan (Orta Asya) Tarihi ile İlgili Belgeler (Belgelerin Özellikleri, Değerlendirilmesi, Önemi ve Özetleri) Orhan DOĞAN... 709 Türk İnançları ve İnanışlar Türker EROĞLU, Hatice Çiğdem KILIÇ... 749 Dede Korkut Destanlarında Adları Geçen Oğuz Beylerinin Hatıralarını Taşıyan Yer Adları Üzerine Bir Deneme Yücel HACALOĞLU, Ragıp MEMİŞOĞLU... 771 Bozkır Göçebelerinde Sosyo-Ekonomik Yapı Abdulkadir İLGEN... 817 Karapapah Türkleri Yaşar KALAFAT... 841 Amerika Kıtasının Keşfi: Kuzey Amerika- Asya Bağlantısı Berrak KURTULUŞ... 873 Türk Yazar Sosyolojisinden Bir Kesit Fikri OKUT, Haşan YAZICI... 887 Osmanlı Devleti'nde Bazı Kamu Görevlilerinin Hapisle Cezalandırılmalarına İlişkin Ek Bilgiler (1300-1453) Necdet ÖZTÜRK... 899 Kırgız Cumhuriyeti Vergi Sisteminin Genel Yapısı ve Değerlendirilmesi Mehmet YÜCE... 911 İKTİSA T-İŞLETM E İstanbul'da Bir Askeri Terzihane Atölyesinin Kuruluşu ve Nizamnamesi Şevket AKAR... 943 Türkiye'de İhracat ve İktisadi Büyüme Arasındaki Nedensellik Analizi Nilgün ÇİL YAVUZ... 961 ERP (Kurumsal Kaynak Planlaması-KKP) Sisteminin Organizasyonu ve LBS Uygulama Süreci M. Kemal DEMİRCİ Metin ULUKÖY... 973 Türkiye Sigorta Pazarının Avrupa ve ABD Sigorta Pazarları ile Karşılaştırılması Ercan TAŞKIN, H. Yelda ŞENER... 995 İslam Kalkınma Bankası'nın Dünü, Bugünü ve Geleceği Sabahaddin ZAİM... 1021 iv

BO ZK IR G Ö ÇEBELERİN D E SO SYO -EK O N O M İK YAPI Abdulkadir İlgen* ÖZET Bozkır kültürü Türkler arasındaki sosyal ve ekonomik yapıyı şekillendiren temel faktördü. Herhangi bir çalışmada bu noktanın bilhassa dikkate alınması gereklidir. Türkler Fiziki şartların meydan okumasına başarıyla cevap vererek kendi bozkır kültürlerini yaratmışlardır. At ve demir bu kültürün en önemli unsurlarıydı. Bu kültürün diğer önemli bir özelliği ise göçebe kültürüne paralel olarak gelişen Türk Töresiydi. ANAHTAR KELİM ELER; Bozkır kültürü, Töre, Orta Asya, Kurgan, Yaylak-kışlak, boy, bodun, Anau, Mayemir, Andronova, Pazırık, demir, kımız, İpekyolu. A BSTRA C T Steppe culture was the fundamental factor of having been formed the economic and social structure among Turks. This point has to be considered in ali research conceming Turks. Turks, which ansvvered successfully to the challenge of the physical conditions, had created their own steppe culture. Horse and iron was the most important elements of this culture. This culture's another important characteristic is also Turkish Töre that developed paralelly to nomad culture. Key words: Nomad culture, Töre, Middle Asia, Kurgan, VVintersite, summer-site, tribe (boy), bodun, Anau, Mayemir, Andronova, Pazırık, iron, Kımız, Silk Road f Yrd. Doç. Dr., DPÜ, Bilccik İİB F İktisat Bölümü İktisat Tarihi Ana Bilim Dalı.

818 ABDULKADİR İLGEN Giriş İslamlık öncesi devir Türk toplumlarında İktisadî ve İçtimaî yapının esaslarını oluşturan temel faktör bozkır kültürüydü. İlgili dönemde Türklerin siyasî, İktisadî ve İçtimaî yapısını tanımlamak ve kavramak için bu temel öğeyi, yani bozkır kültürünü hesaba katmadan yapılacak çalışmalar eksik hatta temelsiz kalma riski taşıyabilir. Bu nedenle çalışmanın genel karakterini, atlı bozkır kültürünü oluşturan ya da uçsuz bucaksız bozkır ortamında tabii çevrenin meydan okumasına başarıyla cevap vermek suretiyle, bu yapının ayrılmaz bir parçası haline gelen Türk topluluklarıyla onların yaşadıkları coğrafya olarak belirlemek lazımdır. Avrasyalı göçebeler de stepin, fiziksel tabiatın Arktik buzlarından ya da tropik cangıllarından hiç de aşağı kalmayan m eydan okumasına başarıyla cevap verebilm iş eşsiz süvarilerdir. Bozkırda sürüp giden yaşantı, yüzyıllarca özelliğinden bir şey kaybetmez. Ne Çin sınırına bitip tükenmez akınlar yapan Hun süvarileri, ne Roma'yı haraca bağlayan Atilla orduları ne de bütün bir Avrasya sahasını bir baştan diğer başa çiğneyen Moğol atlıları; hepsi de kurak yıllarda, bozkırın seyrek otları üzerinde, tarım sahalarının sınırlarına kadar bir damla su bulabilmek için maceradan maceraya koşan yoksul Türk-Moğol çobanları olarak, Peçili ve Mâveralinnehir'in kapılarında, şaşkınlık içinde yerleşik medeniyetin mucizesini, bereketli mahsulünü, ağzına kadar tahıl olan köyleri, şehirlerin ihtişamını seyretmektedir1. Bu mesele, aslında sosyolojik bir vakıadan başka bir şey değildir. Bu nedenle yerleşik ve göçebenin birbirlerine karşı hissettiği duygular da, aynı m odem bir şehirde bulunan kapitalist bir cemiyet ile, proletaryanın birbirine karşı beslediği duyguların aynısıdır. İsterse Kuzey Çin'in sarı topraklarını, İsterse İran'ın bahçelerini, isterse Kiev'in zengin kara topraklarını işletsin tarım cemiyetlerinin çevresinde, çoğunlukla korkunç iklim şartlarına sahip, her on yılda bir su kaynakları kuruyan, otlakları yok olan, hayvanları ölen fakir otlaklar kuşağı bulunuyordu (Grousset, 1996:6-7). 1 Kitabelerde bizzat Bilge Kağan nın ağzından şu ifadelere yer verilmişti: Karanlık ormanları terk eden pek çoğu (Tiirkler) Güneye bakarak şöyle diyordu: ovada yerleşmek istiyorum' " Bkz. Grousst, (1996: 119).

BOZKIR GÖÇEBELERİNDE SOSYO-EKONOMİK YAPI 8 1 9 Bozkırın adamı bu anlamda doğuştan asker ve bağımsızlık2 tutkunu muharip bir topluluk olarak nitelendirilebilir. Kadim dönem Türk sosyo-ekonomik yapısını, bu iki unsurdan ayrı değerlendirmek mümkün değildir. Burada bir konu gerçekten ilginç ve üzerinde durulmaya değer niteliktedir. Bu mesele Orhun ve Gök-Tiirk kitabelerinde görülen ve çok erken diyebileceğimiz bir dönemin ürünü olan "ulusal kim lik" bilincinin kaynakları meselesidir. Daha on dokuzuncu yüzyılda bile kendilerini İtalyan değil de SicilyalI3, Napolili, hatta Luccalı veya Salemolu olarak gören insanlar bulunmasına karşın, nasıl olmuş da bu bölgenin insanı çok erken bir dönemde kendini farklı bir ulusal aidiyet kümesine dahil etme başarısını gösterebilmiştir? Mesele aslında sanıldığı kadar karmaşık değildir. Bir insan denizi olan Çin'le kurulan yakın münasebetler, her zaman bozkırlı atlı göçebeler aleyhine bir seyir izlemiştir4. Çin'i istila eden güçler daima Çin tarafından yutulmuş, asimle edilmiştir. Aynısı Roma'yı istila eden kuzeyli kavimler için de geçerlidir5. İşte bundan dolayıdır ki toprağa çok da bağlı olmayan bütün göçebelerde, soya bağlı aidiyet ve bu aidiyetin geliştirdiği kimlik ve bağımsızlık tutkusu kendi varlık sebeplerinin temel sâiki olagelmiştir. Bozkırın adamı çok iyi biliyordu ki, yerleşik hayata geçmek; ister başat güç, isterse başkasının boyunduruğuna girme şeklinde olsun, asimle olma yani yok olmayla aynı anlama gelen, doğrudan kendi varlığına yöneltilmiş bir tehditti. Bozkırda bozkırın şartlarına göre yaşamak, işte tam da bu noktada daha önemli ve 2 7 1 6 yılından hemen sonra Kültegin tarafından dikilen Gök-Türk kitabelerinde...beylik evladın kul oldu, hatunlıık kızın cariye kaldı. Türk beyler Türkçe adları bırakıp Tabgaç beylerin adını aldı. Elli yıl giiciinü ve emeğini (ona) verdi. Karabodıın Tiirkler, bütün halk şöyle demiş: Devletli halk idim, şimdi devletim hani? Iiakanlı halk idim, şimdi hakanım hani? Giicümii, emeğimi hangi hakana sa rf ediyorum? Böyle deyip Tabgaç hakanına karşı çıkmış. belirtilen şikayetlerden kendi emek ve gücünü başkasına vermek istemeyen Türk halkı (Türük kara kamuğ budun) kendimizi öldürüp, yok olalım daha iyi. ' diyerek başkaldırmışlar. Bkz. Gumilev, (2002: 3 3 6 vd.) 3 Konuyla ilgili ayrıntılı bir analiz için bkz. Hobsbavvm, (1 9 8 7 :1 7 1 ) 4 Bozkır ve yerleşikler arasındaki ilişki gerçekten dramatiktir. Bir yanda medeniyetin rahat ve konforu, dolaysıyla buna duyulan özlem; diğer yanda lüks tüketim alışkanlıklarına kapılma ve neticede asimle olma endişesi taşıyan göçebelerle, bunların ardı arkası kesilmeyen akınlarına karşı surlar inşa eden ve ince diplomasi uygulayan yerleşiklerin mukabil cevaplan. Bu gerilim asırlarca devam etmiştir. Dünün sur ve hisarlarının yerini bugün yasal engeller almıştır. O gün kuzeyin barbarlan vardı; bugün ise güneyin proleter milletleri ve yoksul halkları kuzeyin refah ve zenginliğini tehdit ediyor. Kuzeyin zenginleri ise bu yığılma ve baskının önüne geçmek için aynen geçmişte olduğu gibi bugün de, çevrelerinde kendilerine bağımlı yeni vassallarla tampon bölgeler oluşturmak istiyorlar. 5 Bkz. Toynbee, (1978: 11,402).

820 ABDULKADİR İLGEN belirleyici bir faktör olarak anlam kazanıyordu. Bu nedenle ekonomik ve sosyal yapıyı olduğu kadar askerî ve siyasî yapıyı da, bozkır ve onun şartları şekillendirmiştir demek çok da abartılı sayılmaz. Her ne kadar aynı fizikî çevrenin her toplum üzerinde sürgit aynı etkiyi icra ettiğini söylemek mümkün değilse de (Toynbee, 1978:103), çevre tipi ile toplum şekilleri arasında doğrusal ve kuvvetli bir ilişki olduğu da bilinen bir gerçektir (Bloch,1983:20). M arx'ın ileri sürdüğü Asya Tipi Üretim Tarzı ise bütün genellemeci yaklaşımlarda görüldüğü gibi realiteden hareketle ortaya atılmış tüm evarım a bir yaklaşımdan ziyade, belli ön kabullere dayandırılmış tümdengelimci katı ve ideolojik bir yaklaşımı temsil ediyor. Buna göre mülkiyet biçimi, " Topluluğun fertler üzerindeki kontrolünün sıklığı ve fertlere bu topluluğun bir üyesi sıfatıyla toprak verilmesi " şeklinde özetleniyor. Bu tip toplumlarda ürün devlet tarafından toplanıp dağıtılıyor. Ticari değişimler kâr ve zarardan ziyade, tek taraflı olarak yapılmakta ve köydeki üretim-tliketim birliğini bozma imkanından mahrum gözükmektedir. En önemlisi kentle kırlar arasında ticari ilişkilerin kurulmayışıdır(türkdoğan, 1981:49)6. Halbuki Türk toplumunda yaylak-kışlak hayat tarzı, toplum hayatının vazgeçilmez iki ayrı parçasını oluşturur. Böylesi bir toplum yapısında artık değere devletin el koyması anlamında bir ekonomik ilişkinin varlığına dair yeterli derecede bilgi ve belge olduğu söylenemez7. Ayrıca bu tür bir yaklaşımın tüm aydınlanma filozoflarında olduğu gibi, doğrusal tarih felsefesinden hareket eden dar bir anlayışı tem sil ettiğini söyleyebiliriz. Bunlara kısaca temas edildikten sonra, Türk kültürünü oluşturan bozkır hayatı ve onun çevresinde gelişen İktisadî ve İçtimaî yapının nasıl teşekkül ettiği sorusunun cevabı bulunmaya çalışılabilir. Fakat her şeyden önce meselenin daha rahat anlaşılabilmesi için Tiirklerin yaşadığı coğrafya ve o coğrafyada hakim olan bozkır kültürünün ana hatlarıyla ortaya konulm ası gerekir. 6 ATÜ T kavramı Marksist yorumcular arasında da tartışma konusu yapılarak, söz konusu kavramın müphem, kararsız ve sorunlu bir kavram olmaya devam ettiği belirtilmektedir. Bkz. Bottomore, (2 0 0 2 :5 0 ). 7 Konuyla ilgili ayrıntılı bilgiler için Bkz. Ö G EL, (1978: 1 vd.)

BOZKIR GÖÇEBELERİNDE SOSYO-EKONOMİK YAPI 821 Türklerin Ana Yurdu Türklerin ataları olması kuvvetle muhtemel bulunan beyaz ve brekisefal ırk, Altay-Sayan, Tanrı dağları ve biraz da Kazakistan'a yayılmıştı. M.Ö. 1700 tarihlerinde göçebe ve muharip bir kavmin kültür, sanat ve ırkî hakimiyetini Hun hatta Göktürk çağına kadar devam ettirdiğini biliyoruz (Ögel, 1988:17). Bu sahada yaşayan kavimlerin sanat yönünden kendilerine mahsus bir sanat üslûbu oluşturmaları ve bu üslûbu muhafaza etmeleri, ancak siyasî birliklerini kurmuş olmalarıyla açıklanabilir (Ögel, 1978:28i)8. Son zamanlarda yapılan etimolojik araştırmalar da bu tezi kuvvetlendirmektedir. Zira M.Ö. ikinci bin ortalarına ait bazı dil yadigarlarının ortaya koyduğu gerçek, Türklerin o tarihlerde hem kuzey batıdaki eski Ural'lı kavimler, hem de güney batıdaki Hind Avrupa dillerini konuşan Ari kavimlerle9 etkileşim halinde olduğunu göstermektedir (Kafesoğlu,1986: 47). Söz konusu sahalarda birtakım Türkçe deyimlerin kullanılıyor olması, bu sahanın Türklerin yaşadığı coğrafya olması ihtimalini güçlendiriyor. Türklerin ataları olması kuvvetle muhtemel bulunan beyaz ve brekisefal bir ırkın, Altay-Sayan ve Tanrı dağları ile biraz da Kazakistan'a M.Ö. 1700 tarihlerinde yayılmış oldukları (Kafesoğlu, 1986: 25; Rasony,1988:3) son linguistique araştırmalarla da ortaya konulmuş bulunuyor (Ögel, 1978: 7). Bozkır Kültürü En geniş kapsamıyla Orta Avrupa'dan Güney Rusya ve Kuzey Sibirya ormanına kadar uzatılabilecek bir bölgeyi içine alan Türklerin hareket sahası, güneyde Hayber Geçidi'nin yol verdiği Hindikuş dağları ve doğuda İran platosu ve hatta Anadolu yaylasına10 kadar uzatılabilir. Bu bölgelerde "bozkır, yer yer yerini başka bitki ve iklim örtülerine 8 Türkistan da yaşayan ahalinin oluşturduğu sanat tarzının hangi etkilerle nasıl bir seyir izlediği meselesiyle ilgili bkz. Esin, (1997: 3-6). 9 Bu durum esasen kaçınılmazdır. Mesela güneyde, Sırderya ile Amuderya arasında (bu nehrin aşağı kısımlarında) Parthlar ın yakın akrabaları olan Türkleşmiş Arilerden başka Türkmenler veya Guzlar ın yaşamış olduğu biliniyor. Bkz. Gumilev, (2002: 331-332). 10 Çin Türkistan ından Mısır ve Bizans İmparatorluğunun sınırlarına kadar uzanan ülkelerde at koşturan Oğuzlar, Anadolu da Bizans köylüsünün yerini almıştır. Bunun sebebi, yani Anadolu nun mesken tutulması; Anadolu yaylasının irtifa, iklim ve bitki örtüsü bakımından Yukarı Asya bozkırlarının bir devamı olmasından ileri geliyordu. Bkz. Grousset, (1996: 158, 160)

8 2 2 ABDULKADİR İLGEN bırakır ve Gobi, Taklamakan gibi ya da renkli kum çölleri, kırmızı kumlu Kızılkum, beyaz kumlu Akkum, kara kumlu Karakum gibi ıssız çöllere dönüşür. Kıyılarında çok eski uygarlıkların yerleştiği nehirler Orta Asya'yı baştan sona donatırlar; kuzeyde Altay'dan gelen Yenisey, kuzeydoğuda Amur ya da Baykal Gölü'nü besleyen zengin sular; güneydoğuda Hoang-ho Irmağı'nın (Sarı Irmak) üst yakası, ki bu akarsuyun kıvrımında Ordos ülkesi kurulmuştur; batıda Tanrı dağları ve Pamir Platolarmdan çıkan ve Aral Denizi ve Balkaş Gölü'nii besleyen ya da bataklıklarda son bulan ırmaklar; İli, Çu, Talaş, Arapların Seyhun, eskilerin Yaksart olarak adlandırdıkları 3.000 km uzunluğundaki Sirderya, Zeravşan, Müslümanların Ceyhun, klasik tarihçilerin Oxus dedikleri 2.540 km uzunluğundaki Amuderya ırmağı, Sincan m erkezindeyse Tarım ırmağı (2.179) bulunm aktadır." (Roux, 2001:22-23) İlk Türk bozkır kültürünün oluşturulduğu mekan olan bu bölgelerde bozkır, yılda aldığı ortalama yağmurun 550 mm'nin altına düşmediği ve çok yerde, 500 metreden yüksek rakımlı yaylalardan meydana gelmekteydi (Kafesoğlu, 1986:201). Uçsuz bucaksız bu haliyle bozkırın belki de en fazla fiziki benzerlik gösterdiği öge, herhangi bir kara parçasıyla ölçülemeyecek kadar haşin olan okyanustur. Stepin yüzeyiyle okyanus yüzeyinin ortak yanı, insanoğluna ancak konak noktaları halinde açık olmasıdır. Geniş yüzeyinin hiçbir noktasında step (adalar ve vahalar dışında) insanlara kalıcı bir varolma, dinlenme ve yerleşme imkanı tanımaz. Her ikisi de yolculuk ve ulaşım bakımından insanoğluna kolaylık sağlar; ama her ikisi de sürekli bir //devam"ın gerekliliğini her an hatırlatır. Aksi halde bütün bütüne ve hemen bu alanın sınırlarından "dışarı" çıkıp sağlam topraklar üzerinde kendilerine yer bulm aları, "yerleşm eleri" gerekir (Toynbee, 1978; 1,144). Passarge'ye göre steppe, Hettner'e göre Winter-kalte Grassteppe denilen ve koyu siyah kestane renginde toprağı olan esas bozkır, açık bir havza ve daha yağışlı olmasına rağmen sert kontinental, kışın çok soğuk ve kar fırtınalı, yazın umumiyetle kurak bir iklime sahiptir. Yazın ara sıra şiddetli sağanaklar dahi kuraklığı gideremez. Bu bölgenin tipik hayvanı attır. Daha kuzeydeki nehir vadilerinde ve yüksekliklerde ormanlıklar bulunmaktadır (Kafesoğlu, 1986:210-211; Doğan,1990:60). Bozkırın sert yapısı, bozkır kavimlerini ister istemez etkilemiştir. Maddi kültür açısından çok da ileri sayılmayan göçebe, askerî bakım dan

BOZKIR GÖÇEBELERİNDE SOSYO-EKONOMİK YAPI 823 muazzam bir ivme, karşı konulamaz bir üstünlük kazanmıştır11. Bundan dolayı bozkırın atlı göçebeleri derhal organize olabilen muharip bir toplum yapısı geliştirmişlerdir12. M odem zamanların ateşli silahları neyse, göçebenin sahip olduğu eşsiz değerdeki şaşmaz okçulardan meydana gelen süvari birlikleri de oydu. Esasen bozkırın dahili tarihi, en güzel otlakları ele geçirmek için itişip kakışan ve bazı hallerde gezinmeleri asırlar süren hayvan sürülerini yaylak ve kışlak arasında getirip götüren Türk-Moğol kavimlerinin tarihinden ibarettir. Geniş bozkır sahalarında iklim ve coğrafya gereği sürekli hareket halinde olan göçebeler, toprak bağlılığını13 değil, soy aidiyetini birinci plana almışlardır. Zaten eski Türk telakkisine göre gündoğusundan günbatımına kadar her yer "Türk Yurdu" sayılıyordu. Sosyal kimlik aile, oymak, ve kabile içinde gelişirken, sınırlı otlakları kullanmak zarureti, aile ve gurup ilişkilerini giiçlendirmekle kalmayıp hukuk anlayışının da gelişm esine sebep olmuştur (Kafesoğlu, 1986:211; Rasony,4). Toynbee'ye göre "Hayvancı göçebelik ekonomik etkinliklerin en uzmanlaşmış olanlarından biridir." Çünkü diyor, 'yerleşik bir ev ve toprağı ekme imkanından yoksun olan göçebe, elindeki tek kaynak olan sürüsüne dayanmak zorundadır, yiyeceğini, giyeceğini, barınağını, yakıtını, ulaşımını ve aynı zamanda stepteki başka topluluklarla tahıl ve dem ir14 gibi en hayati ihtiyaçlarını değiş tokuş edebilmek için bir de 11 Grousset Türklerin askeri dehasını hayranlıkla tasvir ederken; Kahramanlık özelliğine sahip ırklar, imparatorluk milletleri pek fazla değildir. Romalıların yanında Tiirk-Moğollar da bunlardandır." deme ihtiyacı hissetmiştir. Bkz. Grousset (1 9 9 6:1 9). 12 Bu türden toplulukların hepsinde, diyor Engels, en başta apaçık genel çıkarlar söz konusudur. Bu çıkarların korunması, genel kontrol altında ise de, belli şahıslara havale edilir. Çıkan ihtilatların karara bağlanması, ferdî hukuk ihlallerinin önlenmesi, toprağın sulanması... ve bazı dinî fonksiyonlar, bu kişilerce icra edilir. Marx da, bu tür topluluklarda işe daima birlikte gidilir. Bu birlikte yaşayan bir topluluktur...kervan, orda ve benzeri şekiller, bu tür hayat tarzının getirdiği şartlardan doğarlar. Zikreden Gumilev, (Hunlar: 88-89). Bu tespitlerden anlaşılacağı gibi, bu tür toplulukların teşkilatlanma ihtiyacı, kendilerini düşmanlarına karşı savunma veya kabile içi düzeni sağlama ihtiyacından doğmuştur. İJ Burada hem eski Türk kağanları hem de Cengiz Han ve bazı ardıllarında eski yurtlarına olan özlem ve bağlılığı da belirtmek gerekir. Bilge Kağan taş abidelere kazıttığı kitabesinde Ey Türk milleti o ülkeye gidersen öleceksin! Yok eğer, zenginliğin ve endişenin olmadığı Ötiiken ormanında kalırsan ebedi Devletini muhafaza edersin!... şeklinde halkını uyarmış ve aynı zamanda yurduna olan özlemi belirtmiştir. Cengiz Han da da benzer endişeler mevcuttur. Bu durum bozkır adamının tipik davranış tarzıdır ve kendi içinde tutarlıdır. Bkz. Grousset, (1996: 119, 242) 14 Müellifin demircilik gibi Tüıkler tarafından kutsal sayılan bir meslek dalını, yerleşik kavimlerc ait bir hususiyet gibi göstermesi, bilgi eksikliği ya da başka sebeplere dayanıyor olmalıdır. Göktürk Devleti ni kuran Bunıin ve İstemi Kağanların kendi kabilelerinin sanatları da

824 ABDULKADİR İLGEN fazlasını onlardan sağlamak zorundadır. Tarımla uğraşanların görece durağanlığının tersine Göçebeler son derece hareketlidir. Ne var ki oldukça kalabalık sayıda insan ve hayvan guruplarının, çorak ve düşman bir çevrede hareketini organize etmek sayısız lojistik sorunlarla sınırlandırılmıştır. Göçebe, kendisi, ailesi, sürüleri ve davarları stepin geniş alanlarında, hayvanların ardarda yemlenebileceği otlak alanlarının kapasitesini belirleyen iklimin yıl-döngiisüne de uyarak bir otlaktan diğer otlağa manevra yapmak zorundadır. Koca ıssızlıkta kaybolmak ya da çok geniş bir alan üzerine serpiştirilmiş birbirinden uzak sulama noktalarını ve meraları kaçırmak istemiyorsa -zaten bu meraları kaçırması kendisinin de sürüsünün de ölümü demektir- gideceği yönü ve uzaklığı çok iyi hesaplaması gerekir. Göçebe Başkamnın, sürekli İktisadî savaş içinden zaferi söküp alması, her şeyden önce düşünmek, kendine güvenmek, maddî ve manevî dayanıklılık gibi erdemlere bağlıdır. Göçebeliğin zorlaması davranışta ve fiziksel yapıda katı ve yüksek bir standart ve çok gelişmiş bir bağlılık ve klan dayanışması güdüsünü getirir; bu özellikler olmazsa, step boyunca kıvrıla kıvrıla disiplinle ilerleyen katar, hiç birinin yalnız başına hayatta kalması mümkün olmayan atomlaşmış parçacıklar halinde dağılır/ (Toynbee, 1978; 1,146). Bozkır göçebeleri orman, çöl ve balıkçı göçebe topluluklarından farklı olarak üretken (hayvan besiciliği ve ziraat) bir yapıyı temsil eder. Bozkır dışındaki göçebe toplulukları ise, asalak yani avcı kültürünü oluşturmuşlardır. Faaliyetleri ferdî olduğundan, sosyal dayanışma ve organizasyon kabiliyetleri sınırlıdır. Yukarıda zikredilen bu durum, ekonomik sosyal ve hukukî yönleri ile tarihte ilk olarak ortaya çıkan sosyal organizasyon şekillerini ihtiva eden belirtiler olarak nitelendirilebilir. M enghi'nin deyimiyle bu husus, Ural-Altay kavimlerinin dünya tarihinde ilk olarak hayvan beslemek ve atı ehlileştirmek suretiyle olağanüstü devlet kurma kabiliyeti şeklinde yerleşik kavimlere intikal ettirdikleri önemli bir medenî merhale olarak nitelendirilebilir. Nüfus kesafeti ve komşu kavimlerin taarruzları sonucu sürekli yer değiştirme zarureti ve göç etm elerle, bu göçlerin nizam î bir şekilde demircilik idi. Aşağı yukarı bütün Orta Asya'yı ellerinde tutan J u a n - J u a n imparatorluğunun silahlarını bunlar yapıyordu. Ergenekon efsanesinde geçen demir dağları eriten kişiler de Türklerdi. Bkz. Ögel, (1989: I, 62, 6 6 v d.); Gumilev, (2 0 0 2 ; 35)

BOZKIR GÖÇEBELERİNDE SOSYO-EKONOMİK YAPI 825 devamını sağlamak için soy bağı yanında töre bağının da bir şekilde güçlenmiş olması kuvvetle muhtemeldir15. Bozkır kültüründe önemli başka bir unsur ise, demirdir. Demir, Türk mitolojisinde çok önemli bir yere sahiptir (Ögel, 1978: 62 vd.).tarihi vesikalar da, demiri bol miktarda kullanan kavimlerin Ural-Altay kavimleri olduğunu göstermektedir (Kafesoğlu: 212). Demir ve atla sair kavimler karşısında karşı konulmaz bir üstünlük kazanan bozkırlı göçebe kavimler, giineş bayrak, gök çadır ülküsüyle gündoğusundan günbatısına kadar çok geniş sahalara hakim olma kudretini gösterebilmişlerdir. Hukuka yani töreye uygun bir şekilde nizamî olarak organize olunmakla ancak başarılabilecek olan bu durum, söz konusu toplulukların aynı zamanda kanım koyucu özelliklerinin de bariz bir belgesi olarak değerlendirilebilir16. Türk Töresi Eski Türkler Töre sözünü Törii şeklinde söylerlerdi. Türklerde Töre deyiminin ifade ettiği anlamlar çok değişiktir. Eski Türklerde Töre daha çok 'Devletin kuruluş düzeni ve işleyişi' şeklinde anlaşılmıştır (Ögel, 2001: 469). 'İl gider töre kalır' deyişi de toplumda genel-geçer manada kabul görmüş 'kurallar bütünü' 'adetler' ya da bir tür 'hayat tarzı' hatta bunların tümünün üstünde hepsini içeren devlet ve toplum hayatının özü gibi anlam zenginliklerine sahiptir. "Hanlar atası Oğuz Han Söyledi/ Böyle türe ü erkan eyledi/ İşbu resmile vasiyet kıldı o l/ Ta ola oğlanların Türe yol." Nesilden nesile intikal eden bu ifadelerde Oğuz Han, atalar atası, ilk babalığın türe-yolu'nu gösterir. Geç zamanlara kadar kuşaktan kuşağa geçmiş olan bu rivayette Oğuz Han kişi görünümünden çıkar, töre'nin yol (kural, usfıl) olarak kalabilmesi için, vazgeçilmez gens'ler birliği şekline girer (Hassan, 1986: 163). 15 Eski Türk topluluklarında töre çok farklı anlamlarda kullanılmıştır. Fakat asıl kullanılış şekli, devletin kuruluş ve işleyiş tarzı ile görenek, yol-yordam ve hayat tarzı olarak yaygınlaşmıştır. Bkz. Ögel, (1 988: 469). 16 Kültegin Yazıtlarında...Kağanları Bilge kağan imiş! Alp kağan İmiş! Vezirleri yine bilge imiş, alp imiş! Yine beyler ve yine milleti, anlaşmış ve uyuşmuş (tüz) imiş! Bunun için devleti (ili), böyle idare etmişler (tutmış)! Devleti tutup, töreyi düzenlemişler!... Ögel, (2001: 554)

826 ABDULKADİR İLGEN Yukarıdaki dörtlük töre kavramının aynı zamanda, ilk devlet kurucu Türk hakanı olarak hanlar atası olan Oğuz Kağanın, vazetmiş olduğu kurallar bütünü şeklinde anlaşılabileceği ihtimalini kuvvetlendiriyor. Bu anlamın sınırlarını daha da genişletmek pekala mümkün olabilir. Gök-Tanrı tarafından kutsanmış telakki edilen Türk hakanlarının töre üzerinde belli oranda tasarrufta bulunabileceği düşünülebilir. Göktürk yazıtlarında görülen muhteşem giriş de, konuyla ilgisi yönünden töre kavramını yukarıdaki izah tarzına yakınlaştırıyor. " Yukarıdaki mavi gök basmasa, aşağıdaki yer delinmese, Ey Türk Milleti! Senin devletini (İlini) ve töreni kim yok edebildi!" Bu ifadeler töre kavramının aynı zamanda devletin bekasıyla eş anlamlı olarak kullanıldığını gösteriyor. Bu haliyle töre toplumun olduğu kadar devletin de esas varlığıdır. Devlet ve milletin varlık ve bekası bir anlamda bu kurallar manzumesinin varlık ve kalıcılığına bağlıdır (Ögel, 1982:302). Ziya Gökalp ise Türk ve Töre kelimeleri arasında etimolojik yönden anlam ve şekil birliği olduğunu ileri sürüyor (Hassan:162).Genel olarak güçlü kuvvetli anlamlarına gelen Türk kelimesiyle, güç ve kuvvetin dolaylı da olsa kaynağı olan töre kelimesi arasında anlam yönünden bir ilişki kurmak pekala mümkün olabilir17. Anlam yönüyle ortaya atılan bu iddiayı doğru olarak kabul edersek, Türk'ün genel karakterinin töreli, yani görgülü ve nizamdan yana olduğu ileri sürülebilir. Zaten bir çok kez yurdunu, devletini ve istiklalini kaybeden, bu arada uçsuz bucaksız bozkırlarda günler hatta aylarca yolculuk yapan bir milletin bunca olumsuz şartlara rağmen hayatiyetini sürdürebilmesi ancak böylesi kuvvetli prensiplerle mümkün olabilir. Netice olarak töre kavramı Türk milletinin bir bütün halinde bütün millî seciyelerini içeren yazılı olmayan kurallar bütünü şeklinde tanım layabiliriz. Türklerde Sosyal Hayat Eski devir Türk topluluklarında sosyal hayatın, bozkırın kendine özgü hayat şartları sonucu soy etrafında töre'ye uygun olarak teşekkül 17 Thomsen in dc arasında bulunduğu bazı araştırmacılar, töre kavramının güç yani macht olarak yorumlamışlardır. Bkz. Ögcl, (2 0 0 1 :4 7 5 ).

BOZKIR GÖÇEBELERİNDE SOSYOEKONOMİK YAPI 827 etmesi olgusu, doğal olarak aileyi de böylesi bir toplum yapısında birincil derecede önemli hale getirmiş olmalıdır. Gerek destan ve mitolojide gerekse tarihi vesikalarda sıklıkla karşımıza çıkan aileye ait kavramlar da bu tezi kuvvetlendirir bir mahiyeti haizdirler. Vakıada bu şekilde cereyan ediyor görüntüsü verir. Bütün sosyal oluşumlarda olduğu gibi Türk devletinin temelini de aile oluşturur (Ögel,2001:245;Kafesoğlu:215-216). Eski Türk toplumunda ilk sosyal birlik olan aile, bütün İçtimaî bünyenin çekirdeği durumunda idi. Kan akrabalığı esasına dayanan ailede reis erkekti. Ailenin esas çekirdeğini baba, oğul ve torunlar oluşturuyordu. Evlenip giden kızlar ile onların çocukları aileden sayılm azlardı (Ögel, 2001:237). Türkçe akrabalık münasebetlerine dair altmış ayrı nüansa tekabül eden kelimeyi Zolotitski Çuvaşça sözlüğünde zikretmiştir (Rasony:57). Bu da eski devir Türk toplumunda ailenin ne kadar önemli bir yerinin olduğunu göstermesi bakımından hayli ilginç bir durum olarak değerlendirilebilir. Türk ailesinde babanın diğer aile fertleri üzerinde sonsuz denilebilecek hakları yoktu. Nitekim Dede Korkut'da Dirse Han, çocuğu olmadığı için ağlıyor ve karısına 'Bu suç senden midir yoksa benden midir?' şeklinde dert yanarken, ona kötü söz söylemekten kaçmıyor ve günahı karısıyla eşit olarak paylaşma yolunu tercih ediyordu(ögel, 2001:249). Türk ailesi yukarıdaki örnekten de anlaşılabileceği gibi, karşılıklı eşitlik esasma dayanmıştır. Yine Dede Korkut'da geçen 'ana-baba veya ana-ata' şeklinde geçen deyimler, ananın ailedeki yerini göstermesi bakımından önemlidir. Türkçe'de erkeklerin eşleri için kullandığı 'hanım' sözcüğü de, yine eski Türkçe'de hâkanlar için kullanılan bir deyim olan Han deyim inin saygı m akamında kullanılan şeklidir. Türkçe'de geçen evlenmek tabirinin ev edinmek anlamına gelmesi, eski Türk ailesinin geniş aile değil de küçük, çekirdek aile tipinde olması ihtimalini akla getiriyor (Kafesoğlu:216). Aile hakkında bütün nüansları buraya almak, çalışmanın sınırlarını aşar. Çadırm çözülmesi ve kurulması, arabaya yüklenmesi, süt sağma, tereyağı ve peynir çıkarma, deri işçiliği, ayakkabı, keçe çorap, giyim ve keçe imali gibi işlerin kadına

828 ABDULKADİR İLGEN ait olduğu biliniyor. Erkeğe gelince, bir hükümdar göçebe teşkilatında ne durumda ise, erkek de ailede aynı durum daydı (Rasony,58-59). Aileler ve 'urug'18 1ar birleştiği zaman boy meydana geliyordu. Başında ise, boydaki iç dayanışmayı korumak, hak ve adaleti düzenlemek ve gereğinde silahla boyım menfaatlerini korumakla görevli bey bulunurdu. Buna göre boy siyasî mahiyette bir birlik olarak nitelendirilebilir. Zaten kendine ait arazisi ve belli bir askerî gücüne sahip olm ası da bunu destekler m ahiyettedir (Kafesoğlu, 218). Boy beyleri iktidarlarını ırsî olarak devam ettiriyor olmalıydılar19. Kendilerini Tanrı tarafından görevlendirilmiş addeden Türk hakanları da ilk başta bir boyun başkanı durumundaydılar. Bununla birlikte hâkan seçimi veya hakanlığın resmen tescillendiği kurultayın küçük bir benzeri de boy beyinin seçiminde müracaat edilen bir yöntem olmalıdır.her boyun hududu diğer boylara ait hudutların başladığı yerlerle sınırlandırılmıştır. Boy beyleri yurtların korunması, vergilerin tahsili, göç zamanlarında disiplinin sağlanması ve kendi boyuna mensup aileler arasındaki anlaşmazlıkların çözülmesinde yegâne söz sahibi idi. Her boyun kendine özgü boy işaretleri onları diğerlerinden ayırıyordu (Ögel, 1982:62 vd.). Boy'un bu sosyo-politik karakteri, bodun'a ve özellikle Türk devletine bünyevî yapı verdiği için devletin kuruluşu, çözülmesi ve yeniden kurulmasında başlıca manivela durumundadır. Dolayısıyla da sosyal tabakalaşmada çok önemli bir yere sahiptir (Kafesoğlu:219)Boylar birliğine bodun deniliyordu. Kaşgarlı Mahmut'da geçen çok eski bir atasözünde ise bodun, millet manasmda kullanılmıştır (Ögel, 2001:169). Aynı kelime Göktürk yazıtlarında da millet mefhumunu ifade için kullanılmıştır (Ögel, 1988:19).Kelime olarak milleti ifade eden bodunun başında genellikle arazisinin büyüklüğü ve halkının çokluğuna göre yabgu, şad, il teber vb. gibi ünvanlar taşıyan idarecilerin bulunduğu biliniyor. Bunlar ya müstakil ya da bir İl'e tâbi vassallar durumunda olabiliyorlardı. 18 Urug, kelime olarak tane ve tohum anlamında kullanılan bir kelimedir. Buradaki kullanılış şekli de bir öncekinin çağrıştırdığı ve ona uygun olan soy-nesil anlamındadır. Bkz. Ögel, (2001:.311). 19 Turan, ( 1 9 7 9 :1 9 5 ), Kafesoğlu aynı kanaatte değildir. Bkz. Kafesoğlu, 219.

BOZKIR GÖÇEBELERİNDE SOSYO-EKONOMİK YAPI 8 2 9 Boylar daha ziyade soy ve dil birliğine sahip oldukları halde, bodunların sadece boyların sıkı işbirliğinden meydana gelen topluluklar olduğu anlaşılıyor. Bugünkü halk tabirinin eski Türkçe'deki karşılığı ise, kiin idi. Uluş sözü ise herhangi bir topluluk değil, yer, memleket ve ülke m anasına geliyordu (Kafesoğlu: 219). Türklerde Ekonom ik Yapı Eski devir Türk topluluklarındaki İktisadî yapının da bozkır kültürü etrafında şekillendiği söylenebilir. Orta Asya kültür çevrelerinde yapılan kazılarda ortaya çıkartılan bulgular da bunu destekler mahiyettedir20. İktisadî yapıyı büyük ölçüde etkileyen bozkır kültürünün esasını ise besicilik, tarım, el sanatları ve ticaret oluşturuyordu. Hayvancılık Kurganlardan çıkartılan bulgulardan anlaşıldığına göre Türklerin çok erken denilebilecek bir dönemde, temeli hayvan besiciliğine dayanan yarı göçebe bir hayat sürdürdükleri anlaşılmaktadır. Aslında hayvan besiciliğini, bozkır ekonomisinin temeli saymak daha doğru olur. Hayvan besiciliği ise, otlakların sınırlı olduğu bir bölgede rasgele yapılamaz. Bu nedenle otlakların seçimi ve bölgelere ayrılması gerekiyordu21. Bozkırda hayvan besiciliği yapılabilmesine uygun tarzda yazlık ve kışlık konaklar önemlidir. Bundan dolayıdır ki, yaylak ve kışlak tabir edilen ve sınırları önceden belirlenmiş otlaklar arasında günlük değil de mevsimlik periyotlar halinde nizamî bir şekilde yürütülen göçebe hayat tarzı Türklerin tabiî yaşantısıdır (Rasony: 48; Turan: 196)22. Anlaşılabileceği üzere yazlık ve kışlık periyotlar halinde yazın yayla kışın da kışlaya ait otlaklara yapılan bu göçlerin amacı, 20 M.Ö 2 5 0 0-1 7 0 0 yıllarına tekabül eden Afanasyevo kültür çevresinde yapılan kazılarda ortaya çıkartılan bulgularda, av hayvanları yanında koyun ve at kemiklerine de rastlanıyor olması, o dönemde yaşayan Türk kavimlerinin avcılık yanında sözü edilen hayvanları da evcilleştirmek suretiyle çobanlık yapmaya başladıklarını göstermektedir. Bkz. Ögel, (1 9 8 8 :1 7-1 8 ). 21 VI. Asır Çin sülalesi vakanüvisleri Göktürkler hakkında H er ne kadar g öçebe iseler de her kabilenin kendine mahsus bir arazisi vardı demektedirler. Turan, (1 9 7 9 :1 9 6 ). 22 Bu göçler düzensiz hareketler değildi, düzenli olarak aynı yollardan, yazın yüksek yerlere, yaylalara, kışın da ovalara, kışlıklara yapılırdı. Bkz. (Roux, 2001:49).