İNSAN HAKLARI DERNEĞİ NİN DEVLET-AZINLIK İLİŞKİLERİNE BAKIŞI

Benzer belgeler
SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları

İfade Özgürlüğü ve Nefret Söylemi ikileminde Azınlıklar ve Sosyal Medya

DERS BĠLGĠLERĠ. Dersin Adı Kodu Yıl Yarıyıl T+U+L Saati Kredi AKTS. Türk Siyasal Hayatı Güz

MEDYA ENTELEKTÜEL PAYLAŞIM PROGRAMI

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI!

frekans araştırma

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

K A N A Y A N Y A R A K A R A B A Ğ

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ

MEDYADA NEFRET SÖYLEMİNİN İZLENMESİ

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

SİVİL TOPLUM VE SU. Serap KANTARLI Türkiye Tabiatını Koruma Derneği.

1: İNSAN VE TOPLUM...

MEVLÜT GÖL KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA ANAYASA BAŞLANGIÇLARININ SEMBOLİK VE HUKUKİ DEĞERİ

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Yargı Örgütü Dersleri

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

E-demokrasi Projesi Anket Sonuçları

İ Ç İ N D E K İ L E R

Tekirdağ da Genel Milletvekili Seçimleri

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

SEÇİM SİSTEMLERİ SUNUŞU

Siyaset ile medya savaşa hazırlanıyor

Demokrat Bireyden Demokratik Topluma

Lozan Barış Antlaşması

Türk Armatörler Birliği

BURSA YA BATI TRAKYA EVİ MÜJDESİ VERDİLER Pazar, 30 Aralık :51

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ

SESSİZLİĞİN SESİ - IV İZMİTLİ ERMENİLER KONUŞUYOR

Kıbrıs Meselesi mi, «Prensip» Meselesi mi? Baskın Oran

DERS PROFİLİ. Türk Siyasi Hayatı POLS 401 Güz Yrd. Doç. Dr. Ödül Celep

Varlık Kapışması İkinci Dünya Savaşı nda Devlet, İş Adamı-Politikacı Arasında Yaşanan Kapışmanın Hikâyesi: Varlık Vergisi Doç. Dr.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

DİNÇEROĞLU AVUKATLIK BÜROSU A V U K A T HÜSEYİN ENİS DİNÇEROĞLU & ESRA AKKOÇ YAREN AHMET ŞEREF UYANIK & ELİFCAN TEKELİ STJ. AV.

OY HAKKI, SEÇİM ve SEÇİM SİSTEMLERİ

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

ACR Group. NEDEN? neden?

DÜŞÜN (Düşünce Özgürlüğü Derneği) Nacak Sok. 21/11 TR ISTANBUL

Cumhuriyet Halk Partisi

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

Ýslâm Ahlak Teorileri (Ethical Theories in Islam)

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018

1915 OLAYLARINI ANLAMAK: TÜRKLER VE ERMENİLER. Mustafa Serdar PALABIYIK

Batmış Yunanistan, İstanbul Rumları na Maaş Vermeyi Aksatmıyor

T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARI KARAR TARİHİ TOPLANTI SAYISI KARAR SAYISI /

FEMİNİST PERSPEKTİFTEN KÜRT KADIN KİMLİĞİNİ ÜZERİNE NİTELİKSEL BİR ARAŞTIRMA

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI!

Cumhuriyet Halk Partisi


Uluslararası Hukuk Açısından Ermeni Sorunu

MİLLİ BİRLİK VE BÜTÜNLÜK İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİMİZ

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Siyaset Bilimine Giriş I SBG Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Üniversite Gençleri İçin E-Demokrasi Projesi Anket Çalışması

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Prof. Dr. İlhan F. AKIN SİYASÎ TARİH Beta

13. Aşağıdakilerden hangisi yeni Türk alfabesinin kabul edilme nedenlerinden biri değildir?

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

Ombudsman (Kamu Denetçisi) ve Türkiye deki Tartışmalar

Ümit GÜVEYİ. Demokratik Devlet İlkesi Çerçevesinde. Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

Türkiye de Zorunlu Din Dersi Uygulaması

TEOG Tutarlılık. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

Türkiye nin Yeni Anayasa Arayışı: TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Tecrübesi

Ekselansları Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül. Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız,

R.G SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ ÖNLENMESİ YASASI (4/2008)

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DE SOL GELENEĞİNİ VE SİYASİ LİDERLİĞİ TARTIŞTI

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

ÖZGEÇMİŞ Profesör Tarih/Yakınçağ Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. 2014

AK PARTİ YE RAKİP ÇIKTI


AVRUPA BÖLGE KOMİTESİ ANKET ÇALIŞMASI

manşeti komşuda atalım! Türkiye-Ermenistan Gazeteci Diyalog Programı 2012

Türk-Alman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Ders Bilgi Formu

3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir.

1964 TE TÜRKİYE DEKİ YUNANLILARIN SINIR DIŞI EDİLMELERİ

Türkiye ve Almanya da Dini Az nl klar - Türkiye deki Musevi Cemaati örne inde

TEB Eczacılık Akademisi 2015 Yılı Bilim Hizmet ve Teşvik Ödülleri Sahiplerine Takdim Edildi

Transkript:

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ NİN DEVLET-AZINLIK İLİŞKİLERİNE BAKIŞI TUZLA ERMENİ ÇOCUK KAMPI BİR EL KOYMA ÖYKÜSÜ (Türkçe, İngilizce, Ermenice), İHD İnsan Hakları için Basın Yayın Organizasyon İktisadi İşletmesi, Ankara 2000, 64 sh., Önsöz: Orhan Pamuk Türkiye de yaşayan azınlık cemaatlerine ait vakıfların Vakıflar Genel Müdürlüğü yle olan ihtilâfları basını biraz takip eden herhangi bir kişi için artık bilinen bir konudur. Bu da basının önde gelen köşe yazarları ile 1996 yılından bu yana yayımlanmakta olan Ermeni cemaatine ait Agos gazetesinin kamuoyunu bu konuda duyarlı kılmak için harcadıkları yoğun çaba sayesinde gerçekleşmiştir. Ancak tüm gayretlere rağmen Vakıflar Kanunu nda ilgili değişikliğin yapılmamış olması nedeniyle sorun henüz bir çözüme kavuşmuş değildir. Tuzla Ermeni Çocuk Kampı Bir El Koyma Öyküsü kitabı İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon un (bundan böyle İHD diye anılacaktır) İnsan Hakları Haftası vesilesiyle 10-17 Aralık 2000 tarihlerinde hazırlamış olduğu bir Ermeni cemaati vakfına ait bir taşınmazın böyle bir ihtilâf sonunda elinden çıkmış olmasını anlatan serginin kitabıdır. Bu sergi ve kitap aynı zamanda kamuoyunu azınlık vakıfları meselesine duyarlı kılmak için yapılmış olan mütevazi ancak önemli ve takdir edilecek girişimdir. Bu yazıda, kitabın içeriğinden ziyade, azınlıklar tarihine bir genel bakış özelliğini taşıyan İHD imzalı sunuş metnindeki (sh. 7-12) söylem tahlil edilmeye çalışılacaktır. Cumhuriyet döneminde azınlıkların siyasi iktidar ve kamuoyunu oluşturan basınla olan ilişkilerini derinlemesine incelemiş çalışmaların varlığından söz etmek henüz mümkün değildir, zira Cumhuriyet dönemi Türk devlet arşivlerinden henüz faydalanıl(a)mamıştır. Bu alanda yayımlanmış ciddi çalışmalar da bir elin parmakları kadardır. 1

Hal böyle iken 1990 lı yılların ikinci yarısından itibaren azınlıklar konusuna duyarlılık gösteren az sayıda gazeteci, köşe yazarı, İstanbul da yerleşik azınlıkların oylarına talip olan ÖDP ve İHD çok bilgili, kararlı ve inançlı bir üslûpla, Tek Parti - Çok Partili demokrasi dönemi ayrımını yapmaksızın, azınlıkların Cumhuriyet dönemi altında yaşamış oldukları zulmü anlatmaya başlamıştır. Bu anlatıda Tek Parti dönemi içinde geçerli olan ve Ayhan Aktar ın tanımıyla sokakta konuşulan dilden okullarda öğretilecek tarihe; eğitimden sanayi hayatına; ticaretten devlet personel rejimine; özel hukuktan vatandaşların belli yörelerde iskan edilmelerine kadar toplumsal hayatın her boyutunda, Türk etnik kimliğinin her düzeyde ve tavizsiz bir biçimde egemenliğini ve ağırlığını koyması nı amaçlayan (Ayhan Aktar, Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan Türkleştirme Politikaları, Tarih ve Toplum, Aralık 1996, Sayı 156, s. 4-18) azınlıkları Türkleştirme politikasının (bu politika azınlıkların, telkin ve baskılar sonucunda kerhen de olsa, Türkleşme yolundaki gayretleri şeklinde de ifade edilebilir) 1946 yılından itibaren başlayan yeni dönemde de aynı otoriter biçimde sürdürüldüğü savunulmuştur. İHD imzalı sunuş yazısı bu tür bir anlatımın tipik bir örneğidir. Bu sunuş a göre Tek Parti dönemi için geçerli olan Türkleştirme politikası sadece o dönemle sınırlı olmayıp günümüze kadar uzanmaktadır ve sanki amacı Türkiye de yaşayan azınlıkların varlıklarına zaman içinde son verme dir (sh. 8). Sunuş a göre aslında bu politika geçmişin izinde, İttihat ve Terakki Cemiyeti nin çizgisinde devam eden ve sonuçta 1915 Ermeni Tehciri nin bir devamı sayılabilen azınlıkların Türkiye yi baskı sonucunda terk etmelerine yol açacak planlı bir politikanın devamıdır: Türkiye yi azınlıklardan acımasızca temizleme siyasetinin arkasında İttihat ve Terakki nin Türkleştirme politikası var. Bu siyaset genç Cumhuriyet tarafından da devralındı. (sh. 8). Sunuş a göre bu sürecin kilometre taşları şu olaylardır: 1934 Trakya olayları, ( ) 1941 20 kur a ihtiyatları olayı, ekonomik hayatın Türkleştirilmesini amaçlayan 1942 Varlık Vergisi, bir pogrom niteliğindeki 1955 6-7 Eylül olayları, 1964 yılında 12 bin Rumun anayurtlarından kovulması hep aynı politikanın hayata geçirilmesinden ibarettir. (sh. 9). 2

Bu beş önemli olaydan 1934 Trakya olayları ile 1942 yılında kabul edilen Varlık Vergisi Kanunu nun gayrimüslimlere karşı haksız ve ayrımcı bir şekilde uygulanmasının temelinde iktisadi hayatı Türkleştirme politikasının yattığı kuşkusuzdur. 1941 yılında cereyan etmiş ve tarihe Yirmi kur a ihtiyatlar adı altında mal olmuş olan olay ise, İHD nin iddia ettiğinin aksine, Türkleştirme politikası ile hiç ilgili değildir. Bu olay Nazilerin Türkiye yi işgal etmeleri tehlikesi karşısında tarihsel nedenlerle azınlıklara güvenmeyen siyasi iktidarın Türkiye nin savaşa girmesi ve Naziler tarafından işgal edilmesi halinde azınlıkların (gene tarihsel nedenlerle özellikle Ermenilerin) muhtemel beşinci kol faaliyetlerine engel olmak için onları enterne etmesidir. Bu da devletin ve halkın azınlıklara karşı duyduğu güvensizliğin somut bir ifadesidir. Çok partili demokrasiye geçilmiş, Türkiye nin içine kapalı bir devlet olmaktan çıkıp BM e üye olmuş ve en nihayet uluslararası konjonktürün de tamamen değişmiş olmasına rağmen sunuş metninde 6-7 Eylül 1955 ve Yunan uyruklu kişilerin 1964 yılında sınırdışı edilmeleri olaylarının Tek Parti döneminde geçerli olan Türkleştirme politikasının birer ileri merhalesi olarak takdim edilmelerini ihtiyatla değerlendirmek gerekir. Her iki hâdise uluslararası konjonktürün etkisi altında cereyan etmiş, hem azınlıkların uluslararası ihtilâflarda nasıl kolay bir şekilde günah keçisi haline dönüştüklerinin, hem de, 6-7 Eylül 1955 olayları örneğinde olduğu gibi, bunu fırsat bilen resmî mercilerin, müslüman ve gayrimüslim yurttaşlar arasında gelir farklılığının egemen olmaya devam ettiği bir toplumda, yaptıkları kışkırtmalar sonucunda gayrimüslimlerin iktisadi önemini azaltmaya yönelik bir toplumsal histeriyi nasıl yaratmış olduklarının ibret verici örnekleridir. 6-7 Eylül 1955 olaylarının içinde DP nin Her mahalleye bir milyoner sloganıyla sürdürülen iktisadi politika sonunda ortaya çıkan gelir farklılığının milliyetçi gençlik ve lumpen kesim nezdinde yaratmış olduğu ve hınca dönüşen kıskançlık, resmî çevrelerin Yunanistan a gözdağı vermek için kontrol altında tutabilecekleri varsayımıyla tahrik ettikleri milliyetçi gençliğin başlattığı yağma hareketinin kısa sürede kontroldan çıkıp istenmeyen boyutlara ulaşması gibi çok muhtelif unsurlar yatmaktadır. Henüz bu olay hakkında konuyu etraflıca inceleyen bir çalışmanın yapılmadığı, Yunanistan da yapılmış olan çalışmaların Türkçeye çevrilmediği, devlet arşivlerine ulaşılmadığı bir ortamda 6-7 Eylül 1955 3

meselesini Türkleştirme politikasının bir diğer merhalesi olarak sunmak şu safhada erkendir. Dahası bu emsalsiz yağma, hane ve kişilere tecavüz olayını bir pogrom niteliğindeki 1955 6-7 Eylül olayları olarak tarif etmek de yanlıştır. Yanlıştır zira pogrom kelimesi etimolojik anlamda Çarlık Rusya sında askerlerin Rus Yahudilerinin yaşadıkları köyleri basıp onları kılıçtan geçirmeleri, yani soykırıma tâbi tutmalarını tanımlar. Oysaki olaylarda bazı Rum asıllı yurttaşlar hayatlarını kaybetmişlerse de 6-7 Eylül 1955 hâdisesi bir soykırım değildir. 6-7 Eylül 1955 olayları için bir benzetmede bulunmak gerekirse Nazilerin 9-10 Kasım 1938 geceleri Avusturya ve Almanya da yaşayan Yahudilerin evlerine, işyerlerine ve sinagoglarına karşı girişmiş oldukları ve tarihe Kristallnacht (Kırık camlar gecesi) olarak mal olmuş olan yağma olayları emsal gösterilebilir. 1964 yılında sınırdışı edilen Yunan uyruklu kişilerden sunuş metninde 1964 yılında 12 bin Rumun anayurtlarından kovulması, hep aynı politikanın hayata geçirilmesinden ibarettir şeklinde söz etmek de yanlıştır (s. 9). 1964 yılında sınırdışı edilenler, yerleşik yaygın kanaatin aksine, sadece Rumlar olmayıp aralarında az sayıda Yahudilerin de bulunduğu Türkiye de yerleşik Yunan uyruklu kişilerdi. Yabancı uyruklu olup Cumhuriyet in ilânından sonra kendilerine Türk uyruğuna geçme fırsatı tanınmış olmasına rağmen bunu reddetmiş olan bu kişiler bu seçimlerinden dolayı da askere gitme, yirmi kur a ihtiyatlarla birlikte tekrar silah altına alınma gibi, Türk uyruklu soydaş ve dindaşlarının kaderlerinde yer alan talihsiz olayları paylaşmamışlardır. Türkiye de yerleşik yabancı uyruklu bu kişiler Türkiye yi duygusal, tarihsel ve pragmatik nedenlerden ötürü vatan olarak kabul etmiş olabilirler ancak onlar için Türkiye nin, hukuki anlamda, hiçbir zaman anavatan olmadığını unutmamak gerekir. 77 yıllık Cumhuriyet dönemi Devlet-azınlıklar ilişkilerini iki kitap sayfalık bir sunuş la özetlemek gibi imkânsız bir işe girişmiş olan İHD sonuçta kaçınılmaz bir şekilde bir şemalaştırma hatasına düşmüştür: Melek azınlıklar Zalim Devlet. Aynen ya kimi azınlık cemaati tarihçileri veya muhafazakâr görüşlü Türk ve yabancı tarihçiler tarafından kaleme alınmış ve resmî tarih kavramı altında eleştirilen Melek azınlıklar Melek Devlet, ya da kimi 4

milliyetçi çevreler tarafından benimsenmiş olunan Hain azınlıklar Melek Devlet şemalaştırmalarında olduğu gibi. Böylece Resmî tarih e karşı çıkan İHD kullanmış olduğu üslûp ve söylemle ister istemez, yeni bir alternatif tarih kurgulamış bulunmaktadır. Ancak bunu yaparken ölçüyü kaçırmış ve bu alternatif tarih de resmî çevrelerin veya resmî çevrelere yakın araştırmacıların vaz ettikleri toz pembe tarih e tezat teşkil edercesine kapkara tarih olup çıkmıştır. Birbirlerine tezat teşkil eden bu iki tarih anlatımının buluştukları ortak nokta ise her ikisinin de değişik amaçlar uğruna malzeme olarak kullanıldıklarından siyah ile beyaz arasında mevcut olan nüansları dikkate almamasıdır. Türkiye Yahudi cemaati liderlerinin kurmuş oldukları 500. Yıl Vakfı örneğinde olduğu gibi toz pembe tarih versiyonunu vaz eden, uluslararası lobilerle eklemlenmiş ve uyumlu bir şekilde çalışan araştırmacı ve tarihçiler Türkiye ye karşı uluslararası forumlarda yöneltilen eleştirilere karşı koymak için milliyetçi bir savunma refleksiyle tarihsel gerçekler arasından sadece kendi görüşlerini destekleyenleri seçip bunları ardı ardına kurgular ve böylece iyimser bir tarih anlatımını benimserler. Otoriter bir siyasi iktidara karşı eleştirel bir tavır almış olan bazı gazeteciler, araştırmacılar, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları kişisel veya tarihsel, haklı veya haksız herhangi bir nedenden ötürü devlete karşı kırgınlık, küskünlük veya öfke duyguları içinde olan kesimlerin görüşlerini savunan etnik lobilere mensup kişilerin başarılı çalışmalarından kolayca etkilenerek onların nüfuz alanına girer ve toz pembe tarih anlatımını benimsemiş tarihçilere benzer bir şekilde davranırlar. Bu kişiler veya kuruluşlar çok değişik zamanlarda ve koşullarda meydana gelmiş olan acı olayları ard arda sıralayıp azınlıkları tasfiye etmeye kararlı bir siyasi iradenin 1915 Ermeni Tehciri nden beri daima var olduğunu iddia eden karamsar bir tarih anlatımını savunurlar. Böylece haklı olarak sürekli resmî tarih in resmiyetinden, yani seçiciliğinden, şikâyet etmekte olan bu kesim ironik bir şekilde, gerçeklerden uzak ara renklerin ve nüansların olmadığı başka bir yapay seçici tarih anlatımı 5

kurgulamakta ve yöntem açısından resmî tarih anlatımını savunanlarla birlikte aynı safta buluşmaktadır. Azınlıkların Cumhuriyet dönemindeki yaşamlarının pek iç açıcı olmadığı, kimi zaman ise içler acısı olduğu kuşkusuzdur. Sivil toplum kuruluşlarının çok güç şartlar altında hak ihlâllerine karşı göstermekte oldukları duyarlılık da takdire şayandır. Ayrıca azınlık cemaatlerine ait vakıfların karşı karşıya kalmış oldukları sorunları çarpıcı bir şekilde dile getiren ve mütevazi imkânlarla yapılmış olan bu öncü ve özenli yayından dolayı İHD İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa karşı Komisyon u kutlamak da gerekir. Ancak bir sivil toplum savaşçısı olmakla tarihi yorumlamak bambaşka şeylerdir, üslûp ve yöntem açısından da birbirleriyle hiç uyuşmayan iki faaliyet sahasıdır. Bu nedenle bir sivil toplum kuruluşunun tarihi yorumlamaya koyulduğu zaman, belki çok güç olmasına rağmen, sivil toplum eylemcisi olarak ortaya koyduğu duygusallık ve öfkeden arınıp, tarihi soğukkanlı, mesafeli, nesnel ve ölçülü bir tavırla yorumlamalıdır, aksi takdirde İHD nin bu yayınında olduğu gibi kaş yapayım derken göz çıkarmak durumuna düşme ihtimali çok güçlüdür. Bu yazının taslağını okuma zahmetine katlanan ve eleştirileriyle katkıda bulunan Doç. Dr. Ayhan Aktar, Doç. Dr. Cemil Koçak ve Denis Ojalvo ya candan teşekkür ederim. 6