İnsan Yalnızlar İçinde Yalnızdır

Benzer belgeler
Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

TEST: Nasıl Daha Verimli Öğrendiğinizi Biliyor musunuz?

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU 27. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ EDEBİYATTA GENÇ OLMAK CAK 2018

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

Aytül Akal dan miniklere iki ayrı fil hikayesi...

KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan

Okunurken Yazılan, Yazılırken Okunan Kitaplar

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

ETKİNLİKLER. -Tanışma- 1. Aşağıda verilen cümleleri altındaki boşluğa yazınız.

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur?

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (07 Aralık Ocak 2016)

Sevda Üzerine Mektup

SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN?

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül Ekim 2014 )

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

MATBAACILIK OYUNCAĞI

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı: Fragmanın İndirme Linki:

Okul günüm. Anne-babalar ve çocuklar için için okula başlama rehberi. Niedersächsisches Kultusministerium

Albert Camus Yabancı. Sevgisiz. Tolga İlikli

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Düşüncenin gücü ile istediğimiz şeylere sahip olabiliriz.

Çilek Ağacı Anaokulu Bülten Sayı : 1 Eylül

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (13 Şubat- 24 Mart 2017)

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

SINIRSIZ ZİYARETLER. Nermin Er in ev atölyesi

YARATICI OKUMA DOSYASI. En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz.

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

ZONGULDAKLI GENÇ ŞAİR VE BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ DİN KÜLTÜRÜ ÖĞRETMNENLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ UFUK SİLİK ŞİİR İLE HAYATIM YENİDEN ŞEKİLLENDİ

Ne içindeyiz zamanın ne de büsbütün dışında

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (07 Aralık Ocak 2016)

Bayram Taşcı ya yazarlık kariyeri ve kitabı hakkında bir takım sorular sorduk.

Yukarıdaki soru, bu yazının meselesini tüm boyutlarıyla içermese de konuyla ilgili karşılaştığım soruların özünü teşkil etmektedir.

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz?

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (18 Ocak-11 Mart 2016 )

Üç Soru Üç Cevap - Tunç Fındık'la Yeni Kitabı Üzerine

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (07 Eylül-16 Ekim 2015 )

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

Kadir Akel "Dert Etme Allah Yeter" diyor. Bunu da neden dediğini bize böyle açıklıyor.

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

DON GİOVANNİ. uygun ve çok uzun uçuş saatleri gerektirmeyen bazı Avrupa şehirlerine göz gezdirirken

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (18 Aralık Ġubat 2018)

SAGALASSOS TA BİR GÜN

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (18 Aralık Şubat 2018)

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (19 Aralık Şubat 2017)

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

Çocuk eğitimindeki en temel yanlışı ve doğrusunu Asmin N. Singez yazdı!

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Örnek Tarot Okuması

MEB kitaplarının yanında kullanılacak bu kitap ve dijital kaynakların öğrencilerimize;

Hipnoz durumu nedir? H İ P N O Z NE DEĞİLDİR? NEDİR? Uyku Uyanık bir durum. Bilinçsiz bir durum Rahatlama durumu. Aldanma Hayalinizde canlandırma

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

İÇİNDEKİLER 00. ISINMA. Çorba Yapmaya Benzer 01. BOZ 02. BAK. 9 Sevgili Okur. 10 Sevdiğiniz Yaşamı Tasarlayın Hakkında. 16 Bu Kitap Neyin Nesidir?

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy,

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT


2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (19 Aralık Şubat 2017)

L Oréal in Dijital Dönüşümü

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Yönetmen: Nicolas Winding Refn Oyuncular: Ryan Gosling, Kristin Scott Thomas, Vithaya Pansringarm Senaryo: Nicolas Winding Refn Görüntü Yönetmeni:

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Facebook. 1. Grup ve Sayfalar. Facebook ta birçok grup ve sayfa üzerinden İngilizce öğrenen kişilerle iletişime geçebilir ve

EĞİTİM BİLİMLERİ TESTİ

Elektrik, Plastik Cerrahi ve Prometheus: İlk BK Romanı Frankenstein 18 Ocak2014. Ütopyadan Distopyaya, Totalitarizm ve Anksiyete 25 Ocak 2014

REHBERLİK BİRİMİ ÇOCUKLARDA PROBLEM ÇÖZME BECERİSİ

Belmin Dumlu SAVAŞKAN,

Ege: Kağıtları, plastikleri ve camları geri dönüşüm kutusuna atarız.

Serbest Yazma Konuları. Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar

Kitap Okuma Alışkanlığı ve Tercihleri Araştırması

OCAK AYI BÜLTENİ ŞEKİL KAVRAMI TEMA ÇALIŞMALARIMIZ KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI SES KAVRAMI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU 6 YAŞ ANASINIFI

2.SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

Çocuklar Için Pedagojik Karne - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Transkript:

1 İnsan Yalnızlar İçinde Yalnızdır Murat Gülsoy'la Söyleşi: Neşe Pelin Kaya, Fotoğraf: Reyyan Kızılkaya Murat Gülsoy un yeni romanı Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet sıradışı bir konuyu sıradışı bir kurguyla anlatan bir roman. Öldükten sonra zihninizin bir başka kişinin bedeninde varoluşunu sürdürmeye devam etmesini ister miydiniz? Tabii buna bir varoluş denebilirse... Romanın baş karakteri Mirat Alsan yalnızlığına bir çare bulmak için bu deneyimin bir parçası olmayı kabul ediyor. Okur da onunla birlikte yalnızlık, ölüm ve sonsuzluk hakkında düşüneceği bir yolculuğa çıkıyor. Üstelik Murat Gülsoy un birçok usta yazara gönderdiği selamlarla kitap, iyi okurlar için çok özel bir hizmet halini alıyor. Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet te önceki kitaplarınızda olduğu gibi birçok gönderme yaparak bir tür bulmaca çözme hazzı yaşatıyorsunuz okurunuza. Böyle düşününce kitap iyi okurlar için çok özel bir hizmet oluyor. Siz özel bir okur kitlesine hitap ettiğinizi düşünüyor musunuz? Umarım öyledir. Ben yazarken bunları kim okuyacak diye düşünmüyorum. Ama birilerinin okuyacağını ve benim arayışıma ortak olacaklarını biliyorum. Bu romanda çeşitli yazarlardan söz etmemin nedeni bir oyun kurmak ya da bir bulmaca sunmak değil. Onlar benim zihinsel coğrafyamın yeryüzü şekilleri diyebilirim. Bu romanın anlatıcı yazarı bir kumsala baktığında orada Kum Kitabı nı görüyor, yıldızlara baktığında Nâzım ın bir dizesini hatırlıyor. Artık gördüğü kum ya da yıldız değil, belki

başka bir metnin içinden süzülüp gelen bir anlam... Elbette bundan heyecanlanacak okurlar olduğu gibi bunu gereksiz ya da anlamsız bulanlar da olacaktır. Her kitabın kendi özel yaratım süreci var. Çünkü her biri benim farklı bir arayışımın seyir defteri. Bu defterin başkaları tarafından okunması, onların da benzer bir yolculuğa katılmalarını sağlıyorsa mutlu olurum. Kitaplarınıza baktığımızda Baba Oğul ve Kutsal Roman, Tanrı Beni Görüyor mu?, Bu Filmin Kötü Adamı Benim, Bu Kitabı Çalın gibi ilgi çekici isimlerle karşılaşıyoruz. Bu özellikle yaptığınız bir şey mi? İçeriğine göre belirliyorum. Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet in fikri adıyla birlikte geldi; bu her zaman olacak bir şey değil. İki nokta üst üste koyup bir de not almışım ölüleri zihnin içine alıp yalnızlıktan kurtulmak için bir servis veriyor, böyle bir teknoloji diye. Bundan önceki kitaplarda böyle değil. Her birinin başka bir hikâyesi var, nasıl ortaya çıktığına bağlı olarak. Mesela Nisyan bunamakta olan bir yazarın son günlerinde sarı post-it kâğıtlarına tuttuğu notlar üzerinden okuduğumuz bir roman. Bu romanda o post-itler yeniden karşımıza çıkıyor... O yaşlı adam da çıkıyor zaten, bunu seviyorum ben. Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet te bu durum çok yoğun bir şekilde ortaya çıktı. Daha önceki romanlardan kimi sahnelerin, karakterlerin, nesnelerin romanın içerisinde dolaşması hali. Sanki bunu daha çok yapacakmışım gibi hissediyorum. Bu planlanan bir şey değil kendiliğinden gelişen bir şey ve bu gelişmenin kendiliğinden olan kısmını seviyorum. Bir yanıyla yazmak çok kontrollü bir süreç. Bir yanıyla da rüya görmek gibi çok içten gelen bir tarafı var. İkisinin sürekli çarpışması söz konusu. Hem o içten gelen ne olacağı belirsiz rüya görmek gibi sürprizli durum hem de onun akılla kontrollü bir şekilde yazıya dökülmesi, akılla zihnin çarpışması şeklinde gerçekleşiyor. Önsözde romanın, yazarın zihninde doğuşuna şahit olurken sonsözde romandan sonra onda kalan parçalarla birlikte düşüncelere dalıyoruz. Yani önsöz ve sonsöz arasında bir roman okuyoruz. Romanı bu biçimde kurgulamanızın sebebi nedir? Romanın salt bir olay örgüsünden ibaret olmasını istemedim. Çünkü yaşadığım günler, daha doğrusu bu kitabı yazarken zamanı algılayışım çok parçalıydı, farklı ruh durumlarının çatışmasından oluşuyordu. Bunu yansıtmanın en iyi yolunun bu şekilde farklı parçalardan oluşan bir yapı kurmak olduğunu düşündüm. Kitaba farklı açılardan yaklaştığınızda farklı şekillerde bir gerçeklik temsili ortaya çıksın istedim. Başı, ortası ve sonu belirli düzgün bir anlatım, ruh durumumu tam anlamıyla yansıtmayacaktı. Birbirinin içinden doğan, birbiriyle konuşan ve hatta çatışan bölümler yazdım, daha önce yazdıklarımla çarpıştırdım. Ortaya bu kitap çıktı. İşin kurmacaya yansıyan boyutunu bir kenara bırakırsak zihnine ölü bir insanın zihnini alarak yalnızlıktan kurtulma fikri aklınıza nasıl geldi? Tam olarak nasıl ortaya çıktığını bilmiyorum. Bir anda aklıma geliverdi, ilginç olan fikrin adıyla birlikte zihnime doğmuş olması: Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet, ölülerin zihinlerini kendi zihninizde yaşatma imkânının yalnızlığa bir çare olması. Bir insan öldüğünde hemen yok olup gitmiyor, bildiğiniz gibi. Hatta bir söz vardır, o kişiyi tanıyan son kişi öldüğünde o kişinin ölümü tamamlanır diye. Belki bu söz ilham vermiştir. Belki de bir türlü unutulamayan ölüler... Hatta daha önceden tanımadığımız ama öldükten sonra çok sevdiğimiz, sahiplendiğimiz, onları unutmamakla övündüğümüz ölüler vardır... Bir de tabii en temel konu olan yalnızlık. Ben o

klişenin, derler ya, insan kalabalıklar içinde yalnızdır diye, ben işte o klişenin çağımızda bir adım öteye gittiğini de düşünüyorum: İnsan yalnızlar içinde bir yalnızdır. Yani herkes yalnızdır. Bunu yok sayarak ya da hiç algılamayarak yaşarız. Yaşamak başka nasıl mümkün olur ki? Sürekli olarak aslında bir bedenin içinde sıkışıp kalmış olduğumuzu düşünerek nasıl yaşayabiliriz? Kitaplarınızda yazma eylemini konu ettiğiniz kadar okumak hakkında da düşünüyorsunuz. Yazarken de okur kimliğinizi vurguladığınızı, kitabı okurla birlikte okuduğunuzu söyleyebilir miyiz? Yazmak eylemi asla sadece yazmaktan ibaret değil. Yazma sürecinin birçok yerinde durup yazdıklarınızı okursunuz, hatta bazen başkalarının gözüyle okursunuz. Bu dinamik bir süreç. İnsan her yazdığı cümleyle değişiyor, tıpkı okuduklarıyla değiştiği gibi. Ama sonuç olarak kitap bitiyor ve sonra hiç tanımadığınız insanların eline geçiyor, onlar okuyorlar, onlar okudukça kitap çoğalıyor, yaşamaya devam ediyor. Artık siz ondan çok uzaktasınız. Başka bir yerdesiniz. Bir kitap yaratmak sonsuzluğa ulaşmanın bir aracı olduğu kadar intihar etmek de aslında. Çünkü yazarın zihninin bir bölümü kitabın içinden okurun zihnine sızarak yazar haricinde de var olmaya devam ediyor. Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet i bu şekil de okuyabilir miyiz? Yazarken çoğalıyor insan, bu doğru. Kendi içine doğru genişliyor, kendi iç karanlığındaki bilinmeyen toprakları keşfediyor. Ama aynı zamanda bunları başkalarına iletiyor, dışarıya doğru da genişliyor. Dediğiniz doğru, yazarın düşünsel süreçleri bir şekilde okurlara bulaşıyor. Ama bir yandan da tüm bunlar, yani yazılan her şey, kendi gerçekliğini de yaratıyor. Benim için asıl önemli kısmı bu. Yazarken gerçekliğe müdahale ettiğimi hissediyorum. O zaman da intihar değil de yaşamak anlamına geliyor yazmak. Roman yalnızlığın paylaşılabilme ihtimalini anlatıyor. Sizce okur ile yazar arasındaki ilişki de bu paylaşım gibi mi gerçekleşiyor, yani yalnızlık paylaşılabilir mi?

Kitap okurken, metnin sesini içimize alırız, o bakışı gözlerimize yerleştiririz. Bu hem büyülü ve eğlenceli bir şey hem de insanı derinleştiren, başkalarını hissetmesine yardım eden bir süreç. Okurken bu yüzden yalnızlığımızı unuturuz, içimiz seslerle dolar. Bu okurun metinle kurduğu ilişkidir. Tabii dolaylı olarak yazara da dokunmuş olur ama ne yazık ki yazan kişi bunun farkında varmaz. Teknolojinin insanlarları yakınlaştırırken uzaklaştırdığı gibi bir düşünce var. Sizce günümüz insanı yalnızlaşıyor mu? Aslında yalnızlaşmak denebilir mi bilmiyorum; bu ikili bir süreç. Bir yandan tam tersine çok daha fazla insanla iletişim kurabiliyoruz. Geçmişimizde kaldığını düşündüğümüz insanlara ulaşabiliyoruz. Mesela belleğinin derinliklerine bir yerde kaybettiğin bir insan olan ilkokul arkadaşına, ortaokul arkadaşına ulaşabiliyorsun. Evde yalnızken bile bir akşam vakti bir sürü insana ulaşabilirsiniz. Bu bir ölçüde yalnızlığa bir çare tabii ki ama öte yandan da bu kadar fazla temas içinde olmanın getirdiği bir başka durum var: Gerçek yalnızlığın ne olduğunu anlamaya başlıyoruz. Şimdi yaşadığımız çağda akıllı telefonumuz var, her an iletişim halindeyiz ama ona rağmen aşılamayan bir duvar olduğunu daha iyi hissediyoruz. Etrafınızda ne kadar insan olursa olsun insan bedeninin içinde yalnızdır. Bu varoluşsal bir yalnızlık. Kendi zihninin dışına çıkamamak, başkasının zihnine girememek aşılmaz bir yalnızlık. Kitabınızda metinlerin arasında oluşan sonsuzluktan bahsediyorsunuz. Borges ten Tanpınar a Nerval dan Nâzım a birçok isimle yakından ilişki halinde elimizdeki anlatı. Bu ilişki, kitapta bahsettiğiniz haliyle kendi yarattığınız uçurum anlatıyı ne şekilde besliyor? Zor bir soru. Kitabı bir yapı gibi düşünürseniz dışını sarmalayan metinlerle anılan yazarlar iç içe geçerek binanın çeşitli katlarını, gizli odalarını, aynalarla kaplı koridorlarını oluşturuyor. Bunlar tabii benim hayalimdeki temsilleri. Okuyanlar çok daha farklı algılayabilirler. Eserinizde başka yazarlarla olduğu kadar kendi kitaplarınızla da ilişki halindesiniz. Kitap bitse bile yazarın onunla ilişkisi sürüyor diyebilir miyiz? Başından beri vardı bu bende. Önce öykülerde oluyordu. Bir öykünün kahramanı başka bir öykünün yan karakteri oluyor ya da bir romanın baş rolüne çıkıyordu. Şimdi bu romanda daha önce yazdığım kimi romanların mekânları ya da karakterleri göründüler. Bu içimden gelen bir dürtü. Nedenini tam olarak bilmiyorum. Ama bana öyle geliyor ki yazdıkça, orada bir yerde, yani yazının içinde bizimkine çok benzeyen ama bizimki olmayan farklı bir dünya kuruluyor ve genişliyor. Oraya gitmek, orada gezinmek, orada başka hikâyelerin yaşandığını hayal etmek hoşuma gidiyor. Bunun sonu nereye varır, doğrusu bilmiyorum. Ama bu bir yolculuksa eğer insanın sezgilerinden başka güvenebileceği bir şey yoktur.

Kitapta dikkatimi çeken noktalardan biri de bir Youtube linki. Günümüzde internetin vazgeçilmez hale gelişiyle yazarlık da bir dönüşüm içine girdi diyebilir miyiz? Evet. Çok daha farklı işler de yapılabilir. İnternet bugünün ve belli ki geleceğin vazgeçilmez iletişim ve hatırlama ortamı. Devasa bir bellek gibi. Unuttuğumuz ve hatta unutmak istediğimiz ne varsa orada. Erişebileceğimiz uzaklıkta... Bu elbette tüm yaşayışımızı, düşünüş tarzımızı etkiliyor. Edebiyatın bundan nasibini almayacağını düşünmek saçma olur. Belki çok daha farklı edebi türler ortaya çıkacak, bunu şimdilik bilmiyoruz. Ama ilerlemenin hızına bakacak olursak hayal ettiğimizden daha fazlasının olacağını kestirmek zor değil. Bir de ceket var romanda. Gerçek yazarın aynası Mirat ın eski karakterini katlayıp poşetleyip yenisini üzerine geçirir gibi değiştirdiği. Sizce zihin eşyayla bu şekilde bir ilişki kuruyor mu? Eşya önemli. Çevremizi saran nesneler önemli. Onları sadece kullanmıyoruz, onlarla yaşıyoruz, algılıyoruz. Örneğin giydiğimiz ceketle bütünleşiyor imgemiz, hem başkalarının gözünde hem kendi hayalimizde. Üstelik tüm bu nesneler sadece kullanım değerine sahip değiller, aynı zamanda onları tasarlayan bir aklın izlerini de taşıyorlar. Sonra zaman... Onları kullandıkça onlar da bizimle birlikte değişiyorlar, kişiselleşiyorlar. Bize ait ve bize özgü hale geliyorlar. Artık biz, kendimiz dediğimiz her neyse eşyayla beraber bir anlam ifade ediyor. Abluka altındaki Kürt mahallelerinden, babasının bayrağa sarılı tabutu üzerinde oyuncak arabasıyla oynayan çocuğa kadar güncel olaylardan bahsediyorsunuz. Edebiyatta bugünün hikâyesi ancak üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra anlatılabilir şeklinde bir görüş var. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Evet bunlar kahramanın çevresinde olup bitenlerden kimi izler... Ana olay örgüsünün bu olup bitenlerle doğrudan bir ilişkisi yok gibi görünüyor ancak kitabın diğer bölümlerindeki metinlerle birlikte okunduğunda anlam kazanıyorlar. Edebiyatta her şey anlatılabilir. Bugünün hikâyesi de dünün hikâyesi de... Ancak unutulmaması gereken bir şey var: anlatılan gerçekten bugünün hikâyesi midir? Yani bugünün kimi olaylarını konu ediyor olmak gerçekten bugünün hikâyesini anlatmaya yeter mi? Bir başka açıdan da düşünebiliriz: Başka bir zamanda ve mekânda geçen bir hikâye anlatırsınız ama aslında anlatılan tam da bugünün hikâyesidir. Kimi zaman yazarın niyetinin dışında bu

gerçekleşir üstelik. Siz sadece sabah uyandığında kendini böcek olarak bulan küçük memurun hikâyesini yazmaya niyetlenirsiniz ama okurlar onda tüm bir çağın çıkışsızlığının anlatımını bulurlar. Bir de zihnin sönmesiyle ortaya çıkan kara, kapkara bir sayfa var romanda. Son kısımda yaşadığımız kötü günleri unutmayalım diye bu sayfayı kitaba koyduğunuzu belirtiyorsunuz. Kara sayfa neyi simgeliyor? Kara sayfanın ne olduğuna dair bir bölüm var kitabın en sonunda, daha fazlasını söylemek istemem. Kitaplarınızda farklı biçimler denemeyi seviyorsunuz. Bu alışkanlık yazar olarak sizi yeniliyor mu? Farklı biçimler, konular, kurgular, hikâyeler... Aslında bunlar hep bir arada geliyor. Yani şimdi çok değişik bir kurgu yapayım diye oturmuyorum masanın başına. Her birinin farklı bir yola çıkışı oluyor. Örneğin İstanbul da Bir Merhamet Haftası nın çıkışında Max Ernst in kolaj-romanı vardı. Bu öyle tuhaf resimlerden oluşan bir kitaptır ki... İnsan bu resimleri biraz daha dikkatli incelerse hikâyesini çözeceğini sanır ama asla bir çözümü yoktur. Ben bu resimlere bakıp düşüncelere dalarken şunu merak etmiştim; acaba bu resimlere bakan başkaları ne görüyor? O yüzden de birbirinden farklı yedi karakterin aynı resimler hakkında yazdıkları 49 metinden oluşan bir roman çıkmıştı ortaya. Yine parçalı bir yapı, deneysel bir roman ama nedeni bu. Her birinde farklı bir neden oluyor. Zaten ben de bu çeşitliliği seviyorum. Fantastik diyebileceğimiz unsurları kullanmayı seviyorsunuz romanlarınızda. Tamamen kurmaca bir evrende geçen bir roman yazmayı düşünür müsünüz? Bilmem belki olur. Düz Ülke diye bir roman vardır. Tamamen iki boyutlu bir ülkede geçen, kahramanları üçgendir, çemberdir, çizgidir. Yani neden olmasın? Önemli olan beni heyecanlandırabilmesi konunun. Benimle ilgili bir meselenin bu şekilde ortaya çıkabilmesi gerekiyor. O hikâyeyle o kurguyla örtüşmesi gerek. Ne yazarsam yazayım benim temel meselelerime yaklaşıyor. Delilik de yazar için vazgeçilmez temalardan biri romanın varoluşundan beri. Siz de yazmasaydım delirirdim diyen yazarlardan mısınız? Bilmiyordum nasıl biri olurdum. Çünkü o zaman başka biri olurdum herhalde. Yazma anında insan bir şekilde daha yaşadığını daha çok var olduğunu hissediyor. Deliliğin kaynağındaki o karanlık şey de rüyaların kaynağındaki o karanlık şey yazının da kaynağında mevcut. Bu demek değil ki yazarlar delidir veya rüya görürken deliririz. Ama kesiştikleri bir yer bir ortak zemin var. Onu araştırmak yani yazıyla uğraşmak bizi hem rüyaya hem de deliliğe yaklaştırıyor. Kütüphanenizin gözde yazarlar bölümünü tahmin edebiliyoruz eserleriniz sayesinde. Peki takip ettiğiniz güncel yazarlar arasında kimler var? Çok sayıda yazar var. Ayfer Tunç, Barış Bıçakçı, Ayhan Geçgin, K. İskender, Birhan Keskin yazacaklarını heyecanla beklediğim yazarlardan birkaçı...