Sevgili Sarı-Siyahlılar



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)


FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3


3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül Ekim 2014 )

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Kadınlar Ne İster? Erkekler Ne Verir?

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

5 Yaş : En sevdiğim arkadaşım Yaş : Kurallar ve törenler 9-11 yaş : Kuvvetlenen Arkadaşlık Bağları

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Kadınlar kimsenin namusu değildir

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları

Rutinler temamız kapsamında sabah sporu yaptık, grup sohbetleri ile paylaşımlarda bulunduk. Sabah sporunda reçel yaptık, hayali reçellerimizi

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (07 Eylül-16 Ekim 2015 )

Dershane Algısı Araştırması Mayıs 2012

21 yıllık tecrübesiyle SiNCAN da

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ

Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Jamie Foxx J

REHBERLİK POSTASI -1

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

lkokul Eğitim Koordinatörü

Türkiye deki yenilikçi okulları belirlemek, buluşturmak ve desteklemek için yeni bir program...

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül Ekim 2014 )

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

Ç O C U K L U K T A A R K A D A Ş İLİŞ K İLERİ

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

İkinci baskıya önsöz...5 BİRİNCİ KISIM: İLİŞKİLER VE İLİŞKİ SORUNLARI İlişkiler hakkında İlişkileri anlama: Teoriler...

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15

Hayata dair küçük notlar

Herkese Bangkok tan merhabalar,

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Haftalı NİSAN Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun!

D Kendiniz hakkındaki düşünceleriniz değişkenlik gösterir mi, yoksa her zaman aynı mıdır?

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Zorbalık Türleri Nelerdir?

Bu yaklaşımlar anne babaların kafasını oldukça meşgul eden şu soruyu akla getiriyor:

Düşünce Özellikleri Ölçeği

BULUNDUĞUMUZ MEKAN VE ZAMAN

Yaz l Bas n n Gelece i

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nı kutladık. Halk ekmek fabrikası gezisine katıldık. TÜRKÇE * Dilbilgisi:

Özlemle Anıyoruz. Robot Kulübü * Ahşap Boyama * Ebru Sanatı * Hayat Güzeldir * Gizli Gelen Davetiye. Bu Hafta Neler Oldu?

3. Genelde kendimi başarısız bir kişi olarak görme eğilimindeyim. 4. Ben de diğer insanların birçoğunun yapabildiği kadar bir şeyler yapabilirim.

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Sevgi evlerinde kalan kardeşlerimize konser düzenledik. Huzurevi ziyaretlerimiz ara sıra oluyor,gönül Köprüsü diye bir proje de yer alıyoruz.

ÖZEL OKAN İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI İZMİR NESAN YERLEŞKESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 1. VELİ BÜLTENİ

Hamileliğe başlangıç koşulları

SRA Versiyon Şubat 2001

2 Aile yapısı ve yaşam şekli, yaşam evresi merasimleri ve dini bayramlar. 5 Çocuk hakları ve aile rolü. 8 Demokrasi ve değerler

Medyada Riskler. Öğr. Gör. Dr. Deniz Sezgin Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

2013 YILI Faaliyet Raporu

Yüksek Topuk Gölgesinde Hayatlar

3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ. (16 Aralık Ocak 2014)

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

HAYATTA İMKÂNSIZ DİYE BİR ŞEYİN OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM

DEĞERLER EĞİTİMİ PROJESİ

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

PROJE: WEBWISE PARENTS (WEB UZMANI EBEVEYNLER) EBEVEYNLER İÇİN ANKET

AKANT ORTAOKULU REHBERLİK BÜLTENİ

Örnek Tarot Okuması

Nükhet YILMAZ İlkokul Akademik Koord. Değerli Velilerimiz,

ÖZEL OKAN İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ

ÖZGÜVEN. 6. Olumsuz ifadelerinizin, olumlu benlik konuşmalarıyla yer değiştirmesini sağlayın.

PDR ÇALIŞMALARIMIZ. 3. Sayı / Şubat - Mart 2016 ŞUBAT AYI ANA SINIFI ETKİNLİKLERİMİZ ŞUBAT AYI. sayfa 2. SINIF ETKİNLİKLERİMİZ. 2 de. sayfa.

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

ÖZEL ÜSKÜDAR SEV İLKÖĞRETİM OKULU

YÖNETİM KURULU ASİL ÜYELER

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

BİLİŞİM SEKTÖRÜ, HİÇ TARTIŞMASIZ, KENDİNİ EN HIZLI VE EN ÇOK YENİLEYEN SEKTÖRLER ARASINDA YER ALIYOR

Hişşt.. Fotoğraf Faruk Akbaş

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

Aşık olduğumuz kişiyi neden unutamayız?

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015

S. 115 ARTI YÖN. Kemal Koçak: Üniversite yaşamı beklediğimden daha güzel. Sıdıka Pınar Temiz: Burada kendimi güvende hissediyorum

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

Transkript:

SUNUŞ Sevgili Sarı-Siyahlılar İstanbul Erkek Liseliler Derneği Yönetim Kurulu olarak Dergimizin Bahar sayısıyla sizlere merhaba diyoruz. Aralık ayında yapılan seçimle görev başına geldik. Bizleri bu göreve layık gördüğünüz için onur duyuyoruz. Görevi çok başarılı bir yönetim kurulundan devraldık.özverili çalışmalarıyla derneğimize ve camiamıza çok önemli katkıları olan Sn. Burak Yılmazcan a ve yönetim kurulundaki diğer arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Ancak çıta o kadar yüksek ki o başarıyı devam ettirebilmek ve üzerine yenilerini koyabilmek için bizler de, heyecan ve istekle çalışmalarımıza devam ediyoruz. 8. Sayımızın dosya konusu Kadın gözüyle İstanbul Erkek Lisesi 1964 ten 2012 ye 128 yıllık okul tarihimizin 48 yılında erkek arkadaşlarımızla aynı sıraları paylaşmışız. Bugün farklı dönemlerden kadın mezunlar bir araya geldiğimizde toplumdaki duruşumuzun ne kadar benzer olduğunu ve aramızdaki yaş farklarına rağmen ortak dil oluşturabilme konusunda hiç çaba sarfetmememiz gerektiğinin farkına varıyoruz. Çalışma yöntemlerimiz, kadın- erkek ilişkilerine bakışımız gibi daha pek çok konu bizleri bile şaşırtacak kadar benzerlikler taşıyor. Bahar sayımız da benzerliklerimizi ve içimizden çıkan farklı sesleri duyabileceğimiz konu ve yazarlara yer veriyor. Tam da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nün hemen sonrasında. Keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz. Geçtiğimiz günlerde okul müdürümüz Sn. Dr. Sakin Öner emekli oldu. Kendilerine camiamıza katkıları ve özel statü konusunda yaptığı çalışmaları için teşekkür ederiz. Yaşamda sevincin yanında maalesef keder de var. Yönetim Kurulu üyemiz, sevgili çalışma arkadaşımız Emre Koz u ( 97) 25 şubatta çok zamansız sonsuzluğa uğurladık... Koz, sen hep bizlerle olacaksın! Değerli üyelerimiz, camiamıza destek veren tüm kişi, kuruluşlar ve sponsorlarımız. Katılımlarınız ve katkılarınız için sizlere çok teşekkür ediyoruz. Yaza görüşmek üzere... Alev Karabaş Avınca 77 stanbul Erkek Liseliler Derne i Baflkanı derneginiz@ielder.org.tr

EDİTÖRDEN Merhaba, Yaklaşık bir yıl önce, 1990 mezunumuz Ebru Kunt Akın dan bir elektronik posta almıştım. Özetle şunlar yazıyordu: Ben, dedem Faruk Oralbi, dayım Nahit Oralbi, annemin dayısı Züheyr Gülerson, annemin amcası Fazıl Aysu ve kuzenim Tunç Müstecaplıoğlu ndan sonra bu okula aileden giren ilk kız öğrenciydim. Annesi Notre Dame de Sion, babası Galatasaray Lisesi mezunu olan biri olarak onların frankofon etkileri reddettiğimden, biraz da okulun binasına olan derin hayranlığım sebebiyle Erkek Lisesi nde okuma kararını tek başıma almıştım. Başlangıçta çevreden gelen Orası Erkek Lisesi, senin ne işin var?!! gibi alayları cesurca göğüsledikten sonra hayatıma büyük bir katkı yapacak bu okulu büyük bir zevkle okudum. Hatta son senemde AFS ile ABD de okuyup mezun olmuşken geri dönüp İEL den mezun olmak için, tekrar son sınıfı okuyacak kadar okulu seven bir öğrenciydim. En iyi dostlarımı ve hatta hayat arkadaşım Murat Yusuf Akın ı ( 86) bulduğum okuluma olan sevgim hala tüm hızıyla sürüyor. Eğer uygun görürseniz İEL de okuyan değişik dönemlerden abla ve kızkardeşlerimle yapılacak görüşmeler ışığında İstanbul Erkek Lisesi nde Kız Olma nın okul yılları ve sonrasında bizlerin kadın, anne, eş, sevgili, bilim insanı, işkadını ve sanatçı olarak kimliklerimizi nasıl etkilediği konusunda bir yazı ile dergiye katkıda bulunmak isterim. Lisede aldığımız eğitimin kadın kimliğimiz ve kişiliğimiz üzerindeki etkilerinin bizi başka okul mezunlarından ayırdığını düşünüyorum. Ebru, babasının vefatı nedeniyle yazamadı ama fikri tam bir yıl sonra ve ne hoş tesadüftür ki bir kadın dernek başkanının sunuş yazısıyla kağıt ve mürekkebe büründü. Her sayıda giderek artan katkılarınız, 8. özel sayımızda doruğa ulaştı. İşte Sarı-Siyah ruhu! İçeriye, yine içeriden ama bu sefer kadın gözüyle baktığımız Kadın Gözüyle İstanbul Erkek Lisesi sayısı belki de şimdiye kadar yayınladığımız en cesur sayı. Sayfalarımızda övgü dolu yazılarla birlikte eleştiriler de bulacaksınız. Kadın olmanın erkeklerin sayıca fazla olduğu bir lisede ne demek olduğunu, çok farklı ve karşıt görüşlü mezunlarımızın yazılarında okuyacaksınız. Yeni yılın bu ilk sayısının yazarlarının büyük bir çoğunluğu kadın. Hepsi değil, çünkü bir avuç sürekli erkek yazarımızı ortalarına attık. Yani azınlıkta olma halini ters yüz ettik. Keyifle okumanızı dilerim. Üzüntümüz Büyük Bir camiaya ait olmanın en kötü yanı gelen bültenlerde karşılaştığınız vefat haberleri. Geçtiğimiz iki ay içinde, yakından tanıdığım dört ismi kaybetmemizin derin üzüntüsünü yaşadım: Cem Atabeyoğlu 45, Müfit Sarıoğlu 46, Nuri Otay 75 ve Emre Koz 97. Dördü de Sarı-Siyah renkler için çalışmış önemli isimler. Nur içinde yatsınlar. Üzücü haberler vermeyeceğimiz, yeni bir sayıda görüşmek üzere. Tansel Atasagun 87 SARISİYAH Dergisi Genel Yayın Yönetmeni tansel@tanselatasagun.com

S A R I S İ Y A H 5

XXXXX 26 Başarı Normal Bir Şeydir Selen Eren - Tansel Atasagun 87 Gül İrepoğlu ve Yegan Kahya okul yılları, mimarlık, sanat tarihi, UNESCO, edebiyat, kadın-erkek ilişkileri ve daha pek çok konuda sohbet ettiler. Dosya İçindekiler Kadın Gözüyle 4 Yorum Bir camianın cinsiyeti olur mu? Erkek egemen toplulukların temelinde, erkeklerin sayıca üstün olması mı yatıyor? Mehveş Evin 87 Ayşe Üskül 91 Selmin Saruhan 77 Özlem Paker 87

SARIS YAH Say 08 BAHAR 2012 Şiddet, cinsiyetten bağımsız bir insanlık suçudur. 40 Şiddet Denilince Zeynep Erverdi 00 MT YAZ SAH B stanbul Erkek Liseliler Derne i ad na Alev Karabaş Avınca 77 GENEL YAYIN YÖNETMEN Tansel Atasagun 87 tansel@tanselatasagun.com tansel@hayalgucutanitim.com SORUMLU YAZI filer MÜDÜRÜ Zeynep Erverdi 00 YAYIN KURULU Banu Çavuşoğlu Özerk 77, Cem Erözü 82, Fatih Aydın 74, Mehmet Cemil Ozansü 00 SANAT YÖNETMEN Rag p ncesa r 22 32 44 46 50 54 56 58 60 64 70 Feminin Enerji ve Varoluş Özlem Paker 87 ile sanat üzerine Yalnız Kadınlar Semih Tekten 07, Yard. Doç. Dr. Burcu Yakut-Çakar ile görüştü Peki, Sen Ne Kadar Harbisin? Berna Turam 88 İEL de Feminist Oldum Refika Sarıönder 87 İEL li Kadın Olmanın Dayanılmaz Zorluğu Melis Gültekin 03 Erkek Entellektüelizmine Karşı Seda Öğrenci Memik 93 ile röportaj Ben, Sarı-Siyahlı Aslıhan Aslıhan Elgin 89 10 Soruda Ayşe Sözeri Cemal 76 cevapladı Öğretmenin Cinsiyeti Olmaz Jenny Matulat Yılmaz ile röportaj En Kısa Basketbol Takımı Banu Çavuşoğlu Özerk 77 takım arkadaşlarıyla buluştu Bir Ata Krallığım! Cüneyt Türel 61 röportajı 76 Teşekkürler... Fuat Yalçın 72 78 80 82 86 88 70 Bizim Kadınlarımız Farklıdır Ali Saydam 65 Kadın ve İEL li Olmak Fatih Aydın 74 Erkek Egemen mi? Kapitalizm Egemen mi? Fatih Böhürler 78 Peki Ya Dişi Aslan? Canberk Beygova 09 Almanya da Sarı-Siyah Bir Dernek Michael Schopp Dieter Hackenberg Bizden Haberler Emre Koz 97 KAPAK Kapak Fotoğrafı Tansel Atasagun 87 Kadın Gözüyle İstanbul Erkek Lisesi (283 farklı fotoğraftan oluşmaktadır) YAZI filer Bahar Balık 09, Begüm Hamzaoğlu 09, Canberk Beygova 09, Emre Koz 97, Mehmet Burak Soysal 06, Onuralp Bozer 11 GRAF K TASARIM - UYGULAMA Hayalgücü Tanıtım Hizmetleri GÖRSEL ÇALIŞMALAR Bahadır Baruter 82, Bahar Çelik, Ferhan Doğan, Fernando Vergara, Hüseyin Baloğlu, J. Howard Miller, Johannes Vermeer, Leo Matsuda, Leonardo Parnes, Matt Dunham, Mehmet Burak Soysal 06, Özlem Paker 87, Nuri Yılmaz, Sinan Targay, Tansel Atasagun 87, YAZILAR Acar Baltaş 67, Ali Saydam 65, Aslıhan Elgin 89, Ayşe Üskül 91, Bahar Balık 09, Banu Çavuşoğlu Özerk 77, Berna Turam 88, Can Ataklı 74, Canberk Beygova 09, Dieter Hackenberg, Fatih Aydın 74, Fatih Böhürler 78, Fuat Yalçın 72, Emre Koz 97, Mehveş Evin 87, Melis Gültekin 03, Michael Schopp, Nevzat Doğan 70, Özgür Sayın 88, Refika Sarıönder 87, Selen Eren, Selmin Saruhan 77, Semih Tekten 07, Zeynep Erverdi 00, REKLAM KOORD NATÖRÜ Filiz Atasagun YAPIM Hayalgücü Tan t m Hizmetleri 212 219 6260 BASKI Karakter Color 212 432 3001 YAYIN TÜRÜ Süreli Yerel Yay n ISSN- 1309-7431 Ücretsizdir Üç ayda bir yay nlan r. stanbul Erkek Liseliler Derne i Türkoca Caddesi No:4 Ca alo lu T: 212.5126462-5225994 W: www.ielder.org.tr Yap m Yeri: stanbul Bask Tarihi: Mart 2012 Her hakl sakl d r. Yaz lar n sorumluluklar yazarlara aittir. Bu dergide yer alan yaz, makale, foto raf, çizim ve illüstrasyonlar n elektronik ortamlar da dahil olmak üzere bir k sm n n veya tamam n n yay nlanmas ve ço alt lmas yaz l izne tabidir. Bu dergi Bas n Meslek lkeleri'ne uymaya söz vermifltir. S A R I S İ Y A H 7

DOSYA Bir camianın cinsiyeti olur mu? Erkek egemen toplulukların temelinde, erkeklerin sayıca üstün olması mı yatıyor? Peki ya azınlıkta kalanlar?.. Dört Sarı-Siyahlı kadın, Mehveş Evin 87, Ayşe Üskül 91, Selmin Saruhan 77 ve Özlem Paker 87 azınlıkta olmayı yazdılar.

S A R I S İ Y A H 11

DOSYA İstanbul Erkek te kız öğrenci olmak, azınlık hissini yaşamadan, eşit olmak demekti. Eşit şartlarda büyümek, paylaşmak ve öğrenmekti. Umarım hep böyle devam eder. Gazeteci-Yazar - HANGİ okulda okuyorsun? - İstanbul Erkek... - Efendim??? - Okulumuz uzun zamandır kız öğrenci de alıyor! - Öyle mi, heh-he... Benim dönemimde (1980-1987) okuyup bu soru ve tepkilere muhattap olmamış kız öğrenci herhalde yoktur. Okul, daha o zamanlar Erkek ini atıp İstanbul Lisesi oldu. Ama erkekler kadar biz kız öğrenciler de bu ismi kolay kabullenemedik. Bugün hala sorana İstanbul Erkek derim. İnatla, İstanbul Erkek dememizin birkaç sebebi vardı... Birincisi, dil alışkanlığı. İkincisi, sahiplenme ve kimlik... Okul, dile kolay, 1923 ten beri bu adla tanınıyordu. İstanbul Lisesi demek, bize fazla basit, herhangi bir okul adı gibi geldi. Oysa biz, İstanbul Erkekli olarak tanımlamıştık kendimizi... Kısaltması İEL idi, İL pek zayıf kalıyordu! Üçüncüsü, bu erkekler güruhunun arasında kız olmaktan yana bir şikayetimiz yoktu. Bugün düşünüyorum da, İstanbul Erkekliyim cümlesini gizli bir klanın üyesi olmuşcasına, hafif bir gururla söylerdim. Daha o yaşlarda, bu toplumun kast sistemini çözemesek bile iyi okul da, hele de bir kız olarak okumanın ayrıcalık olduğunun farkındaydık. Ancak 1964 yılından beri kız öğrenci kabul eden İEL de kızlar, 80 li yıllarda erkeklere oranla çok, çok azdı. Her sınıfta 50 öğrenci varsa, kızların sayısı 15 i geçmezdi. 70 lerde bu oran çok daha düşükmüş, sınıfta kızların sayısı üçü beşi aşmazmış. Oran, ancak günümüzde eşitlendi. Acaba neden? Belki de ismindeki Erkek ibaresi, bazı kız velilerine de ürkütücü geliyordu. Belki de çoğu insanın aklına, erkekler için eğitim yapan bir okul olarak kazınmıştı. Sonuçta erkek i atmayla birlikte kız öğrenci sayısının yavaş yavaş yükselmesi, isabet olmuş. Erkek Dünyası Bugün geriye dönüp baktığımda, İstanbul Erkek teki günlerimi cinsiyet kimliği açısından gayet özgür ve arkadaşça olarak tanımlarım. Erkeklerle muhabbeti, erkekler arasında var olmayı, onlarla hem yardımlaşıp hem rekabet etmeyi, erkeklerle dost olmayı ve evet, flört etmeyi ben bu okulda öğrendim.

1987 yıllık komitesi. Geleceğin medya mensupları birarada: Mehveş Evin, Banu Güven, Başar Başarır, Özlem Paker ve Tansel Atasagun aynı karede. Bu nedenle her daim karma eğitimden yanayım. Oysa bazı kafalara göre kız-erkeğin birarada okuması sorunlu. İlle dindar olmak gerekmiyor; bu toplumda kendini modern diye tanımlayan ailelerin kafasında aman cilveleşmesinler, öpüşmesinler, yan yana gelmesinler kaygıları ne yazık ki var. Sanki okulda bir arada olmasalar, iki cins birbirini bulmayacak, tüm tehlike lerden uzak duracakmış gibi. Aksine... Karşı cinsi tanımamak, insan evladı için çok ciddi sorun. İster kadın, ister erkek olsun. Hem özel hayatta, hem de iş hayatında. Bugün, bu kadar erkek egemen bir sektörde (medya) çalışıp, idari görevler de üstlendiysem, okulun azınlık grubuna mensup olmanın herhalde etkisi vardır. Evet, bizim dönemimizde kızlar azınlıktaydı. Kızdan fazla erkek arkadaşım vardı. Ama bu durumu ezilmek olarak algılamadık. Kendi adıma konuşayım, okul yıllarında cinsiyetlerin eşitliği konusunda kafamda soru işareti yoktu. Tek isyan ettiğim konu, kızlar için yatılı bölümün olmamasıydı! Erkeklerin yatakhane muhabbetini fena halde kıskanırdım. Yatılılık haricinde hiçbir gruptan uzak kalmadım. Okul gazetesinden tutun konser düzenlemeye, erkeklerin eğlenmek için kurduğu amele grubu dahil, her türlü etkinliğin içindeydim. Bırakın herhangi bir şiddet gösterisini, hiçbir erkek arkadaşın bizi dışlaması, aşağılaması, küçümsemesi söz konusu bile olamazdı. Tam tersine, kızların varlığından gayet memnundular. Bunun da tek nedeni cinsel çekim değildi. Hatta platonik aşk hikayeleri çok yaygındı. Uzun sözün kısası, İstanbul Erkek te kız öğrenci olmak, azınlık hissini yaşamadan, eşit olmak demekti. Eşit şartlarda büyümek, paylaşmak ve öğrenmekti. Umarım hep böyle devam eder. Umarım İstanbul Liseli kızlar, bu ülkede hala fazlasıyla erkek olan düzeni birazcık olsun sallar. Giderek artan şiddet sarmalına anne duyarlılığı veya dişi yumuşaklığı gibi ayrımcı teorilere dayanarak değil, birey olarak karşı durmanın yollarını bulurlar. Umarım mezun olan kızların hepsi, iş hayatında da arzu ettikleri pozisyonlara gelir. Yapmamaları için bir neden yok; üstelik onlara her zamankinden çok ihtiyacımız var. S A R I S İ Y A H 13

DOSYA Ataerkil ve hiyerarşik toplumların çoğunda bu tür sıkıntıların yaşanabileceğini düşünmek zor olmasa gerek. Bu sıkıntılara, bizim okula özgü yapısal bir olgu başka bir boyut katmakta; o da erkek öğrencilerin kız öğrencilere oranla daha fazla sayıda olması. Bu sayı farkı nedeniyle oluşan azınlıkçoğunluk ilişkisinin, var olan erkek egemen zihniyeti daha da güçlendirmiş olduğunu düşünüyorum. Sosyal Psikolog İNSANIN duygu ve düşüncelerine şekil veren çok farklı değişken var hayatta. Geçmişteki deneyimler, aile ve çevrenin öğretileri, kültürel ve toplumsal bağlam, mizaç ve genetik yapı psikolojide üzerinde etraflıca çalışılmış etmenlerden sadece bazıları. Cinsiyetimizi, nasıl yaşadığımızı ve kadın-erkek ilişkilerine yaklaşımımızı belirleyen önemli faktörlerden biri de, çocukluktan ergenliğe geçiş ve ergenlik dönemlerini geçirdiğimiz ortaokul ve lise yıllarında bu konulara nasıl yaklaşıldığı. Okullar, nerede yaşadığınıza veya hangi yıllarda eğitim gördüğünüze göre farklılık göstermekle birlikte, genel olarak öğrencilere birçok konuda seçim hakkı tanımayan, disiplin sağlamayı önde gelen hedefleri arasında sayan ve bu yolda baskı kurmayı meşru gören kurumlardır. Okul deyince benim aklıma, her şeyden önce şöyle bir tanım geliyor: Okul, tek tip kıyafetin hâkim olduğu, saça, tokaya, tırnağa karışmanın gündelik olaylardan sayıldığı, müfredatın bir merkezden belirlendiği ve insan ilişkilerinin ne çerçevede yürütülmesi gerektiğinin net olarak ortaya konduğu bir ortamdır. Okul, elbette birçok başka olumlu veya olumsuz özelliği içinde barındırır ama okul deyince benim aklıma ilk gelen özellikler bu şekilde özetlenebilir. Söylemek yersiz, benim İstanbul Erkek Lisesi ndeki deneyimlerimin bu tanıma katkısı çok. Bu yazıda, benim okulum İstanbul Erkek Lisesi nin, insan ilişkileri genelinde ve kadın-erkek ilişkileri özelinde benim ve tanıdığım daha birçok kişinin üzerinde

Hiç unutmadığım bir sahne var İEL deki yıllarımdan: Belli yaşın üzerindeki kız öğrenciler en üst kattaki büyük toplantı odasında toplanmışız; bir grup kadın öğretmenin bize nasıl oturmamız, nasıl konuşmamız, nasıl giyinmemiz, erkeklerle ilişkilerimizde nelere dikkat etmemiz ve birçok konuda kendimizi nasıl kontrol etmemiz gerektiği konusunda çektikleri söylevi dinliyoruz. yarattığı etkileri ele almak istiyorum. Derginin bu sayıdaki konusu gereği bu yazı, kadın gözüyle yapılmış bir incelemeyi içerecek ve okul ortamının kadınlar açısından yarattığı sonuçlara odaklanacak. Hiç unutmadığım bir sahne var İEL deki yıllarımdan: Belli yaşın üzerindeki kız öğrenciler en üst kattaki büyük toplantı odasında toplanmışız; bir grup kadın öğretmenin bize nasıl oturmamız, nasıl konuşmamız, nasıl giyinmemiz, erkeklerle ilişkilerimizde nelere dikkat etmemiz ve birçok konuda kendimizi nasıl kontrol etmemiz gerektiği konusunda çektikleri söylevi dinliyoruz. Katılan öğrencilerden kimsenin bu toplantıya bir katkıda bulunduğunu hatırlamıyorum; ortam elvermemiş olsa gerek. Toplantıyı son derece rahatsız ve mutsuz terk ettiğimi anımsıyorum. Sanırım neden böyle hissettiğimi o zamanlar çok net anlayamamıştım. Yıllar içinde, azınlıkçoğunluk ilişkileri, sosyal ilişkilerin onur-namus içeren boyutları ve hiyerarşik ilişkiler konularında yapılmış araştırmaları okudukça ve bu konularda kendi araştırmalarımı yürüttükçe, bu deneyimin hayatın her alanında önümüze çıkan kadınerkek ve azınlık-çoğunluk eşitsizliğinin çok net bir yansıması olduğunu anladım. Neden bu tür toplantılara gerek duyulduğu ve kadın öğretmenlerin neden bizzat o toplantılara katıldıkları konuları üzerinde değil (bu sorular başka bir yazıyı gerektirir), böyle bir toplantıda vücut bulmuş bir bakış açısının kız öğrenciler üzerindeki etkilerini, gözlemlerim ve yapılmış araştırmalar bağlamında irdelemek istiyorum. Bir açıdan, kız öğrencilerle yapılan bu tür hatırlatma toplantılarının ve bireysel uyarıların, kadının erkek üzerindeki gücünü doğrulayan, dolayısıyla kız öğrencilerin gücüne güç katacak türde etkileri olduğu düşünülebilir. Ne de olsa bu tür toplantılarda, net olarak söylenmese de, erkek öğrenciler kendilerini kontrol etmeyi beceremeyen, eteği tesadüfen yana kaymış kız öğrenciden tahrik olacak kadar zayıf karakterler olarak resmedilmekteydiler. Diğer açıdan, şu olası sonuçlar üzerinde duralım: Saygı duyup örnek almanız gerektiği düşünülen kişilerin -sizden yaşça büyük, gün içinde bilmediğiniz birçok konuda size değerli bilgiler aktaran, birçok konuda otorite olduğunu S A R I S İ Y A H 15

DOSYA Her olumsuz deneyimin birçok olumlu sonucun doğmasına neden oluşturduğuna inanırım. İEL de kız öğrenci olmak beni kadın-erkek ilişkileri konusunda daha duyarlı, azınlık haklarına karşı daha bilinçli yaptı; grup aidiyeti ve bireysel özgürlükler konularına ilgimi artırdı. düşündüğünüz öğretmenlerinizin- bu tutumu şu mesajları içermiyor mu? a) Erkeklerin kadınlarla ilgili davranışlarına yol açan kadınların kendi davranışlarıdır. Başka bir deyişle, doğru davranırsam ilişkilerimin doğru yürümesini sağlarım ama yanlış davranırsam vay halime. b) Sağlıklı kadın-erkek ilişkileri veya herhangi başka çift ilişkileri, eşit iki insanın birbirine saygı duymasını, her iki tarafın ihtiyaç ve isteklerinin dikkate alınmasını gerektiren ilişkiler değildir. Önemli olan, kadının erkeğin zaaflarını göz önüne alarak davranmasıdır. c) Ergenlik sürecinde, başka kişilere karşı duyacağım hisleri kontrol altına almalıyım; bunda başarılı olamazsam sonuçlarına katlanmalıyım. Kontrol mekanizmaları vücudumdan ve duygularımdan uzaklaşmama neden olabilir ama zaten bunun pek bir önemi de yoktur. d) Kadın olmamın ipuçlarını veren fiziksel veya duygusal özellikleri olabildiğince yok saymaya çalışmalı ve geçirdiğim fiziksel değişimlerle ilgili işaretlerin üstünü örtmeliyim. Erkekler ilk orgazmlarını veya masturbasyon hikâyelerini sınıfta başkalarıyla paylaşırken, ben orkid paketlerimi çantamın görünmeyen gözlerinde saklamalıyım Bu liste uzatılabilir. Şu haliyle de bu örneklerin, bizim zamanımızda okuldaki hâkim bu tavrın, kız öğrenciler açısından yaratmış olabileceği sonuçlar hakkında bir fikir vermiş olacağını umuyorum ve bu tür sonuçların kız öğrencilerin daha ilerideki ilişkilerine ne tür etkileri olabileceği konusundaki fikir egzersizini okuyucuya bırakıyorum. Yukarıdaki değerlendirmelerim elbette bizim liseye özgü değil. Ataerkil ve hiyerarşik toplumların çoğunda bu tür sıkıntıların yaşanabileceğini düşünmek zor olmasa gerek. İEL deki bu sıkıntılara, bizim okula özgü yapısal bir olgu başka bir boyut katmakta; o da erkek öğrencilerin kız öğrencilere oranla daha fazla sayıda olması. Bu sayı farkı nedeniyle oluşan azınlık-çoğunluk ilişkisinin, var olan erkek egemen zihniyeti daha da güçlendirmiş olduğunu düşünüyorum. Ben lisedeki altı yılımı oyunlardan esprilere kadar erkek kokan bir sınıf ortamında, erkek muhabbetlerini dinleyerek ve erkek öğrencilerin zaman zaman toplu olarak sınıftakı kız öğrencilere cephe aldıklarına tanık olarak geçirdim. Son yıl, erkek/kız oranı aşağı yukarı eşit olan fen sınıfına geçtiğimde, bu tür dinamiklerden eser kalmadığını görmüştüm. Böyle bir ortamda okul yönetiminin azınlık olan gruba kendi sorunlarını tartışabilmek, kimliklerini geliştirebilmek ve grup aidiyetlerine dair olumlu duygularını pekiştirmek konularında gerekli ortamları sağlaması çok yararlı olacakken, benim ve başka birçok kız arkadaşımın gözlediği tavır, yönetimin bunun tam tersi bir tavrı takınmış olmasıdır. İlerleyen yıllarda, kendi dönemimden ve başka dönemlerden kadın mezunlarla konuştukça kendi gözlemlerimin başka birçok kişi tarafından da yapılmış olduğuna tanık oldum. İEL deki kız öğrencilere gösterilen tavrın bende yarattığı sıkıntıları etraflıca paylaştığım kişilerden biri, başka bir mezun Berna Turam oldu. Berna ile konuşurken, kadın mezunların hâlâ okulda okumakta olan kız öğrencilere bu konularda neden destek olmadıkları konusunu tartıştık. Bu konudaki açığı bir nebze olsun giderebilmek için, okul yönetimine, 1998 yılındaki Kültür Haftası çerçevesinde yapılacak etkinliklere sadece kız öğrencilerle düzenlenecek bir toplantı konulması önerisinde bulunduk. Kadın olma konusunda sohbet edecektik ve bu toplantıya öğretmenler katılmayacaktı. Önerimiz kabul edildi. Seneler önce kadın öğretmenlerin bizleri topladığı aynı salonda kalabalık bir kız öğrenci topluluğuyla sohbet ettik. Bir kız ve bir erkek öğrencinin flört etmesine tanıklık eden öğretmenlerin kız öğrencinin ailesine telefonla bilgi vermesi, kız öğrencilerin erkeklerle ilişkilerine dair bireysel uyarılara veya toplu kendine çekidüzen ver söylevlerine devam edilmesi ve normal sosyal gelişimin bir parçası sayılması gereken duygusal kız-erkek ilişkilerinin kınanması gibi konularda canlı hikayeler dinledik. Yaklaşık on yıl sonra hiçbir şey değişmemiş gibiydi. Toplantıda bizi saran hüznü az da olsa gideren gelişme, birçok kız öğrencinin sıkıntılarını yüksek sesle bizimle paylaşmaları olmuştu. Sesleri isyan ve haksızlığa tahammülsüzlükle çıkıyordu; bu, benim için çok yüreklendirici bir tabloydu. Her olumsuz deneyimin birçok olumlu sonucun doğmasına neden oluşturduğuna inanırım. İEL de kız öğrenci olmak beni kadın-erkek ilişkileri konusunda daha duyarlı, azınlık haklarına karşı daha bilinçli yaptı; grup aidiyeti ve bireysel özgürlükler konularına ilgimi artırdı. Bugün çalıştığım konuların şekillenmesinde o yılların deneyimlerinin payı olduğu kanısındayım. Yaşananların bir başka olumlu sonucu ise o zaman kurduğumuz ve seneler geçtikçe güçlenen, aramızdaki solidariteden beslenen kız arkadaşlıklarımız oldu. Bu ilişkilerin tadı lise sonrası kurulan arkadaşlıklara hiç benzemedi; o yüzden çok özeller.

S A R I S İ Y A H 17

DOSYA Selmin Saruhan 77 BEN İNSANIM. Önce insan, sonra kadın. Her insan gibi duyguları, hassasiyetleri, beyni, düşünceleri olan bir kadın. Büyük çoğunluğu ataerkil toplumlardan oluşan şu dünya yüzünde bazen ikinci sınıf muamelesi gördüğünü fark eden ve buna içerleyen bir kadın. Sırf bu sebeple iki kızını olabildiğince özgür ve bağımsız, gerçek birer birey olarak yetiştirmeye çalışan, onlara fiziksel farklılıklarının yanı sıra sosyal haklarına sahip çıkmak zorunda olduklarını da öğreten bir kadın. Evet, ben bir kadınım. Hem kadın olmanın, hem de İstanbul da doğup büyümüş, ülkemizde en iyi olarak kabul edilen okullarda eğitim görmüş olmanın avantajlarına sahibim. Tüm bu avantajlar beni okuyan, araştıran, birçok şeyi birarada düşünebilen, farkları fark eden, gözleyen ve hisseden bir insan yaptı. Benim sahip olduğum avantajlara sahip çoğu kadının çok şeyi benim gibi hissedip düşündüğünü biliyorum. Onlar da tıpkı benim gibi güçlerinin çok farkındalar. Sezgilerinin ne kadar isabetli olduğunu, beyinlerinin ne kadar esnek çalıştığını, isteseler birleşerek tüm taşları yerlerinden oynatabileceklerini biliyorlar; ama yine de erkek egemen toplumlarda yaşamaya mahkumlar. Kadının Cinselliğini Yönetmek Kadın konusunda otorite olan bir çok psikolog, sosyolog, antropolog gibi ben de bin yıllardır

Özetle kadın kendi kendinin düşmanı haline geliyor. Böylece kendinde olan bu gücü erkeği, dolayısıyla toplumu değiştirmek yerine kendi kızı da dahil diğer kadınları kıskanmak, kıskandırmak, onlarla sürekli rekabete girmek suretiyle harcıyor. dayatılan erkek hegemonyasının bir güç gösterisi sonucu oluştuğuna, sonrasında ise kadını kendine bağımlı kılma isteğiyle yaygınlaştığına, bu isteğin giderek, kadının cinselliğini de yönetmek şekline dönüştüğüne inanıyorum. Aslında bu güç salt kas gücünün getirdiği, beyni dışlayan yapay bir güç; ama yine de bu güne kadar biz kadınları hakimiyeti altına almış bir güç maalesef. Bunun sebebine gelince; erkeğin, nesebini koruma isteğinin yanında, kadının gücünü fark ederek buna gıpta etmesi ve kendi fiziksel gücünün bazen kadının gücünden daha yetersiz olduğunu düşünmesi. Bu yüzden erkek ezelden beri kadını kendinin zayıf, savunmasız, bakıma ve korunmaya muhtaç biri olduğuna, onun sadece erkeğe eş olmak, çocuk doğurmak ve yetiştirmek, ev düzenini sağlamak konusunda görevlendirildiğine inandırmış. Kadını her şekilde erkeğe bağımlı kılmanın kendi yararına olduğunu çoktan fark etmiş ve bunun için ne gerekirse yapmış. Kadını kendine göre tarif edip buna kadınları da inandırmak dahil. Halbuki kadının gücünün temeli, doğurganlığı. Bu yeti bir insana verilen belki de en önemli özellik. Kadın, toplum tersini düşünse de eşini seçen kişi. Toplum tersini düşünse de cinsellikten yoğun ve uzun süre haz alabilme kapasitesine sahip kişi. Yine toplum tersini düşünse de menopoz kadının özgürlüğü. Bebeğini isteyen ve doğuran, onu istediği gibi yetiştirme olanağına sahip olan kişi. Özetle toplumu istediği şekilde yoğurabilecek, yönlendirebilecek güce sahip kişi. Peki, ne oluyor da toplum kadının haklarına bırakın saygı duymayı, zaman zaman ve yer yer tüm kazanılmış haklarını gasp eder duruma geliyor? Hele medeni ülkelerle kendi ülkemiz arasındaki fark nasıl bu kadar fazla? Ülkemizin iki ucu bile ne kadar da birbiriyle tezat. Bu farkların kadının öğrenim düzeyiyle ilişkili olduğunu bilsek de aile içi eğitim ve tamamen duygusal başka nedenlerden kaynaklandığını düşünüyorum. Sebep Yine Ben, Yani Kadın Özünde barındırdığı, bir türlü vazgeçme yolu bulamadığı kadınsal duyguları... Doğurganlığından kaynaklanan evladını koruma güdüsünün zaman içinde değişime uğraması sonucu hemcinsine karşı duyduğu yoğun kıskançlık Bunun sonucunda, doğurduğu çocuklarını toplumu düşünerek değil kendini düşünerek yetiştirmesi Kızını domestik, oğlunu maço yetiştirerek ileride kendi yerini sağlamlaştırdığını ve rahatını sağladığını düşünmesi... Kadın kızını önce eve hizmet, sonra da kocaya köle olarak yetiştiriyor ki, böylece baba evine dönemesin. Oğlunu ise karısına sahip çıkması, gereğinde ebeveynine bakması, çokça da kendisine hizmet için karısını kullandırması için yetiştiriyor. Özetle kadın kendi kendinin düşmanı haline geliyor. Böylece kendinde olan bu gücü erkeği, dolayısıyla toplumu değiştirmek yerine kendi kızı da dahil diğer kadınları kıskanmak, kıskandırmak, onlarla sürekli rekabete girmek suretiyle harcıyor. Bu da en çok erkeklerin işine yarıyor. Erkekler kadında olan bu duygusal zaafları çok iyi kullanıyor. Şimdiye kadar kullandı. Eğer biz kadınlar hala kıskançlık duygularımızın esiri olur da birlikte hareket edemezsek, hep kullanacak ve gerçek gücümüzü gösteremeden ve bunu doğru yolda kullanamadan erkeklerin hegemonyası altında daha nice bin yıllar geçireceğiz. S A R I S İ Y A H 19

DOSYA Bir Erkek Lisesinde KADIN Olmak! Aslına bakarsanız erkek-egemen bir kültürde büyüyen/yaşayan bizler için çok da garip gelmeyen bir olgu. Öylesine kabullenmişiz ki bu durumu, öylesine doğalmış ki bu isim sanki ve asla değişmez bir sabitmiş. Biz kadınlar alışığız nasılsa bir yerlere sığınmaya, kabullenmeye bize dayatılanı ve minnettar olmaya bize lütuf gibi sunulana. İşte bu yüzdendir herhalde hala İstanbul Erkek Lisesi üçlemesinin ısrarla tercih edilmesi, okulun yasal adının ikiye indirildiğinin gözardı edilmesi. Ne zormuş meğer, bir öğrenim kurumuna kızlar kabul edilmeye başlandıktan sonra dahi isminin düzeltilmesi, cinsiyet ayrımcılığını yansıtmaması, küçücük çocukların kendilerini azınlık durumunda bulmalarının sağlanmaması. İEL mi, İL mi? Okul yaşamını çok sevdim ve birçok deneyimlemek istediğim alanla ilgilenme fırsatı buldum, hatta mezun olduğumda üzüldüm. Bunları asla yadsıyamam. Ama şunu söylemeliyim ki, İstanbul Erkek Liseliler Derneği, Vakfı vb. gibi isimleri her duyduğumda halen garipsiyor ve oraya ait olamamışım hissine kapılıyorum. Evet, hala yok sayılıyoruz! Şimdi birçok kişinin, ama bu okulun ismi çok özel, artık yerleşmiş, değişemez dediğini duyar gibiyim ki birçok kez duydum da. Oysa ki hayatta bildiğimiz değişmeyen tek gerçek değişim değil miydi... hımm, ben mi yanlış hatırlıyorum yoksa?!! Değişim talep edilmeden, zihniyette dönüşüm de olamaz. O zaman biraz tarihçesine bakalım okulun isminin: Türkiye de Lise sözcüğü ilk defa bu okul için kullanılarak İstanbul Lisesi adını alır ve böylece kuruluş dönemini tamamlar (yani ilk ismi zaten buymuş). Beyazıt taki Fuat Paşa Konağı na taşınarak İstanbul Erkek Lisesi adını alır. İstanbul Erkek Lisesi ne ilk kız öğrenciler gündüzlü olarak alınmaya başlanır. (Hımm, erkek öğrenciler sevindi mi acaba bu duruma?) İstanbul Erkek Lisesi Anadolu Lisesi statüsüne geçirilir ve adı İstanbul Lisesi olarak değiştirilir. (Yani tam 18 sene kızların temsiliyeti gözardı edilmiş.) İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı kurulur. (İsminin değiştiği sene, hayretverici bir biçimde vakfın adı bu oluyor :-() Kız Liselerinde Okuyan Erkekler var mı? Bu arada İstanbul Kız Lisesi nin adı da Cağaloğlu Anadolu Lisesi olur; yani karıştırmaya ihtimal yoktur. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi nin adından kız kelimesi çıkarılır. Yoksa bu okullardaki erkekler nasıl kendilerini aşağılanmış hissederlerdi bir düşünsenize ;-))) Bir kız lisesinde okuyor olmak mı, aman tanrım, öldürün daha iyi!!! Evet, biraz hassasiyet diyorum. Derneğin ve vakfın isimleri temsil ettiği kitleyi artık doğru tanımlamalıdır. Okulun adı İstanbul Lisesi dir ve artık her yerde böyle kullanılmalıdır. İsimler önemli değildir diyemeyiz. İsimler ait oldukları şeyin sembolüdür, tanımlayıcısıdır. Aslında bu küçük özensizlik bile, toplumun kadına bakışını çok net ifade ediyor. 79 girişli ve 87 çıkışlıyım. O küçük yaşta en başta fazla sorgulamamış olsam da, zamanla sınıfların 3/4 ünün erkek olduğu bir ortamda olmanın da verdiği bir azınlık hissiyle, sorgulamaya başlamışken, 1982 de nasıl olduysa İstanbul Liseli olduk. Ohh dedim kendi kendime, nihayet. Empati ve Şefkat Okul ile ilgili o kadar güzel anının yanında, kötüleri de hooop diye bilinç düzeyine çıkıveriyorlar, elimden birşey gelmiyor. Örneğin bizim dönemdeki bazı kadın öğretmenler oldukça cinsiyetçiydi. İsim vermeyeceğim, bizleri sınıfın ortasında yargılar, eleştirir, küçük düşürmeye çalışırlardı. Gerçi bunları yapan erkek öğretmenler de vardı ama bir kadından bunu beklemiyordunuz asla. Empati, destek, örnek görmek istiyordunuz. Küçük bir küpe mi taktın, saçını mı açık bıraktın, hemen kokana oluyordun. Spor ayakkabı ile mi geldin, hemen eve gönderiliyordun. O zamanlar anlamıyorduk tabii, bu hemcinslerimizin de nasıl baskılardan geçip de böyle ezici hale geldiklerini. Tüm yaralama amaçlı enstanteneleri burada vermeyeceğim. Ama istiyorum ki, tüm öğretmenler, öğretmen olmaya karar verdiklerinde önce bir empati ve şefkat testinden geçirilsin. Şefkatli ve Bilgece Eğitim, Disiplinci Eğitimden Çok Daha Efektiftir. Şefkatli, empati kurabilen ve yargılamadan yol gösteren öğretmenler, genç ruhları besler ve belleklerde kalıcı olur. Benim için bunları ifade eden öğretmenlere örnek de isim de vereceğim: Fethi Cönk bilge, kibar, özendirici, teşvik edici kişiliği ile hepimizi fethetmiştir. Müzikle ilişkimi desteklemiş, ısrarlarım sonunda bana bir okul konserinde solo yapma fırsatı dahi vermişti. Schubert in Serenadı gibi zor bir