Sevinç 1 Gizem Sevinç Öcal Oğuz EDEB 504 25 Mayıs 2012 Tür Metin İlişkisi Bağlamında Metinleri Yeniden Okumak: Evliya Çelebi Örneği Bu çalışmanın üst konusu halk edebiyatında metin tür ilişkisidir. Bu konu altında, hâl-i hazırda yapılmış olan tür tanımlarının metinlerin incelenmesindeki rolünü, Evliya Çelebi nin Seyahanâme sinde anlattığı Karadeniz in açılmasını bildiren metin üzerinden, göstermek amaçlanmaktadır. Seyahatnâme içinde, Evliya Çelebi nin gezdiği şehirlerin tarihî ve coğrafî anlatımlarının yanı sıra, çeşitli halk inanışlarını, halk edebiyatına ait örnekleri, halk hekimliği bilgilerini, yemek kültürlerini, giyim kuşam özelliklerini, halk müziği ve halk oyunlarını bulabilmek mümkündür. Evliyâ Çelebi nin bir yazar olarak çeşitli yönlerden önemi üzerinde durulurken folklor ve halk edebiyatına olan ilgisi de gözden ırak tutulmamalı [ ] Türk folkloru ve Türk halk edebiyatı bakımından da önemli bir kaynak olduğu (Koz, Sabri 414) unutulmamalıdır. Çelebi on ciltlik eserinin ilk cildini yalnızca İstanbul şehrine ayırmış ve kuruluşundan itibaren, yaşadığı ve gezmeye başladığı döneme gelinceye kadar olan kısmı çeşitli metin lerle anlatmıştır. Şimdiye kadar, anlatılan şeylerin gerçekliği ve tarihe uygunluğu çokça tartışılan Seyahatnâme metinleri, bu yazıda, başka bir açıyla, işlevsel olarak değerlendirilmeye çalışılacaktır. Biçim ve içerik bakımından çeşitli özellikleri tespit edilerek yapılan halk edebiyatı tür tanımları, araştırmacıları tuzağa düşürmekte ve incelenen metni kendi dinamikleri içinde değerlendirme gereğinden uzaklaştırmaktadır. Dan Ben Amos un, Şartlar ve Çevre İçinde Folklorun Bir Tanımına Doğru başlıklı yazısında belirttiği gibi folklorun tanımları, iyi bilinen bir masalın versiyonları kadar çok ve birbirinden farklıdır (Amos 37). Araştırmalar sırasında, klasik tür tanımlarının dışında ya da arasında kalan ve bir başlık altına yerleştirilemeyen metinlerle karşılaşılmaktadır. Şimdiye kadar yapılmış olan statik tür
Sevinç 2 tanımları (masal, efsane, mit vs.) dinamik folkloru tanımlaya yetmemektedir. Folklor araştırmalarının başladığı ilk yıllarda, folklorcuların ne arayacakları nı göstermek açısından önemli görünen tür tanımları, 21. yüzyılda yetersiz kalmaktadır. Devletlerin uluslaşma sürecinde, kültürel anlamda yozlaşmış olarak görülen kentlerin dışlanması ve köklerin, özlerin kırsallarda aranması şeklinde yürüyen folklor çalışmaları, 20. ve 21. yüzyılın gerekleriyle artık kentleri de inceleme alanı olarak kabul etmektedir. Yüzyılımızda [ ] halkbilimciler tarafından [ ] kent folkloru kavramı üretilerek ve bu yönde çalışmalar yapılarak, halkbilimi disiplinine yeni bir açılım ve ivme kazandırılmıştır (Öcal Oğuz, Kentlerin Oluşumu ve Gelişimi Süreçlerinde Türk Halkbilimi 47). Bu açılım kazandırma arayışları sonucunda, yalnızca metinlerin özelliklerinin değil, bunların kültür içindeki işlevlerinin, hangi bağlamda anlatıldıklarının da incelemeler açısından önemli olduğu yönünde ciddi araştırmalar yapılmış ve genç folklor kuramları ortaya atılmıştır. Tür tanımları, metnin yalnızca biçim ve içerik özellikleri bakımından değerlendirilip sınıflandırılmaya çalışıldığı dönemlerde dahi, tam bir fikir birliği ile oluşturulamamıştır. Metnin işlevini ve bağlamını da folklorun konusu olarak gören yeni kuramlar sonucunda bu tür tanımlarının iyiden iyiye yetersiz kalması kaçınılmaz görünmektedir. Bu çalışmada öncelikle, ele alınan metnin, efsane ve mit arasında kalmış bir anlatı olduğu ortaya konmaya çalışılacak ardından da bu metni bir tür altına yerleştirme çabaları nın aslında metinin arka planında verilmeye çalışılan ideolojiyi anlamayı ikinci plana itip, engellendiği savunulacaktır. Çalışmaya konu olacak metin ekte verilmiştir. Metnin verilen tür tanımlarına göre incelenmesine geçmeden önce, mit ve efsane için yapılmış olan tanımlara ve bu türlerin özelliklerine bakmakta yarar vardır. Mircea Eliade, Mitlerin Özellikleri adlı kitabında mit ile ilgili şu bilgiler vermektedir: Mit kutsal bir öyküyü anlatır; en eski zamanda, başlangıçtaki masallara özgü zamanda olup bitmiş bir olayı anlatır. Bir başka deyişle mit, Doğaüstü
Sevinç 3 Varlıklar ın başarıları sayesinde, ister eksiksiz olarak bütün gerçeklik yani Kozmos olsun, isterse onun yalnızca bir parçası (sözgelimi bir ada, bir bitki türü bir insan davranışı, bir kurum) olsun, bir gerçekliğin nasıl yaşama geçtiğini dile getirir. Demek ki mit her zaman bir yaratılış ın öyküsüdür. (Eliade 16) Evliya Çelebi nin anlattığı olay Karadeniz in açılması yani boğazların meydana gelmesi olayıdır yani bir yaratılışın hikâyesidir. Mitolojinin bir alt dalı olan kozmogoni dünyanın, canlıların, yeryüzü şekillerinin nasıl oluştuğunu konu almaktadır ve bu tanımdan yola çıkarak bu metni bir kozmogoni mit i olarak tanımlamak şüphe götürmeksizin kabul edilebilir görünmektedir. Benzer şekilde mit için yapılan her türlü olayı açıklamak için sorumlu tutulan sebeplerin belirli güçler ve bu güçlerle bağlantısı olduğuna inanıldığından, bir mit her çeşit olayı açıklamaya çalışan açıklayıcı ve sebep belirleyici hikâye (Krappe 139) tanımdan da yola çıkarak da bu metnin bir mit metni olduğu savunulabilir, zira metinde bu olay ilahî bir güçle, Hz. Hızır ile, bağdaştırılarak anlatılmıştır. Fakat metin içinde barındırdığı çeşitli özellikler sebebiyle de efsane olma özellikleri göstermektedir. Efsaneye gelince; William Bascom a göre efsane, Mit, gibi, anlatıcısı ve dinleyicisi tarafından gerçekliği kabul edilmiş, ama mitlere göre daha sonraki, yani dünyanın bugünkünden çok da farklı olmadığı dönemlerde oluşmuştur. Efsaneler ilahî olmaktan çok dünyevidir ve ana karakterleri insanoğludur. (Bascom 176) Bir sözlü kültür ürünü olan Seyahâtnâme de anlatılan ve bugün yaşanan dünyaya yakın bir zamanda olan bir olayı aktaran metin aynı zamanda efsane özellikleri de göstermektedir. Metnin efsane ve mit özellikleri gösteren kısımlarını daha iyi inceleyebilmek için, William R. Bascom un mit, efsane ve masal üzerine karşılaştırmalı olarak hazırladığı çalışması
Sevinç 4 Folklorun Biçimleri: Nesir Anlatılar makalesinde tablolaştırdığı özelliklere bakmakta fayda vardır: Tür İnanma Zaman Yer Kabul Ediş tavrı Mit Gerçek Uzak geçmiş Farklı bir Kutsal dünya Efsane Gerçek Yakın Günümüz Kutsal veya geçmiş dünyası değil Masal Kurmaca Herhangi bir Herhangi bir Kutsal değil zaman dilimi yer Temel Karakterler İnsan dışı varlık İnsan İnsan veya diğer Yukarıda şemadan yola çıkarak bu metnin inanma, zaman, yer, kabul ediş tavrı ve temel karakterler bakımından hangi başlık altında konumlandırılabileceğini tek tek inceleyelim: İnanma: Her iki türde de anlatılan veya dinlenen olayın gerçek olduğuna inanılmaktadır. Metinden yola çıkarak inanma başlığı için yapılabilecek yorumlar kısıtlıdır. Anlatıldığı ortamı analiz etmek mümkün olmadığı için yalnızca anlatıcının tavrını inceleyebiliriz. Evliya Çelebi nin anlattığı bu olaya inandığını söylemek mümkündür. Robert Dankoff, Evliya Çelebi ve Seyahâtnâmesi Işığında Osmanlı Toplum Hayatı başlıklı makalesinde Kıpçak bozkırlarında bir tatar ordusuyla kamp kurduklarında ve kuyu kazmaya başladıklarında yengeç, karides, istiridye ve benzer deniz canlılarının artıkları çıkmıştır. Buradan Evliya Çelebi, kendisinin Karadeniz in bir zamanlar bugün olduğundan çok daha büyük olduğu yolundaki teorisine kanıt çıkarmıştır. Buna göre Büyük İskender, Akdeniz ve İstanbul arasındaki boğazları açmış, böylece Karadeniz in mevcut sınırlarına gerileyecek şekilde daralmasına neden olmuştu (Dankoff 276) bilgisini vermektedir. Karadeniz in açılmasını bildirir başlığı altında anlatılan bu ayrıntı hem Evliya nın anlattığı hikâyeye inandığını hem de anlattığı kişileri inandırma isteği içinde olduğunu göstermektedir. Anlatıcı ve dinleyicisi tarafından inanılması istenen bu anlatı
Sevinç 5 şimdilik hem efsane hem de mit başlığı altında incelenebilir. Bu yüzden karşılaştırmaya devam edilmelidir. Zaman: Metinde olayın oluş zamanı ile ilgili ipucu verebilecek bir unsur bulunmamaktadır. Fakat Hz. Hızır ve İskender-i Zülkarneyn gibi mitolojik döneme ait karakterin yer alması bu metni zamansal olarak uzak bir geçmiş e götürmektedir. Bu yönüyle mit özelliği göstermektedir. Yer: Anlatı mekânsal olarak günümüz dünyasına benzer bir dünyada geçmektedir. Oradan İskender Elbruz Dağı eteğinde taht merkezi olan Irak-ı Dadyân a gelip (Çelebi 10) söyleminde geçen Elbruz Dağı, Irak-ı Dadyâni ve Karadeniz, Akdeniz bugün bile hâlâ var olan mekânlardır. Yani anlatı mekânsal olarak efsane özelliği göstermektedir. Kabul ediş tavrı: Metinde karşılaşılan Hz. Hızır motifi ve bu olayın Allah ın emri ile olduğunun söylenmesi, Bâkerallah Rabbin ilhamı ile doğru ve güzel görüş bu ola (11), Allah bir şeyin olmasını murad ettiğinde, onun sebeplerini hazırlar (10) söylemleri olaya kutsallık atfetmektedir. Kutsal kabul edilmesi bakımından hem mit hem de efsane başlığı altına girebilmektedir. Temel karakterler: Anlatının karakter kadrosunda İskender, Kaydefa, Hz. Hızır, İskender in bilgeleri ve dağ deliciler yer almaktadır. Bu karakterlerden Kaydefa, Ahmedî nin İskendernâme sinde de geçen efsânevî bir kadın karakterdir (Tökel 457). İskender ise hem İslam tarihinde, Kur an da geçen adıyla Zulkarneyn olarak bilinen ve kutsallık atfedilen hem de Yunan tarihlerinde gerçekten yaşamış olarak verilen Büyük İskender in karışımı olan ve Hz. Hızır ile âb-ı hayatı arayan yarı-efsanevi bir karakterdir (Tökel 191). Hz. Hızır ise tamamen İslam mitolojisi içinde yer alan, âb-ı hayatı içerek ölümsüzlüğe kavuşan ve peygamber olduğuna inanılan kutsal bir karakterdir. Bunlar dışında kalan karakterler ise tamamen insanî özellikler gösteren karakterlerdir. Yani bu anlatı içinde hem insan hem de
Sevinç 6 insan dışı olan karakterler yer almaktadır. Yani metin bu yönüyle de hem mit hem efsane olma özelliği taşımaktadır. Bu karşılaştırmayı yapmaktaki amaç, metnin efsane mi, mit mi olduğu yönündeki tartışmanın kesin bir sonuç getirmeyeceğini göstermekti. Görüldüğü gibi yapılmış olan tür tanımları bu metni sınıflandırmaya yetmemektedir, söz konusu metin melez bir tür özelliği göstermektedir. Şekil olarak bakıldığında mit ve efsaneden özellikler taşıyan bu melez anlatı, metnin işlevi de işin içine girdiği zaman daha da sınıflandırılamaz bir metin halini almaktadır. Metnin işlevselliğine dair bir okuma yapıldığında ilk bakışta mit mi efsane mi sorularını sorduran metnin aslında, bu türlerin belli özelliklerinden faydalanarak geliştirilmiş bir ideolojik söylem olduğu yönünde bulgularla karşılaşılmaktadır. Bu noktadan sonra söz konusu metnin efsane mi mit mi olduğu değil, neden yazıldığının incelenmesi doğru görünmektedir. Yazının devamında, Evliya Çelebi nin, efsane ve mit anlatılarının inandırıcılık özelliklerinden faydalanarak belli bir ideolojiyi ortaya koymaya çalıştığı savunulacaktır. Richard Bauman, Tür, Performans ve Metinlerarasılığın Üretimi başlıklı makalesinde tür için şu tanımı yapmaktadır: Tür, belli tipteki bir metnin üretilmesine ve alımlanmasına yönlendirilmiş bir söylem stilidir (Bauman 251). Araştırmalar sonucunda elde edilen verilerle, yüzyıllara göre değişim gösteren tanımlar, ortaya konan yeni verilerle değişmeye devam edecektir. Bu durumda önemli olan türlerin tanımları değil, metinlerin dinamik işlevleridir. Evliya Çelebi nin bu anlatısı, metine dönüştürüldüğü 17. yüzyıla gelinceye kadar, üst üste binmiş pek çok anlatıdan ve metinden etkilenerek ortaya koyulmuş bir eş metindir. Metnin işlevini anlamak için bir inceleme yapıldığında dikkati çeken noktalar şunlardır: Metnin,
Sevinç 7 Denizler gibi işçilerle Karadeniz i keserken bitmesi yakın olunca, Hızır ın görüşüyle İslâmlara zulmedip, ücretlerini keserlerdi. Keferelere yakın davranıp ücretlerini peşin verirlerdir. Tâ ki hâl üzere üç sene bitince Karadeniz yol bulup bütün kefereleri suya batırdı ve İslâmlardan bir ferde zarar vermedi (Çelebi 11) kısmında dikkati ilk çeken şey kâfirlerin ölmesi ve Müslümanların yaşamaya devam etmesidir. Burada bir ayıklama söz konusudur. Mircea Eliade Kutsal ve Dindışı adlı kitabında suyun mitsel özelliklerini anlatırken şunları söylemektedir: Suyla temas her zaman bir yeniden canlanma içermektedir; çünkü çözülmenin arkasından bir yeni doğum gelmektedir ve çünkü sudan çıkma hayat potansiyelini arttırmakta ve verimlileştirmektedir. [ ] Yeni bir hayatın veya yeni bir insan ın yeni bir yaradılışı tarafından izlenecek yeni bir bütünleşmeye eşdeğer olmaktadır. [ ] Sular işlevlerini değiştirmez bir şekilde muhafaza etmektedirler; sular biçimleri bozmakta, ilga etmekte, günahları yıkamakta ve hem saflaştırıcı hem de canlandırıcı olmaktadırlar. (Eliade 108-9) Evliya nın anlatısı tam da bunu yapmaktadır. İstanbul u, Hıristiyanlıkla olan bağlarından koparıp tamamen İslâmî bir söylemin içine yerleştirmek için su mitinden yararlanmıştır. İstanbul un Müslümanların eline geçtiği tarihi kesin olarak bilen Evliya nın, bu Müslümanlaşmayı daha kavi hale getirmek için mitsel bir anlatıdan yararlandığı savunulabilir. Bu noktada gelebilecek olan itiraz Evliya Çelebi nin bu su mitini kendi isteği bağlamında kullanmadığı, yararlandığı yazılı kaynaklardan aktardığı yönünde olabilir. Fakat bu itirazı çürütecek olan bilgiyi Meşkûre Eren, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi Birinci Cildinin Kaynakları Üzerine Bir Araştırma kitabında vermektedir. Eren, Çelebi nin bu metni Ahmedî nin İskendernâme sinden okuyarak aktardığını öne sürmektedir (Eren 40). Çünkü Çelebi nin, anlatının sonunda verdiği Fursatında düşmana veren emân / Kaydafa gibi olısar gûmân (Çelebi 11) beyiti bu eserde de aynen geçmektedir. Fakat Ahmedî nin anlatısında
Sevinç 8 Rum Denizi ile Magrib Ülkesi arasında geçen bu vaka, Evliya da İstanbul da geçmektedir. Buradan yola çıkarak da Evliya Çelebi nin bu anlatıyı, kendi ideolojisi doğrultusunda İstanbul un İslâmî kökenini güçlendirmek adına yaptığını savunmak mümkün olmaktadır. Stefanos Yerasimos, Kostantiniye ve Ayasofya Efsaneleri kitabında Türkler yeni başşehirlerinin tarihini öğrenmeye çalışmak yerine, onu kendileri yaratmışlardır ve bu yaratılan tarih de hemen hemen tümüyle efsanevi atıflara dayalıdır (9) demektedir. Evliya Çelebi de İstanbul şehrinin tarihini kendi ideolojisi içerisinde kurgulamaktadır. İkinci olarak, Yunan tarihinde geçen karakterlerle İslam mitolojisinin vazgeçilmez karakteri Hz. Hızır ı aynı anlatı içinde kullanması da bu ideolojinin bir parçası olarak okunabilir. Burada önemli olan metnin türünü belirlemek için, bu karakterlerin gerçekliklerini ya da kronolojik birlikteliklerini incelemek değil, bu karakterlerin niçin bir arada kullanıldığını tespit etmektir. Metinde geçen Karadeniz i Akdeniz e karıştırmaya sebep Hızır peygamber olmuştur ki Cenâb-ı İzzet onları [İskender ve Kaydefa] sebep yaratmıştır (Çelebi 10) kısmı bu bağlamda değerlendirilmelidir. Yeliz Özay Evliya Çelebi Seyahatname sinde İstanbul un Tılsımlarının Hikâye Edilişi makalesinde, İstanbul un kuruluşu ile ilgili kısımlarda bir İslamlaştırma amacının var olmadığını savunmaktadır. Fakat metnin, bu çalışmada incelenen kısmı için bu tespiti yapmak çok da yanlış görünmemektedir. 17. yüzyılda, bu metnin böyle bir dönüşümle kullanılması, metne bazı bilinçli ve kastî unsurların eklenmesi bu anlatıyı ideolojik metin haline dönüştürmektedir. Bu durum da Evliya Çelebi nin bu metni tam bir inanılırlıkla anlattığı konusunda bizi şüpheye düşürmektedir. Anlatıcının bu inanma olayını gerçekten gerçekleştirmediği düşünüldüğünde metnin mitsel ve efsanevî yönü kaybolmaktadır. Sonuç olarak bu çalışmada anlatılmak istenen şey, yapılmış olan statik tür tanımlarının, dinamik olan metinleri (bu metinden kasıt yalnız sözlü metinler değil; aynı
Sevinç 9 zamanda giyim gibi pratikleridir) tanımlamaya yetmediğidir. 17. yüzyılda yazıya geçirilmiş bir eser olan Seyahâtnâme den alınan ve üst üste binmiş bir anlatı olma özelliği taşıyan parçadan yola çıkılarak ortaya konmaya çalışılan şey, yazılı metnin dışında günümüzde folklor araştırmaları içine dâhil edilen işlev gibi unsurlar da eklenince, var olan tür tanımlarının yetersiz kalıyor olduğudur.
Sevinç 10 Kaynakça Bascom, R. William. Foklorun Biçimleri Nesir Anlatılar. Halkbilimlerinde Kuramlar ve Yaklaşımlar 1. Haz. Öcal Oğuz ve diğer. Ankara: Geleneksel Yayıncılık, 2006, s: 171-202. Bauman, Richard. Tür, Performans ve Metinlerarasılığın Üretimi. Halkbilimlerinde Kuramlar ve Yaklaşımlar 3. Haz. Öcal Oğuz ve diğer. Ankara: Geleneksel Yayıncılık, 2009, s: 249-259. Ben Amos, Dan. Şartlar ve Çevre İçinde Folklorun Bir Tanımına Doğru. Halkbilimlerinde Kuramlar ve Yaklaşımlar 1. Haz. Öcal Oğuz ve diğer. Ankara: Geleneksel Yayıncılık, 2006, s: 37-57. Çelebi, Evliya. Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnâmesi: İstanbul. Haz: Seyit Ali Kahraman ve Yücel Dağlı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2003. Dankoff, Robert. Evliya Çelebi ve Seyahâtnâmesi Işığında Osmanlı Toplum Hayatı. Türkler Ansiklopedisi. Haz. Hasan Celal Güzel ve diğer, İstanbul: Kültür Yayınları, 2002, s: 268-291. Eliade, Mircea. Kutsal ve Dindışı. Ankara: Gece Yayınları, 1991. Eliade, Mircea. Mitlerin Özellikleri. İstanbul: Om Yayınevi, 2001. Eren, Meşkûre. Evliya Çelebi Seyahatnâmesi Birinci Cildinin Kaynakları Üzerine Bir Çalışma. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Matbaası, 1960. Koz, M. Sabri. Seyahatnâme den Türk Halk Edebiyatı Üzerine Notlar. Evliya Çelebi. Haz. Nuran Tezcan ve Semih Tezcan. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2011, s: 414-443. Krappe, Alexander H. Folklor ve Mitoloji. Halkbilimlerinde Kuramlar ve Yaklaşımlar 2. Haz. Öcal Oğuz ve diğer. Ankara: Geleneksel Yayıncılık, 2010, s: 137-144.
Sevinç 11 Oğuz, Öcal. Kentlerin Oluşumu ve Gelişimi Süreçlerinde Türk Halkbilimi, Milli Folklor: 52 (2001), s: 46-50. Özay, Yeliz. Evliya Çelebi Seyahatname sinde İstanbul un Tılsımlarının Hikâye Edilişi, Milli Folklor: 81 (2009), s: 54-63. TÖKEL, A. İhsan. Divan Şiirinde Mitolojik Unsurlar, Şahıslar Mitolojisi, Ankara: Akçağ Yayınları, 2000. Yerasimos, Stefanos. Kostantiniye ve Ayasofya Efsaneleri. İstanbul: İletişim Yayınları, 1993.
Sevinç 12