''ENGELSIZ DÜNYA KONGRESI'', Portal : www.hurriyet.com.tr İçeriği : Gündem Tarih : 16.12.2016 Adres : http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/aysegul-domanic-yelce_398/engelsiz-dunya-kongresi_40308348 ''Engelsiz Dünya Kongresi'', ''Engelsiz Dünya Kongresi'', 'Merhabalar sevgili okurlar.', 'aspottextsort': 'Merhabalar sevgili okurlar.', 'acontent': 'Engelsiz Dünya Platformu, engellilerle birlikte yaşama kültürünü yerleştirmek amacıyla alanında uzman üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve özel sektör kuruluşlarının bir araya gelerek hayata geçirdiği bir sivil toplum örgütü. Hedeflediği pilot Çalışmaları tamamlayan Platform, bundan sonraki projelerin kurucu üyelerden Bağcılar Belediyesinin sorumluluğunda devam ettirilmesine karar vermiş ve bu kararını 2 Eylül 2016 tarihinde kamuoyuna duyurmuş bulunuyor. Bağcılar Belediyesi bu karar doğrultusundaki ilk etkinliğini 910 Aralık tarihlerinde İstanbul Bağcılar Belediyesi Engelliler Sarayında gerçekleştirdi. Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, İstanbul Üniversitesi ve Necmettin Erbakan Üniversitesi işbirliği ile Bağcılar Belediyesi koordinasyonunda düzenlenen?engelsiz Dünya Kongresi nde; ABD, Azerbaycan, Bosna-Hersek, BelÇika, Lübnan, Makedonya, Pakistan, İran ve Türkiyeden katılan akademisyenler, eğitimciler ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden oluşan önemli konuklar ağırlandı. Engelli bireylerin haklarının ve olanaklarının arttırılmasını hedefleyen Engelsiz Dünya Kongresi Programı;?Engelsiz Dünya Çalıştayı ve?engelsiz Dünya Ödülleri başlıkları altında gerçekleşti. Engelsiz Dünya Çalıştayında; engellilik konusuna yönelik olarak, - Farkındalık Faaliyetleri ve İlgili Teknolojiler - Eğitim ve İlgili Teknolojiler - Erişilebilirlik ve İlgili Teknolojiler - İstihdam ve İlgili Teknolojiler - Savaş Mağduru Engelliler üzerinde görüşüldü, tartışıldı. Kongreye katılan konuklar yaptıkları sunumlarla bilgi, birikim ve deneyimlerini paylaştı. Engelsiz Dünya Ödülleri;?Farkındalık,?Eğitim,?Erişilebilirlik ve?istihdam kategorilerinde, yurtiçi ve yurtdışından engellilerle birlikte yaşama kültürünün yaygınlaşmasına katkıda bulunan kişi, kurum ve kuruluşlara verildi. Ödüller 10 Aralık Cumartesi akşamı Bağcılar Engelliler Sarayında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun da katılımıyla, sahiplerini buldu. Törende bir konuşma yapan Bakan Müezzinoğlu, Ak Partinin kuruluş felsefesindeki üç konu başlığından birisinin engelliler olduğunu söyledi. Ödül Törenine ev sahipliği yapan Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı da, yaptığı konuşmada engellilerin sosyal hayata kazandırılmalarında Çözüm yolları üretmenin toplumsal bir görev olduğunu ifade etti. Engellilerin istihdamına katkısından dolayı ödüle layık görülen Dilek Sabancı, teşekkür konuşmasında her zaman engelsiz bir dünyanın hayalini kurduğunu ifade etti. Toplumda kökleşen ayrımcılık duygusunu biraz olsun hafifletebilmek için mücadele verdiğini anlatan Sabancı, bu mücadeleyi otuz yıl önce babası Sakıp Sabancının sayesinde başlattığını söyledi. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergine?Engelli Haberleri Farkındalığı Ödülü verilen Törende ben de yazdığım yazılarla engellilerle birlikte yaşama kültürü konusunda oluşturduğum farkındalıktan dolayı ödüllendirildim. Ödülümü Engelsiz Dünya Kongresi Genel Koordinatörü Hasan Feyzi Girayın elinden, bana engellilerle birlikte yaşama kültürü konusunda farkındalık oluşturma fırsatı veren gazetem Hürriyete teşekkür ederek, aldım. Törende toplam dört kategoride 45 kurum, kuruluş ve isme ödül verildi. Türkiyenin ilk engelli dalış eğitmeni olan Ufuk KoÇak, Pepe Filminin yapımcısı Ayşe Şule BilgiÇ, Aşmak İÇin Hareket Kampanya Klibine sesi ve görüntüsüyle destek veren sanatçı Ali Fuat KıraÇ, Disleksi ve Öğrenme GüÇlüğü Derneği Başkanı Atıf Tokar, Paralimpik Atlet Hamide Kurt, işaret dilini metne Çeviren yazılım programını geliştiren Neval Çam ve İÇten Bozkurt, Güneşin Rengi filminin yönetmeni Mecid Mecidi, Türkiye-Hollanda Şizofreni Farkındalığı ortak Çalışmalarının Hollanda ayağını yürüten Mehmet Ali Taşdemir ve Türkiye ayağını yürüten Aysel Doğan bu 45 kişilik listede yer alanlar arasındaydı. Kendilerine ödül kazandıran farkındalık Çalışmalarına sonraki yazılarımda detaylı olarak değinmeye Çalışacağım. O gece eve dönerken aşırı derecede yoğun bir trafik vardı. Bu yoğunluğun nedenini araştırırken DolmabahÇe de bir patlama meydana geldiğini öğrendik. Biz bu patlamanın herhangi bir kayba yol açmamış olmasını umarken, Beşiktaş istikametinde yol alan ambulans sayısı farklı bir sonuca işaret ediyordu. Nitekim eve vardığımda, içim kan ağlayarak, konunun vahametine vakıf oldum. Engelli farkındalığını özellikle savaş mağduru engelliler konusuna dikkat Çekerek yaygınlaştırmayı hedefleyen önemli bir etkinliğe şahit olduğum 10 Aralık 2016 gecesinin ardından kim bilir kaç kişi daha katılacaktı biz engellilerin arasına!.. Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile ', 'adddate': '2016-12-16T00:08:18' },
TÜRK BILIM INSANLARINDAN ALZHEIMER'IN ERKEN TESHISI IÇIN ÖNEML... Portal : www.artukluhaber.net İçeriği : Haber Adres : http://www.artukluhaber.net/haber-turk-bilim-insanlarindan-alzheimer-in-erken-teshisi-icin-onemli-adim...-26460 Türk Bilim İnsanlarından Alzheimer'ın Erken Teşhisi İçin Önemli Adım... Boğaziçi, İstanbul ve Koç Üniversitesi'nden bilim insanları Alzheimer hastalığının erken teşhisi için derinlemesine bir araştırma çalışması yürütüyor. BoğaziÇi, İstanbul ve KoÇ Üniversitesi'nden bilim insanları Alzheimer hastalığının erken teşhisi için derinlemesine bir araştırma Çalışması yürütüyor. BoğaziÇi Üniversitesi liderliğindeki projeyi yürüten ekipte Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi DoÇ. Dr. Burak Acar yer alıyor. Çalışma kapsamında, Acarın liderliğinde beyin ağları modellemesi projesi yürütülüyor. Proje ile nörodejeneratif hastalıkların oluşumu, ilerlemesi ve etkilerine dair sorulara cevap verebilecek yeni kapsamlı veri analizi yöntemleri geliştirilmesi amaçlanıyor. Yöntemlerin birincil uygulama alanı olarak Alzheimer hastaları üzerine Çalışmalar yürütülüyor. TÜBİTAK destekli projede disiplinler-arası yaklaşımla farklı uzmanlık alanlarından isimler yer alırken projenin liderliğini BoğaziÇi Üniversitesi üstleniyor. Proje kapsamında uygulama alanı olarak Alzheimer hastalığına odaklı bir yaklaşımın söz konusu olduğunu belirten DoÇ. Dr. Acar, İstanbul Üniversitesi ve KoÇ Üniversitesinden akademisyenlerin de projede yer aldığını belirtti. Mühendislik, fizik, matematik, nöroloji gibi farklı disiplinlerden uzmanların yer aldığı projede Alzheimer odaklı olmak üzere nörolojik hastalıkların nasıl oluştuğuna ve hastada nasıl ilerlediğine dair önemli bulgulara erişilmesi amaçlanırken zaman içinde hastalara dair oluşturulacak veri setlerinin analiz edilmesiyle uygulanan tedavilerin sonuçlarının objektif değerlendirilmesine yönelik yeni yöntemlere ulaşılması amaçlanıyor. DoÇ Dr. Burak Acar projeyi şöyle anlattı:?çok merkezli, inter-disipliner bir proje yürütüyoruz. Projenin tıp ayağını İstanbul Üniversitesi, İstanbul (Çapa) Tıp Fakültesi nöroloji anabilim dalından bölüm başkanı Hakan Gürvit, Aslı Demirtaş Tatlıdede, Başar BilgiÇ ve fizyoloji anabilim dalından Tamer Demiralp oluşturuyor. Bu ekip, araştırma görevlilerinin de katılımıyla, 100 kadar hastayla klinik değerlendirme yapıyor. Hastalardan İstanbul Üniversitesinde bulunan MR Merkezinde (Hulusi BehÇet Yaşam Bilimleri Merkezi) multi-modal (yapısal ve işlevsel) MR görüntüleri alınıyor. BoğaziÇi Üniversitesi ekibi olarak projede kullanılmakta olan MR cihazı üzerinde Çalışarak cihazı projede kullanılan verileri toplayabilir duruma getirdik. Proje kapsamında 100 hastaya klinik testler uygulanıyor ve bu testler raporlanıyor. Nöroloji uzmanları bizim ekibimize Alzheimerı tıbbi açıdan anlatırken biz de onlardan aldığımız bilgiyi mühendislik diline Çevirerek açık olan sorulara nasıl bir yöntemle cevap verebileceğimizi araştırıyoruz. Proje grubunda yer alan KoÇ Üniversitesi'nden Alkan KabakÇıoğlu ve Şule Yazıcı ise alınan verilerin istatiksel analizi üzerinde Çalışıyorlar. Bu kapsamda farklı grupların multi-modal beyin ağları arasındaki istatistiksel olarak anlamlı farklılıkların nerede olduğunu; bu farkların hastalığın farklı evrelerindeki gelişimini; ağ özelliklerine dayalı yeni biyo-işaretleyici tanımlamalarını araştırıyoruz. Ciddi anlamda demansı olmayan, demans bulguları gösteren ve Alzheimer hastası olmak üzere üç temel hasta grubuyla Çalıştıklarını belirten DoÇ. Dr. Acar, hastalarla yürütülen Çalışmalara dair şu bilgileri verdi:? Her seviyeden hasta seçmeye Çalışıyoruz. SCI (Subjective Cognitive Impairment) grubundaki hastalar ciddi demans şikayeti olmayan ancak günlük hayatta bir şeyleri unuttuğundan şikayet eden, kendi değerlendirmesi ile?cognitive impairmentı olan kişiler. O kriterlere bakarsanız herkeste belli bir yaştan sonra SCI Çıkabilir, ancak bu durum kişinin günlük hayatını ciddi etkileyen bir şey değildir. SCIların bir kısmı klinik değerlendirmelerine göre kontrol grubu olarak bile tanımlanabiliyor. MCI (Mild Cognitive Impairment) olarak tanımlanan hasta grubunda ise artık klinik bulgularda daha elle tutulur işaretler mevcut. Diğer hasta grubu ise Alzheimer hastaları. Biz bu hasta gruplarından hem işlevsel (beynin fonksiyonlarına dair) hem de yapısal (beynin sinir ağ yapısına dair) veri topluyoruz. Nitekim, veri toplama aşaması projenin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Amacımız aynı hastaları iki sene sonra bir kez daha projeye davet ederek tekrar veri toplamak ve hastalığın nasıl evrildiğini kayıt altına almak. Uzun dönemde elde edilecek veri ise hastalığın ilerleyişiyle biyo-işaretleyicilerdeki değişimlerin ne olduğunu bize göstererek erken teşhis için etkin yöntemler önermemize imkan verecek. Bu aynı zamanda hastaya uygulanan tedavinin ne kadar etkili olduğunu, hastanın tedaviye ne kadar cevap verdiğini ölçmek adına da önemli kriterler oluşmasını sağlayacak. Orta ve uzun vadede elde edilecek hasta verileri ile özellikle ilaç endüstrisi boyutunda gelişmeler beklenebileceğini belirten Acar,? Farmakolojide herhangi bir ilacın işe yarayıp yaramadığını ölçen biyo-işaretleyiciler kullanılıyor. Etkin biyo-işaretleyiciler ilaç araştırmalarında da, klinik uygulamada hastaların takibinde de kritik öneme sahip. Hasta demansın hangi seviyesinde, ilerliyor mu durdu mu? Ne kadar hızlı ilerliyor? Tedavi bu süreci nasıl etkiledi? Tüm bu sorulara cevap verilmesi anlamında ağ modelleri şu anda dünyada da öne Çıkan ve yoğun araştırmaların yürütüldüğü bir alan diye ekledi. Proje kapsamında altı aylık ve üç yıllık kapsamlı birer yol haritası belirlediklerini ifade eden Acar ilk etapta mevcut verinin analizini yapacaklarını; ardından aynı hastaları yeniden incelemeyi planladıklarını belirtti. Acar uzun vadede hedeflerini ise şöyle özetledi:? Ağ modellerinin oluşturulmasına yeni öneriler getirip farklı şekillerde ağ modelleri oluşturup bunları istatistiksel olarak analiz etmek istiyoruz, gruplar arasındaki ayrımı, hastalığın seyrini daha iyi gösterebilir miyiz diye bakmak istiyoruz. Daha sonra da tekrar aynı hastaları inceleyebilirsek, bu analizleri üç -dört yıl tekrarlayabilirsek daha enteresan sonuçlar da Çıkabilir. Elde edeceğimiz büyük veriyle araştırma grubu olarak uluslararası projelerde aranan bir partner
ISTANBUL ÜNIVERSITESI TURIZM BÖLÜMÜ ÖGRENCILERI SERTIFIKALARIN... Portal : www.gmdergi.com İçeriği : Turizm Adres : http://gmdergi.com/online/slide/istanbul-universitesi-turizm-bolumu-ogrencileri-sertifikalarini-aldi/ İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TURİZM BÖLÜMÜ ÖĞRENCİLERİ SERTİFİKALARINI ALDI Kod Yazılım Marmara Bölge Sorumlusu Arda Erdal,?En Büyük Yatırım, Gençlere ve Genç Beyinlere Yapılan Yatırımdır'dedi. Kod Yazılım Marmara Bölge Sorumlusu Arda Erdal,?En Büyük Yatırım, Gençlere ve Genç Beyinlere Yapılan Yatırımdır.' sözüyle yola çıktıklarını belirterek, bu çerçevede ekim ayında başlattıkları akademisyenlere yönelik Sedna Hotel Management Software eğitimlerinden sonra ilk sertifikaları dağıttıklarını bildirdi. Erdal, şu anda ülkemizde birçok üniversitenin ilgili bölümlerinde programın müfredata alındığına dikkat çekerek, programın eğitim sürecini ilk olarak İstanbul Üniversitesi Turizm Bölümü öğrencileri tamamladığını kaydetti. 21 saatlik eğitim sürecini başarıyla tamamlayan 11 öğrenciye sertifikalarını Uzman Akademisyen Tolga AKAGÜN, takdim etti. Tören, toplu fotoğraf çekimiyle son buldu. 2016-12-15 GM TURİZM VE YÖNETİM DERGİSİ Paylaş:
2 BIN 600 YILLIK MUTFAK BULUNDU Portal : www.yapi.com.tr İçeriği : Mimarlık/Dekorasyon/TasarımTarih : 15.12.2016 Adres : www.yapi.com.tr/haberler/2-bin-600-yillik-mutfak-bulundu_152918.html 2 Bin 600 Yıllık Mutfak Bulundu Balıkesir'deki Daskyleion Antik Kenti'nde bu yıl yürütülen kazı çalışmalarında, M.Ö 600 ve 540 yıllarına tarihlenen 'Lydia'lılara ait iki mutfak bulundu. Balıkesir'in Bandırma ilçesinde, Manyas Gölü'nün yakınlarındaki Daskyleion Antik Kenti'nde bu yıl yürütülen kazı çalışmalarında, Lydia uygarlığına ait, kaplar, balık kılçığı, kemik, tohum, bazalt taşından havan gibi, döneme ait mutfak eşyalarının bulunduğu iki mutfak ortaya çıkarıldı. Kazı Başkanı, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Kaan İren yaptığı açıklamada, İstanbul Üniversitesinden Doç. Dr. Sedef Çokay Kepçe'nin de aralarında bulunduğu bir ekiple antik kentin üç ayrı noktasında çalışma yapıldığını söyledi. Tunç Çağı'ndan itibaren zayıf da olsa, insan izlerine rastlanan söz konusu antik kentte arkeolojik buluntuların M.Ö 8. yüzyıldan itibaren yoğunlaştığını vurgulayan İren, 'Bu tarihten sonra, kazılarda bulunmuş mimari kalıntılar, yazıtlar, kült eşyaları ve yazıtlı keramikler yardımıyla yerleşmede, Phrygler (Frigler) ve Lydialıların varlığı kanıtlanmıştır.' dedi. İkinci önemli çalışma alanı 'kaya mezarlar' Bölgede 6,5 metre yüksekliğinde höyüğü destekleyen duvarlar ortaya çıkarıldığını aktaran İren, şöyle konuştu: 'İkinci önemli çalışma alanı ise önceki yıllarda bulunmuş olan kaya mezarlarıdır. Belki de ilk kez antik dönemde kaya mezarlarının yapım aşamaları hakkında bilgi sahibi olunması mümkün olacaktır. 2016 yılında kazı ve ayrıca restorasyon çalışmalarının gerçekleştirildiği bir diğer alan ise üç odalı yapı olarak tanımlanan yerdir. Burada Lydia dönemine tarihlenen, olası mutfak bölümü açığa çıkarılmıştır. Mevcut kalıntılardan anlaşıldığı kadarıyla alan, çatısının bir yangınla çökmesi nedeniyle tekrar düzenlenmiş olup, en az iki evreyi içermektedir. Mutfakların M.Ö 600 ve 540 yıllarına ait olduğunu vurgulayan İren, 'İki mutfak da çıkan yangınla çökmüş. Bu mutfakları birbirinin üzerinde bulduk. Biri yangınla çökmüş. Üzerine diğer mutfak yapılmış ancak bu da yangınla çökmüş.' dedi. İren, 'Lydia uygarlığı için Anadolu'da ilk defa bütün teşkilatıyla mutfak bulduk.' diya konuştu.
IÜ AÇIKLADI : TEMIZ ENERJI KAYNAKLARINA YÖNELMELIYIZ Portal : www.haberekspresi.net İçeriği : Gündem Adres : http://www.haberekspresi.net/iu-acikladi-temiz-enerji-kaynaklarina-yonelmeliyiz-297054h.htm İÜ Açıkladı : Temiz Enerji Kaynaklarına Yönelmeliyiz Doç. Dr. Şahin, 'Çevre Mühendisliği hava kirliliği çalışma ekibi olarak Avcılar kampüsü içerisinde Büyük Şehir Belediyesi ile görüşmeler sonunda bir hava kalitesi ölçüm istasyonu kurulmuştur.15.12.2016 09:21Her yıl Aralık ayının üçüncü haftası 'Hava Kirliliği İle Mücadele Haftası' olarak kutlanıyor. 'Hava Kirliliği İle Mücadele Haftası'nda İÜ Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ülkü Alver Şahin ile hava kirliliğine sebep olan etmenleri ve bunlara yönelik alınan önlemleri görüştük. Doç. Dr. Ülkü Alver Şahin, havayı oluşturan temel bileşenlerin dışındaki kirleticilerin veya havayı oluşturan temel bileşenlerin konsantrasyonlarının farklı boyutlarda yer almasının hava kirliliğine yol açtığını ifade ederek, 'İnsan sağlığı ve ekoloji üzerine bu kirletici parametrelerin etki etmesine hava kirliliği diyoruz. Hava kirliliğini oluşturan temel hava kirletici parametreler partikül madde ve kükürt dioksitlerdir. Bunun dışında azot oksitler, ozon, karbonmonoksit, uçucu organikler gibi daha birçok kirletici var. Bunların havada belli konsantrasyonlarının üzerinde bulunması halinde ekoloji ve insan sağlığı üzerine etki edeceği belirlenmiştir' dedi. 'Temiz Enerji Kaynaklarına Yönelmeliyiz' Şehirlerde hava kirliliğinin en temel nedenlerinden birinin kömür kullanımı olduğunu belirten Doç. Dr. Şahin, 'Kalitesiz kömürün özellikle ısınma amaçlı olarak uygunsuz koşullarda kullanılması hava kirliliğine sebep olmaktadır. Sanayi tesislerinde doğalgaz yanında enerji için kömür kullanmaktadır. Isınma kaynaklı hava kirliliği şehirlerde toplam hava kirliliğinin %50 sinden fazlasını oluşturuyor. Kaliteli kömürlerin yakılması için ilgili standartların titizlikle uygulanması gerekiyor. Şehirlere ısınma amaçlı getirilen kömürlerin denetim altında tutulması gerekiyor. Tabii ideal olan ısınma kaynaklı hava kirliliğinin oluşmaması için kömürün tercih edilmemesidir. Temiz enerji kaynaklarına yönelmek temel politika olmalıdır. 1995 sonrası birçok şehirde doğalgaza geçiş ile önemli oranda hava kirliliği oluşumu önlenmiştir. Başta doğalgaza geçişin tamamlanması ve güneş ve rüzgâr enerjisinin de etkili bir şekilde kullanımının enerji politikası içerisinde yer alması gerekiyor' şeklinde konuştu. 'Meteorolojik ve Topografik Koşullar İyi Analiz Edilmeli' Hava kirliliğinin bir diğer önemli sebebi olan kentleşmeye de dikkat çeken Doç. Dr. Şahin, 'Hava kirleticilerinin atmosferde dağılmasını sağlayan unsur meteorolojik etkilerdir. Yani yüksek yapılaşmayla rüzgâr, sıcaklık, rüzgârın yönü gibi hava hareketlerinin önüne set çekerseniz bu kirleticiler dağılamaz. Oluştuğu yerde kalıp tekrar şehir üzerine çökerler. Dolayısıyla imar planları oluşturulurken meteorolojik ve topografik koşullar iyi analiz edilmelidir. Bu planlar yapılırken hava kirliliği oluşumuna etken olan yapıların önemli başlıklar olarak değerlendirilmesi gerekiyor' ifadelerini kullandı. 'Önlem Stratejileri Geliştirmeliyiz' İstanbul daki hava kirliliğine yönelik önlem stratejilerinin geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Şahin, 'Çevre ve Şehircilik Bakanlığı nın yaptığı ölçümler sonucunda partikül madde ölçümün Türkiye genelinde sınır üzerinde olduğunu ve bazı şehirlerimizde kükürt dioksitin özellikle kışın çok yüksek seviyelerde olduğunu görüyoruz. Bunlar üzerinde çalışılması gerekiyor. Bakanlık hava kirleticilerini çok geniş ölçekte ve sürekli ölçümler yaparak anlık takip etmektedir. Online olarak internetten de takip edebiliyoruz. Dolayısıyla ölçümler çok iyi ve standardize bir şekilde yürütülüyor. Ama artık limit aşımı takibi ötesine geçip önlem stratejileri geliştirmemiz gerekiyor' dedi. Hava kirliliği ile ilgili yönetmeliklerin yenilendiğini belirten Doç. Dr. Şahin, 'Yönetmeliklerimizde sanayi sorunlarıyla ilgili ciddi maddeler var. Tüm tesisler için bu koşulların net bir şekilde sağlanması gerekiyor. Baca gazı arıtma sistemlerinin uygun bir şekilde kurulması ve çalıştırılması gerekiyor. Bunun denetimini yapacak olan da tabi ki ilgili resmi kurumlardır. Bunun yanı sıra sanayide entegre atık yönetiminin biraz daha teşvik edilmesi, desteklenmesi gerekiyor. Katı, su ve hava kirliliğine entegre bir şekilde çözüm üretmek gerekiyor' şeklinde konuştu. 'Çevreyi Korumak Hepimizin Görevi' Hava kirliliğinin önlenmesi için kapsamlı bir devlet politikası olması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Şahin, şunları dile getirdi: 'Hava kirliliğine yönelik önlem alınması ile ilgili devlet planlamasının teşvik edici, destekleyici nitelikte olması gerekiyor. Hava kirliliğini oluşturan kavramları kaynağından engellemek gerekiyor. Temiz enerji kaynaklarına yönelmemiz şart. Güneş ve rüzgâr enerjisini teşvik edici bir takım planlar oluşturmamız gerekiyor. Elbette her şey denetim ve zorunlu kanunlarla yürümüyor. Çevreyi korumak hepimizin görevi. Öncelikle bireylerin gönüllü ve istekli olması daha sonra kamunun da istek ve destek verici nitelikte politikalar geliştirmesi gerekiyor.' İstanbul Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü nde Avcılar Kampüsü atık su arıtımı sisteminin tasarlanması ve araştırılması konusunda yürütülen projeler olduğunu belirten Doç. Dr. Şahin, 'Çevre Mühendisliği hava kirliliği çalışma ekibi olarak Avcılar kampüsü içerisinde Büyük Şehir Belediyesi ile görüşmeler sonunda bir hava kalitesi ölçüm istasyonu kurulmuştur. Şu an aktif bir şekilde ölçüm almaya devam ediyoruz. Hem meteorolojik ölçümler alınıyor hem de hava kalitesi parametreleri ölçülüyor. Biz özellikle ARGE nitelikli bir istasyon olmasını tercih ettiğimiz için Türkiye genelinde genel hava kirliliği parametrelerinin dışına çıktık. Burada solunum sistemine girdiğinde kanserojen etki gösteren bazı kirletici parametreleri ölçüyoruz' dedi. Doç. Dr. Şahin, sadece Çevre Mühendisliği öğrencilerinin değil, tüm mühendislik bilimleri öğrencilerinin farkındalık yaratacak bilgiye sahip olması gerektiğine dikkat çekti. Eğitim müfredatlarının içerisine çevre kirliliğinin ve çevre kontrol tekniklerinin eklenmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Şahin, 'Çeşitli mühendisliklerin kendi sektörleriyle ilgili çevre kirliliği oluşma durumlarının neler olabileceğini, nasıl kontrol altında tutmaları gerektiğini en azından temel bilgi niteliğinde edinmeleri gerektiğini düşünüyorum. Uygulamalarında mutlaka disiplinler arası çalışmalar gerekecektir. Ama müfredat içine çevre eğitimi koyularak hiç olmazsa öğrencilikleri sırasında farkındalık yaratabilmek sağlanabilir' diye belirtti. Son dönemde yaşanan hava kirliliğinin temel nedenlerinden birisinin partikül madde parametresi olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Şahin konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: 'Solunabilen Partikül madde parametresi PM10 olarak tanımlanmaktadır. İnsan nefes aldığı zaman 10 mikronun altını vücuduna alır ama 2,5 mikronun altındakiler ciğerlere kadar yerleşebilirler. Bir mikronun altı ise ciğerlerin en dip noktalarına kadar ulaşır. İnce partiküller içeriğindeki toksik bileşenlerinde etkisi ile kanser, solunum sistemi rahatsızlıkları, kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıklarına neden olur. PM artık Dünya Sağlık Örgütü tarafından kanserojen madde olarak tanımlanmış bir parametredir. Dünya Sağlık Örgütü, Amerika ve Avrupa Birliğinde hem PM2.5 hem de PM10 parametrelerinin limitleri tanımlanmışken, Türkiye de henüz 10 mikron ve altındaki partikül maddelerin limit değerleri mevcuttur. Ülkemizde partikül madde değerlerimizi düşürmemiz gerekiyor. Şu an Türkiye nin pek çok yerinde bu değerlerin aşıldığı görülüyor. Bu duruma yönelik ülkemizdeki girişimlerin geliştirilmesi gerekiyor. Genel olarak trafik akışının sağlanması, raylı sistem taşımanın öne çıkarılması, temiz enerji kaynaklarına yönlenmesi, temiz üretim tekniklerinin sanayide uygulanması ve yeşil alanların artırılması hava kirliliğinin önlenmesinde temel çözümlerdir.'