ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA KOŞULLAR VE YÜKLEMELER 7 ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA İKAMELER 11 MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMELERİ 17

Benzer belgeler
Dr. Ahmet NAR Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı TÜRK MİRAS HUKUKUNDA TENKİS

İÇİNDEKİLER. YENİ TÜRK MEDENİ KANUNU'NA GÖRE MİRAS HUKUKU HÜKÜMLERİNDEKİ DEĞİŞİKLİKLER ve YENİLİKLER

İçindekiler Kısaltmalar Genel Bibliyografya I. Miras Hukukunun Anlamı ve Konusu II.Miras Hukukunun Temel Kavramları...

Arzu GENÇ ARIDEMİR. Mirasın Açılmasından Sonra Yapılan Miras Payının Devri Sözleşmesi

Dr. Aytuğ Ceyhun ÇAKIR SAĞ KALAN EŞİN MİRASÇILIĞI

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MİRAS HUKUKU DERSİ FİNAL SINAVI (ÇİFT NUMARALI ÖĞRENCİLER) Sınav süresi 90 dakikadır. Başarılar dileriz.

BORÇLAR HUKUKU KISA ÖZET HUK110U

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ KISALTMALAR GIRIŞ 1. MIRAS HUKUKUNUN KONUSU VE NITELIĞI, MIRAS HUKUKUNDAKI EĞILIMLER

İçindekiler. Önsöz III BİRİNCİ KISIM. Genel Hükümler BİRİNCİ BÖLÜM. Borç İlişkisinin Kaynakları BİRİNCİ AYIRIM. Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri

GENEL BİLGİLER - TEMEL KAVRAMLAR TEMEL İLKELER - MİRAS HUKUKUNUN KANUNDAKİ DÜZENLENME ŞEKLİ MİRAS HUKUKUNA GİRİŞ

TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI

MİRAS HUKUKU İLE' İLGİLİ GENEL BİLGİLER

BAĞIŞLAMA SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ

Vasiyeti Yerine Getirme Görevlisi

Prof. Dr. Cemal BIYIK - Öğr. Gör. Dr. Okan YILDIZ - Yrd. Doç. Dr. Yakup Emre ÇORUHLU, KTÜ, 2014

Sorular Arka Sayfadadır.

1. Bu olaydaki; mirasçıları şema çizmek ve miras paylarını ve saklı paylarını göstermek suretiyle belirtiniz. Ç1 Ç2 Ç3 Y T1 T2 T3 V T4

I.TENKĠS KAVRAMI II. TENKĠS DAVALARININ HUKUKĠ NĠTELĠĞĠ. A. Tenkis davalarının özellikleri

13. ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR (İradi Mirasçılık)

Edinilmiş mal sayılan değerler:

MİRAS HUKUKU ( ALMANYA-TÜRKİYE ) Giriş:

Mal Rejimleri ve Tasfiyesi

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Uygulamaya İlişkin Sorunlar

Yrd. Doç. Dr. SENDİ YAKUPPUR TAPU KÜTÜĞÜNE GÜVEN İLKESİ

MEDENİ HUKUKUN BAZI TEMEL KAVRAMLARI

Miras Hukuku. Türk Medeni Kanununa Göre. Bu bilgilerden dolayı sorumluluk kabul edilmez!

Özel Borç İlişkileri Dersi Vize Sınavı Cevap Anahtarı. (Çift Numaralı Öğrenciler İçin)

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. HBYS Programı. Hukuk Başlangıcı Dersleri

Taksitle Satış Sözleşmesi (TBK 253 vd.)

İstihkak prosedürü sonunda, üçüncü kişinin bu hakkı kabul edilir, lehine sonuçlanırsa, o mal üzerindeki haciz kalkar veya mal o hakla birlikte

Prof. Dr. Süha TANRIVER Doç. Dr. Emel HANAĞASI

AKADEMİK YILI MİRAS HUKUKU (ÇİFT NUMARALI ÖĞRENCİLER) BÜTÜNLEME SINAVI SORULARI VE CEVAPLARI

Dr. Hediye BAHAR SAYIN. Pay Sahibi Haklarının Korunması Kapsamında Anonim Şirket Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı

Aile Hukukumuzda Mal Rejimleri ve Eşin Yasal Miras Payı

1. Tüketici kredileri ve tüketicilerin korunması Tüketici kredisi sözleşmesinin tarafları ve konusu Kredi sözleşmelerinin yazılı biçimde

DENET VERGİ DUYURU MİRAS PAYLAŞIM SÖZLEŞMELERİNİN VERASET VE İNTİKAL VERGİSİNE ETKİSİ

TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI

BÎRÎNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ

Özet, yaprak test, deneme sınavı ders malzemelerine ANADOLUM ekampüs Sistemin'nden ( ulaşabilirsiniz. 19.

Kiralananın Devri ve Sınırlı Ayni Hakka Konu Olması

İZMİR BAROSU TAVSİYE NİTELİĞİNDE AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

Mehmet Özgür AVCI MİRASIN MAHKEME KARARIYLA PAYLAŞILMASI

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

Menfi Tespit Davasında Görevli - Yetkili Mahkeme ve Yargılama Usulü. İcra Takibinden Önce ve Sonra Açılan Menfi Tespit Davası

EŞLER ARASINDAKİ MALVARLIĞI DAVALARI

ALACAKLILARA ZARAR VERME KASTIYLA YAPILAN TASARRUFLARIN İPTALİ

KİRA İLİŞKİSİNİN SONA ERMESİ

BELİRSİZ ALACAK DAVASI

HUKUK KURALLARINA AYKIRILIĞA BAĞLANAN YAPTIRIMLAR

Alacağın temliki Borçlar Kanunumuzun 162. ve 172. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Prof. Dr. ALİ CEM BUDAK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Anabilim Dalı İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİP

ANONİM ORTAKLIKTA ESAS SÖZLEŞMESEL BAĞLAM

İ.Ü. HUKUK FAKÜLTESİ MİRAS HUKUKU FİNAL SINAVI (TEK NUMARALI ÖĞRENCİLER/İKİNCİ ÖĞRETİM)

Dr. Kürşad YAĞCI İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi CEZAİ MİRASÇILIKTAN ÇIKARMA (CEZAİ ISKAT)

HARCIRAH UYGULAMASI HARÇLAR

Sayı: Nisan 2007

HKZ 412 DENİZ TİCARETİ SİGORTA HUKUKU PROF. DR. KEMAL ŞENOCAK DOÇ. DR. İSMAİL DEMİR

MEDENİ HUKUKUN ALT DALLARI-TİCARET HUKUKU-ULUSLARARASI ÖZEL HUKUK. Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

BİRİNCİ KISIM: Feraiz Mukaddime. 1 inci Fasıl BİRİNCİ BAB

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. HBYS Programı. Hukuk Başlangıcı Dersleri

DAVA ARKADAŞLIĞI DAVAYA MÜDAHALE

MİRAS HUKUKU. A-Kan Hısımları B-Sağ Kalan Eş C-Evlatlık D-Devlet

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK EVLİLİK BİRLİĞİNİN KORUNMASI VE EVLİLİK BİRLİĞİNDE EŞLERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

BELİRLİ MAL BIRAKMA VASİYETİNİN TESLİM BORCU (MK. m. 518) Debt for Delivery in Heirs about Specified Items (Civil Code Art. 518)

MEDENÎ USÛL HUKUKUNDA BELGELERİN İBRAZI MECBURİYETİ

TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ BORÇLAR HUKUKU ÖZEL HÜKÜMLER DERSİ KİRA SÖZLEŞMELERİ DERS NOTLARI

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

PAZARLAMACILIK SÖZLEŞMELERİ

TÜRK HUKUKUNDA ZİNA SEBEBİYLE BOŞANMA

Dr. Gülşah VARDAR HAMAMCIOĞLU. Medenî Hukuk ta Tasarruf İşlemi Kavramı

LİMİTED ŞİRKET MÜDÜR VE ORTAKLARININ ŞİRKET AMME BORÇLARININ ÖDENMESİNE İLİŞKİN SORUMLULUKLARI

T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Yabancı İşler Dairesi Başkanlığı

DAVACILARIN VARLIKLI OLMALARI DESTEK TAZMİNATI İSTEMELERİNE ENGEL DEĞİLDİR.

SULH HUKUK MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR

DEVRE MÜLK SATIŞ SÖZLEŞMESİ

TÜRKİYE NOTERLER BİRLİĞİ

Doç. Dr. Sezer ÇABRİ Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi. MİRAS HUKUKU ŞERHİ (TMK m.

PRATİK BİLGİLER VERGİ UYGULAMALARI HARÇLAR TİCARET SİCİL HARÇLARI:

1 Tarihimizdeki tek yumuşak anayasa aşağıdakilerden hangisidir? 1961 Cevap Aşağıdakilerden hangisi uyarınca tüm idari

MAL REJİMİ SÖZLEŞMELERİ VE MİRASÇILIK PAYLARINA ETKİLERİ. HAZIRLAYAN: İstanbul Noter Odası Araştırma Geliştirme Komisyonu

MADDE METNİ : MADDE 11 : DEĞERLEME GÜNÜ

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFTAN TENFĐZĐ ÖLÜME BAĞLI BAĞIŞLAMA ĐLE RÜCU

Yeni TTK na Göre Şirket Birleşmeleri ve Bölünmeleri. Mustafa TAN E. Gelirler Başkontrolörü YMM

Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Bütünleme Sınavı Cevap Anahtarı, (İkinci Öğretim Öğrencileri İçin)

İZMİR BAROSU TAVSİYE NİTELİĞİNDE AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

İZMİR BAROSU TAVSİYE NİTELİĞİNDE AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

HAZIRLAYAN: Av. Ümit Hürrem BÜLBÜL ÜMİT HUKUK BÜROSU

T.C. YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ

İlgili Kanun / Madde 4857S.İşK/17

VERGİ İCRA HUKUKU KISA ÖZET KOLAYAOF

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Hukuk Başlangıcı Dersleri

KARI - KOCANIN HAKLARI

KEREM ÇELİKBOYA İstanbul Bilgi Üniversitesi Ticaret Hukuku Araştırma Görevlisi TİCARİ İŞLETMENİN DEVRİ

KATILIMCILARA TAHSİSLİ VE TAPUSU VERİLMİŞ ARSALARIN DEVİR VE SATIŞINDA KURUMLAR VERGİSİ İSTİSNASI

AVUKAT - İŞ SAHİBİ ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ

TÜRK TİCARET KANUNU TASARISI NA GÖRE ANONİM ORTAKLIKLARIN BÖLÜNMESİ

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ ,00 TL ' den az olmamak üzere dava konusu giderilmesi) Davası

Dr. Aslı MAKARACI BAŞAK Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Yardımcı Doçenti. Taşınır Rehni Sözleşmesi

Transkript:

MİRASÇI ATAMA VE MAL VASİYETİ 3 I - MİRASÇI ATAMA VE MAL VASİYETİ KAVRAMLARI 3 II - VASİYET ALACAĞININ DOĞUMU VE İFASINI TALEP HAKKI: 4 III - LEHİNE MAL VASİYET OLUNAN KİŞİNİN BELİRTİLMESİ: 4 IV - MAL VASİYETİNİN KONUSU VE ÇEŞİTLERİ: 4 ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA KOŞULLAR VE YÜKLEMELER 7 ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA KOŞUL 8 YÜKLEMELER 10 ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA İKAMELER 11 I- YEDEK MİRASÇI ATAMA(ALELADE İKAME): 11 II - ART MİRASÇI ATAMA (FEVKALADE İKAME): 12 MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMELERİ 17 Mirastan Feragat Sözleşmesinin Hükümleri 18 MİRASTAN ISKAT (MİRASÇILIKTAN ÇIKARMA) 20 ALELADE ISKAT (CEZAÎ ISKAT) 20 BORÇ ÖDEMEDEN ACİZ SEBEBİ İLE MİRASTAN ISKAT 25 MİRAS SÖZLEŞMESİNİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ 26 ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN İPTALİ 26 İPTAL DAVASI 28 TASARRUF ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINIRLARI, TASARRUF ORANI VE SAKLI PAY 31 Tasarruf Özgürlüğü Ve Saklı Pay: 31 SAKLI PAYLI MİRASÇILAR VE SAKLI PAYLARI 31 TASARRUF ORANININ HESAPLANMASI 34 TEREKENİN TESPİTİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ 34 TEREKE BÜTÜNÜNDEN İNDİRİLMESİ GEREKEN DEĞERLER 35 TEREKEYE EKLENMESİ GEREKEN DEĞERLER 35 MİRASI RET, MİRASTAN FERAGAT, ISKAT VE YOKSUNLUK HALLERİNDE TASARRUF ORANININ HESAPLANMASI 36 MİRASBIRAKANIN SAKLI PAYI İHLAL EDEN TASARRUFLARININ TENKİSİ 37 (TENKİS DAVASI) 37 I - TENKİS KAVRAMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ 37 II ŞARTLAR 38 III - TENKİS DAVASI 38 1 / 61

MİRASBIRAKANIN TENKİSE TÂBİ TASARRUFLARI 40 TENKİSİN HÜKMÜ 43 TENKİSE UYGULANACAK USUL 45 MİRASTA DENKLEŞTİRME (İADE) 51 MİRASTA İADE İLE YÜKÜMLÜ KİŞİLER 53 MİRASTA İADENİN KONUSU 56 MİRASTA İADEYE HAK SAHİPLİĞİ VE TALEP HAKKI 57 KAZANDIRMA MİKTARININ MİRASÇININ MİRAS HİSSESİNİ AŞMASI HALİNDE AŞAN KISMIN MİRASTA İADESİ 58 MİRASTA DENKLEŞTİRME USULÜ 58 MİRASBIRAKANIN ÇOCUĞU İÇİN YAPMIŞ OLDUĞU ÖĞRETİM VE EĞİTİM GİDERLERİNİN MİRASTA İADESİ 60 2 / 61

MİRASÇI ATAMA VE MAL VASİYETİ I - MİRASÇI ATAMA VE MAL VASİYETİ KAVRAMLARI Tereke mallarına ilişkin ölüme bağlı bağışların en önemlileri, mirasçı atama ve mal vasiyetidir. Mirasçı atama terekenin tamamı veya belli bir oranı üzerinde bir tasarruf olduğu halde, mal vasiyeti sadece belli bir mal veya mallar üzerinde bir tasarruftur. Mirasçı ataması ile mirasbırakanın vasiyetname veya miras sözleşmesi ile mirasçı tayin etmesi anlaşılır. Vasiyetçi, bu türlü bir tasarrufunda, ya bütün malvarlığı veya malvarlığının yarısı, üçte biri, onda biri, altmışta yedisi gibi bir kısım (yani bunun belli bir oranı) için bir kişiyi mirasçı atar. Buna karşılık, mirasbırakan, vasiyetnamesi veya miras sözleşmesi ile belirli malları üzerinde tasarruf etmişse, mesela "evim ve atım (A)'ya verilsin" şeklinde bir ifade kullanmışsa, bu tasarruf bir mirasçı ataması değildir, fakat böyle bir halde, belirli mal vasiyeti vardır. Atanmış mirasçı mirasbırakanın külli halefi olan kişidir. Buna karşılık, belirli mal vasiyetinde külli halefiyet esası geçerli değildir; burada, sadece cüzi halefiyet durumu vardır. Mesela, mirasbırakanın kütüphanesini vasiyet etmiş olması halinde, cüzi halefiyet esası gereğince, buradaki kitaplar teker teker vasiyet olunan tarafından iktisap edilmek (kazanılmak) gerekir. Mirasçı atanan kişi, mirasbırakanın ölümünde tereke malları üzerinde doğrudan doğruya ve kendiliğinden bir ayni hak (mülkiyet hakkı) iktisap eder (MK. m. 599). Lehine mal vasiyet olunan kişinin ise, mirasbırakanın ölümünde, sadece bir alacak hakkı doğar, bundan doğan talep hakkı da nispi bir niteliktedir. Bu hak ancak borçlu (mükellef) durumunda olan kişilere (vasiyet borçlularına: mirasçılara) karşı ileri sürülebilir. Atanmış mirasçı, mirasbırakanın borçlarından dolayı, hem tereke malları ile hem de kendi kişisel malvarlığı ile sorumludur. Buna karşılık, lehine belirli mal vasiyet olunan kişi, tereke borçlarından sorumlu değildir. Vasiyetçinin ölüme bağlı tasarrufunun mirasçı atama mı, yoksa belirli mal vasiyeti mi olduğunu belirlemek hukuken önemlidir ve bunları ayırt etmek bazı hallerde güç olabilir. Vasiyetçi yaptığı tasarrufun hukuki niteliğini çoğu kez bilmediğinden, vasiyetnamesinde yanlış terimler kullanabilir. El yazılı vasiyetnamelerde, bu, daha çok meydana gelebilir. Bu gibi şüpheli hallerde, vasiyetçinin irade beyanı yorumlanmak suretiyle, ölüme bağlı tasarrufun hukuki niteliği tayin olunur. Bunun için, vasiyetnamede kullanılmış olan terimlerle bağlı kalmamak gerekir. Mesela, vasiyetçinin "halılarım için (A) mirasçım olsun" demiş olması halinde, mirasçı teriminin kullanılmış olmasına rağmen, (A) mirasçı değildir, fakat lehine belirli mal vasiyet olunan kişidir. Bunun aksine, bütün malvarlığı bir fabrikadan ibaret olan mirasbırakanın vasiyetnamesinde, fabrikanın yarı hissesini (A)'ya vasiyet ettiğini bildirmesi halinde, bu tasarruf, dış görünüşü itibarı 3 / 61

ile mal vasiyeti izlenimini uyandırırsa da, gerçek halde, bir mirasçı ataması niteliğindedir, çünkü bununla, vasiyetçi terekesinin belli bir oranı (yarısı) üzerinde tasarruf etmektedir. Bu konuda, MK. m. 516/2 yorumlayıcı bir hüküm koymaktadır. Buna göre, terekenin tamamını veya belli bir oranını almak üzere bir kişiyi tayin eden her tasarruf, mirasçı atanması hükmündedir. II - VASİYET ALACAĞININ DOĞUMU VE İFASINI TALEP HAKKI: Hukukumuza göre, lehine bir mal vasiyet olunan kişi(vasiyet alacaklısı) bir alacaklı durumundadır. Bunun borçlusu, vasiyeti ifa ile yükümlü olan kişidir. Buna "vasiyet borçlusu" denmektedir. Vasiyet borçlusu, genellikle yasal ve atanmış mirasçılardır, bazen diğer bir lehine bir mal vasiyet olunan kişi de vasiyet borçlusu olabilir. Lehine bir mal vasiyet olunan kişinin vasiyet olunan malı kazanabilmesi için, vasiyet borçlusunun borcunu ifa etmesi gerekir. III - LEHİNE MAL VASİYET OLUNAN KİŞİNİN BELİRTİLMESİ: Vasiyetçinin lehine mal vasiyet ettiği kişiyi ölüme bağlı tasarrufunda göstermiş olması şarttır. Lehine bir mal vasiyet olunan kişinin tayinini mirasbırakan diğer bir kişiye, mesela vasiyeti yerine getirme görevlisine veya mirasçılardan birine bırakamaz, bunu kendisinin bizzat bildirmesi lazımdır. Aksi takdirde, mal vasiyeti meydana gelmez ve hüküm ifade etmez. Aynı kural, mirasçı atanması hakkında da geçerlidir. Mal vasiyeti belirli kişi veya kişiler lehine yapılmamışsa yani lehine bir mal vasiyet olunan kişinin kim olduğu ölüme bağlı tasarrufta açıklanmamışsa, bu vasiyet hüküm ifade etmez, meydana gelmemiş (yok) sayılır. Böyle bir halde, iptal davası açmaya gerek yoktur, vasiyet kendiliğinden hükümsüzdür; bunun ileri sürülmesi herhangi bir süreye de bağlı değildir, bu her zaman ileri sürülebilir. Ayrıca, açılacak bir menfi tespit davası ile bu yokluk durumunun tespiti de istenebilir. IV - MAL VASİYETİNİN KONUSU VE ÇEŞİTLERİ: Mal vasiyetinin geçerli olabilmesi için, bunun belli (muayyen) veya hiç olmazsa belirlenebilen mallara ilişkin olması şarttır. Bunun aksinin olması durumunda yani mal vasiyetinin konusunun ölüme bağlı tasarruftan anlaşılamaması ve tayin olunamaması halinde, bu mal vasiyeti hukuken geçerli olmaz, kendiliğinden hükümsüzdür. Mal vasiyetinin başlıca çeşitleri şunlardır: 1- Terekedeki belli bir malın vasiyeti. 2- Cins olarak belirtilen bir malın vasiyeti. 3- Seçimlik vasiyetler. Vasiyetçi, borçluya (yani vasiyeti ifa ile yükümlü olan kişiye) veya alacaklıya (yani vasiyet alacaklısıe) bir seçim hakkı tanıyabilir. Mesela, mirasbırakan evinde bulunan üç halıdan birisinin vasiyet alacaklısıe verilmesini emretmiş olabilir. Seçimlik vasiyetlerde, seçim hakkının kime ait bulunduğunu, mirasbırakan ölüme bağlı tasarrufunda tayin ve tespit etmiş olabilir. Vasiyetçi, seçim hakkını mirasçıya veya vasiyet 4 / 61

alacaklısıe verebilir. Bu hak, üçüncü bir kişiye tanınabilir mi? Hakim bir fikre göre, mal vasiyetlerinde seçim hakkının üçüncü kişiye verilmesi geçerli olmaması gerekir. Bu sonuç, ölüme bağlı tasarruf yapılmasının kişiye bağlı bir hak olması, bu konuda temsil veya vekaletin mümkün olmaması prensibine dayanmaktadır. Biz bu fikre katılmıyoruz. Çünkü aynı prensip seçim hakkının mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından da kullanılmamasını gerektirir. Mirasbırakanın istek ve iradesi ve pratik zorunluluklar sebebi ile bu hak mirasçı ve vasiyet edilene tanınmış olduğuna göre, vasiyetçinin bu yetkiyi üçüncü bir kişiye verebilmesini de geçerli saymak gerekir. Esasen, Yargıtay'ın da, vasiyet edilenin şahsını tayin gibi daha önemli bir konuda, seçimlik bir vasiyet niteliğinde olan ve üçüncü bir kişiye seçim hakkı veren bir tasarrufu geçerli saymış olduğunu belirtmiştik. Seçim hakkının kime ait olduğu ölüme bağlı tasarrufta belirtilmemişse, TBK. 71 gereğince, bu hak borçluya ait olur. Vasiyet borçlusu birden fazla ise, seçim hakkı bunların hepsine aittir, onlar bu hakkı birlikte kullanırlar. 4- Alt vasiyet (ikinci derecede vasiyet). Mal vasiyetinin borçlusu, genel olarak mirasçılardır. Ancak, vasiyetçi lehine belirli bir mal vasiyet edileni de vasiyet borçlusu olarak tayin edebilir ve vasiyetin ifası borcunu ona yükleyebilir (MK. m. 517/2). Meseleyi bir örnekle canlandıralım: Mirasbırakan evini ve içindeki eşyayı (A)'ya vasiyet etmiş, bunların arasında yazı masasının (B)'ye gardrobunun da (C) ye verilmesini bildirmiştir. Burada, (A)'ya yapılan vasiyete "üst vasiyet veya birinci derecede vasiyet" denebilir. (A) birinci vasiyet edilen durumundadır ve teslim aldığı eşyadan masayı (B)'ye, gardrobu da (C)'ye vermekle yükümlüdür; (B) ile (C) karşısında vasiyet borçlusu olan, birinci vasiyet edilen (A)'dır. Burada, (B) ve (C)'ye yapılan mal vasiyetlerine "alt vasiyet" veya diğer terimi ile "ikinci derecede vasiyet" adı verilmektedir. Vasiyet borçlusu olan lehine belirli bir mal vasiyet edilenin borcu, en çok kendisine vasiyet edilen mallar kadar olabilir. Aksi halde, ifa ile yükümlü kişi (birinci derecede veya üst vasiyet edilen), kendisine bağışlanan miktarı aşan vasiyetlerin orantılı olarak tenkisini (indirilmesini) talep edebilir (MK. m. 519). Mal vasiyetini ifa ile borçlu mirasçı veya vasiyet alacaklısı, mirası veya vasiyeti reddederse veya herhangi bir sebeple (mesela, mirastan yoksunluk veya vasiyetçiden önce ölme gibi bir sebeple) mirası veya vasiyet olunan malı kazanamazsa, vasiyet alacaklısı veya alt vasiyet alacaklısı hakkı gene devam eder (MK. m.519/2), o buradaki hakkını geriye kalan mirasçıdan ve gerektiğinde son olarak yasal mirasçı olan Devletten (hazineden) talep eder. 5- Mirasçıya miras payı dışında yapılan mal vasiyeti. Türk hukukunda buna "ön vasiyet" denmektedir. Bu terim, fikrimizce yerinde değildir. Çünkü bir kere, bu kavramı ifade edememektedir, ikinci ve daha önemli olarak da, bundan önce açıkladığımız alt vasiyet üst vasiyet durumu ile karışıklığa sebebiyet vermesi olasılığı da vardır. Bu sebeple, biz buna mirasçıya miras payı dışında yapılan mal vasiyeti veya kısaca mirasçı lehine mal vasiyeti demeyi tercih edeceğiz. 5 / 61

Buradaki durumda, adının da gösterdiği gibi, aynı kişi hem mirasçıdır, hem de lehine belirli mal vasiyet olunandır. Buna kanunen bir engel yoktur. Vasiyetçi, yasal veya atanmış mirasçısı lehine mal vasiyeti yolu ile de bağış yapabilir. Ancak, bunun mal vasiyeti olduğu mirasbırakanın tasarrufundan anlaşılır olmalıdır; çünkü bir tereke malının mirasçıya tahsisi, mal vasiyeti maksadı ile değil de, mirasın paylaşımına ilişkin bir kural koymak amacı ile de yapılmış olabilir. Bu çeşit mal vasiyetlerinde, mirasçı hem mirası kabul eder ve hem de mal vasiyetinin ifasını talep eder. Bunun aksi de mümkündür: Mirasçı mirası reddettiği halde, vasiyet olunan malın kendisine verilmesini isteyebilir. 6- İrat vasiyeti. İrat vasiyeti ile vasiyet borçlusu belirli zamanlarda bir edim ile yükümlü tutulur. Mesela, mirasbırakanın ölümünden sonra emektar hizmetkarına her ay yüz lira ödenmesini vasiyet edebilir. 7- İntifa vasiyeti. Terekenin tamamının veya bir kısmının intifaı, ölüme bağlı bir tasarrufla, belirli bir kişiye veya kişilere bırakılır. İntifa hakkı tereke mallarının üzerinde kurulmuş olsa bile, bunun hukuki niteliği gene bir mal vasiyetidir. Burada, vasiyetçi mallarının mülkiyetinin mirasçılarında kalmasını istemekte, fakat belirli bir kişinin veya kişilerin, örneğin sekreterinin veya bir dostunun faydalanmasını arzu etmektedir; bu sebeple, mallarının intifamı bu kişiye vasiyet eder, mirasçılara ise kuru mülkiyet kalır. Burada, vasiyet alacaklısı intifa hakkının kendisine verilmesi hususunda sadece bir talep hakkına sahiptir. Diğer bir anlatışla, vasiyetçinin ölümü ile vasiyet alacaklısı intifa hakkına sahip olamaz; bunu kazanabilmesi için, vasiyeti ifa ile yükümlü kişinin borcunu ifa etmesi gerekir; yani taşınırların teslimi, taşınmazlar hakkında da intifa hakkının tapuya tescili lazım gelir. MK. m. 601 gereğince, bu konuda, ayni hakların intifa hükümleri (MK. m.794 vd.) uygulanır. Kanuni intifa hakkında durum bu bakımdan farklıdır. Zira kanuni intifa hakkı, teslim veya tescile gerek kalmaksızın, mirasbırakanın ölümü anında kendiliğinden meydana gelir. Bu hususta şu noktaya işaret edelim: Kanuni intifa hakkı sahibinin hukuki durumu da vasiyet alacaklısının durumu gibidir, bu hususta mal vasiyeti kural ve hükümleri uygulanır. MK.'umuz kanuni intifa hakkını, kanuni (kanundan doğan) bir mal vasiyeti olarak kabul etmektedir. 8- Alacak vasiyeti. İki türlü söz konusu olabilir. Alacak vasiyeti ile mirasbırakanın sahip bulunduğu bir alacak hakkının bunun tarafından diğer bir kişiye vasiyet edilmesi anlaşılır. Örneğin, vasiyetçi, (A)'dan olan iki yüz bin lira alacağını (B)'ye vasiyet edebilir. İbra vasiyeti ile vasiyetçi borçlusunun borçtan kurtarılmasını sağlamaktadır. İbra vasiyetinde, gene bir alacak temliki söz konusu olmaktadır; fakat burada bu alacağın borçlusu bizzat vasiyet alacaklısıdır. Bu bakımdan iki ihtimal vardır: Vasiyet alacaklısı ya vasiyetçiye borçludur veya diğer bir kişinin borçlusudur. 9- Tedarik etme vasiyeti. Terekede bulunmayan bir malı vasiyet alacaklısına tedarik etmeye ilişkin mal vasiyetine, kısaca, tedarik etme vasiyeti denebilir. Bir örnekle durumu aydınlatalım: Mirasbırakan öğrencisine bir bilim kitabı vasiyet etmiştir, fakat bu kitap terekesinde yoktur. 517. maddenin 3. fıkrasındaki yorum kuralına göre, mirasbırakanın tasarrufundan aksi anlaşılmadıkça, vasiyeti ifa ile yükümlü kişi (mirasçı veya ön vasiyet alacaklısı), böyle bir halde vasiyeti ifa 6 / 61

borcundan kurtulur. Bu gibi durumlarda, vasiyetçinin ne istediğinin araştırılması gerekir. Vasiyetçi bu kitabın muhakkak surette öğrencisine verilmesini istemişse, mirasçı bu kitabı bulup vasiyet alacaklısına vermekle yükümlüdür. MK. m. 517, f. 3 bir karine koymaktadır: Vasiyet olunan mal terekede yoksa, mirasbırakanın aksini istediği ispat edilmedikçe, vasiyet borçlusu borcundan kurtulur. Bunun aksini ispat vasiyet alacaklısına düşer. Böyle bir ispat bazı hallerde kolay olur. Örneğin, vasiyet ettiği malın (kitabın) terekede bulunmadığını vasiyetçi biliyor idi ise, onun istediği hiç şüphesiz bunun mirasçı tarafından tedarik olunarak (satın alınarak) vasiyet alacaklısına verilmesidir. 10- Sigorta vasiyeti. Sigorta vasiyetinde, mirasbırakanın kendisi lehine yaptığı bir sigortayı veya sigorta menfaatini (tazminatını) diğer bir kişiye vasiyet etmesi söz konusu olmaktadır. ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA KOŞULLAR VE YÜKLEMELER Koşul halinde, işlemin hüküm ifade etmesi, gerçekleşmesi gelecekteki şüpheli bir olaya bağlanmaktadır. Örneğin, mirasbırakan, bir kitap yayınlaması koşulu ile (A)'yı mirasçı atamakta veya ona mal vasiyet etmektedir. Bu kişinin mirasçı veya vasiyet alacaklısı olabilmesi kitabının yayınlanmasına bağlıdır. Yükleme ise, lehine tasarruf yapılan kişiye belirli bir şeyin yapılması veya yapılmamasının yükletilmesidir. Yükleme ile üçüncü kişi lehine, muhakkak surette, bir hak doğması gerekmez. Mesela, (A)'ya otuz bin lira verilmesini vasiyet eden mirasbırakan, cenaze töreninin yapılmasının sağlanmasını, mezarının yapılmasını, mektuplarının yakılmasını bu kişiye bir mükellefiyet olarak yüklemiş olabilir. Koşul ve yükleme tamamıyla farklı olmakla beraber, bazen aynı amacın elde edilmesine yarayabilirler. Örneğin, mirasbırakan üzerinde uzun süredir çalıştığı eserin yayınlanmasını istemektedir; bunu ister bir koşul, ister bir yükleme yolu ile lehine bağış yaptığı kişiye yükleyebilir: "Eserimi yayınlaması koşulu ile (A)'ya yirmi bin lira vasiyet ediyorum." demiş olması halinde, bu tasarruf şarta bağlı bir mal vasiyeti niteliğindedir; buna karşılık, "(A)'ya yirmi bin lira vasiyet ediyorum, (A)'da benim eserimi yayınlayacaktır" şeklindeki bir tasarruf ise, mükellefiyet yüklü bir mal vasiyetidir. Koşul talik eder (geciktirir) fakat ilzam etmez(borçlandırmaz); mükellefiyet ilzam eder(borçlandırır) fakat talik etmez(geciktirmez). Koşul daima ikincil bir nitelik taşır, yani esas bir işleme ikincil olarak konabilir, esas teşkil eden işlem veya tasarruf bulunmadan koşul olamaz veya esas işlem batıl olduğu takdirde, koşul da hüküm ifade etmez. Halbuki yükleme esas bir işlemin fer'i niteliğinde olabileceği gibi (bağımsız olmayan yükleme), tek başına da var olabilir (bağımsız yükleme). 7 / 61

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA KOŞUL 1-Koşulla yapılamayan işlemler: Bazı işlemler koşula bağlı olarak yapılamazlar, nitelikleri itibarı ile buna imkan yoktur. Doktrinde bunlara "koşula karşı gelen" (koşula düşman) işlemler denmektedir. Bu gibi işlemlerin gelecekteki bir olaya bağlı olarak, askıda kalmaya tahammülleri yoktur, bunların muhakkak surette kesin olmaları gerekir. Mesela, evlenme, evlat edinme, tanıma gibi işlemler böyledir; bunlar koşulla yapılmazlar. Miras hukukunda da, koşula bağlanamayacak işlemler vardır. MK. m.609/2 gereğince, mirasın reddi şartlı olarak yapılamaz; aynı şekilde, mirasın kabulü de aynı esasa tabidir, koşula bağlı kılınamaz. 2-Geciktirici koşul, bozucu koşul: Gelecekteki doğumu şüpheli olay, geciktirici bir koşul mahiyetinde olabileceği gibi, bu bir bozucu koşul da teşkil edebilir. Bunu anlamak bir yorum işidir. Örneğin, vasiyetçinin (A) lehine yaptığı mal vasiyetini bu kişinin Hukuk Fakültesini bitirmesi koşuluna bağlaması halinde, buradaki koşul geciktirici midir, yoksa bozucu mudur? Olabilir ki, mirasbırakan vasiyet ettiği malın (A)'ya verilmesini, ancak fakülteyi bitirme sınavlarında başarı sağlayamazsa, bunun ondan geri alınmasını istemiştir, bu takdirde, bir bozucu koşul söz konusu olur. Aksi halde, geciktirici koşul varsayılır. 3-Yasak olan koşullar: a - Kanuna, ahlâk ve adaba aykırı koşullar: İsviçre - Türk hukuklarına göre, ölüme bağlı tasarrufun kanuna, ahlâk ve adaba aykırı bir koşula bağlı kılınması halinde, hem koşul hem de tasarruf hükümsüzdür. Mesela, bir kimseyi öldürmesi veya zina yapması koşulu ile vasiyet yapılması halinde, koşul da, vasiyet de hükümsüzdürler. Ayrıca, kişilik haklarını ihlal eden veya bunlara bir tecavüz niteliğinde bulunan koşullar da aynı sonucu doğururlar. BK m.155 ile MK: m.515/2 arasındaki önemli bir hüküm farklılığı da burada görülür. Kanuna veya ahlâka aykırı bir koşulun varlığı, BK 155 uyarınca sözleşme veya hukuki işlemi batıl yapar. Ölüme bağlı tasarruflarda ise, bu bir butlan hali teşkil ötmez, diğer bir anlatışla, bu çeşit bir koşula bağlanan ölüme bağlı tasarruf kendiliğinden hükümsüz değildir, bunun ancak ilgililer tarafından iptali talep ve dava olunabilir. Mesela bir kişi intihar etmeden önce yazdığı vasiyetnamesinde, nişanlısını baştan çıkaran ve intiharına sebep olan (B)'yi öldürmesi koşulu ile (A)'ya otuz bin lira vasiyet ettiğini bildiriyor. Hukukumuza göre, böyle bir halde, koşul hükümsüz olduğu gibi, ayrıca vasiyetin de bu sebeple iptali talep ve dava olunabilir. Farz edelim ki, bu kişi vasiyet yolu ile değil, fakat sağlararası bir işlem ile ve böyle bir koşulla (A)'ya otuz bin lira bağışlamıştır; burada, bağışlama batıldır, kendiliğinden hükümsüzdür. b - İmkansız koşullar: Tasarruf yapıldığı sırada, koşulun gerçekleşmesi esasen imkansız bulunuyor idi ise, böyle bir koşul yok sayılır. Çünkü koşulun gerçekleşmesi için varlığı gereken belli bir olayın bulunup bulunmayacağına ilişkin şüpheli bir durum yoktur, aksine, bunun gerçekleşmeyeceği, imkansız olduğu bellidir. Bu sebeple, gerçekleşmesi imkansız koşul, bir geciktirici koşul ise, tasarrufu hükümsüz kılar, bozucu bir koşulda ise, sadece koşul yok sayılır, 8 / 61

hukuki tasarruf kesin olarak (koşulsuz) hüküm ifade eder. Koşulun gerçekleşmesi sonradan imkansız hale gelirse, bu takdirde, koşul düşer, hükmünü kaybeder. c - Anlamsız ve tamamen rahatsız edici (sıkıcı) koşullar: MK. m. 515'in son fıkrası gereğince, faydasız veya yalnız başkasını sıkan (rahatsız eden) koşullar hükümsüzdür, bu gibi koşullar yok farz edilirler. Örneğin, mirasbırakan mallarını (A)'ya vasiyet ediyor ve bu kişinin her gün iki saat ağlamasını veya bu kişinin frank giyerek her gün Taksim meydanından geçmesini şart ediyor. Bu gibi koşullar anlamsız ve sıkıcı şartlardır. Kanunumuzun bu konudaki hükmüne göre, böyle bir halde, yalnız koşul hükümsüzdür, buna karşılık ölüme bağlı tasarruf geçerlidir. Burada, koşul kendiliğinden hükümsüz olup, bunun iptalini dava etmeye gerek yoktur. 4-Koşulun gerçekleşmesinden önceki aşama: Koşulun gerçekleşmesinden önce, durum askıdadır. Geciktirici bir koşulun bulunması halinde, koşulun gerçekleşmesinden önce hiçbir hak doğmaz. Buna rağmen, böyle bir koşulla mirasçı atanan veya lehine mal vasiyet edilen kişiye birtakım ön haklar tanınması gerekebilir. BK. m. 150, f. 1'de, "şart gerçekleşinceye kadar borçlu borcun layıkı veçhile edasına mani olacak her türlü tasarruftan kaçınmakla (içtinap etmekle) mükelleftir", denmektedir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında da, "şarta bağlı hakkı tehlikeye giren alacaklının, hakkının muhafazası için, gerekli tedbirleri talep edebileceği" açıklanmıştır. Gene aynı maddenin üçüncü fıkrasında, "şartın gerçekleşmesinden önce yapılan her temliki tasarruf, şartın gerçekleşmesini ihlâl ettiği ölçüde batıl olur" denmektedir. 5-Koşulun gerçekleşmesi: İşlemin askıda olması hali, müspet olarak, koşulun gerçekleşmesi ile sona erer veya menfi olarak koşulun gerçekleşmesine imkan kalmaması ile son bulur. a - Koşulun gerçekleşmesine imkan kalmadığının varsayılması: Bu konuyu düzenleyen BK. m. 154'ün kenar başlığı "hileli muhalefettir. Bir bağışlamanın veya ölüme bağlı tasarrufun koşula bağlı kılınmış olması halinde, belirli bir kişi veya kişiler genellikle koşula bağlı olarak bir borç altına girmektedirler. Koşul gerçekleşirse, bu kişinin borcu ifa etmesi gerekecektir. Koşulla borçlu olan kişinin veya koşulun gerçekleşmesi ile menfaatleri zarar görecek olan kişilerin bu koşulun gerçekleşmemesi için ellerinden geleni yapmaları mümkündür. Bu durumu göz önüne alan Kanunumuz, bu gibi fiil ve davranışları önlemek ve etkisiz hale getirmek maksadı ile BK. m. 154'de, koşulun gerçekleşmesine iyiniyete aykırı bir şekilde engel olunması halinde, koşulun gerçekleşmiş sayılacağı hükmünü koymuştur. Örneğin, mirasbırakanın lehine mal vasiyet ettiği kişinin çalıştığı işte yükselmesi ve önemli bir mevkie erişmesi koşulu ile bu vasiyeti yapmış olması durumunda, koşul gerçekleşirse, mirasçı mal vasiyetini ifa etmekle borçlu olacaktır. Mirasçının, bunu önlemek için, yasal olmayan birtakım teşebbüslere girişmesi, vasiyet alacaklısının bütün çalışmalarını kırması, onun hakkında birtakım iftiralar ileri sürmesi, aleyhine yalan yere şahitlik etmesi hallerinde, koşul gerçekleşmiş sayılmak gerekir. 9 / 61

b - Gerçekleşen koşulun geçmişe etkili olmaması: Fransız Medeni Kanunu, koşulun gerçekleşmesi halinde bunun hükümlerinin geçmişe etkili olacağı esasını kabul etmektedir. Hukukumuzda ise, bunun aksi geçerlidir. BK. m. 149, f. 2 gereğince, taraflar aksini kararlaştırmış olmadıkça, hukuki işlem koşulun gerçekleşmesi anından itibaren hüküm ifade eder. Aynı kural ölüme bağlı tasarruflardaki koşullar hakkında da geçerlidir. Örneğin, mirasbırakan evini geciktirici bir koşulla (A) ya vasiyet etmiştir. Koşul vasiyetçinin ölümünden üç yıl sonra gerçekleşmişse, evin vasiyet alacaklısına geçişi işlemi bu andan sonra yapılacaktır; bu üç yıl içinde vasiyet olunan malın getirdiği gelirler vasiyet alacaklısına değil, mirasçıya aittir. Bu kurallar tamamlayıcı nitelikte olup, vasiyetçi, ölüme bağlı tasarrufunda, bunun aksini emredebilir. YÜKLEMELER Mal vasiyeti, vasiyet alacaklısı lehine bir alacak hakkı doğurduğu halde, yüklemede bundan faydalanacak kişiler bir alacak hakkı kazanmazlar. Burada, bir ifa alacağı yoktur, fakat ifayı talep hakkı vardır. Yükleme halinde, bir malvarlığının veya bir malın geçişi söz konusu olmaz. Bir Federal Mahkeme kararının konusunda olduğu gibi, mirasbırakanın köşkünü ölümünden sonrası için o civarda rahiplerin istirahatına tahsis etmesi hususunda mirasçılarını yükümlü kılmış olması halinde, bir geçiş durumu yoktur, burada köşkün mülkiyeti mirasçıya veya vasiyet alacaklısına aittir, bu kişiler köşkü yükleme konusu amaca tahsis etmek zorundadırlar. Mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufu ile mükellefiyet yükleyebileceği kişiler, mirasçılar, vasiyet alacaklıları ve vakıflardır. Hak ehliyeti bulunmayan varlıklar, mesela hayvanlar da yüklemeden faydalanmak üzere gösterilebilirler. Bu da, yüklemenin mal vasiyetine göre diğer farklı bir özelliğidir. Çeşitleri: a - Bağımsız olan ve olmayan yüklemeler: Bağımsız yükleme, doğrudan doğruya yasal mirasçıları borç altına sokar. Burada, ölüme bağlı tasarruf olarak, sadece yükleme vardır. Diğer bir ifade ile vasiyetçinin yasal mirasçısına yüklediği mükellefiyetin yanında, bu kişinin lehine yapılmış herhangi bir ölüme bağlı tasarruf bulunmamaktadır. Buna bağımsız yükleme adı verilmektedir. b - Yükleme ve alt yükleme: Alt yükleme halinde durum şudur: Mirasbırakan, mirasçı veya vasiyet alacaklısına bir mükellefiyet yüklemiştir, bu yüklemeden faydalanacak kişilere ayrıca bir mükellefiyet yüklenmiştir. Bu konuya ilişkin bir örneği, daha önce de belirtmiş olduğumuz, İsviçre Federal Mahkemesinin bir kararından alabiliriz. Burada, mirasbırakan köşkünü mirasçılarına bırakmış ve bunlara o civardaki kilise rahiplerinin dinlenmek suretiyle bu köşkten faydalandırılmaları mükellefiyetini yüklemiştir; vasiyetçi ayrıca bu kilise mensuplarını da o kilisede her gün kendisinin ruhuna dua etmekle yükümlü kılmıştır. Bu sonuncu yükleme, bir alt yüklemedir. c - Ölüme bağlı tasarruflarda ve sağlararası işlemlerde yüklemeler: Yükleme, yalnız ölüme bağlı tasarruflarda değil, fakat sağlararası (ölüme bağlı olmayan) işlem ve bağışlamalarda da bulunabilir. Fakat yüklemenin bağışlama sözleşmesinin niteliğini değiştirmemesi gerekir. 10 / 61

Yüklemenin İfasının Talebi: MK. m. 515, f. 1 gereğince, haklı bir menfaati olan herkes yüklemenin yerine getirilmesini isteyebilir. Burada özel bir talep ve dava söz konusu olmaktadır, bununla sadece yüklemenin ifası istenir, fakat bir hak iddia olunamaz. Malvarlığına ilişkin veya parasal bir menfaat yanında, haklı bir manevi ya da ahlaki menfaat de, ilgili sıfatı ile dava açmak hakkını verebilir. Yüklemenin ifası ile yalnız doğrudan doğruya olan bir ilgi ve menfaat, bu talep hakkını verir. Mirasbırakanın tasarrufunda ismen gösterdiği kişi, kurum ve varlıklar için böyle bir ilgi ve menfaat var sayılır. Bunun gibi, mirasçıların, vasiyet alacaklısının, mirasbırakanın hısımlarının, yakın arkadaşlarının, vasiyeti yerine getirme görevlisinin, mirası resmen yönetmekle görevli memurun, yüklemeyi ifa etmek veya ifayı talep etmek hakları vardır. İleride çıkacak güçlükleri düşünerek, yüklemenin ifasını sağlama bağlamak için, vasiyetçinin elinde bazı imkanlar vardır. Birinci olarak, mirasbırakan bir vasiyeti yerine getirme görevlisi tayin ederek, yüklemenin ifasını ona görev olarak verebilir. İkinci olarak, mükellefiyet yüklediği mirasçı veya vasiyet alacaklıları bunu yerine getirmedikleri takdirde, mirastan yoksun olacaklarını vasiyetçi ölüme bağlı tasarrufunda bildirebilir. Buna "mahrum edici kayıtlar" adı verilir. Mahrum edici kayıtlar, fikrimizce, bir koşul niteliğindedirler. Burada, mirasbırakan yüklemenin ifası bozucu şartı ile belirli bir kişiyi mirasçı veya vasiyet alacaklısı olarak tayin etmektedir. Böyle bir kayıt geçerlidir. Bunun esasen, vasiyetçinin son isteklerinin gerçekleşmesi ve yüklemenin ifasının sağlanması açılarından faydası da vardır. Yüklemenin devam süresi hakkında kanunda hüküm yoktur. Kanuna, ahlak ve adaba aykırı yüklemeler, ifası imkansız yüklemeler, anlamsız ve sıkıcı yüklemeler yasaktır. ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA İKAMELER I- YEDEK MİRASÇI ATAMA(ALELADE İKAME): MK. m. 520 gereğince, tasarrufu yapan kimse, mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kişinin kendisinden önce ölümü veya mirasın herhangi bir sebeple iktisap edilmemesi halinde, bu kişilerin yerine geçmek üzere bir veya birkaç kişiyi tayin edebilir. Mirasbırakan belirli bir kişiyi, (A)'yı mirasçı atıyor veya bunun lehine mal vasiyeti yapıyor; fakat bu kimse vasiyetçiden önce ölmüş olduğundan veya mirastan yoksun bulunduğundan veya mirası reddettiğinden, bu tasarruftan faydalanamıyor. Burada, (A)'nın mirasçı veya vasiyet alacaklısı olmaması halinde, vasiyetçi diğer bir kişinin (B)'nin onun yerine geçmesini istemektedir. İşte bu tasarruf, yedek mirasçı atamasıdır. B de yedek mirasçıdır. Mirastan yoksunluk halinde de, yedek mirasçı söz konusu olabilir. Alelade ikame, geciktirici şarta bağlı bir ölüme bağlı tasarruf niteliğindedir. Yedek mirasçı olarak, mirasçı veya vasiyet alacaklısı olamayan kişinin yerine geçmek üzere, tek bir kişiyi belirlenebileceği gibi, birden fazla kişi de belirlenebilir. Burada iki ihtimal vardır. Birincisi, vasiyetçinin ölüme bağlı tasarrufunda, (A)'nın mirasçı olmaması halinde, (B), (C), (D)'nin onun yerine mirasçı olmaları istenmiş olmasıdır. Burada, (A)'nın yerine, (B, C, D) birlikte mirasçı olurlar. 11 / 61

İkincisi, (A)'nın mirasçı olmaması durumunda, birden fazla kişinin birbirini izleyerek, sıra ile mirasçı olabilmelerini mirasbırakanın beyan etmiş olmasıdır. Burada, mirasbırakan, (A) mirasçı olmazsa, onun yerine (B) olsun, (B) olmazsa (C) olsun, (C) olmazsa (D) olsun şeklinde bir tasarruf yapabilir. Birden fazla kişinin birlikte mi mirasçı oldukları, yoksa belirli bir sıraya göre, içlerinden yalnız birisinin mi mirasçı olduğu hususunu tayin edebilmek için, vasiyetçinin tasarrufuna bakmak, gerektiğinde onun bu konudaki irade beyanı yorumlanmak suretiyle, gerçek maksadının anlaşılmasına çalışmak gerekir. Yedek Mirasçıya ait çeşitli haller: Bu konuda şöyle bir ihtimal düşünülebilir. Mirasbırakan vasiyetnamesinde (A)'yı mirasçı atamış ve "ölümümde (A) hayatta değilse, onun yerine (B) mirasçı olsun" demiştir. Vasiyetçinin ölümünde (A) hayattadır, fakat mirası reddetmiştir. Vasiyetçinin yedek mirasçı atama sebebi olarak yalnız (A)'nın hayatta bulunmaması şartını koyması ve mirası red durumunu gözönünde tutmamış olması halinde, alelade ikame uygulanır mı? Alman MK. m. 2097 hükmüne göre, birinci ihtimal ikincisini de kapsar bu sebeple yukarıdaki olayda, yedek mirasçı var sayılır. Türk-İsviçre hukuklarında, bu konuda bir açıklık yoktur. Bir sonuca varmak için, vasiyetçinin iradesini yorumlamak ve şüphe halinde, yedek mirasçının varlığı lehine karar vermek doğru olur. İkinci mirasçı vasiyetçinin ölümü anında hayatta ise, fakat birinci mirasçı (A)'nın mirası reddetmesinden önce ölmüşse, durum ne olacaktır? Farzedelim ki, vasiyetçi 6 Haziran 1999 günü ölmüştür, birinci mirasçı (A) mirası 3 Eylül 1999'da reddetmiştir. Yedek mirasçı atama sebebi ile mirasın kendisine geçeceği (B) ise 8 Ağustos 1999'da ölmüştür. Böyle bir halde, fikrimizce, miras (B)'ye, onun ölümü ile de, onun mirasçılarına geçmesi gerekir. Zira Tuor'un dediği gibi, yedek mirasçılık ile atanan mirasçının vasiyetçinin ölümü anında sağ bulunması yeterlidir, ayrıca bunun mirasçının mirası reddettiği anda da hayatla olması şartı aranmamak gerekir. II - ART MİRASÇI ATAMA (FEVKALADE İKAME): MK. m. 521 hükmünün gösterdiği gibi, ölüme bağlı tasarruf yapan kimse, atadığı mirasçıya veya lehine mal vasiyet ettiği kişiye, mirası veya vasiyet olunan malı bir üçüncü kişiye devretmek mükellefiyetini yükleyebilir. Artmirasçılık, ölüme bağlı bir tasarruf olup, bununla vasiyetçi mirasını veya vasiyet ettiği belirli bir malı iktisap eden mirasçısını veya vasiyet alacaklısını, belirli bir süre sonra, bunu üçüncü bir kişiye devretmekle yükümlü kılmaktadır. Örneğin, vasiyetçi bütün malvarlığını (A)'ya bırakmış, evindeki kütüphaneyi de (B)'ye vasiyet etmiştir, fakat (A)'nın bu mirası iktisap etmesinden sonra ölümü halinde bu malların (A)'dan (C)'ye geçmesini, ayrıca (B)'nin iktisap ettiği kütüphanenin de, bunun ölümünde, (D)'ye verilmesini emretmiştir. Şu halde, artmirasçılıkta durum, yedek mirasçılıktan farklıdır. Yedek mirasçılıkta, mirasbırakanın atadığı mirasçı veya vasiyet alacaklısı mirası veya vasiyet olunan malı iktisap edemediği takdirde, mirasbırakanın gösterdiği diğer bir kişi onun yerine geçmektedir. Halbuki, artmirasçılıkta, vasiyetçi 12 / 61

ilk olarak, (A)'yı mirasçı veya vasiyet alacaklısı olarak tayin etmekte, ikinci olarak da, (B)'yi mirasçı veya vasiyet alacaklısı olarak göstermektedir. Bunlardan her ikisi de yani gerek (A), gerek (B), sırası ile mirasçı veya vasiyet alacaklısı olacaklar ve tereke malını iktisap edeceklerdir. Artmirasçılıkta iki mirasçı vardır. Bunlardan birincisi "ön mirasçı", diğeri de "art mirasçı dır. Artmirasçılıkta miras, iki defa geçmektedir. Birincisi, mirasın açılması yani vasiyetçinin ölümü anında, mirasın ön mirasçıya geçmesidir. İkincisi, mirasın daha sonra art mirasçıya geçmesidir. Bu ikinci geçiş anını mirasbırakan ölüme bağlı tasarrufunda tayin eder. Bu genel olarak, ön mirasçının ölümü anıdır fakat mirasbırakan başka bir gün veya tarih de tespit edebilir. Bu konuda şu noktaya dokunalım: Art mirasçı, ön mirasçının değil, fakat mirasbırakanın mirasçısıdır. Bu sebepledir ki, art mirasçının tayini ön mirasçıya bırakılamaz; zira ön mirasçı mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufunu tamamlamaya veya değiştirmeye yetkili değildir. Ön mirasçıdan sonra gelecek art mirasçıyı, mirasbırakan tek bir kişi olarak tayin edebileceği gibi, bunun birden fazla olmasını da emredebilir. Bu takdirde, art mirasçılar ancak müşterek mirasçı olabilirler; yedek mirasçılığın aksine olarak, artmirasçılıkta, birden fazla mirasçıların birbirini izleyerek mirasçı olmalarını kanunumuz kabul etmemiştir. Biraz sonra da açıklanacağı üzere, artmirasçılık ancak bir dereceli olabilir ve bu yalnız art mirasçıya geçer. Mirasbırakanın mallarının art mirasçıdan diğer bir art mirasçıya geçmesini Kanunumuz kabul etmemiştir. Artmirasçılık, saklı payı ihlâl ettiği ölçüde tenkise tâbidir. Bir görüşe göre, artmirasçılık şarta veya ecele (tayin olunan bir sürenin geçmesine) bağlı bir mirasçı ataması veya mal vasiyeti niteliğindedir. Ön mirasçının hakkı bozucu şarta bağlı bir hak niteliğinde olduğu halde, son mirasçının hakkı geciktirici şarta bağlı bir haktır. Bu suretle, birbirinden farklı olan bozucu ve geciktirici şartlar artmirasçılıkta birleşmektedirler. Bu görüş tenkit edilmekte ve bu şekilde şartlı mülkiyet hakkının İsviçre (Türk) hukuk sistemi ile bağdaşmasının mümkün olmadığı, bunun taşınırlardaki teslim, taşınmazlardaki tescil mekanizması ile uyuşamayacağı söylenmektedir. Gerçekten, Hukukumuza göre ön mirasçının tereke eşyası üzerindeki hakkı bir mülkiyet hakkıdır, bu hak şarta bağlı bir hak olsaydı, bunun tapuya tescili mümkün olmazdı. Fikrimizce, bu konuda, mirasın ön mirasçıdan art mirasçıya geçirilmesi yükümlülüğü bulunmaktadır, zamanı gelince özel bir malvarlığı olan ikameli mallar bütünü itibarı ile kendiliğinden art mirasçıya geçerler. Bu görüşün, şart kavramına bağlanması zorunlu değildir, bunun bir mükellefiyet olarak alınması kanaatimizce mümkündür. MK. m. 521, f. 2, gereğince artmirasçılık yalnız bir dereceli olabilir. Bu sebeple, vasiyetçi yalnız ön mirasçıya mirası devir mükellefiyetini yükleyebilir, art mirasçıya böyle bir mükellefiyet yükleyemez. Diğer bir anlatışla, fevkalade ikame tasarrufu ile mirasbırakanın terekesi ancak ön mirasçı (A)'dan art mirasçı (B)'ye intikal edebilir (B)'den (C)'ye geçemez. 13 / 61

MK. m. 522, f. 2 hükmü, bu kuralın bir istisnasını teşkil eder. Buna göre, mirasın art mirasçıya geçişi için bir süre konmuş olup da, ön mirasçı bu sürenin dolmasından önce ölmüş bulunuyorsa, teminat vermek şartı ile miras bunun mirasçılarına geçer. Burada hal ve vaziyet icabı olarak, istisnaen iki dereceli ikame kabul edilmiştir. İnşai (kurucu) ikameler: Vasiyetçi, bazen açık olarak bir ikame yapmaz, fakat onun son isteklerini yerine getirmek ancak fevkalade ikame ile mümkün olabilir. Bu türlü tasarruflara doktrinde "inşai (kurucu) ikameler" adı verilmektedir. Vasiyetçinin mirasçı atadığı veya lehine mal vasiyet ettiği kimse henüz doğmamış veya ana rahmine düşmemişse, fakat ileride dünyaya gelmesi muhtemelse, bu takdirde, bu ölüme bağlı tasarruf ancak bir kurucu ikame ile gerçekleşebilir. Böyle bir halde, mirasçı veya vasiyet alacaklısı tereke mallarını, devir ile yükümlü bir mirasçı veya vasiyet alacaklısı (ön mirasçı, ön vasiyet alacaklısı) gibi-iktisap edecek ve çocuk ileride doğunca, yapılmış olan bağışı ona devredecektir. MK. m. 583, f. 2 gereğince, mirasbırakan tarafından tayin edilmemiş bulunuyorsa, yasal mirasçılar ön mirasçı durumundadırlar. Bu hususta şu noktaya işaret etmek yerinde olacaktır. Vasiyetçinin ölümü anında, atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı, henüz doğmamış olmakla beraber, ana rahmine düşmüş bulunuyorsa, bu takdirde, fevkalade ikameye (kurucu ikameye) ihtiyaç ve gerek yoktur; çünkü cenin sağ doğmak şartı ile hak ehliyetine sahiptir ve bu sebeple doğrudan doğruya mirasçıdır. Fevkalade ikamenin açılmasından önceki safha: Ön mirasçının hukuki durumu ve tereke malları üzerindeki hakkı, intifa hakkı sahibinin durumuna ve haklarına benzetilebilir. Ön mirasçı, tıpkı bir intifa hakkı sahibi gibi, belirli bir süre miras mallarından faydalanacak, sonunda onun hakkı son bulacak ve art mirasçı tereke mallarına malik olacaktır. Fakat kanunumuz bu düşünce tarzını kabul etmemiş, ön mirasçının, bir intifa hakkı sahibi değil, fakat mirasçı sıfatı ile terekenin maliki olduğunu açıklamıştır. BK. m. 150, f. 3 hükmünün, kıyas yolu ile uygulanması mümkündür. Buna göre, şartın gerçekleşmesinden önce yapılan her temlik tasarrufu, bu şartın gerçekleşmesini önlediği ölçüde, batıldır. İkame açılır açılmaz, art mirasçı bu tasarrufların iptalini talep edebilir. Fakat ön mirasçı yapacağı tasarruflar için art mirasçının muvafakatini almışsa, bu takdirde, bunlar geçerli olurlar, art mirasçı iptal talebinde bulunamaz. Ön mirasçının tasarruf işlemleri (temlikleri) geçerli olduğu takdirde, terekeden çıkan eşya veya mal yerine, temlik işlemi ile elde edilen menfaat ve diğer mallar geçer. Örneğin, ön mirasçının terekedeki malları satarak bir ev satın alması halinde, art mirasçıya bu evin mülkiyeti devrolunmak gerekir veya bazı tereke mallarının satılması durumunda, bunların satış bedelleri, terekeden çıkan malların yerine geçerler. İkamenin açılmasından önceki safhada, art mirasçının hakkı beklenen bir haktır. İkame açılmadan önce, yani miras ön mirasçının mülkiyet ve tasarrufu altında iken, art mirasçı aşağıdaki koruyucu 14 / 61

tedbirlerin alınmasını isteyebilir. Beklenen hak, esasa ilişkin olarak, ikamenin açılmasında ve bu anda, art mirasçının mirası, kazanması bakımından önemlidir. Kanunumuz, art mirasçının durumunu kuvvetlendirmek amacı ile bazı tedbirler düşünmüştür. aa - Defter tutulması: MK. m. 523'ün emredici hükmüne göre, fevkalade ikame halinde, sulh mahkemesi mirasın bir defterini tutar. Diğer defter tutma hallerinden farklı olarak, fevkalade ikame konusunda, sulh mahkemesi, herhangi bir talebe gerek olmaksızın, re'sen (kendiliğinden) defter tutacaktır. Art mirasçı için bir tehlike bulunmasa bile, defterin tutulması gerekir. bb - Güvence verme yükümlülüğü: Mirasbırakan aksini emretmiş olmadıkça, ön mirasçı güvence vermekle yükümlüdür ve ancak yeter derecede güvence göstermiş olduğu takdirde, miras ön mirasçıya teslim edilir. Taşınmazlarda bu güvence, mirası geçirme yükümlülüğünün tapu kütüğüne şerh verilmesiyle de sağlanabilir. Art mirasçı için herhangi bir tehlike bulunmasa bile, ön mirasçı güvence vermekle mükelleftir. Ön mirasçısından güvence istenmemesini bildirmekle, diğer bir deyişle ön mirasçıyı güvence mükellefiyetinden kurtarmakla, vasiyetçi onun bu mirastan serbestçe faydalanmasını istemiş olabilir. Buna, özellikle, ön mirasçının sağ kalan eş olması halinde rastlanır. Mirasbırakanın bunu açık olarak beyan etmiş olması şartı ile art mirasçının talep ettiği güvence ve diğer tedbirleri ön mirasçı reddedebilir; zira mirasbırakanın tasarrufu ile o bunlardan muaf tutulmuştur. Yalnız, defter tutulması bunun dışındadır, bu bütün hallerde geçerlidir. Vasiyetçi, art mirasçının hakkını, ön mirasçının faydalanmasından sonra tereke mallarından arta kalan bakiye ile de sınırlandırabilir. Burada, eğer ön mirasçı mirasbırakandan iktisap etmiş olduğu miras mallarından geriye bir şey bırakırsa, fevkalade ikamenin açılmasında, art mirasçı buna malik olur, bir şey kalmazsa, o da bir şey alamaz. Doktrinde buna "bakiyeye ilişkin fevkalade ikame" denmektedir. Bakiyeye ait fevkalade ikame, Alman MK.'unda açık olarak düzenlendiği halde, İsviçre - Türk MK.'larında bu konuda bir hüküm yoktur, fakat bunun varlığı ve geçerliliği isviçre hukukunda da genel olarak kabul edilmektedir. Fikrimizce, Türk hukukuna göre de, vasiyetçi ölüme bağlı tasarrufu ile bakiyeye ilişkin bir fevkalade ikame tasarrufu yapabilir, buna yasal bir engel yoktur. Bakiyeye ilişkin fevkalade ikamede, ön mirasçı kendisine geçen miras mallarının gelirlerinden faydalanabileceği gibi, ana sermayeyi de tüketebilir, tereke malları üzerinde tasarruf işlemleri de yapabilir. Bu yetki kendisine mirasbırakan tarafından tanınmış olduğundan, art mirasçı bunların iptalini talep edemez; çünkü ancak ön mirasçının faydalanma, tüketim ve tasarrufundan artan bakiye art mirasçıya geçecektir. Ancak, Federal mahkemenin bir kararında da dendiği gibi, on mirasçının, vasiyetçinin güttüğü gaye ile bağdaşmayan bağışlamaları (mesela ön mirasçının bu malları vasiyetname ile başkasına bağışlaması) veya mutad bağışlamaların normal ölçü ve sınırlarını aşan sağlararası bağışlar yapmaması gerekir. Bunun gibi, ön mirasçının art mirasçıya geçirmekle yükümlü bulunduğu malları kötüniyetle veya hileli bir şekilde ortadan kaldırması veya zarara sokması halinde, art mirasçıya karşı MK. m. 2, f. 2'deki hakkın kötüye kullanılması yasağı 15 / 61

kuralı ileri sürülebilir. Ön mirasçı, tereke malları üzerinde karşılıksız tasarruflar (bağışlamalar) yapabilir mi? Bu konuda, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufuna bakmak ve bunun yorumundan çıkacak sonuca göre hareket etmek gerekir. cc Mirasın resmen yönetimi: Ön mirasçı yukarıda anılan tedbirlere uymadığı takdirde, mirasın yönetimi ondan alınır ve mahkeme tarafından resmen idare olunur. MK 523 gereğince, fevkalade ikame sebebi ile mirasın idaresi için iki şart aranır. Birincisi, ön mirasçının teminat vermemesi veya verememesidir. İkincisi, ön mirasçının art mirasçının haklarını tehlikeye düşürecek tasarruflarda bulunmasıdır. Burada bir zararın doğması şart değildir, tehlikenin varlığı yeterlidir. Fevkalade ikamenin açılması: Ölüme bağlı tasarrufla aksi belirtilmiş olmadıkça, fevkalade ikame ön mirasçının ölümü ile açılır. Mirasbırakan, fevkalade ikamenin açılması için, ön mirasçının ölümünden başka bir anı da tayin edebilir. Mesela, vasiyetçi, ölümümden on yıl sonra miras art mirasçıya geçsin veya 9 Nisan 2008'de ikame açılsın, şeklinde bir tasarruf yapabilir. Böyle bir müddet tayininde, ön mirasçı sürenin dolmasından önce ölürse, MK. m. 522, f. 2 gereğince, teminat göstermek şartı ile miras ön mirasçının mirasçılarına geçer ve müddetin bitiminde de art mirasçıya intikal eder. Art mirasçı ikamenin açılmasından önce ölürse, kendisine geçmesi beklenen haklar ortadan kalkar ve ön mirasçı kesin olarak terekeye sahip olur. Bu sonuç, MK. m. 580'de yazılı bulunan miras hukukunun esas kuralının bir uygulaması niteliğindedir. Buna göre, miras hakkının geçişi için, hak sahibi olan kişinin bu geçiş anında hayatta olması, beklenen hakların gerçekleşmiş (kazanılmış, müktesep) birer hak haline gelmeleri şarttır, Önceden ölüm halinde olduğu gibi, ikamenin açılmasında art mirasçı diğer bir sebeple de mirası kazanamıyorsa, mesela mirastan yoksun bulunuyorsa veya ikamenin açılması için vasiyetçinin koyduğu şartın veya beklenen olayın gerçekleşmesi imkansız bir hale gelmişse, bu takdirde de, ön mirasçı kesin olarak mirasçı ve malik olur, bunun ölümü ile de bu mallar kendi mirasçılarına geçer. Bu kural, tamamlayıcı niteliktedir; vasiyetçi bunun aksini emredebilir. Mesela, mirasbırakan "art mirasçım ön mirasçıdan önce ölürse veya diğer bir sebeple mirası iktisap edemezse, onun yerine, art mirasçımın mirasçıları geçsin" diyebilir. Vasiyetçi, bir kişinin yerine diğer birini ikame edince, onun isteği, bu kişinin tereke eşyasına malik olmasıdır. Eğer başkalarının da bundan faydalanmasını istiyorsa, mirasbırakanın bunu açık olarak beyan etmiş olması gerekir. Bunu açıklamamış bulunuyorsa, vasiyetçinin yalnız art mirasçının mirasçı olmasını arzu ettiği sonucuna varılır. Ön mirasçının mirası iktisap etmemesi veya edememesi, mesela bunun vasiyetçiden önce ölmesi veya mirası reddetmesi veya mirastan yoksun olması halinde, MK. m. 525/son gereğince, art mirasçı doğrudan doğruya mirasçı olur. Bu kural fevkalade ikamenin alelade ikameyi de içine aldığı şeklinde ifade olunabilir. Bu hüküm de tamamlayıcı mahiyettedir. Vasiyetçi, bu gibi ihtimalleri düşünerek, ön mirasçının mirasçı olmaması halinde, onun yerine (B)'yi ikame ettiğini, (B)'den sonra da mirasın art mirasçıya geçeceğini açıklayabilir. Burada, alelade ikame ve fevkalade ikame birlikte bulunmaktadır. 16 / 61

Fevkalade ikame açılınca art mirasçı, mirasçı sıfatını kazanır. Doktrinde üstün olan görüşe göre, art mirasçı, ön mirasçının değil, fakat mirasbırakanın mirasçısıdır. Art mirasçının vasiyetçinin mirasçısı ve halefi olması sebebi ile mirasbırakanın borçları da, şayet bunlar terekeden ödenmemiş bulunuyorlarsa, art mirasçıya geçer. Ön mirasçı bu borçları şahsen ödemişse, bu takdirde, art mirasçıya teslim edilecek mallar üzerinde, ödenen borçlar ölçüsünde bir indirim yapmak gerekir. Fevkalade ikamenin açılması anında, ön mirasçının malvarlığı iki kısma ayrılacaktır. Birinci kısım, ön mirasçının mirasbırakandan iktisap ettiği malları kapsar, bunlar art mirasçıya geçeceklerdir. Ön mirasçının malvarlığının ikinci kısmı ise, şahsına ait mallardır, bunlar da kendi mirasçılarına geçecektir. İkamenin açılması ile ön mirasçıda bulunan mirasbırakandan gelmiş olan mallar kendiliğinden art mirasçıya geçerler, art mirasçı, bu anda, bunların maliki durumuna geçer. Bu malların, esas itibarı ile aynen teslimi gerekir. Aynen teslim mümkün değilse, ifanın nakden yapılması gerekir; diğer bir ifade ile terekeden çıkan malın yerine geçen şeylerin verilmesi gerekir. Aradaki zamanda bunlarda meydana gelen semereler ön mirasçıya aittir. Tereke eşyası harap olmuşsa, bunun mutad olan eskime ve yıpranmasından ön mirasçı sorumlu değildir; buna karşılık, kusuru ile sebebiyet verdiği zararlardan ön mirasçı sorumludur. MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMELERİ Mirastan feragat sözleşmesi, mirasbırakanla mirasçısı arasında yapılan ve mirasçının miras hakkından vazgeçmesine ilişkin bulunan bir sözleşmedir. Feragat sözleşmeleri, tam manası ile bir miras sözleşmesi niteliğinde değildirler. Miras sözleşmesi ile genel olarak vasiyetçinin malları üzerindeki ölüme bağlı tasarrufu anlaşılır. Halbuki feragat sözleşmesi ile, bir mirasçı saklı pay ve miras hakkından vazgeçmektedir. Feragat sözleşmesinin, miras sözleşmesi (resmi vasiyet) şeklinde yapılması şarttır. Bu kural Yargıtay'ın bir içtihadı birleştirme kararında da açıklanmıştı. Miras sözleşmeleri gibi, feragat sözleşmeleri de bir taraflı veya iki taraflı olabilirler. İvazlı ve ivazsız feragat sözleşmeleri: İvazlı feragat sözleşmelerinde, yasal miras hakkından vazgeçen mirasçı bunu bir ivaz (menfaat) karşılığında yapmaktadır. Doktrinde genel olarak kabul olunduğu üzere, bu tek bir hukuki işlemdir; burada, bir feragat sözleşmesi, bir de borç doğuran sözleşme olarak birbirinden ayrı sözleşmeler yoktur. Böyle bir sözleşme ile, mirasçı, miras hukuku açısından, beklenen hakkından (miras hakkından) vazgeçmekte, mirasbırakanın mirasçısı olmamayı kabul etmektedir ve bunu bir ivaz karşılığında yapmaktadır. Mirasçının miras hakkından, ivazlı olsun, ivazsız olsun, feragat etmesi, ancak mirasbırakanın ölümünden sonra hüküm doğurabilecektir. Bununla beraber, ivazlı feragat sözleşmelerinde, ivaz sözleşmenin akdi anında sağlararası bir işlem ile verilmekte veya bunun verilmesi taahhüt olunmaktadır. Bu sebepledir ki burada, hukuken miras hakkının tasfiyesinden söz edilir. Böyle bir halde, miras hakkından feragat, miras hakkının mirasbırakan tarafından satın alınması şeklinde de olabilir, bu da bir çeşit feragat sözleşmesidir. Yalnız, bu konuda, şu hususa dikkat etmek lazımdır; feragat sözleşmesi yalnız 17 / 61

mirasbırakanla mirasçısı arasında yapılır; mirasçının, bu konuda, üçüncü bir şahısla veya diğer bir mirasçı ile yaptığı sözleşme, mirastan feragat sözleşmesi değildir, fakat miras hakkının temliki sözleşmesidir. Miras sözleşmesi ivazsız (karşılıksız) da yapılabilir. Feragat sözleşmesinin tarafları: Feragat sözleşmesi, mirasbırakanla saklı paylı mirasçısı arasında yapılır ve mirasçının saklı pay ve miras hakkından vazgeçmesi sonucunu doğurur. Saklı paylı mirasçıların dışındaki şahısların mirastan feragat sözleşmesi yapmalarına ihtiyaç yoktur; çünkü saklı pay dışında vasiyetçi serbestçe ve tek taraflı olarak tasarruf edebilir, yapacağı bir vasiyetname ile mallarını dilediği kişiye bırakabilir. Feragat sözleşmesinin benzeri diğer hukuki işlemlerden ayırt edilmesi gerekir: a - İlk olarak, feragat sözleşmesini, mirasın reddinden ayırmak gerekir. Feragat sözleşmesi vasiyetçi hayatta iken yapılır ve bir sözleşme niteliğindedir. Mirası red ise, tek taraflı bir hukuki işlemdir ve mirasbırakanın ölümünden sonra, belli bir müddet içinde, mirasçının mirası kabul etmediğini (reddettiğini) tek taraflı olarak beyan etmesidir (MK. m. 605). b - Feragat sözleşmesi, mirasbırakanla mirasçı arasında yapılır. Bu sözleşmeyi, mirasçıların kendi aralarında yaptıkları sözleşmelerden ayırmak gerekir. Mirasçıların aralarında yaptıkları sözleşme, bunlardan birinin miras hakkından vazgeçmesine ilişkin bulunsa bile, bir feragat sözleşmesi değildir. Mirastan Feragat Sözleşmesinin Hükümleri Feragat sözleşmesi yapılmakla, feragat eden kişi beklenen bir hak niteliğinde bulunan miras hakkını kaybeder, mirasbırakanın ölümünde onun mirasçılık hak ve sıfatı doğmaz. Mirastan feragat kısmi de olabilir. Mesela, feragat sözleşmesi ile mirasçı saklı payının yarısından vazgeçebilir. Böyle bir halde, mirasçı ancak saklı payının yarısını iktisap edebilir ve mirasçı sıfatını haiz olur. MK. m. 528, f. 3 hükmü gereğince, feragat ivazlı olarak yapılmışsa, aksi sözleşmede kararlaştırılmadığı takdirde, feragat edenin altsoyuna etkilidir. Bu hükmün aksi kavramından anlaşıldığına göre, feragatin ivazsız yapılmış olması halinde, bu vazgeçme vazgeçenin altsoyuna etkili olmamak gerekir ve feragat edenin yerine onun altsoyu miras hakkını iktisap eder. Feragatin feragat edenin altsoyuna etkili olması veya bunun altsoyunun bulunmaması halinde, buna ait miras payı kime ait olacaktır? Burada iki ihtimal söz konusu olur. a - Feragat açık olarak gösterilen bir kişi veya kişiler lehine yapılmıştır: MK. m. 529, f. 1 hükmünden anlaşıldığına göre, feragat eden mirasçının yerine, feragat sözleşmesinde açık olarak bildirilen bir veya birden fazla kişi mirasçı olarak gösterilebilir. Böyle bir halde, feragat edenin payı bu kişi veya kişilere ait olur. Şayet bu kişiler çıkarma, yoksunluk, red veya mirasbırakandan önce ölmek gibi sebeplerden biri ile, mirasçı olamazlarsa, bu takdirde, feragat hükümsüz olur, feragat 18 / 61