DANIŞTAY ( ) DAİRESİ BAŞKANLIĞI NA. : T.C. Başbakanlık-Vekaletler Caddesi Başbakanlık Merkez Bina P.K. 06573 Kızılay/ANKARA



Benzer belgeler
Sayı: Ankara, 24 /03/2014 ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. Resmi Gazete: Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2009/59. Karar Sayısı : 2011/69

Ek 2: Dava Dilekçesi. İstanbul Nöbetçi İdare Mahkemesi. Sayın Başkanlığına. İstanbul 2. İdare Mahkemesi 2008/1445 E

SAVUNMANIN ÖZETİ : Tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

Sosyal Düzen Kuralları

Türkiye Büyük Millet Meclisi nde ( TBMM ) 26 Mart 2015 tarihinde 688 Sıra Sayılı Kanun ( 688 Sıra Sayılı Kanun ) teklifi kabul edilmiştir.

BİRİNCİ KISIM İDARE HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI

Karar N0: KARAR-

İçindekiler Önsöz 5 Kısaltmalar 19 Giriş 21 Birinci Bölüm İDARÎ YARGININ GELİŞİMİ VE TÜRK YARGI TEŞKİLATININ GENEL GÖRÜNÜMÜ I. YARGISAL DENETİMİNDE

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü TÜRK ANAYASA DÜZENĐ BAHAR DÖNEMĐ ARA SINAVI CEVAP ANAHTARI

ANKARA BAROSU BAŞKANLIĞI

Anahtar Kelimeler : Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşen mahkeme kararı, özel tüketim

ANAYASA MAHKEMESİNDEN GVK GEÇİCİ 73 ÜNCÜ MADDEYLE İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

DANIŞTAY BAŞKANLIĞINA Yürütmenin Durdurulması İstemlidir.

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

T.C. D A N I Ş T A Y Üçüncü Daire Esas No : 2010/5785. Karar No : 2012/3582

T.C. ANKARA 17. İDARE MAHKEMESİ ESAS NO : 2011/963 KARAR NO : 2011/1582

Sosyal Düzen Kuralları. Toplumsal Düzen Kuralları. Hukuk Kuralları Din Kuralları Ahlak Kuralları Görgü Kuralları Örf ve Adet Kuralları

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

DAVALI: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Bilkent Plaza, B2 Blok VEKİLİ: Av. Oya PELİT / Aynı yerde

ONÜÇÜNCÜ DAİRE USUL KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Dava Açma Süresi, Yazılı Bildirim, Başvuru Mercii ve Süresi, Hak Arama Hürriyeti

T.C. ANKARA 4. İDARE MAHKEMESİ ESAS NO : 2010/1045 KARAR NO : 2010/2000

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMASI

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

: ANKARA BAROSU BAŞKANLIĞI

KARAR 1 (672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmaya dair) Davalı : Başbakanlık /ANKARA

Yrd. Doç. Dr. Ali DEMİRBAŞ. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu nda ESER SAHİBİNİN MALİ HAKLARINA TECAVÜZ HALİNDE HAK SAHİBİNE SAĞLANAN HUKUKİ KORUMA

DANIŞTAY BAŞKANLIĞI NA,

TURK MİLLETI ADINA 1/3 T.C. ISPARTA T.C. ISPARTA İDARE MAHKEMESİ ESAS NO : 2012/394 KARAR NO: 2012/1098

Temyiz Eden (Davalı) : Antalya İl Özel İdaresi

: HÜSEYİN DARTAL İl Sağlık Müdürlüğü, Merkeı/ŞANLIURF A TÜRK MİLLETİ ADINA

En İyisi İçin. I. Kanun-u Esasi gerçek anlamda anayasa bir monarşi öngörmemektedir. (x)

Karar N0: KARAR-

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

İÇİNDEKİLER GİRİŞ KONUYLA İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR.1) KONUNUN TAKDİMİ, ÖNEMİ

Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını isteyen: Türk Tabipleri Birliği. Vekili : Av. Mustafa Güler Strazburg Cad. 28/28 Slhhiye/ANKARA

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

tarihinden sonra da muayenehanelerle ilgili birçok düzenleme yapılmış bu düzenlemelerle ilgili hukuksal süreçler de devam etmektedir.

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

Sirküler Rapor /70-1 ANAYASA MAHKEMESİNİN ÖZEL USULSUZLUK CEZASIYLA İLGİLİ BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

ÖZEN ÜLGEN ANAYASA YARGISINDA İPTAL KARARLARININ ETKİLERİ

T.C. D A N I Ş T A Y Yedinci Daire

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Vergi Davalarında Gerekçe Değişimi, Savunma Hakkını Sınırlar

: ANKARA BAROSU BAŞKANLIĞI

Hazırlayan: TACETTİN ÇALIK. Tacettin Hoca İle KPSS Vatandaşlık

1982 ANAYASASI, ANAYASANIN HAZIRLANMASI, KABUL EDİLMESİ VE TEMEL İLKELERİ

KLİNİK BİYOKİMYA UZMANLARI DERNEĞİ

İPTAL İSTEMİNDE BULUNAN DAVACI: TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

YÜRÜTMENİN DURDURULMASINI İSTEYEN (DAVACI):

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Durdurulmasını İsteyenler : 1- Ankara Gümrük Müşavirleri Derneği

T.C. DANIŞTAY SEKİZİNCİ DAİRE. Esas No : 2011/103. Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını isteyen : Türk Tabipleri Birliği. Vekii : Av.

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

YILDIRIM v. TÜRKĐYE KARARIN KISA ÖZETĐ

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

1.Medya Hukukunun Kavram ve Kaynakları. 2.Basın ve Yayın Faaliyetleri ve Yasal Düzenlemeler. 3.Radyo ve Televizyon Yayıncılığı

: TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi. KONU Davalı idarenin yanıt dilekçesine yanıtlarımızın sunulmasıdır.

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2019/078 Ref: 4/078

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

İçindekiler. Sunuş Önsöz GİRİŞ Gizli bir el... 27

DANIŞTAY BAŞKANLIĞI NA

Sirküler Rapor /108-1

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

TEMEL HUKUK. Hukuk ve Kaynakları

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İYİ İDARE YASASI İÇDÜZENİ. BİRİNCİ KISIM Genel Kurallar. İKİNCİ KISIM İyi İdarenin İlkeleri

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ TÜRLERİ VE NİTELİKLERİ

ANAYASA MAHKEMESİNDEN KATMA DEĞER KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

Anahtar Kelimeler : Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi, bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi, ücret

: ANKARA BAROSU BAŞKANLIĞI

Sirküler No: 049 İstanbul, 17 Haziran 2016

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Kamulaştırma, Mülkiyet Hakkının Korunması, Ek Protokol - 1

1 Tarihimizdeki tek yumuşak anayasa aşağıdakilerden hangisidir? 1961 Cevap Aşağıdakilerden hangisi uyarınca tüm idari

Özelde Çalışan Hekimlere Acil Duyuru İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ YARGI TARAFINDAN HUKUKA AYKIRI BULUNAN ÇALIŞMA YASAKLARINI BİR KEZ DAHA DOLAŞIMA SOKTU.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

MEVZUAT BİLGİLENDİRME SERVİSİ

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. Resmi Gazete tarih/sayı: /25526 Esas Sayısı : 2004/52 Karar Sayısı : 2004/94 Karar Günü :13.7.


Danıştay Başkanlığı na İletilmek Üzere. İstanbul İdari Mahkemesi Başkanlığı na;

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Sayı: 32/2014. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi aşağıdaki Yasayı yapar:

10. Herhangi bir sebeple boşalan bakanlığa en geç kaç gün içinde yeni bakan atanır? A) 5 gün B) 10 gün C) 15 gün D) 20 gün E) 25 gün

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /9

DEVLET MEMURLARININ TEDAVİ YARDIMINA İLİŞKİN ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Cuma, 03 Nisan :58 -

Danıştay Tetkik Hakimi Yeniay Kaya nın Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ve mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

DANIġTAY BAġKANLIĞI NA

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

Anahtar Kelimeler : İmar Planının Yargı Kararıyla İptali, İmar Hukukunda Kazanılmış Hak, Yapı Ruhsatı

Transkript:

DANIŞTAY ( ) DAİRESİ BAŞKANLIĞI NA YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEPLİDİR DAVACI : *** VEKİLİ : Av. İsa AKIN- DAVALI : T.C. Başbakanlık-Vekaletler Caddesi Başbakanlık Merkez Bina P.K. 06573 Kızılay/ANKARA KONU ÖĞRENME TARİHİ: 26.11.2014 OLAYLAR : : 26 Kasım 2014 tarihli ve 29187 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulunun 2014/7007 karar sayılı Sait Okur (Bediüzzaman Said Nursi) a Ait Olan Eserler Üzerindeki Hakların Diyanet İşleri Başkanlığı Tarafından Kullanılmasına İlişkin Kararın YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI ile İPTALİ talebidir. 11/09/2014 tarihli Resmi Gazetede ilan edilen 6552 sayılı kanun ile 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu nun 47. Maddesi tamamen değiştirilmiştir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu nun 47. Maddesinin değiştirilmesinin hemen akabinde, 26 Kasım 2014 tarihli Resmi Gazete de yayınlanan Bakanlar Kurulu nun 2014/7007 karar sayılı kararı ile; Sait Okur (Bediüzzaman Said Nursi) a ait olan eserler üzerindeki tüm haklar olan işlenmesi, çoğaltılması, yayımlanması, temsil edilmesi, işaret, ses ve görüntü naklinin yapılması haklarının tümü Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmiştir. Risale-i Nur eserleri basım hakları sadece Diyanet İşleri Başkanlığı veya Diyanet İşleri Başkanlığının yetki verdiği kişilerce; Diyanetin belirlediği şekle göre kullanılacaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı yetki verdiği kişilerin kendisinin belirlediği şekle uymadığını düşündüğünde bu yayın yetkisini geri alabilecektir. AÇIKLAMALAR : Bakanlar Kurulunun aldığı kararın ne anlama geldiğinin anlaşılabilmesi için öncelikle Said Nursi nin hayatı ve hareket metodunun incelenmesi gerekmektedir. 1- SAİD NURSİ NİN HAYATI Yakın tarihimizin en önemli fikir ve inanç önderlerinde olan Bediüzzaman Said Nursi Bitlis in Hizan kazasına bağlı Nurs Köyü nde 1877 yılında doğmuştur. Bütün yaşamı boyunca sıra dışı ve muhalif bir şahsiyet olarak süreceği hayatının ilk işaretlerini 9 yaşında iken göstermeye başlamıştır. Normalde öğrenimi yıllar süren medrese eğitimini 3 ay içinde harika bir şekilde tamamlamıştır. 1907 yılında sahip olduğu fikirleri açıklama ve Van da yeni bir metotla eğitim yapacak bir üniversite açtırmak niyetiyle İstanbul'a gitmektedir. Sultan II. Abdülhamid'e Van da üniversite açtırmak için müracaat eder. Fakat bu müracaatı kabul görmemiş ve o dönem de farklı bir fikir ileri sürdüğü için herhalde delidir diye tımarhaneye gönderilmiştir. Ta ki, 1912 yılı Balkan Savaşları sonrasında Sultan Reşat, Bediüzzaman ın bu fikirlerini çok parlak görerek Doğu da inşa edeceği okul inşaatı için 19.000 altın para ayırmış ama 1. Dünya savaşının patlak vermesi ile o dönem de Vangölü kenarında temeli atılan bu okul projesi hayata geçmemiştir. 1

31 Mart Hadisesinde(14 Nisan 1909) Bediüzzaman, isyana kalkan toplumu yatıştırıcı bir rol oynadığı halde; Divan-ı Harp te idamla yargılanmıştır. İstanbul da aradığını bulamayan Bediüzzaman, 1910 yılından sonra fikirlerini anlatmak için Şam a ve Doğu illerine gitmiş ve orada; meşrutiyeti, istişareyi, azınlık haklarını, çoğulculuğu, İslam dininde tek kişi yönetiminin sakıncalarını, insan haklarının kutsallığını, insanlara ve yöre halkına anlatmıştır.(müracaat için Hutbe-i Şamiye ve münazarat isimli eserleri) 1915 yılında 1. Dünya Savaşı sırasında Milis Kumandanı olarak Pasinler Cephesi nde Ruslarla çarpışmıştır. 1916 yılında Bediüzzaman, Ruslara esir düşmüş ve esareti sırasında Rus Çarının dayısı Rus Orduları Başkomutanı Nikola Nikolaviç huzurunda ayağa kalkmadığı için idama mahkum edilmiş. Daha sonra Nikola Nikolaviç, Said Nursi nin ayağa kalkmama şeklindeki hareketinin şahsi bir davranış olmayıp inancından kaynaklandığını anlayınca cezasını geri alıp kendisinden özür dilemiştir. 1918 yılında esaretten firar etmiş ve İstanbul a gitmiştir. 13 Ağustos 1918 tarihinde, Osmanlının en önemli fetva makamı olan Dâr-ül Hikmet'e âzâ olarak atanmıştır. 1920 yılındaki İngiliz işgaline karşı Hutuvat-ı Sitte isimli eserini neşrederek mücadele başlamıştır. Bediüzzaman, bu eserinde İngilizleri en ağır şekilde eleştirmiş, işgal hareketinin kabul edilemez olduğunu, zalimce bir davranış olduğunu en yüksek eleştiriler ile haykırmıştır. Basın yoluyla İngiliz işgaline karşı örnek ve cesaretli duruşuna tanık olan Ankara Hükümeti, Bediüzzaman ı 1922 yılında Ankaraya davet etmiştir. Bediüzzaman Sadi Nursi, 19 Ocak 1923 tarihinde TBMM nin Genel Kurulunda, bir konuşma yapmıştır. Bediüzzaman, buradaki konuşmasında da muhalif ve eleştirel tarzını devam ettirmiştir. Bu konuşmasında genel olarak kurtuluş hareketini desteklediğini ancak, meclisteki milletvekillerin bu mücadele bir birlikte başta namaz ibadeti olmak üzere dini vecibelerini de ihmal etmemeleri gerektiğini, temsil ettikleri vatandaşların dindar olduğu, bu hasasiyetlerin yapılacak kanunlarda gözetilmesi gerektiğini eleştirel olarak Meclis'te 10 maddelik bir beyanname neşrederek ilan etmiştir.(müracaat Mesnevi-i Nuriye Eseri) Hatta, bu konuşması ile beyanname neşir olayından sonra dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ile tartışma yaşamıştır. Ankara'da umduğunu bulamayan Bediüzzaman, 17 Nisan 1923 tarihinde Van'a gitmek üzere yola çıkmıştır. Şeyh Said olayı sonrası, Hükümet, ihtiyat adı altında kendisini alıp Isparta iline sürgüne göndermiştir. Bir müddet Isparta da kaldıktan sonra önce Eğridir, oradan da Barla'ya oradan Emirdağ a, Kastomanu ya sürgün edilmiştir. Sürgün olduğu yerlerde, gizlice Risale-i Nur'ları telif etmeye başlamıştır. Bundan sonraki hayatı vefat yılı olan 1960 yılına kadar hep sürgünde geçmiştir. Sürgünde ve polis gözetiminde bütün tehditlere ve engellemelere rağmen, eserlerini yazıp dağıtmıştır. Bu süreç içerisinde eserleri çoğunlukla elle olmak üzere 500.000 nüsha çoğaltılmıştır. Bu eserlerle ilgili hakkında çok sayıda dava açılmış, bu davalar bazılarında idam ile yargılanmış olmasına rağmen hiçbir zaman inançlarından ve düşüncelerinden taviz vermemiştir. Sonuç olarak, Said Nursi bu davaların hepsinde beraat etmiştir. 23 Mart 1960 tarihi Çarşamba günü Bediüzzaman Şanlıurfa ilinde vefat etmiştir. Urfa ya gömülen cenazesi Askeri Cunta tarafından 12 Temmuz 1960 günü bilinmeyen bir yere götürülmüştür. Muhalif çizgisinden dolayı kendisine ömür boyu yapılan zulüm, naaşına da yapılmaya devam edilmiştir. Şimdi ise eserleri tekel altına alınarak fikirleri öldürülmek istenmektedir. 2

Said Nursi nin vefatından sonra Risale-i Nurların basımı daha da yaygınlaşmıştır. Bakanlar kurulu kararı alınıncaya kadar, piyasada en az 10 tane farklı yayın evi tarafından yayınlanan Risale-i Nurlar 50 den fazla dile çevrilmiş milyonlarca kişiye ulaştırılmıştır. 2- SAİD NURSİ VE YAZDIĞI ESERLER OLAN RİSALE-İ NUR LAR MUHALİF BİR TARZ VE ELEŞTİREL BİR ÇİZGİDİR: Yukarda izah etmeye çalıştığımız üzere, Said Nursi sahip oluğu değişik fikirleri sebebi ile Abdulhamit Döneminde, İttihat Terakkinin iktidarda olduğu dönemde ve Cumhuriyet Döneminde hep muhalif bir çizgi takip etmiştir. Aynı şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisi nde din ve inanç özgürlüğü bağlamında dinin yaşamı ile ilgili yapılan hareketleri beğenmemiş ve Reis-i Cumhur Mustafa Kemal ile tartışmıştır. Bundan sonra da muhalif çizgisini devam ettirmek için Ankara ilinde kalmamıştır. Cumhuriyet dönemi boyunca yaklaşık 35 yıl boyunca sürgünde yaşamış ve eserlerini gizlice yaymak zorunda kalmıştır. Bu süreç içerisinde, Cumhuriyeti yönetenlerin tutumları sebebi ile muhalefet etmeye devam etmiştir. Bu hususu, en güzel şekilde kendisi ifade etmiştir; Rejimi reddetmek ne vazifemizdir, ne de kuvvetimiz var ne de düşünüyoruz ve ne de Risale-i Nur izin veriyor. Fakat, biz kabul etmiyoruz, amel etmiyoruz, istemiyoruz. Red başka, kabul etmemek başkadır; amel etmemek daha başkadır. Hazret-i Ömer (r.a.) taht-ı hükmünde, kanun-u adalet-i şer'iyesini reddetmeyen ve ilişmeyen Yahudilere, Nasaraya(Hristiyan) ilişmiyordular. Demek, kabul etmemek, idarece bir cünha, bir suç teşkil etmiyor ki, o çeşit muhalifler ve münkirler, en kuvvetli padişahların idaresi ve siyaseti altında bulunmuşlar. İşte, bu nokta-i nazardan, Risale-i Nur'un şakirtlerinden en müthiş bir muhalif, rejim müessesini tel'in etse, bilfiil idareye ilişmese, onun mefkuresine kanunen ilişilmez. Hürriyet-i vicdan ve hürriyet-i fikir, onları tebrie eder.'" (Kastomonu Lahikası isimli eseri) Said Nursi, açıkça Cumhuriyet ideolojisini beğenmediğini ve bu konudaki eleştirilerini eserlerinde defalarca ifade etmiştir. Fakat Bakanlar Kurulu kararı ile artık Said Nursi nin eserleri ancak devletin izin verdiği şekilde basılabilecektir. 35 yıl boyunca Said Nursi nin mücadele ettiği ve ortaya koyduğu fikirlerin aksine, Risale-i Nur Eserleri tekelleştirilmiş ve resmi ideolojinin kontrolü altına sokulmuştur. 3- RİSALE-İ NUR UN NÜSHA FAKLARI VE RİSALE-İ NURLARIN TEKELLEŞTİRİMESİ: Risale-i Nurların eserlerinin içeriği konusunda önemli faklar vardır. Mevcut yayın evlerin bastığı kitaplar arasındaki nüsha farkları konunun uzmanları tarafından bilinmektedir. Mevcut Risale-i Nur kitaplarının bir kısmında özellikle ümmet, şeriat, Kemalist rejim, münafıklar, Kürt, Kürdistan ve Ermeniler gibi bazı bölümler ve kelimeler yayınlanmamış veya değiştirilmiştir. Said Nursi nin bazı eserleri özellikle Eski Said Dönemine ait kitaplar (Münazarat gibi) bazı yayın evlerince yayınlanmamış veya önemli oranda değişiklik ve kısaltma yaptıktan sonra yayınlanmıştır. Said Nursi nin eserleri ve hareket metodu ancak fikir ve inanç özgürlüğünün var olduğu bir ortamda anlaşılabilir. Risale-i Nur üzerindeki görüş ayrılıkları var iken bunların hepsini yok sayarak sadece Diyanet işlerinin kabul ettiği resmi devlet görüşünün benimsenmesi bizzat Said Nursi nin anlayışına zıt olduğu gibi inanç ve düşünce özgürlüğüne aykırıdır. Artık Risale-i Nurlar sadece Diyanet in kabul ettiği şekli ile yayınlanabilecektir. Bu resmi görüşe muhalif hiçbir Risale-i Nur eseri yayınlanamayacaktır. Said Nursi nin bir konuda ne yazdığını ve neler düşündüğünü müvekkilim ve kamuoyu tarafından serbest olarak öğrenip yayımlanamayacaktır. Bundan sonra ancak Risale-i Nurların resmi versiyona sahip eserler basılabilecek ve piyasadan temin edilebilecektir. 3

Said Nursi bütün ömrü boyunca muhalif iken vefatının 55. yılında eserleri resmi ideolojinin bir parçası haline getirilmiş olması bizzat Said Nursi ye karşı büyük bir hürmetsizliktir. Kaldı ki, Bakanlar Kurulu eserlerin aslına uygun basılmasından bahsetmektedir. Bu aslına uygun eser dizaynı tam yapılmadan bu kararın daha önce alınması da hukuki değildir. Yanı, önce asıl nüshaların ortaya konulması sonrasında karar alınması gerekirken bu yapılmayarak müvekkilin haklılığını ortaya koymuş olmaktadır. Bu şekilde, sui istimallere kapı açılmıştır. 4- BAKANLAR KURLULU KARARI İNANÇ VE DÜŞÜNCE HÜRRİYETİNE HUKUKSUZ BİR MÜDAHALE, ANAYASAYA VE AİHS E AYKIRIDIR Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasını düzenleyen Anayasanın 13. Maddesinde Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. AİHS 9. Maddesinde: Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü: 1. Herkes, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir; bu hak, dinini ya da inancını değiştirme özgürlüğünü ve ister tek başına isterse de başkalarıyla birlikte topluluk içinde, aleni ya da gizli olarak, ibadet etmek, öğretmek, uygulamak ve bunlara uymak şeklinde dinini ya da inancını açıklama özgürlüğünü içerir. 2. Bir kimsenin dinini ya da inancını açıklama özgürlüğü ancak, kamu emniyeti yararı, kamu düzeninin, sağlığın ya da ahlakın korunması için, yahut başkalarının haklarının ve özgürlüklerinin korunması için, hukukun öngördüğü ve bir demokratik toplumda gerekli olan sınırlamalara tabi tutulacaktır. AİHS 10. Madde İfade özgürlüğü: 1- Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale olmaksızın ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüşlere sahip olma ve bilgi ve düşünceleri edinme ve bunları yayma özgürlüğünü içerecektir. Bu Madde, Devletlerin, radyo televizyon ya da sinema işletmeciliğinin izne/ruhsata bağlanması isteminde bulunmalarını engellemeyecektir. 2. Bu özgürlüklerin kullanımı, ödevler ve sorumluluklar ile yürütüleceğinden, ulusal güvenliğin, ülke bütünlüğünün ya da kamu emniyetinin yararı, düzensizliğin ya da suçun önlenmesi için, sağlığın ya da ahlakın korunması için, başkalarının şöhret ve haklarının korunması için, gizli bilginin edinilerek açığa çıkmasının önlenmesi için, yahut yargılama organlarının yetke ve tarafsızlığının muhafaza edilmesi için, hukukun öngördüğü ve demokratik bir toplumda gerekli bulunan türdeki formalitelere, koşullara, kayıtlamalara ya da cezalara tabi tutulabilir. Yukarda alıntıladığımız Anayasa ve AİHS metninde açıkça ifade edildiği üzere düşünce ve inanç özgürlüğüne bir müdahalenin hakkın özüne dokunmamak ve demokratik bir toplum düzeninin gereklerine aykırı olmayacak şekilde ancak Anayasa da ve AİHS te belirtilen sebeplerle kısıtlanabileceğidir. Bakanlar Kurulu kararı, Anayasa nın 24. Maddesi ile garanti altına alınan din ve vicdan hürriyetini, 25. maddesin de düzenlenen düşünce ve kanaat hürriyetini, 26. maddesinde düzenlenen düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini ihlal etmiştir. Şöyle ki; 4

Risale-i Nurun devlet tekiline alınması yukarıdaki sınırlama sebeplerinin hiç birisine girmemektedir. Ayrıca, bu müdahale hakkın özüne dokunmaktadır. Demokratik bir düzende bu tür bir müdahale kabul edilemez. Demokratik hukuk sisteminde insanların okuyacağı kitaplar ve bu kitapların içeriği sadece ve sadece devlet tarafından belirlenemez. Said Nursi nin eserlerinin içeriği ve düşünce yapısı resmi makamların keyfi altına bırakılması orantılılık ilkesini de ihlal etmektedir. Eğer devlet bu eserlerin çok yararlı olduğunu düşünüyorsa kendisi de bunları basıp dağıtabilirdi. Fakat eserleri basıp dağıtmak yerine eserleri tekelleştirmek, resmi ideolojinin kayıtları altına sokmak ve sadece izin verilen yayın evleri tarafından basılması zorunluluğu getirilmesi orantılılık ilkesinin ihlalidir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu nun 47. Maddesine 6552 sayılı kanun ile yapılan değişiklik sonrası eser sahiplerinin haklarına orantısız ve keyfi bir müdahale imkanı getirilmiştir. Yapılan düzenlemeye göre FSEK m. 47 de getirilen düzenleme aşağıda açılanacak olan öksüz eserler e ilişkin değildir. Kanundaki düzenleme öksüz eser tanımına uymamakta, eser sahiplerine ulaşılamaması ve bundan dolayı eserin kamunun kullanımına sunulamaması gibi bir zararı bertaraf etme amacı bulunmamaktadır. Getirilen düzenleme memleket kültürü için önemi haiz görülen tüm eserleri kapsamaktadır. Bu ifade tamamen belirsiz ve hemen hemen Türkiye de yayınlanan eserlerin büyük çoğunluğunu kapsamına alabilecek bir genişliktedir. Eser üzerinde hak sahibi olanlara ulaşılamaması gibi bir şart bu düzenleme kapsamında öngörülmemiştir. Dolayısıyla eserin tüm hak sahiplerinin rızası hilafına, eser FSEK m. 47 kapsamına alınabilecektir. Ayrıca, hak sahiplerinin sonradan ortaya çıkarak eserin öksüz eser statüsünden çıkarılmasını her zaman talep edebilme hakları olması gerekirken, getirilen düzenlemede ise tam tersi şekilde mevcut bulunan hak sahiplerinin iradeleri dışında eser kamulaştırılmaktadır. Hakkın özünü ihlal eden ve orantısız bir müdahaledir. Devlet, bir nevi burada KAMULAŞTIRMA Mekanizmasını kullanmıştır. Oysa ki, Kamulaştırmadaki maksat mülkiyet hakkının kamu ihtiyacından dolayı sınırlandırılmasıdır. Bu kamulaştırılma mekanizması hiçbir şekilde Fikir ve Düşünceyi özgürce açıklama ilkesi bağlamında bir eser üzerine getirilemez. Aksine, Anayasanın yukarıda geçen maddeleri felç olur. Toplum, hızla otoriter ve tekçi zihniyete doğru itilir. Eserlerin kanun dışı ve kaçak yollarla basılması özendirilmiş olur. Zaten, günümüz mevcut durumda kamu ve toplum bu eserlere istediği kolaylıkta ulaşmaktadır. Devletin eserleri kamulaştırarak topluma ulaştırmasına hiçbir şekilde ihtiyaç yoktur. 5- BAKANLAR KURLULU KARARININ KONU AÇISINDA HUKUKA AYKIRILIKLARI Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu nun 47. Maddesinde eski halinde düzenlenen hükümler öksüz eser olarak adlandırılan eserlerin kamuya kazandırılması için yapılmıştır. Kanun eski şeklinde bir eserin devletleştirilmesi için 2 yıl boyunca eserin piyasada baskısının olmaması ve telif hakkı sahiplerinin eseri yayınlamayacağının tespit edilmesi gerekir. Öksüz eserler(orphan works, verwaiste Werke), özenli bir aramaya rağmen hak sahipleri belirlenemeyen veya bunlara ulaşılamayan ve henüz koruma süresi içerisinde bulunan eserlerdir. Karşılaştırmalı hukukta da öksüz eserler konusunda düzenlemeler bulunmaktadır. Alman Fikri Haklar Kanunu (FSEK) 61/3 de bu genel tanımdan farklı olarak hak sahiplerinden bir kısmına ulaşılabiliyorsa bulunan hak sahiplerinden eserin öksüz eser sayılmasına yönelik rızalarının alınması gerektiği de belirtilmiştir. Bu tür bir tanımlama ve bu eserlere yönelik özel düzenleme yapma ihtiyacına neden olan sorun ise telif hakları yüzünden hak sahipleri belirlenemeyen veya bunlara ulaşılamayan eserlerin kullanılmasının/basılmasının imkansız hale gelmesidir. Bu şekilde önemli ve faydalı eserlere 5

erişmenin ortadan kalkmasına engel olmak istendiğinden Öksüz Eser kavramı ve bu tür eserlere tanınan istisnai bir statü oluşturulmuştur. Avrupa Birliği, bu tür eserlerin kamunun erişimine sunulabilmesi ve hak sahiplerine ulaşılamadığından telif sorunları yüzünden bu eserlerin basımının engellenmemesi adına Öksüz Eser Yönergesi ni(2012/28/eu) çıkarmıştır. Böylelikle yukarıda belirlenen imkansızlık ortadan kalkacak ve toplumun bu tür eserlerden yararlanması mümkün olacaktır. Ayrıca Yönerge nin 5. maddesine göre eser üzerinde hak sahibi olanların her zaman ilgili eserin öksüz olması durumunu ortadan kaldırabilmesine imkan verilmesi üye devletler için bir zorunluluk olarak belirlenmiştir. FSEK m. 47 de getirilen düzenleme kesinlikle öksüz eserler e ilişkin değildir. Gerek kapsama alınabilecek eserler Yönerge de kabul edilen öksüz eser tanımına uymamakta gerekse eser sahiplerine ulaşılamaması ve bundan dolayı eserin kamunun kullanımına sunulamaması gibi bir zararı bertaraf etme amacı bulunmamaktadır. Getirilen düzenleme memleket kültürü için önemi haiz görülen tüm eserleri kapsamaktadır. Bu ifade tamamen belirsiz ve hemen hemen Türkiye de yayınlanan eserlerin büyük çoğunluğunu kapsamına alabilecek bir genişliktedir. Eser üzerinde hak sahibi olanlara ulaşılamaması gibi bir şart bu düzenleme kapsamında öngörülmemiştir. Dolayısıyla eserin tüm hak sahiplerinin rızası hilafına, eser FSEK m. 47 kapsamına alınabilecektir. Öksüz eser düzenlemesinde böyle bir şey söz konusu değildir. Ayrıca ulaşılamayan hak sahipleri sonradan ortaya çıkarak eserin öksüz eser statüsünden çıkarılmasını her zaman talep edebilmektedirler. Getirilen düzenlemede ise tam tersi şekilde mevcut bulunan hak sahiplerinin iradeleri dışında eser kamulaştırılmaktadır. Risale-i Nur Külliyat, öksüz eser gurubuna girmemektedir. Said Nursi nin varisleri olduğu gibi Bakanlar Kurulu kararında önce piyasada 10 nun üzerinde yayın evi Risale-i Nurları yayınlamaktaydı. Bakanlar Kurulu kararı ile, Risale-i Nurlar öksüz eser olmadığı halde sanki öksüz esermişçesine devletleştirilmesi konu açısında hukuka aykırıdır. 6- AMAÇ AÇISINDA HUKUKA AYKIRILIK Risale-i Nurların devletleştirilmesi ve tekelleştirilmesi kamu yararı için yapılmamıştır. Buradaki amaç Risale-i Nurları okurlarını resmi ideoloji ile paralel hale getirmek ve eleştirel yapısını bozmaktır. Demokratik bir sistemde devletin görevi insanların inançlarını ve düşüncelerini tanzim etmek değildir. Devlet, Diyanet İşleri Başkanlığı vasıtası ile diğer yayıncılar gibi fevkalade Risale-i Nur eserlerini yayınlayabilir hatta bu kitapları insanların faydalanması için ücretsiz de dağıtabilir. Fakat buradaki asıl sorun Risale-i Nurların tekelleştirilmesidir. Müvekkilin dava sebebi, bu tekelleşmeye karşı fikir özgürlüğünün engellenmesidir. Daha önce onlarca faklı yayınevi tarafından yayınlanan Risale-i Nur eserleri bundan sonra sadece Diyanet tarafından veya Diyanet in ayar verdiği yayın evleri tarafından basılabilecektir. Said Nursi nin vefat ettiği 1960 yılına kadar yasaklamalar ve baskılar sebebi ile gizli olarak 500.000 nüsha elle çoğaltılan bir eser olan Risale-i Nur bu gün devlet tekeline alınmıştır. Said Nursi nin vefatına kadar devlet tarafından baskı altına alınmaya çalışıldığı halde Risale-i Nurlar daha çok yayılmıştır. Risale-i Nur un bu yayılmasına engel olamayanlar şimdi onu devlet tekeline alarak asıl mecrasından çıkarmak istemektedirler. Diyanet İşleri Başkanlığının bu eserleri yayınlarken veya yayımlatırken hangi ilkelere göre hareket edeceği keyfiliğe kalmış durumdadır.. Nüsha faklarında geçen ümmet, şeriat, rejim, münafıklar konusu, Kürt, Kürdistan ve Ermeniler gibi kısımları nasıl yayınlanacağı belli olmayıp, 6

bu kısımlar için bir kıstas ortaya konmamıştır. değiştirilme riski ortaya çıkmıştır. Hatta bu kısımların istenen şekilde Eğer Risale-i Nurları, resmi ideolojinin bir parçası haline getirmek istenmeseydi, Said Nursi nin eserlerinin Diyanet İşleri Başkanlığınca yayınlanması ile yetinirdi ve bütün haklarını sadece ve sadece Diyanet İşleri Başkanlığına vermezdi. Diyanet de onlarca diğer yayınevi gibi bu kitapları basar ve dağıtırdı. Fakat alınan Bakanlar Kurulu kararı bu kitapların sadece basılmasının ötesinde Risale-i Nurları devletleştiriyor hatta tekelleştiriyor. Artık Diyanetin kabul ettiği şekil haricinde bütün Risale-i Nur nüshaları kanunsuz sayılacaktır. Bu ise idari işlemin, kamu yararı amacı ile yapılmadığını başkaca bir amaç için yapıldığını göstermektedir. Bu amaç ise en güzel şekilde hükümet ile yakın ilişkiler içinde olan Prof. Dr. Ahmet Akgündüz tarafından ifade edilmiştir. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ün Youtube de yayınlanan 6 dakika 22 saniyelik ses kaydında (http://youtu.be/mnykgiv7tjy) bu husus açıkça ifade edilmiştir. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz e göre piyasada pek çok Risale-i Nur basan kitabevi bulunmakta ve bunlar kafasına göre basım yapmakta ve tainat (karın belli bir kısmını) ödememektedir. Bunun engellenmesi için Başbakanla ve diğer yetkililer ile görüşülüp aşamalı bir plan hazırlanıp yürürlüğe konmuştur. Plana göre, öncelikle Fikir ve Sanat Eserleri Kanun un 47. Maddesi değiştirilecek. Daha sonra ise Risale-i Nur un basım hakları Bakanlar Kurulu kararı ile Diyanet İşleri Başkanlığına verilecek. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafında ise Risale-i Nur eserlerini basım hakkı, Hizmet Vakfı nın 6 aydır üzerinde çalıştığı metin esas alınarak basım yapılacaktır.(ki, Hizmet vakfının nüshaların aslına bağlı kalmayacağı önceki basımlarından ortaya çıkmıştır) Bunun haricindeki yayınlara izin verilmeyecektir. Yukarda anılan sürecin adım adım işlediği anlaşılmaktadır. Öncelikle bahsi geçen kanuni düzenleme yapılmıştır. Daha sonrasında Bakanlar Kurulu kararı ile Risale-i Nurların basım hakkı Diyanet İşleri Başkanlığı na devredilmiştir. En son aşamada Risale-i Nurların basım hakkı önceden belirlenen şekli esas alınarak, sadece 6 yayınevine basım izni verilmiş. Diğer yayınevlerine izin verilmemiştir. Bakanları Kurulu kararında amacın kamu yararı olmadığı anlaşılmaktadır. Tersine Risale-i Nur eserlerinin belli bir ideoloji çevresinde şekillendirilmesi ve bu kitapların yayın hakların belli bir nurcu guruba verilmesi ve münhasır kalınması amaçlanmakta oluğundan amaç unsuru açısından sakattır. Dava konusu idari işlemin amaç yönünden hukuka aykırılığına dair bir örneği de kararın içerisinde vermek istiyoruz. Bakanlar Kurulu Kararının 1. maddesinin 2. fıkrası şu şekildedir: Diyanet İşleri Başkanlığınca verilen izin veya yetki çerçevesinde hareket edilmediğinin ya da eserlerin aslına uygun olma koşuluna riayet edilmediğinin tespiti halinde hukuki süreç başlatılır görüldüğü gibi, Diyanet işlerinin nasıl bir izin ve yetki vereceği hususunun usulü bulunmamaktadır. Burada keyfilik başlamış olmaktadır. Yine, aslına uygun olma koşuluna riayet zorunluluğundan bahsedilmektedir. Peki, bu eserin aslına uygun hali diyanette var mıdır? En son asıl nüsha diye yayınlanacak eser nüshasını kim/kimler Diyanet işlerine teslim etti. Diyanete teslim edilen eserlerin asıl nüsha mı yoksa yukarıda izah ettiğimiz şekilde bazı yerleri tahrif edilmiş ve eksik basılmış nüsha mıdır? Bu konuda sayın mahkemeden, Diyanet İşlerindeki yayınlanacak eserlerin son halinin dosyaya celbi ve bilirkişi vasıtası ile orijinal nüsha olup olmadığının tespitini talep ediyoruz. 7- MÜVEKKİLİMİN BU DAVAYI AÇMAKTAKİ HUKUKİ MENFAATİ Bakanları Kurulu kararı ile müvekkilimin ifade ve inanç özgürlüğü ihlal edilmiştir. Şöyle ki; 7

Said Nursi bir muhalif olduğu ve Risale-i Nur bir muhalefet hareketi olduğu halde Bakanlar Kurulu kararı ile Risale- i Nurlar devlet tekeline sokulmuştur. Bakanlar Kurulu kararı sonrasında sadece Devletin (Diyanet İşleri Başkanlığı) tarafından izin verilen yayınevleri tarafından ve Diyanet İşleri Başkanlığı nın kabul ettiği esaslara göre basılabilecektir. Yani bundan sonra Risale-i Nurlar konusunda tek söz sahibi Diyanet İşleri Başkanlığı dır. Bu durum müvekkilimin Anayasa nın 24. Maddesinde garanti altına alınan din ve vicdan hürriyetine, 25. maddesin de düzenlenen düşünce ve kanaat hürriyetine, 26. maddesinde düzenlenen düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini ihlal etmektedir. Bakanlar Kurulu kararı sonrası, müvekkilim ancak Diyanet İşleri Başkanlığı nın izin ve icazet verdiği yayın evlerinin, Diyanetin izin verdiği şekil ve muhtevada bastıkları Risale-i Nurları okuyabilecektir. Devletin resmi Risale-i Nur politikası haricindeki Risale-i Nurlara ulaşma imkanı ortadan kaldırılmıştır. Müvekkilimin düşünce ve inanç dünyasında önemli bir yere sahip olan Said Nursi yi, müvekkilim ancak sadece devletin izin verdiği şekli ile öğrenebilecektir. Türkiye nin en önemli düşünce ekollerinden birisinin temel kaynaklarını belirleme yetkisi Diyanet in tekeline geçmiştir. Yukarıda izah ettiğimiz üzere Risale-i Nur nüshaları ve Said Nursi nin düşünce yapısı ile ilgili önemli görüş ayrılıkları vardır. Bu görüş ayrılıklarını temsil eden faklı yayınevleri vardır. Müvekkilim ise daha önce sahip olduğu, farklı yayınevlerinin bastığı Risale-i Nurları okuyup karşılaştırma yapma şansına artık sahip değildir. Artık sadece resmi ideolojinin dayattığı Said Nursi kitaplarını okuyabilecek ve bunun haricindeki faklı nüshalara ulaşma hakkı tanınmayacaktır. Bu yolla müvekkilimin temel insan haklarından olan, düşünce ve inanç özgürlüğüne açıkça hukuksuz bir müdahalede bulunulmuştur. Arz olunan sebeplerle düşünce ve inanç özgürlüğüne açık bir müdahale olan Bakanlar Kurulu kararının iptalinde müvekkilimin açıkça hukuki menfaati vardır. Said Nursi nin eserlerinin tekel altına alınmasından dolayı, kendisini 25 yıldan bu yana bu eserleri okumaya adamış olan müvekkilimin, Anayasal hakkı olan düşünce ve inanç özgürlüğü ağır şekilde ihlal edilmiştir. Kaldı ki, düşünce ve inanç özgürlüğünü savunmak ve bu konuda icap ederse dava açmak her insanın ve genel anlamda insanlığın hukuki yararıdır. Bu konuda AHİS ve AHİM in bakış açısı ve içtihatları bu yöndedir. 8- ANAYASA MAHKEMESİNE İTİRAZ BAŞVURUSU TALEBİMİZ Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 47. Maddesinin hali hazırdaki hali, Anayasaya ve AİHS aykırı olup, yukarda açıkladığımız hakların sınırlandırılması sistemini ihlal etmektedir. İfade ve inanç özgürlüğüne yapılan bu müdahale orantısızdır, hakkın özüne dokunan ve demokratik bir düzenle bağdaştırılması mümkün olmayan bu müdahalenin sonlandırılması gerekmektedir. Arz edilen sebeplerle Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 47. Maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi ne başvuru yapılması gerekmektedir. 9- YÜRÜTMENİN DURDURULMASI GEREKÇEMİZ Yukarıda izah ettiğimiz üzere, Bakanlar Kurulu kararı açıkça hukuka aykırıdır. Bu hukuka aykırı işlem sebebi ile müvekkilimin fikir ve inanç özgürlüğüne hukuksuz bir müdahale yapılmıştır. İdari işlem, Anayasanın yukarıda ifadesini bulan temel ilkelerine açıkça aykırıdır. Müvekkilimin doğru bilgiye ulaşma hakkı telafi edilemeyecek şekilde tehlike altındadır. Bu idari işlemin devamı ile illegal yollardan basım işi yapılması tehlikesi vardır. Basım işinin bu inhisar altında gerçekleşmesi ile artık geri dönülemez bir nokta oluşacağından mahkeme tarafından davalının savunması alınmadan GEÇİCİ YÜRÜTMEYİ DURDURMA 8

KARARI verilmesini, savunma sonrasında ise YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI verilmesini talep ediyoruz. SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ettiğim, sebeplerle, 1- Fikir ve Sanat Eserleri Kanun un 47. Maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmasına, 2- Konu ve amaç açısında hukuka aykırı olan, 26 Kasım 2014 tarihli ve 29187 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu nun 2014/7007 sayılı kararının telafisi imkansız zararların doğmaması için YÜRÜTMENİN DURDURULMASINA ve İPTALİNE, 3- Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine, karar verilmesinin saygı ile arz ve talep ederiz.26/01/2015 Ekler : 1- Vekaletname. 2- CD (Prof. Dr. Ahmet Akgüdüz ün Youtube de yayınlanan 6 dakika 22 saniyelik ses kaydı. http://youtu.be/mnykgiv7tjy) 3- Dava Konusu Bakanlar Kurulu Kararı. Davacı *** Vekili Av. İsa AKIN 9