Stratejik Vizyon: Amerika ve Küresel Güç Buhranı Zbigniew Brzezinski, Timaş Basım, 2012, ISBN: 6050802788, 240 sayfa. Mehmet HECAN* Asya daki devletlerin küresel ekonomideki etkinliğini artırması ile beraber, ABD ve Batı nın küresel yönetimdeki gücünün düşüşe geçmesi geniş bir literatürün konusu. Benzer şekilde, Brzezinski nin kitabı da küresel gücün ve ekonomik dinamizmin ağırlık merkezinin Batı dan Doğu ya kaymasından yola çıkarak, uluslararası sistemin hiyerarşik yapısında meydana gelen veya gelebilecek değişimleri konu alıyor. Genel manada küresel liderlikte yaşanan belirsizlik ve bu belirsizlik ortamında Eser, ABD ve Batı nın izlemesi gereken alternatif bir vizyonu içermekte. Küresel güç rekabetinin kısa bir geçmişi ile başlayan ilk kısım, küresel güç hiyararşisinde meydana gelen değişiklikleri konu alıyor. Yazara göre, sadece son yüzyılda küresel güç hiyerarşisinde beş kez değişiklik meydana gelmiştir. Uluslararası sistemde böyle bir değişimin sonuncusunun işareti ise 2007 mali krizi. Meydana gelen bu son sistemik krizle beraber ABD hala öncü bir güç olarak öne çıkarken, özellikle Çin ve Hindistan ın başını çektiği Asya merkezli yeni küresel çekim alanı da yeni ve aynı zamanda daha karmaşık bir uluslarası sistemde kendini göstermiştir. Gelinen noktada ise, küresel liderlik açısından bir belirsizlik hakim. Brzezinski, bu belirsizliğin temel nedenini ABD nin gücünün gerilemesinin yanı sıra, diğer aktörlerin küresel liderlik konusunda yetersiz olmasına bağlıyor. Diğer bir ifade ile Rusya, Hindistan, AB ve Japonya gibi aktörler ABD nin yeri- * Boğaziçi Üniversitesi. 149
ni doldurabilecek potansiyel liderlik özelliğinden yoksun görünürken, birçoğu tarafından alternatif küresel güç unsuru olarak kabul edilen Çin ise, ABD nin rolünü devralmaya henüz hazır görünmemekte ve ayrıca Çin in olası liderliğine de diğer büyük güçler çok sıcak bakmıyor. Bununla birlikte, Brzezinski, 2025 sonrasında bu belirsizliğin daha da artaçağından endişeli. Bu noktada, Amerika nın hala küresel ilgi odağı olmasına rağmen, özellikle ekonomi, eğitim ve siyasi sisteminde kendini gösteren olumsuz ülke gerçeklerinin, ABD nin uluslarası sistemdeki tarihsel rolünü daha da sorgulanır duruma getirebileceğinden endişe ediyor. Ayrıca ABD nin uluslararası çevrelerde kızgınlık uyandıran tek taraflı dış politika insiyatifleri ve bunun Rusya, Çin, Avrupa Birliği ve de Ortadoğu halkları üzerinde yarattığı olumsuz etkiler, Amerika nın küresel konumunun daha fazla düşüşe geçmesine yol açabilir. Kitabın öne çıkan diğer bir argümanı olarak, Brzezinski ABD nin küresel liderliğinde meydana gelen bu belirsizliğin sadece ABD ye veya diğer güçlerle arasındaki dengelere münhasır olmayacağı kanaatinde. Brzezinski, ABD nin öncülük ettiği Batı sisteminin çökmesinin yalnızca sistemik sorunları beraberinde getirmeyip aynı zamanda tehlike altındaki türlerin jeopolitik muadilleri olan Gürcistan, Tayvan, Güney Kore, Belarus (Beyaz Rusya), Ukrayna, Afganistan, Pakistan ve İsrail gibi eksen devletleri de istikrarsızlığa sürükleyebileceğini düşünüyor. Buna ek olarak, ABD gibi bölgeler üstü bir süper gücün etkinliğini yitirmesi, bölge içi gerilimleri artırabilir ve küçük devletler, büyük güçlerin bölge politikaları arasında kalıp jeopoltik seçimlere zorlanabilir. Diğer yandan, küresel liderlikteki belirsizliğin bir başka sonucu ise, özellikle küresel varlıklar dediğimiz doğanın korunması, internet, uzay, nükleer ve su meselesi gibi konularda yaşanabilecek küresel konsensus oluşturma zorluğu. Mevcut düzlemde bu konuların tartışılmasında sistemsel sorunlar görüldüğü muhaakkak. Ama ABD merkezli sistemin meşruiyetini yitirmesiyle beraber artacak belirsizlik küresel konsensus oluşturmada yaşanan sıkıntıları daha da artıracak. Ve özellikle böyle sistemsel bir belirsizlik durumunda, Küresel Varlılar ın daha dar bir çerçeveden tanımlanarak ulusal kaygılar doğrultusunda kullanılması söz konusu. Brzezinski, daha fazla belirsizliğe doğru sürüklenerek yukarıda bahsi geçen sorunlarla boğuşmak zorunda kalabilecek uluslararası sistemin istikrarını ise ABD nin çöküşte olan küresel gücünü yeniden yapılandırmasında görüyor. Bu bakımdan kitabın önemli bir kısmı da, ABD nin küresel gücünü yeniden ortaya koyabilmesi için bir takım önerilere sahip stratejik politika tavsiyele- 150
ri içeriyor. Bunlar genel olarak iç ve dış revizyon olarak sınıflanadırabilir. İlk olarak ABD, model bir ülke olarak, ulusal borç, bozuk finansal sistem, artan sosyal eşitsizlik, bozulan altyapı, halkın cehaleti ve işleyemez duruma gelen iç siyaset gibi iç sorunlara dayanan yerel handikaplarını aşmalı. Bu sorunların çözümü ise, yine ABD nin şu anki konumunu borçlu olduğu, genel ekonomik güç, yenilikçi potansiyel, nüfus dinamikleri, tepkisel hareketkilik, coğrafi taban ve demokratik cazibe gibi yerel unsurların daha etkin bir biçimde kullanılmasında saklı. Brzezinski, ABD nin liderlik imajını düzeltmesini bir o kadar da dış politikada revizyona gitmesinde görüyor. Bu revizyon, kitabın başında da vurgulandığı gibi, daha paylaşımcı olacağını öngördüğü uluslararası sistemde ABD nin küresel yönetimi daha fazla aktörle paylaşamaya çalışması. Bu bakımdan, kitap İran gibi daha önce şer ekseninde tanımlanan bir ülkenin, uzun vadede bölgesel bir denge unsuru olarak kabul edilmesi gibi ilginç öneriler de içeriyor. Ama bu önerilerden en ilginci, yazarın geniş bir çerçeveden ele aldığı Batı kavramı. Brzezinski ye göre, ABD sisteminin tekrar canlılığını kazanması, daha geniş bir şekilde tanımlanan Batı kavramıyla mümkün. Bu bağlamda, özellikle AB nin genişleme sürecine paralel olarak, iki önemli yükselen güç olan Rusya ve Türkiye, Batı ya eklemlenebilir. Nihayetinde, Brzezinski, içinde Rusya ve Türkiye yi barındırmayan Avrupa yı hala tamamlanmamış bir süreç olarak görüyor. Kendi ifadesiyle, Vancouver dan Vladivostok a kadar olan jeopolitik kuşak, daha geniş ve canlı bir Batı nın ortaya çıkması ve dolayısıyla Doğu da ortaya çıkan rekabetin dengelenmesi açısından önemli. Bununla birlikte, daha kapsamlı ve canlı Batı küresel gücünü yenilerken, ABD nin, Asya da yükselen güçler arasındaki hassas dengelerle oynamadan Doğu ile işbirliği sürecine girmesi gerekiyor. Bu bakımdan, ABD nin ikili rolü, Batı nın daha canlı ve hareketli hale getirilmesinin yanı sıra Doğu daki karmaşık dengeleri desteklemek, Çin in yükselen küresel gücüne yapıcı bir uyum sağlamak ve bu minvalde küresel kaosun önüne geçmek gibi nihai sorumlulukları taşıyor. Kitap için genel bir değerlendirme yapacak olursak, Brzezinski nin kitabı uluslarası sistemdeki belirsizliği konu almasının yanı sıra, aynı zamanda bir ulusa sesleniş, ulusal uyanış kitabına benziyor. Kitap, Jimmy Carter döneminde dışişleri bakanlığı yapmış bir dış politika uzmanından beklenebilecek bir şekilde, ABD nin azalmakta olan küresel liderlik rolünün tekrar nasıl yükselişe geçebileceği ve genel olarak ABD nin iç ve dış politikada ne yapması gerektiği ile alakalı iddialı politika tavsiyeleri içeriyor. Bu tarz yaklaşımlar, özellikle şu an başkanlık seçim mevsimini yaşayan Amerika da let s build back America, yani Amerika yı tekrar inşa edelim gibi ulusal seslenişlere paralel düşünüldüğünde manidar. 151
Bununla birlikte, kitap ABD li okurlar açısından bir ilham kaynağı olarak görünürken, diğer okurlar açısından içinde menfi bir argüman barındırmakta olduğu söylenebilir. Yazarın iddia ettiği gibi, bölgeler üstü bir kontrol edici özelliğe sahip ABD sisteminin, bölgesel nüfuz peşinde koşan aktörler ve tek taraflı güç kullanmayı düşünen güçler üzerinde bir dış kısıtlama getirdiği muhakkak. Ancak, uluslararası sistemin kaotik olduğundan yola çıkarak, sistemin yazarın işaret ettiği belirsizliklere saplanmaması için mevcut ABD sisteminin korunması ve nihayetinde ABD hegemonyasını mantıksal varsayımlarla meşrulaştırma manasına gelen argümanlar eleştirilebilir Diğer yandan, kitabın, uluslarası sitemdeki güç kavramını konu alması, ABD sonrası uluslararası sistemdeki koasa işaret etmesi veya yükselen Doğu nun dengelenmesi gibi ifadeleri kullanması, realist parametrelerden haylice beslenen ve rekabete dayalı bir ulusararsı sistem analizi yaptığını gösteriyor. Bunu yaparken de, küresel güç rekabetini konu alan bir kitabın doğası gereği, Doğu-Batı ayrımı gibi kamplaşmalardan da kendini alamıyor. Doğu- Batı ayrımının, kendi içinde menfi bir söylem barındırabilmesinin yanında, uluslararası sistemi akla daha da yaklaştırarak anlatma çabasından dolayı, yazarın böyle bir sadeleştirme biçimi başvurduğu da düşünülebilir. Ama önemli bir nokta şu ki, kitap üstte belirtilen realist parametreler etrafında dönerken, Samuel Huntington ın Medeniyetlerin Çatışması isimli kitabındaki, argümanlar kadar da çatışmacı bir resim çizmiyor. Daha ziyade Batı nın, Rusya ve Türkiye ile butünleşmesi, Batı nın yükselen Doğu ile yapıcı ilişkiler kurması gibi liberal eğilimli sayılabilecek önermeler de içeriyor. Ek olarak eser, küresel liderlik konusunda ABD nin liderliğine işaret ederken aynı zamanda, değişen uluslararası sistemin doğası gereği, gücün daha fazla aktörler arasında paylaşılmasını telkin eden önermeler de içeriyor. Eserin başı da zaten, yine yazarın bir başka kitabı olan Büyük Satranç Tahtası ndan şu alıntı ile başlıyor: Uzun vadede küresel siyaset, tek bir devletin elindeki hegemonik gücün merkezileşmesine daha da uygunsuz hale gelmektedir. Kitabın öne çıkan bir başka özelliği, güç parametresinin genelde akla ilk gelen şekilde sadece askeri ve ekonomik güçten oluşmadığını ifade etmesi ve küresel liderlik açısından, ideolojik kabul görme, eğitim, demografi, girişimcilik, yolsuzluklarla mücadele, insani gelişmişlik gibi global sistemik performans sıralamaları ve kalkınma göstergelerini, Dünya Bankası ve UNDP gibi çeşitli uluslararası kuruluşların verilerine dayandırıp biraraya getirerek yükselen güçler açısından karşılaştırmalı olarak sunması. Zaten Brzezinski nin, yükselen ekonomik ve askeri güçlerine rağmen, diğer büyük güçleri küresel liderlik açısından yetkin görmemesi, bu alternatif parametreleri kullanarak yaptığı bir analiz. 152
Sonuç olarak, Brzezinski nin bu kitabı, küresel sistemin aktörler açısından müsavi bir değerlendirmesinden ziyade, ABD merkezli bir anlatımı sunuyor. Buna rağmen, diğer aktörlerin mevcut durumları ile alakalı analizler de yapıyor ve bu bakımdan, çoğunlukla realist parametrelere dayanmakla beraber küresel liderlik rolü daha fazla sorgulanmakta olan ABD nin ve diğer Çin, Rusya ve AB gibi büyük güçlerin küresel yönetim açısından artı ve eksilerini karşılaştırmalı olarak görmek açısından güncel ve pratik bir fırsat sunuyor. Uluslararası güç parametrelerini somut veriler etrafında toplayıp, düzenli anlatımı ile okuyucunun aklına yaklaştırması açısından da geniş bir okuyucu kitlesine açık bir kitap olma özelliği taşıyor. 153