Kimlik ve Çokkültürcülük Sosyolojisi

Benzer belgeler
MEDYADA ETNİK TEMSİL ÖRNEĞİ

ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

KAMU YÖNETİMİNDE ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

5. İİT ÜYESİ ÜLKELER DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Derse kabul koşulları. (Ön Koşul, Bağlantı Koşul) 3 5 SEÇMELİ YOK TÜRKÇE

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

İş yerinde anne ve babalık: Dünya da hukuk ve uygulamadaki yansımaları 1

Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi

2015 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU. Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Hukuku

KAPSAYICI EĞİTİM. Kapsayıcı Eğitimin Tanımı Ayrımcılığa Neden Olan Faktörler

Örnek Araştırma Tek Ebeveynli Aileler

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015

İSTANBUL MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ (TÜRKÇE LİSANS PROGRAMI) 4 YILLIK DERS PLANI

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

5. İşçi fazlasını, işveren fazlasını ve iş fazlasını şekil yardımıyla gösteriniz.

Dr. Zerrin Ayşe Bakan

Yurtdışı Vatandaşlar Burslarının takvimi nasıldır? Değerlendirme ve Mülakat Tarihleri: Aralık 2014 Ocak 2015

YUSUF ADIGÜZEL ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Y. Lisans Sosyoloji Sakarya Üniversitesi 1998

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm AZINLIK KAVRAMI BAŞLARKEN... 1

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

İKLİM MÜCADELELERİ. bu küresel sorunlarla yüzleşmede kilit bir rol oynayacak, eğitme, tecrübeye ve uzmanlığa sahiptir.

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI. Şubat 2018

İÇİNDEKİLER. YAZAR HAKKINDA... v SÖZE BAŞLARKEN...vii İÇİNDEKİLER... xv KISALTMALAR LİSTESİ...xxi GİRİŞ... 1

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA

ÖZGÜRLÜĞÜ. ve Dini Hassasiyetler. Serdar Kaya. İfade Özgürlüğü ve Dini Hassasiyetler. Charlie Hebdo ve Hz. Muhammed Karikatürleri.

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ

Politika Bilimi (LAW 221) Ders Detayları

GENEL BAŞKANIN MESAJI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Sosyolojiye Giriş I SSG

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYOLOJİ LİSANS MÜFREDATI I. ÖĞRETİM (GÜNDÜZ) ZORUNLU DERSLER

Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

FARKLI AB ÜLKELERİNDE GÖÇMEN POLİTİKALARINDAKİ GENEL YAKLAŞIMLAR

Üretimde iş bölümünün ortaya çıkması, üretilen ürün miktarının artmasına neden olmuştur.

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Kasım 2013, No: 76

BÖLÜM 1 Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye de Bütçeleme Süreci

KÜRESEL SİYASET KABUL GÖRME MÜCADELESİ SORUNLAR ÇÖZÜMLER

İ Ç İ N D E K İ L E R

Türkiye de işsizler artık daha yaşlı

GMO 1. KADIN ÇALIŞTAYI

SAAT KONULAR KAZANIM BECERİLER AÇIKLAMA DEĞERLENDİRME

Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Siyaset Bilimine Giriş I SBG Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

Sivil Toplum Aktörleri İçin Kültürel Çoğulluk/Çeşitlilik Araştırmaları Eğitimi

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Jeopolitik POLS

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE'DE ORTAK BİR KİMLİK OLARAK "ÖTEKİLİK" İKİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMADA İZLENEN YÖNTEM... 27

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

DÜNYA MÜSLÜMAN KADINLAR ZİRVESİ VE FUARI (BİLGE 2017)

VİZYON BELGESİ (TASLAK)

Sanayi Devriminin Toplumsal Etkileri

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ

TOPLAM 30 TOPLAM 30 TOPLAM 30

Avrupa da Yerelleşen İslam

MEDYADA NEFRET SÖYLEMİNİN İZLENMESİ

Doç. Dr. Dilek GENÇTANIRIM KURT Ahi Evran Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

TARIMSAL İSTİHDAMA DAİR TEMEL VERİLER VE GÜNCEL EĞİLİMLER

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

Kuşaklararası Öğrenme

Araştırma Notu 15/181

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABALAR ve ERGENLER

ÇALIŞMA HAYATINDA DEZAVANTAJLI GRUPLAR. Şeref KAZANCI Çalışma Genel Müdür Yardımcısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı MART,2017

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü

A. BIÇIME İLIŞKIN ANALIZ VE DEĞERLENDIRME

Bu metin Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunca 10 Mayıs 1933 tarih ve 101 sayılı karar ile öğrenci andı olarak uygulamaya başlanmıştır.

Üçüncü baskıya ön söz Çeviri editörünün ön sözü Teşekkür. 1 Giriş 1

N OLACAK ŞİMDİ? BEKİR AĞIRDIR. 26 Kasım 2015

Stratejik Düşünce Enstitüsü Ekonomi Koordinatörlüğü

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

Avrupalıların Müstakbel Bir AB Üyesi Olarak Türkiye ye Bakışları ve. Türkiye nin Avrupalılaşma Sorunları

SAINT BENOIT FRANSIZ LİSESİ

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

Araştırma Notu 14/161

İSTANBUL GÜVENLİK KONFERANSI 2016 Devlet Doğasının Değişimi: Güvenliğin Sınırları

1 SOSYOLOJİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE DE GELİŞİMİ

Haftalık Ekonomik Takvim

Avrupalıların Müstakbel Bir AB Üyesi Olarak Türkiye ye Bakışları ve Türkiye nin Avrupalılaşma Sorunları

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı

AK PARTİ ANKARA İL GENÇLİK KOLLARI

Türkiye, OECD üyesi ülkeler arasında çalışanların en az boş zamana sahip olduğu ülke!

BÖLÜM 2 ARAŞTIRMANIN KÜNYESİ

İLET 522 Avrupa Birliği Politikaları ve Medya Seçmeli 3 3 6

İKİNCİ BÖLÜM ENDÜSTRİ DEVRİMİ, SOSYAL SORUN VE SOSYAL POLİTİKA İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM SOSYAL POLİTİKA BİLİMİNİN KONUSU, KAPSAMI VE TEMEL YAKLAŞIMI

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

1: İNSAN VE TOPLUM...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

İSLAMİ BANKALAR VE FİNANS KURUMLARI GENEL KONSEYİ (CIBAFI) GLOBAL FORUM 2018

Demokrasiler ve Azınlık Talepleri

Transkript:

Bahar 2013. Cilt 3. Sayı 5 Kimlik ve Çokkültürcülük Sosyolojisi Mehmet ANIK, Açılım Kitap. 2012, 311 sayfa, İstanbul Eser, Mehmet Anık ın çokkültürlü (multiculturalist) bir toplumda kimlik algısı: İsveç te yaşayan Türk göçmenleri Örneği adlı doktora çalışmasının kitaplaştırılmış halidir. söz konusu çalışma, İsveç e yönelik nitel bir alan araştırmasıdır. Avrupa Birliği ne üye ülkeler içerisinde çokkültürlülüğü devlet politikası olarak benimsemiş nadir ülkelerden bir tanesi olan İsveç in gerek bu yöndeki politikası incelenmiş, gerekse de bu ülkede yaşayan Türklerin kimlik algıları, kuşaklararası farklılıklar temelinden ele alınıp değerlendirilmiştir (s. 14) esere kimlik konusuyla giren yazar, insanın kimlikten bağımsız düşünülemeyeceği kabulüyle konuyu ilerletmektedir. Yazarın ifadesiyle (s. 10) kimlik insanın var olmasıyla birlikte ortaya çıkan bir olgu olmakla birlikte, özellikle XX. Yüzyılın ikinci yarısından sosyal bilimlerde giderek popüler hale gelen ve pek çok tartışmanın merkezinde yer alan bir kavram halini almıştır. Klasik sosyoloji geleneğinde toplumsal ve/yahut ulusal kimlik yüceltilirken, alt kimlikler ikinci plana itilmiştir. Toplumsal kimlik karşısında bu kimlik türleri, tek başına bir değer ifade etmeyen unsurlar olarak görülmüştür. Gerek sosyolojinin ortaya çıktığı Avrupa da gerekse de Türk sosyolojisinde, kimlik konusunda başlangıçtaki hâkim yaklaşım bu olmuştur. Ancak özellikle son zamanlarda kimlik farklılıklarına yapılan atıflar giderek artmıştır. Küreselleşmenin bütün halleriyle kendisini serdettiği bir dünyada, ulusal sınırlar içerisine hapsolmuş ve bastırılmış kimliklerin kendilik talepleri de dolayısıyla gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Farklı dil, din ve etnisiteye mensup insanların, kendi kimlikleriyle 163

Mehmet ANIK varlıklarını sürdürme taleplerine dair sesler artık daha gür bir şekilde çıkmaktadır. Ulus-devletler içerisinde belli bir etnisiteye yapılan vurgu diğer etnik ve kültürel unsurların inkârı üzerine kurulu olduğu için, farklılığa dair söylemlerin bir tür vatan hainliği konseptine büründürülmesi yıllarca karşılaşılan bir durumdu. Ancak az önce de ifade edildiği gibi özellikle dünyanın küresel alanda ivme kazandığı şu son dönemlerde kimlik ve kültürel farklılığa olan yaklaşımlarda ciddi değişimler gözlemlenmektedir. Farklılıkların bir arada barış içerisinde yaşatılması için ortaya atılan yaklaşımlar, farklı kavramsallaştırmaların kullanılmasını da beraberinde getirmiştir. Bu farklı kavramlardan biri de şüphesiz çokkültürlülük kavramıdır. Ulus- devletlerin zihniyet ve iktidarının gittikçe aşınmaya ve aşılmaya başlamasıyla bu kavrama olan atıflar da önemli oranda artış göstermiş ve göstermektedir. Nitekim bu çalışmada da çokkültürlülüğe önemli bir misyon yüklenilmiştir. Çok kültürlülük ile çokkültürcülüğü belli bir sınıfsal ayrıma tabi tutan yazara göre (s.12) çokkültürlülük, bir toplumda farklı kültürlerin varlığına işaret eden bir olgudur. Çokkültürcülük ise, siyasal anlamda çokkültürlülüğün tanınmasını içermektedir. Bir toplumda bir kültürün ön plana çıkartılıp ötekilerinin bastırılmasının aksine, farklı etnik, dinsel ve/yahut cinsel kimliklere ait kültürel farklılıkların kabul edilmesi ve bunlara yaşam alanının tanınması, çokkültürcülüğü işaret etmektedir. Daha önce de ifade edildiği gibi yazar çalışmasına kimlik konusuyla giriş yapmış ve kimlik konusu çalışmanın önemli parametrelerinden biri olarak görülmüştür. Dolayısıyla çalışmada kimlik konusuna oldukça geniş bir yer ayıran yazar kimliğe dair teorik tartışmaların içeriğini bir tür kazı çalışmasına tabi tutarken; uygulamaya konulan ya da konulmaya çalışılan kimlik çeşitleri ve tasniflerine de değinmiştir. Bunlar: bireysel kimlik: kendini gerçekleştirme arayışı (s. 40), grup kimliği: çoğul aidiyetlerden aidiyetlerin çoğulluğuna geçiş (s. 46), etnik kimlik: birlik ve ayrılık çabalarının karmaşık dengesi (s. 50), ulusal kimlik: krizden çıkış arayışı (s. 55), medeniyet kimliği: küller altındaki ulus-üstü yapılar yeniden canlanıyor mu (s. 64) gibi tasniflerden oluşmaktadır. Bu tasniflerin hepsi de aslında bir arada yaşamanın imkanını sorgulama ve bir aradalığı mümkün kılmaya çalışmanın farklı veçheleridir. Aralarında 164

Kimlik ve Çokkültürcülük Sosyolojisi derece farkı ise farklılıklara dair geliştirdikleri söylemlerdir. Bunların hiçbiri şüphesiz bir birbirinden tamamen bağımsız olmamakla beraber, geliştirdikleri söylemsel nitelik ve nicelik bakımından farklılık arz etmektedirler. Yazarın, kimlik konusunu bu denli geniş bir çerçevede ele alması, onun aslında çokkültürcülük konusuna olan yaklaşımını da deşifre ediyor. Kimliklerin, farklılıklarını veya benzerliklerin yaşatılması ve serdedilmesinde referans alınan temel bir veri olduğunu kaydetmek gerekiyor. Yazar da bu farkındalıkla hareket etmiş olsa gerek, kimliğe genişçe bir yer ayırdıktan sonra çokkültürcülük konusuna giriş yapmıştır. Anık, bu bölümde çokkültürcülüğün neliği üzerinden genişçe bir teorik tartışma yürütmüştür. Yazar burada da çokkültürlülük ile çokkültürcülüğün birbirinden farklılığını dile getirerek konuya giriş yapmıştır. Yazara göre (s. 76) çokkültürcülük, çokkültürlülüğü benimsemiş olmayı içermektedir. Bu yönüyle çokkültürcülük; bir toplumda etnik, dinsel, cinsel, kültürel bedensel, dilsel farklılıklar temelindeki kimliklerin kabulüne ve bireylerin ve/yahut grupların bu tür farklılıklarından dolayı negatif ayrımcılığa maruz kalmalarının önlenmesine yönelik bir kimlik siyasetidir. Bu açıdan bakıldığında, çokkültürlülüğü kabul etmiş ve sahip oldukları kültürel çeşitliliğe yönelik çeşitli uygulamaları benimsemiş Kanada, Avustralya ve İsveç gibi ülkeler çokkültürcü (multiculturalist) devletler olmaktadır. Dolayısıyla çokkültürlülük sosyolojik anlamda bir durum tespiti ve bu çerçevedeki tartışmaları içerirken, çokkültürcülük sosyo-politik bağlamda kimliksel farklılıkların kabulünü ve onaylanmasını içermektedir. Çokkültürlülük tartışmaları ekseninden hareket eden yazar-detaylarına burada girilmeyecek-felsefi temeldeki tartışmaları genişçe bir zaviyeden ele aldıktan çokkültürlülüğün pratikteki yansımalarına değinmek üzere başka bir alt başlık açtığı bu bölümde, kavramın tecessüm ettiği ülkelerin farklılıklara dair yaklaşımlarını eksileri ve artılarıyla ele almıştır. Çokkültürlü Anlayışın Dünyadaki Yansımaları (s. 121) alt başlıklı bu bölümün, çalışmanın uygulama evresi için de bir hazırlık niteliğinde olduğunu kaydetmek gerekiyor. Bu bölümde yazar çokkültürcülüğe geçişin uygulamalarına değinmektedir. Yazara göre (s. 122) günümüzde çokkültürcülük tartışmalarında öne çıkan Kanada, Avustralya, Amerika 165

Mehmet ANIK ve İsveç gibi Batılı devletler incelendiklerinde, bu ülkelerin belli noktalarda ortak özellikler taşıdıklarını söylemek mümkündür. Endüstriyel açıdan gelişmişlik, yaşlılık sorunu, uluslar arası göç, etnik çeşitlilik, ortak kader vurgusu, gelişmiş refah düzeyi, geniş toprak parçaları vs. etkenler, bu ülkelerin ortak özellikleri olarak gösterilebilir. Ayrıca pozitivizme mesafeli olmayı da bu ülkelerin ortak özellikleri arasında zikreden yazara göre bu mesafeli duruş söz konusu ülkelerdeki sosyal bilim literatüründe çokkültürlülüğü savunan yayınların artmasına imkan tanımıştır. Nitekim pozitivizmi, sadece sosyal bilimlerle sınırlı bir yaklaşım olarak görmemek gerekir. Pozitivizm, bir dünya görüşü, bir siyaset biçimi olmak iddiasını da taşımıştır. Pozitivist anlayışta gerçek anlamda demokratik bir anlayışa yer yoktur. Çokkültürcülüğün dünyadaki yansımalarına değindiği adı geçen bölümde değinen yazar ABD çokkültürcülüğü (s. 123), Kanada çokkültürcülüğünden (s. 140), Avustralya çokkültürcülüğünden (s.148) ve kimlik arayışındaki AB çokkültürcülüğünden örneklerle devam ederken Müslüman kimliğinin Batı da ciddi bir tehdit unsuru olarak görüldüğü tespitiyle bu bölümü nihayete erdiriyor. İsveç te çokkültürcülük ve Türkler başlığını taşıyan ve çalışmanın uygulamaya konulduğu bölümde yazar, Türklerin durumu ve İsveç teki çokkültürlülük söylemi üzerine bazı değerlendirmede bulunuyor. Yazara göre İskandinav bölgesinin önemli ülkelerinden biri olan İsveç, sosyal refah devleti olgusuna dayalı politik anlayışı ve işleyen demokrasisi ile sadece Avrupa nın değil, dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olmuştur ( ) Ayrıca XX. yüzyılın başında pek çok Avrupa ülkesinde faşizm giderek güç kazanırken, İsveç te aksine sosyal demokrasinin giderek güç kazanması, sosyal demokrasi tarihi açısından İsveç i kayda değer kılmaktadır (s. 175). Ayrıca çokkültürcülük politikası ekseninde İsveç, göçmen işçilere yerel seçimlere katılma ve aday olma hakkı tanıyan ilk Avrupa ülkesi olmuştur( ) Göçmenlere ve azınlık gruplarına karşı gösterilen ayrımcılık karşısında, İsveç hükümeti; renk, milliyet ve azınlık kökenine karşı yapılacak her tür ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı pratik çözümler hazırlama kararı almıştır (s. 183 4). 166

Kimlik ve Çokkültürcülük Sosyolojisi İsveç e giden Türk göçmenler dönemsel anlamda üç kuşak halinde ele alınmıştır. İsveç e işgücü göçü dalgasının yaşandığı süreçte, bu ülkeye işçi göndermeye başlayan Akdeniz ülkelerinden biri de Türkiye olmuştur. Bugün İsveç te yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin büyük çoğunluğu Konya kökenlidir. Özellikle Kulu ilçesi, İsveç teki Türkiye kökenli göçmenlerin büyük kısmının bir şekilde bağlarının olduğu yer konumundadır (s. 190). Yazarın ifadesiyle Kulu dan İsveç e giden ilk kuşak göçmenlerin büyük çoğunluğu, vasıfsız ve eğitim seviyesi düşük insanlardan oluşmaktadır. Kulu dan genellikle tarımla uğraşılması ve çorak topraklarda tarım yapmanın zorluğuna ek olarak, yaşanan geçim sıkıntısı, bu ilçede oturanları büyük bir umutla İsveç e doğru sürüklemiştir (s. 194). Yaşadıkları ülkede türlü nedenlerle ayrılıp İsveç e yerleşen Türkiye kökenli vatandaşlardan ilk kuşağın hem yaş itibariyle hem de yaşam tarzları itibariyle geldikleri toprakların renklerini farklı tonlarda da olsa taşımaları ve yansıtmalarının, asabiye duygularının üst seviyelerde olduğuna işarettir. Dolayısıyla yaşadıkları toprakları veya ülkeyi bırakıp gelmek, oradan ciddi bir kopuş anlamına gelmemektedir. Bu anlamda hem kimlik muhafazası adına bir kaygı taşımak hem de tamamen farklı bir kültürel dünyaya girmek gibi faktörlerin, ilk kuşak göçmenlerin o kültüre entegre olmalarında negatif yönde etki ettiği söylenebilir. Yazarın değerlendirmelerinden yola çıkılacak olursa; İlk kuşak göçmenlerin kendi aralarında her ne kadar ciddi ayrışmalar yaşanmamışsa da etnisite ve bir cemaate mensubiyet gibi etkenler, grup temelli ayrışmaları tetikleyen nedenler arasında zikredilebilir. Ebeveynlerinin gölgesinde ikinci kuşak Türk göçmenler alt başlığı altında incelenen göçmen kategorisi Anne veya babasından biri yurtdışında doğmuş, okul çağında İsveç e göç etmiş veya ortaokul (junior high school) yaş diliminde olan kimseler ikinci kuşaktan kişiler olarak kabul edilmektedirler (s. 218). Yazarın ifadesiyle (s. 221) birinci kuşakla kıyaslandığında, ikinci kuşaktaki Türk göçmenlerin birbirleriyle ilişkilerinin daha sınırlı düzeyde olduğu söylenebilir. İsveç e ilk giden, bu ülkede kullanılan dile hakim olmayan ve kültürel yabancılaşmayı derinden hisseden, bir şekilde de memleketine geri dönmeyi planlayan ve ikinci kuşağa göre sayıları daha az olan birinci kuşaktaki Türk 167

Mehmet ANIK göçmenler arasındaki sosyal sermayenin daha güçlü olduğunu söylemek mümkündür. Birinci kuşağın yaşadığı türden sorunlarla daha az karşı karşıya kalan ikinci kuşaktaki Türkler arasında ilişkilerin sıklığı gittikçe seyrelmeye başlamıştır. Birinci kuşaktakiler daha fazla para biriktirmek için bazen iki işte birden çalışmalarına rağmen, başlangıçta ailelerini yanlarına almadıkları için iş dışındaki yaşamlarını genelde birlikte geçirmişler ve bu durum da onlar arasındaki ilişkileri güçlü kılmıştır. Ancak birinci kuşaktaki göçmenlerin aksine topluma entegrasyon noktasında ikinci kuşağın daha önde olmasına ek olarak ikinci kuşak, dernekleşme faaliyetleri açısından da önemli bir aşama kaydedilmesinde aktif rol üstlenmişlerdir. Kitapta, üçüncü kuşak ise Asimilasyon ve Entegrasyon Arasında Üçüncü Kuşak Türkler alt başlığıyla ele alınmıştır. Yazara göre üçüncü kuşakta yer alan Türklerin, İsveç te doğup büyümelerinden dolayı Türk kültüründen uzaktırlar (s. 234). Sosyalleşme ve kimlik edinme süreçlerinin İsveç te gerçekleşmiş olması, bu üçüncü kuşak göçmenlerin İsveç kültürüne daha yakın ve yatkın olmalarının en önemli nedenlerinden biri olmuştur. Birinci ve nispeten ikinci kuşaktaki memleket hasreti ve memlekete gitme isteği, üçüncü kuşakta neredeyse yok denecek gibidir. Nitekim tatil yeri tercihleri de bu değerlendirmeyi haklı bir zemine oturtuyor. Aslında üçüncü kuşağın, geldikleri ülkeden ve kültürel değerlerden kopuk olmasını sadece sosyalleşmenin bir sonucu olarak görmek, naif bir değerlendirme olarak kalacaktır. Nitekim her sahip olduğu bir değerler dünyası ve bu değerlerin devamlılığını sağlamak için uyguladığı programlar mevcut. Bu değerler dünyasının dışına çıkmak, o ülkenin bütünlüğüne bir tehdit unsuru olarak görülmektedir. Her ne kadar bir eklenti unsuru olarak görülen göçmenler bu programın dışındaymış gibi görünse de nihayetinde o kültürel dünyanın bir parçası haline gelmiş oluyorlar. Farklı bir kültürel dünyadan çıkıp bambaşka bir dünyaya yerleşmenin farklı sonuçları olmaktadır: a) gidilen ülkenin kültürel değerlerinin içselleştirilerek öz değerlerle harmanlanması ve entegrasyonun gerçekleşmesi b) kendi kültürel değerlerinin korunması adına diğer kültürlerin ötekileştirilmesi ve böylece ya toplumdan kopuşların (marjinalleşmenin) ya da çatışmaların (zenofobi) meydana 168

Kimlik ve Çokkültürcülük Sosyolojisi gelmesi c) mevcut egemen siyasal güçlerin, kendi değerlerine tehdit olarak gördükleri unsurları asimilasyona tabi tutması. Sunuşlar arasında gerçekleşmesi en makul ama en zor olanın entegrasyon olduğunu ifade etmek gerekiyor. Entegrasyon, spontane bir sürecin sonunda elde edilen bir sonuçtur. Asimilasyon ise belli bir program dahilinde, insanların kendi kimlik ve değerlerinden vazgeçmelerini ister. Ve bu süreç cebri uygulamalar, ideolojik yeniden üretimler (iletişim kanalları, eğitim vs.) üzerinden yürütülmektedir. İsveç e giden göçmenlerin ilk ve ikinci kuşağını tam kapsamasa da, üçüncü kuşak hem asimilasyonun hem de entegrasyonun varlığını dillendiren tezlerin imdadına yetişiyor. Nitekim her iki tezin de elini güçlendirecek veriler mevcut. Sonuç kısmından önce göçmelerin yaşadıkları ayrımcılıkları da ele almıştır. Yazara göre öteki Batı ülkeleri ile kıyaslandığında İsveç, göçmenlere karşı oldukça pozitif bir noktada yer almasına karşın, özellikle 1990 lardan sonra göçmen politikasında gözlemlenen değişimler, genel olarak İsveç teki göçmen gruplarını ve bu gruplardan biri olan Türkleri olumsuz etkilemiştir. Göçmenlerin Avrupa daki deneyimleri genel olarak incelendiğinde, özellikle ekonomik krizlerin yaşandığı dönemlerde bu grupların, yabancı düşmanlığına (xenophobia) ve ırkçılığa maruz kaldıkları görülmektedir (s. 242). ayrıca İsveç te yaşayan Türklerin bugün karşı karşıya kaldıkları önemli sorunlardan bir tanesi de islamofobi meselesidir. Medeniyet kimliği açısından bakıldığında bunun sadece Türklerin değil, Müslüman inanca sahip öteki göçmen kökenli vatandaşların da yaşadıkları bir sorun olduğu görülmektedir (s. 255). Bunların dışında senatoda soykırım tasarısının geçmesi de yaşanan problemlere ve ülkenin uyguladığı göçmen politikalarının içeriğine dair bilgiler vermektedir. Eser, İsveç te yaşayan Türk göçmenlerin içerisinde bulundukları durumu resmetmesi ve bir emek ortaya koymasından dolayı şüphesiz değerli bir çalışma. Orada yaşayan Türklerin mevcut kültürel ve siyasal yapıyla yaşadığı olumlu ve olumsuz yönler ele alınmış; çokkültürlülük konusunda referans gösterilen nadir ülkelerden olan İsveç in göçmen politikaları hakkında detaylı bilgi verilmiştir. Eser, farklılıkların bir arada 169

Mehmet ANIK barış içerisinde yaşatılması için refere edilen çokkültürlülük kavramının, teoride her ne kadar kusursuz dursa da pratiğe pek de öyle yansımadığını telkin ediyor. Araş. Gör. Ejder Ulutaş Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü 170